Temmuz 2022, Sayı 11 MÜREKKEP HATİCE CEMİL ERCAN FEN LİSESİ EĞİTİM VE KÜLTÜR DERGİSİ \" Baharı yaz uğruna tükettik, Aşkı naz uğruna. Ve papatyaları seviyor sevmiyor uğruna. Derken ömrü tükettik bir hiç uğruna... \" Sezai KARAKOÇ Biyogaz Zamanda Yolculuk Atom Bombası Metaverse Savaş Der Sınıf-ı 10-E/fsane Kadına Şiddet
İçindekiler MÜREKKEP SEZAİ KARAKOÇ 5 Beypazarı Hatice Cemil SAVAŞ 11 Ercan Fen Lisesi ATOM BOMBASI 17 Yayın Organı KARINCA VE MİKROBİK SIVISI 21 BİYOGAZ 23 Sayı : 11, Temmuz 2022 METAVERSE DÜNYASI 25 ZAMANDA YOLCULUK 29 KADINA ŞİDDET 33 ESKİ TÜRKÇE İLE YENİ DÜNYA 35 Hatice Cemil Ercan OKULUMUZDAN HABERLER 37 Fen Lisesi Adına MEZUNLARIMIZ 49 Yayın Sahibi İdris ERDOĞAN Okul Müdürü Yazı İşleri Sorumlusu Ömür YALÇIN TDE Öğretmeni Grafik Tasarım Sinan HASIRCI BT Öğretmeni Yayın İnceleme Kurulu İsmail Hayri ÜNAL Görsel Sanatlar Öğretmeni Olcay KABADAYI TDE Öğretmeni Yayın Ekibi Okul Dergisi Komisyonu Okul Dergisi Kulübü İletişim Adresi Hatice-Cemil Ercan Fen Lisesi Beypazarı / ANKARA Tel: 0312 763 30 84 Fax: 0312 763 30 86 \"Yayımlanan yazılardan yazarları sorumludur.\"
Başkentimizin tarihi turistik ilçesi Beypazarı’mızın Bu ilkeler ışığında okulumuzda bir yıl boyunca önemli eğitim kurumlarından birisi olan Hatice Cemil Ercan Fen Lisesinden herkese merhaba. öğretmenlerimiz sayesinde gerçekleştirilen Eğitimin ana amacı genç kuşakların en iyi şekilde çalışmaların, yürütülen projelerin, eğitim öğretim yetişmesini sağlamaktır. Eğitimde sadece bilgi ve beceri kazanmaya odaklandığımız zaman alanında çalışmalarımızın ve başarılarımızın bir araya gelmesi çok iyi doktorlar, mühendisler, sanatçılar yetiştirebiliriz. Bizim için önemli olan iyi bir meslek ile oluşturduğumuz e-dergimizin ikinci sayısını bilgisine sahip insandan ziyade mesleğinde uzmanlaşmış, kültürel değerleri benimsemiş, hazırladık. Daha hızlı ve kolay ulaşabilmesi, çağın devletini ve milletini seven, vicdanlı, merhametli ve adalet duygusu gelişmiş bireyler yetiştirebilmektir. şartlarına uygun ve doğayı da düşünerek tercih Dünyanın her tarafında öğretmenler insan ettiğimiz bu platformda hem okulumuzun bir yıllık topluluğunun en fedakar ve en muhterem unsurlarıdır diyen Başöğretmen Mustafa Kemal çalışmalarını görmekteyiz hem de öğrencilerimizin bu ATATÜRK’ün meslektaşları olarak biz öğretmenler fedakârca çalışmaktayız. En zor mesleklerden biridir, alanda da tecrübe sahibi olmasını desteklemekteyiz. öğretmenlik mesleği. En zor iş insanı eğitmektir. Bilgiyi öğreten öğretmendir. Bir makine bilgiyle dolu Okulumuzda yapılan projelerde ve eğitim öğretim olabilir ama yeni bilgiler üretemez. Bilgiyi üreten çalışmalarında emeği geçen tüm öğrenci ve insandır. Bu bilgileri aktaran da öğretmenlerdir. öğretmenlerimize, katkısı olan herkese teşekkür Öğretmen hem öğretir hem de eğitir. Öfkenin, ediyorum. düşmanlığın, karanlıkların ortadan kalkması bunların yerine iyiliğin sevginin gelmesi öğretmenin görevini Her sayfası emek kokan bu dergiyi hazırlayan herkesi en iyi şekilde yapmasına bağlıdır. kutluyorum. Yeni sayılarda buluşmak üzere… Her açılan kapı umudumuz olsun, başarımız olsun. İdris ERDOĞAN Okul Müdürü
Sezai KARAKOÇ Ben geldim geleli açmadı gökler; O, çocukluk yıllarını, bu yılların en önemli iletişim aracı Ya ben bulutları anlamıyorum, olan radyodan İkinci Dünya Savaşı haberlerini Ya bulutlar benden bir şey bekler. dinleyerek geçirmiştir. Bu yıllar iç karartıcı hadiselerin Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum.. yaşandığı ve savaşın etkisiyle insanların kıtlık, yoksulluk Ben geldim geleli açmadı gökler.. ve açlıkla içli dışlı olduğu yıllardır. A. HAYATI Kahramanmaraş’taki ortaokul yıllarında sonradan çalışacağı Büyük Doğu dergisiyle tanışan Karakoç, bu 2 Ocak 1933’te, Diyarbakır - Ergani’de dünyaya gelen derginin fikir hayatında önemli bir etkisi olduğunu Sezai Karakoç’un nüfus belgelerindeki adı Muhammed belirtir. Yine Sezai Karakoç’un hayatında önemli etkiye Sezai’dir. Yazar, çocukluk dönemini babasının işi sahip olan bir diğer unsur da Diriliş dergisi olmuştur. nedeniyle Ergani ve çevresinde geçirmiştir. Ergani Diriliş dergisini çıkarmaya başlayan Karakoç gerek ilçesinde üç ay boyunca ilkokul öncesi ihtiyat sınıfına dergide gerek yayımladığı diğer matbu eserlerde, İslam giden Karakoç, 6 yaşında ilkokula başlamış; Maraş medeniyetinin yeniden dirilişini konu edinmiş; Doğu ve ortaokulunu parasız yatılı olarak bitirdikten sonra Batı klasiklerinin yanı sıra çağdaş şairlerin ve yazarların Gaziantep Lisesini de başarıyla tamamlamıştır. Karakoç, eserlerine yer vermiştir. Bu dönemden sonra artık felsefe okumak isterken babası, ilahiyat okuması Karakoç edebiyatta ve fikir hayatında \"diriliş\" akımıyla taraftarı olmuş; kendi imkânlarıyla okuyamayacağını adeta bütünleşmiştir. bilen Karakoç, parasız yatılı bölümü bulunan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine kayıt yaptırmış B. EDEBÎ KİŞİLİĞİ VE SANAT ANLAYIŞI ve 1955’te buradan mezun olmuştur. Sezai Karakoç’un düşünce sistemi, edebiyat anlayışını 5 da şekillendirmiştir. O, edebiyatın ve içeriğinin
hakikatten nasibini almış olması gerektiğini düşünür. Sevilmek istiyorsan sevgili ile kavga etme, Çünkü ona göre insanlığın tarihine uzun süre değişmez Tacir olmak istiyorsan alıcı ile kavga etme, çizgiler katan belgeler, üstünlüklerini sadece edebî Aya kavuşmak istiyorsan korkma geceden, yönlerine borçlu değildir. Karakoç için bir eserin önem Gül koklamak istiyorsan dikenle kavga etme. taşıması, edebiyatın etkisiyle beraber hakikati içermesi, insanın ruhuyla bağlantılı olması, tarihî ve toplumsal Karakoç, şiirlerindeki temalarla ve kullandığı imgelerle karakterleri, farklılıkları ve bunun gibi özelliklere sahip de geleneğe bağlı kalmayı seçmiştir. O, Yunus Emre’nin olmasına bağlıdır. (Lutfiye Dere ve Habil Şentürk , 2021) dilini, Fuzuli’nin Leyla ile Mecnun imgesini, Şeyh Galip’in aşk anlayışını, Mevlana’nın Mesnevi’deki hikmetli Karakoç, millet olabilmek için güçlü bir edebiyata sahip sözlerini, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’indeki mistik sesi olmak düşüncesindedir. Ona göre edebiyat insan çağımızın ruhuyla tekrardan diriltmiştir. Onları ve topluluğunu bir araya getiren maya hüviyetindedir. eserlerini çağımızın sesi ve eserleri hâline Edebiyatı, kültür ve medeniyete bitişik bir unsur gibi dönüştürmüştür. Din, hayat, ölüm ve aşka bu açıdan değerlendiren Karakoç, her medeniyet hareketiyle bakmıştır. Dini ve hayatı kapsayan düşüncelerini \"diriliş\" beraber ona paralel gelişen bir edebiyatın olduğunu ile sentezleyerek eserlerine yansıtan şairin, iç dünyasını söyler. anlamak için aşka bakışı üzerinde de durmak gerekir. O zamanda aşk denilince şairin eserleri arasında büyük Sezai Karakoç, Cumhuriyet Dönemi edebiyat akımları üne kavuşmuş olan \"Mona Roza\" şiiri akla gelmektedir. içerisinde \"İkinci Yeniciler\" diye bilinen şiir grubuyla Bu şiir, Sezai Karakoç’un gençlik yıllarında yaşadığı birlikte anılmıştır. Fakat şair, tekniği ve tarzıyla bu platonik bir aşkı konu edinmektedir. Fakat şiirin, yazarın gruptan daha farklı bir duruş sergilemiştir. Karakoç, her düşünce dünyası, hayatı ve idealleri göz önünde ne kadar semboller ve imgeler kullanması sebebiyle bulundurularak okunduğunda yüzeysel bir beşerî aşk İkinci Yeniciler içinde anılsa da o, sanatında görülen hikâyesinden daha fazlasını içerdiği söylenebilir. temalar ve inandığı değerler bakımından şiirde daha Nitekim şiirlerinde beşerî aşktan ilahi aşka yolculuğun ileri ve daha yeni bir ses olarak tasvir edilmiştir. Şairin izleri bulunan yazarın kendisi de aşkı beşeriyetten daha kendisi de bu konu hakkında “Benim şiirim aşk, öte bir kavram olarak gördüğünü şu dizeleriyle ifade hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi var olmanın etmiştir: dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış 'mutlak'ı zapt etmektedir. Ses, biçim, \" motifler ve imajlarda başlangıçta çok yakın olduğumuz Bütün şiirlerimde söylediğim sensin şair arkadaşlardan gittikçe o biçimi dolduran ve o sesi Suna dedimse sen, fırlatan varoluşu idrak farkı yüzünden ayrılıyorum. Leylâ dedimse sensin Kişilik farkından ya da baştan beri olan bu farklılık, Sevgili gittikçe daha da çok beliriyor.” demektedir. (Gündüz, En sevgili 2013) Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim. \" C. DİRİLİŞ DÜŞÜNCESİ Karakoç, diriliş düşüncesi ile kendine özgü bir ekol oluşturmuş ve bu ekolün yegâne temsilciliğini yapmıştır. Bu ekolde temel dinamik İslam düşüncesidir. Bu hâli ile 6
Sezai KARAKOÇ diriliş düşüncesi, İslam’a yeni bir bakış açısı getirmiş, yeni bir çağ okumasının yapılmasıdır. Ayrıca eserlerini verirken eserleriyle davasının savunuculuğunu yapmaya daha doğrusu çağı İslam’a uyarlamaya çalışmıştır. devam etmiş, \"Diriliş Nesli\" oluşturma çabasını hiç bırakmamıştır. Diriliş hareketi, İslam medeniyetinin \" hakikatine layık bireyler yetiştirerek İslam’ın altın çağına yeniden kavuşmasını amaç edinmiştir. Nitekim Bacalar yeniden tüter Karakoç’un eserlerinin asıl amacının insan, İslam, ruh, coğrafya ve medeniyet kavramlarını yeniden Odunların en sertinin yanışından yorumlatmak ve bu kavramların toplumda yeniden canlanmasını sağlamak olduğu söylenebilir. Bırakarak gökyüzünde bir ocak sisi \" Dağlarda bir başka coşkunluk çağlıyor Korkma, Menekşede çiğde kekikte ses var Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz; Bir vahiy uğultusu arılarda Bu yol ki hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz! Karıncalarda hikmet suskunluğu \" Barışı ve çalışkanlığı sağduyunun Karakoç’a göre, insanlığın her batış bunalımda Kur’an’dan gelen bir esinti, İslam dünyasını uyarmış ve Derleniş toparlanış diriliş saati dünyaya yeni bir diriliş nesli göz açmıştır. Tevfik Fikret’in idealize etiği Haluk’un Nesli’ne göndermede bulunarak Geldi \" bu neslin yerini M. Akif’in idealize ettiği Asım’ın Nesli’nin aldığını söyler. “Haluk’un nesli” dönemi kapanmaktadır. Karakoç’a göre din “varlığın temel kaynağı, varoluş Asım’ın şehit neslinin topraktan yeniden yeşermesi sebebi, dünya görüşü ve metafizik bir düzen” olarak olarak Diriliş nesli dönemi başlıyor. Bu nesil, korku ve algılanmış ve toplumun da bu hâliyle algılanması için muştu neslidir. Neredeyse hakikati yeryüzünden silmeyi gayret göstermiştir. Benimsediği bu düşünce akımına başaracak olan şeytancı güç ve dehanın son insan ‘Diriliş’ adını veren Karakoç, hayata ve olaylara bu ruhlarında doğurduğu kıyamet gününe mahsus korkuda açıdan bakmıştır. Diriliş ile düşüncenin bir tamlama gelip en zayıf anında bile mağlup olmayan, hakikatin olarak kullanılması, varlığın özüne yaklaşmayı gösteren şanını tarihin alnına en derin çizgilerle yazan, insanlığın bir işarettir. Diriliş demek, düşünceye önem vermek, sarılacağı son kurtuluş ipi olan bir ülkünün, İslam düşünceyi merkeze almak ve gündemde tutmak ülküsünün, tükenmez muştusuna çağıracak olan nesil.” demektir. Çünkü Kur’an, insanlığı daima düşünmeye (Aytekin, 2019) çağırmıştır. Diriliş düşüncesi, çağımızda işte bu çağrıya bir cevaptır. Düşünceyi hayatın içinden çekip Sezai Karakoç’un diriliş düşüncesini anlamak; onun aldığımızda, hayatın bir anlamı kalmaz çünkü insan duygu, fikir ve sanatında vurguladığı ideal insan profilini düşünceyle hayat bulan bir varlıktır. (Lutfiye Dere ve anlamak olacaktır. Bu yüzden Karakoç’un, eserlerinin Habil Şentürk , 2021) neredeyse tamamına yayılan bir mesajı vardır. O, bir insan tipini arar ki kurtuluş bu insan tipolojisiyle Yalvar, gözyaşı akıt. Musa’nın âsasını mümkün olacaktır. Bu düşünce adamı Batılılaşmayı yok Dirilt, yeşert içinde kurumaya yüz tutmuş Sopayı sayan, düşünceyi değerli kılan, düşüncenin güncelliğini korumasını sağlayan ve geçmişle arasındaki bağı Karakoç, zihninde tasarladığı ve insanlar için idealize sağlamlaştırıp geleceğe dönük bir kılavuz olarak realist edilmiş bir düşünce sistemini yansıtmaya çalışmıştır. bakışı öne çıkaran bir gençlik hayal etmiştir. Onun, zihninde oluşturduğu örnek bir insan ve toplum modeli vardır. Bu modelin özü ise İslam medeniyetine yaslanır. Karakoç’un ideallerinden biri de bu modelin yeşerdiği uygarlığın yani hakikat olarak kabul ettiği İslam medeniyetinin yaşadığımız çağa yansıtılması ve 7
\" Sezai KARAKOÇ Altı oğlunu yuttuğunuz Bir babanın yedinci oğluyum ben \" Gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden Ve ateş gibi Batı gittiği yeri yakar Babam öldü acılarından kardeşlerimin Ruhunu kezzaba batırır insanın Ruhunu üzmek istemem babamın Artık insan onursuz ve idealsiz Gömün beni değiştirmeden Yıllarca ve yüzyıllarca Doğulu olarak ölmek istiyorum ben Amaçsız donmuş kalakalır \" \" Diriliş, Karakoç’un edebi yönüne bakılarak yalnızca bir Batı’yı düşünceyi kısıtlayan, Doğu’yu ise onu edebiyat akımı olarak düşünülmemelidir. Onu, bir basitleştiren iki uç olarak değerlendiren Sezai Karakoç; edebiyat akımından ziyade bir yenilik akımı olarak düşünceye gerçek değeri verenin İslam olduğunu, telakki etmek mümkündür. Bu bakımdan Diriliş, yeni bir Kuran’ın da insanı sürekli düşünmeye sevk ettiğini sanat ve edebiyat akımının da kaynağı olarak belirterek şöyle demektedir: “Işığa koşan bir kelebeğin o düşünülebilir. Bunun yanında Diriliş düşüncesi, sanat ve telaşlı hâlinden, geceyi, bir dalgayı yakarcasına aşan edebiyatı düşünce yaymada bir araç olarak yarasadaki o radarlı yürüyüşten, baharda gülün birden yorumlamaz. Çünkü sanat ve edebiyat, aslen diriliş bire açılışından, sonbaharda bütün bir tabiatın ruhunun beslendiği kaynaklardandır. ölüşünden, evrensel bir kefen gibi varlığı bürüyen kıştan, peygamberleri dinlemediği için zamanın kılıcıyla toza ve \" küle çevrilen medeniyetlerden, ölümden ve ölüm İnsan, Allah’a inancını yenilemeli, ötesinden, mezardan, doğumdan ve çocuktan, tazelemelidir. Bir alışkanlık gibi değil.. Bir yeraltından, ayın üstündeki altın tozlara kadar mirastır bu ama, bir miras gibi de değil. düşünmek, insana, yaratıcı tarafından bağışlanan en Sanki, ilk ve son insan kendisiymiş gibi... soylu bir özellik değil midir?”. (Koçak, 2016) \" Karakoç, bu kavramları bir sanatçı, aydın, düşünür ve sosyolog titizliğiyle analiz etmektedir. Karakoç’un düşünce yazılarında insanın yeryüzündeki uzun serüveninden oluşan hayatın, şimdi devam etmekte olan hayat ile buluşturulması öne çıkmaktadır. (Şahin, 2010) Karakoç’a göre insanın en üstün vasıflarından biri Allah’ı kaybetmiş insan, neyi aramaktadır? düşünme eylemidir. Bu yetenek onu diğer varlıklardan Allah’ı aramayan insan, neyi bulacaktır? ayırır. Bu ayırıcı özelliği ise eserlerinde sıkça vurgulayan Karakoç, düşünmeyi korkunun, muştunun, tehlikenin Karakoç’un en önemli hedefleri arasında kendi ve kurtuluşun çevrelediği bir insan faaliyeti olarak uygarlığını, bir diğer ifade ile inandığı, hakikat olarak tanımlar. Düşünceyle dizginlenmeyen duyarlılık, fazla içselleştirdiği ve özüne tutunarak yaşamına koymak aşınacaktır. Aşınmış duyarlılık ise ruhun parçalanıp toz istediği İslam medeniyetini bulma çabasıdır. Karakoç haline gelmesine, kişiliğin bin parçaya bölünmesine yol İslam’ı çağa uydurmayı değil de çağın O’na uymasını açacaktır. 8
Sezai KARAKOÇ göre maarifin içinde bulunduğu durum kimsenin meselenin can damarına dokunmaya yanaşmadığı iki gerçekleştirmeye çalışmıştır. Karakoç, idealindeki yeni yüz yıllık kültür değişimi macerasının sonucu bir çıkmaz insan ve toplumun amansız bir kültür savaşçısı olması sokak durumudur. Dolayısıyla bu kültür değişmesi tarih gerektiğini söyler. Ancak bu amansız savaşta estetik ve şuurunun ve buna bağlı olarak gelecek idealinin kültür problemleriyle ilgilenirken inançtan hız almayı zedelenmesine yol açmıştır. Karakoç, meseleyi geçici bir unutmamak gerektiğine dikkat çekmektedir. takım sistem değişiklikleriyle çözmenin mümkün olmadığı görüşündedir dolayısıyla sınıf geçme yahut \" sınav sistemini değiştirme gibi birtakım girişimlerin Bugün Avrupa'nın en büyük silahı entrikadır. sonuç vermeyeceğini söyler. (Özsaray, 2018) \" Ona göre eğitimde yeni bir medeniyet atılımı gerekli. Bu, ruhun dirilişiyle olacaktır. Bilim aşkıyla, yeni Karakoç’un tek ideali ve düşüncesi farklılıklara rağmen baştan klasikleri aşkla, sevgiyle gündeme getirmekle İslam coğrafyasının her yanına serpilmiş Müslümanları olacaktır. Yeni bir aydın tipi belirmelidir, yeni bir bütünleştirmek ve onların geçmiş dönemlerde olduğu düşünce ve idealist hayat tarzı benimsenmelidir. gibi güçlü olmasını sağlamaktır. Bununla birlikte o, Bütün sorunlar bir bir ele alınmalıdır. Geniş bir kültür İslam coğrafyasındaki tüm acılara, sevinçlere, ideallere planı ve programı gereklidir. Diriliş tezi, bu yolu ve ümitlere hassasiyet gösteren bir aydın olmuştur. Bu açmanın tezidir. İslam ülkelerinde aydınların yüzden yazarın eserlerinde bu idealin ve umudun medeniyet fikrine, bu fikrin gerçeğine dönüşü için yeni belirtilerini görmekteyiz. (Lutfiye Dere ve Habil Şentürk , bir özveri yolu. Manevi yolda, erdem yolunda ilerleyen 2021) kuşaklar, bilim, edebiyat ve sanatın Doğu ve Batı envanterinden hareket edip yeni çığırını bulacak D. SEZAİ KARAKOÇ’UN ZİHNİNDEKİ EĞİTİM çilekeş düşünürler, bilginler, yazarlar, şairler ve sanatçılar kuşağı ufukta gözükmelidir. İslam’ı, Sezai Karakoç okullarda eğitimin kronolojisindeki medeniyet kavramını, doğu, batı düşüncelerini yeni yanlışlığı eleştirirken “Önce bugünü tanımalı öğrenci. baştan ele alıp inceleyecek bir kuşak. Bu araştırmaya Tarihte de edebiyatta ve sanatta, düşünce ve felsefede ve bunun ilham ettiği ideale kendini adayacak bir de önce yaşayanlarla tanışmalıdır derslerde çocuk. kuşak gereklidir. Önce çevresini kasabasını, ilini tanımalı.” diyen Karakoç, eserlerinde de önce çevresini tanıma ve Karakoç, eğitim meselesini kültür değişimi meselesiyle tanıtma yolunu seçmiştir. Sezai Karakoç’un öğretim birlikte ele aldığı için bir eğitim reformundan çok, metodunda en yakından en uzağa, merkezden çevreye, toptan bir kültür değişimine vurgu yapar. Karakoç yüzeyden derine ve zirveye olarak ele alabileceğimiz kültürel değişimin yukarıdan aşağıya doğru olması çok boyutlu öğretim metodunda en yakının gerektiği görüşündedir ve bu yönüyle de Emrullah tanınmasıyla özdeşleştirebiliriz. Efendi’nin Tûba ağacı nazariyesine yaklaşır. Dolayısıyla da eğitimde ortaya çıkan problemin temellerini ortaya Çocuk, öğrenimde, yepyeni ve bambaşka bir koymuş olur. Emrullah Efendi’nin bu nazariyesine göre âleme girmektedir. Okul öncesi dönemde eğitimde yenileşme ve düzenlemeye aşağıdan çevrede gördüğü sıradan kişiler değildir (ilköğretimden) değil yukarıdan (üniversiteden) artık bu âlemin insanları... başlanılmalıdır. Çünkü ilk elden bilimsel zihniyet kurup geliştirmek gereklidir. Ona göre insanlığın gelişmesi de Sezai Karakoç’a göre geçmiş etkisi bir şart olarak bilimlerin üniversitelerde geliştirilmesi ile sağlanmıştır. gelecek üzerinde belirleyici olduğu için maarif meselesinde de krizin aşılması geçmişin şartlarının yeniden değerlendirilmesiyle mümkün olacaktır. Ona 9
Ülkelerin ihtiyaç duyduğu yetişmiş insan da ivedi olarak Sezai KARAKOÇ üniversite tarafından yetiştirilebilir. Oysa eğitim reformuna ilköğretimden başlamak hem masraflı hem Denilebilir ki bir nesil İslam düşüncesinin inceliklerini de uzun süreli olacaktır. Emrullah Efendi’ye göre Karakoç’un yazılarından öğrenmiştir. eğitimin amacı bir fertteki bedenî ve nefsanî güçleri olgunluk derecesine çıkartmaktır. Dolayısıyla eğitim, Bunun gibi yönleriyle hayatın hemen hemen tüm fıtrat ve hürriyet üzerine kurulmalı; kişinin tabiî yönlerine temas etmeyi başarabilen Karakoç, her yaşta hürriyetini sağlamalıdır. Eğitim kademeleri arasında insan için dikkatleri üzerine çekebilecek bir aydın yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya kuvvetli bağlar olmuştur. Sanat, edebiyat ve manevi dünyamız üzerine vardır ancak, ilim yukarıdan başlar. (Özsaray, 2018) söz söyleyen, fikir yürüten bir birey, bir aydın olarak dikkatleri çekmektedir. E. SEZAİ KARAKOÇ’A VEDA EDERKEN Sezai Karakoç “En Sevgili”sine kavuşurken bizlere hayalleri ve fikirleri kalmıştır… \" Hüseyin UYSAL Anlatacaktım ölümlerini bir sonbahar eşliğinde TDE Öğretmeni Bir kış güneşliğinde Fakat baktım bu ölüm değil diriliştir Kaynakça Tabiatı aşan bir bildiriştir Ne güz ne sarı renk bu göçü anlatır Aytekin, A. (2019). Sezai Karakoç Edebiyatında Türk Toplum Bu kan rengi bu kıpkızıl öçü anlatır Görünüşte kırmızı gerçekte yeşil Kültürünün Temel Dayanak Noktası Olarak İslam Vurgusu. \" Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 1832-1846. Elektronik Sezai Karakoç, Türk-İslam düşüncesine yeni bir soluk Sosyal Bilimler Dergisi. getiren şahsiyetlerden biridir. Daha hayattayken haklı bir üne sahip olan Sezai Karakoç; oldukça mütevazı, Gündüz, O. (2013, Mayıs 5). İkinci Yeni Şiiri İçinde Geleneği gösterişten uzak biridir. Karakoç; Doğu’yu ve Batı’yı bilen, hemen her türde yazan ve güçlü kültür birikimiyle Sürdüren Şair: Sezai Karakoç. Muhafazakâr Düşünce, 53-81. bir neslin yetişmesinde önemli yere sahip olan büyük bir şair ve fikir adamıdır. Sezai Karakoç’un Diriliş Koçak, A. (2016). Sezai Karakoç’un Fikrî Yazılarında Doğu ve düşünce/inanç sistematiği de çağın sorunlarını iyi gözlem yapması ve bu sorunlara uygun çözüm Batı Medeniyeti Tasavvuru. Rumeli Dil ve Edebiyat önerilerini oluşturmasıyla meydana gelmiştir. Araştırmaları Dergisi, 51-63. Karakoç, İslamiyet’e medeniyet penceresinde bakmaktadır ve diğer medeniyetlerle kıyaslamaktadır. Lutfiye Dere ve Habil Şentürk . (2021). Sezai Karakoç’un Onun düşünce dünyasının merkezinde İslam vardır. Diriliş, tarihin derinliklerinden günümüze gelen Sezai Kişiliği ve Dini Hayatı Üzerine Psiko-Biyografik Analizler. Türk Karakoç’un kendine has düşünce yapısıdır. İslam medeniyetinin temel kavramlarının bugünün Din Psikolojisi Dergisi(3), 4-58. terminolojisiyle yeniden yorumlamıştır. Onu inceleyen araştırmacıların da hemfikir olduğu bir diğer nokta ise Özsaray, Y. E. (2018). Sezai Karakoç’un Eğitim-Öğretimle İlgili “Onun kendi kuşağındaki insanlara, Batı düşüncesiyle nasıl mücadele edileceğini öğretmesi” olmuştur. Görüşleri: Eserlerinden Hareketle Fert ve Toplum İdeali. FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 243-274. Şahin, G. (2010). Sezai Karakoç'un İnsan Anlayışı. Yüksek Lisans Tezi. Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 10
SAVAŞIN TARİHİ Savaş; insan toplulukları arasında meydana gelen, oldular, aynı zamanda insanlık kültürünün temelini genel anlamıyla ileri derecede şiddet içeren olay, oluşturan bazı şeyler bu sayede hızla yayılma fırsatı çarpışma veya çatışmadır. Savaşlar insanlık tarihinin bulmuş oldu. Bunlara yazı ve para örnek olarak çok büyük bir bölümünü kapsar, hatta öyle ki tarihin verilebilir. çoğu dönüm noktası savaşlarla belirlenir ve insanlık tarihinin son 3500 senesinin sadece 230 senesi savaşsız Orta Çağ Dönemi’ne bakacak olursak bu dönemde geçmiştir. Savaş insanlığın doğasında bulunan bir savaşların daha çok dinî sebeplerle veya soylu kişilerin eylemdir, şekil ve boyut değiştirse bile hâlâ vardır ve var hırsları sonucu başladığını söyleyebiliriz. Zira Avrupa’da olmaya da her daim devam edecektir. Çünkü Haçlı Seferleri gibi istisnalar hariç köylülerin orduya toplumların ideallerinin birbirlerine tamamen uyması katılmalarına bile izin verilmediği görülür. Diğer yandan mümkün değildir. Hatta aynı toplum içerisindeki söylediğimiz gibi manevi amaçlı yani kendi dinini bireylerin bile hayat görüşleri bile birbirlerinden çok yaymak üzere yaşanan savaşlar yapılmıştır. Bu savaşlar farklı olabilmektedir. Görüş farklılıkları da her daim o dönemde kendini dünyadan soyutlamış toplumların insanların kendi düşüncelerini kabul ettirmeye bile bir miktar globalleşmeye başlamasına neden çalışması sonucu nefret ve savaşa kişileri olmuştur. Ayrıca kâğıt, pusula ve diğer savaş tarihini de sürüklemektedir, bunun çözümü olarak demokrasi gibi tamamen değiştirecek olan barut gibi teknolojiler de yönetim biçimleri ortaya çıkmış olsa bile bu hâlâ Doğu’dan Batı’ya öğretilmiş oldu. olanlara tam bir çözüm getirememektedir. Çünkü bir düşünce bir toplulukça ezici bir üstünlükle kabul görse Yakın Çağ savaşlarında ise olay daha da karmaşık bir hâl dahi az sayıda da olsa azınlık olan muhalif bir kesim almaya başladı. Devletler birbirlerine nüfus, asker ve elbet ortaya çıkacaktır ve çoğunluk sürekli azınlık para ile üstünlük kurmak gibi basit yöntemlerle kesimin düşüncelerini bastırarak onların bu durumdan üstünlük kurmaktansa daha karmaşık ve etkili memnuniyetsiz kalmalarına sebep olacaktır. Bunun stratejilere yönelmeye başladılar. Örneğin bir ülkeye sonucunda azınlıktaki kesim gitgide öfkelenerek top, tüfekle verilecek zarardansa onu ticaret savaşına huzursuzluk çıkarmaya başlayacaktır. sokarak ekonomik ve psikolojik olarak ezmek daha efektif bir yöntem olarak kullanılabilmektedir veya İnsanlık tarihindeki savaşlara dönmemiz gerekirse kendi insanını feda etmek yerine başka grupları adeta savaşın zamanla şekil değiştirdiğini söylemiştik. Geçmiş bir maşa gibi kullanarak onları kendi adına savaştırmak dönemlerde devletler genel olarak su kaynakları, da yine başka bir yöntemdir. maden yatakları ve kuraklık-kıtlık gibi durumların oluşması sonucu savaşlar yapmışlardır. Geçmişteki Kısaca değindiğimiz savaşın insanlık tarihindeki savaşlarda bilindiği üzere profesyonellik yoktur. Çünkü yerinden bahsederek yazımızı sonlandırmak isterdik devletlerin düzenli orduları bile bulunmamaktadır, ama günümüz gençliği olarak savaşı kitaplarda değil halktan genelde savaş ganimetleri için gönüllü olan ülkemiz sınırlarında ya da dünya genelinde de gördük, kişiler orduya alınırdı ve bu kişilerin savaş araç görmeye devam ediyoruz. Bizlerin bu süreçte şahit gereçlerini kendi başlarına temin etmeleri beklenirdi. olduğu gerek iç savaşlar gerekse de ülkeler arasındaki Bu dönemlerdeki savaşlar çoğu defa kavimlerin savaşlarda yitirilen hayatlar, gerçekleşen yıkımlar, birbirlerini domino taşı misali sırayla itmesi veya aynı köklerinden kopmak zorunda kalan insanlar bizim bu memleketleri paylaşmalarıyla sonuçlanırdı. Bu yer yazıyı oluşturmamızdaki asıl sebeplerdir. Ailesini değiştirmeler sonucu toplumlar kültürel, dinî, ekonomik yitirmiş, geçmişini ve geleceğini kaybetmiş bir çocuğun ve etnik olarak birbirini derinden etkilemiş göz yaşları hatta hayatını kaybetmesi yaşanan savaşların en acı tablolarından biridir. 12
Savaşın Tarihi Modern savaşları anlamak istiyorsak hemen yanı başımızda gerçekleşen Suriye İç Savaşına bakmamız 13 yeterli olacaktır. Bu savaşın aslında normal bir iç savaş gibi sadece bir ülkenin kendi problemi olmadığı zaten herkesin malumudur. Suriye İç Savaşı (2011- ) Uzun yıllardır süren ve bizlerin şahitlik ettiği Suriye iç savaşı, Suriye hükümeti - Suriye ordusu ile iç isyancılar arasında bir dizi olaylar zinciri sonrasında çıkmıştır . Bu olaylara daha sonra Irak ve Şam İslam Devleti, El Nusra ve bazı Kürt, Türkmen, Dürzi ve Süryani grupların da katıldığı, son dönemde ise Rusya, İran, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve İsrail’in* dâhil olduğu iç karışıklıktır. Bu iç savaş sonucu ülkemiz milyonlarca mülteci almak zorunda kalmıştır . Bu sayı güncel olarak 3 milyon 762 bin 385 kişidir** ama bundan daha fazlası yerinden yurdundan hayat düzeninden ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Suriye iç savaşında zihinlere kazınan birçok fotoğraf karesi vardır ama bizi en çok etkileyen fotoğraflardan biri Aylan bebektir. Irak İç Savaşı (2013-2017) Yine sınırlarımızda yaşan bir iç savaş… ABD’nin Saddam Hüseyin’i devirmesi sonucu oluşan istikrarsızlıkları ve iç karışıklıkları kullanan IŞİD ve Baas Partisi mensuplarının çıkardığı iç savaştır . Savaş tam olarak IŞİD’İN Musul’a saldırması ile çıkmıştır. 2017’de ise Irak Ordusu’nun Musul ve çevresini IŞİD’den temizlemesi sonucu bitmiştir. Ama bu süreçte yine binlerce masum insan etkilenmiş; doğduğu topraklardan göç etmiş, işkencelere maruz kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Ukrayna – Rusya Savaşı Biz bu yazıyı oluştururken devam eden ve her gün haberlerde gördüğümüz bir diğer savaş ise Ukrayna- Rusya Savaşı. Ukrayna ve Rusya uzun yıllar (1922-1991) boyunca tek çatı (Sovyetler Birliği) altında yönetilmiştir. *https://tr.wikipedia.org/wiki/Suriye_İç_Savaşı **https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Savaşın Tarihi yaşama düşmanlığa dönüşmüştür. Bu savaş genelde Ukrayna içinde Rus yanlıları ile Rus düşmanı başladıklarını duyurması ile bizzat resmî savaş Ukraynalılar arasında olmuştur. başlamıştır. Geçmişi ve değerleri bir olan bu iki ülkenin savaşının neden olduğu yıkımlara hemen hemen her gün şahit olmaktayız. Kırım’ın ilhakına gelecek olursak Ukrayna’daki Rus Masum insanların hayat düzenlerinden, evlerinden, yanlısı üst yetkililer, Ukrayna Ordusu’nu Kırım’dan işlerinden, sevdiklerinden ayrılmaları savaşın en acı çekmesi ile başlamıştır. Bu süre zarfında Donetsk , yanıdır. Masum insanların acı çekmediği bir yeni dünya Luhansk ve Kırım kendi bağımsızlıklarını ilan etti . Rusya düzeni için ‘‘ SAVAŞA HAYIR !!! ’’ diyelim. Kırım bağımsız devletini darbe devleti olarak nitelendirdi ve 17 Nisan 2014'te Kırım’ın işgal Abdurrahman GÖKTAŞ, 11-C operasyonunu başlatıp kendi topraklarına kattı. Erol Arda BÖLÜKBAŞI, 11-C Ukrayna – Rusya savaşı 2014’ten beri alttan alta Donbass Savaşı olarak siber ve sıcak çatışma şeklinde yürütülmekteydi ama 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya lideri Vladimir Putin’in televizyondan Ukrayna'yı işgale 14
SAVAŞ YIKIMDIR ! Aslında gözyaşının bir rengi yoktur. Ne bir anne ne bir içinde bulunduğu durumdan kaçmaları onların bu baba ne de bir çocuk savaş durumunu yaşamamalıdır. durumdan kurtulduğu anlamına gelmez. Yeni bir ülke, Savaş, devletlerin aralarındaki ekonomik, siyasi vb. yabancı bir kültür, kendini ait hissedememe problemi ve anlaşmazlıklar nedeniyle diplomatik ilişkilerini keserek nice travmalar bırakır ardında. Bir eve misafirliğe birbirlerine karşı ordularıyla giriştikleri silahlı gidersiniz ama hareketinize, tavırlarınıza dikkat etmeniz eylemlerdir. Sözlük anlamına baktığımızda ne kadar gerekir. Her yere giremez, her şeye dokunamazsınız. basitmiş ve sözcüklerle ifade etmek o kadar kolaymış Çünkü orası sizin eviniz değildir. Ait olduğunuz yer hiç gibi geliyor, değil mi? Keşke öyle olsa ama değil! Savaş değildir. Huzuru ancak evinizde hissedersiniz. Şöyle içinde bulunmak bir ülkeye zarar ve yıkımdan başka bir düşünelim, eviniz yok. Senelerce başka bir yerde şey getirmez. Çıkarlar uğruna ne canlar feda oluyor. misafirsiniz. Orayı benimsemek size sunulan bir Peki, gerçekten insanlar bunu hak ediyor mu? Asla. Hiç tercihten ziyade zorunluluktur. Hayatınız istemediğiniz kimse bunu hak etmez. Bu zamana kadar hiç savaş hâlde böyle şekilleniyor ve buna rağmen sizin elinizden görmedim, o psikolojik etkiyi deneyimlemedim. Ama hiçbir şey gelmiyor. okuduğumuz, yaşandığını duyduğumuz pek çok savaş haberleriyle büyüdüm. Yıllardır süre gelen Suriye iç Şu an gündemimizden düşmek bilmeyen Ukrayna – savaşı, Ukrayna-Rus Savaşı ve bundan etkilenen Rusya Savaşı ülkemize sığınmak zorunda kalan birçok insanlar… vatandaş. Geride bırakıp ama aslında akıllarında tuttukları savaş hâli. Onlar da böyle olacağını Hatırlarsınız ki unutmak mümkün değildir. 2015 yılında bilemezlerdi. Lakin hayat onları bu noktaya getirdi. Peki, ailesiyle birlikte savaştan kaçıp daha iyi bir hayat kurma nedeni ne? Arzular ve hırslar. Bunlar doğrultusunda umuduyla yola çıkıp yolda bindikleri teknenin batması mutlu yuvalardan kaygılı yolculuklara çıkmış birçok sonucu cansız bedeni sahile vuran 3 yaşındaki Aylan çaresiz insan… bebeğin ölümünün ardından 7 sene geçti. Ve buna rağmen acısı hâlâ hissedilmektedir. Mülteci olarak Din, dil, ırk, mezhep fark etmeksizin insan insandır. nitelendirdiğimiz bu insanların karşıya geçmeye Gülmeyi, mutlu olmayı, hayal kurmayı, aldığı her çalışırken girdikleri yaşam mücadelesi sonucu teknenin nefesten tat almayı herkes hak eder. Lakin savaşlar batması sonucu beş kişi hayata gözlerini yumdu. buna engel olan duvar gibi. Ne kadar çok kaos çıkarsa Bunların içinde olan Aylan bebeğin cansız bedeni ise örülen duvarda o kadar büyür, kalınlaşır. Ve en sonunda Bodrum’daki bir sahile vurdu. Belki onun dışında da sizi hapsedip kaybolmaya mahkûm eder. Bu duvarları ölen ama cesedi kaybolan kaç çocuk daha var? Sanırım yapıp yapmamak bizim elimizde çıkarlarımız, bencilce bunu asla öğrenemeyeceğiz. Üç yaşındaki bir çocuğun isteklerimiz için birçok insanı kaybetmeye değmez. ailesiyle, oyuncaklarıyla, arkadaşlarıyla vakit geçirmesi Gözlerin yaşanan acı ve sıkıntıdan sönmesi değil; gerekirken sırf ülkesindeki iç karışıklıktan kurtulmak mutluluktan ışıl ışıl parlaması gerekir. Savaşlardan yok amacıyla kaçıp ölmesi ne kadar da acı verici. Daha olduğumuz bir gelecek yerine gülümseyerek yaşayacağı, öğreneceği ne çok şey vardı oysa o yaşadığımız yarınlarımız olsun. Savaşlar son bulsun!.. çocuğun. Hayatın tadını çıkaramadan melek oldu Aylan Bebek. Aysu ÖZBAŞ, 11-B Savaş sadece kazanma amacı doğrultusunda ilerliyor. Vicdan, insanlık veya ruh denen şeyleri kimse umursamıyor. Yanan evler, ölen çocuklar, ülkesinden kaçmak zorunda olan insanlar… O küçücük çocukların 15
Elif Nas BAL,9-E
ATOM BOMBASI Atom Bombası (Fisyon Bombası) Nasıl Çalışır? getirildiğinde zincirleme reaksiyona girerek çok büyük bir güç üretir. Günümüzde üretilen bombalar daha çok İki temel nükleer silah türü vardır. Biri fisyon, yani atom plütonyum içeriklidir. Bu yüksek zenginlikte malzeme, çekirdeğinin parçalanması, diğeri ise füzyon, yani atom zenginleştirme tesislerinden ya da nükleer çekirdeklerinin birleştirilmesi prensibi ile çalışır. reaktörlerden elde edilmektedir. İlk olarak fisyon yöntemine bakalım; Şaşırtıcı Bir Bilgi: Hiroşima’ya atılan atom bombası (little boy) solda ve Nagasaki’ye atılan atom bombası (fat man) sağda 1 kg U-235 izotopunun fisyon yapması sonucu açığa Hiroşima’ya atılan uranyum veya Nagasaki’ye atılan çıkan enerjinin yaklaşık 1.3 milyon kg kömürünkine plütonyum bombaları fisyon yöntemi ile çalışan nükleer eşdeğer olduğunu belirtmek yeterli olacaktır. silahlardır. Bu silahlarda uranyum ve plütonyum gibi ağır elementlerin parçalanabilir izotopları, süperkritik Nedir Bu Uranyum Zenginleştirme ? kütle denilen belli bir ağırlık limiti üzerinde bir araya Zenginleştirilmiş uranyum nükleer reaktörlerin ve 17 nükleer silahların temel maddesidir. Silah ve nükleer reaktörler için yakıt çubuğu üretiminde belli izotoplar ayrıştırılır ve konsantre hâle getirilir; bu işleme “zenginleştirme” denir. En çok kullanılan izotoplar uranyum 235 (U-235) ve plütonyum 239’dur (Pu-239). Uranyum 235 doğal halinde %0.7 zenginliktedir. Ancak nükleer reaktörlerde kullanılabilmesi için %3 ile %5 arasında zenginleştirilmesi gerekmektedir. En çok kullanılan zenginleştirme yöntemi “santrifüjdür”. Santrifüjler sürekli olarak dönen silindirlerdir ve bu
sırada UF-6 katılır. Silindirlerin dönmesiyle oluşan Çıkan serbest nötronlar başka uranyum 235 izotoplarına çekim kuvveti ile daha hafif olan U-235 izotopları yönlendirilirse fisyon olayı zincirleme bir şekilde devam merkezde toplanacaktır. Bu işleme istenilen eder ve trilyonlarca, katrilyonlarca uranyum atomu zenginleştirme seviyesine ulaşılana kadar devam edilir. çekirdeği mikro saniyeler içinde parçalandığında ortaya Diğer bir zenginleştirme yöntemi ise, ayrıntılarının hala devasa bir enerji çıkar ve büyük bir patlama meydana gizli olduğu, lazerle zenginleştirmedir. Ancak işlem gelir. sırasında yüksek güçlü lazerlerin radyoizotopları zenginleştirmek için titreşim frekansına ayarlandığı Zincirleme çekirdek tepkimesinin gerçekleşmesi için, bilinmektedir. Bu hedef alınan izotopların atomlarının ortamın kritik kütle adı verilen seviyede ya da üstünde titremeye başlamasına ve izotopların ayrışmasına olması gerekmektedir. Yani bir uranyum atomu sebep olur. parçalandığında ortaya çıkan üç serbest nötrondan en az bir tanesi diğer uranyum çekirdeklerine Uranyum zenginleştirme nükleer enerji ve nükleer yönlendirilebilirse bu zincirleme reaksiyonun devam silahlar arasındaki doğrudan bağın kanıtıdır. Nükleer etmesini sağlar ve kritik kütle sağlanır. Nükleer silah programları için gerekli olan temel teknoloji reaktörlerde enerji üretmek için kullanılan yöntem de uranyum zenginleştirmedir; ve günümüzde nükleer budur. Fakat patlamanın gerçekleşmesi için en az iki ya silahlara sahip çoğu ülke bunu “barışçıl” nükleer enerji da daha fazla nötronun diğer çekirdeklere programları aracılığıyla elde etmiştir. yönlendirilebilmesi gerekir. İşte bu gerçekleştiğinde süper kritik kütle şartı sağlanır ve bomba infilak etmiş Nükleer Fisyon olur. Nükleer fisyon esnasında atomun çekirdeği parçalanır. Nötron kaybını azaltmak ve fisyon sayısını artırmak için Mesela uranyum 235 izotopu bir nötron mühendisler uranyumun bulunduğu odacığı minimum bombardımanına tutulursa çekirdeği eşit olmayan iki yüzey alanına sahip küre şeklinde tasarlarlar. Ayrıca iç parçaya ayrılır. Daha ayrıntılı anlatmak gerekirse; bir yüzeyini de bir ayna ile kaplarlar ki zincirleme nötron uranyum 235 izotopuna fırlatıldığında bu reaksiyona katılan nötron sayısı en yüksek düzeyde uranyum 236 izotopunun oluşması demektir. Bu tutulabilsin. çekirdek çok dengesiz olacağından uranyum çekirdeği hemen parçalanır. Bunun sonucunda kripton, baryum, Atom bombası nasıl güvenle taşınabiliyor? serbest nötronlar ve enerji açığa çıkar. Ortaya çıkan bu enerji o kadar büyüktür ki bir uranyum atomunun Atom bombasının patlamadan önce güvenli bir şekilde parçalanması bir tuz tanesini dahi hareket ettirebilir. Bu taşınmasını sağlamak için bombanın içindeki uranyum, da bir futbol topunun Ay’ı yörüngesinden çıkarmasına mermi ve hedef olmak üzere iki parça halinde benzer. bulundurulur. Patlama gerçekleştirilmek istendiğinde 18
Atom Bombası meydana gelen hidrojen atomuna protiyum denir. tetik olarak kullanılan dinamit patlatılır. Böylece Yüzde 99.98 oranla doğada en çok bulunan hidrojen merminin ileri doğru hareket etmesini sağlayacak izotopudur. Fakat döteryum ve trityum izotoplarının basınç üretilmiş olur. İki parça birleştiğinde kritik kütle çekirdeklerinde ekstra nötronlar vardır. Bu iki izotop çok kısa bir sürede süper kritik kütleye dönüşür. Bu da kaynaşıp helyum atomunu oluşturduğunda ortaya saniyenin milyonda biri gibi bir sürede zincirleme fisyon büyük miktarda enerji çıkar. reaksiyonunun gerçekleşmesi demektir ki bombayı infilak ettiren şey de budur. Normalde iki atomun çekirdeğini kaynaştırmak inanılmaz zordur. Bu çekirdeklerin güçlü pozitif elektrik Nükleer füzyon yükleri vardır ve birbirlerini iterler. Bu yüzden termonükleer silahlarda hidrojen kullanılır. Çünkü diğer Hidrojen bombası döteryum ve trityum olarak atomlardan farklı olarak sadece bir protona sahiptir ve adlandırılan iki hidrojen izotopunu birleştirerek enerji kaynaşması daha kolaydır. Yine de füzyon reaksiyonunu açığa çıkarır. Bir proton etrafında dönen bir elektrondan başlatmak için gerekli ateşleme ve sıcaklık çok yüksek olmalıdır. Bu yüzden hidrojen bombalarını patlatmak için kullanılan tetik bir dinamit değil, bir fisyon yani atom bombasıdır. Ancak bir atom bombası atom çekirdeklerini kaynaştıracak ısıyı üretebilir. Dolayısıyla bir hidrojen bombasının patlaması üç farklı aşama içerir. İlk olarak atom bombasını patlatan geleneksel bir tetikleyici dinamit patlar. Bu dinamit atom bombasını, atom bombası da ortaya çıkardığı yüksek sıcaklık ile hidrojen bombasını patlatır. 19
Atom Bombası Çar Bombası Atom bombalarının gücü sınırlı olmasına karşın çevirmek mümkün. Madde sadece enerjinin hidrojen bombalarının gücünde bir sınırlama yoktur. yoğunlaştırılmış bir versiyonu. Dünya üzerinde bugüne kadar patlatılmış en güçlü hidrojen bombası ise Sovyetler Birliği tarafından Bugün insanoğlu maddeyi enerjiye çevirmenin yollarını yapılan “Çar Bombası” dır. Çar bombası; Hiroşima ve çok iyi biliyor. Ama bunu birbirimizi yok etmek için değil, Nagasaki’ye atılan atom bombalarının toplamından temiz enerji elde etmek, gelecekte de dünyamızı 1600 kat daha güçlüdür. Ayrıca Çar Bombası’nın gücü II. yaşanabilir kılmak için kullanmalıyız. Yoksa Einstein’ın Dünya Savaşı boyunca kullanılan tüm konvansiyonel meşhur sözü olan “III.Dünya Savaşı’nda hangi silahlar ve patlayıcılardan da 10 kat daha fazladır. silahların kullanılacağını bilmiyorum ama IV.Dünya Savaşı’nda taş ve sopalar olacağını biliyorum.” Sonuç sözünün muhataplarından biri olmamız işten bile değil. Tabii savaşacak insan kalırsa… 1905 yılında Albert Einstein ünlü denklemi E=mc²’yi bulduğunda çevremizdeki her şeyin farklı formlardaki Kağan ÖZTÜRK, 9/E enerjiden başka bir şey olmadığını kanıtlamış oldu. Fazıl Ahmet BEREKET, 9/E Dolayısıyla maddeyi enerjiye, enerjiyi de maddeye Umut Deniz YALÇIN, 9/E https://tr.wikipedia.org/wiki/Termon%C3%BCkleer_silah 20 https://en.wikipedia.org/wiki/Tsar_Bomba https://www.colgate.edu/news/stories/atomic-bomb-survivor- shigeko-sasamori-envisions-anti-war-world https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_fisyon https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_f%C3%BCzyon https://holosen.org/nukleer-silahlar-nasil-calisir/ https://burkaenerji.com/enerji/1-gr-uranyum-ne-kadar-enerji-verir- mukemmel-cevap.html https://nukleersiz.org/zenginlestirme/
KARINCA VE MİKROBİK SIVI Zar kanatlılar (Hymenoptera) takımından Karıncagiller birbirinden ilginç özelliklerinden bazıları şunlardır: (Formicidae) familyasından gelen, topluluk halinde yaşayan, eklem bacaklı bir böcek türüdür. Latince ismi Karıncalar, böcek türleri içinde en büyük beyine “Formica” olarak bilinir. Topluluk hâlinde yaşayan sahiptir. sosyal canlılardır ve organize olarak birlikte hareket ederler. 2-25 mm civarı boyutlarındadır. Sahip oldukları Karıncalar öldüklerinde vücutlarından bir sıvı benzersiz yetenekleriyle hayranlık uyandıran bu salgılanır. Bu sıvı ölümü diğer karıncalara haber hayvanların 10.000-12.000’den fazla türü olduğu veren bir sinyal niteliğindedir. Ölüm haberini alan söylenmektedir. Doğadaki şaşmayan dengenin karıncalar ölüyü mezarlığa taşırlar. korunmasında rolleri büyüktür. Birinci kısmı besinleri emmeye yarayıp pompa Doğadaki her canlı gibi bizi şaşırtan, çalışkanlıklarıyla görevi gören, ikinci kısmı besinleri muhafaza eden, adeta insanlığa örnek olan bu minik canlıların üçüncü kısım da genişleyebilen yapıdaki kursak olan üç adet mideleri bulunur. 21
Baş kısımlarındaki anteni dokunmanın yanı sıra koku milyonlarca yıldır bu kuralları uygulaması daha da almak için de kullanırlar. Dünya üzerinde bilinen hayret edilesi ve düşündürücü bir durumdur. 10.000’den fazla, bilinmeyenlerle birlikte yaklaşık 35.000 karınca türü olduğu tahmin edilmektedir. Zehir bezlerinde üretilen ve karıncaların arka taraflarındaki asit deliğinden salgılanan bu sıvı, ağırlıklı Bu yazıda üzerinde duracağım karınca türü “Ateş olarak formik asitten oluşur. Bu nedenle formik asit, Karıncaları”dır. Son derece saldırgan olan, küçük adını Latince’de “karınca” anlamına gelen kırmızı bir karınca cinsidir. Büyük koloniler hâlinde “Formica”dan almıştır. Kullanım alanları bir hayli geniş yaşar. Döllenmiş bir tek kraliçe, 240.000 işçilik bir koloni olan formik asit antibakteriyel bir ajan olduğundan, oluşturabilir. Sürüngenleri ya da küçük hayvanları bakteri üremesini önlemek için çiftlik hayvanlarının zehirli iğneleriyle sokarak öldürebilir. İnsanlarda ise yemine sıklıkla eklenir. Bazen insan gıdalarında alerjik şoklara neden olabilir. Güney Amerika da ortaya koruyucu olarak kullanılır. Kimyasal ayrıca yiyecekler ve çıkan bir istilada, güçlü çene yapılarıyla elektrik içecekler için yapay tatlar ve parfümler için yapay kablolarını parçalayıp kesintilere sebep oldukları ve kokular oluşturmak için kullanılır. Formik asit ayrıca deri açtıkları tünellerle yol ve asfaltlarda çökmelere yol tabaklamada, tekstil ve kâğıtların işlenmesinde ve açtıkları bilinir. Ekin tarlalarına da büyük zararlar lateksin kauçuk ağacından kauçuğa dönüştürülmesinde verebilir. kullanılır. Asit, bu işlerin her biri için uygun bir konsantrasyonda kullanılır. Bazı kuşlar, karıncaları Ateş karıncalarının zararlarını engelleyebilmek için tüylerinin arasına yerleştirir, bu davranış karıncalanma birçok yöntem deneyen uzmanlar; yedikleri sineklere olarak bilinir. Bir teoriye göre, karıncaların saldığı formik mikrop vererek yuva içinde hastalık oluşturmaya asit, kuşun derisine saldıran akarları öldürür. İnsanlar çalışmışlar ancak karıncaların mikroptan etkilenmediği kimyasalı benzer bir amaç için kullanırlar. Formik asit görülmüştür. Yapılan incelemelerde, bu karıncaların preparatları, bal arısı kovanlarını istila eden ve arılara boğazlarında mikropların girişini engelleyici bir yapı saldıran akar ve soluk borusu akarlarını öldürmek için tespit edilmiştir. Ateş karıncalarının üstün bir aklın kullanılır. ürünü olan savunma sistemleri bununla da bitmez. Ateş karıncalarının diğer bir savunma yöntemi, zehir Bahsettiğim örneklerden de anlaşılacağı üzere keselerinde ürettikleri anti-mikrobik bir sıvıdır. Bu tür karıncaların zehir keselerinde ürettiği antimikrobik sıvısı karıncalar, mantar hastalığına yakalanan yavrularını ve bazen doğrudan bazen oluşturduğu asit gibi dolaylı yuvadaşlarını temizlemek için bu sıvıya başvururlar. yollardan hayatımızı etkilemektedir. Hem hayvanların Karıncalar bu zehirli sıvıyı bazen doğrudan hasta yavru hem de bizim günlük yaşamımızın hijyen, temizlik ve ve yuvadaşlarının üzerine püskürtür bazen de asit dezenfekte alanındaki kaynaklarından biridir. Yani deliğini yalayarak zehri ağzına alır, temizleme işleminde karıncaların biyolojik yapıları kendi türlerinin devam bu sıvıyı hasta bireylerin üzerine yayar. Bu sırada kendi etmesini sağlaması, ekosistemin korunmasında rol ağızlarını ve ağızlarındaki spor yumaklarını da oynaması, başka canlılara da ilham kaynağı olması dezenfekte eder. Olağanüstü savunma sistemleriyle açısından oldukça özeldir. donanmış karıncalar muhakkak bunun farkında bile değildir. Azra TOPBAŞI, 11-C İnsanlarının çoğunun doğru düzgün temizlik ve 22 dezenfeksiyon önlemlerine sahip olmaması, olanlarının da ancak son birkaç yüzyıldan beri bunlardan yararlanmasına karşın karınca gibi böceklerin
BİYOGAZ Hayatın başlangıcından günümüze kadar enerji, insanlık için hem bir arayış hem de bir dönüşüm hikâyesi olmuştur. Günlük hayattaki enerji ihtiyacını ilk zamanlar güneş enerjisi yoluyla sağlayan insanoğlu zamanla bilgi ve teknolojisini kullanarak doğal kaynakları kullanma becerisi edinmiştir. Uzun yıllar enerji kaynağı olarak odun kullanılırken daha sonra fosil yakıtlar keşfedilmiştir. Bu yakıtlar; kömür, doğalgaz ve petroldür. Günümüzde ise nüfusun artması, sanayinin gelişmesi, kentleşme ve ihtiyaçlardaki çeşitliliğin artması insanlığın enerji ihtiyacını artırmıştır. Fosil yakıtların yüksek enerji talebini karşılayabilmesi için yoğun şekilde kullanılması hava, su, toprak gibi doğal ortamlar üzerinde tehdit oluşturmuştur. Ayrıca bu kaynaklar, hızlı ve fazla kullanılmalarının doğal bir sonucu olarak bir gün tükenme riskiyle karşı karşıyadır. Böylece günümüzde yenilenebilir temiz enerji kaynakları arayışı içerisine girilmiştir. Bu kaynaklardan biri de biyogazdır. Biyogaz, organik maddelerin oksijensiz ortamda farklı organizmalar yardımıyla parçalanması sonucu açığa çıkan yanıcı bir gaz karışımıdır. Bu karışım, üretilen hammaddeye bağlı olarak bileşiminde %50-70 metan, %30-40 karbondioksit, % 5- 10 hidrojen, %1-2 azot, %0,3 su buharı ve eser miktarda hidrojen sülfür içerir. Biyogaz üretimi gerçekleştirilirken birçok organik madde kullanılır. Bu maddeler; hayvansal atıklar, bitkisel atıklar, organik atık içeren mutfak atıkları, şehir ve endüstriyel atıklardır. Organik madde türüne göre biyogaz verimi değişmektedir. Tabloda çeşitli kaynaklara göre biyogaz verimi gösterilmiştir. Dünyada biyogaz üretimi her geçen gün artmaktadır. Hayvan gübresinden elde edilen biyogaz dikkate alındığında Dünyadaki tesislerin %80'i Çin'de; %10'u Hindistan, Nepal ve Tayland'da bulunmaktadır. Avrupa'nın hayvan gübresi ile elde ettiği biyogaza ve tesis sayısına bakılacak olursa burada Almanya 2.200 tesis ile en fazla üretim yapan ülke konumundadır. Bu ülkeyi 70 tesis ile İtalya takip etmektedir. Biyogaz üretiminde kullanılan atıkların depolanabilir olması, diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına göre bir avantaj sağlar. Enerji talebinin; Finlandiya’da %22’si, İsveç’te %18’i, Avusturya’da %14’ü biyokütleden karşılanmaktadır. Türkiye’de biyogaz üretimi ile ilgili ilk çalışmalar 1957 yılında Toprak ve Su Araştırma Enstitüsünde başlamıştır. 1982 yılında bu kurum önderliğinde 6, 8, 12 ve 50 m³ lük olmak üzere 23
çok sayıda biyogaz tesisi kurulmuştur. 2000’li yıllarda ise biyogaz üretimi çalışmalarına üniversitelerin önderlik etmesi bu alandaki gelişmeleri hızlandırmıştır. 2021 yılı verilerine göre kayıtlı ve faal durumda 199 biyogaz tesisi vardır. En büyükleri 34 MW kurulu gücüyle İstanbul’daki “Odayeri Çöp Gazı Santrali” dir. Bu tesislerden 2.9 TWH elektrik üretilirken bu üretimin Türkiye ‘nin toplam elektrik üretimindeki payı ise %2.2 seviyesindedir. Odayeri Çöp Gazı Santrali - İSTANBUL BEYPAZARI'NDA BİYOGAZ POTANSİYELİ Enerji Bakanlığının hazırlamış olduğu “Türkiye Biyokütle Enerjisi Potansiyeli Atlası”nda yer alan veriler dikkate alınarak yerleşim yerlerinin enerji potansiyeli görülebiliyor. Biz de buradaki verileri kullanarak Beypazarı’nın ve Türkiye’nin organik atıklardan elde edilebileceği enerji potansiyelini ortaya koyacağız. Beypazarı’nda hayvan ve bitki artıklarından elde edebileceğimiz TEP/yıl değeri 4490 seviyesindedir. Bu değerin yaklaşık %80’ini tavuk gübresi oluşturmaktadır. Belediye atıkları da eklendiğinde Beypazarı’ndaki toplam TEP/yıl değeri 4840 olmaktadır. “Ton Eşdeğer Petrol” anlamına gelen TEP/yıl 11.630 Kwh’a karşılık gelmektedir. Buna göre Beypazarı’ndaki organik atıkların tamamı değerlendirildiğinde yılda 56.289.240 Kwh elektrik üretilebilir. Türkiye’nin genelindeki atıklar incelendiğinde ise 34.002.549 TEP/yıl değeri elde edilmektedir. Kwh olarak karşılığı ise 395.4 milyar civarıdır. TEİAŞ’ın 2021 verilerine göre Türkiye’nin toplam elektrik tüketimi 327 milyar Kwh olmuştur. Buradan da görüleceği üzere organik atıkların tamamı değerlendirildiğinde Türkiye’nin yıllık elektrik tüketimini fazlasıyla karşılayabilecek bir potansiyelin olduğu anlaşılmaktadır. Ülkemiz ürettiği enerjinin büyük bir kısmını ithal girdilerle sağlamaktadır. Bu nedenle enerjide dışa bağımlı bir ülke haline gelmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları yatırımlarını artırmamız hem ülke ekonomisi için hem de çevre için çok faydalı olacaktır. Türkiye 85 milyona yakın nüfusuyla yüksek organik atık kapasitesine sahiptir. Bu organik atıkları değerlendirmek ve temiz enerji elde etmek için biyogaz üretimi çalışmalarına önem vermek gerekmektedir. Demirhan Demir, 10-C Şen, H.M., 2007. “Türkiye’nin Genel Enerji Durumu, Türkiye’de Enerji ve Geleceği”, İTÜ Görüşü, 27-35, Nisan 2007, İstanbul. https://bepa.enerji.gov.tr/ https://www.enerjiatlasi.com/biyogaz/ https://www.ortadoguenerjigrubu.com/projelerimiz-ve-santrallerimiz/proje-ve-lisans-haritasi/odayeri-santrali/ https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiyede-elektrik-tuketimi-gecen-yil-yuzde-12- artti/2470685#:~:text=T%C3%BCrkiye'de%202020'de%20290,milyar%20kilovatsaatle%20a%C4%9Fustos%20ay%C4%B1%20oldu 24
İNTERNET GELİŞİM DÖNEMLERİ İnternetin gelişim sürecini üç döneme ayırabiliriz: Web 1.0, Web 2.0 ve Web 3.0 olarak adlandırılmaktadır. Web 1.0 sürecinde internetin yeni erişilebilir olmasıyla beraber kullanıcı sayısı artmıştır. Ancak bu ilk aşamada kullanıcılar çoğunlukla internetteki içerikleri tüketmekle sınırlı kalmışlardır. Web 2.0 teknolojisiyle beraber internette içerik üretenler büyük çoğunlukta artmış, maliyetler düşmüş ve etkileşim kolaylaşmıştır, ancak internet merkeziyetçi olarak Google, Facebook gibi yerlere bağımlı ilerliyor. Web 3.0’da ise merkeziyetsiz olarak kullanıcılar arası bağlantı kurulabilecek. Bu merkeziyetsizliğe blok zincir teknolojilerini örnek verebiliriz. METAVERSE Metaverse yeni duyulmuş bir kavram olsa da yeni bir META kavram değildir. İlk olarak 1992’de Neal Stephenson’un “Snow Crash” adlı romanında kullanılmıştır. Daha sonra satın alarak çalışanlarının beşte birini bu işe ayırdı. konsept olarak ilk kez “Neuromancer” adlı kitapta Çünkü Zuckerberg’e göre mobil internetten sonraki en “siber uzay” olarak tanımlanmıştır. Metaverse kelime büyük yenilik bu olacak. Bu yüzden tüm şirketler, içerik olarak meta(ötesi) ve universe(evren) kelimelerinin üreticileri, geliştiriciler ve tasarımcılar birlikte bunu inşa birleşmesinden oluşup evren ötesi anlamına edecek. gelmektedir. Dünyada pek çok ünlü marka metaverse dünyasına Metaverse kısaca bilgisayarın yanı sıra sanal ve adımlarını attı; aksesuar üretmeye başladı. Bu markalar artırılmış gerçeklik cihazları ile dâhil olunabilen kalıcı arasında Adidas, Nike, Zara, H&M, Gucci, Dolce çevrimiçi 3 boyutlu sanal ortamları destekleyen, Gabbana, Balenciaga, Samsung bulunuyor. internetin henüz tamamen gerçekleşmemiş bir yinelemesidir. Metaverse içinde insanlar bir hayatı Bu konuyla ilgili sadece şirketler de çalışma yapmıyor. bütünüyle yaşayabilir; üstlerine giysiler, aksesuarlar Örneğin geçtiğimiz sene Güney Kore hükümeti satın alabilir, belli bir iş yaparak para kazanabilir, içinde “metaverse ittifakı”nı duyurdu. Bu ulusal bir sanal konserlere ve etkinliklere katılabilir. Teknik olarak ise kullanıcıların çeşitli dijital varlıklar oluşturmalarına ya da çeşitli coinler aracılığıyla bu varlıkları alıp satabilmelerini sağlayan sanal bir dünyadır. Metaverse ile ilgili çalışmalardan bahsetmemiz gerekirse Facebook çok iyi bir örnek. Facebook bu potansiyeli daha önceden görmüş olacak ki 2014 yılında bir sanal gözlük markası olan Oculus’u 2 milyar dolara 25
oluşur. Bu kara parçaları, blok zincirinde NFT'ler olarak temsil edilir ve onları elinde tutan kişiye tam mülkiyet verir. Metaverse arsaları/arazileri ise metaverse dünyasındaki en kazançlı yatırımdır. Tıpkı gerçek hayattaki gibi bulunduğu yere göre ve zamanla değer kazanabilen varlıklardır. İnsanlar arazilerini satabilir veya kiralayabilir. Böylece pasif gelir de elde edebilirler. Her metaverse, sabit bir boyuta sahip sınırlı araziden oluşur. Kullanıcılar bu arazileri dijital varlıklarla (binalar, araçlar, oyunlar ve her türden 3 boyutlu nesne) doldurabilir ve bu varlıkları kiralayarak gelir elde edebilirler. ARSA ALMA Arsaların satıldığı yerler arasında; dünyanın bir kopyası hâlinde hazırlanmış OVR, özelleştirilmiş haritalarıyla Decentraland ve The Sandbox en popüler platformlar olarak yer alıyor. Bu arsaların alınmasında ödeme, platformun seçtiği coinlerle yapılıyor. Mehmet Efe ÜNLÜ, 10-E NFT: Tam adıyla Non-Fungible Token olan NFT, karşılıksız token anlamına gelir; bu, temel olarak, tek bir kişiye ait olan, türünün tek örneği bir dijital varlık olduğunu gösterir. VERSE KRİPTO PARA VE BLOCHKCHAIN TEKNOLOJİSİ platformunun geliştirilmesi için yerel şirketlerden Bugün size Kripto Para ve Blochkchain Teknolojisinden oluşturulan bir projedir. bahsedeceğim. Öncelikle kripto para kelimesinin kökenine gelirsek, kripto para kelimesi, kriptografi ile METAHUMAN para kelimelerinin birleşiminden oluşuyor İnsanlara tıpatıp benzeyen dijital kopyalara metahuman Kripto parayı, tıpkı bir nakit paranın dijital hâli gibi adı verilir. Şu an internette kimliğimizi özelleştirmek için düşünebilirsiniz. Arkadaşlarınızla yediğiniz akşam kullandığımız profil fotoğrafları sanal bir evrende tabii ki yemeğini ısmarlarken, uzun zamandır göz koyduğunuz yeterli olmayacak. Gerçek zamanlı olarak kontrol ayakkabıları alırken veya bir sonraki tatiliniz için uçak edebildiğimiz, ister özelleştirilmiş bir karakter ister de bileti ve otel rezervasyonunuzu yaparken çok gerçekçi 3 boyutlu dijital insanlar kullanacağız. kullanabilirsiniz. Diyelim ki bir hizmet veya bir ürün alacaksınız eğer onu kredi kartı ile alırsanız banka sizin ARSALAR verdiğiniz emirler doğrultusunda hareket ederek işleminizi halleder ama eğer kripto para ile alırsanız Gerçek dünya gibi metaverse de kara parçalarından 26
Kripto Para banka sizin verdiğiniz emirler doğrultusunda hareket piyasasına katı bir yasak getirmiştir. ederek işleminizi halleder ama eğer kripto para ile alırsanız aracısız bir şekilde direkt para iletilir. Ayrıca Hindistan, Ekvador, Endonezya, Fas, Zambiya, Mısır ve son dönemlerde bazı ülkelerin yasaklamalarını Nepal. Kripto para piyasasını yasaklamamakla beraber görmezden gelirsek kripto para dünyanın her yerinde bu piyasaya sınırlı kullanım hakkı tanımıştır. Bu geçerli iken banka işlemleri daha sınırlıdır. çerçevede anılan ülkeler, banka ve finansal merkezlerinin kripto para borsaları ile ilişki kurmalarına Ayrıca siz, arkadaşlarınız ve diğer binlerce kişi ücretsiz genel olarak izin vermemektedirler. İzin veriyorlarsa da bir yazılım çalıştırarak kendi bankanız gibi hareket sıkı şekilde denetlemektedirler. edebilirsiniz. Kripto para kullanmak için bir web sitesine e-posta adresiniz ve şifreniz ile kaydolmanıza da gerek Japonya, İngiltere, Amerika, Kanada, Malta, Ukrayna, yoktur. Dakikalar içinde kripto para almak ve İsviçre, Slovenya, Hong Kong ve Almanya. Bu ülkelerin göndermek için akıllı telefonunuza çeşitli uygulamaları de dahil olduğu 111 ülke, kripto para piyasasını yasal indirmeniz yeterlidir. kılmıştır. Bu ülkelerin bu şekilde hareket etmesindeki en büyük iki motivasyon, bu piyasada yapılan Kripto Para, Hangi Ülkelerde Yasaldır? yatırımlardan elde edilen gelirlere ilişkin vergi alınabilmesi ve dolandırıcılık suçu, bilişim suçu vb. Kripto para yasal mı? Bu konuya ülkemiz açısından mağduriyet yaratılabilecek durumlarda hukuki işlem zaten değindik, gelin bir de dünyanın diğer yapılabilmesidir. ülkelerindeki duruma kısaca değinelim. Arjantin, Kenya, Ürdün, Kazakistan, Kolombiya, Birleşik Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Cezayir, Makedonya, Arap Emirlikleri, Tanzanya. Bu ülkelerin de dahil olduğu Suudi Arabistan, Katar, Vietnam, Vanuatu, Bolivya, birçok ülke bu konuda henüz bir yasal tavır Rusya ve Çin. Bu ülkeler bu konuda kripto para almamışlardır. Bu ülkeler, kripto paraya dair herhangi bir tanımlama, kısıtlama vb. yasal düzenleme 27
getirmemişlerdir. Bu doğrultuda çalışmayı Kripto Para sürdürdüklerini ifade etmektedirler. Yakın bir zamana kadar ülkemiz de bu grup ülkeler arasında yer kurulan kripto para platformudur. 3 yıl içerisinde Bitcoin almaktaydı. işlemlerinin %70’inin yapıldığı bir platform haline gelmiştir. Nisan 2014’te 850.000 Bitcoin’in çalındığı ve Türkiye’de kullanılmasında herhangi bir yasak yoktur 450 Milyon doların kaybedildiğini belirtilmiştir. Kripto ama bankalarda olduğu gibi merkez bankası teminatı para borsaları herhangi bir denetlemeye ve kontrole kripto paralarda yoktur. Yapılan bu sanal işlemlerde tabi değildir. Merkezi bir muhatabı ve garantörü yoktur. karşılaşılacak herhangi bir olumsuz durumda şikâyet Piyasa değerleri çok çabuk değişmektedir. Yasa dışı edeceğiniz, yatırımlarınızı talep edebileceğiniz bir faaliyetlere ve kara para aklama faaliyetlerine müsaittir. kurum bulunmamaktadır. Bu da dışarıdan bakıldığında İşlemler geri dönülemez niteliktedir. Çok fazla kaynak oldukça kârlı ve kolay bir para transfer ağı olan bu tüketimi gerektirir. sistemin en büyük açıklarındandır. Her geçen gün hızlanan dijital dünyanın bir aracı olan Kripto para her alanda olduğu gibi dolandırıcılık kripto para ve blockchain teknolojisi birçok kolaylıkla faaliyetlerine müsait bir alandır. Kripto para birlikle olumsuzlukları da barındırmaktadır. Zaman borsalarında dolandırıcılık ile ilgili yakın zamanda içinde bir merkeziyete bağlanması ile daha güvenli birçok haber okumuş ya da duymuşsunuzdur. Bu olacağını düşündüğüm bu dijital dünya unsurları dolandırılmalara örnek olarak THODEX borsası örnek hakkında oldukça dikkatli olunması gerektiğini verilebilir. Thodex, Türk kripto para piyasaları açısından düşünüyorum. bir ilktir. Yaklaşık 400.000 yatırımcı mağdur olmuştur. 108 milyon dolarlık portföy ortadan kaybolmuştur. Ömer TOKMAK, 9-F Başka bir örnek vermek gerekirse MT.GOX borsası verilebilir. MT. GOX borsası, 2010’da Japonya’da https://academy.binance.com/tr https://www.besler.av.tr/kripto-para-yasal-mi/ http://kariyer.firat.edu.tr/sites/kariyer.firat.edu.tr/files/Kripto-Para-ve- Blockchain_Sunum%20%281%29.pdf 28
Herkes zamanda yolculuk yapıyor aslında. Anılarıyla geçmişe, hayalleriyle geleceğe... Yusuf Ceylan
Zamanda Yolculuk Zaman yolculuğu geçmişten bugüne insanoğlunun en okyanuslarını buharlaştıracak kadar enerjiye sahip büyük hayallerindendir. Bu yüzden bu konuda birçok olduğu düşünülür. Kuantum köpüğü çok küçük olduğu kitap yazılmış ve birçok filmi yapılmıştır. Bilim insanları için içinden bir uzay gemisinin geçebilecek kadar büyük da bu konuda birçok araştırma yapmıştır. İngiltere’de olması gerekmektedir Bazı bilim insanları, bir solucan bulunan Birmingham Üniversitesinde bu konuyla ilgili deliğini bularak, bir insanın hatta bir uzay gemisinin çalışmalar yapan Nikk Effingham, zaman yolculuğu girebileceği kadar büyütmenin mümkün olduğunu ihtimalinin ölçülemeyecek kadar küçük olduğunu, ama düşünmektedir. Bu nedenle öncelikle kuantum imkânsız olmadığını söylüyor. köpüğünü büyüterek kullanabileceğimiz bir solucan deliği elde etmemiz gerekir. Ancak sadece bunu yapmak Solucan delikleri ilk kez Albert Einstein ve Nathan Rosen yeterli değildir. Einstein’ın teorileştirdiği bu solucan tarafından 1935’te önerildi. Solucan delikleri Einstein- delikleri çok kısa sürelerde açık kalmaktadır. İçinden Rosen Köprüsü olarak da bilinirler. Solucan delikleri, geçmeye çalışan herhangi bir cisim anında uzayı bükerek iki farklı nokta arasında kestirme yollar parçalanabilir. Bilim insanları bu konuya dair bir çözüm oluşturan yapılardır. Bunu kısaca şöyle açıklayabiliriz. yolu bulmuştur. Çözüm yolu da yine Einstein’ın Bir kâğıdın farklı yerlerine iki nokta çizelim, bu iki denklemlerine bakılarak bulunmuştur. Çözüm yolu noktayı en kısa yoldan iki nokta üst üste gelecek şekilde egzotik maddedir. Egzotik madde, laboratuvar ikiye katlayarak ve daha sonra aralarından bir ip ortamında oluşturulmuş olup çok fazla negatif enerjiye geçirerek birleştirebiliriz. Buradaki ipi de solucan sahip bir maddedir. Eğer bir solucan deliğini bir insanın deliklerine benzetebiliriz. Böylece solucan delikleri geçebileceği kadar genişletmek istiyorsak şu anda gerçekten iki farklı yeri ve iki farklı zamanı birbirine laboratuvarda üretebildiğimizin milyonlarca hatta bağlamış olur. Teorik olarak, bir zaman tüneli veya bir milyarlarca katı kadar egzotik maddeye ihtiyacımız solucan deliği, bizi başka gezegenlere götürmekten vardır. fazlasını yapabilir. Farz edelim ki bir gün zaman yolculuğu yapabilecek bir Bir solucan deliğinin bir tünele/boğaza bağlı en az iki solucan deliğimiz oldu ve geçmişe gittik, orada başımıza ağzı vardır. Solucan deliğinden geçilebilirse, diğer ağıza ne gelecek, dahası bu dünyayı nasıl etkileyecek gibi ulaşılarak uzayda yolculuk yapılabilir. Eğer geçmişe önemli konular hakkında da bazı teoriler mevcuttur. gitmek istiyorsak yapmamız gereken şudur: Öncelikle Bunlardan biri de “dede paradoksu”dur. Dede zaman yolculuğu yapmaya uygun bir solucan deliğinin paradoksuna göre eğer bir kişi geçmişe giderse ve giriş kısmını sabit tutalım, çıkış kısmını ise uzay dedesini öldürürse o kişi Dünya’da asla var olmamış olur boşluğunda ışık hızına yakın bir hıza getirelim ve ve zaman yolculuğu imkânsız hale gelir. Ancak bazı sonrada yönünü dünyaya çevirelim. Bu sayede solucan felsefeciler geçmişe gidenlerin dedelerini asla deliğinin girişi ve çıkışı arasında mesafe farkı yerine öldüremeyeceğini ve zaman çizgisini asla zaman farkı oluşacaktır yani bizi geçmişe götürebilecek değiştiremeyeceğini söylüyorlar. bir geçit elde etmiş oluruz. Ama önce bir solucan deliği elde etmemiz gerekiyor. Bir başka teori de çoklu evren teorisine dayanıyor. Buna göre geçmişe giden kişinin yaptığı değişikliklerin orijinal Uzay boşluğu denilen yer aslında kuantum köpüğüdür. dünyada hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini ancak paralel Solucan deliklerinin olduğu yer burasıdır. Kuantum evrende olaylar zinciri oluşturacağını anlatıyor. Bunun köpüğünü de çok küçük solucan delikleri gibi yanında zaman yolcusunun orijinal zaman çizgisini düşünebiliriz. Kuantum köpüğü çok küçük yapılardır. etkilemeden başka dünyalardaki olayları tetikleyecek Ancak bunların bir santimetre küpünün dünyanın bütün değişiklikler yapabileceği belirtiliyor. 30
Zamanda Yolculuk Tüm bunların dışında ciddi bir sorunumuz daha var. Bu fark ettiği şey, maddenin zamanı çekmesi ve nehrin yavaş akan kısmında olduğu gibi yavaşlamasına neden sorun radyasyondur. Solucan deliği genişler genişlemez olmasıdır. İşte bu da geleceğe yolculuğun mümkün olduğunu düşündüren şeydir. Geleceğe yolculuk için doğal radyasyon içine girecek ve bu radyasyon miktarı çalışmalar çoktan başlamıştır. Bunlardan biri de süper- kütleli karadeliklerden yararlanmaktır. katlanarak artacaktır ve sonuç olarak solucan deliği yok Süper-kütleli bir karadeliğe ne kadar yaklaşırsanız, kütle olacaktır. Bu nedenle küçük solucan deliklerinin var çekimi o kadar artar. Çok yaklaşırsanız, ışığı bile içine çeker. Süper-kütleli bir karadelik, zamanı galaksideki olmasına ve bunları büyütebilmenin mümkün diğer her şeyden daha fazla yavaşlatır. Böylece yörüngede bulunanlar, zamanda ileri gidiyor olabilmesine rağmen bir makine olarak olacaklardır. Dünya’ya döndüklerinde ise Dünya'daki yaşıtları ile aralarında bir sürü yıl yaş farkı olacaktır. kullanılabileceğimiz kadar uzun süre Buna ikizler paradoksu denir. Örneğin biri Uzayda öbürü Dünya’da yaşayan ikiz kardeşleri düşünelim. Uzay’da dayanamayacaktır. zaman daha yavaş aktığı için Uzay‘dakiler Dünya’ya geri döndüğünde uzayda yaşamış olan kardeş fiziksel Solucan delikleri veya başka bir yöntem ile herhangi bir anlamda Dünya’da yaşamış olan kardeşten daha genç geçmiş zamana yolculuk muhtemelen imkânsızdır, aksi görünecektir yani zaman uzaydaki için daha yavaş takdirde paradokslar yani çelişkiler gerçekleşir. Bu geçecektir. Hızlı olan genç kalacaktır. nedenle, maalesef, geçmiş zamana yolculuk hiçbir zaman gerçekleşmeyecek gibi görünüyor. Ancak bilim Süper-kütleli karadelik doğal bir zaman makinesi görevi insanları geleceğe yolculuğun olma ihtimalinin daha gerçekleştirmektedir. Uzay gemileri, onun etrafında fazla olduğunu düşünüyor. yörüngeye girerek, bundan faydalanabilir ama bu Albert Einstein’a göre zaman bir nehir gibi akmaktadır, tek yönlüdür ve hızlanıp yavaşladığı yerler vardır. Bunu düşündüren şey ise uzay araçlarının içinde son derece hassas bir saat bulunmasına rağmen her gün aşağı yukarı saniyenin bir milyarda üçü kadar ileri gitmeleridir. Bu da bize uzayda akan zamanın, dünyada akan zamana göre daha hızlı aktığını gösterir. Einsten'in 31
Zamanda Yolculuk yoldukça tehlikelidir. Süper-kütleli karadeliği değildir; ama ışık hızına yaklaşmak mümkündür. kullanarak geleceğe yolculuk yapmak zordur ve bizi İnsanoğlu da ışık hızına ulaşmak için deneyler yapmış, zamanda çok da ileri taşımaz. Ancak geleceğe yolculuk devasa büyüklükte sistemler kurmuştur. Bunun bir için başka imkânlar da vardır. Bunun için yapmamız örneği de Cern’de yapılan deneyidir. gereken şey çok hızlanmaktır. Işık hızına yaklaşmaktan bahsediyorum. Işık hızına yakın hızlarda seyahat CERN, Dünya’nın en büyük parçacık fiziği laboratuvarına etmek, bizi geleceğe götürür. sahiptir. Bu deneyde kullanılan parçacıklar 25 kilometrelik bir alanda saniyede 11 000 kez dolanmıştır. Şimdi diyelim ki uzayda bulunan bir uzay gemisinin Bu da demek oluyor ki bu parçacıklar ışık hızının içindeyiz ve uzay gemisi hızlanmaya başladı, %99,9’una ulaşabildi. Birçok parçacık bu hıza hızlandıkça hızlandı ve ışık hızının %90’ına ulaştı. Bu yaklaşamadan parçalara ayrılmıştır; ama bu hıza uzay gemisinin içinde olanlar için zaman yaklaşabilen parçacıkların 30 kat daha uzun ömürlü yavaşlayacaktır yani ne kadar hızlanırsak zaman olduğu keşfedilmiştir. Böylece bir anlamda zaman hızlananlar için o kadar yavaşlayacaktır. Bu hızda Güneş yolculuğu gerçekleşmiştir. Sistemi’nden çıkmak uzay gemisinin içinde bulunanlara göre 9 ay, Dünya’ya göre 1,5 yıldan daha fazla sürer. Bu Sözün özü öyle bir evrende yaşıyoruz ki zaman farklı da demek oluyor ki uzay gemimiz tam anlamıyla yerlerde, farklı hızda akar. Küçük solucan delikleri her geleceğe gidiyordur. yerdedir. Ve orada, fizik konusundaki bilgilerimizi kullanarak zaman yolculuğu yapabilir ya da ışık hızına Zamanın yavaşlamasının iyi bir tarafı daha var. Bu çok yaklaşarak geleceğe yolculuk yapabilen gerçek durum, teorik olarak bir yaşam süresi içinde çok büyük gezginler haline gelebiliriz. Bunun için daha çok uzaklıklar kat edilebileceği anlamına gelir. Bu durumun çalışmalı, merak etmeli, sorgulamalı, araştırmalıyız ve bir diğer iyi tarafı ise içinde bulunduğumuz evreni asla pes etmemeliyiz. Çünkü nice bilim insanları pes keşfetmek ve bilmediğimiz çok şeyi öğrenebilecek etmeden çalışmaya devam etmiştir. Örneğin Edison olmamızdır. ampule konulan tungsten maddesini bulabilmek için 3000’den fazla deneme yapmıştır. Albert Einstein’ın da Tüm bunlar için ışık hızına bir bakalım. Işık hızı saniyede dediği gibi pes edene kadar başarısız sayılmazsınız. yaklaşık olarak 300.000 kilometredir. Bu da Dünya’nın etrafını saniyede 7 kez dolaşmak demektir. Teorilere Berra DOĞAN, 9-E göre kütleli bir şeyin ışık hızına ulaşması mümkün 32
KADINA ŞİDDET
T oplumlarda kadına verilen değer çok büyük. sığınıp sınırsızca yaşamak tasvip ettiğimiz bir olgu değildir. Ama şiddet ya da cinsel saldırıda bulunan aaaaaaaaaVerilen değer büyük ama gösterilen saygı zihniyetler için kıyafet sadece bir bahane. Nitekim aaaaaaaaaküçük. Kadının toplumdaki yeri nedir? Kadın muhafazakâr bir kıyafet ile dolaşan bir kadına da bir dünya yaratan bir hayata can verendir. Peki, “onlara göre” açık bir kıyafetle dolaşan bir kadına da kadınların hayat verdiği kişiler kadınlara nasıl davranır; taciz ya da şiddet haberlerine şahit olduk. Kadına şiddet işte en büyük soru bu. Erkekler çoğu zaman kadınlardan uygulamak için birçok sebep gösterebiliyorlar ama üstün görüldü. Hatta eski zamanlarda kadın olmamak hiçbir sebep şiddeti kabul ettiremez.\" Ülkemizdeki onlar için şükür sebebiydi. Sanırım o zaman bunu eğitim seviyesi de malum. Şiddet ve cinayet hiçbir şeyin düşünemiyorlardı ama kadınlar olmasa onlar yoktu çözümü değildir. zaten. Kadın ve erkek arasındaki bu eşitsizlik Cumhuriyet Dönemi’nde Atatürk'ün getirdiği yasalarla Peki, kadına şiddet ile ilgili Beypazarı ne düşünüyor? bir nebze de olsa azaldı ama günümüze kadar devam Kadına şiddet ile ilgili alınan önlemler yeterli mi? Bu etti. Neslimiz artık birçok bilgiye, habere anında konuyla ilgili sokak röportajı yaptık. Beypazarı esnafı ile ulaşabildiği, çeşitli imkânlarımız olduğu için birçok görüştük. Bu süreçte bize yardımcı olan, sorularımıza şeyin farkına vardık ve engellemeye çalışıyoruz. Kadın cevap veren herkese teşekkür ediyoruz. Bu röportaja ve erkek arasında biyolojik farklılıklar vardır ama bu aşağıdaki karekod ile ulaşabilirsiniz. farklılık toplumda kadınların eksik ve kusurlu görülmesine sebep değildir. Kadınların eksik olduğu bu Kadına, hayvana, doğaya, insanlığa kısaca ŞİDDETİN konuların da sebebi onlardır. Bunun yüzünden kadınlar HER TÜRLÜSÜNE HAYIR!.. dış hayata atılamadı. Kadınları cahil bırakarak onlara her zaman istediklerini yaptırabileceklerini düşündüler. Ceren MUTLU, 9-F Nitekim öyle de oldu. Kız çocuklarını okutmayarak Zeynep Sude ÖZKAN, 9-F kadınları cahil bırakmaya başladılar ve bu da şiddeti arttırdı. Eğitim önemli olduğu kadar aile de önemli. Aile içi şiddet de kadına şiddeti arttırıyor. Çünkü insanlık çocukken ne görüyorsa aynısını yaptı. Erkek çocuklarına kızlardan üstün oldukları ve onlara her şeyi yaptırabileceklerini öğrettiler, kız çocuklarına ise erkek ne derse susup oturmasını. Gün geçtikçe kadınlara yönelik artan şiddet haberleri gölgesinde ülkemizde kadınlar sokakta, işte, okulda vs. özgürce dolaşamıyor. Dışarı çıkma saati bile kadına şiddete sebep gösterilebiliyor. Bu kadınların kısıtlandığı konulardan sadece biri. Kadınların giydiği kıyafetler de bazen şiddet için gerekçe gösteriliyor. Toplumun değer yargılarını, kültürünü yok sayıp “özgürlük” kavramına 34
Der Sınıf-ı 10 E/fsane Zamane-i Ruzi-i Lisan-ı Osmani 10. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı dersimizde bu yıl Klasik Türk edebiyatını, eski dönem Türkçesini işledik. Buradan yola çıkarak Muaillim-i Lisân-ı Edebiyat-ı Türki’nin de telkinleri doğrultusunda bir günümüzü eski Türkçeye biraz uyarlayarak yazmak istedik. Sürçülisan ettik ise affola, bu gök kubbede 10-E/fsaneden bir hoş seda gönüllerde bıraktıysak ne mutlu bize. Cevv-i hava nev-a-nev nurlanırken 10-E fırkasının dâhilini sükût haykıyordu. Yevmin bu esnalarında, muhtemelen fırkanın berdevam olan sı’vlarındaki ahvâlâtını hased etmektedir. Yani Ömer münasebetiyle vuku bulan sessizliği. Yevmin evvel hengâmındaki sükûta kendini evvelâ esa’ eden İkra’dır. Fırkada cay-gir vaziyette “İnce Mehmed”iyle 10-E fırkasının diğer sakinlerini intizar etmektedir. Her bamdad meliyy boyunca terfiş edemediği musahibiyle karşılaşmış bir insan iştiyakıyla yapılan hummalı sohbetler, Zeyrek’ten gelen 35
pinpon sedaları ve Esma’nın harikulade elhanı fırkadaki sükûneti itina ile alıp götürüyordu. Hakeza 10-E fırkasında hayat emareleri an-be-an beliriyordu. Reis hazretleri Nehir’in destinde fırka defteri ile revirden gelmesiyle fırka iclihmam olur. Dershanenin selasin azasının selasinde de olan sebak işleme aşkı, muallimini mahmur çehrelerle intizar eden 10/E fırkasının azalarından Şampiyon Bay Uçar’ın “Hocam, elyevm sebak işlemesek?” demesiyle tecelli eder. Bu, leyli nehara ihtiyar eden çehrelerdeki menam dağıldıkça fıkraya hande-i aftab olur. En çok da fıkramızın Yozgatlısının ve Melek-sima Berhay Mete’nin menamı açılmaktadır. Bu mülevven insanların arada bir kafalarına bir esinti vurmasından mütevellit itina ile fıkra defterini saklarlar. Bir süreliğine fıkra defteri sırra kadem basar. Tabi anormal bir vakayi gayup yoksa… Amma bu sürpriz kat’iyen anormal algılanmamalıdır. Bu sürprizi teyid edercesine Nisa’nın fıkra karmaşası yaşayarak fıkraya geç gelmesi ile sebak başlar. Sincan mösyösü Karaveli Bey’in de sebak işlememe arzusunu ilhahla dillendirmesi nafiledir. Bu hadiseler sona erdiğinde tarihe tutkun Arif Ortaylı fırka defteri için basılan kayıp ilanlarını imha ederek defteri saklandığı yerden sekf edip en emin yerine, muallimin masasına bırakır. Bu yapılan kaynatma taktiklerinin gerçekleşmemesi âmmenin dürûşu pürdikkat semaat edip kafalarına kazıyacağının ve beyin yakmadan ayn-ı ömre müdavemet edeceğinin burhanı değildir. Bunun a’zamî enmuzeci felsefe dürûşu… Felsefe dürûşu başlamadan dakika-i vahide evvel ahir gözlük bükücü Mehmet Efe, elini ütopya hareketi yaparak dere odaklanmıştır. Ve bu dürûştan keyfi proje alan Yusuf ile hemdemi Talha, nam-ı diğer dershane güzel saçlı insanı, muallimi intizar edenler arasında bulunmaktadır. Bu iki sorgulayıcı insanın arasına Prof. Dr. Himmet Efe Yaman’ın da iştirak etmesiyle felsefe beyin yakma fırkası toplanmış bulunmaktadır. Her ne kadar sadece bu lâllerin dürûşa olan alakası gözle görülür bir şekilde aşikâr olsa da geri kalan cümlenin de alakasını çekmektedir felsefe. Lakin bazıları ise mantalitesini muhafaza etmek isteyerek istirahat kastı ile sıralarına çekilirler. Meryem mahmur gözleriyle sırasına doğru kıvrılırken arka sıradan olanlar da ona refakat eder. Rümeysa ise felsefeden elindeki kitapla âher âlemlere giderek sıyrılmaya çalışır lakin bu nafiledir. Çünki eamm muallime yakalanarak elindekini sanki bir cürm cihazıymış gibi masaya bırakmak zorunda kalır. İmtihan hefte 10-E’nin değerli nüfusu adiye göre ağleben sükût batnında yaşar. Bu asur vazife heftesinde onların gaye-i yegânesi imtihanlara cidd için dürus iczab. Bu müsavemeyi tabi ki her üstadda mehenge vurmayacak kadar akıllılardır. Kafalarındaki tahlilatlara göre aşikâr üstadlarla bu müsavemeyi yaparlar ve ehdaflarına tesatül ederler. Her talebenin felsefesi gibi onlar için de son dakika cidd en mahsuldardır. Bu hefte onlar için lahzaya kadar ahir. Bu heftenin ahir zamanında aziz nüfus, dershaneden cuhuz ederken mabeyninde ahad efradın betaresi manzur olur. İtbâ bu efrad dershaneden avind firaz eden Berke’dir. Enisan tekellüm etmemişler: “Ahar azimet eder dersine, Berke azimet eder Mersin’e.”. Berke’nin ber-akis Girami Korkmaz ise afur fark etmeksizin asıl beytdeki aramişten bienin kalakına ilka eder. Ve haftanın son günü... Namberdar âlemimiz huzurunda İstiklal Marşımızı handen için sıraya geçerken Aleyna Taylan ve Ceren Barun’un eserlerine rağmen erkekler yine arkaya geçerler. Nihayetinde Beypazarı ve Çayırhan hanımefendilerinin de arkadaki yerlerini almalarıyla sıra tamamlanır. Ama 10-E sakinlerinin ifha ettikleri bir şey vardır: İrem’in bayılma bilkuvvesi. Onlar bu bilkuvveyi telami ederek onu öne atmışlardır. Yanında ise herhangi ani gelişebilecek hadiseye karşı i’tidal-i demini bir rişsaz edasıyla muhafaza edebilen Defne mevcuttur. Mektep serkarımızın düzenli ve asude bu ikazlarına rağmen mektep avlusunda sıra olunca ahresler dilleniyor, dilliler de terennüm edercesine sohbet ediyordu. Ali Trabzonspor’u şampiyon dellallık ederken hasretkeş Kardelen’in mesken hasreti ve Şule’nin soyadının mükemmelliği münakaşa ediliyordu. Sadıkane olmak gerekirse soyadı gerçekten muazzam. Tüm ülkenin de aynı fikirde olduğu gibi… 10-E SINIFI 36
Okulumuzdan Haberler GÖRSEL SANATLAR ATÖLYESİ ''BİZİM SOKAK'' VİTRAY ÇALIŞMASI VİTRAY NEDİR? Bölüm 1 Bölüm 2 Vitray sanatı, gün ışığı ile doğan ve yine onun az ve çokluğu ile değişimler kazanan bir ışıklı resim sanatıdır. Vitrayın diğer resim sanatlarından üstün kılan tarafı ışık değişimleriyle ya da ışığa etki eden elemanların değişimiyle değişik özellikler kazanmasıdır. Bir ışığın azalıp çoğalması, bulutların hareketi hatta vitrayın arkasında bulunan ağaçların dal ve yapraklarının veya başka cisimlerin hareketi cam üzerinde değişik renk ve gölgeler meydana getirir. 2021/2022 eğitim öğretim yılı Hatice Cemil Ercan Fen Lisesi görsel sanatlar atölyesi ''BİZİM SOKAK'' adlı proje ile 10.sınıf öğrencilerimiz tarafından vitray sanatı uygulaması yapılmıştır. Her geçen yıl yeni bir uygulamayla koridorumuz daha da güzelleşmektedir. Güzel çalışmalarıyla sokağımıza kattıkları değerden dolayı emeği geçen öğrencilerimize ve Görsel Sanatlar öğretmeni Yasemin GÜMÜŞKAYA 'ya teşekkür ederiz. Vitray Sanatı videolarına yandaki karekodlardan erişebilirsiniz. 37
Okulumuzdan Haberler SINIFLAR ARASI MÜNAZARA YARIŞMALARI 2021-2022 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde 9, 10 ve 11. sınıf öğrencileri arasında TDE Öğretmenimiz Hüseyin UYSAL’ın organize ettiği münazara yarışması düzenlendi. Süreç içerisinde öğrencilerdeki tatlı heyecan ve sahnede tez/antitezlerini savunurken gösterdikleri performanslar etkinliği daha da güzelleştirdi. Münazara yarışmasında, 9. sınıflarda 9-F, 10. Sınıflarda 10- E sınıfı ve 11. sınıflarda da 11-D kendi sınıf düzeylerinde birinci oldu. Yarışmaya katılan tüm öğrencilerimize, münazara yarışmasını düzenleyen TDE Öğretmeni Hüseyin UYSAL’a ve katkı sunan tüm öğretmenlerimize teşekkür ediyoruz. 9-F 10-E 11-D 38
Okulumuzdan Haberler MESLEKİ KARİYER GÜNLERİ Öğrencilerimizin meslek seçiminde daha isabetli kararlar verebilmeleri adına mesleki kariyer günleri etkinlikleri gerçekleştirildi. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İşletme Fakültesinde görev yapan Doktor Öğretim Üyesi Sayın Semih Ceyhan; kendi akademik ve mesleki yolculuğu, üniversite ve bölüm seçerken dikkat edilmesi gerekenler, çalışma alışkanlıkları ve üniversitede öğrenci olmak içerikli söyleşisinden sonra gençlerin sorularına da cevap verdi. Belediye Başkanımız Sayın Tuncer KAPLAN, liderlik, yönetim, halkla ilişkiler ve siyaset bilimi konularında öğrencilerimizle samimi ve içten bir atmosferde sohbet ederek, gençlere tavsiyelerde bulundu. İlçemiz Evren Eczanesi sahibi Sayın Evren GÜMÜŞ, mesleki yolculuğu, eczacılık bölümünün çalışma alanları ve ilgilendiği disiplinler hakkında bilgi verdi. İlçemiz Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Mustafa BÜYÜKBAŞ ve İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Hürrem DURSUN öğrencilerimizle buluştu. Sayın Başsavcı; Hukuk Fakülteleri, Hukuk Fakültesinde öğrenci olmak, kariyer planlamaları hakkında deneyimlerini aktardı. Beypazarı İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ziraat Mühendisi Sayın Adem BÜYÜKHAN ve Veteriner Hekim Sayın Mehmet KALKAN okulumuzda öğrencilerimizle buluştu. 39
Okulumuzdan Haberler MESLEKİ KARİYER GÜNLERİ Mesleki kariyer günleri, Eti Soda A.Ş. bünyesinde görev yapan mühendislerle devam etti. ETİ SODA A.Ş. İnsan Kaynakları Müdürü Sayın Çağatay MADAK, İnsan Kaynakları Uzmanları Sayın Şeyma YAVUZ ve Sayın Bahar ALICI kendi akademik yolculuklarını, kurumdaki çalışma alanlarını tanıttılar. Maden Müh. Sayın Utku İŞMAN üniversiteye giden yol, seçtikleri üniversite, üniversitede yaşam hakkında çok değerli paylaşımlarda bulundu. Maden Mühendisliğinin ilgilendiği konular ve çalışma alanları hakkında bilgilendirme yaptı. Kimya Mühendisi Sayın Betül HEKİMOĞLU ve Çevre Mühendisi Sayın Özge DİNÇ kendi akademik yolculukları, hedefleri, motivasyon araçlarını anlattılar. Kadın bir mühendis olarak çalışma hayatındaki konumlarını ve önerilerini sundular. Makine Mühendisleri Sayın Zafer Ömer GÜNİNDİ,Sayın Orhun YAKUT ile Elektrik Elektronik Mühendisleri Sayın Orhun YAKUT ve Sayın İzzet TULUMOĞLU akademik yolculuklarını, alanlarının gerekliliklerini anlattıkları söyleşilerini soru-cevaplarla tamamladılar. 40
Okulumuzdan Haberler MESLEKİ KARİYER GÜNLERİ 12.sınıf öğrencilerimiz İlçe Emniyet Müdürlüğünü ziyaret ettiler. Polislik mesleği, PAEM, PMYO ve POMEM giriş koşulları, Beypazarı İlçe Emniyet Müdürlüğünün tanıtımını da içeren sunumun ardından, İlçe Emniyet Müdürü Sayın Metin DEMİRCİ öğrencilerimizle buluştu. Beypazarı Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Sayın Dr. MEHMET Ali SAĞLAM ve Hastane Müdürü Sayın Durmuş BIDAK okulumuzda öğrencilerimizle buluştu. Dr. M. Ali SAĞLAM hayat yolculuğu, kendi hikayesi, kırılma ve yeniden inşasını, uğraşılarını paylaştığı öğrencilerimize kendi hikayelerini oluşturmaları, yolculuklarını şekillendirebilmeleri, hayatı anlamlı okumaları, derinlikli kişilik geliştirmeleri, istemeleri ve bunun için harekete geçmeleri noktasında düşüncelerini paylaştı. İlçe Jandarma Komutanımız Sayın Yüzbaşı Haluk Muharrem UZUN okulumuz Konferans Salonunda öğrencilerimizle buluştu. Sayın Uzun'un kendi hayat yolculuğu, mesleğinin gerekleri ve önerilerini paylaştığı buluşma, öğrencilerimizin sorularıyla devam etti. 41
Okulumuzdan Haberler MOTİVASYON ETKİNLİĞİ Eğitim Danışmanı Sayın Hüseyin ASLANTÜRK hayalleriyle randevusu olan gençlerimizle buluştu. Okulumuz Konferans Salonunda sabah oturumunda 12. Sınıflarımızla, öğle oturumda da 11. Sınıflarımızla buluşan Hüseyin Aslantürk, 'Ben kimim?', 'Ne istiyorum?', 'Motivasyon kaynağım ne?' sorularının altını çizdi. Sunumunda sabır, dayanıklılık, vazgeçmemek, (Ç)alışkanlık, istEMEK üzerine hayatın içinden güncel ve çok çarpıcı örneklerle günümüze hoş bir sada bıraktı. 42
Okulumuzdan Haberler KÜTÜPHANE GELİŞTİRME ÇALIŞMALARI Kütüphanemiz, öğretmen ve öğrencilerimizin kitap bağışlarıyla zenginleşirken aynı zamanda yine öğretmen ve öğrencilerimizin el emekleriyle fiziki olarak da güzelleşti. Emeği geçen öğrencilerimize, başta Görsel Sanatlar öğretmeni İsmail Hayri ÜNAL ve TDE öğretmeni Emrah GÖKTAŞ olmak üzere katkıda bulunan öğretmenlerimize teşekkür ederiz. Kütüphane demek hayat demektir... 43
Okulumuzdan Haberler MEZUNİYET PROGRAMI Bu sene mezun edip bir üst eğitim kurumu olan üniversitelerimize yolcu edeceğimiz öğrencilerimiz için hazırlanan mezuniyet programı kapsamında Anıtkabir Ziyareti ve Mezuniyet Töreni gerçekleştirildi. Sosyal Bilimler Lisesi son mezunları ve Fen Lisesi ilk mezunlarına bundan sonraki yaşamlarında başarılar dileriz. 44
Okulumuzdan Haberler İLÇE TURNUVALARINDAKİ BAŞARILARIMIZ 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri kapsamında yapılan Satranç Turnuvasında öğrencilerimizden Ahmet YURDAKUL 1., Melik Talha ÇETİN 3. olmuştur. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında yapılan Satranç Turnuvasında Erkekler kategorisinde öğrencilerimizden Ahmet YURDAKUL 1., Melik Talha ÇETİN 2., Mesut AKYÜZ 3., Kızlar kategorisinde ise Melisa KORKMAZ 2. olmuştur. Basketbol Turnuvasında Mustafa Yalın KILIÇ, Onur ÖZKAN, Burhan ERDEMİR ve Deniz Servan YALÇIN'dan oluşan okul takımımız 2. olmuştur. Masa Tenisi Turnuvasında öğrencilerimiz Batuhan Hilmi KARA 3., Ömer Efe DOĞANÇAY 4. olmuştur. Dereceye giren öğrencilerimizi tebrik eder, başarılarının devamını dileriz. 45
Okulumuzdan Haberler LÖSEV VE ANITKABİR GEZİSİ İngilizce öğretmenlerimizden Mithat SABAN ve Görsel Sanatlar öğretmenlerimizden İsmail Hayri ÜNAL 9-B ve 10-D sınıflarından 30 öğrenciyle gezi düzenledi. Gerçekleştirilen gezinin birinci bölümünde LÖSEV köyü gezildi. Halkla İlişkiler Müdiresi Şeyma Hanım bir sivil toplum kuruluşu olan LÖSEV in kuruluş amacı, ilik nakli, Lösemi hastalığın da erken teşhisin önemi hakkında bilgi verdi. Daha sonra öğrencilerimiz gönüllü annelerin çalıştığı LÖSEV Dükkanında hediyelik eşya yapımında yardımcı oldular. Ekibimiz LÖSEV köyünden ayrıldıktan sonra Büyük Önder Atatürk'ü ebedi istirahatgahı olan Anıtkabirde ziyaret ettiler. 46
Okulumuzdan Haberler BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ ALANINDAKİ PROJELERİMİZ TÜBİTAK YARIŞMALARI Demirhan DEMİR ve Mert Ziya AK isimli öğrencilerimizden oluşan ekibimiz, MEB pansiyonlarını kullanan öğrencilere yönelik Pansiyon Mobil isimli bir mobil uygulama hazırlayarak TÜBİTAK 2204-A Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışmasına katıldı. TEKNOFEST YARIŞMALARI Demirhan DEMİR, Mert Ziya AK, Mehmet Efe ÜNLÜ ve Ahmet Ege KORKMAZ isimli öğrencilerimizden oluşan ekibimiz, sağlıklı yaşam ve obezite önleme çalışmalarında kullanılmak üzere robotik alanında Boy ve Kilo Ölçer isimli cihaz tasarımı ile Teknofest İnsanlık Yararına Teknoloji Yarışmasına katıldı. TASARIM PATENT BAŞVURULARI Okulumuzda açılan 3 Boyutlu Yazıcı ve LED KUTUSU TELEFON TUTUCU Tasarım Kursu ile hazırlanan ve 3 boyutlu çıktıları alınan özgün tasarımlar için Türk Patent ve Marka Kurumuna Tasarım Patent başvuruları ROBOT ARAÇ ŞASE yapılmıştır. 47
Okulumuzdan Haberler SINIF GEZİLERİ VE PİKNİKLER Öğrencilerimizle üniversitelere, tiyatroya, Millet Kütüphanesine, çeşitli müzelere geziler düzenlendi ve sınıf piknikleri gerçekleştirildi. 48
BİR MEZUN... Berkay Öztürk 2019-2020 HCESBL Mezunu Marmara Hukuk – 2 [email protected] Merhaba Dostlar… Ben liseyi yurtta kalmış, 5 yıl boyunca her türden karneden en az bir tane almış, devamsızlıktan sınıfta kalmamak için incelikle dilekçeler yazmış, hocalarla inatlaşıp durmuş, hocasını bazen üzmüş bazen de gururlandırmış, Covid19 salgın sürecinde mezun olduğu için bir tane bile mezuniyet elbiseli fotoğrafı olmayan, lisesini çok özleyen ve seven Adanalı Berkay... Benim için bu yazının amacı sizlerle aynı bağlamda buluşmak ve anlaşabildiğimiz dilden konuşmaktır. Lise öğrenciliğimi özlüyorum. Üniversiteden daha sosyal ve samimi bir arkadaş ortamının olduğunu düşünüyorum. Lise sınavlarımı dert edinerek değil hayal kurarak geçirdiğim en güzel 5 yıl olduğunu anımsıyorum. En güzel dostlukların, en komik anıların, en bilgiyle taşılan zamanların lisede olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. Anı kaçırmayın. Unutmayın bir daha aynı yaşta olamayacağız. (Bkz. Aynı derede iki kere yıkanılmaz.) Haddimizi aşmadan verilebilecek tavsiyeler: Derslerinizi ihmal etmeden sosyalleşmeye bakın. Kimya sınavından düşük almamalı ama küçük deneyler de yapmalı, resim çizmeli ama fotoğraf da çekmeli, tarihe çalışmalı ama müze de gezmeli, matematik testi çözmeli ama satranç da oynamalı, edebi eser ezberlemeli ama şiir de yazmalı... Derdimiz denge. Sadece derslerle değil diğer her şey için de geçerli bu kutsal dert. Aristoteles erdemin formülünü izaha çalışırken bir insanda olması gerekenleri sayıp hepsinin bir ölçü, denge-kontrol içinde olması gerektiğini söyler. Söz gelimi isteğin hırsa dönüşmemesi, insanın bir nesneyi, olguyu veya olayı odak seçmesi durumu heves olarak adlandırılır. Aristo’ya göre ise heves; açgözlülük ve tembelliğin dengelenmesidir. İşte bu düsturla yaşayanın erdemli (bilge) olduğunu söyler, Aristoteles. Hayatımızın tam orta yerinde işbu iki yönlü kaldıracı yerleştirdiğimizde, akıl süzgecinden geçirdiğimiz her düşün tutarlı birer muhtemel gerçekliktir. O yüzden gündelik planlardan büyük hayallere kadar her düşün eylemini bu esasa göre tasarlamanızı öneririm. Bana bir şeyler sormak, söylemek; eleştiri yapmak isterseniz posta kutum size açık ☺ Vücut ve ruhi sağlığınıza çok dikkat edin. Görüşürüz. 49
Search