Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Edebiyat Proje (1)

Edebiyat Proje (1)

Published by Fero 2, 2021-04-12 17:18:54

Description: Edebiyat Proje (1)

Search

Read the Text Version

İÇİNDEKİLER SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN DOĞUŞU……….3 SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ………..4 SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ŞİİR ÖZELLİKLERİ………….4 SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNİN BAŞLICA SANATCILARI………5 SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNİN DAĞILIŞI……8 FECR-İ ATİ……..9 ÖNEMLİ YAZARLA………..10 SERVET-İ FÜNUN VE FECR-İ ATİ DÖNEMLERİNİN MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI…13 TEVFİK FİKRET……………14 TEVFİK FİKRET HAYATI……………14 MEMURLUK HAYATI………..15 MİRSAD DERGİSİ…………15 ÖĞRETMENLİK………….16 MALUMAT DERGİSİ………….16 1

SERVET-İ FÜNUN DERGİSİ…………….17 AŞİYAN……….19 2.MEŞRUTİYET………19 ÖLDÜKTEN SONRA…………..20 ESERLERİ………….21 AHMET HAŞİM………….22 AHMET HAŞİM’İN HAYATININ GENEL HATLARI………….22 AHMET HAŞİM’İN ESERLERİ…….26 AHMET HAŞİM ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER………..37 AHMET HAŞİM EDEBİ KİŞİLİĞİ…………..41 AHMET HAŞİM’İN ÇOK BİLİNEN ÖZELLİKLERİNİ KISACA ÖZETLERSEK……….43 BİLİNMEYEN YÖNLERİ İLE AHMET HAŞİM………..44 DİĞER ŞAİRLERİN AĞZINDAN AHMET HAŞİM…………46 KAYNAKÇA………..49 2

SERVETİ FÜNUN EDEBİYATI (EDEBİYATI CEDİDE) (1896-1901) SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNİN DOĞUŞU Divan Edebiyatında kafiye, iki mısrada bir, Arap alfabesindeki harflerin tekrarıyla oluşturulur. Şiirin anlamı ve beyitlerin bütünlüğü bu kafiye sayesinde bütünleşir. Türk edebiyatında bu kural, Türkçe fonetiğine uygun biçimde düzenlenmemiş ve Türkçede aynı sesi karşılayan farklı harfler yerine Arap abecesindeki aynı harflerin tekrarı esas alınmıştır. Ancak bu durum Tanzimat edebiyatının getirdiği şekilde ve içerikte yenileşme çabası içinde ufak adımlarla çözülmeye çalışılmıştır. Şinasi, Alphonse'den Meditations şiirinden dört kıtayı çevirirken yeni kafiyeleniş şekilleri arar. Bir sonraki adım da da Ethem Pertev Paşa'nın Victor Hugo'dan tercüme ettiği Tıfl-ı Naim isimli şiirinin eski edebiyat ile ilgisi yoktur. Bu kafiyedeki yenilenme çabaları içerisinde Abdülhalk Hamit Tarhan’ın Duhter’i Hindu piyesiyle yeni nazım şekilleri gelir. Bu hareketler, bize şiirde şekil değişikliğine yönelişi gösterir. Bu değişim çabalarının içerisinde Hasan Asaf isimli bir genç, 1895 tarihinde Malumat Gaztesi'nde Bürhan-ı Kudret isminde bir şiir yayımlar. Bürhan-ı Kudret şiirindeki \"Zerre-i nurundan iken muhtebes / Mihr ü mehe bakmak abes\" beytindeki kafiye unsuru olan s, muktebes (‫ )مقتبس‬sözcüğünde sin harfi ile abes (‫ )عبث‬sözcüğünde ise s harfi ile yazılmıştı. Bu basit olay, devam etmekte olan eski - yeni tartışmasını daha sistemli bir zemine oturmasına yardımcı olur ve yenilikçi grup Recaizade Mahmut Ekrem'in çağrısıyla Servet-i Fünûn dergisi etrafında toplanır. Böyle bir toplaşma, güçlerini birleştiren yenilikçi kanada, herkesin dikkate alacağı bir vizyon sağlar ardından Tevfik FİKRET bu derginin başına geçerek edebi bir topluluk 3

özelliği kazandırır.Daha sonraları Cenap ŞAHABETTİN, Mehmet RAUF, Hüseyin Cahit YALÇIN, Celal Sahir EROZAN, Ali Ekrem BOLAYIR, Halit Ziya UŞAKLIGİL’ in katılımlarıyla genişlemiştir. SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ Devlet yönetiminin baskıcılığını bahane ederek toplumsal konulara eğilmediler. Fransız edebiyatından etkilendiler. Genel olarak aruz ölçüsünü kullanmışlardır. Hep uzak ülkelere gitme hayalleri kurmuşlardır. Sanat, sanat içindir ilkesine bağlı kalmışlardır. Şiiri düz yazıya yaklaştırmışlardır. Batıdan sone ve terza-rima gibi yeni nazım şekilleri almışlardır. Eserlerinde \"ki ve evet\" gibi edatlarla, \"oh, of, ey, âh\" gibi aşırı duygusallık ifade eden ünlemleri sıkça kullanmışlardır. Servet- i Fünun, II. Abdülhamit yönetiminin baskısı (istibdat) altında gelişmiş bir edebiyattır; karamsarlık, umutsuzluk, bunalım, bu döneme hâkimdir. Bu dönemde yazılan eserlerde toplumsal fayda değil, estetik zevk öne çıkmıştır. Gazetecilikten dergiciliğe geçilmiştir. SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİ ŞİİR ÖZELLİKLERİ • Şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmış ve aruz Türkçeye başarıyla uygulanmıştır. (Sadece Tevfik Fikret’in “Şermin” adlı kitabında topladığı çocuk şiirleri hece ölçüsüyle yazılmıştır.) • Şiirde musikiye önem verilmiş, seçilen sözcüklerin ahenk oluşturmasına dikkat edilmiştir. • Kafiyenin kulak için olduğu ilkesi benimsenmiştir. • Kişisel konular işlenmiş, en basit duygular, düşünceler, hayaller bile şiire konu yapılarak şiirin konusu genişletilmiştir. • Divan edebiyatı nazım şekilleri terk edilmiş; Batı’dan alınan sone, terza-rima gibi nazım şekilleri kullanılmıştır. Ayrıca serbest müstezat da kullanılmıştır. 4

• Devrin şairleri Sembolizm ve Parnasizm’den etkilenmişlerdir. • Anlam beyitle sınırlandırılmayıp şiire yayılmış, parça güzelliğine değil, bütün güzelliğine önem verilmiştir. • Şiir, nesre yaklaştırılmıştır. • Ağır bir dil kullanılmış, Arapça-Farsça terkiplere çokça yer verilmiştir. SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNİN BAŞLICA SANATCILARI Halit Ziya UŞAKLIGİL (1866-1945): Bir çok edebi eser vermesine rağmen asıl ününü romanlarda bulmuştur. Sanatlı bir söyleyişi, iyi bir gözlemciliği vardır. Romanlarında üst tabakanın hayat özelliklerini işlemesini rağmen hikayelerinde sıradan insanları işlemiştir. Realizm ve natüralizmi benimsemiştir. Şiirleri düz yazıya oldukça yakındır. Eserleri: Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Aşka Dair Kabus Mazi Şiirinden Bir Kesit: Ekseriya tahayyülatım bir meftuniyet-i âşıkâne ile maziye pervaz eder. Fikrim hatırat-ı latifeyi havi olan o mesud zamanı düşünmekten mütelezziz olur. 5

Cenap ŞAHABETTİN (1870-1934): Sanat, sanat içindir görüşünü benimsemiştir. Halk arasında bir çok dizesi atasözü gibi kullanılmaktadır. Dilini süslemiş, kelime oyunları bol, söz sanatları çok fazladır Şaire göre “şiir kelimelerle resim yapma işidir”. Eserleri: Hac Yolunda, Evrak-ı Eyyam, Tamat, Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Afak- ı Irak Tiryaki Sözleri. Ehanı-Şita Şiirinden Bir Kesit Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş; Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar Geçen eyyam-ı nevbaharı arar... Ey kulûbün sürûd-i şeydâsı, Ey kebûterlerin neşîdeleri, O bahârın bu işte ferdâsı: Kapladı bir derin sükûta yeri karlar Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar! Mehmet RAUF (1876-1931): İlk psikolojik romanımız olan “EYLÜL”ü yazmıştır. Çok fazla bir edebi kimliği yoktur. Halit Ziya’nın etkisinde kalmıştır. 6

Hüseyin Cahit YALÇIN: Roman ve hikâyeci olarak ün kazanmış; sonraları siyasi yazarlığa geçmiştir. Roman ve hikâyelerinde şairane ve süslü bir üslup kullanmıştır. Fıkra, anı, eleştiri, mensur şiir türlerinde de eserler yazmıştır. Eski-yeni tartışmalarında yeni edebiyatın başta gelen savunucularından olmuştur. \"Edebiyat ve Hukuk\" makalesinden dolayı Servet-i Fünun dergisi kapatılmıştır. Eserleri: Nadide, Hayal İçinde, Niçin Aldatırlarmış?, Kavgalarım San’a Gazel Şiirinden Bir Kesit: Eylül güz’eldi.. ekim ıs’landı.. san ki, sancımıs’sız bir buluta ağdı, cân gölgesi san’dım. Rûhum kılpayı tutundu kuğusuz boynuna, Leda’nın dili tutuldu, söylen’di.. san’dım. Ali Ekrem BOLAYIR: Namık KEMAL’in oğludur. Şiirinde nazmı nesre yaklaştırma, halkın hayatını anlatma, realist şiir yazma gayretindedir. Uslübuyla Mehmet Akif’e rehberlik etmiştir.Eserleri: Kırmızı Fesler, Ruhi Kemal, Ordunun Defteri, Şiir Demeti, Güzelsin 7

Güzelsin Şiirinden Bir Kesit: Güzelsin cenentin en rûh-perver nev-nîhâlinden, Güzelsin mâhın en sevdâlı, en parlak cemâlinden, Güzelsin, ben bütün hûbâna küsmüşken seni sevdim… SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNİN DAĞILIŞI Ali Ekrem BOLAYIR, Servet-i Fünûn şiirinin kusurlarından bahseden \"Şiirimiz\" başlıklı yazısını dergiye gönderir. Tevfik Fikret yazıyı, bazı değişiklikler yaptıktan sonra yayımlar. Yazı tepkiyle karşılanır ve Ali Ekrem Bolayır da yazısının kısaltılmasından duyduğu rahatsızlıkla dergiden ayrılır. Halihazırda 1897'de Ali Ekrem'in Servet-i Fünûn'da yayımlanan Vasiyyet şiiri çok beğenilmiş ve Tevfik Fikret ile aralarında bir çekişme başlamıştı. Şiirimiz makalesi ile bu gerginlik büyüdü ve Ali Ekrem'in dergiden ayrılışını Ahmet Reşit REY, Samipaşazade SEZAİ ve Menemenlizade TAHİR Bey izledi. Tevfik Fikret de kısa bir süre sonra Ahmet İhsan TOKGÖZ ile aralarında çıkan bir tartışma sebebiyle dergiden ayrıldı ve yerine Hüseyin Cahit YALÇIN geçti. Hüseyin Cahit YALÇIN, 16 Ekim 1901 tarihli derginin 553. sayısında Fransızcadan çevirdiği \"Edebiyyat ve Hukuk\" makalesini yayımladı. Makale, II.Abdülhamit tarafından sakıncalı bulundu ve dergi altı haftalık kapatma cezası aldı. 5 Aralık 1901'de tekrar yayın hayatına başlamış olsa da dergi, ilk hali olan fen dergisi kimliğine dönmüş, bünyesindeki tüm edebiyatçılar dağılmıştı. 8

Fecr-i Ati 24 temmuz 1908’de ilan edilen ikinci meşrutiyetten sonra ülkede daha etkin bir edebiyat hayatı başlamıştır,ikini meşrutiyetin getirdiği bu özgürlük anlayışı ile her türlü fikir tartışılabilir olmuştur.Bu dönemde edebiyata hevesli bir grup 20 Mart 1909’da Hilal Gazetesinin yayınlandığı basımhanede ilk kez toplantısını yapıp 24 şubat 1910 yılında Servet-i Fünun dergisi’nin 977 sayılı nüshasında kuruluş nedenlerini kamuoyuna açıklamıştırlar. Amaçları Servet-i Fünun gibi olmak ama onlardan daha ileri bir edebiyat topluluğu olmaktır.Fecr-i Ati topluluğu’da Servet-i Fünun dergisini kendilerinin yayın organı olarak saymıştır.İlk olarak adı Sina- yı Emel olarak istenen ad Faik Ali’nin isteği üzerine Fecr-i Ati olarak adlandırılmıştır. Encümen, edebiyatı çok ciddiye almakta, onu hoş vakit geçirmek için bir araç olarak kabul etmemektedir. Bu inanışın edebiyatımızdaki ilk temsilcileri ise, Servet-i Fünunulardır. Gerçekten, edebiyatın ciddi bir çaba olduğu hususunda, Türk kamuoyuna ilk öncülüğü yapanlar onlardır. Bu ciddî çalışmalarına onların 1908'den sonra yeniden başlamaları beklendiği halde, ne yazık ki, ortada görünmemişlerdir. O halde, yaptıkları hizmet daima beğenilmekle beraber, artık onlara \"geçmiş\" gözüyle bakmak yerinde olacaktır. Şimdilik, Avrupa edebiyatındaki benzeri toplulukların küçük bir örneği olan Fecr-i Âti ise, Türk edebiyatının geleceğini temsil etmektedir. Dilin, edebiyatın, edebî ve sosyal bilimlerin ilerlemesine dikkat etmek; genç yetenekleri bir araya toplamak, ancak fikir tartışmalarıyla kamuoyunu aydınlatmak, Batı'nın önemli edebiyat ve fikir eserlerini çevirmek, edebiyat 9

ve fikir konuları üzerinde konferanslar düzenlemek, Batı'daki benzeri kuruluşlarla sürekli bir temas kurmak onun gayeleri arasındadır. Ne yazık ki topluluk üyelerinin oldukça genç oluşu,kültürel olarak zayıf olmaları,edebiyatımızda yeni bir çığır açacak kadar prensiplerinin bulunmaması yüzünden Milli Edebşyat savunucuları tarafından kolayca etkisiz hale gelmiştir.Bunun yanısıra kendileri varlıklarını gösterebilmek için sürekli kendilerinden öncekileri eleştirirler. Ali Canip Yöntem'in o zamanlar Selanik'te topluluğun muhabir azası olmasına rağmen, onların fikirlerini de eleştirmesi belli bir edebi birlik sağlanamamış olduğunu gösterir. Bu yüzden Fecri Aticiler daha fazla dayanamayıp iki yıl sonra Balkan Savaşı içinde dağılmışlardır. Önemli Yazarları Ahmet Haşim Celal Sahir Emin Bülent Mehmet Fuat Tahsin Nahit Faik Ali Refik Halit 10

Yakup Kadri Hamdullah Suphi Fazıl Ahmet Mütip Ratir Şehabettin Süleyman Fecr-i Ati Edebiyatı Özellikleri Hilal Matbaası’nda toplanan Şahabettin Süleyman,Yakup Kadri, Refik Halit, Cemil Süleyman, Köprülüzade Mehmet Fuat, Tahsin Nahit, Emin Bülent, Ali Süha, Faik Alİ,Mutip Ratıp yeni bir hareket başlatmaya karar verirler. Edebiyatımızın ilk beyannamesi budur Servet-i Fünun edebiyatına tepki olarak oluşmuştur Edebiyat çok ciddi bir iştir,bunun halka anlatılması lazım diye düşünürler. Batı benzeri diller kullanırlar.Amaçları bayı edebiyatını Türk Edebiyatına tanıtmaktır. Servet-i Fünûn’a bir tepki olarak ortaya çıkmasına rağmen şiir yazarken onların özelliklerini kullanır. Temaları gene olarak aşk ve tabittır. Tabiat tasvirleri gerçekten uzaktır. Servet-i Fünûn ve Milli Edebiyat arasında köprüdür. 11

Tiyatroya yakındırlar En önemli temsilcisi Ahmet Haşimdir Beyannameye Ahmet Haşim, Ahmet Samim, Emin Bülent, Emin Lami, Tahsin Nahit, Celal Sahir (Erozan), Doktor Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi , Refik Halit , Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih, Ali Canip, Ali Süha, Faik Ali (Ozansoy), Fazıl Ahmet Aykaç, Mehmet Behçet, Mehmet Rüştü, Mehmet Fuat Köprülü, Müfit Ratip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, İbrahim Alaattin imza atmıştır. 12

Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati Dönemlerinin Milli Edebiyat Dönemi ile Karşılaştırılması Hepsi şiiri estetik zevk uyandıran edebi bir eser olarak görmüştür. Buna bağlı olarak şiirde ses, ritim, tema ve yapı özelliklerine önem vermiştir. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati’de aruz ölçüsü kullanılmıştır. Şiirde redif, kafiye, aliterasyon ve asonans gibi ahenk oluşturucu unsurlar da kullanılmıştır. Milli Edebiyat şiirlerinde ise genellikle hece ölçüsü kullanılmış, halk şiiri ve modern şiire özgü söyleyişten yararlanılmıştır. Sanat için sanat anlayışına bağlı kalan Servet-i Fünun ve Fecri Ati grupları üzüntü, aşk ve tabiat gibi temalar kullanarak şiirlerini yazmıştırlar. Milli Edebiyat döneminde ise toplum için sanat düşüncesi ile milli konuları şiirlerinde işlemiştirler. Bir tarafta serbest nazım ve batıya ait nazım türleri ağırlıklı olarak kullanılırken Milli Edebiyat’ta ise daha çok dörtlükler kullanılmıştır. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati grupları süslü, ağır bir üslup kullanmış aynı zamanda Farsça ve Arapça sözcüklere şiirlerinde sıklıkla yer vermişlerdir. Aynı zamanda şiirlerinde bolca imge bulunur. Milli Edebiyat’ta ise daha yalın bir dil kullanılmış olup günlük konuşma dili ile şiirler yazılmıştır. 13

Tevfik Fikret Tevfik Fikret Osmanlı zamanında bir şair ve öğretmendir.Servet-i Fünun topluluğunun lideri olan Tevfik Fikret idealist ve devrimci fikirleri ile Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere pek çok aydını fikirleri ile etkilemiştir.Türk Edebiyatının Batılılaşmasında öne çıkan yazarlardandır. Tevfik Fikret Hayatı 24 Aralık1867'de İstanbul’un Kadırga semtindedünyaya gel- mişir.Babası Hüseyin Efendi Tevfik Fikret doğduğunda istanbul’da belediye meclis üyesi ve tapu ve kadastro genel müdürlüğünde memurdur.Annesi Hacı Hatice Refia Hanımdır.Sıdıka ve Şevki adlı iki kardeşi vardır. Annesi hac ziyaretinden dönerken ölünce Tevfik Fikret on iki yaşında öksüz kalmıştır.Babasıda saraydan jurnal edilince babası Arabistana sürgüne gönderildi.Babası da gidince Tevfik Fikret 14

ve kız kardeşinin bakımını anneannesi ve büyük yengesi üstlenmiştir.Babası 19 yıl sürgünde kalmış ve hiç dönemeden orada vefat etmiştir.Aksaray’daki Mahmudiye Valide Rüştiyesinde başlamıştır.93 harbi yenilgisinden sonra okul istanbula gelen rumlara tahsil edilince öğrenimine Galatasaray Sultanisinde devam etmiştir. 11 yıl eğitim gördüğü okulda dönemin önemli edebiyatçılarından Recazaide Mahmud Ekrem,Muallim Naci gibi isimlerden ders almıştır.Şiir yazmaya lisede başlamıştır.Öğretmenlerinin destekleri ile ilk şiiri Tercüman-ı Hakikat’te yayımlandı.Okulunu 1888 yılında birincilik ile bitirmiştir. Memurluk Hayatı Mezun olduğu yıl Hariciye Nezareti İstişare Odası’nda katip olarak işe başlayan Mehmed Tevfik, kısa bir süre sonra geçtiği Maarif Mektubi.Kaleminden bir yıl dolmadan istifa ederek ayrıldı.Kendisinin yeterince çalışmadığını düşünerek gecikmiş maaşlarını almadı.Yinede kendine hazine tarafından verilen parayı göçmenler komisyonuna verdi. Mirsad Dergisi Bir süre sonra Trabzon valisi dayısının 15 yaşındaki kızı ile 1980 yılında evlendi ve dayısının evine yerleşti.Mirsad dergisinde Bahar şiirini yayımladı.18 tane daha şiiri o yıl basıldı.Mirsad dergisinin düzenlediği iki yarışta birer birincilik alıp ününü artırdı. 15

Öğretmenlik Osmanlı lisanı öğretmenliği sınavını kazanarak Mekteb-i sultani’ye atanmıştır. İlkokul üçüncü sınıf Türkçe öğretmeni olarak göreve başladığı okulda, Muallim Naci'nin vefatı üzerine edebiyat öğretmeni olarak çalışmaya devam etti.Hükümetin maaşlardan kesmesi üzerine okuldan ayrıldı. Malumat Dergisi Mirsad Dergisi kapanınca şiir yazmaya ara verdi.Öğretmenlik yaptığı yıllarda arkadaşları Hüseyin Kazım ve Ali ekrem ısrarları ile Malumat Dergisinin baş yazarlığını üstlendi.Dergi Mayıs 1985’de kapanana kadar 25 şiiri yayımlandı.Bu şiirler daha batılı tarzda şiirlerdir. 16

O sıralar padişaha bağlı bir çizgideydi derginin ilk şiiri 2.Abdülhamiti öven Tebrik-i Veladetdir. Servet-i Fünun Dergisi 1895 yılında Recazaide Ekrem Servet-i Fünun’un sahibi Ahmet İhsanla tanışıp dergiyi edebiyat dergisi haline getirmeye ikna etmiştir.Yönetimine Tevfik Fikretin çıkması ile dergi 256.sayısından sonra edebiyat dergisi olmuştur.O sıralar en verimli döneminde olan Tevfik Fikret 1895 yılının Haziran ayında baba olmuştur. Derginin etrafında yenilikçi bir grup toplanmış ve bu gruba derginin ismi verilmişti.Sanatta büyük değişiklikler yapmayı ilke edinen bu topluluk,karamsarlıkları ile tanınan bu gruba Edebiyat-ı Ceddiye denmiştir.Bu grupta Halit Ziya,Cenap şehabbettin ve daha birçok ünlü yazarda bulunuyordu.Bu topluluk siyasetten uzak durmuştur.Tevfik Fikret o zamanlarda şiirlerinde toplumculuğu arttırıp Ulusallığa yönelmiştir.Osmanlı-Yunan savaşı kazanıldıktan sonra zafer ve kahramanlık ile ilgili şiirler yazmıştır.Dergi onun döneminde Edebiyat-ı ceddiye’nin yayın organı oldu.O yıl Türkçe öğretmeni olarak Robert Kolejine girdi.Aydınlar üzerine olan baskıdan dolayı birkaç kez gözalttına alınmıştır.Bir süre sonra dergideki görevinden istafa etti.Servet-i Fünun başına Hüseyin Cahit geçtikten sonra Fransız İhtilali ile ilgili bir çeviri yapması üzerine dergi kapatıldı. 17

18

Aşiyan Servet-i Fünun’un kapatılması,arkadaşları Hüseyin Siret ve İsmail Safa’nın sürgüne gnderilmesi,kız kardeşinin ölmesi,babasının ırağa sürülüp 1905 yılında babasını kaybetmesi gibi olaylar Tevfik Fikret’i çok yormuştu.1906 yılında Robert kolejinin yanına bir ev inşaa ettirdi ve buranın ismini Aşiyan koydu(ev günümüzde müze olarak kullanılmakta).Bu ev sayesinde toplumdan uzak olarak memleketin gidişatını izleyip işini yapabilecekti.Kendisinin bu evin bahçesine gömülmeyi vasiyet etti. 2.Meşrutiyet Tevfik Fikret 2.meşrutiyetin ateşli savunucularından birisidir.Hüseyin Kadri ve Hüseyit Cahit Yalçın ile Tanin gazetesi kuruldu.Gazete İttihat ve Terakki cemiyetinin yayın organı haline getirilmesi sonucu gazeteden ayrıldı.Mekteb-i Sultani başına geldikten sonra 31 Mart olaylarını protesto etmek için görevden ayrıldı.Ama öğrenileri ve Maarif Nazırı Nail bey ısrarları ile görevine geri döndü.8 ay sonra yeni Maarif Nazırı Emrullah Efendi ile anlaşamayınca bu görevine geri dönmemek üzerine geri dönmemek üzere istifa etti.İttihat veTerakki emiyetine karşı çıktıktan sonra Aşiyana çekildi.Ağır bir şeker hastalığından sonra kolundan olduğu ameliyatın ardından 48 yaşında vefat etti. 19

Öldükten Sonra Şairin ömrünün son haftalarında sık sık Aşiana gelen ve onun portlerini yapan Mihri Müşfük Hanım ölümünden hemen sonra yazarın yüzünün ve elinin kalıbını alarak Türkiyede ki ilk bilimsel Hazırlanan ilk maskeyi hazırlamıştır. Eserleri -Rübabı Şıkaste -Şermin -Haluk’un Defteri -Anibal Şiirleri -Sis -Han-ı Yağma -Ağustos Böceği ile Karınca -Balıkçılar -Yağmur -Tarih-i Kadim -Bir İçim Su 20

BANA KİMSİN DİYE SORMA MELEĞİM Bana kimsin diye sorma meleğim Pek güzel dinle de izah edeyim Nam-ı naçizime `Fikret' derler Şi're de nisbetimi söylerler Kaldığım varsa da gah ekmeksiz Kalmadım şimdiye dek mesleksiz Nur bekler gibi nısf-ı şebde Bekledim on iki yıl mektebde Sonra çıktım ne için bilmeyerek Bu da bir cilve-i baht olsa gerek Bab-ı Ali'ye müdavimlendim Ehl-i namus diye mimlendim Şimdi bir hayli eser sahibiyim `Ahmed Ihsan'da musahhih gibiyim Saye-i lutf-i cihan-banide Hocayım Mekteb-i Sultani'de... Bi İçim Su Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden Bugün sıcak yine pek, sanki ortalık yanıyor Güzel çocuk senin olsun hayatım istersen Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor? Güzel çoban, ne kadar tatlı söylüyorsun sen Yalan da olsa içim doğru söyledin sanıyor Güzel çocuk, bana bak, aldatır mıyım seni ben? İçin bu yaşları boş anlıyorsa aldanıyor Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden Bugün sıcak yine pek, sanki her yanım yanıyor 21

AHMET HAŞİM AHMET HAŞİM’İN HAYATININ GENEL HATLARI 1884 yılında Bağdat’ta doğan Ahmet Haşim, çocukluğunu Bağdat’ta geçirdi. Babası Bağdat'ın eski ve bilinen ailelerinden biri olan Alusizadelere mensup Fizan Mutasarrıfı (Sancak amiri) Arif Hikmet Bey’dir. Annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kahyazadeler'in kızı Sara Hanım'dır. Bir kız bir erkek olmak üzere iki kardeşi vardır. Babasının memur olmasından dolayı düzensiz bir ilkokul eğitimi görmüştür, bu yüzden yalnızca Arapça öğrenebilmiştir. Yine babasının memur olmasından kaynaklı olarak gittiği yerlerde farklı insanlar ile tanışmıştır. Annesini kaybedince 12 yaşındayken babası ile birlikte İstanbul’a yerleşti. İlk önce özel hocalardan Türkçe dersleri almaya başlamıştı. Daha sonra Galatasaray Lisesi yani o gün ki adıyla Galatasaray Sultanisi’nde eğitim gördü. Küçük yaşta annesini kaybetmenin verdiği acı ile büyük bir boşluğa düşen 22

Haşim, annesini kaybetmesinden birkaç yıl sonra dilini, geleneklerini, insanlarını tanımadığı bir şehirdeki yeni okulunda yatılı okuyor olmasının verdiği hüzünle iyice içine kapandı. Üstelik okul arkadaşının yeni öğrendiği Türkçesinin ve Fransızcasının telaffuzuyla alay etmesi 'Arap Haşim' diyerek yabancılığını yüzüne vurmaları onu daha içine kapanık bir hale getirdi. Haşim’in lise döneminde en sevdiği dersi matematikti. Aynı zamanda Fransızcada kendini geliştirmiş öyle ki Fransız yazarların eserlerini okuyup anlayabilecek düzeye gelmiştir. Tevfik Fikret ve Ahmet Müftüoğlu onun hocalarındandı. Ahmet Haşim’in sanat ve edebiyata olan ilgisi bu dönemde başladı. Bu ilgide edebiyat öğretmeni Ahmet Hikmet Müftüoğlu kadar ona Fransız Şiir Antolojisi kitabını veren arkadaşının da büyük etkisi vardı. Okulunda tanıdığı edebiyat heveslisi bir başka arkadaşı ise İzzet Melih’ti. Bu dostluk çemberine daha sonraları Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Emin Bülent (Serdaroğlu), Abdülhak Şinasi 23

(Hisar) de katılacak, aralarında hararetli tartışma ve sohbetler olacaktı. İlk eseri olan ‘’Leyal-i Aşkım’’ 1901 yılında ‘’Mecmua-i Edebiye’’ dergisinde yayınlandı. Bu süreçte Muallim Naci, Abdülhak Hamid, Cenab Şahabeddin ve özellikle de hocası Tevfik Fikret’in tesiri altında kaldı. 1905-1908 yılları arasında yazdığı ‘’Şi’r-i Kamer’’ serisindeki şiirler hayal zenginliği ve içerdiği ahenk ile dikkat çekti, beğenildi. Şi’r-i Kamer’de şair Bağdat, annesi ve Dicle hakkındaki hatırladıklarını gamlı-kederli ama bir o kadar da güzel bir şekilde anlatmıştı. 1907’de mezun oldu. 1909’da Fecr-i Ati’ye girdi. Fecr-i Ati grubunun ‘’Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek’’ prensibini ömür boyu asla terk etmedi. Bir süre Reji idaresinde (Dönemin tütün ekimi, satışı ve ticareti ile ilgilenen kurum.) çalıştı. Aynı zamanda Hukuk Mektebine de gitti. İzmir Sultanisi Fransızca öğretmenliğine atanınca hukuk eğitimini bırakıp İzmir’e 24

yerleşti. 1912-1914 yılları arasında iki yıl kadar Maliye Nezareti’nde (Günümüz maliye bakanlığı gibi dönemin mali işleri ile ilgilenen kurum) çevirmenlik yaptı. 1. Dünya Harbi yıllarında (1914-1918) Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile birlikte ihtiyat zabiti (Yedek subay) olarak savaşa katıldı. Mütarekeden (Ateş kes) sonra İstanbul’a geri döndü. İlk şiir kitabını 1921 yılında çıkardı (Göl Saatleri). İkinci ve son şiir kitabını ise 1926’da çıkardı. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde estetik ve mitoloji öğretmenliği yaptı. Harp akademisi ve Mülkiye Mektebi’nde Fransızca dersleri verdi. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki ve Mülkiye Mektebi’ndeki işine ölünceye kadar devam etti. Düyun-u Umumiye İdaresi ve Osmanlı Bankası gibi farklı kurumlarda da çalıştı. Akşam ve İkdam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1924’te Paris’te bulundu. 1928’de böbrek rahatsızlığı nedeniyle tedavi için Almanya’nın Frankfurt şehrine gitti. Bu süreçteki gözlem ve izlenimlerini farklı gazete, dergilerde yayınladı ayrıca bu yaşanmışlık ile bir kitap çıkardı. Daha sonraları hastalığı yeniden şiddetlendi ve evliliğinden 18 gün sonra her fani gibi Ahmet Haşim de vefat etti. Mezarı Eyüp’te bulunmakta. 25

Ahmet Haşim’in Eserleri *Gezi yazısı Frankfurt Seyahatnamesi (1933) 26

KONUSU: Frankfurt seyahatine ait izlenim ve anekdotlardan meydana gelen kitap, deneme tipinde yazılardan oluşmaktadır. Ahmet Haşim doğu ve batıyı bilen aydın bir kişi olduğu için onun gözünden o yılların Frankfurt’una tanıklık edebiliyoruz. ÖNEMİ: Eser, yirmi iki düz yazıdan oluşmaktadır. Cumhuriyet’ten sonraki Türk nesrinin en güzel örneklerinden birini meydana getiren Frankfurt Seyahatnamesi’nde düz yazılar da ele alınmaktadır. Ahmet Haşim kendi dünya bakışını bu kitapta ortaya koymaktadır. 27

*Fıkra ve Sohbet Bize göre (1926) 28

ÖNEMİ: Paris seyahati sonrasında orada edindiği izlenimleri uzun yıllar yazdığı İkdam gazetesinde fıkralar halinde yayınlamıştır. Çeşitli tarihlerde İkdam'da yayınlanan bu yazılar, 1928 yılında İkdam'da Bize Göre adı altında kitaplaştırılmıştır. Bize Göre'de fıkra türünde 42 yazı bulunmaktadır. Bu eser ile Türk Edebiyatının en orijinal üslupçusu kabul edilen Ahmet Haşim’in kitaptaki zarif, ince ve sanatlı dili dikkat çekmiştir. Eserden Seçme: SİNEMA Boş vaktim oldukça sinemaya giderim. Yumuşak bir karanlığa gömülmüş, makinenin hışırtısını dinleyerek, vücudumun değil, ruhumun bir çetin yol üzerinde mola verdiğini hissederim. Karanlık, ölümün bir parçasıdır, onun için dinlendiricidir. Büyük dinlenme, bir karanlık denizine dalıp bir daha ışığa kavuşmamaktan başka nedir? Sinemanın diğer bir fazileti de olgun yaşın, kafatası içinde, bir deste deve dikeni gibi sert duran acıtıcı mantığı yerine, çocuk safdilliğini ve kolayca aldanış kabiliyetini koymasıdır. Rüya alemi üzerine açılmış sihirli bir pencereyi andıran beyaz perdede koşuşan, dövüşen, düşen, kalkan şu ahmak şahısların tatsız tuhaflıklarından veyahut kovboy süvariliklerinden veya harikulade hırsızlık vak'alarmdan, başka türlü tat almak kabil olur muydu? İnsan saflığıyla beslenen sinema edebiyatı, henüz kıymetsiz yazarın işidir. Resmi, beyaz perde üzerinde kımıldayan şu rimel ile kirpiğin her teli bir ok gibi dikilmiş güzel kadının gözünden, damla damla akan sahte gözyaşları, zevkini ve aklıselimini şapka ve bastonuyla birlikte vestiyere bırakmayan adamı, teessürden değil, ancak can sıkıntısından ağlatabilir. Sinema, böyle yormayan masum bir göz eğlencesi 29

kaldıkça, yorgun başın munis bir sığmağıdır. Her zevkini kaybetmiş ruhu, çocukluk tazeliğine kavuşturan bu karanlıkta, basitmusiki, tatlı bir ninni vazifesini görür. Ben, en güzel ve en dinlendirici uykularımı sinemanın, ipek yastıklar gibi başın arkasına yığılan yumuşak karanlığına borçluyum. 30

Gurabahane-i Laklakan (1928) 31

ÖNEMİ: Ahmet Haşim’in Dergah, Yeni Mecmua ve Akşam gazetesindeki seçtiği nesir yazılarıyla oluşmuş olan eserdir. Kitabın adı Bursa’da 19. yüzyılda Osmanlılar tarafından, başta sakat leylekler olmak üzere göçmen kuşların bakımının yapılması amacıyla kurulan Gurabahane-i Laklakan (Düşkün Leylekler Evi)’dan alınmıştır. Ahmet Haşim, Gurabahane-i Laklakan’dan şöyle bahseder: Bilmem Bursa’yı gezerken gördünüz mü? Haffaflar Çarşısı’nın ortasında bir meydan var. Bu meydan malul hayvanların düşkünler yurdudur. Kanadı, bacağı kırık leylekler, bunamış kargalar halkın sadakasıyla yaşarlar, Günümüzde de bu mühim yer Osmangazi Belediyesi tarafından düzenlenmiş ve görevine devam etmektedir. 32

*Şiir Göl saatleri (1921) 33

ÖNEMİ: 1921 yılında yayımlanan bu kitap Ahmet Haşim’in ilk kitabıdır. İçerisinde mukaddime ile birlikte 34 şiir yer almaktadır. Şiiri, bir yandan Verlaine müziğine yaklaşırken, bir yandan Şeyh Gâlib'in parıltısını taşır. \"Göl Saatleri\", \"Göl Kuşları\", \"Serbest Müstezatlar\" ve \"Muhtelif Şiirler\" olmak üzere dört bölümden oluşan bu kitap Türk şiirinin Yahya Kemal Beyatlı'dan sonraki ikinci kanadını kurar. Beyatlı'nın geniş kesimleri kucaklayan toplumcu ve ulusçu şiirine karşılık Haşim daha dar ama daha derin bir kanalda akmayı tercih eder. Kitaptaki şiirleri İzmir’de görev yaptığı sıradaki etkilendiği manzaradan yola çıkarak yazmıştır. Ahmet Haşim bu kitabın mukaddimesine öyle bir dörtlük yerleştirmiştir ki, bu dörtlük onun hayata ve sanata bakışını tam olarak yansıtır. 34

Piyale (1926) 35

ÖNEMİ: Ahmet Haşim’in ikinci şiir kitabıdır. Şairin olgunluk dönemi eserlerini içerisinde barındırır. Hayat ve kadın karşısında kendini yalnızlık içinde bulan sanatçının ruh halini anlatır. Dergah ve yeni mecmua dergilerindeki şiirleri ile yazdığı Şi’r-i Kamer’leri bir araya getirerek oluşturmuştur. İki bölümden oluşur (Piyale ve Şi’r-i Kamer). İçerisinde 27 şiir bulunan kitabın giriş bölümü çok önemlidir. ‘’Şiir Hakkında Bazı Mülazahalar’’ adlı giriş bölümünde Ahmet Haşim şiir hakkında bazı görüşlerini bizlerle paylaşmıştır. ‘’Şiir musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın ortaklaşa bir dildir. Ya da denilebilir ki şiir, nesre çevrilemeyen nazımdır. Yine; şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır.’’ ‘’Şair ne bir gerçek habercisi ne güzel konuşmayı sanat haline getirmiş bir kişi, ne de bir yasak koyucudur. Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak için değil, hissedilmek için yaratılmış, müzik ile söz arasında, ama sözden çok müziğe yakın ortalama bir dildir. Düzyazıda anlatımı yaratan öğeler şiir için söz konusu olamaz. Düzyazı us ve mantık doğurur, şiir ise algı bölümleri dışında isimsiz bir kaynaktır. Gizliğe, bilinmezliğe gömülmüştür. Şairin dili, duyumların yarı aydınlık sınırlarında yakalanabilir. Anlam bulmak için şiiri deşmek, eti için bülbülü öldürmek gibidir. Şiirde önemli olan sözcüğün anlamı değil, şiir içindeki söyleniş değeridir. Şiiri ortak bir dil olarak düşünenler boş bir hayal kuruyor demektir.’’ Ahmet Haşim’in (1883-1933) şiirinin kaynakları, Şeyh Galip’ten, Abdülhak Hâmit ve Cenap Şehabettin’e ve oradan da Fransız sembolistlerine kadar uzanmaktadır. 36

AHMET HAŞİM ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER MERDİVEN Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden Eteklerinde güneş rengi bir yığın MERDİVEN yaprak Ve bir zaman bakacaksın semaya *Şiirin teması ölüm, hayat ve ağlayarak insanın kendini sorgulamasıdır. Şiirde merdiven ha- Sular sarardı yüzün perde perde yatı; akşam ve sonbahar mevsimi solmakta ise hayatın sona yaklaşması olarak düşünülmüştür. Bu tema evrenseldir. Kızıl havaları seyret ki akşam *Merdiven şiiri aruz olmakta ölçüsünün “Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)\" kalıbıyla Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar yazılmıştır. güller Durur alev gibi dallarda kanlı *Ayrıca şiirde farklı söz sanatları ve imgelere de yer verilmiştir. bülbüller Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta 37

BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU Yorgun gözümün halkalarında Güller gibi fecr oldu nümâyân, *Bent ve beyitlerden Güller gibi... sonsuz, iri güller oluşmuştur. Güller ki kamıştan daha nâlân; Gün doğdu yazık arkalarında! *Aruz ölçüsü kullanılmıştır. Altın kulelerden yine kuşlar Tekrârını ömrün eder i'lân. *Dört birimden Kuşlar mıdır onlar ki her akşam oluşmuştur. Âlemlerimizden sefer eyler? Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde semâ kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam! 38

SONBAHAR SONBAHAR Bir taraf bahçe, bir tarafta dere Gel uzan sevgilim benimle yere *Zengin kafiye içerir. Suyu yakuta döndüren bu hazan Bizi gark eyliyor düşüncelere *Mani tipi kafiye örgüsü ile yazılmıştır. *Dörtlük biçimindedir. KUĞULAR KUĞULAR Suda yorgun, muzî tecelliler *Beyit ve bentten Ediyor bir takarrübü ifşâ: oluşmuştur. Kuğular, leyl içinde, sîne-küşâ *Aruz ölçüsü Geliyor, gözlerinde mestîler; kullanılmıştır. Sanki mahmul-ihande keştîler Ki olunmuş nücûmdan inşâ... 39

PARILTI PARILTI Ateş gibi bir nehr akıyordu *Dörtlük şeklinde Ruhumla o ruhun arasından yazılmıştır. Bahsetti derinden ona halim Aşkın bu onulmaz yarasından. *Sarma kafiye vardır. Vurdukça bu nehrin ona aksi *Aruz ölçüsü Kaçtım o bakıştan, o dudaktan kullanılmıştır. Baktım ona sesizce uzaktan Vurdukça bu aşkın ona aksi... *Serbest nazım mevcuttur. MUKADDİME Anlamı: Hayatın Seyreyledim eşkal-i hayatı Ben havz-ı hayalin sularında şekillerini, hayal Bir aks-i mülevvendir onunçün Arzın bana ahcar-ü nebatı havuzunun sularında seyrettim. Bundan dolayı dünyanın canlı ve cansız cisimleri, benim için hayal havuzunun sularına vurmuş renkli akislerdir. 40

AHMET HAŞİM EDEBİ KİŞİLİĞİ Türk Edebiyatı için çok önemli bir isim olan ve 1901’den beri şiir yazan Ahmet Haşim’in yaşarken çıkardığı iki kitabı bulunur. Şair asıl çıkışını Şi’r-i Kamer, Yollar, Zulmet ve O Belde şiirleriyle yapmıştır. Haşim şiiri tamamen kişisel bir alan olarak görür. Öyle ki tarihsel ya da toplumsal ögeleri anlatan bir eseri yoktur. Orhan Okay, Ahmet Haşim’in şiirinin kaynaklarını üç noktada toplamıştır. 1-Şairin ferdi hayat ve şahsiyetinden gelen unsurlar 2-Türk şiir geleneğinden gelen unsurlar 3-Fransız sembolizminden gelen unsurlar NOT: Fransız sembolizmi 19.yüzyılın sonlarında Fransa’da parnasizme tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu akım, 20. yüzyıl edebiyatını önemli ölçüde etkilemiştir. Sembolizm, geleneksel Fransız şiirini hem teknik hem de tema açısından belirleyen katı kurallara bir tepki olarak doğar. Daha çok serbest nazım türleri kullanırlar. Gerçeklerden kaçıp hayallere sığınma hakimdir. Şiirde semboller önem taşır. Haşim şiirde imgeye çok önem veren bir şairdir. Sembolizm ve empresyonizm (izlenimcilik) arasında değişen, okurda muhteşem hisler oluşturan bir hayal gücü vardır. 41

Cumhuriyet dönemindeki pek çok şair Haşim’in imge dünyasının etkisi altında kalmıştır. Şiirlerinin hep gündemde kalma sebeplerinden biri de zengin imge dünyasıdır. Âkif duyguyu doğallıkla şiirleştirmesini sağlayan içtenliği ve şiir dilini konuşma dili esnekliğine ulaştırması bakımından, Yahya Kemal şiirlerine bir ses genişliği ve âhengi sağlayan dil disiplini ile ve Hâşim de özgün imgeleriyle modern Türk şiirinin kurucu üç şairi olarak, Cumhuriyet dönemi şiirinin temellerini oluşturur. 42

Ahmet Haşim’in çok bilinen özelliklerini kısaca özetlersek; *Fecr-i Ati topluluğunun en güçlü şairidir. *Empresyonizm ve sembolizmden etkilenmiştir ki bunu şiirlerinde görebiliriz. *Şiirde ahenge çok önem vermiştir. *Şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır. *Şiirlerinde Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir. *Şiirlerinde musiki de bulunur. *Ona göre şiir anlamın ve ahengin uyumudur aynı zamanda düz yazıya çevrilemez. *Daha çok anlamca üstü kapalı şiirlerden hoşlanır. *Haşim hece ölçüsünü yeterli görmez ve serbest müstezatı Servet-i Fünunculardan daha rahat kullanır. *Şiirlerini duygusal ve anlam kargaşalığına önem vererek yazan sanatçımız düz yazılarında daha sade bir dil kullanır. 43

Bilinmeyen yönleri ile Ahmet Haşim; *Çirkin olduğunu düşünerek kendini pek sevmediği hatta aynalara tükürdüğü söylenir. *Lise de okurken Serveti Fünun akımından hoşlanmadığı için onu kötüleyen yazılar yazmıştır. *Aynı zamanda Ahmet Haşim birazda korkaktı. Yazdığı yazıların birine dokunacağını ve kendisine zarar geleceğini düşünürdü. Hatta öyle ki tren garında suikasta kurban gideceğini düşünüp en yakın arkadaşını bile duymazlıktan gelip arkasına bakmadan yoluna devam ettiği söylenir. *Nazım Hikmet’in ‘’Onu gördüğüm yerde döveceğim’’ dediği için yanında silah taşıdığı fakat yanlışlıkla patlarsa diye korkup vazgeçtiği dahi söylenirdi. *Dokuz tane yavru doğurduğu için sokağa attığı kediyi tekrar eve almış ve kendi merhametine inanmaya çalışmıştı. *Kadınlarla ilişkilerinde ya korkup kaçmış ya da ani duygu kabarmalarıyla saldırgan bir hal almıştı. Evlenip bir yuva kurma hayalini hayatı boyunca taşıyan Haşim, güzel ve zengin bir kadınla evlenerek her iki arzusunu tatmin edeceğini sanıyordu. Onun aşk hayatını ‘’Beni sevenlerin hepsi güzel fakat züğürt. Sevdiklerimin hepsi güzel fakat bana lakayt. Hem zengin hem de bana teveccühkar olan kızlar tanıyorum ki maalesef çirkinler’’ sözü özetliyordu. 44

* Hayatı boyunca dostu Yakup Kadri ile de ezeli rakibi Yahya Kemal yüzünden bozuşmuş hatta ona bir düello davetiyesi göndermişti. Ona göre kendisi 'iri ve yağlı bedeni üzerinde duran koca kafası kısacık boynu ve yüzündeki yara iziyle bir ucubeyi andıran çirkin sesli zavallı bir adamdı' ve kendisinde zerre bulunmadığı düşündüğü bu güzellikten de bu nedenle nefret ederdi. *Bir dostu ile arası açıldığında fotoğrafın ayakyolunun duvarına astığını düzeldiğinde ise tekrardan salondaki yerine koyduğu söyleniyor. 45

Diğer şairlerin ağzından Ahmet Haşim; *Yusuf Ziya Ortaç’ın da dediği gibi büyük bir alnı, çukur bir çenesi, Halep çıbanlarının insafsızca kemirdiği kırmızı ve etli bir yüzü vardı. Kendisini ömür boyu çirkin olarak görmüş, çok ızdırap çekmiştir. Ama ne yüzüne bakılmayacak kadar çirkindir ne de çirkinliği yazdıklarına gölge düşürür. *Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir eserinde demiştir ki: Kendisinin son derece çirkin bir adam olduğunu zannediyordu ve bu zan ona ilk gençlik çağlarından son gençlik dönemine kadar hayatı zehreden tasalarından biri olmuştur. Bir gün Yakup Kadri'ye \"Mon şer! Dün gece, bu suratımın hali uykumu kaçırdı. Onu hayalimde şöyle düzelteyim dedim. Mesela alnımı daha muntazam bir şekle soktum. Kafamı lepiska saçlarla örttüm yanağımdaki Halep çıbanını sildim, ağzımı ufalttım, çenemi incelttim gene bir şeye benzemedi. Anladım ki bu kafayı kökünden söküp atmaktan başka çare yok\" demiştir. Şair bu azaplı hikayeyi anlattığında konu evlenme meselesi idi. Evlenmekten daima kaçan şair alacağı kızın kendisini sevmeyeceğine kanaat getirmiştir ve aldatılan koca olmak ona felaketlerin en büyüğü gibi görünür. Laf evlenmekten açılınca 'Kadın benim neremi sevecek diye?' sızlanıyordu. Her şeye masala, büyüye, mucizeye inanan Haşim yalnız bir şeye kendisinin bir kadın tarafından sevilebileceğine inanmıyordu. Bunun içindir ki ölünceye kadar daima yakışıklı gençleri, birbirini seven çiftleri kıskandı. 46

*Abdülhak Şinasi Hisar, onun çocukluğunda geçirdiği bir kazadan kalma yara izi olduğunu söyler. Zaten Haşim'in portresini çizmeye duran hemen herkes onun yara izini geçip zeka kıvılcımları saçan mavi gözlerine takılır ve o gözler Tanpınar'ın deyişiyle çevresindekilere hep ümit vermiştir. Haşim her gördüğü kadına aşık oluyordu. Fakat bu aşıkların çoğundan maşukların haberi bile olmuyordu. Bu meyanda İzmir'de İtalyan bir kıza gönül vermiş ve ona ne bir kelime söylemiş ne de dikkatle yüzüne bakabilmişti. Bunun üzerine arkadaşları ona zalimce oyun oynadılar. Bunlar arasında bende vardım. İzmir'in gayet yakışıklı ve zengin bir çiftlik beyi gibi görünen bir genci Haşim'in sevgilisini çiftliğe kaçırmaya ikna etmişler… Zavallı Haşim bunu işitir işitmez telaşa kapılır ve soluğu aşığın yanında alır 'Sahi kızı kaçıracak mısınız?' diye sorar İtalyan kızı kaçıracak olan delikanlı ikide bir camın arkasından dışarıyı gözetleyerek daha gelmediler vay canına diye söyleniyordu. Haşim heyecanlı heyecanlı sordu: Kim bunlar, kimler gelecek? Don Juan sanki ağzından kaçıvermişçesine ‘’Adamlarım adamlarım bu saate kadar atları hazır edecekler ve bana ıslıkla işaret vereceklerdi.’’ dedi. Haşim'in artık hiç şüphesi kalmadı eğilip ‘’Mon cher acaba gidip ailesine haber versek mi?’’ Benim bir kahkaham bütün komedyayı bozdu. Haşim bunun bir oyundan ibaret olduğunu anladı ve o günden sonra aramızdan kaybolup gitti. Bütün bunlar doğrudur ancak Ahmet Haşim'in yüzüne bakılmayacak kadar çirkin bir adam olduğu tamamen efsanedir. Onun Bağdatlı olduğu ve Arap soyundan geldiği için 'kara yağız' bir adam sananlar ise aldanmışlardır. Yakup Kadri onun resmini öyle bir çizer ki 'çirkin' dediğinize utanırsınız. Çünkü Ahmet Haşim kara yağız değil beyaz tenli, kumral genç bir adamdır. 47

Çirkin olduğunu iddia ettiğinden yarasalık eğilimleri gözlenmiş, gündüzleri evinde oturup uyuyan, geceleri ise gezen dolaşan şair şiirlerinde de bu isyanı ve şikayeti bolca görülmüştür. 48

KAYNAKÇA https://tr.wikipedia.org/wiki/Servet-i_Fünûn_edebiyatı https://www.turkedebiyati.org/serveti-funun-edebiyatinin- genel-ozellikleri.html https://docplayer.biz.tr/24353480-Servet-i-funun-edebiyati- edebiyat-i-cedide.html (Akçağ Kitabevinin Serveti Fünun Edebiyatlı kitabından oluşturuluyor) https://www.turkedebiyati.org/serveti-funun-donemi-eski- yeni-tartismasi.html http://www.edebiyatcimiz.com/?pnum=30&pt=Abes- Muktebes+Tartışması https://www.turkedebiyati.org/Dersnotlari/servetifunun_edebi yati.html https://www.turkedebiyati.org/halit_ziya_usakligil.html https://www.turkedebiyati.org/cenap_sehabettin.html https://www.turkedebiyati.org/mehmet_rauf.html https://www.turkedebiyati.org/huseyin_cahit_yalcin.html https://www.turkedebiyati.org/sairler/ali-ekrem-bolayir.html https://www.antoloji.com/elhan-i-sita-siiri/ https://www.turkedebiyati.org/ahmet_hasim.html https://www.antoloji.com/ahmet-hasim/?sayfa=7 49

https://www.biyografi.info/kisi/ahmet-hasim http://dilayboza.blogspot.com/2015/01/ahmet-hasim_20.html https://tr.wikipedia.org/wiki/Tevfik_Fikret https://www.turkedebiyati.org/tevfik_fikret.html https://www.turkedebiyati.org/fecri_ati_edebiyati.html https://tr.wikipedia.org/wiki/Fecr-i_Ati 50


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook