Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore KARDELEN Mart

KARDELEN Mart

Published by Ali Yilmaz, 2022-03-09 17:44:30

Description: Kardelen Magazine is published by the youth of the ÇYDD Gaziosmanpaşa

Keywords: !Mart !Kardelen

Search

Read the Text Version

9 MART ÇARŞAMBA 2022 Ahmet Yasin-Ali Bilen- Asiye Yılmaz- Baha Öztürk- Cansu Aydın- Çiğdem Acar- Ekin Aydın Faruk Ertürk- Mustafa Eren Çaltı- Mustafa Kaya- Nur Kısa- Miraysude Kırşan- Özlem Şahin Derya Öztürk- Tuba Erzen- Yağmur Berberoğlu- Zehra Tiryakioğlu- Hande Tiryakioğlu 1

İMTİYAZ SAHİBİ İÇİNDEKİLER ÇYDD Gaziosmanpaşa Şubesi Editörlerimizin Mesajı..........................................................................................................3 Yönetim Kur�lu Esra Öztaşkın,Melike Doğan, Kübra Sütçü, İdil Koç YAYIN SORUMLUSU Hasretiyle Yanıp Tutuşan Bir Genç’ten Atatürk’e...............................................4 Özge Çamcı Ekin Aydın YAZI İŞLERİ SORUMLULARI Çağdaş Yaşamla Ben Köşesi........................................................................................6 Esra Öztaşkın Hande Tir�akioğlu Çiğdem Acar GRAFİK TASARIM Filtre Şart..................................................................................................................................7 Mustafa Eren Çaltı Tuba Erzen Ali Yılmaz Adaletsizliğin İçinde Eşiti Aramak...............................................................................8 Emircan Aydın Umut Güzel Cansu Aydın Gülşen İrem Bal Çözüm Özümüz....................................................................................................................11 EDİTÖRLER Yağmur Berberoğlu Esra Öztaşkın Melike Doğan Eğitim ve Cinsiyet...............................................................................................................12 Kübra Sütçü Ali Bilen İdil Koç Eğitimi Yeniden Şekillendirmek, İnsanlığa Hizmet Etmek(Çeviri) ............14 İLETİŞİM SORUMLULARI Çevirmen: Hande Tiryakioğlu Hande Tir�akioğlu Mer� Gürlek Crispr Teknolojisi: Genetik Makaslar ....................................................................20 2 Nur Kısa-Miraysude Kırşan Mavi.........................................................................................................................................24 Faruk Ertürk Gözyaşım................................................................................................................................26 Asiye Yılmaz Nikola Tesla Kimdir?..........................................................................................................28 Cansu Aydın Kır Papatyası........................................................................................................................29 Ahmet Yasin Neden Girişimci Olmalıyız?...........................................................................................30 Özlem Şahin Özgürlük İnancı...................................................................................................................32 Ekin Aydın Sanat Sepeti........................................................................................................................33 Derya Öztürk Victoria Dönemi’nin Sherlock Holmes Kitaplarına Yansıması ve Kitaplarda Kadının Yeri ...............................................................................................34 Baha Öztürk Vadideki Türk.......................................................................................................................36 Özlem Şahin Sözlerimdeki Sen...............................................................................................................40 Mustafa Kaya Video Oyunlarının Faydaları.......................................................................................42 Mustafa Eren Çaltı Kaynakça................................................................................................................................46

EDİTÖRLERİMİZİN MESAJI Sevgili okurlarımız… Ben stajyer diyetisyen Esra Öztaşkın. Medi- pol Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik 4. Sınıf öğrencisiyim. İki se- neden beri Kardelen dergimizin baş editörlüğünü yapıyorum. Siz değerli arkadaşlarımın kıymetli yazılarını okumak ve insanla- rın beğenisine sunmak benim için çok heyecan verici. Ulu Ön- derimizin de dediği gibi “ Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkü- müze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.” Bizlerinde yazmak, okumak, kendimizi geliştirmek ve farklı bakış açılarından ders çı- karmak adına çıktığımız bu yolda hepinize keyifli dakikalar dilerim. Ben Melike Doğan. İstanbul Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bö- lümü 3. sınıf öğrencisiyim. Mesleğimin getirdiği becerilerden biri de editörlük aslında. Bu nedenle 2019’dan beri dergimize yazıların düzenlenmesi alanın- da katkıda bulunuyorum. Her bir yazıyı okumak, bilgilerinizden yararlanmak, düşünce dünyanızda yolculuğa çıkmak ve bu değerli yazıları dergimize ka- zandırabilmek adına çalışmak beni çok mutlu ediyor. Farklı alanlardan, farklı kalemlerden yazılarla geleceğin aydınlık yüzleri olarak kültürümüzü geliştir- me yolunda önemli adımlar atıyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür”. Bu doğrultuda he- pinizden mutlaka yazı bekliyoruz ve her birini okumak için sabırsızlanıyoruz. Merhabalar… Ben Kübra Sütçü. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ben de iyiyim. Çünkü Kardelen dergisinde sizin güzel kalemlerinizi okuyup gerekli düzenlemeleri yapıyorum. Bu da beni çok mutlu ediyor. Evet ben Kardelen dergisinin editörüyüm. Ya- zılarınız öncelikle ben ve diğer editör arkadaşlarımıza geliyor. Muhteşem bir tasarım ekibimizin elinden geçtikten sonra yayınlanıyor. Ben de tabii heyecanla hemen bakıyorum. Siz de heyecanla bakıyorsunuz değil mi? Kardelen dergisi olarak biz bir aileyiz ve sizin güç- lü kalemlerinizle daha geniş bir aile olacağımıza inanıyoruz. Görüşmek dileğiyle… Merhaba Kardelen okuyucuları, ben İdil Koç. İstanbul Üniversite- 3 si-Cerrahpaşa Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık 1. sınıf öğrencisiyim. Editörlükte de dergide de yeniyim. Bana bu tatlı deneyimi yaşama şansı veren mutfak ekibimize, ÇYDD Gaziosmanpaşa’ya, siz değerli okuyuculara, yazılarını bizimle paylaşanlara, kısaca Kardelen ailesine teşekkür ederim. Bana farklı perspektifler kazandıracağına inandığım editörlük işine keyifle devam edip birbirinden şahane ve değerli ya- zılarınızı okuyacağım bu sayımız itibariyle. Deniz fenerim Mustafa Ke- mal Atatürk “İnsanlarda bir takım ince, yüksek ve asil duygular vardır ki insan onlarla yaşar. İşte o ince, yüksek, derin ve asil duyguları en çok duyabilen ve diğer insanlara duyurabilen şairdir.” der. Bahsetti- ği duyguları duymak ve duyurmak konusunda bizimle yazısını payla- şan herkese daima destek ve yardımcı olacağımızın sözünü veriyoruz.

Hasretiyle Yanıp Tutuşan Bir Genç’ten Atatürk’e Sevgili Ata’m, Sana layık nasıl hitap edebilirim onu bile zor seçtim esasın- da. Her mektuba başladığım gibi başlamamak istedim. Süslü kelimeler aradım. Daha en başından belli etmek istedim ben- deki değerini. Fakat ben bunu ne bir kelime ile belli edebilirim ne de satırlarca yazılarımla. Şimdi kendimi nasıl anlatacağım- dan bihaber, sana gerçekten aşık, sayende özgür olan bir cumhuriyet kızının kaleminden çıkan ve buram buram özlem kokan bu mektubu yazıyorum. Sen ki bizlere özgür, beyaz sayfalar bırakan; sen ki en hırçın düşman olan cehaletle savaşmış; sen ki aydın zihinlerde bir tahta kavuşmuş; sen ki benim düşüncelerimin babası, atası... Bir asır değil, bin asır geçse dâhi ismini her duyduğumda içimi, her dilime doladığımda yüreğimi yakan adam... Ne çok görmek isterdim seni. Gözlerinin mavisini, saçlarının gözlerimi alan sarısını... Ne çok duymak isterdim sesini, ne çok dinlemek isterdim senden bir gençlik, millet uğruna yaptıklarını. Geç oldu fark etmesi: seni görmek demek mutlaka senin yüzünü görmek demek değil. İlkelerin, sözlerin, kararlılığın, kahraman- lığın ve geri kalan her şeyin günbegün büyülüyor beni. Ne yazık bana ki yine de görmek isterdim gözlerindeki bulutları, cephe yollarında bir gençlik uğruna ağarttığın sarı saçların- daki güneşi. Yine de duymak isterdim yüreğindeki cesareti belli eden o korkusuz sesini. Kusuruma bakma ne olur! Ne bu içimdeki istek bitiyor ne de seni görmeden içimi yakan bu özlem. Bazen öylesine artıyor ki! Sevdiğin türkülerin ezgisi bile diken diken ediyor tüylerimi. Her birinden çıkardığım anlam amansızca yakıyor içimi. Gözlerim doluyor aniden, yutkuna- mıyorum. Biliyor musun? Senin ebedî sonsuzluğa uğurlandığın gün ben doğmuşum. Senin sadece bir beden değil, bir fikir, bir güç olarak ebediyete uğurlandığın, yasa boğulduğumuz gün. Hiç de içimden gelmedi o günde kutlamak. Nasıl kutlar ki insan? Senin benden, bizden bedenen koptuğun o gün kutlanır mıydı? Bakma böyle konuştuğuma. Bilmez miyim kal- bimde yaşadığını, her bir aydın zihniyet sahibine ışık olduğu- nu? Dur durak bilmeyen bir istek sadece bu. İhtiyaç duyuyoruz yine her fikrine. Karar- lı bakışlarına, naif bir çiçekmişçesine çocukların baş- larını okşayışına, vahşi düşman karşısında duran dik 4 başına... Sen olmasaydın elbet var olurdum yine. Ama yazabilir miydim böyle hür, kalemim titremeden yazılarımı?

Öğrenebilir miydim özgür kuşlar gibi kanat çırpmayı, ka- 5 nadım kırılsa dâhi yılmadan, korkmadan özgürlüğe uçma- yı? Öylece var olurdum işte. Fütursuzca yaşardım hayatı, bilmezdim özgürlüğün anlamını. Lakin çok düşünüyorum “Sana layık bir cumhuriyet kızı olabiliyor muyum?” diye. Milletin bağrından yetiştiğini söylediğin ve eserini bırak- tığın o nesilden miyim? Gözün arkada kaldı mı? Yazdığım bu satırlar ufak bir umut verir mi sana? Dibini göremediğim mavi gözlerin bana gökyüzünü anımsatırken gururla bakar mı gözlerime? Seni anlamak istiyorum bazen. Ama öyle nedenini, öte- sini berisini anlamak değil bu. Bir bedene bürünse fikirlerin aniden zihnimde. Gözümü kırpmadan incelesem her bir detayını. Dokunurum belki her bir çizgisi cesaretten oluşmuş yüzüne. Sahi, o beden sen olmaz mıydın? Her bir noktan azim, cesaret, sevgi ve diğer binbir çeşit duygu ile kıvıl- cımlanırken okuyamaz mıydım gözlerini? Bilmez miyim seni anlamanın, seni görmenin sözlerinde, inkılaplarında gizli olduğunu? Fakat yeter mi ki bu senin kızın olmaya? Tekrar tekrar düşünüyorum yaptıklarını. Her zerremi kaplasın istiyo- rum ilkelerin. Ne demek istediğini çözümlüyorum nefesimin bitişine yarım kala. Göğsüm kabarıyor seni anlamanın gururuyla. Yine sarıyorum başa. Azim kokan ellerini öpmek istiyorum. Açtığın o beyaz sayfaların kusursuz satırlarını başlattığın gibi yine sen noktalıyorsun her şeyi gurur ve başarıyla nok- taladığın gibi. Cesaretimizin, ilkelerimizin, fikirlerimizin, özgür- lüğümüzün atası sen iken diz çöker tüm korkular önümüzde. Bak! Gözlerim doluyor yine. Oturuyor o düğüm yine boğa- zıma. Yine yetmedi kelimler içimi sana dökmeye, hasretimi, sevgimi anlatmaya. Daha ne yazılabilirdi ki bu günde sana, içimdeki duygu kasırgası sarmışken benliğimi? Şimdi sayende eli korkudan titremeden, başını dik tutan bu kız, bu cumhuriyet kızı sonsuza kadar senin kızın ol- maktan gurur duyuyor olacak. Var olduğu süre boyunca aklında, yüreğinde ve dilinde seninle birlikte cumhuriyet meşalesini taşıyacaktır. Saygı ve hiçbir zaman dinmeyecek bir özlemle anıyorum. Ek n Aydın

Çagdaş Yaşamla Ben Köşesi Merhaba dostlarım, büyüklerim. Ben Çiğdem ACAR. 19 Mayıs Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nde okuyorum. Samsun şubesinin kardeleniyim. Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derneği hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. Bildiğimiz gibi çağdaş yaşam onlarca gencin geleceği, umudu oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu dernek sayesinde o kadar güzel, duygusal anlar elde ettim ki hayatım boyunca unutamayacağım günler geçirdim. Onlardan birisi 15. Türkel MİNİBAŞ Gençlik Kampı’nda geçirdiğim 1 hafta. Ülkenin her yanından gelen farklı kimlik ve yüzler aynı kampta 1 hafta daya- nışma içerisinde yaşadı. Yüzdüğümüz koylar, topladığımız taşlar, ördüğümüz keçeler, yaptığımız sabunlar, boyadığımız minik yüzler, beraber hazırladığı- mız kahvaltılar, yaptığımız çevre temizliği, heyecan dolu geçen maçlar ve daha bir sürü mükemmel etkinlik... Öyle bir an oluyor ki hiç tanımadığın insan- larla aile olup onlarla bir çatı altında yaşamayı öğreniyorsun. Ve o tanıma- dığım dediğin insanlarla vedala- şırken duygusal boşluğa düşüp bir an ağlayabiliyorsun. Ben o ağla- manın verdiği büyük mutluluğu ya- şadım, Çağdaş Yaşam sayesinde... Kısacası rüya gibi bir hafta geçir- dik. İşte Çağdaş Yaşam bana böy- le bir tecrübe kattı ve en önemlisi Çağdaş Gençlerinin ne kadar umut dolu olduğunu, birbirine ne kadar sıkı tutunduğunu gösterdi. Şimdi diyorum ki “İyi ki Çağdaş Yaşam Destekleme Derneği Genciyim.” Çiğdem Acar 6

Filtre Şart Miden ellerine müdahale edemez ve ne yedi- ğine beyninin komutu ile karar veriyorsun. Her ne olursa olsun eline yemek için aldığın şeyi iste- meden bile olsa ilk olarak miden alır. Fizyolojik durumuna göre çeşitli reaksiyonlar gösterir; ekşir, yanar ya da bulanır vs. Kesinlikle yememen ge- reken bir şey bile olsa onu midene kadar taşıyıp taşımamak senin iradene bağlı. Ama onu haz- metmek ya da geriye doğru faaliyet göstermek de midene kalmış. İstediğini sindirir istemediğini burnundan dahi getirir. Beyin sistemini de ge- rekenin dışında belleği dolduracak kadar boş programlar yükleyip asıl lazım olanı boş verirsek bir süre sonra tıpkı mide gibi kusar yani raydan çıkar. Gün içinde yaşantımızın her anında çok sayıda şey- lere şahit oluruz ve durup hepsine haddinden fazla takılırsak beynin algısına zarar veririz ve sağlıklı düşü- nemeyecek kadar ileri seviyede çeşitli rahatsızlıklar ile karşılaşırız. İnsan olarak ilk görevimiz aslında kendi öz benliğimize saygı duymak ve bunu her faaliyet- te göstermek. Bütün organlarımızın bir görevi var ve çalışma sistemi mevcut. Bunları gözeterek hareket et- meli, içgüdüsel olarak savunma mekanizmamızı aktif hale getirmeliyiz. Bu yasalara uygun koşulları sağ- ladığımız sürece her şey tıkırında, hasar görmeden çalışacaktır. Sizi meşgul edene değil sizi geliştirecek unsurlara vakit harcayın. Sizi geri plana atan de- ğil olabildiğince yolunuzu açacak uğraşlar edinin. Tuba Erzen 7

Adaletsizliğin İçinde Eşiti Aramak Dünya var olduğundan beri her Aslında, ilk zamanlarda dünya düze- canlı bir mücadelenin içine doğar. Örne- ni anaerkildi. Yunan mitolojisinde dünyanın ğin; hayvanlar doğada hayatta kalabil- yaratılış mitine göre önce her şey kaos ve mek için birbirleriyle yarış halindedir ya da karanlıktı. Her şey boşluk ve belirsizlikten iba- bitkiler daha fazla güneş ışığı alabilmek retti. Bu boşluktan Uronus (Cennet Baba) ve için kendi dallarını daha ileriye uzatmaya Gaia (Toprak Ana) doğdu. Cennet Baba çalışır. Lâkin insanlık yaratıldığından beri ve Toprak Ana'nın birleşmesinden Titanlar mevcut olan veya olmayan her şeye sa- meydana geldi ve dünyadaki ilk yaratıklar hip olmak için savaşıyor. Maddi manevi ortaya çıktı ve Toprak Ana bir kız çocuğu her savaşın içinde mutlaka insanlar direkt doğurarak nesil devamlılığını sürdürdü. Tüm ya da dolaylı yoldan bulunur. Birçok ça- canlıların bir anneden doğduğunu biliyoruz tışmanın yanı sıra kadın-erkek mücadelesi çünkü bu doğanın kanunudur ve bundan de belki de bu çatışmaların en önemli ör- doğanın kendisinin doğurduğunu ve kadın- neklerinden biridir. Bu dünyada kadınlar ların da doğurganlığı sonucunu çıkarabiliriz. yüzyıllardır ataerkil düzene karşı hakları Doğa üretkenliktir ve bundan sebep kadın- için savaşıyorlar ve bu soyut savaş hala lar da üretkenliktir. Bu nedenle doğa her za- devam etmektedir. Elbette bu savaş film, man kadınla ilişkilendirilmiştir ancak zaman müzik, tiyatro oyunları, hikayeler ve daha geçtikçe erkekler bu dünyadaki varoluş- pek çok esere yansıtılmıştır. Lakin aslında sal amaçlarını bulmaya çalıştıkça değişen anlatılmak istenen olgunun, ne kadar an- bu düşünce yapısıyla birlikte yavaş yavaş laşıldığı tartışılır. Konumuz gereği mitolojik anaerkillik yerini ataerkilliğe bırakmıştır. açıdan bu ataerkillik incelendiğinde bu kadar çok tanrı ve tanrıçanın olduğu Yu- nan mitolojisinde de kuşkusuz bu ayrım gözle görülmektedir. 8

Başka bir yaratılış efsanesinde ise Pro- Athena'nın bu kadar sevgi ve saygı metheus bilge bir Titan'dır ve Titanla- görmesinin nedeni her şeyden önce ra karşı savaşan tanrıların tanrısı Zeus'a bir erkekten doğmasıdır ve savaş, güç yardım eder. Prometheus insanlığa ateşi ve benzeri erkeklik ile ilişkili özelliklere vererek insanlara yardım eder ve bu du- sahip olmasıdır. Burada kadına duyu- rum Zeus'u kızdırır. Zeus, insanlığa ceza lan saygı bile erkeksi. olarak Pandora adında bir kadın yara- tır. Zeus, Pandora'ya tanrılar ve tanrıça- Bir önceki mitin yanı sıra Afrodit'in lar tarafından içine konan kötü ruhların doğuşunun miti direkt olarak erkek bulunduğu o meşhur kutuyu verir ve ona merkezlidir. Bu efsanemizde ise Uronos, açmamasını söyler. Ama Pandora mera- Gaia'dan doğan çocuklarını çirkin ol- kına yenik düşer ve kutuyu açar. Kutunun dukları için sevmez ve doğar doğmaz içindeki tüm kötü ruhlar kutudan çıkar ve onları toprağa gömer. Gaia bu du- tüm dünyaya yayılır. Burada ise kadınla- ruma kızıp içerleyerek oğlu Kronos'a rın insanlık için bir ceza olarak görüldüğü bir tırpan verir ve Kronos bu tırpan anlaşılır ve kadınların dünyaya kötülükten ile babasının testislerini kesip denize başka bir şey getirmediğine inanılır. atar. Denize dökülen spermlerden de güzeller güzeli Afrodit doğar. Afrodit Erkeklerin üstün yaratıklar olduğunu vur- o kadar güzel bir kadındır ki onu gö- gulayan bir diğer efsane de herkesin ren herkes hayran kalır ve bu destansı saygı duyduğu tanrıça olan Athena'nın güzellik yüzyıllardır anlatılmaktadır. doğuşudur. Efsaneye göre Zeus'un eşi Bu güzellik kulağa başta hoş gelse de Metis hamiledir ve Zeus'un kehanetine aslında kadının sadece estetik birer göre bu doğacak olan çocuk Zeus'u unsurdan ibaret olduğu, fikirleriyle de- tahtından indirecektir. Bu nedenle Zeus ğil bedenleriyle var olduğu alt metni- bir şekilde Metis'i kandırır ve eşini yutar. ni vermektedir. Bu tanrıçaların yaratılış Daha sonra, Zeus kafasında dayanılmaz hikayelerinden Afrodit ve Athena’nın bir ağrı hisseder ve Zeus’un habercisi onları tanrıça yapan özelliklerini erkek- Hermes bu acıya son vermek için onun liğe borçlu oldukları çıkarımını yapa- başını baltayla yarar ve Zeus’un kafasın- biliriz. Bu iki efsaneden de anlaşıldığı dan Athena doğar. Athena; savaş, stra- üzere dünyaya müthiş bir varlık mey- teji ve zekâ tanrıçasıdır. dana getirmek için bir kadına ihtiyaç yoktur ve bir erkek her şeyi kendi ba- şına yapabilecek kadar yücedir. İronik olan şey ise erkeklerin de bir kadından doğmasıdır. 9

Başka bir doğuş miti de Zeus’un bir İncelediğimiz efsanelerden de anlaşıla- diğer eşi olan Hera'nın Hephaistos'u do- bileceği üzere kadınlar sadece doğur- ğurmasıdır. Hera, Zeus'un Athena'yı do- ganlık anlamında üretkendir ve fikirleriy- ğurmasına sinirlenir ve ateş tanrısı olan le değil bedenleriyle, güzellikleriyle ve Hephaistos'u kendi başına doğurur fakat cinsellikleriyle var olurlar. Kadınlar kısıtlı Hephaistos zayıf ve faydasız bir tanrıdır. varlıklardır ve bu hayatta erkeğe hizmet Bu mitteki alt metin ise bir erkeğin mey- etmek için ve erkeği memnun etmek için dana getirdiği ne kadar harika bir varlık var olurlar. Erkekler fikirlerin ön saflarında olurken bir kadının meydana getirdiği şe- yer alırken kadınlar ise sadece bir “et yin ne kadar işe yaramaz ve kötü olduğu- parçası” olarak kabul edilmektedir. Erkek dur. Yunan mitolojisinde ataerkilliğin çok soyuttur, kadın ise somutlaştırılandır. vurgulandığı bir diğer olay ise Zeus'la Bu köhneleşmiş düşünce tarzının artık seviştikten sonra Hera'nın Büyülü Nehre değişmesi gerekmektedir. Herkes eşit ko- girip bekaretini yeniden kazanmak için şullara ve eşit haklara sahiptir ve öyle kendini yıkaması ve yeniden sevişmeye olmalıdır da. İki cinsiyetin bu mücade- hazır halde olmasıdır. Bilindiği üzere Hera lesinin ne zaman sona ereceği bilinmez bir tanrıça ama bir tanrıça olsanız bile ama her ne kadar geç kalınmış olsa da eğer bir kadınsanız, daima erkeğe hiz- artık bu bilincin herkeste olması daha iyi met etmelisiniz. Eşi Hera'dan çok korkan ve sağlıklı bir toplum ve dünya düzeni Zeus, zaman geçtikçe Hera’yı görmez- için gerekmektedir. den gelmeye başlar ve onu ikinci plana atar. Bu nedenle Zehra Tiryakioğlu Hera, Zeus'la ilişkisi olan bütün kadınları onlar masum olsalar bile cezalandırır. Buradan da görebileceğiniz gibi, kadın kadına da düşman olabiliyor. Kısaca özetlemek ge- rekirse, Yunan mitlerinde de görüldüğü gibi ataerkillik as- lında dünyanın yaratılışından bu yana günümüze ulaşmış bir olgudur. Erkekler ve kadınlar arasındaki ayrım çok keskindir. 10

Çözüm Özümüz İnsanların bir kısmı maalesef bir düşünceye, davranışa fiziksel veya zi- hinsel kavrama kabul odaklı yaklaşmayıp doğrudan kendi istekleri- ne ve düşünce yapısına uygun şekilde bir değişiklik uygulamak ister. İnsan çeşitli yönleriyle çözümlenebilen, anlaşılması mümkün bir varlıktır. Sizce sadece sevdiğimiz insanları mı her yönüyle kabul ede- riz ya da verdiğimiz değer kafamızdaki uygun kalıba bir örtü müdür? Hayatın anlam amacı ve insanların bakış açısı buna etkendir. Hayata ve insan ilişkilerine dair birçok kişisel yorum yapılabilir. Bana göre türlü insan ilişkilerinde empati, nezaket, görgü, sorunlara yaklaşım, olayla- ra tepki ve birçok konuyla barışık kalabilmek bu konuda önemli kavramlardır. Birbirini kabullenmek ilk önce insanın kendisiyle barışık olabilmesinden geçer. Bu cümle üzerine birçok subjektif yorum söz konusu olabilir elbette. İnsan ken- di doğrularını ve yanlışlarını görür, güçlü, zayıf yönlerini tanır ve zayıf yönlerini geliştirmeye çalışırsa, kısacası başkası değil de “kendi” olursa diğer insanlara karşı kabul yolunda bir adım atmış olur. Dolayısıyla temel mesaj insanın kendisi- dir, insan ne denli kendiyle barışık ise insanlara karşı gelme veya insanları de- ğiştirme arzusu bir o kadar engellenip insan ilişkilerinin gelişeceği yönündedir. Yağmur Berberoğlu 11

Eğitim ve Cinsiyet Yazar: Ali Bilen Toplumsal cinsiyet eşit(siz)liği her zaman insanlar için tartışma konusu olmuştur. Cinsiyet ve eğitim tartışması da bu konudan türemiştir. Kâğıt üzerinde her öğrencinin cinsiyet açısından eşit bir eğitimi hak ettiği söylense de uygulamada bu durum çok farklıdır. Pavlenko & Piller’de (2008) belirtildiği gibi “Heller’in (1999, 2001) Toronto’daki bir Fransızca dil okulunun etnografyası, yaşça büyük göçmen kızların okulun dil kaynaklarına, özellikle de İngilizce kaynaklara daha az erişiminin old- uğunu gösterirken akademik olarak başarılı orta sınıf erkekler okul tarafından önceden tasarlanmış bir yöntemle büyük olasılıkla iki dilli bireyler oldular.” Bir yabancı dil öğrenme sınıfında, öğrencilerin bazı heteronormatif cinsiyet rollerine maruz kal- ması neredeyse kaçınılmazdır. Örneğin “Gender Issues in the Classroom” adlı bir makalede öğren- ciler masal okumak gibi bağımsız okumalar yaparken “cesurca”, “şefkatli”, “çekici”, gibi kavramlar genellikle erkek karakterler için kullanılırken “yaşlı”, “duygusal”, “içine kapanık” ve “cahil” gibi tasvirler genellikle kadınlar için kullanılmaktadır. (Marshall & Reinhartz,1997). Bu durum özellikle çocukların kadınların önemli roller üstlenmediğini ve erkeklerin neredeyse tüm önemli rolleri doldurduğunu düşünmesine yol açmaktadır. Marshall & Reinhartz (1997) “Hipotezim ilkokul aşamasındaki çocuk- ların toplumun değer ve tutumlarıyla alakalı bilgileri pasif bir şekilde kabul etme eğiliminde oldukları ve bu süreçte nadiren eleştirel oldukları doğrultusundadır.” sözleriyle benim bakış açımı destekle- mektedir. Bu durum, öğrencilerin eğitiminin geri kalanında “toksik masküliniteye” ve “er bilmişliğe” yol 12

açmaktadır. Cinsiyet sorunları hakkında yapılan çalışmalardan bazıları, çeşitli bağlamlarda öğretmenlerin erkek öğrencilere kadın öğrencilerden daha fazla odaklandığını, erkek öğrencilerin sınıf içi konuşmalarda karma cinsiyet etkileşimlerinde yaşanan kesintilere ve istenmeyen tepkilere hâkim olabileceğinden kadınların ders esnasında pasif olabileceklerini göstermektedir. Bu tür sınıflarda kadınların kolaylıkla bastırılıp pasif kalmalarına yol açılabiliyor ve bu durum kadınların aldıkları eğitimi olumsuz yönde etkileyebiliyor. Marshall & Reinhartz (1997) ‘ta belirtildiği gibi “Byrenes ve Kiger’ a göre çocuk- ların toplumun onlara atfettiği cinsiyet rolleriyle sosyalleşmesine olanak sağlayan okul ortamı erkek çocuklarını gerip strese sokarken kızların yeteneklerinin körelmesine yüz tutmaya mahkûm bırakmak- tadır. Değinilmesi gereken bir diğer sorun ise öğretmenlerdir. Bir öğretmenin dersi nasıl işlediği önemlidir ama göz ardı edilen asıl şey öğretmenin öğrencilerine karşı tutumu ve davranışlarıdır. Öğretmenler bir önceki neslin öğrencileriydi ve onların zamanında sosyal cinsiyet normları onlara normal ve kabul edilebilir gözükmüş olmalı, aksi takdirde kendilerini geliştirmiş olurlardı. Bu yüzden cinsiyetçi müfredat- lar, cinsiyetlerin eşit eğitim hakkına uygun olmayan cinsiyetçi öğretmenler yetiştirmiş oluyor. “Failing at Fairness: How America’s Schools Cheat Girls (1995)”, kitabına bakınca kadınların erkeklerle kıyaslandığında akademik nedenlerden daha az akademik etkileşim aldığı, kadın- lara daha düşük seviye sorular sorulduğu ve erkeklerden daha az yapıcı geri bildirim ve teşvik sağlandığı gözlemlenebilir ve bunların hepsi kadınların bağımsız çabasını baltalamaktadır. Bu çeşit durumlar ataerkil düzende yetiştirilmiş bir öğretmenin olduğu her sınıfta meydana gelebil- mektedir. Ayrıca bu sorunlar Türkiye’de de hala devam etmektedir. Ortaokul ve lise yıllarımda bizzat bu cinsiyetçiliği gözlemledim ancak bu sadece öğretmenlerden kaynaklanmıyordu. Öğrencilerin ailelerinin zihniyeti bu kısımda büyük bir rol oynamaktadır zira çoğu aile kızlarının akademik neden- lerden değil evlilikleri için eğitilmeleri görüşündedir. Aynı zamanda “Pavlenko & Piller”da (2008) da belirtildiği üzere “Bir yabancı dil öğretmeninin “’Modal Verb’ konusunun işlendiği bir derste gey ve lezbiyen kimliklerini tartışması” gibi öğrencileri kendilerini keşfetmeye ve ifade etmeye teşvik eden öğretmenler de mevcuttur. Ona göre bu tür tartışmalar öğrencinin kendisinin veya başkalarının potansiyel görüş farklılıklarını ve belirli veya belirsiz cinsel kimliklerini gözlemlemelerine ve yorumlama becerilerini geliştirmelerine olanak sağlayan nispeten güvenli bir alan sunmaktadır. Böylece bu öğretmen, çeşitli konuları tartışabilecekleri güvenli bir insan olmaktadır ve yabancı dil öğretimi için sağlıklı bir ortam yaratmaktadır. Öğrencilerin çoğu rahat hissetmedikleri veya başkaları tarafından eleştirilmek istemedikleri için derse katılmazlar. Bu nedenlerden dil sınıflarında öğrenciler feminizm, cinsel taciz veya cinsellik gibi konular hakkında konuşurken daha rahattırlar. Özetlemek gerekirse toplumsal cinsiyet sorunları eğitimde hala mevcuttur ve bunlar müfredat, öğretmen veya öğrencilerin kendi aileleri gibi birçok farklı faktörden kaynaklanabilmektedir. Cinsi- yetçilik kavramının kadınların eğitimini bu denli etkilemesine rağmen kadınlar hala yabancı dil sınıfı gibi samimi ve kendilerini ifade edebildikleri alanlar bulabiliyor. Yabancı materyaller okumak ya da erkek meslektaşları kadar eşit görülmek adına, kız öğrenciler dil eğitimine katılmaya daha isteklidirler. Türkiye’de bulunan liselerdeki dil sınıflarını tanıtabilirim. Örneğin, ben okuduğum lisede yabancı dil bölümünde öğrenim görüyordum ve kızların erkeklere oranı 4’te 1 idi. 13

EĞİTİMİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEK, Eğitimin geleceğini gözden geçirmek için günümüz gibisi yok. Ancak geleceğin okullarının neye ben- zeyeceğini düşünürken onları notlar, sınavlar ve hatta dersler olmadan hayal etmek zor. Yine de İnsanlık Okulu’nun (School of Humanity) yaptığı tam da buydu. Yeni tanıtılmış bu çevrim içi lise, öğrenmenin ne an- lama geldiğinin yanı sıra öğrenmenin nasıl, neden ve nerede gerçekleştiği fikrini yeniden şekillendirdi. Okulun misyonu “insanlığa daha iyi hizmet verebilmek adına liseleri yeniden şekillendirmek”. Bu eşi benzeri olmayan model ve geleceğe odaklı müfredat, öğren- cileri bugünün ve yarının küresel sorunlarını çözmek için bilgi ve anlayışla donatmayı amaçlıyor. Katı mü- fredat, dünyadan soyutlanmış dersler ve ezbere day- alı öğrenmeden ziyade sorgulamaya dayalı öğrenme, disiplinler arası öğrenme yolları ve aktarılabilir becer- ilere odaklanan İnsanlık Okulu, yeni okul modellerine yönelik taleplere doğrudan bir cevap. TEACH Dergisi geçtiğimiz günlerde, İnsanlık Oku- lu’nun eğitim alanını dönüştürmek için nasıl çalıştığı ve bunun pratikte nasıl göründüğü hakkında daha fazla bilgi edinmek için okulun kurucusu ve BBC’nin dünyanın en etkili 100 kadını listesinde yer alanlardan biri olan Raya Bidshahri’yle bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme uzunluk ve netlik için düzenlenmiştir. 14

“““Benim düşünceme göre, İnsanlık Okulu’nu yaratmanız için ilham kaynağınız neydi? heyecan verici yenilikler “kıyıda köşede” meydana COVID-19 ve çevrim içi öğrenmeye geçişin her- geliyor.Sınavları yok sayan hangi bir etkisi oldu mu? ve konular, dersler veya Eğitim sistemimizi sistemin “içinden” değiştirm- notlar etrafında dönmey- eye gelince her zaman birçok kısıtlamanın var en bir pedagoji tasarlayan olduğunu hissettim. Benim düşünceme göre, NuVu veya Agora gibi heyecan verici yenilikler “kıyıda köşede” meydana yeni alternatif okul mod- geliyor. Örneğin, sınavları yok sayan ve konular, ellerinde bir yükseliş var.” dersler veya notlar etrafında dönmeyen bir ped- agoji tasarlayan NuVu veya Agora gibi yeni alter- natif okul modellerinde bir yükseliş var. COVID-19, bu yeni eğitim modelleri eğilimini hı- zlandırdı. EdSurge’un yeni raporuna göre evden öğrenim ve çevrim içi eğitime uygunluk artmış. Yeni öğretim ve öğrenme yöntemleri için zaman- lama doğru görünüyor. Derslere, sınavlara veya notlara neden inanmıyorsunuz? Görevimiz, eğitimi yeniden şekillendirmek ve bu kısmen eğitim hakkındaki temel tüm varsayım- larımızı tekrardan düşünmek ve bu varsayımların günümüz dünyasında bir karşılığı olup olmadığını kendimize sormak anlamına geliyor. Bilgiyi derslere bölmek yerine, öğrenmenin di- siplinler arası olduğunda daha anlamlı olduğu- na inanıyoruz, çünkü gerçek hayat disiplinler arasıdır. Bugün karşılaştığımız küresel zorluklar- dan herhangi birine bakarsanız- iklim değişikliği, küresel salgınlar, vb.- hiçbir disiplinin tek başına bu sorunları açıklayamadığını veya çözemediğini görürsünüz. Ancak bir disiplinler topluluğu bunu yapabilir. Günümüz okullarında öğretilenlerin çoğu stan- dart testler ve sınavlarla teşvik ediliyor. Oysa öğrenme, merak ve dünyayı iyileştirme arzusuy- la motive edildiğinde çok daha güçlüdür. Ölçme ve değerlendirme önemlidir ancak bunların aynı zamanda anlamlı, kişiselleştirilmiş ve iş gücünün ihtiyaçları ile uyumlu olmasını sağlamalıyız. 15

Okulunuzun eğitim modeli nasıl işliyor? Dersler boyunca oturmak yerine, öğrencile- rimiz gerçek yerel ve küresel zorlukları çözm- eye odaklanan heyecan verici disiplinler arası öğrenme yollarını benimserler. Öğrenmenin üç yolu var: •Öğrencilerin gerçek zorluklara karşı girişimci, Notlar olmadan öğrenciler nasıl değer- teknolojik veya yaratıcı çözümler geliştirerek lendirilir? öğrenme çıktılarıyla buluştuğu mücadele yol- ları, Öğrencilerimizin öğrenme yollarından geliştirece- •Öğrencilerin projeler ve deneyimsel öğrenme kleri 600’ün üzerinde becerinin haritasını çıkardık. yoluyla kilit bir beceri alanı geliştirmelerini Beceriler sekiz farklı kategoride düzenleniyor: sağlayan beceri yolları, kavramsal beceriler, bilimsel okuryazarlık, tekno- •Öğrencilerin, genellikle uzaktan stajlar yoluy- loji becerileri, aritmetik beceriler, duygusal zekâ, la, geleceğin bir işini veya endüstrisini deney- iletişim becerileri, ahlak ve etik ve varoluşsal zekâ. imleyerek öğrenme çıktılarını karşılamalarını Her becerinin kendi değerlendirme yolları var. Bun- sağlayan kariyer yolları. lar projeler, akran değerlendirmeleri, yaratıcı ifadel- Katı müfredattan ziyade rehberli deneyimler er, stajlar, iş birlikçi hedefler ve çok daha fazlası olan bu yollar sayesinde öğrenciler kişiselleştir- şeklinde. Öğrenciler ayrıca öğrenmelerini kişisel ilmiş atölye çalışmalarına, mentorluk oturum- yollarla gösterme seçeneğine de sahip. larına ve öğrenme etkinliklerine katılırlar. An- lamlı değerlendirmeler, öğrenci liderliğindeki öğrenme ve endüstri uzmanının mentorluğu eşliğinde okulun pedagojisi öğrenmeyi ilgi çeki- ci hale getirmek için tasarlandı. Ayrıca yetkinlik temelli bir model kullanıyoruz, bu da öğrencile- rin müfredatı yaş yerine yeteneğe dayalı olarak kendileri için en uygun hızda ilerletmeleri ve ustalaşmaları anlamına geliyor. İnsanlık Okulu tamamen çevrim içi olsa da öğrenciler dünyanın dört bir yanında bulunan şehirlerdeki ortak öğrenme alanlarına erişe- bilirler. Burada bizzat eğitmenlerden destek alabilecekleri gibi diğer öğrencilerle etkileşime girme fırsatlarına da sahip olabilirler. Bu, oku- lumuzun çevrim içi öğrenme ile değerli kişisel deneyimler arasındaki uçurumu kapatmasını sağlıyor. 16

İnsanlık Okulu’na ne tür öğrenciler katılıyor? Modelimiz küresel olarak erişilebilir olacak şekilde tasarlandı; faaliyete geçmemizden bu yana Brezilya, Kanada, Şili, Hindistan, Fili- pinler ve BAE dahil olmak üzere toplam 12 ülkedeki öğrencilerden ilgi gördük. Ayrıca 9 ülkeden öğrencilerle birlikte bir yaz okulu da bitirdik. Kısa vadede en çok ilgiyi geleneksel sistem- den bıkmış ve heyecan verici bir alternatif arayan ileri görüşlü aileler ve öğrencilerden görüyoruz. Genellikle bunlar zaten evde eğitim veya çevrim içi eğitim yöntemlerini benimsey- en aileler. İhtiyaçları geleneksel sistem tarafın- dan karşılanmayan yetenekli ve bağımsız mo- tive öğrencilerden de büyük ilgi görüyoruz. Bu öğrenciler genellikle notlarla değil öğrenmek için daha anlamlı nedenlerle motive oluyorlar. Okulunuzun öğrenme modelinin Öğrencilerin günleri nasıl planlanır? faydaları nelerdir? Herhangi bir deza- vantajı var mı? Öğrencilerimiz için tipik bir gün canlı atölye çalışmaları, akıl hocalarıyla oturumlar ve et- Her şeyden önce, öğrenciler bayıldı! Bizimki gibi kileşimli öğrenme modellerinden meydana pedagojiler çok daha güçlendirici, uygun ve büyü- geliyor. Senkron (canlı) ve asenkron (kendi leyici. Öğrenciler daha fazla meşgul olduklarında adımıyla) öğrenim dengesi var. Bazı oturumlar daha iyi öğrenirler. Ayrıca, müfredat iş gücünün sabit zamanlarda olsa da öğrenciler ihtiyaç ihtiyaçları ile daha uyumlu. Modelimiz öğrencil- duyduklarında programlarını esnetebilirler. erin becerilerini, ağlarını ve proje portföylerini geliştirmeye odaklı, bu da geleceğe hazır olmak anlamına geliyor. Ayrıca eğitim modelimiz, öğren- cilerimizin büyümesi, amaçlarını bulmaları ve okul dışındaki hayatlarını anlamlı kılma merkezli. En büyük zorluksa ölçeklenebilirlik ve küresel kabul. Alternatif eğitim modelleri, dünya çapında ivme kazanmasına karşın henüz ana akım haline gelmedi. Örgün eğitimle ilgili anlatıların değiştir- ilmesi konusunda yapılması gereken çok iş var. 17

Sizce öğrenciler kendilerini hızlanan değişim dünyamıza hazırlamak için hangi becerileri öğrenmelilerdir? Müfredatımız, Dünya Ekonomik Forumu’ndan (WEF) yapılan araştırmalar ve OECD’nin günümüz dünyasında en çok talep gören beceriler hakkındaki raporlarını takip ediyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre, bugün ortaokul öğrencilerinin gelecekte icra edece- kleri işlerin yüzde 60’ı henüz mevcut değil. Bu nedenle, okul müfredatını yaratıcı problem çözme, dijital iletişim, eleştirel düşünme ve uyarlanabilirlik gibi aktarılabilir becerilere oda- klamamız hayati önem taşıyor. Üstel teknolojiler ve artan otomasyon dünyasında, yapay zekayla değiştirilmesi en zor olan teknoloji yeterliliklerine, veri analizine ve becerilere de öncelik vermeliyiz. Her şeyden önce, okulların nihayetinde öğrencilerinin gerçek dünyada nasıl gelişecekler- ini öğrenmelerine yardımcı olmak için kariyer hazırlığının ötesine geçmeleri gerekir. Bu, duygusal zekaya ve yaşam becerilerine daha fazla önem vermek anlamına gelir. İnsanlık Okulu, öğrencilerin tipik geleneksel dersler aracılığıyla öğrendikleri becerileri nasıl bir araya getiriyor? Aritmetik ve matematiksel akıl yürütme müfredatımız için öğrencilerimizin aritmetik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak adına kişiselleştirilmiş öğrenme yolculukları yaratan olağanüstü bir yapay zekâ destekli platform olan Amy ile ortaklık yapıyoruz. Bilimsel müfredatımızda, bilimi bir bilgi birikimi olarak öğretmekten ziyade bir düşünme ve akıl yürütme biçimi olarak öğretmeyi amaçlıyoruz. Ayrıca, iş gücünde hayati öneme sahip olan becerilere odaklanarak dijital, sözlü ve yazılı iletişime öncelik veriyoruz. Bunlara sunum becerileri, kişisel markalaşma, dijital ağ oluşturma ve profesyonel yazılı iletişim de dahil. 18

Okulun web sitesi, eğitimin çok ihtiyaç duyulan bir yeniden icadı hakkında konuşuyor. Sizce özellikle değişmesi gereken şey nedir? Çok şey değişmeli. Yale tarafından yapılan bir araştırma, öğrencilerin yüzde 75’inin oku- la karşı olumsuz duyguları olduğunu gösteriyor. Eğitim sistemlerimiz gelişen iş gücünün ihtiyaçlarına ayak uydurmak için mücadele ederken artan bir beceri açığı da görüyoruz. 2019’da Ewing Marion Kauffman Vakfı tarafından yaptırılan bir anket, lise öğrencilerinin yalnızca yüzde 60’ının okulların onları “kariyere hazır” becerilerle hazırladığını hissettiğini bildirdi. Ne yazık ki, COVID-19 sırasında eğitimin küresel dijital dönüşümüne rağmen çoğu okul aynı eski müfredatı ve pedagojileri dijitalleştirdi. Bu çoğunlukla anlaşılabilir bir durumdu: kriz anında uyum sağlıyorduk ve birçok öğretmen ilham verici bir çeviklik gösterdi. Ama bu eğitimi dijitalleştirmek için yeterli değil; aynı zamanda neyi (müfredatımızı) nasıl (eğitim modellerimizi) öğrendiğimizi de tekrar gözden geçirmeliyiz. Bu fiziksel bir sınıfta işe yarayabilir mi? Kesinlikle. Dünya genelinde bu tür pedagojileri benimseyen birçok yenilikçi, fiziksel olarak var olan okullar var. Nihayetinde okulumuzun amacı da hibrit bir yaklaşıma geçmek. Bu sonbaharda BAE’de pilot hibrit modellerini uygulamaya başlıyoruz. Bu daha küçük yaştaki öğrencilerde işe yarayabilir mi? Şu anda 14 yaş ve üzeri yaş grubuna odaklandık. Küçük yaştaki öğrencilerin onlardan daha büyük olan öğrencilere kıyasla daha fazla kişisel sosyalleşmeye ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim. Bununla bir- likte, bu yaz pedagojimizi detaylı bir şekilde test etmek için ortaokul öğrencileriyle bazı pilot atölye çalışmaları yaptık. Sizce eğitimin geleceği nerededir? Eğitimin geleceğinin (ve hatta iş gücünün geleceğinin) hibrit olduğuna inanıyoruz. Çevrim içi öğrenmede çok fazla değer var ancak insan- ların da birbirleriyle şahsen etkileşime girmesi gerekiyor. Can alıcı nokta ortada. Gelecekteki vizyonumuz nihayetinde karma bir okul modeli olarak hizmet vermektir. HANDE TİRYAKİOĞLU 19

CRISPR TEKNOLOJİSİ: GENETİK MAKASLAR Prokaryotlarda Hücre Savunma Sisteminden Ismarlama Bebeklere Olan Evrim 2020 Nobel Kimya Ödülü “CRISPR-Cas9” siteminin geliştirilmesine katkılarından dolayı Fransız mikrobiyolog Emmanuelle Charpenti- er ile ABD’li biyokimyacı Jennifer A. Doudna’ya verildi. 1980’lerden beri CRISPR dizilerinin varlığı bilinmesine rağmen canlılar üzerinde- ki rolü yakın bir tarih olan 2005 yılında keşfedilmiştir. 2012 yılına gelindiğinde ise, Jennifer Doudna öncülüğündeki bir ekip canlının DNA’sını kesebilecek, izole edebilecek ve düzenleyebilecek bir molekül kompleksi keşfettiler. Bu kompleks DNA nükleotit dizileri üze- rinde bir makas gibi davranarak genom değişikliklerinin yapılmasına olanak sağlıyordu. Charpentier ve Doudna’nın çalışmaları ile keşfed- ilen ve dünyada yeni bir dönemin kapısını aralayan CRISPR Cas-9 sistemi nedir? [1,2] 20 BbPdmCüeiClüoyğiRmhrüinş’ekdeidnmagüldlelonieÜsllyirdlnşaeyuimsrvağiıeepnuoradlgsgabaiötriiebarloedikslcdüiC’yenumRakdğp.IuSöeBmmnPnuıeRşdngmaloeialnlelinrubbePdyieteoCrirkrRdigçubeezivvin.DyerloierCm.lroSRiüjciIgzdSheeePinrmiRienke.tdiinketin

PROKARYOTLARDA HÜCRE SAVUNMASININ CRISPR CAS-9 SİSTEMİ DÜZENLENMESİ CRISPR’ın (Düzenli Aralıklarla Bölünmüş Palindromik Tekrar Kümeleri) pro- karyotlarda nasıl savunma oluşturduğuna genel hatlarıyla bir göz atalım. İlk olarak bakteri hücresi bir virüs tarafından enfekte edilir. Ardından bu virüsün DNA’sı hücre tarafından parçalanır ve bu parçalar arasından bir ön-aralık (protospacer) geni seçilir. Seçilen bu gen çeşitli proteinler tarafından işlend- ikten sonra CRISPR lokusunda lider genin hemen sonrasına, yeni bir tekrar geni ile birlikte eklenir ve aralık geni adını alır. Daha sonra bu tekrar ve aralık bölgelerinden sentezlenen CRISPR RNA’lar (crRNA) belirli Cas(Cas-9 pro- teini: Genomun belirli yerlerinden iki DNA iplikçiğini kesebilen “moleküler bir makas” görevi görerek DNA parçaları eklenebilir veya çıkarılabilir) proteinler- inin de yardımı ile kesilir ve işlenir. İşlenmiş crRNA’lar başka Cas proteinleri ile birleşerek CRISPR ribonükleoprotein komplekslerini (crRNP) oluşturur. Hücrenin aynı virüs ile tekrar enfekte edilmesi durumunda ise virüsün DNA’sı- na karşılık gelen aralık dizisini taşıyan crRNP’ler virüs DNA’sını tanır ve Cas proteinlerinin nükleaz aktivitesi ile yabancı DNA parçalanır. Şimdiye kadar keşfedilen bir sürü cas protein çeşidi bulunmaktadır. [3,4,5] İyynüesnzayindıldedana,utabysigyauorlllaaonyjiaaknraegkvertinamemitniakmymeerüninhyeeengndei,içsaelhibğliailikgrievsleeocirneusklaabrnairıknrkaeıçdneı n olabilir. Stephen W. Hawking 21

DÜNYANIN İLK TASARLANMIŞ BEBEKLERİ 28 Kasım 2018’de Çin’de Jiankui He isimli bir araştırmacı, gen- leri değiştirilmiş bebekler, Nana ve Lulu, doğurduklarını ilan etti. Böylece normal yollarla HIV hastası olarak doğma ihtimali çok yüksek olan bireyler sağlıklı olarak doğdular. Lulu ve Nana’da- ki gibi bir gen düzenlemesi sadece yetişkindeki kusurları tamir etmez. Sonsuza dek bir kişinin DNA’sını değiştirir. Daha sonra bu düzenlenmiş DNA gelecek nesillere aktarılabilir. DNA sarmal yapımızı açtığımızda bir hücredeki DNA uzunluğumuzun yaklaşık 2 metre olduğunu, toplam hücre sayımızın yaklaşık 30 trilyon old- uğunu ve 200 farklı hücreye sahip olduğumuzu düşündüğümüzde her hücremiz bilinmezliklerle dolu. Sonuç olarak “gen cerrahisi” pamuk ipliğine bağlı. Her an, yakın gelecekte veya uzun vadede istenmeyen sonuçlar oluşabilir. Bu vakadaki gibi, olmaması ko- ruyucu olduğu düşünülen bir gen, ölümcül sonuçlar doğurabilir. [6,7,8,9] Nur KISA Miraysude KIRŞAN 22

EMMANULLE CHARPENTİER VE JENNİFER A. DOUD- NA’NIN HİKAYESİ Fransız mikrobiyolog Emmanuelle Charpentier, yeni açılan ve moleküler biyoloji alanındaki çalışmaları destekleyen Umea Üniver- sitesinden davet almıştır. Ocak ayında, İsveçin kuzeyindeki kuzey kutbuna en yakın olan bölgelerden birine, karların üzerine ilk adımını atmıştır. Ve karların üzerinde yürürken çıkan sese kulak vermiştir: crisp, crisp, crisp… Bu sesler daha sonra mikrobiyal çalışmalarda kullanılan CRISPR makaslarının sesine dönüşmüştür. ABD’li biyokimyacı Jennifer A. Doudna ise bir gün rüyasında karan- lık bir odada, bir bilim insanı tarafından biriyle tanıştırılır. O adam CRISPR hakkında Doudna’ya bazı sorular sorar. Rüyanın sonun- da ise bu kişinin Adolf Hitler olduğunu gören Doudna dehşetle uy- anır. Hitlerin ari ve üstün ırk yaratma düşüncesi ile insanlar üze- rinde korkunç genetik çalışmalar yaptırdığını hepimiz biliyoruz. Ve günümüzde Crıspr teknoloji ile genomik düzenlemeler yapılarak ısmarlama bebeklerin yapılabileceği potansiyel bir güç kapısı açılmış bulunmaktadır. FveraAnBsıDz’mli ibkiryoobkiiymoyloagcıEJmenmnaifneureAll.eDCohuadrnpaentier 23

MAVİ Yarın kızımın tiyatrosu var. Aylardan beri buna çalışıyordu. Kendisi henüz 12 yaşında. Yaşına göre çok yetenekli bir kız. Ama buna rağmen büyük bir rol alama- mıştı. Olsun, o bunu sorun etmiyordu. Önemli olan tiyatronun içerisinde rol alabilmekti, sahne heyecanını hissedebilmekti… Ailecek bugünü bekliyorduk. Eşimin aksine onu ilk defa sahnede görecektim. İşim sebebiyle zorunlu olarak zaman ayıramıyordum. Ama bu sefer izin almıştım. Tabii artık bir önemi yoktu. Çünkü gidebileceğimi sanmıyorum. Her şeyi yoluna koyduğumda bir aksilik çıkmasa zaten şaşırırdım. Şimdi ise arabanın içerisinde bir bomba ile oturmaktayım. Buradan çıkabilmemin tek yolu ise bombayı etkisiz hale getirmek. Ama nasıl? Bir mühendis olabilirim ama bu bombalardan an- layacağım anlamına gelmez. Küçük bir paketin içerisinde, kâğıda sarılmış durumda. Yapacak bir şey yok. Ya burada kaderime razı gelip öleceğim ya da yaşamak için ça- balayacağım. Ya da yardım isteyebilirim. İşin kötü yanı ise telefonum ofiste kalmış. Ne yapacağımı bilmiyorum… Aradan yaklaşık yarım saat geçti. Hala arabadayım ve henüz buralardan geçen olmadı ve kızımın oyunu 20 dakika sonra başlayacak. Halbuki sabah çok mutluydu. Cennetin kapısından içeri girer gibi dalmıştı odaya. “Baba bak söz verdin, geleceksin değil mi?” demişti. O kadar mutluydu ki yerinde duramıyordu. “Bu sefer geleceğim.” demiştim. Ama şu an öyle bir durumdayım ki… Belki bu kadar geç çıkmasaydım bunlar olmayacaktı? Veya arabayı eşime bıraksaydım… Ama belki de o zaman eşim bu duru- mu yaşayacaktı. Ahh, düşüncesi bile korkunç. Bu ihtimaller zincirini düşünmek bile acı veriyor. Belki de bu işe girmemeliydim. O zaman eşimle tanışmazdım, hayatım teh- likede olmazdı da. Ama en önemlisi ise hayal kırıklığına uğratacağım bir kızım olmazdı. Böylece kimseye zarar vermemiş olurdum. Peki o zaman nerede olurdum şu an? Her zaman bir şeyi seçmek zorundayız ve bu seçimler çoğu zaman bize zarar verir. Çünkü biz insanlar salağız. Daha mantıklı açıklama bulmak ise zor. Bazen diğer seçenekleri düşünürüm. “Diğerini seçseydim acaba ne olurdu?” gibisinden düşünürdüm. Ama fa- zla uzun sürmezdi. Evet, şu anda belki iyi bir durumda değilim ama mutlu bir hayat yaşadım. Acısıyla, tatlısıyla gerçekten güzel bir hayat… Beni bugünlere getiren seçim- ler sayesinde buradaydım. En büyük hayalim bir kızımın olmasıydı ve yapmış olduğum seçimler sayesinde bu hayalimi gerçekleştirebildim. Bu süreçte bir seçimimi bile farklı yapsaydım belki de bir kızım olmayacaktı. Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. Seçim- lerin en kötü yanı da bu herhalde. İnsanı çelişkide bırakıyor. Peki ya şimdi ne yap- acaktım? Sakince ölmeyi mi bekleyecektim yoksa bir şeyler için çabalayacak mıydım? Şu anda ne yapacağımı bilemiyorum. Korkuyorum sadece. Ölmekten korkmuyorum. Kızımı hayal kırıklığına uğratmaktan, onu bir daha görememekten korkuyorum. Ne yap- acağımı bilmiyorum… 24

Düşünceler artık beni boğuyor. Uçsuz bucaksız bir düşünce denizinin ortasında kalmış gibiyim. Ne yüzebiliyorum ne de biri beni kurtarmaya geliyor. Yapabildiğim tek şey çırpınmak, hayatta kalabilmek için çırpınmak. Hayatta kalmalıydım da; çünkü kızımı hayal kırıklığına uğratamazdım, onu terk edemezdim. O yüzden karar vermiştim artık. Bombayı elime aldım ve etrafındaki kâğıdı yavaşça açtım. Filmlerde her zaman iki renk kablo olurdu. Eğer bu da öyle ise şansım yüzde elli olacaktı. Yaşamak için büyük bir şans olduğu gibi ölmek içinde büyük bir şanstı. Tek yapmam gereken mavi veya kırmızı kabloyu seçmekti. Ondan sonrasında ise ne olacağını bilmiyordum. Sadece kızımı görmeyi umuyorum. O yüzden yavaşça kapağı kaldırdım. Fakat kapağı kaldırınca anladım ki bu sefer evren bir seçim yapmamı istemiyor. Çünkü kablo- ların ikisi de kırmızı… Şu anda yaptığım tek şey umutsuzca bombaya bakmak. Ne yapacağımı bilmiyorum artık. Tamamen çaresizim. Uzun veya kısalığına göre ayırayım diyeceğim fakat iki kablo da aynı boyda. Off, off… Neden mavi kablo olmaz ki? Bir insanın seçim hakkını elinden almak gerçekten bu kadar kolay mı? Bu kadar önemli bir seçim için insanı çaresiz bırakmak gerçekten doğru mu? İnsanlar çaresiz kaldıklarında her şeyi yapabilirler. Çaresizliği tadan bir insan her şeyi yapabilir. Korku insanı köle yapmaz ama çaresizlik yapar. Peki şu an kimin köle- siyim? Aslında cevabı zor değil. Kendi kendimin kölesiyim. Düşüncelerimi, hareketlerimi kon- trol edemiyorum. Aklımdan geçen tek şey kızım ve sabah nasıl mutlu olduğu. Evet, ölmekten korkuyorum ama asıl korkum kızımın yalnız kalması… Her zaman mavi ve kırmızı seçeneğin olduğu- na inanırdım ama maalesef öyle değilmiş. Düşününce seçtiğimiz çoğu şeyi gerçekten bizler mi seçiyor- duk? Yoksa her zaman birilerinin seçtikleri şeyleri seçtiğimizi mi düşünüyorduk? Ya önümüze koyulan seçenekler aslında onların istedikleriyse? Ya aslında başından beri neyi seçeceğimizi biliyorlarsa? Ahh, yine düşünceler denizinde geziniyorum. Artık bir karar vermek zorundayım. Ne olacağı hakkında en küçük fikrim yok. Torpidoya yavaşça uzanıp çakımı aldım. Artık hazırım, seçmeye hazırım, ölüme hazırım. Çakıyı açtım ve kırmızı kabloyu kestim. Faruk ERTÜRK Alman Dili ve Edebiyatı Mezunu ÇYDD GOP Şube Üyesi 25

GÖZYAS. IM Asiye Yılmaz Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü ÇYDD Ereğli Şubesi Her şeyimdin benim. Her şeyim... Sevgilim, eşim, sırdaşım, ailem, arkadaşım... Ben pişman olmamıştım hiçbir şey için. Pişmanım artık. Çok pişmanım. Güvendim, dayandım. Hiç anlayamadım. Nasıl yaptın? Bu kadarcık mıydım senin için? Bu muydum? Benim sevdiğim adam bu değil. Biz bu değildik. Ne yapacağım böyle bilmiyorum. Her yerde seni arıyorum. Bir yandan sürekli senden kaçıyorum. Seni hâlâ deli gibi seviyorum. Senden nefret ediyorum. Çok düşünüyorum seni. Düşünmemek istiyorum. Yerini doldurabilmek istiyorum. Aptalca şeyler yapmak istiyorum. ‘’İyi ki seni tanımışım.’’ dedirtmedin bana. Ben seni tanımamışım ki. Tanıtmamışsın kendini ya da ben tanımak istememişimdir belki. Ne önemi var ki? Bir buçuk ay geçti. Koskoca bir buçuk ay... Unutmuştum gerçekten. Üzülmüyordum. Bir anahtarla mahvettin beni. Bir buçuk ay önce böyle mahvolmamıştım. Beni mahvettin. Hala beni mahvediyorsun. İstemiyorum. İstemiyorum artık. Ben ölmek istedim. Belki de hala istiyorumdur. Yaşayamıyorum ben. Nefes alamıyorum. Yoksun sen. Bitti, bittik, bittim ben. Olmuyor, yapamıyorum. Hayat böyle galiba. Hayat, mutsuz olmaktan ibaret. Sadece bir tane fotoğrafımız kaldı. Silmek istemedim. Hala salak gibi seni koklayar- ak uyuyorum. Öyle de ölüyorum böyle de zaten. İsmini söylemeyi özledim B****. Seni güldürmeyi özledim B****. Sana gülmeyi özledim B****. Beni sevmeni özledim B****. Seni sevmeyi özledim. Baktığım yerde seni görmeyi özledim. Gözlerini, ellerini, bıyıklarını özl- edim. Senin olmayı özledim ben B****. Kalbim acıyor. Gerçekten acıyor kalbim. Bazen ölüyorum sanıyorum. Ama ölmüyorum. Ölüyorum aslında. Anlıyor musun? Sürekli seninle konuşuyorum. Hâlâ seninle konuşuyorum ben. Her gece, her gündüz, her yerde... Yanımda sen varsın. Karşımda sen varsın. Sana bakıyorum, gözlerine ve konuşuy- orum seninle. Duy istiyorum. Beni duyuyor musun B****? Görüyor musun? Ben seni duymuy- orum, görüyorum ama. Çok iyi görüyorum. Aksi mümkün değil. 26

Her gece seninle uyuyorum ben biliyor musun? Sen olmazsan uyuyamıyorum. Ama varsın sen. Hep yanımdasın. Uyuyorum o yüzden. Sabah seninle uyanıyorum. Aynada seni görüyorum. Bana bakıyorsun. İkimiz de çok mutsuzuz. Bunu görüyorum. Ben, ben değilim artık. Uçurumdan düştüm ben. Eskisi gibi ola- mam artık. Her yerim kırık. Her yerim acıyor. ‘’Bir daha seni uçurumdan atmayacağım.’’ deme bana. Attın zaten. Ve ben düştüm. Başka hiçbir şey önemli değil artık. Ben seni silmek istiyorum. İstemiyorum da. Hâlâ seni arıyorum ben. Lanet olsun! Bu öyle bir aramak ki... Anneden dayak yiyip yine anne diye ağlamaksın sen. Aşksın sen. Anlıyor musun bunu? Bunu anlayabilir misin sen? Keşke beni anlasaydın. Sigara içiyorum bazen. Bazen sana dönüşüyor sigara, bazen ayrılığa. Bazen bize dönüşüyor; hüzne, umutsuzluğa, öfkeye, aşka... İçiyorum. Tiksinince bırakıyorum. Tiksinmeden bırakmıyorum ama. Çabalıyorum anlayacağın. Hep yaptığım gibi... Çabalıyorum, tiksinince bırakıyorum. Nefes alamam yoksa. Yine alamıyorum. Olsun. Seni özlemedim ben. Ben bizi özledim. Bizdeki seni özledim. O çok güzeldi çünkü. Mu- cize gibi bir şeydi. Gerçekti. Ama artık çirkin. Artık yalan. Artık yok. Bitti artık. İz bıraktın bende. Derin bir iz. Nasıl silerim bilmiyorum. Hissediyorum onu. Yok etmem lazım. Yok olur mu? Olsun. Ne olur yok olsun. 27

Nikola Tesla Kimdir? 10 Temmuz 1856 doğumlu, aslen Sırp kökenli mucit. Alternatif akıma katkılarıyla tanınır. 7 Ocak 1943 yılında kalp yetmezliği sebebiyle Manhat- tan’da New Yorker Oteli’nin 33. katındaki 3327 no.lu odasında vefat etti. Tesla’ya göre doğru akım uygulanan sistem doğru değildir. Hem jeneratör (üreteç) hem de motordaki komütatörü ortadan kaldırmak ve alternatif akımı tüm sistemde kullanmak daha akla uygun gelmekteydi. Fakat hiç kimse alter- natif akımla çalışabilen bir motor oluşturmamıştı. Daha sonradan Tesla, tüm alternatif akım elektrik sistemlerini tasarladı. Alternatörler, elektrik en- erjisinin ekonomik iletimi ve dağıtımı için gerilim yükseltici ve alçaltıcı transformatörler ve mekanik güç sağlamak için alternatif akım motorları... Dün- yanın her tarafında harcanıp giden su gücünün bolluğundan esinlenip gerekli olan yerlere enerji dağıtabilen hidroelektrik santralleriyle bu büyük gücün elde edilmesini tasarladı. Tesla’nın Öldügü Gece Cansu Aydın O gece Tesla’nın mülteci olan yeğeni Sava Kosanovich röportaj için iki bilim editörü ile Tesla’nın yanına gider ve Tesla’yı ölü bulun- ca vasiyetini aramaya başlar. Ardından yazılarını ve deney aletler- ini toplar. Yine o gece haberi alan FBI yetkilileri, hiç durmadan otel odasına gelir ve tüm eşyaları toplayarak iki büyük kamyonla götürürler. FBI’ın böyle aceleci davranmasının sebebi, bu değerli araştırmaların Sovyetler Birliği Kızıl Ordusu’nun eline geçmesidir. Çünkü Tesla son zamanlarında silah tasarımları üzerine çalışmak- tadır. Bu çalışmalara “Mikrodalga Silah”, “Deprem ve Tsunami Silahı” örnek olarak verilebilir. Bu da haliyle FBI’ı endişelendiriyordu. Tesla makalelerini New York’ta bir depoda 50 kutu içerisine sığdırmıştı. Hatta birini de 1932 yılında Grosvenor Clinton Oteli’ne emanet bırakmıştı. Bu istihbarata da ulaşan FBI o gece o kutuyu da ele geçirdi. Kutuda ise Tesla’nın çığır açan projelerinden kablosuz enerji aktarımı ile “Ölüm Işını” adını verdiği pro- jesi yer almaktaydı. Son derece önemli olan “Ölüm Işını” projesini, ABD ve SSCB Askeri İstihbarat Servisi ile Almanya Tesla’nın ölümünden sonraki birkaç yıl içer- isinde ciddi bir şekilde inceleme altına almıştır. Bu projede uygulanan, düşman kuvvetlerinin elektronik sistemi iptal edilerek elektronik bir duvarın örülmesidir. Bahsedilen bu proje amacına ulaşarak Körfez Savaşı ve Yugoslavya’nın bombalan- masında kullanılmıştır. Yine Tesla’nın “Tsunami Silahı” denenmiş ve denizde deprem dal- gaları oluşturularak dev dalgalar elde edilmiştir. Umarım yazdığım bu kısa ve ilgi çekici yazıyı beğenmişsinizdir. Bir sonraki sayıda Tesla ve Edison’un savaşından bahsedeceğim. 28

KIR PAPATYASI Kır papatyası Ahmet Yasin Sadece görsen olmaz mı? Ahh bir de sevsen. Senin için Kendini yok sayanı... Yetmez mi be! Yetmez mi? Kır papatyası. Seviyorum kelimesi Anlamını yitirdi, Seni tanıdığımdan beri. Ben sevmeyi, sadece Kalpte yaşanır sanırdım. Ama çok yanılmışım. Seni sadece kalpte sevmek Zor, çok zor. Bin bir çile çekersin, Hatta sevdiğin için ölürsün. Ama ah etmezsin, Senin için Ne yaşasam, ne çeksem Az değil mi? Hatta, bir de canımı versem Sence yeterli mi? Bence hayır! Aşk, sevgi... Bu değil, olamaz yani. Senin sevgin, aşkın, Bende çok başka. Beni ben yapan, Uğruna Tüm hak ve hürriyetlerimden Feragat edeceğim tek sevgilim, Kır papatyam. 29

Neden Girişimci Olmalıyız? Sınırsız gelir potansiyeliniz olur. Girişimcilikle ilgili en güzel şey sınırsız gelir potansiyelidir. Kazanabilece- ğiniz paranın tek sınırı, insanlara sağladığınız değerdir ve ne kadar çok değer verirseniz o kadar çok para kazanabilirsiniz. Birisi için çalışırken, gelir potansiyeliniz komisyon oranı veya o işin maaş düzeyi ile sınırlıdır. Varlık / Öz kaynak geliştirirsiniz. Girişimci olduğunuzda ve iş kurduğunuzda, kendi varlıklarınızı ve değeriniz için eşitliklerinizi oluşturuyorsunuz. Bu varlıklar ve işletmeler emekli olmaya hazır olduğunuzda daha sonra satılabilir, bu da size sağlam bir emeklilik ve gelecek sağlar. Birisi için çalışırken zıtlık, geliştirdiğiniz tüm işlerin ve varlıkların nihayetinde mal sahibine ait olan şirkete ait olmasıdır. 30

Sabah 9 akşam 5 arasında kısıtlanmanıza gerek yok. Girişimcilik, yılda iki hafta tatil izni olan geleneksel sabah 9 akşam 5 işlerine göre çok daha fazla esneklik içeriyor. Ancak ortalıkta esnek bir hayat tarzı edinmekle ilgili birçok aldatıcı hikaye var. Girişimcilikte çok daha fazla ve sıkı çalışmanız gereken zamanlar olacaktır. Başlangıçta Hayatta Kalma Oranları Başlangıçta hayatta kalma oranları şu an tüm zamanların en yüksek seviyesindedir. Bunun sebe- bi girişimciler için kaynak bolluğunun olması daha yüksek hayatta kalma oranlarını yaratır. Ayrıca teknoloji çağından dolayı pazarlama ve markalaşma şansı daha fazladır. Bir işe başlamak isti- yorsanız eğer şimdi, hayatta kalma şansınızla ilgili en iyi zamandır. 31 Özlem Şahin

Özgürlük İnancı Özgürlük nedir söyleyebilir miyiz içinde olduğumuz tanımlara bağlı kalmadan? Sığdırabilir miyiz uğruna canını vermiş kahramanlara rağ- men? Adı üzerinde: “Özgürlük” iki satıra esir tutulacak bir kelime değil. Tarih boyunca bunun uğruna nice bedeller ödenmiş, günümüzde de hala ödenmeye devam ediyor. Ancak tam olarak özgür müyüz bilin- mez esasında. Arada bırakır insanı. Çünkü “çağdaş kölelik” gibi bir kavram da girmiş lügatımıza. Öylesine oturmuş ki bu kavram görünmez olmuş, perde çekmiş kapitalist gözlere. Gitgide özgürlük yanılsama- sına dönüşmüş. “Seçme ve istediklerini yapma özgürlüğü” vaat eden bu sistem özünde bir telefon markası veyahut geniş ekran bir televiz- yon seçmekten başka hiçbir şey değildir. Ülkede, dünyada hiç kimse eşit değildir: gerek ekonomik gerek sosyal gerekse başka bir alanda. Bunda hemfikiriz. Kimsenin eşit olmadığı kapitalist sistemde de işte tam bu yüzden özgür olmak olanaksızdır. Peki nasıl bir özgürlük bu? Tamamen kağıt üzeri bir özgürlük bu. Tabiri caizse cüzdanın şişliği kadar özgürsün bu sistemde. Durumun iyiyse güzel bir telefonun olur, iyi bir tatil yapar, güzel yerlere seyahat edersin. Oysa özgürlük bu değildir, yalnızca sanal bir yansımadır bu. İnsanlar öyle bir duruma gelmiş, dünyanın dört bucağında dolaşan bu hayalet sistem öylesine işlemiş ki insanların ruhuna! Ekonomik durumu iyi olmayan bir kimse se- yahati bırakın çıkıp bir dolaşmayı, yeni hobiler edinmeyi kendine hak görmüyor. Hatta hakkını arama hakkına sahip olduğunu dahi düşün- müyor. Lakin özgürlük bunların hiçbiridir. Özgür olmak demek o inanca, özgürlük inancına sahip olmak demektir. Bu öyle bir inançtır ki fiziksel olarak tutsak olsa bile içsel olarak kendini özgür hissettirir. Düşünmek özgürlüktür. Özgürlükse bir başlangıçtır. Tertemiz, beyaz sayfalı başlangıçlar yapmanız dileğiyle... 32 Ekin Aydın

Sanat Sepeti Derya Öztürk 33

VICTORIA DÖNEMİ’NİN SHERLOCK HOLMES KİTAPLARINA YANSIMASI VE KİTAPLARDA KADININ YERİ Arthur Conan Doyle, sanayileşmenin işçi sınıfını sefalete sürdüğü Victoria Dönemi’nde dünyaya gelmiştir. O dönemde meteliksiz insanlara saygı gösterilmiyordu, zenginler ol- dukça gösterişli davranıyorlardı. Ayrıca sanata ve her türlü güzelliğe de karşılardı. Bu dönemde edebiyat, insanların ilgi odağı olmuştu ve Arthur Conan Doyle için de bu pek farklı değildi. O dönemde tıp öğrencisi olan Doyle, her zaman yazmaya istekliydi ve boş vakitlerini yazarak geçirirdi. Keyfi olarak yazmaya başlasa da Doyle, Sherlock Holmes gibi büyük beğeni toplayan bir evren yarattı ve bu isimde birçok esere imza attı. Kitaplar, dedektiflik hikayelerinin yanı sıra yazıldığı dönemden de birçok farklı ol- guyu ve etkiyi taşımaktadır. Bu yazıda, Doyle’un eserlerinde kadın karakterleri yazarken hangi bakış açısıyla yazdığını ve döneminden nasıl etkilendiğini gözlemleyebileceğiz. 19. yüzyılda, roman türü orta sınıf insanlar tarafından sıkça okunurdu çünkü romanlardaki gerçeklik doğrudan onlara ve onların günlük hayatına hitap ediyordu. O dönemin top- lumunu yansıtan eserler orta sınıf insanlara kendi çevrelerini, kendi yaşamlarını gözlem- lemeleri için bir fırsat verdi ama insanlar kendi yaşayışlarının bu şekilde yansıtılmasının değişmesini istiyordu. Doyle, Sherlock Holmes yayımladığında bu değişikliği başararak ilgiyi üstüne çekmeyi başardı. Bu başarısı, hikâyelerinde olayları sanki gerçeğe dayanı- yormuş gibi yazıp olaylara derinlik katabilmesinden geliyordu. Bunun yanı sıra, Sherlock Holmes usta bir anlatım tarzı ile yazılmıştır ve detaylı bir olay örgüsüne sahiptir. Arthur Conan Doyle’un tıp öğrencisi olması onun Sherlock Holmes’u yazarken daha başarılı olmasında etkili olmuştur. Daha çok Sherlock Holmes ve polisiye eserleriyle bilinse de Arthur Conan Doyle fantezi, bilim kurgu, mizahi hikayeler, oyunlar, romanlar, şiir ve tarihi roman gibi birçok farklı türde eser vermiştir. O dönemin insanları Arthur Conan Doyle’u okurken Sherlock Holmes gibi dedektiflik, cinayet ve kaos içeren bir eser arıyorlardı. Eser bir başka yönden incelendiğinde okuyucular özellikle Sherlock Holmes’a feminist bir bakış açısıyla baktıklarında taraflı bir tutumla karşılaşabilirler. Bu tutumun cinsel konulardaki yapay çekingenlikten ve dini bağnazlık gibi etmenlerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Halkın cinsel tabulara boyun eğdiği ve evlilikleri kutsal olarak gördüğü bu dönemde evlilik kavramı sevgiden yoksundu ve çocuklar bu ortamda büyüyordu. Önceki yüzyıllarda edebi eserlerde kadınlar şimdi oldukları yerden daha alt bir ko- numda görülüyordu. Burjuvanın ekonomik olarak yükselişte olduğu ve alt sınıfın fakir- leştiği bu dönemde kadınların üçte biri geçim için fahişelik yapıyordu ve bu durum kadınların itibarını zedeliyordu. Hatta bazı kaynaklar kadın bacağına benzediği için piyano bacaklarının bile örtüldüğünü söylemektedir. Tüm bunlar göz önünde bulundu- rulunca Victoria Dönemi’ni erkekleri kadınlardan üstün gören bir çağ olarak gözlemle- mek pek de yanlış olmaz. 34

Doyle, Holmes hikayelerini yayımlamaya başladığında insanların cinsellik algısı da yavaş yavaş değişmeye başladı. Kadınlar günahkâr olarak görülürken erkekler ma- sum olarak gösteriliyordu. Kadınlar her zaman onlar için kötülük yapıp erkeklerin ku- yusunu kazanlar olmuştu. Bu etmenler aynı zamanda Sherlock Holmes hikayelerinde de gözlemlenebilir. Okuyucu, hikâye boyunca çok fazla kadın karakterle karşılaşmaz. Hikayedeki kadınlar ya babalarının kurbanları ya da “Bir Kimlik Vakası” kitabındaki Bayan Mary Sutherland ve onun sahte nişanlısı gibi aldatan sevgilileriydi. Bu kitapta Mary tipik, itaatkâr bir Victoria Dönemi kızıdır; toplumdaki konumunun neden daha aşağıda olduğunu sorgulamaz ve hayatının büyük bir kısmında üvey babasının sö- zünden çıkmaz. Mary’nin aksine kardeşi Helen Stoner üvey babasına karşı çıkar çünkü ikizi Julia’nın ölümünden endişelenir ve hikâye böyle devam eder. Belki bu hikâye, bir rol değişiminin ya da bir isyanın tohumlarına zemin hazırlıyor olabilir. Serinin bir diğer hikayesi olan “Bakır Renkli Kayın Ağacı”nda ise Alice Rucastle, istediği kişiyle evlen- memesi için babası tarafından esir tutulur ve babasının istediğini yapmayınca da hapsedilir ve böylece bir kez daha kadınların üzerindeki erkek ebeveynlerin baskısı onları ezmeye devam eder. Tüm bunları özetlemek gerekirse Arthur Conan Doyle, Sherlock Holmes hikayeleriyle dönemine ışık tutmuştur ve o dönemde kadının toplumdaki yerini okuyucuların fark etmesini sağlamıştır. Romanlarıyla dönemini başarılı bir şekilde yansıtırken kısa hikaye- leriyle okuyucularına dönem hakkında ipuçları vermiştir. Üstün yazarlığı ve olay örgü- sünü tasvir etme şekliyle Arthur Conan Doyle dönemine damgasını vurmuş bir yazardır. Sherlock Holmes hikayeleri ve diğer eserleriyle hala günümüze kadar şöhretini koru- maya ve eserlerinde şimdiki zamandan kırıntılar içermeye devam etmektedir. Yazar, Sherlock Holmes ile tüm nesillere hitap ederek okuyucularında her zaman bir iz bırak- mayı başarmıştır. Baha Öztürk 35

ZORLU BİR MÜCADELE VE AZİM SONUCU ELDE EDİLEN BÜYÜK BAŞARI: VADİDEKİ TÜRK EREN BALİ Yeni bir fikir için neye ihtiyacımız vardır? Ya da bir girişimci olmak için neler yapabiliriz? Bu soruların cevaplarını aldığımız, mücadelesiyle, azmi ve kararlılığıyla yılmadan sıkılmadan yolu- na devam eden büyük girişimci Udemy kurucu- sunu tanıyacağız. “Hayat, sadece kendinizin yaşayarak öğren- mesi için çok kısa. Bu yüzden başkalarının ha- yatlarını da öğrenin!” sözü ile bu yazımızda başarılı girişimci Eren Bali ile tanışalım. Bu yazımızda mücadele etmeyi, deneyerek yanılmayı ve daha birçok faydalı bilgiler öğ- reneceğiz. Şimdiden keyifli okumalar. :) Malatya’da öğretmen anne-babanın üçüncü çocukları olarak dünyaya gelen Eren Bali tek odalı bir evde ilkokulu bitirmiştir. Matematik ve fen bilgisine ilgi du- yan Bali’nin hayatının evlerine alınacak birkaç aylık internetten dolayı değişece- ğini tahmin edemezdi. 36

Üstün başarısı ile Har- vard, MIT gibi başa- rılı okullardan teklif gelmesine rağmen ablasıyla aynı okula, ODTÜ’de bilgisayar mühendisliği okumaya karar vermişti. “O günden beri sürekli ortam değiştiriyor ve her seferinde aynı korkuyu hissediyorum.” diyen Bali, birinci sınıfta ilk uygulamasını “MP3 Server” adlı müzik dinlemesini sağlayan uygulamasını geliştirdi. Bu süreçten son- ra daha çok düşünen ve ilerlemek isteyen Bali’nin artık bir girişim fikri ortaya atma düşüncesi her geçen gün daha da artıyordu. “Küçük yaşlardan beri başarılı olacağıma inanıyordum, büyük hayal- lerim vardı.” diyen Bali ilk olarak ortaokul arkadaşı Oktay Çağlar ile birlikte bir şirket kurup gunlukbasin.com’u açtılar. Bu şirket istedikleri gibi yürümese de Udemy fikrinin kıvılcımı oldu. Online eğitimler veren bir site kurmalıydılar. Bali’nin tek bir hayali vardı: “Milyon- larca insanın ücretsiz ulaşabileceği ders içerikleri çıkarmak”. Bu fikrinin ardından birçok finansal problemler yaşayan ortaklar ABD’ye gitme ka- rarı aldılar, sanıldığı kadar kolay bir iş yapmadıklarının farkındaydılar ve gece gündüz uyumadan çalışmalarına devam ettiler. 37

“Yaptığınız işi bıraktığınızda, içinizde bir rahatlama hissi oluşur. İçten içe doğru fikir olmadığını bilirsiniz. Ama Udemy’de böyle olmadı. Her şeyi yarıda bırakmak çok kötü hissettirdi. Bu fikir dünyada olmalı, biz bece- remedik diye düşündüm hep.” diyen genç girişimci artık Udemy platfor- munu kurmuştu. Kendisini reddeden yatırımcılar sebebini, “İnsanlar sertifika alamayaca- ğı bir eğitime niye para ödesin?” diyerek belirtiyorlardı. Bali ise insanla- rın bir kez sertifika aldıktan sonra o siteyle bağının kopacağı noktasında diretti. Onun istediği, süreklilik sağlamaktı. Eğitim, devam etmeliydi. Bu mantıklı bakış açısına inanan ilk yatırımcı 250’den fazla girişime yatırım yapan Dave McClure oldu. Onun liderliğindeki 11 melek yatırımcı, 2010 yılında Udemy’yi 1 milyon dolar fonladı. Daha öncesinden 57 farklı yatırımcı ile görüşüp red yiyen ve şansını 58. de deneyen başarılı girişimci talihini buldu. İlk yatırımcısı McClure ise Forbes’a şöyle demiş: “Platformun kullanım yaygınlığı nedeniyle, rahatlık- la milyar doları gördüğünü söyleyebilirim.” 57 yatırımcının reddettiği, 58’incide olan girişimin şu anki değeri 170 milyon dolar hacme ulaşmıştır ve dünyanın ilk 10 girişimi arasında yer almaktadır. 38

Udemy, aynı zamanda dünyanın batısında en çok fonlanan online eği- tim şirketidir. Başarısının sırrı ise, insanın sertifikalara ya da diplomalara mecbur kalmadan, istediği konuyu, uzman kişilerden öğrenmesine imkan sağlamasıdır. Site şu anda on binlerce öğretmene ve yüz binlerce eği- time sahiptir. Birçok firma ve şirket de eğitimlerini verdiği bu platformu kullanılıyor. Her yaştan ve her kesimden insanın bir şeyler öğrenmesi için kurgulanan bir proje olan Udemy de tüm dünyada severek kullanılan bir uygulama haline gelmiştir. Bu büyük başarısından do- layı Eren Bali’yi tebrik edi- yoruz ve başarılarının de- vamını diliyoruz. Yeni girişim ve başarı hikayelerimizde görüşene kadar kendinize iyi bakın. :)) Özlem Şahin 39

SÖZLERİMDEKİ SEN Sözler söylesem Susmalar fazla Sussam sözler eksik gibi Düş gibi Hayal ve gerçek karışmış Uyansam yitecek Uyusam bitecek gibi Tüy gibi Bıraksam düşecek Tutsam kırılacak gibi Hem gülmek hem ağlamak gibi Ağlasam bensiz Gülsem sensiz kalmak gibi Gölge gibi peşime takılmış Sanki dönsem arkamı Oradaymış Uzatsam elimi değecekmiş gibi Kaybolmuş gibi Arasam bulacak Bulsam sevinecek Sevinsem kaybolacak gibi 40

Unutulmuş bir şey gibi Düşünsem hatırlayacak Hatırlasam rahatlayacak Rahatlasam unutacak gibi Varılacak yer gibi Çıksam yol uzak Oturup beklesem kısalmayacak Varsam ulaşamayacak gibi Soru gibi Sormaktan korkulan Cevabı çok bulsam bile Cevabı doğrusu yok gibi Volkan gibi Bıraksam patlayacak Patlasam yakacak Yansam bir rüzgâr esse sönecek Bir fırtına esse körüklenecek gibi Daha nasıl anlata bilirim ki Yüreğimdeki yangını Mustafa Kaya 41

42

Video Oyunları Daha İyi Karar Vermenizi Sağlar Rochester Üniversitesi’nden Shawn Green, video oyunların karar verme yete- neğimize etkisini göstermek istiyordu. Amacı, hareketli çevresel görüntüleri izlememizi ve ta- kip etmemizi gerektiren oyunların duyusal veri alma yeteneğimizi geliştirip geliştirmediğini ve böylece daha kesin kararlar vermemize yardımcı olup olmadığını test etmekti. Araştırma ha- yatlarında daha önce hiç oyun oynamamış bir grup gence 50 saat aksiyon oyunu ve aynı yaştaki ikinci bir gruba yavaş tempolu bir strateji oyunu oynatılarak yapıldı. Elinde somut veriler olmasa da söyleyecek iyi şeyleri vardı: “Aksiyon oyunları hızlı tempolu, aniden ortaya çıkan ve kaybolan çevresel görüntülere sahip. Bu oyunlar insanlara duyusal verileri alma ve bunları doğru kararlara dönüştürme konusunda daha iyi olmayı öğretiyor.” Oyunlar Görüşünüzü İyileştiriyor Ebeveynlerinin “bütün gün o ekranı izleyerek kör olacaksın” dediğini duymadan büyüyen çok az oyuncu var. Oyun oynarken daha az göz kırpma eğiliminde olduğumuz için haklılar gibi görünü- yordu. Bu, göz yorgunluğu ve kuru göz sendromu gibi ciddi sorunlara neden olabilir. Rochester Üniversitesi’nden başka bir araştırma ekibi, oyunların görme yetimizi gerçekten kötü- leştirip kötüleştirmediğini kanıtlamaya çalıştı. 2009’da yapılan bu araştırmada, bir grup tecrübeli birinci şahıs nişancı oyuncusunun Call of Duty ve Unreal Tournament 2004 oynamasını ve daha sıradan oyuncuların The Sims 2 gibi yavaş oyunları oynamasını içeriyordu. Bu test bize birinci şahıs nişancı oyuncularını oynayanların diğerlerinden daha iyi bir görüşe sahip olduklarına dair işaretler gösterdi. Araştırmanın lideri Daphne Bavelier, aksiyon oyunları oynamanın kontrast duyarlılığı işlevi adı veri- len bir yeteneği geliştirdiğini keşfetti. Bu yetenek, geceleri araba kullanırken çok faydalı olan renkli bir zemine karşı gri tonlarındaki değişiklikleri ayırt etmemize yardımcı oluyor. Oyunlar, Tarihle İlgilenmenizi Sağlar Oyunlar gerçek zamanlı periyotlarda gerçekleşir ve oyuncunun kurgusal ve tarihsel olarak tıpkı ger- 43 çek bir karaktermiş gibi gerçek olaylara katılması sağlanır. Bu, oyunlardaki derin ve zengin tarihsel içeriğin yalnızca bir örneğidir. Total War oyunları tarihsel doğruluk ve özgürlükle doludur. Total War: Three Kingdoms’ın en son sürümü, Çin’in destansı tarihine aşina olmayanlara bu tarihi tanıtıyor, oyuncuların temel aldığı ünlü kitabı alıp daha fazla okuryazarlığı teşvik etmesini sağlıyor.

Video Oyunları Kötü Alışkanlıkları Durdurabilir Hepimiz harika bir oyun tarafından tamamen büyülenme hissini biliyor olsak da bu, sigara içmek gibi kötü alışkanlıklarla mücadele eden insanlara yardımcı olabilir mi? Tetris bulmaca oyununu oynayan oyuncuların, Tetris’e katılmayanlara göre çok daha az istek duyduğu bir araştırma yayınlandı. Bu, başlangıçta oyunların abur cubur yeme isteğini frenleyip frenleyemeyeceğini belirlemeye yönelik bir araştır- maydı ve sonunda alkol ve tütüne şiddetli bağımlılıklardan muzdarip olan insan- lara da yardım etti. Plymouth Üniversitesinin Psikokoloji ve Bilişsellik Bölümü Profesörü Jackie Andrade, bu araştırmayla ilgili şunları söylüyor: “Tetris etkisinin, (kötü maddeleri) aşermenin belirli bir maddeyi tüketme veya belirli bir aktiviteye düşkünlük deneyimini hayal etmeyi içerdiği için gerçekleştiğini düşü- nüyoruz. Tetris gibi görsel olarak ilginç bir oyun oynamak, bu imgeyi destekleyen zihinsel süreçleri işgal eder; Bir şeyi canlı bir şekilde hayal etmek ve aynı anda Tetris oynamak zor.” Mustafa Eren ÇALTI 44

KAYNAKÇA Eğitim ve Cinsiyet- Ali Bilen Crispr Teknolojisi: Genetik Makaslar- Nur Kısa, Miraysude Kırşan MARSHALL, Carol Sue – REINHARTZ, Judy: Gender Issues in the Classroom, [1]. Popüler bilgiler. NobelPrize.org. Nobel Ödülü Sosyal Yardım AB The Clearing House: A Journal of Educational Strategies, Issues and 2022. Çar. 5 Ocak 2022. <https://www.nobelprize.org/prizes/chem- Ideas,70:6,333-337,DOI:10.1080/00098655.1997.10543538, 1997 istry/2020/popular-information/> LDLİ, Guo – ZHENZHOU, Zhao: Children, Gender, and Langu- [2]. Jinek, M., Chylinski, K., Fonfara, I., Hauer, M., Doudna, JA ve age Teaching Materials,Chinese Education & Society, 35:5,34- Charpentier, E. (2012). Adaptif bakteriyel bağışıklıkta programlana- 52,DOI:10.2753/CED1061-1932350534, 2002 bilir bir çift RNA güdümlü DNA endonükleazı. bilim , 337 (6096), PAVLENKO, Aneta – PILLER, Ingrid: Language, Education and Gen- 816-821. der: Encylopedia of Language and Education, 2008, 1,57-69.https:// [3]. Al-Attar, S., Westra, E. R., van der Oost, J., & Brouns, S. J. doi.org/10.1007/978-0-387-30424-3_5 (2011). Clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPRs): the hallmark of an ingenious antiviral defense mecha- Victoria Döneminin Sherlock Holmes Kitapları- nism in prokaryotes. Biological chemistry, 392(4), 277–289. https:// na Yansıması ve Kitaplarda Kadının Yeri- Baha doi.org/10.1515/BC.2011.042. Öztürk [4]. Gök, Z. Tunalı, B.(2016). CRISPR-Cas İmmün Sisteminin Bi- yolojisi, Mekanizması ve Kullanım Alanları. Uluslararası Mühendislik URGAN, Mina: İngiliz Edebiyatı Tarihi, Üçüncü Kitap, Sekizinci Bö- Araştırma ve Geliştirme Dergisi,8;2,12-20. lüm, 947-952, İstanbul, Mart 2010 [5]. Özer, O. (2014). Prokaryotlarda hücre savunması ve evrimi: POOLE, Cassandra : “The Woman”and the Women of Sherlock Hol- Crispr-cas sistemi. Evrim Ağacı. 24.06.2021 tarihinde erişilen/alınan mes, James Madison University, 2013-2014,17-21 site: https://evrimagaci.org/makale/521 https://en.wikipedia.org/wiki/Arthur_Conan_Doyle [6]. Uysal, Ö.(2019). Dünya’nın Tasarlanmış İlk Bebekleri: AIDS Direnci Verilmek İstenen Bebekler Yanlışlıkla Süperzeki Yapılmış Video Oyunlarının Faydaları- Mustafa Eren Çaltı Olabilir. Evrim Ağacı. 24.06.2021 tarihinde erişilen/alınan site: https:// evrimagaci.org/dunyanin-tasarlanmis-ilk-bebekleri-aids-direnci-ver- Video Oyunları Yaşlanmayı Yavaşlatıyor: https://www.huffpost.com/ ilmek-istenen-bebekler-yanlislikla-superzeki-yapilmis-olabilir-7927. entry/brain-games-slow-aging_n_3203116 [7]. Akçay, E. & Tingöy, Ö. (2021). Biyoteknoloji Çağında İnsan ve Video Oyunları Daha iyi karar vermenizi sağlar: https://www.webmd. Etik: CRISPR Teknolojisinin Birey, Aile ve Toplum Açısından De- com/brain/news/20100913/action-video-game-help-decision-making ğerlendirilmesi. Düşünce ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 3 (4) , Oyunlar Görüşünüzü İyileştirir :https://www.nationalgeographic.com/ 31-54. science/article/news-video-games-vision-correction-sight-medicine [8]. Selinay, K. Ö. S. E., & Ünzile, S. U. R. (2020). CRISPR-Cas9 Video Oyunları Kötü Alışkanlıkları Durdurabilir : https://projectknow. Teknolojisi, Güvenliliği ve Etik Açıdan Değerlendirilmesi. J Lit Pharm com/blog/feeling-alcohol-cravings-play-a-game-of-tetris/ Sci. 9;1,50-64. [9]. Cohen, J.(2018). After last week’s shock, scientists scramble to prevent more gene-edited babies. Science. doi: 10.1126/science. aaw2752. Eğitimi Yeniden Şekillendirmek İnsanlığa Hiz- met Etmek- Hande Tiryakioğlu https://teachmag.com/archives/15366 45

46 MART 2022


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook