Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore hayatsağlık dergisi Sayı 14

hayatsağlık dergisi Sayı 14

Published by Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı, 2019-09-25 07:48:28

Description: hayatsağlık dergisi Sayı 14 Aralık 2015

Search

Read the Text Version

ma ve kararlar hayata geçirilecektir. çok amaçlı bir yer kurularak çocuklara yönelik Ayrıca proje süresince sadece sokakta çalı- hizmet ve faaliyetlerin gerçekleştirilebileceği bir ortam oluşturulması planlanmaktadır. Çocuk- şan çocuklar değil aynı zamanda çalıştıkları or- ların ve gençlerin çok çeşitli kültürel etkinlik- tama göz yuman veyahut çocuklardan alışveriş lere ve spor faaliyetlerine ücretsiz şekilde ka- yapan insanların da bilinçlenmesi için farkın- tılması ve bunların sürdürülebilirliğinin Hayat dalık çalışmaları yapılacaktır. Bu şekilde arz/ Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı güvencesi al- talepten doğan bu durumu ortadan kaldırılma- tında olması kentimizdeki vatandaşların projeyi sı hedeflenmektedir. Proje süresince içinde so- sahiplenmesine olanak sağlayacaktır. Çocukla- kakta çalışan çocuğun olduğu 100 ailenin yeni- rın bu şekilde nitelik kazanmaları ise öncelikle den hayata kazandırılmasına yönelik çalışmalar ilçelerin ve bölgenin, uzun vadede ise milletin olacak; ayrıca sadece hedef kitle ile değil İstan- ve ülkenin sosyal kalkınmasına doğrudan hiz- bul’un bütün ilçelerinde farkındalık çalışmaları met edecektir. Ayrıca sokakta çalıştırılan veya yapılacak ve bunun için bilinçlendirici reklam yaşayan çocukları madde kullanımı, bağımlı- çalışmaları hazırlanacaktır. Bu şekilde büyük lığı, taşıyıcılığı veya satıcılığından alıkoyarak bir kitlede farkındalık oluşması sağlanacaktır. onların ve ailelerinin korunması sağlanacaktır. Bu boyutuyla sokaktaki tehlikelere ve tehditlere Projenin iki aylık araştırma sürecinin ardın- yönelme riski bulunan çocukların hem kendi dan tespit edilen ve sokakta çalıştırılması yerine hayatlarını hem de başkalarının hayatlarını teh- eğitimlerine devam ettirilmeleri noktasında ai- likeye atma ihtimali vardır. Bu çocukları erken leleriyle anlaşılarak eğitim hayatına kazandırı- yaşta tespit edip proje kapsamında rehabilite et- lan çocukların ders takviyelerine ihtiyaçları ola- mek ve topluma kazandırmak ülkemizin mad- caktır. Sokakta çalıştırılan/yaşayan çocukların di-manevi menfaatine de katkı sağlayacaktır. okuma-yazma bilme oranı oldukça düşüktür veya derslere olan ilgileri azdır. Çocuklara oku- Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı ta- ma-yazma eğitimi ile birlikte matematik dersi, rafından çocuklar için yapılmış ve yapılacak drama dersi, değerler eğitimi dersi verilecektir. faaliyetlerin genel politik boyutu düşünüldüğü İlgi alanlarına göre spor ve güzel sanatlar ders- zaman, Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi leri verilecektir. Ayrıca hedef kitledeki çocukla- ilkeleriyle birebir örtüştüğü görülecektir. Bu- rın motivasyonunu arttırmak için çeşitli sosyal nunla beraber, sokakta çalıştırılan çocukların, ve kültürel faaliyetler gerçekleştirilecektir. çocuk olma hakları elinden alındığı için evren- sel beyanname aileler tarafından da bu duruma Çocuklar Sokakta Solmasın projesiyle ço- müdahale edemeyen toplum tarafından da çiğ- cuklar için çalışmaya başlayan Hayat Sağlık ve nenmektedir; vakıf tarafından oluşturulan faa- Sosyal Hizmetler Vakfı’nın kuruluş amaçların- liyetler bu durumun önüne geçmek için çabala- dan bir tanesi de sokakta çalıştırılan çocukların mıştır ve gayret göstermeye devam edecektir. durumuna karşı politikalar üretmek ve projeleri hayata geçirmektir. Bu anlamda 1998 yılından bu yana vakıf sokakta yaşayan veya çalıştırılan çocuklar için küçük bütçeli, bağışlarla ilerleyen çalışmalar içerisinde bulunmuştur ve bulunma- ya devam edecektir. İstanbul Kalkınma Ajansı Bağımlılıkla Mü- cadele programı çerçevesinde hazırlanan pro- jeyle bugüne kadar üstlenilen misyon profesyo- nelleştirilmiş ve ilgi çemberi daha da büyütül- müş olacak. Hayat Bağımlılık Kabul Etmez projesi ile vakfımız bünyesinde önemli bir ihtiyaç olan hayatsağlık 51

İslam Tıp Tarihi’nden Dersler Rainer Brömer Geçmiş, yabancı bir diyardır. Orada her şey farklı yeri olmayan insanlara yönelik bir mekândı. Bu insanlara sağlanan destek, fukaraların yardım yapılır. L. P. Hartley1 ve bakım masraflarının karşılanması için bir vakıf kuran ve genellikle yönetici aileye men- Tarihi kaleme almak, her zaman için geçmi- sup hayır sahiplerinin lütfu sayesindeydi.2 Yine şin kasıtlı bir biçimde yeniden düzenlen- varlıklı yöneticiler hekimleri kendi evlerinde mesi eylemidir. Geçmiş, gidip ziyaret edebilece- de kabul ediyorlardı. Tedaviden anlaşılan da ğimiz bir mekân değildir ve bu yüzden de ata- farklıydı: Hâkim olan tıbbi sisteme göre sağlıklı larımızın ‘orada ne yapıp ettiklerini’ tam olarak olmak için; bedeni oluşturan kan, sarı ve siyah anlayabilmemiz mümkün değil. Bilimin, tıbbın safra ile balgam şeklindeki dört hümor [hıltlar] ve teknolojinin tarihiyse özellikle daha da alda- arasındaki dengenin tutturulması gerekiyordu. tıcıdır: Günümüz araştırmacıları ‘işlerin nasıl Hasta bünyenin sağlığına kavuşması için bunlar yapıldığını’ biliyorlar ve bu yüzden de bunla- arasındaki denge yeniden kurulmalıydı. Denge- rın geçmişte de günümüze benzer bir biçimde leme işlemi ya kan alma, terletme, bağırsakları yürütüldüğüne inanma eğilimindeler. Ama du- boşaltma yollarıyla fazla sıvıların vücuttan atıl- rum sandıkları gibi değildi. ması ya da eksik sıvıların işlevini yerine getire- cek ilaçların vücuda verilmesi yoluyla yapılırdı. Örneğin 13. yüzyıl Kahire’sinde yaşayan Bugünden bir başka farklılık da tıbbi araştırma- hekimler 21. yüzyıl İstanbul’undaki bir eğitim larla ilgilidir. Deney ve kanıta dayalı tıp çağın- ve araştırma hastanesinden çok farklı bir dün- dan önce hekimler kendi ustalarından, kitaplar- yada yaşıyorlardı. Hatta bir hastanenin varoluş dan ve hastalarına ilişkin notlar tutarak kendi amacı dahi bugünkünden farklıydı. Hastane vaka deneyimlerinden bilgiyi elde ediyorlardı. dediğimiz ortam, hastalıktan olduğu kadar fa- Klinik çalışmalarda bulunmanın yanı sıra çoğu kirlik ve açlıktan muzdarip ve gidecek başka hekimin astronomiden tutun da metafiziğe ve fıkha kadar uzanan geniş bir ilgi alanı vardı. Ör- * Bu makale yazarın “Nutzen und Nutzung der islamischen neğin İbn Sînâ’nın kapsamlı eseri ‘Kitabü’ş-Şifa’ Medizingeschichte” adlı çalışması kullanarak yazıldı. Çalış- manın orijinal hali şurada yer almaktadır: Mamoun Fansa (der.): Ex oriente lux? Wege zur neuzeitlichen Wissenschaft. Mainz: Zabern, 2009: 203-211. 52 hayatsağlık

taşıdığı isme rağmen temelde metafizik ve doğa derslerinde kalbin kanı vücuda nasıl pompala- tarihine ilişkin bir bilimsel eserdir. Amacı ru- dığını öğreniyorlar. Kan basıncı hala herhangi hun cehaletini iyileştirmektir, vücuttaki hasta- bir doktorun ilk muayenesinde ölçtüğü ortak lığa şifa olmak değil. Yine, aslında bir hastane bir göstergedir. Kardiyovasküler hastalıklar yöneticisi olmakla birlikte İbnü’n-Nefîs’in de dünya çapında ölümlerin en önemli nedenleri hayatı boyunca Şafii fıkhına ilişkin yazdıkları arasındadır. Bizler sıklıkla kalbimizden şakay- daha ön planda gözükmektedir. la karışık bir biçimde, kırılabilen ya da tamir edilebilen (ya da yerine konabilen) ‘pompamız’ Elbette bugün olduğu gibi geçmişte de he- olarak bahsederiz. Cerrahi müdahalelerde kay- kimler araştırma yapmak için bir nedenden bedilen kanın yerine plazma ya da bankadan yola çıkıyorlardı, fakat geçmişte hekimi araştır- tam kanın nakledilmesi ihtiyacı ortaya çıkar. ma yapmaya iten nedenler bugün sahip olduk- larımızdan ibaret değildi. Tarih yazıcılığının Fakat yukarıda da belirtildiği gibi klasik tıp- amaçlarından biri de geçmişte yazarların eserle- ta kan çok farklı bir rol oynuyordu. Kan dört rini neden yazdıklarını anlamaktır. ‘Yabancı’ bir hümorumuzdan biriydi ve bu dört hümorun geçmişte nasıl düşünüldüğünü anlamak bugün müştereken dengede olması halinin bedenin kendi yaptığımız araştırmaların da aslında ken- sağlıklı olmasını sağladığı düşünülüyordu. Kan dimize has bir dünya görüşü içinde şekillendi- eksik olabilirdi ama bunun yanı sıra kanın faz- ğini fark etmemize yardım eder. Hiç kimse için- la olması durumu da söz konusuydu ve bu gibi de eğitildiği kültürden bağımsız değildir, fakat hallerde fazla kanın damardan çekilmesi ya da kimi zaman bu sınırlılıkların farkında olmak hacamatla alınması gerekiyordu. Antik Romalı özellikle de karşılaştığımız problemleri haliha- hekim Bergamalı Galen’e göre kan; bağırsak- zırda kullandığımız paradigmamızla çözemedi- ta sindirilen besinlerden elde edilen maddeler ğimiz zamanlarda çok önemlidir. [Bu noktada kullanılarak portal damarda ve karaciğerde üre- mesela insan germ hattının genetik modifikas- tiliyordu. Kan, karaciğerden tüm vücut boyunca yonunu düşünebiliriz. Ortaya çıkması muhte- damarlardan akarak bütün organları besliyor- mel yeni toplumda ‘insan’ kavramını belirleyen du. Kalp ise farklı bir amaca hizmet ediyordu: kriterler artık değişecektir] Az miktarda kan kalbin sağ odacığına akıyor ve bunun büyük bir kısmı da buradan akciğerin Fakat, uzak geçmişte mucizevi bir şekilde beslenmesi için akciğer atardamarına yönlendi- olsun ya da olmasın kendilerinden daha sonra- riliyordu. Ne var ki kalbin önemi bundan dolayı ki dönemlerde gerçekleştirilecek olan ve bugün değildi, soluduğumuz hava akciğerlerden kalbin bilim dünyamızda merkezi bir öneme sahip ke- sol odacığına ulaşıyor ve odacıklar arasındaki şifleri ya da icatları önceden ortaya koyan birey- merkezi duvar boyunca bir kaç kan damlacığı leri yani ‘öncüleri’ çabalayıp bulmak epeyce az gözle görülmeyen gözeneklerden sağ odacıktan anlam ifade etmektedir. Hartley’in uyarılarına sol odacığa doğru sızıyordu. Sol odacıkta kan ve kulak verirsek bize yabancı geçmişte yaşayan hava, vücudumuzun hareketini sağlayan ruhu insanlardan, onlardan daha sonra gelmiş olan biçimlendirmek için bir arada pişiyordu. Daha bilim insanları ya da öğrencilerle aynı konuları sonra bu ruh, aort vasıtasıyla atardamarlar bo- aynı şekilde çalışmış olmalarını dahi bekleye- yunca dağıtılıyor ve organizmaya ‘can vermek’ meyiz. Bilim tarihinde, bilimsel olguların bilim için bedenin her noktasına ulaşıyordu. O hal- insanlarının onları geliştirmelerinden önce var de bizim birbirinden ayrı iki1 sistemimiz vardı. olup olmadıklarına dair kadim bir tartışma var- Bunlardan bir tanesi bağırsaklardan karaciğere dır.3 Dolayısıyla, her ne kadar çok cezbedici gibi doğruydu ve damarlar boyunca uzanarak tüm olsa da günümüz terimlerini tarihsel gözlem ve vücuda besin sağlıyordu. Diğeri ise akciğer ve teorilerde kullanmak sorunludur. Bunun tıp ta- rihinden en bariz örneği kan dolaşımının keş- 1 Ya da sinirleri de sayarsak üç sistemimiz vardı; ancak sinir fidir. Bugünlerde, çocuklar ilköğretim biyoloji sistemi bu makalenin tartıştığı konuyla alakalı değildir. hayatsağlık 53

Görsel 1: Muhyi ed-Dîn el-Tatāwī’nin “el-Kuraşi’ye göre Akci- nin alınabilmesi için iki gün civarı gerekirdi ki ğerdeki Kan Dolaşımı” (1924) adlı doktora tezinin kapağı. bu gerçekten çok yavaş bir ilerlemeydi. Kanın patojenik bir fazlalığı olması halinde bu fazla kalpten başlayıp atardamarlar boyunca uza- kanın nerede gizli olduğunun bilinmesi bunun nıyor ve bedenin hareket etmesini sağlıyordu. doğru yerden boşaltılması için hayati önem- Kalbin merkez duvarındaki gözenekler dışında deydi. Gerçekten de kan alma zanaatı nereden bu iki sistemin birbiriyle bağlantısının olma- kan alınacağı ya da kupa çekileceğini öğretmek dığına inanılıyordu. Kuşkusuz Galen bu göze- için oldukça ayrıntılı vücut haritalarına sahipti. nekleri göremiyordu ve bunların ölüm sancıları Kalbin hareketinin (ki Galen bunu yaralı glad- sırasında buruşarak görünmez hale geldiğini yatörlerde gözlemlemişti) kan akışı (yavaş akı- varsayıyordu. şı!) ya da ruhla hiç bir ilgisi yoktu. Kaynayan bir tencerede buharların kapağı yukarı aşağı zıplat- Galen’in bu modelinin pratikte ne anlama ması gibi kalp de sol odacığında ruh kaynarken geldiği üzerine kısaca düşünelim. Kan damar- ‘çarpıyordu’. ları, karaciğer (toplardamarlar) ya da kalpten (atardamarlar) başlayıp bütün vücuda hizmet 1922 yılında Almanya’da Mısırlı bir tıp öğ- eden tek yönlü bir sistem olarak görülmektey- rencisi olan Muhyiddin et-Tatâvî bazı Arapça di. Kan bedeni beslemek ve ruh da ona hayat klasik tıp yazmalarını okumak için Berlin’de yer vermek için vücutta dağılıyordu ve bu süreç alan Prusya Devlet Kütüphanesi’ne gitti. Tatâvî, içerisinde bu ikisi tamamen tüketiliyordu. Be- 13. yy hekimlerinden İbnü’n-Nefîs’in İbn Si- denimizdeki kanın miktarı kabaca biliniyor- na’nın El-Ķānûn fi’t-Tıbb’ında yer alan anato- du- Galen uzun müddet boyunca gladyatörlere miyle ilgili kısımlara yaptığı bir şerh üzerinde hekim olarak hizmet etmişti ve gladyatörlerin çalışırken bir paragrafa denk gelir. Burada İb- arenadaki dövüşü esnasında çok miktarda kan nü’n-Nefîs kanın kalbin ana duvarından sıza- etrafa saçılıyordu. Fakat antik tıp kantitatif ol- mayacağını belirterek Galen’e karşı çıkar. Zira madığı için hiç kimse kanın kesin miktarını kan ona göre böylesi bir durum olması halinde sol kaybından ya da sindirilen yiyecek-içecekler- karıncıkta kanla kaynayan/karışan ve son dere- den ölçmeye girişmemişti. Bu yüzden, karaci- ce berrak olan ruh kanın taşıdığı kir yüzünden ğerden ayak parmaklarına ya da kafa derisine kullanılamaz hale gelecektir. Bu durumu açıkla- doğru kanın akış hızını hesaplayamazdık ama mak için İbnü’n-Nefîs’in kullandığı argüman ta- vücudumuzun yiyecek ve içecek hacminin iki mamen metafiziktir. Onun düşündüğü gibi ru- katı kadar (bunların vücuttan atılımı göz ardı hun vücudun her bir parçasına bağlı olabilmesi edildiğinde) kan içerdiği şeklinde kabaca bir için son derece saf, katışıksız bir ruh gereklidir.4 tahminle kanın üretilmesi ya da tüketilmesi için Başka türlü bir şey nasıl olabilirdi? Galen gibi en az iki gün gerekli olduğunu varsayabilirdik. İbnü’n-Nefîs de kanın hala karaciğerde üretile- Dolayısıyla karaciğerden ayak parmaklarının rek vücuda ve kalbin sağ karıncığına damarlarla ucuna kadar bir metreden daha az bir mesafe- dağıtıldığını düşünüyordu. Bundan bir miktar katışıksız öz nasıl olup da sol taraftaki ‘kayna- yan odaya’ girip ruhun bir bileşeni olabilirdi ki? Biri sağ odacıktan diğeri de sol odacıktan olmak üzere kalp akciğerlere iki ana damarla bağlıdır. Kanın akciğerleri beslemek için buraya sağ ka- rıncıktan ulaştığı kabul ediliyordu. Kalbin ana duvarı çok katı ve dayanıklıydı, akciğerler ise bir elek ya da süzgeç görevi görerek büyük parçaları durdurup akciğer toplardamarından kalbe akan kanın sadece ihtiyaç duyulan en iyi parçalarının 54 hayatsağlık

geçişine izin veren – İbnü’n-Nefis’in sözleriyle Görsel 2: Wahīd Maghāriba (takr. 1972): İbnü’n- Nefis. ifade edecek olursak- ‘seyreltilmiş (mütehelhil)’ bir et parçasıydı. 2 İbnü’n-Nefîs’in eserleri de dahil olmak üzere klasik Arapça tıbbi metinler üzerinde çalışarak Konuya 20. yüzyılda yaşayan bir tıp öğren- bu şehirde - zaman zaman yeğeni Paolo’nun şir- cisinin gözüyle bakan Tatâvî, modern anato- ketinde- 30 yılını geçirmişti. 1517 yılına doğru minin temel bir parçasını hemen tanıdı: Kanın Andrea ve yeğeni Paolo Padova’ya geri döndü. küçük dolaşımı ya da akciğerdeki kan dolaşımı. 1522 yılında Andrea öldükten sonra Paolo, am- Heyecanla Freiburg’a geri dönerek, tıp tarihçisi casının çevirilerini ve kendi eserlerini yayınla- Paul Diepgen’in danışmanlığında ‘el-Kuraşi’ye maya devam etti. Bu çeviriler arasında İbn Si- göre Akciğerdeki Kan Dolaşımı’ (1924) başlık- na’nın Kanonu’nun gözden geçirilmiş meşhur lı bir doktora tezi yazmaya koyuldu. [Görsel-1] Latince baskısı da yer almaktaydı. Bu baskıda Tatâvî’nin bu keşfinin ‘küçük dolaşım’ adıyla akciğer geçişine ilişkin bir şey olmamakla bir- geniş çapta bilinmesini sağlayan Mısır’a göçmüş likte Alpago’nun toplanan elyazmalarından ko- bir Alman göz doktoru olan Max Meyerhof ’tur nuya ilişkin okuma yaptığı ve tartışmış olması (1935).5 Bundan sonra İbnü’n-Nefîs’in 1628 yı- muhtemeldir. Padova’daki hocalarla irtibat ha- lında kan dolaşımı hakkında ilk yayını yapan William Harvey’i öncelediğine ilişkin ulusla- rarası tartışmalar başladı. Harvey yayınını bir dizi deneye dayandırmıştı. Bu deneyler arasın- da büyük hayvanlar üzerinde gerçekleştirilenler de vardı ve bunlar kalbin her bir atışında günde yüzlerce litre (gerçekte binlerce litredir) olmak üzere büyük miktarda kanın nasıl kullanıma sokulduğunu gösteriyordu. Elbette bu deneyler, kanın kalpten bağımsız olarak damla damla di- füzyonu fikriyle tamamen uyumsuzdu. Bu noktada bir tarihçinin ele alması gereken iki temel sorun vardır. Bunlardan ilki ampirik- tir: Acaba Harvey’in İbnü’n-Nefîs’in yaptığı ta- nımı bilebilmesi mümkün müdür ve acaba Har- vey kullandığı kaynağın hakkını vermeyi ‘göz ardı’ mı etmiştir. İkinci olarak, konuyla daha da yakından ilgili bir soru ise şudur: İbnü’n-Nefîs ile Harvey’in modelleri arasındaki kavramsal ilişki nedir? Kan ‘dolaşımından’ bahsettikleri zaman acaba her ikisi de aynı olgudan mı bah- sediyorlardı? Ampirik soru henüz tam anlamıyla bir ce- vap bulamamıştır. Ne var ki, İtalya’daki Padova Üniversitesi’nde anatomi eğitimi alan Harvey’in İbnü’n-Nefîs hakkında malumat sahibi olma- sının mümkün olup olmadığı hakkında bir fi- kir yürütebiliriz. Şam’ın Osmanlılar tarafından fethinden önce İtalyan hekim Andrea Alpago, 2 Arapça/Osmanlıca mütehelhil hayatsağlık 55

Görsel 3: Şemseddin Îtâkî (takr. 1632): Teşrih-i ebdan, sinir ilginç bir biçimde Harvey kanın izlediği bütün sistemi (Mansur ibn Ilyas’a dayalı, takr. 1400) yol hakkında sadece spekülasyonda bulunabil- miştir. Zira Marcello Malpigi daha gelişmiş bir lindeki bir İspanyol hekim olan Miguel de Ser- mikroskop kullanarak, Harvey’in ölümünden vet 1553 yılında İbnü’n-Nefîs’in teolojik gerek- bir kaç sene sonra 1661 yılında kılcal damar- çelerinden hareketle çok benzer bir anatomik ları ilk defa göz önüne serinceye kadar atarda- betimleme yapmıştı. Bu, Hristiyanlıktaki kutsal marlar ve toplardamarlar arasındaki bağlantı üçleme (Baba-Oğul-Kutsal Ruh) doktrinine bir görülemiyordu. Dolayısıyla Galen’in modelin- karşı çıkış anlamına geliyordu, nitekim Servet deki septal gözeneklere benzer biçimde Harvey aynı yıl Cenova’da sapkınlıktan dolayı idam edi- de kendi dolaşımının işleyebilmesi için gözle lecektir.6 görülmeyen bir yapının olduğunu farz etmiş- ti. Fakat hem Galen’in hem de İbnü’n-Nefîs’in Fakat bu noktada ikinci soruya geri dön- aksine Harvey tüm vücut boyunca uzanan bir meliyiz. Acaba İbnü’n-Nefîs akciğer dolaşımını dolaşımın varlığına ilişkin ayrıntılı niceliksel ve buna bağlı olarak kan dolaşımını William kanıtlara sahipti. İbnü’n-Nefîs Arapça’da ‘dola- Harvey’den 400 sene önce mi keşfetmişti? Buna şım’ terimine denk gelen ‘devre’ kelimesini hiç verilecek kısa cevap, hayır tam olarak değil. So- bir zaman kullanmamıştı. Çünkü onun modeli- ruda iki sorunlu ifade yer almaktadır: ‘Keşfet- ne göre kan vücutta dolaşmıyordu. Kan, akciğer mek’ ve ‘dolaşım’. İkinci terim oldukça açıktır. de dahil olmak üzere organları beslemek için ve ‘Dolaşım’ teriminin Harvey’in kullandığı anla- az bir miktarı da ruh karışımına katkı sağlamak mı ve bugünkü kullandığımız anlamı arasında için kullanılıyordu. Galen’in ileri sürdüğü fikir- devamlı git geller mevcuttur. Her nerede üreti- lerden tek farkı kalbin iki karıncığı arasındaki liyor olursa olsun, ‘günde yaklaşık 1500 pound yola ilişkindi, septumdaki gözle görülemeyen (680 kg.)’luk’ kan vücuttaki damarlarda devam- gözenekler vasıtasıyla değil de ‘süzgeç benzeri’ lı surette akar.3 Günde 680 kg kan üretmemiz akciğer kütlesi vasıtasıyla. mümkün olmadığı için, dolaşımda bulunan sı- vının geriye dönmesi gerekmektedir. Son derece ‘Keşfetme’ye ilişkin geriye kalan sorununsa cevaplanması o kadar da kolay değildir. Elbette 3 Modern ölçümler bunun on kat daha fazla olduğunu gös- doğaya ve ideal dünyaya ilişkin bilgi keşfetme- nin pek çok yolu vardır. Matematikçiler evren- termektedir. sel formüller hesaplar; fizikçiler genel yasaları keşfeder, coğrafyacılar benzersiz yeryüzü şekil- leri bulurlar ve hekimler de hastalıkların neden- lerini ve eğer şansları varsa bunların tedavi yol- larını bulurlar. Keşif; gözlem, hesaplama ya da deney vasıtasıyla ortaya çıkabilir. İbnü’n-Nefîs kanın akciğerden geçişini tarif ederek ne türden bir keşif yapmıştır? İlginç bir biçimde yazarın kendisi de kendi metoduna ilişkin oldukça ih- tiyatlıdır. Kendinden önceki İbn Sina’ya benzer şekilde, İbnü’n-Nefîs de anatominin tıbbi pratik için önemini vurgularken insan bedeninde teş- rih yaptığını açıkça reddetmekte ve canlı hay- vanların kesilerek incelenmesinin de hayvanın can çekişmesi gözlem yapmayı bozduğu için pratik olmayışından yakınır.7Geriye ölü hay- vanların kesilerek incelenmesi kalıyor, bu da 56 hayatsağlık

muhtemelen kasaplardan temin edilen organlar lerin olmadığı ve çözülemeyen sepsis sorunları üzerinde yapılıyordu. Ve aslında bir hayvanın yüzünden oldukça sınırlı bir alanda kalan cer- kalbine bakan İbnü’n-Nefîs central septumun rahi biliminin öğretiminde kullanılmak üzere katı ve geçirgen olmadığını işaret etmiştir ama çizilmemiştir. zaten Galen bu gözlemi 1100 yıl önce yapmıştır. Bunun dışında İbnü’n-Nefîs doğrudan gözleme Diğer yandan tabloya olumlu tarafından dair herhangi bir referans vermemiştir. Gözle bakarsak; İbnü’n-Nefîs’in eseri Mısırdaki 13. görülemeyen gözeneklere karşı getirdiği akci- yüzyıl tıbbı ve metafiziğinin ‘yabancı diyarına’, ğerlerdeki ‘süzülme’ argümanı tamamen meta- Suriye’nin Osmanlılarca fethi sırasında Şam ve fizik bir ihtiyaca dayanmaktaydı: Kan, septum Padova arasındaki ilişkilere ve bundan bir on yoluyla sızamaz; çünkü bunun akabinde ger- yıl sonra gerçekleşen Katolik ve Kalvinist engi- çekleşen ruhun kirlenmesi olayı İbnü’n-Nefîs zisyonuna ve Harvey’in Padova’da öğrenciyken ruh teolojisiyle uyuşmaz. Dolayısıyla üzerinde kendi tecrübelerine dayanarak geliştirdiği ku- çalıştığı metafizik ilkelerden kaynaklanan ge- ralların çetrefil yapısına dair muazzam bir kav- rekçelerle İbnü’n-Nefîs’in argümanı tamamen rayış deryası ortaya çıkarmaktadır. Onurlu bir tümdengelimlidir. İbnü’n-Nefîs’in kendisini bir hekim olarak hayata veda eden İbnü’n-Nefîs ile hekim saydığı kadar bir din alimi (özellikle fı- sapkınlıkla suçlanıp yakılarak öldürülen Servet kıh alanında) olarak da saydığını hatırımızda arasındaki şaşırtıcı benzerlik ve trajik farklılık- tutmamız gereklidir. Ona ve çağdaşlarına göre lar üzerinden teoloji ve tıp arasındaki ilişkiyi böylesine bir argüman çizgisi, yaşanılan dönem daha iyi anlayabiliriz. Öyle görünüyor ki bugü- için ampirik yöntemden daha üstün sayılmak- nün bilimsel fikirlerin ilk atalarını araştırmak taydı; ampirik yani tümevarımsal yöntem de bi- gibi nafile uğraşları bir kenara bırakırsak tıp linmez değildi. Nitekim İbn-i Heysem ampirik tarihi çok daha zengin ve büyüleyici olacaktır. yöntemi iki yüzyıl önce kullanmıştı. Kaynaklar Fakat İbnü’n-Nefîs ve kan dolaşımı hakkın- 1. Hartley LP The Go-Between. Harmondsworth: Ha- daki tartışmalar çok geçmeden epey milliyetçi ve kültürcü imalara yerini bırakmıştır. Çok sa- milton, 1953. yıda yayın Mısır’daki Suriyeli akademisyenin 2. Ragab A. The Medieval Islamic Hospital. Medicine, aslında dolaşımı ortaya çıkardığını ve kendisi- nin bu önceliğinin elinden alındığını ve hatta Religion, and Charity. Cambridge: CUP, 2015. kendisinin insan üzerinde teşrih gerçekleştirdi- 3. Fleck L. Genesis and Development of a Scientific ğini ispatlamaya çalışmıştır. [Görsel 2]. Açıkça yasaklanmış olmamasına rağmen, teşrihin ger- Fact. Chicago UP [aslı Almanca 1935], 1979. çekleştirildiğine dair açık bir kanıt yoktur. Bun- 4. Fancy N. Science and Religion in Mamluk Egypt: dan daha önemli olan noktaysa, modern öncesi dönemden kalan bilinen hiçbir belge bulunması Ibn al-Nafīs, Pulmonary Transit and Bodily Resur- teşrih işlemi gerektiren herhangi bir anatomik rection. London: Routledge, 2013. bilgi içermez. 16. yüzyıla kadar neredeyse tek 5. Meyerhof M. “Ibn an-Nafis (XIIIth cent.) and his başına rakipsiz olan tıbbi modeli (hümoral pa- theory of the lesser circulation”. Isis 1935; 23: 100- toloji) göz önüne alırsak anatomik detaylara 120. ilişkin görece düşük ilgi çok da şaşırtıcı değildir. 6. Goldstone L.& N Out of the Flames. New York: Bro- Bu yüzden anatomik resimler oldukça nadirdir, adway, 2003. elimize geçenler de doğal değil şematik tarzda 7. Savage-Smith E. ‘Attitudes Toward Dissection in çizilmişlerdir. [Görsel 3] Çünkü açıkçası bu re- Medieval Islam’. Journal of the History of Medicine simler, hümoral patolojide marjinal bir disiplin and Allied Sciences 1995; 50: 67-110. olarak görülen ve uygulaması etkin anestetik- 8. Brömer R. “The Nature of the Soul and the Passage of Blood Through the Lungs. Galen, Ibn al-Nafīs, Servetus, İtaki, ‘Attār.” In: Horstmanshoff M., King H., Zittel C. (Eds.) Blood, Sweat and Tears. Leiden: Brill,2012: 339-326. hayatsağlık 57

Tıbbi Bitkilerin Yeri: Eczane Ayşegül Köroğlu Giriş tirilmesine kadar geçen aşamaları, İyi İmalat Sentetik/Kimyasal ilaçlarla birlikte iki te- Yöntemleri (GMP) uygulamalarıyla tamamla- mel ilaç kaynağından birisi olan tıbbi bitkiler, malıdır. Standardizasyon temel koşuldur. Tıbbi çağlar boyu kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi bi- çay, standardize ekstre, ilaç etkin ve yardımcı rikimleriyle ve yapılan bilimsel araştırmaların maddesi olarak kullanılacak olan bitkisel ham- olumlu sonuçlar vermesi nedeniyle günümüz- maddelerin üretiminden kullanımına kadar de de büyük bir öneme sahiptir. Dünya Sağlık olan sürecin standardizasyonu için yönetmelik Örgütü bitkisel ilacı ‘bitkisel drogları veya ka- ve monograflar yayınlanmaya başlanmıştır. Bu rışımlarını olduğu gibi ya da bitki karışımları nedenle, bitkisel ilaçların da kimyasal ilaçlar halinde etkili kısım olarak taşıyan bitmiş ve eti- gibi güvenli, etkili ve standartlara uygun şekil- ketlenmiş tıbbi ürünler veya müstahzarlardır’ de insan sağlığının hizmetine sunulmak üzere, diye tanımlamaktadır. Hastalıkları iyileştirmek, etkin ve yardımcı maddeler ile bitmiş ürünle- şiddetini hafifletmek veya hastalıklardan ko- rin ulusal, uluslararası farmakopelere ve kabul runmak amacıyla kullanılırlar. Bir maddeyi ilaç görmüş yayınlara uygunluğu belgelenmelidir. olarak değerlendirebilmek için o maddenin uy- İkinci önemli koşul ise bu ürünlerin eczane- gun dozunun belirlenmesi ve uygun farmasötik lerde eczacılar eliyle satılmasıdır. Burada bizim formülasyonun hazırlanması gerekir. Aynı şart için önemli olan bazı kavramları ele alıp onlar tıbbi bitkiler için de geçerlidir. Bitki veya bitki- hakkında bilgilerimizi tazelememizde fayda var. sel ekstreler de etkili, güvenli, stabilitesi yüksek ve kullanımı kolay ilaç formülasyonları şeklinde 6 Ekim 2010 tarih ve 27721 sayılı Resmî Ga- halka sunulmalıdır.1 Bunun için de standardi- zete de yayımlanan “Geleneksel Bitkisel Tıbbi zasyon, öncelikle bitkinin botanik tanımından Ürünler Yönetmeliği” ile 12 Nisan 2014 tarih ve başlar. Eğer mümkünse tıbbi bitkinin kültü- 28970 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ‘ecza- rü yapılmalıdır. Kontrol altında etkin madde cılar ve eczaneler hakkında yönetmelik’de veri- içeriği belirlenmeli, standartlara uygun hasat, len tanımlarda; kurutma, ambalajlama ve son ürün haline ge- Eczacı: Eczacılık Fakültesi veya Eczacılık Mektebi’nden mezun olmuş ya da Kanuna göre 58 hayatsağlık

yabancı okullardaki eğitiminin yeterliliğini is- Bu tanımlara göre bitkisel drog bitkisel pat ve tescil ettirmiş, eczacılık faaliyetlerini yü- ilaç hammaddesi, bitkisel tıbbi ürün ise teda- rütmeye yetkili sağlık meslek mensubu olarak vi değeri olan bitki, bitki karışımları veya özel tanımlanmıştır. Bu meslek grubunun görev ve bir işlemle (ekstraksiyon, distilasyon vb.) elde yetkileri ise ‘hastalıkların teşhis ve tedavisi ile edilmiş etkin madde veya maddeler üzerinden hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve standardizasyonu sağlanmış farmasötik formü- sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinin elde lasyonlardır. Yani drog bir hammaddeyi tıbbi edilmesini ve bu hammaddelerden değişik far- ürün ise bir müstahzarı tanımlamaktadır, dola- masötik tipte ilaçların hazırlanmasını ve hasta- yısıyla insan sağlığını korumak ya da yeniden ya sunulmasını sağlar’ şeklinde belirtilmiştir.2 kazanmak amacıyla tüketilen veya tüketilecek olan bitkisel ürünlerin de kalite, güvenlik ve Eczacılık: Hastalıkların teşhis ve tedavisi ile etkinliğinin sağlanması, kullanımı kolay, dozu hastalıklardan korunmada kullanılan tabii ve ayarlanmış uygun bir farmasötik şekilde halka sentetik kaynaklı ilaç hammaddelerinden de- sunulması gerekir. Bu tekrarlanabilir etkinin ğişik farmasötik tipte ilaçların hazırlanması ve sağlanabilmesi açısından önemlidir. Bu nedenle hastaya sunulması; ilacın analizlerinin yapılma- ilaç üretimi için vazgeçilmez olan ilaç kalitesi, sı, farmakolojik etkisinin devamlılığı, emniyeti, emniyeti ve etkinliğinin sağlanmasında her ül- etkililiği ve maliyeti bakımından gözetimi; ilaç- kenin kendi sağlık otoriteleri tarafından üreti- la ilgili standardizasyon ve kalite güvenliğinin min kalite standartlarına göre kontrol edilme- sağlanması ve ilaç kullanımına bağlı sorunlar sini sağlayan İyi İmalat Uygulamaları (GMP), hakkında hastaların bilgilendirilmesi ve çıkan bitkisel tıbbi ürünler için de geçerli olmalıdır. sorunların bildiriminin yapılmasına ilişkin fa- Standart bir bitkisel tıbbi ürünün kullanıma aliyetleri yürüten sağlık hizmetini tanımlamak- hazır, ambalajlanmış ve etiketlenmiş son ürün tadır. 2 haline gelene kadar geçireceği sürecin her aşa- masında çok iyi kontrol edilmesi gerekir. Bu Bitkisel drog: Kullanılan tıbbi bitkilerin bi- kontrol süreci tıbbi amaçla kullanılacak olan nominal sisteme göre verilmiş botanik adı, cins, bitkinin doğru bilimsel adının belirlenmesi ile tür, varyete, otörü ve kullanılan bitki kısmının başlar. Hammaddeyi oluşturan doğru droğun bilimsel adı ile beraber verilmek üzere işlem elde edilmesi ve standardizasyonu ile devam görmemiş hâlde çoğunlukla kurutulmuş, bazen eder. Yani standart bir tıbbi bitkisel ürün elde taze, bütün, parçalanmış veya kesilmiş bitkileri edebilmek için standart bitkisel drog/droglar veya bitki parçalarını, algleri, mantarları, liken- kullanılması gerekir.4,5,6 leri ve özel bir işleme tabi tutulmamış bazı ek- sudatlarıdır.3 Tıbbi bitki standartları Droglar, doğada yetişen yabani bitkilerden Geleneksel bitkisel tıbbi ürün: Bileşimin- ya da kültür bitkilerinden elde edilirler.7 CITES de yer alan tıbbi bitkilerin başvuru tarihinden raporlarına göre doğadan toplanan yabani bit- önce Türkiye’de veya Avrupa Birliği üye ülkele- kiler aşırı söküm nedeniyle tehlike altındadır. rinde en az on beş yıldır, diğer ülkelerde ise otuz Üretimi mümkün olan drog veren bitkilerin ka- yıldır kullanılmakta olduğu bibliyografik olarak lite güvenliğini sağlamak için kültür doğru bir kanıtlanmış; terkip ve kullanım amaçları itiba- tercihtir.8Alıcı ülkelerin gelişi güzel ürün yeri- rıyla, hekimin teşhis için denetimi ya da reçe- ne belirli şekil ve standartlarda drog istemeleri, tesi ya da tedavi takibi olmaksızın kullanılması diğer ihracatçı ülkeler ile rekabet edebilmeleri tasarlanmış ve amaçlanmış olan, geleneksel ve ihracat miktarını arttırmak açısından çok tıbbi ürünlere uygun özel endikasyonları bulu- önemlidir.9 Tıbbi bitkilerin standartlaştırılması nan, sadece spesifik olarak belirlenmiş doz ve ekonomik bir etken olduğu gibi tüketici açısın- pozolojiye uygun özel uygulamaları olan, oral, dan da güvenilirliğin sağlanması bakımından haricen uygulanan veya inhalasyon yoluyla kul- lanılan müstahzarlardır.3 hayatsağlık 59

çok önemli bir etkendir. yılında yayımlanan FFD Monografları isimli Avrupa Birliği tıbbi ve kokulu bitkilerin eserde 41 tıbbi bitkinin monografı yer almıştır. Bu eser 88 tıbbi bitki monografı ile 2011 yılında yetiştirilmesi için tohum seçiminden başlayıp genişletilerek ikinci kez yayımlanmıştır. 2016 çoğalma, kültüre alma, toplama, ön işlemler, yılı içinde tamamlanması amaçlanan üçüncü paketleme, saklama ve nakliye, insan faktörü, baskısı ise ülkemiz ve dünyada güncelliğini ko- belgeleme, eğitim ve kalite güvencesine kadar ruyan ve daha önceki basımlarda yer almayan giden süreç için ‘tıbbi ve kokulu bitkilerin ye- yeni 100 civarında bitki monografı ile yayım- tiştirilmesi için iyi ziraat uygulamaları’ (Guide- lanacaktır. Monograf sayısındaki bu artış da günümüzde bitkilerin bilimsel veriler eşliğinde lines for Good Agricultural Practice of Medicinal tedavi edici değerlerinin anlaşılmasıyla birlikte and Aromatic Plants) adlı yönetmeliği yayımla- en büyük ilaç kaynağımız ve ilaç modellerimiz mıştır.8,10 olduğunu göstermektedir. A B Avrupa Farmakopesi ve WHO tıbbi bitkiler için genel analiz yöntemlerini ayrıntılı bir şe- Şekil 1. A. Melissa officinalis yaprağı; B. Lippia citriodora yaprakları. kilde vermektedir.13,7 Farmakopeler eczacılığın yasa kitabıdır ve içerdiği standartlar ve analiz Avrupa Birliği İlaç Değerlendirme Ajansı yöntemleri ile referans oluşturmaktadır. Tıbbi (EMA) tarafından bitkisel drog ve bitkisel drog bitkiler için hazırlanan farmakope monografları preparatlarının kontrolü ve ürün kalitesi ile il- öncelikle botanik tayin ile başlar. Makroskobik gili kılavuzlar 2005-2006 yıllarında yayınlan- ve mikroskobik analiz bitki tayininde en önemli mıştır. Avrupa Farmakopesi (EP), Dünya Sağlık aşamayı oluşturur. WHO (1999; 2002), ESCOP Örgütü (WHO), Avrupa Bilimsel Fitoterapi Ko- (2003), PDR (2000), Komisyon E (1998) ve FFD operatifi (ESCOP), Almanya’da Alman Federal (2007 ve 2011) monografları, bitkinin botanik Sağlık Ajansı tarafından kurulan ‘Komisyon E’ özellikleri, kaynağı, kimyasal çalışmalar, genel adlı Uzmanlar Komitesi gibi kuruluşlar dünya kullanımı, farmakolojik çalışmalar, klinik çalış- piyasasında bulunan bitkisel droglara ilişkin ay- malar, yan etkileri, dikkat gerektiren durumlar rıntılı monograflar hazırlamışlardır. Bu monog- gibi ayrıntılı bilimsel verileri içermekte ve ko- rafların hazırlanması ve güncellenmesi insan nuda bilgi sahibi olmak isteyen uzmanların kul- sağlığında kullanılan bitkisel drogların belli bir lanımına sunmaktadır.14 standarda sahip olmasını amaçlamaktadır. Bi- zim de yer aldığımız ve AB ülkeleri dâhil 27 üye Bitki teşhisinin önemi ülke tarafından kabul edilmiş olan Avrupa Far- Tıbbi bitkiler için standardizasyonun ilk adı- makopesi’nin 1980 yılı 1. baskısında 57; 2008 mı doğru bitki tanımı ile başlar. Bunun için tıb- yılı 6. baskısında 229; 7. baskısında 141’i bitkisel bi amaçla kullanılacak bitkinin Latince bilimsel drog olmak üzere bitkilerden elde edilen top- isminin kesin olarak belirlenmesi gerekir. Bit- lam 235; 2014 yılında güncellenen 8. Basımında kiler ‘Uluslararası Botanik Adlandırma Kodu’ ise 250’den fazla bitki kökenli ürün monografı (International Code of Botanical Nomenculatu- yer almaktadır.11, 12,6 Ülkemizde Farmakognozi re) tarafından belirlenen bilimsel isimlendir- ve Fitoterapi Derneği tarafından ilk defa 2007 me kurallarına göre Latince dil kurallarına ve ikili adlandırma (binominal) sistemine göre isimlendirilirler. Bu isimlendirme şekli dünya- nın her yerinde kesinliği sağlaması açısından önemlidir. Halk arasında kullanılan yerli adlar kesinlikten çok uzaktır ve her yörede farklı bit- kiler aynı yerel isimlerle tanınabilirler. Örneğin ‘çitlembik’ adı hem Celtis australis L.’e (Karade- 60 hayatsağlık

niz Bölgesinde) hem de Pistacia terebinthus L.’a rak görülen bir durumdur. Halk arasında kulla- (Akdeniz ve Ege Bölgelerinde) verilir.15,16 Bu da nılan yerli adlar kesinlikten çok uzaktır ve her karışıklığa neden olduğu için istenilen bir du- yörede farklı bitkiler aynı yerel isimlerle tanına- rum değildir. bilirler. Örneğin ‘papatya’ adı, aynı familyadan ama farklı cinsten farklı türlere verilen yerel bir Konu insan sağlığı olduğu için tıbbi bitkiler- isimdir. Bu cins ve türlerin bazıları Chamaeme- de bu konu çok daha büyük önem taşımaktadır. lum nobile (L.) All. (= Anthemis nobilis L.), Ta- Yerel isimler ile toplanan bitkilerin yanlış olma nacetum parthenium (L.) Sch. Bip., Tripleuros- olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle her zaman permum callosum (Boiss. & Heldr.) E. Hossain, Latince bilimsel isimler kullanılması gerekir. Matricaria recutita L. (= Matricaria chamomilla Bunun bir örneği 1990’larda Belçika’da bir za- L.)’dır. Ancak bütün bu türler içerisinde tıbbi yıflama kliniğinde zayıflatıcı olarak hastalara olan ve bizim “tıbbi papatya” olarak tanıdığımız verilen Çin kökenli ilaçlar ile yaşanmıştır. Yak- tür Matricaria recutita’dır. Yerel isimle bitkiyi laşık 2000 hasta çeşitli rahatsızlıklarla hastane- tanımak karışıklığa neden olduğu için istenilen lere başvurmuş hatta bazılarına böbrek nakli bir durum değildir. yapılması gerekmiştir.17 Bunun nedeni, Çin’de zayıflatıcı olarak kullanılan Stephania tetrand- Bu konu ile ilgili yaptığımız çeşitli çalışma ra S. Moore (han fangji) (Menispermaceae) ile sonuçlarını burada vermek istiyorum. Ceviz zehirli Aristolochia fangchi Y. C. Wu ex L. D. yaprağı adıyla piyasada arayıp satın aldığımız Chow & S. M. Hwang (guang fangji) (Aristoloc- ürünleri incelediğimiz zaman ceviz yaprağı ye- hiaceae) türünün yerel adlarının aynı olmasıdır. rine yenidünya (Eriobotrya japonica (Thunb.) Bitkiler uzman kişilerce toplanmadığı için bu Lindl.) (Rosaceae) ya da ökaliptus (Eucalyptus sonuç kaçınılmaz olmuştur.18 camaldulensis Dehnh.) (Myrtaceae) yaprakla- rının satıldığını belirledik. Her iki bitkinin de Botanik teşhis için ilginç bir durum ‘Şev- zararsız olması teselli kaynağıdır.20 Yine melisa keti bostan’ adıyla bilinen ve Türkiye’ye özgü veya oğulotu adıyla aldığımız drogların ya kese ruhsatlı bir bitkisel ilaç olan ‘Lityazol Cemil’in kâğıdında ya da plastik kutularda ambalajlan- üretilmesinde kullanılan Scolymus hispanicus L. dığını ve etiketlerinde Melisa (oğulotu) Melissa bitkisinde yaşanmıştır. Drog veren bitki Türkçe officinalis L. veya Melisaotu (limonotu) Melissa isimle tanınmış, Latince bilimsel ismi verilir- officinalis L. bilgisinin olduğunu belirledik. Bu ken Cnicus benedictus L. ve Carduus marianus örneklerin çok az bir kısmı mide barsak sistemi L. gibi değişik bitkilerin isimleri kullanılmıştır. hastalıklarında karminatif ve spazmolitik olarak Şevketi bostan adıyla tanınan bitki üzerinde ya- ayrıca gerginlik, huzursuzluk ve uyku sorunla- pılan bazı çalışmaların herbaryum örneği olma- rında sedatif etkisi nedeniyle kullanılan Melissa dığı için hangi tür üzerinde gerçekleştirildiğini officinalis (Lamiaceae, Labiatae) bitkisine aittir. belirlemek de mümkün olmamıştır.19 Büyük bir çoğunluğu etiketinde Melissa offici- nalis latince adı yazmış olsa bile bu bitki değil, Aynı bitkiden konuşulup yazıldığının sap- vatanı Şili olan ve ülkemizde de sıcak yörelerde tanması, öncelikle bitkinin doğru isimle tanın- süs bitkisi olarak yetiştirilen Aloysia citriodo- ması ile gerçekleşir. Bu nedenle toplanan ya da ra Palau [syn. Aloysia triphylla (L’Her.) Kunt- yetiştirilen bitkinin öncelikle doğru bitki olup ze; Verbena triphylla L’Her.; Lippia citriodora olmadığı saptanmalıdır. Doğru bitki, sağlığın Kunth.] (Verbenaceae)’dan elde edilen yaprak- sürdürülmesi ya da devamının sağlanması için lardır [Şekil 1]. Bu bitkinin yaprakları zararsız ilk ve öncelikli adımdır. bir drogdur, stomaşik etkilidir ve halk arasın- da şeker hastalığına karşı kullanılmaktadır. Bu Doğru drog doğru bitkiden elde edilendir özellikleriyle A. citriodora bitkisinden elde edi- Doğada yetişen türlerin toplanıp kurutul- len yapraklar, her ne kadar aynı yerel ve bilimsel ması durumunda doğru bitkinin toplanıp top- lanmadığı yukarıda da vurgulandığı gibi önemli bir sorundur. Yanlış bitkinin toplanması sık ola- hayatsağlık 61

Şekil 2. Kötü saklama koşullarının sinameki yaprakları üzerindeki etkisi. 27 isimle satışa sunulmuş olsa da Melissa officinalis mek içindir. Ancak ökse otu başlıca lektinler ya- bitkisinden beklenen tıbbi özelliklere sahip de- nında viskotoksinler içermektedir ve aktarlarda ğildir.21 Çeşitli illerden huş ağacı yaprağı adıyla satılıp, kaynatılıp içilmesi yani kullanılması son aldığımız drogların aslında Avrupa Farmako- derece tehlikeli olan bir drogdur.25 pesi’nde belirtilen Betula pendula Roth. veya B. pubescens Ehrh. bitkisinin yaprakları olmadığı, Bu örnekleri daha da arttırmak mümkün- büyük çoğunluğunun Carpinus (gürgen) cinsi- dür. Bu çalışmalar ve elde edilen bulgular, ülke- ne ait yapraklar olduğu tespit edilmiştir. Yaptı- miz piyasasında bulunana birçok bitkisel drog ğımız kaynak taramasında ülkemizde Carpinus ve bitkisel tıbbi ürün üzerinde yeterli kalite cinsi bitkilerinin tıbbi amaçla kullanıldığına kontrollerinin yapılmadığını göstermektedir. dair bir veriye rastlanmamıştır. İdrara arttırı- Bu durumun başlıca nedeni, drogların genel- cı ve romatizma ağrıları için kullanılan Betula likle doğal bitkilerden elde edilmesi ve bu bit- pendula yapraklarından beklenen bu tıbbi etki- kilerin eğitimsiz kişiler tarafından toplanması lerin Carpinus sp.’den elde edilip piyasaya sunu- ve yine çoğunlukla eğitimsiz kişiler tarafından lan yapraklardan görülmesi mümkün değildir.22 satışa sunulmasıdır. Ayrıca tıbbi bitki eğitimini Avrupa Farmakopesi’nde Mentha x piperita L., almış olan eczacıların konuya uzak durmaları nane adıyla tanıdığımız droğun elde edildiği ve istedikleri nitelikte drog bulamamaları yine tıbbi bitkidir. Nane yaprakları ülkemizde kuv- önemli bir sorundur. Bu yüzden de ihtiyaçlar vet verici, mide bulantılarını kesici, gaz söktü- istenilen oranda karşılanamamaktadır. Drog pi- rücü, hazmettirici, safra söktürücü ve gıdalarda yasasının istediği kalite ve miktarda drog ancak tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Demirez ve tıbbi bitki yetiştirmekle mümkündür. Dolayı- arkadaşlarının yaptıkları çalışmada ülkemizde sıyla tıbbi amaçla kullanılacak en doğru bitkiler, nane adıyla piyasada bulunan bitki örnekleri- denetim altında kültürü yapılan ve belli aşama- nin çoğunluğunun offisinal tür olan Mentha x lardan geçtikten sonra (etkin madde içeriği, ha- piperita yerine daha çok kültürü yapılan M. sua- sat, kurutma, ambalajlama vb.) halka ulaştırılan veolens Ehrh. (syn. M. rotundifolia (L.) Hudson) bitkilerdir. türünden elde edilen yapraklar olduğu belirlen- miştir.23 Ancak, bazı durumlarda zehirli bitkiler Toplama, kurutma ve saklamanın drog bile bilinçsiz kişilerce toplanıp satılabilmekte- dir. Zeytin yaprakları üzerinde yaptığımız çalış- elde edilmesindeki önemi malar sırasında, zeytin yapraklarının ökse otu Bitki toplama işlemi elle veya küçük aletler (Viscum album L.) yapraklarıyla birlikte katış- tırılarak satıldığını tespit ettik.24 Bu katıştırma kullanılarak deneyimli veya deneyimsiz işçiler muhtemelen tansiyon düşürücü etkiyi destekle- tarafından yapılabilir. Doğru bitkinin toplan- ması kadar droğun toplandığı zaman da çok önemlidir. Çünkü bitkinin içerdiği etken mad- de miktarı ve türü, yılın her günü aynı değildir. Drog hazırlamasında kullanılacak bitkiler ge- 62 hayatsağlık

nellikle yılın belli zamanlarında ve özel şartlar ham drog olarak doğrudan veya farmasötik altında toplanmalıdır. Bitki sekonder metabo- formda ekstre veya etkin madde hazırlamak litlerinin üretimi önemli olduğu için drogların için kullanılabilir. toplanmasında dikkat edilmesi gereken husus- lar vardır. 8 Analiz laboratuvarları Bitkisel ilaçların farmasötik analiz ve biyo- Drogların etkin madde içeriklerinin koru- lojik testlerle kalite kontrolü, İyi Laboratuvar nabilmesi için 30-50 oC arasında nispeten dü- Uygulaması (GLP) belgesi olan ilaç analiz la- şük kurutma sıcaklıkları tavsiye edilir ancak bu boratuvarlarında yapılmalıdır. Ancak böyle bir takdirde kurutma süresi uzayacaktır.26 Çeşitli laboratuvarın vereceği rapor bitkisel bir ilacın tıbbi bitkiler üzerinde yapılan çalışmalar opti- Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat başvurusunda mum kurutma sıcaklıklarının her bitki ve bitki kullanılabilir. 29 Dünya genelinde bitkisel tıbbi organı için farklı olduğunu göstermiştir. 8,26 Ge- ürünlerin ruhsatlandırılmasında farklı kriterler nel olarak, yaprak, herba ve çiçeklerin 20-40 oC ve kurallar uygulanmaktadır.6 Ülkemizde bitki- arasında; kabuk ve köklerin ise 30-65 oC arasın- sel tıbbi ürünler ‘geleneksel bitkisel ürün’ kap- da kurutulması önerilmektedir. 8 Drog kalitesi samında Sağlık Bakanlığı, İlaç ve Tıbbi Cihaz ve bu sırada harcanan enerji tasarrufu, kurutma Kurumu tarafından ruhsatlandırılmaktadır. sisteminin belirlenmesi açısından önemli bir Bitkisel ürünlerdeki en büyük sorun ruhsat- konudur. Bu nedenle kurutma sırasında kulla- sız üretimdir. Ruhsatsız ürünlerde kasıtlı veya nılacak yöntem ya da yöntemlerin ekonomik rastlantısal olarak yasaklanmış ya da kullanı- parametrelerinin belirlenmesinin de hasat son- mı sınırlı olan bitkisel veya kimyasal ürünler- rasında droğun kalitesi ve fiyatı üzerinde doğ- le tağşişat; toksik bileşiklerle kontaminasyon rudan etkisinin olduğu unutulmamalıdır.26 veya etiketteki bilgiler ile içeriğin farklı olması söz konusu olmaktadır.29 Hacettepe Üniversite- Nem, ısı, ışık ve oksijen droğun bozulmasını si Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim kolaylaştıran birincil etkenlerdir. Bunların var- Dalı’nda sinameki ve ginkgo preparatları çalı- lığında canlı organizmalar droğu, azot kaynağı şılmıştır. Her iki bitki ekstresini içeren ürün- olarak kullanır ve hızla çoğalmaya başlar. Dro- lerin kromatografik parmakizi yöntemi ile in- gun fiziksel ve kimyasal bozulması çoğu zaman celenmesi sonucunda sinameki ekstresi içeren iyi saklanmamasından kaynaklanır. Droglarda bazı ürünlerde sennozit B’ye rastlanırken bir bozulma ya canlı faktörler veya fiziksel ya da kısmında bu etkin madde tespit edilememiştir. kimyasal faktörlerle olur. 8 Mikrobik bulaşma- Ginkgo preparatlarında ise bazı ürünlere aynı dan ve kimyasal bozunmadan kaçınmak için aglikonu veren bir glikozitin ilave edildiği tes- tıbbi bitki örnekleri özel şartlar altında sak- pit edilmiştir.30 Piyasada satılan ökaliptus uçu- lanmalıdır. Saklama sıcaklığı olarak genellikle cu yağının incelenmesi sonucunda, ofisinal tür buzdolabında 0-6 oC, soğukta 6-15 oC, oda sı- olan Eucalyptus globulus Labill. yerine E. camal- caklığında 15-25 oC veya bazen 30 oC tanımları dulensis Dehnh.’ten elde edildiğini ve bir sabit kullanılmaktadır.13 yağ ile katıştırıldığı tespit edilmiştir.31 Ginkgo Bu şekilde elde edilmiş olan tıbbi bitkiler Şekil 3. Piyasadan satın alıp incelediğimiz çeşitli droglarda rastladığımız organik bulaşmalar. 24 hayatsağlık 63

Şekil 4. Hatmi adıyla satılan drog örneklerinde larvalar. 28 venilir ve etkili ilaç niteliğine sahip olması için sadece üretim sırasında değil saklama ve kul- yaprağı (Ginkgo leaf) içeren bitki çayları üze- lanma sürecinde de ürünün takibi ve kontrolü rinde yaptığımız morfolojik çalışmalarda ticari gereklidir. Bunun için İyi Laboratuvar Uygula- paket çay numunelerinde taş parçalarının var- ması (GMP) klavuzları yanında iyi laboratuvar lığı tespit edilmiştir. Ginkgo yapraklarının çay uygulamalarına da ihtiyaç vardır. GMP bir ka- halinde piyasaya sunulması önerilen etkin mad- lite sistemidir ve klinik olmayan sağlık ve çev- de miktarını taşıması ve bu etkin maddenin re güvenliği ile ilgili çalışmaların planlandığı, suda çözünürlüğünün sınırlı olması nedeniyle uygulandığı, izlendiği, kayıt ve rapor edildiği, farmakolojik bir değere sahip değildir, ayrıca arşivlendiği, laboratuvarların çalışma şartları- çay örnekleri içinde rastladığımız taş parçaları- nı açıklar. Deney ve kalibrasyon sonuçlarının nı hiçbir standardizasyonla açıklamak mümkün uluslararası kabul edilmesi; ancak laboratuvar- değildir.32 (Şekil 5) lar bu standarda uygunsa ve bu standartları kul- lanarak başka ülkelerdeki eşdeğer kuruluşlarla Burada güzel bir örnek cinsel fonksiyonları karşılıklı tanınma sözleşmesi yapan akreditas- arttırmak için gıda desteği olarak piyasaya su- yon kuruluşları tarafından akredite edilmişse nulmak üzere Tarım Bakanlığı’ndan ruhsat ala- mümkün olur. Bitkisel ilaç analiz laboratuvar- bilmek üzere analiz belgesine ihtiyaç duyan bir larında yapılacak testler: başlangıç maddesinin firmanın, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakül- kontrolü; bitmiş ürün kontrolü; stabilite ve am- tesi Merkez Laboratuvarı II’ye başvurması ile balaj kontrolleridir 29,5,6 ortaya çıkan durumdur. Ürünün tamamen bit- kisel olduğu hiçbir sentetik kimyasal içermediği Tıbbi bitkiler ve ülkemizdeki durum bildirilmiştir. Ancak 20’nin üzerinde sildenafil Doğanın gözlemlenmesi ve deneme-yanıl- türevinin bitkisel afrodiziyaklar içinde yer aldı- ma yolu ile edinilmiş olan bitkilerin sağlıkta ğına dair dünya genelinde yapılmış çalışmalar kullanılma bilgisi, zaman içerisinde önceleri vardır. Birçok çalışmada bu türevlerin güvenlik kulaktan kulağa daha sonra ise yazılı kaynak- ve toksisite profilleri belli olmadığı için hasta larla günümüze kadar ulaşmıştır. Dünya Sağlık sağlığını tehlikeye düşürdüğü bildirilmiştir. Bu Örgütü’nün 2011 verilerine göre; dünya nüfu- yüzden bu tip bitkisel preparatların sentetik fos- sunun % 70-95’i sağlık sorunlarını ilk etapta fodiesterraz-5 inhibitörleri (örn. sildenafil) içe- bitkisel droglar ile gidermeye çalışmaktadır. rip içermediği çok önemlidir. Bu bilgiler de dik- Endüstrileşmiş ülkelerde, son yıllarda tıbbi kate alınarak yapılan analiz çalışmasında, daha bitki araştırmalarında büyük bir artış görül- önce bilinmeyen bir sildenafil türevinin (dime- mektedir. Günümüzde tıbbi bitkiler piyasasının tilasetildenafil) analiz için getirilen bu bitkisel yıllık yaklaşık 80 milyar dolar olduğu tahmin karışım içerisinde yer aldığı tespit edilmiştir.33 edilmektedir.34 Bu değer bitkilerin, ilaç araştır- ma-geliştirme çalışmalarında büyük bir kaynak Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bitkisel tıbbi ürünlerde kullanılan başlangıç materyalinin doğru olması yanında kaliteli, gü- 64 hayatsağlık

oluşturduklarını bir kez daha vurgulamaktadır. ders müfredatına yer alan ‘Fitoterapi’ zorunlu Atropin (Atropa belladonna L.), vinkristin, ders olarak okutulmaktadır. vinblastin (Catharathus roseus (L.) G. Don), T. C. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Ge- forskolin (Coleus forskohlii Briq.), helenalin nel Müdürlüğü’nün çalışmaları sonucunda, 24 (Arnica montana L.) ve taksol (Taxus brevifo- Temmuz 2003 tarihli ve 25178 Mükerrer sayı- lia Nut.) gibi pek çok bitkisel kökenli ilaç, tıpta lı Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Avrupa Birliği yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.8 Ancak, Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye eskiden beri kullanılan ve etkin maddesi kesin Ulusal Programı”nda uyumlaştırılması öngörü- olarak tanımlanmış olan digoksin (Digitalis la- len Beşeri tıbbi ürünlerle ilgili 06 Kasım 2001 nata Ehrh.), kolşisin (Colchicum autumnale L.), tarih ve 2001/83/EC sayılı Avrupa Parlamen- morfin (Papaver somniferum L.) ve etkisi tek bir tosu ve Konsey Direktifi ve 2004/24/EC sayılı maddeye bağlı olmayan ancak belli etkin mad- düzenleme’ uyarınca ‘Geleneksel Bitkisel Tıb- de veya etkin madde grupları üzerinden stan- bi Ürünler Yönetmeliği’ hazırlanmasına ihtiyaç dardize edilen Cimicifuga racemosa (L.) Nutt. duyulmuştur. Bu Yönetmelik; 14/5/1928 tarihli (izoflavonoitler), Ginkgo biloba L. (ginkgo gli- ve 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar kozitleri), Hypericum perforatum L. (hiperisin) Kanununa, 7/5/1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık ve Valeriana officinalis L. (valepotriyatlar) gibi Hizmetleri Temel Kanunun 3/k maddesine ve ekstreler, birçok hastalığın tedavisinde tercih 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakan- edilmektedir. Almanya’da hekimlerin tıp eği- lığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun timleri sırasında ‘tıbbi bitkiler’ ve ‘fitoterapi’ Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddesine konularında dersler almaları, Alman ilaç piya- dayanılarak; Avrupa Birliği’nin beşeri ve tıbbi sasında bulunan yaklaşık 700 bitkisel ilacın Al- ürünler ile ilgili mevzuatına uyum sağlanması man hekimlerinin % 70’i tarafından reçetelen- amacıyla 2001/83/EC sayılı beşeri tıbbi ürün- dirilmesine neden olmuştur.1Son yıllarda artan ler hakkındaki direktifine ve 2004/24/EC sayılı doğaya dönüş izlerinin sonucundan ülkemiz de düzenlemeye paralel olarak hazırlanmıştır. Ge- etkilenmiş ve tıbbi bitkilere olan talep artmıştır. leneksel bitkisel tıbbi ürünleri kullanacak ki- Dolayısıyla hekimlerimiz de bu süreçten etki- şilerin sağlığı ve güvenliği düşünülerek, bu tip lenmiş ve tıp eğitimleri sırasında tıbbi bitkiler ve ürünlerin ruhsatlandırılması, etkinlik, güvenli- bitkisel ilaçlar konularında eğitim alma ihtiyacı lik ve kalitesi ile ilgili uyulması gerekli olan usul hissetmişlerdir. Bu amaçla Ankara Üniversitesi ve esasların belirlenmesi amaçlanmıştır. Hazır- Tıp Fakültesi ‘Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp’ ko- lanan yönetmelik 6 Ekim 2010 Çarşamba günü nulu seçmeli bir dersi ilk defa 2005-2006 Güz 27721 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanarak yarıyılında programına almıştır. Ayrıca Yedite- yürürlüğe girmiştir. pe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de 3. Dönem Şekil 5. Ambalajlanmış halde poşet içinde satılan bitki çayı ve içeriğindeki taş parçaları. 32 hayatsağlık 65

Neler yapmalıyız? Tüm dünyada hızla artan nüfus ve gelişen tek- Ülkemiz, gerek iklim gerekse toprak açısın- noloji, doğal kaynaklar ve dolayısıyla bitki tür- dan birçok bitkinin kültürünün yapılmasına leri üzerinde büyük bir baskının oluşmasına ne- çok elverişlidir. Ülkemiz florası, tıbbi bitki zen- den olmuştur. Bugün bitki örtüsünü tehdit eden ginliği bakımından büyük bir olanak sunmasına başlıca iki unsur, doğal yaşam ortamlarının karşılık doğal bitki örtüsünün korunması son tahribi ve bitki türlerinin ticari amaçlarla aşırı zamanlarda sık sık gündeme gelen ve gündem- miktarda toplanmasıdır. Dünyada bizden önce deki yerini uzun süre koruyacak bir konudur. var olan ve bitkisel doğal kaynaklardan bizden sonraki kuşakların da en az bizim kadar yarar- lanmaya hakları olduğunu akıldan çıkarmadan doğal bitki örtüsünün korunması önemli bir konudur. Türkiye’de mevcut ulusal ve uluslara- rası yasalarla bazı bitki türleri ve bunların doğal yaşam ortamları korunmaya çalışılmalıdır. Türkiye tarihsel süreç içerisinde olduğu gibi bugün de bitkisel drog elde edip kullanan ve ih- raç eden bir ülkedir, ancak henüz yeterli sevi- yede bu kaynağını kullandığını söylemek müm- kün değildir. Ülkemizin bu değerli potansiyelini etkili bir şekilde kullanmamız gereklidir. Bunun için üniversiteler ve kamu kurumları ortak ça- lışmalıdır. Ülkemizde tıbbi bitki potansiyeli- nin aktif kullanılabilmesi için, yurt içi ve yurt dışında ticareti yapılan doğal bitkilerin tam bir listesi, toplayıcı, aracı, ihraç eden firma ve ilgi- li devlet kurumlarıyla birlikte hazırlanmalıdır. Tam listesi hazırlanan bitki türlerinin envante- ri yapılmalı, bilimsel özellikleri saptanmalı ve bunların saklanıp, devamlı suretle yenilenebile- ceği bir veri tabanı oluşturulmalıdır. Ülkemizde iç piyasada kullanılan ve ihracatı yapılan tıbbi bitkiler ile birlikte gelecekte ihracat potansiyeli olan bitki türleri doğadan toplanırken sürdürü- lebilir kullanımları esas alınarak toplanmalı bu- nun için bitkileri ihraç eden firmalar, ilgili res- mi kuruluşlar bitki toplayıcılarını çeşitli eğitim seminerleri ile birlikte eğitilmelidir. Özellikle ekonomik değeri yüksek olan bitki türleri kül- türe alınmalıdır.35 Dünya’da özellikle son 20-30 yıl içinde tıbbi bitkilerin ekim alanları birçok ülkede önemli ölçüde artmıştır. Buna paralel olarak ülkemizde de her geçen gün tıbbi bitki yetiştiriciliği gelişme göstermektedir.36 Bunun sonucu olarak tıbbi bitki yetiştiriciliği yapan çiftçilerin bilgi ve tecrübelerinin artması ile ka- liteli ürün elde edilmesi sağlanmış olacaktır. 66 hayatsağlık

Sonuç vücudumuzun doğal işlevlerine destek sağlar- Yukarıda da vurgulandığı gibi, her aşamada lar. Ayrıca unutulmaması gereken konulardan uygulanan kontroller sonucunda standart bitki- birisi tıbbi bitkilerin de yan etkilerinin olabile- lerin ve drogların elde edilmesi ile tıbbi amaçla ceği ve zehirli etkilere sebep olabilecekleridir. kullanılacak bitki ister saf halde, ister karışım, Bu nedenle çok dikkatli kullanılmaları gerek- ister ekstre, isterse de ilaç hammaddesi olarak mektedir. kullanılsın, etken maddeler açısından önemli avantajlar sağlar. Bitkiden ilaca giden birlikte- Eczacılar, lisans eğitimleri sırasında ‘Farma- liğimizde, bitkilerin kendi oluşturdukları kim- sötik Botanik’ ve ‘Farmakognozi’ temel dersleri yasal madde veya maddelerden yarar bekledi- ile tabii olarak tanımlanan ve çoğunluğunu bit- ğimizi unutmamalıyız. Bitkiler ancak vücudu- kilerin oluşturduğu doğal kökenli tıbbi bitkileri muzun doğal işlevlerine destek sağlarlar. Bu konu alan zorunlu dersleri almaktadır. Bu temel kavramları göz ardı etmeden, tıbbi bitkiler için dersler yanında tıbbi bitki standardizasyonun- de kalite, güvenilirlik ve etkinlik çalışmalarının dan fitoterapi droglarına kadar çok geniş bir yapılması gerektiğini ve kullanımları sırasında yelpazede yer alan seçmeli olarak tercih ettikle- yan etkilerinin olacağını da unutmamalıyız. ri derslerle tıbbi bitkiler konusunda donanımlı Sağlığı devam ettirmek ve/veya yeniden ka- olarak mezun olmaktadır. Tıbbi bitki ve bitkisel zanmak için insanın varoluşundan günümüze tıbbi ürün kullanımı konusunda en donanımlı en çok başvurulan ve doğanın bir parçası olan meslek grubu olmaları nedeniyle eczacılar, hem bitkiler, sınırsız güce sahip değildir. Böyle bir hekimlerin hem de hastaların bitki kökenli tıbbi beklenti yükünü bu canlı grubu üzerine yükle- ürünlerin kullanımının yönlendirilmesinde ve mek de haksızlık olur. Evet doğanın bir parçası danışılmasında önemli yere sahiptirler. olan bitkiler, vücudun doğal olarak yapacağı işleve doğal yolla katkıda bulunurlar. Doğadaki İlk kanıtlarını Şanidar Mağarası Çiçek Gö- şifalı bitkiler iyi bir yardımcıdır, ancak onlardan mütü’ne dayandırdığımız ve sağlık bilimlerinin mucize beklemek haksızlık olur. Bitkiler ancak varoluşundan beri bizim olan tıbbi bitkilere sa- hip çıkmalıyız. Tıbbi bitkiler başka ellere bıra- kılmayacak kadar önemli ve hassas bir konudur. Bu nedenle bitki kökenli tıbbi ürünlerin halka sunulması, bitkiyi tanıyan, etkisini bilen ve bir ilaç olarak değerlendiren eczacılar tarafından yapılmalıdır. Kaynaklar 1. Karasu Ç, Kartal M, Orhan İ. Fitoterapiye güncel bir bakış. Popüler Sağlık, Sağlıklı Yaşam Dergisi 2008; 4: 22-25. 2. Resmi Gazete 2014. 3. Resmi Gazete 2010. 4. Başer KHC. Avrupa Farmakopesinin bitkisel drog- ları. Modern Fitofarmakoterapi ve Doğal Farmasö- tikler 2009; 1: 14-24. 5. Güvenç A. Türkiye’de kültürü yapılan tıbbi bitkile- rin bitkisel drog olarak değerlendirilmesi. İçinde: Kökdil G. (Ed.) 19. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı (BİHAT 2010). Mersin 27-30 Ekim 2010. Bildiri kitabı. Mersin: Mersin Üniversitesi Yayınla- rı No: 28, Eczacılık Fakültesi Yayınları No: 1, 2011: 151-179. 6. Kılıçarslan M. Bitkisel tıbbi ürünler ve iyi imalat hayatsağlık 67

uygulamaları (GMP). Hayatsağlık Sağlık ve Sosyal 17. Yeşilada E. Bitkiden fitofarmasötiğe çağdaş fitote- Bilimler Dergisi 2014; 12: 64-73. rapi. Fitomed Türkiye Bilimsel Fitoterapi Dergisi 7. European Pharmacopoeia [EP 2008]. Sixth Edition, 2007;. 2: 6-7. Published in accordance with the convention on the elaboration of a European Pharmacopoeia (Europe- 18. Debelle FD., Nortier JL., De Prez EG., Garbar CH., an Treaty series No. 50. Strasburg: European Direc- Vienne AR., Salmon IJ., Dechodt-Lanckman MM., torate for the Quality of Medicines & Health Care. Vanherweghem JL. Aristolohic acids induce chro- Council of Europe., 2008. nic renal failure with interstitial fibrosis in salt-dep- 8. Evans WC. Trease and Evans Pharmacognosy. leted rats. J.Am. Soc. Nephrol 2002; 13: 431-436. Edinburg: Saunders International Edition, 2008. 9. Arslan N. Bitkisel ilaç hammaddeleri ihracatımızın 19. Başer KHC. 60 yıllık bir Türk bitkisel ilacı: lityazol devamlılığı ve gelişmesi açısından tıbbi bitkilerin cemil. TAB Bülteni 1993; 7-8: 13-18. yetiştirilmesi ve kültüre alınmasının önemi. İçinde: Sezik E, Yeşilada E. (Ed.) V. Bitkisel İlaç Hammad- 20. Baldemir A., Güvenç A. Adana ve Ankara aktarla- deleri Toplantısı. Ankara, 15-17 Kasım 1984. Bildiri rında satılan ceviz yaprağı (Juglandis folium) üze- Kitabı, 1987: 96-99. rinde morfolojik ve anatomik çalışmalar. Ankara 10. Kuruüzüm AU. Bitkisel farmasötik ürünlerde Ecz. Fak. Der. 2007; 36(2): 105-121. GACP (iyi tarım ve toplama uygulamaları) ve GMP (iyi üretim uygulamaları). Modern Fitofarmakote- 21. Şaşkara C., Hürkul MM., Güvenç A. Aktarlarda sa- rapi ve Doğal Farmasötikler 2009; 1: 54-58. tılan Melissa officinalis L. (oğulotu, melisa) üzerin- 11. Başer KHC. Bitkisel ilaçların dünya ticareti. TEB de morfolojik ve anatomik çalışmalar. Ankara Ecz. Meslek İçi Eğitim Dergisi 2002; 3-4: 16-27. Fak. Der. 2010; 39(2): 123-143. 12. Başer KHC. Neden tıbbi bitki. Hayatsağlık Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi 2014; 12: 40-43. 22. Hürkul MM., İlhan M., Köroğlu A. Aktarlarda satı- 13. World Health Organization (WHO); Quality Cont- lan huş ağacı yaprağı (Betulae folium): Etnobotanik rol Methods for Medicinal Plant Materials. Geneva: veriler; morfolojik ve anatomik çalışmalar. Ankara World Health Organization, 2011. Ecz. Fak. Der. 2010; 39(4): 275-290. 14. World Health Organization (WHO); Monographs on Selected Medicinal Plants. Volume 1. Geneva: 23. Demirez M., Orhan N., Ergun F. Ankara aktarların- World Health Organization, 1999., World Health da nane adıyla satılan örnekler üzerinde çalışmalar. Organization (WHO; Monographs on Selected Spatula DD. 2014; 4(4): 223-231. Medicinal Plants. Volume 2. Geneva: World Health Organization, 2002., ESCOP Monographs. 2003. 24. Hürkul MM., Güvenç A. Çeşitli illerimizde aktar- The Scientific Foundation for Herbal Medicinal larda satılan zeytin yaprağı (Olive Leaf) üzerinde Products, Second Edition Thieme. 354-358, PDR morfolojik ve anatomik çalışmalar. Mersin Üniver- 2000. PDR for Herbal Medicines, 2nd ed., Mont- sitesi Sağlık Bilimleri Dergisi 2010; 3(3): 21-29. vale: Thomson Medical Economics, Commissi- on E. Commission E Monographs: The Complete 25. Meriçli F. Hasta ve hasta yakınlarının “son çare” German Commission E Monographs: Therapeutic umutları ve kanser’de bitkilerle tedavi. Fitomed Tür- Guide to Herbal Medicines, Blumenthal M., Busse kiye 2. Bilimsel Fitoterapi Dergisi 2008; 2: 6-8. WR (Eds.) American Botanical Council Austin TX: Lippincott Williams & Wilkins, 1998., FFD 26. Müller, J., Heindl A. Drying of medicinal plants. 2007, Demirezer Ö., Ersöz T., Saraçoğlu, İ., Şener Bogers, RJ., Craker, LE., Lange D. (eds.). Medicinal B. (Ed.) Tedavide Kullanılan Bitkiler FFD Monog- and Aromatic Plants, Netherlands: Springer, 2006 rafları, Ankara: MN Medikal & Nobel Tıp Kitabevi, 2011. Ankara. 27. Açıkgöz A. Sinameki’nin (Sennae folium) eczacılık 15. Baytop A. Botanikte adlandırma. Biyoloji Dergisi açısından önemi ve Ankara’da satışa sunulmuş olan 1977; 27: 113-132. sinameki preparatları hakkında bir çalışma. Dönem 16. Seçmen Ö., Gemici Y., Görk G., Bekât L., Leblebici Projesi, Danışman: Güvenç, A., Farmasötik Botanik E. Tohumlu Bitkiler Sistematiği. İzmir: Ege Üniver- Anabilim Dalı, 2010. sitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi No: 116., 1998. 28. Kaya GÖ., Küçükboyacı N., Ayaz F., Hürkul MM, Uzunhisarcıklı ME., Köroğlu A. Ankara ve Adana’da aktarlarda hatmi adı altında satılan drogların Avru- pa Farmakopesi’ne uygunluğunun değerlendirilme- si. Ankara Ecz. Fak. Derg. 2010; 39(4): 291-316. 29. Sakar K. Bitkisel ilaçların ruhsatlandırılmasında analiz laboratuarlarının önemi. Farmakognozi ve Fitoterapi Sempozyumu 2. “Bitkiden İlaca”. İstan- bul: 27-28 Mayıs 2005. 30. Demirezer Ö. Geleneksel bitkisel tıbbi ürünlerle il- gili yeni yönetmelik. Modern Fitofarmakoterapi ve 68 hayatsağlık

Doğal Farmasötikler 2011; 1: 2-3. 34. World Health Organization (WHO). The Worlds 31. Tombul AG., Orhan N., Sezik E., Ergun F. Morpho- Medicines Situations 2011; Traditional Medicines: Global Situations, Issues and Challenges,1-5, Gene- logic, anatomical and chromatographic studies on va: 2011. Eucalyptus (L’Hér.) samples from the market. FA- BAD J. Pharm. Sci. 2012; 37: 79-87. 35. Bayramoğlu MM., Toksoy D., Şen G. Türkiye’de tıb- 32. Başaran AA., Güvenç A. Ginkgo yaprağı ve ticari bi bitki ticareti. II. Ormancılıkta Sosyo-Ekonomik preparatları üzerinde morfolojik ve anatomik ça- Sorunlar Kongresi. 19-21 Şubat 2009, SDÜ, 2009: lışmalar. Ankara Ecz. Fak. Der. 2008; 37(1): 11-27. 89-98. 33. Göker H., Coşkun M., Alp M. Isolation and iden- tification of a new acetildenafil analogue used to 36. Kan Y. Türkiye’de tıbbi ve aromatik bitkilerin üretim adulterate a dietary supplement: dimethylacetilde- ve tüketim potansiyelleri. Farmakognozi ve Fitote- nafil. Turk. J. Chem. 2010; 34: 157-163. rapi Sempozyumu 2. “Bitkiden İlaca”. 27-28 Mayıs 2005, İstanbul. hayatsağlık 69

söyleşi İbrahim Yıldırım ile ‘Bir Hekimin Serüveni’ Söyleşi: Hakan Ertin İnanç Özekmekçi 70 hayatsağlık

söyleşi Hocam sizin için tıp serüveni nasıl başladı, buradan olan İlham Efendi Sibirya’da Osmanlı esiri olarak sürgün- başlayalım isterseniz.. de bulunuyor. O da dedem gibi Sibirya’dan kaçıyor ve kaça Benim dedem cerrah, aslında babamın dedesi. Biz, Rus kaça bizimkilerin köylerinden biri olan Emirhayır köyü- mezalimine karşı çarpışmaktan bıkkınlık gelip Anado- ne kadar geliyor. Dedem bakıyor ki bu adam çok bilgili lu’ya göçen bir topluluğuz. Köylerimizin bir kısmı bugün- bir adam, köyde de okul yok; köyde bir okul açtırıp İlham kü Ermenistan sınırları içinde kaldı, isimleri hala Türkçe. Efendi’yi de başına koyuyor. İlham Efendi iki buçuk sene Ailem 1898 yılında geliyor. Azerbaycan’daki araştırmacı- köyde ders veriyor. Sonra gidip onu da Ruslar’a şikayet lardan öğrendiğim kadarıyla ailemin kökeni Gence İli’nin ediyorlar. Bunun üzerine bizimkilerin vasıtasıyla İlham Kazak Kazası’na yakın köylere dayanıyor. Dağkesemen Efendi Batum üzerinden vapurla Samsun’a geliyor, oradan adında bir köy var, lakabımız Sarılar ve bu aile çok iyi at da Amasya’ya geliyor. yetiştirirmiş. Orada ne kadar oturdukları, daha sonra göç ettikleri Karabağ’da da ne kadar oturduklarını yine bilmi- Vakta ki biz göçmeye karar veriyoruz, bizimkiler de yorlar. Fakat Karabağ’dan aşağıda bugün yine Ermenistan Tiflis’e geliyorlar. Dedem artık çok yaşlı, yürüyemiyor. Göç içinde kalmış, Haydar Aliyev’in de doğduğu köylerden bi- sırasında kafile Tiflis’te yakalanıyor, bakıyorlar ki bu adam rinin de yer aldığı Zengezur adında askeri stratejik önemi yaşlı yürüyemiyor doğru dürüst, bizimkiler de para veri- olan bir yer var. Burada bizimkiler birkaç köy kurmuşlar. yorlar, salınıyorlar Batum’a geliyorlar, gemiye biniyorlar Ardından da oradan biz Gence İli’nin Kazak Kazası’nın Trabzon’a geliyorlar, oradan da Samsuna geliyorlar. Sene Dirican Bölgesi’ne gelmişler ve yine 12 tane köy kurmuş- 1898. O zamanın muhacirleri yaylı arabalarla Samsun’a lar. Demek ki ailem göçmen bir aile. Dedem çok uzun ya- geliyorlar. Oradan da Amasya’ya. Daha önce bahsettiği- şamış iyi bir cerrah. Rusya ile Kafkasya’da oturan Türkler miz İlham Efendi de Amasya’da çok yükselmiş, çok büyük ve Müslümanlar’ın devamlı mücadelesi sırasında bölgede alim olmuş. Amasya girişinde, Azerbaycan’dan muhaceret ‘Kaçak Kerem’ adıyla bilinen ve Ruslara karşı mücade- kafilesi olduğunu duyunca İlham Efendi her geçen yaylı le ederken yaralanan bir halk kahramanını gizlice tedavi arabaya ‘Darlık Deresi’nden kimse var mı? ‘ diye soruyor. ediyor dedem. Benim dedemin adı Kulu. Kulu dedemi bir Kulu dedem onun sesini işitir işitmez, ‘sesinin ağrısını ala- süre sonra gidip Ruslara şikâyet ediyorlar, Kaçak Kerem’i yım a İlham’ demiş. Sonuçta biz İlham Efendi’nin evine saklayıp tedavi ettiği için. inmişiz. Alaylı bir cerrahtı herhalde? İnsanların kendi aile tarihlerinin peşine düşmesi Onların orada olduğu tarihlerde o bölgede bir tıp fa- kültesi olduğuna inanmıyorum. Ben ondan ancak 100- ya da bilse de sonraki kuşaklara aktarması Türkiye’de 150 yıl sonra günümüz Ukrayna’sının doğusunda yer alan Kharkov’da tıp fakültesi olduğunu biliyorum. Ben de çok gelişmemiş bir olgu, bu açıdan siz epey şanslısınız. oradakilere sordum, ‘Benim dedem nereden mezun’ diye, onlar da bana çok ilginç bir isim söylediler. O zamanki Peki dedenizin cerrah olması bir yana tıp fakültesine tabirler ne kadar değişik, siz de şaşıracaksınız. ‘El cerrahı’ diyorlar, el dediğimiz yabancı anlamında. Dedem çok da girişiniz nasıl oldu? uzun yaşamış, günün birinde Sibirya’ya sürmüşler. Ora- Ben ilkokulu, ortaokulu Amasya Merzifon’da bitirdim. daki kamp komutanının kızını kimse tedavi edemiyor, dedem tedavi edince kamp komutanı diyor ki ‘sen yavaş Oralarda lise yok, dolayısıyla sonra yatılı olarak Trabzon yavaş buralardan kaç’. Dedem Zengezur’a geliyor, bakıyor Lisesi’ne gittim ve orayı bitirdim. Daha sonra önce Si- ki orada da durulacak gibi değil, daha sonra oturdukları yasal Bilgiler ’de okumaya başladım, fakat dedem cerrah bölgeye geliyor. bilmem ne deyip Tıbbiye’yi de kazanınca Ankara Tıp’a gir- Bu arada da Osmanlı-Rus harbi, yani 93 harbi sırasın- dim. Birinci sınıfta burs vermedikleri için Askeri Tıbbi- da Amasya’dan; daha önce Amasya’ya muhacir olarak kim ye’ye girdim. Bir buçuk yıl orada okudum. bilir ne zaman gelmiş Azerbaycan kökenli bir ailenin oğlu Sene kaç Hocam ? Askeri Tıbbiye’ye 1956’da girdim ama 1963’te İstan- bul’dan mezun oldum. İstanbul’a 1958-59 arasında geldim, yani bir buçuk yıl Ankara’da okuduktan sonra İstanbul’a yine Askeri Tıbbiye’ye geldim. 1946’da asıl askeri tıbbiye Ankara’ya nakledilmiş, Abidinpaşa’da Tıp Fakültesi’nin karşısında muhteşem bir binası var. İstanbul’daki ise Nas- hayatsağlık 71

söyleşi rettin Hoca’nın türbesi gibi yıkık dökük, ısınmayan bir üç gün kala bir ders bıraktım. Münir Ahmet Sarpyener’in bina. İstanbul Üniversitesi’nin şimdiki Kongre Merke- ortopedi dersi, hiç unutmuyorum. 1963’te orada son imti- zi’nin olduğu yerdeydi binası ki Milli Savunma Yurdu ola- hana girdim, hatta hocanın elini öpmek istedim fakat bana rak da kullanıldı daha sonraları o bina. Fakat İstanbul’daki elini de vermedi, kızdı. O zamanlar zaten ortopedi, çocuk asıl Askeri Tıbbiye binası tarihi bugünkü Eczacılık Fakül- cerrahisiyle beraberdi. Ortopedi ve çocuk cerrahisiydi kli- tesidir. O bina bizim zamanımızda onarımda olduğu için niğin adı. Münir Ahmet Sarpyener ve diğer eski hocaların bizi arkadaki o eski binaya nakletmişlerdi. Askeri Tıbbi- hemen hemen hepsi köklü aileler ve askeri hekimlikten ye’de eskiden sivillerle birlikte okunuyordu. Ayrı bir askeri gelmeydi. Ama askerlikten ayrılabilmek için babamı ikna tıbbiyenin sadece binası var; geceleri gidiyoruz, gece dı- ettim ve para ödedik. şarı çıkamıyoruz. Binamız o kadar kötüydü ki, 1960 ih- tilalinde yerimizin çok kötü olduğunu bizim oraya gelen Neden ayrıldınız askerlikten? Cemal Gürsel’e aktardık. Bu arada, 1960 ihtilalinde Askeri Ben Cerrahpaşa’da staj yapıyordum. Cerrahi benim Tıbbiye’de olduğumu belirteyim. İhtilalcilerle pinpon oy- çok hoşuma gitti. Erol Düren de o sıralar doçent. Kendi- nuyorduk ve bahsettiğim mekan ordu karargahı idi. Bi- siyle her gün çalışıyorum. Bana bir gün, ‘ ne işin var asker- namızın durumunu aktardıktan sonra, bize Kumkapı’da likte, sen ayrıl askerlikten gel burada asistan ol’ dedi. Ben bir yer gösterdiler. Orası önce İdare Mahkemesi olarak de zannettim ki hemen kadro veriyorlar. Askeri doktor kullanıldı, şimdilerde ise Yabancılar Polisi. Osmanlı zama- olmamı isteyen babamı zor ikna ettim. Babam sert ama nındaysa, yani bizden evvel de orası Jean D’arc Kız Lisesi öğretici biriydi. Babama dedemin de cerrah olduğunu, olarak kullanılıyormuş. benim de cerrahiden hoşlandığımı söyleyerek ikna ettim. Para temin edip 20.740 Lira ödedik, altı yıl için. O zama- Uzun lafın kısası biz yedi arkadaş kaydımızı Anka- nın parasıyla bir daire parası verdik. Daha sonraları baba- ra’dan İstanbul’a nakletmeye karar verdik. Ankara yeni mı bir hastalık nedeniyle birkaç gün hastaneye yatırdım. bir programa geçmişti ve yıl usulüydü. Yani siz FKB’de Benim asistanken nasıl çalıştığımı gördü, bir gece geldi ve okuyorsunuz, FKB’yi ekimde bitirdiniz, bitirdiniz; biti- dedi ki ‘oğlum sana rızamı verdim. İyi bir karar vermişsin.’ remediniz Şubatta bitirirsiniz. İkinci sınıfa devam edemi- yorsunuz, bir seneniz kayboluyor, bir sonraki sınıfla oku- Mezun olduktan sonra ne oldu? yorsunuz. Bununla ilgili de bir anım var. Bizim botanikçi Mezun olduktan sonra, Cerrahpaşa’ya geldim; gönül- hocanın, Haydar Bağda’nın arabasının lastiklerini sınıftan lü, volonter olarak. Bir dolap verdiler bana, kadro yok. Ercan adında bir arkadaşımız bıçakla kesti. Hoca hepimizi 9 kişi gönüllü çalışıyor ve kadro bekliyor. Çalışıyorsun, dersten bıraktı. Bir sene kaybettik. Babamın duymaması orada yatıp kalkıyorsun. Neyse daha sonra bir tane kadro lazım. İstanbul’a geçişimin nedeni bu kaybımı telafi et- açıldı. Bir imtihana girdik, baştan üçüncü oldum ben. Gi- mek. Sonuçta olacak gibi değil, biz yedi kişi geldik. remedim. O dokuz kişiden çoğu ‘yeter, iki senedir burada bekliyoruz’ diyerek Almanya’ya gitti. Arkasından tıp fakültesinde olmayacak bir şey oldu. Bizi örnek aldılar, ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçerken Cerrahi kliniğinde kimler vardı? patolojiden iki arkadaşımız kalmış. Bu ikisi kalmış oldu- Fahri Arel ve Kazım İsmail Gürkan ihtilal olmadan ğu halde, İstanbul’da patolojiden beşinci sınıfın sonunda evvelki hocalar, iki ayrı cerrahi kliniği var Cerrahpaşa’da imtihana giriyorsun. Bunlar da naklettiler. Tıp tarihinde ve başlarında bu iki hoca var. İhtilal olunca bu iki hoca olmayacak bir şey olarak, bu iki kişi dört buçuk yılda tıp da 147’liklerden oldu. Sonra Danıştay’dan yeni bir kanun fakültesini bitirdiler. Türkiye’nin durumuna bak o zaman- çıkıp döndüler. Döndükleri zaman kliniği birleştirdiler. lar, bir standart yok. Hem bir sene kalmış olarak hem de Başına daha yaşlı olan Fahri Arel’i getirdiler. Kliniğin al- öbür arkadaşlarından bir sene önce mezun oldular. Bunun tında da 6 farklı seksiyon kuruldu. Travmatoloji Seksiyo- arkasından İzmir ve Ankara’dan korkunç bir nakil başladı nu, Toraks ve Kardiyovasküler Seksiyonu, Plastik ve Ona- İstanbul’a. rım Cerrahisi Seksiyonu, Batın Cerrahisi Seksiyonu, İki tane de Genel Cerrahi Seksiyonu vardı. Yani genel cerrahi Dediğim gibi 1963 yılında mezun oldum. Aslında haricinde kliniğin seksiyonlara bölünmesi 147’likler ola- 1962’nin sonunda da mezun olabilirdim, mezun olmaya yından sonradır. 147’lik olup giden hocalar geri dönünce, 72 hayatsağlık

söyleşi onların yerine geçmiş hocalar geri dönenlerle sıkıntı ya- daha vardı. İhtisas sınavına girecekler ve doçentlik sınavı- şadı. Mesela Kazım İsmail Gürkan, zamanında rektörlük na girecek olanlar normal vazifelerinden altı ay öncesin- yapmış bir isim. 147’liklerden oluyor, geri dönüyor, Bedii den –ki kandide denirdi onlara-, iş almayı bırakırlar ve Gorbon oturmuş onun yerine. Bedii Gorbon diyor ki ‘ ben hep sınava yönelik konu çalışırlardı. Öğleden sonra saat kalkmam yerimden kardeşim’. Buna mukabil Derviş Ma- üçte, eski üçüncü cerrahinin doktorlar katında oturulur; nizade, hocası olan Fahri Arel’i evinden getiriyor, tekrar ya Adnan Çarıkçıoğlu ya da Tarık Minkari gelir ve örne- oturtuyor üçüncü cerrahiye. İkinci ve dördüncü cerrahi ğin bir özofagus bir on gün boyunca tartışılırdı. Aday- klinikleri Çapa’da, birinci ve üçüncü klinikler Cerrahpa- lar diyelim o sıralar özofagus çalışıyor imtihan için, hep şa’da. Daha tek bir Tıp Fakültesi var, Çapa ve Cerrahpaşa beraber onun üzerinde durulurdu. O zaman sınavlar açık olarak ikiye bölünmemişti. olduğu için, ki mesela ben Kaya Çilingiroğlu’nun Aytolon Bozbora’nın doçentlik imtihanlarını seyrettim, sınava ha- Nasıl geçim sağladınız peki gönüllü olarak çalışır- zırlanan herkes bunu dikkate alarak daha sıkı çalışırdı. ken? Şimdi ihtisasa başladık, çalışıyoruz. Son yıl herkes Zaten orada yatıp kalkıyorsun. Varsa babanız size azı- birbiriyle yarışta akademik kariyere kalmak için. Tarık Minkari Hoca beni sahiplendi, derken ben Tarık Bey’in cık bir şey gönderiyor. Fakat volonterleri ameliyata götü- başasistanı oldum. Tarık Bey müthiş bir cerrah, çok ça- rüyordu hocalar. Hal böyle olunca herkes birbirine yardım lışkan. Fakat hocalık vasfı başka bir şeydir malum, her- ediyordu zaten. Hastanede yatıp kalkınca daha önce öğ- kese vergi değildir. Bir şey sorulduğunda asistan sorarsa renmediğin birçok şeyi öğrenme imkânı elde ediyorsun. cevap vermez, öğrenci sorduğunda baştan sona anlatır. Bir kere, güzel bir adet vardı. Diyelim ki gece yarısı çok O zaman ben kendi kendime, ‘ileride bu hususa dikkat nadir rastlanan bir vaka geldi. Nöbeti tutan başasistan, et’ dedim. İhtisasa başladım ama tam da o sırada askere ‘gidin kim yatıyorsa uyandırın’ derdi. Hepimizi uyandırır- çağırıldım. Askere gitmedik, gitmedik; sonra topluca bizi lar ‘gelin, görün’ diye. Görürüz, yardım edilecekse ederiz, acil bütün vakaları paylaşırız, bakarız. Başka güzel bir adet hayatsağlık 73

söyleşi askere götürdüler. Ben Samsun’da eğitim gördüm. O ara- tedavisi için çabaladım. Ancak ilginç bir şekilde İngilte- da da askerliğin ilk günü babam vefat ettiği için, iki gün re’de bu esnada bulunuşum daha sonradan ihtisas için İn- geç teslim olmuştum, babamı defnettim. Bir kanun çıktı, giltere’ye gidişime de bir vesile oldu. Oradayken 34 tane bir saat geç teslim olan bile bir ay fazla askerlik yapılacak. plastik cerrahi kliniğinin ismini almış ve bunlar içinde en Yani 18 ay yerine 19 ay yapılacak. 278 kişiden 100 kişi nor- iyi beş tanesinin ismini işaretlemiştim. mal zamanında, 178’i ise geç gelmişti. Orada da tesadüf diyelim, iddiasız salona gitmiştik, derece almak isteyenler Peki neden Plastik Cerrahi? iddialı salona gidiyordu. Tesadüf ben iddiasız salondan bi- Ben daha cerrahi ihtisası yaparken plastik cerrahiye rinci çıktım ve bana yedek subaylıkta istediğim yeri seçme merak salmıştım. Çok hoşuma gidiyordu ama Cerrahpa- hakkı verildi. Nihayetinde askerlik benim aşina olduğum şa’daki Plastik Cerrahi ve Onarım bölümü çok büyük bir bir şey. Fakat geç gelmemden kaynaklanan ceza sebebiyle işler yapmıyordu. Baha Sezer Hoca vardı başında. 1966 birinciliğim falan ortadan kalktı ve bir daha kura çektim yılında Ali Nihat Mındıkoğlu İngiltere’den döndü, onun Elazığ’a gittim. yaptıklarını görünce benim de kararım kesinleşti. Plastik cerrahi yapayım dedim. Daha önce dediğim gibi İngilte- Elazığ Asker Hastanesi, bölgenin en büyük askeri has- re’deki 34 plastik cerrahi merkezinin ve bunlar arasındaki tanesi, 400 yataklı. Hastanenin baştabibi de Kıbrıs’ta kü- beş büyük merkezin adresini almıştım. vet içinde çoluk çocuğu öldürülen Nihat İlhan. O zaman kendisi albaydı. Ben cerrahinin başına, o da başhekimliğe İngiltere’den Türkiye’ye döndükten sonra kadro asaleten tayin olduk. Müthiş bir askerlik yaptık. Herkes gibi yapmadık, korkunç çalıştık. Genel anestezinin Elazığ bulabildiniz mi? Askeri Hastanesi’nde başlamasını sağladık. Böylece hasta- Bütün bunlar olurken, ben İngiltere’ye gittiğim sırada ne de çok rahat etti. Hastanede hiç yapılmayan hizmetleri yaptık biz. askerde olan yedi kişi askerden dönmüş. Bunların torpi- li var, torpiller çarpıştı. Benim hiç torpilim yok. Ben de O dönemin Anadolu’sunda sağlık hizmetleri duru- anatomi hocası Orhan Kuran’a gittim, önceden de perso- nelden öğrendim ki o bölümde boş kadrolar var. Orhan mu ve sunumu nasıldı? Bu konuda aslında önemli bil- Kuran beni sever, dersinde demonstratörlük yapmıştım. Orhan Bey’e ‘cerrahiye ödünç kadro verseniz, cerrahide giler sağlayabilir bizlere askerlik döneminiz. de kadro açılınca o da size verse olmaz mı?’ dedim. O da Doğru ama, bu konu da Elazığ’ı ayrı tutmak lazım. ‘olur, Adnan Salepçioğlu arkadaşım, kendisine git, bana bir telefon açsın’ dedi. Adnan Salepçioğlu da kliniğin di- Çünkü, o dönemde orada 1000 yataklı akıl hastanesi var. rektörü. Kendisine gittim, durumu izah ettim, o da Or- 100 yataklı doğumevi, 600 yataklı devlet hastanesi, 400 han Bey’e telefon edeceğini söyledi. Fakat baktım Adnan yataklı SSK hastanesi, Viroloji Enstitüsü, teknik okul var. Bey beni atlatacak gibi. Ben de telefonun yanında durup, Anadolu’da birçok yer gibi Elazığ Doğu Anadolu ile İç ‘ kendisi sizin aramanızı bekliyor, numarayı çevireyim mi’ Anadolu’nun kavşağında yer alıyor. Orasının bir de çok dedim. Şöyle bir duraksadı, ‘e çevir’ dedi. İki hoca ko- okumuş, yetişmiş insanı var; siyasetçisi de çok. Onlar des- nuştular, anlaştılar. Fakat bunun bir de profesörler kuru- teklemişler. Elazığ’da öyle çalıştık ki, bana ‘artık sen üni- lundan geçmesi lazım. Profesörler kurulunda fakültenin versiteye dönmezsin’ bile dediler. Hayatımızda daha önce bütün profesörleri ve doçentleri toplanıyor her hafta. Bu muayenehanemiz hiç yoktu, orada üç kişi muayenehane arada, klinik kürsü kurulu toplandı. Şimdiki akademik açtık. 10 tane hasta geliyor günde, birinden para alıyoruz kurul gibi. Ben kadroyla geldiğim için beni prensip olarak dokuzundan almıyoruz. Zevkle çalışıyoruz. Fakat son ay almaya karar verdiler. Fakat iki gün sonra profesörler ku- ben hepatit oldum. Beni İstanbul’a naklettiler. Tedavi kli- rulunda kıyamet koptu benim için; ‘kim bu torpilli adam, niğinde yattım, iyileştim. İyileşir iyileşmez uçağa bindim nasıl oluyor bu iş ?’ diye. Derken hem o kadro geri gitti Elazığ’a gittim. 17 tane hastam vardı Elazığ’da ameliyat hem de ben ‘lanet olsun artık’ dedim. Yapacak bir şey yok. etmem gereken, onları bitirip şehirden ayrılmayı düşünü- yorum. Benim ilacım, steroid alıyordum bitti, bu sefer he- Hatta Mecdi abi vardı, ‘sen adam mı kandırıyorsun, patit tekrar geri geldi ve yeniden İstanbul’a geri döndüm. kendi kendine kadro buluyorsun’. ‘Abi ben vazgeçtim, si- Daha sonra önce Viyana sonra da Londra’da hastalığımın zin olsun kadrolar’. O aralar da Gürcan diye bir arkada- 74 hayatsağlık

söyleşi şım var, o da Necmi Ramazanoğlu’na ‘herkes senin gibi Ben de bunu ‘Operative Surgery’ adlı kitapta okumuşum, Adananın ağası değil’ dedi. Gürcan’la Mecdi Ramazanoğ- unutmamışım. Baktım kimse bir şey söylemiyor, söyleyip lu benim yüzümden birbirlerine girdiler, ben araya giri- söylememek konusunda tereddüt ettim. Ben de birden yorum… Bu olay üzerine bir daha gitmedim kliniğe. O ‘Galli Operation’ dedim, hiç unutmuyorum, ‘That’s it’ dedi dönemde Cemil Bey de dekan. Bu olan olaylardan sonra, hoca. Ondan sonra benim birden bire itibarım çok değişti. ‘madem o çocuğu üzdünüz, bende hademe kadroları var, Sonra yazın kadronun yarısı izne çıktı, adam lazım, böy- bir tane hademe kadrosundan ona vereyim’ diyor. Herkes lelikle de benim ameliyatlara girmeme müsaade ettiler. 11 bin lira maaş alıyor, hademe de 2866 lira alıyor o dö- Daha önceden kanunen yabancıyım, observerım sadece nemde. Dolayısıyla İngiltere’den dönünce hademe kadro- ameliyathaneye gidip gözlüyorum. Misal meme ameliyatı suna girdim. yapıyoruz, hoca öbür taraftan da sen de bu taraftan dik diyip, beni gözlüyor. Sonradan baktılar ki dikkatli yapıyo- Dolayısıyla ihtisasa başlamadan önce hademe kad- rum işimi, birden bire sabahtan akşama kadar ameliyata girmeye başladım. ronuz vardı.. Evet, tedavi için İngiltere’ye gidip döndükten sonra Hem Ankara hem İstanbul’da tıp eğitimi aldığınız hademe kadrosunda çalışmaya başladım. Fakat İngilte- sırada sizin kuşağınızla o zamanki kuşak arasında nasıl re’deyken de oranın en önemli plastik cerrahi merkezlerini tespit etmiştim. Bir gün kliniğin seksiyon şefi Baha Sezer bir fark vardı? Hoca’ya dedim ki, ‘hocam ben böyle böyle İngiltere’den Ben şunu fark ettim. Ankara’da çok haylazlık yapıyor- birtakım adresler aldım, oralarla yazışmak istiyorum’. Kendisinin de İngilizce öğretmeni olan bir kızı var, ona sun. Spor yapıyorsun, geziyorsun, ilk defa büyük bir şehre okutturup düzelttirecek mektupları. Fakat ben mektup gelmişsin. Fakat bir öğrenci şehri, herkes çalışıyor. İstan- yazdığım 34 plastik cerrahi merkezinden beş tane önemli bul’a naklettiğin zaman kimse sana bir şey demiyor, ister olanına yazdığım mektubu hocaya vermedim. Kliniğin çalış ister gez. İstanbul geniş bir ufuk; sen eğer adamsan, direktörü olan Adnan Salepçioğlu’nun da annesi İngiliz’di, çalışırsan dünyayı çok daha iyi görebiliyorsun. Çok daha çok iyi İngilizcesi var, ona ayırdım. Adnan Bey’le de be- iyi tecrübe sahibi olabiliyorsun, Ankara gibi dar hudutlar- nim geriye kalan beş mektubu hazırladık İngiltere’ye yol- da kalmıyorsun. Biz İstanbul’a geldikten sonraki ilk üç ay ladık. Yolladığımız en büyük merkezlerden birinden Saint içerisinde hep Ankara’yı aradık. Sonra bir de baktık ki İs- Andrews Hospital’dan; bir senesi kesin, bir senesi opsi- tanbul’a nazaran Ankara sonradan bize köy gibi görünme- yonlu olmak üzere ‘observer’ olarak kabul aldım. ye başladı. İstanbul ayrı, ama İstanbul’da dersimize çok iyi çalıştık. Bu yedi kişiden sadece ben öğretim üyesi oldum. Nasıl bir ortam vardı orada? Neticede hastanede bana bir oda verdiler, doktor bi- nasında. Andrews Hospital 90 yataklı bir plastik cerrahi hastanesi. Laboratuvarların yanında hastaların meşguliyet tedavisi yapabilecekleri yerleri de vardı. Bir de ‘convalesce ward’ şeklinde tabir ettikleri iyileşme servisleri ve ayrıca geriatri servisleri vardı. 40 bin kişilik bir kasabada kuru- lu, Londra’ya trenle 35 dakikalık mesafede. Bulunduğum merkezde beş tane hoca var. Ben gözlemci, observer olarak bütün vizitlere gidiyorum. En güzel odayı verdiler bana hastanede doktor binasında. Hastaneden yiyip içmiyor- sun ama ameliyathaneye sandviçler geliyor, öğle yemeğini öyle geçiştiriyorsun. Haftada iki gün büyük vizit oluyor. Bir gün vizitler sırasında bir şeyi hatırlayamadılar. Fıtık ameliyatını fasya ile diken bir adamın adını hatırlayama- dılar. Her türlü ameliyatı yapan iyi bir genel cerrahın adı. hayatsağlık 75

söyleşi O dönemin Tıbbiyesi’nde hangi isimler var İstan- lere maalesef. Yavaş yavaş İngilizce de var, mecmua alıyor- sun, kitap alıyorsun bunlar hep İngilizce. İngilizce bilen bul’da? arkadaşlarımız var. Biz onlara imreniyoruz. Herkes kendi Anatomi hocalarımız meşhur Zeki Zeren ve Fazıl No- eksiğini tamamlıyor. Amerikan etkisine bakacak olursak, Ankara’da İhsan Doğramacı’nın Hacettepe’nin şimdiki bu- yan’dı. Doçentler; Sami Zan, İlhan Bey ve Orhan Kural. lunduğu yerde Numune Hastanesine bağlı çocuk kliniği Zeki Zeren amfide hoparlörden konuşur, diğer hocaların vardı. Bu klinik aynı zamanda Ankara Tıp Fakültesi’nin hepsi hazır ola geçerdi. Sınavda hepsi oturur; önde Zeki ikinci bir çocuk hastalıkları merkeziydi. Doğramacı bu- Zeren oturur, doçentler ayakta durur. 6 kişi birden alı- radan hareketle yavaş yavaş Hacettepe’yi şekillendirerek yorlardı anatomi dersinin sınavına. Önce kemik sınavına tamamen Anglo da değil Amerikan usulünü getirmiştir. girilirdi, kemikten geçtikten sonra asıl imtihana girilirdi. İstanbul’a baktığımızdaysa Anglo-Amerikan geleneği et- Kemiğin her tarafına bir tel sokulmuş, burası ne kanalı, kisi önce Cerrahpaşa’ya geçmiştir, Çapa hala daha çok şurası ne kanalı onlar sorulurdu. Histoloji hocamız Üveyz Fransız sistemiyle cebelleşiyor. Hoca sertliği açısından Maskar ve Max Clara’ydı. Fizyoloji hocamız sonradan Cerrahpaşa’daki hocalar daha demokratiktir. Bu sistem başbakan olan Sadi Irmaktı. Meliha Terzioğlu, Halil Bey’de girdi Cerrahpaşa’ya. ‘Sen bilemezsin, kes sesini’ yok yani oradaydı. Bunlar derslerinden geçilmesi, yanlarına yana- Cerrahpaşa’da. şılması mümkün olmayan hocalardı. Biyokimya hocamız Mutahhar Yenson’du. Fizyoloji bölümü hariç diğer bö- Biraz da plastik cerrahiden bahsedelim. Plastik cer- lümler hep açık imtihan yaparlardı. Yani sınavlarına girip dinleyebiliyordunuz. Sonra, Süheyl Ünver ile Bedii Şeh- rahinin öncüleri kim Türkiye’de? Kim kurdu? suvaroğlu tıp tarihi derslerine geliyordu. O zaman şahane Bakıldığı zaman Türklerde plastik cerrahi Uygurlar’a hocalar vardı Ekrem Kadri Unat gibi. Ekrem Bey çok ça- lışkandı; trafik kazası geçirdi, bir evladını kaybetti, kendisi kadar gidiyor. Sekizinci asırla on ikinci asır arasında Uy- de yaralı olarak ertesi gün derse geldi. Mikrobiyoloji de gur tıbbı oldukça iyi. Uygurların tıbbi yazılarını tabletler Ömer Özek, Enver Tali Çetin vardı. Patoloji Besim Turan, şeklinde Almanlar bulmuş, 1911-1912’de. Kimse okuya- Taliha Hanım, Münevver Yenerman. Melih Tahsinoğlu o mamış. Almanlar Brandenburg’a getirmiş, tabletleri ilk zaman doçentti. Müthiş bir hoca kadrosu vardı. Ürolojide okuyan Tataristan’dan Türkiye’ye gelmiş olan Reşit Rah- Gıyas Korkut ama bunlar hep asker kökenli. Dahiliye Ek- meti Arat. Bu tabletlerde plastik cerrahi ile ilgili bulgular rem Şeref Egeli. Nörolojide İhsan Bey vardı, Erdoğan Abi var. Fakat plastik cerrahinin ayrı bir dal olarak ortaya çı- vardı. Nöroloji çok zengindi. Kenan Tükel vardı. kışı ise Cumhuriyet dönemine rastlar. Ondan evvel birta- kım hocalar, Kerim Sebati’den tutun da Orhan Abdi Kur- Tıbba önceleri bir Fransız etkisi var daha sonra bir tar, Mim Kemal Öke’ye kadar bir sürü hoca plastik cerrahi ameliyatı yapıyor. Bunların hepsi genel cerrah. 1938’e ka- Anglo-Amerikan etkisine dönüş görülüyor, bu dönü- dar ayrı bir plastik cerrahi bölümü yok. 1938’de üç sınıf arkadaşı, Şinasi Hakkı Erel, Kazım İsmail Gürkan, Halit şüm nasıl oluyor ? Eskiden nasıldı, tıp dili nasıldı? Ziya Konuralp; Kemal Atay’ın yanındalar. Bunlardan iki- Bu ülkenin tıp tarihine bakıldığında Fransızların ter- sini Fransa’ya yollamışlar. Şinasi Hakkı Erel, Hakkı Şinasi Paşa’nın oğlu olduğu için eğitime Fransa’ya yollanmış ih- minoloji konusunda daha çok ortak olmuş oldukları görü- tisas için. Kazım İsmail Gürkan Beyrut Fransız Koleji’n- lür. Çünkü Nysten’nin lügati 1770’lerde tercüme edilmeye de başlıyor eğitimine sonra Vefa Lisesi’ne geliyor, oradan başlanmış, Sivil Tıbbiye 1867’de kurulmuş. Bunun üzerine yolluyorlar Fransa’ya. Halit Ziya Konuralp üç kardeş dok- Fransızların tıp lügatini Osmanlıcaya çevirmek lazım gel- tor olmasına rağmen, babası da doktor olmasına rağmen miş. Daha sonra yurtdışına hem Latince hem Fransızca kendisinin torpili yetmemiş Fransa için. Fakat Halit Ziya eğitimli 22 kişi gönderilmiş. Bizim okuduğumuz zaman- Hoca daha sonradan her ikisinden de ileri gitti hem bilgi larda daha çok Fransız etkisi var. Bizim talebelik zama- açısından hem de cerrahi açısından. Halit Ziya Konuralp nımızda Fransızca tabirler kullanmak müthiş bir olaydı. daha sonra plastik cerrahiye merak saldı daha sonradan. Hoca durup dururken mesela Fransızca bir tabir kullanır- İlk yayını yabancı yayın; Almanya’da 1931 ya da 1932’de dı. Bu noktada şunu da belirteyim eski hocalar derse çok değer verirlerdi, şimdiki hocalar gibi değil. Şimdilerde sanki angarya bir iş yapıyormuş gibi bir bakışları var ders- 76 hayatsağlık

söyleşi Diyarbakır’da yaptığı bir operasyonu yayınlıyor. Ardından layarak diploma sahibi yapıldı böylelikle. Bedrettin Bey 1935’de Anadolu Kliniği’nde yaptığı vakaları yayınlama- bu şekilde oldu. Bir Ayhan Konuralp aynı şeyi yaptı. Bed- ya başlıyor. Derken doçent olup Kemal Atay’ın yanına rettin Bey’in bir özelliği vardır, ben onun doçentlik imti- gelince, bakılıyor ki bu alana çok meraklı herkes plastik hanına da girdim. Çok zekidir, şüphecidir, çok meraklıdır. cerrahi vakalarını kendisine veriyor. Kemal Atay, Halit Bilimi çok iyidir, cerrahisi de iyi olduğunu söylerler. Ziya Hoca’ya ‘gidip Çapa’da servisin başında durursan ben sana servis açarım’ diyor. Halit Ziya Hoca da gidip oranın Bir hekimin sosyal bilimlerle ilişkisi nasıl olmalı? inşaatında duruyor. Bir rivayete göre 49 yataklı bir servis Eskiden daha sosyalist düşüncedeydim ben açıkçası. kuruluyor ve bunun yarısı nerdeyse plastik cerrahi vakası. Şimdi öyle düşünmemeye başladım. Çünkü baktım ki, o Artık Halit Ziya Hoca denince plastik cerrahi geliyor akıl- insanların paraya ihtiyacı yok. Zaten doymuş. Hepsinin lara. Demek ki Türkiye’de bu işin öncüsü Halit Ziya Hoca. iki üç yabancı dili var. Kültüre meraklı çok az insan var. Diğer yandan buraya, İngiliz plastik cerrahı Schiller geli- Belki benim dedem cerrah olmasa benim de bu kadar he- yor Oxford’tan. Ankara Gülhane’ye geliyor kendisi ve ba- vesim olmazdı. Babam çok yol gösterici oldu, dedi ki ‘sade- kıyor ki Cihat Borçbakan güzel işler çıkarmış Gülhane’de. ce hekimlik diplomasına sahip olmakla hiçbir şey olmaz, Cihat Bey’i mezun olduktan sonra 30’ların sonuna doğru senin bir de insanları anlayacak kadar bir kültürün olması cerrahi kliniğine veriyorlar, oradan da Almanya’ya dört lazım’. Bana daha çocuk yaşta dersin dışında bir kitabın sene gönderilmiş Necdet Albay adında bir asker var. Hoca olsun ve onu okuyarak uyumayı telkin etti. Tıbbın dışın- Necdet Albay, Cihat Borçbakan da ikinci adam. O zaman daki bütün kazanımlarımı bununla elde ettim. Hekime plastik cerrahi bilinmiyor, çene ve yüz cerrahisi olarak kültür kazandırır bu ve kültürlü hekim karşısındaki insanı biliniyor. 1945’de Cihat Borçbakan’ı hoca muavini yapı- daha iyi anlar. Hastasıyla daha iyi iletişim kurar, leb deme- yorlar. Zamanı gelip de Cihat Hoca doçentlik imtihanına den leblebiyi anlar. İkincisi şu var ben çok iyi Osmanlıca girmek istediğinde, ‘böyle bir dal yok, kusura bakma gire- da öğrendim babamdan. Sonradan bunu öğrenince kendi mezsin’ deniliyor ve 1958’e kadar geliniyor. Ama bu tarihe merakımla Kril alfabesi öğrendim ansiklopediden. Biz dli gelene kadar Cafer Tayyar Kankat müthiş bir adam. Her ihmal etmişiz. İbn-i Sina mesela, Arapça ve Farsça biliyor- tarafa emek vermiş, makale yazmış, toplantılarda Türki- du değil mi? Yükselmek için şimdi de dünyayı öğrenmek ye’yi temsil etmiş bir isim. Hatta ilk defa penise vücuttan için İngilizce bilmek gerekiyor. Ben İngilizceyi herkesin alınan kırkırdak koyan o. Kankat, plastik cerrahi ihtisası bilmesi gerektiğine inanan, ondan sonra da bir başka dil yapmış ve Fransa’dan buraya gelip Şişli’de Cerrahi kliniğini öğrenilmesi taraftarıyım. açmış bir kişi. Ben öğrenciliğimde Bedrettin Görgün’ü hatırlarım. Mesela hiç unutmam, hala etik derslerinde de anlatıyo- rum. Genç bir çiftin kendisine geldiğini, hanımın gö- ğüsleri küçük olduğu için büyütmek arzusunda olduğu söylenmiş. Görgün, oğlana neden bunu istediğini so- runca bu tür bedenden hoşlanıyorum diye cevap alınca operasyonu yapmadığını anlatmıştı. O dönemin hoca- larıyla bu dönemin hocaları ve bakış açısı çok farklı. O dönem yapılması lazım gelenleri yapmayıp bu dö- nemde yapılmaması lazım gelenleri yapanlar var. Çoğu estetikçiler böyle. Korkunç bir şey.. Bedrettin Bey plastik cerrahi ihtisası yapmış değil aslında ama plastik cerrahi çalışmış. Bir kanun çıkıyor 1983’te. On yıl bir dalda emek vermiş olanlar bir defaya mahsus olmak üzere yaptıkları operasyonları Sağlık Bakanlığı’nın komisyonlarına ispat- hayatsağlık 77






Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook