Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore ÜÇÜ BİR ARADA KİTAP

ÜÇÜ BİR ARADA KİTAP

Published by hasayaz.ilkortaokulu06, 2022-01-19 16:28:45

Description: ÜÇÜ BİR ARADA KİTAP

Search

Read the Text Version

ÜÇÜ BİR ARADA Ömrünün beş yılını geçirdiği ve hayatının aşkını kazandığı yerdi burası, yine de kitabın geçmişi hakkında bir fikir sahibi olamıyordu. Şayet, kitap biricik meleği tarafından hatıra kalmış olsa idi bunu elbette unutamazdı. Orta yaşlardan yaşlılık günlerine geçiş yaptığı bu günlerde gözlerinin görme kusurluğunun vermiş olduğu acziyetten dolayı boynundan hiç çıkarmadığı, aşağı doğru sallanan gözlüklerini tek eliyle kavrayıp gözleriyle buluşturdu. Üç yüz altmış birinci sayfayı açtı ve tekrar; bu kez büyük bir dikkatle “İspanyol Merdivenleri…” yazan yere bakmaya başladı. Roma’da öğrenciyken neredeyse her gün bu merdivenleri arşınlardı. Hatta Melek Hanımla beraber olduğu bir gün Melek Hanım ona:” Neden bu kadar güler yüzlüsün ve insanlar neden seni bu kadar çok seviyor.” der, ardından da: ”N’olur, ömrün boyunca hep gül! Gülmek sana çok yakışıyor.” diye ilave ederdi. Hayatının aşkını bulduğu mekândı burası… Bir an kısa bir duraklama sezinledi bu düşüncelerinde. “Ömrün boyunca hep gül!” sözü sanki daha demincek merhumenin ağzından çıkmışçasına kulağında yankılandı. Ne oluyordu Gani Beye, “Acaba ihanet mi ediyorum meleğime.” diye düşündü birden, çünkü ömrü sona ermemişti, ama o güler yüzlü adam kaybolmuş, yerini asık suratlı, mel’un bir kişiliğe terk etmişti. Evet, belki de meleğinin ölümünde büyük payı kendine biçiyordu. Bir yandan: “Keşke o gün seyahate çıkalım diye Hasayaz Ortaokulu Sayfa 51

ÜÇÜ BİR ARADA diretmeseydim. Şimdi yanımda olurdu meleğim.” diye hıçkırıklarla iç geçirdi, bundan önceki beş yılın neredeyse her gecesinde olduğu gibi. Beyninin yüzde beşlik bir kısmı da: “Biraz mantıklı ol be adam! O gün o olayı yaşamasaydınız bile Melek Hanım elbette ölecekti.” diye iradesine isyan ateşi yakıyordu. Yine de anlıyordu ki kaçışa gerek yok. Ne olursa olsun dış dünyayla bağlantısı olmasa bile kalbinin her çarpışında, kanının damarlarından geçen her damlasında meleğinden ayrılamıyordu bir türlü. Olan olmayan hayatında varlığını bir şekilde kabul ettiği her durum, olay ya da nesne Gani Beye onu hatırlatıyordu. Bir goncagül ve altın okla bezeli kapağa sahip olan kitaba tekrar şöyle bir baktı. Gecenin bu ilerleyen saatinde bir şeyler hatırlayamayacağını düşündüğünden, masasının üzerine öylece bıraktı, yastığını ve battaniyesini yatak odasından aldı. Çalışma odasındaki kanepeyi yatılacak pozisyona getirip şöyle bir uzandı. Düşüncelerin girdabında boğuşurken yanına kar kalan yorgunluğunu da yastığa koyup uyumaya karar vermişti ki kapı çalındı… Kimdi acaba? Gündüz vakti bile misafirlik için çalınmayan bir kapıyı bu saatte -gecenin 01.45’inde- açtırmak için uğraşan… Cüneyt İLBARS Kalecik İlçe Millî Eğitim Müdürü Sayfa 52 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA ONCA YOLU YÜRÜDÜK Dün anneler günüydü. Dünden önceki günde o gün. Saat gece 2 olduğunda hanım kahvaltıyı hazırlamıştı. Kahvaltıya oturmadan bana “Köy minibüsünün gelmesi yakındır, kahvaltımızı yapalım da gecikmeyelim.” dedi. İki eski okul arkadaşı, yeni evli olan biz, hazırlandık ve beklemeye başladık minibüsü. Dışarıda zifiri karanlık, dışarıda keskin soğuk. Saat 3’e yaklaşırken halaminibüsten ses seda yok. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 53

ÜÇÜ BİR ARADA Yer Sarıkamış’ın Kösedağ eteklerine uzanan, elektrik ve telefon direklerinin, tozlu topraklı stabilize yolun son durağı, ötesi olmayan Koçoğlu Köyü. Mesleğin ilk yılının heyecanıyla yılmak yorulmak bilmeyen, 3 Şubatta evlenip de balayı niyetine ilçe merkezine 80 kilometre uzaklıktaki köyüne gelen idealist öğretmen. Ve o gün eşinin öğretmenlik sınav başvurusunun son günü… Hanım kalk, saat 3 oldu. Galiba minibüs gelemedi. Biz çıkalım. Bölgede telefonların çekmediği, elektriğin ayda en fazla 2- 3 gün uğrayabildiği bir yer olduğundan el fenerlerimizi ve daha da önemlisi başıboş gezenler hariç yaklaşık her evde en az bir tane olan o ünlü Kurtboğan Kars köpeklerinden kendimizi korumak için yanımızdan eksik edemediğimiz boyumuz yüksekliğindeki meşe sopalarını alarak çıktık lojmandan. Yeryüzünde bu kadar karanlık bir gece olabileceğini düşünemezdim. Mayıs olmasına rağmen köy yolu yer yer buz ve buzların eridiği kısımlarında çamurla kaplıydı ve gerçekten çok karanlıktı. Köyümüzün minibüsü olmadığı için civar köyler olan Güllüce, Hoşgeldi, Ortakale, Kayalıboğaz ve Koçoğlu köylerinin hepsi için tek minibüs vardı. Hoşgeldiköyünden Nizamettin. Elele, düşe kalka süren 1 saatlik yürüyüş ve 2 köpek Sayfa 54 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA saldırısından sonra Nizamettin’in evinin önündeydik ve minibüs de kapıdaydı. Çok şükür yetiştik diyerek çaldık kapıyı. Nizamettin Abi nerede kaldın? Hoca bu havada gidemeyiz. Havada yağış var ve yolcu da yok. Abi bugün sınav başvurusunun son günü. Mutlaka gitmemiz gerek. Hadi kalk hazırlan. Yolcunun olmaması demek, bize özel gidileceği anlamına geliyor ki bunun da karşılığı maaşımın dörtte birini tek sefer gidiş geliş ücreti olarak vermek. Olsun önemli olan gidebilmek. Nizamettin hazırlandı ve evine misafir olarak gelen kardeşini de alarak bindik minibüse. Hoca şuradan diğer köyleri de dolaşalım da boşta kim varsa toplayalım. Yolda kalmayalım. Ortakale köyünde evinin önünde duran, yolda yürüyen kimi görsek Selamünaleyküm. Ne yapıyon Hüso? Hiiiç. Atla arabaya Selamünaleyküm. Ne yapıyon Maho. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 55

ÜÇÜ BİR ARADA Hiiiç. Atla arabaya Selamünaleyküm. Ne yapıyon Sülo. Hiiiç. Atla arabaya Nizamettin ve eşim hariç 5 Kişi. Yeter mi?YetmezSür Kayalıboğaz’a. Selamünaleyküm. Ne yapıyon Memo. Hiiiç. Atla arabaya Selamünaleyküm. Ne yapıyon Aziz. Hiiiç. Atla arabaya Olduk 7 kişi. Yeter mi? Yeter. Dön şimdi geri. Kayalıboğaz, Ortakale, Hoşgeldi ve Güllüce. Kazıkkaya’ ya kadar yol nispeten düzdü ve minibüsten inmeden gelebildik. Ama Kazıkkaya öyle mi? Adı gibi. Yolun iniş olduğu yerde halatı alıp minibüsün arkasına bağlıyor 7 kişi asıla asıla Sayfa 56 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA indiriyoruz. Arkasından söküp ön tarafına tak ve çek yokuş yukarı. Aralarda 100 metre falanbindiğimiz de oluyordu ama çoğunluk halat bir arkada bir önde. Ya tutuyoruz arabayı ya çekiyoruz. Böyle böyle geldik Kars – Iğdır yoluna. Saat 14.30’du. Sonrası rahattı da yaklaşık 10 saat süren mücadelenin sonunda anlayamadığım bir şey vardı kafamda: Biz 35 kilometreyi zaten yürüdük de minibüsü niyetaşıdık? Mustafa UZUN Müdür Yardımcısı/Öğrenci Velisi Hasayaz Ortaokulu Sayfa 57

ÜÇÜ BİR ARADA GÜZEL ATLAR ÜLKESİNE YOLCULUK Bir kaç yıl önce ağustos ayıydı. Ailemle ve yakınlarımla birlikte Nevşehir’den başlayan bir gezi için hazırlandık ve saat sekizde yola koyulduk. Kısa ve eğlenceli bir yolculuktan sonra Kapadokya’ya varmıştık. Klimanın çalıştığı serin arabadan indiğimde boğuk bir sıcak ile karşılaştım. Güneş ışınlarının dimdik geldiği saatlerdeydik. Sayfa 58 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Koltuğun üstünden şapkamı aldım, Peri bacalarına doğru ilerledik. Peri Bacaları’nı Türkçe dersinde işlediğimiz bir metinden hatırlıyorum. Oluşumu beni çok şaşırtmıştı. Hem yanardağ, hem rüzgâr hem de sel sularının etkisi vardı oluşumunda. Ayrıca uzun bir zaman dilimi de gerekiyordu. Güneşten gözlerim iyice kısılarak gözlemliyordum etrafı. Birkaç insan öz çekim yapmak için kayaların üstüne çıkıyordu. “Ne gerek var buna?” diyordum kendi kendime. Uzaktan izlemek yerine neden tehlikeli işler yapıyorduk ki? Güzel bir günü kötü hale dönüştürme ihtimalini neden göz ardı ediyorduk? Burayı biraz gezdikten sonra Yer Altı Şehri’ne gittik. Eski insanların burayı tırnakları ile kazıyarak yaptığını söylüyordu bize kaybolmamamız için eşlik eden rehber. Bir insan yaşamı için ne gerekiyorsa vardı burada. Oturma odasından tuvaletine kadar her şey. Kazıyarak çıkardıkları silindir, üzerinde irili ufaklı delikler bulunan büyük bir taşı da yemek masası olarak kullanıyorlardı sanırım. Büyüleyici, merak uyandırıcı ve etkileyiciydi. Burası daha yerin altına 10-15 kat daha iniyordu ama havasız ve basık bir yer olduğu için fazla inmeden çıktık. İçimden sürekli “Burayı nasıl da yapmışlar, içerisinde günün sonuna kadar o çok yer gezdim, o kadar yorulmuştum ki arabaya ayaklarımı sürüyerek binebildim ancak. Eve dönüş yolculuğumuzda bir yerde durup mola verdik. Mola yerinde bir hediyelik eşya dükkânı vardı. İçeri girdiğimde sol tarafta büyük, gri renkli bir sütunda küçük taşlara kazınmış isimler gördüm. Kendi ismimi bulup kasiyere doğru ilerledim. Bana “Hediye paketi yapmamı ister misiniz?’’ diye sordu. Ben de yorgunluğun vermiş olduğu dalgınlıkla “Evet’’ dedim. Yani kendi Hasayaz Ortaokulu Sayfa 59

ÜÇÜ BİR ARADA kendime hediye almış oldum. Tekrardan arabalara bindik ve Ankara’ya doğru yola koyulduk. Eve vardığımda çok yorgundum. Gerçekten bir insanın evi gibisi yok. Kapadokya mı? Kesinlikle muhteşem bir yerdi. Semih Kenan BEZCİ 7/A Sayfa 60 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA BENİM RÜYAM Bundan 2 yıl önce bir rüya gördüm. Rüyam tam olarak şöyleydi: Biz okula gelmiştik. Öğretmenlerimizle ders işledik ama okul saati bitmesine rağmen bizi eve yollamadılar. Hava iyice kararmıştı. Sonra yıkık dökük bir servis geldi ve bizi bindirdiler. Servisle giderken servis bir tepenin üstünde durdu ve geri çalıştıramadık. Birden otlar kımıldamaya başladı ve bir arkadaşıma dönüp dedim ki: “Otların kımıldadığını sende gördün mü?” O da bana kımıldadığını gördüğünü söyledi. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 61

ÜÇÜ BİR ARADA O kadar çok korktum ki kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Birdenbire servisin kapısı sert bir şekilde açıldı. Serviste fener vardı. Hemen fenerlerin ikisini aldık ve otlara tuttuk. Otların arasında iki tane kırmızı gözlü tilki çıktı. Tilkiler bilinmedik sesler çıkarıyordu. Birdenbire içlerinden biri servis kapısına doğru atıldı. Servis kapıları menteşelerinden kırıldı. Arkadaşımla birlikte kapıyı yerine taktık. İçeridekilere servisten çıkıp tepeden aşağıya doğru koşmamız gerektiğini söyledik. Herkesin gözlerinde bizleri onaylayan bir ifade vardı. Üçe kadar saydık ve hep birlikte aşağıya doğru koşmaya başladık. Tepenin ardında bir köy vardı. Köy meydanına varınca hep birlikte “Yardım edin!” diye bağırdık. Tuhaf şeyler oluyordu. Köy kahvesi bu saatlerde dolu olmalıydı fakat kimse görünmüyordu. Bağırışlarımızın işe yaramadığını düşündük ve köyde bulunan kütüphaneye doğru yola koyulduk. Kütüphaneye vardığımızda yerde bulunan kitaplar dikkatimizi çekti. Kitaplardan birini alıp okuduğum sırada “Hadi uyan Elif kızım.” diye bir ses işittim. Beni bu ürkütücü rüyadan annem uyandırmıştı. Evde olduğum için mutluydum. Anneme sarıldım ve onu öptüm. Elif BAŞALAN 7/A Sayfa 62 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA ÇOCUK KALMAYA DAİR Boş gözlerle bakarken birden anımsamalı insan, anlamlandırmalı, özlem duymalı… O da öyle yapıyordu. Yaklaşmaya çalıştıkça uzaklaşıyordu kendinden.Çocukluğuna, içinde büyüttüğü hayallerine sığınıyordu her seferinde. Özlemek, dünyanın en güçlü hislerinden biriydi belki de… Hasayaz Ortaokulu Sayfa 63

ÜÇÜ BİR ARADA Tek başına bulunmaktan keyif aldığı yerler vardı. Rüzgârı dinleyebildiği tek yer babasının vaktinde dikip büyüttüğü çam ağaçlarının altıydı. Belki de babasından dolayı kıymetliydi bu kaçıp sığındığı yer. “Bu anı unutma” hislerine karşılık durmadan bunu tekrarlardı içinden. Belki de her güzelliğin yitip gittiğini bildiğinden. Geceleri yıldızları görmek ne büyük bir nimetti onun için. Dolunayın aydınlattığı geceyi fırsat bilen insanların, patoz seslerine karışan sesi ve aralıksız öten cırcır böcekleri… Rüzgâr gecenin ilerleyen vakitlerine doğru uzaklardan bir demet hanımeli çiçeği getirip kucağına bırakırdı sanki. Bir çiçek ancak bu kadar güzel kokabilirdi. Gündüzleri ise kendi deyimiyle uğultulu tepelere kaçmak onun için büyük bir mücadeleydi. Gözüne kestirdiği tepeyi kavurucu yaz sıcağına aldırmadan tırmanabilirdi. Az ötede hareket eden varlığın yılan olması fikri bile onu bu düşünceden vazgeçiremezdi. Neticede o da bir can taşıyordu babasının da dediği gibi. Bir çocuk için istemek ve bunu gerçekleştirmek kaçınılmaz bir gerçekti. Tırmanışın verdiği yorgunlukla sırtüstü uzanıp turkuaz gökyüzünde kaybolmalıydı illaki. Sonra ucu bucağı görünmeyen ovada yükselen toz bulutları, biçerdöverler ve altın suyuna bandırılmış başaklar… Hala anımsar o günleri sanki dünmüş gibi. Onun için bu anıları unutmak korku verirdi. Çünkü çocukluğunda yaşadığı bu müthiş atmosfer içinde her şey çok Sayfa 64 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA güzeldi. Ne zaman ki büyüdü işte o zaman anıları dinlendiği o çam ağacının gölgesinde bazen de kaçtığı o uğultulu tepelerde kalıverdi. “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk hiçbir yere gitmiyor” demiş şair. Büyümenin verdiği inanılmaz ağırlığın altında içindeki çocuğa sahip çıkmalı insan. Gül yetiştiren adamın ruhu ve hassasiyetinde yaklaşmalı o çocuğa. Biz en büyük çocukluğu aslında büyüyerek ettik. Çünkü çocukken öğrendik insan hayal ettiği müddetçe yaşar. Kalkın ve ağlayın, ey büyükler ve gerçekleri! Kaldığı yerden devam etsin çocuklar ve hayalleri. Betül Nur YILMAZ Sosyal Bilgiler Öğretmeni Hasayaz Ortaokulu Sayfa 65

ÜÇÜ BİR ARADA KÖROĞLU Tan yerinden insanlığa doğan bir güneştir Köroğlu. Haksızlığa, namertliğe taştan siper, Zalimin zulmüne karşı kılıç, ok Azrail’in karşısında gönlü tok, gözü tok Köroğlu milletin oğlu Kır atıyla meydan yerinde, Yiğitliğe, mertliğe, kahramanlığa davet eder. Çocuk, yaşlı, ana, baba düşer peşine, Hepsi bu davete icabet eder, Dağlara, taşlara, yollara selam eder, Köroğlu milletin oğlu Sayfa 66 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Kalelerden aşar, burçlardan geçer, Önüne durmak isteyenlerin cezasını keser, Zalimleri tek tek sıraya dizer Köroğlu, milletin oğlu. Sazının tellerindeki tahta oturmuş gül yüzlü kızlar Ela gözlü, kalem kaşlı, sırma saçlı, bin bir türlü nazlı, Delikanlı gönlünde ne sırlar saklı Köroğlu milletin oğlu O nasıl bir anadır ki yiğit doğurur, O yiğit de çıkar meydana mazlumu doyurur. Kır atıyla çıkıp yollara koyulur Köroğlu milletin oğlu Fatma KURUN Türkçe Öğretmeni Hasayaz Ortaokulu Sayfa 67

ÜÇÜ BİR ARADA SIRADIŞI BİR MACERA Sıcak bir yaz gecesiydi. Ailemle birlikte gezmeye çıktık. Ben etrafı izlerken görünmeyen birisi beni kolumdan tuttu. Çok korktum. “Anne, anne” diye bağırdım. Gözlerimi açtığımda kendimi bir gemide buldum. Kimsenin olmadığı gemi bir süre sonra battı. Tam boğulmak üzereydim ki bir dalga çıktı ve beni karaya sürükledi. Sayfa 68 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Gözlerimi açtığımda bu sefer kendimi bir çölde buldum. Yanımda bir deve vardı. Deveye bindim ve çölü gezdim. Haftalarca süren gezim boyunca aç ve susuz kaldım. Busırada bir palmiye ağacına rastladım. Çok mutlu bir şekilde altında beklerken kafama bir Hindistan cevizi düştü. Büyük bir bağrış koptu. Bu sefer kendimi uzay boşluğunda buldum. Karşımda uzaylılar vardı. Dedim ki: “Uzaylı kardeş sen buraları tanırsın. Acaba yakınlarda bir tatlıcı var mı?” Uzaylı, - Kardeş, Dünya’nın oradan sağa dön. Jüpiter’den sola sap. Biraz ileride ‘Uzay Tatlı’ diye bir yer var. Ben tam teşekkür edecekken uzaylı bana bakıp:“Kardeş, sen delirdin mi? Uzayda tatlıcının ne işi var. Olmadı istersen bir de dondurmacı açalım ?” dedi. Alayettiğini anlamıştım. Bunun üzerine yoluma devam ettim. Biraz ileride büyük bir kara delik gördüm. Koşarak oradan atladım. Şanslıydım çünkü Dünya’ya dönmeyi başarmıştım. Etrafıma bakınca Mısır’da olduğumu anlamam uzun sürmedi. Biraz ileride piramitleri görünüyordum. Hemen içerisine girdim. İçeride mumyalar vardı. Biraz ötede üzerinde gizli sığınak yazılı bir kapı gördüm. Kapıdan hızla içeri daldım. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 69

ÜÇÜ BİR ARADA Gözümü açtığımda annemin yanındaydım. Evdeydik. Olanları bütün heyecanıyla anneme anlattım. Annem kahkahalarla bana güldü ve bu gece birlikte uyuyalım,dedi. Meğer televizyondaki gezi programını seyrederken uyuyakalmışım. Annemler de beni izliyor zannetmiş ve fark edememiş. Üzerim açık yatınca da dünyayı geze geze turlamışım. Üstelik tüm bunları iki dakikada yapmışım. Aslı Kayra UZUN 4/A Sayfa 70 Hasayaz Ortaokulu




Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook