Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bülten 5. sayı

Bülten 5. sayı

Published by GDD BÜLTEN, 2023-08-10 15:01:11

Description: Muharrem Ayı

Keywords: dergah,bülten,dergi

Search

Read the Text Version

SAYI: 5 AĞUSTOS 2023 GARİPDEDE DERGAHI VAKFI GENÇLİK BÜLTENİ \"Ehlibeyt’in harimi Nuh’un gemisine benzer, Onun içinde olan korkar mı hiç tufandan?\" İyilikle kötülüğün, aydınlıkla karanlığın ayrışma noktasıdır Kerbela; adalet çığlığımızdır yüzyıllardan beri süregelen… Değerli okurlar, Muharrem Ayı'nda başta Şehitler Şahı İmam Hüseyin olmak üzere tüm Kerbela Şehitleri'ni saygıyla ve inanç aşkıyla anıyor; dergimizin bu sayısını onlara adıyoruz.

2 NELER VAR? HTTPS://WWW.İNSTAGRAM.COM/GARİPDEDEGENCLİK Etkinliklerimizi kaçırmamak için takipte kalın.

3 ŞAH HÜSEYİN TARAFIYIZ CELAL FIRAT (DEDE) Antik çağdan başlayıp, en büyük medeniyetlerin ve tüm insan topluluklarının üzerinde etkili bir denetim aracı olan Tanrı korkusu, farklı din ve inançların hikayelerinde hep can acıtıcı ve cezalandırıcı olarak anlatılagelmiştir. Egemenler de bu “korku” aracını fütursuzca kullanagelmiştir. Oysa sevginin gücü karşısında duramayan, vardan var olan ve insanı insan yapan tüm değerlerin yadsınamaz bir sürekliliği olduğu ve bireyin kötü ile sınavında sevginin er ya da geç galip geldiğine olan inançtır, insanları bir arada tutan. Korku doğanın ruhuna aykırıdır. Sevgili canlar; salt “fayda - hikmet”, “kulluk” ve “inanç - eylem” ilişkisine bulaştırılmış modern benciliğin inancımızda yeri yoktur. Özellikle insan nefsini terbiye eden, kişinin Tanrı ile olan ilişkisini korku içgüdüsüyle güçlendiren, ahlak ve edep tanımıyla kişiye göre şekillendirilen başka inançlardaki orucunun da Alevilerin orucuyla hiçbir ortak yanı ve benzerliği de yoktur. Son yıllarda Muharrem ayını sefil ve duygusal karamsarlıkla anlamak, anlatmak başta inançsal ilkelerimizi, insani yeteneklerimizi ve bununla gelişen toplumsal yaşam tarihini ve sosyolojisinin sınırlarını değersizleştirmektir.

4 ŞAH HÜSEYİN TARAFIYIZ CELAL FIRAT (DEDE) Bakınız ki; her yıl Muharrem ayında söylenen sözler, yazılan yazılar ve bugüne yönelik yapılan eylem ve etkinliklerin çoğunda ajite edilmiş, içi boşaltılmış, Şiilikle ya da Sünnilik ile ilişkilendirilmiş siyasi ve ideolojik fikirlerle kültürel özelliklerimizin bir kısmı harmanlanmış ve farklı anlaşılmaz ne olduğu belli olmayan bir Alevilik inanç anlayışı ortaya çıkartılmış, Alevilik yol ve kuralları bağnazlığa tabi tutulmuştur. “Oysa Muharrem fikri, inançsal görüş ve ayrılıkların olduğu, yaratılmak istenen soyut din anlayışına karşı bir başkaldırıdır”. Irak sınırları içinde 680 yılında Emevi Halifesi Yezid’e karşı Hz. Muhammed’in torunu Şah Hüseyin’in ailesiyle birlikte onlarca insanın katledildiği gündür. Tarihsel olarak tanımı budur. Yani “Kerbela bir katliamdır”. Sünni ve Şii kardeşlerimiz de bilir ki o gün; İslam, Kerbela topraklarına kanla birlikte gömülmüştür. Peygamberin getirmiş olduğu İslam anlayışı temelden değiştirilmiş, halka işkence edilmiş, Emevi saraylarında kişiye özel din geliştirilmiş ve buna karşı isyanlar, başkaldırılar ve kan akmaya devam etmiştir. Biz Alevilere düşen ise Şah Hüseyin’den yana olup bu haklı davanın arkasında durmak o günden sonra her tarihte karşımıza çıkan yezitlere başkaldırmak ve asla biat etmemektir. Bu nedenle Kerbela olayını aşağıda uzayıp giden salt olumlu sahnelere evirerek güzelleştirmek Şah Hüseyin karşı inkardır. Hz. Yunus balığın karnından kurtulmuştur, Hz. Adem'in tövbesi kabul edilmiştir, Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan çıkarılmıştır, Hz. İsa o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiş, Hz. Davud’un tövbesi o gün kabul edilmiştir. Ama yıllar sonra yine aynı gün kadın çocuk denilmeden; BİR KATLİAM YAPILMIŞTIR. Tıpkı sonrasında devam eden Yavuz ve Kuyucu Muratların yaptıkları gibi, Koçgiri, Dersim, Malatya, Sivas, Maraş, Çorum, Gazi, Ümraniye, Gezi gibi her biri Kerbela’dır... Sevgili canlar, biz Alevilerin orucunda koşul ve şartlanma olmadığı gibi tutulan oruçlar bireyin kendisini ilgilendirir. Bireyin kişiliğini denetleyen mekanizmalar; sosyal, kültürel ve inançsal değerlerdir. 12 İmamlar Matem Orucumuz kişiler ve toplumlar arasındaki adaletin, hak ve hukukun doğru zeminde tanzim edilen bir zaman dilimidir. - Tanımı kişinin lügatine sığmayacak kadar geniş ve koşulsuz olan 12 İmamlar Matem Orucumuz gösterişten uzaktır. - Muharrem ayına göre Hicri takvim başlasa da asıl mesele Kerbela’yı içselleştirmektir. Çünkü oruç, Adem peygambere kadar giden bir süreçtir. Aleviler de bu süreci Kerbela ile ilişkilendirir. - Bizim orucumuz salt kişinin iç benliğine yönelmesi, yanlışlarını-doğrularını, eksiklerini-artılarını hesaplaması ya da nefsini terbiye etmesinden çok haksızlığa karşı çıkmaya vesile olmasıdır. - Adem peygamberle anılan oruç yas orucu değildir. Muharrem ayı orucudur bizim orucumuz; Hz. Hüseyin’in haksızlığa boyun eğmemesi, sonu katledilmesine atfedilen yas orucudur. Kişinin kendisini değil tüm cümleyi düşünmesi ve haksızlığa uğramış herkesin yanında olmasıdır. Yezit veya Yezitlere karşı durmasıdır.

5 ŞAH HÜSEYİN TARAFIYIZ CELAL FIRAT (DEDE) Ortada inanç, itikat, bilinç, hissediş, bağlılık ve hakikat varsa tuttuğumuz oruç vicdanınızı ilgilendirir. Hz. Hüseyin derdi Fırat’a ulaşıp su içmek değil ölümüne onurlu yaşamaktır. Muharrem ayı içinde olduğumuz bu günlerde de aslında yapmamız gereken tek şey Şah Hüseyin’i anlamak, mücadelesinin niteliklerine sahip çıkmaktır. Sevgili canlar; Kerbela deyince aklımıza adaletsizlik ve eşitsizliktir gelir. Doğru, tutarlı, tarafsız kurulamayan düzene karşı Şah Hüseyin kendisini ve ailesini feda etmekten asla çekinmemiştir. Alevi toplumu da bulunduğu coğrafyada adil bir muamele görmemiştir. Örgütsel haksızlık, bireysel haksızlık ve bilgi yasaklama haksızlığı yaşamış; bu haksızlık günümüze kadar gelmiştir. Bu coğrafyada yaşayan farklı toplumlara baktığımızda adalet karşılaştırılmasında bizlere haksızlık edildiğini net olarak görüyoruz, haksızlığın bizlere zorla dayatılması tutumlarımızda, davranışlarımızda ve toplumsal gelişmemizde ciddi sorunlara neden olmuştur. Yani aslında bizler Alevi toplumu olarak Kerbela’yı yaşamaya devam etmekteyiz. Yaratılan kamusal ve özel mekanlar, çalışma alanları, eğitim alanları, baştan sona ideolojik amaca sahiptir. Özgürlüğümüz ve adalet isteğimiz Sünni ya da Şii düşünce etrafında işlenip bize sunulmakta, gerçeği ve değeri yok sayan devlet inancımızı dahi kabul etmemektedir. Kerbela’dan bu yana tüm coğrafyada fetihçi, savaşçı ve kavgacı bir disiplinle Alevileri kaçar-göçer yapan, yaşam alanlarının sınırını çizen Alevilerin etimolojisini, felsefesini, teolojisini, kültürünü ve siyasetini yasaklayan bir Yezit zihniyeti bulunurken, Kerbela ve Şah Hüseyin’in mücadelesini ütopyalaştırıp sanki geçmişte kalmış bir tarih gibi anlatmak yine bilinçli ve tavırlı bir asimilasyon şeklidir. Bu nedenle “DOĞRU OLMAK HAKLI OLMAKTIR” sözünden yola çıkarak gerçekleri konuşmak, gerçeklerin dile getirilmesini sağlamak Şah Hüseyin'e taraf olmaktır. Toplumu gerçek dışı düşünceye kilitlemek, eylemde (söylemde) tutarsız olmak ilkesizlik yaratır. Şah Hüseyin'e taraf olmak için cesur ve onurlu duruş sergilemek tek koşuldur. Her geçen gün vahşileşen; hırs, nefret, öfke ve kinle doğaya ve tüm canlılara zulüm eden, insanlığın bu istek ve arzularını hangi din denetler bilinmez ya da hangi oruç dünyada yaşanan tüm çirkinliklerin, vahşetin üzerini örter? Ancak bizlere göre yeryüzünün her neresinde haksızlık, adaletsizlik varsa orası Kerbela’dır. Ve bizler orda olacağız. Şah Hüseyin’in yolunda olacağız; ta ki yeryüzü güzelleşene kadar. Alevi toplumu olarak insanlık için, dünya için, özgür yaşamak için ADALET istiyoruz!

YA HAK 6 Muharrem ayı 1400 yıldır kanayan bir yaradır. O acı HÜSEYİN DOĞAN (DEDE) hiç dinmedi, insanlık var oldukça da dinmeyecektir. Amacımız o acıyı yinelemek değil, acıyı paylaşıp bal eylemektir. Hz. Muhammed’in Ehlibeyt’i bizleri birbirine bağlayan bir sevginin ummanıdır, sevginin paylaşımında ayrılık mı olur? Bu ummanda kim Alevi kim Sünni kim Şafi sorununa yer yoktur. Herkes kendi gönlündeki aşka yolculuk edecek, kendi gönlündeki Tanrı'ya doğru uçacaktır. Geliniz, Ehlibeyt gemisine tüm inanç sahipleriyle birlikte binip o uçsuz bucaksız ummanda birlikte yolculuk edelim onları anmak, yaşamak ve bilmek için…. Muharrem ayı, Ehlibeyt aşıkları olan Aleviler için çok önemli bir aydır. Bu ay oruç ayıdır, matem ayıdır. Bu ayda mümin canlar oruç ve matem tutarak ibadetlerini yerine getirirler. Tuttuğumuz orucu, Yüce Allah dergah izzetinde kabul eylesin. Muharrem ayı, ay takvimine (hicri takvime) göre yılın ilk ayıdır. Kurban Bayramı’nın birinci gününden başlayarak sayıldığında 20. Gün Muharrem ayının ilk günüdür. Bu ayda biz Aleviler olarak 12 süreyle oruç tutmaktayız. Alevilik inancına göre bu ay canların Allah'ın rıza ve sevgisini kazanmak, toplumsal birliği güçlendirmek, kardeşlik ve barış duygularını pekiştirmek, zulme ve haksızlığa karşı çıkmak, mazlumdan yana olmak için özü dara çekmek ve gönülleri insan olma onuruyla yıkama ayıdır. Ne mutlu temiz gönüllere, Ne mutlu Ehlibeyt’in ışığıyla aydınlananlara, Ne mutlu mazlumlardan yana olanlara, Ne mutlu adaletten, doğrudan yana olanlara, Ne mutlu Hakk-Muhammed-Ali’ye gönülden bağlı olanlara...

YA HAK 7 HÜSEYİN DOĞAN (DEDE) Muharrem ayı pek çok tarihsel olayın yaşandığı önemli bir zaman dilimidir. Tarihsel kaynaklardan bildirildiğine göre Yüce Tanrı, Adem Peygamber'in ve Nuh Peygamber'in tövbesini bu ayda kabul etmiş, Nuh'un gemisini tufandan kurtulması bu ayda gerçekleşmiştir. Yunus Peygamber'in balığın karnından çıkıp kurtulması, İdris Peygamber’in göğe çıkması, İbrahim Peygamber'in Nemrut'un ateşinden azat olması da yine bu ayda gerçekleşmiştir. Bu ay Yusuf Peygamber'in atıldığı kuyudan kurtulduğu, Eyüp Peygamber'in dertlerinden kurtulduğu ve sağlığına kavuştuğu, Musa Peygamber'in Kızıldeniz’i yarıp geçtiği, İsa Peygamber'in göğe yükseldiği ve Hz. Muhammed Mustafa'nın müşrik Arapların reva gördükleri zulüm ve baskıdan kurtulmak için Mekke'den Medine'ye göç edip sağ ve esen olarak Medine'ye ulaştığı aydır. Bu ay sadece sevindirici olayların yaşandığı bir ay değildir. Muharrem Ayı sevincin yanı sıra bir hüzün ayıdır. Tüm peygamberler ve Hz. Muhammed için sevindirici olayların gerçekleştiği bu ay, Ehlibeyt soyu için hüzün ve matem ayıdır. Hz. Muhammed'in soyuna yapılan zulümlerin doruğa çıktığı, katliama dönüştüğü bir aydır. İnsanlık tarihinin en trajik hadiselerinden biri olan Kerbela Katliamı bildiğiniz gibi bu ayda yaşanmıştır. Bundan dolayıdır ki bu ay; Kerbela mazlumlarının yad edildiği, yaşanan acıların yasının tutulduğu ve böylece zulme boyun eğilmeyeceğinin asırlardır tüm zalimlerin yüzüne haykırıldığı direniş ayıdır. Şehitler Şahı Hz. Hüseyin’in bayraklaştırıp büyük ozanımız Pir Sultan’ın haykırdığı gibi “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan!” diyerek onların anısını yaşatmaya devam edeceğiz.

MERSİYE* 8 ABDULLAH ASLAN (ZAKİR) Ne edem ben bu derdin elinden Kerbela'ya gidelim gönül Sel sel oldu aktı yaş gözümden Kerbela'ya gidelim gönül Ah gönül dayan gidelim Hüseyin'e Fırat'ın elinden bir yudum su vermeye Zeynep durmaz ağlar iniler Hüseyin'in başın kestiler Biçare gel serin yola ver Kerbela'ya gidelim gönül Ah gönül dayan gidelim Hüseyin'e Fırat'ın elinden bir yudum su vermeye *Mersiye, Kerbela vakasını işleyen, Ehlibeyt'e ve On İki İmamlara bağlılığı, sevgiyi dile getiren bir şiir türüdür. Özelikle Muharrem Ay'ı boyunca söylenen ve Ehlibeyt taraftarlarının olduğu her coğrafyada ve her dilde söylenen ağıtlar bütünüdür.

SİVAS KATLİAMI 9 MUHAMMED KARABULUT Sivas Katliamı, 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak'ta yaşamını yitiren canlarımız: tarihinde Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Anma Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı Etkinlikleri sırasında Madımak Muhibe Akarsu - 44 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi Oteli'nin radikal islamcı bir grup Gülender Akça - 25 yaşında tarafından yakılması ile oluşan Metin Altıok - 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci olaylardır. Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı Sehergül Ateş - 30 yaşında Etkinliğin ikinci günü olan ve Behçet Sefa Aysan - 44 yaşında, şair cuma gününe denk gelen 2 Erdal Ayrancı - 35 yaşında Temmuz’da namaz çıkışı Asım Bezirci - 66 yaşında, araştırmacı, yazar toplanan bir grup etkinliğin Belkıs Çakır - 18 yaşında yapıldığı alana yürümeye Serpil Canik - 19 yaşında başladı. Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı \"Sivas laiklere mezar olacak\" Carina Cuanna Thuijs - 23 yaşında, Hollandalı sloganlarıyla yapılan yürüyüş akademisyen sırasında ‘Halk Ozanları’ heykeli Serkan Doğan - 19 yaşında yıkıldı ve yerde sürüklendi. Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı Sayıları giderek artan gruba Murat Gündüz - 22 yaşında herhangi bir müdahale olmazken Gülsüm Karababa - 22 yaşında akşam saatlerine doğru Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair kalabalık 15 bin kişiyi buldu. Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist Binlerce kişi otelin önünde Koray Kaya - 12 yaşında sloganlar eşliğinde binayı taşladı Menekşe Kaya - 15 yaşında ve camlar kırıldı. Birkaç saat Handan Metin - 20 yaşında içinde otel önündeki araçlar Sait Metin - 23 yaşında ateşe verildi ve son olarak Huriye Özkan - 22 yaşında otelden de alevler yükselmeye Yeşim Özkan - 20 yaşında başladı. Ahmet Özyurt - 21 yaşında Nurcan Şahin - 18 yaşında Katliamda Pir Sultan Abdal Özlem Şahin - 17 yaşında Anma Etkinlikleri'ne katılan 33 Asuman Sivri - 16 yaşında canımız, otel çalışanlarından 2 Yasemin Sivri - 19 yaşında kişi ve saldırganlardan da 2 kişi Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı yaşamlarını yitirmiştir. İnci Türk - 22 yaşında, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisi

SİVAS KATLİAMI 10 MUHAMMED KARABULUT Katliamdan sonra devlet yetkilileri tarafından yapılan anlamsız açıklamalardan bazıları: Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: \"Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.\" Dönemin Başbakanı Tansu Çiller: \"Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.\" Dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü: \"Ne yapayım, yetkim yoktu.\" Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu: \"Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.\" Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan: \"Olaylar, Sivas'a girmiş bir ekibin halkı tahrik etmesinin sonucudur.\" Katliam ile ilgili dava hala devam ediyor. Dava bir sonuca ulaşmamıştır ve zaman aşımı ile karşı karşıyadır. Bu olaya asla müsaade etmeyeceğiz. 30 YIL ÖNCE, 2 TEMMUZ 1993 GÜNÜ SİVAS MADIMAK'TA YAKILARAK KATLEDİLEN CANLARIMIZI ASLA UNUTMAYACAĞIZ. O KARA GÜN AKLIMIZDA, GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDEDİR. UNUTTURMAYACAĞIZ!

SİVAS KATLİAMI 11 MUHAMMED KARABULUT 2 Temmuz Sivas Katliamı, Alevi-Sünni ya da sağ-sol çatışması değildir. Sivas Katliamı sınıfsal içerikli, demokrasiye, laikliğe, özgürlüklere ve barışa yönelik planlı amaçlı bir katliamdır. Oraya gelen canlarımız sevgi ve kardeşliği simgeleyen etkinliklerimize imza atmak için oradaydılar. 2 Temmuz 1993 günü 33 canımızın gericiler tarafından yakılarak katledilmesinin üzerinden tam 30 yıl geçti. 30 yıldır, bu toplumsal acı ülkemizin üzerinde kara bir leke olarak durmaktadır. Bu coğrafyada varlıkları, deneyimleri ve tanıklıkları yok sayılan Aleviler katledildi. Hesaplaşmayı ve adaleti türkülerle, deyişlerle ve sanatla dile getiren aydınlar katledildi. Devlet Alevleri görmezden geldi, geçmişiyle yüzleşme yerine bu katliama da göz yumdu, Alevileri suçladı ya da ötekileştirdi. Her katliamda suçu başkasına atan devlet ve iktidarını Alevileri katletmeyle anlamlandıran hükümet bu katliamda da sorumluydu, suçluydu. Devlet kurgusal olan asimilasyon zihniyetinden vazgeçmiyordu, her katliam sonrası fetihçi zihniyete dayalı bir iletişim geliştiriyor, bu faydacı ideolojik yaklaşımla Alevileri susturmayı ne yazık ki başarıyordu. Alevlerin belleğini yeniden yapılandırma gibi yaratıcı fikirler geliştiriyordu.

SİVAS KATLİAMI 12 MUHAMMED KARABULUT Tıpkı katliamların yaşandığı bölgelerin adını değiştirdiği gibi, Katliamları Alevi-Sünni çatışmasıyla kriminalize ettiği gibi, Katliamların yaşandığı mekanları Bilim ve Kültür Merkezi'ne çevirdiği gibi, Katliamlardan sonra akılcı ve ölçülü davranarak önce mahkemeler kurup sonra o mahkemelerde katilleri akladığı gibi, Ve her katliamı bir önceki katliamı haklı kılmak üzerine irdelediği gibi Sivas Madımak Katliamı’nı da Alevilerin belleğinde silmeye devam ediyor. Bu acıyı siyasi bir masal gibi gelecek nesillere aktarmayı planlayan devlet, katliamın hatırlatma biçimini kendi lehine çevirerek çarpıklık ve eksikliklerle katilleri aklamıştır. Ancak bilinmelidir ki; kurumsallaşan Alevi örgütleri hiçbir Alevi katliamını unutmayacak, unutturmayacak, Alevi toplumuna sahip çıkacak, yaşadığı sorunların ve haksızlıkların yurttaşlık temelinde ele alınması için mücadele edecektir. 30. yılında 2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak'ta yakılarak katledilen aydınların ışığı ışığımızdır ve o acı gün aklımızda, gözlerimizin önündedir. Biz Aleviler devamlı Sivas’ta Madımak Oteli'nin önüne giderek haklarımızı arıyoruz ve bu insanlık davasını kazanana kadar da asla vazgeçmeyeceğiz. Tekrar diyoruz ki Sivas’ın ışığı sönmeyecek, mücadelemiz bitmeyecek. 30 yıl önce halkların kardeşliğine, eşitliğe yapılan bu saldırıyı nefretle kınıyor, yakılarak katledilen 33 canımızı saygı ve Şah Hüseyin’in adalete olan bağılıyla selamlıyoruz.

13 Kerbela’da Ehlibeyt ile Ehlibeyt yareni 72 can, yezidin ordusu tarafından aç ve susuz bırakıldı. Küçük büyük denilmeksizin 72 can acımasızca katledildi. Mateme bürünen Ehlibeyt talipleri, Hz. Hüseyin’in oğlu İmam Zeynel Abidin’in yaşadığı ve Ehlibeyt’in soyunun devam edeceği müjdesiyle şükür kurbanlarını tığladılar, lokmalar pişirdiler. Her evden gelen nimetlerle tatlı bir aş olarak aşure yaptılar. Geçmişten bugüne aynı inanç aşkıyla, aynı inanç ateşiyle kazanlarımız kaynadı, kaynıyor ve kaynamaya devam edecek. \"Kırklar bir yerde durdular Otur deyü yer verdiler Önüme sofra serdiler El lokmaya sun dediler\" 31 Temmuz'da Garip Dede Dergahı Vakfı'nda aşuremizi ve İmam Zeynel Abidin Lokmamızı pay ettik. Hak tuttuğumuz oruçları, lokmalarımızı ve dualarımızı dergah izzetinde kabul eylesin. Mihman canlarımıza katılımlarından, Semah topluluğumuza ve zakirimiz Abdullah Aslan'a hizmetlerinden, Değerli sanatçılarımız ve hocalarımız Mercan Erzincan, Burcu Yeşilyurt, Tolga Sağ, Dertli Divani, Mert Kılıç, Caner Akbal, Mustafa Özarslan'a sazları ile sözlerinden, ve hizmet eden canlarımıza emeklerinden dolayı teşekkür ederiz. Etkinliğimizin videosuna sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.

14

15

BİLGİLİSİNDEN İLGİLİSİNE 16 Geçmiş sayılarımız için QR okutabilirsiniz: HEYBE HEYBE PROGRAMI KISSADAN HİSSE Değerli canlar, DÜNYAYI DÜZELTMEK İÇİN Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra, pazar Garipdede Dergahı Vakfı Gençleri olarak sabahı kalktığında keyifle eline gazetesini aldı. Heybe'mizi doldurmaya devam ediyoruz. Bütün gün evde oturacağını hayal ediyordu. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve parka Sayfamızla aynı adı taşıyan programımızda ne zaman gideceklerini sordu. Baba, oğluna söz inancımıza ve gündeme dair konuları ele alıp vermişti; bu hafta sonu parka götürecekti onu konuklarımızla muhabbetlerimizi ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir gerçekleştireceğiz. bahane uydurması gerekiyordu. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası Programımıza gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük https://www.youtube.com/@heybegaripdede parçalara ayırdı ve oğluna uzattı: linkinden abone olabilirsiniz. - Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni parka götüreceğim! dedi. Sonra düşündü: Yas-ı Matem temasıyla dergimize de katkıda bulunan değerli dedelerimizin konuk olduğu ilk - Oh be, kurtuldum! En iyi coğrafya profesörünü programımızı aşağıdaki QR kodunu okutarak bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez! izleyebilirsiniz.: Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi: - Babacığım, haritayı düzelttim. Artık parka gidebiliriz! dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sordu. Çocuk şu ibretlik açıklamayı yaptı: -Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti!


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook