Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore fyzysayi32

fyzysayi32

Published by Hikmet Yumaklı, 2015-11-13 03:46:30

Description: fyzysayi32

Search

Read the Text Version

FMV’ninFarmağanıdır. ParaYile satılmaz. ZY EL EMEĞİ GÖZ NURU... SATILIK SEVGİ! HA BU AKAN DERELER... AŞK MESHEBİ MELEKLER ŞEHRİ İKİNCİ HAYATEkim 2015 32.

İÇİNDEKİLER SAYI: 32 EKİM 2015 4 FMV Haberler FYZY 9 Öğretmen Olmak İMTİYAZ SAHİBİ10 Eğitim Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adına FMV Yönetim Kurulu Başkanı Satılık Sevgi Mimar M.Kâmil ÖZKARTAL12 Kültür • Farklı Kültürlere Başka Bir Gözle Bakmak SORUMLU MÜDÜR AFS Kültürler Arası Programları Elk. Müh. Alp GÜNAY14 Sosyoloji Feyziye Mektepleri Vakfı Aşk Mezhebi16 Hobi Genel Müdürü El Emeği Göz Nuru18 İçimizden Biri • Sanata Adanmış Bir Yaşam YAYIN KURULU22 Gezi Sevil KARACIK Melekler Şehri FMV ve Işık Okulları Kültür Sanat Yöneticisi26 Kent Kültür Ha Bu Akan Dereler Ömer ORHAN30 Sosyal Sorumluluk FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdürü İkinci Hayat Yaşamak da Güzel Yaşatmak da Şenay KURT34 Sağlık FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Olmalı mı Olmamalı mı?36 Sanat Müdür Yardımcısı Başka Bir Sinema Hâlâ Mümkün40 Spor • Akrobasi DÜZELTMEN42 Tarihten Sayfalar Leyla TARAKÇI Burası Dingo’nun Ahırı mı? FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni • TASARIM - KAPAK Ömer ORHAN FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Müdürü EDİTORYAL YAPIM - BASKI Mas Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Hamidiye Mahallesi, Soğuksu Caddesi, No: 3 34408 Kağıthane - İstanbul Tel: 0212 294 10 00 Faks: 0212 294 90 80 [email protected] Sertifika No: 12055 • İMTİYAZ SAHİBİ, SORUMLU MÜDÜR VE YÖNETİM YERİ ADRESİ Teşvikiye Cad. No: 6 Nişantaşı - İstanbul Tel: 0212 233 12 03 444 1 368 (FMV) www.fmv.edu.tr 4 ayda bir yayımlanır. Yayının türü: Dergi, yerel, süreli

BAŞYAZISevgili Işıklılar, Mimar M. Kâmil ÖZKARTAL Feyziye Mektepleri VakfıF YZY dergimizin yeni sayısında siz- İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna ya- Yönetim Kurulu Başkanı lerle bir kez daha buluşmanın he- yılmış kampüslerimiz, Işık’ın vizyoner ve yecanı içindeyiz. köklü eğitim geleneğini artırarak yeni nesil-Her yıl daha büyük bir heves ve heye- lere aktarmaya ant içmiş öğretmenlerimiz,canla başladığımız eğitim-öğretim yılına, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerinearamıza yeni katılan Işıklılarla birlikte bu bağlı, Atatürk ilke ve inkılaplarından tavizyıl bir kez daha merhaba dedik. Öğrenci- vermeyen, hoşgörülü, adil, dürüst, başarı-lerimizin en değerli yıllarında onlara yol lı, yani kısaca “iyi insan” yetiştirme hede-göstermek, çağdaş bilgiye ulaşmalarında fini paylaştığımız velilerimiz ve çok sevgiliyardımcı olmak ama en önemlisi “önce mezunlarımız ile birlikte daha nice yıllar buiyi birer insan” olmaları için çalışmaya “Işıklı” yolda yürümeye devam edeceğiz.devam ediyoruz. Türkiye’nin en köklü Yeni eğitim-öğretim yılına başlarkeneğitim kurumlarından biri olarak şim- inanıyoruz ki en değerli varlığımız olandiye kadar binlerce mezun ve binlerce öğrencilerimiz de denemekten korkma-Işıklı ile Türkiye’nin aydınlık geleceğine yan, farklı olana saygı gösteren ve dü-atılmış binlerce köprüye yenilerini ekle- şünce özgürlüğüne inanan, yaşadığı top-yebilmek adına, “130. Eğitim-Öğretim luma karşı sorumlu ve bilinçli, soran,Yılı”mıza başladık. sorgulayan, doğru ve iyinin peşinde ko-Yolundan bir an olsun ayrılmadığımız şan bireyler olmayı hedefleyeceklerdir.Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün 1885 yılından bugüne süregelen 130 yıllıkdediği gibi “Geleceğin güvencesi sağ- eğitim yolculuğumuzda, tarihe tanıklık edi-lam temellere dayalı bir eğitime bağ- yor ve ışığımızı gelecek nesillere taşıyoruz.lıdır.” Biz Ulu Önder’imizin bu sözü Biliyoruz ki bu eğitim serüveni sürecek vedoğrultusunda ve aynı bilinçle, 130 yıl- kuşaktan kuşağa aktarılmaya devam edecek.lık köklü tarihimizde olduğu gibi bu yıl 130. Eğitim-Öğretim Yılı’nın hepimizda yeni nesillere ilham olmak ve gele- için sağlıklı, mutlu, verimli, barış dolu veceğe ışık tutmak için vazifemizi yerine başarılı olmasını temenni ediyorum.getireceğiz.130 YıldırÇağdaş Eğitim 5

HABERLER Lüküs Hayat... Ödüller Yönetmenliğini Cengiz Çevik’in, koreograflığını Özlem ROTARY UR 2420. BÖLGE 3. SEVGİ - SAYGI - HOŞGÖRÜ Güde’nin, müzik direktörlüğünü Sadettin Ademoğlu’nun LİSELER ARASI TİYATRO ŞENLİĞİ - ve yönetmen yardımcılığını İrem Dilaver ile Ceyda Demircioğlu’nun yaptığı; Ekrem Reşit Rey ve Cemal Reşit Müzikal Dalında; VASFİ RIZA ZOBU En İyi Müzikal Ödülü Rey kardeşlerin ölümsüz eseri “LÜKÜS HAYAT” bu kez FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi Tiyatro ve FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi Müzikal Topluluğu tarafından sahnelendi. Topluluğumuz, geçtiğimiz üç sezonda sahneledikleri SUHANDAN SÜHEYLA ŞENGEL “Yedi Kocalı Hürmüz”, “Hisseli Harikalar Kumpanyası” ve “İstanbul Efendisi” oyunları ile toplamda 58 ödül Sanata Destek Ödülü Özden Soyer kazanmıştı. Bu sene sahneledikleri “Lüküs Hayat” oyunu ile de 21 ödül daha kazanarak dört senenin sonunda SUHANDAN SÜHEYLA ŞENGEL toplam 79 ödüle ulaştılar. Bu sene altıncısı düzenlenen “İstek Dramafest Liseler Arası Sanata Hizmet Ödülü Cengiz Çevik Tiyatro Yarışması”nda verilen on kategorideki ödüllerin dokuzunda aday gösterilen “Lüküs Hayat”, “En İyi Oyun” NİSA SEREZLİ - TOLGA AŞKINER dâhil olmak üzere beş ödülün sahibi oldu. 6 Haziran’da Yeditepe Üniversitesinde yapılan ödül töreninde, ekip En İyi Kadın Oyuncu Ödülü Zeynep Sönmez adına ödülleri topluluğumuzun yönetmeni Cengiz Çevik, Devlet Tiyatroları Sanatçısı Levent Niş’in elinden aldı. NİSA SEREZLİ - TOLGA AŞKINER En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Kerim Kaya NİSA SEREZLİ - TOLGA AŞKINER Yardımcı Rolde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Gökalp Ciner GÜLİSTAN GÜZEY Jüri Özendirme / Yardımcı Rolde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Nihat Tarık Afacan PERİHAN TEDÜ Jüri Özendirme Ödülü Lüküs Hayat Orkestrası En İyi Kostüm Tasarımı Ödülü Buse Kilimci En İyi Dekor Tasarımı Ödülü Selin Bakış - Fuat Vardar İSTEK DRAMA FEST 6. LİSELER ARASI TİYATRO FESTİVALİ En İyi Oyun Ödülü Lüküs Hayat En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Kerim Kaya Yardımcı Rolde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Nihat Tarık Afacan Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü Burcu Şahin En İyi Dekor Tasarımı Ödülü Selin Bakış - Fuat Vardar ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ 3. LİSELER ARASI TİYATRO BULUŞMASI En İyi Oyun Ödülü Lüküs Hayat En İyi Erkek Oyuncu Ödülü Kerim Kaya En İyi Kadın Oyuncu Ödülü Burcu Şahin En İyi Kostüm Tasarımı Ödülü Buse Kilimci 6

7

HABERLER #teknolojideIŞIKvar Yaz Öğretmen Eğitimlerimizin İkincisini Tamamladık. FMV Bilişim ve Eğitim Teknolojileri ekibi olarak bu yıl ikincisini düzenlediğimiz #teknolojideI- ŞIKvar yaz öğretmen eğitimlerimiz tamamlandı. Teknolojiyi derslerimize etkin bir şekilde entegre etmek amacıyla geçen yaz başlattığımız #teknolo- jideIŞIKvar eğitimleri; Google eğitim uygulamala- rı, eğitim yönetim sistemimiz, sınıf yönetim siste- mi ve Web 2.0 araçlarıyla zenginleştirdiğimiz içe- riğiyle, 4 kampüsümüzde bulunan 630 öğretme- nimize yönelik ortalama 12’şer saatlik programla gerçekleşti. Eğitimler hakkında yapılan olumlu geri bildirimler ve ETL (Eğitim Teknolojileri Liderliği) programına gönüllü katılımlar sonu- cunda teknolojinin etkin kullanıldığı ders örnek- leri artmış, kurum içinde ve dışında çeşitli eğitim platformlarında okulumuzu temsilen sunumlar yapılmıştır. Geçen yıl temellerini attığımız #teknolojideIŞIK- var eğitimleri, bu yıl daha küçük gruplara daha fazla eğitmenimizle uygulamalı olarak tasarlandı. Kontenjanı sınırlı olan eğitimlerimize bu yıl 302 öğretmenimiz gönüllü katılım sağladı. Google eğitim uygulamaları, eğitime teknoloji desteği ile ilgili akademik modeller, web 2.0 araçları ile etkin ders içeriği hazırlama, dijital geri bildirim araçları, bilgiyi görselleştirme ve artırılmış ger- çeklik uygulamalarının eğitim alanındaki kulla- nımları, bu yılın öne çıkan başlıklarını oluşturdu. “Öğretmenler Öğretmenlere Öğretiyor” (Teachers Teach Teachers) felsefesi ile başlattığımız ETL programımızdaki öğretmenlerimiz, eğitimlerimiz- de aktif görev alarak bilgi ve deneyimlerini mes- lektaşları ile paylaştı. Öğretmenlerimizin alan bilgisi ve tecrübesini, eği- tim teknolojilerinin interaktif araçları ile entegre etmeyi amaçladığımız eğitimlerimiz, yıl içerisinde daha küçük gruplar ve modüller hâlinde yapılma- ya devam edecektir. 8

Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen “ESU Debate Academy Summer2015”, English Speaking Union Türkiye ile birlikte 13-17 Haziran2015 tarihleri arasında Ayazağa Işık Lisesinin ev sahipliğindegerçekleştirildi.Harvard Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, Slovenya LjubljanaÜniversitesi, Birmingham Üniversitesi, Franklin and MarshallCollege Amerika’dan gelen dünyaca ünlü münazara koçları, 5gün boyunca münazara eğitimi verdi.“ESU Debate Academy Winter 2015” öğrencilere uluslararasıplatformlarda İngilizce hitabet kabiliyetlerini kullanma, analitikdüşünme ve mantıklı sonuç çıkarma, ulusal ve uluslararasıkonular hakkında bilgi sahibi olma ve pratik çözüm bulma gibiyeteneklerini geliştirme fırsatı sundu.“ESU Debate Academy Summer 2015”e konuşmacı olarak katılanABD Ankara Büyükelçiliği Ekonomi Müsteşarı Jim Turner,PE International Türkiye Müdürü Matthias Reimers ve VestelTicaret CFO/ Pazarlama GMY Tunç Berkman “iş dünyasındamünazaranın önemi”ni vurgulayarak öğrencilerimizle bilgi vedeneyimlerini paylaştılar.Ayazağa Işık Lisesinin yanı sıra Açı Okulları, Erkan Avcı Anadolu,Darüşşafaka, Eyüboğlu, Galatasaray, İELEV, İTÜ Ekrem Elginkan,Kadıköy Anadolu, MEF, Özel Ege, 50. Yıl Tahran Anadolu, TVOŞişli Terakki, Üsküdar Amerikan, The Gunnery Washingtonve Robert Liselerinden 90 öğrencinin katılımıyla gerçekleşenakademide öğrencilerimiz çok başarılı sonuçlar elde ettiler.En çok ilerleme ve başarı gösteren ilk üç öğrenci arasına giren10. sınıf öğrencilerimizden Süha Güney Göksu ve AtakanOrhan “The Most Improved Student” ödülünü alarak “ESUDebate Academy London 2016”ya burslu olarak katılmaya hakkazandı. Öte yandan 9. sınıf öğrencilerimizden Kaan Sevenler,Nejat Yiğit Can ve 10. sınıf öğrencimiz İlker Işık turnuvadaki eniyi 5 konuşmacı arasına girmeyi başararak “The Best Speaker”ödülünü aldılar. 9

Bize Işık Oldun Bu Işık Hiç Sönmeyecek!10

Öğretmen olmak;... ateşler içinde yanarken okula gidip en yakınınızı toprağa verdikten hemen sonra derse girmektir.... evinin ihtiyaçlarını kenara iterek sabaha kadar yazılı kâğıdı okumaktır.... belki de sadece bir çocuğun ilgisini çekebilme ihtimali ile ders hazırlamaktır.... kendi derdini unutup öğrencilerinin dertlerine üzülmektir.... yağmurda şemsiyeni paylaşmak, pardösünün altına bir öğrenciyi almaktır.... kahvaltı yapmadığını bildiğin öğrenciyle poğaçanı bölüşmek, onun doymasını sağlayamadığın için geceleri düşüncelere dalmaktır.... elindekinin değerini bilmeyenle elinde hiçbir şeyi olmayanı yan yana oturtabilmektir.... yetişmemiş anne ve babaların çocuklarını yetiştirmeye çalışmaktır.... şartlar ne olursa olsun her zaman ve her yerde model olduğunu unutmamaktır.... sadece kazanmayı değil kaybetmeyi de öğretmektir.... eğitim-öğretim için çabalamak, üretmek ve engellerle mücadele etmektir.... öğrencilere adı ile hitap ederek onlara saygı duymaktır.... öğrencilerin hatalarına ergen gibi karşılık vermemektir.... “özel”e saygıyı duymayı bilmektir.... okumaktır, yazmaktır.... merak etmek, araştırmaktır.... sınavların sadece birer araç olduğunu unutmamaktır.... farklılığın ne demek olduğunu bilmek ve bunu anlatabilmektir.... durum ne olursa olsun her öğrencinin gözünün içine bakmak, onları samimi olarak dinlemektir.... soru sormayı öğretmektir.... estetik kaygılara sahip olmak ve sanatın gerekliliğini yaşamında taşıyarak gösterebilmektir.... emeği yücelterek dürüst olmak ve evrensel değerlere sahip çıkmaktır.... insanların yaratamayacakları hiçbir şeyi yok etme haklarının da olmadığını anlatmaktır.... yaşamsal tüm hakları önemseyerek engellilerin hayatlarını kolaylaştırmaya çaba göstermektir.... asaletin ve saygınlığın, her türlü güç, mevki ve rütbe bırakıldığında, geriye kalan kısım olduğunu öğretmektir!... olumsuz koşullara karşı direnmek, ölmemek, hayatta kalmaktır!Öğretmen, yakamoz gibi karanlıkta ışıldamak ve özel olmaktır.Koşullar ne olursa olsun yılmayan, ulusal ve evrensel değerleri benimseyerek iyi insan yetiştirme telaşında olanmücadeleci öğretmenlere minnet duygularımla… Ömer Orhan 11

EĞİTİM Satılık sevgi! ŞÖmer ORHAN u Lidyalılar bugün olsa yine parayı dönüştürdük. Günlük yaşantımızı ne kadar ortaya çıkartma ve kullanma konu- kolaylaştırdığı tartışılır ama binlerce yıldan beri FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi sunda istekli olurlar mıydı acaba? kendimizi kaybederek hep peşine düştük. Müdürü Bence olurlardı çünkü insan günlük yaşamını Neredeyse her türlü inanç sisteminde erdem, iyilik, doğruluk, adalet ve paylaşım gibi değerler kolaylaştıran ya da daha doğru bir deyişle savunulur hatta söylemlerde mangalda kül de bırakılmaz. Ancak bunu düstur edinenlerin kolaylaştırdığını düşündüğü şeyleri çok çabuk yaşamlarına yakından bakmak gerekir. Yani bu söylemler nereden geliyor? Mütevazı bir hayatın benimsiyor. içinden mi yoksa sırça köşklerden, yatlar, kat- lar ve saraylardan mı? Sıcak jakuzi içinde soğuk Ah kapitalizm, nelere “kadirsin”. En inançlı ve içeceğini yudumlarken ahkâm kesmek marifet iyi huylusunu bile azdırırsın! değil. Lidyalılar alışverişlerde araç olsun istediler ama biz tadını kaçırdık ve “amaç” hâline getirdik. Yok, çok para insanı bozuyor, bu kesin, fazlası Parayı eskiden olduğu gibi değerli metal olarak akla zarar. Azdıkça azası geliyor insanın. da bırakmadık. Kâğıt, çek, senet, bono, tah- vil ve kredi kartlarına Eski Yunan döneminde zenginlerin ve aristokratların gün boyu yan gelip yattıkları ve yiyip içtikleri bilinir. Hatta yemeğe o kadar düşkünmüşler ki doyduklarında kendilerini zorla kusturarak tekrar yemek yerlermiş. Bunu bilmeyenlerin “yuh artık” dediklerini duyar gibi oluyorum ama durum buymuş. Şaşırmayın, ben artık insanların bu sapkınlıklarına şaşırmıyorum. İnsanlardan gelen sürprizlerin milyonda biri hayvanlardan gelmiyor! Paşa Bir tarafta açlık, sefillik, bebek ve çocuk ölüm- leri, yok olan canlı türleri; diğer tarafta ise bun- dan bihaber, şımarık ve aymaz insanlar! Bu durum günümüzün sorunu değildir, insanoğlu var olduğundan beri süregelmektedir. Maddi olarak zengin olan, her şeye de sahip olacağı algısı ile yaşar. Bu tür insanlar için para ile açılamayacak kapı da yoktur. 12

O, bedeni ile ruhunun tüm ihtiyaçlarını satın tropik bir ada görüntüsü verilmiş küçücükalabileceğini düşünür. Peki, gerçekten alabilir bir tas içerisinde başlayan kaplumbağanınmi? Mesela sevgi… Sevgi satın alınabilir mi? sorunları o büyüdükçe büyür. O büyür, kapBelki… Ancak aldığını sanmakla, gerçekten da büyür ama bir yere kadar, en sonundasahip olmak arasında kıyaslanamayacak fark kaplumbağa 10 cm’yi bulmadan bir göleteolduğu kesindir. atılarak macera sona erdirilir. KaplumbağaO zaman çocuklarımıza maddi kazançla duy- için artık “survivor” macerası başlamıştır.gusal kazancın ne olduğunu iyi anlatmak gerekir.Onlara, verdiğimiz sevginin karşılıksız olduğunu Tüm evcil hayvanlar için makûs talihve onların da sevgilerini karşılıksız vermeleri değişmez. Küçük kalacağı düşünülen yagerektiğini öğretmeliyiz. Sevgi için para değil, da hiç düşünülmeden satın alınan hay-samimiyet ve sorumluluk gerektiğinin altını vanlar büyür, hastalanır ve ilgi ister.çizmeliyiz. Çocukların bu büyük sorumluluğu sonuna kadar alıp alamayacağından emin olmakNasıl yapmalı, nasıl anlatmalı? Elbette belirli bir gerekir. Hayvanların doğal ortamlarındareçete yok ama öneri var. bulunmalarının daha doğru olacağı veya ona sunulacak şartların doğal ortamlarını arat-Eğitimde sıkça kullanılan ödül ve ceza mayacak şekilde olması gerektiği söylenme-uygulamaları ile sevginin arasında çok ince bir lidir.çizgi olduğu unutulmamalıdır. Çocuğunuzuseviyor olmanız, onun her davranışını Diyelim ki ciddi anlamda bu sorumluluğu is-onaylayacağınız anlamına gelmez, gelmemeli. tiyorsunuz, o zaman para ile bir hayvan satınSevdiğiniz için çocuğunuza ceza vermemek ya almak yerine sokaklara terk edilmiş hayvan-da ödülün değerini yitirtecek şekilde ve her lara sahip çıkmalısınız. Gerçekten sevginiziistediğinde ödüllendirmek uygun değildir. paylaşmak ve bunu çocuğunuza aşılamak istiyorsanız engelli hayvanları sahiplenerekEğitimde bireyin kendisine değil, davranışlarına yaşamlarını sürdürmelerini sağlamalısınız.odaklanmak ve doğru ile yanlışı ayırt etmek gerekir.Özellikle sevgi göstergesi olarak paranın gücünün Evcil hayvan satan dükkânlardan parakullanılması, ekilecek en kötü tohumlardan biri karşılığında satın alıp sonra terk etmeninolacaktır. Ebeveynler, çocuklarını ihmal ettikleri yollarını arayacağınız bir hayvana vereceğiniznoktalarda veya kontrolü kaybettiklerinde sevginin tek şey, sahte bir sevgi ile trajik bir sonarkasına sığınarak açıklarını para ile kapatma yoluna olacaktır.gidebilmektedir. Bu durumda, çocuklarda sevgininde herhangi bir meta gibi satın alınabileceği algısı Çocuklarımıza sevginin satılık olmadığınıoluşmaya başlar. öğretelim.Konuyu hemen hemen herkesin bir şekildedâhil olduğu evcil hayvan sevgisi bağlamındaörnekleyebiliriz. Sanırım çoğu kişi yaşamlarınınbir kısmında hayvan beslemiş veya bunayeltenmiştir. Sahip olmak için ilk akla gelen yolise bir dükkândan, güncel adıyla “pet shop”tansatın almaktır.En kolay yol. Ver parayı, seç seç al!Özellikle de en şirinini, en küçüğünü… Ozavallı yavrucaklardan civciv olarak alınanlarıntavuk, çoğunlukla da horoz olacağı dikkatealınmaz, ördek yavrusunun da büyüyeceği hiçdüşünülmez mi ki? Ne o, küçük beyimiz ya dahanımefendimiz öyle istemiş…Singapur kaplumbağaları vardır, herkes bilir.Çok küçücükken satılır. Hemen hemen herailenin evine girmiştir. Plastik ağaç süsleri ile 13

KÜLTÜR Farklı Kültürlere Başka Bir Gözle Bakmak: AFS Kültürler Arası Programları Ömer Ongun D aha önce yurt dışına gittiniz mi? Muhteme- Türk Kültür Vakfı Eğitim len şu anda bu yazıyı okuyan birçoğunuz iş, Koordinatörü ve Kültürler Arası eğitim veya tatil sebebiyle dünyanın bam- başka köşelerine gitmişsinizdir. Peki, hayatınızın her- Öğrenme Sorumlusu hangi bir döneminde farklı bir kültürde bir ailenin evinde bir yıl boyunca yaşadınız mı? 15 yaşımda, hayatımda ilk defa Amerika Birleşik Devletleri’ne giderken sebebim tam da buydu… 1 sene boyunca hiç tanımadığım bir ailenin yanında kalacaktım. Daha önce ailemden 2 haftadan daha uzun süre ayrı kalmamıştım. Karadeniz Ereğli gibi küçük bir yerde büyümüştüm ve hep aynı evde oturmuştuk. Ailem, arkadaşlarım, okulum ve kom- şularımdan ayrı, yapayalnız bambaşka bir dünyaya doğru yolculuk yaparken ne kadar tedirgin olduğu- mu hatırlıyorum. Amerika’nın Wisconsin eyaletinde küçük bir kasabada geçirdiğim bir sene boyunca hem fiziksel hem psikolojik hem de düşünsel anlamda çok fazla değiştiğimin farkındaydım. Bugün bu de- neyimin üzerinden 12 sene geçti. Liseyi ve üniversi- teyi bitirdim, yüksek lisansımı yaptım ve iş hayatına atıldım. Ancak 12 yıl önceki AFS deneyimim, bugün benim kim olduğumda ve hayatta neyi isteyip neyi istemediğimde en önemli etkenlerden biridir. Dün- yanın ne kadar çeşitli, büyük ve karmaşık ama bir o kadar da küçük olduğunu aynı anda hissetmek müthiş bir duygu. AFS Kültürler Arası Programları sizi izlediğiniz bir filmin, okuduğunuz bir kitabın veya gördüğünüz bir fotoğrafın içerisine gönderiyor âdeta. Yaşadığınız her bir deneyim ve biriktirdiğiniz hikâyeler size bambaşka değerler katıyor. En önem- lisi de bu değerler, daha adil, barışçıl, demokratik ve saygılı bir toplum için kendinizden başlayarak hayata ve dünyaya farklı bir açıdan bakmanızı teşvik ediyor. AFS Kültürler Arası Programları 100 yıldır dünya- nın dört bir yanında faaliyet gösteriyor ve özellikle de lise öğrencilerine yönelik kültürler arası öğrenme fırsatları sunuyor. Temelleri 1. ve 2. Dünya Savaşla- rında ambulans şoförlüğü yapan gönüllülere dayanan AFS Kültürler Arası Programları, farklı kültürlerden insanlar arasında kurulacak diyalog sayesinde ön yar- gıların yıkılması, duygudaşlık ve kültürler arası anla- 14

yışın artmasıyla dünya barışının sağlanacağı inancıyla Kültürler Arası Değişim Deneyimi Bireylere Farklıyola çıktı ve dünyanın dört bir yanına yayılarak sürdü. Seviyelerde Öğrenme Fırsatları SunuyorSadece geçtiğimiz yıl 102 ülkeden 10,700 genç AFS’lioldu ve bu gençlere 40,000’den fazla gönüllü destek bu programlara başvurabilir ve kültürler arası bir değişimoldu. Türkiye’den ise her yıl yaklaşık 250 genç lise deneyimi için ilk adımı atabilirsiniz!öğrencisi, Türk Kültür Vakfının düzenlediği KültürlerArası Değişim Programları’ndan faydalanıyor. 1- http://www.washingtonpost.com/blogs/monkey-cage/wp/2015/08/20/the-AFS Kültürler Arası Programları, Türkiye’de Türk Kül- surprising-effects-of-study-abroad/tür Vakfı tarafından yürütülüyor. 2- http://www.afs.org/afs-and-intercultural-learning/research/AFS, sadece bir değişim programı değil, küresel biraile ve ağdır. IMF Başkanı ve Forbes dergisi tarafındandünyanın en güçlü 5. kadını seçilen 1973 AFS’li Chris-tine Lagarde’ın dediği gibi “Bugün beni ben yapan yer,farklılıklarımla beni kabul eden ve bana kucak açan buAFS ailesidir.”Neden Kültürler Arası Bir Değişim Deneyimi?Kültürler arası bir deneyim bireylerin küresel dünyadauluslararası bir toplumun parçası olduklarını görme-lerini, dünyaya ve hayata farklı bir pencereden bak-malarını sağlıyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 11okulda yapılan bir araştırmaya göre kültürler arası de-ğişim programlarına katılan gençler hem kendi ülke-leri hem de diğer kültürlerle ilgili çok daha fazla bilgi,ilgi ve meraka sahip oluyorlar.Bilinmeyene yolculuk, farklı olanı deneyimleme veçeşitliliği yaşama; gençlerde duygudaşlık, uyum veaçık fikirlilik yetkinliklerinin gelişimini sağlıyor ve buyetkinliklere sahip olan bireyler profesyonel hayatla-rında farklı kurum ve kuruluşlara, ofis ortamlarına vetakımlara çok daha kolay adapte olarak daha başarılıoluyorlar.Öte yandan farklı bir kültürde yaşayan genç, kendisinidaha iyi tanıma, kapasitesini zorlama ve yaratıcılığınıgeliştirme imkânı buluyor. Bulunduğu kültüre uyumsağlama noktasında yaşadığı sorunlara çözümler üre-tiyor, yeni bir dil öğrenip günlük hayatında bu dilikonuşabiliyor ve uzun yıllar sürecek arkadaşlıklar edi-niyor.12 ülkeden 2000 genci kapsayan bir bilimsel araştır-ma ise AFS programlarından faydalanmış gençlerin dilöğrenme becerilerinin, stresle başa çıkma yetkinlikleri-nin ve farklı kültürlerden arkadaş edinme isteklerininyaşıtlarına kıyasla gözle görünür biçimde yüksek oldu-ğunu ortaya çıkardı.Kültürler arası deneyim gençlerde küresel liderliközelliklerinin gelişimini destekliyor. Katılımcılar, dün-yadaki problemlerin farkına varıyor ve küresel çözüm-ler üzerine düşünüyor. Alışkın olmadığı yeni ve farklıaraç ve kaynakları keşfederek inisiyatif alan bireyler,parçası oldukları toplumlara girişimci fikirleriyle kat-kıda bulunuyorlar.Başvuru ve Katılım SüreciAFS Kültürler Arası Programları’na başvuruları İnter-net üzerinden alınmaktadır. Her yıl 1 Eylül’den iti-baren www.afs.org.tr adresini ziyaret ederek sizler de 15

SOSYOLOJİ Aşk mezhebi Hatice ALTINTAŞ İ nsanı ruh ve bedenden mürekkep iki ayrı Sema evrensel aşka giden yolda bir adım ve bir FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi cevher olarak ele alan Doğu geleneğinde çok dua, ayin öğeleri taşıyan bir ibadet dansıdır. KişiDin Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni iyi bilinen bir efsaneye göre Tanrı, kilden birlik hissini kaybetmeden diğer insanlarla birlik- bir heykel yapar, ardından “ruh”a bu heykelin te sema eder. Sema aynı zamanda Tanrı´ya karşı kim olursan ol gel... içine girmesini buyurur. Ancak ruh söz konusu duyulan ilahi aşkı simgeler; bu aşk yoluyla insan kutsal emre uymak istemeyerek hapsolmaktan diğer insanları da sevmeyi öğrenir. korktuğunu söyler. Çünkü ruh, özgürce uçmak Şimdi bir mekân hayal edin! Burada hiçbir din, arzusu ile doludur ve hiçbir tutsaklığa boyun dil, ırk, mezhep ayrımı yapılmadan insanlar bir eğmek istemez. Başka bir deyişle ruh bedenin arada müzik ve sema yapıyorlar. Dünyanın her içine hapsolmayı reddeder. Bunun üzerine Tanrı, yerinden insanlar buraya gelmiş. Hepsinin de meleklerine müzik çalmalarını emreder. Başlayan tek bir gayesi, tek bir arzusu var: barış ve huzur müzikle birlikte ruh kendinden geçer ve müzi- içinde yaşamak. Kapitalist dünyanın kendilerine ğin tınısını daha iyi yakalayabilmek için, kilden sunduğu “şunlara sahip olursan ancak mutlu yapılmış heykelin bedenine girer. olursun” dayatmasına kulaklarını tıkamış, onları ilahi olana yönelten bir müziğin peşine düşmüş- Bu efsanede ruh ve beden ilişkisi açısından ler. Kendileri gibi duyan ve hisseden insanlarla müzik, aracı bir rol üstlenmiş olur ve ontolojik beraber ilahi olanın birliğini hissetmişler. olarak insanın var oluşuna bir katkıda bulunmuş olması hasebiyle ona ayrıcalıklı bir statü verilir. Hani Yunus der ya: “Gelin tanış olalım. İslam kültüründe özellikle Mevlevi, Bektaşi ve İşi kolay kılalım. Alevi geleneğinde müziğin ilahi aşkın bir ifade- Sevelim sevilelim. si olarak kullanıldığını görürüz. Burada müzik Dünya kimseye kalmaz.” âdeta ilahi olanla bir iletişim kurma vasıtasıdır. Müziğin ruh üzerinde etkisi olduğu gibi beden Sufi İnayet Khan, Müzik İnsan ve Evren Arasındaki Köprü,Çev: Kaan üzerinde de etkisi vardır ve tesiri çok yüksek olan bir müzik, bedeni bir şekilde harekete geçirir. Bu H. Ökten- Tuğrul Ökten, Arıtan Yayınevi, İstanbul 20001, s. 23-24 durumda da akla Mevlevi geleneğinde yüzyıllar- dır var olan bir motif gelir: Sema Evet, Yunus’un bu sözlerini evrensel boyutta hisseden ve sahip olduğu güzellikleri bütün bir Sema Nedir? insanlıkla paylaşmayı kendine görev edinmiş 700 yıl kadar önce Konya´da mutasavvıf, filozof ve bir insan var: Oruç Güvenç. Müziği terapi ola- mukaddes bir şahsiyet olan Mevlana Celaleddin-i rak kullanan ve kadim geleneği ihya etmek için Rumi ile başladığını bildiğimiz sema, aslında çok ömrünü vakfetmiş olan Oruç Güvenç, sufi müzi- daha öncesine, Şamanlar dönemine kadar daya- ği ve bir zamanlar bu müziğin icra edildiği ney nır. Mevlana ile rafine edilen ve İslami bir hüvi- rebab, çeng gibi otantik enstrümanları yurt içinde yet kazandırılan sema esnasında kişi, kalbinin ve yurt dışında öğretmeye çalışan bir usta. bulunduğu istikamete doğru döner çünkü kalp Tanrı´nın evidir. Yavaşça eller ve kollar bulun- Oruç Güvenç ve Tümata (Türk Musikisini maları gereken yerlere ulaşırlar. Sağ el Tanrı´dan Araştırma ve Tanıtma Grubu) birkaç yıl önce, gelecek ihsanları kabul etmek üzere yukarı doğru 700 sene evvel Hz. Mevlana´nın yaptığı gibi esas açılır, sol el ise vermek ve paylaşmak gayesiyle şekliyle sema yapmak gayesiyle bir denemeye aşağıya çevrilir. İşte burada “Hakk’tan alıp halka girişir. Amaçları maneviyatlarını derinleştirmek- vermek” anlayışı devreye girer. Kişi aslında hiçbir tir. Bu çalışmalar sırasında müzik hiç durmaz ve şeye sahip değildir, her şeyi Allah’tan alır ve diğer her an en az iki semazen döner vaziyette çalışma- varlıklarla paylaşması gerekir. lar devam eder. Elbet bu girişimlerinde ilhamla- rını Mevlana’dan alırlar. Ahmet Eflaki, Menakıb el-Arifin (Ariflerin 16

Menkıbeleri) adlı eserinde Hz. Mevlana’nın bazen yardım eden farklı ülkelerden insanlar oluyor ve Sevgide güneş gibi ol,üç gün üç gece, bazen yedi gün yedi gece, bazen on onlarla sohbet ederken dünyanızın genişlediğini Dostluk ve kardeşliktealtı gün ve on altı gece ve üç defa da kırk gün kırk duyumsuyorsunuz.gece sema yaptığını zikreder. akarsu gibi ol, Yunus’u Anlayabilmek Hataları örtmedeGeçtiğimiz yıllarda İsviçre, Almanya, İspanya, Üst katta semahanede ise bambaşka ulvi bir âlemAvusturya ve Türkiye’de (Yalova, Gökçedere, var. Burada sizi en çok duygulandıran şey, bin bir gece gibi ol,Mehmet Rasim Mutlu Kültür Merkezi) sema çalış- çeşit insanla bir arada aynı müziği yapmanın mutlu- Tevazuda toprak gibiması yapılmıştır. Sema süresi Mevlana’nın sema yap- luğu. Yunus’un eserlerini geçerken kimlikleriniz vetığı günlere göre belirlenir. Dünyanın her yerinden inançlarınız ne olursa olsun herkesin bir olduğunu ol,gelen müzisyenlerin saat başı değiştiği bu etkinlikte ve bir bütünü temsil ettiğinizi düşünüyorsunuz. Öfkede ölü gibi ol,sema hiç durmadan devam eder. Her ne olursan ol,Ancak öncelikle Yalova, Termal Gökçedere köyün- Bazen müzisyenler kendi enstrümanlarıyla kendideki Mehmet Rasim Mutlu Kültür Merkezinden bah- dillerinde müzik yapıyorlar. Mesela İranlıların müzi- Ya olduğun gibisetmekte yarar var. Gökçedere köyünde sevilen ve ğini dinlerken ilahi aşkın en güzel Farsça ifade edil- görün,sayılan bir hanım olan Havva Hanım’ın tahsis ettiği diğini düşünüyor ve Mevlana’nın Mesnevi’yi nedentepedeki arazide, projesi ve mimarı Mehmet Rasim Farsça yazdığını idrak ediyorsunuz. Burada duygula- Ya da göründüğünMutlu Bey’in kendisine ait bir kültür merkezi inşa rınız birbirine karışıyor, daha önce karşılaşmadığınız gibi ol.edilir. Yöre halkı bu binaya bir minare konulmasını şeylere şahit oluyorsunuz. Bulgar bir grup kendiister. Mutlu Bey köyde dört adet cami bulunduğu- dillerinde söyledikleri eserlerin arasında “La ilahe Fotoğraflar: Levent Bozkurtnu ve burasının bütün dünya insanlarına açık bir illallah” dediklerinde bu ifadenin manasını düşünüpibadethane olacağını söyler. Sekiz köşeli binanın her (Allahtan başka ilah yoktur), tek tanrılı dinlerinbir köşesinde “Lailahe illallah” yazan bu merkez, din ısrarla vurguladığı tevhit anlayışının gerçekleştiğinive mezheplerle ayrılmış insanları tevhitle birleştirme ve Yaratan’ın birliğinde eridiğinizi hissediyorsunuz.gayretindedir. Tabii ki herkesin bu mekânla ilgili ayrı bir hikâyesi,Bu yıl, on altı gün ve on altı gece süren sema ayrı bir tecrübesi var.etkinliği yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti. Vekimler yoktu ki burada… Brezilya’dan, Belçika’dan, Mesela rebab çalan bir İspanyol, Türkçe öğrenmekBulgaristan’dan, İtalya’dan, İran’dan, Hindistan’dan, istediğini, zira eserlerin anlamını İngilizce çevirisin-Avusturya’dan, Estonya’dan, Avustralya’dan, den değil de Türkçe’den daha iyi anlayıp hissedebi-İspanya’dan, Moritus’tan, İsrail’den, İsveç’ten pırıl leceğini düşündüğünü; geçen yıl Erasmus programıpırıl insanlar… ile Türkiye’ye gelen ve Tümata’ya katılan Estonyalı konservatuvar öğrencisi bir genç kız ise burada nefesBu insanların bu etkinliği nasıl duyup buralara kadar alabildiğini söylüyor.geldiğini merak ederek gayri ihtiyari sormadanedemiyorsunuz. Herkes birilerinden duyduğunu Avustralyalı bir bayan, bu ortamın ona kendisinisöylüyor. Mesela bir Güney Afrikalı kadın, İtalyan cennette hissettirdiğini, burada sevgiyi bulduğunubir arkadaşı vasıtasıyla etkinlikten haberdar oldu- ve bu güzelliklerin etkisiyle Müslüman olmaya kararğunu belirtince, İnternet ile yaşadığımız dünyanın verdiğini belirtiyor. Ailesinin Müslüman kelimesinine kadar küçük bir mekâna dönüştüğünü tuhaf bir terörist olarak algıladığını ve durumunu onlara nasılbiçimde hissediyorsunuz. açıklayacağını bilememekten dolayı da serzenişte bulunuyor.Bu kadar insanın bir arada bulunması ve hiçbirkavga ve gürültünün çıkmaması insana mucize gibi Dışarıdan bakıldığında İslam’ın bu kadar kötü birgeliyor. Çünkü masraflar bağış üzerinden karşıla- kelime ile özdeşleştirilmesi sizi hüzünlendiriyor.nıyor ve her şey gönüllü olarak yapılıyor. Bir de Ancak böyle bir etkinliğin gerçekleşmiş olması vegönüllülerin hası diyebileceğimiz, ibadet eder gibi “Ne olursan ol gel!”, “Yaratılanı severim yaratandançalışan bireyler var. Semahanede tertibi sağlayan ötürü” düşüncesinin bir zamanlar bu topraklardaİsmail, alışveriş işleriyle uğraşan Emre ve mutfakta ortaya çıkması, aynı yaklaşımın yine bu topraklardayemek trafiğini düzenleyen, nevi şahsına münhasır yeşereceğini umut etmenizi sağlıyor.arkadaşımız Hülya bunlardan bazıları. Mutfaktayardım etmek istediğinizde Hülya’ya belirtiyorsunuz Ayrıca bu coğrafyada yaşayan insanların, üzerin-ve o da sizi soğan doğramak, fasulye ayıklamak, de yüzyıllardır uyunan bir hazineyi keşfeder gibisalata yapmak gibi işlere yöneltiyor. Ancak bu işleri Mevlana’yı, Yunus’u, Hacı Bektaş Veli’yi yenidenyaparken kötü enerjinin yemeğe geçmesini önlemek anlamlandırarak bu felsefeyi diriltme azmiyle dünyaiçin dedikodu yapmamanızı tembihliyor. Zaten mut- barışını sağlamada ilk adımı atacağına inanmak isti-fakta öyle güzel ve coşkulu bir ortam var ki zamanın yorsunuz.nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Zira yanınızda size 17

HOBİ El emeği göz nuru... Şenay KURT Y ıllardır teknolojinin getirdiklerini ve yapıştırırdık. Kes-yapıştır o zaman da vardı FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi götürdüklerini tartışıp duruyoruz. yani ama bildiğimiz makas ve yapıştırıcıyla... Teknoloji, birçok durumda yaşamı- Küçük el kaslarımız böyle gelişti bizim, şim- Müdür Yardımcısı mızı kolaylaştırsa da aslında insanoğlunu dikilerinse baş parmakları gelişiyor sadece. tembelliğe alıştırdığınıda itiraf etmek gerekir. Bir beyaz, bir kırmızı, iki grapon kâğıdını Zaman kazanacağız diye teknolojinin her uçlarından tutar, birbirinin üstüne gelecek hâlini evlerimize soktuk. Ne oldu da her şekilde beyazı kırmızının, kırmızıyı beyazın işimiz aceleye döndü bilmem? Hepimizde üstüne bir bir katlar, katlama bitince iki bir telaş, bir acele... Nereye yetişiyorsak? Bu ucundan tutar açardık, camlara ve kapılara telaş ve acele yüzünden mi teknolojiye ihti- asılacak süsümüz hazırdı. Kendi ellerimizle, yaç duyduk yoksa teknoloji ilerleyince mi emeğimizle süslerdik sınıflarımızı, okulumu- telaşa kapıldık? Ne, neyi tetikledi bilemem zu. Ya şimdi? Git kırtasiyeye; al hazır süsleri, ama dört yanımız makinelerle çevrili olduğu hazır bayrakları asıver gitsin. hâlde hamladık, tembelleştik, üretimi dur- Evlerde de hemen her şey el emeğiydi: örgü, durduk, tüketime tam gaz devam ediyoruz. dikiş, kanaviçe, etamin, tığ, iğne oyası, dan- Oturduğumuz yerde üretmektense saatlerce tel, nakış... Eskiden her evde olağan sayılan hatta günlerce sokak sokak, cadde cadde el işleri, günümüzde dekoratif boyama ve dolaşıp tüketiyor, adına da “vakit, nakittir” takı tasarımın da eklenmesiyle öğrenmek diyoruz. Ne çelişki ama! için kurslara gidilen birer hobiye dönüştü... Şimdi teknolojiyi hafifçe kenara kaldırıp Hobi; genellikle boş zamanları değerlendir- biraz nostalji yapsak... 70’lere, 80’lere git- mek için heves edilen, ilgi duyulan, beceri sek... Elimizden neler geliyormuş bir göz geliştiren bir uğraşı. atsak... Malum, önümüz 29 Ekim Cumhuriyet Benimki hobi miydi hatırlamıyorum ama bir Bayramı; Eskiden sınıflarımızı ne de güzel zamanlar örgü öğrenmeyi çok istemiştim. süslerdik bayramlarda; renkli grapon ve yüzü Annem şiş ve yünü elime verip “Bunu şunun parlak el işi kağıtları eşliğinde! Bayrağımızı üstünden attırıp diğerinin içinden geçirecek- kendimiz yapardık, beyaz el işi kâğıdından sin, hep aynı şekil devam edeceksin.” demişti. hilal ve yıldız keser, kırmızı el işi kâğıdına Ama solak olduğumdan mıdır nedir, bir türlü denileni yapamadım, herkes sağa giderken ben sola gitmeye çalıştım, beceremedim. Sonra tığ öğren dediler, onda da zincir çek- menin ötesine geçemedim. Ama o kadarcık kısa süre içinde bile el işinin ne büyük emek istediğini ve çok sabır gerektirdiğini öğrenmiştim. İnsan ortaya bir şey çıkarınca kendini değerli ve önemli hissediyor. Sizin için zaman ayrıldığını ve size özel emek harcandığını bilmek, insana tarifi mümkün olmayan bir duygu yaşatmaz mı? Nerede o sevdiği erkek için kaşkol ören genç kızlar? Çocuklarına kazak ören anneler? Komşu kızının bebeğine örülen patikler? Örneklerini paylaşan komşular nerede? 18

Aslında o yıllarda da teknoloji az da olsa Manevi değeri tek sıfırken maddi değeri bolvardı ve değerliydi. O kadar ki telefonların, sıfırlı...televizyonların pikapların üzerlerine özel Aradaki fark; hazır yemekle ev yemeği ara-dantel örtüler örtülürdü. Açılışları kapanışla- sındaki fark gibi...rı da seremoniyle olurdu. Dantel de kıymet- El işleri; artık teknolojinin alıp başını git-liydi elektronik cihazlar da… tiği, makineleşmenin önüne geçilemediği,Çoktan geçtik o günleri, artık her şeyimiz her şeyin ateş pahası olduğu dünyamızda,hazır... Trikotaj çıktı, örgü bitti. Konfeksiyon hobi olarak yeniden canlanmaya başladı.çıktı, dikiş bitti. Sadece yeni bir şeyler üretmekle kalmayıpO yıllarda özellikle yazlık mekânlarda boh- geri dönüşüm fikirleriyle eskilerimizi nasılçacılar vardı. Kapı kapı dolaşıp rahibe işi değerlendiririzin derdine düştük. Hangiçeyizlik eşya satarlardı. Manastırlarda aylar- eskiyi, nasıl yeniden kullanabileceğimizleca süren işlemeler sonrası nakşedilen yatak ilgili bir sürü televizyon programı ve İnternetörtüleri, masa örtüsü takımları... Hepsi tarih sitesi yanında neredeyse mahallelere girmişoldu. O nadide nakışların, dantellerin yerini olan hobi merkezleri var. Bu programlar veher şeyde olduğu gibi Çin işi aldı. kurslar sayesinde hem hobi ediniyor hemEl işinin masrafı az, emeği çok, değeri de ailemizin ekonomisine katkı sağlıyoruz.büyüktür. Ömrü uzundur; yıllarca dayanır, Üstelik üretiyoruz... Ortaya çıkardığımız herne yırtılır ne de bozulur. yeni şeyle gurur ve mutluluk duyuyoruz...Hâlbuki, teknolojiyle gelişen fabrikasyon Hobimize yaratıcılığımızı ekliyor, kendimizidediğimiz üretim şekli ise kolay... Kısa süre- ifade şekli geliştiriyoruz. Hem biz hem dede çok iş çıkarılıyor ama o kadar kısa sürede yanı başımızdakiler mutlu oluyor çünküde yıpranıyor, bozuluyor, kırılıyor çıkan işler. emek verdiğimiz işe sevgimizi de katıyoruz. Elimizin emeği, gözümüzün nuru, alnımızın teriyle... 19

İÇİMİZKDEENNT KÜLBTİÜRRİ Sanata adanmış bir yaşam... Sevil KARACIK İçimizden biri köşemizin bu sayıdaki konuğu anda iş arkadaşı olduk. Bu benim açım- FMV ve Işık Okulları İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı dan son derece değerli bir durum. Dahası Kültür Sanat Yöneticisi Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Öğretim Şehnaz Yalman’ın kızı şu an “Işık Ortaokul Görevlisi Volkan Akkoç. Müzik yolculuğuna Korosu”nda benim öğrencim. çok küçük yaşta başlayan Akkoç’la sohbeti- Müzik aşkı ne zaman ve nasıl başladı? mize Işıklı yıllarını sorarak başladık. Bugüne nasıl geldiniz? Işık Lisesinden 2002 yılında mezun oldu- Tabii tüm bunların yanında ilkokul 1’den nuz. Biraz dinleyelim mi sizden o yılları? itibaren İstanbul Üniversitesi Devlet Bu sorunun benim için iki boyutu var: İlki Konservatuvarında yarı zamanlı piyano bölü- yaşadığım zaman içinde hissettiklerim, ikin- müne başladım. Bu eğitim, o zamanlar 14 cisi ise bugünden o zamana bakınca hatırla- sene sürüyordu. Tüm eğitim hayatım boyun- dıklarım. ca hem okul hem de konservatuvar eğitimini Öncelikle o dönemin içinde yaşamış, özne paralel olarak devam ettirdim ve 2007 sene- konumunda biri olarak hissettiklerimden sinde hem konservatuvarın piyano bölümün- bahsetmek istiyorum. İlkokul, ortaokul ve den hem de üniversiteden mezun oldum. lise boyunca Işık’ta okudum. Her öğrenci Gerçekten ilgi duyduğum için tarih bölü- gibi sınav dönemleri, ödevler çok ağır gelirdi. münde okumayı seçmiştim, hâlâ da aynı ilgiyi Sürekli bir koşturmacanın içindeymişim gibi ve merakı taşımaktayım. Tarih okumanın hissederdim. Bu hissiyatım lise 2’ye kadar benim açımdan en büyük kazancı Osmanlıca sürdü diyebilirim. Lise 2’de tarih ve edebiyata ve Rusça öğrenmek ve olaylara çok boyut- merakım derinleşti ve sonrasında bu döne- lu bakabilmeyi başarmak oldu. Sonrasında min mirası olarak Mimar Sinan Üniversitesi eğitim hayatım açısından İstanbul Teknik (Şimdiki adıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (İTÜ) Müzik İleri Araştırmaları Üniversitesi) Tarih Bölümüne girdim ve bitir- Merkezinde (MİAM) Müzik Teorisi Yüksek dim. Lisans Programına başladım. İkinci haftaydı İkincisinde ise şu andan geçmişe bakınca yanılmıyorsam, hocamız Michael Ellison asis- yaşadığım tatlı hatıraları, devam eden arka- tanlık teklif etti ve böylece akademik anlamda daşlıkları görüyorum ve böyle bir ortam- eğitimcilik yolculuğum başlamış oldu. da yetişmiş olmaktan son derece mutluluk Bu dönemde koro müziğine ilgi duymaya baş- duyuyorum. ladım ve arkadaşım besteci Yiğit Özatalay’ın 2008 yılında Işık Lisesinden okulda piyano daveti ile Nazım Kumpanya Korosu’nun piya- dersi vermem için bir teklif aldım. Tabii nistliğini ve daha sonra da şefliğini üstlendim. mezun olduğum okuldan gelen bu teklifi, İşin içine girdikçe Nazım Kumpanya için okuluma karşı hissetiğim duygusal bağın da besteler, İspanyol halk şarkıları düzenleme- etkisiyle mutlulukla kabul ettim. Ne ilginçtir leri yaptım. Bu koro, bestecilik deneyimi ki ilkokulda okurken müzik öğretmenim açısından benim için iyi bir laboratuvardı. Bir olan Şehnaz Dilek (şu an Yalman) ile şu yandan da koro şefliği konusunda uzman- laşmak istiyordum. MİAM’da Emin Güven Yaşlıçam ile orkestra şefliği dersi görüyor- duk. Fakat Türkiye’de resmî olarak koro 20

şefliği bölümü olmadığı için her yaz bir ay, yurt Ne zaman kuruldu?dışında koro şefliği üzerine ustalık sınıflarına 2012 yılının Ağustos ayında Macaristan’da dün-ve atölyelere katılıyordum, hâlâ da katılmaya yanın önemli korolarından biri olan Cantemusdevam ediyorum. Bu süreç içerisinde Avrupa’nın ProMusica ve onun şefi Denes Szabo ile çalışmafarklı şehirlerinde Elisenda Carrasco, Volker imkânım oldu. O tarihten beri Türkiye’de birHempfling, Hans-Dieter Reinecke, Denes Szabó, kadınlar korosu kurma fikrim vardı. Bu alandaFrieder Bernius gibi önemli koro şefleriyle çalış- da bildiğim kadarıyla profesyonel bir koro yoktu.ma imkânım oldu. Aynı zamanda Avrupa’nın en Önemli koro şeflerimizden Gökçen Koray da birbüyük Korolar Federasyonu olan Europa Cantat konserimizden sonra bu konudaki benzer görüş-tarafından düzenlenen festivallere katılarak koro lerini bizimle paylaştı. 2014 yazında İstanbulşefliği konusunda deneyimlerimi artırmaya çalış- Üniversitesi Devlet Konservatuvarı mezunu olantım. küçük bir grup operacıyla çalışmaya başladık.2012 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet O süreçte “Sirene” ismini sopranolarımızdanKonservatuvarından ders vermek üzere davet Melis Demiray önerdi ve isim hepimizin çokaldım ve okulun lisans bölümünde okuyan şan hoşuna gitti, benimseyerek kabul ettik. Dahaöğrencileri ve müzik bölümü (enstrüman çalan sonra yurt içinde çeşitli festivallere katıldık, yurtlisans öğrencileri) öğrencilerinden oluşan orta- içi ve yurt dışından gelen yabancı korolarla ortaklama 65-70 kişilik bir koroyu çalıştırmaya başla- konserler verdik. En son 29. Uluslararası İzmirdım. 2013 senesinden beri her sene, yıl sonunda, Festivali’nde, Fransa’nın önde gelen oda müziğiokul dışındaki çeşitli mekânlarda herkese açık topluluğu Ensemble Sagittarius Vokal Solistlerikonserler veriyoruz. Bunun aynı zamanda öğren- ile ortak bir proje kapsamında önemli besteci-ciler açısından da önemli bir motivasyon kaynağı lerimizden Ahmed Adnan Saygun’un Kadınlarolduğunu gözlemliyorum. Korosu için yazdığı “Duyuşlar” eserinin dünya(Konserlerden bir link Harbiye-Saint Esprit prömiyerini yaptık.Kilisesi) Önümüzdeki sezonun konser takvimi de şuhttps://www.youtube.com/ anda oldukça yoğun gözüküyor. Aynı heye-watch?v=NxLDtpIB8cI can ve özveriyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.2014 yılında TRT Çok Sesli Gençlik Korosu’nun Konserlerimize tüm Işıklıları ve müzikseverleriteklifiyle bu koronun şefliğini yapmaya başla- bekliyoruz. (sirenekoro.com / https://www.face-dım. Aynı yıl İstanbul Devlet Opera ve Balesine book.com/sirenekoro)konuk koro şefi olarak çağrıldım. Peki, koronun adı neden Sirene, Sirene ne2014-2015 sezonunda besteci Çetin Işıközlü’nün demek?“Çanakkale’den Barış Çağrısı”nı ve Nevit Bu soruyu çok soran oluyor. Kısaca açıklayayım:Kodallı’nın “Atatürk Oratoryosu”nu sahneye Sirenler, mitolojide “Sirenum Scopuli” adlı birkoyduk. adada yaşadıklarına inanılan deniz yaratıkları,Bir de sizin kurduğunuz Kadınlar Korosu deniz kızlarıdır. Çeşitli kaynaklarda farklı yer-“Sirene” var. Bundan da bahseder misiniz? lerde (adalarda) yaşadıklarından da bahsedilir. Tüm bu mekânların ortak karakteristik özelliği 21

İÇİMİZDEN BİRİ kayalıklarla ve uçurumlarla çevrili olmasıdır. da heyecanla en iyi şekilde yapmak istiyorum. Sirenler burada dolaşan denizcileri güzel sesle- Tabii hayatta her tercihin bir bedeli var. Bunu riyle ve söyledikleri şarkıyla büyüleyerek ken- da göz önünde bulunduruyorum. Fakat genel dilerine çekerler, sonra denizcilerin gemilerini olarak yaptığım iş, mesleğim beni gerçek kayalıklara doğru sürerek denizcileri kendile- anlamda çok mutlu ediyor. Bu kadar çalışabil- rine yem yaparlarmış. Burada aslında modern memin sırrı zannederim ki burada. toplumu da çağrıştıran güçlü ve özgür kadın Beste çalışmalarınız da var mı? imajı mevcut. Hikâyedeki meydan okur tavrın Koro için 2008 senesinden beri yazıyorum. negatif sonucunu (denizcileri kendine yem Bunlardan 2011 yılında çok sesli düzenle- yapmanın) müziğimizle pozitif yöne doğru diğim halk türküsü “Yağmur Yağar Taş çevirmeye çalışıyoruz. Dinleyicilerimize güçlü Üstüne”, Boğaziçi Caz Korosu ve İstanbul bir kadın kimliği altında nasıl ortak bir şekilde Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafın- davranılacağı imajını müzik yoluyla anlatmaya dan seslendirildi. 2009 yılında bestelediğim çalışıyoruz. Koro bireysel seslerden oluşuyor Nazım Hikmet’in “Ceviz Ağacı” şiirini ise ama aynı zamanda kolektif bir iş. Söylerken Nazım Kumpanya, İstanbul Avrupa Korosu herkesin birbirini dinlemesi, duyması ve ve Boğaziçi Üniversitesi Klasik Korosu seslen- kendini bir topluluk içinde konumlandırma- dirdiler. sı gerekiyor. Sadece söylemek değil prova, Son olarak Kadınlar Korosu için besteledi- konser gibi tüm aşamalarında bir paylaşım, ğim Orhan Veli’nin “Bedava” şiiri, Sirene ve dayanışma ve iyi bir arkadaşlık gerektiriyor. Rezonans tarafından seslendirildi. Koro müzi- SİRENE de bu ortak paylaşımı kadın kimliği ği dışında da vokal ağırlıklı müzikler yaz- çatısı altında müzikle buluşturmaya çalışıyor. maya çalışıyorum. Afşar Timuçin’in “Akşam Sezgileri” şiirini klarnet, piyano ve sopra- İstanbul Üniversitesi Devlet no için besteledim ve bu beste nisan ayın- Konservatuvarında öğretim üyeliği, da Süreyya Operası’nda düzenlenen 8. Genç çeşitli korolarda şeflik, Işık İlköğretim Besteciler Şenliği kapsamında Piyanist Barış Kurumunda usta öğreticilik, provalar, yurt Büyükyıldırım, Klarnetist Hür Can Davran içi ve yurt dışı festivaller... 24 saat size ve Soprano Ceren Aydın tarafından seslen- yetmiyor diye düşünüyorum. Nasıl yetişi- dirildi. Son bir ayda Sirene için “Sarı Gelin”, yorsunuz bu kadar işe? “Divane Aşık” gibi türkülerin yanı sıra Fazıl Evet, bu soruyu birçok insan soruyor ve anla- Say’ın Nazım Hikmet Oratoryosu’ndan “Kız tınca da şaşırıyorlar tempoma. Elimden geldiği Çocuğu” bölümünü kadın korosuna uyarla- kadar güzel işler yapmak istiyorum. Mevcut dım. Bir de koromuzun dinamiklerini yansıtan işlerimin yanında çok güzel proje teklifleri de geliyor. Reddetmek içimden gelmiyor, onları 22

“Sirene” adında bir parça besteledim. Şu anda da lı bir öğrenci sayılmazdım, vasat bir seviyemÖzdemir Asaf’ın “Ego” şiirini koro için bestele- vardı. Fakat okulun tüm müzik etkinliklerindemekteyim. mutlaka piyano çalmam istenirdi, koroya eşlik-Lise yıllarına ait anılar hafızalardan hiç silin- leri Cenan Akın Hoca yoksa ben yapardım. Çokmiyor. Nasıl geçti Işıklı yıllarınız, arkadaş güzel hatırladığım zamanlardır hepsi.ve öğretmenlerinizle ilgili bize anlatacağınız O yıllardaki Işık’la bugünkü Işık arasındaanılarınız vardır mutlaka. büyük farklar var, okuduğunuz yılların Işık’ıTabii birçok anımız var. Ben orta birinci sınıftay- ile bugünkü Işık’ı değerlendirir misiniz?ken müdür yardımıcımız Şevket Emir’in odası Değerlendirmeyeyim bence. Son yıllarda tekno-bizim katımızdaydı. Tabii Şevket Emir annemin lojinin çok hızlı bir biçimde ilerlemesiyle iletişimde hocası olmuş. Malum Işıklı büyüklerimiz de biçimleri ister istemez değişti ve eğitim de bun-iyi hatırlarlar: Eli pek ağırdı fakat annemi öğren- dan nasibini alır hâle geldi. Sanal yollarla yapılancilik yıllarından tanıdığı için bana torpil geçerdi hatta sanal yolla bile değil, bilgisayar/tablet ekra-diyebilirim. Onun dışında aklımda net kalan nı ve çocuk beyni arasında kurulan “sessiz” birisimlerden biri edebiyat öğretmenimiz Ayşin iletişim hâkim günümüze. Bunu biraz da şimdikiKuyan’dır. Çok iyi bir edebiyat hocasıydı, aynı küçük neslin geleceğinden korkarak gözlemliyo-zamanda çok da disiplinliydi. O zamanlarda her rum ve kendi okuduğumuz yıllarda yaptığımızşeye kızdığını, sinirli olduğunu düşünürdüm ve haylazlıkların, yaramazlıkların, şakaların bunaanlam veremezdim. Şu anda Işık’ta ders veren bir kıyasla çok masum, daha insana dair şeyler oldu-eğitimci gözüyle sinirlendiği şeylerde çok haklı ğunu düşünüyorum. Bu tabii Işık özelinde değil,olduğunu düşünüyorum. Lisede sözel okuyor- genel eğitim anlayışının bir getirisi.dum ve sınıfımız ilk sene beş, ikinci sene ancak Gülümseyerek yanıt verdiğiniz bir önceki sorudokuz kişi olabilmişti. Üniversite sınavında faz- üzerine genç Işıklılara neler söylemek istersiniz?ladan geometri sorusu çözmek lehimize oldu- “Biz Işıklı gençler yurdunu sevenler…” Şakağu için geometri dersimiz vardı. Öğretmenimiz bir yana genç Işıklılara naçizane önerim erkenUğur Özcan’dı. Cuma günü ilk iki saat olan yaşta kendilerini alanlarında geliştirebildikleriderslerde de Uğur Hoca’nın çıldırdığı anları kadar çok geliştirmeleri ve bunu yaparken deunutamam. toplumsal duyarlılıklarını kaybetmemeye özenOnun dışında ortaokuldan lise sona kadar bah- göstermeleridir.çede her pazartesi ve cuma yapılan törenlerde İstedikleri şeyin peşini asla bırakmadan, okulda-İstiklal Marşı’nı ben çalardım. Bir yandan kon- ki anılarını ve dostluklarını unutmadan yollarınaservatuvarda da okuduğum bilindiği için çok devam etmeleridir.karışan olmazdı. Akademik olarak çok başarı- 23

GEZİ MELEKLER ŞEHRİ Jana Cana KOLELLE A tatürk Havaalanı’ndan yaklaşık 13 saat butiklerin ve restoranların bulunduğu bir açıkFMV Özel Işık İlköğretim Kurumu süren uçuş sonrasında, Meksikalılar hava alışveriş merkezi. Burada yürürken şansınız tarafından keşfedilen ve İspanyolca varsa her an bir ünlüye rastlayabiliyormuşsu- İngilizce Öğretmeni “Melekler Şehri” anlamına gelen, Kaliforniya nuz. Maalesef ben ünlü birine denk gelemedim. eyaletinin en büyük ve New York’tan sonra Mağazalarda fiyatlar çok yüksek olduğu için Amerika’nın en kalabalık şehri olan Los Angeles alışveriş keyfini outletlerde çıkarmanızı tavsiye Havaalanı TAX’e iniş yaptık. Pasaport kontrolü ederim. The Grove’da bizdeki Mısır Çarşısı’nı bayağı meşakkatli bir işti. Önce 2 saate yakın bir andıran “Farmers’ Market” e girip ister alışveri- süre kontrol sırasının sana gelmesini bekliyorsun, şinizi yapabilir isterseniz de küçük ve sempatik sonra da kontrol memurunun bitmeyen sorula- kafelerinde hızlıca bir şeyler atıştırıp açlığınızı rını cevaplıyorsun. Hiçbir güvenlik zaafına yer bastırabilirsiniz. Fakat “The Grove” da bulunan bırakılmıyor. Havaalanından kaldığım yer olan “Cheesecake Factory”de bir cheesecake yemeden Malibu’ya gitmek üzere yaklaşık 1,5 saat süren buradan ayrılmamanızı tavsiye ederim. Ayrıca, otobüs yolculuğuna çıkıyorum. Türkiye ile burası “Farmers’ Market”in hemen yanında bulunan arasında 10 saatlik bir fark olduğu için üç haftalık devasa büyüklükteki “Barnes&Noble” kitapçısını tatilin ilk günü yerleşme ve ardından derin bir atlamayın derim. Şanslıysanız, kitabını okuduğu- uykuyla geçiyor. nuz bir yazarın imza gününe denk gelebilirsiniz. Los Angeles’a gelip de basketbol, beyzbol, ragbi Sabah uyandığımda hayatımda gördüğüm en ya da futbol maçlarından birini izlemeden dön- huzur verici manzaralardan biriyle karşılaşmanın mek olmaz. Ben StubHUB Center Stadyumu’nda mutluluğunu yaşadım. Uzun palmiye ağaçları, LA Galaxy maçını izledim. Maç biletini online ördeklerin süzüle süzüle keyfini çıkardıkları bir satın almanızı tavsiye ederim. Maç başlamadan göl ve uçsuz bucaksız okyanus… Gün gerçekten önceki havai fişek gösterileri büyüleyiciydi. Bu aydın... Dayanamayıp sonraki günlerde de sık inanılmaz büyüklükteki stadyumda en çok ilgi- sık tekrarlayacağım üzere gölün kenarına gittim. mi çeken şeylerden biri, çok kalabalık olmasına Tek hissettiğim huzur... Egzoz dumanı, korna rağmen stadyumun tahmin edilemeyecek kadar sesi, insan gürültüsü olmayan Malibu Bluffs Park, temiz olması. Aslında bu durum, birazdan bahse- ördekler dışında su kaplumbağaları, sincaplar ve deceğim Disneyland ve Universal Studios gibi her tavşanlara da ev sahipliği yapıyor. Onları izlerken gün 35-40 bin civarında ziyaretçi alan yerlerde de geçen zamanın farkına bile varmadım. geçerli. Kısacası, Los Angeles çok kalabalık ama bir o kadar da temiz bir şehir. Malibu, Pasifik Okyanusu’nun kıyısında bulu- nan ufak, sessiz ve huzurlu bir sahil şehri. Ertesi gün, “epey gezdim, yoruldum” diyerek tüm Yerlileri tarafından kısaca “The Bu” diye anılıyor. gün sıcak kumların üzerinde yatmak ya da ken- Özellikle bembeyaz kum sahilleri ve çılgın dalga- dimi okyanusun serin sularına bırakmak düşün- larıyla sörfçülerin göz bebeği Malibu. Hollywood cesiyle Zuma Beach’e doğru yola koyuldum. film yıldızlarından çoğunun bu sahil şeridinde Alabildiğine uzun olan kumsalda kendime bir yer yazlık evleri bulunuyor. bulup martılarla birlikte güneşin tadını çıkardım. “Biraz da insan içine çıkayım” dedim ve Los Burada en önemli görev, sahil güvenlik çalışan- Angeles şehir merkezinde bulunan “the Grove”a larının olmalı. Hem okyanus dalgalarına hem de doğru yola çıktım. The Grove, ünlü marka köpek balıklarına karşı tatilcilerin can sağlığını 24

korumakla yükümlüler. Zuma Beach dışında, ElMatador, Point Dume kumsalları ve Malibu’danarabayla yaklaşık 30 dakika mesafede bulunanSanta Monica’daki Venice Beach kesinlikle görül-meye değecek diğer yerler. Özellikle Amerikanfilmlerinde sıkça gördüğüm patenci kızların veyakışıklı sörfçülerin olduğu Venice Beach, kendimikızgın kumlardan serin sulara attığım bir Amerikanfilminin içindeymişim gibi hissettirdi. Bu saydığımplajların hepsinin halk plajı olmasına rağmen gayettemiz ve gürültüsüz olduklarını da eklemedengeçemeyeceğim.Eveeet, akşam yemeği için gittiğim yerler ara-sında en beğendiklerim Malibu Pier’deki “PierRestaurant” ve Santa Monica’daki “Sushi Roku”oldu. Malibu iskelesinden güneşin batışını izler-ken içkinizi yudumlayıp okyanusun ferahlatıcıkokusunu ciğerlerinize çekip, kendinizi “hayatgüzel” derken bulabilirsiniz. Yemeklerin lezzeti,menünün çeşitliliği ve porsiyonların doyuruculuğubu restoranı sevmemin diğer nedenleriydi. Fiyatlarbiraz pahalı ama değiyor. Eğer sushi seviyorsanız,mutlaka “Sushi Roku”ya uğramalısınız. Envaiçeşitsushi arasından seçme zorluğu yaşayacağınız içinbence hepsinden azar azar denemelisiniz.Buraya kadar gelmişken, gecenin devamının datadını çıkarmak gerek. Tam bir tatil kasabası olanSanta Monica, gündüz büyüleyici plajları ve alışve-riş mağazalarıyla, gece de restoranları ve eğlenceligece hayatıyla aklınızı başınızdan alacaktır.“Çocuklar gibi eğlenmek benim de hakkım,” diyen-ler için eğlence parkları bulunmaz birer nimet.Knott’s Berry Farm, Disneyland, Six Flags MagicMountain, Water Park ve tabii ki Universal Studiosmutlaka gezilmeli. Siz de benim gibi hız trenle-rinden fazla hoşlanmıyorsanız Knott’s Berry Farmiçinde bulunan “Ghost Town”, hem dükkânlarınmimarisi hem de dükkân çalışanlarının kostümleriile size “vahşi batı” sokaklarında geziyormuşsunuzhissi yaşatacaktır. Burada farklı temalarda canlıperformanslar izleyebilirsiniz. Eski bir kovboy barıolan “Calico Saloon”da kankan dansını ve yerliAmerikalıların kendilerine özgü danslarını izle-mek benim için müthiş keyifliydi. Ortalama 7-8santim uzunluğundaki Madagascar böceklerininve zehri alınmış örümceklerin üzerimde yürümesi,hız treninden alamadığım adrenalinin yerine geçti.Diğer eğlence parklarında olduğu gibi, burada dadikkat edilmesi gereken birkaç önemli nokta var.Birincisi, biletlerinizi mutlaka önceden online satınalın. İkincisi, hepsi çok büyük parklar olduklarıiçin, içeri girer girmez mutlaka parkın haritasınıedinin. Aksi takdirde, kaybolmanız an meselesi.Üçüncüsü, her gün her saat çok kalabalık olduğuiçin, hem canlı performansların hem de hız trenle-rinin bitmek bilmez gibi görünen sıralarında ortala- 25

BGİLEİMZİ ma kaç dakika bekleyeceğiniz yazılıdır, programı- çıkıyor. Bu yüzden, etiket fiyatlarının üzerine ver- nızı ona göre yapın. Ve son olarak ortalama 60-90 gisini katıp öyle hesaplama yapın. 26 dakika sırada beklemeyi göze aldıysanız sabırlı olun ya da gidip ek bir ücret ödeyerek “fast pass” “And the Oscar goes to…” Şimdi de, Oscar Ödül alın ve sıra beklemeden tüm parkın tadını çıkarın. Töreni’nin yapıldığı binanın önündeyiz. Caddenin Bir diğer konu da yemek konusu. Parkların içinde iki tarafında yol boyunca “Walk of Fame” üzerin- birçok fast food restoran mevcut. Fakat maalesef, de, Hollywood’da iz bırakmış aktörlerin isimlerini yiyeceklerin hemen hemen hepsi çok ağır ve yıldızların içinde göreceksiniz. Tüm yol boyunca, yağlı. Bildiğiniz gibi obezite, Amerika’da büyük siz de benim gibi hayranı olduğunuz aktörün bir sorun. Bu nedenle, son yıllarda çıkarılan bir yıldızıyla fotoğraf çektirebilirsiniz. Bu caddede en yasaya göre, birçok menüde, yemeklerin yanın- çok dikkat etmeniz gereken husus güvenlik. Çok da kaç kalori olduğu belirtiliyor. Bunu da göz kalabalık olan caddede kapkaç olaylarına sıklıkla ardı etmemekte fayda olduğunu düşünüyorum. rastlanıyormuş. Özellikle Çin mutfağı sevenler için, hem lezzetli hem de uygun fiyatlı fast food zinciri “Express Benim gibi hayvan delisi olanlar için “Aquarium Panda” doğru bir seçim olabilir. of the Pacific” iyi bir tercih. Köpek balıklarından Disneyland’da çocuk, genç, yetişkin; her yaşa denizanalarına; yengeçlerden penguenlere; fok- uygun eğlence mevcut. En sevdiğim çizgi filmin lardan balinalara her türlü deniz canlısını burada karakterlerinin evlerini gezerken çocukluğuma bir arada görmeniz mümkün. Saatlerine denk döndüm. Tüm gününüzü korkuyla karışık keyif gelirseniz, fok gösterisini mutlaka izleyin derim. çığlıkları arasında geçirebilir, içinizdeki çocuğu Hayvanlardan söz açılmışken son olarak, sizlerle mutlu etmekten aldığınız doyumla yorgunluğu- bir anımı paylaşmak istiyorum. Bir akşam, deniz nuzu unutabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken bir ve mehtabı izlemek için odamdan biraz ilerideki diğer nokta da restoranların önlerindeki uzun ağaçlıkta otururken arkamdan gelen hışırtılarla sıralar. Size tavsiyem, gözünüze kestirdiğiniz bir irkildim. Arkamı dönüp baktığımda gözlerime yeri seçip önceden yemek rezervasyonunuzu yap- inanamadım: İrili ufaklı çok sayıda geyik hemen tımanız. arkamda durmuş beni izliyorlardı. Koşmalı mıy- dım? Durmalı mıydım? Sakince uzaklaşmalı mıy- Eğlence parkları demişken, “Universal Studios”a dım? Sonunda, korktuğumu belli etmeden sakin- uğramadan olmaz. Burada gezinirken, içimden, ce yürürsem bana bir zarar vermeyeceklerine “adamlar bu işi iyi biliyor” demiştim. Kendimi kendimi ikna ederek yanlarından uzaklaştım. bambaşka bir dünyada buldum. Mutlaka canlı Güvenli bir mesafeye kadar uzaklaştığımda, beni performansları izlemelisiniz. “Water World” izle- izlemeye devam eden sevimli geyiklerin fotoğrafı- diklerim arasında en beğendiğim gösteri oldu. nı çekerken geyikler tarafından kovalanmadığım Yalnız, üstünüz başınız ıslansın istemiyorsanız için kendimi şanslı hissediyordum. ön sıralara oturmayın. Onun dışında, “Animal Actors” adlı şovda filmlerde oyunculuk yapmış Los Angeles’ta her yaştan ve zevkten birilerine hayvanlarla tanışıyor, onların eğitmenlerinden işin hitap edecek bir şeyler bulmak mümkün. Pek püf noktalarını öğreniyorsunuz. “Special Effects” mümkün olmayan şey ise toplu ulaşım. Burada adlı şov ise size gizemli film dünyasının kapılarını insanlar özel araçlarıyla trafiğe çıktıkları için dört açıyor. Bunların yanı sıra 3D gösterilerde, oturdu- şeritli geniş yollarına rağmen özellikle iş çıkışı ğunuz yerden maceradan maceraya koşabilirsiniz. saatlerinde trafik çok yoğun oluyor. Turla gitme- Ve tabii ki “Studio Tour”… Yaklaşık bir saat süren diğiniz sürece, bir yerden bir yere rahatça gidebil- tren yolculuğuyla izlediğiniz filmlerin çekildikleri meniz için araba kiralamanızı tavsiye ederim. sokaklarda geziniyor, hemen dibinizde köpek balığının parçaladığı bir adamı, depremi, yangı- Son olarak, insanların güler yüzlülüğüne değin- nı, seli yaşıyor; günlük güneşlik havada yapay meden edemeyeceğim. Özellikle, Malibu ve Santa yağmurla ıslanıyor, gök gürültüsü efektiyle ürpe- Monica gibi küçük sahil kasabalarında, tanıma- riyorsunuz. Bir anda “Psycho” elinde bıçağıyla dığım insanların gülümseyip, selam verip “iyi üzerinize doğru koşarken korkudan donakalı- günler” dilemeleri güne daha pozitif başlamamı yorsunuz. Kısacası, “Studio Tour” büyülü sinema sağlıyordu. dünyasında tarifsiz bir deneyim sunuyor sizlere. Gelelim alışveriş meselesine… Devasa büyüklük- teki outletlerde, birbirinden ünlü dünya mağaza- larının ürünlerini çok uygun fiyata bulabilirsiniz. Alışveriş yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta şu: Los Angeles’ta ürünlerin üzerle- rindeki etiketlerde vergisiz fiyatlar yazıyor. Kasaya geldiğinizde, hesapladığınızdan farklı bir tutar

27

KENTKÜLTÜR Ha bu akan dereler... Ömer ORHAN 1 461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Askoros Deresi - Rize FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Trabzon’u fethinden sonra, o dönem- Fotoğraf: Kemal SOĞUKDERE / AL JAZEERA de Trabzon Valisi olan Yavuz Sultan Müdürü Selim’in Lazistan Krallığı’na girerek Batum’a daki Sümela Manastırı, insanları korumuş ve kadar olan bölgeyi Osmanlı topraklarına kat- kollamıştır.Palovit Şelalesi - Çamlıhemşin masıyla “Temel ve Fadime” ile tanışmamız Yukarıdan bakıldığında göz alabildiğine gerçekleşmişti. yemyeşil bitki örtüsü her yanı kaplamış olsa Fotoğraf: Saygın Saner Doğu Karadeniz, Tanrı’nın insanlara arma- da içine girildiğinde, iğne oyası gibi işlenmiş ğan ettiği ve aynı zamanda onları sınadığı zarafet, doyulmaz tatlar bırakır zihinlerde. Fotoğraf: www.caykur.gov.tr bir bölgedir. Denize paralel yaklaşık 4000 Göğü delen boylarıyla bedenlerini sarmak metre yüksekliğe ulaşan dağlar, geçit vermez mümkün olmayan kayın, gürgen, kestane, 28 insanlara. kızılağaç, ladin, köknar, sarıçam, bölgede en Yeşilin bu kadar farklı tonu başka bir yerde çok yetişen ağaçlardır. görülemez. Coğrafi özelliği nedeniyle Türkiye’nin en Karadır, Karadeniz… Korkutur insanı… çok yağış alan bölgesi, Doğu Karadeniz’dir. Şakası yoktur! Özellikle yağmurun ne zaman yağacağı, ne Bereketi de boldur, belası zaman başlayacağını anlamak neredeyse da… mümkün değildir. Onun ürkütücü Yüksek yağış ve nem, yörede çay yetiş- görüntüsü ve çılgınlığına tiriciliğini önemli bir geçim kaynağı karşı dağ- hâline getirmiştir. Çaykara’nın lar da dik dik yamaçlarından daha az yamaçlar- eğimli yerlere veya deniz la karşılık kenarındaki alanlara verir. Sanki kadar, Trabzon ve bir restleş- Rize çay yetiştirici- me, üstün- liğinde tektir. lük kurma, Seylan çayı, direniş var- İngiliz çayı ya dır. da Uzak Doğu Doğa, sert oldu- çaylarının bizim ğu kadar anaçtır. çayımızın yanına Bugün bile çıkarken yanaşamamasının zorlanılan dağ yamacın- nedeni ise yetişti- rilmesindeki emek- tir. Koşulların zorluğuna karşı ayakta kalmaya çalışan yöre insanı ile doğa arasında binlerce yıldan beri

Uzun Göl - Trabzonsüregelen uyum, pamuk ipliğine bağlı gibidir. 2007 Doğa,Her mevsimde aşırı yağış alan bölge toprağı 2011 kendisindenverimli değildir. Var olan toprağın sürüklen- Çayeli, Senoz Vadisi - Uzundere çalınanımesini engelleyen ağaçlardır. Bu nedenle bıra- HES’den önce ve sonra...kın ormanların yok edilmesini, tek bir ağaçbile kesildiğinde ne tür sonuçlar doğacağını bir günkimse önceden kestiremez. geri alırKaradeniz insanı, kabul gördüğü doğaya her vezaman saygı duyarak mütevazi ve uyumlu bir bedeliyaşam benimsemiştir. Yüksek ve betonarme mutlakabinalar yerine, ahşap geçmeli en fazla iki katlı daha ağıryaşam alanları inşa etmiş ve dağınık bir yerle- olur.şim benimsemiştir.İşte bu muazzam ekosistem nedeniyle yeşildoğası, zirvelerdeki gölleri ve gürül gürülakan dereleri hayattır Karadeniz’in. Her taşınyeri binlerce yılda belirlenmiş ve doğa kendidüzenini kurmuştur. Yerinden oynatılan herkaya parçası, kesilen her ağaç KaradenizBölgesi’nde kurulan ekolojik düzenin bozul-masına neden olmaktadır. Bu anlamda doğayıhiçe saymanın ya da onunla inatlaşmanınbedeli çok ağır olmuş ve olmaya devamedecektir. İşte bu nedenle son yıllarda DoğuKaradeniz Bölgesi’nde hidroelektrik santral-leri (HES) yapmak için derelerin tahrip edil-mesinden bir an önce vazgeçilmelidir. Sonra,eyvah para etmeyecek...Böyle giderse yaylalar da dereler de bir biryok olacak. Ne Anzer kalacak ne de balı!Oysa Doğu Karadeniz yayları Avrupa’da olsaherhalde dünyanın merkezi hâline getirilirdi.Huzurun tanımını resimle yapın deseler, emi-nim herhangi bir yaylamız bunun için yeterliolurdu.Günümüzde yaylacılık hâlen yapılmakta, yöreinsanı topraklarına ve değerlerine sahip çık- 29

KENTKOLEKKÜSLİYTOÜNR maktadır. Yaz başında yapılan yolculukların saatlerce bekleyen insanlar, bunu bir ritüel ayrı bir heyecanı olduğu gibi hazırlıkları da olarak yaparlar. Atmacanın genç ve dişi, kendine hastır. Bu hazırlıklardan biri de boğa tür olarak da “sarı ve ispiri” olanları tercih güreşleri ile bilinen ve Artvin’in Yusufeli edilir. Yakalanan kuştan bir “elektrik” alın- yöresinde her yıl haziranın üçüncü haftasında mazsa salınır! Şaka gibi… Yediden yetmişe gerçekleştirilen festivaldir. İspanya’da düzen- erkeklerin yakaladıkları atmacaya bakışlarını, lenen güreşlerin tersine burada hayvanlara kuşları kollarında taşımalarını veya tüylerini özenle bakılır ve elbette güreş sonunda ölen okşamalarını izlemek gerekir. Beslenen bu ya da öldürülen olmaz. Gelenek hâline gelmiş hayvanlar, genelde bıldırcın avında kullanı- “Kafkasör Boğa Güreşleri”, yaylaya çıkmadan lır ve ailenin bireyi olur. Halk, atmaca gibi önce hayvanların birbirini tanıması ve baskın özgürlüğüne düşkündür. Belki de bu nedenle boğanın belirlenmesi için yapılmaktadır. Bu böylesine zor bir coğrafyada yaşamayı göze şekilde hayvanların önceden karşılaştırılması, almışlardır. tehlikeli yayla yollarında birbirlerine saldır- Ancak şartlar ne olursa olsun keyiflidir ması ve uçurumlara yuvarlamasının da önüne Karadenizli… Kemençenin sesini duyup geçilmiş olur. Bakın, hiçbir şey dışarıdan yerinde oturabilene rastlamak mümkün görüldüğü gibi değil… değildir. Üstelik mekân da önemli değildir. Karadeniz insanı da doğasına benzer, bir Yaylada, evde, işte, caddede, sokakta her yaş- anda köpürür, yıldırımlar çakar, yağmur tan insan horon oynar. olur yağar, sonra bıçakla kesilmiş gibi duru- Karadeniz’in doğası sert, insanı merttir. Bir lur, sakinleşir. Sert görünümünün altında horoz için iki sülale birbirini kırar ama bir şakacı ve aşırı duygusal bir kimlik var- dal kırılmasın diye de birleşir, dünyaya kafa dır. Hoşgörüsünün ne kadar yüksek oldu- tutarlar. Yaşamın zorluklarıyla dalga geçer- ğu ve kendisi ile barışıklığı; fıkralara konu ken, inadına neşelidirler. olan Temel, Dursun ve Fadime tiplemelerine Evet, Karadenizliler şen şakrak ama bir o gülüp geçmesinden, hatta bunları kendisinin kadar da gözü kara insanlardır. anlatmasından anlaşılır. Bakın Nazım, Kuvayı Millîye Destanı’nda ne Karadenizliler heyecanlı, çalışkan ve tut- güzel betimlemiş… kuludur. Silah, horon ve atmaca onlar için “… vazgeçilmezdir. Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki Silaha olan tutkuları sadece sahip olmaktan bunlar ibaret değildir. Kendi olanaklarıyla evlerin- uzun eğri burunlu de silah yapanlar bile vardır ve Trabzon’un ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki Sürmene ilçesi özellikle bıçak yapımında öne sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin çıkmıştır. Horon oynayan erkeklerin belle- zaferi için rinde sallanan özel bıçaklar Sürmene işidir… hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin Bir başka sevda ise atmacadır. Dağların tepe- bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...” lerindeki vadilerde kurdukları tuzaklarla Rusya’dan göç eden kuşları yakalamak için http://www.itu.edu.tr/haberler/2015/05/01/dansin-renkleri-itu-deydi 30

Sümela Manastırı - TrabzonFotoğraf: Bjorn Christian Torrissen 31

SOSYALSORUMLULUK “İkinci Hayat” Yaşamak da güzel, yaşatmak da… G eçtiğimiz yıllarda izlediğimiz, Türk sine- nitelendirilir sosyal sorumluluk. Yalnızca kendi masına damga vuran “Aşk Tesadüfleri çıkarlarımızı değil, yardıma gereksinim duyan Sever” filmini hatırlayın; birbirini çok herkesi düşünerek ve gözeterek oluşur sosyal seven iki genç... Biri kalp hastası, her an ölüm- sorumluluk bilinci. le burun buru- Sosyal sorumluluk kapsamında düzenlenen çok na... Kalp nakli çeşitli kampanyaların en özeli ve anlamlısı belki olmazsa sonu de organ nakli kampanyalarıdır. kaçınılmaz. Hastanede nakil Bir insanın hayatını değiştirmek, bir insana yaşam için bir kalp bağışlamak, kısaca hayat kurtarmak... Ne yüce beklendiği sıra- bir duygu... Tarifi olanaksız... da sevdiği kız ona ulaşmaya Yaşarken veya öldükten sonra işe yarayan organ- çalışırken trafik larınızın başkalarına can olması... Başka beden- kazası geçirir lerde sizden sonra da var olabilmesi... ve beyin ölümü gerçekleşir. Aile Birçok sosyal sorumluluk projesine imza atan kızının organ- Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi, larını bağışlar. düzenlediği Uluslararası Organ Nakilli Çocuklar Aranan kalp de Kampı ile farklı ülkelerden organ nakli olmuş bulunmuş olur. 30 çocuğu Şile’de buluşturdu. Kampta, çocuklar Genç için ikin- keyifli zaman geçirirken organ bağışına dikkat ci yaşam başlar, çekmek ve farkındalık oluşturmak için dünyaca hem de sevdiği- ünlü organ nakli cerrahlarının konuşmacı olarak nin kalbiyle... katıldığı Türkiye’nin en kapsamlı organ bağışı konferansı düzenlendi. Gönüllülük esa- sına dayanan Her yıl geleneksel olarak Antalya’da düzenlenen projelerle toplu- Uluslararası Organ Nakilli Çocuklar Kampı, bu yıl mun ve insanlı- 1-5 Temmuz tarihleri arasında Işık Üniversitesi ğın geleceği için Şile Kampüsü’nde gerçekleştirildi. Bu yıl kampa; yapılan her türlü İngiltere, Norveç, Macaristan gibi ülkelerin yanı etkinlik olarak 32

sıra Türkiye’den İstanbul, İzmir, Trabzon, Konya, Karaciğer nakli konusunda uluslararası başarıla- Organlarınız sizden sonra başkaAdana, Gaziantep, Kahramanmaraş’tan çocuklar ra imza atmış olan, Hocaların Hocası Prof. Dr. bedenlerde can bulsun!ve aileleri katıldı. Böbrek, kalp ve karaciğer nakli Münci Kalayoğlu konferansta yaptığı konuşmada,ile ikinci hayatlarına başlamış olan şanslı çocuk- “Cerrahlar olarak bizler çok yoğun çalışıyoruz.lar, birkaç gün de olsa hastalıklarını unutarak Böyle olunca zaman zaman hayatın bazı noktala-üniversite öğrencilerinin rehberliğinde yaşıtları rını kaçırıyoruz. Sanırım şu an dünyadaki en yaşlıile tatil yapmanın keyfini boyama aktiviteleri, organ nakli cerrahıyım. 2500’e yakın karaciğerebru çalışması, grup oyunları, sessiz sinema, nakli yaptım. Hâlâ cebimde ilk nakil yaptığımkaraoke ve dart gibi oyunlarla çıkardılar. karaciğerin fotoğrafı mevcut. Hastalarımın isim- lerini hatırlayamıyorum ama onları ciğerlerin-Üniversitenin akademik ve idari kadrosu, öğren- den tanıyabiliyorum. İstanbul, Antalya, İzmir,cileri, nakilli çocuklar ve ailelerinin katılımı Erzurum, Kahramanmaraş, Gaziantep, Urfa,ile halka açık olarak gerçekleşen organ nakli Diyarbakır ve Ankara’da organ nakli merkezle-konferansında dünyaca ünlü karaciğer nakli cer- rimiz var. Bu yıl yaklaşık 2500 karaciğer, 3000rahı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, böbrek nakli kadar böbrek nakli yapıldı. Çok iyi yetişmişrekortmeni Prof. Dr. Alper Demirbaş, Türkiye’de ekiplerimiz ve ekipman desteğimiz var; olmayanilk başarılı akciğer naklini gerçekleştiren cerrah tek şey maalesef organ!Doç. Dr. Asım Kutlu ve çocuk böbrek hastalıkları Geçen yıl yaklaşık 1300 beyin ölümü tespitiuzmanı Prof. Dr. Ahmet Nayır organ bağışının yapıldı fakat son beş senede gerçekleşen beyinönemini vurguladılar. ölümlerinden sonra ailelerin sadece %22-25’i organ bağışına onay verdi. Yani her dört hastadanIşık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. üçü, organları bağışlanmadan defnedildi. OrganDr. Sıddık Yarman konferansın açılış konuşma- bağışı sevapların en büyüğüdür ama bu olgu kül-sında düşüncelerini şöyle dile getirdi: türel veya bazı dinî düşünceler nedeni ile destek“Bugün Işık Üniversitesi için gerçekten bir dönüm görmüyor; bunu aşmalıyız. Bu kadar donanımlınoktası. Organ nakilli çocuklar ve aileleriyle bir organ nakli merkezimiz varken, bu konuda başa-arada olmaktan ve onların duygularını paylaş- rılı çalışmalar yaparken bu eksikliğimizi toplummaktan mutluluk duyuyoruz. Bugün burada olarak gidermeliyiz. Lütfen organlarınızı bağışla-Türkiye’de organ nakli konusunda branşlarında yın.” sözleriyle düşüncelerini dile getirdi.dünyaya kendini kanıtlamış hocalarımızla birlik-te olmak bizlere şeref verdi. Yaşamak da güzel, Daha sonra söz alan böbrek nakli cerrrahı Prof.yaşatmak da… Öldükten sonra yaşamak daha da Dr. Alper Demirbaş, “Türkiye’de her gün 100 bingüzel. Organlarınızı sizden sonrakilere bırakmak üzerinde kişinin ve ailelerinin canı, bir böbrek,ve onların yaşamasına katkıda bulunmak… Ben bir karaciğer ya da kalp bulunabilir mi, sorusuylabundan dolayı organ naklinin fevkalade önemli yanıyor. Organ bağışı, hayatın ta kendisidir. Bu,olduğunu düşünüyorum.” bin bir tane gündemin içinde asla gündemden 33

SOSYALSORUMLULUK düşmemesi gereken bir noktadır. Çünkü aslolan öldükten sonra da bağışlanmasını sağlayın. hayattır. Şimdiye kadar 5 binin üzerinde organ Yaşatmak için bağışlayın.” şeklinde sözlerini nakli gerçekleştirdim. Bunun verdiği haz, tahmin sürdürdü. ediyorum ki dünyadaki herhangi bir şeyin vere- Türkiye’de ilk başarılı akciğer naklini 2012 yılın- bileceği hazdan çok çok daha fazladır. İnsanları da gerçekleştiren Doç. Dr. Asım Kutlu ise ölmek üzereyken yaşatıyorsunuz. Geçen gün bir Işık Üniversitesi yöneticilerine böyle bir vesile ile böbrek nakli yaparken, 7 yıl önce böbrek nakli ağırlandıkları için çok teşekkür ederek başladığı yaptığımız bir hastamızın bitişik ameliyathanede konuşmasında, katılımcılara Brezilya’da yapılmış sezaryen ile doğum yapıp anne olduğunu öğren- buzdan heykellerin içine organ konulmuş bir dim. Bu mutluluk başka hiçbir meslekte yoktur.” fotoğraf göstererek: “Buzlar eriyor ve geriye organ- diyerek konunun önemine dikkat çekti. lar kalıyor. Bir gün biz de eriyeceğiz ve geriye hiçbir şey kalmayacak.” dedi. Kutlu, organ bekle- Organ bulunamadığı için yeterince organ nakli yen akciğer hastalarının sadece günaydın demek yapamadıklarını ifade eden Demirbaş, organ için bile üç kere nefes almaları gerektiğini belirtti bağışlamak konusunda Türkiye’de yeterli kültü- ve sözlerini “Organlarınızı bağışlayın.” diyerek rün oluşmadığını belirterek, “Dünyada öldükten tamamladı. sonra en az organ bağışı yapan ülkelerden biri- Konferansta söz alan çocuk nefroloğu Prof. Dr. yiz. Yaşarken de organlarımızı; bir böbreğimizi Ahmet Nayır, böbrek naklinin öneminin yanın- veya karaciğerimizin bir kısmını yakınlarımıza da toplumumuzda böbrek hastalıklarını azalt- bağışlayabiliriz. Bunu yapmazsak ne oluyor bili- manın çarelerini bulmamız ve bunun bilincini yor musunuz? Her dört saatte bir, bir hastamızı oluşturmamız gerektiğini ifade etti. Bu konuda kaybediyoruz. Yani biz onlara kıyıyoruz. Neden? Türkiye’de yapılan hataların başında akraba evli- Çünkü onları kurtarabilecekken kurtaramıyoruz. liklerinin geldiğini kaydeden Nayır, “Ülkemizde Herkes bir gün organ nakline ihtiyaç duyabilir. akraba evliliği oranı hâlâ %20-25. Akraba evliliği Türkiye’de %10 oranında böbrek hastalığı var. ile bazı hastalıklar özellikle de böbrek hastalıkları Toplumun yaklaşık %10’u Hepatit B taşıyıcısı daha sık görülebiliyor. Anne baba sağlamken ve bu kişiler böbrek ve kara- ciğer nakli olmaya aday. çocuklarda %25 oranında böyle O hâlde kıymayalım ölümcül hastalıklar ortaya bu insanlara. çıkabiliyor. Organlarınızı Aramızda çok yaşarken genç arka- bağış- daşlar var. layın, Umarım onla- rın 34

bilgisi, bilinci topluma yayılır ve hataları azal- Organ bağışı;tabiliriz.” şeklinde konuştu. “Bir başka önemli •Sağlık Müdürlüklerinde,nokta ise anne karnında takiplerin iyi yapılması. •Hastanelerde,Çocukta hayati bir hastalık tespit edildiğinde bu, •Emniyet Müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında),aileye bildiriliyor ancak aile bebeğini aldırmayı •Organ nakli yapan merkezlerde,kabul etmiyor ve çocuk bu şekilde doğuyor. Bu •Organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb.da ailede büyük bir yıkım ve toplumda önemli kuruluşlarda yapılabilir.sorunların oluşmasına neden oluyor.Çocuklarımız yeterince su içmiyor ve yanlışbesleniyorlar. İyi bir şekilde dinlenmiyor, sporyapmıyorlar. Bunlar ileride böbrek hastalıklarınıdaha çok artıracak çünkü ileri yaşlardaki böbrekhastalıklarında biliyoruz ki hipertansiyon, damarsertliği ve özellikle diyabet çok önemli. Biz bun-lara toplumda dikkat etmezsek bu hastalıklarınsayısı ile birlikte organ bekleyen hasta sayısı daartacak. Organ bağışı çok doğru bir adım amabağışladığımız bedenin de sağlam olması lazım.Biz emanetimize iyi bakalım ki ileride başkalarınadeva olsun. Bu arada biz organımızı bağışlıyoruzdemekle bitmiyor iş, bunu vasiyetimiz olarakailemize bildirmemiz lazım.” dedi.Konferansın hemen ardından gerçekleştirilenorgan bağışı kampanyasında ilk organ bağışınıFMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti BaşkanıProf. Dr. Sıddık Yarman ile Mütevelli HeyetiÜyesi Cem Yurtbay yaptı. Kampanyada yaklaşık600 organ bağışı yapıldı.Bu projede görevli olan Işık Üniversitesi öğren-cileri, ünlülere ulaşarak projeye destek mesajıvermelerini istedi. Haluk Bilginer, İlhan Şeşen,Serra Yılmaz, Hüseyin Avni Danyal, BurhanŞeşen, Ata Demirer, Gürkan Uygun, Ayda Aksel,Ayşenil Şamlıoğlu, Serra Halis, Kemal Kuruçay,Ufuk Özkan, Serkan Çağrı, Resul Dindar, YelizAkkaya, Lemi Filozof, Abidin Yerebakan, MuratOkay, Gözde Okur, Ecem Üstündağ, Dr. HalitYerebakan ve birçok duyarlı ünlü, çektikleri vide-olar aracılığıyla organ bağışı çağrısı yaparak kam-panyaya destek verdiler. Bu çağrılardan oluşanvideo Organ Nakli Konferansı’na katılan yaklaşık500 izleyici tarafından büyük alkış aldı.Değerli Okurlar, 3-9 Kasım tarihleri, Organ Bağışıve Nakil Haftası’dır. Yukarıda yazılanların ışığın-da insanlık için bir hayat da siz bağışlayın, umu-dunu yitirenlerin umudu olun!Bu yazı, Işık Üniversitesinden gelen fotoğraf,bilgi ve bültenlerden yararlanılarak FYZYYayın Kurulu üyeleri tarafından derlenmiştir. 35

KKOOLLEEKSKSASİİĞYYLOOINKN OLMALI MI OLMAMALI MI? Dr. Murat KINIKOĞLU 1 00 kişilik bir sınıf düşünelim. Grip Geçtiğimiz yıllarda tüm dünyada görülen veİç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı olan birini içeri sokup tek tek her- İstanbul’u da etkileyen bir grip salgınında kesle tokalaştırsak... Yetmedi, gripli İnfluenza A (H3 N2) suşu etkili olmuştu. Aşı kişiden tek tek herkesin suratına hapşırma- üreticisi firmalar, bu salgına karşı hazırlıksız sını rica etsek... Amacımızı anladınız sanı- yakalandıklarını itiraf etmişlerdi. Ürettikleri yorum; 100 kişinin hepsi grip virüsü ile aşıda bu suşu tam olarak karşılayan anti- karşılaştığında acaba kaçı grip olur? korlar olmadığı için aşının koruyucu etkisi Tamamı mı, yoksa yarısı mı? yüzde 50 civarında kalmıştı. Bu şu demektir: Yaklaşık yüzde 10’u grip olur, yüzde 90’ı O yıl virüsle karşılaşan ve aşı olmayan 100 virüsle karşılaştığı hâlde grip olmaz çünkü kişinin 10’u hasta oldu, buna karşılık aşı bu 90 kişinin solunum yollarını döşeyen olan 100 kişinin 5’i aşıya rağmen hasta oldu. epitel hücrelerindeki alıcı moleküller, gene- FDA, basit bir gribin hayati risk oluşturacağı tik yapıları sayesinde o virüsün hücreye kadar düşkün ve yaşlı insanların, astımlı girmesine izin vermeyecek şekilde kodlan- ve kronik bronşitli hastaların, kalp hastala- mışlardır. Grip salgınlarında bazılarımızın rı, kronik böbrek hastaları, şeker hastalığı, salya sümük, ellerinde mendiller gezerken AIDS gibi kronik hastalığı olanların grip aşısı bazılarımızın ince gömlekle gezdikleri hâlde olmasında fayda olduğunu söylüyor. Ancak grip olmamalarının nedeni budur. Şunu da maalesef bu tavsiye halka “Tüm çocuklar ve ilave etmeliyiz ki bu korunma sadece o sene herkes aşı olursa iyi olur.” şeklinde yansıtı- dolaşımda olan grip suşu (cinsi) içindir, bir lıyor. sonraki sene ortaya çıkan değişik suş; bu Grip aşısı, yan etkisi hiç olmayan bir aşı sefer Ali’yi hasta ederken Veli rahat rahat değildir. Gribin hayati tehlikeye neden ola- ortalıkta gezebilir veya Ali tekrar hasta olup bileceği ağır bir kalp hastası için bu riski Veli ikinci kez Ali’yi sinir edebilir. Bu tama- göze alabiliriz ama sağlam insanların birkaç mıyla genetik kodlamanıza, daha doğrusu gün yatmamak için bu riski kabullenmelerini atalarınızdan birisinin çok uzun yıllar önce anlayamıyorum. o suşla karşılaşıp karşılaşmamasına bağlıdır. • Çocuklarınıza -doktoru özellik- Demek ki herkes illa grip olacak, her salgın- le önermedikçe- grip aşısı yaptırmayın. dan etkilenecek diye bir kural yok. Nitekim İçeriğindeki “Thimerosal” katkı maddesinin etrafınıza bakın, yılda birkaç kez gribal cıva içerdiğini ve yan etkilere neden olabile- enfeksiyon geçirenlerin yanında, yıllardır ceğini unutmayın. grip nedir bilmeyen pek çok insan görecek- • Aşının şişlik, kızarıklık ve ağrıya, siniz. Aşının koruyuculuğu ne kadardır? 36

nadiren de olsa bizzat kendisinin grip benzeri 37bir hastalığa yol açabileceğini bilin. Bu durum-da hırıltılı öksürük, gözde kızarma, ateş ve kasağrıları ortaya çıkar.• Aşı, yumurtaya alerjisi olanlarda ürtikerve *anaflaktik şoka neden olan alerjik reaksi-yonlar yapabilir.• Grip aşısının önemli komplikasyon-larından biri de Guillain-Barrè sendromudur.Sırt ağrısı, bacaklarda ileri derecede hâlsizlik veyürüyememe şikâyetleri ile başlar. Birkaç saatveya gün içinde ilerler, sinir sistemini etkilediğiiçin yutma güçlüğü ve nefes darlığına nedenolabilir.• Grip aşısına bağlı olarak ortaya çıkanzatürre bildirilmiştir.Geçirdiğiniz her gripten daha güçlü çıkarsınız.Bu yüzden yukarıda belirttiğim FDA’nın aşıolmasını önerdiği gruplardan birine girmiyor-sanız gripten korkmayın ve aşı olmayın. Gripvirüsü elektrik düğmesi ve kapı kolunda birkaçgün yaşayabilir. Enfekte kapı kolu ve elektrikdüğmelerinin üzerinde bir gün sonra bile yüzde33 oranında virüs saptanmıştır. Eve gelince,elinizi sabunla yıkamaya dikkat edin. Grip olur-sanız tavuk suyuna çorba, nane limon, ıhlamuriçin, bol bol sebze ve meyve yiyin. En önemlisi,istirahat edin, biraz tembellik yapıp gribin tadı-nı çıkarın. Her şekilde iyi olmak için bir hafta10 güne ihtiyacınız var, bu yüzden doktorunu-zu size antibiyotik vermesi için zorlamayın.*Anafilaksi: Aniden başlayan ve ölüme neden olabilen ciddi biralerjik reaksiyon

KOLEKSSAİYNOANT BAŞKA BİR SİNEMA HÂLÂ MÜMKÜN Leyla TARAKÇI S inemaya dair sanatsal içerikli haberle- Festival izleyicisi, ‘kapısı sokağa açılan’ sinema FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi rin yanı sıra sektörle ilgili haberleri de salonlarının 2000’lerin başından bugüne nasılTürk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni takip etmeye çalışan biri olarak, son yok olduğuna tanık oldu. “Sanat filmi” nitele- dönemde çok sık karşılaştığım bir projeyle ilgili meleriyle övüldüğü mü yoksa yerildiği mi belli düşüncelerimi paylaşmak istedim. 2013 yılının olmayan seçkin filmlerin, ancak bir ya da iki Ekim ayından beri İnternet’te, sosyal medyada hafta vizyonda kalabildiğini gördü. Bütçesi kısıtlı, ve sonrasında kısa süreli de olsa bazı televizyon az tanınmış yüzlerin başrolde olduğu “küçük” kanallarında tanıtımlarını izlediğimiz, alterna- filmleri; gösterişli ve her türlü teknik donanı- tif sinema izleyicisini oldukça heyecanlandıran, ma sahip “büyük” salonlarına layık görmeyen umutlandıran yepyeni bir projeden bahsediliyor: AVM’lerin sinema dünyasında hâkimiyetini ilan “BAŞKA SİNEMA”. ettiği zamanlarda yaşıyor bu festival izleyicisi. İşte tüm bu süreçte, Onur ÜNLÜ’nün bir film çekip, Projeden ilk olarak, bir İnternet sitesin- bu filmle ülkenin en prestijli festivallerinden de “Yönetmen Onur ÜNLÜ’nün son filminin ödüller alıp, sonrasında da filmini gösterime sok- ‘BAŞKA SİNEMA’ kapsamında gösterime gire- mamasını en iyi “festival izleyicisi” anlayabiliyor. ceği” başlığını gördüğümde haberdar oldum. Tam da bu noktada, bahsettiğim festival izleyicisi Bilindiği gibi Onur ÜNLÜ, “Sen Aydınlatırsın için ilaç gibi nitelendirilebilecek bir proje çıktı Geceyi” adlı son filmiyle 32. Uluslararası İstanbul karşımıza. Yaratıcı ve umut verici bir fikirle “yıl Film Festivali’nde “en iyi film” de dâhil olmak boyu festival” anlayışını projeleştiren “BAŞKA üzere birçok ödül almış ancak buna karşın fil- SİNEMA”nın ülkemiz sinema sektöründe hangi mini, bazı özel gösterimler dışında, seyirciyle ihtiyacı kapatacağını anlatmadan önce, “bağım- buluşturmayacağını söyleyerek sinemaseverleri sız” filmlere ve fikirlere nasıl ve niçin ihtiyaç şaşırtmıştı. Filmi, festivalde izleme şansı bulama- duyulduğundan biraz bahsetmek istiyorum. yan seyirciler de merakla bu “özel gösterim”leri bekler olmuştu. Bağımsız sinema filmlerinin müdavimleri, yıl boyunca dünya sinemasını ve özellikle bağımsız Peki, Onur ÜNLÜ neden böyle bir karar almıştı? filmlerin ya da sanat filmlerinin görücüye çık- Alternatif sinemayı ve sinemacıları takip eden tığı festivalleri yakından takip ederler. Ancak izleyiciler, yani namıdiğer “festival izleyicisi”, bizler, takip ettiğimiz yönetmenlerin filmlerini aslında bu sorunun cevabını çok iyi biliyor. görmek ya da ödüllü festival filmlerini izlemek 38

için yurt dışındaki sinemaseverler kadar, örneğin Türkiye’de benzeriAvrupalılar kadar, şanslı olamıyoruz. İstanbul olmayan bir sinemaizleyicisi üzerinden konuşacak olursak, senedesadece 1 ay ya da daha iyimser bir tahminle 6 deneyimihafta kadar; vizyondan bağımsız, sinema derdiy-le çekilmiş filmler görebiliyoruz. İstanbul FilmFestivali ve Film Ekimi dışında (“İF İstanbul” dabu organizasyonların arasına alınabilir ancak banagöre bu festival, son birkaç yılda seçkisine aldığıfilmlerle, bilet fiyatlarıyla ve filmleri göstermeyitercih ettiği salonlarla “bağımsız” olma niteliğinikaybetmiştir.) çok az festival filmi şehrimiz salon-larında kendine yer bulabiliyor. Dolayısıyla gişefilmlerinden, abartılı görsel efektlerden, Amerikanrüyası klişelerinden sıkılan ve nitelikli hikâyeleribeyazperdede görmek isteyen izleyici için, yıliçinde pek fazla alternatif kalmıyor.Dağıtıcı firmalar, sanat filmlerinin izlenmediğiniöne sürerek savunuyorlar kendilerini ve ekliyor-lar: Ülkemizde insanlar, temiz, rahat bir ortamdayemeklerini yiyip alışverişlerini yapmak, sonra-sında da keyifli, kafalarını boşaltacak ya da onlaragörsel bir şölen sunacak filmler izlemek istiyorlar.Hâl böyle olunca piyasaya, izleyicinin beklentisinive taleplerini karşılayan bir sinema anlayışı hâkimoluyor. Bu bakış açısı ülkemizde sinemanın gele-ceğine ve nasıl algılandığına dair bizlere çok rahatbir fikir verebilir.Ancak durum gerçekten böyle midir, bunu tar-tışmalıyız. Uzun süredir, İstanbul’da bağımsızsinema adına düzenlenen birçok etkinliği/festivalitakip eden biri olarak rahatlıkla söyleyebilirimki festival zamanlarında defalarca merdivenler-de, hatta hınca hınç dolu salonlarda ayakta filmizleyen insanlar gördüm. Tüm seansları doluolduğu için gece 24.00’daki ek seansta oturacakyer bulamayan insanlar ve bunun için “Nedendaha fazla ek seans koymuyorsunuz?” diyerek fes-tival direktörlerini azarlayan izleyiciler gördüm.Meselenin filmlerin az izlenmesiyle ilgili oldu- Onur Ünlü 39

SANAT yı amaçlayan BAŞKA SİNEMA, festival heyecanını tüm yıla yaymayı başarıyor. Böylece özellikle Hollywood ğunu düşünmüyorum. Çağımızın hastalığı “tüketim” yapımları ve popüler Türk filmleri arasında kaybolan furyasının sinemayı da ele geçirdiğini ve “biz, neyi, ne bağımsız filmler, uzun süre gösterimde kalarak hak kadar istersek o kadar tüketeceksiniz” anlayışıyla özgün ettikleri tanıtıma ve izleyici kitlesine ulaşma fırsatı da ve özgür sinemanın -ve sanatın- yavaş yavaş unuttu- bulabiliyor. Ayrıca yine ülkemizde pek az gösterim rulmak istendiğini düşünenlerdenim. Öyle olmasaydı şansı bulan kısa filmleri de yine bu proje kapsamında bugün, kapatılan sinema salonları, 20 TL’ye varan bilet izleme fırsatı bulabiliyoruz. fiyatları, sinemayla ilgisi olmayan uzun reklam araları ve tabii ki ‘alternatif filmleri nasıl izleyeceğiz?’ soruları Yaratıcı ekip, İnternet sitelerinde bu proje ile başardık- ve sorunlarıyla boğuşuyor olmazdık. larından bazılarını şöyle sıralıyorlar : “BAŞKA SİNEMA salonlarında doluluk ortalaması Bahsettiğim tüm bu sorunlar şehrimizin yeni, cesur Türkiye genelindeki salon doluluk ortalamalarının iki ve uzun soluklu sinema projelerine ne kadar ihtiyacı katını geçti. Beyoğlu Sineması’nın kapanma tehlikesinin olduğunun bir göstergesidir. Yazımın başında söyledi- önüne geçildi. Pera Sineması yenilenerek izleyicinin ğim gibi, “BAŞKA SİNEMA” projesini tesadüfen duy- zevkle film izlediği bir salona dönüştürüldü. 19’u yerli dum. Projenin içeriğini okuyunca, anladım ki yukarıda 74 bağımsız filmi izleyiciyle buluşturdu. “Sürpriz Film sıralanan sorunlar sadece sinema izleyicisinin kafasını Gecesi”nde Charlie Chaplin’in kayıp filmini dünyada meşgul etmiyormuş. Sanat adına güzel şeyler yapmak ilk kez seyirciyle buluşturdu. Proje, dünyanın en pres- isteyen ve bu yüzden kâr amacını ikinci planda tutan tijli sinema yayınlarından Variety’e “A New Distribution -en azından şimdilik-sinemaseverleri sınırlı sayıdaki Model Gives Turkey’s Film Fans Their Fill of Foreign festivale muhtaç olmaktan kurtarmayı amaçlayan ve Fare” başlığıyla haber oldu ve ayrıca Avrupa Konseyi bu yüzden “Bize her gün festival!” diyerek yola çıkan Eurimages Fonu desteği almaya uygun görüldü.” Kariyo&Ababay Vakfı ve M3 Film, içi boşaltılmaya çalı- şılan sinema kültürümüzü her şeye rağmen yaşatmaya Filmlerin en az bir ay vizyonda kaldığı, aynı salonda çalışıyor. her gün en az üç farklı filmin gösterildiği, 110 daki- kadan kısa olan filmler için ara verilmeyen bir sinema BAŞKA SİNEMA, 2013 yılında İstanbul’da 3 (Beyoğlu anlayışını yıl boyunca devam ettiren bu proje, sine- Sineması, Kadıköy Rexx Sineması ve Altunizade Capitol manın tekelleşmesini kaygıyla izleyen birçok sinema Sinema Salonları) ve Ankara’da 1 salonla (Büyülü Fener takipçisini heyecanlandırarak onları başka bir sinema- Kızılay) başladığı sinema yolculuğuna, Mayıs 2015 iti- nın hâlâ mümkün olduğuna inandırmış ve umutlan- barıyla 6 şehirdeki 16 sinema salonuyla devam etmek- dırmıştır. Kalıcı olması ve bu alandaki yeni projelerin tedir. Özellikle dünya festivallerinde yoğun ilgi gören öncüsü olarak anılması, sanırım tüm sinemaseverlerin bağımsız filmlerin yıl boyu art arda izlenebilmesine ola- ortak dileği olacaktır. nak sağlayan seçkileriyle ve esnek gösterim tarihleriyle izleyicileri rutin sinema deneyimlerinin dışına çıkarma-40

41

SPOR AKROBASİ Şenay KURT H ep karaya bağlı yaşadığımızdan havacılığın Formula-1’i “Red Bull Air Race”. FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi mıdır nedir, kendimi bir gökyüzün- Tabii F-1’deki gibi tüm pilotlar aynı anda de, bir de denizde özgür hissederim. yarışmıyor. Yani havada birbirini geçmeye Müdür Yardımcısı Sonsuz ufka bakmak ruhuma iyi geliyor. çalışan, sollayan, sağlayan, pist dışına atan Yaşamım boyunca gerçekleştirmek istedi- uçaklar yok. ğim hayaller arasında deniz ve hava ile ilgili Bu organizasyon ilk kez 2003 yılında, yarış- olanlar da var. Yunuslarla yüzerek deniz- lara adını veren “Red Bull”un sponsorluğun- deki hayalimi yıllar önce gerçekleştirdim. da düzenlenmiş. Hâlâ da öyle devam ediyor. Gökyüzündeki hayalimin gerçekleşmesinin Mottosu nedeniyle mi sponsor oldu, yoksa ise mümkünü yok. Bir gösteri uçuşu sıra- sponsor olduğu için mi bu slogan bulundu sında Türk yıldızlarından birinin arkasında bilemem ama 12 yıldır “kanatlandırdığı” bir oturmama kim izin verir ki? gerçek. Denge, koordinasyon, kıvraklık... Heyecan, Dünyanın en hızlı ve heyecan verici motor macera, tutku... Tehlike, çılgınlık ve belki sporunun kahramanları da dünyanın en biraz da delilik... İşte akrobasi... özel ve en sıra dışı pilotları. Pilotlar, yük- Genellikle ip veya tel üzerinde yapılsa da sek hız, alçak irtifa ve olağanüstü manevra bisiklet, motosiklet ve hatta at üstünde de kabiliyetinden oluşan üçlü kombinasyona gerçekleştirilen, vücut kontrolüne dayalı bir dayalı sınır tanımaz performanslar sergiliyor- gösteri sanatı olarak tanımlanıyor akrobasi. lar. Tehlikeyle dalga geçerek, yer çekimini Gösteri sanatı olmakla da kalmıyor, günü- hiçe sayarak, ani hızlanmalarda, dalışlarda, müzde artık spor olarak da kabul ediliyor. manevralarda kendi ağırlıklarının neredeyse Yerdekini ağzımız açık, hayranlıkla ve bir 10 katına eşit maruz kaldıkları G-kuvvetine o kadar da endişeyle izlerken bu işin bir güç gösterisi yapıyorlar. de havada yapılanı var; aerobasi yani hava Ustalar sınıfı kategorisinde yer alan 14 pilot, akrobasisi. yıl boyunca dünyanın farklı noktalarında Müthiş bir hız, ani ve keskin manevralar, gerçekleştirilen toplam 8 yarış sonunda taklalar ve dalışlar gibi sıra dışı hareketlerle “dünya şampiyonu” olabilmek için mücadele yapılan çılgın uçuşlar... ediyor. Aerobasi, Uluslararası Havacılık Federasyonu Pilotlar, yarış takviminde belirlenen yerler- (FAI) tarafından belirlenen 17 spor branşın- deki hava koşullarıyla da mücadele etmek dan biri... zorunda kalabiliyorlar. Bu nedenle yarışların Aerobasi yarışlarının en popüleri, bana göre birbirine hiç benzememesi hava yarışlarını daha heyecanlı ve özel kılıyor. 42

Yarışlar, özel olarak tasarlanan, yaklaşık 5 kadar bir alternatifiniz daha var: Dünya Hava Siz hiç g kuvvetini hissettiniz mi?km uzunluğundaki pistlerde gerçekleşiyor. Oyunları (World Air Games). İlki 1997 yılın-Pisti belirgin hâle getiren, koni şeklindeki da Türkiye’de gerçekleştirilen, 1-12 Aralıkşişme kuleler. Aralıklarla ve karşılıklı dizilen 2015 tarihleri arasında Dubai’de 5. kezkuleler, parkurun kapılarını oluşturuyor. düzenlenecek oyunlarda, paraşütle atlama-Hızları saatte 370 km’ye ulaşan uçakların dan akrobasiye kadar birçok branşı izlemeuçuş yüksekliği, 15-25 m arası değişirken olanağınız olacak.kulelerin yüksekliği de 2014’ten itibaren Üstelik izlemenin riski de yok. Gerçi herke-20 metreden 25 metreye çıkartılmış. Şişme sin şu meşhur g-kuvveti deneyimini bir kezkuleler de özel tasarlanmış; temas edildiği bile olsa yaşaması gerekir diye düşünüyo-anda patlayacak kadar narin ancak kuvvetli rum...fırtınalara dayanacak kadar da sağlam. Belki bir “roller coaster”da, belki de bir yarışAmaç; parkuru en hızlı ve en az hatayla otomobilinin direksiyonunda...tamamlamak. Yarışlar, beş bölümden oluşu-yor: antrenman, sıralama turu, birinci tur,ikinci tur ve final. Antrenman yarıştan ikigün, sıralama turu ise yarıştan bir gün önceyapılıyor. Yarış günü birinci tur sonunda 14pilotun yarısı eleniyor, elenenlerin en hızlısışanslı kaybeden olarak ilk yediye giren pilot-larla birlikte ikinci tura yükseliyor. Bu turuilk dört sırada bitirenler ise finalde yarışmahakkını elde ediyor. Final turunu kazanan, oyarışın galibi oluyor.Yıl boyunca yapılan 8 etapta en çok puantoplayan pilot “dünya şampiyonluğu” unva-nını alıyor.Profesyonel sporcular, belli bir yaşa geldik-lerinde emekli olurlar. Örneğin, sahalarda40 yaşında bir futbolcu görmek neredeyseimkânsızdır. 50 yaşında, sporda aktif olansporcu göremezsiniz çünkü spora çocukyaşta başlanır, 20’li yaşlarda formun zirve-sine ulaşılır, 30’lu yaşların başı ise en dene-yimli olunan yıllardır. Ama söz konusu havayarışlarıysa durum tam tersi, aerobasiye baş-lama yaşı zaten 20’den sonra... Dolayısıylapilotların yaş ortalaması 47.E tabii dünyanın en iyileri arasında yeralmak, ustalar sınıfına girmek için deneyimgerek, bu da yıllar demek!Red Bull Air Race’in en başarılı ismi 51yaşındaki İngiliz Pilot Paul Bonhomme. İkidünya şampiyonluğu, iki ikincilik ve birüçüncülük elde eden Bonhomme, bu yıl daipi göğüslemeye çok yakın. Genel klasmandaen yakın rakibinin 12 puan önünde bulunanBonhomme, üçüncü şampiyonluğunu res-men ilan etmek için 17-18 Ekim tarihlerindeuçulacak olan Las Vegas etabını bekliyor.Ben de...Bu nefes kesici yarışları bugüne dek izle-mediyseniz, sezonun son yarışında televiz-yonun karşısında yerinizi almanızı öneri-rim. Bunu da yakalayamazsanız yeni sezona 43

TARİHTENSAYFALAR Burası Dingo’nun Ahırı mı? Dr. Arif AKDENİZ Ö ğrencilik yaşamı boyunca bu sözü duymayan Sarı boyalı atlı tramvaylar, genellikle iki at tarafından FMV Özel Işık Lisesi ya da bu sözle azarlanmayan kişi yok gibidir. çekilmiş, yokuş yerlerde ise arabalara, yedek olarak ikiTürkçe-Sosyal Bilimler Bölüm Başkanı Hepimiz öğrencilik yıllarımızda birkaç defa at daha bağlanmıştır. Bu nedenle, yokuş başlarında bu bu sözü duyduk. Ama anın heyecanı içinde, içinde yedek atlar için küçük ahırlar yaptırılmıştı. Bu ahırlar- gizlediği gerçeklerin farkına varmadan hatta üzerin- dan biri de bugün Taksim alanının batı kısmındaki su- de çok fazla düşünmeden unuttuk gitti. Oysa bu gibi lar idaresi maksemi ile Fransız Konsolosluğu arasında atasözü ve deyimler, yaşanmış şeyleri de anlatırlar bulunan ve şimdi tramvay deposu olarak kullanılan bir bize. ahırdı. Atların Taksim’de düzlüğe çıktıktan sonra ahı- ra alınarak dinlendirildiği ve bir önceki seferden kalan “Dingo’nun Ahırı” ne anlatır bize? Nasıl bir gerçeklik dinlenmiş atların Azapkapı’ya indirildiği bu mekânı, saklar içinde? Devrinin en üstün toplu taşıma aracı yani ahırı Dingo isimli bir Rum vatandaş işletiyordu. olan tramvaylar, İngiltere’de madenlerde kömür taşı- ma işlerinde kullanılan bir nakil aracından örnek alı- Atlı tramvayların yoğun olarak çalışması sebebiyle gün narak keşfedildi. Yer üstünde ise ilk kez 1832 yılında boyunca buraya bir sürü at girip çıkıyordu ve belirli New York şehrinde çalışmaya başladı. Daha sonra onu saatleri yoktu. Bundan dolayı bu ahırda her zaman bir 1854 yılında Paris, 1860 yılında Londra ve 1868 yılın- kalabalık, düzensizlik ve keşmekeşlik egemendi. İşte da Viyana ve Sofya da kurulan atlı tramvay şirketleri günümüzde kaynağını bilmeden sıklıkla kullandığımız izledi. “Burası Dingo’nun ahırı mı? Giren çıkan belli değil!” sözü rivayetlere göre kaynağını buradan almıştır. De- Atlı tramvayın bulunuşundan yaklaşık 40 yıl son- yim, 1914 yılında atlı tramvayların kalkıp yerlerini ra,1869 yılında, Osmanlı’da ilk kez İstanbul’da elektrikli tramvaylara bırakmasından ve Dingo’nun Konstantin Karapano Efendi ilk atlı tramvay hattı ahırının işlevsizlikten kapanmasından sonra dilimize için izin almıştı. Hazırlık çalışmalarının tamamlan- girip yerleşmiştir. masından sonra, 1872 yılının 3 Eylül günü, Topha- ne Meydanı’nda İstanbul’un ileri gelen kişilerinin Kaynaklar: de bulunduğu kalabalık bir topluluk, o güne kadar İstanbul’da hiç görmedikleri bir taşıtın etrafını sar- 1- İstanbul’da Tramvay Tramvayların Tarihi, Fehime Tunalı Çalışkan- Zikrullah Kırmızı, mışlardı. İstanbul tarihinde yeni bir çığır açan ilk atlı İst. 1998 tramvay, Azapkapı-Ortaköy hattının açılış töreni ile 2- İstanbul’un Atlı Ve elektrikli Tramvayları, Prof.Dr. Vahdettin Engin, İTO yayını, İst. İstanbul’da hizmete başladı. Bu atlı tramvaylar saye- 2011 sinde artık İstanbullunun ayağı yerden kesiliyor, o 3- http://www.iett.gov.tr/tr/main/pages/troleybus/30 güne kadar sadece zenginlerin binebildiği tahtırevan- 4- http://anadoluraylisistemler.org/tr/announcementDetail/tramvayin-tarihcesi/186 lara, küheylanların çektiği tenteli arabalara, kupalara 5- http://www.internethaber.com/dingonun-ahiri-ne-demek-171582h.htm ve faytona binemeyen orta hâlli ya da yoksul halk, 6- http://www.sabah.com.tr/yazarlar/ay/2013/05/16/iste-dingonun-ahiri nispeten ucuz bir taşıta ilk defa binme şansına kavu- 7- http://liberteryen.org/2011/09/dersaadetin-istanbul-atli-tramvaylari/ şuyordu. 8- http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/139629/Dingo_nun_Ahiri.html# 9- http://ackuzu.com/dingonun-ahirindan-gunumuze-kalanlar/ 10- http://blog.milliyet.com.tr/burasi-dingo-nun-ahiri-mi--giren-cikan-belli-degil-sozu- nerden-geliyor/Blog/?BlogNo=226815 11- http://www.bilgisayarbilisim.net/ansiklopedi-f57/dingonun-ahiri-deyimi-nereden- geliyor-t67249.html 12- http://www.bilgidostum.com/2014/01/10/dingonun-ahiri-sozu-nereden-gelmektedir/ 13- TRAMVAY VE TARİHİ RAYLI SİSTEMLER, Prof. Dr. Ural Akbulut, ODTÜ Kimya Bölümü 44




Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook