Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore VECIZELER

VECIZELER

Published by risalekz, 2021-07-02 05:18:23

Description: Нұрлы Афоризмдер

Keywords: risale-i nurdan toplama

Search

Read the Text Version

601 ümera, cehlinden ilmin kıymetini bilmiyorlar ki, ülemanın kapısına gidip ilmi arasınlar. Ülema ise; marifetlerinden mallarının kıymetini dahi bildikleri için ümera kapısında arıyorlar.”(L.145) “Mahşerde ülema-i hakikatın sarfettikleri mürekkeb, şehidlerin kanıyla müvazene edilir; o kıymette olur.\"(L.167,K.K.613) “Ulema, Resul-ü Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline vâris olmuşlar.”(T.18) -ÜLFET:” Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın bütün kâinattaki âdiyat namıyla yâdolunan, hârikulâde ve birer mu'cize-i kudret olan mevcudat üstündeki âdet ve ülfetperdesini keskin beyanatıyla yırtıp, o hakaik-i acibeyi zîşuura açıp, nazar-ı ibretlerini celbedip, ukûle tükenmez bir hazine-i ulûm açar.”(S.137,340,434,491) “Şu çirkin, ölü, camid ve çoğu kışır olan dünyada; hüsün ve cemal, yalnız göze güzel görünüp, ülfete mani olmazsa, yeter.”(S.500) “Fakat kâfir, kendi ameliyle bu duruma kesb-i istihkak etmiş ise de, amelinin cezasını çektikten sonra, ateş ile bir nev' ülfet peyda eder ve evvelki şiddetlerden âzade olur.”(İ.İ.81) “Ve keza avam-ı nâs, ülfet ettikleri üslûblardan ve ifadelerin çeşitlerinden ve daima hayallerinde bulunan elfaz, maânî ve ibarelerden fikirlerini ayıramadıklarından, çıplak hakikatları ve akliyatı fehmedemezler. Ancak o yüksek hakaikın, onların ülfetettikleri ifadelerle anlatılması lâzımdır.”(İ.İ.115-116,145,160) “Masiyete devam eden, ülfet peyda eder.”(Ms.126) “İnsanları fikren dalalete atan sebeblerden biri; ülfeti, ilim telakki etmeleridir. Yani melufları olan şeyleri kendilerince malûm bilirler. Hattâ ülfet dolayısıyla âdiyata teemmül edip ehemmiyet vermezler.”(Ms.196) “İnsanların arza ait malûmat ve müsellemat-ı bedihiyatları ülfete mebnîdir. Ülfetise, cehl-i mürekkeb üstüne serilmiş bir perdedir.”(Ms.197) “Ülfet ve âdet ve yeknesaklık perdeleri altında çok hârika hakikatler gizleniyor gördüm. Bilhassa ehl-i gaflet ve ehl-i tabiat ve felsefenin dinsiz kısmı, bu âdetullah kanunlarının perdesi altında çok mu'cizat-ı kudret-i İlahiyeyi görmeyip; dağ gibi bir hakikatı, zerre gibi bir âdi esbaba isnad eder, yükletir. Kadîr-i Mutlak'ın, her şeydeki marifet yolunu seddeder. Ondaki nimetleri kör olup görmeyerek, şükür ve hamd kapısını kapıyorlar.”(E.II/121,Mh.49) -ÜNSİYET:”Sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı, mütemadiyen onu incitiyor.”(S.43) “Sizi birbirini sever, ünsiyet eder çift...”(S.375) “Bir bedende birbiriyle imtizac ile ünsiyet ve münasebet peyda eden zerrat-ı esasiye...”(S.524) “Hem ünsiyet, teselli, tahabbübü veriyor.”(S.743) “Ve keza iman nazarında bütün ecramı, hayatdar ve birbirine ünsiyetli olduklarını görüyor.”(Ş.757) “Ulema-i din, fünûn ile ünsiyet peyda etsin.”(T.70,M.444) -ÜSTAD:”O Zât, Üstad-ı Ezelî'sinden ders alıyor, sonra söylüyor.”(S.406,144) “Evet Hazret-i Üstad, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin Sünnet-i Seniyesine tam iktida etmiştir.”(S.757,726,545) “Evet Hazret-i Üstad, öyle bir himmet-i azîmeye mâliktir ki; ona icra edilen müdhiş mezalim, bu himmetin mukabilinde tesirsiz kalmağa mahkûm olmuştur.”(S.762)

602 “Üstad, hususî hayatında mütevazi, vazife başında vakurdur.”(S.762) “Evet, Hazret-i Üstad ulûm-u imaniyeyi neşretmekle, âlem-i İslâm ve âlem-i insaniyeti hayattar ve ziyadar eylemiştir. Cenab-ı Hak, o büyük üstaddan ebediyen razı olsun, uzun ömürler versin. Âmîn, âmîn, âmîn...”(S.763) “Üstadlarımdan Mevlâna Celaleddin...”(M.25,E.I/215) “Üstadım olan İmam-ı Rabbanî'...”(M.30) “İmam, o mektublarında tavsiye ettiği gibi çok mektublarında musırrane şunu tavsiye ediyor: \"Tevhid-i kıble et.\" Yani: Birini üstad tut, arkasından git, başkasıyla meşgul olma. ... Bu muhtelif turukların başı ve bu cedvellerin menbaı ve şu seyyarelerin güneşi, Kur'an-ı Hakîm'dir. Hakikî tevhid-i kıble bunda olur.”(M.356) “Haydi farz-ı muhal olarak ben üstadlık dava etsem, madem şimdi ehl-i imanın tabakatını, avamdan havassa kadar, maruz kaldıkları evham ve şübehattan kurtarmak çaresini bulduk; o ülema ya daha kolay bir çaresini bulsunlar veyahut bu çareyi iltizam edip ders versinler, tarafdar olsunlar.”(M.425) “Cemaatın haseneleriyle terettüb eden bir şerefi, bir fazileti, o cemaatın reisine veya üstadına vermek; hem cemaata, hem de o üstad veya reise zulümdür.”(L.134) “Evet üstad ve mürşid, masdar ve menba telakki edilmemek gerektir. Belki mazhar ve ma'kes olduklarını bilmek lâzımdır.”(L.135) “İmam-ı Ali'nin (R.A.) manevî veledi ve Gavs-ı A'zam'ın (K.S.) müridi olan üstadım!” (Ş.437,B.239,E.I/242) “Birimiz şarkta, birimiz garbda, birimiz cenubda, birimiz şimalde, birimiz âhirette, birimiz dünyada olsak; biz yine birbirimizle beraberiz. Kâinatın kuvveti toplansa, bizi yüksek üstad Said Nursî'den ve Risale-i Nur'dan ve bizi bizden ayıramazlar.”(Ş.547) “Bediüzzaman Said Nursî'nin derslerine gönül bağlayıp onu üstad edinelim, zulmetten Nura dönelim.\"(Ş.558) “İşte bu fıtrî istidad ile daima hakikî bir üstad arıyordum. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükrolsun ki, uzakta aradığımı pek yakında elime verdi.”(Ş.561) “Üstadımı, bu millet ve vatanın ve Türk ülemasının pek büyük şerefini muhafaza etmek için her şeyini feda etmiş bir şahıs bildiğimden, ben de kendime hakikî üstadkabul ettim.”(Ş.562) “Takdis ederiz o zâtı ki, bu sineğe nezafeti ilhamen öğretir, bana da üstad yapar. Ben de onun ile nefsimi ikna ve ilzam ederim.”(Ms.80) “Aziz Üstad! Hizmetin göklerde gezsin ve siz destanlarda geziniz. Fedakâr Üstad!”(B.78) “Üstadınız lâyuhtî değil. Onu hatasız zannetmek hatadır. Bir bahçede çürük bir elma bulunmakla bahçeye zarar vermez. Bir hazinede silik para bulunmakla, hazineyi kıymetten düşürtmez.”(B.137) “Sonra kalbime geldi ki, üstadımdan himmet isteyeyim.”(B.170) “Birinci Söz'deki temsilde seyahat eden mütevazi zât, tamamen Üstadımızdır.”(B.243) “Menamda dediler ki: \"Bırakma üstadın Said'in eteğini, eyler seni mes'ud.\"Mes'ud(R.H.)”(B.315) “Üstadını her risale içinde görüp, görüşürsün.”(B.346) “Ben size nisbeten kardeşim, mürşidlik haddim değil. Üstad da değilim, belki ders arkadaşıyım.”(Ks.89,97) “Liyakatsizliğimiz, hiçliğimiz ile beraber sâfiyane istihdam edildiğimiz bu hizmet-i Nuriyede bedi' bir Üstada hem talebe, hem kâtib, hem muhatab, hem naşir,

603 hem mücahid, hem halka nâsih, hem Hakk'a âbid olmak gibi cihandeğer güzelliklerin hepsini birden bize veren Hazret-i Allah'a ne kadar şükretsek azdır.”(E.I/65) “Eski zamandan beri çok zâtlar, üstadını veya mürşidini veya muallimini veya reisini kıymet-i şahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan etmeleri, dersinden ve irşadından istifadeye vesile olması noktasında o pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiş, hilaf-ı vakıadır diye tenkid edilmezdi.”(E.I/71) “Tesanüdümüzden hasıl olan bir şahs-ı manevînin fevkalâde ehemmiyet ve kıymeti ve üstadlığı ve irşadı bize kâfidir.”(E.I/73) “Yeni Said'in hususî üstadı olan İmam-ı Rabbanî, Gavs-ı A'zam ve İmam-ı Gazalî, Zeynelâbidîn (R.A.) -hususan Cevşen-ül Kebir münacatını bu iki imamdan ders almışım- ve Hazret-i Hüseyin ve İmam-ı Ali'den (Kerremallahü Vechehu) aldığım ders, otuz seneden beri, hususan Cevşen-ül Kebir'le daima onlara manevî irtibatımda, geçmiş hakikatı ve şimdiki Risale-i Nur'dan bize gelen meşrebi almışım.”(E.I/210) “Bugün, dünyada hangi bir aile reisi - mânen - Bediüzzaman Hazretleri kadar mes'uddur? Hangi bir baba, milyonlarla evlâda sahib olmuştur? Hem de nasıl evlâdlar!... Ve hangi bir üstad, bu kadar talebe yetiştirebilmiştir?”(T.12) “Herkesin bir üstadı vardır. Sen de benim üstadımsın...”(T.44,102) ” Üstadım, kendisi Nur ism-i celîline mazhardır. Bu ism-i şerîf, kendileri hakkında bir ism-i a'zamdır. Kendi karyesinin adı Nurs, vâlidesinin ismi Nuriye, Kadirî üstadının ismi Nureddin, Nakşî üstadının ismi, Seyyid Nur Muhammed, Kur'ân üstadlarından Hâfız Nuri, hizmet-i Kur'âniyede hususî imamı Zinnûreyn, fikrini ve kalbini tenvir eden âyet-i Nur olması ve müşkil mesâilini izaha vâsıta olan nur temsilâtı gayet kıymettardır.”(T.211,B.147,165,276) “Üstadımız, gayet mütevazidir.”(T.326) “Üstadımızın, az söylemek âdetidir.”(T.326) “Üstadımız ne kimseyi zemmeder ve ne de yanında kimseyi gıybet ettirir.”(T.326) “Üstadımızın nefisle mücahedede bir rüsuh ve ihtisası vardır ki, asla huzûzat-ı nefsaniyelerine hizmet etmezler.”(T.326) “Üstadımız, taharet ve nezafet-i şer'iyyeye son derece riayet eder; her zaman abdestli olarak bulunur; asla mübarek vaktini boş geçirmez.”(T.327) “Üstadımız, Risale-i Nur hizmetini herşeye tercih ederler...”(T.327) “Üstadımızın hârika hâlâtı ve şâyân-ı hayret garaib-i ahvali, başta Risale-i Nur olarak pek çoktur. Evet, biz itiraf ediyoruz ki; Üstadımız bizim hâtırat-ı kalbimizi bizden ziyade okur, çok defa haberimiz olmadığı bir meseleden bizleri şiddetli telâşla ikaz ederler, bizi hayrette bırakırlar.”(T.328) “Üstad, muhtelif istidatta olan her ziyaretçinin derece-i fehim ve idrakine göre konuşur, nazarları Risale-i Nur'a ve hizmet-i imaniyeye çevirir, Risale-i Nur hakikatlariyle imana hizmetin bu millete maddeten ve mânen en büyük menfaatleri temin edeceğini dâvâ ve izah ederdi.”(T.462) “Üstadın mâsum çocuklarla sohbet ve muhaveresi ise; çok ibretli ve saadetlidir.”(T.465) “Kalb-i Üstad; parlak bir âyine, bir mazhar, bir ma'kes; Lisan-ı Üstad; âlî bir mübelliğ, bir muallim, bir mürşid; Hâl-i Üstad; tecessüm etmiş en güzel bir örnek, bir nümune, bir misâl oluyor.”(T.484,E.I/66) “Ondört yaşından itibaren \"Üstadlık\" pâyesini taşımış ve mütemadiyen etrafına feyz-i ilim ve nur-u hikmet saçmış.”(T.610) “Belki yirmi yedi, yirmi sekiz sene oldu Üstadı görmeyeli. Onu görmek, mübarek simasını doya doya seyretmek için her zaman gidip ziyaret etmek istediğim halde meşguliyetten bir türlü vakit bulamadım. Fakat o kalblerde yaşadığı için, mânevî varlığı ile daima beraberdik.”(T.626)

604 “Evet, Nur Talebeleri ağır ceza mahkemelerinde demişler ki: \"Bizi üstadımız Bediüzzamandan ve Risale-i Nur'dan ve bizi bizden ayıracak hiçbir beşeri kuvvet yoktur.\" Evet, o münafıkların atomları dahi bu hususta âcizdir.”(T.692) “Üstad, İslâm dünyasının cevheridir.”(T.719) “Üstadın kıymetli hayatı hapishanede geçmiştir.”(T.719) “130 parça eserin sahibi olan Üstad hapiste iken verilmiş olan zehirlerin te'siriyle ihtiyarlığını geçirmekte olup, bu hal -seksen yaşını geçtiği halde- hakikat-ı İslâmiye ve İslâmların saadeti için mücadelesine mani olamamıştır.”(T.725) -ÜVEYSÍ:( (Üveysî tarzı) Veysel Karanî Hazretleri gibi sevdiği ve kendisine bağlı olduğu zatı görmeden ve gaybî olarak olan muhabbet ve bağlılık; ve bu muhabbetle bağlı olduğu zattan manevî feyz almak tarzı.),( Hz. Ebu Bekir ve Ömer (R.A.) devirlerinde Medine-i Münevvere'de çok hürmet gören ve Tabiînin büyüklerinden olup hadis-i şerif ile medh ü senâsı yapılan büyük bir veli. Peygamberimiz (A.S.M.) zamanında yaşamış ise de vâlidesine çok hürmetinden dolayı Peygamberimizle görüşememiş, fakat ona bütün ruh u canı ile bağlı kalmıştır. Sıffîn Muharebesinde Hz. Ali'nin (R.A.) askerleri arasında şehid düşmüştü. (Hi: 37) Veys diye de anılır.Nur.cd.1.0) ”İmam-ı Ali Radıyallahü Anh'ın en mühim ve en müdakkik Üveysî bir şakirdi ve İslâmiyet'in en meşhur ve parlak bir hücceti olan Hüccet-ül İslâm İmam-ı Gazalî (R.A.)...”(Ş.737,St.120) “Zâten Üveysî bir surette doğrudan doğruya hakikat dersimi Gavs-ı A'zam'dan (K.S.) ve Zeynelâbidîn (R.A.) ve Hasan Hüseyin (R.A.) vasıtasıyla İmam-ı Ali'den (R.A.) almışım. Onun için, hizmet ettiğimiz daire onların dairesidir.”(E.I/67-68) -V- -VAAD:” Demek ki, iman ve Kur'an uğrunda, candan ve cihandan geçen mücahitlere, büyük Allah, hakikat ve hidayet yollarını göstereceğini vaadbuyuruyor.”(T.9) “Hulf-ül va'd, kudretin izzetine zıddır.”(Ms.39,45) -VAHDET:”Evet hadsiz mahlukatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, mütedâhil daireler gibi en büyüğünden, en küçük sikkeye kadar enva'ı ve mertebeleri vardır. Fakat o vahdet ne kadar olsa yine kesret içinde bir vahdettir.”(S.13,L.100) “Vahdet ise, bir vâhidi gösterir.”(S.286) “Tecelli-i cemaliyeyi gösteren hayat; nasıl bir bürhan-ı ehadiyettir, belki bir çeşit tecelli-i vahdettir.”(S.305) “Evet müteharrik herbir şey, zerrattan seyyarata kadar, kendilerinde olan sikke-i Samediyet ile vahdeti gösterdikleri gibi, harekâtlarıyla dahi, gezdikleri bütün yerleri vahdet namına zabtederler.”(S.591) “Şu şecere-i kâinat, bir menba-ı vahdetten vücud alır, terbiye görür:”(S.614) ”Küçük bir köyde iki muhtar bulunsa, köyün rahatını ve nizamını bozarlar. Bir nahiyede iki müdür, bir vilayette iki vali bulunsa, herc ü merc ederler. Bir memlekette iki padişah bulunsa, fırtınalı bir karmakarışıklığa sebebiyet verirler. Madem hâkimiyet ve âmiriyetin gölgesinin zaîf bir gölgesi ve cüz'î bir nümunesi, muavenete muhtaç âciz insanlarda böyle rakib ve zıddı ve emsalinin müdahalesini kabul etmezse; acaba saltanat-ı mutlaka suretindeki hâkimiyet ve rububiyet derecesindeki âmiriyet, bir Kadîr-i Mutlak'ta ne derece o redd-i müdahale kanunu ne kadar esaslı bir surette hükmünü icra ettiğini kıyas et. Demek uluhiyet ve rububiyetin en kat'î ve daimî lâzımı; vahdet ve infiraddır.”(S.683)

605 “Eğer vahdet olmazsa; bir nefer, bir ordu kadar techizin esasatı cihetinde müşkilât peyda eder. Hem bir ağacın meyvelerine -vahdet noktasında- bir merkeze, bir kanuna, bir köke istinaden madde-i hayatiye verilse; binler meyveler, tek bir meyve gibi kolay olur.”(M.247) “Şu kâinatın Sani'i, Vâhid-i Ehad olduğu için, vahdetle iş görür ve vahdetle iş gördüğü için, bütün eşya birtek şey kadar kolay olur.”(M.247) “Vahdet ve iman yolunda, vücub derecesinde bir sühulet ve kolaylık var.”(M.257) “İsm-i Ferd'in cilve-i vahdeti, bütün kâinatı bir vahdet içine almış; herşey o vahdeti ilân ediyor.”(L.319) “Evet dünyadaki bütün sühulet, bütün ucuzluk, bütün mebzuliyet; vahdetten gelir ve Ferdiyete şehadet eder.”(L.322) “Bir vâhidin vahdeti varsa, her halde bir elden sudûr ettiği\"kaidesi..” (L.404) “Tevhid ve vahdette cemal-i İlahî ve kemal-i Rabbanî tezahür eder. Eğer vahdetolmazsa, o hazine-i ezeliye gizli kalır.”(Ş.7) “Evet sırr-ı vahdetle kâinatın kemalâtı tahakkuk eder...”(Ş.12) “Sâni'in vücud ve vahdeti, isbata ihtiyaçtan müstağnidir.”(Mh.117) -VAHDET-ÜL VÜCUD:”Kâinatı ehl-i vahdet-ül vücud gibi, huzur-u daimî kazanmak için i'dama mahkûm zannedip, \"Lâ mevcude illâ Hû\" hükmetmeye veyahut ehl-i vahdet-üş şuhud gibi, huzur-u daimî için kâinatı nisyan-ı mutlak hapsinde hapse mahkûm tahayyül edip, \"Lâ meşhude illâ Hû\" demeye mecbur olmuyor.”(S.479,14) “Vahdet-ül Vücud ise, bir meşreb ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli, neş'eli olduğundan, seyr ü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit çoğu çıkmak istemiyorlar, orada kalıyorlar; en münteha mertebe zannediyorlar. İşte şu meşreb sahibi, eğer maddiyattan ve vesaitten tecerrüd etmiş ve esbab perdesini yırtmış bir ruh ise, istiğrakkârane bir şuhuda mazhar ise; vahdet-ül vücuddan değil, belki vahdet-üş şuhuddan neş'et eden, ilmî değil, hâlî bir vahdet-i vücud onun için bir kemal, bir makam temin edebilir. Hattâ Allah hesabına kâinatı inkâr etmek derecesine gidebilir. Yoksa esbab içinde dalmış ise, maddiyata mütevaggil ise, vahdet-ül vücud demesi, kâinat hesabına Allah'ı inkâr etmeye kadar çıkar.”(M.83) “Ehl-i vahdet-ül vücudun dedikleri gibi; mevcudat, evham ve hayalât değil. Görünen eşya dahi, Cenab-ı Hakk'ın âsârıdır. \"Heme Ost\" değil, \"Heme Ezost\"tur. Yani herşey O değil, belki herşey Ondandır. Çünki hâdisat, ayn-ı Kadîm olamaz.”(M.84) “Tarîkatın gayet mühim bir meşrebi olan \"Vahdet-ül Vücud\" namı altındaki Vahdet-üş Şuhud, yani Vâcib-ül Vücud'un vücuduna hasr-ı nazar edip, sair mevcudatı, o vücud-u Vâcib'e nisbeten o kadar zaîf ve gölge görür ki, vücud ismine lâyık olmadığını hükmedip, hayal perdesine sarıp, terk-i masiva makamında onları hiç saymak, hattâ madum tasavvur etmek, yalnız cilve-i esma-i İlahiyeye hayalî bir âyine vaziyeti vermek kadar ileri gider.”(M.448) “Böyle bir asırda has ehl-i iman, maddiyatı i'dam eder derecesinde ehemmiyetsiz gördüklerinden; Vahdet-ül Vücud meşrebi ortaya atılsa belki maddiyyunlar sahib çıkacaklar, \"Biz de böyle diyoruz\" diyecekler. Halbuki dünyada meşarib içinde, maddiyyunların ve tabiatperestlerin mesleğinden en uzak meşreb, Vahdet-ül Vücudmeşrebidir. Çünki ehl-i Vahdet-ül Vücud, o kadar vücud-u İlahîye kuvvet-i iman ile ehemmiyet veriyorlar ki, kâinatı ve mevcudatı inkâr ediyorlar. Maddiyyunlar ise, o kadar mevcudata ehemmiyet veriyorlar ki; kâinat hesabına, Allah'ı inkâr ediyorlar. İşte bunlar nerede? Ötekiler nerede?”(M.449,461)

606 “Bu mes'ele-i vahdet-ül vücudu şimdiki insanlara telkin etmek, ciddî zarar verir.”(L.272,273-274) “Ve keza Vahdet-ül Vücud ehli, kâinatı nefyetmekle i'dam ediyorlar. Vahdet-üş Şühud halkı ise, bütün mevcudatı, -kürek cezalılar gibi- nisyan zindanında ebedî hapse mahkûm ediyorlar.”(Ms.208) “Daire-i esbabı yırtıp çıkmayan ve tesirinden kurtulmayan bir ruh, vahdet-ül vücuddan dem vursa, haddini tecavüz eder. Dem vuranlar, Vâcib-ül Vücud'a o kadar hasr-ı nazar etmişlerdir ki, mümkinattan tecerrüd ederek, yalnız bir vücudu belki bir mevcudu görmüşler.”(Ms.256,B.133,244) “Vahdet-ül Vücud meşrebine sebebiyet veren aşkın enva'ından en mühim sebeb, aşk-ı dünyadır. Mecazî olan aşk-ı dünya, aşk-ı hakikîye inkılab ettiği zaman, vahdet-i vücuda inkılab eder.”(B.266,264) “Vahdet-i şuhud ise o zararsızdır. Ehl-i sahvın da, yüksek bir meşrebidir.”(B.267,Mh.131-132,Sti.105) -VAHİDİYET-VAHDANİYET:”Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan, hadsiz kesret-i mahlukatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukûlü boğmamak için, daima o vâhidiyetiçinde ehadiyet cilvesini gösteriyor.”(S.9) “Şems, vâhidiyet haysiyetiyle ona mukabil umum eşyaya muhit olduğu gibi, ehadiyet cihetiyle herbir şeyde Güneş çok vasıflarıyla beraber bir nevi cilve-i zâtıyla bulunur.”(S.194) “Gayet basîrane ve hakîmane zeminin yüzündeki şu tasarrufat-ı azîme-i bahariye üstünde, bir hâtem-i vâhidiyet gayet aşikâre görünüyor.”(S.301) “Tecelli-i cemaliyeyi gösteren hayat; nasıl bir bürhan-ı ehadiyettir, belki bir çeşit tecelli-i vahdettir. Tecelli-i celali izhar eden memat dahi, bir bürhan-ı vâhidiyettir.” (S.305,Nik.120) “Vâhidiyet sırrıyla ve vesait ve esbab perdesi altında ve bir kanun-u umumî suretinde tasarrufatıdır.”(S.618) “Şu nihayetsiz enva'-ı kemalât, daire-i vâhidiyette ve ehadiyette hasıldır.”(S.631) “Güneşin ziyası, bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle, vâhidiyetmisalini gösterir. Ve herbir şeffaf cüz'de ve su katrelerinde, Güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması, ehadiyet misalini gösterir. Ve herbir şeyde hususan zîhayatta ve bilhassa herbir insanda; o Sani'in ekser esması onda tecelli ettiği cihetle, ehadiyeti gösterir.”(M.235) “Herşey ve bütün eşya, bir tek zâtın mülkü olsa; o vakit vâhidiyet cihetiyle herbir şey'in arkasında, bütün eşyanın kuvvetini tahşid edebilir.”(M.246) “Ve keza celal, vâhidiyetin tecellisinden, cemal dahi ehadiyetin tecellisinden zahir olur.”(Ms.210) ”Her şeyde aşikâre, vahdaniyetin çok delilleri var.”(S.61) “Kesret dairelerinde, vahdaniyet-i İlahiye...”(S.78) “Şu âlemdeki mevcudatın herbiri kendine mahsus bir dil ile Hâlıkının vahdaniyetine ve Sâniinin rububiyetine dair manevî sözlerini fehmetmektir.”(S.128) “Bütün mevcudat-ı kâinatın başları üstünde ve mescid-i kebir-i âlemde vahdaniyeti ilân et...”(S.310,330) “Hem bütün âlemlerin Rabbi, kesret tabakatında vahdaniyetini ilân etmek istemesine mukabil, -tevhidin en a'zamî bir derecede- bütün meratib-i tevhidi ilân eden yine bizzarure o zâttır.”(S.577) “Mevcudat-ı âlem, vahdaniyete şehadet ettikleri ellibeş lisan...”(S.590)

607 “Herbir nebat, herbir meyve, birer mühr-ü vahdaniyet, birer sikke-i vahdettirler ki; mekânlarını ve vatanlarını, vahdet namına Sâni'lerinin mektubu olduğunu gösterirler.”(S.591) “Bütün kâinattaki silsilelerin herbiri, onun vahdaniyetine birer delil-i kat'îdir.”(S.605) “Sen kulağını kapamakla kâinat sükût etmez, mevcudat susmaz, vahdaniyetşahidleri seslerini kesmezler. Elbette seni mahkûm ederler...”(S.669) “Zemin; bütün kâinatın kalbi hükmünde olduğundan, kâinat kadar nur-u vahdaniyeti gösterir.”(S.675) “İntizam-ı kâinat, vahdaniyetin kat'î şahididir.”(S.684) “Bütün mevcudatın vahdaniyete delaletleri, elbette vahdaniyeti söyleyen zâtı tasdik hükmündedir. Demek söylediği dava da, umum kâinatça musaddaktır.”(M.191) “Bu zâtın vahdaniyete şehadeti şahsî ve cüz'î değil, belki umumî ve küllî ve sarsılmaz ve bütün şeytanlar toplansa karşısına hiçbir cihetle çıkamaz bir şehadettir...”(M.221) “Mütekellimîn üleması; âlemi, imkân ve hudûsun ünvan-ı icmalîsi içinde sarıp zihnen üstüne çıkar, sonra vahdaniyeti isbat ederler.”(M.333) “Demek herbir şey, doğrudan doğruya bir bürhan-ı vahdaniyettir ve marifet-i İlahiyenin bir penceresidir.”(M.333) “Demek herbir isim, herbir fiil, herbir eser öyle bir bürhan-ı vahdaniyettir ki; kâinatın sahifelerinde ve asırların satırlarında yazılan ve mevcudat denilen bütün kelimatı, kâtibinin nakş-ı kalemi olduğuna delalet eden birer mühr-ü vahdaniyet, birer hâtem-i ehadiyettir.”(M.334) “Hayat gibi, herbir zîhayat dahi, bu kitab-ı kâinatta birer mühr-ü vahdaniyetolduğu gibi, herbirinin yüzünde ve sîmasında birer hâtem-i ehadiyet konulmuştur.”(L.338) “Zeminin yüzünde her bahar mevsiminde müşahede edilen, dört yüz bin nebatî ve hayvanî enva'ın atkı ipleriyle dokunan hâtem-i vahdaniyettir.”(L.434) “Hazret-i Âdem'den tâ kıyamete kadar gelmiş ve gelecek bütün insanların aza-yı esasîde bir olan sîmalarındaki sikke-i vahdaniyettir.”(L.434) “Ve ağaç gibi her zîhayatın evveli, âhiri, zahiri, bâtını birer sikke-i tevhid, birer hâtem-i vahdet, birer mühr-ü ehadiyet, birer turra-i vahdaniyet taşıyor.”(Ş.34) “Ehl-i tevhidin kitabı olan Kelâmullah bütün âyât u beyyinatıyla Hâlık-ı Kâinat'ın vahdaniyetini ve ehadiyetini ilân ediyor.”(İ.İ.225) “Bütün semavî kitabların ve bütün peygamberlerin en büyük davası Hâlık-ı Kâinat'ın uluhiyet ve vahdaniyetini ilândır. Kur'an baştan başa tevhidi gösterir.”(İ.İ.228) -VAHY:”Bilhassa risalet-i Muhammediye ve vahy-i Kur'anî, hayatın ruhu ve aklı hükmünde olduğundan, bu hayatın vücudu gibi hakkaniyetleri kat'îdir denilebilir.”(S.109) “Enbiyaya gelen vahyin ekseri melek vasıtasıyla olduğunu ve ilhamın ekseri vasıtasız olduğu...”(S.136) “Küre-i Arz, hareket ve zelzelesinde vahy ve ilhama mazhar olarak emir tahtında depreniyor. Bazan da titriyor.”(S.171) “Vahye istinad eden bütün edyan-ı semaviye...”(S.177) “İhtiyar sahibi olanların içinde, arı emsali gibi vahy ve ilham ile tenevvür edenlerin amelleri, cüz'-i ihtiyarîsine itimad edenlerin amellerinden daha mükemmeldir.”(S.356,419) “Risaleti, vahye istinad eder. Vahiy iki kısımdır:

608 Biri: \"Vahy-i sarihî\"dir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm onda sırf bir tercümandır, mübelliğdir, müdahalesi yoktur. Kur'an ve bazı ehadîs-i kudsiye gibi... İkinci Kısım: \"Vahy-i zımnî\"dir. Şu kısmın mücmel ve hülâsası, vahye ve ilhama istinad eder; fakat tafsilâtı ve tasviratı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a aittir.”(M.93) “İşte madem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm vahiy ile dünyaya çıktı; elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık, kâhinlerin ve gaibden haber verenlerin ve cinlerin ihbaratına sed çekmek lâzımdır ki, vahye bir şübhe îras etmesinler ve vahye benzemesin.”(M.178) “Kur'an-ı Hakîm, vahye istinad ediyor ve vahiydir.”(M.189,Ş.123,125) “İlhamdan çok yüksek olan vahyin ekseri melâike vasıtasiyle ve ilhamın ekseri vasıtasız olmasıdır.”(T.353) -VAİZ-VA’Z:” Hem de sizin o resmî daireniz dahi, memlekette iken beni vaizkabul etti, tayin etti. Ben o vaizliği kabul ettim, fakat maaşını terkettim. Elimde vesikam var. Vaizlik, imamlık vesikasıyla her yerde amel edebilirim; çünki benim nefyim haksız olmuştur.”(M.70,65,L.412,Ş.289,Ks.246-247,265) “Hadsiz şükür ederim ki: Risale-i Nur'un hakikî sahibleri olan müftüler, vaizler, imamlar, hocalardan manevî kahramanlar meydana çıktılar.”(Ş.482) “Vaiz hem hakîm, hem muhakemeli olmalıdır. Evet müvazenesiz vaizler, çok hakaik-i neyyire-i diniyenin husufuna sebeb olmuşlardır.”(Mh.32,Mn.38) “Nazariyat-ı diniyenin mahfazaları olan elfazlar ise, değiştirilmeye lüzum kalmaz. Çünki nasihat ile ve sair tedris ve talim ve va'z ile o ihtiyaç mündefi' olur.”(M.342) “İdam sehpaları, birer va'z ve irşad kürsüsüdür. Oradan insanlığa ulvî bir gaye uğrunda sabır ve sebat, metanet ve celâdet dersleri verir.”(T.10,660) -VÂLİDE:”Nebatî ve hayvanî olan umum vâlidelerin gayet şirin ve fedakârane şefkatleriyle şefkatini gösteren...”(S.11) “Eğer bir yaşındaki bir çocuğun aklı bulunsa ve ondan sual edilse: \"En leziz ve en tatlı haletin nedir?\" Belki diyecek: \"Aczimi, za'fımı anlayıp, vâlidemin tatlı tokatından korkarak yine vâlidemin şefkatli sinesine sığındığım halettir.\" Halbuki bütün vâlidelerin şefkatleri, ancak bir lem'a-i tecelli-i rahmettir.”(S.32,358) “Bir vâlidenin evlâdının mes'udiyetlerinden ve istirahatlerinden, şefkat vasıtasıyla aldığı lezzet, o derece kuvvetlidir ki; onların rahatı için ruhunu feda eder derecesine getirir. Hattâ o şefkatin lezzeti, tavuğu civcivlerini himaye etmek için arslana saldırtır.”(S.622) “Hem peder ve vâlideyi şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet, Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine aittir:”(S.639) “ “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa,kendilerine “Of” bile deme;” âyeti beş mertebe hürmet ve şefkate evlâdı davet etmesi; Kur'anın nazarında vâlideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukukları ne derece çirkin olduğunu gösterir. Madem peder; kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyade iyi olmasını ister.

609 Ona mukabil veled dahi, pedere karşı hak dava edemez. Demek vâlideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münakaşa yok. Zira münakaşa, ya gıbta ve hasedden gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münakaşa, haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dava etsin. Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır.” (S.639,K.K.104,İsra.23-25) “Vâlideyn ve evlâda muhabbet-i meşruanın neticesi: (Nass-ı Kur'an ile) Cenab-ı Erhamürrâhimîn, onların makamları ayrı ayrı da olsa yine o mes'ud aileye safi olarak lezzet-i sohbeti, Cennet'e lâyık bir hüsn-ü muaşeret suretinde, dâr-ı bekada ebedî mülâkat ile ihsan eder.”(S.648,644) “Sana ızdırab veren pek ihtiyar olmuş peder ve vâliden ile beraber, ceddin cedleri, sefalet-i halleriyle senin önünde şimdi bulunsaydı; hayat ne kadar nıkmet, mevt ne kadar nimet olduğunu bilecektin.”(M.8) “Evet rahmet-i Rabbaniyenin en hürmetli, en halâvetli, en latif ve en şirin bir cilvesi olan şefkat-i vâlide, hakaik-i kâinat içinde en muhterem, en mükerrem bir hakikattır.”(M.40,79) “Ülema-i zahir ve bâtının, Tâbiîn zamanında en büyük reisi ve İmam-ı Ali'nin mühim ve sadık bir şakirdi olan Hasan-ı Basrî haber veriyor ki: Bir adam, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın yanına gelerek ağlayıp sızladı. Dedi: \"Benim küçük bir kızım vardı, şu yakın derede öldü, oraya attım.\" Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona acıdı. Ona dedi: \"Gel oraya gideceğiz.\" Gittiler. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o ölmüş kızı çağırdı: \"Yâ filane!\" dedi. Birden o ölmüş kız, \"Lebbeyke ve sa'deyk\" dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: \"Tekrar peder ve vâlidenin yanına gelmeyi arzu eder misin?\" O dedi: \"Yok, ben onlardan daha hayırlısını buldum.\"(M.155,k.k.495-496) “Hazret-i İsmail'in vâlidesi olan Hacer, evlâd sahibesi olacak ve onun evlâdından öyle birisi çıkacak ki, o veledin eli, umumun fevkinde olacak ve umumun eli huşu' ve itaatle ona açılacak.\"(M.165,259,K.K.514) “En hakikî dost ve en sadık muhib olan peder ve vâlide, ihtiyarlık halinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasıta-i rahmet ve sırrıyla, yani: \"Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.\" Ne derece sebeb-i def'-i musibet olduklarını sen kıyas eyle.”(M.261,K.K.541) “Sen vâlideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir.” (M.261) “Âhiret kardeşlerimden Mustafa Çavuş isminde bir zât vardı. Dininde, dünyasında muvaffakıyetli görüyordum. Sırrını bilmezdim. Sonra anladım ki, o muvaffakıyetin sebebi: O zât ise, ihtiyar peder ve vâlidelerinin haklarını anlamış ve o hukuka tam riayet etmiş ve onların yüzünden rahat ve rahmet bulmuş. İnşâallah âhiretini de tamir etmiş. Bahtiyar olmak isteyen ona benzemeli.”(M.261) “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın peder ve vâlideleri ehl-i necattır ve ehl-i Cennet'tir ve ehl-i imandır.”(M.386) “Cenab-ı Hak, Habib-i Ekreminin peder ve vâlidesini, kendi keremiyle, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ferzendane hissini memnun etmek için, vâlideynini minnet altında bulundurmuyor. Vâlideynlik mertebesinden, manevî evlâd mertebesine getirmemek için; hâlis kendi minnet-i rububiyeti altına alıp, onları mes'ud etmek ve Habib-i Ekremini de memnun etmekliği rahmeti iktiza etmiş ki, vâlideynini ve ceddini, ona zahirî ümmet etmemiş. Fakat ümmetin meziyetini, faziletini, saadetini onlara ihsan etmiştir. Evet âlî bir müşirin, yüzbaşı rütbesinde olan pederi huzuruna girmesi;

610 birbirine zıd iki hissin taht-ı tesirinde bulunur. Padişah o müşir olan Yaver-i Ekremine merhameten, pederini onun maiyetine vermiyor.”(M.386) “Hâlis muhabbet, fıtrat-ı insaniyede ve umum vâlidelerde dercedilmiştir. İşte bu hâlis muhabbete tam manasıyla vâlidelerin şefkatleri mazhardır.”(L.133) “Evet insanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun vâlidesidir.”(L.200) “Peder ve vâlidenin arzuları pek mühimdir:”(B.260) “Vâlideler bu asırda, bir aşılama suretinde şefkatlerini yanlış bir tarzda sarfetmeleridir ki; evlâdım şan, şeref, rütbe, memuriyet kazansın diye, bütün kuvvetleriyle evlâdlarını dünyaya, mekteblere sevkediyorlar. Hattâ mütedeyyin de olsa, Kur'anî ilimlerin okumasından çekip dünya ile bağlarlar. İşte bu şefkatin bu yanlışından, kader bu mahrumiyete mahkûm etti.”(Ks.264) -VEHHABİ:”Şu Vehhabi meselesinin kökü derindir.An’anesi zamanı sahabeden başlayarak gelmiş.”(O.M.579) “Hz.Ali (RA) Vehhabilerin ecdadından ve ekseri Necid sekenesinden olan Haricilere kılınç çekmesi ve Nehrevanda onların hafızlarını öldürmesi;onlarda derinden derine hem din namına Şiâlığın aksine olarak Hz.Ali’nin faziletlerine karşı bir küsmek,bir adavet tevellüd etmiştir.Hz.Ali(RA) Şâh- velayet ünvanını kazandığı ve turuk-u evliyanın ekseri mutalkı ona rücu etmesi cihetinden;Haricilerde,şimdi ise Haricilerin bayraktarı olan Vehhabilerde ehli velayete karşı bir inkâr,bir tezyif damarı yerleşmiştir.”(O.M.579-580) “Vehhabilerin azim imamlarından ve acib dehaları taşıyan meşhur İbni Teymiyye ve İbni Kayyım-ul Cevzî gibi zatlar,Muhiddin-i Arabi gibi azim evliyaya karşı fazla hücum ettikleri ve güya mezheb-i ehl-i sünneti şialara karşı Hz.Ebubekrin (RA),Hz.Ali’den efdaliyetini müdafaa ediyorum,diyerek Hz.Ali’nin (RA)kıymetini çok düşürüyorlar..Harika faziletlerini adileştiriyorlar.Muhyiddin-i Arabi gibi çok evliyayı inkâr ve tekfir ediyorlar.”(O.M.580) “Alemi İslâmdaki ehli bid’a fırkalarına bakılsa görülüyorki;herbiri bir hakka istinad edip gitmiş.Fakat menfi ciheti ya garaz veya inad gibi bir sebeble o mesleğin âsârı dalalet hesabına çalışmıştır.Mesela şialar,Kur’anın emrine imtisalen ehli beytin muhabbetini esas tutup,sonra intikamı milliye cihetinden bir garaz gelerek meşru muhabbet ehli beytin âsârını zabt ederek sahabe ve şeyheynin buğzuna bina edip âsâr göstermişler. -“Lâ lihubbi Aliyyin bel li buğdi Ömer”-Hz.Ali’yi sevmek,Hz.Ömer’e buğzetmek içindir.-olan darbı meseline mâsadak olmuşlar.Hem mesela Vehhabiler ve Hariciler ise;nusus-u şeriata ve sarih âyata ve zevahir-i ehadise istinad ederek halis tevhide münafi ve sanemperestliği îma edecek herşeyi reddetmekliği kaide tutmuşlar.Fakat birinci nüktedeki üç esasda beyan edilen sebebler cihetinden gelen menfi garazlar onları hakdan çevirip dalalete saptırmış ki;ifrat derecesinde tahribat yapıyorlar.Ve hakeza...Cebrî olsun,Mu’tezile olsun,hangi fırka olursa olsun,böyle bir hakikatı mesleğinde görüp onunla aldanıp,sonra dalalete saplanır.”(O.M.583-584) “Sâdattan olan Şerif Mekke,ehli sünnet ve cemaattan iken zaaf gösterip İngiliz siyasetinin Haremeyn-i Şerife müstebidane girmesine meydan verdi.Nassı âyetle küffarın girmesini kabul etmeyen Haremeyn-i Şerifeyni İngiliz siyasetinin âlem-i İslâmı aldatacak bir surette merkezi siyasisi hükmüne getirmesine yol verdiğinden ehl-i bid’attan olan Vehhabiler,hariçden medarıistinad aramayarak filcümle nim-müstakil bir siyaseti İslâmiyye takib ettiklerinden şu cihette haklı olarak o gibi ehli sünnete galebe ettiler,denilebilir.”(O.M.584) “Bu Vehhabi hadisesine yalnız Vehhabilerin ehli sünnete karşı müfritane bir tecavüz nazarıyla bakmıyacağız.Belki ehli sünnet bir sû-i hareketle kadere fetva vermiş

611 ki;Vehhabileri ehli sünnete taslit etmiş,Vehhabiler zulüm eder.Çünki hem müfritane,hem intikamkârane,hem Haricilik namına ettikleri için cinayet ediyorlar.”(O.M.584-585) “Evliyanın ve eâzım-ı İslâmiyenin türbelerine birer mukaddes ziyaretgâh nazarıyla bakmak o hikmeti şer’iyyeye şu zamanda pek muvafık düşmediğinden kaderi ilâhi onu tadil etmek istedi ki,bunları musallat etti.”(O.M.586) “Vehhabilerin seyyiat ve tahribatlarıyla beraber medarı şükran bir cihetleri var ki,o çok mühimdir.Belki onların tahribkârane olan seyyiatlarına mukabil o cihettirki,onları şimdilik muvaffak ediyor.O cihette şudur ki;Namaza çok dikkat ediyorlar.Şeriatın ahkâmına tatbik-i harekete çalışıyorlar.Başkaları gibi lakaydlık etmiyorlar.Güya dinin taassubu namına tecavüz ediyorlar.Başkalar gibi dinin ehemmiyetsizliğine binaen şeairi diniyeyi tahrib etmiyorlar.Hem Vehhabilik az bir fırkadır.Koca âlem-i İslâmın havzı kebiri içinde ya erir,ya itidale gelir.Çünki,menba-ı hariçde değilki,âlem-i İslâmı bulandırsınMenba-ı hariçde olsa idi,çok düşündürecekdi.”(O.M.586-587) “Maatteessüf Ehl-i Sünnet Ve Cemaat perdesi altına Vehhabîlik ve Haricîlik fikri kısmen girdiği...”(L.25) “Yemen imamı olan Zeydîler Seyyidi hakkındaki sualiniz hakikaten ehemmiyetli ve yümünlüdür. Fakat meymenetsiz bir zamana rastgeldi. Hem zihnim kapalı, hem hal müsaid değil, hem ve hem... Yalnız bu kadar var ki, meşhur \"İmam-ı Zeyd\" sâdat-ı azîmeden ve eimme-i Âl-i Beyt'tendir. Ve müfrit Şîaları reddeden ve “Gidiniz,sizler rafizilerden yani ayrılıp terkedilmişlerden oldunuz.” deyip Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer'den teberriyi kabul etmeyen ve o iki halife-i zîşanı hürmet edip kabul eden bir zâttır. Onun etba'ları, Şîaların en mu'tedili ve en sünnîsidir. Bunlar hem ehl-i insaf ve hem çabuk hakkı kabul eder bir taifedir. İnşâallah Vehhabîlerin tahribatını tamire sebeb oldukları gibi Ehl-i Sünnet ve Cemaat'tan Zeydîlerin inhirafları dahi istikamet kesbedip, Ehl-i Sünnet'e iltihak edip imtizaç edecekler.”(L.338-339,B.261.mektub) “Hâdisat-ı zamaniye bahanesiyle Vehhabîlik ve Melâmîliğin bir nev'ine zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer'iyeyi perde yapıp eserler yazılmış.”(Ks.77) “Bid'alara bir derece ve bir cihette müsaid olan Vehhabîlik Mezhebi...”(E.I/164) “Ehl-i Sünnet Velcemaat o harbi içtihad neticesi deyip; Hazret-i Ali (R.A.) haklı, öteki taraf haksız fakat içtihad neticesi olduğu cihetle afvedilir. Hem Vehhabîlik damarı, hem müfrit Râfızîlerin mezhebleri İslâmiyet'e zarar vermesin diye Sıffîn Harbi'ndeki bâgîlerden de bahis açmayı zararlı görüyorlar.”(E.I/204) “Haremeyn-i Şerifeyn'e hükmeden Vehhabîler ve meşhur, dehşetli dâhîlerden İbn-üt Teymiye ve İbn-ül Kayyim-i Cevzî'nin pek acib ve cazibedar eserleri İstanbul'da çoktan beri hocaların eline geçmesiyle, hususan evliyalar aleyhinde ve bir derece bid'alara müsaadekâr meşreblerini kendilerine perde yapmak isteyen, bid'alara bulaşmış bir kısım hocalar, sizin muhabbet-i Âl-i Beyt'ten gelen ve şimdi izharı lâzım olmayan içtihadınızı vesile ederek hem sana, hem Nur şakirdlerine darbe vurabilirler.”(E.I/205) -VEHHAM:” Ey vesveseli vehham! Muhakkak bir maslahat, mazarrat-ı mevhume için feda edilmez. Sana lâzım hareket, netice Allah'ındır.”(S.718) “Barla'da, iki-üç adamda bir vehhamlık vardı. O vehhamlık sebebiyle bana eziyet verildi. Hattâ o dostlarım, güya istirahatımı düşünüyorlar. Halbuki o vehhamlık sebebiyle hem kalbime, hem Kur'anın hizmetine zarar verdiler.”(M.46)

612 “Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakikata inkılab eder. Vehham ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır.”(L.218) “Hem gizli düşmanların desiseleriyle bazı safdil ve vehham memurları iğfal ile o zulme sevketmek cihetiyle, onların da bir hissesi var.”(L.260) “Hükûmeti korkutup, kıskanç resmî hocaları ve vehham memurları aleyhimize insafsızca çevirdiler.”(Ş.536) “İnsan çok vehham, ihtiyatlı olduğuna nazaran, dünyevî bir işde onda bir zarar ihtimali varsa içtinab eder. Âhiret işi olursa onda dokuz zarar ihtimali olduğu halde, içtinab etmez. İşte cehalet bu kadar olur.”(Ms.147) “Sırrımız yok, fakat vehhamlar çoktur.”(E.I/108) “Vehham olmamalıyız. Korkmakla din rüşvet verilmez.”(Sti.35) -VELEDİYET:” Şimdiki Hristiyanlık dini ise; \"Velediyet Akidesi\"ni kabul ettiği için vesait ve esbaba tesir-i hakikî verir. Din namına enaniyeti kırmaz, belki Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın bir mukaddes vekili diye o enaniyete bir kudsiyet verir. Onun için, dünyaca en büyük makam işgal eden Hristiyan havasları, tam dindar olabilirler.”(M.437) -VESVESE:”Şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tardeder. Tanımazsan gelir, tanısan gider.”(S.274) “Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır.”(S.275) “Bu gibi vesvese ehl-i İtizale lâyıktır. Çünki onlar derler: \"Medar-ı teklif olan ef'al ve eşya, kendi zâtında, âhiret itibariyle ya hüsnü var; sonra o hüsne binaen emredilmiş veya kubhu var; sonra ona binaen nehyedilmiş. Demek eşyada, âhiret ve hakikat nokta-i nazarında olan hüsün ve kubh zâtîdir; emir ve nehy-i İlahî ona tabidir.\"(S.276) “İfrata varmamak, hem galebe çalmamak şartıyla, asl-ı vesvese teyakkuza sebebdir, taharriye dâîdir, ciddiyete vesiledir.”(S.278) “Evet vesvese-i sârık, bâvehm-i şübhe-i târık, ne haddi var ki o mârık, girebilsin bu bârık kasra.”(S.696) “Ey sû'-i vesveseden me'yus nefsim! Tedai-yi hayalât, tahattur-u faraziyat, bir nevi irtisam-ı gayr-ı ihtiyarîdir.”(M.39,K.K.110,Nisa.76) “Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm.”(Ms.77) “İnsan kalben ve fikren hakaik-i İlahiyeye bakıp düşündüğü zaman, bilhassa namaz ve ibadet esnasında, gerek şeytan tarafından, gerek nefsi tarafından pek fena, pis ve çirkin vesveseler, hatıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücum ederler. Bu gibi hevaî, vehmî ve çirkin şeylerin def'iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlub olur. Ancak onları mağlub edip kaçırmak çaresi, müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktır. Evet arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde, insanı terkeder, giderler.”(Ms.96) -VİCDAN:” Mert ve vicdanlı bir mü'min, küçük ve cüz'î bir hata veya menfaatle yüzer zararı ehl-i imana vermez. Eğer hata etse verse, çabuk tövbe etmek lâzımdır.”(S.153) “Vücud-u hakikî isteyen vicdan, İbrahimvari Lâ ühıbbü'l-âfilîn eniniyle mahbubat-ı mecaziyeden ve mevcudat-ı zâileden kat-ı alâka edip, Mevcud-u Hakikî'ye ve Mahbub-u Sermedi'ye bağlanıyor.”(S.216,K.K.57,Meâli:”Batanları sevmem.”En’am.76) “Vicdan dahi fânilerden yüzünü çevirdi.”(S.217)

613 “Vicdanı istişhad ederek teslimini tesbit...”(S.309) “Fıtratları bozulmuş, vicdanları çürümüş şarlatan münafıklar...”(S.389) “İnsanın fıtrat-ı zîşuuru olan vicdanı, saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse \"Ebed!.. ebed!\" sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse, ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz. Demek o vicdan, o ebed için mahluktur. Demek bu vicdanî olan incizab ve cezbe, bir gaye-i hakikiyenin ve bir hakikat-ı cazibedarın yalnız cezbi ile olabilir.”(S.522,621,M.469) “Vicdan, Cezbesi İle Allah'ı Tanır...”(S.700) “Kalb ile vicdan, mahall-i iman.”(S.732,741) “Mürtedin vicdanı tamam bozulduğundan, hayat-ı içtimaiyeye zehir olur.”(L.122) “Çalış vicdanı kaldır, muktedirsen âdemiyetten.”(L.171) “Fıtrat ile vicdan, ihtiyarî emirleri, ızdırarî emirlerden tefrik eden gizli bir şeyin vücuduna şehadet ediyorlar. Tayin ve tabirine olan acz, vücuduna halel getirmez.”(İ.İ.74) “Kalb imanın mahalli olduğu gibi, en evvel Sâni'i arayan ve isteyen ve Sâni'in vücudunu delailiyle ilân eden, kalb ile vicdandır.”(İ.İ.77) “Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak bir latife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı, vicdan; ma'kes-i efkârı, dimağdır.”(İ.İ.77 “İnsanın vicdanı, zahiren mütenahî ise de, bâtınen ebede bakıyor ve ebedi istiyor.”(İ.İ.80) “Terhibin vicdan üzerine tesiri, terhibi tasdik etmekle olur.”(İ.İ.81) “Tergib ve terhibin devamı ancak vicdanda mevcud tahrik edici bir âmirin vücuduyla olur.”(İ.İ.140) “Derinliğine nihayet olmayan vicdan...”(İ.İ.209) “Evet fıtrat ve vicdan akla bir penceredir. Tevhidin şuaını neşrederler.”(Ms.246) “Akıl ta'til-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz.”(Ms.255) “Akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır.”(Ms.255) “Vicdan nezzardır, kalb penceresidir.”(Mh.120,119) “Vicdanî bir yasakçı...”(Hş.76) “Hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı.”(Hş.88) “Selim kalbin yoksa vicdanına bak...”(Hş.140) “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir.”(Mn.86) “Muharrik-i vicdan olan kudsiyet, lâzımın lâzımıdır.”(Sti.27) -VİSAL:”Firak olmazsa visal lezzet vermez...”(S.616) “Hakikatta firak yok, visal var.”(S.765) “Firakın bir saniyesi, bir sene kadar uzundur ve visalin bir senesi, bir saniye kadar kısadır.\" Ben bu fıkranın bütün bütün aksine diyorum ki: Visal, yani Bâki-i Zülcelal'in rızası dairesinde livechillah bir saniye visal, değil yalnız böyle bir sene, belki daimî bir pencere-i visaldir.”(L.16) -VÜCUD:”Bekâ-i vücud için her ân,herşey Hâlıkının ibkâsına muhtaçtır.”(Ln.84) “Her nevi ve her cüz'ünün ilm-i İlahiyede muhtelif tavırlar ile müteaddid vücudları, bir silsile-i vücud-u ilmî teşkil eder ve vücud-u haricî gibi, vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin manevî bir cilvesine mazhardır ki; mukadderat-ı hayatiye o manidar ve canlı elvah-ı kaderiyeden alınır.”(S.110)

614 “Senin vücudunda konulan duygular terazileriyle, rahmet-i İlahiyenin hazinelerinde iddihar edilen nimetleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.”(S.127) “Eğer sen, fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda feda etsen, bal arısı gibi olursun. Hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem feda et. Çünki şu vücud, sende vedia ve emanettir.”(S.213) “Bir şey vâcib olmazsa, vücuda gelmez.\" Yani, illet-i tâmme bulunacak; sonra vücuda gelebilir.”(S.467) “Vücudunda adem, ademinde vücudu vardır. Yani kendini bilse, vücud verse; kâinat kadar bir zulümat-ı adem içindedir. Yani vücud-u şahsîsine güvenip Mûcid-i Hakikî'den gaflet etse; yıldız böceği gibi bir şahsî ziya-yı vücudu, nihayetsiz zulümat-ı adem ve firaklar içinde bulunur, boğulur.”(S.478) “Vücudun kemali, hayat iledir. Belki vücudun hakikî vücudu, hayat iledir. Hayat, vücudun nurudur.”(S.506) “Zîhayatlar, vücudları ile bir Vâcib-ül Vücud'un vücuduna delalet ediyorlar.”(S.677) “Adem ve vücud, ikisi de müsavi olsa; bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mûcid lâzımdır.”(S.684) “Vücud, Âlem-ş Cismanîde Münhasır Değil.”(S.698) “Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz.”(M.228) “Vücud mertebeleri muhteliftir. Ve vücud âlemleri ayrı ayrıdır. Ayrı ayrı oldukları için, vücudda rüsuhu bulunan bir tabaka-i vücudun bir zerresi, o tabakadan daha hafif bir tabaka-i vücudun bir dağı kadardır ve o dağı istiab eder.”(M.248-249) “Verilen bütün vücud mertebeleri vukuattır, birer illet ister. Fakat verilmeyen mertebeler imkânattır. İmkânat ise ademdir, hem nihayetsizdir.”(M.285) “Ehl-i hakikat demişler ki: \"Bir ân-ı seyyale vücud-u münevver, milyon sene bir vücud-u ebtere müreccahtır.\" Yani: \"Vücud-u Vâcib'e nisbet ile bir an vücud, nisbetsiz milyon sene bir vücuda müreccahtır.\" Hem bu sır içindir ki, ehl-i tahkik demişler: \"Envâr-ı vücud ise Vâcib-ül Vücud'u tanımakladır.\"(M.289) “Bir çiçek vücuddan gider, binler vücud bırakarak öyle gider denilmiş. Onunla azîm bir kanun-u rububiyeti gösteriyor ki; bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu kanun-u rububiyet cereyan ediyor.”(M.290) “Mevcudat -hususan zîhayat olanlar- vücud-u surîden gittikten sonra bâki çok şeyleri bırakırlar, öyle giderler.\"(M.295) “Herbir vücud-u fâniyi çok bâki vücudlara çekirdek yapar, makasıd-ı Rabbaniyesine medar eder, şuunat-ı Sübhaniyesine mazhar kılar...”(M.296) “Bir şey'in vücudu, bütün eczasının vücuduna vâbestedir.”(M.471) “Cenab-ı Hak, insana giydirdiği vücud libasını san'atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış, o vücud libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder; muhtelif esmasının cilvesini gösterir.”(L.9) “Hayr-ı mahz olan vücud...”(L.9) “Kâinatta en mühim hakikat ve en kıymetdar mahiyet; nur, vücud ve hayat ve rahmettir ki, bu dört şey perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya kudret-i İlahiye ve meşiet-i hâssa-i İlahiyeye bakar.”(L.110) “Senin vücudun bin kubbeli hârika bir saraya benzer ki; her kubbesinde taşlar, direksiz birbirine başbaşa verip, muallakta durdurulmuş. Belki senin vücudun, bin defa bu saraydan daha acibdir.”(L.180-181) “Senin vücudun taştan, demirden değildir. Belki daima ayrılmaya müsaid muhtelif maddelerden terkib edilmiştir.”(L.208)

615 “Hareket ve tahavvül ise vücuddur, vücudu ihsas eder. Vücud ise hâlis hayırdır, nurdur.”(L.217) “Vücudun en kuvvetli mertebesi olan \"vücub\"un ve vücudun en sebatlı derecesi olan \"maddeden tecerrüd\"ün ve vücudun zevalden en uzak tavrı olan \"mekândan münezzehiyet\"in ve vücudun en sağlam ve tegayyürden ve ademden en mukaddes sıfatı olan \"vahdet\"in sahibi olan Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un en has hâssası ve lâzım-ı zâtîsi olan ezeliyeti ve sermediyeti; vücudun en zaîf mertebesi ve en incecik derecesi ve en mütegayyir, mütehavvil tavrı ve en ziyade mekâna yayılmış olan hadsiz, kesretli bir maddî madde olan esîr ve zerrat gibi şeyler...”(L.343-344) “Bu zerrecik vücudum hadsiz bir vücudun âyinesi ve nihayetsiz bir inbisat ile hadsiz vücudları kazanmasına bir vesile ve kendinden daha kıymetdar bâki, müteaddid vücudları meyve veren bir kelime-i hikmet hükmünde bulunduğunu ve mensubiyet cihetiyle bir an yaşaması ebedî bir vücud kadar kıymetdar olduğunu ilmelyakîn ile bildim.”(Ş.69,70) “bütün güzelliklerin menbaı vücuddur...”(Ş.81) “Vücud kâinatları ve hadsiz adem âlemleri birbirleriyle çarpışırken ve Cennet ve Cehennem gibi meyveler verirken ve bütün vücud âlemleri \"Elhamdülillah Elhamdülillah\" ve bütün adem âlemleri \"Sübhanallah Sübhanallah\" derken ve ihatalı bir kanun-u mübareze ile melekler şeytanlarla ve hayırlar şerlerle, tâ kalbin etrafındaki ilham, vesvese ile mücadele ederken; birden meleklere imanın bu meyvesi tecelli eder, mes'eleyi halledip karanlık kâinatı ışıklandırır.âyetinin envârından bir nurunu bize gösterir ve bu meyve ne kadar tatlı olduğunu tattırır.”(Ş.262,K.K.75,”Allah göklerin ve yerin nuru,nurlandırıcısıdır.”Nur.35) “Vücudun velev Cehennem'de olsun, ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür.”(İ.İ.81) “Binaenaleyh vücud istersen, mün'adim ol ki vücudu bulasın!..”(Ms.70) “Dünyada vücudun tedricîdir. Berzahî âyinelerde âni ve def'îdir. Çünki icad ile tecelli arasında fark vardır.”(Ms.80) “Vücudunu Mûcidine feda et. Mukabilinde büyük bir fiat alacaksın.”(Ms.119) “Vücud nev'inde tezahüm yoktur. Yani, pek çok âlemler, haller, vücudsahnesinde içtima eder, birleşirler.”(Ms.137,119,146,221) “Biz mevcudat kafilesi, adem karanlıklarından Sultan-ı Ezelî'nin kudretiyle çıktık, ziya-yı vücuda girdik, varlık nurunu bulduk.”(E.II/93) “Birşeyin vücudunu bilmek, o şeyin keyfiyet ve mahiyetini bilmekten ayrıdır.”(Mh.66) -Y- -YAĞMUR:” Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azabdır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînane yalvarmakla ve pek ciddî nedamet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid'alar karışmadan, şeraitin tayin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.”(E.L.I/34) “Sair umûr-u lâzımeye muhalif olarak yağmurun evkat-ı nüzulü o kadar mütehavvildir ki, mugayyebat-ı hamsede dâhil olmuştur. Çünki vücudda en mühim mevki, hayat ve rahmetindir. Yağmur ise, menşe-i hayat ve mahz-ı rahmet olduğu için elbette o âb-ı hayat, o mâ-i rahmet, gaflet veren ve hicab olan yeknesak kaidesine girmeyecek, belki doğrudan doğruya Cenab-ı Mün'im-i Muhyî ve Rahman ve Rahîm

616 olan Zât-ı Zülcelal perdesiz, elinde tutacak; tâ her vakit dua ve şükür kapılarını açık bırakacak.” (S.201,L.110, K.K.130,Lokman.34) “Yağmur namazı ve duası bir ibadettir. Yağmursuzluk, o ibadetin vaktidir. Yoksa o ibadet ve o dua, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa; o dua, o ibadet hâlis olmadığından kabule lâyık olmaz.”(S.317,Ms.225,E.I/32) “Evet, elbette bir katre yağmura müekkel olan melek, şemse müekkel meleğin cinsinden değildir.”(S.509) “Yağmurun şıpıltıları, manasız bir ses olmadığı...”(S.671) “Yağmura \"rahmet\" deniliyor. Çünki çok âsâr-ı rahmet ve faideleri tazammun ettiğinden, güya yağmur şeklinde rahmet tecessüm etmiş, takattur etmiş, katre katre geliyor.”(S.680) “Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Sû'-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, \"Yağmurun icadı rahmet değildir\" diyemez; \"Yağmurun halkı şerdir\" diye hükmedemez. Belki sû'-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu.”(M.43) “Başta İmam-ı Beyhakî ve Hâkim olarak, kütüb-ü sahiha, Hazret-i Ömer'den haber veriyorlar ki: Hazret-i Ömer, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan yağmurduasını niyaz etti. Çünki ordu suya muhtaçtı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini kaldırdı, birden bulut toplandı, yağmur geldi. Ordunun ihtiyacı kadar su verdi, gitti. Âdeta yalnız orduya su vermek için memur idi. Geldi, ihtiyaca göre verdi gitti.”(M.124,K.K.447) “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın yağmur duası, tevatür derecesinde ve çok defa tekrar ile, daima sür'atle kabul olması, başta İmam-ı Buharî ve İmam-ı Müslim, eimme-i hadîs nakletmişler. Hattâ bazı defa minber-i şerif üstünde, yağmurduası için elini kaldırıp, indirmeden yağmış.”(M.143,K.K.472) “Hem vefat-ı Nebevîden sonra, Hazret-i Ömer, Hazret-i Abbas'ı vesile yapıp demiş: \"Yâ Rab! Bu senin habibinin amucasıdır. Onun yüzü hürmetine yağmur ver.\" Yağmur gelmiş.”(M.143,K.K.473) “Eğer yağmur, Güneş'in tulûu gibi bir kanuna tabi olsaydı; o nimet-i hayatiye, her vakit rica ile istenilmeyecekti.”(L.332) “Sonra yağmura bakar, görür ki: Yağmurun taneleri sayısınca menfaatler ve katreleri adedince rahmanî cilveler ve reşhaları mikdarınca hikmetler içinde bulunuyor. Hem o şirin ve latif ve mübarek katreler o kadar muntazam ve güzel halkediliyor ki, hususan yaz mevsiminde gelen dolu o kadar mizan ve intizam ile gönderiliyor ve iniyor ki;fırtınalar ile çalkanan ve büyük şeyleri çarpıştıran şiddetli rüzgârlar, onların müvazene ve intizamlarını bozmuyor; katreleri birbirine çarpıp, birleştirip, zararlı kütleler yapmıyor.”(Ş.108-109) “Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azabdır.”(E.I/34,33) -YAHUDİ-MÛSA-MÛSEVÍ:”Benî-İsrail'in oğullarının kesilip, kadın ve kızlarını hayatta bırakmak; bir Firavun zamanında yapılan bir hâdise ünvanıyla, Yahudi milletinin ekser memleketlerde her asırda maruz olduğu müteaddid katliamları, kadın ve kızları hayat-ı beşeriye-i sefihanede oynadıkları rolü ifade eder.”(S.402,395,M.51,106,K.K.88,Meâli:”Yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar,fenalık için kızlarınızı yaşatıyorlardı.”Bakara.49) “Başta Buharî ve Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki: Hazret-i Câbir'in pederi vefat eder; borcu çok, ziyade medyun. Borç sahibleri de Yahudiler. Câbir, pederinin asıl malını guremaya verdi, kabul etmediler. Halbuki bağındaki meyveleri,

617 kaç senede deynine kâfi gelmeyecek. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: \"Bağın meyvelerini koparınız, harman ediniz!\" Öyle yaptılar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm harman içinde gezdi, dua etti. Sonra Câbir harmandan pederinin bütün guremasının borçlarını verdikten sonra, yine bir senede bağdan gelen mahsulât kadar harmanda kaldı. Bir rivayette, bütün guremaya verdiği kadar kaldı. O hâdiseden borç sahibleri olan Yahudiler, çok taaccüb edip hayrette kaldılar.”(M.117,K.K.440-441) “Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki: Gazve-i Hayber'de bir Yahudi kadını, bir keçiyi biryan yapıp pişirmiş, gayet müessir bir zehir ile zehirlemiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a göndermiş. Sahabeler yemeye başladılar. Birden ferman etti: Yani, pişirilen keçi bana der ki: \"Ben zehirliyim\" diye haber veriyor. Herkes elini çekti. Fakat o şiddetli zehirin tesirinden, Bişr İbn-il Berra', aldığı bir tek lokmadan vefat etti. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o Zeyneb ismindeki kadını çağırdı. Ferman etti: \"Neden böyle yaptın?\" O menhuse dedi: \"Eğer peygamber isen, sana zarar vermeyecek; eğer padişah isen, insanları senden kurtarmak için yaptım.\" Bazı rivayette onu öldürtmemiş, bazı tarîkte öldürtmüş. Ehl-i tahkik demiş ki: Kendi öldürtmemiş; fakat Bişr'in veresesine verilmiş, onlar öldürmüşler.”(M.136,137,148,161,K.K.461) “Evet her milletten ziyade hırs ile dünyaya saldıran Yahudi Milletinin zillet ve sefaleti, bu hükme bir şahid-i katı'dır.”(M.271,418) “Yahudi Milleti hırs ile, riba ile, hile dolabı ile rızıklarını zilletli ve sefaletli, gayr-ı meşru ve ancak yaşayacak kadar rızıklarını bulması...”(L.145) “İmam-ı Ali (R.A.) hilafeti zamanında bir Yahudi ile beraber mahkemede oturup, muhakeme olmuşlar.”(Ş.379) “Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin mes'elesinde, hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki Enbiya-i Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.”(Ş.507) “Rivayette var ki: \"Deccal'ın mühim kuvveti yahudidir. Yahudiler severek tâbi' olurlar.\"(Ş.587,595,K.K.646) “Türkler'e dinlerini ve din temsilciliğini feda ettirmek şartıyla, sun'î istiklal işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile Yahudiliktir.”(E.II/32,T.60,82) “Evet, Kur'ân-ı Hakîmde, Yahudi ve Nasranîlere başta benzememek için ona dair Âyet olduğu...”(T.666,Mn.32,K.K.179,Mâide.51) “Kıssa-i Musa, çok meziyetleri ve hikmetleri müştemildir.”(İ.İ.31) “Kıraç ve kumlu yerlerden suları çıkartan santrafüj âleti, âyetiyle işaret edilen Hazret-i Musa'nın (A.S.) asâsından ders almıştır.”(İ.İ.208,K.K.53,Meâli:”Âsa’nla taşa vur.”Bakara.60) “Kıssa-i Musa gibi bazı hâdisat-ı cüz'iyenin tekrarı, o hâdisenin büyük bir düsturu tazammun ettiğine işarettir.”(Ms.128) “Bir Musevî müslüman olsa, Musa Aleyhisselâm'ı daha ziyade sever.”(E.II/244) “Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın Tur-i Sina'da işittiği Kelâmullah...”(S.185,Kasas.29-35,Tâ-Ha.9-46,Bakara.253,Nisa.164,A’raf.143-145,154,Meryem.52) “Hazret-i Musa gibi bir ulü-l azm...”(S.185)

618 “Ey Benî-İsrail! Bir tek mu'cize-i Musa'ya (A.S.) karşı koca taşlar yumuşar, parçalanır.”(S.250,255,K.K.74,Bakara.74) “Hazret-i Musa (A.S.) ve Harun'un (A.S.) deniz-misal âyine-i ruhlarına in'ikas eden mahiyet-i sevab, bir katre hükmünde bir abd-i mü'minin bir âyetten aldığı aynı mahiyet-i sevabdır. Mahiyetçe, kemmiyetçe birdirler. Keyfiyet ise, kabiliyete tabidir.”(S.349) “Zaman-ı Musa Aleyhisselâm'da sihir ve zaman-ı İsa Aleyhisselâm'da tıb revaçta idi.”(S.368,A’raf.115-126,Yûnus.79-82,Tâ-Ha.57-73,Şuara.36-51) “Musa Aleyhisselâm'ın asâsı gibi bir mu'cizesine karşı sert taş, oniki gözünden çeşme gibi yaş akıttığı halde, size ne olmuş ki, Musa Aleyhisselâm'ın bütün mu'cizatına karşı lâkayd kalıp; gözünüz kuru, yaşsız, kalbiniz katı, ateşsiz duruyor?\"(S.383,K.K.53,Bakara.60) “Kısas-ı Kur'aniyeden kıssa-i Musa Aleyhisselâm, âdeta asâ-yı MusaAleyhisselâm gibi binler faideleri var.”(S.395,401) “Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın şecere-i meşhuresi...”(S.400) “Kavm-i Musa (A.S.) bir bakarayı, bir ineği kesmekle Mısır bakar-perestliğinden alınan ve \"İcl\" hâdisesinde tesirini gösteren bir bakar-perestlik mefkûresinin MusaAleyhisselâm'ın bıçağıyla kesildiğini ifade ediyor.”(S.401,K.K.74,Bakara.67) “Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın makamı olan sema dairesinde en ziyade hükümferma,Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın mazhar olduğu \"Mütekellim\" ünvanıdır...”(S.564-565) “O yemin-i beyzada birer asâ-yı Musa'dır.”(S.713,A’raf.108,Şuara.33,Tâ-Ha.22,Neml.12,Kasas.32) “Asâ-yı Musa, vefat-ı Musa'dan sonra vech-i i'cazı kalmadı.”(M.138) “Hazret-i Musa Aleyhisselâm gibi bir ulü-l azm ve celalli ve hiddetli bir zâtın tokadına maruz olmak ve o misalî Melek-ül Mevt'in libası hükmündeki suret-i misaliyesindeki gözünü çıkarmak; ne muhaldir, ne fevkalâdedir, ne de gayr-ı makuldür.”(M.352,K.K.559) “Hazret-i Musa Aleyhisselâm'a denizi.... teshir ettiği...”(L.373,A’raf.136-138Yûnus.90,Tâ-Ha.77-78,80,Şuara.60-66,Saffat.115-116,Duhan.22-24,30-31) -YAKÍN:” O yüzbinler sadık elçilerin ve o hadsiz doğru dellâl-ı saltanatın olan enbiya, asfiya, evliyalar, hakkalyakîn aynelyakîn ilmelyakîn, , suretinde senin uhrevî rahmet hazinelerine, âlem-i bekadaki ihsanatının definelerine ve dâr-ı saadette tamamıyla zuhur eden güzel isimlerinin hârika güzel cilvelerine şehadetleri hak ve hakikattır ve işaretleri doğru ve mutabıktır ve beşaretleri sadık ve vaki'dir.”(S.100) “Bu sahife-i havanın hakkalyakîn aynelyakîn ilmelyakîn, , derecesinde bedahetle Zât-ı Zülcelal'in hadsiz gayr-ı mütenahî ilmi ve hikmetle çalıştırdığı kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahifesi ve bir levh-i mahfuzun âlem-i tegayyürde ve mütebeddil şuunatında bir levh-i mahv-isbat namında yazar bozar tahtası hükmündedir.”(S.162) “İşte Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) yetmiş bin perde arkasında o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in marziyatını doğrudan doğruya Mi'rac semeresi olarak hakkalyakîn işitip, getirip beşere hediye etmiştir.”(S.582) “Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek\" diyen İmam-ı Ali (R.A.)”(M.220,Ş.132) “Mi'rac merdiveniyle Arş'a çıkmış, \"Kab-ı Kavseyn\" makamında, hakaik-i imaniyenin en büyüğü olan İman-ı Billah ve İman-ı Bil'âhireti aynelyakîn gözüyle müşahede etmiş...”(M.307) “Cenab-ı Hakk'a ilmelyakîn ve hattâ aynelyakîn derecesinde iktisab-ı marifet ederek...”(M.442)

619 “Doksan sene maneviyatta terakki edip çalışan ve hakaik-i imaniyeyi ilmelyakîn, aynelyakîn hattâ hakkalyakîn suretinde keşfeden Şeyh-i Geylanî (K.S.)...”(Ş.102,175) “Ben hem kendimi, hem sizi, hem Risale-i Nur'u ta'ziye ve merhum Hâfız Ali'yi ve Denizli Mezaristanını tebrik ediyorum. Meyve Risalesi'nin hakikatını ilmelyakîn ile bilen bu kahraman kardeşimiz, aynelyakîn ve hakkalyakîn makamına çıkmak için, kabre cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda, âlem-i ervahta seyahata gitti...”(Ş.328) “Risale-i Nur, iman-ı billah ile tevhidi en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letaifi a'zamî derecede doyurmasıyla imanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir.”(İ.İ.227,Ms.269,B.143) “İman-ı tahkikî ilmelyakînden hakkalyakîne yakınlaştıkça daha selbedilmeyeceğine ehl-i keşf ve tahkik hükmetmişler ve demişler ki: Sekerat vaktinde şeytan vesvesesiyle ancak akla şübheler verip tereddüde düşürebilir. Bu nevi iman-ı tahkikî ise yalnız akılda durmuyor. Belki hem kalbe, hem ruha, hem sırra, hem öyle letaife sirayet ediyor, kökleşiyor ki, şeytanın eli o yerlere yetişemiyor; öylelerin imanı zevalden mahfuz kalıyor. Bu iman-ı tahkikînin vusulüne vesile olan bir yolu, velayet-i kâmile ile keşf ve şuhud ile hakikata yetişmektir. Bu yol ehass-ı havassa mahsustur, iman-ı şuhudîdir.”(Ks.18,St.217-218) “Yakîn şarttır.”(Mh.59) “Çok şeylerin asıl vücudu yakîn iken, vehim onda tasarruf ederek tâ imkândan imtina' derecesine çıkarıyor.”(Mh.63) “İmanın vücudunda da (yakîn) var. Şekk ise yakînin hükmünü izale etmez.”(Sti.14) -YALAN:” Acaba bir sultanın birtek işareti yalan olmamak için bazan bir ordu hareket edip çarpıştığı halde, o pek ciddî ve izzetli sultanın binler sözleri ve va'dleri ve tehdidlerini yalan çıkarmak hiçbir cihette kabil midir ve hakikatsız olmak mümkün müdür?”(S.99) “Allah namına iftira eden, yalan söyleyen en edna bir dereceye düşer.”(S.187) “Propaganda-i siyaset, yalana fazla revaç verdi.”(S.490) “Fıtratta yalan yoktur; ne dediyse doğrudur.”(S.700) “Yalan, Bir Lafz-ı Kâfirdir...”(S.711) “İnsanın fıtratında yalan yalana dır demeye cibillî bir meyil vardır.”(M.120,121) “Dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak.”(M.402) “Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar.”(M.473) “Kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.”(İ.İ.82) “Arkadaş! Aklı başında olan bir adam münazaralı davalarda yalan söyleyemez. Çünki bilâhere yalanının açığa çıkıp mahcub olmasından korkar. Ve keza bir insan yalan söylediği takdirde pervasız, lâübali bir tarzda söyleyemez.”(Ms.26) “En ziyade menfurum, felillahilhamd yalan söylemektir.”(B.218) “Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz!”(T.72) “Küfrün mahiyeti yalandır...”(T.87) “Riyakârlık, fiilî bir nevi yalancılıktır. Dalkavukluk, tasannu alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, muzır bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni-i Zülcelâlin kudretine iftira etmektir. Küfür; bütün envâiyle kizbdir, yalancılıktır.”(T.96) “Yalan yalan, a mukaddeme olduğu...”(Mh.24) “Yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.”(Hş.49) “Evet her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değil. Bazan zarar verse sükût etmek.. yoksa yalana hiç fetva yok.”(Hş.50)

620 -YANGIN:”Sahabe ve Tâbiînin başına gelen fitne dahi, çekirdekler hükmündeki muhtelif ayrı ayrı istidadları tahrik edip kamçıladı; \"İslâmiyet tehlikededir, yangınvar!\" diye her taifeyi korkuttu, İslâmiyetin hıfzına koşturdu.”(M.100) “İns ü cinn şeytanları az bir fiil ile büyük tahribat ve dehşetli manevî yangınlar yaparlar.”(Ş.258,697,Ks.61,E.I/108) “Bana: \"Sen şuna buna niçin sataşdın?\" diyorlar. Farkında değilim; karşımda müthiş bir yangın var.. alevleri göklere yükseliyor.. içinde evlâdım yanıyor.. imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise, bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler...\"(T.13,629) -YARATMAK:” bütün zemin yüzünde, hadsiz emsalinde aynı dikkat, aynı hikmet, aynı hârika-i san'atı, aynı zamanda, aynı tarzda yaratmak, elbette bedahetle gösterir ki; bu işi yapan bütün kâinatın Hâlıkıdır ve nihayetsiz bir kudreti ve hadsiz bir hikmeti iktiza eden şu fiil, ancak onun fiilidir.”(Ş.157) “Eğer ona verilmezse; birtek insanı, acib cihazları ve duygularıyla yaratmak, kâinat kadar müşkilâtlı olur.”(Ş.659) “Bu dünyayı yaratıp öteki dünyayı yaratmamak imkânı yoktur.”(Ms.40) “Sânii, hakîmdir. Abes yaratmaz...”(Mh.105) -YARDIM:” O âsi insana karşı abd-i mü'mine yardım için kendini ve melaikesini tahşid ediyor. Ona azîm bir ehemmiyet veriyor.\"(S.465) “İnsanın nasıl ruhu bütün cesedine öyle bir münasebeti var ki: Bütün a'zasını ve eczasını birbirine yardım ettirir.”(S.687) “Malûmdur ki, bir memurun vazifesi, heyet-i içtimaiyeye muzır eşhasa meydan vermemek ve nâfi'lere yardım etmektir.”(M.74) “Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir.”(L.167,160) “Evet camid ve şuursuz ve şefkatsiz olan ve birbirine şefkatkârane, şuurdarane vaziyet gösteren muavenetçiler, elbette gayet Rahîm ve Hakîm bir Rabb-i Zülcelal'in kuvvetiyle, rahmetiyle, emriyle yardıma koşturuluyorlar.”(Ş.143) “İnşâallah, birbirinize sürurda ve tesellide yardım edip sıkıntıyı hiçe indirirsiniz.”(Ş.331,İ.İ.39) “Ve keza yardım isteyenlere yardım ve dua edenlere cevab vermek hususunda, pek rahîmane bir şefkat sahibi olan bir sultan -ki edna bir mahlukun edna bir isteğini derhal yapar, verir- elbette bütün mahlukatın en büyük bir ihtiyacını kemal-i sühuletle yapar. Böyle umumî ve en mühim bir ihtiyaç ancak âhirettir.”(Ms.38) “Görüyoruz ki: Bu âlemde yardım isteyen bir musibetzedeye kemal-i sür'atle yardım ediliyor.”(Ms.41-42) -YAŞAMAK:”Büyük ve munsif Fransız şairi Lâmartin'in dediği gibi: \"Yemek için yaşamıyor, belki yaşamak için yiyor.\"(T.14) -YAVUZ SULTAN SELİM:” Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira o vilayat-ı şarkıyeyi ikaz etti. Onlar da ona biat ettiler.”(Dhö.21,52) -YAZ:”Şu zeminin yüzünde yaz zamanında bir sikke-i tevhidi gördün.” (S.301,665,M.146)

621 “Herbir yaz bir manzum kasidesi...”(L.233) “Ey Fa'alün Limâ Yürid! Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümune-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillü şuunatta bulunan kudretin; dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuunat-ı sermediyeyi gösterecek işaretini veriyor.”(Ş.46) “Kışın giyilen kalın elbise yazın tebeddüle uğrar; veya kışın güzel tesiri olan bir ilâcın, yazın fena tesiri olur, kullanılmaz.”(İ.İ.26) “Bu yaz mevsimi, gaflet zamanı ve derd-i maişet meşgalesi hengâmı ve şuhur-u selâsenin çok sevablı ibadet vakti ve zemin yüzündeki fırtınaların silâhla değil, diplomatlıkla çarpışmaları zamanı olduğu cihetle; gayet kuvvetli bir metanet ve vazife-i nuriye-i kudsiyede bir sebat olmazsa, Risale-i Nur'un hizmeti zararına bir atalet, bir fütur ve tevakkuf başlar.”(E.I/43,T.478) -YE’CÜC-ME’CÜC:” Alâmet-i kıyametten olan Ye'cüc ve Me'cüc...”(S.345) ” Ye'cüc ve Me'cüc hâdisatının icmali Kur'anda olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilât var. ... Kur'anın lisan-ı semavîsinde Ye'cüc ve Me'cüc namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin'den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa'yı herc ü merc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hattâ şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır. Evet, ihtilâl-i Fransavîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrib ettiğinden, aşıladığı fikir bilâhere bolşevikliğe inkılab etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette ektikleri tohumlar hiç bir kayıd ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek.”(Ş.588,L.108,K.K.646-647) “Büyük Deccal, şeytanın iğvası ve hükmü ile şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp Hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları bozarak, anarşistliğe ve Ye'cüc ve Me'cüc'e zemin hazır eder.”(Ş.593,591,Ks.149) “Âhirzamanda gelecek Ye'cüc ve Me'cücün komitesi, anarşistler olduğuna Kur'an işaret ediyor.”(E.II/159,K.K.696) “Ye'cüc Me'cüc iki müfsid kabiledirler. Emr-i İlahî geldiği vakit sed harab olacaktır.”(Mh.66) “Amma Ye'cüc Me'cüc, bazı müfessir \"Veled-i Yafes'ten iki kabile\" ve bazı diğer \"Moğol ve Mançur\" ve bazı dahi \"akvam-ı şarkıye-i şimalî\" ve bazı dahi \"Benî-Âdemden bir cem'iyet-i azîme, dünya ve medeniyeti herc ü merc eden bir taife\" ve bazı dahi \"Mahluk-u İlahîden yerin zahrında veyahut batnında âdemî veya gayr-ı âdemî bir mahluktur ki kıyamete, böyle nev'-i beşerin herc ü mercine sebeb olacaktır.\" Bazı ve bazı ve bazı dediklerini dediler... Nokta-i kat'iyye ve cihet-i ittifakî budur: Ye'cüc ve Me'cüc, ehl-i garet ve fesad ve ehl-i hadaret ve medeniyete ecel-i kaza hükmünde iki taife-i mahlukullahtır.”(Mh.68) “Ye'cüc ve Me'cüc'ün ihtilâlleri, nev'-i beşerin şeyhuhetinden gelme bir humma ve sıtması hükmündedir.”(Mh.69) “Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlahiye namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve manevî kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, ye'cüc ve me'cüclere teslim-i silâh edecekler diye kalbe ihtar edildi.”(Hş.78) -YE’S-YEİS:” İnsanları canlandıran emeldir; öldüren ye'stir.”(M.473,S.339) “Ye's, dalalet-i fikrin; zulmet-i kalb, ruh sıkıntısının menba'ıdır.”(M.477) “Ye's, mâni-i her kemaldir.”(T.59,89)

622 “Müddet-i hayatımda tecrübelerimle fikrimde tevellüd eden şudur: YE'S en dehşetli bir hastalıktır ki, Âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o ye'sdir ki; bizi öldürmüş gibi, Garbda bir - iki milyonluk küçük bir devlet, Şarkda yirmi milyon müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o ye'sdir ki; yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-i şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o ye'sdir ki; kuvve-i mâneviyemizi kırmış...”(T.95) “Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi öldürüyor, biz de o katilimizden kısasımızı alıp, öldüreceğiz. “Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin.”(Zümer.53) kılıncı ile o ye'sin başını parçalayacağız.”Tamamı elde edilmeyenin,tamamı da terkedilmez.” Hadîsinin hakikatı ile belini kıracağız, İnşâallah...”(T.95,K.K.681,Ms.65) “Ye's; ümmetlerin, milletlerin \"seretan\" denilen en dehşetli bir hastalığıdır.” (T.95,Mh.10) “Ölsün ye's!”(T.101) “Sû'-i zanla yeistir: Saadet muharribi, hem de hayatın katili.”(S.711) -YEZİD-VELİD:” Emevîlerin Hâşimîlere karşı an'anesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarda bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kabiliyet göstermişti.”(M.56) “Hem -nakl-i sahih-i kat'î ile- Emeviye Devleti'nin zuhurunu ve onların padişahlarının çoğu zalim olacağını ve içlerinde Yezid ve Velid bulunacağını ve Hazret-i Muaviye ümmetin başına geçeceğini,54”Melik olduğunda rıfk ve adaletle muamele et.” fermanıyla, rıfk ve adaleti tavsiye etmiş.”(M.103,K.K.412-413) “Hem ferman etmiş ki:55”Benim ümmetimin helâketi,Kureyş’in sefihlerinin elleriyle olacak.” diye, Emeviye'nin Yezid ve Velid gibi şerir reislerinin fesadını haber vermiş.”(M.111,K.K.432-433) “Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere İlm-i Kelâm'ın büyük allâmesi olan Sa'deddin-i Taftazanî, \"Yezid'e lanet caizdir\" demiş; fakat \"Lanet vâcibdir\" dememiş. \"Hayırdır ve sevabı vardır\" dememiş.”(E.I/204,T.501) “Seyyid Şerif-i Cürcanî gibi Ehl-i Sünnet Velcemaat'in allâmeleri demişler: \"Gerçi Yezid ve Velid, zalim ve gaddar ve fâcirdirler; fakat sekeratta imansız gittikleri gaybîdir. Ve kat'î bir derecede bilinmediği için, o şahısların nass-ı kat'î ve delil-i kat'î bulunmadığı vakit, imanla gitmesi ihtimali ve tövbe etmek ihtimali olduğundan, öyle hususî şahsa lanet edilmez.”(E.I/206-207,211,II/83,T.504) 54 el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 5:186; İbni Hacer, el-Metâlibü'l-Â'liye (tahkik: Abdurrahman el-A'zamî), no. 4085. 55Buharî, Menâkıb: 25; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:479, 527, 572; Müsned, 2:288, 296, 301, 304, 324, 377, 520, 536, 4:66, 5:38; İbni Hibban, Sahih, 8:215, 252.

623 -YOLLAR:” Herbir şey vücudunda, sıfâtında, müddet-i bekasında hadsiz imkânat, yani gayet çok yollar ve cihetler içinde mütereddid iken, görüyoruz ki; o hadsiz cihetler içinde vücudça muntazam bir yolu takib ediyor.”(S.685) “Evet nasıl bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatların en kısası ise, en doğrusudur ve müstakimidir. Aynen öyle de; maneviyatta ve manevî yollarda ve kalbî mesleklerde en doğrusu, en müstakimi ise en kısa ve en kolayıdır.”(Ş.615) “Hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyenin bütün yollarında, istikamet en faydalı ve kolay ve kısadır. Ve sırat-ı müstakim kaybedilse, o yollar pek belalı ve uzun ve zararlı olur.”(Ş.616) “Malûmdur ki insan, hasb-el kader çok yollara sülûk eder. Ve o yolda çok musibet ve düşmanlara rastgelir. Bazan kurtulursa da bazan da boğulur.”(Ms.50) “Cenab-ı Hakk'a nâzır ve ona vâsıl olan yollar, kapılar; âlemin tabakaları, sahifeleri, mürekkebatı nisbetinde bir yekûn teşkil etmektedir. Âdi bir yol kapandığı zaman, bütün yolların kapanmış olduğunu tevehhüm etmek, cehaletin en büyük bir şahididir.”(Ms.180) “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle -Allah'ı görür gibi ibadet eden mücahitlerle- beraberdir.\"(T.9,Ankebut.69) -Z- -ZA’F:” Abd, kendi za'fını ve mahlukatın aczini görmekle kudret-i Samedaniyenin azamet-i âsârına karşı istihsan ve hayret içinde Allahü Ekber deyip huzû ile rükûa gidip ona iltica ve tevekkül etsin.”(S.41) “Hem bir şeyin kuvvet ve za'fça meratibi, o şeyin içine zıddının müdahalesidir.”(S.91) “Eğer insan za'fını anlayıp, kalen, halen, tavren dua etse ve aczini bilip istimdad eylese; o teshirin şükrünü eda ile beraber matlubuna öyle muvaffak olur ve maksadları ona öyle müsahhar olur ki, iktidar-ı zâtîsiyle onun öşr-i mi'şarına muvaffak olamaz.”(S.327) “İnsanın za'f ve aczini ve fakr ve ihtiyacını, bir Kadîr-i Rahîm'e tevekkül ile tedavi eder.”(S.635) “Evet kâinattaki mevcudata bakıyoruz ve görüyoruz ki: Za'f-ı mutlak içinde bir kuvvet-i mutlaka tezahüratı var.”(S.663) “Za'f, Hasmı Teşci' Eder. Allah Abdini Tecrübe Eder. Abd Allah'ını Tecrübe Edemez.” (S.718) “Cenab-ı Hak, insana hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir za'f vermiş.. tâ ki daimî bir surette dergâh-ı İlahiyeye iltica edip niyaz etsin, dua etsin.”(L.211) -ZAHİR:”İnsan, hem zahirperest, hem hodgâm olduğundan zahire bakıp çirkinlikle hükmeder.”(S.232) “İsm-i Zahir'le işaret edildiği gibi: Her ağacın giydiği suret ve şekil öyle musanna ve münakkaş bir hulledir, bir libastır ki, o ağacın dal ve budak ve a'za ve eczasıyla tam kametine göre biçilmiş, kesilmiş, süslendirilmiş.”(Ş.33-34) “Ve ağaç gibi her zîhayatın evveli, âhiri, zahiri, bâtını birer sikke-i tevhid, birer hâtem-i vahdet, birer mühr-ü ehadiyet, birer turra-i vahdaniyet taşıyor.”(Ş.34) “İnsanı dalaletlere sürükleyen cihetlerden biri de şudur ki: İsm-i Zahir ile ism-i Bâtın'ın hükümleri ayrı ayrı oluyor; bunları birbirine karıştırıp merci'lerini kaybetmek mahzurludur.”(Ms.80,46,106)

624 “Zahir ile bâtın arasında müşabehet varsa da, hakikate bakılırsa aralarında büyük uzaklık vardır.”(Ms.212,B.158) “Bazı ehl-i zahir Kur'anın nakliyatını bazı İsrailiyata tatbik ve bir kısım akliyatını dahi hikmet-i mezbureye tevfik ettiler.”(Mh.20) “Herşeye zahire göre hükmetmemek gerektir.”(Mh.26) “Evet herşeyi zahire hamlettire ettire nihayet Zahiriyyun meslek-i müteassifesini tevlid etmek şanında olan meyl-üt tefrit ne derecede muzır ise; öyle de herşeye mecaz nazarıyla baktıra baktıra nihayette Bâtıniyyunun mezheb-i bâtılasını intac etmek şe'ninde olan hubb-u ifrat dahi çok derece daha muzırdır.”(Mh.27) “Zahirden ubûr ediniz! Hakikat sizi bekliyor. Fakat gördüğünüz vakit incitmeyiniz. Esah ve lâzım...”(Mh.39,Bakara.179,197,Mâide.100,) “Zahirperestleri aldatan bir sebeb: Kıssanın hisse ile münasebeti ve mukaddemenin maksud ile zihinde mukareneti, vücud-u haricîde olan mukarenetle iltibas olunmasıdır. Bu noktaya dikkat et, sonra muhtaç olacaksın.”(Mh.49) “Ehl-i zahiri hayse beyse vartalarına atanlardan birisi, belki en birincisi: İmkânatı, vukuata karıştırmak ve iltibas etmektir.”(Mh.75) “Ben zahirperest ve nazar-ı sathî sahibi tabiriyle yâd ettiğim ve tevbih ve ta'nif ile teşhir ettiğim muhatab-ı zihniyem; ağleb-i halde ehl-i tefrit olan ve cemal-i İslâmı görmeyen ve nazar-ı sathiyle uzaktan İslâmiyete bakan hasm-ı dindir. Fakat bazan, ehl-i ifrat olan, iyilik bilerek fenalık eden dinin cahil dostlarıdır.”(Mh.77) “Nazarı tams eden ve belâgatı setreden, zahire olan kasr-ı nazardır.”(Mh.77) -ZALİM:”Ekseriya zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor, te'hir ediliyor.”(S.65) “İnkârlarına sebeb, tâgi zalimler gibi, Hakk'a serfüru etmemeleri midir! Halbuki mütecebbir zalimlerin rüesaları olan Firavunların, Nemrudların akibetleri malûmdur.”(S.386) “Beşerin küfrü, kâinatın ve ekser mahlukatın hukuklarına öyle bir tecavüzdür ki, semavatı ve arzı kızdırıyor ve anasırı hiddete getirip tufanlarla o zalimleri tokatlıyor.”(S.458,524) “Yüzbin adam öldüren Haccac-ı Zalim'i haber vermiş.”(M.105) “Eğer ayağı altındaki mazlum adam, o zalimin yüzüne tükürse; kalbini ve ruhunu kurtarır,cesedi bir şehid-i mazlum olur. Evet tükürün zalimlerin hayâsız yüzlerine!..”(M.416-417) “İnsaniyet damarıyla o zalimlere acıdım. \"Ya Rabbi! Onları ıslah eyle!\" diye dua ettim.”(L.259) “Zalimi afvetmek ve canavarı serbest bırakmak, bir tek yolsuz merhamete mukabil yüzer bîçarelere yüzer merhametsizliktir.”(Ş.230) “Mahlukatın en zalimi insandır.”(Ms.189) “Zalimlerin tasallutu ve belaların nüzulü, bazı hususî dualara vakittir. Bu vakitler bâki kaldıkça, o namazlar, o dualar yapılır.”(Ms.225) “Böylesi hâin ve zalimleri Kahhar ismine tevdi' ederiz.”(B.63,378) “Zalimler için yaşasın Cehennem! Zalimler için yaşasın Cehennem!\"(T.60) -ZAMAN Zaman:”, bir ip, bir şerittir ki, o Sâni'-i Zülcelal her sene bir başka âlemi ona takıp, gösteriyor. O taktığı âlemin içinde üçyüzaltmış tarzda muntazam suretlerini tecdid ediyor. Kemal-i intizamla ve hikmetle değiştiriyor.”(S.60)

625 “Evet zaman-ı hazırdan, tâ ibtida-i hilkat-ı âleme kadar olan zaman-ı mazi; umumen vukuattır.”(S.78) “Şu birbiri arkasında gelen ve zaman ipine takılan seyyar âlemleri, nihayet hikmet ve inayet ve kemal-i kudret ve san'at ile değiştiren Zât; elbette gayet Kadîr ve Hakîm'dir.”(S.196) “Evet dünyaya zaman girdiği için, gece ve gündüz, o saat-ı kübranın saniyelerini sayan iki başlı bir mil hükmündedir. Sene, o saatin dakikalarını sayan bir ibre vaziyetindedir. Asır ise, o saatin saatlerini ta'dad eden bir iğnedir. İşte zaman, dünyayı emvac-ı zeval üstüne atar. Bütün mazi ve istikbali ademe verip, yalnız zaman-ı hazırı vücuda bırakır.”(S.437) “Şu âlem-i fena, sermedî manzaraları teşkil eden levhaları zaman şeridine taktı.”(S.532) “Bir zaman-ı vâhid, iki şahsa nisbeten, birisine bir gün, birisine de bir sene hükmüne geçer.”(S.571) “İki şahsın bir zaman-ı vâhidde müşahede ettikleri eşya; saatimizle arzın medar-ı senevîsi nisbeti gibi, meşhudatça pekçok farkları vardır. İşte zaman, (çünki) harekâtın bir rengi, bir levni yahut bir şeridi hükmünde olduğundan, harekâtta câri olan bir hüküm, zamanda dahi câridir.”(S.571) “Evet herşey'in bir hakikatı olduğu gibi, zaman dediğimiz, kâinatta cereyan eden bir nehr-i azîmin hakikatı dahi \"Levh-i Mahv-İsbat\"taki kitabet-i kudretin sahifesi ve mürekkebi hükmündedir.”(M.37) “İşte \"İmam-ı Mübin\"in imlâsı ile, yani kaderin hükmüyle ve düsturu ile kudret-i İlahiye, icad-ı eşyada herbiri birer âyet olan silsile-i mevcudatı, \"Levh-i Mahv-İsbat\" denilen zamanın sahife-i misaliyesinde yazıyor, icad ediyor, zerratı tahrik ediyor.”(M.37,51) “Bütün zamanlar, onun taht-ı emrindedir..”(M.111) “Şu mahlukat, izn-i İlahî ile, zaman nehrinde mütemadiyen akıyor.. âlem-i gaybdan gönderiliyor, âlem-i şehadette vücud-u zahirî giydiriliyor, sonra âlem-i gayba muntazaman yağıyor, iniyor. Ve emr-i Rabbanî ile, mütemadiyen istikbalden gelip, hâle uğrayarak teneffüs eder, maziye dökülür.”(M.239) “İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüd ettikleri için, her zamantecdid-i imana muhtaçtır. Zira insanın herbir ferdinin manen çok efradı var. Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âher sayılır. Çünki zaman altına girdiği için o ferd-i vâhid bir model hükmüne geçer, her gün bir ferd-i âher şeklini giyer.”(M.332) “Her zamanın bir hükmü var.”(L.13) “Ehl-i velayet ve hakikat beyninde bir düstur-u muhakkak olan \"bast-ı zaman\" sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Mi'rac, bu hakikatın vücudunu isbat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor.”(L.17) “Geçmiş zamanın derelerine ve gelecek zamanın dağları...”(L.228) “Her vakit değişen kâinat denizinin yüzünde ve tazelenen hadsiz fezasında ve zerrat tarlasında ve bütün hâdisatı ve fâni mevcudatı kucağına alarak beraber çalkanan zaman nehrinin içinde mahlukat, mütemadiyen sür'atle akıp gidiyorlar, zahirî sebebleriyle beraber vefat ediyorlar. Her sene, her gün bir kâinat ölür, bir tazesi yerine gelir.”(Ş.602) “Kezalik kelâmlarda, sözlerde de zamanın tesiri vardır. Meselâ bir zamanda kıymetli bir sözün, başka bir zamanda kıymeti kalmaz.”(İ.İ.112) “Zaman-ı mazi, bu zamana kıyas edilemez; aralarında çok fark vardır.”(İ.İ.113)

626 “Sanki o zâtın cesedinden tecerrüd eden ruhu, zaman ve mekânın kayıdlarını kırarak istikbalin her tarafına uçup gezmiş ve gördüğü vukuatı söylemiştir ve söylediği gibi de vukua gelmiştir.”(İ.İ.120) “Her zamanın insanlarınca, kıymetli addedilerek efkârı celbeden cazibedar bir meta mergubdur.”(Ms.91) “Ve keza kader muhitinde uçan tayyare-i ömre veya hayat dağları arasında açılan uhdud ve tünellerinden şimşekvari geçen zamanın şimendiferine bindirerek, ebed-ül âbâd memleketinin iskelesi hükmünde olan kabir tünelinin kapısına sevkeden Hâlık-ı Rahman-ür Rahîm'den meded istiyorum.”(Ms.109) “Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer; hayatın, çaydan daha sür'atli akar.”(Ms.177,197) “Bu faaliyet-i hakîmiyeden anlaşılıyor ki; zamanın seyliyle beraber gelip geçen eşya-yı seyyaleden ve geçen günlerden senelerden, asırlardan, leyl ve neharın takallübü ile pek çok mensucat-ı gaybiye ve uhreviye yapılmaktadır.”(Ms.216) “Kur'an bütün zamanları tenvir ve bütün insanları irşad eden bir kitabdır.”(Ms.233) “Şu zamanın memesinden bizimle süt emen...”(T.85) “Evet! Bakınız zaman, hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki mebde' ve müntehası birbirinden uzaklaşsın. Belki, Küre-i Arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazan terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir; bazan tedenni içinde kış ve fırtına mevsimi gösterir. Her kışdan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak; İnşâallah...”(T.94) “Zamanın tecrübesi...”(T.109,235) “Noksaniyet İbn-i Sina'da değil; çünki ibn-i zamandır. Onu nâkıs bırakan, zamanın noksaniyeti idi. Acaba bedihî değil midir ki, Kolomb-u Zûfünun'un sebeb-i iştiharı olan Yeni Dünya'nın keşfi, faraza bu zamana kadar kalmış olsa idi; hiç kaptan arasında kıymeti olmayan bir kayık sahibi de Yeni Dünya'yı eski dünyaya komşu etmeye muktedir olacaktı. Evvelki keşşafın tebahhur-u fikrine ve mehaliki iktihamına bedel, bir küçük sefine ile bir pusula kifayet edecekti. Fakat bununla beraber şimdi gelecek bir hakikatı nazar-ı dikkate almak lâzımdır.”(Mh.17) “Evet her zamanın bir hükmü var. Zaman dahi bir müfessirdir. Ahval ve vukuat ise, bir keşşaftır.”(Mh.20) -ZAN:” Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zansebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...”(S.212) “Hayat içinde hayattır, hüsn-ü zanda emeli.”(S.711) “Ey divane baş ve bozuk kalb! Zanneder misin ki, \"Müslümanlar dünyayı sevmiyorlar veyahud düşünmüyorlar ki, fakr-ı hale düşmüşler ve ikaza muhtaçtırlar; tâ ki dünyadan hissesini unutmasınlar.\" Zannın yanlıştır, tahminin hatadır.”(L.122) “Âyâ zanneder misin; bu milletin fakr-ı hali, dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tenbellikten neş'et ediyor. Bu zanda hata ediyorsun.”(L.122) “Âyâ bu insan zanneder mi ki, başı boş kalacak?”(L.138) “Ben nefs-i emmaremi elimden geldiği kadar hodfüruşluktan, şöhretperestlikten, tefahurdan men'e çalışmışım ve şahsıma ziyade hüsn-ü zan eden Nur talebelerinin belki yüz defa hatırlarını kırıp cerhetmişim.”(Ş.395,411,413,492) “Evet insan hüsn-ü zanna memurdur.”(Ms.66,Sti.30)

627 “Hadîs-i Kudsîsi sırrınca, Cenab-ı Hak kâfirin zan ve itikadını daimî bir azab-ı elîme kalb eder.”(Ms.226,K.K.303-304,Meâli:”Ben kulumun bana karşı taşıdığı zannı yanındayım.) “Şahsıma haddimden fazla hüsn-ü zan edip, şahsımdan bir istifade-i maneviyeyi niyet etmektir. Şu vechi de kabul etmem.”(B.269) “Sakın yanlış zannetmeyiniz.”(Ks.23) “Şahsiyetim itibariyle sizin ziyade hüsn-ü zannınız belki size zarar vermez. Fakat sizin gibi hakikatbîn zâtlar vazifeye, hizmete bakıp, o noktada bakmalısınız. Perde açılsa, benim baştan aşağıya kadar kusurat ile âlûde mahiyetim, benden kaçmağa bir vesile olur. Sizi kardeşliğimden kaçırmamak, pişman etmemek için, şahsiyetime karşı haddimin pek fevkinde tasavvur ettiğiniz makamlara irtibatınızı bağlamayınız.”(Ks.89) “Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz.”(Ks.89) “Ziyade hüsn-ü zannınız ile ona tahmil ettiğiniz ağır yüke o cihette yardımınızı pek çok rica ederim.”(Ks.154) “Dedim: \"Acaba bu hakikatperest kardeşlerim çok ikazatımla beraber, bu hüsn-ü zan ifratında hem devamlarında faideleri nedir?\" Kalbe ihtar edildi ki: \"Onlar ve memleketleri Isparta havalisi, onların en büyük hüsn-ü zanları derecesinde hüsn-ü zanlarının yümnünü gördükleri için, Beşkazalı Osman-ı Hâlidî ve Topal Şükrü gibi ehl-i velayete iktidaen, o nokta-i nazardan ifrat etmemişler, bir hakikat görmüşler. Fakat nasıl keşfiyat tevile ve rü'yalar tabire muhtaçtır; hususî hükümler tamim edilse, bir cihette hata görünür. Öyle de onlar, Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsinin kendilerine ve memleketlerine ettiği faideyi, o şahs-ı manevînin mümessillerinden birisi olan üstad dedikleri bu kardeşlerine verip, o memleket hâdisesini umumî bir hâdise nazarıyla bakıp tamim ederek, müfritane bir hüsn-ü zan suretinde göründü.\"(Ks.249) “Zâtınızın şahsıma karşı haddimden pek çok ziyade hüsn-ü zannınızı, Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsi namına kabul edebilirim; yoksa kendimi o makamlarda görmek benim haddim değil.”(E.I/67,Ks.154) “Eski zamandan beri çok zâtlar, üstadını veya mürşidini veya muallimini veya reisini kıymet-i şahsiyelerinden çok ziyade hüsn-ü zan etmeleri, dersinden ve irşadından istifadeye vesile olması noktasında o pek fazla hüsn-ü zanlar bir derece kabul edilmiş, hilaf-ı vakıadır diye tenkid edilmezdi. Fakat şimdi, Risale-i Nur şakirdlerine lâyık bir üstada muvafık bir ulvî mertebe ve fazileti; bîçare, kusurlu bu şahsımda kabul ettikleri sebebiyle gayret ve şevkleriyle çalışmaları, bu noktada haddimden ziyade hüsn-ü zanları kabul edilebilir. Fakat Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsinin malı olarak elimde bulunuyor diye bilmek gerektir.”(E.I/71,90) “Aziz, dikkatli kardeşim! Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibariyle cidden kaçıyoruz.”(E.I/195) “Hem bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiği için, haddimden çok ziyade olan hüsn-ü zanları kendime almıyorum. Ve ben, kardeşlerim gibi, kendi nefsime hüsn-ü zanetmiyorum.”(E.I/227) “Ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez. Ben de o kardeşlerimin pek ziyade hüsn-ü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur talebelerinin kemal-i itikadlarının bir tereşşuhu gördüğümden onlara çok ilişmezdim.”(E.I/267) “Avâm-ı mü'minînin şeyhlerine karşı hüsn-ü zanlarını kırmamakla îmanlarını sarsılmadan muhafaza etmek...”(T.308)

628 “Şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve akibete bakınız.”(Mn.15) “Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.”(Mn.16) “Hüsn-ü zan ediniz...”(Mn.42) -ZARAR:” Zarar ve menfaat, onun elindedir.”(S.19) “Zararsız yol, zararlı yola -velev on ihtimalden bir ihtimal ile olsa- tercih edilir.”(S.19,M.71) “Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye birtek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder.”(S.21) “Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir.”(S.147,M.362) “İnsan ise dünyaya gelişinde herşeyi öğrenmeye muhtaç ve hayat kanunlarına cahil, hattâ yirmi senede tamamen şerait-i hayatı öğrenemiyor. Belki âhir-i ömrüne kadar öğrenmeye muhtaç, hem gayet âciz ve zaîf bir surette dünyaya gönderilip bir-iki senede ancak ayağa kalkabiliyor. Onbeş senede ancak zarar ve menfaatı farkeder. Hayat-ı beşeriyenin muavenetiyle, ancak menfaatlarını celb ve zararlardan sakınabilir.”(S.316) “Su, kendi zararına olarak incimad eder. Buz, buzun zararına temeyyu eder. Lüb, kışrın zararına kuvvetleşir. Lafz, mana zararına kalınlaşır.”(S.530,531) “Sû'-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, \"Yağmurun icadı rahmet değildir\" diyemez...”(M.43) “Ya Rab! Zarar bana dokundu, lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor.\"(L.8,K.K.126,Enbiya.83) “Senin en zararlı düşmanın nefsindir.\"(L.275,K.K.626,İ.İ.23) “Şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehennem'e yağar.”(Ş.232,İ.İ.141) “Biri zayi edip bini kazanan zarar etmez.”(T.83) “Biz zarar vermiyoruz. Fakat menfaat vermeye iktidarımız yok. Onun için mâzuruz\" diye özür beyan etmeyiniz.”(T.98) “Nurdan zarar gelmez...”(T.222) “Zâhirde zararlı gibi görünen şeyler, hakikatta nimettir.”(T.543) “Haberiniz olsun ki o küfür edip halkı Allah yolundan meneyleyen ve hak kendilerine tebeyyün ettikten sonra Peygambere karşı gelenler, hiçbir zaman Allaha zerrece bir zarar edecek değiller. O, onların amellerini heder edecektir.\"(T.658,K.K.179,Muhammed.32) -ZARURET-ZARURİYAT:” Dinin zaruriyatı ki, içtihad onlara giremez. Çünki kat'î ve muayyendirler. Hem o zaruriyat, kut ve gıda hükmündedirler.”(S.480) “kaidesi, yani \"Zaruret, haramı helâl derecesine getirir.\" İşte şu kaide ise, küllî değil. Zaruret eğer haram yoluyla olmamış ise, haramı helâl etmeye sebebiyet verir. Yoksa sû'-i ihtiyarıyla, gayr-ı meşru sebeblerle zaruret olmuş ise, haramı helâl edemez, ruhsatlı ahkâmlara medar olamaz, özür teşkil edemez.”(S.482) “Şu zamanda zaruret derecesine geçen ve insanları mübtela eden bir beliyye-i âmme suretine giren çok umûrlar vardır ki; sû'-i ihtiyardan, gayr-ı meşru meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd ettiklerinden, ruhsatlı ahkâmlara medar olup, haramı helâl etmeye medar olamazlar.”(S.483,496)

629 “Şeriat yüzde doksanı; müsellemat-ı şer'î, zaruriyat-ı dinî birer elmas sütundur.”(S.704) “Zaruriyat-ı dinî, müsellemat-ı Şer'î; kulûblerde hasıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru. Onun için Cum'ada hutbe-i Arabiye, zaruriyatı ihtar, müsellematı tezkir, maalkifaye olur onun tarz-ı tezkiri.”(S.732) “Zaruriyat-ı diniye mahfazaları olan elfaz-ı kudsiye-i İlahiyenin yerine hiçbir şey ikame edilemez ve yerlerini tutamaz ve vazifelerini göremez.”(M.342,435,470,479,İ.İ.66) “Umumî bir beliyye olan ve nâsın ona mübtela olduğu çok işler vardır ki zaruriyattan olmuştur. O gibi işler sû'-i ihtiyar ile gayr-ı meşru meyillerden doğmuş olduklarından, mahzuratı ibahe eden zaruriyattan değildir.”(Ms.91,90,92,B.277-278,E.II/242-243) “Amma maslahat için kizb ise, zaman onu neshetmiş. Maslahat ve zaruret için bazı âlim \"muvakkat\" fetvası vermişler. Bu zamanda o fetva verilmez. Çünki o kadar sû'-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaatı olabilir. Onun için hüküm maslahata bina edilmez.”(Hş.49) -ZÂT:”Ve O Zât-ı Zülcelal'in ve o Sultan-ı Ezel ve Ebed'in istiğna-i zâtîsi var ve istiğna-i mutlak içindedir.”(S.14) “O zât, şu kâinat Hâlıkının en sevgili mahlukudur.”(S.69) “Bak! O zât nasılki risaletiyle, hidayetiyle saadet-i ebediyenin sebeb-i husulü ve vesile-i vusulüdür.”(S.70) “Bir tek zât, muhtelif meraya vasıtasıyla külliyet kesbeder. Cüz'î-yi hakikî iken, umumî şuunata mâlik bir küllî hükmüne geçer.”(S.194) “Evet elbette böyle bedi' bir kâinatta, böyle bir zât lâzımdır. Yoksa kâinat ve eflâk olmamalıdır.”(S.237,577-585,M.210-221) “Kemal-i Mutlak ve Kâmil-i Zülcelal olan Vâcib-ül Vücud, zât ve sıfât ve ef'alinde, bütün enva'-ı kemalâta câmi'dir...”(M.286) “Bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya san'atı içindir.”(Mn.32) “Zât-ı Kibriya'yı ifade eden âyâtın ahengindeki ulviyettir. Kur'an-ı Kerim, beşerî za'flardan herhangi birisini Zât-ı Kibriya'ya isnaddan münezzehtir.”(Nik.120) -ZÂTÍ:”Birşey zâtî olsa, ârızî olmazsa, onun zıddı ona müdahale edemez. Çünki cem'-i zıddeyn lâzımgelir. Bu ise, muhaldir. Demek asıl, zâtî olan bir şeyde meratib yoktur. Madem Kadîr-i Mutlak'ın kudreti zâtîdir, mümkinat gibi ârızî değildir ve kemal-i mutlaktadır.”(S.91,Ş.158) “Fenn-i mantıkça kat'îdir ki: Zâtî bir hassa, birtek ferdde görünse; bütün efradda dahi o hassanın vücuduna hükmedilir. Çünki zâtîdir. Zâtî olsa, her ferdde bulunur.”(S.517) “Zâtî olan, zâil olamaz.”(M.240) -ZEKÂT:”Evet, âlem-i İslâm bu asrın hasâreti olan bu dehşetli ikinci harb-i umumîden kurtulmasının sebebi Kur'andan gelen iman ve a'mâl-i sâliha olduğu gibi, fakirlere gelen acı açlık ve kahtın sebebi orucun tatlı açlığını çekmedikleri ve zenginlere gelen hasârât ve zâyiatın sebebi de zekât yerinde ihtikâr etmeleridir.”(St.53,T.318) “Molla Said, hiçbir suretle zekât almıyordu. Zekât ve başkasının eser-i minneti olan bir parayı katiyen kabul etmiyordu.( Zekât ve sadaka ve mukabilsiz hiç bir şey almadığının sebeb ve hikmeti, Risale-i Nurdan İkinci Mektub ve sair risalelerde beyan edilmiştir. Evet, Molla Saidin istikbalde Risale-i Nurla göreceği hizmet-i imaniyeyi

630 kemâl-i ihlâsla ifası ve bu hizmetin meydana gelebilmesi için \"Uhrevî hizmetin mukabilinde hiç birşey taleb etmemek\" olan kudsî düsturun icmâlî bir fihristesi, daha küçük yaşında iken rahmet-i İlâhiyye tarafından ruhunda yerleştirilmişti.)”(T.31,269,326) “Yanında bulunan talebelerini aynı kendisi gibi zekât ve hediye almaktan menetmek. Onları da yalnız Rıza-yı İlâhî için çalıştırırdı. Hattâ çok zamanlar, talebelerini kendi iaşe ederdi.”(T.48) “Zekât-ül-ömrü Ömr-ü sâni yolunda sarfeyle.”(T.71) “On'dan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik. O da bizden müterâkim zekâtı aldı. El cezâu mincinsi'l-ameli “Ceza;yapılan işin cinsine göre olup, öyle ödenir.)”(T.134,S.715,M.273,Ks.205,212) “Onlara Cenab-ı Hak tarafından verilen maldan hem bereket, hem fakirlerin hased ve beddualarından kurtulmak için, ya on'dan veya kırk'tan birisini kendi fakirlerine vermek ağır bir şey midir ki, emr-i zekatı ağır görüp İslâmiyetten çekiniyorlar? Bunların tekzibleri ehemmiyetsiz olmakla beraber, hakları tokattır. Cevab vermek değil...”(S.388,409,483) “Zekat-ı şer'î ki, bir rükn-ü İslâmdır.”(S.708) “Beşer salah isterse, hayatını severse; zekatı vaz' etmeli, ribayı kaldırmalı.”(S.709) “Hem şefkat ve terbiye... Beşer bunu isterse sarılmalı zekata, ribayı tardetmeli.”(S.709) “Zekat, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. Zekatı vermeyenin herhalde elinden zekat kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır.”(M.273) “Bu iki müdhiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare, zekatın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla, vücub-u zekat ve hurmet-i ribadır. Hem değil yalnız eşhasta ve hususî cemaatlerde, belki umum nev'-i beşerin saadet-i hayatı için en mühim bir rükün belki devam-ı hayat-ı insaniye için en mühim bir direk, zekattır. Çünki beşerde, havas ve avam iki tabaka var. Havastan avama merhamet ve ihsan ve avamdan havassa karşı hürmet ve itaatı temin edecek, zekattır. Yoksa yukarıdan avamın başına zulüm ve tahakküm iner, avamdan zenginlere karşı kin ve isyan çıkar. İki tabaka-i beşer daimî bir mücadele-i maneviyede, bir keşmekeş-i ihtilafta bulunur. Gele gele tâ Rusya'da olduğu gibi, sa'y ve sermaye mücadelesi suretinde boğuşmaya başlar.”(M.273-274) “Eğer zekat namına versen; Cenab-ı Hak namına verdiğin için bir sevab kazanıyorsun, bir şükran-ı nimet gösteriyorsun. O muhtaç adam dahi sana tabasbus etmeğe mecbur olmadığı için, izzet-i nefsi kırılmaz ve duası senin hakkında makbul olur.”(M.274) “Evet zekat vermek ve iktisad etmek, malda bittecrübe sebeb-i bereket olduğu gibi; israf etmek ile zekat vermemek, sebeb-i ref'-i bereket olduğuna hadsiz vakıat vardır.”(L.147) “A'mal-i maliyenin kutbu, zekattır.”(İ.İ.41) “Zekat da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür.”(İ.İ.43,K.K.655) “Bütün muavenet ve yardım nevilerini hâvi olan zekat hakkında sahih olarak Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan56 (Zekat islâmın köprüsüdür.) hadîs-i şerifi mervidir. Yani müslümanların birbirine yardımları, ancak 56el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 1:517.

631 zekat köprüsü üzerinden geçmekle yapılır. Zira yardım vasıtası, zekattır. İnsanların heyet-i içtimaiyesinde intizam ve asayişi temin eden köprü zekattır.”(İ.İ.45,K.K.655) “Zarurete düşen bir şakird, zekatı kabul edebilir.”(Ks.223) “Zekat ise, müstehaklaradır.”(Ks.258) “Eğer ezkiya zekâvetlerinin zekatını ve ağniya velev zekatın zekatını milletin menfaatına sarfetseler; milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir.” (Mn.63,Sti.99-102) -ZEKÂVET:” Rızk-ı helâl, iktidar ile alınmadığına, belki iftikara binaen verildiğine delil-i kat'î: İktidarsız yavruların hüsn-ü maişeti ve muktedir canavarların dîk-ı maişeti; hem zekâvetsiz balıkların semizliği ve zekâvetli, hileli tilki ve maymunun derd-i maişetle vücudça zaîfliğidir. Demek rızık, iktidar ve ihtiyar ile ma'kûsen mütenasibdir.”(S.64,L.145,397,Ş.173) “Yirmiyedinci Söz'ün içtihad bahsinde, Süfyan İbn-i Uyeyne ile onun zekâveti derecesinde birinin müvazenesinde isbat etmişiz ki; Süfyan'ın on senede kazandığını, öteki yüz senede kazanamıyor.”(S.492,Ş.119,378,585,T.565) “Kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa; akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir, daha siyasetle idare edilmez.”(Ş.588) “Çendan cahilsiniz, fakat âkılsınız. Hanginizle zebib, yani üzümü paylaşsam, zekâvetiyle bana hile edebilir. Demek cehliniz özür değil...”(Mn.15,54) “Eğer ezkiya zekâvetlerinin zekatını ve ağniya velev zekatın zekatını milletin menfaatına sarfetseler; milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir.”(Mn.63) “Ben zannederim ki, bu milletin perişaniyetine fazla cehaletten ziyade, nur-u kalb ile müterafık olmayan fazla zekâvet-i betra tesir etmiştir. Bence en müdhiş maraz asabiliktir. Zira herşeyi haddinden geçirmekle, aks-ül amel yaptırır.”(Sti.63) -ZEMAHŞERİ:”İlm-i belâgatın dâhîlerinden Abdülkahir-i Cürcanî ve Sekkakî ve Zemahşerî gibi binler dâhî imamlar ve mütefennin edibler icma' ve ittifakla karar vermişler ki: \"Kur'anın belâgatı, tâkat-ı beşerin fevkindedir, yetişilmez.\"(S.446,414) “Mu'tezile mezhebinde Zemahşerî gibi, İtizal'de en mutaassıb bir ferd olduğu halde, muhakkikîn-i Ehl-i Sünnet, onun o şedid itirazatına karşı onu tekfir ve tadlil etmiyorlar, belki bir râh-ı necat onun için arıyorlar. Zemahşerî'nin derece-i şiddetinden çok aşağı Ebu Ali Cübbaî gibi mu'tezile imamlarını, merdud ve matrud sayıyorlar. Çok zaman bu sır benim merakıma dokunuyordu. Sonra lütf-u İlahî ile anladım ki: Zemahşerî'nin Ehl-i Sünnet'e itirazatı, hak zannettiği mesleğindeki muhabbet-i haktan ileri geliyordu. Yani, meselâ: Tenzih-i hakikî; onun nazarında, hayvanlar kendi ef'aline hâlık olmasıyla oluyor. Onun için Cenab-ı Hakk'ı tenzih muhabbetinden, Ehl-i Sünnet'in halk-ı ef'al mes'elesinde düsturunu kabul etmiyor.”(M.453,Ş.135) “Tefsir-i Keşşaf'ın müellifi Zemahşerî'...”(İ.İ.120,121,132-133,T.364,Mh.92) -ZERRE:” Kimse zerrece haddinden tecavüz etmez.”(S.50) “Havanın herbir zerresi; herbir çiçek ile herbir meyveye, herbir yaprağa girer ve işleyebilir. İşte şu zerre, eğer memur olmazsa, bütün girebildiği ve işlediği masnuların tarz-ı teşkilatını ve suretlerini ve heyetlerini bilmek lâzımdır, tâ içinde işleyebilsin. Demek muhit bir ilim ve kudrete mâlik olmalı ki, böyle yapsın.”(S.60) “Hem \"şeffafiyet\" sırrıyla, bir zerre-i şeffafenin küçük göz bebeği Güneşin aksini almasında, denizin geniş yüzüne müsavidir.”(S.90,160-161)

632 “Zerre ile seyyare, emrine karşı müsavidirler. Deniz yüzüne verdiği feyzi, zerreye de kabiliyetine göre kemal-i intizam ile verir.”(S.166) “Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim.”(S.221) “Herbir zerreden üç pencere, Şems-i Ezelî'nin nur-u vahdaniyetine ve vücub-u vücuduna açılır.”(S.297,298) “Havadaki herbir zerre, herbir çiçeği, herbir meyveyi ziyaret edebilir.”(S.297) “Herbir zîhayatın neşv ü nema zamanında, zerreleri eğribüğrü hududlara gider, durur. Zerreler yolunu değiştirir. O hududların nihayetlerinde birer hikmet, birer faide, birer maslahatı semere verirler.”(S.470) “Zerrattan hangi zerreye bir nazar-ı hikmetle baksan göreceksin ki: Basîrane, muntazamane, semîane, alîmane sevk olunan o zerreye, kör ittifak, kanunsuz tesadüf, sağır tabiat, şuursuz esbab, hiç ona karışamaz.”(S.523,535) “Bütün mevcudat gibi zerreler ve herbir zerre, mebde'-i hareketinde \"Bismillah\" der. Çünki nihayetsiz, kuvvetinden fazla yükleri kaldırır...”(S.547) “Anasırın herbir zerresi, herbir cism-i zîhayatta muntazaman işler veya işleyebilir.”(S.549) “Demek zerreyi tahrik eden; şu makasıd-ı azîmeyi, şu hikem-i cesîmeyi gösteren bir zâttır. Yoksa herbir zerrede, güneş gibi bir dimağ bulunması lâzım gelir.”(S.552) “Zerre kimin ise, gezdiği bütün yerler de onundur.”(S.553) “O müddeî, evvelâ mevcudatın en küçüğü olan bir zerreye rast gelir. Ona Rab ve hakikî mâlik olmakta olduğunu; zerreye, tabiat lisanıyla, felsefe diliyle söyler. O zerredahi, hakikat lisanıyla ve hikmet-i Rabbanî diliyle der ki: \"Ben hadsiz vazifeleri görüyorum. Ayrı ayrı her masnua girip işliyorum, bütün o vezaifi bana gördürecek, sende ilim ve kudret varsa.. hem, benim gibi hadd ü hesaba gelmeyen zerrat içinde beraber gezip iş görüyoruz.”(S.591,593,659) “Kâinatı Elinde Tutamayan, Zerreyi Halkedemez”(S.700,M.254) “Esma-i İlahînin nasılki tecelliyatı, Arş-ı A'zam dairesinden tâ bir zerreye kadar cilveleri var ve o esmaya mazhariyet de, o nisbette tefavüt eder.”(M.447) “Senin gözünde bir zerre, gözün hüceyresinde ve gözde ve asab-ı vechiyede ve bedenin şerayin tabir edilen damarlarında, birer nisbeti ve o nisbete göre birer vazifesi ve o vazifeye göre birer faidesi vardır. Ve hâkeza herşeyi ona kıyas et.”(L.125) “Senin vücudunda çalışan zerreler, o münasebatı bozmamak ve o alâkadarlığı kırmamak için dikkat ediyorlar. Öylece ihtiyatla ayaklarını atıyorlar. Güya bütün kâinata bakıyorlar. Senin münasebatını kâinatta görüp öyle vaziyet alıyorlar. Sen zahirî ve bâtınî duygularınla, o zerrelerin, o hârika vaziyetine göre istifade edersin.”(L.180) “Eğer bu zerreler, şu âlemin ustasının emrine tâbi' birer memur olmasalar; o vakit herbir zerre, umum o ceseddeki zerrelere hem hâkim-i mutlak hem herbirisine mahkûm-u mutlak, hem her birisine misil hem hâkimiyet noktasında zıd, hem yalnız Vâcib-ül Vücud'a mahsus olan ekser sıfâtın masdarı, menbaı, hem gayet mukayyed hem gayet mutlak bir surette olmakla beraber, sırr-ı vahdetle yalnız bir Vâhid-i Ehad'in eseri olabilen gayet muntazam bir masnu-u vâhidi o hadsiz zerrata isnad etmek; zerrekadar şuuru olan, bunun pek zahir bir muhal belki yüz muhal olduğunu derkeder.”(L.181) “Evet zerrelerdeki cilve ise; zerreler taifesini Vâcib-ül Vücud'un havliyle, kudretiyle, emriyle muntazam ve muhteşem bir ordu hükmüne getirmiştir.”(L.342) “Evet biz bakıyoruz, görüyoruz ki: Kanda her bir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeleri görüyor ki, yıldızlardan geri kalmıyor.”(Ş.26) “Bahar çiçeklerinin habbe ve zerreciklerinden açtırılan çok cazibedar sîmalarına bak, fettahiyet ve musavviriyet-i İlahiyenin mu'cizatlı cemalini gör.”(Ş.78,646)

633 “Felsefede cevher-i ferd namını alan bir zerrede, ondan daha küçücük olan madde-i esîriye zerreleriyle bir Kur'an-ı Azîmüşşan yazılsa ve semavat sahifelerinde dahi yıldızlar ve güneşlerle diğer bir Kur'an-ı Kebir yazılsa, ikisi müvazene edilse; elbette cevher-i ferd zerresinden yazılan hurdebînî Kur'an, gökler yüzlerini yaldızlayan Kur'an-ı Azîm ve Kebir'den acaibce ve san'atın i'cazında geri değil, belki bir cihette ileri olduğu...”(Ş.667,İ.İ.159) “Habib'in gözünde yerleşen bir zerrenin, unsur-u havadan veya unsur-u türabdan o garib, acib tavırlarda, inkılablarda yaptığı muntazam hareketinden anlaşılır ki; o zerre, toprakta iken Habib'in gözüne tayin edilmiş ve bir memur gibi mahall-i memuriyetine muntazaman i'zam kılınmıştır (yükseltilmiştir.)”(İ.İ.57,179) “Evet zerre mir'at olur, fakat mikyas olamaz.”(İ.İ.76) “Akılları hayrette bırakan o ince makinenin esbab-ı tabiiyeden neş'et ettiğini iddia eden adam, esbabın herbir zerresine Eflatun'un şuurunu, Calinos'un hikmetini i'ta etmekle beraber; o zerrat arasında bir muhaberenin de mevcud olmasını itikad etmelidir.”(İ.İ.87) “Kâinatın ihtiva ettiği zerrelerden herbirisinin gerek zâtında, gerek sıfâtında, gerek ahvalinde ve gerek vücudunda gayr-ı mütenahî imkânlar, ihtimaller, müşkilâtlar, yollar, kanunlar varken; birdenbire o zerre, gayr-ı mütenahî yollardan muayyen bir yola sülûk eder. Ve gayr-ı mahdud hallerden, bir vaziyete girer.”(İ.İ.92) “Bir zerrenin, bin keyfiyeti kabul etmeye kabiliyeti vardır; ve bir halet, binlerce zerrelere hal olabilir.”(İ.İ.100) “Ey kâfir! Bunu işittikten sonra iyice düşün! Bir zerreye, bir terzilik san'atını öğretmeye kudretin var mıdır?”(Ms.34,57,93) “Zerreler ile şems arasında müzahame yoktur.”(Ms.114,144) “Evet bazı insanlar zerrede boğulurlar. Bazısında da dünya boğulur.” (Ms.210,248,B.271,E.I/255,II/68,St.250,254,T.538,Mh.118) -ZEVAL:”Sevdiği, ünsiyet ettiği şeylerin zeval ve firakı, mütemadiyen onu incitiyor.”(S.43) “Zeval-i elem, lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet dahi elemdir.”(S.51) “Dönmemek üzere zevale mahkûm olan bir seyirci, zevalin tasavvuruyla muhabbeti adavete döner, hayret ve hürmeti tahkire meyleder.”(S.51) “Bizi zeval ve teb'îd ile tazib etme.”(S.52) “Zeval ile acılaşan cüz'î bir telezzüz, kısacık bir zamanda öyle bir cûd u sehanın muktezasıyla kabil-i tevfik değildir.”(S.68) “Zevale mahkûm, hakikî güzel olamaz.”(S.214) “Bir mabud ki, zevalde defnoluyor; onu çağırmam, ona iltica etmem. ... Zevalden kendini kurtaramayan nasıl mabud olur?”(S.215) “Biri gör, başkalar her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar.”(S.218) “Kâinattaki zeval, firak ve adem zahirîdir. Hakikatta firak yok, visal var. Zevalve adem yok, teceddüd var.”(S.765) “Nimetin zevalinden elem çekme. Çünki rahmet hazinesi tükenmez.”(M.225,229,240) “Eşya zeval ve ademe gitmiyor, belki daire-i kudretten daire-i ilme geçiyor...”(M.287) “Rahîm, Hakîm ve Vedud isimleri; zevale ve firaka muarız değiller, belki istilzam edip iktiza ediyorlar.”(M.295) “Aklını başına al. Sen ve hususî dünyan, daimî zeval ve fena darbesine maruzsunuz.”(L.114)

634 “Sonra, zeval ve fenaya baktım. Gördüm ki: Sinema perdeleri gibi ve güneşe mukabil akan kabarcıklar misillü, lezzet verici bir teceddüd-ü emsaldir, bir tazelenmektir. Ve esma-i hüsnanın çok hasna ve güzel cilvelerini tazelendirmek için âlem-i gaybdan gelip, âlem-i şehadette vazifedarane bir seyerandır, bir cevelandır. Ve cemal-i rububiyetin hikmetdarane bir tezahüratıdır ve mevcudatın hüsn-ü sermedîye karşı bir âyinedarlığıdır, yakînen bildim.”(Ş.17,İ.İ.146) “Dünyanın ömrü kısa olup, sür'atle zeval ve guruba gider. Zevalin elemiyle, visalin lezzeti zeval buluyor.”(Ms.125) -ZINDIK:”Üdeba-yı İslâmiyenin meşhurlarından bedbînlikle maruf Ebu-l Alâ-i Maarri ve yetimane ağlayışıyla mevsuf Ömer Hayyam gibilerin, o mesleğin nefs-i emmareyi okşayan zevkiyle zevklenmesi sebebiyle, ehl-i hakikat ve kemalden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip; \"Edebsizlik ediyorsunuz, zındıkaya giriyorsunuz, zındıkları yetiştiriyorsunuz\" diye zecirkârane te'dib tokatlarını almışlar.”(S.543,175,389,461) “Feyâ Sübhanallah! Zındık maddiyyun gâvurlar bir Vâcib-ül Vücud'u kabul etmediklerinden, zerrat adedince bâtıl âliheleri kabul etmeğe mezheblerine göre muztar kalıyorlar.”(S.554) “Ecnebi parmağıyla idare edilen zındıka komiteleri, İslâmiyeti imha için, İslâm memleketlerinde, bilhassa Türkiye'de, öyle desiselerle entrikalar çevirmişler, haince dolaplar döndürmüşler, hunharane ve vahşiyane zulümler irtikâb ve şeytanî ve menfur plânlar tatbik etmişler ve iğfalatta bulunmuşlar; iblisane, sinsî metodlar takib etmişler ve kardeşi kardeşe çarpıştırmışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propagandalar ve yaygaralar yapmışlar, fitne ve fesad ve tefrika tohumları saçmışlardır ki; bunlar İslâm'ın bünyesinde derin rahneler açmış ve büyük tahribatlar yapmıştır.”(S.77O,605) “Eğer düşmanlık etmek istersen; kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adavet et.”(M.265) “Ehl-i zındıkanın üstadı, şeytandır.”(M.336,270) “Dostlar müteyakkız davranmalı, tâ dostların lâkaydlıklarından ve gafletlerinden, zındıka taraftarları istifade etmesinler.”(S.361,445,486) “O mütemerrid ecnebilerdir ki, münafıkları ehl-i imana musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler.”(L.105,48) “1338'de Ankara'ya gittim. İslâm ordusunun Yunan'a galebesinden neş'e alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müdhiş bir zındıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasane çalıştığını gördüm. Eyvah dedim, bu ejderha imanın erkânına ilişecek!”(L.177,151,Ş.253,Ms.262,T.149) “Yüzer milyon başların feda oldukları bir kudsî hakikata, başımız dahi feda olsun. Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakikat-ı Kur'aniyeye feda olan başlar, zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyesinden vazgeçmeyecekler inşâallah!\"(L.262,425) “Ecnebi hesabına bu milletin can damarını kesmeye ve bozmaya çalışan el-hannas bir zındıktır ki, hükûmeti iğfal ve adliyeyi şaşırtır, tâ o şeytanlara, firavunlara, anarşistlere karşı şimdiye kadar istimal ettiğimiz manevî silâhlarımızı kardeşlerimize ve vatanımıza çevirsin veya kırdırsın.”(Ş.288,286) “Abbasîlerin zamanında, o tarihte Mu'tezile, Râfızî, Cebrî ve perde altında zındıklar, mülhidler, İslâmiyeti zedeleyen çok fırak-ı dâlle meydana gelmiştiler.”(Ş.331,396,422) “Hem zındıka, nifak hasiyetiyle her tarafa döner. Senin dostunu kendine dost edip, sana düşman eder. Senin tarafdarlık cihetiyle kazandığın günahlar, faidesiz boynunda kalır.”(Ks.208)

635 “Bu zamanda zındıka ve ehl-i dalalet ihtilaftan istifade edip, ehl-i imanı şaşırtıp ve şeairi bozarak, Kur'an ve iman aleyhinde kuvvetli cereyanları var.”(E.I/204) “Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve maddiyyunluğa karşı yalnız ve yalnız tek bir çare var: O da Kur'anın hakikatlarına sarılmaktır.”(E.II/54) “Altmışbeş kadar talebesinin önünde ayağa kalkan mübarek Üstadımızın cevapları arasında \"O zındıkların dünyaları başlarını yesin ve yiyecek!\" kelimeleri, tekrar tekrar hey'et-i hâkimenin yüzlerine karşı ağzından dökülüyordu.”(St.213) “Bazı münafık zındıkların, siyaseti dinsizliğe âlet etmeye teşebbüs niyetleri...”(T.96) “Gizli münafık zındıkların garblılaşmak bahanesiyle siyaseti dinsizliğe âlet yapmaları...”(T.96,657-658) -ZİHAYAT:” Zât-ı Rahmanurrahîm'in delilleri ve âyineleri olan zîhayat...”(S.14) “Bütün zîhayat, birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlardır.”(S.17) “En gizli bir zîhayatın en gizli bir arzusunu, en hafî bir niyazını görür, işitir, kabul eder, merhamet eder.”(S.71) “Küre-i Arz, bu kadar zîhayatın enva'ıyla dolmuş ve mütemadiyen zîhayatenva'larını tecdid ve teksir etmek hikmetiyle her vakit dolar boşanır ve en hasis ve çürümüş maddelerinde dahi kesretle zîhayatlar halkedilerek bir mahşer-i huveynat oluyor.”(S.108-109) “Her zîhayat senin temaşana, san'atın olan zemin yüzüne her yerden çıkıp bakıyorlar.”(S.224) “Bak, şu kâinat-ı seyyalede, şu mevcudat-ı seyyarede cevelan eden zîhayatlara! Göreceksin ki: Bütün zîhayatlardan herbir zîhayat üstünde Hayy-ı Kayyum'un koyduğu çok hâtemleri vardır.”(S.295) “Demek, şu zîhayatı halketmek ve ona Rab olmak, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutmak lâzımgelir.”(S.295) “Hayat, herşeyi herbir zîhayat olan şeye mal eder.”(S.506,572-573,578) “Enva'-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır.”(M.307) “Herbir zîhayat, elbette zîhayat bir macundur...”(L.178) “En ziyade intişar eden ve kıymetdarlığı için nüshaları teksir edilen ve zemin misafirhanesini gelip geçen kafilelerle şenlendiren zîhayatlardır..”(L.335) “Zîhayatlar, zîruhlara müsahhardır, onlar için dünyaya gönderiliyorlar..”(L.369) “Kâinatın hülâsası olan zîhayat ve zîhayatın hülâsası olan insan...”(L.370) “Ey Kadir-i Kayyum! Bütün zîhayat, zîruh, zîşuur; senin mülkünde...”(T.394) “Hem meselâ zîhayat üstünde koyduğu hâteme bak. O zîhayat, âdeta kâinatın bir misal-i musaggarı ve şecere-i âlemin bir semeresi ve şu âlemin bir çekirdeği gibi, enva'-ı âlemin ekserî nümunelerini câmi'. Güya o zîhayat, gayet hassas mizanlarla, mecmu' kâinattan süzülmüş bir katredir. Demek şu zîhayatı halketmek için, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutmak lâzım gelir.”(Nik.109) -ZİRUH Zîruh:”lar, insanlara müsahhardır, onlara yardım ediyorlar..”(L.369,371) “Her zîhayatın, hususan zîruhun vücudu bir kelime gibidir. Söylenir ve yazılır, sonra kaybolur.”(Ş.69) “Zîhayatın en kıymetdarı zîruhtur...”(Ş.120)

636 “Evet, bütün zîruh mahlukatını konuşturan ve konuşmalarını bilen, elbette kendisi dahi o konuşmalara konuşmasıyla müdahale etmesi, rububiyetin muktezasıdır.”(Ş.124) -ZÍŞUUR:”Gaye-i vücud ve netice-i hayat, zîşuura bakar.”(S.75) “Yerin, insandan sonra, zîşuur olarak en mühim sekenesi olan cin, insana hizmetkâr olabilir.”(S.258) “Şu kusûr-u semaviye ve şu büruc-u samiyenin dahi kendilerine münasib zîhayat, zîşuur sekeneleri vardır.”(S.507) “Zîhayatlar içinde en sevimli ve âlî, zîşuurdur. Ve zîşuurun içinde câmiiyet itibariyle en sevimli, insanlar içinde bulunur.”(S.573) “Zîhayat içinde en eşref olan zîşuur ve zîşuur içinde en eşref olan hakikî insan ve hakikî insan...”(S.578) “Enva'-ı kâinatın en mükemmeli zîhayattır. Ve her halde zîhayat içinde o ferd, zîşuurdan olacaktır. Çünki zîhayatın enva'ı içinde en mükemmeli zîşuurdur. Ve her halde o ferd-i ferîd, insandan olacaktır.”(M.307) “Mahlukatın vücudları, zîşuur içindir ve zîşuurla kemalini bulur ve zîşuurla şenlenir ve zîşuurla abesiyetten kurtulur.”(L.65) “Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenab-ı Hakk'ın zîşuur çok mahlukatı vardır ki, hakaik-i imaniyenin istimaından çok zevk alırlar.”(B.260) -ZİKİR:” Evet o Mün'im-i Hakikî, bizden o kıymettar nimetlere, mallara bedel istediği fiat ise; üç şeydir. Biri: Zikir. Biri: Şükür. Biri: Fikir'dir. Başta \"Bismillah\" zikirdir.”(S.7) “Bütün asvat zikirdir gör.”(S.220) “Kur'an hem bir kitab-ı zikir...”(S.242) “Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi...”(M.140) “Bu seyr ü sülûk-u kalbînin ve hareket-i ruhaniyenin miftahları ve vesileleri, zikr-i İlahî ve tefekkürdür. Bu zikir ve fikrin mehasini, ta'dad ile bitmez.”(M.444) “Zikir ve fikir vasıtasıyla kalbi işletmek...”(M.444,L.119) “Allah!. Allah!. Allah!. deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeairde ismullah yerine başka isim konulacak\"(Ş.584) “Gaflet ile yapılan zikirler dahi feyizden hâlî değildir.”(Ms.87) “Nakşibendîler, zikir hususunda ittihaz ettikleri zikr-i hafî sayesinde kalbin fethiyle, ene ve enaniyet mikrobunu öldürmeğe ve şeytanın emirberi olan nefs-i emmarenin başını kırmağa muvaffak olmuşlardır. Kezalik Kadirîler de zikr-i cehrî sayesinde tabiat tagutlarını tar ü mar etmişlerdir.”(Ms.103) “Duada tekrar, zikirde tezkâr, davette te'kid lâzımdır.”(Ms.240) -ZÜLKARNEYN:” Sedd-i Zülkarneyn nerededir? İşte yani Güneş'in, hararetli ve çamurlu bir çeşme gibi görünen Bahr-i Muhit-i Garbî'nin sahilinde veya volkanlı, alevli, dumanlı dağın gözünde gurub ettiğini Zülkarneyngörmüş. Yani: Zahir nazarda Bahr-i Muhit-i Garbî'nin sevahilinde, yazın şiddet-i hararetiyle etrafındaki bataklık hararetlenmiş, tebahhur ettiği bir zamanda o buhar arkasında büyük bir çeşme havzası suretinde uzaktan Zülkarneyn'e görünen Bahr-i Muhit'in bir kısmında Güneş'in zahirî gurubunu görmüş. Veya volkanlı, taş ve toprak ve maden sularını karıştırarak fışkıran bir dağın başında yeni açılmış ateşli gözünde,

637 semavatın gözü olan Güneş'in gizlendiğini görmüş.”(L.107,K.K.130,Meâli:”Nihayet güneşin battığı yere varınca,onu kara bir balçığa batar buldu.”Kehf.86,bak.Kehf.83-98) “Ehl-i tahkikin beyanına göre, hem Zülkarneyn ünvanının işaretiyle, Yemen padişahlarından Zülyezen gibi \"zü\" kelimesiyle başlayan isimleri bulunduğundan bu Zülkarneyn, İskender-i Rumî değildir. Belki Yemen padişahlarından birisidir ki, Hazret-i İbrahim'in zamanında bulunmuş ve Hazret-i Hızır'dan ders almış. İskender-i Rumî ise, miladdan takriben üçyüz sene evvel gelmiş, Aristo'dan ders almış.”(L.108) “Zülkarneyn olan İskender-i Kebir'in nübüvvetkârane irşadatıyla akvam-ı zalime ile milel-i mazlume ortasında hail ve gaddarların garetlerine mani olacak meşhur sedd-i Çin'in binasını kurduğu gibi; İskender-i Rumî misillü müteaddid cihangirler ve kuvvetli padişahlar, maddî cihetinde ve manevî âlem-i insaniyetin padişahları olan bir kısım enbiya ve bazı aktab dahi manevî ve irşadî cihetinde o Zülkarneyn'in arkasında gidip iktida edip, mazlumları zalimlerden kurtaracak çarelerin mühimlerinden olan dağlar ortalarında sedleri , sonra dağlar başlarında kal'aları kurmuşlar.”(L.109) “Evet Sedd-i Zülkarneyn'in külliyetinden bir ferdi olan Sedd-i Çinî binler sene yaşadığı halde daha meydanda duruyor. İnsanın eliyle zemin sahifesinde yazılan, mücessem, mütehaccir, manidar tarih-i kadîmden uzun bir satır olarak okunuyor.”(L.110) “Sedd-i Zülkarneyn'in tahribiyle, Ye'cüc ve Me'cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi; şeriat-ı Muhammediye (A.S.M.) olan sedd-i Kur'anînin tezelzülüyle de Ye'cüc ve Me'cüc'den daha müdhiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor.”(Ks.149) “Zülkarneyn \"müeyyed min indillah\" bir şahıstır. Onun irşad ve tertibiyle iki dağ arasında bir sed bina edilmiştir. Zalimlerin ve bedevilerin def'-i fesadları için...”(Mh.66,67-68) MEHMET ÖZÇELİK ADIYAMAN İÇİNDEKİLER TAKDİM...................................................................................................................-1- ÖNSÖZ......................................................................................................................-2- -A- ABÂDİLE-İ SEB’A...................................................................................................-4- ABBASİLER..............................................................................................................-4- ABDEST.....................................................................................................................-4- ABDULHAMİD.........................................................................................................-5- ABDULKADİR-İ GEYLANİ.....................................................................................-5- ABDULMUTTALİB..................................................................................................-5- ACB-UZ ZENEB........................................................................................................-6- ACZ.............................................................................................................................-6- AÇIK-SAÇIK..............................................................................................................-6- AÇLIK.........................................................................................................................-7- ADALET.....................................................................................................................-8- ADAVET...................................................................................................................-10- ADEM........................................................................................................................-10- ÂDEM........................................................................................................................-12- ÂDETULLAH............................................................................................................-12- ÂFAK-ENFÜS...........................................................................................................-12-

638 AFRİKA.....................................................................................................................-13- AĞLA.........................................................................................................................-14- AĞAÇ.........................................................................................................................-14- ÂHİRET.....................................................................................................................-15- ÂHİRZAMAN...........................................................................................................-17- AHLAK.....................................................................................................................-18- AHMAK....................................................................................................................-19- AHMED-İ CÂMİ......................................................................................................-19 AHMEDİYYE..........................................................................................................-20- AHSENİ TAKVİM...................................................................................................-20- ÂİLE.........................................................................................................................-20- ÂKİBET...................................................................................................................-21- AKIL........................................................................................................................-21- A’LA-YI İLLİYYÍN...............................................................................................-22- ALDATMA.............................................................................................................-23- ÂLEM......................................................................................................................-23- ALEVÎ (Bak.Rafizî).................................................................................................-25- HZ.ALİ....................................................................................................................-26- ÂL-İ BEYT.............................................................................................................-27- ALİ EKBER ŞAH...................................................................................................-28- ÂLİM......................................................................................................................-28- ALLAH...................................................................................................................-29- AMEL.....................................................................................................................-31- AMERİKA.............................................................................................................-32- ÂMİN.....................................................................................................................-32- ANARŞİ(Bak.Fesad,Fitne,Ye’cüc-Me’cüc)..........................................................-33- ARAPÇA...............................................................................................................-34- A’RAZ...................................................................................................................-34- ARI........................................................................................................................-34- ARŞ (Bak.Kürsi)...................................................................................................-35 ARZ......................................................................................................................-35- ASFİYA...............................................................................................................-38- ASHAB-I KEHF..................................................................................................-38- ASHAB-I SUFFA................................................................................................-39- ASIR.............. ......................................................................................................-39- ASKER................................................................................................................-40- ASYA..................................................................................................................-40- AŞERE-İ MÜBEŞŞERE.....................................................................................-42- AŞK.....................................................................................................................-42- AT.......................................................................................................................-43- ATÂ....................................................................................................................-43- ATALET.............................................................................................................-43- ATEŞ..................................................................................................................-43- AVRUPA...........................................................................................................-44- ÂYET.................................................................................................................-45- AYASOFYA......................................................................................................-46- ÂYET-ÜL KÜBRA...........................................................................................-46- ÂYİNE...............................................................................................................-47- AZRAİL............................................................................................................-47- AZİMET............................................................................................................-47-

639 -B- BABA-PEDER(Bak.Ebeveyn-peder,Vâlide)....................................................-47- BAĞDAD..........................................................................................................-49- BÂKİ-BEKA....................................................................................................-49- BALIK..............................................................................................................-51- BARLA.............................................................................................................-52- BASAR.............................................................................................................-53- BATIL..............................................................................................................-54- BAYAR;CELÂL..............................................................................................-54- BAYRAM.........................................................................................................-54- BEDDUA..........................................................................................................-54- BEDİÜZZAMAN..............................................................................................-55- BEKÂR..............................................................................................................-59- BELÂ(BELİYYE) ............................................................................................-59- BELAĞAT.........................................................................................................-60- BENÍ İSRAİL(Bak.İncil,Yahudi-Mûsa-Musevî)...............................................-60- BERAT...............................................................................................................-61- BEREKET..........................................................................................................-61- BERZAH............................................................................................................-62- BESMELE..........................................................................................................-63- BEŞER................................................................................................................-63- BEYT-ÜL ANKEBUT.......................................................................................-64- BEYT-ÜL MAKDİS...........................................................................................-65- BEZM-İ ELEST.................................................................................................-65- BİÂT...................................................................................................................-65- BİD’AT...............................................................................................................-65- BİR......................................................................................................................-66- BİZ......................................................................................................................-66- BOLŞEVİK (BOLŞEVİZM) .............................................................................-66- BUHRAN...........................................................................................................-67- BULUT...............................................................................................................-67- BURAK..............................................................................................................-68- BÜLBÜL............................................................................................................-69- BÜRHAN...........................................................................................................-69- BÜYÜKLÜK......................................................................................................-70- -C- CAHİL................................................................................................................-70- CALUD..............................................................................................................-70- CÂMİ (Bak.Mabed)...........................................................................................-71- CAMİD..............................................................................................................-71- CANAVAR.......................................................................................................-72- CASUS ŞEYTANLAR.....................................................................................-72- CAZİBE-DAFİA (CEZB) ................................................................................-72- CEBRAİL..........................................................................................................-73- CEHALET.........................................................................................................-74- CEHENNEM.....................................................................................................-74-

640 CELÂL..............................................................................................................-75- CELCELUTİYE................................................................................................-76- CEMAAT..........................................................................................................-76- CEMAL.............................................................................................................-77- CEMİYET.........................................................................................................-78- CENÂB-I HAK.................................................................................................-78- CENGİZ-HÜLÂGU (Bak.Hülâgu)....................................................................-79- CENNET............................................................................................................-80- CERBEZE..........................................................................................................-82- CEREYAN-CEREYAN-I AZİM.......................................................................-82- CERİDE (GAZETE-GAZETECİ)(Bak.Gazete).................................................-83- CESED................................................................................................................-84- CEVDET,ABDULLAH......................................................................................-85- CEVHER-İL FERD (ATOM-ZERRE) ..............................................................-85- CEVŞEN-ÜL KEBİR..........................................................................................-86- CEZA...................................................................................................................-86- CİHAD.................................................................................................................-87- CİN.......................................................................................................................-88- CİNAYET............................................................................................................-88- CİSMANİYET.....................................................................................................-89- COĞRAFYACI....................................................................................................-90- CUMA..................................................................................................................-90- CUMHURİYET...................................................................................................-90- CÜZ-İ İHTİYARİ.................................................................................................-91- -Ç- ÇAKMAK,FEVZİ.................................................................................................-92- ÇAM.....................................................................................................................-92- ÇAMUR...............................................................................................................-92- ÇARE...................................................................................................................-92- ÇARŞAF..............................................................................................................-93- ÇEKİRDEK.........................................................................................................-93- ÇEKİRGE.............................................................................................................-94- ÇIĞIR...................................................................................................................-94- ÇINAR.................................................................................................................-95- ÇİÇEK.................................................................................................................-95- ÇİFT....................................................................................................................-96- ÇİLE....................................................................................................................-96- ÇİN......................................................................................................................-97- ÇİNGENE...........................................................................................................-97- ÇOBAN..............................................................................................................-97- ÇOCUK..............................................................................................................-97- -D- DÂBBETÜL ARZ..............................................................................................-99- DAĞLAR...........................................................................................................-100- DALALET.........................................................................................................-101- DÂR-I HARB....................................................................................................-104-

641 DÂR-UL HİKMET-İL İSLÂMİYE (Dâr-ul Fünun) ........................................-104- DECCAL...........................................................................................................-104- DEFİNE.............................................................................................................-108- DELİL...............................................................................................................-108- DEMİR..............................................................................................................-109- DEPREM-ZELZELE........................................................................................-109- DERK................................................................................................................-110- DEMOKRAT....................................................................................................-111- DESİSE.............................................................................................................-112- DİL (Bak.Lisan)................................................................................................-113- DİN...................................................................................................................-114- DİNDAR..........................................................................................................-118- DİN DERSLERİ..............................................................................................-119- DİNSİZ............................................................................................................-119- DİŞ...................................................................................................................-120- DİYANET........................................................................................................-120 DOĞRULUK (Bak.Sıdk).................................................................................-121 DOKTOR.........................................................................................................-121- DOMUZ...........................................................................................................-122- DOST...............................................................................................................-122- DUA.................................................................................................................-124- DUYGU...........................................................................................................-126- DÜNYA...........................................................................................................-127- DÜSTUR-DESATİR.......................................................................................-131- DÜŞMAN........................................................................................................-132- -E- EBDAL............................................................................................................-132- EBCED............................................................................................................-133- EBED..............................................................................................................-134- EBEVEYN-PEDER-VÂLİDE (Bak.Baba-Peder,Vâlide) ..............................-136- EBU HANİFE.................................................................................................-137- EBU TALİB....................................................................................................-137- ECEL...............................................................................................................-138- ECDAD...........................................................................................................-138- ECİR................................................................................................................-139- ECNEBİ...........................................................................................................-139- EDEB...............................................................................................................-141- EDEBİYAT.....................................................................................................-141- EDİB................................................................................................................-141- EFDALİYET...................................................................................................-142- EĞLENCE (Bak.Lehviyat,Keyf).....................................................................-142- EHADİYET (Bak.Vahdet,Vahidiyyet-Vahdaniyyet) .....................................-142- EHLİ BEYT....................................................................................................-143- EHLİ KİTAB...................................................................................................-143- EHLİ SÜNNET...............................................................................................-144- EHVEN-ÜŞ ŞER............................................................................................-144- ELDE ETMEK................................................................................................-144- ELEM..............................................................................................................-145-

642 EMEL..............................................................................................................-145- EMEVİLİK (Bak.Muaviye)............................................................................-145- EMİR-EVAMİR.............................................................................................-146- EMPERYALİZM-EMPERYALİST..............................................................-147- ENANİYET (Bak.Kibir,Tekebbür)................................................................-147- ENBİYA (Bak.Resul-Risalet-Peygamber).....................................................-148- ENDÜLÜS.....................................................................................................-149- ENTRİKA......................................................................................................-149- ENVER PAŞA...............................................................................................-149- ERCUZE........................................................................................................-150- ERKÂN..........................................................................................................-150- ERKEK...........................................................................................................-150- ERMENİ.........................................................................................................-151 ERSOY,MEHMET ÂKİF..............................................................................-151- ERVAH-ERVAH-I TAYYİBE-ERVAH-I HABİSE....................................-152- ESBAB (Bak.Sebeb)......................................................................................-154- ESER..............................................................................................................-155- ESFEL-İ SAFİLÍN.........................................................................................-155- ESKİ SAİD-YENİ SAİD...............................................................................-155- ESİR...............................................................................................................-158- ESMA............................................................................................................-158- ESRAR (SIRLAR) .......................................................................................-160- EŞYA............................................................................................................-160- EVKAT (VAKİTLER).................................................................................-161- EVLAT.........................................................................................................-162- EVLENMEK (Bak.İzdivaç,Nikah)...............................................................-162- EVLİYA.......................................................................................................-163 EVRAD (VİRDLER) ..................................................................................-163- EYYAM (GÜNLER) ..................................................................................-165- EZAN...........................................................................................................-166- EZELİ...........................................................................................................-166- EZVAC (ZEVCLER) (Bak.Hanımlar).........................................................-167- -F- FAALİYET..................................................................................................-167- FAHİŞE.......................................................................................................-168- FAKİR.........................................................................................................-168- FÂNİ............................................................................................................-169 FARİSÍ.........................................................................................................-170- FARMASON...............................................................................................-170- FARZ-FARİZA-FERAİZ............................................................................-170- FASIK..........................................................................................................-171- FATİH SULTAN MEHMET......................................................................-172- FATİHA......................................................................................................-173- FAZİLET....................................................................................................-173- FEDAKÂR.................................................................................................-174- FEHİM........................................................................................................-174- FELAKET..................................................................................................-174- FELSEFE (Bak.Feylesof)...........................................................................-175-

643 FEN............................................................................................................-175- FENÂ.........................................................................................................-177- FERDİYET................................................................................................-177- FEREC.......................................................................................................-177- FERŞ..........................................................................................................-177- FESAD (Anarşi,Fitne,Ye’cüc-Me’cüc)......................................................-177- FETRET.....................................................................................................-178- FETTAH....................................................................................................-179- FEVZİ ÇAKMAK.....................................................................................-179- FEYLESOF...............................................................................................-179- FEZA.........................................................................................................-179- FIRKA.......................................................................................................-179- FITRAT.....................................................................................................-180- FİLİSTİN...................................................................................................-180- FİİL............................................................................................................-180- FİKİR.........................................................................................................-181- FİRAK.......................................................................................................-181- FİR’AVUN................................................................................................-182- FİTNE (Bak.Anarşi,Fesad,Ye’cüc-Me’cüc)..............................................-182- FRANSIZ İHTİLALİ KEBİRÍ..................................................................-183- -G- GAFİL (GAFLET)....................................................................................-183- GAVURLAR............................................................................................-184- GAYE.......................................................................................................-185- GAYBÍ - GAYBİYAT.............................................................................-186- GAYR-I MEŞRU.....................................................................................-186- GAYR-I MEŞRU (Bak.Meşru)................................................................-187- GAZETE (Bak.Ceride) ............................................................................-188- GENÇLİK................................................................................................-189- GIPTA......................................................................................................-191- GIYBET...................................................................................................-191- GİZLİ.......................................................................................................-192- GÖK........................................................................................................-192- GÖRMEK- GÖRMEK............................................................................-193- GÖZ.........................................................................................................-193- GURBET.................................................................................................-194- GÜLLER.................................................................................................-194- GÜNAH (Bak.Masiyet,Seyyi-e,Haram)..................................................-194- GÜNEŞ....................................................................................................-194- GÜZEL....................................................................................................-196- -H- HAC........................................................................................................-197- HAD........................................................................................................-197- HÂDİ.......................................................................................................-197- HADİS (Bak.Muhaddis)..........................................................................-197- HÂDİS - HUDÛS....................................................................................-200-

644 HÂDİSE..................................................................................................-200- HÂFIZ.....................................................................................................-201- HÂFIZA..................................................................................................-202- HAİN.......................................................................................................-203- HAK VE HAKİKAT...............................................................................-203- HÂKİM....................................................................................................-205- HÂKİMİYET...........................................................................................-205- HÂL.........................................................................................................-205- HALİFE...................................................................................................-206- HALK – HİLKAT – HÂLIK (Bak.Yaratma)..........................................-208 HALK PARTİSİ......................................................................................-210- HAMD.....................................................................................................-211- HAMİYET...............................................................................................-213- HANIMLAR (Bak.Ezvac).......................................................................-213- HAPİS......................................................................................................-213- HAPİSHANE...........................................................................................-214- HARAM (Bak.Masiyet,Seyyi-e,Günah)..................................................-215- HARB......................................................................................................-216- HARF......................................................................................................-217- HARİCÍ...................................................................................................-217- HASED...................................................................................................-218- HASTA...................................................................................................-218- HAŞİR - MAHŞER................................................................................-219- HATA.....................................................................................................-221- HATİM...................................................................................................-221- HAVA....................................................................................................-221- HAYA....................................................................................................-223- HAYAL (Bak.Tahayyül).......................................................................-223- HAYAT (Bak.Zîhayat)..........................................................................-223- HAYAT-I İÇTİMA-İ.............................................................................-225- HAYIR..................................................................................................-225- HAYVAN.............................................................................................-226- HAZİNE...............................................................................................-227- HEDİYE...............................................................................................-227- HELAL.................................................................................................-227- HERŞEY (Bak.Şey).............................................................................-228- HEVESAT...........................................................................................-228- HEYKEL.............................................................................................-228- HINZIR...............................................................................................-229- HIRS...................................................................................................-229- HIRSIZ...............................................................................................-230- HIZIR.................................................................................................-231- HİCRET.............................................................................................-231- HİDAYET..........................................................................................-231- HİKMET............................................................................................-232- HİMAYET.........................................................................................-233- HİMMET...........................................................................................-233- HİS - HİSSİYAT...................................................................................-234- HİSSİ KABL EL VUKU’.....................................................................-234- HİZMET...............................................................................................-235-

645 HOCA...................................................................................................-235- HRİSTİYANLIK (Bak.İsa,Mesih,Nasraniyet,Teslis)...........................-236- HUKUK................................................................................................-237- HULUSİ,YAHYAGİL..........................................................................-238- HÛRİ.....................................................................................................-239- HURÛF-U MUKATTA’A....................................................................-240- HUTBE..................................................................................................-240- HÜKÜM (Bak.Muhakeme)...................................................................-241- HÜKÜMET...........................................................................................-241- HÜLÂGU (Bak.Cengiz)........................................................................-242- HÜSÜN.................................................................................................-242- HÜRMET..............................................................................................-242- HÜRRİYET...........................................................................................-243- -I- IRKÇILIK (Bak.Unsuriyet)...................................................................-244- IRMAK..................................................................................................-244- ISLAHAT..............................................................................................-244- ITLAK - MUTLAK..............................................................................-244- IZDIRAP...............................................................................................-245- -İ- İBADET (Bak.Ubudiyet)......................................................................-246- İBN-İ ABBAS......................................................................................-247- İCAD-MÛCİD (Bak.Mûcid) ...............................................................-248- İÇTİHAD -MÜÇTEHİD......................................................................-248- İDRAK.................................................................................................-250- İFRAT..................................................................................................-250- İHATA.................................................................................................-250- İHLAS..................................................................................................-250- İHMAL.................................................................................................-252- İHSAN..................................................................................................-252- İHTİKÂR..............................................................................................-252- İHTİLAF...............................................................................................-253- İHTİMAL..............................................................................................-253- İHTİYAÇ..............................................................................................-253- İHTİYAR..............................................................................................-254- İHTİYAT..............................................................................................-255- İHVAN-I MÜSLİMÍN.........................................................................-256- İKTİSAD (Kanaat)...............................................................................-256- İKRAM................................................................................................-257- İLAH - ÂLİHE (Bak.Uluhiyet)............................................................-258- İ’LAYI KELİMETULLAH.................................................................-258- İLHAM................................................................................................-259- İLİM –ULÛM (Bak.Ulûm-Ülema)......................................................-259- İMAM-I GAZALİ...............................................................................-261- İMAN..................................................................................................-261- İMKÂN - MÜMKİN.........................................................................-267- İNAYET.............................................................................................-268-

646 İNCİL (Bak.İsa,Mesih,Nasraniyet,Teslis,Velediyet).........................-269- İNCİR.................................................................................................-269- İNCİZAB...........................................................................................-270- İNGİLİZ.............................................................................................-270- İNHİSAR...........................................................................................-271- İNKÂR..............................................................................................-271- İNKİLAB..........................................................................................-272- İNNÂ A’TEYNA..............................................................................-272- İNSAN..............................................................................................-273- İNŞÂALLAH...................................................................................-278 İNTİSAB..........................................................................................-278- İNTİZAM.........................................................................................-279- İRADE.............................................................................................-280- İRAN...............................................................................................-281- İRTİCA - MÜRTECİ......................................................................-281- ÍSA (Bak.İncil,Mesih,Teslis,Velediyet)..........................................-283- İSBAT.............................................................................................-285- İSLÂMİYET...................................................................................-286- İSLÂM ALEMİ...............................................................................-288- İSİM.................................................................................................-291- İNÖNÜ,İSMET..............................................................................-291- İSPİRTİZMA...................................................................................-291 İSRAF...............................................................................................-292- İSRÂİLİYAT...................................................................................-292- İSTEMEK.........................................................................................-293- İSTİÂZE...........................................................................................-293- İSTİBDAT........................................................................................-293- İSTİDAT...........................................................................................-293- İSTİDRAC........................................................................................-294- İSTİĞFAR..........................................................................................-294- İSTİKBÂLİ KIBLE............................................................................-295- İSTİKLÂL..........................................................................................-295- İSYAN.................................................................................................-295- İŞTİRAK.............................................................................................-296- İTTİFAK.............................................................................................-296- İTTİHAD............................................................................................-297- İTTİHADI İSLÂM.............................................................................-297- İYİLİK...............................................................................................-298- İZDİVAÇ (Bak.Evlenme,Nikah).......................................................-298- İZHAR...............................................................................................-299- İZZET.................................................................................................-299- JÖNTÜRK..........................................................................................-300- JAPON................................................................................................-301- KA’BE (Bak.Kıble)............................................................................-301- -K- KABİR (Bak.Makberistan,Mezar-Mezaristan)..................................-301- KADER (Bak.Takdir).........................................................................-304- KADIN (Bak.Nisa)..............................................................................-306-

647 KADİR GECESİ.................................................................................-308- KAF DAĞI.........................................................................................-308- KÂFİR................................................................................................-309- KÂHİN...............................................................................................-310- KAHRAMANLIK.............................................................................-310- KAHT (KITLIK) ..............................................................................-311- KÂİNAT.............................................................................................-311- KALB.................................................................................................-314- KALEM..............................................................................................-317- KALÛ BELÂ......................................................................................-318- KAMER..............................................................................................-318- KÂMİL...............................................................................................-320- KANAAT (Bak.İktisad).....................................................................-320- KANUN (Bak.Şeriat).........................................................................-321- KARABEKİR,KÂZIM......................................................................-323- KARDEŞ...........................................................................................-323- KARINCA.........................................................................................-324- KASD................................................................................................-325- KASEMAT-I KUR’ANİYE..............................................................-325- KATL................................................................................................-325- KATOLİK..........................................................................................-326- KAVÍ..................................................................................................-327- KAVUN.............................................................................................-327- KAYLÛLE........................................................................................-327- KAYYÛM..........................................................................................-328- KEBÂİR............................................................................................-329- KEFFÂRET.......................................................................................-329- KELÂM (Bak.Konuşmak,Tekellüm).................................................-330- KEMÂL.............................................................................................-332- KEMAL,MUSTAFA.........................................................................-333- KERÂMET........................................................................................-335- KEŞF.................................................................................................-336- KEYF (Bak.Eğlence,Lehviyat).........................................................-337- KIBLE (Bak.Ka’be)..........................................................................-337- KIRK.................................................................................................-337- KISAS...............................................................................................-339- KISMET............................................................................................-339- KISSA...............................................................................................-340- KIYAMET........................................................................................-340- KIYMET...........................................................................................-342- KIZ ÇOCUĞU..................................................................................-343- KİBİR (Bak.Enaniyet,Tekebbür)......................................................-343- KİTAB..............................................................................................-343- KİZB( Bak.Yalan)............................................................................-343- KOMİNİST......................................................................................-344- KOMİTE..........................................................................................-345- KONUŞMAK(Bak.Kelâm,Tekellüm)..............................................-347- KORKU-HAVF...............................................................................-348- KUDDÜS.........................................................................................-349- KUDRET (Bak.Kuvvet)...................................................................-349-

648 KUMANDAN..................................................................................-351- KUR’AN..........................................................................................-352- KURBAN........................................................................................-359- KURBİYET.....................................................................................-360- KUSUR............................................................................................-360- KUŞ.................................................................................................-361- KUTUB...........................................................................................-363- KUVVET (Bak.Kudret)..................................................................-363- KÜFÜR...........................................................................................-364- KÜRD-KÜRDÇE-KÜRDİSTAN...................................................-365- KÜRE-İ ARZ..................................................................................-368- KÜRSİ (Bak.Arş).............................................................................-370- KÜSMEMEK..................................................................................-370- -L- LAFIZ PERESTLİK.........................................................................-370- LAFZULLAH...................................................................................-370- LAİK.................................................................................................-371- LANET.............................................................................................-372- LATİFE - LETAİF...........................................................................-372- LATİN HARFİ.................................................................................-374- LEHVİYAT (Bak.Eğlence,Keyf) ....................................................-374- LEZZET...........................................................................................-375- LİHYE-İ SAADET..........................................................................-376- LİSAN (Bak.Dil)..............................................................................-377- LOZAN............................................................................................-377- LÜB.................................................................................................-379- -M- MAARİF..........................................................................................-379- MABED (Bak.Cami).......................................................................-380- MA’BUD.........................................................................................-380- MADDE..........................................................................................-381- MADDİYYUN................................................................................-381- MAHKEME....................................................................................-382- MAHKEME-İ KÜBRA..................................................................-383- MAHLUK.......................................................................................-384- MAHREM.......................................................................................-384- MAHSÛSAT...................................................................................-385- MAÍŞET...........................................................................................-385- MAKBERİSTAN (Bak.Kabir,Mezar-Mezaristan)..........................-386- MÂLÂYANİ....................................................................................-386- MA’LUM.........................................................................................-386- MÂNAYI HARFİ............................................................................-386- MÂNAYI İSMİ................................................................................-387- MANEVÍ.........................................................................................-388- MANTIK.........................................................................................-389- MA’RİFET......................................................................................-389-

649 MASİVA..........................................................................................-391- MASİYET (Bak.Günah,Seyyi-e,Haram,Günah)..............................-392- MASLAHAT.....................................................................................-392- MASNUAT.......................................................................................-393- MASONLUK....................................................................................-393- MAYMÂNU MEYMÛN..................................................................-394- MAZİ.................................................................................................-394- MAZLUM.........................................................................................-394- MECAZ.............................................................................................-395- MECLİS............................................................................................-395- MECMU’..........................................................................................-396- MEDENİYET...................................................................................-396- MEDRESE.......................................................................................-400- ME’HAZ..........................................................................................-402- MEHDİ............................................................................................-402- MEKKE...........................................................................................-404- MEKTEB.........................................................................................-404- MELÂİKE.......................................................................................-405- MELCE’..........................................................................................-407- MELİK............................................................................................-407- MEMLEKET..................................................................................-407- MEMURLUK.................................................................................-408- MENDERES...................................................................................-409- MENFAAT.....................................................................................-410- MENFİ............................................................................................-410- MENHİYAT...................................................................................-410- MERAK..........................................................................................-411- MERHAMET.................................................................................-412- MESİH (Bak.İncil,İsa,Nasrani,Teslis,Velediyet)...........................-414- MESLEK........................................................................................-414- MES’ULİYET................................................................................-414- MEŞAKKAT..................................................................................-415- MEŞÍET..........................................................................................-415- MEŞREB........................................................................................-416- MEŞRU’ (Bak.Gayr-ı Meşru’) ......................................................-416- MEŞRUTİYET..............................................................................-417- MEŞVERET (Bak.Şura-İstişare)...................................................-417- MEVCUDAT..................................................................................-417- MEVLÂ..........................................................................................-419- MEVLANA-MEVLEVÍ.................................................................-419- MEVLİD (Bak.Süleyman Efendi) .................................................-419- MEVT- ÖLÜM..............................................................................-420- MEYL............................................................................................-423- MEZAR-MEZARİSTAN (Bak.Kabir,Kabristan,Makberistan)........-424- MEZHEB..........................................................................................-425- MEZİYET.........................................................................................-426- MİDE................................................................................................-426- MİHRAB..........................................................................................-427- MİKÂİL............................................................................................-427- MİKROP...........................................................................................-427-

650 MİLLET............................................................................................-428- MİLLİYET........................................................................................-428- MİNARE-MİNARAT........................................................................-430- MİNBER............................................................................................-430- Mİ’RAÇ.............................................................................................-430- MİSAFİR...........................................................................................-432- MİSAFİRHANE................................................................................-433- MİSAK..............................................................................................-435- MİSYONER......................................................................................-435- MİZAÇ..............................................................................................-435- MİZAN..............................................................................................-435- MODEL.............................................................................................-436- MUALLİM - ÖĞRETMEN..............................................................-436- MUAMELE-MUAMELAT..............................................................-437- MUAMMA........................................................................................-438- MUANNİD........................................................................................-438- MUARIZ...........................................................................................-439- MUAVİYE (Bak.Emevî)...................................................................-439- MÛCİD (Bak.İcad)............................................................................-440- MU’CİZE..........................................................................................-440- MUDGA...........................................................................................-442- MUGAYYEBAT.............................................................................-443- MUHABBET...................................................................................-443- MUHADDİS (Bak.Hadis)................................................................-446- MUHAKEME (Bak.Hüküm)...........................................................-447- MUHAKKİK (Bak.Tahkik).............................................................-447- MUHAL...........................................................................................-448- MUHALEFET.................................................................................-449- MUHALİF.......................................................................................-449- MUHAMMED.................................................................................-449- MUHAREBE...................................................................................-455- MUHARREM...................................................................................-456- MUHASEBE....................................................................................-457- MUHTAÇ.........................................................................................-457- MUHYİDDİN-İ ARABÍ...................................................................-459- MUKADDERAT...............................................................................-459- MUKADDES.....................................................................................-460- MUKADDİME..................................................................................-460- MUMYA...........................................................................................-460- MURAKABE....................................................................................-461- MUSÂLAHA.....................................................................................-461- MUSİBET..........................................................................................-461- MUSİKİ.............................................................................................-465- MUTAASSIB....................................................................................-466- MU’TEZİLE......................................................................................-466- MUVAZENE.....................................................................................-467- MÜBALAĞA....................................................................................-468- MÜCEDDİD - TECDİD...................................................................-468- MÜCRİM..........................................................................................-470- MÜDAFAA......................................................................................-470-


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook