Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore hayatsağlık dergisi Sayı 6

hayatsağlık dergisi Sayı 6

Published by Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı, 2019-09-23 08:45:40

Description: hayatsağlık dergisi Sayı 6 Kasım 2011

Search

Read the Text Version

kendisidir; görünmeyense bu örtünün altındaki örtüldüğü zaman ruh da bir kez daha örtülmüş beden ve bu bedenin içindeki ruhtur. Dolayısıyla oluyor. Böylece bizleri (ruhlarımızı) bedenle- örtünün altındaki beden göründüğünde de bir rimize indirgemek isteyen gözlerden kendimizi görünen ve bir görünmeyen husule gelmektedir: muhafaza etmiş oluyoruz. Buradaki enteresan Görünen, bedeninin kendisidir; görünmeyense olan nokta ruhun ve bedenin iki farklı cevher bu bedenin örttüğü ruhtur. Beden bizatihi ör- olmasına rağmen birisine dair yaptığımız terti- tüdür. Görünen (çıplak) bedenle görünmeyen batın diğerinin algılanmasını doğrudan etkiliyor ruh (ben diyen transandantal muhteva) arasında olmasıdır. Ampirik bedenin üzerini örttüğümüz- belli bir mesafe mevcuttur. Ruh kendi tekilliğini de transandantal ruhun da üzerini örtmüş olu- bedende, bilhassa yüzde gösterebilmektedir, ama yoruz. Nitekim ruh kendisini cevheri itibariyle yine de görünen tekillik görünmeyen tekilliğe nefyettiği bedende gösterebiliyor. Gösterebiliyor tevafuk edemez; aradaki mesafe hiçbir zaman çünkü ruh dediğimizde ‘ben’ diyen tekilliği kas- kapatılamaz, zira mesafe iki farklı cevher olan tediyoruz ve bu ‘ben’ diyen tekilin vücut buldu- ampirik ve transandantal arasındaki cevheri me- ğu bedenin kendisi de tekillik arz ediyor. Başka safeden kaynaklanmaktadır. Yine de insanda bir ifadeyle kişinin tekilliği sadece transandantal ruhu bedene indirgemek gibi bir temayül söz muhtevada değil aynı zaman da ampirik muh- konusudur. Çünkü ruhun bütün fiillerini icra tevada da kendisini gösteriyor. Tekillik (ya da eden, onun fiilliğini (facticity) ifşa daha günlük kullanımıyla kişilik) transandantal eden bizzat bedendir. Görüne- meyen ruh, yaşayan bedenle ve ampirik olanı birbirleriyle görünürlük kazanır ve çıplak mezcediyor; aralarındaki far- beden ruhu bütün çıplaklı- kı sadece spekülatif/analitik ğıyla kendinde gösteriyormuş bir farka indirgiyor. gibi görünür. Bununla be- Bununla beraber tekilliğin raber insanın tek tema- muhafaza edilebilmesi için yülü sadece ruhu bedene ampirik ve transandantal indirgemek değil, ayrıca arasındaki spekülatif farkın çıplak bedenin kendisine bilhassa transandantalın le- bakmaktır da. Çıplak beden hine muhafaza edilmesi ge- bizatihi (cinsel) arzu nesnesidir. [Bazı rekiyor: Ampirik olan sadece nesneler kendisine baktırtırlar (mese- la kırmızı renkteki nesneler gibi). Gözler bedene değil aynı zamanda -bedeni onu gördüğü zaman diğer görünenlerle iliş- fiillerinden ayrı düşünmek mümkün kisini koparır, yalnız ona odaklanır, yalnız onu olmadığı için- bedenin fiillerine de te- görürler. İşte çıplak beden de bu nesnelerden bi- vafuk ediyor. Bedenin fiilleri belli normla- ridir.] ra göre tahakkuk ediyor ve normlar Türklük, Müslümanlık, erkeklik, Galatasaraylılık gibi kim- Bedenlerimizi örtmemizin pek çok sebebi likleri inşa ediyorlar. Bu kimlikler ‘ben’ diyen, olabilir: Sıcaktan veya soğuktan korunmak, seksi ‘ben’i lafzileştiren failin lafzileştirdiği ‘ben’i tarif görünmek, prestij sahibi olmak, belli bir kimlik ediyorlar. Lakin Lacan’ın da söylediği gibi hem sahibi olmak vs. Fakat asıl sebep bizlerin be- ‘ben’i lafzileştiren faille (ben) ‘ben’in lafzileş- denlerimizden fazla bir şey olduğumuzu, bizde tiği fail (ben bir erkeğim) arasında kapatılması maddi/ampirik bir muhtevaya indirgenemeye- mümkün olmayan bir yarık tebarüz ediyor hem cek transandantal bir hususiyet olduğunu izhar de ‘ben’i lafzileştiren failin tekilliği, temsil edile- etmek istememizdir. Bedenlerimizi örtmek sure- mezliği, gerçekliği, transandantalitesi ‘ben’in laf- tiyle görünenle görünmeyen arasındaki mesafeyi zileştiği müşterek, temsili, sembolik, ampirik fa- arttırıyoruz. Ruhun görünürlük kazandığı beden ilde yok ediliyor. Her ne kadar beden görüntüsü itibariyle tekilliği ilam ediyor olsa da fiilleri itiba- hayatsağlık 51

riyle tekilliği ihlâl ediyor. Bu yüzden tekillik daha hayat biçimleri arasındaki sınıra karar vererek ziyade transandantalın tarafında mevzileniyor. mahremiyeti keyfi bir şekilde askıya almak sure- Tekilliğin ilamı için transandantalın gösterilmesi tiyle tesis etmektedir. Hayatı biçimlere bölmek gerekiyor. Fakat transandantal kendisini ampirik imkânsızdır. Mahremiyet bu biçimlere ayrılama- bir şekilde gösteremediği için onun gösterilmesi yan hayat içindeki kendi biçiminden ayrılmayan onun yine transandantal olarak gösterilmesi yani bir-hayat-biçimidir. ampirik olarak gösterilmemesi, kendisini ampi- rik olarak gösterdiğinde aslında kendisini göste- Kişinin mahremiyeti ötekinin mahrumiyeti- remediğinin teyit edilmesi anlamına geliyor. Bu dir. Yani bedenin örtü sayesinde kazandığı mah- da ancak ampirik olana mesafe almakla, ampirik remiyeti, ötekinin gözlerinin örtü altındaki be- olanın üzerini örtmekle mümkün oluyor. denden mahrum olması demektir. Buna ilaveten mahremiyeti tesis eden örtünmenin ilam ettiği Çıplak beden kendi dolaysızlığı içinde Antik haram (örtünün altındakine bakamazsın diyen Yunan’daki ismiyle bir ‘zoe’dir. Hayvanlar ve bit- yasak) bedeni takdis ettiği için (sokaktaki taşa kiler gibi bir canlıdır. Fakat onun ‘zoe’den tefrik bakabilip kişinin çıplak bedenine bakamıyorsam edilmesi, ‘zoe’den daha yüce olduğunun ikrar kişinin bedeni sokaktaki taşa göre yüceleştiri- edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde hayvanla- liyor, taş da bu bedene göre zelilleştiriliyor de- ra ve bitkilere yapılan muamele insan bedenine mektir) ötekinin ihtiramını kazanır, muhterem- de yapılabilir. Zoe’den tefrik edilen beden ‘bios’ leşir. Öteki, örtülü bedeni mahrem olarak tasdik hüviyeti kazanır. Siyasi, içtimai bir vücut haline ettiğinde ona ihtiram göstermiş olur. İhtiram, gelir, mahremleşir. Çıplak bedenin mahrem ol- ötekiyi tanımanın ta kendisidir. Ötekiyi mahrem madığı söylenemez ama çıplak bedeni ötekiye, ve mukaddes olarak tanımak, onu diğer canlı ve ötekinin bakışlarına tahrim edecek bir tertibat cansız mevcutlardan tefrik edip takdis etmek, yapılmadığı için bu beden en azından gözlere onu insan olarak tanımak ve ona ihtiram göster- haram kılınmamış, gözler açısından mahrem- mek demektir.4 Hülasa örtü bir tahrim tertibatı leşmemiş olur. Bu da onu zelilleştirir. Tahrimin olduğu nispette bir takdis ve ihtiram tertibatıdır. ihtiva ettiği takdisten ve bu takdisin ihtiva ettiği Bu tertibatların terkip ettiği kategoriyse insandır. ihtiramdan mahrum kalarak zelilleşir, bayağılaşır, sıradanlaşır. Bu da demektir ki çıplak beden kişi- Bedenlerimizi örtmek suretiyle ‘ruhlarımı- nin mülkü olması itibariyle her halükarda mah- zın’, ‘insanlığımızın’, ‘tekilliğimizin’, yani bizi biz rem olmasına rağmen örtünmenin husule getir- yapan transandantal muhtevanın üzerindeki ör- diği tahrimden ve ihtiramdan mahrum olduğu tüyü açmaya çalışıyoruz. Başka bir ifadeyle ör- takdirde kendi mahremiyetini kaybetmektedir. tünürken açılıyoruz. Dolayısıyla açıldıkça da ör- Kişinin bedenine dokunulamaması, bakılama- tünmüş oluyoruz. Hakikatimizin üzerini örtmüş ması, bu bedenin alıkoyulamaması vs. hepsi birer oluyoruz. Pornografinin temel sıkıntısı da işte mahremiyet tertibatıdır ve bu tertibatlardan her bu noktada zuhur ediyor. Pornografide bedenler biri bir diğerine doğrudan sıkı sıkıya bağlıdır. Biri Zizek’in ifadesiyle “kendi çıplaklıkları ardında bir ihlâl edildiği zaman mahremiyetin bir kısmı ih- şey yokmuşçasına kendilerini teşhir ediyorlar.” lâl edilmiş olmaz; bilakis bütün bir mahremiyet Görünenle (beden) görünmeyen (ruh) arasında- ihlâl edilmiş olur. Mahremiyetin kendi cüzi teza- ki mesafe kayboluyor. Haram ihlâl ediliyor, mah- hürleri içinden birinde ihlâl edildiği zaman tama- rem kamusallaşıyor, mahremiyet yok ediliyor; ih- men ihlâl edilmediğini söylemek mahremiyeti ve tiram yerini şeyleştirmeye, mukaddes yerini zille- hayatı kendi içinde parçalara ayırmak anlamına te bırakıyor. Görünenle görünmeyen arasındaki gelir. Hâlbuki hayatı biçimlere (zoe-bios, özel- mesafenin kaybolmasıyla gözle (bakışla, görüşle) kamusal, biyolojik-siyasi, hukuki-gayr-ı hukuki nazar arasındaki karşıtlık da ortadan kalkıyor.5 vs) ayırmak tam da egemen iktidarın işidir ve Neden? Çünkü nazar, görülen nesnenin tarafında egemen iktidar kendi egemenliğini bu ayrılmış olmak yerine, bizim, seyircilerin üzerine düşüyor (perdede gördüğümüz görüntünün bize baktığı 52 hayatsağlık

hiçbir yüce-gizemli nokta içermemesi de bu yüz- ilanihaye işleyebileceği yüce bir nesnedir. Bede- dendir). ‘Her şeyi gösteren’ görüntüye kitlenmiş nin örtülmesi, ruhun bedenden tefrik edilmesi- bir şekilde bakmaktan kendimizi alıkoyamıyo- ni ve anlamının bedene indirgemeyecek şekilde ruz. Bu da özne nesne konumlarının birbirleriyle ilanihaye tehir edilmesini sağlıyor. Bu anlamda yer değiştirmesine sebep oluyor. örtü tefrikle tehirin ittihadıdır: ‘Tefhir’dir (diffé- rance). Benin hayali tefhire tahvil edilmiştir ve bu “Pornografide ötekinin (perdede görünen yüzden hiçbir zaman tam olarak ele geçirilemez, kişilerin) bizim röntgenci hazzımızın bir nesnesi sabitlenemez, karar verilemez. Ben kendisini sü- derekesine düşürüldüğünü ileri süren beylik gö- rekli olarak ben-olmayandan tefrik eder ve ken- rüşün hilafına, nesne konumunu fiilen seyircinin disini, kendi anlamını sürekli olarak tehir eder. kendisinin işgal ettiğini vurgulamamız gerekir. Kısaca örtünüyorum ve “işte bu benim” diyorum. Gerçek özneler bizi cinsel açıdan uyarmaya ça- Daha doğrusu örtünüyorum ve ortaya çıkan gö- lışan perdedeki aktörlerdir; biz seyirciler ise felç rüntümün kendisinin ötesinde bir şeye işaret et- olmuş bir nesne-bakışa indirgeniriz. Yani por- tiğini söylüyorum zımnen. nografi ötekindeki nesne-bakış noktasını gözden kaçırır, indirger.”6 1. Duer HP. Çıplaklık ve Utanç: Uygarlaşma Süre- cinin Miti. (çev.) T Onur. Ankara: Dost Yayınları, Örtünmede ise gözle nazar arasındaki karşıt- 1999: 137. lık kuruluyor, görünen ve görünmeyen arasında- ki mesafe açılıyor ve içine failin hayali (imgesi) 2. Duer HP. a.g.e.: 135. yerleşiyor. Örtü, muhayyilenin işlemesi ve bu suretle bizlerin özne olmamız için bir alan açı- 3. Russon J. Reading Hegel’s Phenomenology. Indi- yor. Nitekim hermetik/kapalı/örtülü metinler ana University Press, 2004: 55. -beden de metinlerden bir metindir- görünenle (gösteren) görünmeyen (gösterilen) arasındaki 4. Haram, mahrem, muhterem, ihtiram, tahrim, mesafenin olabildiğince açıldığı ve böylece an- mahremiyet, mahrumiyet kelimeleri aynı kökten lam imkânlarının görünür hale geldiği, muhay- gelmektedir. yilenin bütün gücüyle çalışabildiği ve bizleri fail kılan açık metinlerdir. Dolayısıyla açık/anlaşı- 5. Lacan’a göre şeyler bize nazar ederler ama biz lır olarak tavsif ettiğimiz metinler de görünenle onları görürüz. Yani göz (bakış, görüş) öznenin, görünmeyen arasındaki mesafenin kapandığı, nazar nesnenin tarafındadır. Bkz. Lacan J. The anlam imkânlarının üzerinin örtüldüğü, anlamın Four Fundamental Concepts of Psycho-Analysis. indirgendiği, muhayyilenin gücünü yitirdiği ve (çev.) A Sheridan. London: Hogarth Press and bizleri nesneleştiren kapalı metinlerdir. Örtülen Institute of Psycho-Analysis, 1977: 103-9. (metin/beden) tam anlamıyla bir nesnedir. Fakat bu nesne kendi maddiliğine indirgenmiş zelil bir 6. Zizek S. Yamuk Bakmak: Popüler Kültürden Ja- nesne değil tam tersine üzerinde muhayyilenin cques Lacan’a Giriş. (çev.) T Birkan. İstanbul: Metis, 2005: 150. hayatsağlık 53

Doğacak Çocuğun Cinsiyetini Belirlemek Sultan Gözde Yıldızhan Çocuk sahibi olacak çiftlerin doğacak çocu- cerrahi olarak çıkarttıkları biliniyor. 16. yüzyılın ğun cinsiyetini merak ettiğine ve bazen be- sonlarına kadar gelebilen bir başka yanlış inanış lirli bir cinsiyetteki çocuğu özellikle istediklerine ise erkek bebeklerin uterusun sağ tarafından, kız şahit olabiliriz. Bu istek kadın ve erkeğin sosyal bebeklerin ise sol tarafından geliştiğidir. Antik statüsü ve sosyo-ekonomik yapısı ile yakından Çin’de de annenin gebe kalma yaşının ve gebe ilişkilidir ve tarih boyunca çeşitli yöntemler kul- kaldığı ayın bebeğin cinsiyeti üzerinde belirleyici lanılarak tatmin edilmeye çalışılmıştır. Son yıllar- olduğu düşünülürdü. 1600’lerin başından itiba- da gelişen teknolojinin bu talebi karşılayabilecek ren bu tür yöntemlerin doğruluğunu araştıran düzeye ulaşması ve kolay erişilebilir olması cinsiyet seçimi meselesini ve muhte- ‘bilimsel’ çabalar başlamıştır. Bunların dı- mel sonuçlarını tartışmaya açmıştır. şında diyet, cinsel birleşmenin sıklığı Bu uygulamaların yasaklanması veya ve zamanlaması, vajinal duş gibi do- önünün açılması konusunda tartış- ğal yöntemler de denenmiştir, fakat malar hâlâ sürmektedir. bu yöntemlerin etkisi hakkında ye- terli veri yoktur. Çiftlerin çocuklarının cinsiyetini Cinsiyet seçimi ile ilgili son yüzyıl- seçme isteği bugüne has bir olgu değil- dir. Bu konudaki çabaların ve uygulamala- larda da bazı çalışmalar yapılmıştır. Cin- rın geçmişi oldukça eskiye uzanmaktadır. sel birleşmenin ovulayona göre zaman- Sözkonusu uygulamalar bitkisel ilaçlardan lamasına ilişkin araştırmalar bunlardan cerrahi girişimlere kadar farklılık göstermek- biridir. ‘Shettles metodu’, androspermin tedir. M.Ö. 5. yüzyılda yaşayan Yunan filozofu (Y-kromozomlu) daha hızlı ve güçlü, fakat daya- Anaxagoras, sağ testisteki semenin erkek çocuk, nıksız olduğuna; gynospermin (X-kromozomlu) sol testistekinin ise kız çocuk doğmasına sebep ise daha yavaş, fakat daha dayanıklı olduğuna olduğuna inanırmış. 18. yüzyıla kadar gelebilen istinat eder. Buna göre ovulasyonun zamanına bu kanaat nedeniyle bazı Avrupalı asillerin, er- göre ayarlanan cinsel birleşme sonucunda, iste- kek çocuğu garantilemek amacıyla sol testislerini nilen cinsiyette çocuğa sahip olunabileceği iddia edilmiştir. Diğer bir çalışma olan ‘Whelan meto- 54 hayatsağlık

du’ ise ‘Shettles metodu’nun tamamen tersi bir izin verildiği takdirde sınırlarının ne olacağı teş- zamanlama vermektedir. 1984’te Dünya Sağlık kil etmektedir. Tartışmaların ilk basamağında yer Örgütü, zamanlama teorisinin anlamlı bir cin- alan husus da cinsiyet seçiminin uygulanma ge- siyet seçimi sağlamadığını gösteren bir çalışma rekçesidir. Cinsiyet seçiminin gerekçelerini, tıbbi yayınlamıştır. (hemofili, renk körlüğü gibi cinsiyet kromozo- muna bağlı hastalıklar) ve tıp dışı olmak üzere iki Bir diğer yaklaşıma göre diyete belirli yiye- grupta toplamak mümkündür. Tıbbi gerekçelerle cekleri ekleyip çıkarmak da cinsiyeti belirleye- yapılan uygulamalar genel olarak kabul görmekle bilmektedir. Buna göre erkek çocuk için alkalik birlikte, tıbbî olmayan nedenlere dayanan cinsi- (bazik) yiyecekler, kız çocuk için ise asidik yiye- yet seçimi talepleri tartışma konusudur. cekler yemenin gerekli olduğu iddia edilmiştir. Bu teoriyi destekleyen bir çalışmanın sonuçları- ABD ve Kanada’da cinsiyet seçimine ilişkin na göre, kız çocuk diyeti kalsiyumdan zengin, tuz uygulamalar serbesttir ve hatta belirli bir cinsi- ve potasyumdan fakir iken, erkek diyeti tuz ve yete eğilim gösteren etnik gruplara sözkonusu potasyumdan zengin fakat kalsiyum ve magnez- uygulamanın reklamı da yapılmaktadır. Öte yan- yumdan fakir bir diyettir. dan birçok ülkede cinsiyet seçimi uygulamasına karşı bir tavır sergilenmektedir ve kimi ülkelerde Hâlihazırda cinsiyet seçimi için uygulanan yasaklanmıştır. Birleşik Krallık’ta ‘Human Ferti- metotların bir kısmı, X- ve Y- cinsiyet kromo- lization and Embryology (HFE) Act’ (2008) ile zomuna sahip sperm hücrelerinin ayrıştırılarak, bu uygulama sınırlandırılmıştır. ‘HFE Act’ tıbbi tercih edilen cinsiyete uygun biçimde yapay gerekçelerle cinsiyet seçimine izin vermektedir. döllenme yöntemlerinin uygulanması esasına Ancak, bu hizmeti sunan merkez sosyal sebep- dayanmaktadır. En eskisi 25 yıllık geçmişe sahip lerle (tıp dışı sebepler) belirli cinsiyete sahip bir mevcut ayrıştırma yöntemleriyle cinsiyet kromo- embriyoyu seçemez, sperm örneklerini ayıramaz zomlarından birini içeren saf bir materyal elde ve bu örnekleri cinsiyet seçimi için kullanamaz, edebilmek mümkün değildir. Herhangi bir cinsi- belirli bir cinsiyetteki çocuğun oluşumunu amaç- yet kromozomundan ‘zengin’ örnekler elde edile- layan herhangi bir uygulama yapamaz. İspanya’da bilmektedir. Veriler, zenginleştirilmiş materyalin da, 1988 tarihli ‘İspanya Yardımlı Üreme % 50 ila 90 oranında tercih edilen hücreleri içe- Yasası’nda cinsiyetin seçilemeyeceği açıkça be- rebildiğine işaret etmektedir. Bu durum, uygula- maların başarı oranlarını etkilemektedir. lirtildiğinden bu uygulama yasaktır. Hin- distan ve Çin gibi ülkelerde nüfus oranla- Sonucu garanti olmayan ayrıştırma rındaki dengesizlik ve erkek çocuğa olan yöntemlerinin aksine, neredeyse % 100 başarıyla uygulanan diğer bir teknik belirgin eğilim nedeniyle bu tür uygula- PGD’dir (pre-implantation genetic malar konusunda daha hassas davra- diagnosis – implantasyon öncesi ge- nılmaktadır. Hindistan’da ve Çin’de, netik tanı). Laboratuvar koşulların- ultrasonografi de dâhil olmak üzere da geliştirilen embriyoların rahime doğum öncesi her türlü cinsiyet tanı- transfer edilmeden önce genetik ana- lama yöntemlerinin istisnai durumlar lize tabi tutulması olarak tanımlayabi- dışında uygulanması yasaktır. İsviçre ve leceğimiz PGD yöntemi ile embriyonun cinsiyetini belirlemek ve arzu edilen cinsiyetteki Avustralya’da da tıp dışı sebeplerle cinsiyet embriyoları transfer etmek mümkündür. Gene- seçimi yasaktır. tik kusurları, hastalıkları tanımlamak ve önlemek için geliştirilmiş olsa da, bu yöntem cinsiyet seçi- Türkiye’de Sağlık Bakanlığınca çıkarılan 6 mi için ‘altın standart’ olarak kabul edilmektedir. Mart 2010 tarihli ‘Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Mer- Cinsiyet seçimi tartışmalarının eksenini, böy- kezleri Hakkında Yönetmelik’ uyarınca cinsiyet lesi uygulamalara izin verilip verilemeyeceği ve seçimi tıbbî gerekçelerle sınırlandırılmıştır: “Cin- siyetle ilgili ciddi bir kalıtsal hastalıktan kaçma hali hayatsağlık 55

hariç, doğacak çocuğun cinsiyetini belirleme amaçlı cuğun içinde bulunduğu çevreyi belirleyerek, ge- gonad ve/veya embriyo seçimi ve transferi yapıla- lişimi üzerinde etkileyici bir gücü olduğu kabul maz. Bu durumun tespiti halinde merkezin ruhsatı/ edildiği gibi, ebeveyn kontrolünün doğal uzantısı izin belgesi ve merkez ÜYTE ünite sorumlusunun olarak görülen cinsiyet seçiminin ortam (çevre) sertifikası iptal edilir. (Md. 18/9)” seçimiyle bir tutulması gerektiği savunulmakta- dır. Ancak genetik olarak cinsiyet seçiminin çevre Konuyla ilgili tartışmalarda, cinsiyet seçimi- seçiminden çok daha farklı olduğu bir gerçektir. nin toplum tarafından kabul edilebilir olduğu Ebeveynin genetik hastalığı olan bir çocuğu ka- iddia edilmekte ve böyle bir imkân varken neden bul edip etmeyeceğine karar verme hakkı varsa, kullanılmadığına dair itiraz edilebileceği, bazı tıp belirli bir cinsiyetteki çocuğu kabul edip etme- ve bilim çevreleri tarafından dile getirilmektedir. yeceğine karar verme hakkı da olması gerektiği Bu açıdan bakıldığında, PGD ile cinsiyet seçimi- düşünülse bile genetik hastalığın çocuğa bazı du- nin üreme kontrolünün basit bir uzantısı olduğu rumlarda dezavantajlar getirebileceği öngörüle- ve kişisel bir hak olarak görülebileceği belirtil- bilirken, herhangi bir cinsiyetin dezavantaj olarak miştir. Bazı çevrelere göre yasaklamalar ‘üreme görülmesi zordur. hakkının’ devlet tarafından ihlâlidir. Bu çevreler ebeveynin özerkliğine saygı gereği uygulamayı sa- Ebeveynin seçim hakkının üstünlüğüne en vunmaktadırlar. Tıbbî olmayan sebeplerle cinsi- büyük itiraz, erdemler etiği (virtue ethics) çerçe- yet seçimini savunanların argümanlarının temeli- vesinde, ebeveynliğin çocuğu kabullenmeyi (pa- ni tıp etiğinin (daha doğru ifade ile ‘Anglosakson rental acceptance) gerektirdiği üzerine kurulu- tıp etiğinin’) ilkeleri oluşturmaktadır. Sözkonusu dur. Bu yaklaşıma göre, doğumdan önce çocuğun ilkeler dört temel prensipten oluşur: özerklik karakteri öngörülemez, fakat karakteri ne olursa (autonomy), yarar sağlama (beneficence), zarar olsun anne-babalık çocuğunu kabullenmeyi ve vermeme (non-maleficence) ve adalet (justice). sahiplenmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla tıp Bireyin özerkliğine saygı ilkesi çerçevesinde bir- dışı nedenlerle yapılan cinsiyet seçimi ebeveynin çok uygulama ve girişim desteklenebilmektedir. gerekliliği olan kabullenmeyi göz ardı ettiğinden Bireyin özgürlüğünün yalnız başkasına zarar ve- etik dışıdır. Ancak, ebeveynin çocuğunu koruma riyorsa kısıtlanabileceği ve onlara göre cinsiyet içgüdüsü gereğince, tıbbî nedenlerle yapılacak seçimi başkasının özgürlüğünü kısıtlamadığı ve cinsiyet seçimi ise haklı görülebilmektedir. belirgin bir zarar yaratmadığından uygulamanın yasallaşması gerektiği savunulmaktadır. Medikal yani tıbbi nedenlere bağlı cinsiyet se- çiminde de henüz belirlenemeyen sınırlar vardır. Tıbbi olmayan nedenlerle cinsiyet seçiminin Hastalığı önlemek gerekçesiyle cinsiyet seçimi yasaklanmasını eleştiren ve izin verilmesini savu- genel olarak destek görmesine rağmen embri- nanların bir kısmı, cinsiyet seçiminin potansiyel yonun ‘taşıyıcı’ olması durumunda ne yapılacağı yararlarının önemli, potansiyel zararlarının ise henüz belli değildir. önemsiz olduğundan hareket ederler. Bu çevre- ler, tüm ebeveynlerin sahip oldukları her çocu- Cinsiyet seçimi tartışmalarında, Hindistan ile ğu kabul etmeye ve sevmeye yatkın olduklarını Çin’de yaşananlar ve bu ülkelerde erkek çocuğa söyleseler de çocuğun cinsiyetini seçmeye çalış- olan eğilim önemli bir yer tutuyor. Hindistan’da manın bozuk bir psikolojik yaklaşımın tezahü- yaklaşık 50 milyon ‘kayıp’ kadından söz ediliyor. rü olabileceğini kabul ediyorlar. Fakat kişilerin Doğum öncesi cinsiyeti belirlemek için ultraso- ebeveyn olmaya uygunluğuna karar vermenin nografinin bile yasak olduğu ülkede sözkonu- devletin görevi olmadığı ve bozulmuş psikoloji su ‘kayıp’ların sebepleri olarak erkek çocuklara varsayımının önemli bir faktör olamayacağını daha iyi beslenme ve sağlık hizmeti sağlanması, da ekliyorlar. Bu yaklaşıma göre ebeveynin seçi- doğumda annelerin ölümü ve kız çocuklarının mi önceliklidir ve devletin bunu kontrol etmeye öldürülmesi (female infanticide) gösteriliyor. çalışması totaliter bir yaklaşımdır. Ebeveynin, ço- Merdiven altı muayenehanelerde fetüslerin cinsi- yetlerinin öğrenilerek yasal kürtaj süresi içerisin- 56 hayatsağlık

de kız fetüslerin kürtajla alınmasının da önemli yerine asıl probleme eğilmek olduğunu savunu- bir sebep olduğu vurgulanıyor. Hindistan’da yorlar. çocukların ancak doğumdan 7-10 gün sonra yapılan banyo ritüelinden sonra ‘insan statüsü’ Bir başka iddia, kadının üreme hakkını ve kazandığı inancına dayanarak kız çocuklarının özerkliğini kısıtlamanın etik açıdan sorunlu ol- öldürülmesini ahlâkî açıdan aklamaya çalışanlar, duğu ve zaten kısıtlı seçim hakkı olan kadının aynı zamanda bunun bir sonraki çocuğun erkek böylece daha da kısıtlanacağı yönünde.Bazı fe- olma şansını arttırdığına inanıyorlar. minist biyoetikçiler, erkek çocuğa güçlü eğilimi olan bir toplumda cinsiyet seçimi kararı verecek Çinli araştırmacılara göre dünyada yaklaşık bir kadının sağlıklı bir seçim yapamayacağını ve 100 milyon ‘kayıp’ kadın var ve bunun 30 ila 40 bunun kadının hür iradesine dayanan bir seçim milyonunu Çin’deki kayıp kadın nüfusu oluştu- olamayacağını öne sürüyorlar. Erkek çocuğa ruyor. Çin’de azınlıklar dışındaki kesim tek çocuk eğilimin olmadığı, kadının kişisel ve ekonomik sahibi olabiliyor ve yasalarla belirlenmiş bir nü- özgürlüğünün olduğu toplumlarda cinsiyet den- fus politikası güdülüyor. Tek çocuğun erkek ola- gesizliğinin ortaya çıkması uzak bir ihtimalken rak tercih edilmesi, cinsiyete bağlı yasadışı kürtaj üreme özerkliğine yönelik tehdidin aşikâr bir ve sosyokültürel nedenlerden kaynaklanan cinsi- gerçek olduğunu da ekliyorlar. Onlara göre cin- yet ayrımcılığı gibi faktörler sözü edilen kayıptan siyet seçimi Hindistan ve Çin gibi ülkeler için sorumlu tutuluyor. Uzun süre bu konuda sessiz kalan Çin hükümeti 1990’larda ulusal nüfus karşı çıkılabilecek, ancak Kanada gibi ülkeler için politikası ile kadın nüfusunun kaybı arasındaki etik açıdan kabul edilebilir bir olgu. Dahl ve ar- bağlantıyı inkâr etse de 2000’li yıllarda yapılan kadaşları Alman, İngiliz ve Amerikalı çiftler üze- çalışmalar gösterdi ki Çin’de ‘kayıp’ olan kadın rinde yaptıkları bir araştırmaya dayanarak, böyle nüfusundan kaynaklanan bozulmuş bir cinsiyet bir uygulamanın bir ülkede cinsiyet oranlarını oranı bulunuyor. saptırması için iki kriterin buluşması gerektiğini belirtiyorlar. 1) Belirli bir cinsiyet için mutlak bir Normalde büyük bir popülasyonda 105 (er- eğilim olması, 2) Cinsiyet seçimi uygulaması için kek)/100 (kadın) ± 2 olması gereken cinsiyet ciddi bir toplumsal talep olması. Bu sava göre, oranı Çin’de 120/100, Hindistan’da ise 130/100 iki kriterden birinin eksikliği, cinsiyet oranının olarak gösterilmiştir. Sapmış cinsiyet oranlarının değişmesini engelleyecektir. Yapılan çalışmaya tıp dışı nedenlerle cinsiyet seçimi uygulaması ile göre Batılı ülkelerde iki kriterin de eksikliği bu- daha da kötüye gideceği ve bunun sonucunda lunmaktadır. Bu ülkelerde uygulanacak cinsiyet bazı toplumsal sorunlarla karşılaşılabileceği dü- seçiminin Hindistan ve Çin’deki oranları etki- şünülüyor. lemeyeceği, eğer Batılı ülkelerde uygulamanın Hindistan ve Çin’deki nüfus sorunları tüm dünyada tıp dışı nedenlerle cinsiyet seçimine olan bakışı etkilemektedir. Bir kesim, bu ülkele- rin sorunlarının küresel bir tehlikeye işaret etti- ğini savunurken diğer bir kesim ise bir ülkedeki nüfus sorununun başka bir ülkedeki nüfus po- litikasını belirlememesi gerektiğini düşünüyor. Ebeveyn özerkliğine saygıyı destekleyenler, bu durumun Asya’daki kadınlar için zarar oluştura- cağını kabul ediyorlar, ancak Batı’daki kadınlar için bu durumun geçerli olmadığı görüşündeler. Ayrıca erkek çocuk seçiminin kadınların toplum- sal statüsünün sebebi değil sonucu olduğunu ve bunu çözmenin yolunun uygulamayı yasaklamak hayatsağlık 57

yasaklanmasının diğer ülkelere bir mesaj olacağı uygulamanın cinsiyete bağlı kürtaja sosyal olarak düşünülse bile Hintli ve Çinli ailelerin bunu cid- kabul edilebilir bir alternatif olduğu da iddia edil- diye alacağını düşünmenin naif bir davranış ol- mektedir. duğu ve bu ülkelerde kızlarını öldüren aileler yü- zünden başka bir ülkedeki bir ailenin kız çocuğu Cinsiyet seçimi uygulamalarında ailelerin sahibi olamamasının masumu cezalandırmaktan seçiminin bir cinsiyetin diğerine üstünlüğüne farkı olmadığı iddia edilmektedir. dayanmadığı, cinsiyetin toplumdaki sosyal konu- muna dayandığı belirtiliyor. Özellikle ‘aile denge- PGD uygulamasının tıp dışı (sosyal) neden- si’ prensibinin cinsiyetçi bir tavır sergilemediği de leri başlığı altında dile getirilen ‘aile dengesi’ ekleniyor. Buna cevaben uygulamayı eleştirenler (family balancing) argümanı da sıkça tartışma sosyal rollerin cinsiyetle bağdaştırılmasının cin- konusu olmaktadır. ‘Aile dengesi’, bir cinsiyet- siyetleri bir kalıba sokmaya çalışmak olduğunun ten hâlihazırda bir veya daha fazla çocuğu olan altını çiziyorlar. Buna göre ebeveynlerin çocukla- bir ailenin bir sonraki çocuğun cinsiyetini karşıt rının cinsiyetini seçmelerindeki ana etken, cinsi- cinsten seçerek cinsiyet oranını dengeleme iste- yeti kişinin toplumdaki yerini belirleyen bir un- ği olarak tanımlanabilir. Cinsiyet seçimi için ‘aile sur olarak görmeleri. Bunun sonucunda çocuk- dengesi’ argümanı iki cinsiyetin de bulunduğu lardan toplumda beklenen rolü oynamaları bek- ailede yetişen çocukların toplum için daha iyi bi- leniyor. Bazı çevreler cinsiyeti kalıplaştırmanın reyler olduğu açıklamasına dayanmaktadır, fakat da cinsiyetçiliğe katkı sağladığını belirterek ‘aile ‘aile dengesi’nin toplum veya çocuk için belirgin dengesi’ prensibinin daha az cinsiyetçi olmadığı bir faydası olduğuna dair güçlü bir kanıt sunula- ve topluma zarar vereceği görüşündeler. mamıştır. ‘Aile dengesi’nin bir uzantısı olarak tek cinsiyette çocuk sahip olan ailelerin ‘dengesiz’ Cinsiyet seçiminde ebeveynin yeterliliği sor- ve bir anlamda hasarlı olduğu savı da ortaya çık- gulanırken, bir taraftan da çocuk üzerindeki bek- maktadır. Bu tür ailelerin bir kısmında sözkonu- lentilerin bireylerin psikolojisinde yaratabileceği su ‘dengesizliğe’ bağlı psikolojik sorunların görü- hasarlara da dikkat çekiliyor. Cinsiyet seçimi ile lebilmesi, bazı kişilerin cinsiyet seçiminin hayat dünyaya gelmiş bireylerin “Beni neden bu şekil- kalitesini arttıran ilaç alımı ve estetik ameliyatlar de yaptınız?” sorusuna alacağı cevaplar doğrultu- kadar gerekli olduğu fikrini öne sürmelerine se- sunda cinsiyete dayalı beklentileri karşılama ihti- bep olmuştur. ‘Aile dengesi’nin temelinde, eksik yacı içine girmesi mümkündür. Bu durum çocu- olan cinsiyetteki çocuğun seçilmesi yattığından, ğun özgürlüğünü kısıtlarken; bireyin gelişimini, bu prensip ile toplumda önemli bir cinsiyet ora- öz benliğini, sosyalleşmesini etkileyebilir. Artmış nı sapması riskinin büyük oranda yok olduğu ebeveyn beklentisi sonucu çocuğun kendini ifa- belirtilerek sosyal zararın önlenmesine yardımcı de etmesi engellenmiş olacaktır. olacağı da vurgulanmaktadır. Ebeveynlik tar- tışmalarına da atıfta bulunularak ‘benzerlik ve ‘Kullanılmayan embriyolar’ sorunu, IVF yön- tamamlayıcılığın’ belirli bir cinsiyetteki çocuğu teminin kullanıldığı cinsiyet seçiminde de gün- istemek için etik açıdan kabul edilebilir olduğu deme gelmiştir. Birçok embriyonun geliştirilip, da söylenmektedir. doğru cinsiyette olmadıkları için rahme yerleş- tirilmemesi, hayatın nerede başladığı sorusuna Cinsiyetçiliğin potansiyel olarak güçlenme- tam yanıt alınamamasının getirdiği belirsizlik sini ve yayılmasını sağlaması, cinsiyet seçiminin ortamında sıkça tartışma konusu olmaktadır. Bu yol açabileceği toplumsal sorunlardan biri olarak duruma önerilen çözüm ise seçilmeyen embriyo- görülmektedir. Erkek çocuk tercihi eski ve birçok ların kriyoprezervasyon (soğukta saklama) yön- kültürde artık sorgulanmayan bir olgu olduğun- temiyle daha sonraki uygulamalar için saklan- dan bu kültürel tercihi tatmin etmek için yapıla- ması ve/veya bağışlanmasıdır. Ancak bu öneriler cak olan uygulamalar bu durumu ve dolayısıyla zaten tartışmaların temelini oluşturduğundan, cinsiyetçiliği de desteklemiş olacaktır. Fakat bu çözüm getirmekten uzaktır. Cinsiyet seçiminin sosyal anlamda birçok et- 58 hayatsağlık

kisi olacağı gibi uzun vadede de belirlenemeyen Kaynakça sonuçlar doğurması mümkündür. Bu bağlamda ‘kaygan zemin’ argümanı sıkça dile getirilmekte- 1. Akchurin W, Kartzke R. The Ethics of Gen- dir. Şu anda izin verilecek bu uygulamalar, gele- der Selection. http://www.ethicapublishing. cekteki çok farklı uygulamalar için zemin yarata- com/3CH2.htm bilecektir. Uygulamanın öjenik temelli girişimle- re yol açabileceği, çocuklar üzerindeki seçiciliğin 2. Allahbadia GN. The 50 million missing women. ‘tasarlanmış bebek’ olgusuna kapı aralayacağı J Assist Reprod Genet 2002; 19(9) :411-6. endişesi sıklıkla dile getirilmektedir. 3. Dahl E, Beutel M, Brosig B, et all. Social sex se- Bilim dünyasında süregelen tüm tartışmalara lection and the balance of the sexes: Empirical rağmen toplumların bu konu hakkındaki fikrini evidence from Germany, the UK and the US. J tam olarak belirleyecek yeteri kadar çalışma yok- Assist Reprod Genet 2006; 23(7-8): 311-8. tur. Dahl ve arkadaşları, hamile kadınlar üzerinde yaptıkları araştırmaya dayanarak, cinsiyet seçimi 4. Hanson C, Hamberger L, Janson PO. Is Any için pratik, güvenli ve etkili bir yöntem geliştiril- Form of Gender Selection Ethical? J Assist Rep- se dahi sadece sınırlı sayıda çiftin bunu kullan- rod Genet 2002; 19(9): 431-2. mak isteyeceğini söylüyorlar. Çalışmaya göre, Almanların % 86’sı uygulamaya kesinlikle karşı, 5. Meseguer M, Garrido N, Remohí J, et all. Gen- İngilizlerin % 69’u ebeveynlerin böyle bir hakkı der selection: ethical, scientific, legal, and prac- olması gerektiği fikrine katılmıyor ve Amerikalı- tical issues. J Assist Reprod Genet 2002; 19(9): ların üçte ikisi tıp dışı nedenlerle cinsiyet seçimi- 443-6. ni onaylamıyor. 6. Metin S. Biyo-Tıp Etiği ve Hukuk. İstanbul: On Her yeni gelişen teknolojide olduğu gibi bu iki Levha Yayıncılık, 2010. konuda da tartışmalar devam edecek gibi gö- rünüyor. Uygulamanın topluma ne kadar yarar 7. Nie JB. Non-medical sex selective abortion in sağlayacağına veya ne kadar zarar verebileceğine China: ethical and public policy issues in the dair farklı görüşler ve yaklaşımlar mevcut. Bugü- context of 40 million missing females. Br Med ne kadar böyle bir seçim şansı olmadan binlerce Bull 2011; 98: 7-20. yıl geçirmiş olan insanoğlunun bu tercihi yapar- ken ne beklediği konusunda en azından ihtiyatlı 8. Sills ES, Palermo GD. Preimplantation genetic olması gerekiyor. diagnosis for elective sex selection, the IVF mar- ket economy, and the child--another long day’s journey into night? J Assist Reprod Genet 2002; 19(9) : 433-7. 9. Strange H. Non-medical sex selection: ethical is- sues. Br Med Bull 2010; 94: 7-20. hayatsağlık 59

Pedofili: Nefretin Nesnesi Çocuk Ebrar Yenice Kanık Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri rın 4 ile 6 yıl sürdüğü ve mağdurların birçoğunun Alev Dedegil ve Aşkın Asan’ın, çocuklara ve şiddete maruz kaldığı belirtilmiştir. reşit olmayanlara cinsel saldırı suçundan hüküm giyenlere yönelik hazırladıkları, ‘kimyasal kas- Dünya’da ve Türkiye’de çocuklara yönelik trasyonu’ da içeren yasa tasarısı pek çok tartışma- cinsel istismar yaygınlığının her geçen gün art- ya sebep oldu ve bu sayede çocuğa yönelik cinsel ması, bununla birlikte pek çok istismar vakasının istismar, pedofili ve ensest çeşitli yönleriyle tek- gizli kalması doğru sayının tespitini imkânsız kıl- rar gündeme geldi.1 makta2,5-7, istismarı önlemeye ve istismara maruz kalan çocukların tedavisine yönelik çalışmaları Çocukların cinsel yönden istismarı insan- güçleştirmektedir.3,6 Pedofili vakalarının artması lık tarihi kadar eskidir. Hammurabi yazıtlarında pek çok uzmanı bu konunun nedenleri üzerinde bahsi geçen babasından hamile kalmış kız çocu- durmaya sevk etmiştir. ğu, Yunan mitolojisindeki Oedipus efsanesi ve Hz. Musa’nın şeriatında ensestin bir günah ola- Pedofilinin biyolojik, psikolojik ve toplumsal rak tanımlanması cinsel istismarın varlığını kanıt- nedenleri üzerine yapılan pek çok çalışma, er- layan eski örnekler arasındadır.2 Ancak bu duru- ken tanı sayesine gerçekleştirilecek müdahale ve mun toplumsal ve psikolojik bir problem olarak önleme amacını da taşımaktadır. Bu çalışmada, ele alınışı, 1970’lerde Amerika’da istismar vaka- çocuk istismarı kategorisi olan pedofilinin etiyo- larının artmasıyla başlamıştır.2,3 Dünya Sağlık lojisinde yer alan psikolojik dinamiklerin, ailesel Örgütü’nün verilerine göre günümüzde, dünya etkenlerin ve travmaya maruz kalmanın ortaya genelinde 1-14 yaş grubundaki 40 milyon çocuk çıkardığı kişilik yapılanmasının üzerinde duru- istismar veya ihmale uğramakta, desteğe ihtiyaç lacaktır. Nefretin psikopatolojisiyle ilgili pek çok duymaktadır.4 Ülkemizdeki durumun tespitine çalışması bulunan Otto Kernberg’in kuramının yönelik yetersizliği nedeniyle sağlıklı istatistiksel ve kavramlarının pedofilinin biyolojik, psikolojik verilere rastlanmamaktadır. Z-Page’nin aktardığı ve toplumsal nedenleriyle ilişkisine değinilecek, bir çalışmaya göre3, Türkiye’de aile içi cinsel istis- pedofiliyi anlama hususunda sunduğu katkılar marın kızlarda 6 yaşın altında başladığı, istisma- paylaşılacaktır. Cinsel sapkınlıklardan biri olarak kabul edi- 60 hayatsağlık

len pedofili, ‘Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sa- tespit edilen prefrontal korteks, orbifrontal kor- yımsal El Kitabı’ (DSM-IV-TR) tanı ölçütlerine teks insula bölgelerindeki benzer değişiklikler, göre, en az altı aylık bir süre boyunca kişide, er- çocukluk dönemi cinsel istismarının pedofilinin genlik dönemine girmemiş (genellikle 13 yaş ya gelişimindeki etkisi üzerinde düşünülmesine se- da altında olan) bir çocukla ya da çocuklarla cin- bep olmuştur. Bu durumun, beyin gelişimi ya da sel etkinlikte bulunmaya yönelik yoğun, yineleyi- olgunlaşması sırasında ortaya çıkan problemler- ci ve cinsel yönden uyandırıcı fantezilerin, cinsel den mi yoksa çocukluk döneminde gerçekleşen dürtülerin ya da davranışların ortaya çıkması şek- fiziksel ya da cinsel istismar gibi olaylardan mı linde tanımlanmıştır.8 Buna ek olarak kişinin bu kaynaklandığı meselesi hâlâ gündemdedir.5 Bu fantezi, dürtü ya da davranışlarının klinik açıdan sebeple pedofilinin gelişiminde biyolojik faktör- bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki vb. işlevsel- lerin sorumlu olması ihtimalinde dahi, biyolojik lik gerektiren diğer alanlarda bozulmaya yol aç- zeminin oluşumunda etkin rol oynayabilecek aile ması da, pedofili tanı kriterleri arasındadır. Ayrı- faktörünün ve çevresel faktörlerin göz önünde ca pedofili tanısı konacak kişinin en az 16 yaşında bulundurulması gerekmektedir. İlerleyen bölüm- olması ve cinsel olarak etkinlikte bulunduğu ço- lerde aile ve çevresel faktörlerin biyolojik faktör- cuktan en az beş yaş büyük olması gerekmektedir lerle ilişkisine Kernberg’in kuramları çerçevesin- (DSM-IV-TR).8 de değinilecektir. Yapılan araştırmalar pedofilinin biyolojik Kernberg, Saldırganlık ve Nefretin Doğası nedenleri arasında biyolojik yatkınlıkların, be- Kernberg, nefretin psikopatolojisini tanımlar- yindeki yapısal anormalliklerin, erken beyin ken, insan davranışının ve özellikle patolojik du- gelişimindeki bozuklukların olabileceğini bil- rumların temelinde bir duygulanım olarak nefre- dirmektedir.5 Sosyal ve psikolojik nedenleri ise, tin bulunduğunu belirtir. Bebek için yaşamın ilk travmaya maruz kalma, dağılmış aile5,9, çevresel deneyimleri haz ve hazsızlık etrafında kümelenir stres, yetersiz sosyal destek, düşük sosyo-ekono- ve buna göre, haz yaratan duygulanımlar libido mik düzey vb. şeklindedir.2,7 olarak evrilirken, hazsızlık yaratan durumlar sal- dırganlık olarak evrilir.10 Saldırganlık dürtüsünün Pedofilinin gelişiminde genetik faktörün etki- çevresinde kümelenen öfkeden türeyen nefret, sinin araştırıldığı bir çalışmada, pedofilik birey- diğer insanlara olduğu kadar kişİnin kendisine de lerin annelerinde kontrol grubundakilere oranla yönelebilecek kadar baskındır. Nefret ve öfke ara- daha fazla psikiyatrik tedavi alma öyküsünün bu- lunduğu tespit edilmiştir. Bu bulgu genetik geçiş ya da eğilimin varlığına işaret etmekle birlikte, psikiyatri tedavisi gören bir annenin çevresel bir faktör olarak da etkisinin olabileceği şeklinde yo- rumlanmıştır.7 Pedofilik bireyin kişilik özellikleri arasında yer alan doyumu erteleme kapasitesinin azalmış olması, davranışsal baskılanmanın kalk- ması, pasif-agresyon ve öfke, pedofilinin gelişi- minde nöropsikiyatrik faktörlerin etkisine dikkat çekmiştir. Frontal anormallikler, bilişsel yürü- tücü işlevler ve erken beyin gelişimi ile pedofili arasındaki ilişkinin incelendiği araştırmalarda5,7 çeşitli bulgular elde edilmiş olmakla birlikte he- nüz pedofilinin nörobiyolojisi hakkında kesin sonuçlar tespit edilememiştir.2,5,7 Beyin görüntüleme çalışmalarında, travma sonrası stres bozukluğu ve pedofili vakalarında hayatsağlık 61

sındaki farkı, öfke tepki- edilir. Kişi bilinçli ya da bilinçdışı olarak yok et- lerinin aniliği ve bilişsel meye çalıştığı nesneye acı çektirmeyi arzular ve yönünün değişebilirliği bu acıdan aynı şekilde bilinçli ya da bilinçsiz zevk ile açıklayan Kernberg, alır. Bu durum, sadizmin cinsel sapkınlık şeklin- nefrette bilişsel yönün de nesneye gerçekten zarar vermesiyle sonuçla- kronik ve kararlı olduğu- nabilir. Sadizmde, daha önce sözü edilen erken nu vurgular.11 dönemlerinde olduğu gibi nefretin amacı, nesne ile ilişkiyi ortadan kaldırmak değil, “arzulanan Bebekliğin erken sadistik bir faille, etkisiz hale getirilmiş bir kurban dönemlerinde öfkenin arasındaki nesne ilişkisinin canlandırılmasıyla ku- temel işlevi, acı ya da rulan ilişkinin korunmasıdır”.11 huzursuzluk kaynağını yok etmek iken, sonraki Yeniden canlandırma bizi temelinde sadizmin aşamalarda ise doyumu yer aldığı cinsel sapkınlığın, ilk nesne ilişkileri, engelleyen durumu or- yani ailesel etmenlerle olan ilişkisine götürür. Bu tadan kaldırmaya yöne- dönemde hep-iyi nesne, hep-kötü nesne ilişkile- liktir. Başlarda, bakım rini ‘doruk-duygularla’13 yaşayan çocuk için süpe- veren kişiyi uyararak do- rego özdeşleşmesi sağlıklı yollarla gerçekleşmez yum elde etmeyi hedef- ve nesne ile nefret üzerinden bir ilişki kurulur. leyen öfke, beraberinde bir takım engellenmeler ve bilinçdışı fantezilerle hep-kötü nesne ilişkisi Kernberg bu durumu, bebeğe veya çocuğa oluşturur ve ardından gelen doyum ile de hep-iyi derin bir acı yaşatmanın önce öfkeye, daha sonra nesne ilişkileri kurgulanır. Gelişimin sonraki aşa- da sözü edilen bilinçdışı yollarla sağlanan dönü- malarında engellenme durumlarında bilinçdışı şüm ve özdeşleşmeyle nefretin gelişmesine yol olarak hep-kötü, zulmedici nesne devreye girer açtığı şeklinde özetler.11 Buradan yola çıkarak ve engellenmenin yol açtığı tehdit altındaki be- pedofilik eylemin temelinde yer alan nefretin ilk bek öfke tepkileriyle özerkliğini yeniden kazan- çocukluk dönemiyle bağlantısının olabileceği ve maya çalışır. İradenin şiddetle ortaya konması bu kastrasyona varan tedavi yöntemlerine rağmen hedefe yöneliktir. eylemin yineleyiciliğinin kökeninin bilinçdışı Öfke, engellenmeye karşı özerkliği korumaya bir nefrete saplanma ile ilişkili olabileceği yoru- yönelik bir duygu iken, nefrette ağır basan nes- munu yapmak mümkündür. Aktepe, yetişkinlik nenin yok edilmesidir. Nefret, bu hedefe yönelik döneminde de kompulsif bir şekilde cinsel ilişki- güçlü akıllaştırmacalar12 ve süperegonun işleyi- ye yönelmenin gerçekçi bir seks yaşantısı yerine şindeki çarpıtmaları beraberinde getirir. Kern- öfkenin kaynaklık ettiği bir çeşit kendine yönel- berg, nefretin psikanalitik sorgulamasını yapar- tilmiş kin olduğunu vurgular.2 Israrlı cinsel arzu- ken, her zaman patolojik olmadığına vurgu yapar. nun işlevi içinde barındırdığı duygusal çatışmayı, Nesnel, gerçek bir fiziksel ya da psikolojik yok gücü ve kontrolü ele geçirerek gizlemeye yöne- olma tehlikesi, kişinin sevdiklerinin yaşamına liktir. Aktepe’nin yorumu Kernberg’ün bilinçdışı yönelik tehditlere karşılık olarak nefret, tehlikeyi nefrete saplanma tezini doğrular niteliktedir. ortadan kaldırmayı hedefleyen öfkenin normal bir sonucudur. Ancak intikam hırsı gibi durum- Çocuğun erken dönem ebeveyn ilişkilerinin lara işaret eden Kernberg, bu durumda yukarıda sorunlu olması, hazzın engellenmesi, yeterli do- bahsedilen bilinçdışı güdülenmelerin (akılcılaş- yum alamama ve hayal kırıklığı gibi durumlar tırma vb.) nefreti yoğunlaştırdığını ifade eder.11 ego gelişimini olumsuz yönde etkiler. Kernberg’e Nefret, Sadizm, Cinsel Sapkınlık ve Pedo- göre bu durum, çocuğun ilk nesne (kendisinden filiyle İlişkisi başka, diğeri) içselleştirmelerinin bölme meka- Çoğunlukla nefret sadistik eğilimlerle ifade nizması14 etkisinde gerçekleşmesine sebep olur. Bu şekilde hep-iyi anne (doyuran) ve hep-kötü annenin (engelleyen) bir arada bulunması, tu- 62 hayatsağlık

tarlı nesne ilişkisini engellediği gibi, ego bütün- ilişkilerindeki engellenmeye bağlı oluşan kronik lüğünün bozulmasına ve ebeveynlerle kurulan öfkenin de benzer bir sonuca sebep olabileceği özdeşim aracılığıyla gelişecek ‘süperego’nun var- ya da biyolojik faktörlerin oluşumuna kaynaklık lığının problemli bir hal alması durumunu ortaya edebileceği düşünülmektedir. çıkarır.10-11 Dışsal gerçekliğin değerlendirilmesi, işlenmesi, uygun toplumsal davranışın tespitinde Travmaya Saplanma ego bütünlüğü önemli bir rol oynar. Pedofili söz Pedofiliyi, ‘mağdur-saldırgan’ döngüsü, ‘mağ- konusu olduğunda egonun gelişim fonksiyon- dur edilmiş-mağdur eden’ fenomeni ile açıklayan larında eksiklik olduğunu vurgulayan Tardif ve pek çok çalışma bulunmaktadır.5,7 Pedofili tanısı Gijseghem, bu durumun, eyleme geçme eğilimi konmuş kişiler üzerinde yapılan araştırmalar da olan saldırganlarda egonun kontrol etkisinin ye- çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kal- tersiz kalmasına, düşük benlik saygısı ve ahlâk manın pedofilik eylemle ilişkili olabileceğini gös- gelişimine sebep olduğunu belirtir.9 termektedir.2,3,5,7,9 Kernberg, bu durumu travmaya saplanma Tardif ve Gijseghem’in aktardığına göre, olarak adlanmıştır. Öfkenin nefrete dönüşümün- Protinsky’nin araştırma sonuçları bu tespiti doğ- de ilk ilişkilerin önemine vurgu yapan Kernberg, rular niteliktedir. Çalışmada REIS (Rasmussen’s bu durumun kökeninde engelleyici anneye yo- Ego Identity Scale)’e göre yapılan ölçümlerde ğun şekilde bağlanmanın yattığını ifade eder. Bu genel ergen popülasyonunun suçlu ergenlere dönüşüm şöyle gerçekleşir: İdeal, hep-iyi anne- oranla daha yüksek ego kimliği değerlerine sahip yi yok eden hep-kötü anneden intikam alarak olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın sonuç- onu yok etme arzusu öfkenin kaynağıdır. Ancak larına benzer bir şekilde Seghorn ve Boucher de zamanla kurban eden anneye yönelik nefret ve cinsel saldırı suçu işlemiş elli kişinin önemli bir bunun beraberinde getirdiği acılı, güçsüz, engel- çoğunluğunda ilişkisel sorunlar, dürtüsellik ve lenmişlik duyguları, zalim, tümgüçlü ve yıkıcı düşük engellenme eşiği ile ilişki olarak, adaptas- anneyle özdeşleşme şeklini alır. Aynı zamanda yon problemi, kendi hayatlarına yönelik hâkimi- hem acı çeken kendilikle hem de zulmeden ken- yet eksikliği, agresyon ve cinsel dürtüler üzerinde dilikle özdeşleşen kişinin, kötü davranılan kendi- denetim eksikliği tespit edilmiştir.9 Zayıf ego ge- liğin yansıtılabileceği nesne arayışı başlar. Burada lişimine sahip bireyler ilişkisel çatışmalara daha bölme mekanizmasının etkin olarak var olduğu eğilimlidirler bu sebeple adaptasyon problemi görülmektedir. sürekli gündemdedir.5,9,15 ‘Mağdur-saldırgan’ döngüsünün nasıl geliş- tiğini açıklayan farklı araştırmalar, erken dönem Bu bulgular ışığında pedofillerin kendilik cinsel istismara maruz kalmış çocuğun saldırgan ve diğerleri algılarında pek çok çarpıtmanın bu- ile özdeşleşerek yeni bir kimlik kazanmaya ça- lunduğu, bu durumun da ego zayıflığıyla ilişki- lıştığını5, bu özdeşim ilişkisi sonucunda mağdur li olduğu anlaşılmaktadır. Cinsel sapkınlıkları edilmiş çocuğun kendisi ve dünya üzerindeki bilinçdışı nefret üzerinden ele alan Kernberg’e kontrol duygusunu ancak mağdur eden olabildi- göre, ego zayıflığı yaşamın ilk yıllarında aşırı ği ölçüde geliştirdiğini vurgulamıştır.2 Saldırgan doyumsuzluk yaratan engellenme durumlarıy- ile kurulan özdeşim onun ‘arzulanan bir fail’ ola- la ilgilidir. Bu durum iyi ebeveyn temsillerinin rak kendilikte temsil edilmesine ve daha önce ku- içselleştirilmesine engel olur ve daha önce de- rulmuş ilişkinin korunabilmesi için ‘etkisiz hale ğinildiği gibi sorunlu bir süperego gelişimi söz getirilmiş bir kurban’a ihtiyaç duyulmasına sebep konusu olur. ‘Ego’nun dışsal gerçekliğin değer- olur. Bu durum, çocukluk döneminde yaşanan lendirilmesi, uygun toplumsal davranışın tespiti istismarın, narsisistik zedelenmeye yol açtığı şek- gibi önemli işlevlerinde çeşitli eksiklikler olduğu linde tanımlanmıştır. Sonuç ise akut ya da kronik tespit edilen pedofili vakalarında, klinik tablonun öfkedir. İntikam yoluyla eylemin tekrarı narsisis- oluşumunda pek çok biyolojik faktör etkili olabi- tik öfkenin karakteristiğidir ve zedelenmiş ken- leceği gibi, Kernberg’in ifade ettiği gibi ilk nesne hayatsağlık 63

dilik bu şekilde onarılmaya ihtiyaç duyar.15 Bu oluşan ilk nesne temsillerinin etkisine vurgu şekilde daha önce şiddet ya da cinsel istismar ile yaptığı kuramında cinsel sapkınlığı, saldırganlı- zedelenen kendilik, bir başka kişiyi üzerinde üs- ğı ve nefreti bu eksende ele almıştır. Literatürde tünlük kurarak, cinsel bir eyleme maruz bıraka- sıklıkla rastlanan pedofilinin etiyolojisiyle ilgili rak ‘grandiose’ kendilik hizmetinde kullanır.11 Bu bulguların da, Kernberg’in kavram ve kuramla- durum hem travmayla karakterize olmuş nesne rıyla paralel bir zeminde yer aldığını söylemek temsilinin yenilenmesini, hem de kronik nefretin mümkündür. doyurulmasını sağlayacaktır. Kaynakça Sonuç Kernberg’in kavramlarıyla bir özet yaparsak, 1. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx? pedofilinin oluşum tablosunu şu şekilde tanım- ArticleID=1045083&CategoryID=78&Da lamak yerinde olacaktır: Yaşamın ilk yıllarında, te= 4.04.2011&aType=RadikalDetayV3 (eri- ebeveynin engelleyici, soğuk ve tutarsız bir tutu- şim:18.10.2011) ma sahip olması bebeğin ilk nesne temsillerinin bu deneyimler doğrultusunda şekillenmesine sebep 2. Aktepe E. Çocukluk Çağı Cinsel İstismarı. Psiki- olur. Bu duruma adapte olunabilmesi için bölme yatride Güncel Yaklaşımlar 2009; 1(2): 95–119. mekanizması ‘kalıcı’ olarak devreye girer. Böylece, nesnelerin iyi ve kötü yönlerini birbirinden tama- 3. Page ZA. Çocuk Cinsel istismarı: Cinsel İstisma- mıyla ayırarak deneyimleyen bebek, ebeveyniy- ra Neden Olan Etkenler ve Cinsel İstismarın Ço- le sağlıklı bir özdeşim kuramayacaktır. Ebeveyn cuklar Üzerindeki Etkisi. Türk Psikoloji Yazıları ile temsiller aracılığıyla kurulacak olan özdeşim, 2004; 7(13): 103-13. egonun işlevleri ve süperegonun gelişimi için son derece önemlidir. Sonuç olarak bebek için, ilerle- 4. Bahar G, Savaş HA, Bahar A. Çocuk İstismarı ve yen yılları etkisi altına alabileceği düşünülen ‘ego İhmali: Bir Gözden Geçirme. Fırat Sağlık Hiz- zayıflığı’ söz konusu olacaktır. Buna ilaveten Ker- metleri Dergisi 2009; 12(4): 51- 65. nberg, ebeveynin yarattığı hazsızlık ve engellenme durumlarına karşı bebeğin verdiği öfke tepkile- 5. Hall RC, Hall RC. A Profile of Pedophilia: Defi- rinin, engellenmenin oranı ve etkisi ölçüsünde nition, Characteristics of Offenders, Recidivism, kronik nefrete dönüşebileceğine dikkat çekmiştir. Treatment Outcomes, and Forensic Issues. Mayo Nefretin temel işlevinin nesneyi yok etmek oldu- Clin Proc 2007; 82(4): 457-71. ğunu ifade eden Kernberg, cinsel sapkınlıkların ve özellikle sadizmin temelinde bilinçdışı kronik bir 6. Çeçen AR. Çocuk Cinsel İstismarı: Sıklığı Etki- öfkenin bulunduğunu belirtir.11 leri ve Okul Temelli Önleme Yolları. Uluslararası Çocukluk döneminde cinsel istismara uğ- İnsan Bilimleri Dergisi 2007; 1(4): 1-17. ramış kişilerin istismarcıya dönüşümünü ifade eden ‘mağdur edilen-mağdur eden’ döngüsünü 7. Erdoğan A. Pedofili Klinik Özellikleri Nedenle- Kernberg, ‘travmaya saplanma’ olarak tanımla- ri ve Tedavisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar mıştır.11 Kişinin kendisini mağdur eden kişiyle 2010; 2(2): 132-60. özdeşleşmesi, mağdur edeceği bir nesne arayışı- nın başlamasına sebep olur. 8. Amerikan Psikiyatri Birliği. Psikiyatride Hasta- Yukarıda bahsi geçen pek çok araştırmada, lıkların Tanımlanması ve Sınıflandırılması Elkita- pedofili vakalarında kontrol gruplarına oranla bı, Yeniden Gözden Geçirilmiş 4. Baskı (DSM- ego zayıflığının daha yoğun görülmesi, çocukluk IV-TR) (çev. E Köroğlu). Ankara: Hekimler Ya- dönemi cinsel istismarı, psikolojik, fizyolojik şid- yın Birliği, 2001. det, pedofili olgusunda aile faktörünün etkisine dikkat çekmektedir. Kernberg, aile aracılığıyla 9. Tardif M, Van Gijseghem H. Do pedophiles have a weaker identity structure compared with non- sexual offenders? Child Abuse Neglect 2001; 25: 1381-94. 10. Anlı İ. Psikanalitik Kuramlar. İstanbul: Nobel Tıp, 2010. 11. Kernberg OF. Sapıklıklarda ve Kişilik Bozukluk- larında Saldırganlık, (çev. MB Büyükkal). İstan- bul: Metis, 2010. 64 hayatsağlık

12. “Bir savunma mekanizmasıdır. Mantıksız bir du- diğer nesneler üzerinden deneyimler. Üçüncü rum ya da olay için rasyonel nedenler üretme ola- aşamada kendilik ve nesne arasındaki fark ayırt rak tanımlanır.” Bkz. Anlı İ. a.g.e. edilir ancak bu yapılar hala bölme mekanizma- sının etkisi altındadır. Yani ‘iyi’ taraftaki kendilik 13. “Kernberg, bebeğin uyanıklığını ve dikkatini en ve nesneler ‘kötü’ taraftaki kendilik ve nesneler yüksek düzeye çıkaran ileri derecede haz ya da ile henüz birleşmemişlerdir. Dördüncü aşamada hazsızlık yaratan duygusal durum olarak tanım- ise, kendilikle ‘iyi’ ve ‘kötü’ tasarımların birleşip lamıştır. Ayıca Kernberg, doruk duyguların yaşa- kendilik tasarımın oluşturması aynı şekilde ‘iyi’ nırken bellek yapılarının bir araya geldiğini ve en ve ‘kötü’ nesne tasarımlarının da birleşip nesne erken simgesel etkinlerin bu şekilde başladığını tasarımını oluşturması beklenir. Son aşamada bü- iddia eder. Örnek olarak, bir odada ışığın açılma- tünleşen kendilik ve nesne tasarımlarının bir kıs- sı kendisi henüz algılanmadan besleyen annenin mı süper egoya dâhil olur ve böylece süperego- varlığını temsil eder ve bu süreç çağrışımlarla ça- nun gelişi tamamlanır. Kernberg’e bu aşamalarda lışır.” Bkz. Kernberg OF. a.g.e. yaşanan takılmalar bölme mekanizmasının kalıcı bir yapı olmasına sebep olur ve patoloji oluşumu 14. “Nesne İlişkileri Kuramı’na göre gelişimi beş aşa- da bu duruma bağlıdır.” Bkz. Anlı İ. a.g.e. mada tamamlanan bir savunma mekanizmasıdır. İlk aşamada bebek için haz ve hazsızlık duyguları 15. Keskin G, Çam O. Çocuk Cinsel İstismarına Psi- vardır ve bölme mekanizması sayesinde bu duy- kodinamik Hemşirelik Yaklaşımı. Yeni Sympo- gular birbirlerinden ayrı konumlanırlar. İkinci sium 2005; 43(3), 118-25. aşamada bebek, haz ve hazsızlığı kendiliği ve hayatsağlık 65

Beyoğlu Nisa Hastanesi Emrâz-ı Zühreviye Hastanesi* Nuran Yıldırım Kırım Savaşı sırasında müttefikimiz olan devletle- si) adıyla faaliyete geçen hastanenin alt katı, Emrâz-ı rin İstanbul’da konuşlandırılan ordularına men- Zühreviye Heyet-i Teftişiyesi’ne (Venerien Hastalık- sup askerler için Galata ve Beyoğlu’nda genelevler lar Teftiş Heyeti) ayrıldı. Bu nedenle yatak sayısı azdı. açılması fuhuşu tetiklemiş ve buna bağlı olarak zührevi Şüphe üzerine gönderilen hastalıklı kadınlar tedavi hastalıklar, özellikle frengi vakaları artmaya başlamıştı. maksadıyla bir süre hastanede alıkonuyordu. Beyoğlu Bu nedenle, hastalık kaynağı olan genelevlerin, bura- Belediyesi dâhilindeki genelevlerde bulunan kadınla- larda çalışan kadınların denetlenmesi ve genelevlere rın muayene edilmeleri ve hasta olanların hastaneye devam edenlerin sağlıklarının korunması amacıyla VI. gönderilmeleri mecburiydi.1 Daire-i Belediye’de (Beyoğlu Belediyesi) bir sağlık ko- misyonu kurulduysa da etkili bir çalışma yürütüleme- Hükümet ve belediyeden hiçbir yardım almayan mişti (1869-70). hastanenin masrafları ile hekimlerin ve diğer görevlile- rin ücretleri, çalıştırdığı kadın sayısına göre genelevler- 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra frengi- den alınan teftiş ücretiyle karşılanıyordu. 1892 yılında nin İstanbul’da patlama yapması üzerine Galata ve 50 yatağı olan hastanenin başhekimi Dr. Hasan Bey’di. Beyoğlu’nda bulunan genelevlerin tıbbi denetime alın- Ayrıca altı doktor çalışmaktaydı.2 14 Ekim 1909 tari- ması önem kazandı. 1880 yılında hazırlanan, “Altıncı hinde yönetimi, İstanbul Belediyesi’ne bağlı olarak Daire-i Belediye Dahilinde Bulunan Bazı Hususi Hane- kurulan ‘Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdiriyeti’ne lerin Hıdemat-ı Sıhhiyesine Dair Talimatnamei Haneler geçti ve adı da ‘Beyoğlu Nisa Hastanesi’ oldu. Düzen- İdaresinin Suret-i Mazbutiyeti” (Beyoğlu Belediyesi Da- siz bir durumda olan hastane yeniden organize edi- hilindeki Bazı Özel Evlerin Sağlık Hizmetlerine Dair lirken alt katta bulunan teftiş heyeti ile maiyetindeki Tüzük, Evlerin İdaresinin Denetimi) başlıklı düzenle- çavuşlar çıkarıldı. Bina tamamen hastaneye tahsis edi- menin frengi veya başka bir zührevi hastalığı olduğu lince yatak sayısı 60’a yükseldi. Hastanedeki eşya ve anlaşılan genelev kadınlarının tedavi ettirilmesini ön- elbiselerin bir kısmı etüvden geçirildi, geri kalanı da görmesi üzerine, bir hastane kurulması için harekete Okmeydanı’nda yaktırılarak imha edildi. Karyola ve geçildi. Yüksekkaldırım’ın üst başında kiralanan bir yataklar yenilendi. Harap durumdaki hastane binası- konak hastane olarak donatıldı. ‘VI. Daire-i Belediye nın terk edilip Şişli yöresinde uygun bir yere nakline Nisa Hastanesi’ (Beyoğlu Belediyesi Kadın Hastane- teşebbüs edildiyse de, taşınılması düşünülen yöre sa- 66 hayatsağlık

kinlerinin şikâyetleri üzerine kira kontratı feshedilince rinde hastaneden çıkıp gidebilirlerdi.4 hastane mecburen Yüksekkaldırım’da kaldı. Hastane- Hastane Kuledibi’nde bir binaya nakledildiğinde nin bulunduğu eski konağın onarılması yoluna gidil- di, cerrahi araç-gereç ve mikroskop alınarak donanımı yatak sayısı 70’e çıkarıldı (1914). Buradan Almanya se- yenilendi. Bu dönemde frengi tedavisi için ‘Salvarsan’ firinin aracılığıyla Beyoğlu’nda I. Dünya Savaşı yaralı- kullanılmaya başlandı.3 Bu gayretlere rağ- larına tahsis edilmiş olan İtalyan Kız Mektebi’ne taşın- men frenginin İstanbul’da yayılması önle- nemedi, çünkü eldeki talimatname sadece 30 Eylül 1919 tarihli Vakit Beyoğlu Belediyesi sınırları dâhilinde ge- Gazetesi’nden, Emrâz-ı çerliydi, diğer semtlerde uygulanamıyordu. Zühreviye Hastanesi ile ilgili Örneğin, Şişli caddesinin sol tarafı Beyoğlu, haber küpürü. Fotoğrafta sağ tarafı başka bir belediyeye bağlı oldu- hastanede yatan 8 ila 22 ğundan, sol tarafındaki kadınlar muayeneye yaşlarındaki hastalar yer tabi tutulur, sağdakiler muayene edilemez- alıyor. di. Bu nedenle Galata ve Beyoğlu’nda züh- revi hastalıklardan birine yakalanan kadın- lar, İstanbul’un başka semtlerinde çalışarak hastalığı yayıyorlardı. Ayrıca kapitülasyon- lar dolayısıyla yabancıların işlettiği genelev- ler de teftiş dışı kalıyordu. 18 Eylül 1914’te kapitülasyonların kaldırılmasıyla bu engel aşılmış oldu. ‘Hastaneler Nizamnamesi’ne (1913) göre Beyoğlu Nisa Hastanesi’ne, zührevi hastalıklardan birine yakalanmış gayrimüs- lim genelev kadınları kabul ediliyordu. Tef- tiş heyeti hekimlerinin denetimleri sırasın- da hastalıklı olduğu tespit edilen kadınlar, hekimin yazdığı raporla birlikte hastaneye götürülüyordu. Zührevi hastalıklar dışında başka bir hastalığı olan genelev kadınları hastaneye kabul edilmiyordu. Genelevlerde kaydı olmayan gayrimüslim kadınlar zühre- vi bir hastalığa tutulduklarında kendi cema- at hastanelerine kabul edilmezlerse, genel sağlığın temini için hastanede tedavi edili- yordu. Zabıta tarafından yakalanıp polise teslim edilen Müslüman tebadan kadınlar ise Haseki Nisa Hastanesi’ne gönderiliyor- du. Beyoğlu Nisa Hastanesi’nde tedavi edi- lirken başka bir hastalığı olduğu anlaşılanlar veya ameliyat edilmesi gerekenler de Hase- ki Nisa Hastanesi’ne gönderilirdi. İyileşen kadınlar hangi geneleve kayıtlıysa o evin sahibesine teslim edilirdi. Kendi isteğiyle tedavi olmak üzere başvuranlar, iyileştikle- hayatsağlık 67

Hastane 1930’da devriye gezdirilmekteydi. Hastanedeki fahişeler; zabı- Sultanahmet-Cankurtaran’a ta tarafından toplanıp getirilenler, genelevlerden sevk edilenler ve kendi arzularıyla hastaneye girenler olmak nakledilerek İstanbul üzere üç kısma ayrılmıştı. Zengin olanlar genelev sa- Belediyesi’ne bağlanmıştır. hipleri ve çeşitli dostları vasıtasıyla beslendikleri için hastane yemeklerine iltifat etmezlerdi. Pansiyon ve dı. İstanbul Polis Müdüriyeti tarafından idare edilmek- genelevlerde çalışan fahişelerin birinci sınıfından her te olan hastaneye Mütarekeden sonra İstanbul’a dönen ay muayene ücreti olarak 1 lira, ikinci sınıfından yarım İtalyanlar el koydu.5 Hastaların nakline fırsat kalmadan lira alınır, üçüncü sınıf ise ücretsiz muayene edilirdi. alelacele hastaneden çıkarılan yüzlerce hasta şehrin Şehremaneti topladığı muayene paralarını zabıtaya her tarafına dağıldı. Galata’daki muayenehane binası- verirdi. Nisan-Eylül 1919 arasında hastanede teda- nın bir kısmı geçici olarak 30-40 yataklı hastane haline vi edilen 7 330 kişinin 3 680’inde frengi, 3 650’sinde getirildi. Hastalığı ağır seyredenlerle, evsiz olanların belsoğukluğu tespit edilmişti.7 İlk tedavileri hastanede takibi burada yapıldı. Diğer hastalar genelevlerden ay- yapılıp taburcu edilenlerin tedavileri Galata, Suriçi, rılmak şartıyla evlerinde ve ayaktan tedavi edildi. İki ay Yeniköy, Beşiktaş, Üsküdar ve Kadıköy’deki tedavi kadar sonra Ağahamamı’ndaki vakıf hanı 150 yataklı merkezlerinde tamamlanıyordu. Ahşap olan okul bi- hastane haline getirildi. Nisan 1919’da Şehremaneti’ne nası 9 Ağustos 1921 günü çıkan yangında büyük zarar bağlıyken tekrar İstanbul Polis Müdüriyeti’ne devredil- görünce, frengi tedavisi görmekte olan 15 yaş altındaki di.6 Bu sırada ‘Emrâz-ı Zühreviye Hastanesi’ adını aldı. 116 kız çocuğu Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi’nin 6 Nisan 1919 tarihinde, Şişli’deki Bulgar Hastanesi’nin girişimiyle Heybeliada’daki Harbiye Mektebi nekahat- bitişiğindeki, daha önce Bulgar Ruhban Mektebi olan hanesine nakledildi. Beslenmelerini de ‘Near East Re- ahşap binaya taşındı. lief’ üstlendi. Diğer hastalar Dârülaceze’ye yerleştirildi. Ancak Dârülaceze’de ayrılan pavyonun yetersiz olması 29 Eylül 1919 günü hastaneye giden Vakit gazetesi ve uygun bina bulunmaması nedeniyle geçici olarak muhabiri izlenimlerini ertesi günü yayınlamıştı. İfade- Beşiktaş’taki Gaziosmanpaşa Sultanisi’ne nakledildi- sine göre, tedavi altında bulunan 12-40 yaş arasındaki ler. Oradan da Hasköy-Halıcıoğlu Topçu Mektebi’nin 350 kadın asabi, kavgacı, gürültücü ve alaycı oldukla- Mühendishane kısmına taşınan hastanede yatak sayısı rından her an kavga dövüş çıkma ihtimaline karşı has- 300’e çıkarıldı (21 Eylül 1921).8 tanede sıkıyönetim uygulanıyordu. Tedbirlerde biraz ihmal, hayat kadınlarının kaçmasına sebep oluyordu. I. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da lekeli humma Buna meydan vermemek için hastanenin etrafında yaygındı. Bu yüzden muayene sonucu frengili oldukla- rı anlaşılan Müslüman tebadan hayat kadınları, yer bu- Bakırköy’deki İstanbul lunmadığı için belediye hastanelerine kabul edilmiyor, Deri ve Tenasül Hastalıkları sadece ayaktan tedavisi mümkün olanlar tedavi edili- Hastanesi’nin hizmet binası. yordu. İstanbul Polis Müdür-i Umumisi 8 Mayıs 1917 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği yazıda 50 yataktan ibaret bulunan Beyoğlu Emrâz-ı Zühreviye Hastanesi, genelevlerdeki hastalıklı kadınların kabul ve tedavisine bile kifayet etmediğinden, İslam kadınların buraya sevklerinin kabil olmadığını, bunların belediye hastanelerine kabulü veya yeniden bir hastane açılarak zührevi hastalıkların yayılmasının önlenmesini teklif etmiş, Dâhiliye Nezareti de durumu Şehremaneti’ne bildirmişti.9 1905-10 yıllarında hastanede 1 929 hayat kadını tedavi görmüş, I. Dünya Savaşı’nın başladığı 1914 yı- lında da 1 112 kadın tedavi edilmek üzere hastaneye 68 hayatsağlık

gönderilmişti.10 1917-20 arasındaki üç yılda Emrâz-ı Kaynakça Zühreviye Hastanesi’nde toplam 11 863 kadın teda- viye alınmıştı. Bunların 5 106’sı Hıristiyan, 6 757’si 1. BOA. ŞD. 704/26, 22 Ş 1305 [4 Mayıs 1888]. Müslümandı.11 Bu rakamlar frenginin savaş yıllarında on misli arttığını göstermektedir. 2. Apéry P. Annaire Orientale de Médecine et de Pharmacie. Constantinople, 1ère Année 1892: Hastane 1923 yılında, ‘Emrâz-ı Efrenciye ve Cildi- 374-5. ye Hastanesi’ adıyla hizmetteydi. Zabıta memurlarının sokaklarda yakaladığı hayat kadınlarından hastalıklı 3. Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdiriyeti (Direc- olanlar hastaneye, sağlıklı olanlar ise hastane hapisha- tion Générale de L’assistance Publique de Cons- nesine gönderilmekteydi.12 Sonraki yıllarda tanımladı- tantinople). İstanbul, 1327/1911: 43, 61-68. ğı bir hastalığa (Behçet Sendromu) adı verilen Tıp Fa- kültesi Dermatoloji Hocası Dr. Hulusi Behçet, 1924’te 4. Ergin ON. Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, VI. İstan- bu hastanenin sertabibiydi.13 Ocak-Kasım 1925 ara- bul: İBB Yay, 1995, 3438-40, 3469-71, 3483. sında hastanede 1 365 belsoğukluğu (harkatü’l-bevl), frengi ve 137 yumuşak şankr (karha-i leyyine) ve diğer 5. BOA. DH. EUM. MH. 182/76, 23 RA 1337 [27 zührevi hastalıklara yakalananlar tedavi edilmişti.14 Fu- Aralık 1918]. huşla mücadele faaliyetleri sonunda hastaneye yatan- ların sayısı 1926’da 1 345 iken 1927’de 901’e inmişti.15 6. BOA. DH. EUM. MEM 106/48, 3 B 1337, [4 Nisan 1919]. Önceleri Belediye, daha sonra Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren hastane bu 7. ‘Emrâz-ı Zühreviye Hastanesi’ni Ziyaret’. Vakit, kurumların mülkiyetinde bir binaya yerleştirilemediği 30 Eylül 1919. için uzun bir göçebelikten sonra ‘Zührevi Hastalıklar Kadın Hastanesi’ adıyla Sultanahmet-Cankurtaran’a 8. Temel M. İşgal Yıllarında İstanbul’un Sosyal Du- nakledilerek İstanbul Belediyesi’ne bağlandı (1930). rumu. Ankara: Kültür Bakanlığı, 1998: 267-8. Daha sonra adı, ‘İstanbul Cilt ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ oldu (1945). Bu dönemde hastanede iki 9. BOA. DH. UMVM 95/54, 26 R 1335 [19 Şubat dermatolog, bir bakteriyolog, bir asistan ve bir eczacı 1917]. çalışıyordu.16 Sağlık Bakanlığı’na devredilince, ‘İstan- bul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi’ adı verildi 10. 1330 Senesi İstanbul Beldesi İhsâiyyât Mecmua- (1982). 1992’den beri AIDS doğrulama merkezi olan sı. İstanbul, 1331[1915]: 34. ‘Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi’, 15 Mart 2009 tarihinde Bakırköy’deki Lepra Hastanesi’nin bahçesin- 11. Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdiriyeti. a.g.e.: de bir binaya taşınmış ve adı da değiştirilmiştir. ‘İstan- 68. Temel M. a.g.e.: 270. bul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi’nde polis ve jandarma baskınlarında fuhuş yaparken yakalanan 12. ‘İstanbul’un İçtimai ve Sıhhi Vaziyeti’. Vakit, 26 kadınlar muayene edilmekte, kanları kontrol edilmek- Mart 1923. tedir. 13. Gürkan Kİ. Bezm-i-Âlem Vâlide Sultan-Vakıf * Bu makale, yazarın İstanbul’un Sağlık Tarihi Gureba Hastanesi Tarihçesi. İstanbul, 1967: 24. (İstanbul 2010) kitabından hazırlanmıştır. 14. ‘Sıhhiye Müdüriyeti’nin bir senelik plançosu’. Bü- yük Salname/Grand Annuaire Illustrée. 1341- 1342/1925-1926. (Yay. Sanayi-i Nefise Sergisi Sahib-i İmtiyazı Mahmud Bey). 15. ‘İstanbul’da Fuhuş Meselesi’. Resimli Ay 1 Mart 1928; (49): 21-3. 16. Edremitli H, Önad M, Muhasiboğlu F (edit.). Türkiye Sağlık Rehberi (Tesisler). İstanbul, 1959: 187. hayatsağlık 69

Freud ve Çocuk Cinselliği Tayyib Kadak Öne sürüldüğü dönemde yoğun tepkile- çocuğun, cinsellik dâhil biyolojik (yeme, içme, re neden olan ‘çocuk cinselliği’ meselesi, boşaltma vs.) ve psikolojik ihtiyaçları bulun- Freud’un geliştirmekte olduğu kuramın önemli maktadır. Ancak bu ihtiyaçlar toplum tarafından parçalarından birini teşkil eder. Psikanalitik çalış- kabul edilebilir yollar aracılığıyla sağlanmalıdır. malarda cinselliğin insan ruhsal aygıtının gelişi- Böylece ‘çocuk’, masum bir kişilikten ruhsal dün- minde önemli bir yer işgal ettiği görülmüş, insan yasında çatışmalı bir kişiliğe dönüşmüştür.3 yaşamının ilk dönemlerinde görülen sorunların ileride ruhsal rahatsızlıklara yol açabileceği ileri İnsan ruhsallığı üzerine çalışmalarında Freud, sürülmüştür. İlk psikanaliz çalışmaları neticesin- cinselliği başat etmenlerden kabul etmiş ve fan- de, çocukluk döneminde yaşanan bazı cinsel içe- tazi (fantasy) ve özdeşimlerden (identification) rikler nedeniyle “çocukların ebeveynleri tarafın- kaynaklanan biyolojik-olmayan libidinal ar- dan baştan çıkarıldığı” iddia edilmiştir. Bir süre zuların cinselliği belirlediğini ileri sürmüştür.4 sonra Freud görüşlerini değiştirerek cinselliğin Freud’un histeri üzerine çalışmaları sonrasında ergenlikle başlamayıp çocukluktan itibaren var geliştirmiş olduğu ‘baştan çıkarma’ savından olduğunu ve bunun erişkin cinselliğinden olduk- vazgeçmesinde en önemli etken, yetişkinlerin ça farklı olduğunu belirtmiştir.1 analizinde keşfettiği çocuk cinselliği olmuştur.1 Çocuk, bedensel duyumlarına eşlik eden hoşluk ‘Çocuk cinselliği’ kavramı çocukların be- duygusuyla beraber cinselliği de yaşamaktadır. denlerinden gelen cinsel duyumları ve coşkuları Cinsellik, yetişkinlerde görülenin aksine çocuk- yaşayabileceği, cinsel tutum ve davranışları öğre- larda sevgi, şefkat ve yakın olma arzusunu içer- nebileceği varsayımına dayanmaktadır.2 Çocuk- mektedir. larda cinselliğin görülebildiği fikrini ilk olarak ileri süren Freud, bu konudaki düşüncelerini Freud, çocuk cinselliğini yetişkin cinsel dav- ‘Cinsellik Üzerine Üç Deneme’ başlıklı yapıtın- ranışın öncülü olarak görmek yerine, cinselliğin da sergilemiştir.1 Freud’un bu keşfi, ‘çocukluğun ruhsal gelişimin temeli olduğunu ileri sürmüştür. masumiyeti’ görüşünün esaslı şekilde değişme- Bu amaçla, arzu (desire) anlamına gelen ‘libido’ sine yol açmıştır. Artık ‘masumiyetini kaybeden’ terimini kullanarak cinselliği genital doyumun ötesine taşımış ve anlamını genişletmiştir. ‘Ço- 70 hayatsağlık

cuk cinselliği’ kavramı, belirli beden bölgelerini Sigmund Freud içeren cinsel uyaranların varlığını (erojen bölge) (1856-1939) ve her birinin biyolojik işlevinden bağımsız ola- rak hazzın (pleasure) arandığı gelişim evrelerini nı bastırdıkları gibi, çocukluk cinselliğinin de (oral, anal ve fallik dönem) varsayar. Her dönem- çocukluk amnezisi nedeniyle bastırılarak hatır- de cinsel dürtülerin nesnelerinden (gıda, dışkı, lanamadığı ileri sürülmüştür. Fakat daha sonra cinsel organlar vs.) bağımsız olduğunu ve cinsel- çocukluk amnezisi üzerine yapılan çalışmalarda liğin sadece hazza kavuşmak amacında olduğunu iki yaş öncesine ait deneyimlerin saklanamadığı belirtir. Cinselliğin doğal gelişim sürecinde libi- gösterilmiştir. Çocuk, sosyal baskıların etkisiyle dinal dürtüler, yetişkin genital cinselliğiyle bü- cinsel meraklarını sublime (ülküleştirme) ederek tünleştirilmektedir.3 kendine yen bir yol olarak bilgi ve araştırmayı se- çer. Bu dönüşüm ödipal karmaşanın sona erme- Çocuğun karakter gelişimi üzerinde, çocuk- siyle gerçekleşmektedir.4 luk deneyimlerinin önemli etkisi bulunmaktadır. Örneğin duygusal ihtiyaçları yeteri kadar karşı- Çocuk gelişimi ve cinsellik lanmayan veya aşırı baskıcı bir ortamda büyüyen Bebeklikten erişkinliğe cinselliğin gelişimi in- çocuk, arzu ve ihtiyaçlarını bastırmak zorunda- celendiğinde cinselliğin diğer ruhsal süreçlerden dır. Freud, çocuk cinselliğinin aşırı bastırılması ayrı bir gelişme göstermeyip yaşamın ilk dönem- veya uyarılmasının nörotik veya patolojik belir- lerinden itibaren kurulan nesne ilişkileri temel- tilere yol açabileceğini ileri sürmüştür. lerinde geliştiği görülebilmektedir. Freud’a göre çocuk cinselliği birbirini izleyen evreler halinde Ödipal karmaşa (oedipal complex) kavramıy- gelişmektedir. Buna göre her evre belirli bir ero- la beraber erkek veya kız çocuğun anneyi birincil jen bölgenin baskınlığına göre belirlenir. Buna sevgi nesnesi olarak gördüğünü belirten Freud’a göre oral evre ile başlayan ruhsal-cinsel gelişim göre, erkek çocuğun annesine karşı beslediği anal ve fallik evrelerden geçip latans (gizil) dö- arzu baba tarafından hadım edebileceği endişesi nemde bir süre askıya alındıktan sonra ergenlikte sonucunda bastırılmakta, erkek çocuk için baba (buluğ) genital evre ile son bulur.5 özdeşim nesnesi haline gelmektedir. Cinsel nes- Çocuk cinselliğinin dışavurumunun ilk örne- ne seçimi ve cinsel rol seçiminde çocuk, kendi ği yenidoğan döneminde başlayıp daha sonraki cinsiyetinde olan ebeveynini tercih etmektedir. Heteroseksüel nesne seçiminin her insanda gö- rülmemesi, çocukta her iki cinsiyet eğiliminin bulunduğu şeklinde yorumlanmıştır. Freud, cin- sel sapkınlıkların (perversion) yozlaşma ya da yapısal eksiklikten değil, bireyin çocukluğunda, daha doğrusu psiko-seksüel gelişiminde aran- ması gerektiğini savunur. Örneğin eşcinsellerin kendi cinsinden nesne seçmesini, bireyde ço- cukluktan itibaren bir arada var olan erkeksi ve kadınsı eğilimlerden hangisinin daha ağır bastığı- nın belirlediğini varsaymaktadır. Erojen bölgele- rin keşfi, Freud’da çocukta ‘çok biçimli sapkınlığa (multiform perversion) yatkınlık’ olduğu düşün- cesine yol açmıştır. Bu görüşe göre yetişkinlerin sergiledikleri sapkınlıklar, ruhsal cinsel gelişimin erken evrelerinden birinde takılıp kalan çocuk cinselliğinin varlığını sürdürmesinin neticesidir.1 Tıpkı histerik hastaların bilinçdışı arzuları- hayatsağlık 71

Psikoseksüel gelişim dönemleri kendisini cinsel organından yoksun bırakacağından Oral dönem: Yaşamın ilk dönemlerinde annesini korkar. Ortaya çıkan hadım edilme kaygısı anneye du- emen bir bebek ilk cinsel deneyimini yaşar. Beslen- yulan cinsel isteğin ve babaya yönelik düşmanlığın bas- me zamanı yaklaştığında annesinin göğsüne yaklaştığı tırılmasına neden olur. Bu kaygı aynı zamanda erkek an bebeğin aktivitesi amaca yönelik ve organize olur. çocuğun babasıyla özdeşim kurmasına yol açar. Anne- Ağlayan çocuk susarak yumrukları sıkılı şekilde ağzını ye yönelen tehlikeli cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi açar, meme ucunu arar, kuvvetlice emmeye başlar. Süt duygularının almasını sağlar. Kız çocuklarda ise bu gelmeye başlayınca çocuk rahatlamaya başlar, yumruk- dönemde ilk sevgi nesnesi olan annenin yerini giderek ları ve gözler açılıp kapanır ve kendisini annenin kuca- baba alır. Freud’a göre bu durum kız çocuğun penisten ğına bırakır. Annenin gösterdiği sıcak ve yakın tavır bu yoksun olduğunu fark etmesi ile başlar. Kız çocuk ek- yaşantının önemli bir parçasıdır. Bebek zamanla baş- siklik duyduğu bu durumdan kendine benzeyen anneyi parmağını da emmeye başlar. Parmak emme gibi oto- sorumlu tutarak babasına yaklaşır, sevgisini paylaşmak erotik yaşantıların, annenin uzun süre çocukla birlikte istediği babasına karşı geliştirdiği bu yakınlık aynı za- olduğu toplumlarda görülmeyebileceği bildirilmiştir. manda onun kendisinde olmayan bir organa sahip ol- Diğer bir deyişle anne çocuk arasında bağlanma-ayrıl- masına imrenme duygusu ile beraberdir. ‘Penis hasedi’ ma kapasitesinin niteliği çocuğun kendi kendine do- adı verilen bu durum hadım edilme karmaşasının kız yum arama ihtiyacını belirlemektedir. çocuklardaki karşılığıdır. Bu karmaşa erkek çocukta ol- Emmenin yanında diğer duyumlar çocukları uya- duğu gibi kız çocukta da bastırılır, bu bastırma anne ile rabilmektedir. Altları temizlenen bebekler eşlik eden özdeşime paralel gider. Bu dönemde babanın rolü hem duyumları algılarlar. Dokunuşlar keyif veren bir dene- erkek hem de kız çocuğun cinsel kimlik özelliklerinin yim beklentisine yol açar. Bu dokunmalar aslında be- gelişmesinde önemlidir. beğin beden sınırlarını fark etmesini sağlayarak benlik gelişimine katkıda bulunur. Çocuk kendi bedenine do- Latans (gizil) dönem: Okul dönemi çocuklarının kunurken cinsel organını keşfetmesinin yanında kendi ödipal dönemden çıkarak latans döneme girmeleri cinsel organıyla oynarken keyif almaya başlar. Keyif ve- beklenir. Bu dönemde ödipal dönem çatışmalarının ren bu oyun zamanla mastürbasyona dönüşebilir. çözülmesi ve okula başlama, cinsel aktivitelerin azal- Anal dönem: Psikanalitik kuram tuvalet eğitimi sı- ması ve toplumsallaşma için gereklidir. Artık çocuk bu rasında çocuğun anüs bölgesindeki gerilimi boşaltma- dönemde eskiden merak duyduğu şeyler yerine ilgisini dan duyduğu hazzı ertelemeyi öğrendiğini ileri sürer. okul ve topluma yöneltmek zorundadır. Bu kazanım Annenin bu dönemdeki tutumu ve dışkılama işlevine çocuğun aile ilişkilerinde kendini anne babanın yanın- ilişkin kendi duyguları çocuğun ileride sahip olacağı da üçüncü olduğunu görmesi, çocuğun kendiyle aynı karakter özelliklerini önemli oranda etkilemektedir. Bu cinsten ebeveyniyle özdeşim kurması ve çocuksu yanı- yaş grubu çocuklarda başkalarının tuvaletini izleme, nı kabul etmesiyle sağlanır. Bu yaşlarda çocukların do- kendi barsak hareketlerine duyarlılık gösterme, inat- ğum ve evlilik hakkında merakları vardır. 9 yaşlarında çılık ve negativizm sık görülür. 2-3 yaşlarında cinsiyet cinsellik hakkında fikir sahibidirler. 10-13 yaşlara gelin- farkını algılama başlar ve bunu takiben kız-erkek davra- diğinde latans dönemi öncesi ödipal dönem kaygıları nışlarında farklılık ortaya çıkar. ve duyguları tekrar ortaya çıkar, her iki cinste ikincil Fallik dönem: Bu dönemde çocukların erotik ilgileri seks karakteristikleri görülmeye başlar. artarak anatomik farklılık, doğum, cinsel birleşme gibi konuları merak ederler. Bu dönem çocuklarında cinsel Ergenlik: Bu dönem erişkin cinselliğinin başlaması aktiviteler, cinsel organlara dokunma, kadınların göğüs- açısından kritik bir dönemdir. Seksüalite sadece biyo- lerine dokunma, çıplak görülme isteği, vajene bir şeyler lojik faktörlerin değil sosyokültürel, psikolojik etkenle- sokma şeklindedir. Ödipal dönem çocuklarında farklı rin de biyolojik faktörlerle sinerjik çalışmasının bir ürü- cinsiyetten ebeveyne karşı yakınlık, aynı cinsten olana nüdür (offer ve ark 1996). Ergen bir yandan biyolojik karşı ise düşmanca duygular görülmektedir. Erkek ço- olarak erinliğe ulaşmanın getirdiği potansiyel güçle bir cuk annesine sahip olmak ve babasını aradan çıkarmak, yandan da çocukluğundan miras ruhsal gelişimin yol kız çocuk annesini uzaklaştırarak babasına yakınlaşmak açtığı sorunlarla baş etmeye çalışır. Örneğin hem be- ister. Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları denindeki değişimleri kabul etmesi gerekirken hem de özellikle babasıyla ilişkilerinde çatışma yaratır. Baba- bilinçdışı arzularını bastırmak zorundadır. Bu dönem- sından gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi olan de hem süperego hem de ego geliştiğinden, ensestiyöz organlarına yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının bağlar çözülmeye başlar ve sonuçta ergenler, ödipal dö- nemde ebeveynleriyle yaşadığı hüsranı telafi etmek için arkadaşlarına yönelir.5 72 hayatsağlık

yıllarda devam edebilen emme davranışıdır. As- Çocuklarda cinselliğin lında yaşamsal bir ihtiyacı karşılamaya yönelik görülebildiği fikrini ilk olan emme, ılık sütün ağız ve dudak mukozasın- olarak ileri süren Freud, bu da yarattığı hoş duygu nedeniyle beslenme işle- konudaki düşüncelerine vinin yanında bir de haz boyutu kazanır. Bebek ‘Cinsellik Üzerine Üç yeniden acıktığında daha önce deneyimlediği Deneme’ başlıklı yapıtında doyumu tekrar hatırlayacak ve bu doyumu hep yer vermiştir. arayacaktır.1 Beslenme amacına hizmet eden emme sonradan bu işlevinden ayrılarak salt haz- madığı bir dönemdir aslında. Nesnenin olmadığı za hizmet etmeye başlar. Diğer bir deyişle cinsel bu dönemde çocuk kendi kendine haz aradığı etkinlik yaşamın sürdürülmesine hizmet eden iş- ‘oto-erotik’ bir evrede öznel bir yaşantı içinde- levlerden birinin üzerine yaslanır.6 dir.1 Çocuğun kendi bedenini haz nesnesi olarak alması (oto-erotizm) ve özünde mastürbatuar Bununla beraber çocukta cinselliğin intraü- nitelikli olmasıyla yetişkin cinselliğinden ayrı- terin (anne karnında) yaşamdan beri yaşandığı lan çocuk cinselliğinin dışa vurum alanlarından yönünde iddialar da mevcuttur. Örneğin, fetüsün biri de çocukluk çağı mastürbasyonlarıdır. Canı kendi parçalarını emdiği, bundan zevk duyduğu, sıkılan, sevgi ve ilgi eksikliği duyan, bilişsel açı- basınç ve dokunma uyaranlarına bu şekilde cevap dan uyarı ve doyumdan yoksun kalan çocuklar verdiği bilinmektedir. Haz-elem prensibiyle açık- kendilerine haz ve doyum sağlayan tek kaynak lanan bu durumun doğumdan sonra ve bebeklik- mastürbasyon olduğu için devamlı mastürbas- te erkeklerde ereksiyon, kızlarda vajinal ıslanma yon yapma ihtiyacını hissederler.5 şeklinde sürecek olan fizyolojik erotik kapasite- nin bir göstergesi olduğu kabul edilmektedir. Fiz- İradi mastürbasyonun iki yaş civarında başla- yolojik refleks düzeyindeki bu spazmodik cinsel dığı öne sürülmektedir. Daha önce oto-erotik ni- cevaplar yalnızca haz uyaranına yanıt olmaktan telikte olan ve bedenin değişik erojen bölgelerine çok karmaşık ve özel bir tepkidir. Ancak erken odaklanan cinsellik, ikincil cinsel karakterlerin yaşta çocuklar yetişkinler gibi güçlü ve çeşitli gelişmesiyle birlikte cinsel organların öncüllü- fantezilere sahip değildirler. Fantazi kurabilecek ğünde toplanacak ve kendine bir cinsel nesne kapasiteleri bulunmasına rağmen çocukların fan- bulacaktır.1 tezilerinde deneyim ve bellek sınırları nedeniyle erişkinlerde görülen özellikler bulunmaz.7 Psikanaliz ve Cinsellik Psikanaliz hem insan ruhsallığı çalışmaları Başlangıçta ağız bölgesinin üstlendiği erojen hem de felsefe, edebiyat, sosyoloji gibi birçok bölge görevini, daha sonra bedenin diğer bölge- alan üzerinde etkili olmuştur. Cinselliğin ruhsal leri üstlenecektir. Gelişim sürecinde değişen ero- dünya üzerindeki etkisinin ön plana çıkarılması jen bölgeler ergenlikle beraber genital organlarda ile birçok disiplinde cinsellik üzerine çalışmalar sonlanır.1 Erojen bölgeler çocuk ile bakıcı arasın- yapılmaya başlamıştır. Ancak klasik psikanalitik daki etkileşimde önemli olup, erken dönemde gerçekleşen duyumsal deneyimler kişilik gelişi- mini şekillendirmektedir. Örneğin beslenme sı- rasında aşırı ısrar eden ebeveynine çocuk kusarak veya tuvalet ihtiyacını ebeveynlerinin istemediği yer-zamanda gidererek tepkisini gösterebilir. Bu karşılıklı tepkisellik çocukta ileride inatçı bir kişi- lik oluşmasına yol açabilir. Yenidoğan bebek henüz yeterince nöromotor gelişim göstermediği için çevresinden habersiz- dir. Kendisinden başka her hangi bir şeyin bulun- hayatsağlık 73

kuramda çocuk cinselliğine oldukça önem atfe- Kaynakça dilmesine ve kişinin ruhsal gelişiminde cinsel- liğin temel olduğu kabul edilmesine mukabil, 1. Kayaalp ML. Freud ve Psikanaliz. ‘Çocuk ve Er- (psikanalizde) zamanla cinselliğin yeri azalmış- gen Psikiyatrisi Temel Kitabı’ içinde (ed. F Çuha- tır. Buna bağlı olarak psikanalitik klinik ve pratik- daroğlu). Ankara: Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı te Freud’un cinsellik ile ilgili görüşleri artık çok Derneği Yayınları, 2008. fazla yer bulamamaktadır.3 Günümüzde ana psi- kanalitik akımlar (nesne-ilişkileri, kendilik psiko- 2. Onur B. Anılardaki Aşklar: Çocukluğun ve lojisi, kişiler-arası ilişki kuramları gibi) psikolojik Gençliğin Psikoseksüel Tarihi. İstanbul: Kitap sorunları, kendilik ve kişilik meselelerini cinsel- Yayınevi, 2005. lik dışındaki alanlar üzerinden açıklamaktadır. Bir kısım kuramcıya göre psikoseksüalite, seksü- 3. Bieber MR. Infantile Sexuality. ‘Encyclopedia el-olmayan kendilik ve nesne-ilişkileri çatışmala- of Sex and Gender, 2. Cilt’ içinde (ed. F Malti- rının tebdili kıyafet hali olarak düşünülmektedir. Douglas). Detroit: Macmillan Reference (Thom- Bazılarına göre cinsellik halen psikanalizin ala- son Gale), 2007: 265. met-i farikasıdır.6 4. Ragland E. Childhood Sexuality. ‘Encyclopedia Psikanalitik kuramda cinselliğe rağbetin azal- of Sex and Gender, 1. Cilt’ içinde (ed. F Malti- ma nedenleri hakkında bazı görüşleri incelediği Douglas). Detroit: Macmillan Reference (Thom- yazısında Fonagy, psikanaliz topluluğunda görü- son Gale), 2007: 268-70. len cinsellikle ilgili aşırı muhafazakâr (prudish- ness) anlayış nedeniyle kuramcılarda cinselliğe 5. Motavallı Mukaddes N. Çocuk ve Ergenlerin ilginin azaldığını ifade etmektedir. Ayrıca çocuk Cinsel Gelişimi. ‘Ben Hasta Değilim’ içinde (ed. cinsel istismarların fark edilmesi, cinsellikle ilgili A Ekşi). İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri, 1999: çalışmaların gelişmesine engel olmuştur. Yazara 69-71. göre 20. yüzyılda cinselliğin kamusal alanda daha görünür olması, feminist kuramcıların psikanali- 6. Fonagy P. Psychosexuality and Psychoanalysis: tik kuramdaki cinsiyet tarafgirliğinin bulunduğu An Overview. ‘Identity, Gender and Sexuality: yönündeki eleştirileri psikanalizde cinselliğin 150 years after Freud’ içinde (ed. P Fonagy, R daha az konuşulur olmasına yol açmıştır.6 Krause, M Leuzinger-Bohleber). London: Kar- nac Books, 2009: 1-19. 7. Bulut A. Çocuklukta Cinsel Eğitim. ‘Ben Hasta Değilim’ içinde (ed. A Ekşi). İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri, 1999: 76-84. 74 hayatsağlık



Erkeklerde Cinsel İşlev Bozuklukları M. İhsan Karaman - Orhan Koca Cinsellik yaşamın temel bir bileşeni olma- iki grupta incelenir. sına rağmen gerek cinsel eğitim, gerek bo- ECİB cinsel istek bozuklukları, cinsel uya- zuklukları hakkında bilgilendirme tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ihmal edilen bir du- rılma bozuklukları, orgazm bozuklukları, cinsel rumdur. Cinsel yanıtların istek, uyarılma, orgazm ağrılar olarak sınıflandırılır. Bu bozukluklardan ve çözülme (rezolüsyon) gibi çeşitli evreleri bu- daha sık olanlar aşağıda tartışılmıştır. lunmaktadır. Bu evrelerin sağlıklı işleyişi çeşitli biyolojik (vasküler, hormonal, nörolojik) ve psi- Sertleşme bozuklukları: Sertleşme bozuklukla- kolojik etkenlerin karşılıklı ve uyumlu bir etkile- rı (SB) seksüel ilişki için gerekli olan penil ereksi- şimini gerektirir. Bu etkileşimleri olumsuz yönde yonun sağlanmasında ve sürdürülmesinde yeter- etkileyen nedenler bu evreleri bozarak cinsel iş- sizlik olarak tanımlanmıştır. SB sıklığı yaşlanma lev bozukluklarına (CİB) neden olur. Erkek cin- ile artmakta ve tüm dünyada yaygın bir sağlık sel işlev bozuklukları (ECİB) yaşamı tehdit eden sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan hastalıklar grubuna girmediğinden, din kuralları, epidemiyolojik çalışmalar 40-70 yaş arasındaki ön yargılar, tabular, örf ve adetlerin de etkisiyle erkeklerin yarısından fazlasının farklı derecelerde yeterli ölçüde dile getirilmemiştir. erektil disfonksiyon problemi yaşadıklarını gös- termektedir1. Ülkemizde yapılan erektil disfonk- Cinsel işlev bozukluklarının hem bedensel siyon (ED) prevalansı ve bağlantılarını araştıran (organik), hem de psikolojik nedenleri vardır. toplum tabanlı bir çalışmada ED’nin prevalansı Birçok zaman da, psikolojik ve organik nedenler % 69,2 olarak bulunmuş ve bunun % 33,2’si hafif, sorunun ortaya çıkmasında birlikte rol oynarlar. % 27,5’i orta derecede ve % 8,5’i de şiddetli ED Ayrıca, sorun bedensel ya da ilaç kullanımı gibi olarak bildirilmiştir2. çeşitli organik nedenlerle ortaya çıksa bile, bir süre sonra psikolojik etkenler de tabloya eklene- SB altta yatan nedenlere göre psikojenik, bilmekte ve durumu daha da içinden çıkılmaz bir endokrinolojik, nörojenik ve vaskülojenik SB hale getirebilmektedir. Genel olarak CİB primer olarak sınıflandırılabilir3. SB, diyabetes mellitus, veya sekonder, total veya durumsal olmak üzere hipertansiyon, hiperlipidemi ve kardiyovasküler hastalıklar ile birlikte sık görülür3. Pek çok çalış- mada risk faktörlerinin şiddeti ve maruz kalma 76 hayatsağlık

süresinin vasküler hasarı artırdığı gösterilmiştir4. bitörleri ile yeterli tedavi edilemeyen hastalarda Bu durum özellikle diyabet süresiyle SB şiddeti intrakavernozal uygulamalar ve penil protezlere arasındaki ilişkide net olarak ortaya konmuştur. ihtiyaç duyulmaktadır. Vakum ereksiyon cihazla- Diyabette metabolik kontrolün kötü olması daha rı değişik nedenlerle ülkemizde yaygın kullanım kısa sürede SB gelişimine neden olmaktadır4. alanı bulamamıştır. Günümüzde cinsel fonksiyonları değerlen- Erken boşalma (prematür ejakülasyon): Pre- dirmek için geliştirilmiş sorgulama formları matür ejakülasyon (PE), sürekli veya tekrarlayıcı yaygın olarak kullanılmaktadır5. Bu sorgulama şekilde, minimal seksüel uyarıyla, vajinaya penet- formları kavernozometri, nokturnal penil tüme- rasyondan önce, penetrasyonla veya hemen son- sans ve penil kavernozal anjiyografi çalışmalarına rasında ve kişinin isteğinden önce ejakülasyon göre hızlı ve invazif olmayan yöntemlerdir. Son olması ve bu durumun kişiler arasında belirgin yıllarda kullanımı daha kolay olan IIEF-5 (inter- sıkıntıya neden olması şeklinde tanımlanabil- national index of erectile function) sorgulama mektedir. Cinsel olarak aktif erkeklerin % 30–40 formları tanımlanmış ve günlük pratikte sıklıkla kadarını ve belki de yaşamlarının belli bir döne- kullanılır hale gelmiştir6. IIEF, spesifik vasküler minde erkeklerin % 75’ini etkilemesi nedeniyle SB nedenlerinin ayırımında ve farmakolojik test- prematür ejakülasyon, en sık görülen erkek cinsel lerin sonuçlarının tahmininde belirleyici olma- bozukluğu olarak kabul edilmektedir7. Özellikle masına rağmen SB’nin ilk değerlendirilmesinde genç erkekleri en sık etkileyen cinsel bozukluk- hâlâ faydalı bir yöntemdir. lardan biri olmasına rağmen, etiyolojisi ve pato- fizyolojisi hakkında az şey bilinmektedir. Prema- Tedavi talebi ile yapılan başvurularda en sık tür ejakülasyonun etiyolojisini bulmak için ya- karşılaşılan cinsel işlev bozukluğu SB’dir. Tedavi pılan araştırmalara rağmen, sebep ve etki ilişkisi öncelikle altta yatan etkene yönelik olarak yapılır. henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Daha sonrasında yaşam şekli düzenlemesi yapı- larak kişinin hem genel beden sağlığının hem de Prematür ejakülasyon bir erkeğin yaşamını, cinsel sağlığının arttırılması planlanmalıdır. SB özgüven, sosyal ilişki, anksiyete, üzüntü ve depres- tedavisinde oral ajanlar, intrauretral ve intraka- yon gibi birçok yönden etkileyebilir8. Türkiye’de vernozal ilaç ugulamaları, vakum ereksiyon alet- prematür ejakülasyon oranı kliniklere başvuran leri ve penil protezler kullanılmaktadır. Fosfodi- cinsel aktif erkeklerin % 36,5’i olarak saptanmıştır. esteraz 5 enziminin (PDE5) selektif inhibitörü Ülkemizde yapılmış bir diğer çalışmaya yaş orta- olan sildenafil sitrat’ın klinik kullanıma girmesi laması 39 (20-67) olan 230 erkek dâhil edilmiş sonrası SB üzerine olan ilgi daha da artmış ve ve gözlenen PE tipleri, yaşam boyu PE % 63,5, hastalar daha etkili bir biçimde tedavi edilmeye kazanılmış PE % 16,1, doğal değişken PE % 12,6 başlanmıştır. Daha sonrasında vardenafil ve ta- ve prematür benzeri ejakülasyon bozukluğu % dalafil klinik kullanıma girmiştir. Bu ilaçlar, özel- 7,8 olarak bildirilmiştir9. Ülkemizin genç bir top- likle tek gecelik ilişkilerde performans arttırıcı lum olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu olarak tezgah altında, hekim reçetesi olmaksızın durumun oldukça geniş tabanlı bir etkisi olduğu satılmaktadır. Ancak PDE5 inhibitörlerinin özel- gözlemlenecektir. Ancak bu durum adolesanlarda, likle kardiyak sorunu olanlarda daha dikkatli kul- deneyimsiz erkeklerde ve uzun süre seks yapma- lanılması gerektiği göz önünde bulundurulmalı mış erkeklerde normaldir ve geçicidir. ve ölüme kadar gidebilecek sonuçlar doğurabi- leceği akıldan çıkartılmamalıdır. Ayrıca PDE5 Bu hastalığın tedavisi özellikle PE’li erkeklerin inhibitörlerinin kullanımında baş ağrısı, kas eşleri açısından büyük önem arz etmektedir. Mut- ağrısı, grip benzeri semptomlar ve hazımsızlık, lu aile ve sağlıklı bir ilişki için, PE’li hasta hekime mide bulantısı baş dönmesi gibi yan etkiler gö- başvurma konusunda çekimser kalmamalı ve te- rülebilmektedir. Bu nedenle hekim kontrolünde davi yolları denenmelidir. PE tedavisinde ilaçsız kullanılmasına özen gösterilmelidir. PDE5 inhi- (davranışsal ve psikoseksüel tedaviler) ve çeşitli ilaçlarla değişik tedavi seçenekleri bulunmaktadır. hayatsağlık 77

İlaç tedavileri topikal veya sistemik etkili ilaçlardır meli ve psikoterapi yapılmalıdır. ve her gün veya sadece cinsel ilişki öncesi kullanıl- Ağrılı ejakülasyon: Nadir görülen bozukluk- maktadır. Genel olarak PE tedavisinde kullanılan ilaçlar, serotonin geri emilimini bloke eden ilaçlar lardandır. Ağrılı ejakülasyon etiyolojisinde yer (SSRI), klomipramin, topikal anestezik ajanlar, alan diabetes mellitus, nöropati, üriner sistem fosfodiesteraz-5 enzimini bloke eden ilaçlar, tra- travması, ürogenital enfeksiyonlar ve geçirilmiş modol (narkotik analjezik) ve alfa blokerlerdir. cerrahi girişimler ile ilaçlar gibi bir takım organik ve fonksiyonel faktörlerin ejakülatuvar mekaniz- Geç boşalma (retarde ejakülasyon): Gecikmiş mayı bozarak ağrılı ejakülasyona neden olabile- ejakülasyon, kişileri strese sokacak şekilde, sü- ceği bildirilmektedir. Bu tür sorunu olan erkek- rekli veya tekrarlayıcı olarak, normal bir seksüel ler ejakülasyon sonrası peniste yanma hissinden uyarılma fazını takiben orgazma ulaşamama veya yakınırlar. Bazen tamamen sağlıklı erkeklerde de geç ulaşma olarak tanımlanmaktadır10. Gecik- ejakülasyon sonrası penis başında aşırı duyarlılık miş ejakülasyon ve anejakülasyon, erkek seksüel ve ağrı olabilir. Ağrı tipik olarak genellikle ejakü- disfonksiyonları içinde en az rastlanan ve en az lasyondan hemen sonra saniyeler içinde başla- anlaşılmış bozukluklardır11. Özellikle bu şikâyete makta, şiddetli ağrı periyodu ortalama 1-5 dakika sahip bireyler bu durumu bir avantaj olarak de- arasında değişmekte olup, bu periyodu takiben ğerlendirmektedir. Ancak ilişki süresinin gere- sıklıkla 2 ile 24 saat içinde şiddeti azalarak sona ğinden fazla uzamasının eşte ağrılı ilişkiye neden ermektedir13. Ağrılı ejakülasyonun tedavisinde olabileceği ve cinsel sağlığı bozabileceği akılda birkaç yaklaşım bulunmaktadır. Buna göre, etiyo- tutulmalıdır. Gecikmiş ejakülasyon, hastalığın ilk lojide altta yatan patoloji biliniyor ise primer has- ortaya çıkış zamanına göre primer veya sekonder talığa yönelik girişim yapılmalıdır. Bununla ilişki- olarak ikiye ayrılmaktadır11. Tedavi seçenekleri li olarak ejakülatuvar kanalların transüretral yolla psikiyatrik yaklaşım, medikal tedavi, penil vib- rezeksiyonu ya da idrar yolu enfeksiyonunun an- rasyon tedavileri ve elektro-ejakülasyon olarak tibiyotik ile tedavisi ya da üretral darlığın düzel- sınıflandırılabilir12. tilmesi önerilebilir. Eğer etiyolojide psikojenik nedenler bulunuyorsa davranışsal yöntemler ve Cinsel istek bozuklukları: Cinsel istek bozukluk- psikoseksüel danışmanlık düşünülebilir. Nedeni ları erkeklerde ‘azalmış cinsel istek’ biçiminde ken- belli olmayan ağrılı ejakülasyonu olan hastalarda dini gösterir. Erkeklerde sadece bu tür yakınma antidepresanlar ya da alfa blokerler kullanılabilir. ile yapılan başvurular oldukça nadirdir. Bunun en önemli nedeni, cinsel ilgi ve istek azalmasının sık- Yaşlanan erkekte cinsel yaşam: Erektil fonksi- lıkla erektil işlev bozukluğuna (uyarılma bozuklu- yon yaşla azalmaktadır. Bu durum ilerleyen yaşla ğuna) neden olması ve erkeklerin daha çok erektil birlikte bozulan anjiyogenez, endotelyal hücre yetmezlik yakınması ile başvurmalarıdır. fonksiyonundaki değişim ve vasküler endotelyal büyüme faktörü seviyesindeki azalma ile ilişkili- Cinsel ilgi ve istek azalması primer bir sorun dir14. Erkeklerde testosteron düzeyi yaşlanmayla olarak ortaya çıkmışsa, etiyolojide öncelikle en- birlikte azalmaktadır. Bu azalmaya bağlı meydana dokrin (hormonal) bozukluk araştırılmalıdır. Ka- gelen tablo kadınlardaki menopozun benzeridir. dınlarda olduğu gibi, erkeklerde de sekonder geli- Ancak erkeklerde testosteron düzeyindeki azal- şen bir cinsel istek azalması, daha çok bireyin part- ma daha yavaş meydana gelir. Testosteron düze- neri veya eşi ile genel ilişkisinin doyurucu olma- yindeki değişim kişiler arasında farklılık göster- yışı ile açıklanabilir. Ancak depresyon veya diğer mektedir. Her andropoz hastasında testosteron fiziksel hastalıklar, erkeklerde kadınlardan daha düzeyi düşük olmayacağı gibi, her testosteron fazla ikincil ilgi ve istek azalmasına neden olurlar. düzeyi düşüklüğü de andropoza neden olma- Cinsel istekte azalmaya yol açabilecek herhangi bir maktadır. Yaşlanmakla fertilite azalmakla birlikte psikiyatrik, sistemik hastalık veya ilaç/madde kul- sona ermez, cinsel yaşam devam eder. lanımı varsa, cinsel istek bozukluğu tanısı konmaz. Tedavisinde, varsa hormonal bozukluk düzeltil- Yaşlanan erkekte ereksiyona kadar geçen süre 78 hayatsağlık

uzar, ejakülasyon miktarı azalabilir, orgazm son- 4. Azadzoi KM, Saenz de Tejada I. Diabetes mel- rası yeniden ereksiyona kadar geçen süre uzar ve litus impaires neurogenic and endothelium de- orgazm gecikir. Ayrıca libido kaybı olur. Cinsel pendent relaxation of rabbit corpus cavernosum arzunun, yaşlanan erkekte ereksiyon için tek ba- smooth muscle. J Urol 1992; 148: 1587. şına yetmeyeceği bilinmeli ve taktil uyarı gereksi- nimi göz önünde bulundurulmalıdır. 5. Rosen RC, Riley A, Wagner G, Osterloh IH, Kirkpatrick J, Mishra A. The international index Tedavi arayışında günümüzde neredeyse her- of erectile function (IIEF): a multidimensional kese bir çözüm vardır. Hastanın kendisi ve eşin- scale for assessment of erectile dysfunction. Uro- deki ek hastalıklar kontrol edilmeli ve düzeltile- logy 1997; 49(6): 822-30. bilen durumlara müdahale edilmelidir. Prostat kanseri dışlandıktan sonra hastalara testosteron 6. Kassouf W, Carrier S. A comparison of the inter- replasman tedavisi uygulanabilir. Ayrıca bu has- national index of erectile function and erectile taların verilen tedaviyi doğru algıladığı ve uygu- dysfunction studies. BJU Int 2003; 91(7): 667-9. ladığı mutlaka kontrol edilmelidir. 7. McMahon CG. Treatment of premature ejacula- Erkeklerde oldukça sık görülen cinsel işlev tion with sertraline hydrochloride: a single-blind bozuklukları, özellikle kronik hastalığı olanlarda placebo controlled crossover study. J Urol 1998; ve ileri yaşlarda sıklığı artan ve hastanın yaşam ka- 159(6): 1935-8. litesini bozan; fakat çeşitli sosyokültürel zorluk- lar veya yetersiz bilgilenme nedeniyle yeterince 8. Symonds T, Roblin D, Hart K, Althof S. How sorgulanmayan bir durumdur. Cinsel sorunlarla does premature ejaculation impact a man s life? J başvuran bir erkekte, hangi işlev bozukluğunun Sex Marital Ther 2003; 29(5): 361-70. bulunduğu, kişinin yaşı, semptomlar, ilaç kul- lanımının olup olmadığı, sistemik hastalıkların 9. Şerefoğlu EC, Çimen Hİ, Atmaca AF, Balbay varlığı gibi anamnezle alınabilecek birçok veri, MD. Erken boşalma şikayeti ile polikliniğe baş- altta organik bir neden olup olmadığı konusunda vuran hastaların prematür ejakülasyon sendrom- ipucu verebilir. Bu nedenle cinsel öykü alma, tüm larına göre dağılımı. (Sözlü Bildiri). 8. Ulusal zorluklarına rağmen rutin öykünün bir parçası Androloji Kongresi, Mayıs 2009, İzmir, Sözlü olmalıdır. Ülkemizde birçok hasta için cinsellik Bildiri no:03. ile ilgili problemlerin dile getirilmesi tabu olarak görülmektedir. Hekimler tarafından da yeteri ka- 10. Corona G, Mannucci E, Petrone L, et al. Psyc- dar sorgulanmayan bu problemlerin aile bütün- hobiological correlates of delayed ejaculation in lüğünü bozabilecek sorunlara neden olabileceği male patients with sexual dysfunctions. J Androl akılda tutulmalıdır. 2006; 27(3): 453-8. Kaynakça 11. Perelman MA, Rowland DL. Retarded ejaculati- on. World J Urol 2006; 24(6): 645-52. 1. NIH Consensus Conference: Impotence: NIH Consensus Development Panel on Impotence. 12. Richardson D, Nalabanda A, Goldmeier D. Re- JAMA 1993: 270; 83-8. tarded ejaculation - a review. Int J STD AIDS 2006; 17(3): 143-50. 2. Akkus E, Kadioglu A, Esen A, Doran S, Ergen A, Anafarta K, Hattat H. Prevalence and correlates 13. Barnas J, Parker M, Guhring P, Mulhall JP. The of erectile dysfunction in Turkey: a population- utility of tamsulosin in the management of or- based study. Eur Urol 2002; 41(3): 298-304. gasm-associated pain: a pilot analysis. Eur Urol 2005; 47(3): 361-5. 3. Lue TF. Erectile dysfunction. N Engl J Med 2000; 342: 1802-13. 14. Rogers RS, Graziottin TM, Lin CS, Kan YW, Lue TF. Intracavernosal vascular endothelial growth factor (VEGF) injection and adeno-associated virus-mediated VEGF gene therapy prevent and reverse venogenic erectile dysfunction in rats. Int J Impot Res 2003; 15(1): 26-37. hayatsağlık 79

Kadın Sünneti Genel Bir Değerlendirme Halil Aziz Velioğlu Kadın Sünneti (Female Genital Mutilation, zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmese de, FGM) ifadesi, başta Afrika, Asya ve Orta konuyla ilgili tarihteki ilk ifadelere MÖ 450’de Doğu’nun belli bazı toplulukları olmak üzere, Yunanlı tarihçi Herodot’un eserinde rastlan- dünyanın çeşitli yerlerinde farklı şekillerde uygu- maktadır.2 Ancak, bölgede çok yaygın bir şekilde lanmaya devam eden ve genel olarak kız çocukla- uygulandığı için sünnetin ortaya çıktığı ilk yerin rı ile ergenlik çağındaki genç kızların ve kadınla- Antik Mısır olduğu iddia edilmektedir. Başka bir rın genital bölgelerine uygulanan bir dizi cerrahi görüşe göre de, kadınlığa atılan ilk adımı kutla- operasyon için kullanılır. Dünya Sağlık Örgütü mak için ergenliğe girişte yapılan eski bir Afrika (WHO) ile Birleşmiş Milletler’in (BM) tanımı- geleneği olan bu uygulama Mısır’a Afrika’dan na göre bu operasyonlar, tıbbi olmayan sebepler- geçmiştir. le kadın dış genital organının bir kısmının ya da tümünün kesilip çıkarılmasını içeren veya kadın Kadın Sünneti Uygulamalarının Sınıflan- genital organına zarar veren tüm prosedürleri dırılması ve Dünyadaki Dağılımları kapsamaktadır.1 İslam öncesi Mısır’da, Arabistan yarımada- Tarihte kadın genital organı üzerine yapılan sında ve Kızıldeniz sahillerinde çok yaygın olan uygulamalar incelendiğinde, gerek sebepleri ge- kadın sünneti, zamanla bazı bölgelerde tamamen rekse yöntemleri açısından çok çeşitlilik göster- unutulmuş olsa da bugün birçok yerde gelenek dikleri görülmektedir. Örneğin, Roma’da kadın olarak varlığını hala devam ettirmektedir. Geri köleler büyük dudaklar (Labia major) üstüne dönüşümü olmayan ve yaşam boyu olumsuz ka- yüzük koyarak, on ikinci yüzyıl Avrupa’sında ise lıcı etkiler bırakan kadın sünnetiyle ilgili uygula- bekâret kemerleri takarak hamile kalmayı engel- malar, WHO, BM ve ‘Dünya Birleşmiş Milletler lemeye çalışmışlardır. Sadece bir yüzyıl önce de, Nüfus Fonu Ortak Bildirgesi’ne göre dörde ayrı- Amerika’da ve Avrupa’da mastürbasyonun ön- lır:3 lenmesi için klitorisin alınması ameliyatları yapıl- maktaydı. Tip I (Sirkumsizyon): Klitorisin gövdesinin üst kısmının kesilmesi şeklindeki uygulamalar Kadınların sünnet edilmesinin nerde ve ne için kullanılır. Bu uygulamada tıbbi hasar diğer- lerine göre daha düşük seviyededir. 80 hayatsağlık

Tip II (Eksizyon): Klitorisin tamamı ile küçük Ayrıca kadın sünnetine İngiltere, Fransa, dudakların kesildiği operasyondur. Hollanda, İsveç, Amerika ve Kanada gibi batı ülkelerinde yaşayan Afrikalı göçmenlerde ve Tip III (İnfibülasyon): Hasarın en fazla oldu- Avusturalya’nın bazı yerli kabileleri ile Brezilya, ğu sünnet tipidir. Bütün klitoris, küçük dudaklar Meksika ve Peru gibi Latin Amerika ülkelerinde ve büyük dudakların bir kısmı kesilip çıkartılır. de rastlandığına işaret etmekte fayda vardır.6 Kesilen kısımlar cinsel ilişkiye izin vermeyecek biçimde karşılıklı olarak dikilir, yalnızca mens- Kadın Sünneti İçin Öne Sürülen Gerekçe- trüasyon için küçük bir açıklık bırakılır. ler Tip IV (Diğer işlemler): Tıbbi olmayan amaç- Toplum içinde kadın sünneti uygulamala- larla vajinanın genişletilmesi veya daraltılması rının sürdürülmesi, aynı ülkede dahi bölgeden için delici madde kullanılması ya da piersing ta- bölgeye farklılık gösteren ve çoğunlukla mevcut kılması. sosyo-kültürel algıdan kaynaklanan birbiriyle bağlantılı karmaşık birçok unsurun bileşimi- Eksizyon dünyadaki en yaygın yöntemdir ve ne dayanır. Bunları genel olarak dörde ayırmak vakaların % 80’lik kısmını kapsar. En radikal tür mümkündür:7 olan infibülasyon ise tüm vakaların % 15’inde görülür.4 WHO tarafından 2011 yılında yayım- Hijyenik gerekçeler: Kadın sünnetini uygula- lanan bir araştırmada,5 dünya çapında yaklaşık yan çoğu toplum tarafından kadın dış genital böl- olarak 130 ile 140 milyon arasında kadın ile kız gesi pis ve çirkin bir yapı olarak addedilir. Temiz, çocuğunun genital operasyonlara uğradığı, yılda sağlıklı ve pürüzsüz bir cilde sahip olmak için bu 3 milyon kız çocuğunun ise sürdürülmekte olan kısımların çıkarılması gerektiği düşünülür. İn- genital uygulamalar riski altında olduğu tespit fibülasyonun (Tip III) hem enfeksiyon hem de edilmiştir. yüksek derecede rahatsızlık kaynağı olduğu dü- şünüldüğünde bu uygulamanın hijyenik sebep- Ayrıca söz konusu çalışmada, Afrika’da kadın lerle gerçekleştirilmesinin ne kadar yanlış olduğu sünnetinin çoğunlukla 15 yaş altı kız çocuklarına da ortaya çıkar. uygulandığı ve 10 yaş üzeri yaklaşık 91,5 milyon kız çocuğu ve kadının bu operasyonlara tabi tu- Cinsel gerekçeler: Kadın sünnetinin uygulan- tulduğu ifade edilmektedir. dığı toplumların çoğunda bekâretin korunması büyük önem arz eder. Bu yüzden, kadın sün- Kadın sünnetiyle alakalı en yaygın hata, söz netiyle kızların saflıklarını devam ettirmesinin konusu uygulamaların Müslüman toplumlarla özdeşleştirilmesidir. Aslında Müslüman ülkele- rin çoğunda (Arabistan’ın ve Körfez bölgesinin büyük kısmı ile Kuzey Afrika, Anadolu, Balkanlar ve Orta Asya) bu uygulamalar bilinmemektedir. Mısır ve Orta Afrika ile Etiyopya, Somali, Kenya, Nijerya ve Sudan gibi uygulamaların yaygın oldu- ğu ülkelerde ise, Müslüman toplulukların yaşadı- ğı kesimlerde de görülmesine rağmen, çoğunluk- la toplumun diğer dini etnik gruplarınca (yerel gruplar, Hıristiyanlar ve Etiyopya Yahudileri) o bölgeye özgü bir adet şeklinde icra edilmektedir. Kadın sünnetinin Güneydoğu Asya’daki (Malez- ya, Endonezya ve Singapur) varlığı da, doğrudan İslam’ın etkisinden ziyade, bu uygulamaların yaygın olduğu bölgelerden göç eden Müslüman- ların, gittikleri yerlerde onları kültürel bir adet olarak devam ettirmeleriyle ilişkilidir. hayatsağlık 81

Diğer Ülkeler % 28,8 Mısır % 27,2 Kadın sünneti geçiren Fildişi Sahili % 2 Etiyopya % 17 kız çocuklarının ve Mali % 3 kadınların yaşadıkları yerlere göre dağılımları5 Gine % 3 Nijerya % 11 Burkina Faso % 3 Sudan % 5 otoritelerin görüşleri kullanılmaktadır. Kadın Sünnetinin Zararları sağlanabileceği düşünülür. Ayrıca aşırı cinsel is- Kadınların sünnetinde operasyonlar genellik- teklerin bastırılması ve kişilerin bu utanç verici durumdan kurtarılmak istenmesi sünnetin bir di- le özel bıçak ve jiletlerle ya da cam parçalarıyla ğer sebebi olarak gösterilebilir. Çok eşli kocaların ve çoğunlukla insan doğasına aykırı bir şekilde eşlerini tatmin etmede kolaylık sağlaması için de anestezisiz gerçekleştirilir. Kesim işlemi bittikten yine kadın sünneti teşvik edilmektedir. sonra özellikle infibülasyona uğrayan kişilerde dokunun iyileşip toparlanmasını sağlamak için Sosyal gerekçeler: Bu gerekçeler çoğunlukla, bacaklar birbirine bağlanarak 40 gün beklenir. kızların evlilik için uygunluklarına ve itibarlarına Sünnet esnasında, klitorisin atardamarının kesil- bağlı olarak sosyal açıdan toplumda kabul edilip mesinden dolayı gelişen akut kanamaya bağlı pa- edilmedikleri sorununa odaklanır. Söz konusu nik, şok ve ileri safhada da ölüm gerçekleşebilir. toplumlarda sünnet olmamış kızların insanların Ayrıca operasyonların sağlıksız ve steril olmayan diline düşeceği, tavırlarının kötüleşeceği ve er- şartlarda yapılması sonucu üriner yollarda enfek- keklerin peşinden koşacakları şeklinde genel bir siyon, ateş, tetanos, sepsis gibi sorunlar ortaya yargı vardır. Bu durumda kimse onlarla evlenmek çıkmaktadır. istemeyeceği için de toplumdaki evlilik şansla- rı büyük oranda azalacağı düşünülmektedir. Bu Diğerlerine göre daha radikal olan infibü- sebep o kadar güçlü ve etkilidir ki, bazen sırf lasyon yöntemi, kronik vajinal enfeksiyonlara, gelecekteki evliliklerini garanti altına almak için cerrahi yöntemlerle çıkarılması gereken büyük anneler kızlarını sünnet olmaya zorlarlar. Bu gibi kistlerin oluşumuna neden olabilmektedir. Yine nedenlerden dolayı sünnet toplum içinde adeta bu yöntemle bırakılan açıklığın çok dar olması, bekâret kemerini temsil eder ve genç kızların bir vajinada kan ve idrarın birikmesi dolayısıyla taş tür eş bulma garantisi olarak işlev görür. oluşumuna sebep olur. Buna bağlı olarak oluşan fistüller de feçes ve idrar atılımını zorlaştırır.8 Dini gerekçeler: Kadın sünneti uygulamala- rının sıklıkla dinî temellere de dayandırıldığı Bunların dışında sünnet edilmiş kadınlarda görülür. Uygulamaların yapıldığı İslam topluluk- cinsel soğukluk, orgazm yokluğu, ağrılı cinsel larının neredeyse tamamında, hatalı bir şekilde, ilişki ve depresyon gibi psiko-seksüel sorunlar- kadın sünnetinin İslam inancının bir gereği ol- dan AIDS’e yakalanmaya, hamilelik sürecinde duğuna inanılmaya devam edilmektedir. Bunun bebeğini kaybetmeye kadar varan komplikasyon- için de çoğunlukla bazı zayıf hadisler ile yerel dini 82 hayatsağlık

lar görülebilir. Kadın ne kadar genç yaşta sünnet Kaynakça olduysa, sorunları o derece artar. İnfibülasyon tipi sünnette oluşacak ağrıyla ilgili komplikas- 1. Eliminating Female Genital Mutilation: An Inte- yonlar sınırlandırılabilse de, kadının haz alma ye- ragency Statemant. WHO Press, 2008: 1. tisi yaşamı boyunca geri döndürülemez.8 2. Abu-Sahlieh SA. To mutilate in the name of Je- Sonuç hovah or Allah: Legitimization of male and fe- Hükümetlere, çeşitli sağlık örgütleri ve sivil male circumcision. Med Law 1994; 13: 575–622. toplum kuruluşlarına söz konusu toplumlarda yaşayan kadın ve erkekleri kadın sünnetiyle ilgi- 3. Eliminating Female Genital Mutilation: An Inte- li bilgilendirmede büyük görevler düşmektedir. ragency Statement. WHO Press, 2008: 4. Bu amaçla, kadın sünneti hakkındaki bilgi düzeyi eğitim ile arttırılmalı ve taşıdığı tıbbi riskler öğ- 4. Krasa K. Human rights for women: the ethical retilmelidir. and legal discussion about Female Genital Mu- Çoğunlukla dini dayanağı olmayan bu gelene- tilation in Germany in comparison with other ğin yanlışlığı anlatılmalı ve bekâreti korumanın Western European countries. Med Health Care sünnetle hiçbir bağlantısının olmadığı belirtil- and Philos 2010; 13: 269-78. melidir. Ayrıca kadın sünneti her ne kadar İslam top- 5. An update on WHO’s work on female genital lumlarıyla özdeşleştirilse de, bedene ve ruha acı mutilation (FGM). WHO, 2011. veren faaliyetleri reddettiği için İslam kadın sün- netine karşıdır. Ne doğrudan ne de dolaylı olarak 6. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt Kur’an’ın hiçbir yerinde böyle bir uygulamaya 37: 157. atıf yoktur. Konuyla alakalı var olduğu iddia edi- len hadisler de sahih olmayan, güvenilmez ve 7. Haifa Jawaad. Female Circumcision: Cultural zayıf hadisler grubuna girmektedirler. Bunlardan Necessity or Religious Obligation? Culture: hareketle, söz konusu uygulamaların hiçbir İsla- Unity and Diversity (Proceedings of the Annual mî temele sahip olmadığı sonucuna varılabilir. Conference of BRISMES, 12-14 July 1994). Uni- Sonuç olarak insan doğasına aykırı olan bu versity of Manchester Press, 1994: 335-7. uygulama acilen durdurulmalıdır. Sosyal neden- lerden dolayı kızlarını sünnet ettirmeyen ailelere 8. Atighetchi D. Islamic Bioethics: Problems and destek verilmelidir. Günümüze kadar gelen ve Perspectives. Springer Verlag, 2007: 313. birçok yerde sürdürülmekte olan insan haklarına aykırı bu uygulama bir an önce kaldırılmalı ve tekrarlanmayacak şekilde engellenmelidir. hayatsağlık 83

söyleşi Irvin Cemil Schick ile 1955 yılında İstanbul’da doğan Irvin Cemil Schick Irvin Cemil Schick, lisans eğitimini ‘Cinsellik’ Massachusetts Institute of Technology’de Üzerine elektrik mühendisliği bölümünde tamamladı ve yine aynı üniversitede Söyleşi: Ümit Aksoy 1989 yılında uygulamalı matematik (istatistik) alanında doktora derecesini aldı. Halen Şehir Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Bugün sizinle konuşmak istediğimiz iki ana mesele çocuğun bakımını kadının üstlenmesi için aslında hiçbir bi- var. Bunlardan ilki cinsiyet meselesi; cinsiyet poli- yolojik neden de yok. Hiç olmazsa bebeği emzirmek dışın- tikaları, rejimleri ve nihayet imgeleri. Bir de bütün bu da her şeyi erkek de yapabilir. Buna rağmen toplum, doğan ‘kavramsallaştırma’ların değişip dönüşmesiyle ilgili bir çocuğun uzun süre annenin tekelinde olmasını talep ediyor hikâye var. Yani cinsiyete ve cinselliğe yönelik bakışların bizlerden. Bunun cinsiyetle alakası yok aslında. Bu, toplum- modern zamanda geçirdiği farklılaşmalar. Bunlar Doğu sal cinsiyet yani toplumun biyolojik farklılıklar üzerine bina ve Batı gibi iki kütlenin aralarındaki çatallaşmalara da ettiği, ayrı bir katman. Cinsiyet gerçekten de tarih boyunca işaret ediyor. Hayli yoğun bir gündemi barındırıyor cin- kadın ve erkek olarak farklılaşmış olabilir. Fakat toplumsal siyet meselesi. Bütün bu gündem maddelerinin ontolo- cinsiyetin de farklılaşmış olduğuna dair hiç şüphe yok. Me- jik alandan başlamak üzere, toplumsal ve siyasal alanda selenin birinci boyutu, yani cinsiyet hakkında kesin bir şey yansımaları mevcut. Bütün bunları göz önünde tutarak söyleyemem kendi adıma. Ben bu işin uzmanı değilim. Fa- soracak olursak, bir cinsiyete sahip olmak tam olarak ne kat hiç olmazsa ele aldığımız ikinci boyutun, yani toplumsal demektir? İmkânlar ve sınırlar skalası açısından düşün- cinsiyetin tarih boyunca değişmiş olduğunu net bir şekilde düğümüzde ne tür bir mahiyet arz eder bu durum? söyleyebilirim. Cinsiyetin iki boyutu vardır. İngilizce ifade etmek gere- Peki, cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki bu kirse birisi ‘sex’ diğeriyse ‘gender’dir. Türkçeye ‘sex’ genellik- fark ontolojik bir zaviyeden baktığımızda nasıl bir hâl le ‘cinsiyet’; ‘gender’ ise ‘toplumsal cinsiyet’ olarak çevriliyor. alıyor? Bütün her şeyin aslında bir tür kurgu olduğunu ‘Sex’, yani sadece cinsiyet olarak çevrileni, insanın biyolojisi mu düşüneceğiz? Ben, bir erkeğim ve penisim veya er- tarafından belirlenen bir gerçekliği anlatıyor. Mesela çocuk kekliğe has özelliklerim var ya da kadınım ve bir rahmim doğuran kişinin kadın olup erkek olmaması cinsiyet mese- var. Bütün bunların üzerine bina edilen ‘yapı/lar’, söz lesiyle, yani işin ‘sex’ tarafıyla ilgili. Bir de işin ‘gender’, yani konusu ‘sabit verileri’ bambaşka bir şeye mi dönüştürü- toplumsal cinsiyet boyutu var. Bu kavram bizlere, toplumun yor? Yani cinsiyet ile cinsellik arasında, ‘sabit veriler’le söz konusu biyolojik farklılığın üzerine yüklediği toplumsal bu sabit veriler üzerine bina edilen ‘yapı/lar’ arasında farklılığı anlatıyor ve bunun anlamı da toplumdan topluma hiç mi ilişki yok? Ya da tersinden söyleyecek olursak; hayli değişken bir durum arz ediyor. Evet, erkeklerin rahmi bir kadınla bir çocuk arasında, cinsiyet/seks bağla- yok, dolayısıyla çocuk doğuramıyorlar, ama öte yandan da mında modern zamanlardaki algıların -yani toplumsal 84 hayatsağlık

söyleşi cinsiyetin- ötesinde sandığımızdan daha fazla bir ilişki rak bilemeyeceğiz; zaten bilmemize de çok fazla gerek yok. olamaz mı? Bu meselenin ontolojik bir dayanağını iptal Önemli olan bizim her şeyin tabiattan geldiğine olan inan- etmiyor mu böylesi bir ‘sex/gender’ ayrımı? cımızı biraz kenara bırakmamız gerektiği. Bu inanç, baskı- cı rejimler tarafından kadınları, zencileri ve başka grupları Bizim çok ‘doğal’ zannettiğimiz şeyler bile bazen o ka- bastırmak için çokça kullanılıyor. Birtakım gerçekliklerin dar doğal olmayabilir. Bir kitap var: ‘Memenin Tarihi’. Ya- kökenini/köklerini doğada arayanlar, bunu genellikle bi- zarı Marilyn Yalom. İnsan ilk anda şaşırıyor. Nasıl bir tarih rilerini özgür kılmak için değil tam tersine bastırmak için bu? Bizim normal şartlarda fizyolojik uzuv olarak bildiği- kullanmışlardır geçmişte. O nedenle, hiç olmazsa bütün bu miz ‘meme’ aslında toplumun onu algılayışı, anlayışı vs. konularda yalnızca doğanın değil de toplumun da bir rol oy- açısından ele alınıyor, alınabiliyor. Onun dışında da, bakın namış olabileceğini aklımızdan çıkarmayalım derim. ilginçtir, genellikle cinsiyetler arası farklılıklar bir şekilde şuna indirgeniyor: Erkek daha büyük, güçlü ve kuvvetlidir. Buradan başka bir konuya geçelim izninizle. Cinsi- Dolayısıyla erkek ava gönderilirken kadın mağarada kalıyor, yet ve toplumsal cinsiyet üzerinden geliştirilen düşün- kök söküyor ya da küçük hayvanları kapanda yakalıyor. Bu celerin kimlik politikalarıyla paralel giden bir tarafı var yaygın bir inanış ve toplumsal cinsiyetin yüklediği rollerin mı? Söz konusu kimlik siyaset(ler)i ne türden bir deği- doğal temellerinden biri sayılıyor. Ancak farklı düşünenler şime yol açtı? de var. Başlangıçta kadın ve erkeğin aynı boyda olduğu iddia ediliyor. Şu anda sadece bir teori; kanıt yok. Deniyor ki, her- ‘Kimlik’ meselesi ne zaman ortaya çıkıyor? Yalnız cinsi- hangi bir toplumda, o toplumun en önemli işlevi kendini yet açısından değil, cinsellik açısından da çok iyi bir soru. yeniden üretmektir ve toplumun kendini yeniden üretme- Son zamanlarda yapılan birçok araştırma cinsel tercih dedi- sindeki sınırlayıcı öğe de kadındır. Çünkü bir erkek birçok ğimiz şeyin yeni bir kavram olduğunu söylüyor. Ya da şöyle kadını hamile bırakabilir, ama bir kadın aşağı yukarı senede söylemek daha doğru olacak galiba: Burada tercih eski fakat birden fazla çocuk doğuramaz. Dolayısıyla, kadınlar mağa- kimlik yeni bir kavramsallaştırma. Mesela 18. yüzyıldan ön- ralarda tutuluyorlardı çünkü çok daha değerliydiler ve top- ceki dönemlere baktığımız zaman eşcinsellik sadece bir pra- lumun yeniden üretilmesi için çok önemli bir anlam ve işle- tikten ibaret. Bu kimlik meselesi edilmiyor o dönemlerde… ve sahiptiler. Buna mukabil erkekler söz konusu olduğunda durum bunun tam tersiydi: Onların zaten bini bir para.. ‘Kimlik meselesi edilmiyor?’ ne demek tam olarak? Dolayısıyla onlar dışarıya, ava gönderiliyordu; ölen ölüyor Samsatlı Lucian’ın meşhur ‘Erotes’ adlı eseri vardır. kalan kalıyor. Genellikle daha güçlü olanlar sağ kaldığından, Burada bir gulampare ve bir zenpare, -yani Türkçesi oğlan evrim sürecinde erkekler giderek daha fazla güçlenip büyü- seven ve kadın seven- iki erkek aralarında bu konuya dair yor ve kadınlardan farklılaşıyorlar. Şimdi bu tespit doğru tartışıyorlar ve bunu tamamıyla değişik yemek türleri veya mu değil mi bilmiyorum, ama bunu şu nedenle anlattım: değişik şarap veya herhangi bir şeyi tartışan insanlar gibi ya- Bizim aklımızda bir erkeğin daha güçlü, daha büyük olduğu pıyorlar. Birbirlerini ikna etmeye çalışıyorlar ama ‘ben bir fikri, fiziki açıdan, tamamen doğaya atfettiğimiz bir gerçek- eşcinselim’ ya da ‘ben bir düz-cinselim!’ diye bir kavram- lik. Ama belki de durum hiç de öyle değildir. O kadar doğal sallaştırmaya gelip dayanmıyor bu durum. Bu, daha çok, ne sandığımız şeylerin bile aslında toplumsal bir boyutunun sevdiğinize bağlı bir mesele olarak anlaşılıyor ve tam olarak olabileceğini gösteriyor bütün bu teoriler. O yüzden çok söyleyecek olursam, bir ‘pratik.’ Günümüzde ise bakıyoruz, çok dikkatli olmamız lazım bu meseleler üzerine düşünür- bu bir kimlik olmuş, artık insanlar kendilerini ‘eşcinsel’ ola- ken. Neyin doğal olduğunu, doğa tarafından belirlendiğini, rak yahut ‘düz-cinsel’ olarak tanımlayabiliyor. Hatta bisek- neyin belirlenmediğini aslında hala tam olarak bilmiyoruz.. süel olan kişiler de alt kimlik oluyor. Halbuki bu da bir pra- tik. Hiç kimse tamamen düzcinsel ya da tamamen eşcinsel Nasıl bilebiliriz peki? Kendimize tutamak olarak değil. Bunu bilmek için Freud olmak gerekmiyor. Karşımız- alacağımız şey ne olabilir bu düşünme sırasında? da bir yelpaze, geniş bir skala var. Herkes o yelpazenin belirli bir noktasında duruyor. Bazı insanlar bir ucuna daha yakın, O dönemden kalma iskeletlere vs. bakarak erkeklerle ka- bazı insanlar öteki ucuna daha yakın ama sonuçta bir yel- dınların aşağı yukarı aynı boyda olduklarını göstermek bir paze var nihayet elimizde. Bunu kimlik olarak, mutlaka ya ipucu olabilir. Ama sonuçta bunu hiçbir zaman kesin ola- biridir ya da ötekidir diye almak daha çok toplumun getirdi- hayatsağlık 85

söyleşi ği bir ‘gerçeklik.’ Şunu kastediyorum aslında: Toplum birta- bir direniş var belki, ama iktidarın istediği de bir anla- kım insanları yaptıkları nedeniyle ezmeye başladığı zaman o mıyla tam da böylesi bir direnme şekli değil mi? insanlar da ya siner -ki uzun yüzyıllar sindiler- yahut bugün olduğu gibi ‘kimlik’lerini ön plana çıkarırlar. Ama aslında İnsanlar kimlik siyasetini sürdürdükçe iktidarı ciddi bir dediğim gibi bu, modern bir şey. Kimlik gibisinden bir şey şekilde tehdit etmeyebilirler. Dolayısıyla iktidarın işine ge- geçmişte, en azından bildiğimiz kadarıyla, bu anlamıyla hiç len bir tarafı kesinlikle var böylesi bir siyasetin. Ama öte yan- olmamıştı. dan bunu yüzde yüz kabul etmek istemiyorum. Mesela 60’lı yıllarda, Marcuse gibi düşünürlerin, Frankfurt Okulu’nun Şunu anlıyorum sizin söylediklerinizden: Geçmişte solla olan tartışmalarını hatırlayalım. Geleneksel sol, olayı de bir iktidar erki vardı, ama bu modern anlamda bir tamamen işçi sınıfı ve sermaye üzerinden işleyen bir süreç ‘baskılamaya’ dönüşmüyordu. Hayat içinde, toplumsal yahut mekanizma olarak görüyordu. Halbuki 60’larda genç- yapılar içinden farklı türden kaçış alanları, yani imkân- lik hareketi de vardı aynı zamanda. Marcuse gibileri gençlik lar söz konusuydu. hareketini ciddiye alıyordu. Sol ise bunu uzun süre ciddiye almadı ve bunun çok büyük bir hata olduğunu bugün gö- İktidar erki dediğiniz bence doğru. Ama bunu Fouca- rüyoruz. Birtakım eksiklikleri olsa da, kimlik politikalarının ultcu anlamda anlıyorsak şayet. Şöyle anlatayım isterseniz. ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta ille de Aşağı yukarı 18.yy.’dan başlayarak, ortaya bir ‘sınıflandırma ‘gerçek mücadeleyi’ zayıflatmak için yahut dikkatleri başka dürtüsü’ çıkıyor. Giderek her şeyi bir sınıfa, bir gruba sok- yere çekmek için yapılan bir şey değil. Ben kendi adıma şu mak, klasifiye etmek ihtiyacı. Ve bu, ‘bilim’ adına yapılıyor. ‘son kertede’ ifadesini hiçbir zaman kullanmam, çünkü bu Dolayısıyla ortada yalnızca ceza ya da engelleme anlamında kavramın geçerliliğine hiçbir zaman inanmadım. “Kadınlar, değil, ayrıca yönlendirme, adlandırma, biçimlendirme anla- siyahlar, eşcinseller, bunlar önemlidir ama son kertede her mında da işleyen bir süreç var. Yani iktidar erki dediğimizde, şey iktisadi bir sürecin parçasıdır”, ben bu görüşü kabul et- bundan ille de eşcinsellerin ezilmesi anlamında bir durumu miyorum. Bunu kabul etmek için ortada bir epistemolojik değil, bunun ötesinde insanları mutlaka ya şu gruba ya bu neden göremiyorum. Bu açıdan da Foucault biraz yardımcı gruba sokmak gibi bir dürtü ve arzuyu anlamak gerekiyor. oluyor bize. Foucault’nun iktidar kavramına bakarsak, bu- Burada yalnızca insanlar değil hayvanlar, bitkiler de klasifi- nun bir kişinin bir kişiye, bir grubun bir gruba uyguladığı bir ye ediliyor. Mesela Linnaeus’un hiyerarşisi. Bitkileri belirli şey olmadığını, vücudun içinde dolaşan kan gibi toplumun bir hiyerarşiye oturtmak fikri de aşağı yukarı aynı dönemde içinde de dolaşan bir şey olduğunu söylediğini görürüz. karşımıza çıkıyor. Fakat aynı zamanda ve belki buna koşut olarak şöyle bir şey de oluyor: İnsanları belli sınıflara ayır- Kendini sürekli olarak başka bir ‘yapı’ üzerinden madığımız, belirli gruplara sokmadığımız zaman onları gerçekleştiren bir şey belki.. ezmenin de daha zor olduğu anlaşılıyor. Bir şeyleri belirli bir gruba sokmak, onları ezmek için bir ortam hazırlıyor. Tamamen. Mesela bir fabrikada bir işçi düşünün. Ada- Çünkü kimlerin ezileceği, kimlerin bundan muaf tutulaca- mın hiçbir gücü yok. Kapitalist işveren onun üzerinde ta- ğı açıklık kazanıyor. Dolayısıyla belki de ezmek anlamında mamen tahakküm eder bir durumda. Sonra bu adam evine iktidar erki, sınıflamak anlamında bilimsel iktidar erkinden gidiyor ve karısını dövüyor. Karısına uyguladığı güç, uygu- destek alıyor. Ve o da zamanla kimlik inşasına yol açıyor, ladığı iktidar, patronun ona uyguladığı iktidardan az mıdır çünkü ona karşı başkaldırı bir kimlik politikasına dönüşü- acaba? Ben buna inanmıyorum. Bu adam, bir bağlamda yor. Birçok insan tıpkı günümüzde olduğu gibi bu sınıflan- iktidarsız, tamam; ama başka bir bağlamda son derece ikti- dırma üzerinden işleyen iktidar erkine başkaldırıyor. Tabii dar sahibi bir durumda. O açıdan her şeyi bir ‘son kerteye’ bu çok, ama çok yeni bir durum. Kabaca 1960’lardan sonra indirgeyemiyorum. Dolayısıyla bana kalırsa kadının kurtu- başlayan bir süreç var karşımızda. luşu, siyahların eşitliği, eşcinsel hakları, bunların hepsi eşit derecede önemlidir. Bu alanları birbirleri arasında hiyerarşi Bir yandan da şöyle bir durum yok mu? Karşımızda içine sokmak istemiyorum. iktidarın tetiklediği bir süreç, bir mekanizma var ama bu aynı iktidar mekanizmasının işine gelen bir duruma O halde meseleyi biraz daha genişletelim izninizle. da dönüşüyor zamanla. Yani kimlik siyaseti üzerinden Bir yanda kimlik siyasetinin de içinde biçimlenip geliş- tiği psikanaliz ve feminizm gibi birtakım yeni modern 86 hayatsağlık

söyleşi okuma biçimleri ile bunların doğurduğu siyasi angaj- bilir.. Bunlar çok somut, maddi unsurlar. Gerçi bunların manlar var. Az önce kimlik siyaseti için söylediğinize tabii ki temsili söz konusu edilmelidir. Temsilin ne derece benzer şekilde, bunların meseleyi genişlettiği alanlar maddi bir şey olduğu tartışılabilir. Şahsen bu konuda görü- mevcut hiç şüphesiz. Meseleleri nasıl anlamamız gerek- şüm şöyle: Altyapı-üstyapı ayrımı artık biraz modası geçmiş tiği hususunda bu analiz biçimlerinin açtığı farklı ufuk- bir kavramsallaştırma. Raymond Williams yahut Gramsci lar var. Ama öte yandan, yine bu analizlerin meseleyi gibi düşünürlerden sonra bunlara itibar etmek artık çok daralttıkları yerler ya da o büyük hikâyeyi görmemizi zor. Maddi gerçekliklere algı sistemimizin dışında zaten engelledikleri, ufuk daraltıcı anlamsal katmanları da ulaşamıyoruz. Bu nedenle maddi gerçeklikleri temsil ediş var. Nasıl bakmak lazım bu genişleme ve daralma me- biçimlerimiz, aslında bizim maddi gerçekliklerle olan iliş- selesine? kimizin temelinde yatıyor. Belki de ta kendisi demek daha doğru olacak. Dolayısıyla bunları ayırmak çok anlamlı ve İşte o ‘büyük hikâye’ dediğiniz kavram da biraz moder- doğru değil. Evet, şöyle bir örnek verilebilir: Elini ateşin nist bir şey aslında. Büyük mesele diye bir şey var mı ha- içine koyarsan yanar. O ateşi nasıl temsil ettiğin hiç fark et- kikaten? Geçmişe baktığınız zaman, yine 1960’lı yıllarda mez. Doğru, ama bu kapsamı sınırlı bir örnek. Mesela, daha örneğin, solun şu malum görüşleri vardı: Devrim gerçek- genelde özel mülkiyete bakalım. Özel mülkiyet bir söylem leşsin sonra kadınlar zaten eşit olacak; onun için fazla uğ- ilişkisidir yahut meta bir söylem ürünüdür. Bunların somut raştırmayın bizi. Yahut devrim gerçekleşsin, Kürtler eşit ve maddi olduğunu, temsil sistemlerimizin ise ayrı ve üstya- olacak, o yüzden şimdilik sesinizi çıkarmayın. Bunun doğru pısal olduğunu söylemek mümkün değil. Ki bunu Marx bile olmadığı çok açık, çünkü bu yaklaşımı nedeniyle sol -ben de söylememiştir aslında. Kapital’in birinci cildi bu konudadır o solun içinden çıkmış biri olarak söylüyorum bunları- bu ve esasında bir söylem analizidir. O yüzden ben maddiyatı çevrelerin özlemlerini dile getiremedi ve ihtiyaçlarını kar- ve temsil sistemlerini tefrik etmek istemiyorum. Bununla şılayamadı. O yüzden bu ‘büyük hikâye’ nedir, tam olarak birlikte psikoloji bana bireylerin hayatını, gerçekliğini, yaşa- bilemiyorum. İnsanların özgürleşmesi, mutluluğu filan gibi ma tarzını açıklayan bir bilim dalı gibi geliyor. Ama toplum- çok romantik laflar dışında başka bir şey anlamıyorum bu lara uygulanınca ben çok fazla faydalanamıyorum. söylemden. O nedenle yerelden globale doğru gitmenin ge- rekli olduğunu düşünüyorum. Yani toplumsal meseleleri açıklama noktasında siya- seten bize bir şey söylemiyorlar.. Mesela psikanaliz ne tür bir katkı sağladı sizce bu meseleye? Öyle diyorum. Ne olayları açıklamamıza yarıyor, ne bize bir gündem sağlayabiliyor. Elbette bazı şeyleri anlamamıza Bu soruyu keşke sormasaydınız, çünkü psikanalizle be- yardımcı olabilir, örneğin deseniz ki bir birey belirli şekilde nim şöyle bir sorunum var: Ben, psikyatriden yardım gör- davranmış, neden bunu yapmış, psikoloji bunu bize gayet müş birisiyim. Terapi gördüm, depresyon nedeniyle ilaç al- güzel bir şekilde açıklayabilir. Yani Hitler’i Hitler yapan ne- dım. Bunun bir tıp dalı olarak çok işe yaradığına bizzat şahit dir, bunu psikoloji açıklayabilir. Ama faşizm nedir, o ayrı oldum. Fakat tarihi, toplumu anlamaya çalıştığımız zaman psikanaliz bana çok fazla bir şey vermiyor ya da söylemiyor. Özellikle Freud yahut Lacan okuduğum, okumaya çalıştı- ğım zaman faydalanamadım bu bağlamda. Çünkü toplum- dan, sorunlardan bahsederken belki kitle psikolojisi bize bir katkı sağlayabilir; fakat annenin, fallusun filan yeri nedir bil- miyorum. Bugüne kadar bunu anlayabilmiş de değilim. Bu- nun yerine ben biraz daha somut, daha doğrusu biraz daha ele gelir, anlayabildiğim, görebildiğim birtakım tutamakları, analizleri tercih ediyorum. Neler onlar? Örneğin birtakım menfaat ilişkileri, sınıflar olabilir, et- nisiteler, dinler, ırklar, cinsiyet, cinsellik, nesil, bölge ola- hayatsağlık 87

söyleşi mesele. Bu yüzden bütün bu anlama çabası içinde psikolo- cinsiyetlerin ve algıların değişmesinin tarihi aslında aynı jinin yeri yok demiyorum, fakat kuramın topluma uygulan- tarihtir. Mesela Foucault, ‘Cinselliğin Tarihi’nde, cinsellik ması bana fazla yaramıyor, o kadar. söylemiyle cinselliğin birbirinden farklı olmadığını bize gösterdi. Bu çok önemli, çünkü eskiden insanlar cinselliğin Peki ya feminizm ya da feminist teori? verili olduğunu düşünürken, bugün söylemin bizatihi cin- Feminist teori çok faydalı aslında. Çünkü doğrudan selliği belirlediği görüşü hâkim. Bu yüzden, artık bunlara çok somut şeylere bakıyor. Cinsiyetler arası ilişkilerin ta- birbirinden farklı şeylermiş gibi bakmıyoruz. rih boyunca nasıl oluştuğunu, dönüştüğünü, bunların nasıl dönüştürülebileceğini de bize söyleyen bir analiz süreci ve Bir hayli kendine yabancılaşmış bir toplum var kar- böyle olduğu oranda da çok daha somut geliyor bana. sımızda.. Bizim çok uzağımızda olan insanlar var. Os- Bu cinsellik ile cinsiyet meselelerini biraz daha aça- manlılar ve de onları genel olarak belirleyen bir din, İs- lım isterseniz. Tarihyazımı söz konusu olduğunda, cin- lam var. Burada cinsellik nasıl algılanıyordu, bütün bu sellik ya da cinsiyet tarihselleştirilirken aralarında ne meseleler nasıl dolaşıma sokuluyordu? tür farklılaşmalar ortaya çıkıyor? Bir cinsiyetin tarihi var, bir de cinsiyetin tarih yazıcılı- Genel olarak İslam toplumlarında daha özelde ğının tarihi var. Çok değil, belki yirmi-yirmi beş sene önce Osmanlı’da cinsellik, tıpkı Batı’da yapıldığı gibi Türkiye’de Leslie Pierce Harvard’a gelmiş ve bir konuşma yapmıştı. O de egzotikleştiriliyor. Genellikle marjinal olayları merkeze zaman, Leslie’nin bu konularda yaptığı çalışmaları haziru- çekip, “Osmanlı cinselliği böyleydi, padişah şöyle yapardı, nun marjinal gördüğünü hissetmiştim. Üstü kapalı da olsa haremler şöyleydi..” vs. şeklinde meseleyi vülgarize eden bir bunu ifade etmişlerdi. Bugün bu meseleler artık çok ciddiye literatür var. Bu, sizin de söylediğiniz gibi, Türkiye toplu- alındığı için cinsiyet tarihi, toplumsal cinsiyet tarihi, kadın munun kendine olan yabancılaşmasının sadece bir boyutu. tarihi ve tarih birbirinden çok fazla ayrılmıyor. Fakat bunun Keşke bir tek bu olsa, bunun dışında daha birçok boyutu yanı sıra, tarih boyunca cinsiyet algısının da değiştiğini gö- var. Birkaç sene önce bir kitabın önsözünü yazmıştım. Mü- rüyoruz. Bunlar belli topluluklarda farklı biçimlerde ortaya tevazı kısa bir yazıydı, ama garip şekilde sağda solda çok çıkmışlardır. Bazıları algının ve cinsiyetin ayrı şeyler oldu- bahsi geçti. Ben de, bugüne kadar bir sürü şey yazdım kimse ğunu söyleyebilir. Ben bu görüşte olanlara katılmıyorum. bahsetmedi niye bu mütevazı yazıdan bu kadar çok bahse- Bana göre cinsiyet ile cinsiyet algısı aynı şey. Çünkü cinsiyet diyorlar diye epey şaşırmıştım. Nihayet şu sonuca vardım: denilen şeyin her ne kadar genlere vesaireye dayanan bir Orada özgün bir şey söylüyordum. Diyordum ki: “Osman- doğa tarafı olsa da, biz bir insanla ilişkiye girerken genlere lıların yataktaki, çarşafların altındaki davranışlarıyla bizim- değil erkek veya kadın oluşuna bakarız. Dolayısıyla, algı uf- kiler aslında birbirinden o kadar da farklı değil.” Bu insanları kumuz yalnızca biyolojik taraflarla muhatap olmadığı için çok rahatlattı galiba. Çünkü genel olarak şöyle bir şey var- dı: Muhafazakâr kesimde Osmanlılar zemzemle yıkanmış oluyordu; laikçi kesimde ise Osmanlılar zaten yozdu ve onlardan her şey beklenirdi. Hâlbuki ikisi de doğru değil- di. Osmanlılar bizden çok da farklı değillerdi esasında. Bazı açılardan tabii ki değişimler olmuştu ve farklar vardı. Mesela eşcinsellik algısı gibi. Ama büyük ölçüde onlar da bizim gibi insanlardı. Ben Osmanlı cinselliği üzerine birtakım araştır- malar yapıyorum, ama ben cinsellik tarihçisi değilim, ama- cım da o değil. Yazdıklarım sanırım bir ölçüde Osmanlıları gizemli olmaktan çıkarıyor; şu zemzemle yıkanmış Osman- lı imgesini biraz zayıflatıyor. Çünkü bana öyle geliyor ki bu gizemleştirme çabası, ezmek için kullanılan bir retorik. Osmanlıyı ezmek için mi kullanılıyor bu söylem/re- torik? Hayır, bugünkü Türkiyelileri ezmek için. “Osmanlılar ne 88 hayatsağlık

söyleşi kadar iyiydi, siz hiçbir şey olamadınız!” diyerek günümüz Foucault’un ayrımları üzerinden giderek bunları söylediği- Türkiyelilerini baskı altına almak için kullanılan bir söylem- mi belirtmeliyim. dir bu. Sürekli olarak bizler Osmanlılarla mukayese edilip eksik bulunuyoruz ve bu başımızda Demokles’in kılıcı gibi Kendi kendine refere eden bir haz var orada. Haz sallanan bir şey olarak varlığını sürdürüyor. Hâlbuki durum alma süreçleri.. gerçekte hiç de öyle değil. Osmanlıların iyi tarafları da kötü tarafları da var. Osmanlılar zina da yapmıştır, içki de içmiş- Aynen. Zaten adından da belli bu: erotik sanatlar. Haz tir, katliam da yapmıştır; ama aynı zamanda Süleymaniye üzerine olan; hazza varmanın yollarının paylaşılması, öğ- Camii’ni de inşa etmişlerdir! retilmesi, detaylandırılması ve mükemmelliğe doğru götü- rülmesi. Öte yandan bir de ‘scientia sexualis’ yahut cinsellik Ama tersi bir hikâye olmuş durumda ve bunun tam bilimi var. Cinselliğin Batı’daki günah çıkarmaya ve bilim- tersi bir algılama var. Çok gerilerde kalmış bir şey değil sel metodolojiye tabi olma boyutu. Şimdi belki bu noktada mi Osmanlı? şunu sormamız gerekiyor: Böyle bir ayırım gerçekten var mı? Ben yüzde yüz emin değilim. Bunun böyle olmadığını, Kemalistler için bile Fatihler, Kanuniler filan iyi, ondan hatta Foucault’nun bunu söylerken şarkiyatçılık yaptığını sonrakiler ve onlardan sonraki süreçler kötü. Muhafazakâr- söyleyen Ali Behdad gibi birtakım insanlar var. Bu bence bi- lar için öyle değil; ‘Ulu Hakan’ 2. Abdülhamit çok önemli, zim inançlarımıza göre halledilebilecek bir şey değil. Bunu çok iyi. Bu kadar basit bir şey değil ki tarih. Tarihe baktığı- doğru düzgün araştırmak lazım. Fakat şunu kesinlikle söy- mız zaman bana öyle geliyor ki Victorian dönemdeki cin- leyebiliriz ki; Osmanlı döneminde pozisyonlar, macunlar, sellik söylemi gibi buradaki Osmanlılık söylemi de büyük yani işin pratik tarafına yönelik ansiklopedik, fakat zevk/ ölçüde ‘bastırmacı’ bir söylem. Ben ona isyan ediyorum. haz mefhumunu ön plana getiren örnekler var. Buna muka- bil Batı’da bilimsel anlamda kitaplar son dönemde çıkıyor Peki, ama mesele Osmanlı olduğunda Batı’da hem ancak. Yani ancak 20. yüzyılda. Buradan bakılınca da böyle- cinsiyetin/cinselliğin hem de tarih yazımının farklı söy- si bir ikili ayrım sanki doğru gibi geliyor, ama tam olarak ‘Bu lem ağları söz konusu değil mi? böyledir!’ diyemiyorum kendi adıma. Dror Zeevi’nin bir kitabı çıktı ve ‘Müslüman Osmanlı Foucault’nun ikili ayrımını da Batı’nın Doğu’ya yö- Toplumunda Arzu ve Aşk’ başlığıyla Türkçeye çevrildi. Bu- nelik oryantalist bakışının daha inceltilmiş bir durumu rada genellikle bir evrimden ve cinsellik söyleminin özel- olarak görmek yanlış mı olur? Ya da Batı’nın Osmanlıyı likle 19. yüzyılda belirli bir baskıya tabi olduğundan söz gördüğü, görmek istediği hikâye, cinsellik söz konusu ediliyor. Bunun böyle olduğu konusunda çok emin değilim olduğu zaman sadece oryantalizm üzerinden mi ilerli- açıkçası. Osmanlı’da da Victoria dönemi gibi, 19. yüzyıl yor demek mi doğru? İlerlemiyorsa oradaki farklılaş- boyunca cinselliğin bastırılarak yeraltına itildiği noktasın- malar nelerdir? Siz orada farkların olmadığını söyledi- da hayli şüphelerim var. Bu konuda Tülay Artan ile birlikte niz. Dolayısıyla eğer durum böyleyse gerçekten de Batı yeni bitirdiğimiz bir makalede birtakım fikirler yürüttük. değil de biz kendi kendimizi mi oryantalize ediyoruz? Bize 20. yüzyıla kadar kesintisiz devam eden bir erotizm ge- leneği varmış gibi geliyor. Birtakım yazmalar, taş baskısı ki- Bu çok doğru. Yalnız şöyle bir nokta var: Edward Said taplar var o döneme ait, fakat bunların bütün topluma nüfuz çok önemli şeyler yaptı; fakat bir de oryantalizmin ar- ettiği, oradaki gerçekliği bize tam olarak sunduğu söylene- tık ‘evrensel karalama’ terimi haline gelmesine de yol açtı. mez açıkçası. Ama Kuran-ı Kerim’den başka hiçbir kitap bü- Bazı bilim adamları, mesela Ali Behdad, dediğiniz gibi tün topluma nüfuz etmiş sayılamaz bir yandan da. Bununla Foucault’un modelini yani ‘ars erotica/scientia sexualis’ birlikte cinselliğin serbestçe söz konusu edilmeye devam modelini, oryantalist bir hareket olarak, bir mistifikasyon ettiği bence oldukça açık bir gerçeklik. Batı ile Doğu veya olarak eleştirdiler. Belki öyledir, ama bir zahmet bunu ka- Avrupa’yla Osmanlı arasındaki farka bakılırsa bu konuda ne nıtlasınlar. Bunu böyle söylemekle bitmiyor iş. Bunun böyle derece doğru olduğu tartışılan şöyle bir düşünce var: Bir ‘ars olmadığını göstermek için, mesela Doğu’da ‘scientia sexua- erotica/scientia sexualis’ farkı söz konusu. ‘Ars erotica’ daha lis’ olduğunu göstermek, buna mukabil Batı’da, antik çağ- ziyade tecrübeye dayanan, daha çok haz duymaya yönelik, dan sonraki devirlerde de ‘ars erotica’ olduğunu göstermek biraz yemek tariflerine benzer bir tarzı olan bir söylem ağı. lazım. Bunu göstermeden, ‘Bu ayrım oryantalist bir yerden hayatsağlık 89

söyleşi meseleye bakmaktadır,’ diyemeyiz. Devamında sorduğunuz da bunu yapmak bütün bu hikâyeyi Batılı bir hikâye üze- soruya geldiğimizde ise, modern Türkiye’de, yani biz söz rinden okumak değil mi? Biz Foucault üzerinden oralara konusu olduğumuzda, kendimizi Batı’dan öğrendiğimiz bir bakıyoruz yahut diyelim ki bazılarımız Lacan üzerinden, gerçek. Bu sürekli olan bir şey. Mesela 1980’li yıllarda Evli- psikanaliz üzerinden bunları okuyorlar. Bu bize kelime- ya Çelebi’ye ilişkin ‘Az Gittik Uz Gittik’ adlı bir animasyon nin en gerçek anlamıyla bir merhem oluyor mu? film hazırlanmıştı. Bu filimde Evliya Çelebi, seyahatnamesi- ni tüy kalemle yazıyordu! Yalnız orada olsa iyi. Kütahya’da Bunda haklısınız da, bu çok ciddi bir açmaz. ‘Yerel bi- geçen yıl dikilen kocaman bronz heykelde de adamcağızın lim’ üretmek diye bir şey olabilir mi ve bu anlamlı bir şey elinde tüy kalem var. Oysa Osmanlılar asla tüy kalem kul- midir bunu bilmiyorum. Maksat tabii ki Batı’da ve Batı için lanmazdı, kamış kalem kullanırdı. Ama bu basit gerçek bi- üretilmiş olan bilimsel kategorileri aynen alıp kendimize linmediği için Osmanlı tarihinin en önemli yazarlarından uygulamak değil. Ama sadece Batı’da üretildikleri için uy- biri tamamıyla Batı’dan ithal edilmiş görsel kalıplarla temsil gulamamak da doğru değil. O halde buraya ne kadar uyu- ediliyor. Bu müthiş bir kendinden yabancılaşmışlıktır aslın- yor ne kadar uymuyor diye bakmak lazım. Mesela, diyelim da. Bunu net olarak koymak gerekiyor. Cinsellik söz konu- ki çağdaşlaşma, modernizasyon paradigması. Bu, 50’ler- su olduğunda da durum bundan farksız. Birkaç sene önce de tek gerçek olarak kabul edilirdi. 60’larda ve 70’lerde Enderunlu Fazıl Bey’in ‘Hubanname’sini Fransızca’sından Marksizm’in eleştirisine uğradı. Şimdilerde ise birden fazla çevirmişler ve Türkçe olarak basmışlardı. Gözlerime inana- çağdaşlaşma olduğunu öğrendik. Çağdaşlaşmalar, moderni- madım. Türkçe olarak, Osmanlı Türkçesi’yle yazılmış olan zasyonlar: çoğul olarak konuşuluyor artık bütün bu süreç- bir şiiri birisi yüz yıl önce Fransızca’ya çeviriyor ve üstelik ler. Böyle gördüğümüz zaman, çağdaşlaşmayı Batı’ya mah- son derece serbestçe çeviriyor. Ve geliyor bizim yayıncı- sus, sadece Batı’yı merkeze koyan bir yaklaşım olmadığını lar da bunu Fransızca’dan Türkçe’ye çeviriyor, doğrudan görüyoruz. Diyoruz ki, evet bir süreç var ama bu sürecin çok Osmanlıca’sından alacaklarına. Böyle bir yabancılaşmışlık çeşitli boyutları da var. Hatta birçok süreç var olup biten. Bu olunca tabii bu tür kalıpları Batı’dan öğrenmemiz kaçınıl- süreçlerin hepsi de modern olan farklı şeyler ortaya çıkarı- maz oluyor. Harem hakkındaki yanılsamaların büyük bir yor. Demek istiyorum ki Foucault’nun, Lacan’ın, Marx’ın, bölümü Batı oryantalizminden ithal edilmiş kavramlardır Freud’un yazdıklarını pek âlâ kullanabiliriz; yeter ki 1900’le- mesela.. rin Viyana’sını, 1840’ların Manchester’ını, yahut 1970’lerin Paris’ini oldukları gibi İstanbul’a veya Anadolu’ya transfer Tamam, önemli bir yere geldik. Çünkü orada bütün etmeye kalkışmayalım. Yani Türkiye’nin farklı olabileceğini konuştuğumuz meselelerin bir hülasası var gibi geliyor aklımızda tutup bu farkların neler olduğunu ortaya çıkarta- bana. ‘Sex/gender’ ayrımı, bunların tarihi ile ilgili süreç- biliriz gibi geliyor bana. ler vs. Ama bir kez daha ve ısrarla sormak istiyorum: Tam Cinsiyet söz konusu olduğunda toplumun kendine ait algılama biçimleri, algılama kalıpları, modelleri var. Bütün bunlara nasıl bakmak lazım? Modern Türkiye’nin hikâyesini ne tür kavramlar içerisinden analiz etmek ge- rekiyor sizce? Ki bu toplumun da gerçekliğini bir parça da olsa bize versin. Sadece Batı’daki birtakım kavramla- rı iptal edelim yahut sadece ve sadece ‘yerel’ bir dil oluş- turalım diye değil. Olan biteni anlamak için. O konuda şunu söyleyeyim her şeyden önce: ben bir seksolog değilim. Benim daha çok çalışmalarım cinselliğin temsili üzerine kurulmuş durumda. Ben de bu temsil ediliş biçimlerini kastederek soru- yorum aslında. Daha önce de söylediğim gibi bir ‘şey’in temsil ediliş biçimiyle o şeyin kendisi birbirinden tamamen farklı şeyler 90 hayatsağlık

söyleşi değildir. Bu yüzden de mesela, ‘köylerde hayvanlarla ilişki bu sefer de erkek bütün karılarını doyurmakla mükellef var mı?’, ‘köylerde eşcinsellik ne derece var?’ vs. gibi kabaca olduğu için çok karılı olmak cazip olmuyor bu toplumda. ‘köylerde şu var mı bu var mı?’ gibisinden sorulara öyle çay Buna mukabil Sahra Çölü’nün güneyine baktığımız zaman içip sohbet edilerek cevaplar bulamayız. Bunlar ‘bilimsel’ burada toprak mülkiyeti ortak. Üstelik tarım çok farklı, ka- olarak araştırılması yani gerçekten ne olup bittiğinin kanıt- dın emeği hâkim durumda. Dolayısıyla da kadınlara hiçbir lanması gereken durumlar. Bunlar maalesef tabu sayılıyor şu şekilde kaç-göç uygulanamıyor. Böyle toplumlarda çok anda. Çünkü böyle şeyler söyleyince birdenbire sanki bü- karılı olmak cazip hale geliyor bir önceki duruma nazaran. tün ulusa hakaret etmiş oluyorsunuz. Zaten, özellikle tarih- Bir erkek ne kadar çok zevceye sahip olursa o kadar ürün le modern Türkiye’nin çok nevrotik bir ilişkisi var. ‘Ataları- elde edebiliyor, o kadar zengin olabiliyor. Çok eşlilik tama- mız için nasıl böyle şeyler dersiniz!’ gibi tamamen saçma bir mıyla toplumsal şartlara göre değişiyor anlayacağınız. Yani yaklaşım sergiliyor bazı insanlar. Bunu aşabilmek lazım ve İslam’ın bunu caiz addetmesi, eğer öyleyse, toplumsal ger- ancak bunu aştıktan sonra gerçekten neler olup olmadığını çeklikleri değiştirmiyor. Tarlada tek başına çalışan, öküzün tam olarak bilebileceğiz. Dolayıyla bu temsil ediliş biçimiy- arkasında karasabanı süren bir adam üç yahut dört kadın le ilgili sorunun cevabına dair fazla bir şey söyleyemiyorum. doyurmak zorunda kalırsa, işi zor demektir. Dolayısıyla o Ama size söz konusu temsil edilişle ilgili olarak Anadolu’da adam için dört kadın almak hiç de cazip olmayacaktır, sanı- yapılan bir çalışmadan bir örnek vereyim. Bir köyde kadın- lanın aksine. Alan Duben ve Cem Behar’ın yaptığı gibi son lara spiral takılıyor ve kadınlardan biri doktora, ‘Benim he- dönem Osmanlı kayıtlarına baktığımız zaman, hanelerin rifle ne zaman vuruşabileceğim?’ diye soruyor. ‘Vuruşmak’ sadece yüzde iki kadarının çok eşli olduğunu görüyoruz. Ve çok ilginç bir kelime seçimi. Bunun cinselliğe karşı bir açık o yüzde ikinin içinde de ortalama zevce sayısının ancak iki sözlülük yansıttığını söylemek lazım, ama aynı zamanda da civarında olduğunu. Yani üç ve daha fazla eş alanlar yok de- vuruşmak da böylesi bir durumu anlatmak için insanın ak- necek kadar az. lına gelen ilk kelime olmayabilir. Fakat demek ki oralarda öyle temsil ediliyor. Bu durumu anlamak gerek gündelik Peki, bu ‘o an’ın resmi midir? Yoksa geçmişe doğru konuşmalarda, gerek sanatta, gerekse edebiyatta nasıl temsil da götürülebilir mi bu durum? edildiğine bakılabilir. Ama temsil ediliş biçimiyle insanların yaşadığının illâ aynı şey olmadığını unutmamak kaydıyla. Sanıyorum bu resim gerçekçi. Yalnız şöyle bir boyut da Çok ilişkilidir, ama aynı şey değildir. var: Erkekler zenginleştikçe çok zevce alabiliyorlar, çünkü onları doyurabiliyorlar. Bu bir fark yaratıyor elbette. Osmanlı’daki çok eşlilik meselesine gelelim, bu tem- sil meselesini de hesaba katarak. Nedir ‘oralarda’ olup ‘Bireyselleşme’, ‘ailenin dönüşümü’ gibi noktalar da biten? Nedir bu işin aslı? bu süreçle ilişkili bir yandan da. İşin aslı şu: İslam âlemine baktığımız zaman çok eşlilik Bir dereceye kadar öyle, ama bu bir imkân meselesi bazı bölgelerde, var bazı bölgelerde yok. Daha doğrusu hiç aslında. Mesela harem deyince insanların aklına sizin be- yok değil, ama çok az var. Kuzey Afrika’da, Güney Asya’da, nim gibi insanların haremleri değil, padişahların, hünkâr- Ortadoğu’da çok az, buna mukabil Sahra Çölü’nün güne- ların haremleri geliyor. Bunu açık seçik kimse söylemiyor, yinde kalan Kara Afrika’da çok daha yaygın. Bunu bir şe- ama haremden kasıt aslında o. Şimdi değişik toplumlarda, kilde izah etmek lazım. Antropologların bulgularına bak- Emeviler’de, Abbasiler’de, Babüriler’de çok eşli, çok cariyeli tığımız zaman çok somut birtakım gerçeklikler görüyoruz. haremler ortaya çıkıyor. Ama onlar bile aslında bir elin par- Örneğin Anadolu’da toprak özel mülkiyete bağlı ve kara- makları kadar az. Halife el-Mütevekkil’in, Harun Reşid’in, saban kullanılan bir tarım sistemi var. Bu tarım sisteminde bir iki başka hükümdarın çok kadınlı haremi varmış. Ama karasabanı tutmak, düz gitmesini, toprağa iyice batmasını bunların dışında böyle ikişer üçer eşi, beşer onar cariyesi sağlamak için çok güçlü bir gövdeye ihtiyaç var. Bu da er- olan insanlar çok çok az. Çünkü para lazım bunu yapabil- kek emeğini egemen kılıyor. Böyle bir durumda kaç-göç mek için. Ancak çok zengin erkekler bunu yapmış olabilir. uygulanması mümkün hale geliyor, çünkü kadınlar tarlada Alelade halk en fazla bir eş alabiliyordu. çalışmıyor, dolayısıyla eve, ‘harem’e kapatılabiliyor. Ama Bütün bu konuştuklarımızın ışığında dinin/dinlerin cinsellikle/cinsiyetle ilişkisi konusunda ne düşünüyor- sunuz peki? Sadece İslam’ı kastetmiyorum. hayatsağlık 91

söyleşi Çok farklı. İslam’ın bakışı ile Hıristiyanlık arasında çok la ilgili bir imgemiz var. Bence hiç de öyle değil durum. Bu farklılık var. Hıristiyanlığın temelinde Havva’nın yasak daha çok modern dönemin başımıza sardığı bir algı. Çünkü meyveyi Adem’e yedirmesi nedeniyle, yani bir kadının iş- cinsellik bastırıldıkça bu türden bir yorum ortaya çıkıyor. lediği günah nedeniyle, bütün insanlığın günahkar olduğu Hâlbuki geçmiş dönemlere baktığımız zaman cinsellikle il- ve bütün insanlığın günahından ancak Hz. İsa’nın çarmıha gili çok daha sağlıklı bir yaklaşım görüyoruz. gerilmesi sayesinde aklandığı, kurtulduğuyla ilgili bir temel akide var. Dolayısıyla zaten kadın bir günah kaynağı olarak Hocam edebiyat meselesiyle bitirelim isterseniz. görülüyor burada. Ve bunun sonucu olarak, Hıristiyanlıkta Modern edebiyat araştırmalarında romanla kadın ara- cinselliğe karşı çok bastırıcı bir genel yaklaşım var. İslam’da sında kurulan bir ilişki, romanın kadınsılığı diyebile- yakın döneme kadar böyle bir şey yoktu. Bugünkü ‘püriten’ ceğimiz bir şey var. Bu yorum yeni, modern bir yorum yaklaşım aslında yeni bir durum. Tabii ki belirli dönemlerde mu sizce? Yani romanın yeni bir tür olduğunu biliyoruz, püritenlikler oldu, ama bir bütün olarak İslam âlemine bak- ama daha önceki edebi üretimlerde de edebiyatın ka- tığınız zaman, İslam’ın cinselliği bir günah kaynağı olarak dınsı bir şey olduğuyla ilgili bir durum söz konusu mu? görmediğini biliyoruz. Daha genelleştirici bir ifadeyle soracak olursam: Edebi- yatın, kadınlıkla/kadınsılıkla ya da tersinden söyleye- Sizce İslam’da cinselliğin genel algılanışı nasıl belir- cek olursak, erillikle ilişkisi nasıl bir şeydir? leniyor? Bu mesele nasıl bir imge içinden kafalarda be- lirginleşiyor? Aslında bu karmaşık bir mesele.. Çünkü yine İslam âle- mini düşündüğümüzde Arapların şiir ile ilişkisinin önemli Benim gördüğüm şu: İfrata kaçmamak, zina yapmamak olduğunu görürüz. İslam öncesinde Kâbe’ye asılan şiirler şartı ile cinsellik iyi bir şeydir. Kadın da erkek de eşit derece- var örneğin, ‘Mu’allakat’ denilen. İslam öncesinde de, İslam de hazza lâyıktır, müstahaktır. Bu kadar. Bence aslında çok döneminde de önemli kadın şairler biliyoruz. Öte yandan sağlıklı bir yaklaşım bu. Ve literatüre baktığımız zaman bu Osmanlı dönemine geldiğimiz zaman Kemal Sılay’ın bir çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor zaten. makalesinde dediği gibi ‘Osmanlı da kadın şairlerin birçoğu aslında eril bir sesle konuşuyor’. Yani kadın olmalarına rağ- Neler var mesela karşılaştığınız şeyler arasında? men, kadın olarak konuşmuyorlar, erkek şair olarak konu- Bahnamelere baktığımızda, cinsel pozisyon rehberleri, şuyorlar. Bunun doğru olup olmadığını teyit edecek bilgiye birtakım macunlar oluyor ve elbette bol sayıda erotik hikâye.. sahip değilim, ama doğruysa çok ilginç bir durumla karşı Bayağı şenlikli bir durum var ortada. karşıyız demektir. O zaman edebiyat, bir erkek işi değilse Çok şenlikli.. Hikâyeler genelde matrak oluyor. Kadın- de, erkek sesi içerdiği, kadınların eril bir sesle yazdığı an- ların haz peşinde olması kötü bir şey olarak yansıtılmıyor laşılıyor. Daha sonraki dönemlere geldiğimizde ise, Fatma burada. Genel yaklaşım bence çok önemli. Derinlerde bir Aliye olsun başkaları olsun, giderek artan bir kadın varlığı yerde, geçmişte kadınların erkeklerin haz nesnesi olduğuy- görüyoruz. Osmanlı edebiyatında cinsel literatürün durumu nedir peki? Son kitabımın bir bölümünde ‘matbuat kapitalizmi’ üzerine yoğunlaşıyorum. Şöyle bir durum var: Baba Tahir gibi aslında para peşinde olan, ideolojik herhangi bir kaygısı olmayan bazı kişiler birdenbire kadınlara yönelik yayınlar yapmaya başlıyorlar. Kadınların eserlerini, kadın dergileri ve kadın kitapları yayınlamaya başlıyorlar. Dönemin mat- buat kapitalizmi göz önünde bulundurulduğu zaman kadın edebiyatının, kadınlara yönelik kitapların ve kadın eserleri- nin birdenbire ciddi bir pazar ortaya çıkarttığını düşündü- rüyor. Artık bunların bir piyasası olmaya başlıyor yani. Bu da çok önemli, ama çok geç gerçekleşen bir durum. İkinci 92 hayatsağlık

söyleşi Meşrutiyet’ten sonra başlayan bir süreç. Öte yandan Cum- ‘Ödev’ üzerinden veya sorumluluklar üzerinden bir huriyet döneminde de, son dönemde de, kadın romancılar cinsel hayat modeli ortadan kalkmış durumda ve gide- çok önemli bir yer tutuyor, ama edebiyatın kadınlarla öz- rek daha da liberal bir ortamın içine düştüğümüz bir deşleştirilen bir şey olduğunu pek zannetmiyorum. gerçek. Bunun bize ne getirip ne götürdüğü önemli bir mesele olarak duruyor ortada, öyle değil mi? Şimdiki cinsel hayatımız bütün ‘performe’ etme bi- çimleriyle birlikte artık daha mı özgür, şenlikli yahut Aslında bu çok zor bir soru. Neyin bizi nasıl özgürleştir- tam tersi baskılanmış bir durumda? Nasıl bir cinsel ha- diğini tayin etmek zor. Şunu sormak mümkün: Gerçekten yatı var bu toplumun? özgürlük ne demek? Yaşadığımız ya da deneyimlediğimiz birtakım pratiklerin insanlık tarihi anlamında gerçekten öz- Ben 36 yıl Türkiye dışında yaşadım. Bugünün Türkiye’si gürlük getirip getirmediğini bilmiyorum işin doğrusu. ile benim gençliğimin Türkiye’si bu açıdan çok farklı. Fakat bana öyle geliyor ki Kemalist dönem birçok acıdan bir pa- Bunun ölçülerini nasıl koyarsınız? O büyük resim- rantez olduğu gibi bu konu özelinde de bir parantezdir. De- deki özgürleşmenin belirtileri nedir sizce? niz Kandiyoti ‘Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar’ başlıklı makale- sinde bunu gösteriyor: Kemalizm, evet hür bir kadın modeli Ben büyük resimden çok kaçınıyorum. Şunu demek çizdi; hem avukat olacak, hem doktor olacak, hem millet- istiyorum aslında: Diyelim ki cinsel uygulamalar üzerine vekili olacak, hem anne olacaktı bu kadın, ama mümkün- konuşuyoruz. Mesela denilebilir ki sado-mazo ilişkiler bel- se bunu bir erkek olarak yapacaktı aynı zamanda. Kadının, ki toplumdaki iktidar ilişkilerinin bir yansımasıdır; çarpık kadınlıktan çıkmış hatta cinselliği olmayan bir modeli vardı cinsiyet ilişkilerinin, çarpık sınıf ilişkilerinin vs. Belki de Kemalist seçkincilere göre. Aslında birçok devrimci hareket öyledir. O halde bütün bu çarpık ilişkilerin yok edildiği bir için geçerli olan bir şey bu. Görev ve sorumluluk geliyor; toplumda belki sado-mazo ilişkiler olmayacaktır. Güzel, ol- haz, cinsellik, özgürlük geri plana itiliyor. Bu, Cumhuriyet masın, ama bugünkü toplumda eğer iki veya daha fazla kişi döneminde olan bir motif; hem de çok yaygın bir motif. bundan hoşlanıyor ve bu şekilde haz duymak istiyorlarsa, Ama artık öyle değil; bir rahatlama var. Bu rahatlama iyidir buyursunlar, duysunlar. Bugünkü insanların, daha evrensel demiyorum, çünkü bu rahatlamanın birçok boyutu var. Me- bir kavrama bağlı olarak kendilerini gündelik hayatlarında sela gençliğimde dil konusunda özen göstermeye çalışırdık, bastırmalarına karşıyım. Belki yaptıklarının iyi bir şey olma- yazdıklarımız anlaşılsın diye. O zamanlar maalesef öz Türk- dığını söyleyebiliriz, belki günün birinde olmayacaktır da.. çe gibi saçmalıklarla uğraşıyorduk, ama hiç olmazsa bir yan- dan da buna angajeydik. Bu önemliydi. Bugün millet ağzına Ama bunun tam tersi durumlara da karşı olalım mı? geldiği gibi konuşuyor, kimse onu anlamasa da bu yazarın Yine evrensel birtakım kavramsallaştırmalar üzerinden umurunda değil. Bu türden bir rahatlık biraz da bunu ge- kendimizi özgürleştirmeye de, özgürlüğümüzü sadece tiriyor açıkçası. Çok ben merkezli bir tavır bu hiç şüphesiz. bunlar üzerinden ilerletmeye de belki bir o kadar karşı Dükkânınıza İngilizce isim koyuyorsunuz, lokantada menü olmamız gerekiyor. Ne dersiniz? İngilizce. İngilizce bilmeyen gelmesin diyorsunuz yani. Böyle bir tavır var ve bu tavır çok ama çok sıkıntılı bir du- Sonuçta zaten bu bir meta anlatı/üst anlatı meselesi. ruma işaret ediyor. Ama bu tavrın getirdiği belirli bir hedo- Böylelerine çok fazla imkân kalmadı şimdilerde. O nedenle nizm de var öte yandan. Bu hedonizm de bir cinsel özgür- toplumun nereye gittiğini bilmiyorum, nereye gitmesi ge- lüğü getiriyor beraberinde. Artık eskisinden çok daha geniş rektiğini bilmiyorum. Yalnız bugünkü toplumda bazı sakat- çevrelerde cinsel özgürlük yaşandığını sanıyorum. Bunu bir lıklar görüyorum, bunları değiştirmek istiyorum: Biri yer anket yaptığımdan söylemiyorum, daha çok empresyonist biri bakar olması veya biri okula gider biri gidemez olması. bir gözlem, ama öyle olduğunu da zannediyorum doğrusu; Bu tür şeylerin sakat olduğu, bu tür durumların değişmesi epey değiştiğini hissediyorum Türkiye’nin, artık eskisi gibi gerektiğini düşünüyorum. Ama sonuçta ortaya çıkacak olan değil… model nedir onu söyleyemiyorum ve geçmişte maalesef bunu söyleyen hareketler söylediklerini gerçekleştireme- diler. Genellikle oldukça baskıcı rejimlere yol açtılar. O ne- denle söylememeyi tercih ediyorum. hayatsağlık 93





96 hayatsağlık


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook