Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu9. ……….. DERNEĞİ’NE ZİYARET 9.1. KUDÜS İMAR SORUNLARININ DİNLENMESİKonu : Evlerin yıkılması ve yeniden inşası.Anlatan : Muhammed …. BeyYer : …………… DerneğiTarih :11.04.2015/ 15:00Anlatanın Biyografisi : Kudüs Ünv.’de ……… Merkezi’nde çalışıyor.Kudüs’ün doğusunda yer alan ve tamamen Filistinli Müslümanlara ait olan yerlerinKudüs Belediyesi tarafından yapılan planlamaları ve bu bölgeye ait ruhsat ve imarişleriyle ilgileniyor.Muhammed … Bey anlatıyor: Öncelikle Filistin yerleşim yerleri ile Yahudilerin yerleşim yerleri nasılplanlandı bu durumdan bahsetmek istiyorum. İsrail Batı Kudüs’ü 1948’de1, Doğu Kudüs’ü de 1967’de işgal etti. 1948’de BatıKudüs 38 km2 idi, 1967 de Doğu Kudüs’ü (70 km2) de işgal edince, İşgalci İsrailKudüs’te 108 km2 alanı işgal etmiş oldu. İşgalci İsrail, Kudüs’te kendi hedefi olarak ortaya koyduğu %25 Arap, %75 deYahudi nüfus oranını elde etmek için hemen icraatlarına başladı. Arap nüfusun azolduğu topraklara el koydu, buraları işgal etti. Doğu Kudüs’ün %35’ine el konuldu. İşgalci İsrail, Doğu Kudüs’te zorla ele geçirdiği yerlerin(%35) tamamınayerleşimcileri yerleştirdi. Araplara ait yerlerde de imar izni vermemeye başladı. 1 İngiliz İşgal Yönetimi’nin sonlarında (1948), Yahudilerin sahip oldukları araziler – ki çoğunluğudış ülkelerden feodallerin şüpheli satışlarla elde ettiği topraklardır- Filistin topraklarının yaklaşık %7’sini geçmiyordu. 1948 savaşları boyunca Siyonistlerin amacı, mümkün olabilecek en yüksek sayıdaArap nüfusunu Filistin topraklarından sürmek ve onların terk ettiği toprakları istila etmekten ibaretti.Bu genel amaç doğrultusunda Arap nüfusa karşı terör operasyonlarına ve katliamlara başvurdular. 50
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri RaporuOysa Arap nüfusu artıyor ve yerleşim yerlerine ihtiyaç duyuyordu. Ancak İşgalcigücün hedefi artan Arap nüfusunun bu şekilde Kudüs şehri dışına çıkartılmasıydı. Kudüs’ün ilk imar planı 1977 de çizilmiştir. Bu 9 numaralı planlama projesidir.Hilvan, Bostan, Silvan, Meğarib mahalleleri, Zeytin Dağı bu proje içerisinde yeralmaktadır. Bu imar planı ile hedeflenen şey; Filistinlilerin Kudüs etrafındayerleşmelerini engellemektir. İşgalci Güç, tarihi doku gerekçesi ile buralara imarizni vermemektedir. Halbuki tarih dedikleri kendi uydurmalarından ibarethikayelerdir. Bu bölgede yapı ruhsatını 1979’dan sonra hiçbir Arap alamadı. Bubölge İsrailliler için Kutsal Havza olarak kabul ettikleri bir alandır. Kutsal HavzaProjesi’nin2 dışında kalan alan (24 km2) ise %15 i yeşil alan, %20 si kamusalalan. Geri kalanın %30’ unda da imar bulunmamaktadır; %70 inde imar vardır. Bu bölgelerde Yahudilere verilen imtiyazlar Araplara verilmiyor. 2-3 kattanfazla inşaat izni verilmiyor. İşgalci Güç özetle Doğu Kudüs’te Araplara %13 imarizni vermektedir. Burada %35 gasp edilen alan var , %30 hiç planlama yapılmayanalan bulunmaktadır, %22 ise yeşil alan ve altyapı çalışmaları için ayrılan alanbulunmaktadır. Bu bilgileri biz internette İsraillin verdiği resmi kayıtlardan alaraksizlere ifade ediyoruz. Bu projeler İşgalciler tarafından gerekli olduğu için değil siyasi bir hedefgüdülerek yapıldı. Hedeflerden bir tanesini İsrailli yetkililer açıkladılar. Kudüs’ün%70’i Yahudi , % 30’u Arapların olacak dediler.3 Planlamalarda Filistinlilerinhakları ile Yahudilerin hakları arasında büyük farklar vardır. Burada yaşamamızarağmen bize verilen hizmetler ile Yahudi yerleşimcilere verilen hizmetler açısındanda her zaman haksızlıklar sürdürmüştür. Mesela Beytsafa, Güney Kudüs’teMüslümanların yaşadığı bir mahalledir ve burada imar % 50’dir. Ancak hemen 2 Kutsal Havza, Eski Kudüs’ün güney doğusuna düşmekte olan 2.5km2’lik bir alandır. 3 2020 yılı Kudüs Projesi bunlardan en başlıcasıdır. Bu konuda Benjamin Netanyahu şunusöylemiştir:“Arap azınlığının demografik bir problemden demografik bir tehlikeye dönüşmeleriihtimali belirdiği an Yahudi devleti süratle ve merhamet etmeden harekete geçecektir.” 51
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri RaporuBeytSafa’nın yanı başında bulunan Yahudi yerleşim yeri olan Giyo’da ise imar izni%430’dur. Yine örnek vermek gerekirse; Beythanina’da Arapların yaşadığı yerlere azami%75 izni veriyorlar. Bu imar izni kanunda %75 yazılı ama bu sınırayaklaştırmıyorlar. Ama Beythanina’nın yanında işgalcilerin bulunduğu alanda iseYahudi yerleşimcilere %125 izin verilmektedir. Bu durum Araplarda, Arap nüfusunun bir alana sıkıştırılması neticesinidoğurdu. Biz buna Çevre Daralması Projesi diyoruz. Halkımız burada yapılan imarplanlamaları neticesinde dar alana sıkıştırıldı ve bu alanda da yeterli imar yinebizlere verilmedi. İmar izni almak istiyorsan öncelikle mülkiyet sahibi olduğunuispat etmen gerekiyor. Ancak bu aşamada bazı sorunlar çıkıyor. Bazı mülklerinsahipleri bu yerleri savaş ve baskılar neticesinde bırakıp gitmiş. Bu sebeple bazıyerler oturanların mülkiyeti değil. Bir başka sorun ise tapuların iştirak halindeolması. Yine bir başka sorun kaçak yapılanma. Yapıya ruhsat alınmak isteniyor,belediye planlamaya uygun değil diyerek ruhsat vermiyor. En azından tadilatruhsatı vermesi lazım onu da vermiyor. Bir başka örnek vermek gerekir ise; ikikardeşten bir tanesi Ürdün’de. Diğer kardeş müracaat ettiğinde senin kardeşingaip (nerede olduğu bilinmiyor) bu durumda kardeşine ait olan yer devletindenilerek el konuluyor. İşgalci güç her durumu kendi lehine yorumluyor. İsrail, yerlerini terk eden Arapların topraklarını “aduv4 devletlerinde bulunankişilere ait yerler” statüsüne koyarak el koymaktadır. İsrail kanunları izinsiz yani kaçak yapılar için üç çeşit yıkım kararıuygulamaktadır; 1- İdari yolla, 2- Mahkeme kararı ile, 3- Kınama emri olmadan yıkma (gerekçe göstermeden yıkma). 4 Aduv: Düşman manasına gelmektedir. 52
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu 1- İdari yolla yıkım kararı: Eğer ev boşsa ve içinde kimse yoksa verilen bir karardır. Ayrıca oturan şahısburada 30 günden daha az süredir oturuyorsa bu yola başvurulabiliyor. 1967’denönce çıkarılan bir kanun maddesine dayandırılarak bu tür yıkım kararı alınıyor. 2- Mahkeme kararı ile: Eğer kişi evde uzun süredir oturuyorsa yıkım kararı artık mahkeme tarafındanverilebiliyor. Mahkeme kimi zaman önce para cezası veriyor ve belirli bir süreverip bu süre içerisinde kaçak olan imarın düzeltilmesini istiyor. Eğer verilen süreiçerinde imar düzeltilmezse bu sefer de mahkemeden yıkım kararı çıkıyor.Mahkeme ruhsatsız bir inşaatta her m2 için 200 usd. (tekabül eden) para cezasıveriyor. 3- Kınama emri olmadan yıkma (gerekçe göstermeden yıkma): Mahkeme herhangi bir gerekçe göstermeden de yıkım kararı verebilir. Milli Bahçe Projesi:5 1 – 9 m a projesi diye adlandırılmıştır. Bu projenin bulunduğu alan tarihi dokuolduğu için imar yasağı bulunmaktadır. 2- 90 adet ev ruhsatsız yapılmış. Yıkılması gerekiyor. 3- 1995 de Kudüs Belediyesi bir plan hazırlamış. Bu bölgeyi tarihi /arkeolojikalan olarak açıklamış, inşaat yapılamıyor. 5 Bostan Mahallesini kapsamaktadır. Yahudi inancına göre bu bölge Kral Davud’un bahçesidir.Kral Davud’un bahçeleri yeniden kurulsun diye, bölgede oturan Müslümanları çıkartmak ve evleriyıkmak için bir dizi hukuka aykırı fiili durum oluşturulmuş. Bölgede akademisyenler ve arkeologlarçalışmışlar fakat Kral Davud’a ilişkin hiçbir kalıntı bulamamışlar. Sadece Yebusilere ait eserlerbulunmuş. Yebusiler Filistinlilerin atalarıdır. 53
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu 4- 2005 yılında Milli Bahçe Projesi içerisinde yer alan bölgelerde gerekçe dahigösterilmeden pek çok yıkım kararları çıkmıştır. 5- Proje alanı içindeki yer sahiplerinin ruhsat izni başvuranları reddediliyor. 6- Bu bölgede her türlü itiraz dilekçeleri makam tarafından reddediliyor.9.2. Nüfus ve Vatandaşlık Sorunlarının Dinlenilmesi Muhammed ….Bey: İsrail kanunları, Kudüs’te yaşayan Kudüslüleri vatandaş saymıyor. Onlaraoturum izni veriyor. Mukim buradan 7 yıl uzaklaşırsa, oturma izni alma hakkını,Kudüslü olma hakkını kaybediyor. Tekrar Kudüs’e dönemiyor. Kanundaki asıltehlike Batı Şeria’nın Kudüs dışında sayılmasında. Eğer ben Kudüslü olarak 10 kmuzağa gider yerleşirsem (Ürdün kanunlarına göre oralar da Kudüs toprağı olduğuhalde), İsrail’e göre buralar Kudüs dışında olduğu için ikamet hakkımıkaybederim. Yurt dışına her çıktığında oturum için müracaatta bulunmak zorundasın. 6 ayikamet mecburiyetin bulunmaktadır. Bu ikameti tekrar almak uzun sürealabilmektedir. Kudüs’ten çıkanların geri dönmesini engellemek için zorluklarçıkartıyorlar. 7 yıldan daha az bir süre yurt dışında kalmış bir kişi de başka bir vatandaşlıkalırsa, ikame belgesi alma hakkını kaybeder. İsrail’e girme kanunu adı altında birkanun var. Burada oturan kişi yurt dışına çıkar ve yurt dışından vatandaşlık alırsabu, Kudüs’te oturmak istemediğinin delilidir. Türkiye, Filistinlilerin Ürdün pasaportu ile ülkeye girmelerini kabul eden tekmüslüman devlet. 2. intifada başladığında Ürdün, ülkeye girmeyi Filistinliler içinizne tabi tutmuştur. *Toplama: Bir icraat şeklidir. Kudüslü biri Ramallah’tan evlenmek isterse veKudüs’te yaşayacaklarsa onun hüviyetini buraya aldırmaya toplama denir. 2000yılına kadar izin veriliyordu. Ancak şuan şartlar dâhilinde izin veriliyor. Kız 25 54
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporuyaşını erkek ise 35 yaşını doldurmuş olmalı. Bunun yanında güvenliksoruşturmasını geçmesi gerekir. Çocukların tescili: Kudüs’te ikamet eden bir kişinin evlendiği kişi Kudüs ya da 48 topraklarınındışındansa çocuklarının olması durumunda çocuğun kaydının yaptırılmasıişlemleri yaklaşık 2 yıl sürüyor. Bunu yapmalarının gerekçesi Kudüs’ü terketmeleri için insanları zorlamak. Kudüs dışındaki Filistin topraklarında bir çocuğun oldu ve geri döndün, ozaman da aynı sıkıntıyı yaşıyorsun. Kişiden eğer eşinin orada evi varsa o eve ilişkinson 6 aya ait elektrik/su faturasını istiyorlar. Amaç, kişinin dışarıda daha fazlayaşadığını ispat ederek ikameti tamamen kaldırmak. Kudüs dışından gelen kişinin çocuğu 12 yaşından büyükse ikamet verilmiyor.Yıllık oturma izni veriliyor. Bu tür sorunlar az olmakla birlikte kanunda budüzenleme var. 9.3. Tutuklu Çocukların Dinlemesi Kudüs’te çok sayıda çocuk cezaevine konuluyor. Bu çocuklardan 2 tanesi ileheyet olarak …. Derneğinde görüştük. .... Derneği Başkanı …. Bey: İsrail’in Kudüs’ü işgal etmesi ile, işgal gücü hedefine tüm Filistinli aileleri veçocukları yerleştirdi. Askerler günlük rıtinleri olarak çocukları sürekli içerialıyorlar. Bunun sebebi çoğunlukla; ya Mescidi Aksa’da oynamaları ya da MescidiAksa’da Allahu Ekber diye bağırmaları oluyor. Çocuklarımızın oyun alanları yok.Belediye yaşadığımız yerlere hiçbir hizmet götürmüyor. Çocuklar da MescidiAksa’nın bahçesinde oynuyorlar doğal olarak. Mescidi Aksa bize ait; ama işgalciaskerler Mescidi Aksa’nın bahçesinde bizim çocuklarımızı görmek istemiyor. Kudüs şehrinde çocuklar çok önemli. Çocuklar da işgal güçlerine karşı MescidiAksa’yı savunuyorlar. Buna mecburlar. Çocuklarımız evlerinin yıkılmalarını 55
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporugörmekte, evlerine işgalci güç tarafından baskınlar yapıldığını görmekte,annelerine, kız kardeşlerine işgalci askerlerin saldırdığını görmekte, babasının,erkek kardeşinin tutuklandığını, dövüldüğünü görmekte, bunlara şahit olmaktadır.Dolayısıyla çocuklarımız da Kudüs’ü, vatanlarını savunmaya çalışıyorlar.Çocuklar burada, işgalci güçlerin bu insanlıktan nasibini almamış eylemlerisonucu kendilerini bir savaşın içinde buldular. Onlar da sesleriyle, bedenleriyleMescidi Aksa’yı, Kudüs’ü savunmak zorunda kaldılar. Çocuklarımız silahkullanmadılar, patlayıcı madde kullanmadılar. Şuan Kudüs’te 57 tutukluçocuğumuz var. Filistin genelinde ise 260 tutuklu çocuk var. Bunlar hapiste çokbüyük sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Çocuklara bu alanda uygulanan diğer bir zulüm ise; ev hapsidir. Gözaltınaalınan çocuklara bazen cezaevi değil, belirli bir süre ev hapsi cezası veriliyor.Çocuklarımız sözde serbest bırakılıyor ama ev hapsi şartları çok ağır. Ayrıca aile,ev hapsi için de çok yüksek para cezası (kefalet) ödemek zorunda bırakılıyor. Evhapsi süresince çocuk okula gidemiyor, evden dışarı çıkamıyor, hastalık anındahastaneye gidemiyor. Bu uygulama ile İşgalciler çocukla ailesi arasındaki bağıkoparmayı hedefliyor(cezasının artmaması için çocuğu kontrol etmeye çalışanebeveyn ile evladının arası açılabiliyor), çocuğu asosyal yapmayı hedefliyor,çocuğu toplumdan, mahalleden, eğitimden uzaklaştırmayı hedefliyor. Oysabunların hepsi hukuka aykırı. İsrail hukuk dinlemiyor. İşgal güçlerinin amacı çocuğu ve aileyi beraber cezalandırmak. Çocuk strestenasabileşiyor. Ailesi ile olan ilişkisi kopuyor. Bazı çocuklar bu uygulama neticesindealtlarını ıslatmaya başlıyor, ya da saçları dökülüyor. Bazıları ise içine kapanıyor.Psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Tüm ailenin psikolojisi bozuluyor. İşgal gücünün bir amacı da insanların eğitimden uzaklaşması. Çocuklarokullarından oluyor. Devamsızlıktan sınıf tekrarı yapmak zorunda kalıyorlar. Eğerbu durum birkaç sene sürerse sıkılıp okulu bırakıyorlar. Biz artık aileleri (ortayaçıkan bu neticeler sebebiyle) ev hapsi talebinde bulunmamaya teşvik eder olduk. Diğer bir sorun da çocuklarımızın tutuklanma şekli. Ya meydandan yagösteriden ya da evinden çocuk alınıyor. Her durumda işgal güçleri kanununtersine uygulama yapıyor. Çocuk meydan ya da Mescidi Aksa’da tutuklanıyorsa 56
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporuçok şiddetli davranıyorlar. Vücutlarında yaralar oluyor. Özellikle işgalci gücün“Müstağribin” denen birimi, çocukları tutuklama işlemlerini yapıyor. Bu birimsivil giyimli, Arapçayı iyi konuşan bir birim. Göstericilerin arasına gizlice sızıyor,çocukları dövüp tutukluyorlar. İşgal gücünün sırf çocukları hedef alan birimlerivar. Bu birim de direkt olarak çocukları hedef alıyor. Çocuklar daha zayıf ve güçsüzolduğu için bunu yapıyorlar. Gelecekleri için korkak bir nesil oluşturacaklarınıdüşünüyorlar. İşgal güçleri eve baskın düzenleyip tutuklmama yapacaklarsa bunu, gece 2’densonra yapıyorlar. Silahlarla ansızın eve giriyor, çocuğu, anne babasının önündedövüyorlar. Ya da anne babasını, çocuğun önünde dövüyorlar. Yüzleri maskelioluyor bu kişilerin ve çocuğun üzerini giymesine imkan bırakmadan götürüyorlar.Bunu, çocuğun kalbine korku yerleştirmek için yapıyorlar. Çocuk, sorgu odasınaalındığı zaman istenileni imzalayacak hale gelsin diye uğraşıyorlar. Çocuk evindenkarakola gidene kadar durmadan dayak yiyor. İşgalci İsrail, 1991 yılında BM’nin Uluslararası Çocuk Sözleşmesi’ni imzaladı6.Ancak bununla ilgili sorumluluklarını yerine getirmiyor. Ben bundan bir müddetönce Türkiye’ye çocuk tutuklulukları ile ilgili bir programa katılmak için giderken,uçağa binmeden önce istihbarattan birtakım kişiler beni teröristlerle buluşmayagidiyorum gerekçesi ile gözaltına aldılar. 4 saat gözaltında kaldım. Muhammed….(cezaevinde kalmış çocuk)adlı bir çocuk Türkiye’ye gitti. Daha sonra serbest 6 Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Asamblesi tarafından 20 Kasım 1989tarihinde kabul edilerek 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe konulmuştur. Kongre hem sivil hem depolitik alanda ekonomik, sosyal ve kültürel haklar açısından Uluslararası İnsan Hakları’nınuygulamalı tek çalışmasıdır. Anlaşmaya göre devletler bu haklara saygı göstereceklerini imza koyarakkabul etmektedirler. Çocuk Hakları Sözleşmesi halen var olan en geniş uluslararası kabul görmüş vekatılımlı sözleşmedir. Sözleşmeyi İsrail 1991 yılında imzaladı. Sözleşme hükümlerini iç hukuknormlarına yansıtacağına dair söz verdi. İsrail ayrıca periyodik olarak çocuk hakları konusunda raporsunacağına da söz verdi. BM 2002 yılında İsrail’e şu hatırlatmayı yaptı “Çocuk Hakları Sözleşmesiişgal altında ki çocuklar içinde geçerlidir. İsrail yaptıklarından sorumludur” 57
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporubırakıldım. Bana 1 ay boyunca ülkeyi terk yasağı getirdiler. 1 ay dolduktan sonratekrar çağırıp yeni bir karar verdiler. Benim bu şekilde terörizme destek verdiğimgerekçesi ile 5.5 ay yurt dışına çıkışım engellendi. İsrail, Kudüs’te çocuklarla ilgilenen, ailelere destek veren dernekleri kapatıyor.Benim kardeşim 7 yıl ceza aldı, şuanda hapiste. Esir aileleri bir araya geldik vekomisyon oluşturduk. Şimdi kurduğumuz bu komisyon ile tüm bu olayları takipediyoruz. Başka derneklerle de görüşüyoruz. Bizim avukatlara destek verecek bir kuruma ihtiyacımız var. İşgal gücüavukatlarımızın sayısının az olmasını kullanıyor. Birkaç ay önce aynı gece de 110çocuğu tutukladılar. Bizim ise 2 avukatımız vardı. Bizim çocuklarımıza ve ailelerimize psikolojik destek sağlayan kurumlara daihtiyacımız var. Davalarını bitirmiş olan çocuklarımız Türk ve Müslümançocuklarla biraraya gelsinler, bir arada otursunlar. Çocuklar, gösterdiklerikahramanlıkları anlatsınlar. Rehabilite edilmiş olsunlar. İşgale direnençocuklarımıza kol kanat gerin. Bu çocukların psikolojik desteğe ihtiyaçları var,bunu yapacak kurumumuz yok. Kızılhaç’a müracaat ettik, ilgilenmedi. BM dâhiltüm kurumlarla görüştük. Ancak hiçbirinden netice maalesef çıkmadı. Bizimesirlerimiz onlara göre terörist. Yine müracaatta bulunsak hiçbir sonuççıkmayacak. Bu perşembe bir tutuklu kardeşimiz çıktı. İsrail hapishanelerinde 16,5yıl yattı. Bu tür insanlara sahip çıkılmalı. Ev Hapsi: İsrail kanununa göre çocukların tutuklanması en son çaredir.Tutuklanan çocuk adliyeye sevk edilirse mahkeme genelde yargılama bitene kadarevde tutulmasına karar veriyor. Mesela bir çocuk bugün tutuklandı mahkemeyegitti, 18 yaşından büyük birisi olsa içerde tutulur. Ancak çocuk için mahkeme,yargılama bitene kadar evde hapis cezası veriyor. Her mahkeme duruşmasındaçocuk duruşmaya katılır. Ev hapsinde olan çocukların duruşmaları daha uzunsürüyor. Kasıtlı yapılıyor bu. Böylelikle hem çocuk hem de ailesi cezalandırılıyor.Ayrıca çocukta bir sürü ruhsal bozukluklar ortaya çıkabiliyor. Çocuk … ‘in davası 10 ay sürdü. Bu süreçte …. ev hapsinde kaldı. Mahkeme10 ayın ardından 16 ay ceza verdi. Ev hapsi ayrıca ceza olarak sayılmıyor. Şartları 58
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporuçok ağır. Polis aniden eve geliyor. Eğer evde bulamamışsa, ailesine yüksek paracezası veriyor. Evdeki kişiler hakkında da tutanak tutuluyor. ... (tutuklanmış çocuk): 15 yaşında olan … , İsrail hapishanelerinde 16 aytutuklu kalmış. Hapse girmeden önce de 10 ay ev hapsinde kalmış. 4 ay öncecezaevinden çıkmış. Tutuklanma gerekçesi İsrailli yerleşimcileri rahatsız etmek. … yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor; Sabah 4.30 da aldılar. Yaşım 12,5’tu.Annem uyandırdı, polisin kapıda olduğunu söyledi. Kapıya gittim. Hakkımdasoruşturma olduğunu söylediler. Ailemle vedalaşıp üzerimi değiştirmeme izinvermediler. Kardeşlerim ağlamaya başladı. Ailemin önünde gözlerimi kapattılar.Ellerimi arkamdan bağladılar. Kar yağıyordu. Kısa kollu tişörtle dışarı çıkartıparabaya bindirdiler. Araçta beklerken yüzümü döndüm diye tokat attılar.Soruşturma merkezine gidene kadar da dövdüler. Soruşturma merkezinde ellerimiyukarı kaldırtıp dizlerimin üzerinde 1 saat kadar beklettiler. Sorgu odasında işgalciyerleşimcileri rahatsız ettiğimi söylediler. Sabah 7:00 den 16:00 ya kadar sorgudakaldım. Benim bu işlerlerle işim olmaz dedim, dövdüler. Hâkim sorgumu 1 günuzattı. Sorguya tekrar aldılar. Gece 2:00 den ertesi gün 16:00 ya kadar tekrarsorguya aldılar. Hâkim tekrar süreyi uzattı. Öğlen 14:00 gibi tekrar sorguyaaldılar. Sonra mahkemeye çıktım. Tekrar süre uzatıldı. Sorguda anne-baba ya daavukat olması gereklidir. Ancak sorguya beni yalnız aldılar. Ailemden kimse ya daavukatım yoktu. Saat 5:00 den 10:00 kadar tekrar sorguladılar. Sonra hâkim evhapsine karar verdi. Süresi belli değildi. Dedemin evine gönderdiler. Annem,nenem ve 3 tane de halamın kefaleti ve kişi başı 15.000 şekel teminat olarakbankaya yatırttılar. Totalde 75.000 şekel yatırıldı. İki kefil sürekli aynı anda evdeonunla birlikte olmak zorunda. 10 ay ev hapsinde kalmış. 10 ay boyuncaduruşmalara giderken 2 kefil ile birlikte duruşmalara gidip gelinmiş. Sonra 16 ayceza almış. 16 ayı tamamlayıp 4 ay önce çıkmış. Amcasının çocuğu ve arkadaşı daonunla birlikte ceza almış. Amca oğlu 5 yıl, diğer çocuk 7 yıl. Teminat olarak yatanparanın üzerine 3.500 şekel daha ceza olarak ödemişler. Çünkü kararda hapis cezasıve para cezası vermişler. … (tutuklanmış çocuk) : 15 yaşında. 9 ay İsrail hapishanesinde kalmış. Hapse2 sefer girmiş. Önce 6 ay yatmış beraat kararı verilmiş ve çıkmış. Hapse girdiğinde 59
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporuise 14 yaşındaymış. Hapisteki en küçük çocukmuş. Taş atma gerekçesi ile cezaverilmiş. Çadırların olduğu yerde evine giderken işgalci askerler önce dövmüşlersonra hakkında dava açılmış, mahkeme hakkında hapis cezası vermiş. Polisin iftiraattığı ispatlanmış ve 20 gün önce cezaevinden çıkmış. … yaşadıklarını anlatıyor; Polisler eve 2:30 da geldiler. Kapıyı kırdılar. Benuyuyordum. Apar topar üzerimi giyinmeden aldılar. Gözlerimi kapatıp ellerimibağladılar. Evde sadece annem vardı. Babam işteydi. Boynumdan tutarakgötürdüler. Boynumu sıktıkları için “boğuluyorum” dememe rağmen boynumusıkmaya devam ettiler. Karakolda İbranice yazan bir belgeyi imzalamamı istediler.Hiç bir şey yapmadıklarına dair. Kafamı duvara vurdular. Tehdit ettiler.“Konuşmazsan anneni hapse atarız, bize taş attığını itiraf edeceksin. Biz de sanahapiste kolaylık gösterelim” dediler. 26 gün karakolda sorguda kaldım. (Sorgununsüresi 1 aydır. İstihbaratın talebi ile mahkeme uzatabilir bu süreyi.) Yalnızdım;kimse ile konuşturmadılar. Kötü yemekler verdiler. Yemeğin içinde hamamböcekleri vardı. Bayat bekletilmiş yemekleri verdiler. Çok üşüdüm. Ancak ince birbattaniyeden başka bir şey vermediler. (Son 3 ayda uyuz hastalığı artmış. Cezaevlerinde temizlenmelerine izin verilmemesi nedeni ile olmuş bu durum. Şaronhapishanesine götürmüşler. Çocuklara tahsis edilmiş bir hapishane.) Hapishaneninodaları çok küçüktü. Rutubet çok fazlaydı. 1 karış büyüklüğündeki camlardan nefesalmak çok zordu. Camdan sonra da sac olduğu için dışarısı görünmüyordu. Betonüzerinde süngerde yatıyorduk. Odalar küçük, odanın büyüklüğüne göre 2 ile 6 kişiarasında kalınıyordu. Ben 6 kişilik odada kaldım. Büyükler de vardı. -Hepsi aynıiddiadan dolayı içerde olan çocuklar. 26 günlük sorgu sürecinde uyutmadılar vedövdüler. Gece 1 de sorgu bitiyor ve hapse gönderiyorlar, 2 saat sonra tekrargetiriyorlar, tekrar sorguya alıyorlardı. En zor olan ise bizi taşıyan araçlarlayolculuktu. Bir hapisten başka bir hapse ya da hapisten adliyeye. Her tarafı kapalı,içerisi bölünmüş, hiç hareket edemediğimiz araçlardı bunlar. Bunu 3 kere yaşadım.Bu aracın içinde 12 saat kalıyorduk. Her hapishaneden tutuklu topluyordu. Veadliyeye gidene kadar 12 saat sürüyordu. Bu süreçte yemek yemiyor, suiçmiyorduk. Çünkü tuvalet kullandırtmıyorlardı. Bu taşıma süresince desaldırıyorlardı. Ellerimiz bağlıydı. Bir taşıma esnasında aynı yerde 13 kişiydik.Küçücük bir yerdi. Yahudilerin bulunduğu hücre daha büyük ve onların sayısı azolduğu için oraya biz geçelim dediğim için dövüldüm. Kafam yarıldı ve vücudumun 60
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporudeğişik yerlerinde darp izleri oluştu. Ellerim ve ayaklarım zarar gördü. Zoryürüyebildim. Hapisten bile çıkmak istemiyordum. Zira o araçta işkenceyaşatıyorlar. Hastaneye dahi gitmek istemiyordum. Bu araçlarda görevlendirilenkişiler hayata tutunamamış tipler. Mahkemeye gittiğim gün mezara gidiş gibiydibenim için. Ve aracın içinde taşınırken aracın içinde köpekte oluyordu. Birkaç yılönce bir katil kaçtığı için aracın içine eğitimli köpek alıyorlar. Soğuk havadaaracın içini daha da soğutuyor, sıcak havalarda da ısıtıcıyı açıyorlardı. O aracabinmektense ölmeyi temenni ediyordum. Cezaevinde yatarken tek hayalim sıcak birbattaniye altında yatıp ısınmaktı. 61
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri RaporuDEĞERLENDİRME VE SONUÇ 11.04.2015 Cumartesi Saat 21:14 …. Bey ve …. Hanım ile beraber yaptığımızgörüşme notları: 1917 yılında Filistin ve Kudüs’ün idaresini eline alan İngilizler ( BritanyaKrallığı ) 1930’larda Müslüman Araplar ile Yahudilerin birbirleriyle çatışmasıüzerine, bu çatışmaları önlemek için Kudüs’ü ikiye bölmek gerektiğinibelirtmişlerdir. Bu yönde bir tavsiye kararı almışlarsa da bu tavsiye kararını kimsekabul etmemiştir. Bu tavsiye kararı Siyonistlerden de tasvip görmemiştir. Ta ki 1947 ye kadar. 29 Kasım 1947 tarihinde BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan 182 nolu kararile Kudüs ikiye bölünüyor ve iki ayrı müstakil şehir haline getiriliyor. Bu tavsiyekararı ile Filistin’in bölünmesi ve Kudüs’ün, içinde Araplar ve Yahudilerin deolduğu uluslararası bir komisyon tarafından yönetilmesi isteniyordu. Karara göreKudüs’ün; %47 si Müslüman Arapların, %53 ü Yahudilerin gözüküyordu. Araplar bu karara karşı çıkmıştır. Her ne kadar BM tarafından Kudüs’üntarafsızlığı ve bölünmezliği kararı alınmışsa da İsrail, Kudüs’ün batısını işgaletmiştir. Burada ki Filistinli ailelerin topraklarını gasp etmiş, onları Kudüs’ünbatısından çıkararak burada İsrail Devleti’ni ilan etmiştir. İsrail, Güvenlik Konseyi Kararı gereği kendisine düşen yerleri aldığı gibi,Filistin’e ayrıldığı belirtilen yerleri de işgal etmiştir. İşgalden sonra Kudüs’ün ElHalil kapısı Batı ile Doğuyu ayıran sınır olmuştur. Uluslararası anlaşmaya göre Kudüs işgal edilmiş alanlardır. Çünkü İsrailGüvenlik Konseyi Kararı’nın aksine hareket ederek Kudüs’ü işgal etmiştir. 62
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu Ancak Uluslararası Hukuk tarafından alınmış bu kararın ihlal edilmesinerağmen Uluslararası Birlikler yaptırım uygulamadığından İsrail fiili olarak işgaledevam etmekte ve bu işgali genişletmektedir. Birleşmiş Milletlerdeki yetkili devletler çıkar ilişkileri olması sebebiyle İşgalciİsrail’e yaptırım uygulamamaktadır. Müslüman Devletler de bir şekilde İsrail ileolan çıkarları sebebi ile İsrail’e bir şey diyememektedirler. Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi yalnızca Kudüs ve Filistin’e ilişkinolarak yukarıdaki 1947 tarihli 182 nolu Taksim(ayırma) Kararını çıkartmadı.Bunun haricinde hali hazırdaki durumun işgal olduğuna ilişkin birçok karar çıkarttı.Hatta İsrail, işgal ettiği yerlerden 1980’lerden sonra Kudüs’ün başkent olduğunuilan etmesine rağmen, Birleşmiş Milletler bunu kabul etmedi. 1907 yılında Cenevre ve Lahey Anlaşmaları derki, bir yer işgal edildiği vakitdahi o yere ait uygulanan yürürlülükteki yasalara engel olunmayacak. Yargıya,nüfus planlamasına, iskan, eğitim gibi yürürlülükteki kanunlara karışmadanyönetilecek. İsrail Kudüs’ü işgal ettiği zaman o tarihte Kudüs, Ürdünhakimiyetindeydi. Bu sebeple İsrail, Cenevre ve Lahey Anlaşmaları gereğiyürüklülükteki kanunlara müdahale etmeden Kudüs’ü ve Filistin topraklarınıyönetmesi gerekiyordu. İsrail, Ürdün kanunları yerine kendi kanunlarınıuygulamaya koyarak bir başka uluslararası hukuk kuralını daha çiğnemiştir. ÇÖZÜM YOLU; Birleşmiş Milletler’in kararlarının uygulanması. 29 Kasım 1947 tarihinde aldığı topraklara geri dönülmesi. Hali hazırda işgal sürdüğü için Cenevre ve Lahey Anlaşmaları gereği işgal ettiğitopraklarda Ürdün Kanunları’nın uygulanması. 63
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu Değerlendirmeler ve Sonuç Bildirgesi Filistinlilerle İsrailliler arasındaki ilişki kolay kavranamayacak veanlaşılamayacak bir noktada. Sosyo-psikolojik bir durum var ortada. Siyasal olarakbaktığınızda ise durum daha da karmaşıklaşıyor. Bu ortamda hukuki değerlendirmeyapmak özellikle insan haklarını masaya yatırmak daha da zorlaşıyor. Tanınan ve gücü elinde bulunduran bir İsrail Devleti var. Sınırları dahi belliolmayan bir devlet! Özel bir statüsü olan Kudüs konusunda ise; bu statüye İsrailriayet etmemekte. Ancak bununla ilgili olarak İsrail’e uyması gereken kurallarıhatırlatan BM kınamaları ve bazı ülke liderlerinin bireysel çıkışları dışındaherhangi ciddi bir uyarı yok. Bunun vermiş olduğu rahatlıkla İsrailli yetkilileramaçları doğrultusunda uzun vadeli planlamalarla nihai hedeflerine ulaşmak içinhukuku hiçe saymaktan çekinmiyorlar. Zira denetim mekanizmasının olmaması,gücün İsrail’in elinde olması, kamuoyunu çok kolay yönlendirebiliyor olmaları,bölgeye giriş çıkışlarda güvenlik gerekçesi ile istedikleri her şeyi yapıyor vebundan dolayı da hiç kimseye hesap vermiyor olmaları adeta her şeyi yapabilirizanlayışını geliştirmiş. İsrail bir şeriat devletidir. Siyasi hedeflerini Yahudi inancı ile harmanlamış birdevlet. İsrail’in nihai amacı Kudüs’ü Filistinlilerden temizlemektir. Bunun için deher yolu denemeyi “inancına” dayandırıyor. İnançlarını uluslararası hukukunüzerinde tutuyor. Bu nedenle de hukuken kendilerini sınırlayan hiç bir kuralıtanımıyor. İsrail ihtiyaçlarına ve de yapmak istediği ne ise ona göre kurallarıkendisi belirliyor. Kudüs’te yaşayan İsrailliler devletleri ve geliştirdikleri siyasi/dini yaklaşımlaparalel bir yaşam sürüyorlar. Kudüs’ün değişik mahallelerindeki işgal ettikleri yada satın aldıkları evlerin İsrail bayrakları ile çevrilmesi askeri korumanınsağlanması ve de o bölgenin belediye hizmetlerinin hemen farklılaşması ile devletvatandaş birlikteliğini görüyoruz. Kudüs’teki durum sadece devlet ya da sadeceİsraillilerin değil devlet ile vatandaşların beraberce belirleyip uyguladıkları fiili birdurum. 64
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu Olayın bir de Filistin tarafı var. Kudüs’te Filistin devleti ya da Filistinlilerinherhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Filistin’e ait tek yetki kullandığınıhissettiğiniz görevli Mescidi Aksa’ya girişte bazı kişilerin Müslüman olupolmadığını anlamak için “Fatiha Suresini” bilip bilmediğini soran asker kıyafetligörevliler. Kudüs’te, Filistin Devleti ya da yetkilisi diye bir kavram ya da uygulamabulunmamaktadır. Filistinliler ya da Kudüslü Müslümanlar ise burada her türlü baskıya rağmen birşekilde yaşıyorlar.(!) Bu insanlarla yaptığımız görüşmelerde Mescidi Aksa’ya olanbağlılıkları ve ata toprağı dedikleri Kudüs’ü bırakmamak için her şeye rağmen butopraklarda yaşamaya çalışıyorlar. Filistinliler de inançları gereği Kudüs’ü terketmiyorlar. Gözlemlenen Hak İhlalleri; Kudüs; iki toplumlu, İsrail işgalinin olduğu ve tek hukukun İsrailli yetkililerinbelirlediği kuralların olduğu bir bölgedir. İki toplum var ancak burada yaşanandurumu ne savaş ne de barış hukuku ile açıklayamamaktayız. Burada sistem İsrailtarafından düşük düzeyde süreklilik arz eden bir gerginlik üzerine kurgulanmış.Amaç için her şeyin mubah olduğu fiili bir durum oluşturulmuş. Bu nedenle şu andayeryüzünde mevcut olan her türlü insan hakkı ihlali ile karşılaşmanız mümkün. Bunedenle burada hak ihlallerinin tamamını belirtme imkanımız bulunmamaktadır.Biz yaptığımız görüşmeler neticesinde elde ettiğimiz veriler üzerindendeğerlendirmelerde bulunmaya çalışacağız. Hukuk Güvenliği Bulunmamakta; Şehit edilen çocuğun ailesi çocuklarının katillerinin yakalanmaması için İsrailliyetkililerin her şeyi yaptığını ifade ediyorlar. Katiller hakkında ceza verilse bile bukişilerin kısa bir süre sonra “tedavi gerekçesiyle” kaçırılacağı ve dünyanın başkabir yerinde yaptıkları bu fiil nedeni ile ödüllendirileceğine, adaletinsağlanmayacağına inanıyorlar. Çocuk yaşta tutuklanan ve öncesinde ev hapsinde tutulan çocuklarla yapılangörüşmeden anlaşıldığı üzere eğer Filistinliyseniz o zaman sizin için İsrail 65
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporuhapishaneleri her an gideceğiniz bir yer. Ve orada hiçbir hakkınız yok. İşkencegörebilir, kötü muameleye tabi tutulabilir, hakkınızda keyfi kararlar verilebilir, herne kadar metinler üzerinde haklarınız olsa bile bu metinlerde yazan lehe hükümlersizler için uygulanmayacaktır. Mahkemeler ve verdikleri kararlar sadece göstermelik olup bu mercilerde İsrailpolitikalarına hizmet eden kurumlardır. Çok az da olsa Filistinliler lehine kararlarverilmektedir. Bu kararlar da üst mahkemeler tarafından bozulmaktadır. Ya da çokaz sayıda dava da netice alınsa bile bu kararlar çok uzun süreler neticesindealınabilmektedir. Ceza davalarında yaşanan sorunlarda olduğu gibi yerleşim ve nüfus ile ilgiliolan yargılamalarda da açık bir çifte standart yaşanmaktadır. İsrail mahkemeleriFilistinliler aleyhine çalışan idari kurullardan farkı olmayan “yargılama”faaliyetinin gerektirdiği hiçbir unsuru taşımayan İsrail tarafından kurulmuş idaribirimlerdir. Kötü muamele ve işkence; Özellikle çocuklara karşı İsrail asker ve polislerinin sürekli olarak saldırgan birtutumu vardır. Bu çocukların herhangi bir şey yapıp yapmamaları önemli değildir.Zira Filistinli yetkililerin olmadığı sokaklarda Filistin’i temsil eden tek şeyMüslüman halktır. İsrailli polis ve askerler de özellikle çocukları hedef almaktadır.Zira hem fiziken daha kolay baş edebilmekte hem de çocuklara yaptıkları her saldırısayesinde aileleri de baskı altına alabilmektedirler. Zira çocuklar ailelerin en zayıfnoktalarıdır. Bunu kullanarak hem çocukları hem de aileleri mümkünse Kudüsdışına gitmeye zorlamak mümkün değilse korkutarak politikalarına uygun hareketetmeye mecbur bırakmak istemektedirler. Çocuklar gözaltında ve tutukluluk sürecinde kötü muamele görmektedirler.Çocuklar gözaltına alınırken de kötü muamele görmektedirler. Kötü muamelebireysel değil, bir politika olarak uygulanmaktadır. İşkence ise gözaltında vecezaevlerinde çok sık olarak uygulanmaktadır. 66
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu Seyahat hürriyetinin olmaması; Paranoya derecesinde güvenlik korkusu yaşayan İsrailliler, FilistinlilerinKudüs’e girişlerini yasakladıkları gibi Kudüslülerin de Kudüs’ten ayrılmalarıdurumunda tekrar Kudüs’e girmelerini ya imkansız hale getirmekte ya dazorlaştırmaktadırlar. Fiili seyahat hürriyetini engellemektedirler. Dini inanç ve ibadet özgürlüğü; Müslümanları Mescidi Aksa’dan uzak tutmak için Mescidi Aksa’nın SilvanMahallesine en yakın olan kapısını kapatmışlardır. Böylece bu bölge halkınıAksa’dan uzak tutmak istemektedirler. Mescidi Aksa’ya her saat giriş çıkışa izinvermedikleri gibi burada ibadet eden kişilere değişik sürelerde giriş yasağıkoymaktadırlar. Ayrıca bazı kişilere belirli süre ile Mescidi Aksa’ya girme yasağıkonulmaktadır. Bu yasaklar haklı nedenlere dayanmamaktadır. Kişilerin inanç veibadet özgürlüklerini kısıtlamaktadırlar. Eğitim Hakkının ihlali; İsrail özellikle çocuklarla ilgili olarak sistematik hak ihlallerine başvurmaktadır.Okullara sıkmış olduğu kimyasal sular ile çocukların okula gidememesine nedenolmuştur. Çocukların eğitim haklarını gasp etmiştir. Ev hapsi ve göz altılarda daçocukları okullardan mahrum bırakmaktadır. Mala zarar verme; Silvan bölgesinde anlatımlarda “önce polisler/askerler plastik mermilerle ateşediyor akabinde ise kimyasal sular kırılan camlardan içeri sıkılıyor.” Bölgedekihemen hemen tüm evlerin camları kırktı. Bilinçli olarak evlere zarar veriliyor.Sağlık açısından ne tür zararlar veriliyor bilmediğimiz bu sıvının kişilerin evinesıkılması ile maddi zarar oluşmaktadır. Yaşanan temizlik sorunu ayrıca ailelerirahatsız etmektedir. 67
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporu Sağlık/Tedavi Hakkından mahrumiyet; Hastane yönetimi ile yaptığımız görüşmede hastaların tedavi olmak içinİsrail’den izin almaları gerekliliğinin olduğu ancak her zaman buna izin verilmediğibelirtilmiştir. Herkesin rahatsızlığı karşısında tedavi hakkı bulunmaktadır.Hastaların tedavi hakları engellenemez. Bu kişilerin tedavi olma haklarıengellenmesi hiçbir dini inançla açıklanabilecek bir uygulama değildir. Çocuklara karşı uygulanan genel politika Çocuklar herkes için özeldir. Her ailenin umududur. Her çocuk o ailenin enhassas noktasıdır. Her aile çocuğunu iyi yetiştirmek, iyi imkanlar sunmak ve degelecekte kendisinden daha iyi bir ortamda çocuklarının yaşamasını ister. Filistinliailelerinde bu hakkı tüm dünya insanlarının olduğu kadar vardır. Ancak Filistinliaileler çocuklarının ne zaman gözaltına alınacağını, ne zaman şiddete maruzkalacağını bilememekte ve sürekli bunun korkusu içinde yaşamaktadırlar. Filistinli çocuklarda sürekli İsrail asker ve polisinin tacizi ve de şiddeti ileyaşamaktadırlar. Tüm çocuklar bu gerilim içerisinde ölüm korkusu ileyaşamaktadır. Çocukların, çocukluklarını yaşamaları gerekmektedir. Tüm ülkeçocukları tüm dünya insanlığına emanettir. Ancak Filistinli çocuklar sokaklarda,okul çıkışında kendilerinden büyük profesyonel silahlı insanların süreklinamlularının hedefinde yaşamaktadırlar. Bu psikoloji bile o çocukların küçükdünyalarında travma yaratmaya yetmektedir. Çocukların aileleri ile tehditedilmeleri, uzun süre karşı karşıya bırakıldıkları şiddet, gelecek endişesi, gelecektebize ruh hali çökmüş ve sorunlu bir nesil olarak karşımıza çıkacaktır. Çocukluğukarartılan bu küçük bedenler büyüdüklerinde tüm bölge için de ayrıca sorun teşkiledeceklerdir. Kudüs’te çocuklar uyuşturucu ile küçük yaşta tanıştırılmaktadırlar. Buçocukların ekonomik imkanları bulunmadığı halde bu çocuklar çok küçük yaşlardauyuşturucu bulabilmektedirler. Önce kendilerinden para istenmeyen bu çocuklardaha sonra bağımlılık kazanmakta ve bu maddeyi temin eden kişilerin her istediğiniyapmaktadırlar. Kudüs’te tüm güvenlik İsrail tarafından sağlanmaktadır. Bumaddeleri çocuklara sağlayan kişilerin güvenlik güçlerinden habersiz bunu 68
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporuçocuklara vermeleri düşünülemez. Zira paranoya derecesinde güvenlik uygulamasıyapan İsrailli güvenlik güçlerinin bu suçluları görmemesi imkânsızdır. Öneriler; Kudüs’te tek çözüm bulunmaktadır. O da İsrail’in 1947 den önce orada ikameteden ailelerin çocukları dışında Kudüs’ü terk etmesidir. Ancak o ailelerin dışındayerleşimcilerin tamamının Kudüs’ü terk etmesi gerekmektedir. Kudüs’ün yönetiminin Filistinlilere verilmesi gerekmektedir. Mescidi Aksa’dave Silvan bölgesinde bu güne kadar yapılan kazıların tarafsız bir komisyonaanlatılarak bu kazı alanların durdurulması gerekmektedir. Kudüs statüsü gereği 3 dinin de ortak kutsal alanıdır. Bu nedenle İsrail’inmevcut politikası ile orada diğer dinden insanların yaşamaya devam edebilmesimümkün değildir. Sürekli bir çatışma riski bulunmaktadır. Kaybedecek hiçbir şeyikalmayan insanların bu sisteme verecekleri tepki hukuken meşru müdafaa sınırlarıiçerisinde kalacaktır. Zira tüm insanlık şu anda orada olup biteni bilmektedir.Ancak BM dahil hiçbir kurum ya da devlet açık insan hakkı ihlallerinin önünegeçmediği gibi oluşturulan her fiili durum İsrail tarafı için kazanç, Filistinliler içinkayıp olmaktadır. Eğer İsrail bir devlet olarak kalmak istiyor ise uluslararasıkurallara ve imzalamış olduğu sözleşmelere uygun davranmak zorundadır. Aksitakdirde İsraillilerin gelecekte bir devletleri de olmayacaktır. Zira şiddet şiddetidoğurur. Toplumların ve toprakların hafızaları vardır. Yapılan bu zulümlerin hesabısorulmaz bu şekilde devam ederse o zaman bu zulümlerin hesabını yarın başkainsanlar başka yöntemlerle sorabilirler. O zaman da kim suçluydu ya da kimin neye hakkı vardı sorusunu sorma ve cevabını alma imkanımız olmaz. Kudüs toprakları şu anda adaletin olmadığı, İsraillilerin yönetiminde gelecektede adaletin sağlanmayacağı bir yerdir. Müslüman kesim ciddi baskı altında en temelhaklardan mahrum olarak nefes alıp vermelerine izin verilen insan olmalarındandolayı hakları olan hiçbir hakka sahip olmadan sadece yaşamasına izinverilmektedir. Hiçbir sosyal hak olmadığı gibi en kutsal hak olan yaşam hakkı datüm Müslümanlar için her an tehlikededir. Bu nedenle burada işlenen tüm suçlarında bağımsız bir kurul tarafından araştırılarak suçluların cezalandırılması 69
Kudüs İnsan Hakkı İhlalleri Raporugerekmektedir. Aksi takdirde gelecekte bu topraklarda hiçbir Yahudi’nin yaşamaşansı kalmayacaktır. Zira İsrail bu topraklardan tüm Müslümanları çıkartmakistemektedir. Müslümanlarda bunu bilmektedir. Bu bilinçle yetişen yeni neslinkendi adalet arayışı bu toprakları yeni bir savaşın merkezi yapabilir. Zira tümbölgelerde yapılan görüşmelerde Gazze halkının verdiği direnişin ve İsrail’denkurtulmanın tüm Filistinliler için en önemli hedef olduğu anlaşılmaktadır. İsrail Filistinli Müslümanlara uyguladığı onlarca hak ihlali ve suçla Kudüs’üadil bir şekilde yönetemeyeceğini ortaya koymuştur. Kudüs’ü adil olarakyönetemeyen bir yönetimin de ortadan kalkması doğaldır. İsrail eninde sonundaKudüs’ü boşaltacaktır. Bunu ya uluslararası toplum sağlayacaktır. Ya daadaletsizliğe başkaldıracak olan bir nesil buradaki tüm Yahudileri Kudüs’tentamamen uzaklaştıracaktır. Bu durumda yeni mağduriyetlere neden olacaktır. Bunedenle acil olarak Kudüs’ün 1947 tarihindeki yapısına dönmesi ve işgalcilerinKudüs’ü boşaltması gerekmektedir. Burada insan hak ve ihlallerinin önünegeçilebilmesinin tek yolu budur. 70
Search