Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 32_Paydos_Haziran'20

32_Paydos_Haziran'20

Published by bimesele TV, 2022-07-06 15:32:45

Description: 32_Paydos_Haziran'20

Search

Read the Text Version

ret ettiği o muhteşem şey. Her şey flu. Gözüme giren bir parça kolun etkisi ne kadar bu bulanıklıkta? Yoksa görüyorum da zihnim düştüğü dehşetten doğrulup algı sinyalleri mi gönderemiyor? Netleşiyor. Sırıtmayı suratımda unutmuşum. –Gördün mü bak hoşuna gitti, nasıl da gülüyor! Her şeye susarım ama yatağımızın üzerinde gerçekten bir cisim var. Gulyabani, kıyafetini kurusun diye asmış da orada unutmuş sanki. Ne- resinden bakmaya başlamalıyım? İpek bir örtünün boylu boyunca sa- lındığı bu cismi, gözlerimi bir aşağı bir yukarı koşturmak suretiyle ancak tavaf edebiliyorum. Zira bütünü, bendeki bir kareye sığacak gibi değil. Bu çılgınlık kimin aklından çıkmıştı? Çıktığı yere şiddetle geri tıkılması gerekirken nasıl olup da karşımda tüm haşmetiyle vücut bulmuştu? İn- san üç beş güzel sinekten kurtulmak uğruna böyle kendini kumaşların içinde mi boğmalıydı? Pire için de yorgan yakılmamış mıydı? Evet böyle şeyler yapıyoruz biz. Hiçbir hayvanı dünyadan böylesine kaçarken gö- remezsiniz, yalnız biz. Daha önce bir kedinin başında cibinlik dikkatinizi çekti mi? Yapması gereken, sinek gelince kuyruğunu sallamak. İşte bu aklıma gelmemişti. Akıl. Bizde eksik bir kuyruk ve kedide de eksik bir akıl var. Cibinlik salınıyor. Beni düşün, diyor. Çirkin mi çirkin. Ne katıyoruz bu -lik ekinin içine? Tabii ki cibin. Cibinlikte kim var? Ben. –O hâlde bir cibinim ben bundan böyle. Bunu sesli mi söyledim? Tüm mantıklı konuşmalarımı içeriden yapıp vardığım absürt sonucu mu herkesle paylaştım? Sonucumu. Benim so- nucum. Tuhaf bakıyorlar bir de. İstirham ederim, orada bir cibinlik du- rurken bu kıymetli bakışlarınızın muhatabı ben olamam. Ve müstakbel eşim de bana bakıyor. Fakat tuhaf değil. Belli belirsiz bir gülümsemeyle. Onlara belirsiz, bana belli bir gülümsemeyle. Her şey güzel mi görünü- yor artık gözüme. Güzel mi? Çok. Canına yandığım. –Oh be, gül bahçesi gibi oldu. Bu ne güzel cibinlik öyle! 49

KAMUS Ayşe ACAR [email protected] HAYRETLİ “Tanımak için birisini, dostuna baktığınız gibi düşmanına da bakın.” tar- zında nasihatlerle elbette karşılaşmışsınızdır. Ben, zihnim bu ayın keli- mesiyle meşgulken bu söz aklıma gelince, kelimeleri insan yerine koyup aslında buradan bana ekmek çıkmaz sanarak, peşine düştüğüm “hay- ret” kelimesinin eş ve zıt anlamlarına baktım. Yanılmamışım. Buradan bana ekmek değil, fırın çıktı sanki. Yahut ben olayı böyle sahiplenmiş de olabilirim. Takdiri size bırakıyorum. Kelimenin, basit bir araştırmada karşıma çıkan eş anlamlıları şöyle: “Ka- fasını karıştırmak, kamaştırmak, kuvvetli bir intiba bırakmak, dehşete düşürmek, aydınlatmak, hayran bırakmak, sersemletmek, parlamak.” Zıt anlamında ise: “Alıştırmak, tahmin etmek” var. İlginç bir şey daha var, kelimenin Fransızcadaki eş anlamlarında da aynı kelimeler var: “Hayranlık, bir şeye baskı uygulayarak bir iz bırakmak, sersemlik, sürp- riz.” Hayreti böyle tanımalıymışız. Hayatlarımızı her gün en az onlarca kez ekrana bakarak yaşadığımız için, bakışlarımız ekrandaki gibi donuk, durağan, tepkisiz öylece asılı kaldı galiba. Her gün şahit olduğumuz ayetlere, mucizevi hadiselere olağan, işte her zamanki hayat sıkıcılığında bakmaktan kurtulamıyoruz bu yüzden. Hiçbir şeye hürmet edemez oluyoruz, hadiselerin hikmetini kaçırıyoruz ve her şey her zamanki gibi işte, monoton bir hayat diyoruz. Eşyaya ve olaylara yanlış bakınca çekilmez bir hayatımız oluyor. Oysa bir gelinciğin kızıllığıyla nasıl rüzgârda salındığını seyretmek bizi mutlu edebilir. İğde dallarının bize, içimizdeki tüm kötü hava molekül- lerini içine alıp yok edecek olan kokusunu göndermesi enerjimizi taze- leyebilir. Gecenin dürülüp gündüz olması, gündüzün yine gece ile dü- rülmesi bütün bir gün tefekkür edilebilir. Dış ve iç âlemde sayısız şey... 50

Herhangi bir şeye hayretle bakmak bizde kuvvetli bir intiba bırakır, bu etkinin sayesinde hayatımızın sonrası için bu şeyi bir milat kabul ede- biliriz. O zaman hayata sürekli yenilenerek başlarız. Çünkü; Her şey, her şey konuşur evrende Evler, çocuklar, nehirler, coğrafya (İlhan Berk) 51

“O” AN M. Furkan DOĞAN [email protected] 52

YAZIK O MİLLETE Kİ! Yazık o millete ki inançlarla dopdolu ama dinden yana bomboştur. Yazık o millete ki giydiği kumaşı kendi dokumaz, hasat etmez yediği ekmeğin buğdayını ve içtiği şarap kendi testisinden akmaz. Yazık o millete ki zorbayı alkışlar kahraman diye ve şatafatı işgalcinin cömertliği sayar. Yazık o millete ki rüyasında küçümsediği tutkuya uyanıkken eğer boynunu. Yazık o millete ki bir cenaze alayında yürürken sesini yükseltmez, yıkıntılar içindeyken dahi öğünür ve ensesi kılıçla kütük arasına sıkışmışken bile isyan etmez. Yazık o millete ki devlet adamı tilki, düşünürü hokkabaz ve sanatı kes-yapıştır ve taklitten ibaret. Yazık o millete ki bandolarla karşılar yeni yöneticiyi ve yuhalarla uğurlar yine, bandolarla karşılamak için daha yenisini. Yazık o millete ki bilgeleri yıllardır suspus ve güçlüleri ninni dinlemekte henüz. Yazık o millete ki parça bölük olmuş ve her parçası kendini bir millet sanmakta. Halil Cibran 53

KUTLU SEFER 10YAŞINDA Paydos Dergi @paydosdergi [email protected]


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook