Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore hayatsağlık dergisi Sayı 11

hayatsağlık dergisi Sayı 11

Published by Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı, 2019-09-25 06:40:12

Description: hayatsağlık dergisi Sayı 11 Ağustos 2014

Search

Read the Text Version

hayatsağlık Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi ağustos 2014 sayı 11 .Dört aylık dergi Etik, etiketin giderek önem kazandığı çağımızda, olguları sorgulayan ve sınırsızlık tutkusuna gem Ağustos 2014 Sayı 11 vuran uğraştır. Felsefi ekol ve geleneklerin temsil- cileri arasında bitmeyen zihinsel bir sohbet oldu- Sahibi ğu kadar, etiğin ‘sahaya inen’ ve toplumsal hayata Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı normatif bir çerçeve çizmek için bir uzlaşma arayı- şı olduğunu söylemek mümkündür. Diğer yandan adına bu arayış, ulaşılan her normun yeni bir tartışma- Ahmet Özdemir nın tetikleyicisi olması nedeniyle hep canlı kalan, hedefe varıldığı sanılırken yeni bir hedef ortaya Sorumlu Yazı İşleri Müdürü koyan bir arayıştır. Hayata yönelik etik kaygıları- Ahmet Özdinç mızın her zamankinden fazla olduğu bugünlerde, HayatSağlık sosyal bilimlerin farklı alanlarında Editör etik kavramına odaklanıyor. M. İnanç Özekmekçi İyi okumalar dileğiyle.. Yayın Kurulu Ali İhsan Taşçı Altay Ünaltay Enes Karabulut Eyüp Süzgün Hakan Ertin M. Alpertunga Kara Murat D. Çekin Tasarım Uygulama Ahmet Yumbul Baskı - Cilt Pınarbaş matbaacılık ltd. şti. 0212 544 5877 İletişim Hasekisultan mahallesi Küçükmühendis sokağı 7 Fatih İstanbul 0212 588 2545 . 0533 668 0911 Faks. 0212 632 8579 [email protected] ISSN 1309-6001 Dergide yeralan yazılardan yazarları mesuldür. © Yayın hakları yayıncıya aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

içindekiler 04 08 Haberler Biyoetik ve Tıp Rainer Brömer 14 18 Okul Psikolojik Danışmanlığında Etik Mülazım Bahar Türk Kamu Yönetiminde Etik İle İlgili Düzenlemeler ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu 24 Müzeyyen Eroğlu Durkala Akılcı İlaç Kullanımı Bağlamında Eczacının Üstlendiği Etik Rol Selen Yeğenoğlu

içindekiler 32 28 Özürlülerin Doğmama Hakkı Yaşlılık Dönemine Etik Bakış Hakan Ertin Hilal Özkaya 46 40 Hans-Martin Sass ile Biraz Merhamet ‘Biyoetik Üzerine’ söyleşi Adem Az

haberler E vitamini takviyelerindeki risk Antioksidan takviyelerinin genel etkinin oldukça zayıf olduğuna işaret kanseri olan hastalarda tedaviye destek olarak kanser riskini azalttığı ve bu etmektedir. Yapılan bir diğer prospektif amaçlı kullanılmaması gerektiği şeklin- etkinin büyük olasılıkla bazal beslenme çalışmada ise E vitaminindeki bu olum- de yorumlanmaktadır. durumuna göre değişebildiği uzunca bir lu etkinin gama-tokoferolden kaynak- süredir öne sürülmektedir. Bu bilgileri landığı iddia edilmektedir. Vitamin takviyeleri sağlıklı kalmak destekleyen ‘alfa-tokoferol beta-karoten için başvurduğumuz yollardan biridir. kanser önleme çalışması’ndan elde edi- Buna mukabil, JAMA’da (The Jour- Ancak, ‘Vücutta doğal yollarla alınan len sonuçlar, alfa-tokoferol takviyeleri- nal of the American Medical Assocci- vitaminlerle aynı etkiyi oluşturuyorlar nin prostat kanserini ve sebep olduğu ation) yayımlanan bir makaleye göre, mı?’, “Kullanılan vitamin takviyeleri ölüm riskini azaltabileceğine, ancak bu selenyum ve E vitamini kanser önleme miktarları ihtiyacımız olanı ne kadar çalışmalarında, E vitamini takviyesi alan karşılıyor veya bu miktarı ne kadar aşı- erkeklerde prostat kanseri insidansının yor?” gibi sorular henüz tatminkâr bir arttığı saptanmıştı. ABD, Kanada ve biçimde cevaplanabilmiş değil. Dola- Porto Riko’dan, farklı ırktaki 35 533 er- yısıyla doğal yolla alınan vitaminlerden kek ile başlatılan çalışma, veri izleme ko- vazgeçmeyip, son çare olarak vitamin mitesinin takviyelerin kesilmesi kararını takviyelerine başvurmak ve sağlığımızı almasıyla durdurulmuştu. E vitamini riske atmamak şimdilik en makul çö- takviyelerinin prostat kanseri tedavisin- züm gibi duruyor. de kullanılması ile ilgili bulguların tutar- sızlığı, E vitamini takviyelerinin prostat Yusuf Köprülü Uykusuzluk beyin hücresi öldürüyor The Journal of Neuroscience’da uyanıklık ve uzun uyanıklık şeklinde bir düzeninin birkaç gün üst üste uygulan- yayınlanan, Pennsylvania Tıp Fa- uyku modellemesine tabi tutulmuşlar. dığı farelerde düşük SirT3 seviyesi ve kültesi’nden Uyku Sağlığı ve Nöroloji Araştırmacılar, kısa süreli uyku kayıp- LC nöronlarında yüzde 25 kayıp tespit Uzmanı Prof. Sigrid Veasey ve Pekin larında LC nöronlarının mitokondriyal edilmiş. Bu sonuçlar, SirT3’ün kısa sü- Üniversitesi’nden bir ekibin fareler üze- eneji üretimini ve redoks yanıtları için reli uyku kaybı karşısında yeterli, fakat rinde yaptıkları araştırmalarda kronik önemli olan sirtuan tip 3 (SirT3) protei- uzun süreli uyku kaybında yeterli olma- uyku kaybının sanıldığından daha ciddi nini arttırdığını, böylece farelerin nöron dığı şeklinde yorumlanmış. sonuçlara yol açabildiği ve beyin hücre- yaralanmalarından korunduğunu göz- lerinde daimi kayba neden olabileceği lemlemişler. Ancak, vardiyalı işçi uyku Bu çalışma, LC nöronlarının ve belirtiliyor. muhtemel beynin diğer önemli alanla- rının optimal çalışmasını sağlamak için Gece vardiyasında çalışan kişiler, yeterli uykunun ne kadar önemli oldu- öğrenciler ve kamyon şoförleri genelde ğunu gösteriyor. Uzmanların bir sonraki kronik uykusuzluk sorunu yaşarlar ve adımı, LC nöronlardaki SirT3 seviyesi- hafta sonları uyuyarak uyku borçlarını ni arttırarak beyin hücrelerini koruyan telafi etmeye çalışırlar. Söz konusu ça- bir ilaç geliştirmesi olabilir. lışmada da fareler, aynı gece vardiyasın- daki işçiler gibi normal dinlenme, kısa Enes Aksoy 6 hayatsağlık

haberler Her sekiz ölümden biri hava kirliliği ile bağlantılı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hava duğunu gösteriyor. Bu yüksek artışta gösteriliyor. kirliliğini en büyük çevre sağılığı kalp damar hastalıkları, İKH gibi hava Dış mekân hava kirliliği Güneydo- riski olarak tanımladığı 2012 yılı rapo- kirliliğine maruziyetle ilişkisi yeni or- runu, geçtiğimiz mart ayında yayınladı. taya konan hastalıkların da araştırmaya ğu Asya ve Batı Pasifik’in yanı sıra Av- Rapor, ülkelere, hastalıklara, cinsiyetle- dâhil edilmesi, bulaşıcı olmayan hasta- rupa’nın yüksek gelirli bölgeleri için de re göre risk oranlarının belirlenmesi ve lıklardaki artışlar, kırsal alan veri taba- sorun teşkil ediyor. Raporda dış mekân 2,5 mikrondan daha küçük partiküllü nının göz önüne alınması gibi yöntem hava kirliliğinin erkekleri daha fazla maddelerin incelemeye katılmasıyla değişikliklerinin de etkisi var. etkilediğine dikkat çekiliyor. Hastalık oluşturuldu. Rapora göre 2012 yılında oranlarındaysa İKH ve inme % 40’lık hava kirliliği ile bağlantılı ölüm sayısı- Rapora göre ölümlerin yarısndan oranlarla ilk sırada yer alıyor. nın 7 milyon olduğu tahmin ediliyor. biraz fazlası iç mekân hava kirliliğine, Ölümlerin çoğunluğu (5 milyon) Gü- kalan kısmı ise dış mekân hava kirlili- WHO’nun Halk Sağlığı ve Çevre neydoğu Asya ve Batı Pasifikteki dü- ğine bağlı. İç mekân hava kirliliğinin en Birimi Başkanı Doktor Maria Neira şük ve orta gelirli ülkelerde görülüyor. önemli nedeni olarak hâlâ birçok ülkede hava kirliliğinin neden olduğu 8 de 1 Hastalıklara göre değerlendirildiğinde ısınmak ve yemek pişirmek için kullanı- ölüm oranının azaltılması gerektiğine ölümlerde ilk üç sırada % 36 ile iskemik lan kalitesiz katı yakıtlar, bacasız kullanı- ve bunun için her bireyin nefes aldığı kalp hastalıkları (İKH), % 33 ile inme, lan kömür ve odun sobaları gösteriliyor. havayı temizlemek adına ortak eylem % 17 ile kronik obstrüktif akciğer hasta- Mutfakta açık ateş kullanmanın saatte ihtiyacına işaret ediyor. WHO’nun aile, lığı (KOAH) yer alıyor. 400 sigara yakmaya benzediği ifade kadın ve çocuk sağlığı yetkilisi Dr Flavia ediliyor. Özellikle kadın ve çocukların Bustreo da ‘Soluduğumuz havayı temiz- WHO tarafından 2004 yılında ha- yüksek risk altında olduğu iç mekân lemek, bulaşıcı olmayan hastalıkların zırlanan bir önceki raporda 3 milyon hava kirliliğindeki hastalık oranlarının yanı sıra kadınlar, çocuklar ve yaşlılar da insanın hava kirliliğinden öldüğü tah- da benzer olmasına karşın KOAH ve dâhil olmak üzere hassas gruplar arasın- min ediliyordu (Global Health Risks, alt solunum yolu enfeksiyonlarında ar- da hastalık risklerini de azaltır.’ diyerek WHO, Genova 2009). Yeni rapor ise tış gözleniyor. Raporda çocuklardaki hava kirliliğin önlenmesinin önemini hava kirliliğinin yarattığı risklerin daha akut solunum yetmezliğinin en önemli vurguluyor. önce düşünülenden çok daha fazla ol- nedeni olarak da iç mekân hava kirliliği Ayşe Zulal Tokaç hayatsağlık 7

haberler Kronik şizofrenide müzik terapisi Şizofreni beyindeki kimyasal madde- yal müdahale (psikolojik bilgilendirme daha güçlü bir pik seviyesi yaptığı tespit lerin iletiminde bir bozukluk olması ve anlamlandırma, psikolojik danışma edilmiş. Deney grubunda kontrol gru- ve beynin yapısında bazı farklılıkların ve rehberlik, psikoeğitim, grupla psiko- buna kıyasla katılımcıların seans boyun- görülmesiyle ortaya çıkan zihinsel bir lojik danışma) tedavi sürecinde önem ca daha neşeli olduğu görülmüş. Deney rahatsızlık olarak bilinir. Bu rahatsız- arz eder. Psikososyal desteklerden biri grubu katılımcıları müzikleri dinlemiş, lıkta kişiler, gerçek olanla olmayan ara- olan müzik terapisi hem psikiyatrik eşlik etmiş, enstrüman çalmış ve diğer sındaki farkı ayırt etmekte zorlanırlar. semptom ve regresyonu yönetir hem fiziksel aktivitelere katılmışlar. Sonuç Normal düşünce akışını koruyamazlar de sosyal etkileşim ve nörofizyolojik olarak bütün bu aktivitelerin katılımcı- ve duyguları kontrol etme mekanizma- fonksiyon hakkında bize bilgi verir. Bir lar için yararlı olduğu görülmüş. sında sorun görülür. Yetişkin nüfusun iletişim ve ifade aracı olarak da kullanı- yaklaşık % 0,4’ünde şizofreni tanısı kon- lan müzikle terapinin psikotik belirtiler, Araştırmacılar, müzik terapisinin duğu ve ortalama yaşam boyu görülme negatif duygular (depresyon, anksiye- hastalarda olumlu davranış değişiklik- sıklığının da 100 000 kişide 15,2 olduğu te) ve mental bozukluk olan hastalarda leriyle (sosyal yeterlilik, sosyal ilgi ve bildirilmektedir. davranış kalıpları üzerinde olumlu etki kişisel temizlik) birlikte duygusal rahat- sağladığı öne sürülmektedir. lama, dikkatlilik, hafıza ve bilişsel işle- İlk evrelerinde hastaya iyi yöne- me yeteneklerini geliştirmek için etkili tilmiş uygun bir tedaviyle müdahale Güney Kore’de yürütülen ve sonuç- bir müdahale olduğunu belirtiyorlar. edilirse, şizofreninin tedavi edilebildiği ları yayınlanan, 28’i deney, 27’si kontrol Kronik şizofreni olgularını birey olarak belirtilmektedir. Kronik şizofreni has- grubu olmak üzere toplam 55 kişiyle topluma adapte etmek ve topluma geri talarında anormal düşünme, bilişsel yapılan 7 hafta 13 seans süren bir çalış- kazandırmak için iyi bir tedavi şekli ol- fonksiyon, duygusal anlamda zorluk mada kronik şizofreni hastalarına ilaç duğunu, psikiyatrik rehabilitasyon mer- çekme (tepki eksikliği, hevesli olma- tedavisinin yanında müzik terapisi uy- kezlerinde doğru müdahale stratejileri- ma), sosyal aktivite ve problem çözme gulanmış. Bu çalışmada hastalar elekt- nin oluşturulması için müzik terapisinin becerilerinde düşüş yaşanır. Bu birey- roensefalografi (EEG) ile takip edilmiş kullanılabileceğini öne sürüyorlar. lerin tamamen iyileşme olasılığı azalır. ve alfa dalgalarının beyin korteksindeki Antipsikotik ilaçların yanı sıra psikosos- prefrontal-frontal ve temporal lobda Büşra Mancar Yeni cihaz migrenden koruyor mu? yüzden klinik açıdan etkin ve yan etki- leri daha az olan yeni koruyucu tedavi Migren, başın tek tarafını tutan, yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç sıklık, şiddet ve süre bakımından olduğu uzun zamandan beri dillendiril- kişiden kişiye farklılıklar gösteren ağrı mektedir. ile karakterize kronik bir rahatsızlıktır. Ağrıya genellikle bulantı-kusma ve/ American Academy of Neurology veya ışığa, sese hassasiyet gibi durumla- adlı dergide yayımlanan bir makalede, rın da eşlik ettiği migren, görülme sıklığı migren tedavisinde kullanılmak üzere yüksek hastalıklar arasında yer alır. geliştirilen yeni bir cihazdan söz edili- yor ve etkinliği tartışılıyor. Supraorbi- Günümüzde migren için kullanı- tal Transcutaneous Stimulator (STS) lan ilaç tedavilerinin yetersiz kaldığı adlı bu yeni cihazın ilk etapta 67 hasta durumlar olabildiği gibi, kimi migren üzerinde denendiği ve etkinliğinin ka- hastaları da kullandıkları ilaçların yan etkilerinden muzdarip olabiliyorlar. Bu 8 hayatsağlık

haberler Sezaryenle doğum obezite riskini arttırıyor Araştırmalar, son 20 yılda obezite kilolu oldukları ve bu bulguların her iki na neden olmuştu. oranının çocuk ve ergenlerde % cinsiyet için de geçerli olduğu sonucuna Bu verilerin sağlık otoriteleri tara- 16,4’ten % 26’ya çıktığını, aynı zaman ulaşmışlar. Bununla birlikte yaşlı birey- diliminde sezaryenle doğum oranının lerde obezite sezaryen ilişkisinin daha fından değerlendirilerek, obezitenin bir ise % 100 arttığını gösteriyor. Artan zayıf olduğu belirtiliyor. Bunun nede- nedeninin de sezaryen olabileceği husu- sezaryen ile obezite oranları arasında ni olarak da, yaşlı kişilerdeki beslenme sunun sağlık personeli ve halka paylaşıl- anlamlı bir bağ olduğu savından yola alışkanlıkları ve gelir düzeylerinin farklı ması önem arz ediyor. Böylece obezite çıkan Imperial College London’dan Dr. olması gibi çevresel faktörlerin bireyin ile mücadelede sezaryen yerine normal Matthew Hyde ve ekibi Şubat 2014’te kilosuna olan etkisi gösteriliyor. Dr. doğumun tavsiye edilmesi bir strateji PlosOne’da konuya ilişkin bir maka- Hyde, sezaryenin çocuklarda obezite- olarak belirlenebilir. le yayımladılar. Söz konusu makaleye nin yanı sıra tip 1 diyabet ve atipik has- göre, sezaryenle doğan bebeklerin vü- talıklara yakalanma riskini arttırdığının Büşra Arpaç cut kitle indeksilerinde (VKİ) ve kilola- daha önceki farklı çalışmalarla saptandı- rında obezite seviyelerine varan artışlar ğının altını çiziyor. gözlemlenmiş. 2010 yılında WHO (Dünya Sağlık Amerika Birleşik Devletleri’nde se- Örgütü), sezaryenle doğumun anne ve zaryen ve obezite arasındaki ilişkiyi be- bebek üzerindeki kısa vadeli olumsuz lirlemek üzere 16-63 yaş arası 163 753 etkilerinden ve doğumu takip eden kişiyle yapılmış 15’i kombine, 20’si meta sağlık sorunlarından söz etmişti. Ancak analiz olmak üzere toplam 35 çalışma WHO’nun analizlerindeki küçük grup- bulunuyor. Araştırmacılar sezaryen ile lar arasında tutarsızlıklar bulunması ve dünyaya gelen çocukların ve ergenlerin doğum şeklinin nasıl etki ettiğinin tam VKİ’lerinin diğerlerinden 0,5 kg/m2 olarak belirlenememesi bu konunun daha fazla olduğu, % 20 oranında aşırı araştırmaya ve tartışmaya açık kalması- nıtlandığı bildiriliyor. Kullanımı ol- Fransa, Belçika ve İsviçre olmak üzere kullanımının ve üç ay kullanım sonra- dukça kolay olan cihaz, alnın ortasına üç ülkeden 2 313 katılımcı iştirak etmiş. sında atak geçirme sıklığının azaldığı, yerleştirilen bir elektrot sayesinde deri Bu çalışmada cihaz internet üzerinden fakat başlamış olan atağın iyileştirileme- üzerinden supraorbital sinire düşük vol- kiralanmış. Araştırma sonunda katılım- diği belirtiliyor. tajlı elektrik akımı vererek (max 16 mA) cıların % 53’ünün cihazdan memnun çalışıyor. 18 yaş ve üzerindeki kişilerde kaldıklarını ifade ederek, kullanmaya STS kullanımının migren hastala- günde yirmi dakika olmak üzere kulla- devam etmek istediklerini belirtmişler. rına sağladığı faydalar göz önünde bu- nılan cihaz sayesinde ilaç kullanmak- Yapılan değerlendirmeler neticesinde lundurulduğunda, migren tedavisinde sızın migren ataklarının önlenebildiği STS’nin, hasta memnuniyeti ve güveni- yeni bir bakış açısı sağladığı ve gelecek öne sürülüyor. lirlik açısından uygun bulunduğu şek- yıllarda migren ataklarının önlenmesin- linde bir sonuca varılmış. Elde edilen de önemli bir yer tutacağı söylenebilir. Aynı bilim adamlarının 2013’te raporlarda bulantı, kusma, sedasyon ve The Journal of Headache and Pain adlı ciltte alerjik reaksiyonlar gibi bazı yan Hanife Pekel dergide yayımlanan bir başka makale- etkilerle karşılaşıldığı bildiriliyor. Yapı- sinde ise cihazın güvenilirliği ve hasta lan her iki çalışmada da antimigren ilaç memnuniyeti araştırılmış. Araştırmaya hayatsağlık 9

Biyoetik ve Tıp Rainer Brömer Tıp alanında etikten söz açıldığı zaman akla nokta; hastayı iyileştirme ya da onları ideal durum- ilk gelen nokta hiç kuşkusuz Hipokrat Ye- da sağlığına yeniden kavuşturma umudu ile hasta minidir. Hakkında çok şey bilmesek dahi, yaklaşık yatağına çağrılan hekimlerin tutum ve tavırlarıydı. 2300 yıl önce yazıldığını düşündüğümüz bu yemin hem hasta ve hekim arasındaki hem de hekim ile 1900’lerden hemen önce, hastaların iyileşme aileler ve çıraklar arasındaki ilişkiyi düzenler. Yemi- ihtimali artış gösterince yeni etik tartışmalar ortaya nin bazı kısımları bugün bile bize yeterince yakın: çıktı. Bu dönemde hekimlik mesleğinin gelişme- Hastaya zarar vermeme, muayene esnasında hasta sinde önemli rol oynayan isimlerden birisi de Wil- hakkında edinilen bilgilerin başkalarıyla paylaşıl- liam Osler (1849-1919) olmuştur. O, tıp ve tekno- maması, yaşayan canlılara zarar verilmemesi. Ki loji ne kadar gelişirse gelişsin, bir hekimin karakte- bu gün bu ilkeyi ‘non-maleficence’ olarak tanım- rinin mesleğin ve meslek eğitimin önemli bir par- lıyoruz. Yemine ait bazı noktalar ise çok eskilerde çası olduğunda ısrarcı olmuş ve tıbbı hasta odaklı kaldı: Yeni hekimlerin yeminlerinde eski ilahların ve hasta yatağının kenarında konumlandırmıştır. da isimlerini anması, ya da Hipokratçıların tıbbın Öğrencilerine yaptığı birçok konuşmada ‘kalbi altında ve gereksiz olarak gördükleri bazı ameliyat- eğitmenin’ ‘zihni eğitmek’ ile eşzamanlı yürümesi ların yasaklanması gibi mesleki yasaklar, veya çıra- gerektiği üzerinde durmuştur. Yani Antik Yunan’ın ğın ustasına bir ömür boyu paternalistik bir şekilde ‘erdemli etiğini’ doğrulamış ve oyuncunun yani he- bağlı olması vs.1 kimin performansını ulaşacağı sonuçların garantisi olarak algılamıştır.2 Eskiden hekimin yüz yüze geldiği hasta ile ara- sında mutlak ve kudretli bir ilişki vardı. Hipokrat’ın Daha sofistike tedavi yöntemlerinin ortaya yaşadığı zamanlarda bir hekim, hastasını başarıyla çıkması ile birlikte tedavi araçlarının daha adil bir iyileştirmesinden çok hastalığın nasıl ilerleyeceğini şekilde dağılımı sorunu da ortaya çıkmaya başladı. tahmin edebildiği oranda saygı görürdü; kaldı ki Burada kıt kaynak olarak tanımlanabilecek temelde bir hastanın iyileşme ihtimali ya da hastadaki belir- farklı iki kaynağı birbirinden ayırmak önemlidir: tilerin azalması ihtimali 19. yy’ın son dönemlerine Bunlardan ilki, organ gibi kimi haller dışında elde kadar mümkün değildi. En çok öneme haiz olan edilemeyen, organ bağışına müsait insanların belir- li şartlar altında ölmesine bağlı olan ya da böbrek 10 hayatsağlık

veya karaciğer gibi bazı olası bağışçılar tarafından bulunan özelliklere yer verdiğini görürüz. Bundan hastaya verilebilecek, kati kıtlıktaki bir kaynaktır. tam 400 yıl önce bu bilgilerin yer aldığı kaynaklar İkinci kategoride ise, mevcut sağlık bütçeleri- hakkında bazı tartışmalar bulunmasına rağmen, nin iyileştirilmesi gelir ki, bu sosyo-politik ka- İskenderiyeli iki doktor Erasistratos ve Herophi- rarlar sayesinde değişebilir ve kesin değildir. los’un mahkumlar üzerinde deneyler yaptıklarına Eğer sağlığımızın en değerli varlığımız oldu- dair iddialar vardır. ğunu iddia ediyorsak GSMH’den her yıl aynı oranda ayrılan miktar savunulamaz hale gelir. Cesetler üzerinde deneyler yapabilme, Orta 20. yy’ın ortalarında hastaların nefes almasını ko- Çağ’da 13. yy’ın sonlarına doğru ancak resmi ola- laylaştıran ‘çelik akciğerler’ ya da hastaların kanını rak mümkün olabilmiştir. Bununla birlikte canlılar temizleyen diyaliz makinelerinin yeterli miktarda üzerinde deneyler yapmak yasak statüsünü koru- üretimi sağlık sistemini zayıflatmıştır. Buna rağ- muştur. Her ne kadar işkencenin her türlüsü ve men, ‘çelik akciğerler’ konusunda ciddi çaba sarf farklı idam metotları tarih boyunca farklı toplum- edildiğini söylemek gerekir. Ancak daha geniş bir larda kabul görmüş olsa da, bu durum tıbbi bilgiye kesimin ihtiyaç duyduğu diyaliz makinelerinde bu ulaşabilmek için kullanılan bir yöntem olmamıştır. oran daha aşağılarda kalmıştır. 3 Doktorlar yaşayan insanlar üzerinde sistematik de- neyler yapmaya yakın dönemlerde başlamışlardır. Tedavinin dağılımı modern tıbbın karşı kar- İlk kayıt altına alınmış deneylerden birisi 1800’lü şıya olduğu tek sorun değildi. Yeni yöntemler yıllarda Edward Jenner’in inek çiçeği kullanarak keşfetmek için, mümkünse deneklerin insanlar- yaptığı çiçek aşısı (vaksinasyon) denemeleridir. dan seçildiği deneyler, araştırmalar yapmak gere- Jenner, Lady Montague’nun Osmanlılardan İngil- kiyordu. Aristoteles’in zamanından beri hayvan tere’ye getirdiği insan çiçeği kullanılarak yapılan denekler üzerinde deneyler yapılıyordu elbette, aşı tekniğini (variolizasyon) değiştirmeye çalışmış ancak araştırmacılar hem hayvan türleri arasında- ve bu uğurda kendi çocukları ve başkaları üzerinde ki farklılıkların farklı sonuçlara yol açabileceğinin farklı teknikler deneyerek büyük tartışmalara yol hem de tavşanlar ya da fareler üzerinde yapılan açmış, ancak sonuç itibariyle başarılı olunca ceza- deneylerin insanlar üzerinde aynı sonuçları gös- landırılmak bir yana ödüllendirilmiştir. termeyeceğinin farkındaydılar. Bu farklı sonuçları acı bir şekilde hafızalara kazıyan ve 1950’li yıllar- 20. yy’ın ortalarında zorunlu insani denekler da ortaya çıkan bir olayda görmek mümkündür. üzerinde yapılan deneyler bazı yerlerde sistematik Daha önce ciddi bir şekilde hayvanlar üzerinde hale gelmiştir; 1931-32 yılları arasında Japonya’nın denenmiş ve hamileyken kullanılmasında herhan- Mançurya’yı işgali esnasında mahkumlar ve yerel gi bir sakınca görülmeyen thalidomide isimli ilaç, halk üzerinde ciddi büyüklükte bir biyolojik savaş hamilelik esnasında ortaya çıkan mide bulantısı araçları deneyleri yapılması, ya da Nazi Alman- ve kusmaları engelleyeceği düşünülse de emb- ya’sında Toplama Kamplarındaki insanlar üzerinde riyo üzerinde ciddi negatif etkilere yol açmıştır. yapılan insanlık dışı deneyler bunlardandır. Bu suç- İnsanlar üzerinde deney yapmak her zaman so- lardan dolayı Nürnberg Savaş Mahkemeleri’nde ek runlu olmuştur. İnsanlar üzerinde deney yapmak duruşmalar yapılarak sorumlu doktorlar yargılan- demek, insanlık tarihinin büyük bir kısmı için de- mış ve buralarda sunulan rahatsız edici kanıtlar ve neylerin cesetler üzerinde yürütülmesi anlamına bunlardan yola çıkılarak yapılan araştırmalar 1947 gelmiştir. Bununla birlikte 2. yy’da Bergama’da ya- Nürnberg Kodu olarak bilinen ilk savaş sonrası şamış olan hekim Aelius Galen’in insan anatomisi Tıbbi Etik Şartı ile sonuçlanmıştır. hakkındaki çalışmalarını incelediğimizde; Galen’in sınırlı da olsa Bergama’daki gladyatörlerin doktoru Bununla birlikte nispeten savaştan uzak kalmış olmasından kaynaklanan insan organlarını ince- toplumlarda bile doğru bilgilendirilmeyen hasta- leme şansı bulunmasına rağmen, insanlarda bu- lar üzerinde yasal olmayan deneyler yapılabilmiş- lunmayan ancak koyunlarda ya da maymunlarda tir. 1932-1972 yılları arasında ABD’de Alabama Tuskegee Enstitüsünde yapılan frengi deneyleri en fazla bilinen örneklerden birisidir. Deneklere hayatsağlık 11

1940’lardan itibaren penisilinin frengiyi yendiği bi etik çerçevesi oluşturdular. Tom Beauchamp’ın bilinmesine rağmen ilaç tedavisi uygulanmamış ve ‘Biyomedikal Etiğin Prensipleri’ isimli çalışması, hastalığın herhangi bir tedavi uygulanmadığında kitabının temelini oluşturduğu gibi, hazırlanması- nasıl ilerlediği gözlemlenmiştir. Penisilinin keşfin- na yardımcı olduğu Belmont Raporu ile benzer- den 25 yıl sonra bile doktorlar yüzlerce Afro-Ame- likler gösterir: ‘özerklik, ‘iyilik’, ‘zarar vermeme’ rikan deneği bu araştırmaya dahil ederek, bilinçli ve ‘adil olma’.5 Bu prensipler, adını biraz da ortaya ve istemli bir şekilde hastaların giderek kötüleşme- konuldukları yerden alarak ‘Georgetown Mantrası’ si ve olası ölümleri onaylamışlardır. olarak anılırlar. Kimileriyse, Isaac Asimov’un 1942 yılında ‘Runaround’ ve 1950 yılında ‘I, Robot’ 1972 yılında gelen bir ihbarın ardından deva- isimli eserlerinde yer verdiği ‘Robotluğun Üç Ka- sa toplumsal ve politik tepkiler birbirini izlemiş nunu’ndan yola çıkarak etik kararlar vermeyi basit ve modern biyoetiğin temel kaynaklarından bi- kurallara indirgemenin tehlikelerine göndermede risi olan, basit etik prensipler ve insan deneklerin bulunurlar. kullanıldığı araştırmaları konu edinen 1979 tarihli Ulusal Komisyon tarafından hazırlanmış Belmont Müteakip soru ise tıp literatüründe ‘hekimli- Raporu (1979) yayınlanmıştır. Bu raporun savun- ğin’ nasıl anlaşıldığına dair temel meseleye değinir: duğu temel unsurlar ‘kişiye saygı’ (herhangi bir test hekimler basit bir şekilde ifade edersek, ‘bir sağlık için yapılan bilgilendirmeden sonra rıza alınması ekibinin’ ‘müşteriye’ hizmet veren ve sağlık sistemi- da dahil olmak üzere) ‘iyilik’(zarar vermeme) ve nin ekonomik durumunu göz önünde bulunduran ‘adalet’tir. 4 ‘sağlık hizmeti sağlayıcıları’ mıdır yoksa hekimlerin hastalıkla mücadele eden ve iyileşmeye çalışan bi- Aynı dönemde Kennedy Etik Enstitüsü (Ge- reylere sahip oldukları özel bilgi ve becerilerini kul- orgetown Üniversitesi, Washington) bünyesinde lanarak yardım etmeye çalışan birer birey olarak mı çalışan Tom Beauchamp ve James Childress isimli rolleri vardır? Giderek artan sağlık bürokrasisi ile iki akademisyen hem klinik pratik hem de araştır- tıbbi hatalardan dolayı mahkemelerde sonuçlanan mayı kapsayacak çok daha geniş kapsamlı bir tıb- vakalar arasında sıkışan hekimlerin karar verirken idarenin ya da hasta ve yakınlarının tepkisini çeke- cek riskli yöntemlerden giderek uzaklaşmaları ol- dukça anlaşılırdır. Bu gözlem bile ‘ilkelerin’ neden bu kadar popüler olduğunu anlamaya yeterlidir. Ancak hem tıbbın hem de toplumların giderek geliştiği göz önüne alındığında hekimlerin oyna- dıkları rolün kompleks bir sistemin bir parçası ola- rak görülmesi gerektiğini savunan Robert Veatch6 gibi yazarlar da vardır. Doktorların her bir hastanın kişisel değerleri ve prensiplerine ulaşma şansları olmazsa, onlardan hasta için en iyi ve doğru olanı bulmaları nasıl beklenebilir ki? Diğer taraftan kar- şılıklı adalet arayışı hastayı muayene eden hekimin alanına dahil olarak görülmeyebilir; Veatch bu ilişkiyi savunma avukatının zanlı ile olan ilişkisi- ne benzetir; avukat müvekkilinin ihtiyaçlarını ve önem verdiği noktaları bilir ve onu davacıya karşı bu doğrultuda savunur. Sistemlerin farklılıklarına göre tarafların karşılıklı iddialarını karara bağlamak bir hakime bırakılmış olabilir. ‘İlkelerin’ gösterdiği yön klinik tedavide uygulanırken kimi zaman fazla 12 hayatsağlık

detay odaklı, kimi zaman da fazla yüzeysel kalabilir. başlamıştı. Tarımın da gelişmesiyle birlikte gelişen Tartışmaların büyük çoğunluğu hekimler ve hayvancılık insanlar ile çiftlik hayvanlarını o kadar yakınlaştırmıştı ki, sığırların taşıdığı hastalıklar hastalar üzerinde yoğunlaşır ancak biyoetiğin kap- onların bakımıyla geçinen insanlara da geçti ve sadığı alan diğer sağlık çalışanlarını, özellikle de zamanla insanlarda bu hastalıklara karşı bağışıklık hastanelerde ve polikliniklerde yatılı olarak tedavi oluşmaya başladı. Nitekim 1492’den sonra çiftlik gören hastalar ve bir dereceye kadar da evlerde ba- hayatı olmayan ‘Yeni Dünya’daki insanlar, bu hasta- kılan hastalarla sürekli bir iletişimde olan hemşire- lıkların göçmenler aracılığıyla taşınmasıyla birlikte leri de içerir. Yine de onların etik sorunlar üzerinde ciddi kayıplar ve çok acı sonuçlarla karşı karşıya karar verme olasılıkları sınırlıyken, hastalar, hasta kaldılar.8 yakınları ve doktorlar bu sürecin etkin parçalarıdır. Son dönemlerde birçok ülkede ihtilaf halinde olan Avcıların hayvanlar söz konusu olduğunda ilk hastalar/hasta yakınları ve doktorlar/sağlık çalı- düşünceleri avlarının türlerinin tükenmemesi ve şanları arasındaki sorunların çözümünde arabulu- av haline gelmemek iken, çiftliklerde görülen daha cu olarak yer alan Etik Komiteler görmekteyiz. Ki- yakın temas türler arasındaki ilişkiyi geri dönüşü şilerin doğrudan dahil olduğu bu komiteler, klinik olmayan bir şekilde değiştirdi. Hayvanların kulla- sorunların nasıl ve hangi yöntemlerle çözüleceğine nılması minimum düzeyde de olsa bakım anlamı- dair karar verilemediği durumlarda hastanın başu- na geliyordu. Bu durum ise ev hayvanlarını tam cunda dahi toplanabilmektedir. Hastaların, doktor- anlamıyla insanlara bağımlı hale getirdi; öyle ki bu ların, hemşirelerin, etik uzmanlarının, bazı hallerde hayvanlar vahşi doğada tek başlarına yaşayamaz dini uzmanlığı olan kişilerin ve hukukçuların tem- hale geldiler. Aslında ilişkinin bu seyirde gerçek- sil edildiği komiteler sadece uzman görüşü belirtir, leşmesi gayet doğal bir şekilde gerçekleşti, insan- bağlayıcı karar verme yetkileri bulunmaz; ancak ların ‘kendi’ hayvanlarının bakımlarıyla ilgilenme- bununla beraber ihtilafın tarafları olan hastalar ve si gayet araçsaldı, çünkü hayatta kalan hayvanlar hekimler kesin bir şekilde sonuca varılamamasına daha çok işe yarayacaklardı. 17. yy’da yazmış olan rağmen, bu komitelerden çıkan sonuçlar çoğu za- man yol gösterici olmaktadır ve taraflara yardımcı olur. Bu noktaya kadar biyoetik konulu birçok tartış- ma ve sunumun sağlık hizmeti ve araştırma bağla- mında (insan) hastaların haklarına odaklandığı gö- rülür. Biyoetik ve tıbbi etik terimleri belki sinonim olarak kullanılabilir. Bununla beraber, apaçık ola- rak ortadadır ki, insanlar biyosferde yalnız değiller ve etiğe insan odaklı yaklaşan görüş sahipleri bile insanların diğer canlılarla hem sağlık hem de genel olarak yaşam söz konusu olduğunda çok yakın bir ilişkileri olduğunu kabul eder. Bitkileri ve hayvanları hem besin olarak hem de diğer ürünlerde, tıbbi ürünler de dahil olmak üzere kullanıyor ve tıbbi araştırmalarımızı insan- lar üzerinde yapılan deneylerdeki sınırlamalar se- bebiyle, yukarıda da görüldüğü üzere hayvanlar üzerinden yürütüyoruz. 7 Son Buzul Çağından bu yana insanlar ile hayvanlar arasındaki ilişkinin daha yakın olduğunu söylemek mümkün. Köpeklerin evcilleştirilmesi insanlar henüz avcı-toplayıcıyken hayatsağlık 13

filozof Rene Descartes (1594-1650) hayvanların vanlar bu tür suçlamalarla karşılaşmamışlardır; ki birer makine gibi algılanması ve onlara buna göre bu da önce faydacı akıma dahil olanlar daha sonra davranılması gerektiğini savunuyordu; hayvanların da Kantçı Etiğin 20. yydaki takipçileri tarafından acı çektiğini gösteren işaretler herhangi bir anlam kabullenilen, hayvanlara haklar tanınması ve bu sa- ifade etmeyen mekanik fonksiyonlardı, onlar ger- yede insanların üzerine hayvanların acı çekmeme- çekte acı çekmiyorlardı ve bu yüzden bu mekanik si için sorumluluklar yüklenmesi anlamına gelir.9 tepkileri doğru ve başarılı bir şekilde sınırlandırı- Faydacılar hayvanların acı çekebildiklerini ön pla- labildiğinde iç yapılarının nasıl işlediğinin anlaşı- na çıkarırken, Yeni-Kantçılar ise hayvanların haya- labilmesi için kesilip biçilmelerinde herhangi bir tının kendi çapında bir önem taşıdığını belirtmek- sakınca yoktu. Aynı zaman diliminde yaşayan Wil- teydiler; çünkü yaşayan her organizma yaşamakta liam Harvey (1578-1657) isimli bir hekim yaşayan olduğuna dair minimum da olsa bir farkındalık geyiklerin kan dolaşımlarının nasıl gerçekleştiğini içindeydi. Böylelikle mesele farklı türlerin kapasi- görebilmek için onların göğüs kafeslerini açarak at- teleriyle ilgili bir ampirik soru haline geldi. Birçok makta olan kalplerini inceliyordu. Yaklaşık bir asır kişinin de kabul edeceği gibi şempanzeler ya da go- sonra yaşayan Kant (1724-1804) ise hayvanlara riller kendi hayatlarının ‘faili’ olarak addedilmekte- karşı haşin bir şekilde davranan kişilerin bu dav- dirler, buradan hareketle de maymunlar üzerinde ranışı içselleştirebileceği endişesini taşıyordu. O yapılan deneyler ciddi ölçüde sınırlıdır. Bununla bile hayvanları, hayvan olmalarından dolayı etiğin birlikte deneyler ya da besin olarak kullandığımız hayvanlar göz önünde bulundurulduğunda işin konusu olmaya değecek düzeyde görmüyordu, an- aslının hiç de o kadar açık olmadığının farkına var- cak onlara iyi davranmak insanların iyileştirilmesi maktayız; nitekim birçok hayvan hakları savunu- anlamına geldiği için bir görev olarak addedilme- cusu hayvanların herhangi bir şekilde kullanımının liydi; çünkü hayvanlara işkence edebilecek kadar yasaklanması ve vegan bir yaşam biçimini savun- canileşmiş insanlar insanlara karşı da aynı şekilde maktadırlar.10 davranabilirlerdi. Son yıllarda insanı da diğer yaşayan canlılardan Yaklaşık olarak aynı zamanlarda faydacı akı- birisi olarak tanımlayan bilimsel akımlarla birlikte mın kurucusu olarak bilinen Jeremy Bentham insanlar ve hayvanlara karşı takınılan tutum arasın- (1748-1832) ile başlayan birlikte düşünürler ve daki fark giderek azalmaktadır. Genetik bilimi ve toplumlar hayvanların yaşadıkları hakkında daha bağışıklık sistemleri üzerindeki araştırmalar gele- ciddi bir şekilde düşünmeye başladılar. Ardından neksel tutumların yıkılmasına sebep olurken diğer da hayvanların acı ve hazzın farkında olmaları taraftan da biyoetik açısından yeni soruların ortaya ancak ama aynı zamanda etik karalar kararlar ve- çıkmasına neden olmuştur. Çok sınırlı da olsa or- rememelerinden yola çıkarak bir etik bir konsept gan bağışı konusunda yaşanan sıkıntıların bir kısmı oluşturdular. Ortaçağda hayvanlar (Kiliselerde) diğer canlı türlerinden nakil yapılmasıyla (Xenot- cin çarpması gibi nedenlerden dolayı dini mahke- ransplantasyon) aşılabilmektedir. Fizyolojik olarak melere çıkarılmışlarsa da modern zamanlarda hay- insana en yakın canlılar domuzlardır, ayrıca genetik mühendislik sayesinde de dokuların insanlar tara- fından kabulü aşamasında kaydedilen yol da uzun süreli başarılı sonuçlarla neticelenmiştir. Hayvan hakları açısından bakıldığında, sadece genel an- lamda da hayvan çiftliklerinin varlığına karşı çıkan- ların hayvanların organ bağışında kullanılmaları için bakılmalarına da karşı çıktığı görülecektir. Or- gan nakli yapılacak insanlar açısından bakıldığında ise, İslam ve Musevilik gibi domuz ürünlerini ya- saklamış olan dinlerin insan bedeninde domuzdan 14 hayatsağlık

alınan dokuların kullanılması konusunda oldukça Yani biyoetik, sadece Hipokrat’a düşülebilecek çekingen görüşler belirttiği, ancak bazı uzmanların bir dipnot olmaktan oldukça uzak, biyotıbbın geli- savunduğu bir görüş olarak, insan hayatını kur- şimden doğan yeni soruları cevaplamak için sürekli tarmanın nakil yapılan tür hakkındaki endişelerin yeni araştırmaların yapıldığı ve kendini geliştiren, geri plana atılması gerektiğini görmekteyiz .11 Oysa ayrıca da biyosferde gerçekleşen günlük ilişkiler, naklin yapılacağı canlının hassas yapısıyla ilgili çok hayvanlar ve hayvansal ürünlerin kullanımı ve in- daha derin sorularla karşılaşılacağı aşikardır. Or- sanların kendi hayatları ile çevreyi nasıl etkilediği ganın bir kısmı, şu an için bir kalp kapakçığı, bir ile ilgilenen bir alandır. kornea hatta belki yakın gelecekte bütün bir kalp ya da insan vücudunun gayet küçük bir parçası söz Kaynakça konusu olsa dahi, mevzubahis olan insan kaynak- 1. Veatch R. Hippocratic, Religious, and Secular Me- lı olmayan bir DNA’nın vücuda eklemlenmesidir. Bunlara ek olarak da fizyolojik sorunlar dışında dical Ethics. Washington: Georgetown UP, 2012. hayvanlardan geçebilecek birçok hastalık ve mü- 2. Sokol DK, William Osler and the jubjub of ethics; dahale sonrası ortaya çıkabilecek birçok psikolojik sorun da böyle bir operasyonun muhtemel sonuç- or how to teach medical ethics in the 21st century. ları arasındadır. Belki de yakın gelecekte, göğsünde Journal of Royal Society of Medicine 299 100: bir domuzun kalbi atan bir insanın nelerle karşıla- 544-546. şacağını tahmin etmek oldukça güç. İnsanlık, biyo- 3. Koch T. Thieves of Virtue. Cambridge MA: MIT lojik keşifler için artık insanların da laboratuarlara Press, 2012 alındığı bir gerçekliğe nasıl alışabilecek? 4. National Commission for the Protection of Hu- man Subjects of Biomedical and Behavioral Rese- Yukarıda bahsedilen örneklerde henüz insan arch: The Belmont Report. Ethical Principles and kaynaklı olmayan biyolojik malzeme görmemek- Guidelines for the Protection of Human Subjects teyiz. Ancak, omurilik hasarlarından kaynaklanan of Research. Washington: U.S. Department of He- felç ya da duyu organlarının kaybedilmesi sonucu alth & Human Services, 1979. http://www.hhs. ortaya çıkan körlük ve sağırlık ile mücadelede tek- gov/ohrp/humansubjects/guidance/belmont. nolojik yollarla elde edilmiş yapay doku ve organ- html acc. 30 July 2014. ların kullanılabilmesi için çabalar sürmekte. Bilim 5. Beauchamp T, Childress J. Principles of Biomedi- kurgunun oldukça uzun bir süredir kullandığı cy- cal Ethics (7th ed). Oxford: OUP, 2012. borg (siber organizma) terimi, tıp literatürüne ve 6. Veatch R. Patient, Heal Thyself. Oxford: biyoetik sahaya 1983 yılında Donna Haraway’in OUP,2009. Cyborg Manifestosu ile girdi.12 Bu tarz nakillerin 7. Mepham B. Bioethics. An Introduction for the Bi- sıradanlaşması ve transhuman bir gelecek insanlık osciences (2nd edition). Oxford: OUP, 2008. için ne anlama gelebilir? Bu tarz sorular için belki 8. Mann C. 1491. The Americas Before Columbus. henüz erken ve günümüz biyoetiğinin ilgi alanın- London: Granta, 2006. da bile değil, ancak on yıllardır bu yönde istikrarla 9. Joy M. Why We Love Dogs, Eat Pigs, and Wear ilerleyen araştırmaların varlığı, her ne kadar süreç Cows. San Francisco: Conari Pr., 2010. çekingen ve biraz karamsar olarak ilerlese de John 10. Regan T, Singer P. Animal Rights and Human Obli- Harris gibi araştırmacıların varlığına da imkan ta- gations. Englewood Cliffs NJ: Prentice Hall, 1976. nıyor. John Harris’ e göre; insan vücudunun tek- 11. Atighetchİ D. Islamic Bioethics. Problems and nolojik yöntemler kullanılarak daha iyi hale geti- Perspectives. Dordrecht: Springer, 2006. rilmesi izin verilmesi gereken bir durum değil, tam 12. Haraway DJ. A Cyborg Manifesto: Science, Te- tersine ‘gerekli’ bir durumdur, çünkü günümüz in- chnology, and Socialist-Feminism in the Late sanının gelecek nesillerin daha uzun, daha sağlıklı Twentieth Century. İçinde: Simians, Cyborgs and ve daha mutlu bir ömür sürme olasılıklarını ellerin- Women: The Reinvention of Nature. New York: den alma hakları olmamalıdır. 13 Routledge, 1991: 149-182. 13. Harris J. Enhancing Evolution. The Ethical Case for Making Better People. Princeton: Princeton U Pr., 2007.

Okul Psikolojik Danışmanlığında Etik Mülazım Bahar Giriş mektedirler. Hızla değişen ve gelişen dünyada bireylerin Psikolojik danışma, bireylere kendilerini ta- verimli olabilmeleri için bireylerin gittikçe kar- maşıklaşan hayat koşullarına ve içsel dünyalarına nıması, çevreyi tanıması, duygu ve düşüncelerin adapte olmaları gerekir. Bu adaptasyon ve kendi- farkına varması, yaşadığı olayları anlamlandırması, ni keşfetme süreci bebeklik döneminden itibaren karar verme güçlüklerini gidermesi ve nihayetinde başlayıp yaşamın ilerleyen yıllarında da süreklilik kendini gerçekleştirmesi için yapılan profesyonel gösteren bir durumdur. ve sistematik bir yardım sürecidir. Bireyler zaman zaman kendilerini anlamada, Psikolojik danışma ve rehberlik (PDR) kav- problemlerini fark etmede, zorluklarla başa çıkma- ramları, çağdaş eğitimin önemli birer parçası ha- da, çözüm yolu üretmede, yaşamsal tercihleriyle line gelmiş faaliyetleri ifade etmektedir. Özellikle karşı karşıya kaldıklarında karar vermede zorla- rehberlik sözü, daha 1938’lerde okul müfredat nırlar. Genellikle deneyimler ilerleyen yaşlarda bu programlarımızda geçmiş olmakla beraber, daha sorunların üstesinden gelmede yardımcı olabilir. çok 1950’lerden sonra sıkça konuşulup tartışıl- Ancak hayatın daha çok başında olan, problem- maya başlanmıştır. Özellikle 1970’den bu yana da lerin üstesinden gelebilmek için yardıma ihtiyaç psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerinin, ‘uz- duyan eğitim öğretim kademelerindeki öğrenciler man’ kişilerce yürütülen ayrı bir ‘yardım’ ve ‘ihtisas’ için bunlar kolay üstesinden gelinebilecek durum- faaliyeti olarak okul eğitim programlarımızda yer lar değildir. aldığı görülmektedir.1 Eğitim öğretim kademelerinde öğrencilerin Okullarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kişisel, sosyal, eğitsel ve mesleki açıdan gelişimle- görevlendirilen Okul Psikolojik Danışmanları ve ri oldukça önemlidir. Bu çerçevede öğrencilerin Rehber Öğretmenler bu uygulamaları gerçekleş- akademik başarılarının yanı sıra psikolojik iyi olma tirmektedir. Eğitim süreçleri boyunca edindikleri hallerine de önem verilmektedir. Okullardaki psi- psikolojik danışmanlık becerileri ile öğrencilerin kolojik danışma ve rehberlik servisleri öğrencilerin kendilerini tanımalarına, potansiyellerini fark et- bu ihtiyaçlarına yanıt verecek çalışmalar yürüt- melerine ve böylece kişisel problemlerinin üstesin- den gelerek akademik olarak becerilerine işlerlik 16 hayatsağlık

kazandırmalarına yardımcı olurlar. rini hukuk mesleğinin ilkeleri ile karşılaştırmıştır.3 Okullarda yapılan çalışmaların çoğunlukla eği- Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği (Türk PDR-DER) ise 1995 yılında, PDR alanın- tim öğretim faaliyetleriyle kısıtlandığı düşünülse da çalışanlar için bir kılavuz niteliğinde olan etik de okul psikolojik danışmanları, gerekli gördükleri ilkeler kitapçığını hazırlamış ve yayınlamıştır. Bu il- veya bu yönde talebi olan öğrencilerle bireysel ve keler okul psikolojik danışmanları da (okul rehber grup olarak psikolojik danışma faaliyeti gerçekleş- öğretmenleri) dâhil tüm ruh sağlığı çalışanlarının tirirler. uygulamalarını kapsamaktadır.4 Bu derece insan hayatının biçimlenmesiyle ya- Gizlilik kından ilişkili ve insana yardım fonksiyonu odak Okullarda sunulan hizmetlerde her ne kadar noktası olan bir meslekte gelişimi desteklemek, titiz davranılmış olsa da öğrencilerin zihinsel şe- çalışanlar arasında standardı sağlayarak farklılık- malarındaki ‘öğretmen’ figüründen dolayı öğren- ları önlemek ve yardımda bulunulan bireylerin cinin okul psikolojik danışmanına gelerek özel çıkarlarını gözeterek incinmelerini engellemek yaşantılarını anlatması ve yardım istemesi zaman oldukça önemlidir. Psikolojik danışman ve rehber zaman sekteye uğrayabilir. Böyle bir durumda okul öğretmenlere çalışmalarını daha verimli bir şe- psikolojik danışmanının cezalandırıcı olmadığı- kilde yapmaları için yol gösterici unsurlar vardır. nı, gizliliğe önem vereceğini ve anlatılanların okul Ayrıca okullardaki psikolojik danışma ve rehberlik idaresi, öğretmenler ve öğrencilere aktarılmayacağı faaliyetlerinin öğrencinin zararına değil yararına güvenini öğrenciye vermesi gerekir. Gizliliğe önem olması, edinilen bilgilerin kontrollü bir biçimde vermeyen bir danışman hem danışanına, hem ken- saklanması için belirlenmiş etik ilkelere uyulması dine hem de mesleğine zarar vermiş olacaktır. son derece önemlidir. Gizliliğin korunması ilke olarak kabul edilmek- le birlikte bunun sınırlarının çizilmesinde de zo- Felsefi manada insan davranışlarının doğru runluluk bulunmaktadır. Bir danışman, kendisine veya yanlış olarak ele alan etik, olması gereken başvuran bireye olduğu kadar çalıştığı kuruma ve unsurları vurgular. Bilhassa insanın temel unsur daha geniş anlamda topluma karşı da sorumludur. olduğu meslek gruplarıyla birlikte hemen hemen Bireyin sır olarak verdiği bilgilerde kendisine ve/ tüm meslek grupları belirledikleri etik ilkelerle veya içinde bulunduğu topluma zararlı olabilecek standartlaşmaya ve üyelerini koruma yollarına git- unsurlar olduğu takdirde danışman ne yapacaktır? mişlerdir. Örneğin, ailesi ile ilişkilerinin çok bozuk olduğu- nu, bu yüzden evden kaçmayı ya da intiharı düşün- Aydın’a göre2 mesleki etik ilkelerinin temel düğünü söyleyen bir öğrencinin durumunu ilgili- amacı, meslek üyelerinin, kendilerini eleştirerek, lere haber vermeli midir? Verilmezse ve gerçekten gelişmelerine olanak sağlamaktır. Meslek etiği ilke- danışan dediğini yaparsa danışman sorumlu sayıl- leri, doğrudan insan ile ilgili mesleklerde çalışan- ların uyması gereken davranış kurallarıdır. Meslek etiğinin en önemli yararlarından biri dünyanın her yerinde aynı meslek çalışanlarının bu kurallara uy- gun davranmalarının gerekli olmasıdır. Okul Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetlerinde Etik Psikolojik danışma ve rehberlik alanında ça- lışanlar, insanlara yardım hizmeti sundukları için etik ilkeler, bu alanda daha da önem kazanmış- tır. Psikolojik danışma ve rehberlik alanında etik ilkeler ilk olarak Amerikan Psikolojik Danışma Derneği (ACA) tarafından ortaya konulmuştur. Voltan – Acar 1985 yılında yazdıkları bir makalede psikolojik danışmanlık mesleğinin bazı etik ilkele- hayatsağlık 17

maz mı? Bir danışan kendisinin ya da bir başkası- metinin başarıya ulaşabilmesi için danışan gönüllü nın işlediği ve ya işleyeceği bir suçtan söz ederse olarak katılmalı ve sürece isteyerek dahil olmalıdır. danışman ne yapmalıdır? Aksi durumlarda uygulanacak yöntemlerin başarı- ya ulaşmayacağı ve danışmanın direnç göstermesi- Amerikan Kişilik Hizmetleri ve Rehberlik Der- ne sebep olacağı düşünülmelidir. Bir diğer sonuç neği’nin (American Personnel and Guidance As- ise birey kendinde bir problem olduğunu düşüne- sociation) belirlediği etik standartlardan psikolojik rek çekinebilir ve içine kapanabilir. danışma ile ilgili olanların bu soruları cevaplamada yardımcı olacağı düşünülebilir. 5 Bireysel Farklılıklara Saygı ve Hoşgörü Ülkemizin demografik özellikleri düşünüldü- Madde 2: Danışman, danışan ilişkisini ve bu ğünde etnik açıdan farklı grupların olduğu gözlem- ilişki yoluyla danışan hakkında edindiği bilgiyi gizli lenmektedir. Ayrıca siyasi, dini ve kültürel farklı- tutmalıdır. lıklar bulunmaktadır. Büyük şehirler başta olmak üzere hemen hemen her ilde bu türden kültürel çe- Madde 3: Üye, görüşme notları, test sonuçları, şitlilikle karşılaşılabilir. Durum böyle olunca okul- vb. dokümanları sadece danışma, araştırma ve da- lar baz alındığında, öğrencilerin kültürel yapısında nışman yetiştirme amacıyla kullanılabilecek mesle- da çeşitlilik kaçınılmaz bir durumdur. ki veriler olarak görmeli, bunların kullanılmasında Kültürel yapı gibi ailelerin yaşayışları, inançla- danışan ya da danışanların kimliklerinin gizli tutul- rı, değerleri ve hayata bakışları da farklılıklar içerir. ması ilkesine titizlikle uymalıdır. Toplumun küçük bir kesiti olan okullarda da öğret- menlerden öğrencilere farklılıklar vardır. Her insa- Madde 7: Üye, danışma ilişkisi esnasında gö- nın özünde biricikliği ve tekliğinin ön planda ol- revli bulunduğu kurumun sorumluluk taşıdığı duğu psikolojik danışmanlık mesleğinde danışma diğer kişileri için zararlı olabilecek bir durumdan esnasında da bu farklılıklara hassas davranılmalıdır. haberdar olursa, danışanın kişiliğini açığa vurmak- Aile ile İşbirliği sızın durumu sorumlu otoriteye rapor etmelidir. Danışmanlar gerek öğrencilerin halihazırdaki davranışlarının nedenini anlamak, gerekse yeni Madde 8: Ya danışanın kendisi ya da başkaları davranışların geliştirilmesi çabalarında destek sağ- için açık ve yakın bir tehlikenin söz konusu olduğu lamak amacı ile ana-babalarla yakın ilişki içerisin- hallerde, üye durumu sorumlu otoriteye bildirmeli de olmak durumundadır. Okul danışmanlarının ve durumun gerektirdiği acil önlemleri almalıdır. ana-babalarla ilişkisi bir ucu bilgi aktarma diğer ucu psikolojik danışma olan, bir doğru üzerinde Böyle durumlarda öğrenciler okul psikolojik çeşitli yerlerde yerleştirilebilecek nitelikte olabilir. 5 danışmanlarına daha fazla güvenecek ve gizliliğin Okul psikolojik danışmanları görüşme yaptık- ihmalinin söz konusu olmadığını anlayacaklardır. ları öğrencilerin tehlikede olduklarını düşünür- Böylelikle yapılan uygulamalar etik çerçevesinde lerse aileye bildirmek durumundadırlar. Ayrıca başarıya ulaşacaktır. psikolojik iyi olma durumlarını sekteye uğratan ailesel faktörlerin belirlenmesi ve aileye aktarılması Gönüllülük öğrencinin geleceği için elzem bir durumdur. Danışan danışman ilişkisinde önemi yadsına- Yeterlilik ve Gelişme mayacak bir diğer konu gönüllülüktür. Okul psi- Bir psikolojik danışmanın dikkat etmesi gere- kolojik danışmanları zaman zaman derslere giren ken diğer bir faktör yetkinlik sınırlarını bilmesidir. öğretmenlerin gözlemleri sonucu belirttikleri ve Alanı ve uzmanlığının dışında kalan konularda bazen belirli bir kademeye bazen belirli bir sınıfa gerekli görüş alışverişi yapılmalı, yetersiz kalındığı bazen de tüm okula uygulanan bazı ölçek ve bireyi durumlarda ise gerekli yerlerin bilgilendirilerek bi- tanıma teknikleri sonucu bazı öğrencilerin prob- reyin sevk edilmesi gerekir. lem yaşadıklarını tespit edebilirler. Öğrencilerin Değişen dünya koşulları ve gelişimsel dönem- yaşadıkları problemin üstesinden gelebilmek için yardım edebileceklerini düşünebilirler. Bu gibi du- rumlarda ısrarcı olmak ve öğrencinin bir problemi olduğunu dile getirerek onların hizmet almalarını beklemek çoğunlukla işe yaramaz. Unutulmamalıdır ki psikolojik danışma hiz- 18 hayatsağlık

lerin okullarda ön plana çıkmasıyla okul psikolojik durumlarda öğrenci bilgilerinin diğer öğretmen- danışmanlarının izlediği yol ve yöntemler de değiş- lerle paylaşılması ve öğretmenin bunu kötüye kul- kenlik gösterebilir. Daha önce uygulanılan bir da- lanması öğrencilerin okul psikolojik danışmanına nışma yöntemi farklı durumlarda işe yaramayabilir. güvenlerini sarsacaktır. Bu gibi durumlarda psikolojik danışmanlar günü- müzdeki uygulama ve akımları takip edebilmeli ve Okul psikolojik danışmanları çalıştıkları ku- kendini yetersiz hissettiği konularda gerekli yerler- rumlarda sınırlılıkları ve çerçevelerini iyi belirle- den alacağı desteklerle bu eksikliği giderebilmeli- meli ve çalışma arkadaşlarını mesleklerinin has- dir. sasiyeti konusunda bilgilendirmelidirler. Her ne kadar ‘rehber öğretmen’ kadrosu ile çalışsalar da Psikolojik danışmanlar, yeni uygulama alan- bir öğretmen gibi otorite figürü olmamaya özen larında ya da yeni teknikleri içeren çalışmalarda, göstermelidirler. ancak bu konudaki yetkin kişilerin gözetiminde gerekli eğitimi altıktan ve denetim altında yeterli Okullarda öğrencilere nitelikli bir psikolojik uygulamayı tamamladıktan sonra bu alanlarda hiz- yardım süreci sunulmak isteniyorsa, öğrencilerin met ve eğitim verebilir ya da araştırma yapabilir. akademik ve psikolojik alanda en iyi şekilde geli- şimleri hedefleniyorsa öncelikle alanında uzman, Sonuç psikolojik danışmanlık eğitimi almış kişilerin okul- Etik ilke ve standartlar, psikolojik danışma ve larda bulunması şarttır. Son zamanlarda yapılan uy- rehberlik alanında çalışanların mesleki kimlik ve gulamalarla farklı bölümlerden mezun olan ve sayı- görevlerini açıklamayı, sorumluluk sınırlarını be- sı azımsanamayacak kadar fazla olan kişilerin okul lirlemeyi kolaylaştırırlar. Bu ilkeler, psikolojik da- psikolojik danışma ve rehberlik servisinde görev- nışmanların mesleklerini icra ederken karşılaşabi- lendirilmesi mesleki açıdan endişe yaratmaktadır. lecekleri sorunlu durumlarda onlara yol gösterecek ipucu davranışları göstermektedirler. 6 Güçlü bir erken tanı, önleme çalışması ve iyi- Öğrenciler gizliliklerinin korunduğunu, özel- leştirme aşamaları alanının yetki ve etik sınırlılıkla- lerinin saklandığını, eleştirilmeyeceklerini, ceza rını bilen psikolojik danışmanlarla sağlanır. Her ne almayacaklarını bilirlerse gönüllü bir şekilde okul kadar etik kurallar belirlenmiş olsa da herhangi bir psikolojik danışmanına başvururlar. Her şeyden olumsuzluğun büyük problemlere yol açmadan ya önemlisi de öğrencinin sorununa çözüm yolu bu- da basına yansımadan ele alınmıyor olması büyük labileceğine dair inancının gelişmiş olmasıdır. Bu bir eksikliktir. Bu gibi durumların önüne geçebil- durumların da sağlanabilmesi için okul psikolojik mek için okul psikolojik danışmanlarının düzenli danışmanlarının çalıştıkları koşulları yani etik ku- olarak etik kurallar ve yasal zorunluluklar hakkında ralları benimsemiş olması ve bunu öğrencilerine bilgilendirilip denetlenmesi gerekmektedir. aktarmış olması gerekmektedir. Zaman zaman okul psikolojik danışmanları Kaynakça ile öğrenciler arasında okullarda uygulanan yanlış 1. Tan H. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Teori ve yöntemlerden dolayı güvensiz bağlar oluşabilir. Grup rehberliği ve grupla psikolojik danışma ça- Uygulama. İstanbul: MEB Yayınları, 2000. lışmalarında otorite figürü olma, okul müdürlüğü- 2. Aydın İ. Eğitim ve Öğretimde Etik. Ankara: Pe- nün risk grubundaki öğrenciler hakkında bilgilen- dirilmesi sırasında davranış inceleme ve değerlen- gem Yayıncılık,2003. dirme raporları yazma gibi durumlar öğrencinin 3. Acar NV. PDR’de Yirmibeş Yıl. Ankara: Nobel Ya- okul psikolojik danışma servisine karşı güvensizlik hissetmesine yol açabilir. Derse giren branş öğret- yınları, 2003. menlerinin derste istenmeyen davranış sergileyen 4. Taşdan M, Yalçın İ. Psikolojik Danışma ve Rehber- öğrencileri cezalandırırcasına okul psikolojik da- nışma ve rehberlik servisine yönlendirmeleri, bazı lik’te Etik. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2007; 14: 99-107. 5. Kuzgun Y. Rehberlik ve Psikolojik Danışma. An- kara: ÖSYM Yayınları, 1997. 6. PDR Alanında Çalışanlar için Etik Kurallar. Anka- ra: Türk PDR Derneği, 2000. hayatsağlık 19

Türk Kamu Yönetiminde Etik İle İlgili Düzenlemeler ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu Müzeyyen Eroğlu Durkal Kavramsal Çerçeve: İdealler, Değerler, Etik: İdeallerin günlük hayata uyarlanmasında Etik ve Davranış geçerli olan kurallar Etik; bireysel ve sosyal yaşamın çok büyük bir hızla akıp değişen yaşam tarzına uygunluğunu Davranış: Kamu görevlilerinin gerçek faaliyet sağlama ve gerektiğinde bunu eleştirip temellen- ve davranışları direbilme, ayrıca var olan değişimin hızına ayak uydurmayıp değer bunalımına girme gibi zorluk- İdealler davranışa dönüştüğünde soyuttan so- ları olan, tanımlanması en zor terimlerden biridir.1 muta doğru ilerlenir. Bir görüş bu noktayı; etik Etik kavramının kendisini kavramsal olarak temel- ve değerler arasındaki kritik bir bağlantı noktası lendirmek dahi bu kadar zor iken bunun kamu olarak, etik standart ve ilkelerin, değer çatışmala- yönetimine aktarmak ve uygulama platformlarını rının ya da ikilemlerin çözümünde kullanılması yapılandırmak oldukça zordur. Nitekim etik ve olarak ele almaktadır. Ayrıca bu kavramların kamu kamu yönetiminde etik kavramları tanımlanma- çalışanlarının günlük rutinlerine uygulamak gibi ya çalışılırken başka kavramlarla ilişkilendirilmiş, bir güçlükle karşı karşıyayız. Bunun en önemli karıştırılmış ya da birbirinin yerine kullanılmıştır. nedeni kamu yöneticilerinin hâlihazırda icra ettik- Bunlardan ilk dikkat çekenleri idealler, değerler ve leri mesleklerinin etik bir boyut taşıdıklarını yeni davranıştır. yeni kavrıyor oluşlarıdır. Böylesine bir kavrayışın geliştirilmesinin altında konunun yeni bir konu İdeal, değer, etik ve davranış kavramlarının an- olmasından çok kamu yöneticilerinin meslekleri lamı hakkında görüş birliği yoktur ancak zaman ve devlet yönetiminde rollerine ilişkin düşüncenin zaman birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Etik son yıllarda büyük ölçüde değişmesi yatmaktadır. bağlamında ise genel olarak şu anlamları ifade et- mektedirler:2 Etik, insanların birey ve toplum ilişkilerinin te- melinde bulunması gerekli olan değer ve yargıları; İdealler: Kamu hizmetinin egemen kültürünü iyi-kötü, doğru-yanlış gibi kavramları, ahlâki bir ba- oluşturan ögeler kış açısı ile inceleyen bir felsefî disiplin olarak ifade edilebilir. Etik, ahlâki davranışın eylem ve yargıları Değerler: Doğru ve yerinde olmaya dair hü- ile alakalı bir konu olarak felsefe ve bilimin önemli kümleri yönlendiren tek tek ilke ya da standartlar bir parçası ve sistematik bir çalışma alanı olmuş- 20 hayatsağlık

tur. Etik tartışmalarının temeli, insan eylemlerini keyfi kullanılışı, bürokratik ayrıcalıklar, kamu yö- ahlâki açıdan irdelemektir.3 Etik ilk etapta sadece netiminde saydamlık eksikliği, kamu yönetimin- felsefecilerin sonrasında ise neredeyse bütün bilim de denetim yetersizliği, medya ve sivil toplumun dallarının ilgilendiği bir konu olmuştur. etkinliğinin az oluşunun ön plana çıkan nedenler olduğu kabul edilmektedir. 6 Kamu yönetiminin etkin ve verimli bir şekilde işlemesini sağlayan en önemli faktörlerin başında Türkiye’de Etik ile İlgili Yapılan Düzenle- etik değerlere bağlı bir yönetim anlayışı gelmekte- meler dir. Vatandaşların devlete olan güveninin sağlan- ması, kamu kaynaklarının etkili, verimli, ekonomik 1996 OECD Kamu Yönetiminde Etik Rapo- kullanılması ve dengeli dağılımının sağlanmasında ru’na göre bir etik alt yapı için ‘siyasi irade, etkili bir etik değerlere bağlı yönetim anlayışının önemli bir siyasi alt yapı, etkin hesap verme mekanizmaları, rolü bulunmaktadır. uygulanabilir davranış kuralları, mesleki sosyalleş- tirme mekanizmaları, kamu yönetiminde uygun Kamu hizmetinde etik kavramı, genelde etik çalışma koşulları, etik konularda eş güdüm sağla- anlayışı ve kamu hizmetinde etik değerler dizgesi- yan bazı kuruluşların varlığı ve kamu görevlilerini ni ele almakta; kamu görevlilerinin kamu hizmeti denetleyen bir sivil toplum (medya dahil)’ olmak esnasında karar alırken ve yönetsel süreçlerde, bu üzere sekiz kilit unsur vardır. Etik alt yapının için- anlayış ve değerlere göre benimsemesi gereken ilke deki öğeler arasında var olan ilişki o ülkenin kültü- ve kuralları kapsamaktadır. Kamu görevlilerinin rü ve geçmişte etik davranışlara verdiği destek ile etik kurallar haricindeki eylem ve işlemleri ‘yolsuz- ilgilidir. 7 luk’ olarak ifade edilmektedir. TÜSİAD’ın ‘Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu hizmeti etiği iki farklı etik kurallar gru- Kamu Yönetiminde Etik’ başlıklı raporunda belir- bu ile ilişkili olarak tanımlanmaktadır. Bunlar, ‘bü- tildiği üzere Türk kamu yönetiminin etik dışı faa- rokratik’ ve ‘demokratik’ olarak ifade edilmektedir. liyetlerinin genel nedenlerini ise şu şekilde sırala- Bürokratik etik etkinlik, etkililik ve uzmanlık gibi mak mümkündür: 8 değerlerle ilişkiliyken; demokratik etik, sosyal ada- • Kamuda hukuk devleti ilkesinin yerleşmemiş let, yurttaşlık, güven, duyarlılık, kamu yararı, say- damlık ve hesap verebilirlik gibi değerleri içermek- olması tedir. Kamu hizmeti etiği, ahlaki-siyasal değerlerin • Kamuda etik kültürünün yerleşmemiş olması yanında teknik-bürokratik değerleri de kapsamak- • Bürokrasinin merkeziyetçi ve statükocu yapısı tadır. Esasen bunların hepsi, kamu görevlileri için • Siyasilerin bürokratik yapı üzerindeki etkisi geliştirilen davranış kurallarının temel unsurlarını • Takdir yetkisinin keyfi kullanılışı göstermektedir. 4 Kamuda karşılaşılan etik dışı uygulamalar ise genel olarak; personel alımı ve istihdamında görü- len etik dışı davranışlar; çıkar çatışması, görev ve yetkilerin menfaat sağlamak amacıyla kullanılması, hediye alma ve menfaat temini; kamu kaynakları- nın israfı, kamusal amaçlar dışında kullanılması ve kamu kaynakları ile hediye verilmesi; saygınlık ve güven ilkesinin ihlal edilmesi; çalışanlara yönelik psikolojik taciz (mobbing); kamu ihaleleri süre- cinde ve sonrasında görülen etik dışı davranışlar şeklinde sayılabilir. 5 Türk kamu yönetiminde gö- rülen bu davranışların nedenleri olarak; kamuda etik kültürünün yerleşmemiş olması, siyasilerin bürokratik yapı üzerindeki etkisi, takdir yetkisinin hayatsağlık 21

• Bürokratik hizmetlerin kalitesi nış düzenlemelerine yer verilmiştir. Bu düzenleme- • Kamu görevlilerinin kamu hizmetine adanmış- lerin yanı sıra: • 1981, 2531 sayılı Kamu Görevlerinden Ayrı- lığında yetersizlik • Bürokratik işlemlerdeki kuralların çokluğu ve lanların Yapamayacakları İşler Hakkında Ka- nun, karmaşıklığı • 1984, 3069 sayılı, TBMM Üyeliği ile Bağdaş- • İdari usul eksikliği mayan İşler Hakkında Kanun, • Kamuda istihdam sorunları • 1990, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunul- • Kamu yönetiminde saydamlık eksikliği ması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Ka- • Kamu yönetiminde denetim yetersizliği nunu, • Ekonomik nedenler • 1997, 4208 sayılı Kara Paranın Aklanmasının • Eğitimin yetersizliği Önlenmesine İlişkin Kanun, • Medya ve sivil toplumun etkinliğinin az oluşu • 1999, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu • Bürokratik ayrıcalıklar Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, • 2004, 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kuru- Etik kavramına verilen önem ülkemize ‘yolsuz- lu Kurulması Hakkında Kanun, lukla mücadele’ ile bağlantılı olarak başlamıştır. AB • 2005, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulma- ve Avrupa Komisyonunca yolsuzluğun önlenmesi sı Hakkında Yönetmelik, hususuna verilen önem Türkiye için de oldukça • 2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, önem arz etmektedir. Yolsuzlukla mücadele 1998’ • 203 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı den itibaren AB İlerleme Raporları’nda bulunmak- Kanunu, tadır. İlerleme Raporları, bir yıllık dönem içerisin- • 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kontrol Ka- de yaşanan gelişmeleri analiz eder ve AB üyelik kri- nunu, Yönetsel Etik Olgusuna İlişkin düzenle- terlerine göre değerlendirme yapar. Yolsuzluk her melere yer vermektedir.10,11 ilerleme raporunda ‘siyasi kriterler’ başlığı altında Kamu Görevlileri Etik Kurulu değerlendirilmesi yapılan ‘demokrasi ve hukukun Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren kamu yö- üstünlüğü’ kriteri içerisinde ‘yolsuzlukla mücadele netimi anlayışında önemli değişiklikler meydana tedbirleri’ başlığında ele alınmaktadır.9 gelmiştir. Yeni kamu yönetimi anlayışı olarak da adlandırılan bu süreçte, hesap verilebilirlik, say- Türkiye’de 1982 Anayasası ve 657 sayılı devlet memurları kanunu olmak üzere kamu personelini ve kamu yönetiminin işleyişine yönelik etik davra- 22 hayatsağlık

damlık, etkinlik, verimlilik, ekonomiklik ve etik den emekliye ayrılanlar arasından üç üye, kavramları ön plana çıkmıştır. Bu gelişmelere pa- • Müsteşarlık, büyükelçilik, valilik, bağımsız ve ralel olarak yolsuzlukla mücadele konusunda tüm dünyada giderek artan düzenlemeler, ülkemizde düzenleyici kurul başkanlığı görevlerinde bu- de etkili olmuş ve ülkemizde bu anlayışın bir so- lunmuş veya bu görevlerden emekliye ayrılan- nucu olarak kamu yönetiminde bir dizi reform ya- lar arasından üç üye, pılmıştır. Kamu Görevlileri Etik Kurulu, 25.5.2004 • Üniversitelerde rektörlük veya dekanlık görev- tarih ve 5176 sayılı «Kamu Görevlileri Etik Kurulu lerinde bulunmuş öğretim üyeleri veya bunla- Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılma- rın emeklileri arasından iki üye, sı Hakkında Kanun» ile  kamu görevlilerinin uy- • Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşla- maları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, rında en üst kademe yöneticiliği yapmış olan- hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik lar arasından bir üye olmak üzere toplam 11 davranış ilkelerini belirlemek ve uygulamayı gö- üyeden oluşur. zetmek üzere kurulmuştur (www.etik.gov.tr, E.T. Kurul üyelerinin görev süresi dört yıldır. Süresi 28.05.2013) (5176 sayılı Kanun m.1). dolan üyeler Bakanlar Kurulu’nca yeniden seçi- lebilirler. Kurul üyelerinin görev süresi dolmadan Kurulun görevleri Kanun’un 3.maddesinde;   görevlerine son verilemez. Ancak üyeler, ciddi bir • Kamu görevlilerinin görevlerini yürütürken hastalık veya sakatlık nedeniyle iş görememeleri veya atamaya ilişkin şartları kaybetmeleri halinde, uymaları gereken davranış ilkelerini hazırlaya- atandıkları usule göre süresi dolmadan görevden cağı yönetmeliklerle belirlemek, alınır. Üyeler, görevi kötüye kullanmaktan veya • Etik davranış ilkelerinin ihlal edildiği iddiasıyla yüz kızartıcı bir suçtan mahkûm olmaları halinde re’sen veya yapılacak başvurular üzerine gerekli ise Başbakan onayıyla görevden alınır. Görevden inceleme ve araştırmayı yaparak sonucu ilgili alma nedeniyle veya süresi dolmadan herhangi bir makama bildirmek, sebeple boşalan Kurul üyeliklerine bir ay içerisinde • Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere ça- Bakanlar Kurulunca yeniden atama yapılır. Bu şe- lışmalar yapmak veya yaptırmak ve bu konuda kilde atanan üye, yerine atandığı üyenin görev sü- yapılacak çalışmalara destek olmak, şeklinde resini tamamlar. Kurul, Başkanın daveti üzerine en sayılmıştır. az altı üyeyle toplanır ve üye tam sayısının salt ço- Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli ida- ğunluğunun aynı yöndeki oyu ile karar verir. Top- reler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeli lantı kararları ilgililere duyurulur. Kurul ayda dört kuruluşlar, mahalli idareler ve bunların birlikleri, defa toplanır. Kurul Başkan ve üyelerinin toplantı- kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst kurul, lara katılmaları esastır. Arka arkaya üç toplantıya kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair ad- veya bir yıl içinde toplam on toplantıya katılmayan larla kurulmuş olan bütün kamu kurum ve kuru- üyeler istifa etmiş sayılırlar. Kurulun sekretarya luşlarında çalışan; yönetim ve denetim kurulu ile hizmetleri Başbakanlık Personel ve Prensipler Ge- kurul, üst kurul başkan ve üyeleri dahil tüm perso- nel Müdürlüğü tarafından yerine getirilmektedir neli Kanun kapsamındadır. Ancak; Cumhurbaşka- (m.2). nı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Bakanlar Kurulu üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve yargı mensupları ile üniversiteler hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz (m.1). Kurul üyeleri; • Bakanlık görevi yapmış olanlar arasından bir üye, • İl belediye başkanlığı yapmış olanlar arasından bir üye, • Yargıtay, Danıştay, Sayıştay üyeliği görevlerin- hayatsağlık 23

Kurul’un kendine özgü bütçesi yoktur ancak kararlardaki kişilerin ve kurumların gizlenerek 5176 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinde huzur Kurul’un resmi internet sayfasında yayınlanması hakkı ve Kurul’un ihtiyaçları için Başbakanlık büt- kararını almıştır (11/02/2011 tarihli ve 2011/14 çesine gerekli ödeneğin konulacağı hükme bağ- sayılı kararı). Bu durum Kurulun almış olduğu lanmıştır. Bu çerçevede Başbakanlık Personel ve kararları müeyyidesiz bırakarak kurulu pasif hale Prensipler Genel Müdürlüğü bütçesinde Kurul ih- getirmiştir. tiyaçlarını karşılamak amacıyla harcama tertipleri açılmıştır. Türkiye’de Kamu Görevlileri Etik Kuruluna karşı birçok eleştiri yöneltilmektedir. Bu eleştirile- Kurula yapılan başvurular, Kamu Görevlileri rin başında, Kurul kararlarının bir yaptırımının bu- Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları lunmaması gelmektedir. Türkiye ve diğer ülkelerde Hakkında Yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara bulunan etik kurumlarının en önemli farkı; kamu- göre yürütülür ve en geç üç ay içerisinde sonuçlan- oyu baskısının varlığıdır. Diğer ülkelerde kamu dırılır. etik kurulları sosyal baskıyı yönlendirebilmekte ve kamuoyu vasıtası ile kararların değiştirilmesini ya 2005-2012 yılları arasında Kurul’a en fazla şu da yeni kararlar alınmasını sağlayabilmektedir an- konularda başvuru yapılmıştır: Genel Etik İlkele- cak ülkemizde gerek vatandaşın zaten böyle bir ku- rine Uygun Davranmamak (278 başvuru); Görevi rumla ilgili gerekli bilgiye sahip olmaması gerekse ihmal/Görevi kötüye kullanmak (217 başvuru); kurumun aldığı kararları vatandaşa yansıtamaması Yolsuzluk/Usulsüzlük iddiaları (214 başvuru); durumu söz konusudur. Kurulun yaptırım gücü- Kayırmacılık/Ayrımcılık (152 başvuru); İşyerin- nün az olması hatta manevi baskı amaçlı olan yap- de psikolojik taciz iddiaları (123 başvuru); Çıkar tırımın dahi iptal edilmesi ve neticesinde Resmi çatışması (76 başvuru); Kamu kaynaklarını kişi- Gazete’de dahi yayınlanamayan kararlar, kurulun sel amaçlar veya hizmet gerekleri dışında kullan- varlığını da işlevsizleştirmektedir. mak (76 başvuru); Bilgi edinme hakkının ihlali (66 başvuru). 2005 - 2012 yılları arasında yapılan Kurulun etik ihlal kararlarının yayımlanmasın- bu başvurularla ilgili olarak Kurul tarafından 896 daki en temel amacı, etik dışı davranışların kamu- adet karar alınmıştır. Başvuru şartlarını taşımadığı oyuyla paylaşılması suretiyle kamu görevlilerinin gerekçesiyle reddedilen başvurularla ilgili karar sa- hesap verme sorumluğu çerçevesinde davranmala- yısı 535’tir. Yargıya intikal ettiği anlaşıldığı için in- rının sağlanmasıdır. Ancak ihlal kararlarının Resmi celemesi durdurulan başvurularla ilgili karar sayısı Gazetede yayımlanmasının yasaklanması, sadece 101’dir. 128 kararda, kamu görevlileri hakkında Kurul’un internet sayfasında kararlardaki kişilerin etik davranış ilkelerine aykırılık tespit edilmemiş- ve kurumların gizlenerek yayınlanması, kamu gö- tir. 56 kamu görevlisi hakkında, etik davranış ilke- revlilerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesin- lerine aykırı davranış nedeniyle karar alınmıştır.12 de davranmalarını sağlama fonksiyonunu da orta- dan kaldırmaktadır. Kurul kararlarının sonuçlarına göre dağılımı (2005-2012):12 Kurula yöneltilen diğer bir eleştiri; Başbakanlık bünyesinde kurulmuş olması, kendine ait müstakil 2010 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından bütçesi, personel kadrosu ve dolayısıyla tüzel kişili- Anayasa’nın 2. ve 17. Maddesine (Kişinin doku- ğinin olmamasıdır. Bu eksiklik hem GRECO’nun nulmazlığı, maddî ve manevî varlığı) aykırı bularak (The Group Of States Against Corruption/Yolsuz- iptal edilmeden önce 5176 sayılı Kanunun 5. mad- luğa Karşı Devletler Grubu) hem de Avrupa Bir- desinin 3. fıkrasında etik ihlal kararlarının Resmi liği’nin ilerleme raporlarında eleştirilen konuların Gazete ile duyurulmasına hüküm edilmişti. Böy- başında gelmektedir. Her iki uluslararası kurum da lece kamuoyu baskısı ile kınama gibi manevi bir Kurulun idari ve mali kapasitesinin geliştirilmesi cezalandırma yolu amaçlanmıştı (4/2/2010 tarih önerisini tekrarlamaktadırlar.13 ve 2010/33 sayılı kararı). Kurula yöneltilen eleştirilerden bir diğerini ise; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının ar- Cumhurbaşkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi dından, kurul 2011 yılında etik ihlal kararlarının, 24 hayatsağlık

üyeleri ile Bakanlar Kurulu üyelerinin, Türk Silahlı 6. Barutçu A. Sayer A. Kamu İhaleleri ve Etik Dışı Kuvvetlerinin, yargı mensupları ile üniversitelerin Uygulamalar, Dış Denetim, 2010; 1(3): 76-83. Kurulun denetimi kapsamı dışında bırakılmasıdır. Özellikle TSK mensupları ile üniversitelerin kap- 7. Yüksel C. Devlette Etik. İstanbul: Boğaziçi Üniver- sam dışında tutulması, etik ilkeleri belirleme ve uy- sitesi Yayınevi, 2010. gulamayı gözetme işlevi bulunan Kurulun bu işle- vini tüm kamu görevlileri açısından tam anlamıyla 8. TÜSİAD. Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu yerine getirmesine engel teşkil etmektedir (Arap Yönetiminde Etik. TÜSİAD Basın Bülteni 2005. -Yılmaz, 2006, 60). Teknik anlamda İdare içinde www.etik.gov.tr, Erişim Tarihi: 28.05.2013. yer aldığı halde TSK ile üniversitelerin Kurulun kapsam alanı dışında tutulması, etik konusunun 9. Sayan İÖ. Yolsuzluk ve Kamu Etiği. İçinde: Prof. bütünselliğini zayıflatmaktadır.13 Dr. Kurthan Fişek için Yönetim Üzerine. Sayan İÖ. (ed). Ankara: A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Kaynakça Yönetimi Araştırma ve Uygulama Merkezi 2010: 1. Cevizci A. Etiğe Giriş. İstanbul: Paradigma Yayın- 143-167. cılık, 2008. 10. Yıldırım U. , Öner Ş. Belediye Ölçeğinde Etik De- 2. TÜSİAD. Kamu Hizmetinde Etik Güncel Konular ğer Algılamaları Üzerine Bir Deneme, Ankara: TODAİE Kamu Etiği Sempozyum Bildirileri Kita- ve Uygulama. İstanbul: Lebib Yalkın Yayınları ve bı 2009: 431-456. Basım İşleri, 2003. 3. Kaplan Ç. Kamu Yönetiminde Etik ve Kamu Ça- 11. Nohutçu A. Etik ve Kamu Yönetimi. İçinde: Çağ- lışanlarının Etik Kavramını Algılayışları. Süleyman daş Kamu Yönetimi, Ed. Muhittin Acar ve Hüseyin Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fa- Özgür, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s.388-412 kültesi Dergisi 2009; 14 (3): 343-55. 4. Karasu K. Profesyonelleşme Olgusu ve Kamu Yö- 12. Altun M., Sayer A., Barutçu A. Kamu Görevlile- netimi, Ankara: Mülkiyeliler Birliği Vakfı, 2001. ri Etik Kurulu Kararları Çerçevesinde Kamuda 5. Şen ML. Kamu Görevlileri Etik Rehberi, Ankara: Karşılaşılan Etik Dışı Uygulamalar, II. Kamu Etiği Kamu Görevlileri Etik Kurulu, 2009. Kongresi, 27-28 Mart, TODAIE, Ankara, 2013. 13. Eryılmaz B., Biricikoğlu H., Kamu Yönetiminde Hesap Verebilirlik ve Etik. İş Ahlakı Dergisi 2011; 4(7): 19-45. hayatsağlık 25

Akılcı İlaç Kullanımı Bağlamında Eczacının Üstlendiği Etik Rol Selen Yeğenoğlu Günümüzde ilaçların etkililiğinin artmasına dozda, uygun zaman aralı(ğı)/(kları)nda düşük fi- paralel olarak, ilacın güvenilirliği sorununun yatla edinilerek kullanılması anlamına gelmektedir. önemi de anlamlı biçimde artmıştır. Bu durumun yanında, aynı endikasyonda kullanılan ilaç türü sa- Ülkemizde sağlık harcamaları içerisinde ilaç yısının giderek fazlalaşması ve hastalıktan çok, ilacı harcamalarının oranı ortalama %60 lar civarındadır alan hastanın bilinen ve bilinmeyen özelliklerinin ve gün geçtikçe de bu rakam artmaktadır. Gelişmiş tedaviye verilen yanıtta önemli rolü olduğunun an- ve gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran %10-15 ler laşılması, ilaçla tedaviyi daha da bir karmaşık hale civarındadır. Akılcı olmayan ilaç kullanımı netice- getirmiştir. Bu karmaşıklıkla birlikte, ülkemizde sinde; ülkemizde hastalıklar 1,5-14 kat civarında ilaç tanıtımı ile ilgili yasal düzenlemelerin son de- daha pahalıya tedavi edilmektedir. Ayrıca, ilaçların rece yetersiz olması, ilaç reçeteleme aşamasında ‘akılcı olmayan kullanımı’ ile herkesin evinde kul- hekime yapılacak müdahalelerin geri ödeme liste- lanımına başlanmış, ancak tedavi tamamlanmadan leri ile oluşturulmaya çalışılması, ilaç suiistimalinin yarım bırakılmış ilaç kutuları, gereksiz yere reçete had safhada olması, halkın bu konudaki bilinçsiz- edilmiş ilaçlarla küçük birer eczane oluşmuştur. liği ve kulaktan dolma bilgilerle ilaç kullanmaya Hastaların kullandıkları ilaç konusunda bilinçlen- meyilli olması vb. nedenlerle akılcı ilaç kullanımı dirilmesi görevi de eczacıya düşmektedir. Bu hu- konusu hem akademik alanda hem de sağlıkla ilgili susta ilaçların kutularının içinde hastaların anlaya- otoritelerin sağlık harcamalarını azaltmak yönün- bileceği dilde hazırlanmış kısa ürün bilgilerinin yer de gerçekleştirdiği çalışmalarda gün geçtikçe daha alması da son derece faydalı olacaktır. çok ilgiye mazhar olmaktadır. Her ilacın esasen bir zehir olduğu göz önünde Akılcı ilaç kullanımı, Dünya Sağlık Örgütü’nün bulundurularak, ilaçlar yalnız gerekli olduğunda tanımına göre kişilerin klinik bulgularına ve birey- yazılmalı, bütün vakalarda, ilaç kullanmanın yararı, sel özelliklerine göre, uygun ilacı, uygun süre ve ortaya çıkacak riske karşı tartılmalıdır. Bu, özellik- dozajda, en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilmele- le, hem anneye hem de fetusa riskin göz önünde ridir. Diğer bir anlatımla akılcı ilaç tedavisi, uygun tutulması gereken gebelik döneminde ayrıca bir ilacın, doğru uygulama yoluyla ve tedavi için yeterli önem taşır. İlaçların prospektüslerinde yer alan endikas- 26 hayatsağlık

yonlar bakımından mevcut uyumsuzluğun bir alanları olan ilaçtan her hususta uzak tutuldukları nedeni, özellikle eskiden beri pazarlanmakta olan gibi, akılcı ilaç kullanımı konusunsunda da görev- preparatların prospektüsünde paramedikal, bazen leri ve sorumlulukları da göz ardı edilmiştir ve edil- belirsiz ya da belirli veyahut da tıbbi bir antite ol- mektedir. mayan durumların hazırlayanın tıbbi bilgi eksikliği nedeniyle endikasyon olarak metne sokulmasıy- I- Akılcı İlaç Kullanımı Kavramına Temel ken, diğer bir nedenin ise belirli bir endikasyonun Oluşturan Faktörler: hastalık veya sendromun adı şeklinde belirtilme- sinin yanında, onun belirtilerinin de endikasyon Akılcı ilaç kullanımı kavramına temel oluşturan olarak yazılmasıdır. başlıca faktörler, biyolojik-tıbbi ve toplumsal-ikti- sadi olarak iki temel alanı kapsar. Bunlar sıralana- Türkiye’deki yasal düzenlemelere göre, reçete cak olursa: yazma yetkisine sahip olanlar; hekimler, diş hekim- leri ve veteriner hekimlerdir. Diş hekimlerinin ve 1- Akılcı ilaç kullanımında biyolojik-tıbbi veteriner hekimlerin yetkisi kendi etkinlik alanla- faktörler rıyla kısıtlı olarak algılanmalıdır. Kontrol altındaki kısıtlı sayıda ilaç dışında kalan ilaçların ülkemizde Akılcı ilaç kullanımında biyolojik-tıbbi faktör- yasal düzenlemelere aykırı olarak genellikle reçete- ler alanını altı basamakta sınıflandırmak olasıdır. siz alınabilmesi şeklindeki eylemli durum, reçetey- Bunlar şöyle sıralanabilir: le ilgili düzenlemelerin halen tam uygulanmadığını 1.1- İlaçların endikasyonları bakımından birbirlerine üstünlük dereceleri: Tıbbi kullanımdaki ilaçların, endikasyonları bakımından görece olarak birbirlerine önemli bir göstermektedir. Ancak, Türkiye’de reçetelerin üçte üstünlüklerinin bulunmaması akılcı ilaç kullanımı ikisinden fazlası, işveren devlet kuruluşları, SGK bakımından önem göstermektedir. Bu bakımdan (Emekli Sandığı, SSK, Bağ-kur) tarafından yapı- hastaya aynı endikasyon alanındaki uygun ilacın lan geri ödemeye tabi olduğu için, zorunlu olarak seçimi ve kullandırılması hekim-hasta ve hasta- reçeteye yazılmaktadır. Akılcı ilaç kullanımının en lık-tanı üçgenindeki karmaşık bir yeterlik sürecini önemli aşaması kuşkusuz hekimin ilacı reçeteleme ve uygulamalarını içermektedir. aşamasıdır. Ülkemizde bu aşamadaki akılcı ilaç reçeteleme alışkanlığı ilaç geri ödeme listeleri ile 1.2- Tedavisi sınırlı olan hastalıklarla ilgili sağlanmaya çalışılmakta, hekimin bu hususta bi- ilaçlardaki Ar-Ge çalışmaları: linçlendirilmesi ve reçetelediği ilaçların kontrolü yolu tercih edilmemektedir. Eczacılar ise uzmanlık Kanser, immün yetmezlik gibi ilaçlarla radikal olarak tedavisi halen çok sınırlı olan hastalıkların bulunması ve bu alanlardaki ilaç araştırma ve ge- hayatsağlık 27

liştirmesinin de sınırlı bulunması bu hastalıkların görürken, DB, tedavi harcamalarındaki akılcı ilaç tedavisinde de akılcı ilaç kullanımını önemli bir kullanımını, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre öncelik haline getirmektedir. düzenleme anlayışına yatkınlık göstermektedir. Bu anlamda da bilimsel verilere uygun ilaç etkinliği, 1.3- Hastaların klinik gereksinimlerine güvenlik ve uyunç kavramları ile ‘ucuz ilaç’ kav- uygun ilaç alınması: ramlarını birbirinden farklılaşan bir düzlemde ele almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün temel öncelikleri arasında olan bu faktör, klinik sürecin, ‘İyi Klinik 2- Akılcı ilaç kullanımında toplumsal-ikti- Uygulamaları’ ile pekiştirilmesini gerekli kılmak- sadi faktörler tadır. 2.1- İlaç harcamalarındaki pahalılık: 1.4- Bireysel gereksinime uygun dozlam: Çeşitli ülkelere ilişkin sağlık istatistikleri, te- Bir defada verilen günlük ilaç miktarının (doz), davi edici hekimlik hizmetlerinin bütünü içindeki bir gün boyunca verilmesi önerilen miktarı olan kamusal ve bireysel ilaç harcamalarının, yüksek günlük dozun ayarlanması, ya da dozlamı, bir defa- maliyetli ve pahalı olduğunu göstermektedir. Bu da, ya da gün içerisinde sabit aralıklar içerisinde ve anlamda da ilaç harcamalarının sağlık harcamaları tekrarlanarak yapılabilmektedir. Bunun hasta ge- içerisinde düşürülmesine ilişkin farklı ekonomik reksinimi göz önüne alınarak yapılması, akılcı ilaç önlem paketleri de gündeme getirilmektedir. İlacın kullanımı bakımından önem taşımaktadır. pahalı bir ürün olma nedenleri şöyle sıralanabilir: 1.5- İlacın uygun zaman periyotlarında • İlaçlar, endikasyon temelli olarak özel kullanım alınması: değerlerine sahiptir, İlacın uygulama zamanı, ilaç optimal terapö- • Kullanım endikasyonları bakımından yerlerine tik etkisinin sağlanması bakımından son derece başka ürün ikame edilemez; yani talep esnek- önemlidir. Kronopatolojik ve kronoterapötik ça- likleri çok azdır veya bulunmamaktadır, lışmalar, gerek hastalıkların ve gerekse tedavileri- • İlaçlar, tercih ve beğeni ürünleri değildir, nin biyolojik ritimlere dayalı olarak zaman bağımlı • Hastalarca kolayca edinebilecek ürünler olarak olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan akılcı ilaç bulunmaları gerekmektedir, kullanımında ilacın uygun zamanda uygulanması • İlaçların hastalık tedavilerindeki kullanımları en önemli faktöriyel nedenlerden birisidir. için seçimleri, sadece uzmanlarca yapılabil- 1.6- İlaçların etkinlik, güvenlik ve uyunca mektedir, bağlı bilimsel verilere göre kullanılması: • İlaç tüketicisi olarak hastalar ilaç hakkında hiç Bu kavramla ilgili faktöriyel, Dünya Bankası ya da çok az bilgi sahibidir, (DB)’nca öngörülen iki temel ilkeden birisidir. • Oluşturabilecekleri yan etkiler veya istenme- Dünya Sağlık Örgütü’nün akılcı ilaç kullanımı ta- yen diğer etkiler nedeniyle, başka sağlık sorun- nımındaki iktisadi yaklaşım, etkin ve ucuz ilacı ön- larına yol açma bakımından her zaman bir risk potansiyeli taşımaktadırlar. İşte bu özellikler, hizmetlerin toplamında, ge- rek kamu sağlık harcamaları bakımından ve gerek- se bireysel olarak, ilaçların yüksek gider payına sa- hip olmasına ve pahalı bir ürün sayılmasına neden olmaktadır. Gelinen noktada ulusal bir ilaç formülerinin kullanılması kaçınılmazdır. Söz konusu ulusal ilaç formüleri pazarlanmış preparatları içermeli, ancak yalnızca bir preparat listesi de olmamalıdır. Bu for- müler; öngördüğü amaç, yaklaşım, ilaçları sadece preparat olarak değil, aynı zamanda tıptaki anlam 28 hayatsağlık

ve önemlerini yansıtan farmakolojik etkenler ola- bir uygulama birliği sağlanmalıdır. Bu yönüyle de rak ele alması ve sunum şekli açısından sadece bir ulusal formüler uygulayıcıların ilaç konusundaki preparat kılavuzu olmanın ötesine geçmelidir. Söz bilinçlilik düzeyinin artması açısından yarar sağla- konusu kılavuz, ilaç sınıflarının ve içerdikleri her yabilir. Bu bilinçlilik ve onun çağdaş kavram, yak- bir ilacın uygulamalı farmakolojisi ile ilgili öz ve laşım ve pratiğe yönelik bilgilere dayanması, akılcı kısa bilgi veren bölümlerin yanı sıra, pazarlanmış ilaç kullanımının vazgeçilmez bir koşuludur. her bir preparat bağlamında onu reçetelemek için gereken minimum bilgi olan jenerik adı, ticari adı, Aynı ilaç ve tedavi kültürünü, teknolojisini ve üretici firma, farmasötik formu, varsa farmasötik moleküllerini paylaşan ülkelerin bu konudaki te- formun farklı birim dozlu çeşitlerini, form içinde- mel bilgilenme kaynaklarını da kendi koşullarına ki ilaç ya da ilaçların miktarını ve ambalaj içindeki uyarlayarak paylaşmaları da akılcı ilaç kullanımı form sayısını gösteren preparat kılavuzu bölümü de açısından önceki tecrübelerin paylaşılması ile fay- yer almaktadır. Hekimler ilaç reçetelerken ve ilaç dalı olacaktır. İngiltere’de İlaç Güvenlik Kuruluşu arasında seçim yaparken, eczacılar ilaç konusunda veya tıp alanındaki uzmanlık kuruluşları tarafından reçete sahibini veya yakınını bilgilendirirken, onla- hazırlanmış olan İngiliz Ulusal Formüleri (British rın sorularını yanıtlarken ya da ilaçları karşılaştırır- National Formulary) Avrupa’nın en kapsamlı for- ken kendilerine gerekli bilgileri, teoriye kaçmayan, mülerlerinden biri olarak ilerideki ortak formüle- tümüyle pratiğe yönelik şekilde bu formülerde rin önemli bir temel taşı olabilecek niteliktedir. kolayca bulmalıdırlar. Ulusal formüler, hekimler ve eczacılar için düzenlenecek, ilaçların klinik uy- Ancak tüm bu bilgiler ışığında, eczacıya akılcı gulamasına yönelik sürekli eğitim kurslarında, tıp ilaç kullanımı bağlamında düşen rol hastalarına ve ve eczacılık fakültelerinin benzeri eğitim etkinlik- hasta yakınlarına tarafsız, güncel, doğruluğu kanıt- lerinde ders materyali olarak kullanılmalı ve ortak lanabilir, anlaşılabilir ve uygulanması kolay bilgi sunmaktır. hayatsağlık 29

Yaşlılık Dönemine Etik Bakış Hilal Özkaya İnsan hayatının en son dönemi, ölümden sonraya oranı, 2013 de %7.7 iken, 2050 de %20.8 olacağı, en yakın evre olan yaşlılık, bir sonuç değil süreç yani her 5 kişiden birinin 65 yaş üzeri olacağı ön- olarak değerlendirilebilir. Doğduğumuz günden görülmektedir. itibaren yaş almakta -veya yaşlanmakta-yız. Diğer yandan yaşlılık fizyolojik bir olay; hücre ölümü ile Nüfus projeksiyonunda hızla değişen bu gös- yeni hücre yapımı arasındaki eşsiz dengenin, hücre tergeler toplumsal değerler açısından nelere teka- ölümü lehine galip geldiği bir değişiklikler grubu- bül etmektedir? Eski zamanlarda kültürümüzde dur. İnsan vücudunda ve ruhunda gerçekleşen bu yer alan muhtaç ve güçsüze yardım etme gelene- değişimlerin sınıflandırılarak kolay anlaşılabilmesi ğimiz, hızla artan köyden kente göçler, psikolojik için, 65 yaş ile başlayan yaşlanma dönemi; 65-75 adaptasyon düzeyini aşan hızdaki teknolojik geliş- yaş arası genç yaşlı,75-85 arası orta yaşlı ve 85 üzeri meler ve toplumda yer tutmaya başlayan faydacılık ise ileri yaşlı olarak evrelere ayrılmıştır. Ancak yaş- düşüncesi karşısında ne kadar tutunabilecektir? lılık kavramı kişinin görünümü, ruhsal durumu ve Görünen o ki; önceki toplumlarda egemen olan toplumların kültürlerine göre öznel değerlendir- topraktan ekmeğini kazanma sürecinde toprağı, melere tabi tutulmaktadır. suyu ve havayı tanıyan, algılayabilen ve günlük pratikte karşılığı olan tecrübeleri nedeniyle sözü Gelişen toplumlarda artan refah düzeyi, en- dinlenen yaşlı, toprak yerine makinadan para kaza- feksiyonların etkin antibiyotiklerle tedavisindeki nan nüfus ve iletişim ağları ile bilgiye hızla erişen gelişmeler beklenen yaşam süresini artırmaktadır. genç nesil karşısında eski önem ve değerini yitirme Şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35 yaşı yolun yarısı ka- tehdidiyle karşı karşıyadır. bul ettiği 1946 yılında ülkemizde beklenen ömür erkeklerde 47; şairin 46 yaşında vefat ettiği 1956 Toplumların kültüründe yaş ve yaşlanma ol- yılında 54.4, 2012 de 74.6 iken, 2050 yılında 79 gusu farklı anlamlara tekabül edebilmektedir. Batı yaş olması beklenmektedir. Uzayan ömür faktörü- toplumlarında yaşlanma; fiziksel çekiciliğini kay- ne ek olarak, azalan doğum oranları ülkelerin nü- betme, üretkenlikten tüketiciliğe geçiş, ölümü ve fus piramitlerinde yaşlı nüfusun payını artırmıştır. hiçliği hatırlatma gibi anlamları nedeniyle değerde Yine TÜİK verilerine göre,1990’da %4.2 olan yaşlı azalmaya karşılık gelirken, Doğu toplumlarında muhtaç olma durumu ve cinsel kimliğin zayıflama- 30 hayatsağlık

sıyla manevi değerde artış nedeniyle hürmeti hak şilerin %85 oranında yakın çevreden olduğu tespit ettiği düşünülmektedir. Hızla kentleşen ve global- edilmiştir. Maddi istismarın bir başka boyutu da leşen dünyada bahsedilen farkların arasının azaldı- miras paylaşımı konusunda yaşlıyı zorlama, yaşlıya ğı da bir gerçektir. bakma karşılığında mirasın hukuksuz –haksız pay- laşımını pazarlık konusu yapma davranışıdır. Toplumda Yaşlıya Etik Yaklaşım Ageism Yine yaşlıya uygulanabilen fiziksel, sözel veya Endüstrileşen toplumda değişen aile ve toplum cinsel taciz ve saldırılar da yaşlı istismarı örnekle- yapısının beraberinde getirdiği sorunlar, tüm yaş ridir. grupları ve sosyal sınıflar gibi yaşlı nüfusu da etki- lemiştir. Bu değişim, sosyal psikolojinin de ilgisini Tüm bu haksız yargılama, insafsız ayrımcılık ve çekmiş, cinsiyet ve ırk ayrımı üzerinde yaptığı araş- istismara karşın, toplum bazında sosyal düzenle- tırmaları, son dönemde yaş ayrımcılığı üzerinde meler gerektiği gibi, bazı ülkeler hukuksal düzenle- de yoğunlaştırmıştır. Yaşlı bireyin toplumdaki yeni melere de başvurmuştur. konumu, maruz kaldığı ayrımcılık ve istismar, Age- ism terimi ile ifade edilmiştir. Bu örneklerden biri olan Çin’de, 2013 yılında, Aslen gündelik hayatını devam ettirebilen, ken- tartışmaya yol açan bazı kararlar alındı. Yaşlı nüfu- di ihtiyaçlarını karşılayan dinç bir yaşlı birey; ken- su dünyaya göre hızla artan Çin’de, 2050 yılında dinden genç bireyler tarafından, işe yaramaz, bece- %30 oranında 60 yaş üzeri nüfus öngörülmektedir. riksiz, bunamış gibi tanımlamalarla hayatın dışına Aynı yılda dünya ortalaması ise %20 tahmin edil- atılabilmekte ve yaşlıların motivasyon ve enerjisini mektedir. Hızla artan yaşlı nüfusun hayata sağlıklı de düşürebilmektedir. Yaşlının bir köşede oturması bir ortamda tutunabilmesi amacıyla, ekonomik makbul görülüp, elini ayağını aktif yaşamdan çek- gerekçelerle evden erken ayrılan genç bireylerin mesi istenebilmektedir. Yaşlının devrinin geçtiği, yaşlılarıyla ilgilenmesi için 2013 yılında kanun artık devrin değiştiği ifade edilerek, yaşlı incitil- çıkarılmış, belirli aralıklarla yaşlıların ziyareti, psi- mektedir. Pasifize edilen yaşlı birey, diğer yandan kososyal ihtiyaçlarının ve bakımlarının kontrol da hazır yiyen, kısıtlı kaynakları boşa tüketen bir edilmesi cezai müeyyidelere bağlanmıştır.1 Ancak birey olarak değerlendirilebilmektedir. empati ve vicdani yaklaşım gerektiren bir tutumun Ayrımcılığa bilişsel durum açısından değinecek yasaların zorlayıcılığı vasıtasıyla ne kadar sağlana- olursak, mental yönden sağlıklı, hafızası yerinde bileceği tartışmalıdır. olan bir yaşlı, sadece yaşından dolayı zayıf hafızalı veya bunak olarak değerlendirilip, tavır ve düşün- İş Hayatında Yaşlı Ayrımcılığı celeri hafife alınabilmektedir. Altmış yaşı yeni aşmış yaşlı bireyler, maddi bek- Diğer yandan, bilişsel yetileri azalmış, fiziksel lentileri veya mesleki doyum almaları nedeniyle iş ve mental açıdan zayıflamış bir yaşlı, aşırı koruma- hayatında yer almaya devam etmek isteyebilirler. cılık ve bebeğimsi davranışlara maruz kalabilmek- Fiziksel ve mental açıdan sağlıklı bir yaşlının genç tedir. Aşırı merhamet ve duygusal empati ile yaş- çalışanlara kıyasla avantajlı bir konumu da olabilir. lının düşünmesine – yapmasına fırsat vermeden yaşlıya yardım edildiği düşüncesiyle takınılan ko- ruyucu tutum, yaşlının fiziksel ve bilişsel kapasite- sinin kullanılmamaya bağlı, daha da zayıflamasına yol açabilir. Bazı durumlarda yaşlı birey, yakınları tara- fından maddi açıdan istismar edilebilmekte, bir menfaat beklenebilmektedir. Yapılan bir çalışmada yaşlıların kandırılma ve istismar edilme oranı %12 olarak bulunmuş olup, istismar eden kişi veya ki- hayatsağlık 31

Yapılan çeşitli çalışmalarda, iş ortamındaki yaşlı bi- yollarını arayan bilim dalıdır. Etik yaklaşımda ka- reyin daha uyumlu, olumlu duygular içinde çalış- bul edilmiş 4 ana unsur; otonomi,hasta yararını gö- tığı, iş arkadaşlarına deneyim aktarımı, çalışırken zetme, zarar vermeme ve adalet şeklinde sıralanır.2 rastlanan aksilik ve sorunlara karşı esnek yaklaşımı ve sorun gidermede pratikleşmesi sayesinde iş or- Geriatrik etikte ise yaşlı bireyin hakları ve sağlık tamında aranan bireyler olabileceği görülmüştür. yardımı alan yaşlıda karşılaşılabilecek etik konular şöyle özetlenmiştir: Ancak artan ekonomik çalkantılar, genç nes- lin istihdamı gibi sorunlar nedeniyle yaşlı bireye 1.Ötenazi emeklilik baskısı kurulabilmektedir. Çalışanın kı- 2.Aydınlatılmış onam demiyle beraber artması gereken ücret nedeniyle 3.Adalet ve mantık yaşlıyı işten çıkararak daha genç bireyi düşük üc- 4.Tedavi sınırları retle işe başlatma, en azından yaşlı çalışanın hak et- Ötenazi tiği maaş artırımını gerçekleştirmeme şeklinde bir Genel bir tanımla; sağlık görevlisinin, hastanın baskı olabilmektedir. Genç çalışanın performans isteği ve tamamen bilgisi dahilinde, hastasının ha- değerlendirmesinde kantitatif ölçümler yeterli yatını kasti olarak sonlandırmasıdır. olabilirken, yaşlıda kalitatif değerlendirmeler ile Ötenazinin aktif-pasif ve istemli- istemsiz şek- yaşlıdan beklenti yükseltilebilmektedir. Genç mes- linde çeşitli uygulamaları olup, şu şekilde sınıflan- lektaşları, çalışmaya devam eden bir yaşlıyı, kendi dırılmıştır: iş olanaklarını azaltan ve servet yığmaya çalışan gö- İstemli-aktif ötenazi; görevli kişinin hastanın züyle bakıp öfke geliştirebilmektedir. tam bilgisi ve açıkça belirttiği isteği dahilinde has- tanın hayatını birtakım ilaç veya girişimlerle son- İş hayatında cinsiyet ve ırk ayrımından sonra landırmasıdır ki, genel ötenazi tarifinde bahsedilen gelişen yaşlı ayrımcılığı, daha sinsi ve müphem gö- çeşittir. Bazı ülkelerde yasaldır. rünmesi nedeniyle açılan davalarda hukuki yönden İstemsiz-aktif ötenazi; görevli kişi hastanın is- ispatlanması zor olan bir mobbing türüdür. teği ve bilgisi olmadan, ilaç veya girişimle, mental kapasitesi tam olan hastanın hayatını sonlandırma- Yaşlı bireyin çalışma hayatında sağlıklı psiko- sıdır. Hiç bir ülkede yasal değildir. sosyal ortamı için, ayrımcılığın farkındalığının artı- İstek belirtilemeyen-aktif ötenazi; hastanın rılması, yaşı ilerleyen yaşlının yarım gün mesailer- koma gibi mental kapasiteye sahip olmadığı ve is- de istihdamı ve tecrübelerinden yararlanılan danış- tek belirtemediği durumda aktif uygulanmış öte- manlık tarzı görevlendirmeler bir seçenek olabilir. nazidir ve yine hiçbir ülkede yasal değildir. Pasif Ötenazi(hayatı sürdüren tedavi uygu- Sağlık Sisteminde Yaşlı Etiği lamasını sonlandırma);hastanın hayatını devam Tıbbi etik, hastaya müdahalede oluşabilecek ettiren solunum cihazı, yapay beslenme gibi uygu- ahlaki sorunların tanımlanması, analizi ve çözüm lamaların hasta veya hasta vasisinin bilgisi dahilin- de verilmemesi veya tedavinin sonlandırılmasıdır. Ötenazi olarak adlandırılması tartışmalıdır. Birçok ülkede yasal sınırlardadır. Beyin ölümü kavramı, hastanın yapay solunum cihazından çıkarılmasını yasal hale getiren bir durum olup, beyin ölümüne karar verme süreci de tüm dünyada tartışılmakta- dır. Beyin ölümünün geri dönüşsüz bir süreç oldu- ğu ve beyin ölümüne karar verildikten sonra cihaz- dan ayırılabileceği düşünülmektedir. İndirekt ötenazi; hastanın ağrısını hafifleten veya dolaşımını devam ettiren tedavilerin aynı za- manda hastanın ölüm riskini artırabilmesidir ki 32 hayatsağlık

genel olarak ötenazi felsefesinden farklı bir durum- Medikal Futility dur. Geriatrik etik kapsamında tartışılan diğer konu, medikal futility, yani gereksiz, boşa tedavilerdir. Yardımlı ötenazi; hastanın intihar amaçlı kulla- İleri yaşlı veya ağır demanslı, ağır stroke hastası bir nacağını tahmin etmesine rağmen, görevli perso- yaşlının hayat kalitesine ek getirisi olmayan, maddi nelin bazı ilaçları hastaya tedarik etmesidir. Bazı açıdan kişisel veya kamusal külfete yol açan, hastayı ülkelerde yasal konumdadır. çeşitli tetkik ve görüntüleme yöntemleri esnasında hastane köşelerinde boşa yoran veya düşkünlüğü- Ötenaziye bakış yıllardan beri, hastanın özerk- nü artıran girişim ve tedaviler konusunda sağlık lik isteğine saygı, acı çeken veya tedavisiz hastalığa görevlisinin uygun yaklaşıma gereksinimi vardır. sahip, yaşamın sonundaki bireyin hayatını sonlan- Yaşlının sağlık düzeyine göre öngörülen yaşam dırmanın çeşitli kültürler, ülkeler ve dini inanışlar süresi öngörüsü üzerinden, yaşlıyı gereksiz tetkik arasındaki anlamı açısından farklılık göstermek- veya ağır tedavilerden korumak için sağlık görev- tedir. İslam dininde intiharın yasaklanmış olması, lisinin her aşamada yapması gereken; planlanan ağrı ve acı çeken veya bilinçsiz hastanın hayatını girişim veya tetkikin yaşlının sağlığına katkısı veya sonlandırmanın da yasaklanması sonucunu doğu- zararını sorgulamaktır. Örneklendirecek olursak, rur. Çekilen acı ve ağrının mümkün olduğu kadar herhangi bir şikayete-rahatsızlığa yol açmayan saf- tedavi edilmesi, hayatın son anlarının konforlu rakesesi taşının ileri yaşlı bireyde cerrahi müdahale geçirilmesi, bunun dışında oluşan tüm sıkıntıların kararı düşünülerek verilmeli, veya kanser taraması hastanın ecir kazanmasına sebep olduğu düşünül- yapacağımız yaşlının kanser tedavisi alacak fiziksel mektedir. kapasitesi sınırlı veya öngörülen 5 yıllık sağkalım oranı düşükse yine kanser taraması veya tedavisi Aydınlatılmış Onam konusunda uygun karar alınmalıdır. 50 yaş ile 80 Mental işlevleri yerinde bir yaşlının kendisine yaş arasında alınan uygun kararlarda farklılıklar uygulanacak tüm tanısal test, tedavi ve girişimleri beklenmektedir. kabul veya reddetme hakkı vardır. Yaşlı birey, sözü Sağlık bütçelerinin her gün daha çok tartı- edilen durumlardan önce yansız bir şekilde yeterli şıldığı, görüntüleme yöntemleri ve girişimlerin bilgilendirme yapılıp, etki ve yan etkiler hakkında çeşitlendiği günümüzde, kısıtlı kaynakları doğru bilgi sahibi olup, çeşitli tedavi alternatifleri önüne amaçlar çerçevesinde ve yaşlının yaşam kalitesini sunulduktan sonra karar vermelidir. Bilgilendirme artıracak düzeyde kullanacak akılcı yaklaşımlara süreci aydınlatılmış onam alma olarak isimlendiri- ihtiyaç artmaktadır. lir. Aydınlatılmış onam; aslen sözlü bilgilendirme Toplumun korunmaya muhtaç diğer kesimleri olup, hastanın yazılı bir belgeyi okuyup imzalaması gibi, yaşlı kesimin de toplumu ayakta tutan sosyal sağlık personelinin onamı aldığının ispatı niteliği dinamiklerden olduğu göz önünde tutulmalıdır. taşır. Yaşlı bireyin salahiyetlerini koruyan, bireyselliğini Kognitif kapasitesi bir miktar zayıflamış yaşlı- ve özgürlüğünü kısıtlamadan uygun yaklaşımları lar henüz sağlık durumları ve tedavileri hakkında sunan, onları toplumdan koparmayan sosyal, kül- karar verebilecek kapasiteye ve yetkiye sahiptir. türel ve tıbbi yaklaşımlar belirleyebilme her geçen Mental bozulmanın ilerlemesi sonucunda yaşlı ka- gün daha çok önem kazanmaktadır. rar veremez hale gelirse, yasal vasi tayini ile karar verilmesi sağlanmakta ancak bu da beraberinde Kaynakça başka sorunları getirmektedir. Aşırı koruyucu veya 1. http://www.voanews.com/content/new- tam tersi ilgisiz bir vasi, hasta yaşlı hakkında sağlıklı karar veremeyebilir. Bu tarz sorunların azaltılması chinese-law-requires-children-to-visit-aging- için yaşlı birey, henüz bilişsel kapasitesi yeterliy- parents/1693310.html ken, sağlığına müdahalenin şartları ve sınırlarını 2. Beauchamp TL, Childress JF. Principles bildiren yazılı belge imzalayabilir. Ayrıca vasi tayi- of Biomedical Ethics.4th ed Newyork. ninde titiz davranılması da hukuki etiğe uygun bir NY:Oxford University Press, 1994. davranıştır. hayatsağlık 33

Özürlülerin Doğmama Hakkı?* Hakan Ertin 2000’lerin başında Fransa’da yaşanan bir olay hamileliği sırasında kızamıkçık geçirdiği tespit hem kamuoyunda hem de akademik camia- edilememiştir. Hastalığın teşhis edilemediği ve bu da oldukça geniş tartışmalara yol açtı. Söz konusu yüzden özürlü olarak doğmasına müsaade edildiği olayın temelinde, özürlü bir evladı olan bir annenin varsayımından hareketle Nicholas Perruche ko- kendisini hamileliği boyunca takip eden doktoru- nuyu Fransız yargısına taşımıştır ve kendisi adına na karşı açtığı dava yatmaktadır. İlgili literatürde anne ve babası 1992’den itibaren hukuksal bir mü- Perruche davası olarak bilinen bu dava; özürlü bi- cadele yürütmüştür. Son tahlilde davaya konu teş- reyler ve onlara ait hakların değerlendirilmesiyle kil eden olayda özetle şu soru sorulmaktadır: Zeka ile bu haklara ilişkin uluslararası bildirgelerin taşı- geriliği, körlük ve sakatlık ihtimali olduğu halde dığı kaygıları yeniden hatırlanması açısından önem niçin tıbbi müdahale yani kürtaj kararı ile gebelik taşımaktadır. Şüphesiz bu konu, ister doğuştan is- sonlandırılmamıştır?1 Bunu kısaca ifade edersek, terse de sonradan oluşmuş engellere sahip kişilerin acaba varsayılan bir doğmama hakkı doktor tara- hakları bağlamında tıbbın ve tıp etiğinin konusu- fından engellenmiş midir? dur. Bu bağlamda özürlü bireylerle ilgili meselele- rin hem özürlülük halleri hem de tedavi süreçleri Dava sonucunda Evry ve Orleans mahkeme- açısından hasta hakları kapsamına dahil edilebilir leri, ilgili doktorların ve hastanenin tazminat öde- nitelikte olmakla birlikte alanın kendi özgü farklı mesine hükmetmiş ve olay kamuoyunda geniş öl- bir çok niteliğinin olduğu gözlerden kaçmamalıdır. çüde tartışılmıştır. Örneğin BBC verilen bu kararı 13 Temmuz 2001’de Fransa’nın doğmama hakkını Ele alacağımız ‘özürlülerin doğmama hakkı’ desteklediği şeklinde duyurmuştur (France up- olarak literatürde yer edinen konuyu tetikleyen holds ‘right not to be born’).2 Temyize giden dava olay Nicholas Perruche vakası olarak adlandırıl- Fransız Yargıtay’ınca da onaylanmıştır. Yargıtay’ın maktadır. Perruche 14 Ocak 1983 tarihinde kıs- bu kararında söz konusu olayda tazminat talep men sağır, kör, kalp hastası ve zeka geriliği ile doğ- etme hakkına sadece anne-babanın değil çocuğun muştur. Perruche’un annesi Josette Perruche’un kendisinin de sahip olduğu vurgulamıştır. Bunun * Bu makale, “Özürlü Doğmama Hakkı” başlığıyla, II. Uluslararası Tıp Tarihi ve Tıbbi Etik Kongresi’ne Sunulan Tıbbi Etikle İlgili Bildiri- ler (eds. Arslan Terzioğlu-Adnan Ataç),İstanbul-2002 ss. 50-57. ‘de yayınlanan çalışmanın bir versiyonudur. 34 hayatsağlık

anlamı özürlü bireyin ‘doğmama hakkına’ sahip ol- tetkiklerin neden yaptırılmadığına dair ileride dava duğunun bir bakıma hukuken teyit edilmesidir ve açılmasının muhtemel olduğu ve yapılan tetkik- böylelikle diğer emsal davalara örmek oluşturma- lerde anne karnındaki kusurların mutlak surette sının önü açılmıştır. Nitekim, Perruche Davasını tespit etmenin mümkün olmadığı ve dolayısıyla takiben Down Sendromu ile doğan iki çocuğun örnek olaydaki dava sürecinin vardığı sonuçların ailesi de benzer davalar açmıştır. Özürlü doğan tıp mesleği mensuplarını endişeye sevk ettiği vur- her bireyin dava yoluna gitmesine doğru ilerleme gulanmıştır. Üçüncü olarak Yargıtay’ın verdiği ka- riski taşıması üzerine gebelik sürecinde ultrasound rar olaya sadece çocuk açısından bakmakta ve bu kullanan doktorlar bundan böyle bu tetkiki yap- durum da anneyi hiçe saymaktadır. Nihayetinde mayacaklarını belirterek eyleme başlamışlardır.3 annelik psikolojisiyle sakat da olsa bir çocuk sahibi Doktorlar eylemlerinde, gebelik sürecinde yapılan olmak istenebilir. Son olarak, zaten tespit edilecek ultrasound tetkiklerinin %100 güvenirlik özelliği kusurların hâlihazırda tedavi olanağı bulunmadığı taşımadığı ve dolayısıyla doğum öncesinde tüm ndan kalan tek çarenin de doğumu sonlandırmak kusurların hatasız tespit edilip ortaya çıkarılması- olduğu için bu türden bir kararı annenin iradesine nın mümkün olmadığını savunmuşlardır. bırakmanın doğru olacağı vurgulanmıştır. İleride teknolojik gelişmelerle anne karnında kusurları gi- Konu hekim-hasta ve yargı üçgenini aşarak derme imkânının ortaya çıkması halinde durumun parlamentoya taşınmış ve konuya ilişkin içinde değişebileceği ve o zaman bir tazminat konusun- radyolog, genetikçi, kadın doğumcu ve etikçilerin dan ya da doğmama hakkından bahsedilebileceği bulunduğu ulusal bir etik komite tesis edilmiştir. Bu komitenin kaleme aldığı raporda, Fransız Yar- belirtilmiştir. gıtay’ının konuya ilişkin kararının uygulanamaz Etik kurulun hazırladığı bu rapor parlamento olduğu ifade edilmiştir. Bunun ilk nedeni; haliha- zırda gebelik sürecinde gerçekleştirilen tetkiklerin üzerinde etkili olmuş ve konuyla ilgili yeni bir yasa mecburi nitelikte tetkikler olmayıp hala birçok tasarısı hazırlanıp kabul edilmiştir. Çıkarılan bu kişinin bunları yaptırmıyor oluşudur. İkinci olarak yeni yasada ‘hiç kimse sırf doğmuş olmaktan dolayı tetkiklerin mecburi olmamasına rağmen bu türden zarara uğradığını iddia edemez’ (nobody can claim to have been harmed simply by being born) ifadesi hayatsağlık 35

Kaynak: aljazeera.com dahi insanlığın ortak mirası olmasından dolayı o eseri yıkmanız kabul edilebilir değildir. Dolayısıy- yer almıştır. Böylelikle Yargıtay kararının bir içtiha- la maddi mülklerde bile böylesine kısıtlamalar söz da dönüşmesinin önü kesilmiştir. 4 konusuyken bir canlı için karar vermek oldukça güçtür. Bebeğin mülkiyetinin anneye ait olduğu Burada tıp etiği ile uğraşanları ilgilendiren te- apaçık bir gerçeklik olsa dahi bu durum annenin mel soru şudur: Dezavantajlı yani kusurlu çocuklar ona canının istediğini yapma hakkı vermez, bu hak doğmamalı mıdır? Örneğin, bir ebeveyn yaptırdık- ancak annenin sağlığı tehdit altındaysa verilebilir. 5 ları genetik test sonucunda doğacak olan çocukla- rının ileri derecede fiziksel özürlü olacağını öğren- Konuya yönelik tahlillerde genellikle atlanan diler. Ya da bu ebeveyn yine doğacak çocuklarının nokta özürlülerin yaklaşımlarının ne olduğudur. büyük ihtimalle kırk yaşına varmadan tedavisi Özürlüler acaba her şeye rağmen yaşamayı mı yok- olmayan kötü bir hastalıktan hayatını kaybedece- sa bu durumda olmaktansa yaşamamayı mı tercih ği anlamına gelen Huntington Koresi hastalığına etmektedirler? Bu sorunun yanıtını, özürlülerin yakalanacağını öğrendiler. Bu türden bilgiye sahip en büyük örgütü olan Disabled People Internatio- bir ana baba çocuğun doğumuna izin vermeli mi- nal’ın (DPI) 12-13 Şubat 2000 tarihli toplantısın- dir, yoksa bu türden bir izni verdiklerinde onların da kararlaştırılan bioetik bildirgesinde bulabiliriz6 yanlış bir iş yaptığı sonucuna mı varmalıyız? Şayet konuya böyle bir hastalığa sahip çocuk gözüyle ba- Dünyanın dört bir yanındaki 22 ülkeden 12/13 karsak, her ne kadar ileri derecede özürlü olsa da Şubat 2000 tarihinde uluslararası nitelikteki özür- böylesine bir hayatı sürdürmenin hiç doğmamış lü topluluklarından seçilerek İngiltere’nin Solihull ya da hiç yaşamıyor olmaktan daha iyi olabileceği kentinde bir araya gelen 130 özürlü ve ailesi aşağı- ihtimali de her zaman vardır. Şayet hamileliğe son da aynen alıntıladığımız Uluslararası Özürlü İnsan- verme kararı alınacaksa bu kararı kim vermelidir? lar Biyoetik Bildirgesini yayınlamıştır: Anne karnındaki bebeğin annenin mülkiyeti altın- da olduğu kabul edilmektedir. Bu görüşü savunan- Biz olmadan Asla lar açısından insanların kendi bedenleri üzerindeki Bugüne kadar birçoğumuz bioetik tartışma- mülkiyet haklarının her şeyden önce gelen bir hak ların dışında tutulduk. Bu tartışmalar yaşam kali- olduğu ileri sürülür. Ancak genellikle bu hakkın temizin olumsuz yönlerini ve önyargılarını kapsı- maddi mülkler üzerindeki haklardan farklı bir ma- yordu. Bunlar eşitlik haklarımızı ve bunun sonucu hiyeti olduğu unutulur. Kaldı ki maddi mülkler olarak da insan haklarımızı inkar ediyordu. üzerindeki haklarda dahi belirli istisnai durumların Biz biyoetik konular göz önüne alındığında mevcut olduğu bir gerçektir. Örneğin tapusuna sa- tüm tartışmaların ve karar oluşturma mekanizma- hip olsanız bile bir tarihi eseri yıkma hakkınız yok- larının içinde olmak istiyoruz. tur, bu eser kanunla korunur. Kanunla korunmasa Deneyimlerimize dayanarak kendi yaşamımız hakkında karar veren kişiler olmalıyız. Biz, aynı zamanda örgütlerimizi, bioetik düzen- leyici kurumlarda temsil eden bizlere destek, cesa- ret ve garanti vermeye çağırıyoruz. Tartışmalarda akli dengesi bozuk olarak yaşa- mını sürdürenlere, öğrenme güçlüğü çeken insan- lara, kendilerini savunamayanlara ve özürlü çocuk- lara ayrı ayrı destek verilmelidir. Farklılıktaki Zenginlik Bizler tam anlamıyla insanız. İnanıyoruz ki özürlü insanların olmadığı bir toplum eksik bir toplumdur. Bizim tekil ve çoğul olarak deneyimle- rimiz insanlık için önemli bir katkıdır. Farklılığın tıbbi yöntemlerle yok edilmesine, 36 hayatsağlık

metalaştırılan gen seçimine ve özürlü olmayan in- larda seslerini duyurabilmelerini sağlamak sanlar tarafından normlar ve standartlar getirilme- için dayanışma içinde olmalıdır7 sine son verilmesini talep ediyoruz. Yukarıda ele alınan bildiri metninde göze çar- pan ilk husus özürlülerin bir aktör olarak kendile- Biyoteknolojik değişimler, insanın mevcut rini varlamaya yönelik talepleridir. Kendileri hak- durumu ve biyolojik farklılığını kontrol etmek ve kında yapılan tartışmalarda birincil taraf olarak yer değiştirmek için özür olmamalıdır. Açık ve demok- alma ve kendilerini ifade edebilme mekanizmaları- ratik tartışmalar ve yeterli bilgilerle bizim diğer- nın oluşturulması ihtiyacı belirgindir. Bu, kendi ya- lerinden farklı özelliklerimizin olduğunun kabul şamları üzerinde özürlü olmayan insanlarca norm- görmesi ve tanınmasının tek yolu açıkça farklı olma lar ve standartların belirlenmesine bir karşı çıkışı hakkımızı tanımaktır. Bilim adamları, tıp mensup- ifade etmektedir. Bildirge, aslında bu yazının başın- ları, etikçiler, karar alıcılar, insan hakları savunucu- da sorduğumuz soruya bir yanıt niteliğinde de ka- ları, medya ve kamuoyu ile ittifak oluşturmalıyız. bul edilebilir. Acaba özürlüler böyle yaşamaktansa hiç yaşamamayı mı tercih etmektedir? Bildirgenin Bütün insanlar özgür doğar, eşit hak ve saygın- vardığı sonuç, özürlülerin yaşamayı ama kendileri lığa sahiptir. İnsan hakları kişiler kadar devletlerin hakkında verilecek kararlarda söz sahibi olarak, de sorumluluğundadır. Özürlü kişiler, örgütleri- toplumsal açıdan farklı bir grup olarak tanınarak ve miz, ailelerimiz ve bizi destekleyenler: İnsan gen- kendi hayatlarındaki güçlüklerin hafifletildiği bir leri, üreme, yaşama kalitesinin değerlendirilmesi, toplumsal yapılanma içinde yaşamayı arzu ettikle- tedavi edici uygulamalar ve ağrı ve sızının hafifletil- ridir. Dolayısıyla vurgulanan esas nokta, özürlüle- mesiyle ilgili tıbbi uygulamalar ve bilimsel gelişme- rin doğmama hakkı değil, her şeye rağmen yaşam ler esnasında hakların sağlanması için uluslararası, arzusu içinde olan bireylerin ‘doğduklarına pişman bölgesel ve ulusal hukuki kararların alınmasında edilmemesidir’. birlikte çalışmalıdırlar. Uluslararası Özürlü İnsanlar Biyoetik Bildirge- si’nden hemen sonra 10-12 Mart tarihlerinde Dün- Biyoteknoloji özürlü insanlar için farklı riskler ya Körler Birliği ve Dünya Sağırlar Federasyonu ile taşır. Özürlülerin temel hakları özellikle yaşama diğer sivil toplum örgütlerinin katılımı ile yayınla- hakkı korunmalıdır. nan ‘Yeni Yüzyılda Özürlü İnsanların Hakları Hak- kındaki Pekin Bildirgesi’ özürlülerin yaşam hakkı Özel olarak istediklerimiz konusundaki görüşlerini ortaya koydukları diğer • Zoraki genetik testler ve hamilelik döneminin bir bildirgedir. Bildirge şu şekildedir: 1. B izler, uluslararası özürlü insanların liderleri, herhangi bir aşamasında özürlü olacağı tah- Dünya Körler Birliği ve Dünya Sağırlar Fede- min edilen doğmamış çocukların yok edilmesi rasyonu, tüm kıtalardan özürlü insanlara yö- için kadınlara baskı yapılmasına mutlak yasak nelik ve özürlü insanların sivil örgütleri olarak getirilmelidir. 10-12 Mart 2000 tarihleri arasında özürlü in- • Kişilere kolayca anlayıp okuyabilecekleri ula- sanların tam katılımı ve eşitliği için yeni yüzyıl şılabilir kaynaklar yaratarak bilgilenmeleri ve stratejisi geliştirmek amacıyla Pekin’de toplan- karar vermeleri sağlanmalıdır. dık. • Avrupa ülkeleri 1999 UNESCO Bilim Konfe- 2. Yüzyılın’ın son yirmi yıllık döneminde 600 mil- ransı’nda benimsenmiş iki dökümanla çelişen yon özürlü insanın maruz kaldığı, BM’nin çeşit- insan hakları ve biyomedikal konvansiyonu li kararlarıyla desteklenen önemli noktaları ve tanımamalıdır. artan bilinçlenmeyi takdir ederek karşılıyoruz. • Özürlü insanların yaşamalarına yardım edil- 3. B u karar ve emirlerin, dezavantajlı tüm sosyal meli, ölmelerine değil. gruplar içinde en marjinal pozisyonda kalan • Özürlü bir çocuğa sahip olma kürtaj için özel ve varlıkları hissedilmeyen özürlü kadınlar ve bir hukuki etken olmamalıdır. • Özürlülerin mahrumiyet dereceleri ile ilgili keskin sınırlar konmamalıdır. Bu özürlü kişiler arasında ayrımcılığa yol açar. • Özürlü insanlar yaşamı tehdit eden bu konu- hayatsağlık 37

kızların yaşamlarını geliştirmelerinde olumlu • Bilgi, hukuk ve altyapı engellerinden başka ay- etkiler yarattığını ifade ediyoruz. rımcı hal ve hareketlerin ortadan kaldırılması 4. Özürlü insanların halen bir çok aşamada dış- lanmalarının temel hakların ihlali ve insan tü- • Onurlu insanların, toplum yaşamına eşit katı- rünün suçlanması olduğunu vurguluyoruz. lımının garanti altına alınması için artan kay- 5. Özürlü insanların topluma tam olarak dahil nak tahsisi edilmelerinin; BM’nin özürlü insanlar için fır- sat eşitliği hakkındaki hükmünün ahlaki yönü- 1. Bu vesileyle, eşitlik ve insan saygınlığı ile ilgi- nü desteklemek için resmen birbirine bağlanan lenen herkesi özürlü insanların hakları konu- bir uluslararası konvansiyonun oluşturulma- sunda uluslararası bir konvansiyonun oluştu- sına yönelik dayanışmamızın gerekli olduğu rulması için çaba göstererek hep birlikte şehir, inancını paylaşıyoruz. kasaba ve köylerde ve BM forumlarında çalış- 6. Y eni yüzyılın başlangıcının çeşitli özürleri ma çağrısı yapıyoruz. olan insanlar ve bunların örgütleri, diğer sivil organizasyonlar, hükümetler, BM üyeleri ve 2. Bu konvansiyonun oluşturulmasında yasal diğer hükümetler arası yapılarla, özürlülerin zeminin sağlanması için kendi örgütlerimizi haklarını korumak, arttırmak ve genel toplum sorumlu kılıyoruz. yaşamında katılımlarında haklarının çoğaltıl- ması amacıyla bir uluslararası konvansiyonun Pekin Bildirgesi’nin de esasen vurguladığı nokta benimsenmesi ve geliştirilmesi için uygun bir özürlü bireylerin katılım, tanınma ve eşitlik talep- zaman olduğu inancındayız. leridir. Ancak bu eşitlik biçimsel bir eşitlik anla- 7. U luslararası konvansiyonun oluşturulması yışından ziyade, toplumsal açıdan dezavantajlı bir için; tüm uluslararası forumlara; özellikle BM grup olan özürlülere yönelik hayata tutunmalarını Genel Kurulu’nun Sosyal İlerleme Hakkında- sağlayacak fırsat eşitliği temelinde filizlenmiştir. ki Genel Oturumunda, sivil organizasyonlara, Hem Pekin hem de Uluslararası Özürlü İnsanlar BM Milenyum Genel Kurulu ve diğer ilgili top- Biyoetik Bildirgesi’ni özürlülerin örgütlü bir bi- lantılarda tüm devlet ve hükümet başkanlarına, çimde kendilerini ifade ettikleri metinler olarak yöneticilere, yerel makamlara, BM üyelerine ve ele aldığımızda, özürlülerin doğmama hakkı tar- özel sektör organizasyonlarına ısrar ediyoruz. tışmalarında aslında sorunda ilk söz sahibi olan 8. Ayrıca tüm katılımcılar bu konvansiyonun be- özürlülerin temel argümanlarının geriye dönük bir nimsenmesini kolaylaştıracak olan şu öncelikli pişmanlık ve yeni pişmanlıkların yaşanmasının en- ilgili alanlarını belirtiyoruz: gellenmesinden ziyade, var olan andaki koşulların • Özürlü insanların tüm yaşam standartlarının toplumun diğer üyeleriyle eşitlenmesi ve yaşanabi- gelişimi ve onların mahrumiyet, sıkıntı ve fa- lir bir dünya talebi olduğu açıktır. Nihayetinde in- kirlikten kurtarılması. san toplumsal bir varlıktır ve her bir birey, bireysel- • Eğitim, çalışma, gelir getirici iş ve karar alma liğinin taşıyıcısı olduğu kadar toplumsal olanın da süreci aşamalarına katılım bir parçasıdır. Bu bakımdan özürlülerin doğmama hakkı tartışmaları bir yandan da özürlüler konu- sunda toplumsal sorumluluğun göz ardı edilip, ‘işi kökten çözmeye’ yönelik bir yaklaşım riski de taşı- maktadır. Zaten yaşanabilir bir dünya kuramıyoruz en iyisi hiç doğmamış olmanız algısı ve bu algının toplumsal sorumluluk sahiplerinin sorumlulukla- rını yerine getirmemesi dolayısıyla özürlü bireyler- ce de paylaşılması aslında toplumsallık içinde belir- lenen insani olanın erimesi ve yerine mekanik bir kurgunun yerleşmesi emarelerini göstermektedir. Yine DPI tarafından 2011 yılında Güney Af- rika’da gerçekleştirilen toplantıda yayınlanan Durban Bildirgesi de yukarıda zikredilen tanınma 38 hayatsağlık

politikalarının üzerinde önemle durmuştur. Dur- si ve eşit katılımlarının takdir edilmesine, ban Bildirgesi’ni diğer iki bildirgeden ayıran nokta, Tüm programların toplumsal cinsiyete duyar- engellilerin hak arayışlarının belirgin bir biçimde örgütlü ve toplumsal bir baskı grubu olarak devlet lı olmasına ve bunların özürlü genç ve kadınların politikalarını etkileyecek nitelikte daha somut ifa- kapasitelerini geliştirmeye odaklanmış olmasını de ediliyor oluşudur. Durban Bildirgesi şu şekilde- sağlamaya, dir: 8 Eğitim hayatını yarıda bırakmış olanları yüksek Biz özürlüler ve 10-13 Ekim 2011 tarihinde eğitime, meslek kurslarına ve iş hayatına hazırla- Güney Afrika Cumhuriyeti’nde düzenlenen 8. mak için geçiş programlarının benimsenmesini Uluslararası Özürlüler Dünya Toplantısı’na dünya- sağlamaya, nın 66 ülkesinden katılan özürlü örgütleri olarak, Özürlü insanların kapasitelerini arttıracak ula- Bu Dünya Toplantısını düzenlememizi sağla- şılabilir türden bilgiye erişim haklarını temin ede- yan Güney Afrika Cumhuriyeti Hükümeti’ne özel- cek dünya çapında erişilebilir teknolojinin gelişti- likle de Kadın, Çocuk ve Özürlü İnsanlar Bakanlığı rilme sürecine ortak ve dahil olmaya, ile Kwazulu Natal idaresi ve Thekwini Belediyesi’ne teşekkürlerimizi sunarız. Özürlülüğün Milenyum Kalkınma Amaçları- nın ve aynı zamanda 2015 sonrası tüm kalkınma Yine tüm paydaşlarımıza, National Lotteries programlarının içkin bir parçası olarak ele alınma- Board, Sanlam, SABC, SASOC ve tüm özürlü ör- sını sağlamaya, gütlerine minnetlerimizi ifade ederiz. Özürlülüğün kalkınma işbirliğine dahil edilme- Nelson Mandela ve Mahatma Gandhi gibi si gerekliliğini vurgulamaya, uluslararası ikonların mekânı olan bir yerde topla- narak buranın ayrımcılığa karşı ve insanların eşitlik Özürlü kadın, çocuk ve gençlere; zihinsel ve ge- ve insan hakları taleplerine ilişkin başarılı müca- lişme bozuklukları olanlara; psikososyal özürlülere delelerin verildiği bir yer olduğunu yeniden tasdik ve diğer savunmasız gruplara özel önem atfedilme- etmek isteriz. si gerektiği fikrini desteklemeye, Özürlü İnsanların Haklarına Dair Sözleşme’nin Özürlü kadın ve çocuklara yönelik cinsel istis- (Convention on the Rights of Persons with Disa- mar ve şiddetin önüne geçilmesi için acil önlemler bilities- CRPD)uygulanmasının özürlü insanların alınması gerektiğinin tanımaya, güç kazanması için temel nitelikte olduğuna inana- rak tüm devletleri şunlara davet ediyoruz: Yine acil durumlar ve insani risk durumlarında özürlü insanların ihtiyaçlarına odaklanmaya, Sözleşmeyi ve Ek Protokolü onaylamaya ve dört sene sonra düzenlenecek olan bir dahaki top- Birleşmiş Milletler’i Özürlü Hakları Komitesi- lantıya kadar sözleşmenin etkin bir biçimde uygu- nin yetkilerini güçlendirmeye yönelik teşvik etme- lanması için güçlü stratejiler geliştirmeye, ye, CRPD’nin 4. Maddesinde Devletler tarafından Yine DPI’nin dünya özürlüler hareketinin ken- Üstlenilen Genel Yükümlülükler başlığında yer disine yeni hedefler belirlediği temelleri inşa ettiği- alan hükümleri çeşitli diğer maddelerin etkili ve ni tasdik etmeye, tam bir biçimde uygulanması ve denetlenmesi için tanımaya, CRPD’nin uygulanması ve denetlenmesi için ortaya konulacak stratejilere aktif biçimde katılım ve katkı sunmak için özürlü insanların sürece dahil edilmesine, Özürlü insanlar arasında siyasal katılım ve li- derlik inşasının sağlanması ve teşvik edilmesine, Özürlü insanların yeteneklerine değer verilme- hayatsağlık 39

DPI’nin temsil ettiği farklı bölgeler, diller ve ve rehabilitasyon, yardım, danışma, istihdam kültürlerin çeşitliliğinin eylemlerimize yansımasını hizmeti ve diğer hizmetlere ulaşma hakkına sa- sağlamaya. hiptir. 7. Özürlü insanlar, uygun hayat standardı için Hep beraberce özürlülerin gerçek özgürlüğü ekonomik ve sosyal güvenlik hakkına sahiptir- yolunda her türlü ayrımcılığın önüne geçmek için ler. Onlar, yeteneklerine uygun olarak, işlerini ister fiziksel ve diğer türlü tüm engelleri ortadan güvence altına alma ve kaybetmeme ya da ya- kaldırmak için çalışmaya devam edeceğimizi taah- rarlı, üretici ve kazançlı işlerde çalışma ve ticari hüt ediyoruz. birliklere katılma hakkına sahiptirler. 8. Özürlü insanlara, ekonomi ve sosyal planla- Bu noktada yukarıda belirtilen her üç bildirge manın tüm aşamalarında özel ihtiyaçlarını göz için bir çerçeve niteliğinde olan 9 Aralık 1975 tari- önünde bulundurma hakkı verilir. hinde kabul edilen BM Özürlü Hakları Bildirgesini 9. Özürlü insanlar, aileleri ya da bakıcıları ile yaşa- de belirtmekte yarar vardır. 9 ma ve her türlü sosyal, yaratıcı ya da dinlendi- 1. Özürlü terimi, doğuştan veya sonradan edini- rici faaliyetlere katılma hakkına sahiptir. Hiçbir özürlü insan, durumlarına uymayan tedavilere len, fiziksel veya akli yeteneklerdeki eksiklikle- ya da gelişmelere tabi tutulamaz. rin bir sonucu olarak sosyal yaşamdaki ve /veya 10. Özürlü insanlar her türlü istismara karşı, ayrım- normal kişisel yaşamındaki ihtiyaçlarını tama- cı, küçük düşürücü, kötüye kullanılan düzenle- men veya kısmen kendi kendine sürdüremeyen me ve tedavilere karşı korunacaktır herhangi bir kişiyi ifade eder. 11. Yargılama sürecinin özürlülerin aleyhine geliş- 2. Özürlü kişiler, bu Bildirgede yer alan tüm hak- mesi halinde, uygulanan yargısal prosedürde lardan yararlanacaktır. Bu haklar: ırkı, rengi, özürlülerin akli ve fiziksel durumları hesaba cinsiyeti, dili, dini, politik ve diğer düşünceleri, katılmalıdır. ulusal ve sosyal köken, refah düzeyi, doğumu 12. Özürlü insanların haklarını ilgilendiren tüm veya diğer özelliklerine dayalı olarak ayrım konularda, özürlü örgütleri üyelerine yararlı yapılmaksızın ve eşit olarak tüm özürlülere ve danışma hizmeti vermelidir. ailelerine uygulanır. 13. Özürlü insanlar, aileleri ve toplulukları, bu bil- 3. Özürlü kişiler, insanlık onurlarına saygıdan dirgede yer alan haklardan tam anlamıyla bilgi- ötürü doğal haklara sahiptirler. Özürlü kişiler, lendirilmelidir. kökenleri, doğaları ve sahip oldukları özür ve yetersizlik ne olursa olsun, aynı durumda olan Kaynakça akranları gibi , ilk ve en önde gelen temel hak 1. http://arsiv.huriyetim.com.tr olan, olabildiğince tam ve normal uygun bir ya- 2. http://news.bbc.co.uk/hi/english/world/euro- şama hakkına sahiptirler. 4. Özürlü insanlar diğer insanlarla politik ve me- pe.../1437335.stm deni haklara sahiptirler. Zihinsel özürlü kişile- 3. http://news.bbc.co.uk/hi/english/health/new- rin haklarına ilişkin bildirgenin 7. Maddesinde tarif edilen kısıtlama ve kontrol etme usulleri si.../1740380.stm bu kişiler için de geçerlidir. 4. http://news.bbc.co.uk/hi/english/worl/euro- 5. Özürlü insanlara, onların mümkün olduğu ka- dar kendilerine yetebilen insanlar olmalarını pe.../1752556.stm sağlayacak düzenlemeler yapma hakkı verilir. 5. Harris J. Hayatın Değeri, İstanbul: Ayrıntı Yayın- 6. Özürlü insanlar, kendi yeteneklerini geliştire- cek, becerilerini arttıracak ve sosyal katılımla- ları, 1998. rını/tekrar katılımlarını sağlayacak olan protez 6. http://www.dpieurope.org/htm/bioethics/bio- ve ortopedik uygulamalara dahil olmak üzere tıbbi, psikolojik ve fonksiyonel tedavi, tıbbi ve declaration.htm sosyal rehabilitasyon; eğitim, mesleki çalışma 7. http://gladnet.rog/docs/statement/beijing.htm 8. http://www.dpi.org/DurbanDeclaration 9. http//www.unhcr.ch/html/menu3/b/72.htm 40 hayatsağlık

hayatsağlık 41

Biraz Merhamet Adem Az Yerde iki büklüm duran bir çocuk ve hemen donattık soframızı. Ve sevgiden, güzellikten başka- arkasında onun ölmesini bekleyen bir akbaba. sını getirmedi masamıza Afrika’daki kardeşlerimiz. Fotoğrafı hatırlamışsınızdır. 1994 yılı... Sudan’da kıtlık dönemi... Bir kilometre ötedeki Birleşmiş Nijer Batı Afrika’da dört bir yanı karalarla çev- Milletler yardım kampına ulaşmaya çalışıyor ço- rili bir ülke. Topraklarının yarısından çoğu çöl ik- cuk; emekleyerek. Teni kahve karası; kaburgalarını liminin etkisinde. Kurak iklim, kıtlığı da getiriyor saymak mümkün; incecik kolu dokunsanız kırıla- beraberinde. Toplam iki ay yağmur düşüyor topra- cak gibi; bitkinliği her halinden belli. Belki de yo- ğa sonrası ise kuraklık.  İki ayda geri kalan bir yılı lun sonu... Ne oldu sonra sahi? Kimse bilmiyor… idare edecek azık elde etmelisiniz. 2011 Human Development raporuna göre; Demokratik Kongo Afrika deyince akla ilk düşen kare. Bir damla Cumhuriyeti’nden sonra insani gelişim endeksi, suya ve bir lokma ekmeğe muhtaç insanlar.  Yardım yaşam kalitesi en düşük ikinci devlet konumunda. bekleyen gözler ve uzanan eller. ‘İnsanlara ölümü gösterip sıtmaya ikna etmiş- Bense bütün bunlardan uzak bir Afrika hikâye- ler.’ si anlatacağım sizlere. İçinde akbabaların beklediği çocuklar olmayacak ya da ölümler. Ağlayan gözler 1960 yılında bağımsızlığını kazanmış Nijer; de bulamayacaksınız hikâyemde. Evet, tabi ki yok- tabi kâğıt üzerinde. İnsanlar size önce hangi dili ko- luk gerçeğini gizleyecek değilim. Ama o yokluk nuştuğunuzu soruyor. Türkçe derseniz anadiliniz içindeki zenginliği anlatacağım sizlere ve onurlu ne diyerek tekrar soruyorlar. İngilizce, Fransızca ve yaşamını Nijerli insanların. İtalyanca gibi birkaç Avrupa dilinden başkasının anadil olabileceği hiç gelmiyor akıllarına. Ve he- 2013 yılının Kurban ayında Yeryüzü Doktorla- men ardından gelen ikinci soru: siz hangi ülkenin rı olarak ‘orada ve her yerde’ sloganıyla mütevazı ve sömürgesisiniz? Çünkü özgürlük de  sadece bir istekli, iyiliğe inanan bir ekiple sepetimizde ne var- kaç devlete mahsus buralarda ve diğerleri; onların sa paylaşmak için gittik Nijer’e. Yeryüzü ailesi ola- egemenliği altında yaşayabilir ancak. Onlara böyle rak Afrika’da bir sofra kurduk kendimize ve oradaki öğretilmiş. Eğer İngiliz sömürgesi iseniz bu sizin kardeşlerimizi de davet ettik bereketlensin diye. güçlü bir devlet olduğunuzu gösterir, sizi sömüren Komşusu açken tok yatamayanların verdikleriyle ülke ile övünürsünüz bu topraklarda. 42 hayatsağlık

Bu bilgiler eşliğinde başladı yolculuğumuz. soruyor. Neden Nijer’e gidiyorsun? Çizilen tablo hiç de iç açıcı değildi. Hem kurban Uçağımız iniyor. Nijer’de ilk saatler; havada yardımı hem de sağlık taraması yapmak için gide- cektik Nijer’e. Hazırlık yapmak gerekir diye düşün- yokluk kokusu. Bir başkent şehrindeyiz. Henüz düm önce. Sonuçta uzun bir yolculuğa çıkacaktık. gece ve ortalık karanlık. Ne zaman ki güneş doğu- Peki, ne lazım olabilirdi orada bize? İnsan Afrika yor, siyah örtüsü çekiliyor şehrin, başkenti terk edi- ya gitmek için neye ihtiyaç duyardı? Öyle ki; ora- yoruz; işte o zaman burnumuz sızlamaya, boğazı- da insanlar yaşamak için dahi pek çok şeye ihtiyaç mız yanmaya başlıyor. İnsan tablolarına vakıfız za- duymuyor. Ayakkabıya mesela ya da süslü kıyafet- ten ama burada tüm canlılar aynı dertten muzdarip. lere, çocuklar oyuncağa büyümek için, yatağa ihti- Hani ‘kaburgaları sayılıyor’ deriz bir insanın zayıflı- yaç duymuyorlar uyumak için. Hatta pek çokları ğını betimlemek için; Nijer’de bu tarif hayvanlarda günde bir öğün yemek ya da temiz suyu lüks olarak da geçerli. Kilometrelerce yol geçiyoruz. Sadece bir görüyor Afrika’da. tane kediye rastlıyorum, köpek hiç görmedim. Bel- ki coğrafi şartlar ya da iklim de müsait değildir bi- Küçücük hediyelerdi aslında ihtiyacımız olan. lemiyorum ama evcilleşebilen bu hayvanlar insan Doldurup çantamı havaalanına gittim. Yedi ki- artıklarıyla bile beslenebilir ülkemizde. Buradaysa şilik bir ekiple yapacaktık yolculuğu. Aramızda bu canlılar için arttıracak bir şeyleri yok insanların. daha önceden tecrübeli olanlar da vardı ilk defa Afrika’ya ayak basacak olanlar da benim gibi.  Bir Gittiği yerleri kendi değerleri ile kıyaslıyor in- selamlaşma kadar vaktimiz oldu uçağa binmeden san. Hani akşam haberlerinde geçer. Türkler birbi- önce ve tanışmayı Nijer’e bırakarak dağıldık uçak- rine gülümsemiyor diye, ya da selamlaşmıyormu- taki yerlerimize. Birbirini tanımayan yedi kişi. Hem şuz mesela. Burada ise tam tersi bir tablo mevcut. de dünyanın başka bir yerinde.  Sırtımıza giydiği- Yolda karşılaşan iki insanın birbirine verdikleri en miz Yeryüzü Doktorları yeleği bütün kaygıları sili- ufak tepki tebessüm etmek. Koyu muhabbetler, yor kafamızdaki. Biliyoruz ki bir çatı Yeryüzü Dok- karşılıklı gülüşmelerle devam ediyor basit bir alış- torları; dünyada yokluk içinde olan insanlar varken veriş. Başınız dara mı düştü? Hiç telaş etmeyin he- rahat edemeyenlerin altında toplandığı. Niyet birli- men yardımınıza koşar birileri Nijer’de. ği ısındırıyor gönüllerimizi birbirine. Hemen sonraki gün 700 km mesafedeki bir Uçakta Burkina Faso yolcusu İsveçli bir hanı- şehre Tesova’ya doğru yol alıyoruz. Sadece başken- mın yanına oturuyorum. Kısa bir sohbetten aldığı te çıkan yollara asfalt dökülmüş sonrası ise toprak cesaretle neden Nijer’e gittiğimi soruyor. Allah rı- yol. ‘Biz burada 30 cm’den sonrasına çukur deriz.’ zası diyorum. Aldığı cevabı kabul etmiyor ve uça- diyorlar ve öyle devam ediyor yolculuğumuz. Tabi ğın en genci olduğumu hatırlatarak tekrar tekrar arabamız bu duruma dayanamıyor ve küçük bir kaza geçiriyoruz. Kimseye bir şey olmuyor çok hayatsağlık 43

şükür ama arabamız tam ortasında kalıyor yolun. etmek için yakın bir sağlık ocağına gidiyoruz. Ka- Başkente 300 Tesova’ya 400 km kadar uzaktayız. labalık bir grup bizi bekliyor. Akşam haberlerin- Ne yapacağımızı bilemez halde çaresiz bekliyoruz. de afişe edilen lokantaların pis mutfakları gibi bir Yoldan geçen arabalar durup yardımcı olmaya çalı- yerle karşılaşıyoruz. İnsanlar buradan sağlık medet şıyorlar. Sonra ard arda iki araba duruyor. Nijer’de- umuyor. Muayene yatağı bulmak bile sorun. Güç ki yardımcımız Sani görüşüyor onlarla. İki araba- bela tek ayağı tökezleyen bir tanesini elde ediyoruz. nın içindeki yolcular tek bir arabaya geçip yollarına Gelen hastaların çoğunluğu mide rahatsızlıkların- devam ediyor; diğer arabayı bize bırakarak. Ne dan şikayetleniyor. Buralarda milet adında darıya oldu diye soruyoruz Sani’ye; onlarda Tesova’ya benzeyen kuru bir gıda ile besleniyor insanlar. Su gidiyorlarmış, diyor. Arabayı bize bıraktılar. Oraya ile karıştırarak  hazırlıyorlar. Durumu daha iyi olan- varınca geri vereceğiz. lar süt ile birlikte tüketiyor. Belki bir günlük öğün- leri oluyor bu. Dönemin tipik hastalığı Reflü’ye Ni- Yeryüzü Doktoru olmak; bazen karşıdan karşı- jer’de de rastlıyoruz. Sadece kalın kaplı kitaplarda ya geçen yaşlı bir teyzeye refakat etmek, bazen de kalan ama tıp ilminin ilerlemesi ve erken teşhis ile yerde duran bir taşı kimsenin ayağına takılmasın artık hastalarda göremediğimiz pek çok periferik diye kaldırmak. Bazense yolda kalana yardım et- bozukluğu hala görebiliyoruz orada. Sıtma yine sık mek. Ve tabi ki dünyanın dört  bir yanındaki maz- karşılaşılan sorunlardan biri. Bundan dolayı ilaçlı lum diyarlara ulaşmak. Kimi zaman hekim kimi cibinlikler götürüyoruz dağıtmak için yanımızda. zaman eczacı ya da diş hekimi; belki bir mühendis Ve temiz su ihtiyacı. Belki de en önemli sorun bu hatta tarihçi bazen de yardımsever bir Nijerli. Afrika’da ve çözüm: su kuyuları.  Hayat veriyor in- sanlara bu kuyulardan çekilen bir kova su. Tarih Tesova’ya varıyoruz. Savaştan yeni çıkmış bir kitaplarında yazar ya hani medeniyetler su kaynak- yer gibi. Oysa hiç kurulmamış bir şehir burası. larının çevresine kurulmuş diye. Burada da insanlar Elektrik çok nadir bulunuyor. Hele köylerde gece kuyuların çevresine yerleşiyorlar. ay ışığından başka tek aydınlanma kaynağınız yıl- dızlar. Yol zaten yok, evler kerpiçten, harabeler Afrika’da beyaz olmak, farklı olmak demek. şehri gibi. Bir evin önünde küçük bir televizyon İnsanların birçoğu, özellikle çocuklar hayatlarında karşısında onlarca çocuk çizgi film izliyor. Baba- hiç beyaz insan görmemiş, garipsiyorlar. Televiz- mın hatıraları aklıma geliyor o an; aynı senaryoyu yon denen şey buralarda pek nadir ya da telefon. 40 yıl öncesini anarak anlatırdı. Artık yeni yerimiz Sizi dünyayla birleştiren her ne varsa işte burada Tesova. o yok. Haliyle onların dünyasında sadece siyahlar Gün ağarıyor şehrimizde. Hastaları muayene 44 hayatsağlık

var. Aralarında beyaz görenler de vaki ama onlar toplanmışlar. Kadınlar arkada erkekler önde. Dini için de beyaz, tehlikeli adam demek. Çünkü beyaz ve siyasi liderler de katılıyor namaza, hep birlikte adam hep kötülük getirmiş bu topraklara. Bazıları tekbir getirerek: Allah u ekber. On binlerle nice- bizi görür görmez kaçıyor. Bazıları daha meraklı; lenecek insan var diye tahmin ediyorum saf tutan. tutup elimizden başlıyor bizi incelemeye. Bazılarıy- Namaz bitiyor. Bölge sultanının kurbanını kesi- sa uzaktan selamlıyor sadece. Ama çoğu sevgisiyle yorlar önümüzde ve öylece başlıyor bayram. Hoş sarıyor bizi. Uzun uzun oturup anlatmak istiyor ha- bir sada yükseliyor. Sesin geldiği yöne dönüyoruz; vadan sudan. tören alayı hazır, ritim tutuyorlar. Davul sesleriyle insanlar da hareketleniyor. Bir coşku var alanda. Kafanızı kaldırıp baktığınızda pek çok sorun Herkes birbiriyle bayramlaşıyor. Sarılanlar, tokala- görüyorsunuz aslında. Onlar da farkında bunların şanlar. Ne olduğunu anlamadan biz de kendimizi elbet ama sohbetlerin sonu varmıyor hiç bu sı- ortama kaptırıyoruz. kıntılara. Haline ağlamayan, dertlenerek ömrünü geçirmektense, hamd ederek yaşamını sürdüren Kaç kişiyle bayramlaştık o gün bilemiyorum. insanlar görüyorsunuz Nijer’de. Olmayanları de- Ama sevildiğini hissediyor insan. Yaratandan ötürü ğil, elindekileri gören ve bununla mutlu olup gülen sevenler ülkesi burası. Zahiren yüzlerle tokalaştık o gözler. Sofradan rızkını alınca sıra komşumda diye- gün ama manen milyonlarca gönüle sarıldı orada bilen çehrelerle karşılaşıyorsunuz. Hele nerede o yüreklerimiz. Çocuklar tutuyor ellerimizden. Şeh- eski bayramlar mı diyorsunuz? Gelin işte Afrika’ya; re doğru bir akın, hep beraber yürüyoruz. Bütün aradığınız o bütün manevi hazlarınızı burada do- çocuklar şekere doysa keşke o gün orada. Ellerinizi yuracaksınız. Hem de en saf haliyle. havaya doğru kaldırıp fırlatsanız ve binlerce şeker uçsa avucunuzdan. Olmuyor, ama o çocuklar sine- Evet, yeni güne uyanıyoruz. Bayram sabahına. lerinden sevgi şekerleri fırlatıyorlar havaya, hepsi Uzaklardan bir nida geliyor kulaklara. Davetkâr sizi kucaklıyor, doyuyorsunuz. olduğu aşikâr. Ve sese yürüyen insanlar; ellerinde seccade. Biz de peşlerine takılıyoruz. Boş bir tarla- İkiye bölünüyoruz bugün; bir grup sağlık ta- da toplanmışlar. Seccademizi seriyor, aralarına otu- ramalarına devam ediyor, diğer grupla kurbanla- ruyoruz; kendimizden utanarak. Seccadesini baş- rı takip ediyoruz. 600den fazla kurban yollamış kalarıyla paylaşmayan bir tek biz varmışız meğer. Nijer’’e; 4200 den fazla insan. En az 43000 kişiye Paylaşmayı öğreniyoruz Nijerli’lerden paylaşmaya ulaşıyoruz burada. 43000 kişiyi ağırlıyor soframız. giderken. Köy köy geziyoruz. Her köyde farklı bir tablo kar- şılıyor bizi. Baudeta diye bir bölgeye gidiyoruz. Bütün şehir, yakın vilayetlerle beraber bu alana hayatsağlık 45

Şefleri teşekkür etmek için bizi evine davet ediyor. ediyor. Her hareketimizle çığlıklar kopuyor. Çığ- Kendince ikramlarda bulunuyor orada. Sonra dışa- lık korkunun değil, sevincin sesiymiş. Orada öğ- rı çıkıp kurban kesimlerine şahitlik ediyoruz. Kü- reniyoruz. Bir şeyler anlatmaya çalışıyor, gülüyor, çük bir hediye vermek istiyorum şefe ve balon da- eğleniyorlar; biz de öyle. Hep birlikte paylaşıyor ğıtıyorum çocuklarına köyün. Büyükler sarıyorlar ve mutlu oluyoruz. Sonra küçük bir çocuk beni gö- bir anda etrafımı. Her biri elimi sıkıp bir şeyler an- rüyor, ağlamaya başlıyor. Yanımızdaki Nijerli beye latıyor. Küçücük hediyeler o derece mutlu ediyor soruyoruz, neden? Çünkü sen beyazsın diyor. O insanları. Ayrılamıyoruz bir türlü Baudeta’dan. Bı- zaman hatırlıyoruz renklerimizin farklı olduğunu. rakmıyorlar. Şef durumun farkında gülüyor. Küçük Kralın çıplak olduğunu yine küçük bir çocuk hay- bir hediye yetiyor bizleri sevmeleri için. Sevginin kırıyor. Biz ise o kadar kaptırmışız ki kendimizi; maddi bir şey olduğunu o gün orada öğreniyorum. çoktan unutmuş, onlardan biri olmuşuz. Aslında o Maddi ve hissedilirmiş sevgi. Elinizle dokunamaz- samimi insanlar için rengin hiçbir önemi yok. Yü- mışsınız belki ama havasını teneffüs edebilirmişsi- reğinizdeki güzellikle muhatap oluyorlar derinizin niz. Etrafınızı sarar, sizi hafifletirmiş. Hele şöyle bir renginden ziyade. çektiniz mi içinize; biraz sarhoş edermiş. Kalbini- zin daha güçlü atmasına, yüreğinizin ferahlamasına Her sabah evden çıkıyor, ancak akşam olunca sebep olurmuş. Afrika ne çok şey öğretiyor bize. dönebiliyoruz. Tüm gün ayakta kalabilmek için de yanımıza atıştırmalık yiyecekler alıyoruz. Bir Bir gün sonra yine aynı köye davet ediliyoruz. ara bir hastane bahçesine çöküyoruz; hem soluk- Topluca gidiyoruz bu defa. Yüzlerce insan toplan- lanmak hem de bir şeyler yemek için. Bir bisküvi mış. Bayram günü işittiğimiz o hoş sada yine kulak- açıyoruz. Hastane bahçesinde yaşı çok küçük bir larımızda. İnsanlar dans ediyor. Bir karşılama tertip çocuk dikkatimizi çekiyor ona da ikram ediyoruz. etmişler bizim için. Arabadan iner inmez kucak- Tek bir tane alıyor içinden, biraz uzaklaşınca onu lamaya geliyorlar. Selamlama değil bu kucaklama da ikiye kırıyor ve az ötede duran arkadaşına veri- adeta. Yine aynı sevgi sarıyor sinelerimizi. Önce- yor yarısını. ki günden ismimi öğrenenler; Adem Adem diye sesleniyor. Kendimizi aralarına atıyoruz. Onlarla Geri dönüş vakti yaklaşıyor yavaş yavaş. Baş- beraber dans etmeye başlıyoruz. Coşku daha da kent’e dönüyoruz. Yeryüzü Doktorları’nın bir sağ- artıyor. Belki de ilk defa bir beyaz aralarında onlar lık ocağı var Niamey’de; içinde yerli hekimlerin gibi davranıyor daha doğrusu davranmaya gayret çalıştığı. Orayı ziyaret ediyoruz. Sonra çocuklar tu- tuyor ellerimizden, bize sağlık ocağının bulunduğu 46 hayatsağlık

köyü gezdiriyorlar. Dilin damağa yapışması ne de- metresine yüreğimizin bir parçasını bırakarak Ni- mek öğretecek bir sıcak var havada, yer kızgın kum. jer’in. Ve uçak havalanıyor İstanbul’a inmek üzere. Ayağımızdaki ayakkabı bile engel olamıyor yangını Gelirken yanımda oturan İsveçli hanımın sorusu- hissetmemize. Sağ elimdeki çocuk ayağındakile- nu düşünüyorum tekrar. Eğer toprağın altına ve ri çıkarıp hiç bir şey olmamış gibi devam ediyor üstüne bakarsanız; yokluklar ve imkânsızlıklar gö- yoluna. Şaşkın bir halde ne olacak diye bakarken receksiniz Afrika’da. Olur da gözlerinizi kapatır ve arkadaki çocuk giyiveriyor ayağına terlikleri. Bir yüreğinizi açarsanız o insanlara; sevgiden, özlem- süre sonra sol yanımdaki kızcağız terliklerini çıplak den ve güzel hatıralardan başkasını bulamayacak- ayaklı diğer siyahî güzele terk ediyor. Yol boyunca sınız. Yoksulluğunuzu bilir öyle gelirseniz hele ne böyle değişmeli bir şekilde ilerliyorlar; paylaşma- çok şey öğreneceksiniz bu topraklarda.  nın adabını bilerek. Nerede o insanlık mı diyorsu- nuz buyurun Afrika’ya. Evet, Yeryüzü Doktorları dedik ama yeryüzüy- le sınırlı kalmadık. Çantalarımızda kalan bir poşet Kişi başına yıllık 4-5 kg et düşüyormuş Ni- hurma ve bir paket kraker fark ediyoruz. Hani de- jer’de. Bu durumda açıkta kurban dağıtımı yaparsa- miştik ya ‘orada ve heryerde’, kalkıyor ve uçakta do- nız n’olur? Ortağımız Sani’ye sormadan edemiyo- laşmaya başlıyoruz bu defa; yeryüzünün ikramını rum; izdihama sebep olmayalım diye. Anlamıyor gökyüzünde sunarak. ne demek istediğimi ve garipseyerek bakıyor yüzü- me. Sonra öğreniyorum. Yüzüme vururcasına sıra- 1994 yılı… Sudan’da kıtlık… ya geçiyor insanlar; gözleri olabildiğince tok. Her Silinmiyor akbaba ve çocuğun fotoğrafı hafıza- biri sessizce sıranın kendisine gelmesini bekliyor; larımızdan. payını alan yavaşça uzaklaşıyor. Kenarda duran bir Evet, maddi zenginlikler içermedi hikâyemiz teyzeyi fark ediyorum. Belki çekinmiş sıraya gire- ama mutlu olmak için dünya nimetlerine muhtaç memiştir diyerek bir poşet etle yanına gidiyorum. olmadığımızı öğrendik Nijer’de. Gülmeyi, gülebil- Uzatıyorum eti, geri çeviriyor elini sallayarak. Sıra- meyi öğrendik. Yokluk ve yoksulluk iki farklı kav- da bekleyen oğlunu gösteriyor. Biraz sonra elinde rammış, öğrendik. poşetle geliyor yavrusu ve el ele tutuşup gidiyorlar. Afrika… Acınmaya ihtiyaçları yok burada in- sanların. Uzanacak bir yardım eli bekledikleri. Ve Masallarda vakit hızlı geçer ya, bizim ki de öyle yerde iki büklüm yatan çocuk; aslında ihtiyacı olan oldu. Arabamızın geçtiği her yerde arkamızdan el bir tas su, bir lokma ekmek ve bekli birazcık da sallayan, güzel, mutlu insanlarla vedalaşıyoruz; her merhamet… hayatsağlık 47

söyleşi Hans-Martin Sass ile ‘Biyoetik Üzerine’ Söyleşi: Tuba Erkoç, Merve Özdemir Hans-Martin Sass Prof. Dr. Hans-Martin Sass Almanya Bochum Ruhr Üniversitesi’nde Tıp Etiği Merkezi’nin (Center for Medical Ethics) kurucu üyesidir. Washington Georgetown Üniversitesi Kennedy Institute of Ethics’de araştırmacı bilim adamı ve Çin’de Pekin Medical College’de misafir profesör olarak çalışmaktadır. Sass, aynı zamanda Amerika’daki Potomac Institute for Policy Science’da akademik üye olarak bilimsel çalışmalarda bulunmaktadır. Hans-Martin Sass Almanya’da Erlangen, Marburg ve Münster Üniversiteleri’nde Felsefe ve Din Bilimleri okumuştur. 1962 yılında Münster Üniversitesi’nde Hegel’in Din Felsefesi konusunda Felsefe Doktorasını tamamlamıştır. Hegel, Marx, Heidegger üzerine cok sayıda yayınları olan Sass, son 30 yılda özellikle Politik Felsefe ve Uygulamalı Etik alanında eserler vermiştir. 48 hayatsağlık

söyleşisöyleşi Sayın Profesör Sass, öncelikle yoğun temponuz ara- etiği merkezi olup burada felsefe, hukuk ve tıp hocaları ders sında bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. vermekteydi. 20 yıl sonra merkez tıp fakültesinin bünyesine Kendinizden, biyoetik altyapınızdan ve aldığınız eği- taşındı. Enstitü kapsamında öğrenciler tıp etiği ve tıp tarihi timden biraz bahsedebilir misiniz? derslerini almak zorundalar. Ben de bu merkezde tıp etiği der- si veriyorum. Her derse, konusuna göre bir olgu ile başlıyorum Ruhr Üniversitesi (Bochum, Almanya) felsefe bölümün- ve öğrencileri bu olgu üzerinde düşünmeye teşvik ediyorum. den ve Georgetown Üniversitesi’ne bağlı Kennedy Etik Ens- Ardından teoriler ile devam ediyorum. Verdiğimiz tıp etiği titüsü’nden (Washington DC, Amerika) emekliyim. Aynı za- eğitiminin amacı, ileride klinikte görev yapacak öğrencilere manda Peking Union Medical College’da Biyoetik Merkezi’n- gerekli alt yapıyı sağlamak. Zaten şu an Almanya’daki tüm tıp de fahri profesör ünvanına sahibim. Yine Bochum’da Tıp Etiği fakültelerinde tıp etiği ve tıp tarihi kürsüleri yer almakta. Mer- Merkezi’nin (Zentrum für Medizinische Ethik) kurucuların- kezde sadece tıp öğrencilerine değil, hukuk, felsefe ve teoloji dan ve yönetim kurulu üyesiyim. Recklinghausen’daki Insti- öğrencilerine de ders veriyoruz. Farklı disiplinlerden öğrenci- tut für Ethik in der Praxis (Uygulamalı Etik Enstitüsü)’in de lerin bir arada ders alması sayesinde öğrenciler birbirlerinden müdürlüğünü yürütüyorum. Ben felsefe ve Protestan ilahiyatı çok şey öğreniyorlar; ben de hoca olarak farklı altyapılara sa- okudum. Hegel, Marx, Heidegger, Feuerbach, Nietzsche gibi hip öğrencilere ders verirken öğreniyorum. filozoflar en çok okuduğum filozoflar oldu sanırım. Felsefede temel ilgi alanım klasik ve çağdaş Avrupa felsefesi. Çağdaş Al- Almanya, Çin ve Amerika gibi farklı ülkelerde biyo- man felsefesi, Marx ve Hegel’e dair çalışmalarım yoğunlukta. etik dersleri vermektesiniz ve bu ülkelerdeki biyoetik Tıp etiği alanında çalışma alanlarımı ise klinik etik, araştırma çalışmaları yakinen biliyorsunuz. Tecrübeleriniz ne- etiği, meslek etiği, halk sağlığı etiği, biyoetikte kültürlerarası ticesinde buralarda biyoetik çalışmalarını ne aşamada perspektif, hekim-hasta ilişkileri ve sağlık hizmetlerinde or- görüyorsunuz ve biyoetik anlayışlarında ne gibi temel taklık modeli şeklinde sıralayabilirim. farklılıklar var? Sorularımıza çok temel bir kavram olan ‘biyoetik’ Biyoetik alanı, hayatımızın her alanı gibi, gittikçe gelişmek- kavramıyla başlamak istiyoruz. Bir biyoetik uzmanı te ve ilerlemekte. 1990’larda Amerika’ya geldiğimde biyoetik olarak biyoetiği nasıl tanımlıyorsunuz? Bu kavramı tıp çalışmalar Almanya’dakinden çok daha ilerideydi, deneysel etiği gibi benzer kavramlardan nasıl ayırıyorsunuz? düzeyde pek çok çalışma yapılmıştı. Çin’de ise Kültür Devri- mi’nden sonra halk dini inançları ve kültürlerinden uzaklaştı- Biyoetik canlı etiğidir. Tıp etiği ise daha dar kapsamlı ola- rıldı ve bu durum Çin’deki biyoetik çalışmalarına da yansıdı. rak sadece tıp alanına uygulanması gereken bir etik türüdür. Mesela Taoizm veya Konfüçyanizm’in etkisi biyoetik çalışma- Maalesef biyoetik ve tıp etiği yanlış bir şekilde birbirlerinin larda olması gerektiği kadar etkili değil. Ancak her ülke kendi yerine kullanılmaktadır. Halbuki pek çok filozofun da belirt- kültür ve şartlarına göre biyoetikte ilerliyor. Amerikan tıp etiği tiği gibi, terminolojiniz doğru değilse düşünme ve akıl yürüt- meniz de sağlıklı olamaz. Etik dilimiz hassas ve doğru olmazsa nasıl sağlıklı bir şekilde tıbbi-etik kararlar alabiliriz ki! Biyoe- tik bizim henüz farkına varamadığımız kadar çok alt dalı olan, geniş kapsamlı bir kavram. Tıp etiği, halk sağlığı etiği, bireyin kendi sağlığını ve bedenini koruması anlamında sağlık bakım etiği, bitkiler, hayvanlar ve mikroplar ile ahenk içinde bir arada yaşaması gereken insan açısından çevre etiği vs. hep biyoetiğin kapsamındadır. Mensubu olduğunuz Bochum’daki Ruhr Üniversi- tesi kapsamında yapılan tıp etiği çalışmaları ve eğitimi hakkında malumat verebilir misiniz? Mesela tıp etiğini öğretim yönteminizi kısaca açıklayabilir misiniz? 1985 yılında Ruhr Üniversitesi’nden bağımsız olarak bir tıp etiği enstitüsü kurduk. Bu merkez Almanya’nın ilk tıp hayatsağlık 49

söyleşi otonomiyi, yani hastanın özerkliğini ciddi anlamda öne çıka- rgetown’da Kennedy Etik Enstitüsü’nü Shriver ve Kennedy rıyor. Doktora, aileye ve topluma karşı kişinin özerkliğini des- ailesinin yardımlarıyla kuran Andre Hellegers olarak görülür. tekliyor. Ancak çok köklü bir geleneğe sahip olan Çin’de ise Ancak sizin de hatırlattığınız gibi biyoetik kavramını ilk olarak toplum ve akrabalık temeldir. Yine Asya geleneğinde aileye ve kullanan Fritz Jahr’dır. Bu nedenle ben onu ‘biyoetiğin babası’ büyüklere saygı çok önemli bir değerdir. Amerika’nın otono- olarak nitelendiriyorum. Teolojik ve felsefi bir altyapıya sahip mi prensibi Asyalı insanlar tarafından kabul görmez mesela. Fritz Jahr, ilk olarak 1926 yılında biyoetik terimini kullanarak, Burada şunu sorgulamalıyız: “Hastanın sahip olduğu değerler kültürlerin değişmesi ve teknolojilerin ilerlemesiyle etiğin bir sistemi alınacak tıbbi kararlar üzerinde etkili midir veya han- başka yönünün de ortaya çıktığını söylemiştir. 1926 yılında gi noktaya kadar etkilidir?” Ben Almanya’da Amerika’nın ilke yazdığı makalesinde ve daha sonra 1927 yılında Etik Dergi- bazlı tıp etiğini öğrettim. Fakat Georgetown Üniversitesi’ne si’nde yayınlanan başka bir makalesinde biyoetik terimini geri döndüğümde onlara henüz bir şey bilmediğimizi, sade- açıkça kullandığı görülmektedir. Bu nedenle kanaatimce bi- ce kendi kendimize anlamaya çalıştığımızı söyledim. Çünkü yoetiğin babası Fritz Jahr olmalıdır.1 hastayı belli ilkelere göre değil de bizzat hastanın değerler sistemine göre tedavi etmemiz gerekir. Avrupa’da ise mesleki Genel olarak Fritz Jahr’ın görüşlerinden bahsedebi- sorumluluk algısı ve doktorun, hastanın talep ettiği her şeyi lir misiniz? Mesela o da Kant gibi Tanrı inancına ve dine yerine getiremeyeceğine dair eğilim daha fazla. Mesela kişinin ihtiyacın olmadığından bahseder mi? çok da yararına olmayan rahatlatıcı veya uyku kaçırıcı ilaçlar, dövme yaptırma gibi taleplerine yetkili kişiler olumsuz yanıt Kant, insanın Allah’a inanmasa bile aklı ile doğru yolu bu- verebilmelidir. labileceğine inanmaktadır. Mesela akıl ‘kendine davranılma- sını istediğin şekilde başkasına davran’ kuralını getirir. Tanrı Biyoetik alanında yapılan akademik çalışmaların ço- inancı konusunda ise Kant’a göre Tanrı’nın var olduğunu veya ğunda ‘biyoetik’ kelimesinin ilk kez 1970’lerin başında olmadığını ispatlamak insan için imkansızdır. Gökyüzü ve bi- ABD’de Wisconsin Üniversitesi’nde çalışan biyolog ve lincimiz Tanrı’nın varlığına dair ihtimalin kuvvetli olduğunu kanser araştırmacısı olan Van Rensselaer Potter tara- gösterse de başkasına bunu tam olarak kanıtlamak mümkün fından kullanıldığı geçmektedir. Siz ‘Fritz Jahr’s 1927 değildir. Bu nedenle dinden öte akıl kuralları bütün insanla- Concept of Bioethics’ adlı makalenizde biyoetik kavra- ra yol gösterir. Fritz Jahr da dine benzer bir şekilde yaklaşır. mını ilk defa kullananın Fritz Jahr olduğunu söylemek- Ona göre insanlık bugünkü başarısını akıl ve bilime borçlu ol- tesiniz. Bu konuyu biraz açabilir miyiz? duğundan bilime büyük bir ihtimam göstermesi gerekir. Din adamlarının ise bu başarıda katkısı yok denecek kadar azdır. Genel olarak biyoetiğin kurucuları ABD’de biyolog ve kanser araştırmacısı olan, 1970 yılında Bioetics: Bridge to the Georgetown Üniversitesi’nin benimsediği dört Future adlı kitabı yayınlayan Van Rensselaer Potter ve Geo- prensibe dayalı etik anlayışını nasıl değerlendiriyor- sunuz? Özellikle Batı dünyasında dinin etkisinin azal- ması, özgürlük ve bireyselliğe yapılan aşırı vurgu, tıp dünyasının da paternalistik anlayıştan uzaklaşmasına ve hastanın otonomisinin temel alınmasına neden ol- muştur. Bu bağlamda “hastanın özerkliğine saygı (auto- nomy)” prensibini biraz daha açabilir misiniz? Amerika hükümet komisyonu tarafından hazırlanan Bel- mont Raporu’nda, ‘Çoğulcu bir toplumda etik temellerimiz nelerdir, hala tek bir etik anlayış mı olmalı?’ sorusu tartışıldı. Komisyon herkes için genel geçer bazı temel ilkelerin olması gerektiği sonucuna vardı. Hıristiyan, Yahudi, Müslüman, se- küler, kapitalist, komünist herkes için geçerli olabilecek temel 1 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Sass, Hans-Martin, “Fritz Jahr’s 1927 Concept of Bioethics”, Kennedy Etik Enstitüsü Dergisi, 17/4 (2007), s. 279-295; “Asian and European Roots of Bioethics: Fritz Jahr’s 1927 Definition and Vision of Bioethics”, Asian Bioethics Review, 1/3 (2009), s. 185-197. 50 hayatsağlık


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook