Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore hayatsağlık dergisi Sayı 7

hayatsağlık dergisi Sayı 7

Published by Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı, 2019-09-23 08:45:44

Description: hayatsağlık dergisi Sayı 7 Nisan 2012

Search

Read the Text Version

Gladyatör Dövüşleri: Kitle Seyirlik Sporların İlki Altay Ünaltay Batı dünyasının birçok açıdan babası sayılan yal devresi geçmiştir. Seneca’nın iyi bir trajedi ya- Roma, miladi 1. yüzyılda krizler yaşamakta- zarı olduğuna şaşırmamalı. Roma bunama çağına dır. Devlet bir yandan kendi askeri ve siyasi gücü- gelmiştir. Her yerde çürüme hüküm sürmekte, nün zirvesine varmış, öte yandan da yavaş yavaş despotluğun önüne geçilememektedir. Siyasal ve içinden çürümeye başlamıştır. toplumsal konularda Seneca umut kırgınlığını ve kötümserliği yansıtmaktadır. Sorun ideal bir hü- Devlet kurmak ve idare etmek, o zamana dek kümetin olup olamayacağı değil, despotun kim insanın en üstün meziyetlerini ortaya koyan bir olacağıdır. Bir despota bağlı kalmak bile halka çaba olarak görülmüşse de, bu yaygın siyasi inanç dayanmaktan ehvendir; çünkü insanların büyük yerini umutsuzluğa terk etmeye başlamıştır. Ku- çoğunluğu öyle hain ve çürüktür ki, bir tirandan rulabilecek devletlerin belki de en görkemlisi bile insafsız olabilmektedirler. kurulmuş, Roma imparatorluk çağına girmiştir. Ancak bütün bu yapılanlar insana arzulanan dün- Bu dönemde Roma bu çürümeye karşı ‘me- yayı getirmemiş, toplum ve devlet kurumları yoz- deni’ bir çare arar. Bir şey olmalı, ona bağlan- laşmaya başlamıştır. mak, onu düşünmek, kendini onunla birlikte saymak bu çürümüşlük ve rezillik içinde insana Cicero, Scipio’nun rüyasında ‘cenneti’, üs- o eski doğruluk, dürüstlük ve cesareti hatırlat- tün başarı göstermiş devlet adamlarına özgü bir malıdır. Yüzlerce yıl sonra Avusturyalı psikolog ödül olarak gördüğünü nakleder. Oysa İmparator Victor Frankl’ın meslektaş ve hemşerisi Sigmund Marcus Aurelius makamına yorgun bir bağlılık Freud’un hazcı psikolojisine karşı çıkarak tespit duymakta ve mutluluğu başka bir dünyada ara- edeceği gibi, insan için ‘hayatın anlamı’ su ve maktadır. Roma’nın uğradığı hayal kırıklığı müt- ekmekten daha değerlidir ve bu temel nosyona hiştir. Yüzyıllardır uğruna mücadele edilen dünya kopmaz bağlarla bağlı erdemin değerleri insanın devleti despotluğa dönüşmüştür. Siyasi ıslahatla hamuruna öylesine kazınmıştır ki, insan kendini bu işin içinden sıyrılmanın da imkânı yoktur. ne kadar alçaltırsa alçaltsın onları kendinden ta- mamen silemez. Onlar yok oldukça dayanılmaz Bir yüzyıl öncesine dönersek karşımıza filo- bir susuzluk duygusu gibi onlara ihtiyaç hisseder. zof ve devlet adamı Seneca çıkar. Umutsuzluk onu da sarmış, Neron’un bakanı Seneca için ha- 52 hayatsağlık

Roma uygarlık olarak çürüdükçe gladyatör dö- kapılarından içeri bu şeytanlar giremez. Bir vüşleri zirveye çıkar. gladyatörü ‘şike’ ile yenilmeye razı edemezsiniz. Ölmüş adam parayı ne yapsın? Kaldı ki, ölünce M.S. 70’de imparator Vespasian Roma’nın kendilerine miras bırakacağı bir ailesi de yoktur dev amfiteatrı olan Colosseum’u yaptırmaya baş- ki onları düşünsün. Aynı sebeple onu ölümle ya lar. Modern stadyumların Antik çağdaki bu ön- da başka bir şeyle tehdit de edemez, ‘er meydanı- cüsü 80 yılında açılır. 87 000 seyirciyi ağırlayacak na’ çıktığında var gücüyle dövüşmek ve dürüst- tribünleri ile modern çağdaki birçok stadyumdan çe yeteneklerini sergilemekten alıkoyamazsınız: bile daha büyüktür. Dahası amfiteatra bağlanan Gladyatör dürüst ve cesurdur, çünkü öyle olmak bir su kemeri sistemi istendiğinde orta sahayı zorundadır. Ve Roma uygarlığı erdemlerini kay- kısa sürede su ile doldurarak deniz savaşlarının bettikçe her gün Colosseum’da doğruluk, dürüst- sergilendiği ve su sporları müsabakalarının yapıl- lük ve cesaret tanrılarına yeni insan kurbanlar su- dığı bir havuz haline de getirebilir. Bu, bugünün narak erdemi kutsar. Çoğu Romalı dahi olmayan stadyumlarında dahi görülmeyen bir teknoloji- savaş esirleri ve kölelerden derlenen gladyatörler dir. her gün arenalarda Roma erdemlerini sergilemek uğruna kanlı bir oyuna katılır ve ‘munus’u (Glad- Colosseum kısa sürede eskiden beri münferit yatör töresi) bozmamak uğruna acımadan öldü- olarak ve tüm imparatorluğa yayılmış olarak yapı- rür; aman dilemeden can verir. lan gladyatör dövüşlerinin merkezi ve şampiyon- lar şampiyonlarının karşılaşma arenası olur. MS. Gladyatör dövüşlerini başlatan şu söz ne ka- 107’de imparator Trajan 123 gün süren kutlama- dar manidardır: “Ölüme gidecek olanlar seni se- larda Colosseuma’a 11 000 vahşi hayvan ve 10 lamlar Sezar!” Ve heyecan yenilen ama ölmeyen 000 gladyatör sevk eder. Hayvanlar hayvanlara, rakip yere serildiğinde zirveye varır. Galip başını insanlar hayvanlara, hayvanlar insanlara parçalat- kaldırarak tribünlere ve imparatorla maiyetinin tırılır; insanlar birbirlerini öldürür. oturduğu şeref tribününe bakar. Tribünlerde eller yumruk yapılır ve başparmak açılır. Yukarı İhanet, rüşvet, her değerin alınıp satılması başparmak “yaşat” demektir, aşağı başparmak ikliminde gladyatör dövüşlerinin yapıldığı Co- losseum adeta kutsal bir mabettir; çünkü onun hayatsağlık 53

“öldür”. Galip tribünlerin isteğine uyar; rakibini kitlelerin dikkatini çeker mi bilemeyiz. Ama çö- sağ bırakır ya da son darbeyi indirir. küş durmayıp devam ederse, zaten kendileri de giderek rüşvet, şike ve aldatmaca batağına gö- Erdem, onun yeni koruyucusu Kilise gelene mülme belirtileri veren bugünün kitle seyirlik kadar Colosseum’un kanlı meydanına sığınır ve sporları, kitlelerin anlam ve erdem açlığını do- bekler. İsa’nın mesajı gelince gladyatörlük gerek- yurmaya yetmeyeceklerdir. O zaman kimi üto- siz bir kurum haline gelir ve tarihten silinir. pik Hollywood filmlerinin haberciliğini yaptığı ‘high tech’ gladyatör dövüşlerinin ortaya çıkışını Bugünün kitle seyirlik sporları ve onlara ada- bekleyebiliriz. Katılımcıların “ölümümden kimse nan modern arenalara gelince.. Onların hepsi sorumlu değildir” şeklinde birer belge imzalaya- antik çağ gladyatör arenasının soluk bir kopya- rak katıldığı, ya da ‘modern köleler’ olan hapis- sıdır. Hiçbirisi o heyecanı veremez; hiçbirisi za- hane mahkûmlarının özgürlüklerini elde etmek man zaman haklarında çıkan ‘şike’ iddialarından için gönüllü oldukları kanlı dövüşler, yarışlar tamamen temizlenemez. Buna rağmen, modern TV’lerden naklen yayınlanacak, kazananlar ser- çağ toplumları çöktükçe bu ‘gösteriler’ kalabalık vet ve şöhrete boğulacak, bu yayınların astrono- taraftar toplulukları toplamaya devam edecekler; mik reklam gelirleri için TV kanalları birbirine insan fıtratının açlık duyduğu anlam ve erdemi girecek; antik çağda arenadaki seyircilerin ‘baş- arayan, ama onları yanlış yerde arayan taraftarla- parmak yukarı’ ya da ‘başparmak aşağı’ işaretiyle rın taşkınlıklarının önüne geçilemeyecektir. verdikleri ‘öldür’ ya da ‘yaşat’ kararları için TV kumandalarına iki düğme eklenecektir. Modern çağdaki anlamsızlık, ahlaki çöküş ve çürümenin önüne geçecek bir ilahi çağrı yeniden Erdem erdemsizlikte, anlam anlamsızlıkta aranacaktır. Kaynakça 1. Ünaltay AA. Doğuda ve Batıda Din ve Dev¬let İlişkileri. İstanbul: Endülüs Yay, 1990. 2. Frankl VE. İnsanın Anlam Arayışı. İstanbul: Öte- ki Yay, 2007. 3. CTCWeb Editors, The Roman Gladiator. http:// ablemedia.com/ctcweb/consortium/gladiators. html 4. Encyclopedia Romana, Gladiator, U. Chicago. http://penelope.uchicago.edu/~grout/encyclo- paedia_romana/gladiators/gladiators.html 5. Archaeopedia, Colosseum, U. Stanford. http:// traumwerk.stanford.edu:3455/94/327 6. Lyes CJ, Roman Architecture from Augustus to Hadrian; http://www.anistor.gr/english/en- back/CJLyes_Colosseum.pdf 54 hayatsağlık

hayatsağlık 55

Endüstriyel Futbola Karşı Taraftar Grupları Tek Yumruk - Vamos Bien - Çarşı Erdal Bayraktar Tribünlere çıkmadan önce… dir. Öyle ki takımlar arasındaki mücadele çoğu Bir spor dalı düşünün ki onlarca yıl mil- zaman çim sahaların ötesinde sokaklarda, ama yarlarca insan tarafından takip edilsin. Bir spor daha da yoğun olarak çim sahalara sesin en rahat düşünün ki muazzam bir ekonomi yaratsın. Bir duyurulabildiği ‘tribünlerde’ ortaya çıkmaktadır. spor düşünün ki hem egemenlerin egemenlikle- rini yeniden üretmeye yarasın hem de egemen Çoğu spor kulübü, destekçilerinin geldikleri sisteme karşı büyük bir muhalefet potansiyelini ekonomik sınıf ile birebir ilişki içindedir. Bu ilişki içerisinde barındırsın. sınıf temelli kurulabileceği gibi, din temelli, tarih- sel temelli ya da etnik temelli de kurulabilmekte- Bugünkü anlamıyla, İngiltere’de 19. yüzyılda dir. Tüzel kişilik olan bu spor kulüpleri ile kitleler ortaya çıkan bir sporun, tüm dünyada milyarlar- arasındaki gönül bağı, kitlelere kendi benliklerini ca insan tarafından takip edileceğini, birbirinden bu kulüplerin tüzel kişilikleri üzerinden açıklama farklı kitlelerin gönüllü birlikteliklerini ortaya çı- imkânı da verir. Katolikler ve Protestanlar ara- kartacağını, astronomik rakamların döndüğü bir sındaki mücadele, Katalanlar ve İspanyollar ara- ekonomiyi yaratacağını ve şehirlerin kimliklerini sındaki mücadele, işçiler ve zenginler arasındaki etkileyeceğini tahayyül etmek bu sporun ilk sev- mücadele, sağcılar ve solcular arasındaki müca- dalıları için oldukça şaşırtıcı olurdu. dele kendisini spor kulüpleri aracılığı ile yeşil sa- halarda gösterir ya da gösterdiği sanılır. Ulaştığı Zaman içerisinde değişen, ama temel kuralla- coğrafyalardaki kültürle, siyasetle, ekonomiyle rını koruyan bu oyun, 11’er kişilik iki takımın 90 etkileşim içerisine girmiş olan bu spor, toplumsal dakika boyunca bir futbol topunu kurallar dâhi- olgu ve olaylarla da bir bağ kurmuştur.1 Kitlelerin linde rakip takımın kalesine sokma mücadeleleri kendi destekledikleri kulüplerin galibiyeti çoğu çerçevesinde şekillenir. Takımların bu mücade- zaman basit bir spor müsabakasındaki galibiyet- leleri sadece oyunun oynandığı ‘futbol sahası’ ten çok daha ötede, rakip kulübün temsil ettiği sınırlarında kalmaz. Pek çok takım; kendi kurul- kitlelere karşı kazanılmış bir zafer anlamını taşır. dukları kentle, taraftarlarının sosyo-ekonomik durumuyla ya da yine taraftarlarınca yüklenmiş İnsanların gönüllü birliktelikleri ile oluşturu- politik bir anlamlılık ile yakın ilişki içerisinde- lan taraftar gruplarının, zaman içerisinde kulüp- 56 hayatsağlık

leri ile kurdukları ve en önemlisi spor ile kurduk- şekilde göstermektedirler. Livorno futbol ları ilişki düzeyinde bir değişim yaşanmıştır. Ka- Yaptığım bu çalışmanın okuyucu tarafından, takımının taraftar pitalizmin içerisinde bir meta şeklinde üretilen grubu BAL’ın ‘futbol’, kapitalist sistemin yeniden üretimi için sınırlı bir çalışma ve daha büyük bir çalışmaya (Brigate Autonome bir ideolojik aygıt olarak kurgulanmış ve tüketim, giriş için bir taslak olarak görülmesi gerekir. Al- Livornesi-Livorno başarı gibi kavramların yanında sürekli olarak ırk- ternatif-muhalif taraftar gruplarının neye göre ve Otonom Tugayları) çılık, cinsiyetçilik, sömürü kavramlarını da gün- kime göre alternatif veya muhalif olduklarını, en- tribün gösterisi celleyerek yeniden üretmiştir. Popüler kültürün düstriyel spora karşı duruşlarını ve onları bu ko- ve tüketim çılgınlığının, gerek görsel gerek işitsel numa çeken hisleri bu kısa çalışmada değerlen- Alman futbol basın yoluyla yaygınlaştığı bu yeni dönemde, ‘bel- dirmeye çalışacağım. Elbette çalışmanın ve za- takımlarından li bir ortaklık’ üzerinden kurulan ya da en azından manın sınırlılığı sebebiyle bu taraftar gruplarının St. Pauli, faşizm ‘yensen de yenilsen de taraftarın senle’ sloganları hepsine erişme imkânım olmadığını hatırlatmak ve ırkçılık karşıtı ile başarıdan ziyade ‘takımdaşlık’ vurgusu yapan isterim. Avrupa’dan ve Türkiye’den çeşitli örnek- sol söylemleri ile taraftar gruplarının yerini, sürekli sportif başarı lere de kısaca değinmekle beraber çalışmanın ana ön plana çıkan bir isteyen ve bunu ne pahasına olursa olsun talep eksenini Türkiye’deki üç büyük İstanbul kulübü taraftar grubuna eden, sürekli en iyi en pahalı transferleri isteyen, üzerinden (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray) sahip en büyük stadyumları ve en pahalı sponsorlukları ilerleteceğim. Seçilen kulüplerin seçilen taraftar isteyen, kısacası tuttukları takımları tüketim top- gruplarını (Çarşı, Vamos Bien, Tek Yumruk) ne- lumunun güçlü birer tüketicisi konumunda gör- den seçtiğimi ve bu kulüplerin bakış açılarında mek isteyen taraftar grupları almış ya da mevcut endüstriyel spor algısını, buna yönelik takındık- taraftar grupları bu yönde şekillenmişlerdi.Daha ları tavrı ele almaya çalışacağım. Son olarak ise sonra da değineceğimiz endüstriyel spor, sadece taraftar gruplarının, endüstriyel spor (özel anla- taraftarları yabancılaştırmakla kalmamış, yeni mıyla endüstriyel futbol) karşısındaki geliştirdik- ekonomiler yaratırken yeni sömürü alanlarını da leri konumlarının yeni bir mücadele alanı olarak geliştirmiş ve en önemlisi ‘taraftarlık’ kültürünü analizini yapmaya çalışacağım. tüketici bir rol biçerek yeniden yorumlamaya çalışmış, taraftarlığın en önemli gösteri alanların- Kitle denetimi için araçsallaştırılan futbol dan biri olan tribünleri ve o tribünlerin sahiple- Kültür, bir toplumun egemen sınıfının, ege- rini görünüşte ayrışmış gözükse de özünde tek menliklerini toplumsal bir meşruiyet tabanında tipleştirmiş ve başta ırkçı söylemler olmak üzere, yeniden üretmelerinin yegâne aracıdır. Kültür cinsiyetçi, ayrımcı söylemlerin üretildiği toplu- luklar haline getirmiştir. Bu duruma karşı çıkış tribünlerde çok hâkim olmamakla beraber her geçen gün daha da bü- yük bir potansiyelle artmaya devam etmektedir. Değişen toplumsal dinamikler, muhalefet un- surlarının kurgulanmasında da değişimi zorunlu kılmaktadır. Sistemin çoğu söyleminin kitleler nezdinde yeniden üretildiği futbol üzerinden muhalefet yollarını geliştirmek, günümüz dün- yasında yine sistem karşıtı söylemlerin kitlelerle buluşması için etkin bir yol olacaktır. Bu muhale- fet yöntemini izleyen ve endüstriyel spora, başta futbol olmak üzere tüm sporların bu sürece ev- rilmesine karşı çıkan taraftar grupları farklı renk- lerde de olsa kendilerini tribünde daha güçlü bir hayatsağlık 57

Tekel işçileri ile aracılığı ile insan bilinçli ya da bilinçsiz olarak Oyun, içerisinde bulunulan toplumsal koşul- dayanışma pankartı kendi yaşamını yeniden üretmenin ‘yolunu’ gö- lardan kısa bir süreliğine uzaklaşma ve var olan rür. Egemen sınıf tarafından hazırlanmış bu yol, gerçeklik dışında farklı bir kurgulama süreci (Şükrü Saraçoğlu o yol üstündekilerin kültürüdür.2 olarak tanımlanabilir.5 Bu gerçeklik, kişinin içe- Stadı – 2010) risinde yaşadığı ve kişiyi tüm iktidar ilişkileriy- Kapitalizmin işleyişindeki temel unsur olan le sürekli sarmalayan gerçekliktir. Bu gerçeklik ‘artı değer’, emek sınıfının üretim araçlarının mül- iktidarın denetimi altında oluşturulan gerçeklik kiyetini elinde bulunduran sermaye sınıfı tarafın- olduğu gibi, oyun bu denetimin dışına doğru dan sömürülmesi ile elde edilir. Bu sömürünün kaçıştır. Kapitalizmin, piyasa ilişkileri içerisine izlediği yol, emek sınıfının, ihtiyaçtan bağımsız soktuğu bir oyun ise sistemin denetimini düşün- olarak ürettikleri metaların, piyasada değişim de- sel ve bedensel olarak yeniden kurgulama aracı ğeri üzerinden tüketime konu olması ile şekille- şeklinde tasarlanır. nir. Tüm kapitalist ilişkilerin varlığı bu döngüde şekillenir ve döngünün canlı tutulması, yeniden Zamanla kazandığı kitleselleşme, futbolu üretilmesi için kapitalist sistemin kültürü, ‘popü- dünyanın en popüler oyunu haline getirmiştir. ler kültür’ üretilir. Kitle kültürü olarak da tanım- Bu süreç boyunca yaşanan evrimleşmenin, top- layabileceğimiz popüler kültür en basit tanımıyla lumsal güç ilişkilerinin, özellikle de egemen sınıf pazar için üretim yapan endüstriyel yapı çevre- ideolojisinin dışında kurgulanması mümkün de- sinde oluşturulan maddi yaşamı gerçekleştir- ğildir.6 Egemen sınıf ideolojisi olan kapitalizmin me ve bu gerçekleştirmeyi sağlayan materyal ve yeniden üretiminin sürekliliğini sağlayan bir araç düşünsel biçimdir.3 Bu kültürün varlığı, sömürü olarak futbol, popüler kültür içerisinde kendisi- ilişkilerinin sürekliliğine, artı değerin sömürül- ne yer bulur. Kapitalist sistemin tüm çelişkileri mesine ve tüketici kitlenin artarak devamlılığına ve eşitsizlikleri için de bir meşrulaştırma işlevi bağlıdır. Tüketici kitlesinin artışı ve pazarın can- görür. Emekçilerin ‘boş zaman oyunu’ olmanın lılığı için üretilen planlı bir kültür söz konusudur. ötesine geçen ve endüstrileşen, kitleselleştikçe sermaye için daha da kârlı bir spor olan futbol, Emek sınıfının bir boş zaman eğlencesi ola- iktidar ilişkilerinin üretilmesinde ve iktidarın rak kurguladığı futbolun, popüler kültürün çok hegemonyasının sürdürülebilir kılınmasında da önemli bir unsuru haline gelmesi, küresel düzey- önemli bir konuma erişir.7 Bu sürdürülebilir kı- de oluşturduğu sektörün 200 milyar dolarlık ciro lınma, sınıf farklarını gizleyip post-modern bir elde etmesi4, büyük sermaye gruplarının spon- kimlik oluşturduğu gibi perde altında cinsiyet- sorluğunda küresel organizasyonların düzenlen- çi, ırkçı, sömürü ilişkilerini güçlendiren ve sınıfı mesi, milyonlarca insanın bu sektörde – küçük bölen uygulamaları, söylemleri de beraberinde bir azınlık dışında neredeyse tamamının – acıma- getirir. sızca sömürülmesi ve futbolun endüstrileşmesi, kapitalizmin yarattığı süreçten bağımsız bir so- Egemen düzenin araçsallaştırdığı futbol saye- nuç değildir. Futbol her şeyden önce ilk kurgu- sinde, futbol kulüplerinin taraftarlığı üzerinden landığında sadece bir oyundu, daha sonrasında yaratılan kimliklere aidiyet duygusuyla bağlı olan ise kapitalist bir seyirde evrimleşen bir oyun du- kitleler öfkelerini, öfkelerinin temel kaynağı olan rumuna geldi. kapitalist ilişkilere yöneltmek yerine birbirlerine yöneltirlerken, egemen düzen varlığını korumak, sürdürmek ve geliştirmek için gerekli şartları sağ- lamış olur.8 Başta sermaye grupları olmak üzere, iktidarı elinde bulunduran egemen güçlerin, futbolun endüstrileşme sürecine kattıkları katkıları tüm bu ‘böl ve yönet’ anlayışı üzerinden anlamlandır- mak, futbolun araçsal konumunu görmek açı- 58 hayatsağlık

sından son derece önemlidir. Portekiz’in faşist Yaratılan böl ve yönet taktiği sürekli form de- Galatasaray diktatörü Salazar’ın, kitleleri denetim formülünü ğiştirerek yeniden üretilmek zorundadır; çünkü taraftarının açtığı açıklamakta kullandığı ‘3f’ten biri olan futbol, kapitalist ilişkiler altında egemen sınıf olan ser- bu pankart polis çoğu zaman bir denetim aracı olmanın ötesinde mayenin ve sermaye ilişkilerinin egemenlikleri tarafından toplatıldı bir gösteri, bir milli gurur ve bir kitlesel hafıza ebedi değildir hiçbir zaman. Bu egemenliğin sü- (2012) kaybetme aracı olarak da kullanılabilmekteydi. rekli olarak yeniden üretilmesi ve insanların gün- On binlerce insan kapasiteli stadyumlar sadece delik hayatlarının da ötesinde hayallerine kadar bir spor mekânını değil, bir endüstrinin, bir dü- işlemesi gerekmektedir. Daha net ifade etmek zenin kitlesel fabrikaları işlevini görmekteydi. Bu gerekirse ‘alternatiflerin yok edilmesi’ gerekmek- büyük stadyumlarda yapılan ulusal futbol maç- tedir. Buradan hareketle muhalefetin yaratılması ları ile askeri kutlamalar arasında çoğu zaman konusunda bir yol ayrımı söz konusudur. Ya mu- herhangi bir nitelik farkı dahi – askeri mühimmat halif kimlikler tarafından futbol ‘kitlelerin afyonu’ dışında - yoktu. olarak görülecek ve muhalefet kitlelerin uzağında inşa edilmeye çalışacak ya da sınıf bilinci sürekli Futbolun araçsallaştırılmasına dair en bilinen gündemde tutularak futbolun kitleselliği hedef söylem belki Portekiz’in diktatörünce dile geti- alınıp bu kitlesellikten muhalefeti, egemen ide- rilmiş olabilir; fakat uygulamada araçsallaştırma olojinin söylemlerine karşı çıkan, kendisini bir yoluyla elde edilen bu denetim dünyanın tüm alternatif olarak sunan muhalefeti örmek hedef- ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de kullanıl- lenecek. mıştır. Özellikle Türkiye’de futbolun gelişimine baktığımızda 12 Eylül 1980 darbesi sonrasındaki Muhalif tribünler yaratmak: Alternatif- süreç belirleyici bir şekilde öne çıkmaktadır. Sa- muhalif taraftar grupları dece kitle iletişim araçlarındaki gelişmeyle açık- lanamayacak olan bu süreç, bir depolitizasyon Taraftarlığı seyircilikten ayıran tutum, aynı süreciyle paralel ilerlemiştir. 1980 öncesinin top- renklere duyulan gönül bağından öte, günlük lumsal örgütlü muhalefetinin üzerinden silindir hayat pratiklerinde de bu gönül bağının izlerini gibi geçen bu darbe sonrası futbol taraftarlığı, ge- ortaya çıkartmak olarak vurgulanabilir. Taraftar- niş kitleler için yeni bir kimlik olarak görülmüş- lık da tıpkı futbolun kurgulanışı gibi iktidar iliş- tür. Bu görülme eylemi her ne kadar kitlelerin kilerini yeniden üretmeye kurgulanmıştır. Irkçı, öz seçimi gibi gözükse de aslında mevcut politik erkek egemen, tüketici kalıplarının ağır bastığı ortamın yaratılan bir sonucundan çok da başka bir taraftarlık olgusu yaratılmış ve şiddet, taraf- bir durum değildi. tarlığın bir unsuru olarak taraftarlıkla yan yana gitmiştir. Ulusal maçlara ‘biz’ vurgusuyla hazırlanılan ortamda futbol müsabakaları, adeta iki ulusun Bu sonuç kaçınılmaz bir sonuç değildir. Kapi- kanlı savaşı olarak kitlelere sunulmakta, bu sunu- talizmin, ‘taraftarlık’ olgusu üzerinden kendisini luş altında tüm ırkçı söylemler üzerinden sözde yeniden üretmesinde başat aktör olan endüstri- bir ‘milli birlik’ sağlanmaktadır. Milyarlarca dola- yel futbola ve bunun özelindeki taraftarlığın tüm rın aktığı uluslararası turnuvalarda ise yaratılan bu kirli unsurlarına yöneltilecek eleştiri, muhalif bir göstermelik savaşların her zaman galipleri bellidir: eleştiri olarak kapitalizmin ‘futbol taraftarlığına’ Yine milyonlarca dolar kazanan sermayedarlar ve karşı muhalif bakış açısının kitleselleşmesini sağ- sayısı çok az olan şanslı-yetenekli futbolcular. layacaktır. Gerek ulusal maçlar üzerinden olsun, gerek de bir lig içerisindeki gündem üzerinden olsun futbolun denetimi, unutturmayı da beraberinde getirir. Öyle ki onlarca kişinin öldürüldüğü bir katliamdan iki gün sonra gündem üst üste ikinci mağlubiyetini alan bir futbol takımı olabilir. hayatsağlık 59

Beşiktaş’ın taraftar Özellikle 1980’ler sonrasında gelişen tek- nemde gerek apolitik bir nesil yetiştirme gerek de grubu Çarşı’nın nolojiler kapitalizmin yeni bir düzenlenişi olan endüstriyel futbolun ekonomik nimetlerinden Greenpeace neo-liberal düzenlenişe ve bunun etrafında örü- faydalanmak için futbol temelinde spora yönelen gönüllüleriyle len yeni hegemonyaya çok büyük katkılar sağla- yatırımlar muhalif gruplar tarafından gerekli öne- birlikte yaptığı mıştır. Tüketimin ve homojenleşmenin dünya mi haiz olmamıştır. nükleer enerji çapında kitleselleştiği bir durum söz konusuy- karşıtı eylem ken, küçük direniş noktaları da kitlesellikten bu Dünyadaki pek çok ülkede, toplumsal muha- denli olumsuz etkilenmiş ve çoğunluk gözünde lefetin odak noktası haline gelmiş çok sayıda spor (İnönü Stadı-2007) marjinalleşmişlerdir. Teknolojileri ve bunların kulübü ve futbol kulübü vardır. Belki de en tanın- örgütlenmeye kattığı olumlu etkileri kullan- mış iki örnek olarak karşımıza Livorno ve St. Pa- ma taktiklerini geliştiren muhalif hareketler ise uli futbol kulüpleri çıkmaktadır. Livorno, İtalya yeni propaganda alanları bulmuş ve endüstriyel Komünist Partisi’nin 1921’de kurulduğu ve işçi futbolun ırkçı, cinsiyetçi, tüketici kalıplarının sınıfının yoğun olarak yaşadığı bir kent olması ötesinde ‘başka bir futbol anlayışının’ bayraktar- sebebiyle gerek muhalif hareketler gerek de sol lığını yapmışlardır. İktidara ve daha önemlisi ka- hareket için hem ülke hem de tüm diğer ülkeler- pitalizme karşı dile getirilen söylemler, öncelikle deki muhalif sporseverler gözünde ayrı bir yere tribünlerde, ardından da tribünlerin hitap ettiği sahiptir. Kulübün kendi sahasındaki maçlarının meydanlarda büyük bir propaganda aracı olarak hepsi birer şenlik havasında ve sol sloganların kullanılma ortamı bulacaklardır. Kapitalizmin duyulduğu, muhalif pankartların donatıldığı gös- metalaştırdığı tüm ilişkiler gibi futbol üzerinden teriler eşliğinde geçmektedir. Ayrıca İtalya’daki yürütülecek olan bu karşı söylem de dolaylı ola- ırkçı harekete karşı son derece sert tepkileri ile rak günlük söylemlerde kendisine yer bulacaktır. ortaya çıkan bir tribüne sahip olan Livorno di- ğer takımların ırkçı taraftar grupları ile de sert bir Egemen ideoloji, çelişkileri bünyesinde ba- mücadele içerisindedir. rındıran bir ideolojidir. Her ne kadar yaratmış ol- duğu hegemonya ile büyük çoğunluğun rızasını St Pauli ise, 1910 yılında her ne kadar yine elde etmiş gibi gözükse de aslında her geçen gün işçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı bir kent olan kendisini yeniden üretirken mevcut çelişkilerini Hamburg’da kurulmuş olsa da muhalif kim- de yeniden üretir. Çelişkilerin yeniden üretimi, liği 1980’lerin sonunda ortaya çıkmış ve tüm egemen ideolojinin spor üzerinden kendisini ye- dünyadaki muhalif taraftar grupları tarafından niden üretmesinden bağımsız bir noktada değil- sempatiyle karşılanan bir kulüp haline gelmiştir. dir ve bu çelişkiler bir muhalefet yaratma potan- Takımın 80’lerdeki kalecisi olan Volker Ippig’in siyelini de bünyesinde taşır.9 Türkiye örneğinde insani yardım amacıyla iç savaş içerisinde olan ise muhalif grupların bu çelişkileri fark etmeleri Nikaragua’ya gitmesi ve taraftarların gözünde ef- için zaman geçmesi gerekmiştir. Halen daha tam saneleşmesi, ertesi yıl döndüğü takımın anarşist anlamıyla fark ettiklerini söylemek mümkün bir ruha bürünmesini de tetiklemiştir. Küçük bir değildir, yine de futbolu ‘afyon’ olarak gören bu semt takımı olan St. Pauli, 80’lerin sonundan iti- muhalif grupların bir kısmı, futbolun iktidar ta- baren Almanya’nın en çok taraftara sahip takım- rafından nasıl kullanıldığını görmekle beraber larından biri haline gelmiştir. Karşılaşmalarında buna karşı taktik geliştirme konusunda aciz kal- ırkçılık ve cinsiyetçilik karşıtı sloganların atıldığı, mışlardır. Özellikle Türkiye’de 1980 sonrası dö- posterlerin açıldığı bu takım Almanya’da neo- nazi taraftar gruplarına sahip olmayan ender ta- kımlardandır ya da belki de tek takımdır. Tribün- lerinde üretilen muhalif ruh sadece tribünler ile sınırlı kalmamış tüm takımı ve kenti, hatta sınırla- rın ötesini kapsamıştır. Bu özgün politik kimliğini her fırsatta yansıtan St. Pauli ev sahipliğinde 2006 yılında FIFA üyesi olmayan ülkeler arasında dört 60 hayatsağlık

yılda bir düzenlenmesi planlanan bir turnuva ‘Fifi dışındaki grupların bilinirliğinin ve görünürlü- Wild Cup’ gerçekleştirilmiştir. Zanzibar, Grön- ğünün sınırlı olması hareketleri kitleselleştirme- land, St. Pauli Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk leri yönünden kendilerine bir engel teşkil etse de Cumhuriyeti(KKTC), Tibet ve Gibraltar’ın katıl- gerek muhalif medya gerek de gelişen internet dığı turnuvanın ilk şampiyonu ise KKTC olmuş- teknolojileri bu grupların söylemlerinin gün geç- tur. Irkçılık karşısında çok sert bir tutuma sahip tikçe artan bir kitleselliğe ulaşmasında başat rol olan kulüp ve kulübün taraftar grubu olan Ultras, oynamaktadır. Almanya’daki Türkiye kökenli insanları alan ‘So- lingen Katliamı’ sonrasında tüm tribünleri gerek Muhalif taraftar gruplarını tribünlerde ve afişler ile donatarak gerek de sloganlar ile inleterek sokakta diğer taraftar gruplarından ayıran temel bu katliamı protesto etmişlerdir. nokta, tribünde ve sokakta bir muhalefet unsuru olarak bulunmalarıdır. Özellikle taraftarlığa ge- Endüstriyel futbola karşı derdi olan tüm ta- tirmeye çalıştıkları bakış açısıyla ‘başka bir futbol’ raftar gruplarının internet üzerindeki ortak ağı özlemini kitleselleştirmeye çalışmaktadırlar. Sis- olarak ‘forzalivorno.com’, futbolun politik yönü- tem eleştirisi yapan ve endüstriyel futbola karşı nün ön plana çıkartarak, endüstriyel futbolun Fenerbahçe’nin muhalif taraftar grubu olma kim- ırkçılık, cinsiyetçilik, tüketim gibi getirdiği olgu- liğini taşıyan Vamos Bien’in dile getirdiği ‘Neden ların karşısında sol bir politik bilinç oluşturmaya, VamosBien’liyiz’ açıklamasında kısaca kapitaliz- bu bilinci eylemselliğe taşımaya çalışmaktadır.10 min getirdiklerine karşıtlık vurgulanırken, grup Bu politik bilincin bir karşıtlıklar üzerinden kur- kendisini de muhalif bir kimlikle tanımlamakta, gulandığı söylenebilir. Endüstriyel futbol üze- sıklıkla enternasyonalist, demokrat, toplum- rinden uygulansın, uygulanmasın kapitalizmin cu, çevreci vurgusunu ön plana çıkartmaktadır. tüm getirdiklerine karşıt anti-kapitalist söylem Galatasaray’ın muhalif taraftar grubu Tek Yum- ve talepler ön plana çıkmaktadır. Forzalivorno, ruk da ‘Endüstriyel futbola karşı amatör ruh’ ve dile karşıtlıklar üzerinden kendisini tanımlarken, ‘Endüstriyel futbola karşı tek yumruk’ sloganları ile kitleselliğe vurgu yaparak ‘renklerin kardeşliğini’ aslında genel hatlarıyla ne istediklerini ve neye temel ilke olarak belirlemektedir.11 karşı olduklarını net bir şekilde ifade etmektedir. Tribünlerin ötesinde, sendikal hareketlerde ve Türkiye örneğinde muhalif taraftar grupla- cezaevlerindeki çocuklarla, yoksul köy okulları rının büyük takımlar üzerinden kitleselleşmesi, ile büyük bir yardımlaşma dayanışması içerisine endüstriyel futbola ve futbol tribünlerinde yeni- girmişlerdir. İşin ilginç yanı ise Tek Yumruk, Türk den üretilen söylemlere karşı bir mücadeleyi te- Telekom Arena Stadı’nın açılışları sırasında baş- tikleyebileceği gibi, söylemlerin ve bu grupların bakana yönelik olarak gerçekleştirilen protestola- mevcut tribün kültürü içerisinde erimesi, daha da rın sorumlusu olarak gerek Galatasaray yönetimi kötüsü o kültürün birer parçası olmalarının riski gerek de medya tarafından suçlansa da bu duruş- her daim söz konusudur. Türkiye’deki muhalif ta- tan geri adım atmamış ve yeni stat için yalnızca raftar gruplarının bir kısmı, endüstriyel futbolun stadın inşaat sürecinde hayatını kaybeden işçilere karşısında sadece tribünde değil, tribün dışında teşekkür borçlu olduklarını belirten bir açıklama da sergiledikleri politik duruşları ile mücadele yayınlamıştır. Bu tutum, süreç sonrasında taraftar hattını genişletmeye çalışmaktadırlar. Pek çok grubuna desteği ve ilgiyi arttırmış ve taraftar gru- irili ufaklı örneğe sahip olmakla beraber ülke ek- bu da kitleselliğini daha da büyütme şansı yaka- seninde muhalif tribün hareketi temel olarak Çar- lamıştır. Bu durum, iyi değerlendirilen olayların şı (Beşiktaş), Vamos Bien (Fenerbahçe) ve Tek sonucunda muhalif söylemlerin, nasıl kolay bir Yumruk (Galatasaray) üzerinden yürümektedir. şekilde kitlesellikle buluşma potansiyeline sahip olduğunu açıkça göstermiştir. Ayrıca başbakana Bu üç taraftar grubu da endüstriyel futbol protesto sonrası grup, maçlarda yoğun bir gözle- karşısında kendilerini tanımlarken bulundukları me tabi tutulmuş, bu protesto eyleminden sonra noktalarda çoğunlukla birbiri ile örtüşen söylem- lere ve eylemliliklere sahip olmaktadırlar. Çarşı hayatsağlık 61

www.forzalivorno.org neredeyse maçlardaki lif ve politik bir duruş üzerinden gerek endüstriyel adresindeki duyuru pankartlarının hepsi futbola gerek de kapitalist sistemin getirdiklerine (Nisan-2012) polis tarafından topla- karşı bir duruş sergileme çabası görülmektedir. tılır olmuştur. Futbol, bu duruşun sergilenme mekânı olmakta ve futbol üzerinden kitlesel bir tavır yakalama Sayılan taraftar çabası arzulanmaktadır. Muhalif taraftar grupları, grupları içerisinde bel- futbolun kapitalist sistem ve iktidar ilişkilerinin ki de kitleselliğe en çok yeniden üretilmesi bağlamında araçsallaştırılma- ulaşmış olan Beşiktaş sına, ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi, tüketici unsurla- tribünlerinin en büyük taraftar grubu olan Beşik- rın tekrarlanmasına karşı, eylemselliği ve daya- taş Çarşı’dır. 1980’lerde ortaya çıkan ve 1990’lar- nışmayı hedeflemektedirler. Yine de genel tablo- da tribün kültürü içerisinde belirginleşen bu da tutarlı ve nispeten homojen bir yapı sergileyen taraftar grubu kitleselliği ile paralel olarak çoğu taraftar grupları belli eylemlilikler dışında küçük zaman homojen bir yapı sergilememektedir. Bu ve istenilen kitlesellikten uzak kalmaktadırlar. yüzden muhalif duruş daha çok ‘Çarşı’nın Karşıt Kitleselliğini bir istisna olarak dile getireceğimiz Oldukları’ üzerinden tanımlansa da homojen bir Beşiktaş Çarşı Grubu ise muhalif söylem ve ey- politik bakış açısına sahip değildir ve bunu kendi- lemlerinde politik bir tutarlılığa sahip değildir. sini tanımlamak için de kullanır. Her ne kadar pek Tutarlı bir siyasal muhalefetin kitleselleşmesi ve çok taraftar grubu kendisini Çarşı bünyesinde ta- basın organları tarafından öne çıkartılması daha nımlasa da Çarşı temel olarak Alen Markaryan zor olurken, bu tutarlılıktan uzak gruplar tam önderliğinde tribün ve tribün dışarısında yerini tersi olanaklara sahiptirler; ancak politik ve tutar- alan gruptur. Genel olarak anti-faşist ve anarşist lı bir muhalif kimliğe sahip olamadıkları için de – grubun pankartlarındaki Çarşı yazısı anarşizmi toplumsal bir muhalefeti tribünlerden üretmek simgeleyecek şekilde şekillendirilir – bir eğilim yerine, çoğu zaman toplumsal ilişkileri yeniden olsa da güncel politikalara tepkilerinde çelişki- üretme pozisyonuna düşmeleri olasıdır.12 ler barındırmaktadır. Tribünlerde, ‘Savaşa Hayır’ söylemleri ile Irak Savaşı karşıtı, nükleer karşıtı, Metalaşan ilişkiler doğrultusunda futbolun ırkçılık karşıtı, özelleştirme karşıtı sloganları ve da ilk anlamından daha farklı bir şekilde dönüş- afişleri ile oluşturdukları ciddi bir tribün kültürü mesi, kitlelerin de ‘taraftarlık’ adı altında futbol bulunmaktadır. Van’da yaşanan deprem sonrası oyununa karşı yeni sahiplenme arayışları ara- Beşiktaş’ın maçında tüm taraftar grubunun atkı- maları son derece doğaldır. Sahiplenme arayış- larını saha içine yardım amaçlı atmaları, topluca ları çoğunlukla ekonomik anlamda dışlanmış yapılan kan bağışları gibi yardımlar günlerce hem kişilerden gelmektedir.13 Bu durum, söz konusu basın hem de toplum tarafından kendilerine bü- taraftarlığın politik bir direnç noktası, muhalif yük bir sempati kazanılmasını ve kitleselliklerini söylemleri kitleselleştirme noktası olabilme po- büyütmelerini sağlamıştır. Yine de ‘karşıtlık’ üze- tansiyeli taşıdığı gerçeğini de barındırmaktadır; rinden yürüyen söz konusu muhaliflik, homojen egemen ideoloji ve onun hegemonyası karşısında ve tutarlı olmadığı gibi bazı olaylar karşısında da ne kadar zor olsa da. savunulduğu belirtilen değerlerin tam karşısında bir tutum alınmasına sebep olmuştur. Askerlerin Sonuç - Maç çıkışı akıllarda kalan nağme- hayatlarını kaybettiği çatışmalar sonrasında tri- ler bünlerde ‘Bir Gece Ansızın: 81 Düzce, 82 Musul, 83 Kerkük’ ya da ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’ Futbolun yaşadığı dönüşüm, metalaşma, en- gibi açılan pankartlar grubun içerisindeki farklılı- düstriyelleşme ve en önemlisi ona bir boş zaman ğı ve ortak muhalif-politik tavırdan uzaklığı gös- eğlencesi olarak bakan kitlelere yabancılaşması termesi açısından son derece önemlidir. genel anlamıyla kapitalist sistemin işleyişinin bir Muhalif taraftar gruplarının genelinde muha- sonucudur. Kapitalist sistemin getirdiği bir du- rum olarak başta ilişkiler olmak üzere her şey tek bir değer üzerinden, değişim değeri üzerinden 62 hayatsağlık

değerlendirilmek zorunda kalmaktadır. Futbo- muhalefet yerine ‘hoşa giden’ muhalefet sonucu- lun yaşadığı dönüşüm, onun kârlı bir sektör ha- na gelme riski olsa da endüstriyelleşen spor ve line gelmesi, bir para aklama aracı olarak, mafya endüstriyelleşen futbol kendi karşıtlığına da da- ilişkilerinin alanı olarak, ırkçı, cinsiyetçi, lümpen ima kendi bünyesinde sahip olacaktır. Özellikle davranışların, dolayısı ile toplumsal yeniden gelişmekte olan internet teknolojilerinin kulla- üretimin bir aracı olarak kullanılması karşısında nılması, taraftar grupları arasında kurulacak olan futbol kitlelere yabancılaştırılmış, daha da kötü- dayanışma ağları ve bu grupların mümkün oldu- sü kitlelerin aleyhine kullanılan bir araç haline ğunca toplumsal meselelere gerek eylemler gerek gelmiştir. de söylemler üzerinden katılması tribünlerde dile getirilen muhalif kimliğin kitleselleşmesine Egemen ideoloji olan kapitalist ideoloji her katkı koyabilir. ‘Başka bir dünya mümkün’ şiarını, ne kadar sarsılmaz gibi gözükse de çok büyük başka bir futbol anlayışının söylemleri üzerinden iç çelişkileri bünyesinde barındırmaktadır. Bu daha çok kitleye ulaştırarak kitleselleştirmek, fut- çelişkiler, günümüz koşullarında fabrika temelli bolu, iktidara ve egemen ideolojiye karşı muhalif çelişkilerin ötesinde, tüm toplumsal pratiklerde kimlikliklerin kitlelerle buluştuğu, söylemleri- görülmektedir. Bu durum, yaşadığımız hayatın ni yaygınlaştırdığı bir araç haline getirmek hem her bir noktasında kapitalizmin yükünü hissettir- muhalif kimlikli taraftar gruplarının hem anti-ka- mekle beraber, yine her noktada kapitalizm kar- pitalistlerin hem de endüstriyelleşmiş futbolun şıtı, kapitalizmin ürettiği endüstriyelleşme, ırkçı- getirdiklerinden hoşnut olmayanların önündeki lık, cinsiyetçilik, mafya gibi unsurlar karşıtı bir en zorlu; ama başarı potansiyeline sahip olan sü- konum alınabilirliğini de mümkün kılmaktadır. reçtir. Kapitalizmin toplumsal yeniden üretiminin Kaynakça gerçekleştiği alanlardan biri olan futbol, daha doğrusu endüstriyel futbol, tüm çelişkileri ile be- 1. Doğan C. Popüler Kültür ve Spor/ Futb­ ol. Sos- raber kitlelerin yoğun ilgisi ve katılımıyla günü- yoloji Notları 2008; (4): 13. müzün en gözde uğraşılarının başında gelmekte- dir. Futbol üzerinden muhalif ve tutarlı bir politik 2. Doğan C. a.g.e: 13-5. eylemlilik geliştirmek mevcut hegemonya karşı- sında son derece zor; fakat imkânsız değildir. 3. Şentürk Ü. Popüler Bir Kültür Örneği Olarak Futbol. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Futbol tribünlerinde ‘başka bir futbolun’ Dergisi 2007; 31(1): 26. mümkünlüğü üzerinden ve ‘başka bir taraftarlı- ğın’ kabulü üzerinden yürütülecek olan muhalif 4. Doğan, C. a.g.e: 19-20. çizgi, iktidarın karşısında muhalif söylemlerin kitleselleşmesi ve pratiklerin yaygınlaşması açı- 5. Çoban B. Futbol ve Toplums­ al Muhalefet. İle- sından son derece önemlidir. Türkiye’de ise üç tişim Kuram ve Araştırma Dergis­ i 2008; (26): büyük takım etrafında muhalif bir çizgiden taraf- 63-5. tarlığını şekillendirmeye çabalayan taraftar grup- ları olarak Çarşı, Tek Yumruk ve Vamos Bien gibi 6. Doğan C. a.g.e: 17. grupların önünde büyük riskler söz konusudur. Futbol alanından kitlesel düzeyde tutarlı bir mu- 7. Doğan C. a.g.e: 14. halefet şekillendirme olanağına sahip oldukları gibi, en büyük risk de mevcut yapının kendile- 8. Erdoğan İ. Futbol ve Futbo­lu İnceleme Üzerine. rini dönüştürme, kendilerini iktidar ilişkilerinin İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 2008; (26): 3. içerisine hapsetme ihtimali olarak varlığını koru- maktadır. 9. Çoban B. a.g.e: 75. Süreç ne kadar zor olsa da, ne kadar popüler 10. Doğan C. a.g.e: 18. kültür içerisinde iktidar ilişkileri sonucu istenilen 11. http://forzalivorno.org 12. Çoban B. a.g.e: 75. 13. Aydın B, Hatipoğlu D, Ceyhan C. Endüstriyel Futbol Çağında Taraftarlık. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi 2008; (26): 298-303. hayatsağlık 63

TV İzlemiyorum, Barselona Maçları Hariç Yusuf Özkır İtalyan yönetmen Vittorio De Sica’nın Bi- ya uzanan; kumar endüstrisi ile işbirliği yaparak siklet Hırsızları Filmi, futbol stadyumlarını eğlence sektörüne ve iş dünyasına doğru genişle- kapitalizmin göstergelerinden birisi olarak res- yen bir halka içinde kümelenmiş şekilde birbirini meden müthiş bir gösteriyle sonlanır. ‘İtalyan besleyen saha dışı oyuncular da bu oyuna müda- Gerçekçiliği’nin en önemli yapıtları arasında yer hildir. alan filmin sosyal adaletsizliği ifşa eden o meşhur sahnesinde bir baba çocuğuyla birlikte sığındı- Futbol oyununu bu şekilde kurgulayan ve ğı stadyumun kenarında, kaldırımlara oturmuş yönetenlerin yanında bir de bu oyunu televiz- halde görüntüleniyor. Bir yanda çaresizlikten ne yon ekranlarından izleyerek oyuna dâhil olan yapacağını şaşırmış, yoksulluğu kıyafetlerinden izleyicilerin durumu dikkat çekicidir. Farklı dışa vuran, üstü başı pejmürde bir baba ve ço- coğrafyalarda oynanan maçları canlı olarak izle- cuk yer alıyor. Diğer yanda ise stadyumundan yen, hiç görmediği, belki de haritada yerini dahi dışarı taşan ‘tezahüratla’ özdeşleşmiş eğlencenin gösteremeyecek olduğu kentlerin, beldelerin şehveti kulakları sağır edercesine sokağa yayılı- futbol takımlarını takip eden izleyici küreselleş- yor. Kameranın kullanılma biçimi yönetmenin menin en sıradan formuyla yüzleşmekte ve onu ustalığı ile birleşince yüzlerdeki acı, açlık, endişe benimsemeyerek çoğaltmaktadır. Bu yönüyle de ve korku ifadesi stadyumun o alengirli, fahiş ve iletişim bilimci Marshall McLuhan’ın yıllar önce çılgın gürültüsünü aynı karede bütünleştirerek yaptığı ‘küresel köy’ kavramsallaştırmasının en mesajını ‘bam teline dokunarak’ veriyor izleyici- açık şekilde tezahür ettiği ortak alanın bugün fut- ye. Kapitalizmin sığınaklarından birisinin futbol bol ekranıyla varlığını kabul ettirdiğini söyleye- stadyumları ve futbol oyunu olduğu filmde ele biliriz. McLuhan’ın tanımındaki “Bütün sırların alınış tarzıyla anlatılmaktadır. Sadece bir oyun ifşa olduğu, tıpkı küçük bir köyde olduğu gibi değil, aynı zamanda sosyal adaletsizliği gölgede herkesin her şeyi duyduğu-bilmeye çalıştığı” ve bırakmak ve üstünü örtebilmek için göz boyayıcı futbol takımları bağlamında bu arzusunu büyük bir oyalamadır futbol. Çünkü futbol sadece fut- ölçüde başardığı bir dönemeç bu zeminde özel- bol değildir. Medyadan siyasete, çeteden mafya- likle oyuncu isimleri ekseninde kendini göster- mektedir. 64 hayatsağlık

Bir başka açıdan değerlendirildiğinde futbol kültürünün ve popüler endüstriyel ürünlerin or- aynı zamanda bir tutkudur insanlar için. Aşktır. tak ikonları arasındadır. Uluslararası bahis oyun- Sevgidir. Bağlanmadır. Heyecandır. Coşkudur. ları futbol maçları aracılığıyla yaygınlaşmaktadır. Uğrunda uykusuz kalınabilecek ender olgulardan Artık Dünya çok uluslu şirketlerin ‘futbol’ ara- biridir. Amigoların stadyumlardan yankılanan cılığıyla yönettiği, tutkuları, istekleri ve zevkleri çığlıklarında aksi sedasını bulan “Ölmeye ölme- bakımından tek tipleşmiş insanların yaşadığı bir ye ölmeye geldik, bu maçı almaya almaya geldik” köydür. Mesela İspanya’da Barselona ve Real sloganında karşılığını bulan bir şiddet gösterisi- Madrid takımları arasında bir maç oynanacağını dir. Sıkılı yumruğunu havaya kaldıran fanatikle- Türkiye’de öğrendikten sonra uçakla 14 saat yol- rin “Zaferi biz kazandık” haykırışındaki gösterge- culuk yapılarak gidilen Endonezya’da her kafede bilimsel bir kışkırtmadır. Vazgeçilemeyen heves- bu maçın izlendiğine şahit olmak artık şaşırtıcı tir, kavgadır futbol oyunu. Bir mücadelenin adı- değildir. Bu durum olsa olsa küresel kapitalizmin dır. Taraftarından yöneticisine, futbolcusundan en başarılı olduğu alanlardan birisinin futbol en- malzemecisine kadar herkesin “Her şey kulübüm düstrisi olduğu yönündeki algıyı güçlendirebilir. için, onun uğruna her şeyi yaparım” diyebileceği Barselona ve Real Madrid etrafında oluşturulan kadar insanın anlam dünyasına egemendir. Ke- mitolojik kahramanlaştırmanın televizyon üze- limenin gerçek anlamıyla provokasyondur. Bu rinden küresel bir payda haline getirilmesi; bu ta- yüzden savaşın dili aynı zamanda futbol maçları- kımların saha içindeki performanslarının kazan- nın da dilidir gazeteler ve televizyonlar için. Şair dığı ayartıcı niteliklerin kutsanma derecesinde il- Charles Baudelaire’in modern kent için yaptığı giyle takip edilmesi; aslında futbolun hem ‘oyun’ “cehennemden bir bahçe” tasviri stadyumların hem de ‘endüstri’ yönünü aşmakta ve ortaya övünülen adıdır. Her ikisi de sanayi devriminin insanlar için hayat-memat meselesi haline gelen birer mabedidir. Bu tasvirdeki vurgusunda şair ‘bir var oluş ve yok oluş kıskacı’ çıkartmaktadır. aslında 19. yüzyıl Avrupa’sındaki kentleşme olgu- Yaşanılan çevrenin veya reel hayatın karşılaya- suna gönderme yapmaktadır. Acımasız modern- madığı bir şey futbol tarafından karşılanmakta ve leşmenin kent hayatında neden olduğu güvensiz- farkında olamasa da ihtiyacını duyduğu bir kim- lik, belirsizlik, parçalayıcılık ve doğanın tahribatı lik futbol tarafından insana verilmektedir. eleştirisinin odak noktasındadır. Modern kent yeni tasarımıyla zayıfların yaşayamayacağı dere- Tam burada ‘nedir futbol?’ sorusunu yeniden cede keskin bir mimariye teslim edilmiştir. Şairin sorarak devam etmek gerekiyor. Yazılanlara ba- ‘cehennem’ diyerek benzetmesini yaptığı mo- kılınca iki takımın sahaya çıkıp 11’e 11 oynadığı dern sanayi kentinin ve aynı zamanda futbolun seyirlik bir oyunun, eğlence mantığının çok öte- da anavatanının İngiltere olması pek de şaşırtıcı değildir. Bu yüzden futbol stadyumları da birer cehennem gibidir. Oralar rakip takımlar için ade- ta bir cehennemdir. Rakip takımların gömülme- si gereken bir cehennemdir. Aynı zamanda Batı dışındaki az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin oldurulamamış milli varlıklarını oldurabilecekle- rini sandıkları bir avunma sahasıdır. “Gool be!” diye bağırıldığında Amerika’nın yerle bir edilece- ğine inanılan hayalin adıdır. Futbolun sadece futboldan ibaret olmadığını dile getiren güçlü bir söyleme göre ‘futbol’ med- ya, siyaset ve sermaye ile ayrışmaz bir ilişki için- dedir. Aynı zamanda küresel kapitalizmin, kitle hayatsağlık 65

sine geçtiği ve kendisinin dışında bir başka şeye kantininde, iş mekânında iletişime açılan bir kapı tekabül ettiği izlenimi doğuyor. olurken diğer yönüyle yani Trabzonluların “Bize her yer Trabzon” derken arka planda taşıdıkları Peki, nedir bu başka şey? Buna cevap vermek bilinçle de kendi geleneksel kimliğini futbol üze- ve adını koymak kolay değil; fakat birkaç örnek rinden koruyan bütünleştirici bir mekanizma ro- üzerinden açıklama çabasına girişilebilir. Mesela lüne bürünmektedir. Trabzonspor taraftarlarının dillere pelesenk olan meşhur sloganındaki “Bize her yer Trabzon” yak- İlginç bir şekilde, tutulan takımın başarı gra- laşımı özellikle dış/ar/ı/da yaşayan Trabzonlular fiği, kişinin takındığı tutumu etkilemekte, davra- tarafından benimsenmiş ve dışarıyı içerisi yapa- nışlarına, hal ve hareketlerine, ruh dünyasına yön bilme çabasının bir göstergesi olarak İstanbul’da, vermektedir. Dost-düşman ve bizden olan-bizden İzmit’te veya Almanya’da yaşayan hemşerileri or- olmayan kutuplaşması formatında kültürümüze tak payda etrafında bir araya getirecek derecede yerleştiği şekliyle ‘takım tutar gibi parti tutmak’ benimsenmiştir. Trabzonlu olup da memleketin- ifadesi de mevcut taraftarlık kültürünün en bili- de yaşarken futbolla ve takım tutmakla ilgilen- nen yansımalarından biridir. Mesela Orduspor meyenlerin metropole geldikten sonra fanatiklik futbol takımı 2010–2011 sezonunda Süper Lig’e derecesinde takım tutmaya başlaması gerçeği de, çıkınca İstanbul’un farklı semtlerinde daha önce futbolun beslediği ve beslendiği dinamiklerin hiç görülmediği kadar Orduspor bayrağı balkon anlaşılması açısından dikkat çekicidir. Bir in- ve pencerelerden sarkıtılmaya başlanmıştı. İlk san doğduğu şehirde yaşarken takım tutmazken haftalarda Orduspor aldığı galibiyetlerle zirve metropole geldikten sonra takım tutmaya niye yarışına ortak olduğunda bu kez de otobüste, başlamaktadır sorusunu cevaplarken en sarih ce- metroda ve tramvayda eskisine oranla daha fazla vabın yine başka takımlar üzerinden o kişiye yö- Orduspor forması giymiş insanlar görülüyordu. nelen saldırı biçimlerinde aranabiliyor yeterince Takımları başarı kazandıkça bir yandan forma açıklayıcı olmasa da enteresandır. Karanlık bir giyiyorlar diğer yandan ilginç şapkalar takarak tünele giren insanların sürekli ışığa doğru ilerle- kent içinde gösteriye çıkabiliyorlardı. Zamanla mesi efsanesinde olduğu gibi ‘o kişi’ de kendisine Orduspor takımı irtifa kaybettikçe, buna paralel bir başka takımın taraftarlığı üzerinden yönelen olarak, forma giymiş taraftar sayısında azalma gırgır şamata saldırısı süresince yavaş yavaş ken- oldu. Form düşüklüğünün süresi uzadıkça sokak- di kökenlerine yönelmekte ve farklılığını ortaya larda durum daha da karamsar bir hal aldı. Yeni koyan dinamiği benimsemektedir. Taraftarlık bir başarı dalgası yeni sonuçlar doğuracaktır kuş- kültürünü zaten benimsemiş olanlar içinse Trab- kusuz. Fakat buradaki asıl mesele aslında başarı zonsporlu olmak ve bunu diğerleri karşısında sa- oranının insanların kendi kimliklerini bir futbol vunmak bir vazifedir. takımı üzerinden ifşa edebilmelerinde belirleyici olduğunu ortaya koyması açısından çarpıcıdır. Kente geldiğinde geleneksel değerlerinden ve yaşama biçimlerinden uzaklaşan insanların iş Futbol takımı, sadece İstanbul gibi büyük şe- dışındaki vakitlerinde ilgilenebilecekleri, sosyal hirlerde, insanların yığına dönüştüğü kalabalık ortamlarda diğer insanlarla karşılaştıklarında en ortamlarda kişisel arzuları temsil etmiyor, aynı kolay ve maske takmadan toplumsallaşabilecek- zamanda, Anadolu’nun küçük kasabalarında, leri bir alanın futbol taraftarlığı olması mevcut nüfusu binlerle ifade edilen il ve ilçelerde insan durumu desteklemektedir. İdeolojiler tarafından ilişkilerini belirleyebiliyor ve toplumsal tarafların parsellenen bir ülkede yaşamanın getirdiği zor- tetikleyicisi oluyor. luklar ve sloganlar etrafında kurgulanan hayat- ların yaygınlaşması da iletişim kurmak için her- Bir yandan ‘boş ya da serbest zaman’ kavra- hangi bir bagaja ihtiyaç duyulmayan futbol taraf- mıyla ifade edilen zaman dilimini doldurabilecek tarlığının alanını genişletmektedir. Futbol oyunu keyif verici aktivite olması; diğer yandan insan- bu yönüyle kent insanı için otobüste, üniversite ların kendilerini kanıtlayabildikleri, ispat edebil- dikleri ‘galip-mağlup ya da berabere’ üçgeninde 66 hayatsağlık

sanal bir hayat sunabilmesi, futbol oyununu mik- Onun için vurabilir, kırabilir ve ağlayabilir. Bu ro milliyetçiliği besleyen önemli bir dinamik ola- özelliğiyle de Kasımpaşa taraftarı olmakla Fe- rak karşımıza çıkartıyor. nerbahçe taraftarı olmak arasında bir fark yoktur. Türkiye Süper Ligi’nde 2011 Temmuz’unda baş- Şiddeti besleyen fanatiklik göstergeleri de ge- layan şike soruşturması kapsamında Fenerbahçe nellikle bu bağlamda ortaya çıkmakta ve kendine Başkanı’nın gözaltına alınmasıyla yaşanan gö- yeterince neden bulmaktadır. Bir adım daha ileri rüntüler bu iddiayı ispatlar niteliktedir. Kadıköy giderek Ferhat Kentel’in ‘milliyetçilik’ çalışma- meydanında toplanarak yürüyüş yapılması ve sını anlatırken vurgu yaptığı noktalardan birisi “Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbah- olarak “Türkiye’deki hemşeri milliyetçiliğinin” çe” ifadesi, kitlesel bir ayini ortaya koyması ve arka planında, futbol taraftarlığının (İnsanların fanatizmin boyutlarının şahsiyetle bütünleşmesi duygularını galip-mağlup denkleminde sürekli noktasında önemlidir. kaşıyarak bir fanatizm halini ateşlemesiyle) yer aldığı söylenebilir. Türkiye sathında her il kendi Sol düşüncenin evrensel ilkelerini benimse- spor kulübü kimliği üzerinden diğer il’e rakiptir. yen adamların ve İslamcılığın en sadık ümmetçi- Genellikle kavgalıdır. Bursa ile Diyarbakır, Trab- lerinin dahi futbol taraftarlığı uğruna kapıldıkları zon ile Rize arasındaki rekabet bunun en iyi yan- bir takımla özdeşleştirerek ötekileştirme vurgusu sımasıdır. ‘milliyetçi’ bir paradoksu da barındırmaktadır. Çoğunlukla bir kahve köşesinde veya tribünler- Her il kendi içinde ilçe takımlarının taraftar- deyken edinilen ‘bu kimlik(sizlik)’ mevcut diğer ları olarak da rakiptir. Mücadele içindedir. Sık sık arka planların tümünün önüne geçebilmekte ve bıçaklı saldırılar yaşanmaktadır. Diğer takımın ‘falansporluya’ yönelik her türlü şiddet girişimini otobüsü taşlanmakta ve taraftarlar stada alın- meşru kılmaktadır. mamaktadır. Hatta aynı ilçedeki farklı liselerin takımları arasında yapılan futbol maçının ardın- Mevcut durum, yaşamın içselleştirilmiş bir dan kavga yaşanmakta, bazı zamanlarda bıçakla olgusu olarak, adeta hakikatin değişmez evrensel öldürmeler ve yaralanmalar olmaktadır. Kentleri, yüzü şeklinde hayatın aktığı bütün mecralarda ilçeleri, kasabaları ve hatta mahalleleri yöneten varlığını pekiştirerek idame ettirmektedir. Bu çer- idarecilerin -bir şehir- kimliği inşa ederken yapı- çevede futbolun kendisi bir oyun olmaktan çok lacak ilk iş olarak futbol takımı ve-ya hentbol ta- daha fazla toplumsal yaşamda ‘ben olmanın’ bir kımı oluşturma gayretinde olması da mikro milli- parçası olmuştur. Kişiliğin inşa edilmesinde, kim- yetçiliğin ve fanatizmin altyapısını beslemektedir. liğin tanımlanmasında ve ayrıştırılmasında futbol Dışarıdan bakıldığında eğlence endüstrisinin bir oyunu belirleyicidir. Ekranlara yansıyan şiddet kolu olarak görülen futbol maçlarının böylesine sahneleri tutkunların göremeyeceği kadar az ve ayrımcı ve ayrılıkçı bir dili kuşanabilmesi bu yüz- zararsızdır. Yine de futbolun ‘kendisinin dışında den hiç de şaşırtıcı değildir. Toplumun kılcal da- başka ne olabileceği’ sorusuna verilebilecek pek marlarından başlayarak filizlenen bu milliyetçilik çoğunu tatmin etmeyecektir. Fakat bu örneklere biçiminin şiddetle bütünleşerek sahneye çıktığı bakılarak bir cevap arandığında en önemlisinin olaylarda, bir çok insan renklerine aşık olduğu ‘futbolun hakikaten insanların anlam dünyasında takımın uğrunda hayatını kaybetmektedir. Mezar edindiği karşılığın neye denk geldiği konusuyla taşlarına kazınan futbol takımı bayraklarının son ilgili olduğunu’ belirtmek gerekiyor. yıllarda hızla artması (ibretlik bir durum olmakla birlikte) başka neyle açıklanabilir? Aslında taraftar için tuttuğu takımın oynadığı ligin derecesi pek önemli değildir. Süper lig de olur, amatör küme de olur. Bu ayrım olsa olsa ni- celik olarak belirgindir. Herkes tuttuğu takımın renklerine âşıktır. hayatsağlık 67

Spor Hukuku mu? Spor ve Hukuk mu? Kübra Akay Spor; insanları harekete geçiren, etkileyen ve bir diğer özelliği ve belki de en önemli özelliği ise hatta büyüleyen en güzel yan uğraşlardan kamu yararına olma kavramından uzak olmama- biri olarak gün geçtikçe adeta bir fenomen hali- sıdır. Burada; devlet de söz sahibi bir aktör olarak ne gelmektedir. Böyle bir etkiyi yanına alarak ve -Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan 59. değişen dünyaya ayak uydurmak adına ticari bir madde hükmünde de ortaya konulduğu gibi- metaya da dönüşmektedir. Burada medyanın et- kamu yararına olma ilkesini gözeterek sporun kisini de göz ardı etmemek gerekir. Sporun pro- kitlelere yayılmasını teşvik eder ve sporun yaşam fesyonelleşmesiyle birlikte bu alanda ücretlerin hakkının bir gereği olduğunu ortaya koyar. artması, medyanın da spor alanına yönelerek, sporu medyatikleştirmesi söz konusudur. Değişen dünyanın bir gereği olarak spor ya- pılanmasının da değişmesi ve dünyanın gerekle- Sporun, gün geçtikçe başlı başına bir ekono- rine ayak uydurması kaçınılmaz olacaktır. Bunun mik alan yaratmasının ötesinde çok daha farklı doğal bir sonucu olarak da bütün diğer alanlarda özellikleri bulunmaktadır. Bir kere sporun, sağ- olduğu gibi sporun da belirli bir düzen ve kural- lıklı yaşamın temel taşlarından birini oluşturduğu lar çerçevesinde yapılması bir zorunluluk haline kabul edilmektedir. Bunun yanında sporun sosyal gelmektedir. Burada da devreye hukuk girmekte- alandaki gelişime katkı sağladığı bilinmektedir. dir. Hukuk; sosyal olaylar ile bu olaylardan doğan Kimi zaman ise sporun insani boyutun ötesine ilişkileri ve yine bu olaylardan kaynaklanan so- geçerek uluslararası düzeyde, devletler arasında- runları düzenlemekle yükümlü bir alandır1. Hu- ki yakınlaşmalara dahi bir noktaya kadar da olsa kukun toplumsal düzeni sağlama yükümlülüğü imkan tanıdığına şahit olunmaktadır. Nitekim de dolayısıyla onu, spor alanına belirli bir ölçüde 2008 yılında Ermenistan-Türkiye milli takımları müdahalede bulunmaya zorlamaktadır. Aslında arasında oynanan futbol maçından sonra bir süre bu noktada bir çelişki ortaya çıkmaktadır. Nite- iki ülke arasında futbol diplomasisinin sürdürül- kim hukuk bir kurallar bilimi iken, sporun kural- düğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Görüldü- lar bilimi olduğundan söz edemeyiz. Ancak spor, ğü gibi, günümüzdeki ekonomik temelli bakış daha önce de ifade ettiğimiz üzere kurallara uy- açısından çok daha farklı özellikleri olan sporun gun bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Sporun ku- 68 hayatsağlık

rallara uygunluğu da hukuk ile sporun bu nokta- nılmaktadır. Lex Sportiva; düzenleyen, geliştiren da kesişmesini sağlamaktadır. Bu duruma örnek ve gerçekleştiren sistemin bir bütünü olarak spor olarak en basitinden, herhangi bir spor dalında hukuku anlamına gelmektedir.3 Ancak spor hu- rekor kırılmasını gösterebiliriz. Söz konusu reko- kukunun, Roma hukukunda yer almayan bir alan run elde edildiğinin tescili, ancak hukuka uygun olarak, Latince bir terimle isimlendirilmesinin ne bir şekilde kayıt edilmesi sonucunda gerçekleşti- derece doğru olduğu ise şüphesiz ki başlı başına rilecektir. Aksi takdirde, ortada bir rekor kırılma- bir tartışma konusudur. sı durumunun olduğundan söz edilemeyecektir. Spor hukukunun varlığını bir önkabul olarak Sporun her geçen gün biraz daha profesyo- ele alırsak, o halde spor hukuku nedir sorusu- nelleşmesi sonucunda hukukla kesiştiği noktalar na cevap arayabiliriz. Spor hukuku; özel hukuk, da bu duruma paralel olarak artmaktadır. Bunun kamu hukuku, uluslararası hukuk gibi pek çok en doğal sonucu olarak, yeni bir hukuk dalı ola- farklı hukuk alanı arasındaki disiplinler arası bağ- rak nitelendirebileceğimiz “Spor Hukuku” ortaya lantıyı sağlayan bir hukuk dalıdır. Burada önemle çıkmıştır. Ancak, spor hukuku belki de günümüz- belirtmek gerekir ki, spor hukuku bir talimatlar, de en fazla tartışılan hukuk alanı olarak birçok statüler hukukudur. Çünkü kanunlardan ziyade farklı doktrinde “Spor Hukuku Mu? Spor ve Hu- statü ve talimatlarla yürütülür. Yani yazılı kanun- kuk Mu?” şeklindeki bir tartışmanın ana gündem lardan konuşulmaz, ancak yazılı kanunlar varmış maddesi haline gelmiştir. Spor ve hukuk, iki farklı gibi hareket edilir. alan olmalarına rağmen şüphesiz ki belirli bir öl- çüde bir arada bulunarak birbirlerine müdahale Spor hukukunun ilk özelliği, kendi kendisini edeceklerdir. Hatta hukuk, spor için sine qua non düzenleyen bir sistemi içinde barındırmasıdır. yani vazgeçilmez olmuştur. Ancak kanaatimizce, Uluslararası ve ulusal spor federasyonları kendi spor ve hukukun iki farklı alan olarak birbirlerini spor dallarını ayrıntıları ile düzenleme, düzen- dışarıdan izlemelerinden ziyade, gerektiği yerde ledikleri kuralları uygulama ve gerektiğinde de gerektiği kadar müdahale edilmesini sağlayan bir icra etme hakkına sahiptirler.4 Sportif hareket spor hukukunun varlığı daha yerinde ve daha ka- piramitsel bir yapıya sahiptir ve aşağıdan yu- bul edilir olacaktır. karıya sporcular, kulüpler, ulusal federasyonlar (örneğin Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye Spor hukuku; gerek dünyada gerekse Basketbol Federasyonu), bölgesel kuruluşlar (ör- Türkiye’de genç bir hukuk dalıdır. Özellikle Batı neğin UEFA, CONCACAF), konfederasyonlar dünyası tarafından kabul gören spor hukukunun, (örneğin FIFA, FIBA) ve Uluslararası Olimpiyat Türkiye’de gerçekten var olup olmadığı ise ayrı Komitesi şeklinde sıralanmaktadır. Uluslararası bir tartışma konusudur. ‘Spor hukuku’ ile ‘spor ve Olimpiyat Komitesi tarafından çıkarılan Olim- hukuk mu? ’ tartışmaları ile beraber devam eden pik Şart ile uluslararası spor federasyonlarının spor hukuku gibi bir disiplinin var olup olmadı- statü ve talimatları spor hukukunun pozitif bi- ğı tartışmaları çerçevesinde şekillenen alanda rincil kaynaklarını oluştururken; Türkiye Milli Türkiye’de spor hukukunun tarihi açısından en Olimpiyat Komitesi gibi ulusal olimpiyat komi- fazla on yıllık bir dönem söz konusudur. Batıda teleri ile ulusal spor federasyonlarının tüzük ve özellikle 1970-1980 yılları arasındaki dönemde talimatları da pozitif ikincil kaynaklarını oluştur- akademik çevreler tarafından, hukukun sporu maktadır. Bütün bunlar, devletlerin sınırlamaları nasıl etkilediği konusunda araştırmalar yapılma- ile coğrafi sınırlarından bağımsızdırlar, yani spor ya başlanmıştır.2 Bu araştırmalar sonucunda da hukukunun sınırlar ötesiliği söz konusudur. spor hukuku bir akademik disiplin olarak ortaya çıkarak 1990’lı yıllarla birlikte uluslararasılaşma- Spor hukukunun ikinci özelliği, federasyonla- ya başlamıştır. rın kuralları ile uluslararası ve ulusal hukukun bir hukuk dalı içerisinde yan yana bulunması olan çift Spor hukuku için ortak bir anlam ifade etmesi yapılılık ve spor hukukunun özel hukuk ile kamu bakımından Latince “Lex Sportiva” terimi kulla- hukukunun kesişme alanında yer almasıdır. Türki- hayatsağlık 69

ye açısından kamu hukuku çerçevesinde bir spor dadırlar. Bu durumda, söz konusu örgütlerin ki- hukuku uygulaması söz konusu iken; dünyada ve şiliklerinin, hukuki faaliyetlerinin ve özgürlük- özellikle de Batılı ülkelerde özel hukuk çerçevesin- lerinin sınırının ikamet ettikleri ülkenin hukuk de bir uygulama söz konusudur.5 Yalnız bu nokta- sisteminden etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. da, Fransa’da spora müdahaleci bir devlet mevcut Örneğin; sportif hareketi oluşturan piramitsel iken; örneğin İngiltere’de spora yönelik nispeten yapının tepesinde yer alan Uluslararası Olimpi- daha liberal bir kavrayış söz konusudur. yat Komitesi, merkezi İsviçre’de yer alan ve İsviç- re hukukuna tabi olarak kurulan bir dernek statü- Sportif faaliyetlere ve yarışmalara katılan sündedir. Yani Uluslararası Olimpiyat Komitesi, sporcular ve/veya mensubu oldukları kulüpler her ne kadar bağımsızlığını savunsa da İsviçre belirli bir hukuk düzenine tabi olmaları açısın- medeni hukukundan elde ettiği bir tüzel kişiliğe dan devlet ile karşılıklı bir bağımlılığa sahiptirler. sahiptir. Hiç şüphesiz ki bu durum, Komitenin Bunun yanında; her ne kadar belli zamanlarda bağımsızlığına gölge düşürmektedir. Fransa, İs- devletlerin belirlediği bir alan olarak uyrukları viçre ve Belçika’nın spor hukukunun en gelişmiş üzerindeki yetkisi altında kalınsa da, sporun asıl olduğu ülkeler olması ve özellikle İsviçre’de spor gelişimini sağlaması özel hukuk alanında olmuş- hukukunu oluşturan kuruluşların büyük bir öz- tur. Neticede, sporun kurallarında milliyet kavra- gürlük içinde hareket ettikleri göz önüne alınsa mı yoktur; sporun kuralları her milletten insana da, ikamet edilen ülkenin hukuki yapısının temel eşit şekilde uygulanmaktadır. alınması ve o hukuki yapıdan etkilenilmesi nere- deyse kaçınılmazdır. Yalnız, böyle bir yapılanma- Sportif hareketin içerisinde bulunduğu pi- da ulusal hukuk sistemlerinin bu tarz uluslararası ramitsel yapıda, her spor dalının kendi teşkilatı örgütlenmelere tanıdıkları en önemli serbestliğin ve kendi kurallarını koyduğu bir düzeni vardır. kendi disiplin kurallarını koyarak uygulamalarına Söz konusu spor dallarının sportif teşkilatlarının imkân tanımak olduğunu belirtmekte yarar var- ya da diğer bir deyişle federasyonlarının temel dır. Buradaki sınır, devletin sahip olduğu kamu amaçları; sporu ulusal ve uluslararası düzeyler- düzeninin sınırının olduğu yere kadardır. Ni- de sportif disiplin çerçevesinde yönetmek, spo- tekim uluslararası örgütlenmelerin kendilerine run en yaygın şekilde uygulanmasını sağlamak merkez olarak, kamu düzeni kavramının düşük ve ulusal ve uluslararası şampiyonalar yaparak bir seviyede bulunduğu ülkeleri seçmeleri de bu bunları denetlemektir. Peki, böyle bir amaç içeri- nedenledir. sinde olan federasyonlar devlet denetiminden ne derece bağımsızdırlar? Ortaya çıktığı ilk yıllarda Sportif hareketler, kendi içişleri olarak gör- devlet denetiminden oldukça bağımsız olan spor dükleri disiplin kurallarına karşı devlet müdaha- hukukunun, gün geçtikçe devlet denetimine gir- lesini önlemek için çeşitli yollar denemişlerdir.6 mesiyle, federasyonlar da bu durumdan nasibini almış bulunmaktadırlar. Daha doğru bir ifade ile Bunun en büyük girişimi olarak da mevzuatlara spor alanında federasyonlarla devletin yetki alanı devlet yargısına gitmeyi yasaklayan hüküm- konusunda tam bir çatışma söz konusu olmakta- ler koydurmaya çalışmışlardır. Türkiye’de bu- dır. Örneğin; doping maddesi içeren ilaçlar kulla- nun bir sonucu olarak Türkiye Cumhuriyeti nılması hem devlet açısından kamu sağlığına bir Anayasası’nın 59. maddesine ‘Spor federasyonları- tehdit olarak algılanmaktadır, hem de spor fede- nın spor faaliyetlerinin yönetimine ve disiplinine iliş- rasyonları açısından spor etiğine aykırı bir davra- kin kararlarına karşı ancak zorunlu tahkim yoluna nış olarak nitelendirilmektedir. başvurulabilir. Tahkim kurulu kararları kesin olup bu kararlara karşı hiçbir yargı merciine başvurula- Spor örgütlenmeleri, yapıları itibari ile ulus- maz’ hükmü eklenerek Türkiye Futbol Federas- lararası nitelikleri olması dolayısıyla sınırları aşan yonu Tahkim Kurulu ile Spor Genel Müdürlüğü kuruluşlar olarak kurulmalarına rağmen, kaçı- Tahkim Kurulu kararlarına karşı yargı yoluna gi- nılmaz bir şekilde herhangi bir devletin toprağı dilmesi yasaklanmıştır. Bu hükmün Anayasamıza üzerinde kurularak orada ikamet etmek zorun- 70 hayatsağlık

eklenmesinin ardından pek çok tartışma yaşan- nilenen bir sistem olarak gelişime ve değişime mıştır ve Anayasa Mahkemesi’nde bu konuda açıktır. Ancak, sistemdeki eksiklikler nedeni ile iptal davaları açılmıştır. Söz konusu yasakların Türkiye’de henüz istenilen seviyeye ulaşamamış- amacı spor alanına devlet müdahalesini önleme- tır. Nitekim, örneğin bir spor iş kanununun var- ye yönelik olsa da, hak arama özgürlüğüne engel lığından söz edememekteyiz. Sporcuların sosyal teşkil etmesi açısından tartışılmaya devam edile- haklarından kesin hükümlerle söz edememek- ceği ortadadır. teyiz. Bütün bunlar için yapılması gereken, hu- kukçuların sporun ihtiyaçlarını doğru bir şekilde İsviçre’de spor hukukunu oluşturan kuruluş- belirleyerek, sadece sporcular için geçerli olacak ların büyük bir özgürlük içinde hareket ederek kanunlar oluşturmalarıdır. Spor hukukunun ge- devlet yargısından bağımsız olduklarından söz reklerini yerine getirecek olan, belki de yalnızca etmiştik. Spor Tahkim Mahkemesi ya da daha budur. çok bilinen adıyla CAS, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından İsviçre’de kurulan bir ya- Spor ve hukuk birbirinden ayrılamaz iki ya- pılanmadır ve kimi zaman olağan tahkim, kimi pıdır, ancak birbirlerinin alanlarına müdahale- zaman da itiraz mercii olarak görev yapmaktadır. leri dengeli bir şekilde olmalıdır. Bu durum, söz Hâlbuki spor alanında devletin yargıya müda- konusu iki alanın spor ve hukuk şeklinde keskin halesinin yasaklanması şeklinde olması gereke- bir sınırlama ile birbirinden ayrılmalarına neden nin aksine, istisnai durumlarda olsa dahi CAS olamayacak kadar müdahaleye açıktır. O halde, kararlarına karşı İsviçre Federal Mahkemesi’ne spor hukukunun varlığı yadsınamayacak kadar gidilmesinin yolu açıktır. Bu durum, spor kuru- ortadadır. Çünkü spor hukuku; siyasi etkilerden luşlarının yargılama kararlarına karşı devlet mü- arındırılmış bir alandır. Çünkü spor hukuku; spo- dahalesinin yasaklanması durumu ile tamamen run kendi özelliğinden kaynaklanan ve sporun ters düşmektedir. Nitekim burada yargılamayı ihtiyaç duyduğu sürate sahiptir. Uzun lafın kısası, yapacak olan mahkeme de bir bağımsız mah- spor hukuku, toplumun en önemli uğraşlarından keme değil, İsviçre hukukuna tabi olan İsviçre birisinin spor olarak kabul edildiği ülkelerde ge- Federal Mahkemesi olacaktır. Bu şekilde birden lişmeye mecburdur. çok kuralın ihlal edilmesi, spor hukukunun en bağımsız ve en yaygın şekilde uygulandığı ülke Kaynakça olarak kabul edilen İsviçre’de gerçekleşmesi, bel- ki de spor hukukunun gerçekten başlı başına bir 1. Çolakoğlu T. Spor Federasyonlarının Özerkleş- hukuk dalı olarak var olup olmadığı açısından bir meleri ve Hukuksal Boyutunda Spor Hukuku tehdit oluşturmaktadır veyahut spor hukukunun Gereksinimleri. Kadir Has Üniversitesi Spor Hu- var olduğu, ancak sıklıkla devletlerin hukuk dü- kuku Araştırma ve Uygulama Merkezi, 2006. zenlerince denetim altında olduğu savını güçlen- dirmektedir. 2. Parrish R. The Birth of European Union Sports Law. Entertainment Law 2003; 2(2): 20-39. Son olarak konuyu Türkiye açısından ele almak gerekirse, spor hukukunun halen pek çok 3. Erkiner K. Bir Hukuk Disiplini Olarak Spor Hu- hukukçu tarafından başlı başına bir hukuk dalı kuku Kavramları ve Özellikleri. http://www. olarak kabul edilmediğini ifade edebiliriz. Bu sporhukuku.org.tr/makaleler/105-br-hukuk- alanda yapılan çalışmaların gün geçtikçe artma- dspln-olarak-spor-hukuku-kavramlari-ve-oezel- sı ile özel hukuk çehresinden kurtulmuş bağım- lkler.pdf sız bir hukuk dalı olarak anılmak için sarf edilen çabaların artması ile spor hukukunun varlığının 4. Vieweg K. Spor Hukukunun Büyüsü. İnönü Üni- kabul edileceği ortadadır. Kanaatimizce spor versitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2010; 1(1): hukuku başlı başına bir hukuk alanıdır, yepyeni 1-38. bir hukuk alanıdır ve yapısı itibari ile sürekli ye- 5. Erkan Küçükgüngör ile Spor Hukuku Üzerine Söyleşi. http://celsehukuk.net/erkan-kucuk- gungor-ile-roporaj.html 6. Erkiner, a.g.e. hayatsağlık 71

söyleşi Bağış Erten ile ‘Spor, Kültür ve Siyaset’ Üzerine Bağış Erten Söyleşi: Ümit Aksoy 1973 yılında Ankara’da doğan Bağış İki soruyu birlikte sorarak başlamak uygun olacak sa- Erten İstanbul Üniversitesi Hukuk nırım. İlk olarak spor dediğimiz olguyu nasıl tanım- Fakültesi’nden mezun oldu. Boğaziçi lamak doğru olur sizce? Ve ikinci olarak da özellikle Üniversitesi’nde Yakın Tarih yüksek ülkemizden hareket edersek; “Türk sporu” ya da “Türk lisansını tamamladı. Halen Radikal spor kültürü” dediğimizde bunlardan ne anlamamız ge- Gazetesi’nde ve Tam Saha Dergisi’nde rekiyor? Böyle bir spor kültürümüz var mı? Varsa nere- yazarlık yapmaya devam ediyor. Aynı lerden besleniyor; bu spor kültürünün sınırları, kontur- zamanda Eurosport Türkiye’nin de Genel ları nelerdir, nerelerden geçmektedir? Yayın Yönetmenliğini yürütmektedir. Aslında kategorik olarak birkaç ayrım yapmak lazım. Bi- 72 hayatsağlık rincisi; felsefi anlamda sporu Antik Yunan’daki kullanılış bi- çimiyle değil de “oyun” kavramına referansla konuşursak ve Huizinga’nın meşhur “Homo Ludens” kavramı üzerinden gidersek, sporun aslında insanın eylemli varoluş biçimlerin- den bir tanesi olduğunu söyleyebiliriz. Şu önemli: spor hiç- bir şeyin sonucu değil, hiçbir şeyin vesilesi, aracı da değil. Toplumda insanlar rahatlamak için, sağlıklı kalmak için spor yaparlar. Bunların hepsi insanların yaptıkları şeyler ama in- sanların varoluşunu açıklayan bir şey değil. Huizinga çok güzel bir şey söylüyor: Birincisi; oyun, insana özgü değil sa- dece. Biz hayvan yavrularının oyun oynamaya bayıldıklarını biliyoruz örneğin. İkincisi; daha bilinç düzeyi gelişmeden oyunla olan ilişkimiz nasıl bu kadar iyi olabilir? Öte yan- dan, paradoksal olacak ama oyun, aslında bir tür varoluşsal ihtiyaç. İnsanın kafasında yarattığı bir sonuç, sonradan olma

söyleşisöyleşi bir durum değil. Otantik olarak insanın içinde yer alan bir “izleme” üzerinden akan bir spor kültürü var. Böyle bir alan- durum bu. Bu anlamda oyunla olan ilişkimiz buradan kuru- da spor kültürünün tanımlaması da aslında insandan insana luyor ama spor dediğimizde iş biraz çetrefilleşiyor. İki tane değişiyor haliyle tabi. Demek istediğim şey şu: Spor kültürü spor var birbirinden ayırmamız gereken: Bir yapılan spor diye tanımladığımız şey ideolojik bir şey. Ve spor kültürü de- var bir de seyredilen. İnsanlar pek çok spor yapar. Kışın diğimiz mesele, aynı zamanda, izleme, yapma, rakibe saygı snowboardçudur, yazın koşar, atletizme meraklıdır, basket- şeklinde bir sürü anlamlı değer atfedebileceğiniz bir durum bol oynar ve futbol: zaten Türkiye’de herkes doğuştan oy- da olabilir. Elbette, bunun tam tersine, hırs, mücadele, ener- nar. Yani insanların çoğu bir sürü spor yapar ama ne gariptir ji, motivasyon, yenme, yenilme, kazanma, hayatın anlamı ki bu oyunlardan herhangi birini takip etmez. Bu bağlamda vs. bütün bunlar da olabilir. beni çok şaşırtan şeylerden bir tanesi, profesyonel sporcu- ların sporu takip oranının çok düşük olmasıdır. O yüzden O yüzden “Biz spor kültürü gelişmemiş bir toplumuz” spor izlemek başka bir kültürdür, yapmak ise başka bir kül- derken aslında, kültürü eski anlamıyla kullanıyoruz orada. tür. Spor yapmanın kültürel köklerinde pek çok nokta yer Kültürlü olmak-kültürlü olmamak anlamıyla kullanıyoruz alır. Sadece az önce söylediğimiz masumane “oyun” yoktur burada kültür kavramını. Yoksa bizim spor kültürümüz var. burada. Siyaset var çok büyük oranda, ordu yani askerlik Sorun, o yerleşik spor kültüründeki çok ciddi problemler var. Bu anlamda, son derece militer referansları olan bir olmasından kaynaklanmakta. Kazanma odaklı bir spor kül- durumdan bahsediyoruz. Her şeyiyle militer bir olgu: kale, türümüz var. Sorun tam da bu aslında. köşe gönder vs. Her şey buna uygun olarak, yenmek yenil- mek üzerine kurulmuş. Bir strateji tahtası üzerinde oynanan Bir “spor kültürümüz” var yani onu kabul edelim. bir şeymiş gibi oyun ve bunun köklerini ta Antik Yunan’a İçimiz rahat olsun… götürmek mümkün elbette. Var, ama iyi gitmeyen bir spor kültürümüz var. Hatta Seyredilen sporla siyaset arasında birbirlerini doğru- şöyle diyelim: İyiyken kötüye giden bir spor kültürümüz dan doğruya yönlendirme ya da belirleme ilişkisi olmasa var. Örneğin Aydan Çelik, çok iyi bir bisiklet yazarıdır ken- da, yapılan sporda daha başından itibaren siyasi bir amaç disi, bir fotoğraf getirdi geçenlerde. 1970’lerde Türkiye’nin var. İki ordu karşı karşıya gelmiş. Bunlar birbirleriyle sava- en ünlü bisikletçisi omuzlarda taşınıyor. Kitleler adamı şıyorlar. Sahada olan bunun oyun versiyonu. Bunun böy- karşılamaya gitmişler. Şu anda böyle bir kültür yok mesela. le olmasının ise iki nedeni olabilir: birincisi; toplumların Ben küçüklüğümde masa tenisi maçlarına giderdim, Tür- enerjisinin orada boşalmasıyla ilgili. İkincisiyse, toplumları kiye Süper Lig’de oynardı. Voleybol diye bir kültür vardı savaş zamanına doğru bir şekilde hazırlamak. Mesela beden Türkiye’de; ciddi bir boks, güreş, halter seyircisi de vardı. eğitimi politikaları, özellikle otoriter yönetimlerin, önemle üzerinde durduğu bir konudur. Bedenin nasıl kullanılacağı, ideal insan yaratmayla birlikte hazır, zinde bir kuvvet yarat- ma gibi amaçların hepsi baştan kurgulanır ve spor da ona göre şekillenir doğal olarak. Seyretmede ise durum farklı. Orada baştan kurgulanan bir şey yok. Burada artık daha bireysel bir vurgu var ama onun kullanımında siyaseti tek- rar karşımızda görebiliyoruz nihayetinde. Madem insanlar bunu seyrediyor biz onu başka bir alan olarak kodlayalım, kodladığımız o alanda da istediğimiz manipülasyonlarla is- tediğimizi oraya taşıyalım. Hani Marx’ın o meşhur sözü var- dır ya, “kitlelerin afyonu”, diye işte, geleceğimiz nokta orası. Çok çatallı bir spor kültüründen bahsediyoruz bu yüzden. Ne kadar sistematize edebildim çok emin değilim ama bir yandan “yapma” üzerinden ilerleyen bir spor kültürü, bir de hayatsağlık 73

söyleşi Gidip seyrederlerdi ulusal olanları. Yazarları vardı bu branş- da Türk futbolunun Avrupa’yla entegrasyonunun en fazla ların. Mesela güreş yazarı olarak hayatına başlayan pek çok olduğu dönemdir. Bu anlamda Avrupalılaşmanın da çok spor duayeni vardır. Bütün bu çoğul kültür, böyle bir spor üst düzey olduğunu görüyorsunuz buna paralel bir şekilde. kültürü varken de problemlerimiz vardı elbette. Çok faz- Bununla birlikte toplumdan daha Avrupalıdır futbol. Hatta la milliyetçilik girmişti Türkiye’de spor kültürünün içine. Avrupa Birliği sürecinin de taşıyıcısıdır. Siz Kopenhag’da Kazanma odaklı oyun her zaman önemliydi ama ne olursa final oynarsanız Avrupa Birliği algısı da farklılaşır ister iste- olsun bir şekilde bu “farklı branşlar” izleniyordu. Ama şim- mez. Oralardan insanlar gelir, onlarla temas edersiniz fark- di daha monokültürel bir yapı var. Temeli de futbol odaklı. lılaşma kaçınılmazdır. Ama bu hikâyenin içinde Leeds de Her şeyi kazanmaya indirgeyen bir yapı var ve esin kaynağı yani öldürülen İngilizler de, Kopenhag’daki kavga da var bir olarak insan hikâyesinden çok, bir mücadele, kazanma, ulu- yandan da; var ama başka kültürlerle alışverişin getirdiği bir sal onur mücadelesine dönmüş bir spor kültürü var. Bütün “Avrupalılaşmak” da var işte nihayetinde. O zamanki fut- bunlara geriye dönüp baktığımızda şöyle bir tespit yapabili- bolda şiddet olgusunun yaratıcısı/taşıyıcısı o şartlar için- yoruz: Nasıl bir spor kültürümüz var sahiden? Birincisi spor de, Galatasaray’dı. Ama Türkiye’nin en Avrupalı takımı da yapmıyoruz. İkincisi; seyrediyoruz ama seyrettiğimiz şey Galatasaray’dı tuhaf bir şekilde. Bu şizofrenik yapı sürekli ise %95 oranında futbol. Türkiye’deki en popüler spor fut- doğrusal bir şeyi kurmamızı engelliyor bir yerde. Ne kadar boldur, ikincisi de futboldur, üçüncüsü de futboldur. Diğer- toplum o kadar futbol: Durum hiç o kadar basit değil yani. leri beşten falan başlar. Yapmıyoruz, sadece futbol seyredi- Toplum bu kadar düzensiz, bu kadar kuralsız değil. Bunu yoruz. Futbolu da hikâyeleri, esin kaynakları, içindeki başka “şike” mevzuları açısından söylüyorum. Hukukun bu kadar vurgularla değil kazanma ve kaybetmeye, siyaha ve beyaza az işlediği çok az alan var futbol dışında. indirgenmiş olarak seyrediyoruz. Spor kültürümüzü de ne yazık ki buradan yürütmeye çalışıyoruz. Bu, şunu gösteriyor Burada hukuk yok yani… bize: Psikolojideki negatif transfer gibi bir spor kültürümüz Sporda hukuk mümkün olduğunca güçlüden güçsüze var ve bizim olması gereken spor kültürümüzü mahvediyor. doğru var. Önce onu düzeltip sonra kültür yaratmamız lazım. Sıfırdan O zaman şike meselesine girelim, onun üzerinden başlasak daha kolaydı galiba… konuşalım. Geçen Temmuz’dan beri böyle bir gündem var. Şikeyi konuşmak aslında önümüzdeki otuz seneyi Bir yandan “spor” var bir yandan da o bizim bildiği- hatta belki de geçmişteki otuz seneyi konuşmak gibi bir miz bir “kültürümüz” var. O kültür, spor yapınca böyle bakıma. Sizce böyle bir eylem/teşebbüs olmuş mudur? bir spor kültürü mü oluyor? Ama bundan daha önemlisi biz böyle bir olayı nasıl kar- şıladık taraftarlar olarak, medya olarak, kulüpler ola- Aynen öyle. Demokrasi kültürümüz, siyaset kültürü- rak? Nasıl bir şekilde baktık bu olan bitene? müz, toplumsal yaşamın oluşturduğu o genel değerler zin- Türkiye’de anlamlandırılması, içinde mücadele etmesi ciri ne kadar deforme oluyorsa, spora dönüşü de o kadar zor bir dönemden geçiyoruz. “Futbol aslında sadece futbol deforme bir şekilde kendini gösteriyor. değildir”e benzer bir şekilde hukuk da aslında sadece hukuk olarak zuhur etmiyor. Şunu net olarak biliyoruz: Ergenekon Peki, bu kafa sağlığımızı ayrıca etkileyen bir şeyi var davası ortaya çıktığında ismi geçen ilk adamların hepsi ile mı futbolun? Futbol bu kültürü ya da belli düzeydeki yüzleştiğimizde, Veli Küçük gibi mesela, onları gördüğü- kültürsüzlüğü ayrıca belirliyor mu yoksa bir yansıması müzde burada ciddi habis bir durum var diyorduk. Sonra mı toplumun, kültürün? Ergenekon davası kendi taraflarını yarattı zaman içinde. Ortada futbol maçına benzeyen bir durum oldu. Aynı şeyin Yok. Hiyerarşik bir şekilde birbirini belirleme-belirle- şike davasında da olduğunu düşünüyorum. Bir gün önce, 2 meme ya da “Alt yapı üst yapıyı belirler” gibi bir şey oldu- Temmuz’da yani, biri bana, “Türkiye’de şike var mı?” desey- ğunu söylemek çok zor. Öyle zamanlar var ki, tersine de iş- di, “Türkiye’de şike yaygınlıkla yapılmaktadır, güçlü kulüp- leyebiliyor süreç. Şöyle anlatabilirim sanırım ki, 1990’ların ler Türkiye’de her türlü hukuksuzluğu kendileri yaratmak- başları buna iyi bir örnektir aslında. Türkiye’de milliyetçi- tadır, vergi affından futbolcuların alacaklarını katakulliye liğin çok yükseldiği bir dönemdir 1990’lar. Bunun birebir tezahürlerini tribünde de görürsünüz aynı zamanda. Irkçı, şovenist, milliyetçi akımlar çok güçlendiği ve bir yandan 74 hayatsağlık

söyleşisöyleşi getirmeye, maç ayarlamadan tribün şiddetini kullanmaya haliyle. Ve tarafları öyle bir hale getirdiler ki iş keşmekeş kadar futbol kulüplerini yönetenlerin hepsi son derece bir hal aldı giderek. Kestirmeden söyleyeyim: Bu olay çık- karanlık bir düzen kurmuşlardır” derdim. Futbolcu alım- tığında Fenerbahçelilerin yüzde yirmisinden fazlası “(Aziz satımlarından aldıkları paralar da dâhil olmak üzere ciddi Yıldırım ya da Fenerbahçe) şike yapmıştır, beter olsunlar” anlamda futbolun balçığa batmış bir yanı vardır. Biz saha- diyordu. Bugün, yüzde bire düştü bu oran. Bunun bir anla- da görerek tutunmaya çalışıyoruz ama yöneten kadro son mı olmalı. Burada yüzde yirmiyi-otuzu fazlalaştırmaya ça- derece tehlikeli. Şimdi, bu yöneten kadronun en başındaki lışacağımıza davanın seyri ve bu meseleye yaklaşımlarımız adam sayılabilecek Aziz Yıldırım’a dahi şikeyle ilgili operas- hukuk isteyenlerin altındaki zemini oynatmaya başladı. yon yapıldığında, benim bu konuyla ilgili olarak ilk başta hissettiğim şey şuydu: Yoksa her şey ortaya mı çıkacak? Ni- Nasıl oldu bu? hayet, Türkiye’de bugüne kadar, on yıllardır konuşulan, bir Dava, adil yargılama açısından çok ciddi problemler ya- nefeste son yirmi yılda sayabileceğimiz 10-15 maç varken ratmaya başladı. Televizyonda, basında şurda burda sızdırı- hiçbir şey olmamış gibi davranan hukuk, üst düzey yöneten- lan deliller, mahkeme sürecinin gizliliğine dair her şey ihlal ler -kulüpleri yönetenler değil- bu işe inisiyatif koyuyorlar. edildi. İhlal edilebilir, ilk defa başımıza gelmiyor bu elbette. İlk algım buydu. Ben hala o algının peşindeyim işin doğru- Deliller ortaya çıktı, bir sürü görüntüler vs. Bunların hepsi su. Ama dava oraya gitmiyor ne yazık ki. Buradaki durum olabilir. Ama iddianamede var olduğu söylenen görüntüler da tıpkı Ergenekon Davası’nda olduğu gibi kendi taraflarını, bir baktık ki açıklanan tam iddianame metninde yok oldular kendi saflarını yarattı. Üstelik bu sefer rasyonel düşüncenin birden. Bize şüpheli 19 maç var dendi, 13 maç çıktı iddia- daha fazla olması gerektiğini düşündüğümüz bir alandı Er- nameden. Görüntüler var dendi fotoğraflar çıkmıyor hala. genekon. Hukuk, rasyonel insanlar, ordu, gazeteciler, karan- Futbolcusuz şike olmaz, futbolcu sayısı bire indi filan. Da- lık güçler vs. Spor zaten daha en başından duygusal bir alan; vayı kendi kendine küçülttüler kısacası. Daha doğrusu kü- duygusal bir alanda taraf tutmanız çok daha kolay oluyor çültme değil de zayıflayan bir sürece girildi. Bence burada bir güç savaşı var. Güç savaşı da gerçekleri bahane ediyor hayatsağlık 75

söyleşi komik bir şekilde. Güç var gerçekler var ama güç ve gerçeğin lüple bir futbolcu arasındaki anlaşmazlığı kulübün seçtiği ilişkisi sağlıklı bir ilişki değil. Güç gerçekleri kendi gerçekli- adamlar çözüyor. Ne oluyor, hiçbir şey işlemiyor. ğine uygun hale getirmek için savaşıyor. Hangi güçler olur- sa olsun. Bu, davanın geneline, futbolun genel ruhuna, ruh Bir de işin taraftar boyutu var buna ilave edeceğimiz. sağlığına çok kötü geldi ve futbol bence 3 Temmuz’dan daha Taraftarın temsiliyetinin olmaması gibi bir durum orta- kötü durumda şu anda. Bu yaşadığımız şok 3 Temmuz’dan ya çıkıyor öte yandan da. daha büyük. Bu iyi bir nokta oldu. Şöyle ki, Türkiye’de futbolu yö- Buradan şuna da geçelim, spor hukukuna, ahlakına netenlerle Türkiye’de futbolun yaşamasını sağlayanlar bir- bir parça girdiniz ama buna riayet ediyor muyuz mem- birlerine sınıfsal olarak karşıt gibi duruyorlar. Bir tarafta leket olarak? Bir şeylerin hakkı hukuku gibi bir şey var yönetici; büyük oranda iş adamları ya da futbol yönetimini mı bu alanda? güç ilişkileri içinde kavrayanlar var. Bir de futbolun olmazsa olmazları var. Futbolda iki şey hayati önem taşıyor: Taraftar İkiyüzlü bir dünya aslında. İkiyüzlülüğü iki anlamında ve oyun. Oyun oynayan oyuncular teknik adamla beraber da kullanıyorum. İki yüzü var madalyon gibi ama ikiyüzlü düşünülmeli. Hakem bile olmasa futbol oynanır. Ama o iki- de bir yandan. Nasıl? Bir yandan oturmuş kurumlar olarak si olmadığı zaman futbol izlenilmez ve oynaması zevkli hale spor hukuku, bunun değerleri gibi bir zincir var. Tabii re- gelmez. Onların da örgütleri sıfır. Yok yani. Mesela dünya torik bu. Olimpiyatta da bunu görüyorsunuz, UEFA’da da. ile Avrupa taraftar kültürü ile karşılaştırdığımızda sıfırın al- Çok açık bir şey var ve UEFA ve FIFA artık şunu söylüyor: tında bile demek daha doğru aslında. En çok para alanlar “Respect” yani saygı ve bazı değerler zincirimiz var. Sonra bile mağdur oluyorlar. Hiçbir oyuncu sözleşmedeki para- da 21 yaş altı dünya şampiyonasını İsrail’e veriyor. O İsrail yı alamıyor zaten. Ve hepsi başkanın iki dudağı arasındaki ki duvarları nedeniyle Filistin milli takımının oyuncularını himmete bağlılar. “Seni sevdim, ödeyeceğim sana paranı” hapsetmiş durumda. Bir tanesi içerde. Böyle bir durum- diyebilir ya da “Git yiyorsa al paranı diyebilir”. Bunun hiç- da bu ilişkiyi hangi fair play algısıyla nasıl tanımlayacağız? bir hukuki zemini yok. David Beckham’ın grev yaptığı bir Başka bir yere bakıyoruz, bir sürü soruşturma başlatıyor- yerde, dünyanın her yerinde grev yapılır. David Beckham, lar, çok ciddi cezalar veriyorlar, ciddi anlamda yolsuzlukla İngiltere’de bundan 5-6 sene evvel Manchester’da oynarken mücadeleye dair söylemler var. Ama FIFA’nın, İsviçre’de greve giden oyuncuların baş aktörlerinden biriydi. Sporun hesaplarına dokunulamaz bir şirket olduğu gerçeği de or- sendikal mücadeleye, örgütlü mücadeleye çok uygun ken- tada aynı zamanda. Bunun adı ikiyüzlülük. Bunun benzeri dine özgü bir yapılanması var. Bunu ben söylemiyorum, hukukta da var. Bence bu bir mücadele alanı. Genç spor hu- kapitalizmin kendisi söylüyor. Eğer böyle olmasaydı NBA kukçularıyla görüşüyorum ve onların çok büyük bir bölümü dünyanın en korporatif, en komünal yapılarından biri ol- şunu söylüyorlar: Bu, zamanla oturması gereken bir hukuki mazdı. NBA’in temsilcisi geldi Türkiye’ye birkaç vakit önce. alandır ve biz burada kuralların oturması sürecinde hukuki “Oyun son derece kapitalist ama kurduğunuz düzenin ta- mücadelemizi veriyoruz. Ama bir yandan da hiç bu kadar mamı komünist, ne diyorsunuz?” dedim. “Bunu böyle ifade güçlünün hukuku olan bir şey görmedik. Güçlü, istediği etmiyoruz ama aynen öyle” dedi. Çünkü oyunun yaşayabil- şekilde istediği şeyi yönlendiriyor. Türkiye’deki spor hu- mesi için başka bir şans yok. Kapitalizm şunu ister: üreti- kuk sistemi şu: yasama organı, delegelerden oluşan futbol yorsunuz, rekabet etmek istemezsiniz, rakibiniz ölsün is- federasyonu genel kurulu. Yasama organının yapısını yüz- tersiniz. Sporda rakibiniz öldüğünde oyun ölüyor. Beraber de doksan oranında kulüpler belirliyor. Bu yapı içinden bir yükselmek zorundasınız. Bu çok temel bir problem. Rakip yürütme seçiliyor ve bunun da yüzde doksanından fazlasını sıfırsa oyun da sıfıra düşüyor. kulüp yöneticileri oluşturuyor. Ve bu kurum güçlü ile güç- süz arasındaki hukuki münasebette çözüm organı oluyor! Birisine küfretmek için bile bir rakibinizin olması Bu büyük bir garabettir en hafif tabirle. Çünkü Türkiye’de gerekiyor. futbolcuların örgütlenmesi yok, teknik adamların örgütleri yok, dernekleri, sendikaları hiçbir şeyleri yok. Bu konuda Evet. Zaten çok açık bir şekilde görülüyor buna olan bir inisiyatif alamıyorlar. İnisiyatif alamadıkları için bir ku- ihtiyaç. Mesela taraftar profili Türkiye’de ciddi bir prob- lem. Yoksul kesimler daha fazladır belirli oranda bu profi- lin içende. Daha doğrusu şiddete eğilim çok fazladır. Böyle 76 hayatsağlık

söyleşisöyleşi monopolize etmeyelim yoksullar diye aslında. Orta sınıf da cusuna yamyam diyen, ırkçı diyen başkan yargılanmıyor. çok ciddi anlamda gidiyor artık maça. Mesela Fenerbahçe Sahada birbirine giren oyunculara düşük cezalar veriliyor, ve Galatasaray tribünlerinde artık yarı yarıya hale geldiler Diyarbakır-Bursa maçında olduğu gibi düpedüz dışlayıcı, oransal olarak. Ama şiddete eğilim çok fazladır öte yandan aşağılayıcı mesajların verildiği olaylar görmezden geliniyor. da. Küfür, şiddet. Bunların sınıfsal kökeni de yoktur işin Orası bir hukuk alanı değil çünkü. Orası hukukun arka ka- doğrusu. En tepeden en aşağıya kadar var olan bir durum- pısı. Bugün az küfredersiniz, baktınız bir şey olmuyor yarın dur. çok küfredersiniz. Az şiddet gösterirsiniz, baktınız bir şey olmuyor devamında çok şiddet gösterirsiniz. Türkiye’deki Türkiye’de mi böyle bu yoksa genel olarak da durum futbolun, tribünlerin hakim kültürü bu. bu mu? Peki, taraftar/taraftarlık nasıl bir şey? Özellikle bir Türkiye’de ekstradan böyle. Böyle yaratılmış bir kültür takım taraftarı olmak? var çünkü. Bizim linç kültürümüzle ilgili bir şey bu. Zor bir şey. Can Kozanoğlu’nun söylediği laf hoşuma Sadece linç kültürü mü? Mesela siz hiç kavga etmi- gidiyor. Seçilen bir şey değil taraftarlık. Biz seçiyoruz zan- yor musunuz? Sinirlenmiyor musunuz anlamında soru- nediyoruz ama seçilmiyor işte. Aslında Galatasaray veya yorum. Fenerbahçe’yi sevme nedenimizle patlıcanı sevme nedeni- miz arasında çok büyük bir fark yok. Küçükken bize patlıca- Ediyorum tabii ama… nı yedirmişler ve biz patlıcanı, patatesi sevmeye başlamışız. Küfür etmiyor musunuz? Ağız alışkanlığı. Hiç kimse 18 yaşından sonra takım tutmu- Küfürle ilişkim öyle değil benim. Küfürle ilgili problem yor. 4-5 yaşında elinizden tutan birinin verdiği inisiyatifle var zaten. Türkiye’nin algısında problem var. Küfürde, biri- oluyor her şey. Ama sevme biçimini kendiniz belirliyorsu- sinin küfür etmesinde, bu anlamda bir problem yok bence. nuz. İşte bu çok önemli bence. Sevdiğiniz şeyi değil sevme Hayatın içinde bu kadar olan bir şey tribünde olmaz gibi bir biçiminizi siz belirliyorsunuz. Türkiye’de taraftarlık şöyle saçmalık olamaz. Ama öte yandan kolektif küfürle bireysel bir problem arz ediyor: kendi belirleyemediğiniz şey olan küfür arasında fark var. İngiltere’de de küfür vardır ama ko- hangi takımı tutuyorsunuz seçimi, sevme biçiminde ho- lektif olmaz. mojenleştirilmeye çalışılıyor. Mesela ben Fenerbahçe’ye, Nasıl? Galatasaray’a baktığımda başka bir şey seviyorum, siz Adana usulü olur. Adana’da maça gittiyseniz görürsünüz. Galatasaray’da başka bir şey seviyorsunuz, bir diğeri başka Bir anda bir adam çıkar ve çok yaratıcı bir küfür eder. Buna hiçbir şekilde tepki göstermezsin. Muhtemelen oyuncu bile göstermez duysa bile. Ama toplu, örgütlü, aşağılamaya yö- nelik küfür geleneği var Türkiye’de artık. Bu toplum 20 sene evvel hiç küfür etmezdi, şimdi ediyor diyebilir miyiz? 20 sene öncesindeki kadar ediyoruz ama 20 sene evvel tribün- ler bu kadar gariz küfür etmiyorlardı. Bu önemli bir nokta. Neden öyle oldu? Bunun gerçekten futbolun bir hukuksuzluk ve keyfilik alanı olarak tanımlanmasıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Hukuksuzluk, keyfilik, suç işlediğinde bir şey olmaz, sahaya bir şey atsan bir şey olmaz… Ben bazen maça rahatlayayım diye gidiyorum, çok mu haksız ve kötü bir eylemde bulunuyorum sizce? Ama bunu ülke olarak abartmış durumdayız. Orayı öyle tanımlarken kontrolden çıkmış durumda maalesef olan bi- ten. İngiltere’deki adam da deşarj olmak için gidiyor, her şeyi de yapabiliyor ama sahayla olan ilişkisi temasa, aşağı- lamaya döndüğünde bambaşka bir şey oluyor. Bizde oyun- hayatsağlık 77

söyleşi bir şey; bunu istemiyorlar bir takım odaklar, kişiler, görüş- sediyoruz son kertede. Bu, endüstrinin değişik formlarının ler.. Tek sevme biçimi olacak. Hepsi. Geçenlerde “tek ses olması gibi. Sosyal bilimlerden örnek verirsek Keynezyen Fenerbahçe” gibi bir pankart açılmıştı tribünde yanlış hatır- kapitalizm, vahşi kapitalizm, sosyal demokrasi arasında ne lamıyorsam. Bunun en tipik örneğiydi bu işte. kadar farksa bunlar arasında da o kadar fark var. Ama sonuç- ta kapitalizm. Hepsi bu. Futbolun parasallaşması dediğimiz Ne demekti bu? sürecin oyuna etkisi ise tam olarak şu oldu aslında: iki kale Başka bir ses yok. Farklı bir ses değil tek ses. Çok indir- arasındaki alanın dışındaki, hatta neredeyse o alan da dâhil gemeci, herkesi birbirine benzeten homojenleştirici bir algı. olmak üzere, her şeyden para kazanmanın öncelikli oldu- Bu, şu açıdan çok önemli bir problem: Tribünden sahaya ğu bir dünya ortaya çıktı. Artık sahaya da sızıyorlar bunlar baktığınızda, ben mesela belki kültürel kodlarımla başka bir giderek. Forma reklamları, sanal reklamlar, televizyondan oyuncuyla özel ilişki kuruyorum, siz başka biriyle, o, başka reklamlar vs. Futbol oyununun kalıbını değiştirebilecek şe- biriyle. Rıza Çalımbay’ı, çalışkan futbolu sevmekle Metin kilde oyunu itici hale getiren bir yanı var bunun. Tekin’in yakışıklı futbolunu sevmek aynı şey olamaz mese- la. Ama bazıları Rızacı’dır. Ben memur olsam Rızacı olur- Çok güzel bir sahnedir: Any Given Sunday diye bir film dum herhalde. Çünkü benim ideallerimde olan biri Rıza vardır Amerikan futboluyla ilgili olarak. Al Pacino’nun oy- Çalımbay. Çalışkan, işini seven, sürekli belirli bir disiplin- nadığı çok şahane bir filmdir. Orada bir barda şöyle bir ko- le çalışan ve daha az yetenekli. Öbür tarafta daha yakışıklı, nuşma yaparlar -çok kritik bir noktadır o film içinde. Ame- daha havalı, artist birisi var. Aynı dünyanın insanı olmayabi- rikan futbolunda televizyon molası diye bir kavram vardır liriz. Aynı şekilde sevmek zorunda değiliz. Bu çok ciddi bir ve kahraman bu meseleye kast ederek, “Ne zaman televiz- problem yaratıyor Türkiye’de. Taraftarlık çok zenginleşmesi yon molası verdik, o gün bu sporu kaybettik” der o sahne- mümkün bir şeyken bizde fakirleşmeye gidiyor ne yazık ki de. Çünkü artık oyunun gerçek değerleriyle ilgili başka bir tek seslilikten dolayı. Yaşadığınız ülkenin başbakanını, cum- şeyden bahsediyoruzdur. Türkiye’de de bunun yansıması ne hurbaşkanını sevmeme hakkınız var ama tuttuğunuz takımı yazık ki daha kötü oluyor. Neden daha kötü oluyor? Çünkü yok. Başkanını sevmeme hakkınız yok. Bunu ifade ettiğiniz- Türkiye yönetim açısından feodal, tüketim açısından ka- de tepki görürsünüz. Yaşadığınız ülkede hükümete alterna- pitalist bir düzende. Olabilecek en kötü versiyon. Madem tif her türlü partiye oy verebilirsiniz, bunu söyleyebilirsiniz. kapitalist olduk o zaman müşteri memnuniyeti, tüketici Ama taraftar olduğunuzda bunu söyleyemiyorsunuz. hakları bütün bunlar da gelsin. Ama tüketiciye yansıyan yö- Endüstrileşen futbol meselesi üzerinden gidelim bi- netim anlayışı feodal. Hiçbir hakkınız yok. Başına buyruk, raz da. Nereye gidiyoruz, ne olup bitiyor? feodal beylerden oluşan bir futbol kültürü var. Satın almaya 1990’larla birlikte televizyonun futbolu belirleyecek geldiğinizde de en kapitalist ama. Türkiye’de kombine bilet ölçüde oyuna dâhil olmasıyla birlikte hızlandı futbolun en- fiyatları İtalya’dan pahalı. Türkiye’de bilet fiyatları politika- düstrileşmesi. Futbolun parasallaşması, kapitalizme kurban sı açısından bir korelasyon kurulsa dünyanı en pahalı bileti gitmesi anlamına geliyor bu da. Her şeyin parayla alınıp satılıyor olabilir neredeyse. Londra’da Chelsea takımı taraf- satılabilir değerler olarak üretilir hale gelmesi. Bu, gücünü tarı en zengin takımlardan bir tanesidir. Onların bile baba- büyük ölçüde Thatcherizmin Heysel ve Hillsborough fa- oğul indirimli özel fiyatları var. 15 pound falan verdiğinizde cialarından sonra İngiltere futbolu için hazırladığı pakete baba-oğul gidebiliyorsunuz maça. Türkiye’de hiç böyle bir borçlu. Bu, taraftar profilini ciddi anlamda sınıfsal olarak şey yok. Ne indirim imkanı var doğru düzgün kurulmuş, değiştiren bir politikanın parçası olarak kurulmuş bir sis- ne kombine biletlerle ilgili özel bir uygulama var. Beşiktaş temdir. Televizyonlara ait, daha pahalı biletler alabilen, her- tribününden bir arkadaşımız İtalya’da çalışmaya başladı. kesin gidemediği bir futbol alanı. Bunun ciddi bir problem Beşiktaş tribününde kombineye verdiği parayla hem Inter olduğu ortaya çıktı daha sonra ve bunun farklı versiyonları, hem Milan’ın kombinesini almış durumda. Bunun yani pa- sürümleri piyasaya sürüldü. İdeal örnek o yüzden İngiltere halı biletin meşrulaştırılma gerekçesi de şu: takıma transfer değil Almanya olarak gösteriliyor bu meseleyle ilgili. Çünkü istiyorsunuz, büyük hedefler istiyorsunuz o zaman para daha katılımcı, hala taraftarla etkileşimi olan, ucuz biletleri vereceksiniz. Bu da gayrı ahlaki bir yol tabii. Böyle olunca olabilen bir ülke burası. Ama gene kapitalist bir şeyden bah- Türkiye’de çok katmerli bir problem yaşıyoruz. Yönetenler 78 hayatsağlık

söyleşisöyleşi keyfi yönetiyorlar, tüketenler sadece para kazanmak olarak nerbahçe burjuvazinin, Beşiktaş halkın takımı”. “Yıldırım görüyor. İdeal taraftar tanımı, son yıllarda başkanlar ve yö- Demirören ve halkın takımı”, “Kürtler ve Galatasaray ve neticiler tarafından şöyle yapılabilir herhalde: formasını aristokrasi” -tersini söylemek için söylüyorum bunları yani- alan, mümkünse üç forma alan, kombine bilet alan ama “orta sınıfın en yoğun olduğu bölge Kadıköy’de burjuvazi- içerde benim istediğim zaman benim istediğim ölçüde bağı- nin takımı Fenerbahçe” dedikten sonra bütün o tanım yerle ran, tepkilerini ona göre organize edebileceğim, mümkünse bir oluyor. işimize geldiğinde tiyatro seyircisi işimize geldiğinde taraf- tar olan bir kitle. Bu olmuyor. Çünkü bu futbolun özünde Böyle bir şey de arıyor muyuz ama bir yandan da? çok ciddi bir problem yaratıyor. Bir sınıfsal kök, temel vs. Mesela amatör branşlar diye bir şey var. Futbol dı- Arayamıyoruz. Arayamayız daha doğrusu. Ama bunu şındaki bütün branşları anlatıyor. Bu garabete nasıl ba- arıyorsak eğer şundan dolayı arıyoruzdur: dünyada bir sürü kıyorsunuz? takımın bir anlamı, sosyolojik, kültürel bir kodu var. O kadar krizde, o kadar bunalımda ve zor durumda ki Bana şöyle geliyor çünkü: Bir hikâye bulma derdi- futbol, belki de ilk defa diğer sporların önünü açacak bu miz var ve bundan dolayı çeşitli düzeylerde bir takım kriz. Türkiye’deki futbolun 3 Temmuz’dan beri gelişen sü- arayışlarımız var. reci, yönetim anlayışı, kapitalist hali öyle illallah dedirtecek halde ki, başka sporların nefes alma zamanı var artık. Bel- Var çünkü o hikâyeli halleri daha güzel geliyor bize. ki de futbol bir numaralı yerini kaybedecek. Bir numaralı Roma solcuların takımı, Liverpool halkın takımı, Barselona yerini değil belki ama az önce söylediğim o iki, üç ve dört Katalanlar’ın takımı… Bir kere içinize bir duygu işlediğinde demiştik ya, oralarda biraz yükselenler olacak. İstanbul’a bir siz bunu sevme biçimiyle adlandırırsınız artık. Real Madrid gün birisi gelip “Ben çok iyi bir spor atmosferi görmek isti- veya Bayern Münihli olmak dünyanın en zor şeyleri olabilir yorum, beni güzel bir yere götür” dese futbol maçına götür- gibi gözükür. Ama Madrid diye sorduğunuzda size anlata- mezsiniz bu sezon, basketbol maçına götürürsünüz mesela. cak bir sürü hikâye çıkar. Bayern Münihliye sorduğunuzda Bu çok önemli bir ayrıntı. Farkında değiliz ama birkaç sene Münih’le ilgili bir sürü hikâye çıkar. Bu sizin kendi tanımı- sonra olabilir. Şike: Futbol ve Organize Suçlar kitabının yaza- nızla ilgili esasında. Bence orada tuttuğunuz takım bir nes- rı Declan Hill’in verdiği çok güzel bir örnek var. 19. yüzyılın ne. Özne olan sizin sevme biçiminiz. Siz sevme biçimlerin- sonunda İngiltere’nin en popüler sporu kürekmiş. Ama şike, den ortaklaşabilirsiniz. bahis ve üzerinde paranın dönmesiyle birlikte bütün popü- laritesini kaybedip marjinal bir spor haline gelmiş. Futbolun Şöyle bir şey yok mu peki öte yandan: Barselona tepesindeki tehlike bu, futbolun marjinalleşme tehlikesi var. Katalanlar’ın, Real Madrid kralın takımı. İspanya için Spor sevenlerin, oyunu sevenlerin giderek izlemekten soğu- yacağı bir hale geliyor bu oyun ne yazık ki. Sahada oynanı- lan oyun ilgili olarak “ayarlanmış” hissi bir kere geldi mi in- sanlara, izleyicilere, o oyunla ilgili beklenti, umut, sevme vs. aynı şekilde kalmaz artık. İstediğiniz kadar futbol merkezli, futbol tutkulu, kazanma hırslı olun, hileli oyun oynamayı kimse istemez. Kazansanız bile istemezsiniz. Taraftar gruplarına bakarken sınıfsal bir yerden ba- kabilir miyiz? Sınıfsal bir analiz yapmak mümkün bun- lar üzerinde? Bakamayız. Bunu çok zorluyoruz, deniyoruz. Bununla ilgili olarak Kurthan Fişek 1980’lerde bir kitap yazmıştı. Böyle bir sınıfsal kategorizasyonu yok bu meselenin bence. Demişti ki Kurthan Fişek: “Galatasaray aristokrasinin, Fe- hayatsağlık 79

söyleşi bir anlamı var bunun. Bizde böyle bir olgu da yok. biçimleri ortaklığı sayesinde daha rahat oturur da, bazen Orada da artık çok silikleşti. Barselona da Real Madrid aynı takımın iki taraftarı başka türlü farklı sevme biçimleri yüzünden kavga edebilir. kadar zengin, pek çok solcu Real Madrid taraftarı da var. Bu- nun en iyi örneği Liverpool: liman işçileri takımı. Liman da Siz İletişim Yayınları’nda da çalıştınız, federasyonun kalmadı, işçiler de. Schalke maden işçileri takımı ama sahibi Tam Saha Dergisi’nin başındasınız. Yani hayli “entelek- Gazprom. Ama bu kökler anlamlı şeyler yine de. Liverpool, tüel” bir geçmişten geliyorsunuz yani. İki şey soraca- “liman işçileri takımı” dediğinde mutlu oluyor. Geçmişle ğım: futbolun edebiyatını, felsefesini yapmak mümkün çizgisel bir ilişki kuruyoruz. Bizimkinin de şöyle bir güzel mü? Bu ne kadar anlamlı ve tutarlı duruyor sizce? Yap- yanı var ki, ben onu da seviyorum, dünyada çok az yerde ma/cık bir şeyler yok mu burada? Hep söylüyoruz ya, bu var çünkü: Bizim futbol kültürümüz de demokratik bir “Futbolcular konuşsun, onlar konuşmalı” vs. Ama sa- mahiyete sahip. Aynı ailede Fenerli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı hanın içindeki insanlar konuşunca onlara yüklediğimiz çıkabiliyor. Barselona’da Katalan bir çocuğun başka bir ta- imajlar dağılıyor gibi oluyor. kım tutması çok zor. Çok kapalı hale getiriyor o yapı sizi. Bir Protestan’ın gidip Celtic taraftarı olması imkânsız. Cid- Dediğiniz doğru ama önce gelen hangisi meselesi çok di anlamda bir problem yaratır. Ama bizde kardeşim ve ben önemli. “Ben edebiyatı, felsefeyi seviyorum; o yüzden fut- aynı takımı tutmayabiliriz. Bu önemli bir nokta. bolda da bunu bulabilirim” diye gitmiyor insanlar. Futbolun edebiyatına, futbolun romantizmine, futbolun felsefesine Alt taraftar gruplarında bir sınıfsallık bulunabilir zihinsel yatırım yapan, bunun üzerine konuşmak, yazmak mi? Çarşıda, Vamos Bien, Tek Yumruk da? hevesi olan insanlar önce felsefeyi, edebiyatı sevdikleri için futbola gitmiyorlar. Futbolu zaten seviyorlar. Hayatlarının Bulamayız. Bunlar bence hayatta var oluşlarını tribüne parçası olan futbolla diğer hayatlarının parçası olan edebiyat taşımaya çalışıyorlar. Tribünden kaynaklı bir duruş değil o. ve felsefeyi birleştiriyorlar. Futbolda bir edebiyat zorlaması Hayattan kaynaklı bir duruş bu işin esas noktasıdır çünkü. değil bu. Hepimiz taraftar olarak doğuyoruz. Ben altı yaşın- Ben zaten o yüzden tribünlerdeki muhalif grupların prob- dayken futbol edebiyatı sebebiyle futbolu sevmedim. Ama lemli olduğunu düşünüyorum. sonradan edebiyata merak sardığımda futbola da merak sardığımda bu iki dünya arasında bir paralellik kurabilme, Bu entelektüel camiada da var ama. bir köprü atabilme kaygısından dolayı futbol edebiyatı bana Var. Çok var. Ben onu da problemli buluyorum. cazip geliyor. Şöyle anlatayım: Foucault’un bir lafı vardır. Çünkü içerden bakmıyorlar meseleye. Bir şeyi yakış- “Neden sanatçının sanat eseri yapması sanat olarak addedi- tırıyorlar oraya. lir de bir zanaatkârın vazosu, benim yaşam biçimim bunlar Aynen öyle. Deplasman yasağı kaldırılsın demek, her- niye bir artistik değer taşımasın?” diye sorar bize Foucault. hangi bir sol jargona referans veren bir şarkıyı tribünde Özel bir özen gösteriyorsam, bununla ilgili özel bir çabam söylemekten daha solcu bir iştir bence. Deplasman yasağı varsa, yaratıcıysam neden olmasın bu? Tıpkı bunun gibi, dediğiniz şey, sporun kendisine dair bir muhalefet. Siz dı- “Ben edebiyatı seven bir adam olarak futbol tribünlerine şarıdakini söylemeyip tribüne taşıyorsunuz. O, orada zaten gittiğimde neden “hayvan”a dönüşeyim?” ki diye düşünü- yabancı bir yanıyla. Tabii ki zuhur etsin, görünsün ama bu yorum aslında. Sevdiğim edebiyatın bir parçası olarak da mesele birebir oranının ilişkili değil onunla. İnsanları siz futbol okuyabilirim. Çünkü insan hikâyesinin olduğu her kendi siyasi söyleminizle çekemezsiniz. İnsanları o sporun yerde mutlak suretle anlatılacak hoş bir edebiyat, bir felsefi gerçek politikasıyla çekersiniz. Öncesinde muhalif olmayıp içerik bulursunuz. Jorge Valdano, Arjantin milli takımının da bu gruplar sayesinde muhalif olan çok kimse olduğunu 1986 Dünya Kupası’nda Maradona’dan sonraki en önemli zannetmiyorum. oyuncusu. Onun anlattığı bir hikâye var, bu çok kuvvetli Galatasaraylılık, Fenerbahçelilik, Beşiktaşlılık insanları bir hikâye ve başka yerlerde bulmak zor böyle bir anlamı. homojenleştiremez. Sosyal, sınıfsal, siyasal bir şekilde ho- Maradona’nın o meşhur herkesi çalımlayıp attığı golden mojenleştiremez. Farklılığı, varoluş biçimleriyle aynı yeri sonra topu kaleden alan adam Valdano. Diyor ki, “Ben seviyoruz. O yüzden diyorum ya sevme biçimlerindeki bunu bilerek yaptım çünkü o gol ne zaman tekrarlansa ben farklılaşma, sevdiğiniz şeyden daha önemli. Bazen Galatasa- raylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı yan yana oturduğunda sevme 80 hayatsağlık

söyleşisöyleşi de o kalede gözükeceğim. Yüzlerce kez o gol tekrarlanacak meyen herkesin, yönetim sürecinde yer alamayan herkesin bundan sonra ve ben o eserin bir parçası sayılacağım. Bu sabrının sınırına geliniyor. Bir yerde başka türlü bir patlama Picasso’nun bir tablosunda oynamak gibi bir şeydir”. Çok olabilir gibi geliyor bana. sofistike bir yaklaşım ve çok hoş. Nasıl? En az Maradona’nın golü kadar güzel. Bir anda futbolcular örgütlenebilir. Taraftarlar örgütle- Ve futbolun şöyle bir yanı var: Türkiye’de topluma ba- nebilir. Ve bir anda futbolun çehresi değişebilir. Aynı anda karken önyargılar da çok şeyi belirliyor. Nerede durduğu- bile olabilir bunların hepsi. Bu iş içinden çıkılmaz bir hale nuz, hangi siyasal görüşten geldiğiniz, hangi toplumsal geldikçe bu arayış çok daha fazlalaştı. Dünya görüşleri çok duyarlılıklarınızın olduğu herhangi bir şeye baktığınızda farklı olan futbolcular bugün sendika önemli diyorsa, çok sizi hemen duvarlarla karşılaştırabiliyor. Futbolda bu yok. zor bir araya gelecek taraftarlar beraber yürüyorsa ortada Hayatta, “Sendika iyi bir şeydir”, dediğinizde size solcu bir mesele ve bu meselenin çözümüyle ilgili bir umut var diyorlar. Futbolda sendika iyi bir şey dediğinizde, “Beyler demektir. Sorun bir şekilde çözülecek gibi geliyor bana. adam haklı” diyorlar. Bunun çok önemli bir anlamı var. Siz Türkiye de, İngiltere’de küreğin yaşadığını yaşayacak ya da orada gerçekten iyi bir şey olduğuna ikna edebiliyorsunuz bambaşka bir dönüşüm olacak. Bu maçlar ayarlanıyor duy- o insanları. Çünkü öyle bir algı yok. O bariyerler yok. Fut- gusuyla bu oyunu taşıyamazsınız. Bu mümkün değildir. bol, derdini anlatmanın en iyi yerlerinden bir tanesi aslın- da hepimiz için. Dayanışma önemlidir bu hayatta. Sağ bek yeteneksiz olabilir ama o takımın bir parçasıdır dediğiniz şey aslında başka bir dünyayı da anlatıyor bir yandan. Bunu benzer şekilde başka bir yere oturtabiliyorsunuz. Bu çok bü- yük bir şans. Beni çeken de bu. Aynı şey tribünlerde de olabilir değil mi? Her yerde. Söylemin kendisini düzeltme, emeğe vurgu, kimin ne olduğu bütün bunlar değiştirilebilir şeyler. Peki, şimdiden sonra nasıl geri döndürülür bütün karmaşa, kötü hikâyeler? Tek sesli taraftar, endüstrile- şen futbol vs. Bir anda da geri dönmez değil mi? Döner. 20 senede olan 20 senede de döner. Tarihin zir- vesinde yaşamıyoruz. Bugün en kötü gün olabilir. Ama bu kadar hızlı değişen bir şey, oyun bu kadar hızlı değiştiyse bir daha bu kadar hızlı değişebilir. Futbolcular, taraftar ve hakemler için öyle bir noktaya gidiyoruz ki artık son rad- deye geliyormuşuz gibi gözüküyor bana. Bu işe katkı vere- hayatsağlık 81






Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook