Mayıs 2016 Sayı:2 Pusula Abidin Nesimi Fatinoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Bilim-Kültür ve Edebiyat Dergisi
“ EY TÜRK GENÇLİĞİ! “ Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
KÜNYE İçindekiler Yıl: 2016 Sayı: 2 BEYLİDÜZÜ ABİDİN NESİMİ FATİNOĞLU MESLEKİ Sunuş..................................................................2 VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ Başyazı................................................................3 KÜLTÜR VE EDEBİYAT DERGİSİ Okulumuz..........................................................4Abidin Nesimi Fatinoğlu Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi İdari Kadromuz................................................5 Eğitim Kadromuz............................................ 6 Adına Sahibi Özgürlük ve Mutluluk................................... 7 Hasan BİLGİÇ Damarları Kanayan Caddeler.........................8 Okul Müdürü Türkiye’nin Gururu...........................................1..0. ‘’PUSULA’’ Kültür - Edebiyat Kulübü Yayınıdır. Atilla İlhan.........................................................12 Röportaj(Ali FATİNOĞLU)............................14 Sayı: 2 Dostluk...............................................................17 Mayıs 2016 Barcelona...........................................................18 Asım’ın Nesli Akif ’in İzninde....................... 22 Genel Yayın Yönetmeni Anlatın Bize.......................................................25 Nazlı BOZKURT Genç Grafikerler.............................................. 26 Jeopolitik Konum ve Lojistik......................... 28 Yazı İşleri Müdürü Adalet Alanı......................................................30 Özkan ÖZDEMİR Röportaj (Adem ÜNAL)................................ 32 Atatürk’ün Anıları........................................... 34 Tasarım Röportaj (Ekrem İMAMOĞLU)....................3..6 Zeynep ERDOĞAN Notaların Hissi................................................. 39 Mehmet Ali GÖRGÜ Sigara Bağımlılığı........................................... 40 Harakete Geç................................................... 42 Onur ŞALLI Sende Sevgilim............................................... 45 Tolgahan ÇETİNKAYA Çok Güzeliz.......................................................46 Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü ..................50 Yayın İnceleme Komisyonu 12 Mart ..............................................................5..4 Hasan BİLGİÇ Scrabble............................................................. 55 Sportif Aktiviteler............................................ 56 Yonca BİNBOĞA 8 Mart.................................................................5. 8 Candan BOZTEPE Kardeş Okulumuz........................................... 59 Kütüphanemiz................................................. 60 Funda KÖSE Gezilerimiz........................................................61 Okulumuzun Gizli Kahramanları............... 62 Yayın Kurulu Bu Bir Veda Değil............................................ 64 Hasan BİLGİÇ Özkan ÖZDEMİR Nazlı BOZKURT Zeynep ERDOĞAN Mehmet Ali GÖRGÜ Onur ŞALLI Tolgahan ÇETİNKAYA Çağla EROL İrem TUNCER Adres Barış Mah. Eğitim Vadisi Bulvarı Kavaklı Yolu Üzeri No:26 Beylidüzü/ İSTANBUL Tel: +90 212 873 40 30 Fax: +90 212 873 50 30 Web: http://anfatinoglueml.meb.k12.tr Dergimiz 2569 sayılı Tebliğler Dergisinde Yayımlanan ‘’Sosyal Etkinlikler Yönetmeliğine’’ uygun olarak hazırlanmıştır. Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına, söyleşideki görüşler sahiplerine, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine ait olup ‘’Pusula’’ Dergisi sorumluluk kabul etmez. ‘’Pusula’’ Dergisi ticari amaçlı değildir. Dergide kullanılan alıntılar eğitim amaçlıdır. 1
Güzel ülkemin güzel insanları… İkinci sayımızın heyecanı ve mut- luluğuyla herkese tekrar merhaba… Bundan bir sene önce neden bizim dergimiz yok dedik ve ilk sayımızı sizlerle buluşturduk. Şimdi ise daha tecrübeli ve bilinçliyiz.Can- lılığı,özgünlüğü,dinamikliği, kara- rlılığı hedefleyerek edebiyat aşkı için kollarımızı tekrar sıvadık ve işte karşınızdayız. Bir önceki sayımızı okuduğunuzu ümit ederek şunu belirtmeliyim ki dergimizin ikinci sayısında da yazılarbir önceki gibi alanında uzman kişilerce yazılmıştır. Dergimiz okurlarımızla aramızda bir köprü vazifesigörecek okulumuzda gelişen olayları sizlerin takip etmesine imkan sağlayacaktır. Faydalı olmak,doğru şeyi yapmak önemlidir. Doğru şey dediğimiz de çok çalışmaktır.Düşünün, gerideşimdiye kadar bıraktığınız maddi manevi değerlerinizi sorgulayın.Aklınıza gelenler sizi geleceğe taşıya-cak olan üretimleriniz ve tüketimlerinizdir. Hayalleriniz size doğru yolu gösterir.Hayal deyip geçmeyin.Tümgerçekleşecek hayaller bir adımla başlar.Asla vazgeçmeden çaba harcayanlar hayal ettiklerini elde eder.Ateşlenen mum başta kendi çevresini aydınlatır daha sonra etrafa yayılır.Biz de ekip olarak hayal ettik veşimdi bu görevi üstlenerek üretime,ürettiklerimizle katkıda bulunmak için dergimizi sizlere armağan edi-yoruz.Cenap Şehabettin’in dediği gibi ‘Hayalsiz yürek,petrolsüz lambadır,hiçbir şeyle parlatılmaz.’Yeni sayılarda buluşmak ümidiyle hoşçakalın ,Pusula’yla kalın… Nazlı BOZKURT Genel Yayın YönetmeniDERGİ EKİBİMİZ 2
İkinci sayımızla karşınıza çıkmanın onuru ve coşkusu içerisinde, merhaba diyorum yeniden.. Bir kışıdaha geride bıraktık... Sonbaharda toprağa düşen tohumlarla aynı zamanda sınıflara dolan öğrencilerimiziişledik durup dinlenmeden, sabırla.. ilmek ilmek..Yanlışları değil doğruları saya saya… Tohumlar toprakaltında olgunlaşırken, öğrencilerimiz de düşünme ufuklarını geliştirip olgunlaştılar. İyi bir eğitim üzerleriniörterken, okumak, çok okumak, daha çok okumak ışık oldu bu yolda. Gelen bahar tomurcuk açan doğaylaelele verirken, öğretmen ve öğrencilerimiz de bir takım ruhu içerisinde okulumuzu kucaklayıp gerekakademik başarıları gerekse sportif başarılarıyla adımızı taçlandırdılar. Amacımız hep daha ileriye ve iyiyedoğru yol almak. Sözlerimi Mahatma Gandhi’den bir alıntıyla noktalarken, tüm öğretmen ve öğrencilerimeteşekkür ediyor, dergimizde emeği geçen herkesi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.. “Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; aIışkanIıkIarınızadönüşür... AIışkanIıkIarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinizedönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.” Hasan BİLGİÇ Okul Müdürü 3
İdari Kadromuz Hasan BİLGİÇ Özkan ÖZDEMİR Okul Müdürü Müdür YardımcısıYonca BİNBOĞAMüdür Yardımcısı Süleyman ÇAKIR Müdür Yardımcısı 5
Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksekbir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terkeder.2015 - 2016 Eğitim- Öğretim Yılı Eğitim Kadromuz 6
Çağımızın en önemli kavramı özgürlük , her yerde herkes özgürlük istiyor.Kıyafetime karışma, beden-ime dokunma ,sigarama karışma… Uzayıp gidiyor. Bu yüzden herkes ne zaman bir sorun yaşasa sorunun çıkışını özgürlükte buluyor.Evet özgürlük önemlibuna denilecek bir şey yok ancak her şeyi sadece özgürlük potasında eritmek ne kadar doğru? Yaşamsadece özgürlükten mi ibaret ? Herkes her şeyi istediği gibi yaşamalı mı ? Seküler dünyada pozitif bilimanlayışında her şeye özgürlük çerçevesinde bakmak ve bilim tarafsızdır, kural koymaz demek ne kadardoğru ?Bakıyorsunuz 15-16 yaşındaki gençler kendilerinin her şeyi yapmaya hakları olduğunu ve bununözgürlük olduğunu söylüyor.Çünkü özgürlük insanı mutlu ediyor.Sonuçta çağımızın hastalığı pragmatizmen kaba haliyle hedonizme dönüşüyor.İşte sorun tam olarak da bu aslında. Öncelikle yaşamı sadece özgürlük ve mutluluğa indirgemek özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkeleriçin ciddi sorun.Çünkü bu kavramlar felsefi diyalektik sürecinden geçmeden bizde kullanılmaya başlanıyor.Sonuçta özgürlük ve mutluluk kavramının yanında estetik ,ahlak,sorumluluk,vicdan vb. kavramlarda işiniçine girmelidir. Hem de çok belirgin biçimde.Örneğin nerdeyse yatağından çıktığı gibi okula gelen bir gençestetik anlayışı da göze alıp benim arkadaşlarımın karşısına daha estetik bir şekilde çıkmam gerekir diyedüşünmelidir ya da okula gelirken makyaj yapan bir genç kız bunu abarttığı anda ben okulda öğrenciyimsonuçta kimse benden manken gibi olmamı beklemiyor diye düşünüp sorumlu davranmalıdır.Bu örneklerde şunu söylemek istiyorum insan sadece pozitif bilimin baktığı gibi somut hedonist bir varlık değildir,olmamalıdır da .İnsan yüzyıllardır yarattığı estetik ,etik vb. değerleri de sürdürmeli ve buna uygun eğitimmodelleride geliştirmelidir. Bugün özgürlüğün tek geçer akçe olması bunun hep böyle olacağını göstermez.Bugün gelişmiş moderninsanın desturu olan özgürlük bir süre sonra en ağır eleştirileri alacaktır tarihten ve felsefeden.İşte o güngelmeden iş işten geçmeden aslında kısa sürede insanı mutlu eden ama uzun vadede ciddi buhranlara yolaçacak özgürlük kavramına çeki düzen vermeliyiz.Gençlere ahlak-estetik-vicdan –sorumluluk vb.kavram-ları da öğretmeli ve yaşatmalıyız. Sevim BİNGÖL Felsefe Öğretmeni 7
DAMARLARI KANAYAN CADDELERBu şehirde her sokak ben. Duvarlar, tabelalar, soğuk koridorlar, bataklık yüzlü kaldırımlar. Yüreklerin-den kızgın tuğlalar fırlayan gençlerin doldurduğu mekanlar. Sokak cebinde ararken ellerini, duvarlarda patlarışıkla süzülen çığlıklar. Kadınlar, erkekler, çocuklar... Yüzleri kalınlaşmış pazar kalabalığı. Kulaklarımızı boğazlayan ölüm anonsları. Çığlıklar naralar. Ciddiyetve ahlak. Eller, yürekler. Gözlerimizi rendeleyen kış soğuğu. Duman ve nem. Duyguları kataloglaşan şehirliinsan. Kimiz biz, neyiz,kimsiniz, mutlu muyuz, yalancı mıyız, şehirli mi bakışlarımız? Duvarlardan üstümüze süzülen müzik sesleri; belki bir ağlamadır tüm yabaniliğimizin üstüne sefere çıkan.Neyi öğretir caddeler, sokaklar. Gerçek nedir? Plastik bir yüzden bağırarak dışarıya koşan takma gözler midir?İki duvarı sevgili yapan bir boşluktur. Yankı yaptırır,kendi neşesini buldurur, kendi şarkısını söyler, yarasınıkendi sarar, kendi acısıyla güreşir. Ve bir zaman sonra insanların efsaneler yaratan türkülerini, oyunlarını,sevinçlerini görürsün ve dersin ki, bütün bunların yaratıcısı kimdir? İşte bu şehrin kendisidir. Gençliğimiz, nemlenmiş diyaloglarımızın tüm yırtıcı cümleleri, bir kurbağa kostümüyle üstümüze koşturur.Şehrin insanı içindeki lavı taşıyamaz. Kabarır, sertleşir. Yüzündeki boyalar kurumuş bir yara gibi her gecemazgallara karışır.Ezilir nezaketi şehrin.Taş üstünde oturmaya dayanamaz. Huzursuzdur damarları kaldırım-ların. Yüz gerilmesi, inatlaşma ve kişiliği yorgun düşer cümlelerin. Basit, sefil, çorak bir kuyu olur düşünceler.Bakışlar yağlı bir yılan derisi gibi büküler, kalp çoraklaşır. Yürüyen bir boşluktur, ruhun dizlerine tutunaraktırmandığı vicdan. Gökyüzü , eğil ve kulağıma usulca söyle, sen hiç bu sokaklarda sevinçle koşan bir teyze gördün mü? Bünye-si soğuktan morarmış binalar, sandıklarına girip binlerce naftalin kokar mısın kanı çekilmiş mendillerinde.Ama ben yağmuru bilirim. Vur sesinle her gece camlarımıza bir tokat! Bir ağrım daha düşsün!Peynirimize tuzdüşsün. Gezdir bulutlarını tepemizde. Bir gülüşümüz, biraz daha toprağına gömülsün. Bir şehir böyle mi delirir önce? Caddeler delirir, sonra taşın ağrısına basan tabanlar. Ayakkabısı olmayan bir tavuğun yürüyüşündeki naylonbir duygu kaplar atmosferi. Ve kanımızda dolaşan, annelerimizin helal sütü. Acılarımızı kesen kutsal toprak,sevdiklerine şiirler okuyan karıncalar. Kavaklar yeterince uzanmış göklere. İçimde ilk defa yeterlilik duygu-su. Arkadaşının cebinden ayrılan insan onuru, kalbimize yağlı boyalardan kanayan damarlar doldurdum.Yüzçizdim, kardeş çizdim, Kalkanıyla karşımda bir şehir. Uygulaması bozuk bir zeka neye yarar. Bu şehre temiz düştük. Ayak-larımız, kollarımız ter içinde. Her gün onlarca plastikten hüzün sırtımızı yiyor. Kaçmaya çalışmıyorağlamalarımız. Yollar ayaklarımızın altından kayıyor. Binlerce kez yürüdüğümüz sokaklar tanımlanmışadreslerin çuvallarına dolduruyor her gece gündüzlerimizi. 8
Sokak, taş,acıyarak bakan gökdelenler, ne yaptınız aşklarımıza, şarkılarımıza. Dişsiz ağızlarıy-la insanları yutan otobüsler, ne oldu patikalarımıza. Ne oldu kıvrılarak dönen yollarına. Zihni sak-inleşmiş genç yüzler, hiç konuşmayacakmış gibi bakıyorum saatime. Sohbete korkacak kadar kala-balığım kendimle.Hangi yalnızlıkla bağlandık bu şehre. Delilik mi yapalım? Seveceksen, böceklerdenkapılar öreyim bahçelerine. Ne dersin sevgili şehir? Neden durmadan kanıyor beynin. Sana sesleni-yorum. Maskeyle, balonun beyefendisi olunmaz. Gömüldüğün toprağında var mısın? Ayakkabılarınıbir ağacın köküyle bağlarsan şehirlisin. Trajedi, kül, naylon çoraplar, cıva ağırlığında bakışlar. Taş mısın ey şehir. Kalbin neden şekilsiz.Ayakların neden büyük? Boyaların gidince neden güzelsin, söyle. Sen neden gülüyorsun? İnsanlarınneden ağlıyor böyle manasız? Şehir denen betondan çınar. Her gece düşümüzde tuğlalardan ahlak inşa ediyoruz. Kopartma kol-larımızı. Her şey bize bakıp gülüyor. Mavi ayakkabılı kertenkele, takla atan yarasa, kolları boyalı ağaçlar,sürüngen bakışlı sahtelik. Yüzün neden kurumuş dere yatağı. Gözlerin koşmak ister gibi. Alnındakiderin kanyonlarda boğulan sular, neden kanamıyor patlamış damarların. Şehir bize tekrar öğretir. Aklın enkazından zeka sağ çıkmaz. Dişlerimiz ellerimizde. Evler altımızdankaçtı.Yollar kaybolan çizgilerini arıyor. Al üstündeki mandalları.Varlığını yıka ve as rüzgarlı balkonu-na. Ve terk etmeden bu şehri dön bak. Belki yollarda, belki cebinde ahlakın kaldı. Özkan ÖZDEMİR Müdür Yardımcısı 9
Türkiye’nin Gururu Aziz Sancar, (d. 8 Eylül 1946, Savur), Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizikbölümü öğretim üyesi,Türk kökenli, Türk ve Amerikan vatandaşı bilim insanı. Hücrelerin hasargören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmalarısayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazandı. Ödüle ABD’li Paul Modrich ve İsveçli TomasLindahl ile birlikte layık görülen Sancar daha önce de kansertedavisinde sirkadiyen saat kul-lanımıyla ödüller almıştı. Kanser oluşumunda ve tedavisinde önemli bir unsur olan DNA onarımıüzerinde yıllardır çalışan Sancar bu mekanizmayı 35 yılda çözdüklerini, ancak bunun hastalaraulaşmasının biraz zaman alacağını ifade etti. Mardin’in Savur ilçesinde, orta gelirli bir çiftçi ailesinin sekiz çocuğundan yedincisi olarakdünyaya geldi.Anne-babasının okuma yazma bilmediğini söyleyen Aziz Sancar “Ancak eğitiminönemini biliyorlardı ve çocuklarının tümünün eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar” di-yor. İlk eğitimini Mardin’de tamamladı. İyi bir öğrenci olmasının yanısıra lise futbol takımındakalecilik de yaptı ve Genç Milli Futbol takımın denemelerine çağrıldı. 1963’te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1969’da bitirdikten sonra Savur’da iki yıl sağlık ocağın-da hekimlik yaptı. Daha sonra Dallas’a giderek Dallas Texas Üniversitesi’nde Moleküler Biyolojidalında doktora yaptı.Yale Üniversitesi’nde DNA onarımı dalında doçentliktezini tamamlamıştır. Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saatüzerinde çalışmalarını sürdürdü. 415 bilimsel makale ve 33 kitap yayınladı. Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan Gwen Boles Sancar ile evlidir. Eşi-yle birlikte ABD’de okuyan Türk öğrencilerine yardım etmek ve Türk-Amerikan ilişkilerinigeliştirmek amacıyla Aziz&Gwen Sancar Vakfı’nı kurmuştur. Vakfın ABD’nin Kuzey Carolinaeyaletinde “Carolina Türk Evi” isimli bir öğrenci misafirhanesi de bulunmaktadır. 10
Sancar, Nobel için kendisine verilen madalya ve sertifikasını Anıtkabir’e konulmak üzereGenelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a verdiğini söyledi.Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’la karargahta görüşen Sancar . Hem sertifikayıhem madalyayı ve ödülü Genelkurmay Başkanına teslim ettim. 19 Mayıs’ta Allah kısmetederse Anıtkabir’e koyacağız. Bu Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in madalyasıdır. 19 Mayıs’tatekrar geleceğim ve Anıtkabir’e koyacağız. “dedi. Hatice GÜL Coğrafya Öğretmeni 11
“NEREYE “BAKSAM SENSİN Attila İlhan Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 11 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı,gazeteci, senarist ve eleştirmen. Aydın çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemlikatkıları olmuştur. Tiyatro ve sinema sanatçısı Çolpan İlhan’ın ağabeyidir. 15 Haziran 1925’te İzmir Menemen’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmirve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfın-dayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat’ında, 16yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı. İki ay hapiste yattı.Türkiye’nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermekzorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı.Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanında CebbaroğluMehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946’da mezun oldu.İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Güngibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı kendi imkânlarıylayayımladı. ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİGözlerin gözlerime değince Ne vakit Maçka’dan geçsem Akşamlar bir roman gibi biterdiFelaketim olurdu, ağlardım Limanda hep gemiler olurdu Jezabel kan içinde yatardıBeni sevmiyordun, bilirdim Ağaçlar kuş gibi gülerdi Limandan bir gemi giderdiBir sevdiğin vardı, duyardım Bir rüzgâr aklımı alırdı Sen kalkıp ona giderdinNe vakit karşımda görsem Sessizce bir cigara yakardın Benzin mum gibi giderdinÖldüreceğimden korkardım Parmaklarımın ucunu yakardın Sabaha kadar kalırdınFelaketim olurdu, ağlardım Kirpiklerini eğerdin, bakardın Hayırsızın biriydi fikrimce Üşürdüm, içim ürperirdi Güldü mü cenazeye benzerdi Felaketim olurdu, ağlardım Hele seni kollarına aldı mı Felaketim olurdu, ağlardım 12
AYSEL GİT BAŞIMDANAysel git başımdan ben sana göre değilim Nazlı BOZKURTÖlümüm birden olacak seziyorum. Türk Dili ve Edebiyatı ÖğretmeniHem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimAysel git başımdan istemiyorum.Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsünDağıtır gecelerim sarışınlığınıUykularımı uyusan nasıl korkarsın,hiçbir dakikamı yaşayamazsın.Aysel git başımdan ben sana göre değilim.Benim için kirletme aydınlığını,hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimIslığımı denesen hemen düşürürsün,gözlerim hızlandırır tenhalığınıYanlış şehirlere götürür trenlerim.Ya ölmek ustalığını kazanırsın,ya korku biriktirmek yetisini.Acılarım iyice bol gelir sana,sevincim bir türlü tutmaz sevincini.Aysel git başımdan ben sana göre değilim.Ümitsizliğimi olsun anlasanahem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.Sevindiğim anda sen üzülürsün.Sonbahar uğultusu duymamışsın kiiçinden bir gemi kalkıp gitmemiş,uzak yalnızlık limanlarına.Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.Sakın başka bir şey getirme aklına.Aysel git başımdan ben sana göre değilim,ölümüm birden olacak seziyorum,hem kötüyüm, karanlığım biraz, çirkinim.Aysel git başımdan seni seviyorum... 13
SANICA Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali FATİNOĞLU ile RöportajMerhaba Ali Bey.Öncelikle bize zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ederiz. Bize kendinizi tanıtır mısınız? 21 Eylül 1962 İstanbul doğumluyum. Okula adını veren babamız Abidin Nesimi Fatinoğlu 1911doğumlu. Dedem 1915’te Ermeni tehcirinde öldürülen meşhur Kaymakam Hüseyin Nesimi. Bu ned-enle babam 4 yaşındayken babaannemle birlikte İstanbul’a geliyorlar ve hayata İstanbul da devamediyorlar. Dedem Galatasaray Lisesini daha sonra Mülkiyeyi 1.lik ile bitiriyor. Babam ise İstanbul ErkekLisesini büyük bir yoksulluk ile okuyor. 3 kardeşiz ablam Samsun’da yaşıyor ,2 çocuğu var. Abiminde2 tane oğlu var ve düzenli olarak bizim şirkette çalışıyorlar. Ben de Ataköyde Muhittin Üstündağ ilkve orta okulunu daha sonra Bakırköy Lisesini ondan sonra Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesinibitirdim. Daha sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde yüksek lisans yaptım. Haziran ayındaderslerini veren tek kişi bendim. İş hayatınız nasıl şekillendi? Aynı dönemde abimle şimdiki sahibi olduğumuz şirketimizi kurduk. İş yerimiz babadan kalmadısıfırdan kendimiz kurduk. İş hayatında teftiş kurulu sınavına girerek Anadolu Bankasında sınavı ka-zandım daha sonra bankada müfettişlik teklifi geldiğinde annem ve babamı bırakıp gidemem ded-iğimde sınavdaki performansım dolayısıyla bana başka iş teklif ettiler böylece bende bankada sabitgörev olan mali tahlil ve ekonomik araştırmalar biriminde uzman yardımcısı olarak işe başladım.Yaklaşık 1 yıl kadar bankada çalıştıktan sonra kendi isteğimle ayrılarak İstanbul Büyükşehir Beledi-yesinde işe başladım. Çok geçmeden üstün başarımdan dolayı adım 26 yaşında altın çocuğa çıktı.Abimle birlikte kurduğumuz şirketimizi . Pano Seramik adıyla başlattık. Askerliğimi Ankara’da tama-mladım döndüğümde Ulusoy Holdingin başına geçtim. 1 Haziran 1993’ten itibaren sadece kendişirketimize odaklandık. İlk işimiz desenli seramikti. Çok geçmeden işlerimiz büyüdü ve 70’in üzerindemağazamız oldu. Daha sonra su deposu, jakuzi ve banyo dolabı işlerine girdik ve büyük başarılarelde ettik. Ekonomik krizin olduğu yıllarda ihracat yapmamız gerektiğine karar verdik ve o dönemdebir yerlerden para kısmamız gerekiyordu.Kira verdiğimiz yerleri kapatıp Beylikdüzüne taşındık.Tümbirimleri buraya aldık. 14
Sanica Olarak başarınızı neye borçlusunuz? Girişimcilik.Desenli seramiği ilk biz yaptık.Bütün yaptığımız işlerde hep ilk olduk.Mesela su depo-larını ayaklı üreten ve satmadan önce denemesini yapan biziz. Yine banyo dolaplarını lake kapla-ma yapan da biziz.Jakuziler,banyolar artık hücre yenilemesini sağlıyor.Diğer işlerimizde de durumböyle.Şansımız da hep yaver gitti.Su deposu yaptığımız sene İstanbul da büyük bir su sıkıntısı olduve çok satış yaptık.Diğer giriştiğimiz işlerde de hep olumlu sonuçlar aldık. Sanica boru olarak dünyada ilk 10un içerisine girmeyi başardık. 6. senemiz ama her sene üstünebir şey koyuyor ve sürekli büyüme peşinde koşuyoruz. Bu tempoyla gitmeye devam ediyoruz vebunu sayesinde bir çok ödül aldık. Sporla ilgili olduğunuzu biliyoruz. Galatasaraylısınız.Şu an neler yapıyorsunuz? Evet sporla ilgileniyorum. 3 yıl boyunca tele- vizyon kanalında spor yorumculuğu yaptım bu senede de radyo sporda yorumculuk yapmaya devam ediyorum. Galatasaray kongre üyesiy- im. Bölgemizde Beylikdüzüspor başkanlığını yaptım ve bu adı ben koydum.Önceden Kavak- lıspordu adı.Beni sevdikleri için bu ismi kabul ettiler.Böylece ilçemize isim kazandırdık. 15
Sizi en çok kızdıran şey nedir? Yalan söyleyen insanlara çok kızarım.Dostum da olsa onunla ilişkimi keserim.Çocuklarımı daböyle yetiştirdim.Onlara kızacağımı da bilseler asla yalan söylemezler. Gençlere vermek istediğiniz mesaj nedir? Çocuklara öğüt olarak söylerim ki samimiyetsiz ve yalan konuşan kişilerle asla bir işe girmeyin. Bize biraz sosyal yaşantınızdan bahseder misiniz? Bir insan hayatını ya makara kukara ile geçirir ya da bizim gibi çok çalışır. Çok çalışan insanın biryerden sonra sosyal hayatı olmaz.Önceki zamanlarda sosyal yaşantımız çok olsaydı şu an bu du-rumda olmazdık.Bu günlere gelmek için çok çalıştık. Sanatla aranız nasıl? Önceden ben çok iyi bir tiyatrocuydum. Şu an BKM’nin yaptığı olayın esas başı Ali Poyrazoğlu’ydu.Ali Poyrazoğlu 1980’lerin en popüler insanlarından biriydi. Gişeleri yok satıyordu bu yüzden uzunbir süre kapalı gişe oynadı. Bana da sahne teklifi ettiler. Ya üniversiteye gidecektim ya da tiyatrocuolacaktım. Ben tiyatroyu seçtim.Bir akşam Taksim’de yürürken Ali Poyrazoğlu bana hayatımın enönemli cümlelerinden birini kurdu : ‘’BİR İŞİN YA EN İYİSİ OL YA DA EN KÖTÜSÜ OL ORTASI OLMA. ‘’ En iyisi olursan benim gibi olursun ama ortası olursan bu saatte son otobüsü kaçırmamak içinböyle yürürsün. Bu lafın üzerine bir numara olamayacağımı anladım ve sahneyi bırakıp okula de-vam etmeye karar verdim. Bu söze bence gençler de dikkat etsin.Kulaklarına küpe olsun. Şirketinizde işe alacağınız gençlerde ne gibi özellikler arıyorsunuz? Şirketimizde işe alacaklarımızın mutlaka genç olması gerekmez. Öncelikle işini iyi yapması bey-lükdüzünde oturması gerekir. Bizim prensiplerimize uymalı.yapacağı işe göre dil bilmeli. Meselaihracat alanında çalışacak kişinin dil bilmesi mecburi. İrem TUNCER Gökçe DURAN 16
DOSTLUK Zeynep ERDOĞAN Bazı dostluklar vardır, yüz yüze, çiçekle su gibi. Bazı dostluklar vardır, ölene kadar; evle yanımda-ki erik ağacı gibi. Bazı dostlklar vardır, çok uzak dostluklar ; denizin ortasındaki adayla kumsal gibi.Bazı dostlklar vardır, değeri bilinmeyen dostluklar, iki insanın dostluğu gibi. Yaşamımızın en güzel ama en düşündürücü, en eğlenceli ama en sürükleyici, en ilginç amaen sevimli çağıdır gençlik. Bu yıllarda bir şeyleri paylaşmak en büyük ihtiyaçken dostluk en önemlikavramdır bizler için. Bazen sırlarımızı, bazen gözyaşlarımızı, gülücüklerimizi bazende bir ekmeğibile palaştığımız dostlarımız hayatımızın odak noktası değil midir? Gelelim hayatımızla dostlarımız arasındaki ilişkiye. Yaşamımızdaki her olayın üzerimizdebıraktığı etkiler dostlarımızla paylaştıkça değer kazanır. Üzüntülerimiz paylaştıkça azalırken, se-vinçlerimiz paylaştıkça artar. Hayatın bir tiyatro sahnesi gibi olduğu bu çağlarda hepimiz bir ti-yatro oyuncusuyuz. Oyunlarda yaptığımız her hatada tam pes etmek üzereyken o kadar seyircininarasında bizi tüm kalbiyle destlekleyen, var gücüyle alkışlayan, ışıl ışıl gözlerle bize moral verenbiricik dostumuzdur. Dost dediğin iyi-kötü, doğru-yanlış her an yanımızda olandır. Bir uçurumkenarındayken elimizden tutabilecek kadar cesur, sevgisini tüm halleriyle paylaşabilecek kadarcömert olandır dostumuz. Yıllarca dostluk uğruna söylenenler, yazılanlar hep savaşların, düşmanlıkların gölgesindekalmıştır. Yazıktır ki dostların bir inci olduğu ve insanların inci bir kolyeye sahip olmak yerine buincileri yok etmek için uğraştığı 21. yüzyıl dünyasının genciyim. Ama her şeye rağmen dostluğundeğerini farkında olduğum için mutluyum. Biliyorum ki dostluk bir fidan gibidir. Sevgiyle, şefkatle,fedakarlıla büyüyen bir fidan, tomurcukları sağlam atılırsa ileride sırtımızı dayayabileceğimiz ko-caman bir ağaç olur. Bir fidan dikmek o kadara zor değil. Savaşın olmadığı, insanların para ile yön-lendirilmediği, dostluğun ve kardeşliğin güneş gibi doğduğu yaşanılası bir dünya için durmayınsiz de bir dostluk fidanı dikin.17
Park Guell MEHMET ALİ GÖRGÜ İLE B.A. RCEL.ONA. GUZELLIKLERI La Sagrada Familia
Barcelona Catalunya @mehmetaligorgu Barselona (İspanyolca ve Katalanca: Barcelona), İspanya’da Katalonya Özerk Topluluğu ve Barselona ilinin merkezi ve İspanya’nın ikinci büyük kenti. Ülkenin kuzeydoğusunda, İspanya-Fransa sınırının yaklaşık 150 km güneyinde yer alır. Akdeniz kıyısındaki en önemli limanı ve ticaret merkezidir. Kendine özgü kültürü ve güzelliğiyle ün yapan Barselona’nın, Gaudi’nin başını çektiği modernizm akımıyla planlanmış, 1900’lerden kalma ızgara planlı modern bölümü ilgi çekmektedir. Yaygın dil Katalancadır. 1992 Yaz Olimpiyatları’na evsahipliği yap- mıştır. Avrupa Birliği sınırları içindeki altıncı büyük metropoliten alandır. Barselona kent planı düzenli ve uyumludur.Ticaret ve yerleşme alanları eski kentin merkeziyle çevresinde yoğunlaşmıştır. Sanayi bölgeleri bunların dışından çevreye doğru yayılır. Eski kentin ana ekseni, kuzeyde büyük ticaret merkezi Plaza de Cataluña, güneyde ise Paseo Marítimo ve kıyı şeridi arasında uzanan bir dizi bulvardan oluşan Ramblas’tır. Geniş kaldırımları, ağaçlar altındaki bankları ve kitap, gazete, el sanatı ürünleri, özellikle de başta kuşlar olmak üzere ev hayvanları ve çiçek satılan küçük dükkanlarıyla Ramblas sevilen bir gezinti alanıdır. İspanya’nın ikinci, Katalonya Bölgesi’nin ise en büyük kenti olan Barselona sahip olduğu güzellikler ile her yıl milyonlarca kişiye ev sahipliği yapıyor. Şehirde yer alan muhteşem Gaudi eserleri gezginleri büyüle- meye yetiyor. 19
Barcelona La Sagrada Familia Barselona’nın simgesi. Yılda iki milyondan fazla turist ağırlıyor. Modern neo-gotik ve art nouveau tarzıyla yüzyılın mimari kurallarını hiçe sayıyor. Tam adı “Templo Expiatorio de la Sagrada Familia” (Kutsal Aile Kefaret Tapınağı) olan yapı, “La Sagrada Familia” (Kutsal Aile) Katedrali olarak biliniyor. Katalan mimar Antoni Gaudí bu yapıya neredeyse hayatını adamış ve taşa meydan okumuş. Fakat bu görkemli yapının sadece bir cephesini bitirebilmiş. Günümüzde de inşaatı süren kilise elbette sıradışı görünümüyle pek çok sembolü ve sırrı içinde barındırıyor. Henüz tamamlanmamış olsa da Barselona’da turist rehberlerinin baş köşesinde yer alan ken- tin en görkemli yapısı olacak olan Sagrada Familia, sadece tasarım anlamında değil inşaat süreci bakımından da mimarlık dersi niteliğinde. Neredeyse kariyerini bu binaya adayan Gaudi’nin tamam- lanmasını göremediği çalışma şimdi geniş bir mimari ekibin elinde hayat buluyor. İnşa edilmeye başlandığında çevresinde ineklerin otladığı bir alanda bulunan kilise bugün kentin tam ortasında. Belki yüzyıl önce inşa edilse yaratacağı etki ile bugün çevresi apartman bloklarıyla çevrili olduğunda ortaya koyacağı ihtişam farklı olacak. Diğer taraftan bir dönemi simgeleyen mimari tasarıma sahip bu yapının farklı bir mimari bağlamda, zamanda tamam- lanıyor olması da projeyi ilginç kılan başka bir unsur. Uzun ve sancılı bir çalışmanın ürünü olan Sagrada Familia projesi bugün 131. yılında ve inşaatın ancak yarısı tamamlanabildi. 20
Barcelona Park Guell Eusebi Güell adında bir sanayi iş adamı Barcelona’nın kuzeyinde 17 hektarlık bir arazi satın alır. Bu 17 hektarlık alana kamu binaları ve 60 adet ev inşa ettirmek ister. Bu projesini hayata geçirmek için Gauidi ile görüşür. Gauidi uzun bir süre bu proje üzerinde çalışır. Fakat proje ticari açıdan başarısızlıkla sonuçlanır. Buradaki evlerden biri bile satılamaz. 1918 yılında arazi devlete geçer ve 1922 yılında da park güell adıyla halka açılır. Park güelle Barcelona’da bir tepe üzerine konumlanmış durumdadır. Bu nedenle bu tepeye vasıta ile değil yürüyerek çıkabilirsiniz. Metro kullanarak ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. Metronun Lesseps durağında indikten sonra parka ulaşmak için 300 metre kadar yürüyorsunuz. Metro yer- ine otobüslerle de buraya ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. Gene turistik bir yer olduğu için üstü açık turistik otobüsler de buraya uğruyorlar. Bu otobüsleri de tercih ederek ulaşımınızı gerçekleştire- bilirsiniz. Genel anlamda gezdiğimiz yerler yeni kültürleri keşfetmemizi sağlar. Bu sebeple gezdiğimiz yerlerden deneyim almamız çok önemlidir. Mehmet Ali GÖRGÜ 21
ASIM’IN NESLİ AKİF’İN İZİNDE 1.Dünya savaşı ardında büyük acılar ve yıkıntılar bırakarak sona ermişti. Osmanlı imparatorluğu ölümünü ilan eden Sevr antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştı. Asırlar boyunca muhteşem zaferler kazanmış bir milletin evlatları artık yurt- larının dört bir köşesini düşmanların işgal edişini seyrediyordu. 7’den 70’e herkes işgal acısını yaşıyor ,aşağılanıyor ağır bir ha- karete uğruyordu. Çanakkale’de büyük kahramanlık göstererek imanını ve cesaretini bütün dünyaya ilan eden Mehmetçik şimdi silahsız aç ve bitkindi. Fakat hiçbir vatanseverin bu yaşananlara katlanması beklenemezdi. Nitekim Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde milli mücadele bayrağı açıldı. Açılan milli mücadele bayrağı altına ilk koşanlardan biride Mehmet Akif Ersoy’du. Mehmet Akif ,Asımın neslinin namusunu çiğnetmeyeceğine tüm kalbiyle inanıyordu. Bu inanç doğrultusunda mecmualarda halkı milli mücadeleye çağıran, Sevr’i kabul etmeyen yazılar yaz- maktaydı. Yazdığı bu muhalif yazılar sonrası Mehmet Akif İstan- bul Hükümeti tarafından Darül Hikme’deki görevinden azledil- di. İstanbul’da yazdığı yazılarla Anadolu hareketini destekleyen Mehmet Akif bizzat Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya davet edildi. Bunun üzerine Mehmet Akif 12 yaşındaki oğlu ile mecli- sin açılmasına iki gün kala Ankara’ya geldi. Mustafa Kemal tarafından karşılanan ve İstanbul’da Sebil’ülReşad adlı gazete aracılığıyla milli mücadeleye katkılarından dolayı te- brik edilen Akif artık Ankara’daydı. Hacı Bayram Camiinde vaaz veren Akif halkı cihada milli mücadele sancağında toplanmaya çağırdı. Es-kişehir,Afyon,Sandıklı,Burdur,Dinar,Antalya gibi bütün batı Anadolu şehirlerini gezip o karanlık günlerdeyüreklere iman ve umut aşılamaktaydı. Anadolu halkına bu vatanda kaybedilirse gidilecek yer kalmaz diyor-du. Yaptığı bu hizmetler karşılığında Akif Burdur’dan milletvekili adayı gösterilmiş meclis tarafından da kabuledilmişti. Batı cephesinde Yunanlılara karşı mücadele devam ederken askeri şevklendirecek onların daha damotivasyonunu arttıracak bir marş yazılması fikri ortaya atıldı. Bunun üzerine ülke genelinde şiir yarışmasıdüzenlenmesine karar verilmişti. Yarışma sonucu 1. olan esere ise büyük bir para ödülü verilecekti. Yarışmaya700’e yakın eser gelmiş fakat hiçbir eser milli mücadelenin ruhunu yansıtacak değerde görülmemişti.Yarışma sonuç vermemiş yeni arayışlara geçilmişti. Aslında bu eseri yazabilecek şair belliydi hatta İstiklalmarşının başında ki Korkma hitabına kadar hazırlığı vardı. Korkma! Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz Bu yol ki hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz! Bu mısraların sahibi Mehmet Akif bu yarışmaya sonunda verilecek olan para ödülünü almamak içinkatılmıyordu. o dönemlerde maddi olarak da çok zor günler geçiren Akif yazılacak marşın karşılığının olmay-acağını millete armağan edileceği fikrindeydi. Sonunda para almamak koşulu ile marşı yazmaya ikna edildi.Mehmet Akif marşı yazmaya başladığı andan itibaren derin sessizliklere gömülmüştü. Bulunduğu ortamlardaruhen orayı terk edip yazmaya devam ediyordu. Hatta bir gün arkadaşlarıyla bir odada sohbet anındayken derin bir sessizliğe bürünüp başka bir odayageçerek orada uzunca bir süre kalıp daha sonra hiçbir açıklama yapmadan çıkıp gitmişti. Evin sahibi Akif ’ingirdiği odaya gidip bakınca gördükleri karşısında hayretlere kapılmıştı. Çünkü Akif odada kalem ve kağıtbulamadığı için İstiklal Marşının ilk mısrasını tırnaklarıyla duvara kazımıştı. Duvarda korkma sönmez buşafaklarda yüzen alsancak yazıyordu. Yaşadığı bu yoğun duygular neticesinde şiir yazılmış ve mecliste 12 Mart1921 yılında İstiklal marşı olarak kabul edilmiş ve bu aziz millete armağan edilmiştir. 22
Peki bu millete armağan edilen şiirde Akif neler diyordu bizlere İlk dörtlüğü cepheye yazmıştırKorkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancakSönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!O benimdir, o benim milletimindir ancak! Diyordu ki Akif, askere geriye bir dön bak Anadolu coğrafyasında bir tane bile evin lambasıyanıyorsa eğer birinin ocağı tütüyorsa korkma Anadolu senin arkanda. İkinci dörtlüğü ise bayrağa itafen yazmıştır.Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal. Diyor ki kurban olayım biz sana layık olamadık seni üzdük kırdık ama şu kahraman ırkıma birgül tebessüm et artık hiddetlenme celallenme. Sana dökülen kanlarımız helal olmaz çünkü bu milletAllahtan başka hak bilmedi bilmeyecek sen bu millete tavır koyamazsın diyerek de bayrağa gözdağıveriyor. Üçüncü kıtada ise Akif kendi üzerinden millete seslenmiştir.Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Siz beni görmediniz mi Çanakkale’de nasıl savaştığımı nasıl yiğit nasıl gözü kara ölümü hiçe sayantavrıma şahit olmadınız mı ? Dördüncü kıtada ise batıyı hedef almıştır.Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar? Batının tüm cephesi çelik duvarlardan olsa neye yarar senin iman dolu göğsün ne ile geçilir dahaönce geçilebildi mi sen inandığın sürece.Sen ulusun büyüksün korkma çünkü medeniyet dediğinAvrupa bitmek üzere. Beşinci kıtada ise yine millete seslenmiştir.Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Batının yaptığı bu ahlaksızca saldırılara karşı gövdeni siper et canı pahasına mücadelene devamet. Çünkü sen inandıkça Allah size o zaferi kısa süre içinde attıracaktır siz yeter ki buna inanın. 23
Altıncı kıtada ise yine gençliğe sesleniyor.Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Bizim için toprak başka bir şey vatan başka bir şey diyor gençliğe.Sen buralara toprak diyerek basa-massın altında binlerce şehit yatıyor.Eğer bir gün vatanını elinden maddiyat karşılığında almak istey-enler olursa asla onu verme diye gençliğe öğütler veriyor. Yedinci kıtada ise yine kendi üzerinden millete dönüyor.Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Bu vatanın toprağı öyle bir toprak ki bir karışını sık şehit kanı çıkar.Böyle bir vatana kim canını fedaetmek istemez.Allah beni,ailemi,sevdiklerimi alsın ama beni vatanımdan ayrı bırakmasın diyerek mil-lete vatanın kutsallığını anlatıyor. Sekizinci ve dokuzuncu kıtada ise Allah’a yakarıyor.Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:Değmesin ma’ bedimin göğsüne nâmahrem eli!Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Yarabbi dinine namahrem eli değmesin bu ezanlar susmasın çünkü ezanlar susar bayrak inerse bizdeyok oluruz.Senden isteğim ilelebet bu ezanlar ülkemin üzerinde dursun.O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Eğer ülkemde ezanlar okunmaya devam ederse toprağın altında şehitlerimiz ve onların varsa mezartaşları bile sana binlerce kez secde edecekler.Son kıtada ise yine bayrağa sesleniyor.Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!Dalgalan sende şanlı al bayrak dökülen kanlarımız helal olsun. Sana yakışır kanlarımız.Emin ol ne sana ne de bu aziz millete sonsuza kadar izmihlal yok. Neden mi çünkü ebediyen hüryaşamış ve Allah’tan başka ilah tanımamış bir milletin bağımsızlık sonuna kadar hakkıdır.Yazımı Akif ’in hasta yatağında söylediği cümleyle noktalamak istiyorum “Allah bu millete bir dahaİstiklal Marşı yazdırmasın Reşat SAĞSÖZ Tarih Öğretmeni 24
ANLATIN BİZEMustafayı anlatın bize!Doğduğu günü,Sarı saçlarını, mavi gözleriniAnnesini, babasını, kardeşlerini,İlk gittiği mektebi anlatın bize,Annesinden daha inat tavrınıÇocuksu bir isyanla ortaya koyuşunu...Okul başarılarını anlatın.Yetenekleri ve zekası karşısındaSınıftaki diğer Mustafalardan nasıl ayrıldığını,Mustafa iken Mustafa Kemal oluşunu anlatın...Mustafa Kemal’i anlatın bize!Samsunda yeniden doğuşunu,Sakarya zaferi’ni,Büyük taaruzu,Başkomutan Meydan Muharebesi’niKısaca Kurtuluş savaşını...Birde Çanakkale’de büyüyüp nasıl devleştiğini anlatın.Efsunlu Kemal ismini vermişiti MehmetcikDüşman askerler bile duymuşlardı.Cephede karşılarında durması içlerini ürpertiyorVe komutanlarına soruyorlardı;“Efsunlu Kemal orada mı?”Hayır! Diyordu komutanlarHayır, o orada değil. İçiniz rahat olsunAma komutanlarında içi rahat değildi.Efsunlu Kemal Mehmetciğin yanında,Tam karşılarında duruyordu.Ve Efsunlu Kemal’in‘Çanakkale geçilmez!’deyişini anlatın...Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatın bize!Vatanseverliğini,Gerçekciliğini,Yöneticiliğini anlatın.Açık sözcülüğünü, mantıklığını, eğitimciliğini,Sabır ve disiplin anlayışını anlatın.Bir tek o kara günü anlatmayın..O kısacık ömrüne öyle çok şey sığdırmıştı kiİnanılmazdı!Düşmanları bile inanamamıştı.Dolmabahçe Sarayı’nda gözlerini kapatmıştı.Bizden ayrılan bedeniydi sadeceAma hala yüreğimizde bizimle.. Zeynep ERDOĞAN 25
Sanat, duyguların yazıya, biçim, notalarına dönüştürülebilmesi ve sanatsal özellikle taşıyabilmesi,sanatın bütünlüğünü ve evrensel olmasını gerektirir. Kendini tekrarlamadan, orjinal olabilmek ayrı bir ye-tenektir. Sanatın oluşumunu sağlayan konular, duyumsattığı duygular, aktarımındaki bütünsellik, tasarım-daki akılcı yöntem ve teknit dinleyiciye, seyirciye, okuyucuya, düşünsel bir yol çizmelidir. Sanat, duyguların yazıya, biçim, notalarına dönüştürülebilmesi ve sanatsal özellikler taşıyabilmesi, san-atınbütünlüğünü ve evrensel olmasını gerektirir. Kendini tekrarlamadan, orjinal olabilmek ayrı bir yetenek-tir. Sanatın oluşumunu sağlayan konular, duyumsattığı duygular, aktarımındaki bütünsellik, tasarımdakiakılcı yöntem ve teknit dinleyiciye, seyirciye, okuyucuya, düşünsel bir yol çizmelidir. Bu nedenle sanat, kültürlerin aynası görevini üstlenmiş durumdadır. Kültür, toplumların varolma sürecinitamamlayan ve olmazsa olmazlarından biri olarak sayılırken sanat kültürle beslenip gelişen bir ifade biçimihaline dönüşmüştür. Bu nedenle sanatın dini, dili, ırkı yoktur. Sanat, evrensel bir kültür duygu paylaşımıdır. 26
Büyük Rus Tessa Mi Brillaf, bir defa talebesinden birinin eserini tahsil etmiş, talebe bu tahsil yüzün-den, büsbütün değişen levhaya hayretle bakmış ve‘’Siz bir tek noktaya dokundunuz; fakat eser ne kadardeğişti? ‘’ demiş. Brillaf şu cevabı vermiş: ‘’ Sanat, o küçük noktanın başladığı yerde başlar. ‘’ Brillafın dadediği gibi sanat küçük noktalarla başlar ve büyür. Edgar Degas’ın da dediği gibi güzel sanatlar; ‘’İnsanınelinin kafasının ve kalbinin birlikte çalıştığı bir sonuçtur.’’ Aklın, bilimin, duygu ve düşüncelerin bir arada yoğurulması ve sanatla bütünlük kazanması toplum-ların ihtiyaç duyduğu en önemli unsurdur. Sanatla kalın... Şerife Yasemin TEHÇİ Grafik ve Tasarım Öğretmeni 27
JEOPOLİTİK KONUM VE LOJİSTİK Lojistik kavramı günümüz ticaret hayatında gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Ülkemizde çokdar bakılan sadece taşımacılık olarak algılanan lojistik faaliyetine başlangıçta önem verilmemiştir. Bundandolayı gerekli yatırım yapılmayan bir alan olmuş ve yeteri kadar gelişmemiştir. Oysa lojistik faaliyeti tıpkıbankalar gibi ticaret hayatının tam kalbini oluşturmaktadır. Bankalar da lojistik gibi başlangıçta yeteri kadaranlaşılmayan ve sadece paraların güvenliğini sağlama amacıyla oluşturulan kurumlardır. Günümüzde isetüm ticari faaliyetin para akışının yönetilmesi misyonunu üstlenmiştir. Lojistik faaliyeti de ticari faaliyetlerinmal ve hizmet hareketlerinin tamamını yerine getiren faaliyetler olarak gelecekte çok daha hayati hale ge-lecektir. Lojistik ilk olarak birçok alanda olduğu gibi askeri faaliyetlerde kullanılan bir kavram olarak karşımızaçıkmıştır. 1950’li yıllardan sonra ise ticaret hayatına girmiştir. Ülkemizde ise 1980’li yıllarda söz edilmeyebaşlanmış 2000’li yıllarda ise yeni bir sektör olarak algılanmaya başlamıştır. İlginç olan şudur ki Asya veAvrupa’nın ortasında olan, tarih boyunca savaşların bitmediği ve en büyük ticaret yollarının geçiş güzer-gahında olan ülkemizin bu konumunun farkına olmaması ve lojistik alanında daha yeni kurumsallaşmayabaşlamasıdır. Tarihi İpek ve Baharat yollarının dünya ticaretinin en önemli yolları iken zamanında bu toprak-ları yönetenler hanlar, hamamlar ve kervansaraylar yaptırarak bu ticari faaliyetten büyük karlar etmişlerdir. Ülkemizin özel konumu anlatılırken jeopolitik konumunun ne kadar önemli olduğu, bu konumumunülkemize ne gibi avantajlar sağladığı çokça vurgulanır. Ancak bu konumun iyi değerlendirilip değerlendiril-mediği konusuna pek değinilmez. Ülkemizin konumunun ticari açıdan en önemli avantajı kara, deniz, demirve hava taşımacılığına uygun olması, Asya ve Avrupa ticari faaliyetinin en kısa kara ve demiryolu bağlantısınıkurabilmesidir. Günümüz ticari hayatı globalleşmişken insanların mal ve hizmetlere ulaşımı çok daha önemlihale gelmektedir. Lojistik sadece malların nakliyesini yapmaktır algısı değişmiş, mal ve hizmetlerin üretimehazırlık aşamasından başlayarak nihai tüketiciye teslimi ve teslim sonrası teknik desteğin sağlanmasınakadar sürecin tamamının planlanması, organize edilmesi ve yürütülmesi olarak algılanmaya başlanmıştır.Lojistikteki bu değişimin yakalanması ve ülkemizin jeopolitik konumunun bu açıdan yorumlanarak bu faa-liyetten geçmişte olduğu gibi günümüzde de ülke ekonomisine yeterli katkı sağlanması için büyük çabaharcanmalıdır. 28
Bu katkının sağlanabilmesi için ilk olarak lojistiğin öneminin anlaşılması ve bu konuda yetkin bi-reylerin yetiştirilmesi gereklidir. Ülkemizde lojistik alanında ilk faaliyet gösteren lise 2005 yılında İstan-bul’da eğitim öğretime başlamıştır. Günümüze geldiğimizde ise birçok ilde lise ve üniversitede lojistikalanları açılmıştır. Bu gelişme ülkemizin lojistiğin öneminin anlaşılmaya başlandığını göstermektedir.Ama hala ülke stratejisi olarak lojistik faaliyetleri ile ilgili bir çalışma yapılmamıştır. Sadece siyasi par-tilerin seçim zamanı gündeme getirdikleri basit bir mesele olarak ele alınmaktadır. Oysaki Sanayiningiderek güç kaybettiği günlerde Lojistik işini alternatif bir ekonomik değer olarak görerek ülke ekono-misine çok büyük kaktı sağlanabilir. Bunun için ülkemizin jeopolitik ve coğrafi konumunun sağladığıtüm avantajları uluslar arası lojistik merkezi olabilecek şekilde planlanmalı ve tüm dünya ticaretini fizik-sel olarak yönetebilecek bir konuma getirecek çalışmalara başlanmalıdır. Yapılacak olan geçmişte olduğugibi karayolu taşımacılığı güzergahlarına oteller ve lokantalar yapmak değil dünya ticaretinin mal sevki-yatına daha ucuz, daha hızlı, daha güvenli yapılabilmesi için alternatif güzergahlar ve taşıma yöntemlerigeliştirmelidir. Böylece ticaret hayatının fiziksel bankası olan bir ülke yaratılarak dünyanın en güçlüekonomileri arasında yerimizi alabiliriz. Fiziksel bankadan kasıt malların sadece depolandığı değil aynızamanda nihai tüketiciye ulaşmasını sağlayacak küçük parçalara bölünmesi veya üretime devam edecekise üretimin devamını sağlayacak tüm hazırlıkların yapılarak üretimin de hızlı ve kesintisiz yapılmasınakatkı sağlamaktır. Ayrıca ticaretin başlangıcı kabul edilen takasın günümüzde de yapılmasına olanaksağlayan alternatifler oluşturularak malların değişimi hızlandırılabilir. Üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen deniz taşımacılığında limanlarda yapılan elleçlemefaaliyetlerinde Hollanda’nın 10 kat gerisinde olabiliriz. Demiryolu taşımacılığında kömür ve petrold-en başka bir şey taşımıyor olabiliriz. Hava taşımacılığında sadece kargoculuk yapıyor olabiliriz. Sadecekarayolu taşımacılığında kurumsal firmalara sahip bir ülke olabiliriz. Ülkemizin lojistikteki mevcut du-rumuna bakıldığında bu durum çok ulaşılmaz bir hedef gibi durabilir. Bu yazıda anlattıklarım çokütopik gelebilir ancak unutulmamalıdır ki birçok yenilik ilk ortaya çıktığında çok basit ve küçük olacağıdüşünülmüştür. İnternet ilk ortaya çıktığında bugünkü hali hayal bile edilememiş, bugün hayatın birher alanında vazgeçilmez olabileceği öngörülememiştir. Sadece bu yeniliği düşünen ve hedefleyen içinmümkün görüldüğü için yapılabilmiştir. Lojistik için belirttiğim hedefler ve yapılabilecekler birçok ülkeiçin mümkün olmayabilir. Ancak ülkemizin jeopolitik konumu, Lojistik alanındaki tarihsel birikimi veufku açık genç nüfusuyla dünya ticaretinin akışını değiştirebilecek bu organizasyonu yapabilecek tekülkedir. Süleyman ÇAKIR Müdür Yardımcısı 29
ADALET ALANI İnsanın ve devletin temel davranış kurallarınıoluşturan adalet kavramı, hakkın gözetilmesi veyerine getirilmesi işlevi nedeniyle en önemlierdemlerden biridir. İnsanların toplumsaldavranışları ancak adalete yönelmiş bir hukuksistemi ile korunduğu zaman bireylerin eşitliğin-den söz edilebilir. Toplumun yaşam koşul-larını güvence altına almayı amaçlayan hukuk;toplumda düzen, güven ve barışı gerçekleştirirk-en; temelde adaletin topluma yerleşmesineyardımcı olur. Hukukun asıl görevi hakkı ve haklı olanı gerçekleştirmeolduğundan, hukukun izlemesi gereken yönü, ancak adalet düşüncesiaydınlatabilir. Hukuk düzeninin korunduğu bir toplum ancak vicdanive aklı adaletin ışığında işleyen bireyler ile mümkün kılınabilir. Hakaramayı bilen bireyler yetiştirmek de ancak eğitim ile sağlanabilir:Hakkı olanı nerde ve nasıl arayacağını bilen nesiller yetiştirmeküzere çıktığımız bu yolda tek gayemiz öğrencilerimizin meslekikabiliyetlerini adaletin çatısı altında şekillendirmektir. Adalet derslerisayesinde ayakları yere basan, kendine güvenen, hakkını aramayıöğrenen öğrencilerimiz geleceğin hakimleri, savcıları, avukatlarıolacak ve adalet meşalesini kendilerinden sonraki nesillere gururla veiftiharla teslim edeceklerdir. 30
SEVMEK Ağlamak, ağlamak doyasıya Ağlamak, bulutlar, gökler gibi Ağlamak bir şarkı söyler gibi. Gülmek, gönülden tüm insanlara Gülmek, doyasıya,katılırcasına Gülmek, sevgiyle sarılırcasına Sevmek, gönülden ve ölesiye Sevmek, yüreği dağlamak gibi Sevmek gülerken ağlamak gibi. Hikmet GÜLAY Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcısı Elif İPEK Adalet Meslek Öğretmeni31
Beylikdüzü Kaymakamımız Adem ÜNAL ile Röportajımız Sayın kaymakamımz biz sizi ve mesleğinizi tanımak istiyoruz. Bize kendinizden bahseder misiniz? 1966 Isparta doğumluyum. İlk,orta,lise öğrenimimi orada yaptım. Daha sonra Ankara Siyasal BilimlerFakultesi’ni kazandım. 3 yıl staj yaptıktan sonra 94 yılında kaymakam olarak atandım. Sırasıyla Niğde,Tunce-li, Diyarbakır, Rize, Gaziantep, Aydın en son İstanbul Beylikdüzüne atandım. 25 yılımı bu şekilde tamam-ladım. Beylikdüzü’nde 8 aydır kaymakamlık yapıyorum daha önce vali yardımcılığı görevinde bulundum.Onun dışında evliyim, iki çocuk ve bir torun sahibiyim. Kaymakamın görevleri nelerdir? İlk görevimiz devleti temsil etmek. Ülkedeki bütün bakanların temsilcileri biziz.Kurum ve kuruluşlardaçalışan memurların sağlıklı çalışıp çalışmadığını denetlemek ve en önemli görevimiz güvenlik. Bir yerdegüvenlik olmazsa, terör,hırsızlık,cinayet olursa o ortamda eğitim,sağlık,spor,kültür ve mutluluk olmaz. İlçemizde gerçekleştirmek istediğiniz projeler var mı?Eğitim açısından Beylikdüzü,İstanbul’un genel ortalamasının katkat üstünde. Öğrencilerimiz sınavlarında çok başarılı oluyor. Sağlıkkonusunda hastaneden yana hiç sıkıntımız yok. Güvenlik yönündensıkıntımız yok. Biz de ekstra ne yapabiliriz dedik, olayları ve diğerküçük suçları önlemek, siz gençlerimizin rahatça dolaşabilmesini,in-sanların rahat rahat alışveriş yapabilmesini,hayatlarını sürdürebilme-sini sağlamak , zengin, fakir, kadın, erkek demeden herkesin huzuru vegüvenliği açısından diğer suç işleyenleri tespit edebilmek için Mobesesisteminin şart olduğunu düşündük . Böyle bir projeyle polisimizin işi-ni kolaylaştırmayı planlıyoruz. Onun dışında bir veya iki tane Türkmençadırı kurarak gençlerimizin ,Türklerin çadır kültürünü anlayabilmesive o atmosferi yaşayabilmesi için ve“Biz nereden geldik?,Ne yedik?,Neiçtik?,Hangi araçları kullandık?” sorularına rahatça cevap verebilmesiiçin böyle bir Türkmen çadırı projesi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. 32
Beylikdüzü’ndeki eğitim düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?Az önce de belirttiğim gibi Beylikdüzü’ndeki eğitim sistemi oldukça iyi. Aileler çocuklarının tainlerini İs-tanbul’a,Ankara’ya istiyorlar. Çünkü çocuklarını iyi eğitim şartlarında okutmak istiyorlar. Biz de bu konudagençlerimizin varsa kötü alışkanlıklarından arınması için ve başarılı eğitim seviyemizi gölgeleyecek şeylerinyok olması için çabalıyoruz. Kaymakam olmasaydınız ne olurdunuz?Kaymakam olmasaydım öğretmen olurdum. Siz nasıl bir öğrenciydiniz?Çok çalışan bir öğrenciydim. Oyun,spor gibi imkanımız olmadığı için kendimizi derslere verdik. Çok başarılıdeğildim. Siyasalı ve kaymakamlığı zar zor kazandım. Ben çalışırken başka şeylerle ilgilenen arkadaşlar ora-da kaldı fakat ben İstanbul’a kadar geldim. Herkesin bir hedefi olmalı,benim hedefim insanlara hizmet et-mek,yardımcı olmaktı. Kültürel alışkanlıklarınız var mı?Müzik benim hayatımda önemli bir yer kaplar. Klasik müzik ve duygusallık ağırlıklı olmak üzere kulağımagüzel gelen her hoş müziği dinlerim. Bana hitap eden iyi bir kitap bulursam okurum,yüzmeyi çok severim.Dağları çok severim. Bunlar dışında gezmeyi çok severim. Dünyanın çoğu yerini gezdim. Kazakistan,Özbeki-stan,İran,Hindistan,Suriye,Şam,Kudüs,Kahire,Tacmahal.. Nerede Türk ve Müslüman varsa oraya gittim. İkikere Orta Asya’yı gezdim. Dünyadaki bütün görevlerimi tamamladım. Hac ve Umre ziyaretlerimi de yaptım.Kısacası çoğu şeyi 50 yıllık hayatıma sığdırdım. Gençlere vermek istediğiniz mesajlarınız var mı? Çağla EROLMesela bir öğrencinin matematiği çok iyi fakat ne yiyeceğini,ne içeceği- İrem TUNCERni ,nerede eğleneceğini bilmiyor. Arkadaşı “Hadi gidelim” dediği zaman“nereye?” demeden çıkıp gitme gibi delikanlılık zamanı değil. Mutlaka“nereye gideceğiz,kiminle gideceğiz,ne zaman döneceğiz?” gibi soru-lar sormaları gerek.Gençler çok dikkatli davranmalılar.Ailelere de büyükiş düşüyor bu konuda. Bugün ezberlediğiniz formullerin çoğunu un-utacaksınız isim kalacak sadece. Mesela araba kullanmayı unutmay-acaksınız. Yolları unutacaksınız ama direksiyonu unutmayacaksınız.Formulü unuttuğun zaman büyük eksiklik çekmeyeceksin ama dişfırçalamayı unuttuğun zaman büyük eksiklik çekersin. Dünyada izbırakabilmek için bina yapmak veya ağaç dikmek önemli değil. Önemliolan hayırlı bir evlat yetiştirmek. O yaşadıkça sende yaşıyorsun. 33
ATATÜRK’ÜN ANILARI Mustafa Kemal Paşa ve Yunan Kuvvetleri Komu- tanı Trikopis Bütün bu taarruz esnasında Gazi'nin yanında bulunan arkadaşlar, Yunan kuvvetleri komutanı General Trikopis'in başkumandan çadırına nasıl getirildiğini şöyle anlattılar: \"Trikopis, diğer esir kolordu ve fırka (tümen) kumandanları ile birlikte Gazi'nin huzuruna çıkarıldıkları vakit, hepsi çok heyecanlı ve bitkin halde imişler. Gazi, bunları oturtmuş, kendilerini teselli için bu gibi malubiyetlerin tarihte misalleri olduğunu, sevk ve idarede vazifesini bi hakkın yapmış iseler, vicdanen müsterih olabileceklerini söylediği zaman Trikopis: \"Askeri vazifemi tamamen yaptığıma eminim. Fakat asıl vazifemi maalesef yapamadım\"diye intahar edemediğini anlatmak isterken Gazi: \"O size ait bir düşüncedir\" diye sözünü kesmiş ve harita üzerinde: \"Şurada bir fırkanız vardı. Niçin onu şuraya almadınız. Filan yerdeki kuvvetlerinizi falan yere süreydiniz daha iyi olmaz mıydı?\" gibi bazı tenkitler yapmış, Trikopis: \"Ben öyle hareket etmek için emir verdim. Fakat (yanındaki kolordu komutanını gösterirken) bu yapamadı!\" demiş. Bu görüşmeler olurken esir fırka kumandanı yavaşça yanında bulunan zabitlerimizden birine: \"Bizim ile konuşan bu general kimdir?\" diye sormuş zabit: \"Başkumandan Mustafa Kemal\" deyince adam hayrete düşmüş: \"Şimdi anladım biz niçin mağlup olduk! Bizim başkumandan İzmir'de vapurda oturuyordu!\" diyerek derdini dökmüş. Sor Bakalım Dedesinin Çanakkale'de Ne İşi Varmış? Savaş sonrası , ülkelerin subay ve üst düzey yöneticilerinin katıldığı bir resepsiyon verilmiş. Ulu önder Atatürk de bu resepsiyona katılmış. Davet süresince bir subay atamıza gözlerini dikmiş bir şekilde sürekli sert sert bakıyormuş. Atatürk bu durumdan rahatsız olmuş ve yanın- daki subaylardan birini gönderip sorunun ne olduğunu öğrenmek istemiş. Atamızın yardımcı subayı görüşmesini yapıp Atamızın yanına gelmiş ve kulağına Çanak- kale savaşında dedesini öldürmüşüz o yüzden size bu şekilde sert sert bakıyormuş demiş. Atamızın cevabı ise çok net ve kısa olmuş \"Sor bakalım dedesinin Çanakkale'de ne işi varmış...\"
Milleti Kendi Kanı Kurtardı Tarih dersinde Atatürk, dersini anlatıp bitiren öğrenciye sordu: \"Bir şeyi söylemeyi unuttun. Türk Milleti'ni kim kurtardı?\" Öğrenci şu cevabı verdi: \"Atamız kurtardı.\" Atatürk bu cevabı kabul etmedi. \"Hayır çocuğum, Türk Milleti'ni kendi kanı kurtardı.\" dedi. Vatanımın Toprağı Temizdir Kral Edward İstanbul'a geldiği zaman, yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayı'na yanaştı. Atatürk de rıhtımda onu bekliyordu. Deniz dalgalı idi ve Kral'ın bindiği motor inip çıkıyordu. Kral rıhtıma çıkmak istediği bir sırada eli yere değdi ve tozlandı. O sırada Atatürk de Kral'ı rıhtıma almak üzere elini uzatmış bulunuyordu. Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği bir anda Atatürk: \"Vatanımın toprağı temizdir, o, elinizi kirlet- mez!\" diyerek, Kral'ı elinden tutup rıhtıma çıkarıverdi.Atatürk’ün Coğrafya Dersinde Türkiye HaritasınıÇizdirmesi Samsun Lisesi’nde Coğrafya dersine girmesi ileilgili hatırayı da E atun Cem Güney şöyle anlatıyor: Gazi, bu yurt gezilerinden birinde Samsun’auğramıştı. Lise’de sını ara girip çıktı. Hasan AliYücel Bakanlık Müfettişi, ben de o Lise’nin biridarecisi olarak emirlerinde bulunuyorduk. Coğrafya dersinde çocuklardan birine yurt(Türkiye) haritası çizdirdi. Çocuk kendisine inananbir rahatlıkla tebeşiri yürüttü ve umulmadık birçabuklukla yurt haritasını yazı tahtası üzerindeçizileştirdi.Gazi, şöyle bir baktı. Sonra tatlı, yumuşak bir sesle:—Oğlum, dedi; şu senin haritada bin yıllık bir yurtparçası sınırlarımızın dışında kaldı.Bu tomurcuk yavrunun körpe zekâsı, bir çift mavigözle kamaşmıştı. Bilerek, bilmeyerek tebeşiriuzattı. Gazi de çocuğun titreyen parmaklarındanaldı ve güney sınırlarımızı düzeltti. Herkes gözkulak kesilmişti. Çizdiği sınır Hatay topraklarındangeçiyordu.Çocuğa döndü:—Böyle olmayacak mı? dedi.Bu küçük çocuk, büyük bir cevap verdi:—Sınırlarımız çizdiğiniz yerden geçer. Onur ŞALLI
Beylikdüzü Belediye Başkanımız Ekrem İMAMOĞLU ile Röportaj Merhaba başkanım. Öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Bize kendinizi tanıtır mısınız ?Ekrem İmamoğlu 1970 Trabzon doğumluyum. 2008 yılında ilçe olan İstanbul Beylikdüzü’nün 2. Belediyebaşkanıyım. Okul yıllarında amatör olarak futbol oynadım. Girne Türk Ocağı’nda kalecilik yaptım.Trabzonspor Futbol Kulübü, Trabzonspor Basketbol Kulübü ve Beylikdüzüspor Kulübü’nde yöneticilikyaptım. 2009’da CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı oldum. 30 Mart 2014 Yerel Seçimlerinde BeylikdüzüBelediye Başkanı seçildim. Evli ve 3 çocuk babasıyım. 1991’den bu yana belediye başkanı olduğumBeylikdüzü’nde yaşıyorum. İlçemizin öncelikli sorunları neler ? Çok hızlı göç alıyor. Türkiye de en çok göç alan 5- 6 ilden biriyiz. Böyle bir nüfus hareketininoluşturduğu her türlü sorunu çözmek zorundayız. Taşınmaya dönük alt yapı yol park hatta okul vebunun gibi bir çok ihtiyacı çözmek zorundayız. Biz bu göçe karşı hazırlıklı hareket etmeye çalışıyoruz.Hızlandırılmış belediyecilik yapmak zorundayız. Belediyemizin okullara ne tür yardımları oluyor ? Okullar bizim en hassas olduğumuz alan. Geldiğimiz an itibari ile bir kararımız var. Bütünokullarımızın fiziki bakım sorumluluğunu üstlendik. Bakımından tamirine her türlü ihtiyacını karşılıyoruz.Bakım konusu çok önemli bir külfet 5 6 milyon lira gibi bir bütçeyi kaplıyor. Neredeyse iki okul yapılacak birfiyat. Okulların bakımsız olması çocuklarda ve gençlerde moral bozukluğuna ve motivasyon düşüklüğünegötürüyor. Bunu bir fedakarlık değil de bir sorumluluk olarak görüyoruz. Beylikdüzü’nü eğitim düzeyi açısından nasıl görüyorsunuz ? Beylikdüzü’nü nasıl tanımlarsınız dediğinizde , mesela biz 2030 vizyonunu çalışıyoruz. 2030danasıl bir kent olmalı bu çok uzun süreli gelebilir ama gelişmiş ülkelerde çok ortalama bir planlama süreci.Bu yaklaşık 14 yıllık bir projeksiyon bu vizyonda en önemsediğimiz konulardan biri eğitim. Okulumuzunbulunduğu eğitim vadisinin gerçek bir bilim merkezine dönüşümünü yapmaya çalışıyoruz. Beylikdüzügelecekte en iyi okulların bulunduğu ilçe olacak. 36
Nasıl bir öğrencilik hayatınız oldu ? Sizinçağınızlailgilikonuşayım.Benlisemiçoksevenbirisiydim.Okulhayatımdasizingibibendebirbelediyebaşkanıyla röportaj yapmıştım. İlk belediyeciliği Trabzon belediye başkanından öğrendim. O zamanlar lise 1 deydimve çok keyif almıştım. Bana ufuk açıcı çok güzel şeyler anlatmıştı. Artı lisemizin her türlü ihtiyacına koşuyordu.Kampayalar yaptık. Coğrafya dersini çok severdim. Okulumu bitirdikten sonra hiç unutmadım . Siyasete başlamayı o röportaja gittiğinizde mi karar verdiniz ? Benkamusaltopluluklarısevenbirisiydim.Okuldabirkulübeüyeolmayıvedernektebulunmayıkısacasısesliortamlarıseviyordum.Gençyaştakulüplerdevederneklerdeyöneticilikyaptım. 30yaşındaTrabzonsporkulübündebaşkanlık yaptım. Merakımdan ve ilgimden ötürü 35- 36 yaşımdaTrabzon basket kulübünü 4- 5 arkadaşla kurduk. Öğrencilere tavsiyeleriniz neler ? Gençlerin kendi özgün düşünceleri vardır. Kimisi parasal kısmına kimisi de idealist kısmına bakıyor. İkisideyanlış değil bu insanın özgür tavrı ama en önemlisi kararlı olmak ve tereddüt duymamak ve bunu çalışkanlıkladesteklemek. Bir insan istiyorsa başaramayacağı hiç bir engel yoktur. Ama ne olursa olsun yapacağı mesleğe karşıçok duyarlı olmalıdır. Kendinize ayırdığınız vakitlerde neler yapmaktan hoşlanırsınız ? Kendimevakitayırmakkonusundaçokbaşarılıdeğilim.Zevkaldığımçoğuşeyiyapamıyorum.Amameselaİstanbul içinde bir işim varsa işimden biraz zaman ayırıp beyoğlundaki sahafları gezmeyi çok severim. Birkaç aydabir bile yapabiliyorsam bu çok iyi bir şey benim için. Seyehat etmeyi çok severim. İş gezilerimi bir fırsata dönüştürüpçevreyi gezerim. Sanatla ilgili çok ilginç zevklerim var. Yaklaşık 15 yıldır tablo koleksiyonu yapıyorum.Çaktırmadanbakıyorum acaba bunu alabilir miyim ,diye. Şiir okumayı ve dinlemeyi severim. Müzikte kulağıma hoş gelen her şeyiseverim . 37
Sizi en çok ne mutlu eder ? Son dönemlerde beni en çok çocuklar ve gençler mutlu ediyor.Özellikle çocukların yanımagelmeleri, ilgi göstermeleri beni sevindiriyor. Gençlerden memnun musunuz ? Onlardan beklentileriniz var mı ? Yeni gençler çok hızlı algılıyor. Beklentileri algıları ve vazgeçmeleri çok hızlı oluyor. Gençlerdenbeklentim güncel hayata ilgi duymaları. Gençlerden beklentim çevresinden tutun en temel ihtiyaçlarakadar sorumluluk sahibi olması. Size 1 saatlik bir zaman tanınsa hiç görmediğiniz veya ölen biriyle sohbet edebilecek olsanız bukim olurdu ? Ben tarihe çok meraklı bir insanım. Bir kere ben Atatürk’ü çok benimsemiş bir insanım. Onun yaşadığıdönemde yaşamayı çok isterdim. Sadece yurtta barış dünyada barış sözünü bile oturup saatlercekonuşabilirim. Beylikdüzü’ne çok meraklı olduğum için Beylikdüzü’nün 100 yıl öncesini yaşamak veyanlışlarını düzeltmek isterdim. Kendi ailemin tarihini de araştırdım.Biz kimiz ,nerden geldik,kimleryaşadı…Hep merak etmişimdir. Beylikdüzü’yle ilgili gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz var mı ? Beylikdüzü’ne çok şey yapmak istiyorum.En çok istediğim, bir kişi bisikletine binip vadiden sahile kadarrahatlıkla gidebilsin.Onun dışında pazar yerine yapmak istediğimiz projemiz de var.Beylikdüzü’nün biropera binası da olmalı. Röportaj İrem TUNCER Çağla EROL 38
NOTALARIN HİSSİPiano sesi beni öyle yerlere götürüyor ki…Var olmayan bir ülkeye,Kimse yokOkyanusum varSevgim varGök kuşağının 8. Rengi yapıyor beniBi yandan siyahım ama rengarenk bir siyahKafamda bir ses, uğurlu rakamın 8Sonsuzsun!Araya keman ekleniyor,Bu sefer parmak uçlarında hissediyorumTelaşlarım var ama hiç olmamış gibiMutluyum,Bir yanım nehirleşiyor şimdiTekrar gelmeye başladı pianonun eşsiz sesiSanırım kemanla birleşti!Müzik yükseliyor, parmak uçlarımda.Hayır!Baştan aşağı hissediyorum bu seferKanıma karıştı uzay boşluğu…Notalar daha çok heyecanlandırıyor beniYeni bir dünya görüyorumHer şey rengarenk.Uzay bile… Süheyla Nur ALİYİ 39
LİSELERDE YAYGINLAŞAN ZARARLI ALIŞKANLIK: SİGARA BAĞIMLILIĞI Bireyin kontrolünü yitirip bir maddeye bağlanmasıyla gelişen zararlı alışkanlıklar stresli anımızdageçici rahatlatma ve zevk sağlamaktadır. En yaygın kullanılan zararlı alışkanlık ise sigara bağım-lılığıdır. Kişide cesaret duygusunun ortaya çıkmasına neden olan sigara, en çok ergenler arasın-da farklı görünme duygusundan dolayı yaygın olarak kullanılmaktadır. Merakla başlanılan siga-ra bağımlılığı insanı kendine tutsak ederek hem vücut sağlığımızı hem de psikolojik sağlığımızıolumsuz etkilemektedir. Sosyal ve fiziksel açıdan olumsuzlukları olmakla beraber ergenleringelişimlerini tehlikeye sokmaktadır. Dünyada 1,5 milyar kişinin sigara içtiği belirtilmektedir. 15 yaş ve üstü kişinin sigaraya başladığıve bağımlı olanların %50’sinin sigaraya bağlı nedenlerden öldüğü belirtilmektedir. Sigaraya bağlıölümler genellikle akciğer kanseri, felç, kangren ve dolaşım bozuklukları şeklinde ortaya çıkmak-tadır. Ergenlerde de durum bundan farklı değildir. Sigara içiciliği oldukça yüksektir ve maalesef içenlersigaranın zararlarının bilincinde olup sağlıklı yaşamanın öneminin bilincinde değillerdir. Bir diğerfarkında olmadıkları durumda, okul başarılarını etkilediğidir. Erken yaşlarda sigaraya başlayanöğrencilerde akademik başarının düşük olduğuna dair araştırmalar bulunmaktadır. Bu kişilerdedikkatini toparlamada güçlükler görüldüğü gibi sinirli ve öfkeli davranış biçimleri olduğu tespitedilmiştir. 40
Ayrıca sigara içen ergenlerin en çok özenti duyarak başladıkları ve bir gruba ait olmak iste-dikleri görülmektedir. Bununla birlikte model alarak öğrenilen sigara içiciliği ailesel ve çevreselfaktörlerin etkisiyle ortaya çıkabilmektedir. Bu faktörlerin minimize edilmesi için hem ailelerhemde kamu kuruluşları gereken çabayı göstermelidir. Sosyal öğrenmenin en önemli faktörolmasından ötürü özellikle ergenlerin zaman geçirdikleri mekân ve okullarda bu tür ortam-lardan uzak, daha çok sportif faaliyetlere yönlendirilerek, sağlıklı yaşamanın önemi kavratılaraksigara bağımlılığından kurtulmaları sağlanabilir. Sonuç olarak günümüzde insan sağlığını tehdit eden, okul başarısını ve uyumunu zedeley-en, sosyal ilişkileri zor duruma sokan bu bağımlılıktan kurtulmanın en iyi yolu ‘HAYIR’ diyebil-mektedir. Her teklifte ve ısrarda ‘HAYIR’ diyebilen bir genç özgür olan bağımlılığın esirindenkurtulmuş olan gençtir. Siz gençlere bu anlamda sigaranın esiri olmadan, sağlıklı bir hayat vebaşarılı bir okul yaşantısı diliyorum. Gönül ÖZİŞ Rehberlik Öğretmeni 41
VOLKAN AKSOY İLE “Harekete Geç!” Vücut geliştirmeye başlarkenbilmeniz gereken temel bilgileri bu yazımızda topladık. O zaman ne duruyorsunuz? Harekete geçelim...
No PainNo Gain! Vücut geliştirme, ağırlık kaldırma, kalori alımı ve diğer uygulamaların bir araya getirilmesi-yle kas telciklerinin (fibers) geliştirilmesi işlemidir. Bu aktivite ile uğraşan kişiye vücut geliştirici(Bodybuilder) denir.Vücut geliştirmenin tarihi, taş ve ağaçtan yapılan ve farhanlar (Nallar) denilen el ağırlıklarını(dumbbell veya dambel diye de kullanılır) kullanan atletlerin bulunduğu 11. yüzyıl Hindistan’ınakadar geri gitmektedir. Bu dönemde Hintler ilk jimnastik salonlarının bir biçimini de inşa ettikler-ine dair kanıtlar bulunmaktadır. Ancak bu dönemdeki vücut geliştirme kasların görünümü değilgüç arttırımını sağlamak için uygulanmaktaydı. Günümüzdeki şekliyle vücut geliştirmenin ortaya çıktığı dönem 1880 ile 1930 arasıdır. 19.yüzyıldan önce kadar kasların bu şekilde sergilenmesi gibi bir sanat bulunmamaktadır. Bu yıllarda “Modern Vücut Geliştirmenin Babası” olar- Başlamak için mükemmel olmaya-ak anılan Eugen Sandow, kas gösterisi performanslarıy- bilirsin, ama mükemmel olmak içinla genel izleyici kitlesine vücut geliştirmeyi tanıtmıştır. başlamalısın.Menajeri kanalıyla sahnede gerçekleştirdiği gösteriler İyi bir vücuda sahip olmanın sırrıdaSandow’un ününü arttırmış ve kendi adıyla tanınan ürün- budur.ler bu daha sonra hızla gelişecek olan vücut geliştirme san- Her geçen gün bir önceki gündenayiinin de ilk ürünleri olmuştur. daha sıkı çalışırsanız hayallerinizeSandow AntikYunan heykellerindeki ideal beden ölçülerini bir adım daha yaklaşırsınız.savunmaktaydı. Görünüşü bir rastlantı eseri değildi. Çünkükendisi eski Yunan heykellerindeki vücutları ölçmüş vevücudunu bu ölçülere denk gelecek şekilde geliştirmiştir.Bunu yaparak da daha önceden belirlenmiş bir ölçüyegöre kas geliştiren ilk kişi olmuştur. Yalnızca bu onun vücutgeliştirme sporunun babası sayılmasına yetmektedir. Ken-disi bu konuda ayrıca kitaplar yazmıştır.43
HedeflerineOdaklan! 2013 yılında zayıflamak amacıyla başladığım bu sporaşuan Vücut Geliştirme üzerinden Orjin Fitness’ta devamediyorum. Sadece zayıflamak amacıyla başladığım bu spor son-radan tarif edilemez bir aşk’a dönüştü. Herkesin bu sporaen azından evde kendi imkanlarıyla başlamasını öneririm.Benim hedefim Vücudumun kas orantısına koruyarakgeliştirip Muscle Model yarışmalarına katılmak ve aşk ileyaptığım bu hobimi mesleğim haline getirmek. Bu spora başlamak isteyen bütün arkadaşlara öneririmve gerek ev gerekse civar spor salonları hakkında hertürlübilgiyi vermeye hazırım. Bu sporda verim alabilmemiz için uyku, beslenme vespor aktivitelerimizin tam olması gerekir. Örneğin spor sa-lonuna giden bir kişi egosuna yenik düşüp yapabileceğin-den daha fazla ağırlık alarak yapılan hareketi yanlış formdayaptığı zaman belki de hayatında bir daha spor yapamaya-cak duruma gelene kadar kendini sakatlayabilir ya da ver-ilen programdaki hareketlerin bazıları zor diye atlayarakyaparsa ileri ki zamanlarda kasları orantısız gelişir ve buda vücudununda kötü bir görünüme sebep olur. Başka birörnek verecek olursak eğer bu sporu yapacaksanız beslen-menize kesinlikle dikkat etmelisiniz çünkü beslenmenizedikkat etmezseniz spor salonunda harcadığımız zaman veemeklerin hepsi boşa gider. Unutmayın bu sporda %60beslenme, %30 spor ve %10 uyku önemlidir. Volkan AKSOY 44
DOST DEDİĞİM SEN DE SEVGİLİMAşk köprüsü dardır geçilmez Senin için her şeye boyun eğdimSevgi karşılıksız olursa hayat geçilmez Sevgimi kalbinde sakla sevgilimNefret eken kalbine sevgi biçilmez Çaresiz dizine yatan başımınDost dediğim canım dosttan geçilmez Çek biraz kahrımı sende sevgilimBugün yine dertliyim, canım yanıyor Her sevgi yolunda diken var diyeAşkın yarası durmadan kanıyor Çareyi yaşlarda bulma sevgilimEskiyi andıkça gözlerim yaşarıyor Sevgine inanıp kalbi verdimDost dediğim canım dosttan geçilmez Çek biraz kahrını sende sevgilimBen yanarım aşkın ateşinden Sevgine inanıp kalbimi verdimDerman bulamadım dertler aleminden Aşkımı kabul et sevgilimBir Aslıyı . Birde Keremi düşünürken Benim de yüreğim hep kırık dökükDost dediğim canım dost geçilmez Çek biraz kahrını sen de sevgilim.Sevgisiz ben neyleyeyimBu dünyada sensiz nereye gideyim Yusuf Hakan KARABAĞSevgini cennete deyer bileyimDost dediğim canım dost geçilmez 45
46
47
48
Search