Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Kulzos Dergi - Kasım 2017 - Sayı:01

Kulzos Dergi - Kasım 2017 - Sayı:01

Published by vandetta00, 2017-10-09 09:12:36

Description: Kulzos Dergi - Kasım 2017 - Sayı:01

Keywords: kulzos,dergi,kasım,2017

Search

Read the Text Version

kulzos dergi Kasım 2017 Sayı:01 kulzos.com Gotik Mimari



editörden Sayı: 01 İçindekilerBirçoğumuz, sözlüklere üyeolarak yazmaya başlarken Hayatın Bir Bİlgisayar Oyunu Olsaydı Nasıl Oynardın? s.2 @son kurtadam s.2okuduklarımızı, izlediklerimizi, İlişkilerdeki Diş Fırçası Eşiği s.3 @kurt adamdan hallica s.4dinlediklerimizi ve daha da Dünya Başımıza Yıkıldığında s.5 @son kurtadam s.7önemlisi yaşadıklarımızı İtiraz s.8 @no pasaran s.9kendimize saklamak yerine Zamanın Doğası s.12 @aleon vertisma s.14başkalarıyla da paylaşma MDMA s.17 @kurt adamdan hallica s.19yolunu seçti. Türk Şiirinde Rabia Hatun Tartışması s.19 @sevgi deniz s.20Bizler de, her birimizin emek harcayarak sözlük The Wheel of Time s.22sayfalarına aktardığı ve paylaştığı bu metinlerin @morgase s.26sadece bilgisayar veya telefon ekranlarına mahkûm Pol Pot Katliamı s.30kalmasını istemedik ve bu değerli içeriğin bir @no pasaran s.31kısmının, yine sözlük yazarlarınca hazırlanan ve İskandinav Mitolojisi s.33elde tutulup sayfaları çevrilebilen bir dergi çatısı @donggam s.35altında toplanmasının, farklı bir platformda da Those Who Sit Above In Shadow s.38okunabilmesinin, en önemlisi de kütüphanelerimizin @the ancient one s.38rafını süslemesinin, hepimiz için ayrı bir keyif Ahmet Uluçayolacağını düşündük. @maverick Ghost In The ShellBu doğrultuda 2017 yılının Mart ayında dergi fikrinin @skeptixtemellerini atarak hep birlikte yola çıktık. İşte Michael Hanekeşimdi, çıktığımız bu yolda, dergimizin ilk sayısıyla @anarsist sirinkarşınızdayız. Sinemada Jack Ryan Evreni @bhzxlkdtÇalışmalara ilk başladığımızda fanzin formatında Savaşçıbir içerikle sizlerin karşısına çıkmayı düşünüyorduk. @larden loughnessAncak zamanla sayfa sayısını artırarak daha da Cennet Yolu Ya Da Cennetin Doğuşu Ya Da Ne?dolu bir içeriğe sahip olması gerektiğinde karar @sevgi denizkıldık. Derginin baskı alınabilir hale gelmesi için John Steinbackyapılan çalışmalar, çıkan aksaklıklar ve ilk sayının @bira şişesine düşen soslu fıstıkheyecanı, Mayıs ayında çıkarmayı düşündüğümüz Real Time Strategyderginin Kasım ayında sonlanmasına neden oldu. @the ancient one Gotik MimariSunduğu okunabilir içerikle benzerlerinden daha @bhzxlkdtfarklı bir oluşuma yelken açma amacıyla kurulan KokoreçKulzos olarak, dergimizin hazırlanmasında emeği @keltoxgeçen tüm yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. NutellaBaşlangıçtan bugüne kadar geçen uzun süreye @11001rağmen hepimizi memnun edecek ve defalarcaokunabilecek bir sonuç ortaya çıkardığımızı 1umuyoruz.Bir sonraki sayıda görüşmek üzere! @bhzxlkdt Tasarım & Baskı Hazırlık Kerem İlerisoy Graphic & Design keremilerisoy.com behance.com/kerem990 Kapak Fotoğrafı: @keltox kulzos.com/yazar/keltox-

deneme HAYATIN BİR BİLGİSAYAR Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır OYUNU OLSAYDI NASIL Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı OYNARDIN? Birlikte iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz Azil - Hakan GündaySevmediğim bir kadının ağzından duydum bu soruyu,duyduğumdan beri aklımda. Tilkilerden örnek alıp düşmanın Siyah metal tokalar savaşın kanıtıdoğrusunu taklit edelim ve soralım: Şu dünyada kendi FRP Diş fırçası ise zaferinkarakterini yaratıp oynasan, neler yapardın? Birlikte ilişkiler konusunda çok fena saçmalayacağız kurt adamdan hallicaKendine biçilen rolü, okulunu, işini aynen devam ettirir İLİŞKİLERDEKİmiydin? Hiç “Bu akşam da aynı Youtube videolarının DİŞ FIRÇASI EŞİĞİkarşısında pinekliyorum, Facebook’da geceyi getiriyorum”diyen kahraman olur mu? Herkes öyküsünün Oblomovluğunarazı mı yani?Yukarıdaki deneyi bir kaç sene önce yapmıştık. Kendikarakterlerimizi oynadığımız bir frp partisinde, dm “Buözelliğini yükseltmek için bir yıl spor yapmalısın.” dediğinde“Yok abi üşenip yatıyorum” diyen oyuncu çıkmamıştı.Herkes karakterini oynarken, ikinci oyundan itibaren okuldeğiştirmeye, agresif iş görüşmeleri yapmaya, düzenli dersçalışmaya başlamış, karakterin yaratıldığı bu ön oyunlardanana senaryoya 007 gibi girmişti. Bir tür pskikodramayadönen böyle bir oyunu, herkese tavsiye ederim.Televizyonu temelli kapatmak, internete (özellikle Facebook İlişkiler nedense insanın evrimsel sürecinden bu yana düşünülmüşve Twitter’a) girilen saatleri kontrol altına almak, belki konuşulmuş üzerinde ortak bir kanaat oluşturulamamış, kişiye özgüönceden belirlenen saatler dışında dokunmamak kendi kompleks paradokslarıdır. Varoluşsal durumu gereği bir distopyakarakterini oynamanın ilk adımları olabilir. Tecrübe puanları olmasına karşın ütopik bir bağlantıyı ifade eden bu yapılara kozmopolitk e n d i l i ğ i n d e n gelecektir. hayatımızın her anında rastlamak mümkün. Sizce de tanımı bu kadar eksantrik olan bir şeyi anlamamak normal değil mi? Bence normal. Not: Bu yazıyı kaleme (klavyeye?) Hatta böyle tanım olmaz olsun. Bu lanet olası mevzuyu masaya yatırıp almamın ardından bir arkadaşım enine boyuna tartışmanın vakti geldi! Her zamanki gibi işin ortasından “Hayatınız FRP” gibisinden bir dalıp, temeli es geçip direkt kalbine giriyorum mevzunun. aplikasyonu gösterdi. Kullanıcılar; İlişkilerdeki diş fırçası eşiği bir ilişki yanında düzenli bir cinsel hayatı hedefler, yetenekler belirleyip da getirmişse ve taraflar beraber yaşayacakları bir tesise ve uygun karakterlerine seviye atlatmaya şartlara sahipse, daha çok aynı evde vakit geçirmeye başlarlar. İnsanın (her 20 sayfa kitap 100 puan, en büyük güdüsü cinsellik malumunuz. Böyle bir dürtü tarafları daha her koşu atletiklik yeteneğini sık buluşmaya itip, yaşanan gece kalmaları sıklığında bir artışa sebep olabilir. Böyle bir durumda deplasman takımının bazı ihtiyaçlarını da geliştirir gibi) çalışıyor. Oyunun ortaya çıkmaya başlar artık. Şort, havlu, diş fırçası gibi hayat kurtarıcı hem oynatanı, hem oyuncusu materyaller. Şort verilir, havlu bulunur ama diş fırçası özeldir. Diş fırçası olmak sadece gerçek hayatta da alınıp koyulursa o artık bu evde deplasman takımı değil ev sahibi olmuş mümkün aslında. demektir. İstediği zaman baharat rafını düzenleyebilir ve size sormadan bulaşıkları yıkayabilir. İlişki için bir üst evreye geçiştir bu. Sözlenmek ile sevgililik arasındaki basamak. Garson boy yani. Dost hayatına giden @sonkurtadam ilk bebek adımıdır. En son siyah çoraplarım nerde sorusunu annenize sormuşken artık bir başkası da bu soruyla muhataptır. İşin rengi değişir. Siyah olur, hem de çorap siyahı. Buradaki kritik nokta diş fırçasının kişisel oluşu da değil aslında. Karşı tarafa kendinden bir parça bırakma, alanını işaretleme gibi son derece güdüsel bir motivasyonu da var. Sağda solda unutulan, her yerden çıkıp küçük sürprizler yapan siyah metal tokalar gibi. “Bu yerin sahibi var aslanım.” demek biliyorsunuz bunlar. Siyah metal toka siz bilmeden sağa sola yavaşça bırakılıp unutulur. O sahiplendiğini haykırmak değildir, fısıldamaktır. Diş fırçasını banyoya koymak; işte dostlarım bu, sahiplendiğini sana, bana, musluğu tamir etmeye gelen dayıya haykırmak demek oluyor. Herkes akıllı olsun duygulanımı içinde bir eylem ya da evine 3 puanla dönen bir takımın teknik direktörünün basın açıklaması, tam karar veremiyorum. Emin olduğum şey, ilişkiler istihbarat düzeyinde yürütülen savaşlardır ve diş fırçası bu çatışmanın zafer borazanıdır. @kurt adamdan hallica2

denemeDÜNYA BAŞIMIZAYIKILDIĞINDA Dünyanın hiç bir noktası olası bir felaketin yıkımından muaf değil.Buna hazırlanmak kendimize, sevdiğimiz ne varsa ona karşı sorumluluğumuz.Akşam yattığın odada sabah uyanabilmeyi geçtim, aynı odada akıl yürütmek, notlar almak hazırlığın ilk aşamasıdır. Olası birölebilmenin bile şükredilesi bir yanı olduğunu o çocuk aklımla 18 felakete karşı hazırlıkta ilk adım, bir gün dünyanın başımızaağustos 1999 sabahında öğrenecektim. Bir gecede kafa hesabıyla yıkılabileceği fikriyle barışık olmaktır.40 Bin kişi hayatını kaybetti. İzmit’deki depremin sarsıntısı Bir ara durun ve bunu düşünün. Üzerine meditasyon yapın.Ankara’dakileri uykusundan uyandırdı. Kendinizi, yakınlarınızı ve yakınınızdakileri böyle bir senaryonunTüm eksiklerine rağmen had safhada organize bir toplumda içine koyun. Aklınızın bir köşesinden geçirmek yetmez, uzunyaşıyoruz. Aldığımız nefese kadar her şey toplumdaki tedarik uzun, sahne sahne düşünün. Örnek vermek gerekirse; kimezincirinin bütünlüğüne bağlı. Görev dağılımının en ince detayına sorsan alev almış bir tavayı asla su dökerek söndürmemekkadar yapıldığı sistemde elektriğimizi başkası üretiyor, bir başkası gerektiğini, üzerine örtü atarak söndürülebileceğini bilir. Ancaktaşıyor, sabunumuzu bakkal amca satıyor, ilacımızın deposunun şahsen yaşadığım iki vakadan birinde su dökerek mutfak dolabınıdenetleyen ablayla dozunu ayarlayan teyze belki aynı kıtada bile yakan bir teyze, bir de panikle arkasındakini mangalı deviren birdeğil. Bu zincir koptuğu hatta kısa süreliğine kesintiye uğradığı amca vardı. Konuyu bilgi yarışması düzeyinde beylik cevaplarlatakdirde bizden önceki kuşakları şaşırtacak kadar kısa sürede geçiştirmek yetmez, hayal etmek, görselleştirmek (bu durumdaağır sağlık ve güvenlik problemleri yaşamamız kesin görünüyor. örtüyü nereden bulacağını düşünmek gibi) zihin tatbikatları2016 Louisiana su baskını, 2011 Fukuşima nükleer felaketi, Artvin yapmak gerekir. Fazla mı takıntılı geldi? Vites düşürelim ve şusel ve heyelan deneyimlerinden anladığım kadarıyla, en gelişmiş ana dönelim:ülkeler ve doğayla bizden daha iç içe yaşayan topluluklar da dahil, Evinizde düzenli ilaç kullanan kimler var? Bu ilaçları hangidünyanın hiç bir noktası olası bir felaketin yıkımından muaf değil. aralıklarla neren buluyorlar ve acil bir durumda en hızlıBuna hazırlanmak kendimize, sevdiğimiz ne varsa ona karşı nerelerden tedarik edebilirsiniz? Size en yakın ilaç deposunasorumluluğumuz. nasıl ulaşabileceğinizi biliyor musunuz? Bütün bunlar bir kaç`TADIMIZI KAÇIRMA` ve ALAYCILIK soru ve beş dakikalık bir internet sorgulamasıyla ulaşabileceğinizYukarıdaki meseleyi eşe dosta açtığımda (muhtemelen bu ancak eliniz ayağınıza dolandığında saatlerinizi kurtarabileceksatılarının kimi okuyucularının da şu anda içinden geçirdiği bilgiler. Sormaya, düşünmeye başlayın. Not almaktan korkmayın,üzere) hatırı sayılır bir grup konuyu kapatmaya, bir kısmı da gülünç görünüyor diye vazgeçmeyin. Ufak bir not defterini bualttan gelen korkularını bastırmak adına alaya almaya başlar. Bu işe ayırmak, bir tarafını önemli bilgilere, diğer tarafını akılbilinçaltı tuzaklarını atlatanlardan önemli bir kısmı da bu işlere yürütmelerden aklınıza takılan serbest notlara ayırmak hazırlığınayıracak parasının, zamanının olmadığını söyleyerek işi oluruna verimini arttıracaktır.bırakmanın en doğrusu olduğunu anlatmaya başlar. İşin buradan, yani bilgi toplama ve olası tehlikelerin farkınaOysa en önemli adımlar tamamen bedavadır. Sözlük başında varmaktan sonrası bilgiyi filtrelemeye, paylaşmaya ve ufak tefekgeçen saatlerin 15 – 20 dakikasını ayırmak bile büyük farklar fiziksel hazırlıklara başlamaya gidiyor. İleriki yazılarda tümyaratabilir. Olası riskler konusunda düşünce deneyleri yapmak, bunların metotlarına değineceğim. @son kurtadam 3

deneme-hukukİTİRAZOyunu kuranların koydukları kurallara itiraz etmek ve yalanlarını ifşa etmek pek de arzu edilen bir şey değildirbizimki gibi toplumlarda. İtaat etmek ne kadar yüceltilen ve kutsanan bir şey ise itiraz etmek de o kadar lanetli.Çağımızın en gerçekçi anlatıcılarından olan Eduardo Galeano la yaşamayı kılavuz edinmiş ve gelecek nesle de bunu aşılamayı“Kadınlar” adlı kitabında şu hikayeyi anlatır: “Arjantin’in Pata- hedeflemiş Nuriye Gülmen ve Semih Özakça gibi ruhunu açlıklagonya bölgesindeki arazilerde çalışan tarım işçileri çok düşük doyuran.ücretler ve çok uzun çalışma saatleri yüzünden greve gidince, Ülkenin 2016’daki yaşam bilançosu ise tam bir istikrar abidesi…ordu yeniden düzeni sağlamak üzere devreye girdi. Kurşuna diz- Bu ülkede erkekler 2016 yılında 261 kadın öldürdü. Bu ölümlerimek insanı yorar. 1922 yılının 17 Şubat gecesinde onca insanı ise 17 intihar, 14 şüpheli ölüm ve 31 faili belirlenemeyen kadınöldürmekten bitkin düşen askerler hak ettikleri ödülü almak için cinayeti takip ediyor. Her 4 kadından 1’i boşanmak istediği içinSan Julian Limanı’ndaki geneleve gittiler. Ama orada çalışan beş öldürüldü. Katillerin %4’ü cezaevinden kaçarak ya da izinli çıkar-kadın kapıyı suratlarına kapadılar ve ‘katiller, katiller, defolun ak öldürdü. –suça ortak olan kim?!- Cinayetlerin %13,5’i sokak,gidin buradan’ diye bağırarak onları kovdular. Osvaldo Bayer o AVM gibi mekanlarda gerçekleşti. Kadınların %9’u şiddet şikay-kadınların isimlerini sakladı. İsimleri Consuelo Garcia, Angele etlerine ya da koruma kararlarına rağmen öldürdü. –aynı iradeFortunatı, Amalia Rodriguez, Maria Juliache ve Maid Foster’di.” suça ortak olmaya devam etti!- Unutmadan 6 Suriyeli mülteciVe şöyle bitirir: “Fahişeler. Saygıdeğer kadınlar…” kadın da öldürüldü.Türkiye’de fuhuş yasaldır ve Türk Ceza Kanunu’nun 5237 sayılı Peki kadınlarımıza bunu reva gören insan artıkları kimler?!?!yasanın 227. Maddesi tarafından düzenlenmiştir. Ancak fuhuşa Kim olabilir ki; %43’ü koca, %15’i eski partner, %11’i akraba, %8’iteşvik eden ve yolunu kolaylaştırana iki yıldan dört yıla kadar hap- sevgili ve kalan %23’ü de “diğerleri” skalası oluşturuyor. Sözdeis cezası uygulanır. Ayrıca, fahişelerin yabancı olmaması gerekir. Avrupa’nın bile yaşam ve özgürlük konusunda kıskandığı bir ülk-2008 yılında aktivistler ve seks işçileri tarafından Türkiye’de ilk ede 2016 yılında en az 417 kız çocuğu cinsel istismara uğradı ve“Seks İşçileri Sendikası”nın kurulduğu da şurada bir dipnot olar- istismarı gerçekleştirenlerin %53’ü öğretmenleri olduklarını id-ak kalsın. dia ettikleri kişilerden oluşuyor. –malum kurum- Bu coğrafyanınHepimiz biliyoruz ki buhran zamanlarında hakikatlerden konuşa- hamurunda kadın profili tamamen vajinal bir dürtüden ibaret. Ta-bilmek hiç kolay değildir, nitekim oyunu kuranların koydukları ciz konusunda da oldukça kendini geliştiren sapıklarımız mevcut.kurallara itiraz etmek ve yalanlarını ifşa etmek pek de “arzu Fiziksel, teşhircilik, dijital, sözlü vs…edilen” bir şey değildir bizimki gibi toplumlarda. İtaat etmek ne kadar yüceltilen ve kutsanan bir şey ise itiraz etmek de o kadar Bunca güvensizlik, bunca zulüm arasında kederimizden geriyelanetli. Çocuk yaştan itibaren ‘büyüklere ters cevap verilmeye- kalan şey birlikte yükselttiğimiz başkaldırımızdır, evlerde, sokak-ceği’ öğretilmiştir bir kere ya da kadere isyan edilmeyeceği hep larda, adliyelerde… Bir umudu büyüterek, nesilden nesle aktara-empoze edilmiştir. Dünya kötü bir yer olmaya devam ediyor. Hiç rak, “katliamcıların elini sıkmam” diyen Halide Edip Adıvar ilekuşku yok ki gazete küpürlerinin en fiyakalı yerlerini yine tecavüz katillerin yüzüne genelev kapasını kapatan Arjantinli fahişelerihaberleri alacak. Ne kadar görmezden gelinirse gelinsin, duruş- aynı anda anımsayarak.ma salonlarında, karakollarda, evlerde, sokaklarda; sınırları Sebebi ise basit. Bu düzene itirazımız var!daima başkaları tarafından çizilen bu düzene karşı bir başkaldırıyükseliyor şimdi günden güne büyüyen. “Bize reva gördüğünüz @no pasaranbu yaşam düzenine razı değiliz ve olmayacağız.” Diyen. Onuruy- 4 DERGİ2017 / 5

bil imZAMAN’IN DOĞASIZaman, nokta, doğru, alan ve hacim gibi bir boyuttur. Nokta 0. Şimdi Dom’un arabasının tam önünden hayali bir çizgi çizersek,boyut, doğru 1.boyut, alan 2. boyut, hacim 3. boyut ve zaman 4. Dom’un arabasının daha önde olduğunu görürüz. Hızları aynıydıbir boyuttur. Daha doğru bir ifade ile uzay – zamandır. Diğer fakat Brain’ın hareketi saniyelerle de olsa daha az. Eğer ki Brainboyutların aksine zaman üzerinde bir hükmümüz yoktur, kontrol daha keskin bir yola sapmış olsaydı bu fark daha fazla olacaktı. İşteedemeyiz, sadece ölçmekle yetiniriz ve zaman sadece akıp gider. Einstein bunu fark etti. Einstein eğer uzayda hareket etmiyorsakPeki mutlak bir zaman var mıdır? Zaman bütün evrende aynı hareketimizin zamanda olduğunu, eğer ki hareket edersek buşekilde mi akar gider? Modern fiziğin babası olan Sir İsaac hareketimizin zamanın geçişini etkilediğini söyledi. Yani uzay ileNewton 17. yüzyılda ortaya mutlak zaman fikrini attı. Newton’a zaman birbirine bağlıdır ve uzayda yaptığımız hareket zamanıgöre, mutlak zaman herhangi bir algılayıcı olmadan var olur etkiler.ve evrende tutarlı adımlarla ilerler. Newton, göreceli zamanın Kendinizi bir otobüs durağında otobüs beklerken düşünün veaksine, mutlak zamanın algılanamaz olduğuna ve sadece yolun karşısında bekleyen bir adamın olduğunu. İkiniz için zamanmatematiksel olarak anlaşılabilir olduğuna inanıyordu. Newton’a şu anda aynı anda akmakta. Eğer adam yolun karşısına, yani sizegöre, insanlar sadece hareketi hissedilen nesnelerin (ay ya da doğru gelmeye başlarsa adamın zamanı sizin için daha yavaşgüneş gibi) bir ölçüsü olan göreceli zamanı algılama yeteneğine gözükür, ta ki adam durana kadar. Bunu fark edemeyiz çünküsahiptir. Biz bu hareketlerden, zamanın geçtiğini anlarız. Diğer hareketlerimizin hızı çok azdır. Şöyle de düşünebiliriz; yinebir ifade ile zaman herkes ve heryer için aynıdır. Evrenin ücra bir kendinizi otobüs durağında hayal edin. Bu sırada yoldan vızırköşesindeki varlık ile bizler için aynıdır. vızır geçen arabalar var. Bu arabaların hızı sizler için çok hızlı20. yüz yıla geldiğimizde Einstein, Newton’ın bu görüşünü yerle gelecektir ama arabanın sürücüsü için o kadar hızlı gelmeyecektir.bir etti. Eistein’a göre herkesin kendine özgü bir zamanı vardır. Sürücü için yaptığı hareketin hızı size göre çok daha yavaştır.Yani benim ve sizin zamanınız farklıdır. Aynı yastığı paylaştığınız Sürücü ile sizin algıladığınız zaman farklıdır. Bu etki gerçektir.eşiniz ve beraber yürüyüşe çıktığınız arkadaşınız ile sizin Ve hatta deneyi bile yapılmıştır. Bu deneyi anlatmadan önce ilkzamanınız farklıdır. Peki bu neden böyle? Einstein bu fikri, önce önce saatlerden bahsetmek gerekir.uzay ve zaman arasındaki ilişkiyi fark ettikten sonra ortaya attı. Saatler bize saatin kaç olduğunu gösterir ama zamanın neEinstein uzayda hareketle zamanın geçişi arasında çok temel olduğu hakkında fikir vermez. Saatler tekrar eden bir hareketinbir ilişki olduğunu keşfetti. Bu ilişkiyi anlatmak gerekirse biri ne tekrarları arasındaki geçen zamanı bize söyler. Dünyanın güneşkadar çoksa diğeri o kadar azdır. Bunu bir örnek ile açıklayalım. etrafında dönmesi gibi. Fakat saatlerimiz kesin bir doğru birEğer, Fast and Furious 7 filmini izlediyseniz, Dom ve Brain’ın zaman ölçümünü bize sunmazlar. Her saat yılda bir ya da ikifilmdeki son sahnesini aklınıza getirin. İki arkadaş farklı iki araba saniye kadar sapar. Ama bir saat var ki bu saat yüz milyon yıldaiçerisinde birbirleri ile bakıştıktan sonra aynı hızla aynı yöne bir kez bir saniye kadar sapar. Buna atom saati diyoruz. Atomdoğru hareket etmeye başladılar ve bir süre sonra Brain aynı saati, atomların rezonans frekanslarını sayarak zamanı ölçen birhızla giderken hareket yönünü değiştirdi ve bize göre kuzey batı saat çeşididir. 3 milyon yılda 1 saniye hata yapmalarının ihtimaliyönüne doğru gitmeye başladı. sadece %22,522’dir. 5

bil imBenim bahsettiğim atom saatinde sezyum-133 atomunun bizden farklı işlemeye başlayacak ve muhtemelen bizim şimdimiz,rezonansı ölçülür. Sezyum-133 atomunun iki rezonansı arasındaki onun geçmişi veya geleceği olacak. Ayrıca Einstein’ın teorilerinegeçiş frekansı 9.192.631.770 Hz (s-1) olarak tanımlanıyor ve yüz göre yerçekiminin de zaman üzerinde etkisi vardır. Yerçekimi nemilyon yılda sadece 1 kez sapıyor. Yani en doğru saati bilmek kadar kuvvetliyse zaman o kadar yavaş akar. Bu teori ise bize,istiyorsak bu saate bakmalıyız. Yukarıda bahsettiğim deneyde ise zamanda yolculuk yapmanın olabileceğini göstermektedir.iki aynı tipte atom saati ve bir jet uçak kullanılıyor ve saatlerden Dünyada yerçekimi hissedemeyeceğimiz kadar küçüktür. Fakatbiri jet uçağa konuluyor. Bu deney 1971 yılında bilim insanlarının bir gökdelenin en tepesinde yaşayan insan yerden daha uzaktaiçinde atom saati olan jet uçağını dünyanın çevresinde uçurması ile olduğu için yerçekiminden daha az etkilenecek, dolayısıylayapılmış. Daha sonra yerdeki ve uçaktaki saatler karşılaştırılmış. gökdelenin en alt katında yaşayan birisine göre zaman daha yavaşSonuç Einstein’ın söylediği gibi olmuş, iki saat arasındaki fark akacaktır. İşte bu sayede zamanda yolculuk yapabiliriz. Bir uzaysaniyenin milyarda biri kadar çıkmış. Kısaca, Einstein uzay ve mekiğine bindiğinizi düşünün. Uzay mekiğinin rotası bir kara delik,zamanı birleştirerek uzay – zaman adı verilen 4. boyutu keşfetti. amacı ise kara deliğin yörüngesinde tur attıktan sonra dünyayaEinstein bununla beraber bir şeyi daha keşfetti; geçmiş, şimdi geri dönmek olsun. Kara deliğin yerçekimi dünyadan milyarlarcave geleceğin bir ilizyon olabileceğini. Bizler günlük hayatımızda kat fazla olabilir. Bu da demek oluyorki kara deliğin çevresinde“şimdi” dediğimiz kavramı tecrübe ederiz. Yani bizim için gerçek zaman daha yavaş akar. Yani uzay mekiğinin içerisindeyken sizinolan “şimdi”dir. Demek istediği asıl şey, geçmiş ve geleceğin, için geçen zaman 1 saat ise dünyadan bakıldığında bu süre 100şimdi kadar gerçek olduğu. Yaşadığımız her olay “an”lardan yıl olabilir.ibarettir. Bunu hareketli bir nesnenin hızla çekilmiş fotoğrafları Teorik olarak zamanda ileriye gitmek mümkün; peki ya geçmişegibi düşünebiliriz. gitmek? Zamanda geçmişe gidebilmek ancak solucan delikleri ileDünyada veya evrende anların hepsinin fotoğrafını çekebilirsek mümkün olabilir. Eğer solucan delikleri gerçek ise bunlar uzay –ve bunları sıraya koyabilirsek bugüne kadar olmuş ve olacak zamanın içinden geçen kestirme yollar gibi olmalıdır. Sadece ikiolan her şeyi bilebiliriz. Bu, teorik olarak mümkündür. “Şimdi” mekanı değil, iki zamanı da birbirine bağlarlar. Zamanın içindenadını verdiğimiz kavram, olmakta olan anlardır. Mesela şimdi geçen metro sistemi gibi çalışabilir. Yani zamanda geriye gitmeksiz bu yazıyı okuyorsunuz ama aynı anda dışarıda başka birisi, için yapmamız gereken tek şey, solucan deliğinin içine girmektir.şimdi yemeğini yemekte, uzayda bir yıldız sönmekte, başka bir Sadede gelirsek, zaman hala bütün gizemini korumaktadır.gezegende bir uzaylı koşu yapmakta ve daha neler neler... Bu İnsan oğlunun kontrol edemediği, manipüle edemediği yeganeolayların hepsi şimdi olmaktadır ve eğer şimdinin fotoğrafını şey olabilir. Evren ve zaman hakkında bilgimiz ne kadar artarsaçekebilirsek şimdi olan her şeyi bilebiliriz. Şimdi bu düşünceyi bilmediğimiz şeylerin sayısı da artıyor. Yani yeni bilgiler eldebüyük patlamadan günümüze ve hatta geleceğe bile yaptığımızı, ettikçe biraz daha cahilleşiyoruz diyebiliriz. Ve aslında anneyani bütün zamanın fotoğrafını çektiğimizi düşünün. Newton, karnına düştüğümüz andan itibaren zamanın bizler için işlemeye“şimdinin” evrenin her yeri için geçerli olduğunu söyler ama başladığı an, aslında bizlerin öldüğü ana denk geliyor. ZatenEinstein bunu hareketle beraber düşünür. Siz şu anda bu yazıyı öldüğümüzü bile bile yeni şeyler keşfetmek niye?okuyorsunuz ama başka bir gezegendeki uzaylı koşu yapıyor.Eğer uzaylı , uzay içerisinde yaptığı hareketin yönünü değiştirse @aleon vertismane olur? Olacak olan şu; yaptığı hareketin yönü değiştiği andanitibaren, işin içine hızı da kattığımız zaman, onun için zaman6

bil imMDMA3,4-metilenedioksi-n-metilamfetamin yani bilinen adıyla -Ecstasy-İlk kez 1912 senesinde Alman ilaç firması Merck tarafından Yazıda sürekli olumlu bir şeymiş gibi bahsettik ama birDarmstadt’ta sentezlendi. 1970’lerde Chicago sokaklarına çalışmada hali hazırda serotonin geri alımını inhibe ettiği bilinendüşmesine kadar insan üzerindeki etkileri hakkında çok da MDMA’in transport bozukluklarının uzun süreli kullanımdabir çalışma yoktu. Kendisi bir serotonin ateşleyicisi ve geri beyin fonksiyonlarında bozulmaya yol açtığı, bilinç bozukluklarıalım inhibitörü olduğundan, antidepresanlarla aynı kategoride yaptığı ortaya çıkmış. MDMA özellikle serotoninin üretildiği rapheinceleniyor. Zaten ilk çalışmalarda travma sonrası stres nukleusuna etki ettiği gösterilmiş. (4) Daha can alıcı bir çalışmadabozukluğu, anksiyete, kronik hastalıkları olan hastalarda endişe ise uzun süreli kullanımında beyin gri maddesinde 6.5 yıl içerisindetedavisinde kullanılması düşünülmüş ki şu aralar empati %5 hipokampüs hacminde ise %10 azalma gösterilmiş. Yaniyoksunluğu gösteren, iç görü sahibi olmayan anmatisosyal beyin erimiş diyebiliriz. İleri vakalarda alzheimer bulguları ortayakişiliklerde, şizofreni hastalarında kullanılması tekrar gündemde. çıkabilir diye de ekliyorlar. (5) Uzun süreli etkilerini araştıran birMDMA’in etkilerinden en göze çarpanı insandaki arkadaş canlılığı diğer çalışma ise hastaların karar verme mekanizmaları üzerineve sevecenliği arttırması, ona empati yeteneği kazandırabilmesi. odaklanmış. Bunlar hakkında yapılan 12 çalışmayı derleyen bir(1) Bu açıdan otizmde bile kullanılabileceği söyleniyor. Gene reviewa göre 5 tanesi uzun süreli kullanan hastaların genelde2010 senesinde Journal of Psychopharmacology, MDMA’in diğer riskli tercihler yapmaya eğilimli olduğu, diğer çalışmalarda ise biryolları tüketmiş post travmatik stres bozukluğu olan hastalarda fark olmadığı gösterilmiş. Daha önceki çalışmalarda gösterilenhayat konforunu arttırabileceğini, semptomatik tedavisinde beyin dokusu azalmasını pek de açıklamıyor bu. Bu kadarkullanılabileceğini söylemiş(2). Döndük şimdi tekrardan başa. büyük kaybın sonrasında ciddi bilişsel bozukluklar beklenirdi.Zaten maddenin ilk kullanım amacı buydu ama psikiyatrik tedavi Hatta hafıza sorunları bile yapmadığı gösterilmiş. Gayet normaldeğil eğlence amacı ile kullanılması, istismar edilmesinden sonra gruptan farksız çıkmış uzun süreli kullanan vakalar(6). Bu ilacınkullanımları kaldırılmıştı. en büyük sıkıntısı yapılan çalışmaların çok dar gruplarda yapılıyorEkztazinin duygudurum üzerinde ciddi etkileri var. Etkilerini olması. O sebeple, bence araştırmacıların isteğine göre sonucukabaca şu şekilde anlatalım. İlaç oral yolla alındıktan sonra etkisi etkiliyorlar biraz.30-40 dakika içinde başlıyor ve 3-4 saat sürüyor. Bu süre zarfında, Özetle ilaç istismarı korkusu sebebi ile hala daha yeterli çalışmahareketlilik artıyor, bruzim (çeneyi sıkma, dişleri sıkma), horizontal yapılamamış olsa da, anksiyete post travmatik stres bozukluğunistagmus (göz titremesi, vertigo hastalarında da görülür) gibi olan hastalarda kullanımına ılımlı bakılıyor. İlaç üzerine atılanetkiler ortaya çıkıyor. Erkeklerde erektil disfonksiyon, yani beyin dokusundaki atrofi etkisi ise çok da anlamlı bir çalışmasertleşme problemi de yapıyor ama bildirilmiş vakalar arasında olmadığı gözüküyor. Beyin üzerinde bir antidepresandan farklıidrar yaparken boşalma olanlar da var. Bunu basit bir fizyoloji ile bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Fizyolojik bir bağımlılığı,açıklamak mümkün. Otonom sinir sistemimizin iki parçası var: yoksunluk sendromu da bildirilmemiş ama psikiyatri servislerindeSempatik ve parasempatik. Sempatik etkiler kaç ya da savaş ciddi psikojenik bağımlılığı olan hastalar var. Sizi iyi ve mutluetkileri. Gözler büyüyor kalp hızla çarpıyor vs. Parasempatik etme etkisi çok dramatik olduğundan, yani ilacı içtim yarım saatteaktivite ise özetle, tv karşısında göbeğinizi kaşıdığınızdaki haliniz. mutlu oldum fikri yüzünden ciddi psikolojik bağımlılık yapıyor.Gayet rahat kalp atım hızınız düşük göz bebekleri küçülmüş. Tıpkı kokain gibi. Hatta kokain burundan kullanıldığında bileŞimdi MDMA sempatik aktiviteyi artıran noradrenalin deşarjı anında başlıyor etkisi. Psikojenik bağımlılığı daha kuvvetli.yapıyor. Yani göz bebekleriniz büyüyor kalp atımınız artıyor.Sempatik aktivitelerden birisi de boşalma. Gel gelelim ereksiyon @kurt adamdan hallicaise parasempatik bir aktivite. O sebeple ereksiyon olmasa da,boşalma görülebiliyor. kaynakça:Beyin üzerinde temporal lob ve medial frontal lob arasındaki 1. gillinder bedi, david hyman, harriet de wit. ıs ecstasy an ‘empathogen’? effects ofakviteyi azaltırken amigdala aktivitesini artırıyor ki anksiyete ±3,4-methylenedioxymethamphetamine on prosocial feelings and ıdentification ofrahatsızlığında bunun tam tersi gözüküyor. Bunun üzerine zaten emotional states in others. biological psychiatry, 2010; 68 (12): 1134 doı: 10.1016/j.anksiyete tedavisinde kullanılması öngörülüyor. Beynin hafıza ve biopsych.2010.08.003duygu alanlarından sorumlu bölgelerindeki kan akımını azalttığı 2. the safety and efficacy of ±3,4-methylenedioxymethamphetamine -assistediçin de post travmatik stres bozukluğu tedavisinde kullanılması psychotherapy in subjects with chronic treatment-resistant posttraumatic stress disorder:gene mantıklı bir hal alıyor(3). Gerçi bana beynin herhangi bir the first randomised controlled pilot study. journal of psychopharmacology, 19th july 2010bölgesindeki kan akımını azaltması fikri hiç masum gelmiyor. 3. the effects of acutely administered 3,4-methylenedioxymethamphetamine onAyrıca hangi ilaç damar spesifik olabilir anlamak güç. spontaneous brain function in healthy volunteers measured with arterial spin labelling and blood oxygen level-dependent resting-state functional connectivity. biological psychiatry, 2014 4. meta-analysis of molecular imaging of serotonin transporters in ecstasy/polydrug users. neuroscience & biobehavioral reviews, 2016 5. preliminary evidence of hippocampal damage in chronic users of ecstasy. journal of neurology, neurosurgery & psychiatry, 2011 6. verbal memory ımpairment in polydrug ecstasy users: a clinical perspective. 2016 7

edebiyat TÜRK ŞİİRİNDE“RABİA HÂTUN” TARTIŞMASI1930 yılından itibaren bazı dergilerde Rabia Hatun isimli bir şirin şiirleri görünmeye başlar. Yayımlanan şiirlerde,o kadar dikkat çekici güzellikler vardır ki ve şiirler bu şiirleri okuyanlar tarafından o kadar sevilir ki şâirin şiirleridilden dile dolaşmaya, zamanın okul kitaplarında ve takvim yapraklarında yer almaya başlar; ama Rabia Hatun kimdir, kimse tarafından bilinmemektedir.1948 yılına gelindiğinde, “Aile” isimli dergide “Rabia Hâtun”un yeni “Nazan Danişmend”, kocasının Nazan Hanım’ı “Rabia Hâtun” olarakbulunan şiirlerinin yayımlanması, “Rabia Hâtun”un bilinmeyen açıklamasından önce öldüğü ve öne sürülen iddiâları onaylayamadığıkimliği nedeniyle yapılan tartışmaları yeniden alevlendirir. Zamanın ya da reddedemediği için gerçeği kesin olarak bilemiyoruz. “İsmâiledebiyatçıları, “Rabia Hâtun”un varlığını ve “Rabia Hâtun”a ait olan Hâmî Dânişmend”se konu hakkındaki sözüne güvenilirliliğini zâtenşiirleri detaylı olarak incelemeye alır. Tartışmanın alevlenmesinin kaybetmiştir.en önemli sebebiyse; “Aile” dergisinde yayımlanan “Rabia Hâtun” ***şiirlerini, dergiye getiren kişinin “İsmâil Hâmî Dânişmend” olmasıdır.“Rabia Hâtun”, söylentilerdeki gibi 13. yüzyıl şâirlerinden biri midir; Son olarak, “Rabia Hâtun” şiirlerinin kime âit olduğu konusundakiyoksa, dönemin adını değiştiren şâirlerinden midir… “Nihad Sami benim fikrim ya da kararım (hattâ, konuyla ilgili vâr olan diğer tümBanarlı”, “Hürriyet” gazetesinde yayımlanan yazılarında, şiirlerin kanıtları es geçerek söylüyorum): “Rabia Hâtun” şiirleri, “İsmâildilinden yola çıkarak “Rabia Hâtun” şiirlerinin “yeni şiirler” olduğunu Hâmî Dânişmend”e âit. Çünkü; bu dizeler, bir erkekten, bir kadınasavunur ve “Rabia Hâtun” diye birinin olmadığını dile getirir. “Aile” yazılmış. net.dergisinin sorumlusu “Şevket Rado” ise “Nihad Sami Banarlı”nınbu iddiâlarına tepki gösterir ve “Akşam” gazetesinde, “Nihad Sami *Banarlı” hakkında yergi dolu yazılar yazar. “Nihad Sami Banarlı”, pâyın sadâsı gelse de; sen, hiç gelmesenkonu hakkında, sözüne güvendiği edebiyatçılara da danışır. “Fuad men, dinlesem, kıyâmete dek; vuslat istemem!Köprülü”, “Fâruk Nâfiz Çamlıbel” ve “Yâhya Kemâl” gibi isimlerin bulsam, izinle semtini; ol semte irmesemkonu hakkındaki görüşleri de “Nihad Sami Banarlı”nın görüşünü aşsâm zamânı; hasretin encâmı gelmedendestekler niteliktedir. Tartışmalar ve “Nihad Sami Banarlı”nın öne şiirin günümüz türkçesi,sürdüğü kanıtlar sonucunda; “İsmâil Hâmî Dânişmend”, “Rabia ayağın sesi, gelse de; sen, hiç gelmesenHâtun” şiirlerinin; genç yaşta ölen eşi “Nazan Danişmend” tarafından ben, dinlesem, kıyâmete dek; kavuşmak istemem!yazıldığını duyurur. “İsmâil Hâmî Dânişmend”in açıklamasına göre; bulsam semtini, izini; o semte erişmesem“İsmâil Hâmî Dânişmend”, “Nazan Danişmend”in adını, onun isteği aşsâm zamânı; hâsretin geleceği (hâsretin sonu), gelmedenüzerine saklı tutmuştur. Öte taraftan “Nihad Sami Banarlı” başta *olmak üzere; hiç kimse, bu açıklamanın doğruluğuna inanmaz; olsândı, sen, semâ; olsandı sen havâ,çünkü, “Rabia Hâtun” şiirleri yayılmaya başladığı yıllarda “Nazan alsâmdı, men, senî; dem dem, nefes nefes!Danişmend” çok genç bir kadındır. “Nihad Sami Banarlı”, konunun olsândı, sen, zamân; olsamdı men, mekân,üzerine gitmeye devam eder. 1961 yılında, “İsmâil Hâmî Dânişmend”, eflâki dolduran bir âşk olurdu bes!“Rabia Hâtun Şiirleri” ismini taşıyan bir kitapçık yayımlar ve bu şiirin günümüz türkçesi,kitapçıkta şiirlerin yazarı olarak kendi adını kullanır. olsâydın, sen, gök; olsaydın, sen, gökyüzü,O zamanlar ortaya çıkan rivâyetlerin çoğu, bugüne kadar aynı şekilde alsâydım, ben, seni; zâman zâman (çâğ çâğ), nefes nefes (solukcanlı kalmış; örneğin, bir rivâyete göre; “Rabia Hâtun”, ilk Türk soluk)!kadın şâirdir ve 13. yüzyılda yaşamıştır ve Erzurum’da bir türbesi olsâydın, sen, zaman; olsaydım ben, mekânbulunmaktadır. Bir başka rivâyete göre; “Rabia Hâtun”, 18. yüzyıl yeterdi; gökleri dolduran bir âşk!sonlarında Anadolu’ya göç etmiş Şirvanlı bir ailenin kızıdır, vb. vb. *****Günümüzde, bir başka rivâyet (aslında, ‘komplo teorisi’) daha ileri bir kâsedir, âlâv dolu gönlüm; yanâ yanâsürülmüş ki bu görüşün elle tutulur hiç bir yanı yok: Söylenene men, tâ senün yanunda dahî; hasretem sanâ!göre; “Rabia Hâtun”, Türk-İslâm tarihini tahrip etmek için bir grup yaşlar dökende; söndüremez âteşimi sû:edebiyatçı tarafından bilinçli olarak hazırlanmış sahte eser üretme sunsan elünle, kaanumu içsem; kanâ kanâ!projesi ürünüdür. Hattâ, bu iddiâda bulunanlar, projeye de “Rabia şiirin günümüz türkçesi,Hâtun Projesi” demişler. bir kâsedir, âlev dolu gönlüm; yanâ yanâ“Enis Batur”, 2000 yılında, Rabia Hâtun “Tuhaf Bir Kıyamet” + Kırkbir ben, tâ senin yanındayken dahî (bile); hasretim sanâ!Şiir” isimli bir kitap yayımlamıştır. “Enis Batur” kitabında “Behçet (gözyaşları) yaşlar dökse de; söndüremez âteşimi (yângınımı) su;Necatigil”in izinde, Rabia Hâtun’u “Nazan Danişmend” olarak kabul sunsan elinle, içsem kanımı; kanâ kanâ!etmiş. “Behçet Necatigil”in aksine, “Mehmet Kaplansa “İsmail HâmiDânişmend”i “Rabia Hâtun” olarak kabul etmiş. Belki, “İsmâil Hâmî İsmâîl Hâmî DânişmendDânişmend”in yazar oluşu, onun “Rabia Hâtun” imzasını kullanmışolma ihtimâlini daha gerçekçi bir düşünce hâline getiriyor; ama yine de @sevgi deniz8

edebiyat“Zaman Çarkı döner ve çağlar gelip geçer; ardında efsaneye dönüşen anılar bırakır. Efsaneler solup söylenceye döner; söylencelerse, ortaya çıkmalarını sağlayan çağ geri geldiğinde çoktan unutulmuş olurlar. Üçüncü Çağ’da, kehanetler çağında, Dünya ve Zaman dengede durduğunda, puslu dağlarda bir rüzgâr eser…”Kehanetlerin gerçekleşeceği zamandır bu. Zaman Çarkı, Çağların Ancak, Sanderson okuyucuya bir sürpriz yaptı ve Robert Jordan’ınDeseni’nde bir ağ örmektedir; Dünya’da dolanan bir ağ. Dünyanın serinin en kalın kitabı olacağını açıkladığı 12. cildi 3 parçayagözü kör edildiğinde, zamanın kendisinin bile ölebileceği bir böldü. Böylece seri toplamda 14 cilde ulaşmış oldu.zaman…” Serideki kitapların isimleri sırasıyla:1948 – 2007 yılları arasında yaşamış fantastik edebiyat türünün 1. Dünyanın Gözüen saygın yazarlarından Robert Jordan’ın her biri en az 700 (bir 2. Büyük Avkısmı 1000’in üzerinde) sayfadan oluşan 14 ciltlik külliyatının 3. Yenidoğan Ejderadıdır Zaman Çarkı. 4. Gölge Yükseliyor 5. Göğün Ateşleri 6. Kaos Lordu 7. Kılıçtan Taş 8. Hançer Yolu 9. Kışın Yüreği 10. Alacakaranlık Kavşağı 11. Düş Hançeri 12. Fırtına Toplanıyor 13. Geceyarısı Kuleleri 14. Işığın Anısı Serinin ana karakteri Rand al’Thor, İki Nehir’de büyümüş bir genç. İlk gençlik yıllarında birlikte büyüdüğü Matrim Cauthon ve Perrin Aybara ile birlikte ta’veren olduğunu öğrenir ve olaylar gelişir…Muhteşem bir seri. Ta’verenler, çark dönüp zamanın ipliklerini örerken, desendeRobert Jordan serinin 12 kitaptan oluşacağını ve 12. kitapta değişiklik yapabilen, olayları tersine bile çevirebilen kişilerdir.hikâyenin sonlanacağını okurlarına iletmişti. Fakat ömrü vefa Ta’verenler etraftayken ilginç olaylar yaşamaya hazırlıklı olun.etmedi ve 11. cilt yayınlandıktan sonra öldü. Hastalığı sırasında Bir nevi düşünce gücü diyebiliriz buna; zaman çarkının dokuduğubaşıma bir şey gelirse diye bir kısmını yazmış olduğu onikinci deseni etkileyebilen insanlar. Yaşamış en güçlü ta’veren, Randve son cillte neler olacagini Brandon Sanderson’a anlatmış, al’Thor’dur. Onun yakın dostlarından Matrim Cauthon’da ta’verenkendisiyle eskizlerini paylaşmıştı. Bu sayede okuyucu hikâyenin özelliği nedeniyle hiç beklemediği anlarda şansının döndüğünesonunu Brandon Sanderson’ın kaleminden öğrenebildi. şahit olmuştur. Ne zaman başı sıkışsa sıyrılır olaylardan. Herkeste bu şekilde işlemez tabi, şanslı kerata Mat. 9

edebiyatAna karakterimize geri dönecek olursak; Rand al’Thor, sadece göre çok uzun boylu olmaları ve açık saç ve göz rengine sahipbir ta’veren değil, aynı zamanda “tek güç” olarak anılan ışığı olmalarıdır. Ata binmezler, koşarlar. Kılıcı da sevmezler, mızrakkullanabilme yetisine sahip seçilmiş kişilerden biridir. Bu gücü ustasıdırlar. Kadın savaşçılarına “mızrağın kızları” denir. Rand’a,kullanabilen kişilere aslında genel olarak aes sedai denir. Aes aiel dilinde yeniden doğan ejder anlamına gelen car’a’carn diyesedai ünvanının kullanımı sonradan değiştirilerek gücün eril hitap ederler.yarısı olan “saidin”i kullanabilen erkeklere asha’man, dişil Biraz da seride en üstünde durulan karakterler olan Aesyarısını kullanabilen kadınlara ise aes sedai denmeye başlanır. Sedailerden bahsedelim:Aes sedai ve asha’manlar, angreal, ter’angreal ve s’angreal Aes Sedailer tek gücün dişil yarısı olan saidar’a erişebilen, budenilen sihirli eşyalar yardımıyla kaynaktan tek başlarına gücü kullanma yetisine sahip olan kadınlara verilen isimdir. 3çekebileceklerinden çok daha fazla güç çekilebilirler. Rand yeminle bağlanmışlardır, Aes Sedai olurken ettikleri bu 3 yeminial’Thor tahmin edebileceğiniz gibi en güçlü ashaman’dır. Lews asla bozamazlar. Çok kasıntıdır bunlar, katı prensipleri vardır.Therin Telamon’un yeniden doğmuş hali (dragon reborn) yani Görüntüleri yaşlarını belli etmez. 300 yaşındaki bir Aes Sedai“yeniden doğan ejder”dir. Aiel’lerin car’a’carn’ı, Shayol Ghul’da bile 35 yaşındaymış gibi görünür. Yüz ifadeleri de kendilerini eleyapılacak olan son savaş’ta, karanlık varlıkla savaşacak olan vermez; sinirliler mi, mutlular mı, üzüntülüler mi, sevinçliler milider. Dünyanın kaderi Rand’ın ellerindedir. Ya iyilik kazanacak, anlayamazsınız. Gıcıkdırlar kısacası. “Tar Valon” denilen devasaya da dünyaya sonsuza dek kötülük ve karanlık hâkim olacak… beyaz kulede küçük yaştan itibaren eğitilirler. Önce “çömez”Rand, Lews Therin Telamon’un yeniden doğmuş halidir dedik,kimdir bu Lews Therin Telamon derseniz; Rand’ın önceki olarak başlarlar, çok sıkı denetimlerhayatında ejder olan kişidir. Yani dünyanın ve eğitimlerden geçerler. Bir nevikaderini ellerinde tutan bir önceki ejder. derviş olmak için çile çekmek gibi birRand al’Thor’un iç sesi gibi konuşur şey. Çömezlikte başarılı olanlar “kabuldurur. “Dünyanın kırılışı” dedikleri olaya edilmişler” seviyesine yükselirler. Kabulsebep olmuştur. edilmişler de eğitimlerini tamamlamayıDünyanın kırılışı çok elim bir olaydır. Güç başarırlarsa Aes Sedailik sınavına girmeyesavaşları sırasında gücün eril yarısı olan hak kazanırlar.saidin karanlık varlık tarafından kirletilir. Aes Sedailer, “ajah” adı verilen yedi farklıBu nedenle saidini kullanan diğer tüm gruba ayrılırlar (mavi, yeşil, sarı, kırmızı,erkek aes sedailer (asha’manlar) gibi Lews beyaz, gri ve kahverengi). Her ajahınTherin’de delirip tüm dünyayı yıkmaya kendine has kuralları ve amaçları vardırbaşlar. Sadece şehirler değildir yıktıkları. ve her ajahın içinde kendi yöneticisi vardır.İçindeki insanlarla birlikte tüm dünyayı Her Aes Sedai kendi ajahını temsil edenneredeyse yok ederler. Yer şekilleri renkte şal takar. Misal kırmızı ajah üyesideğişir, dağlar yıkılır, denizler taşar… bir aes sedai kırmızı şal takar.Dünyanın dengesi alt üst olur. En son Aes Sedailerin başına ise “AmyrlinLews Therin Telamon’da sevdiklerinin de Makamı” denir, diğer tüm Aes Sedailerölümüne yol açtıktan sonra deliliği içinde ona “anne” diye hitap ederler (yaşçaölür… Ama delirip ölmeden önce karanlık büyük olanlar dâhil). Wheel of time dünyasının en güçlüvarlığı da (Dark One) mühürleyip hapsetmeyi başarır. Delirdikleri makamlarından biridir, ülkeleri yöneten kral veya kraliçelerdeniçin ölürken erkek aes sedailerden biri ejderin yeniden doğacağını bile daha üstündür. Kule salonu temsilcileri tarafından döneminve karanlık varlıkla Tarmon Gai’don’da çarpışacağını, insanlığın en güçlü Aes Sedailerinin içinden seçilir. Ve tabiki Tar Valon’dakaderinin buna bağlı olduğunu kehanet eder. yaşar. Amyrlin olarak seçilen Aes Sedai kendi ajahından çıkar veKaranlık varlık pek çok farklı isimle anılır. Bunlardan bazıları; tüm ajahları temsil eden renklerin bulunduğu bir şal takar.“Shai’tan” (evet evet bildiğin şeytan), “Gecenin Çobanı”, Gelmiş geçmiş en güçlü Aes Sedailerden biri, yine Rand’ın“Ba’alzamon”, “Kör Eden” ve “Yürek Belası”dır. İsmini telaffuz çocukluk arkadaşı olan ve birlikte büyüdükleri Egwene al’Vere’dir.etmek bile kötü talih getirir, aman dikkat. Lews Therin tarafından Dünyanın kaderini belirleyecek olan yeniden doğan ejder, gelmiş7 mühürle hapsedilmiştir. Kehanete göre bu son savaşın geçmiş en güçlü Aes Sedai’lerden biri olan Egwene al’Vere,yapılacağı yer Shayol Ghul denilen; Karanlık Varlık’ın güçlerinin en büyük komutanlardan biri olan Matrim Cauthon, üstünodak noktası olan büyük kara dağdır. Üzerinde yaşam olmayan yeteneklere sahip Perrin Aybara ve bu yazıda bahsi geçmeyenlanetli topraklarda yer alır. çağının en güçlü Aes Sedaisi ve bir şifacı olan Nynaeve al’Meara….Yaşayan en güçlü ta’veren ve aes sedai olan Rand al’Thor, Aiel Hepsinin “İki Nehir” denilen bölgeden çıkmış olması bir tesadüfırkındandır. Aiel’ler, ıslak topraklarla Shara arasında yaşayan olamaz… Evet olamaz, zira İki Nehir eski çağlarda “Manetheren”halktır. Savaşçı bir ırktır. Fiziksel özellikleri diğer insanlara olarak anılan ve en kahraman milletlerin yaşadığı bölgedir.10

edebiyatİki nehirden bahsetmişken, bir İki Nehirli olan Matrim Cauthonbu muhteşem eserin en sevdiğim karakteridir efenim... Rand’ınyakın arkadaşlarından, o da Rand’la aynı kaderi paylaşan birta’veren’dir. Ne rand gibi kaderine isyan eder, ne Perrin gibi inkâreder, durumdan o da hoşnut değildir ama kabullenir en azından,ergen triplerine girmez. İşte bu yüzden seviyorum Mat’i. Muzip debir yanı vardır, kızlarla başı derttedir, şans oyunlarına düşkündür.Ta’veren olmasından mütevellit zar atma oyununda genelde şansıyaver gider. Ancak o zarlar kafasının içinde dönmeye başladı mı,kimin şansı nereye dönecek belli olmaz. Aynı zamanda en büyükkomutanlardan biridir kendisi. Bu özelliğinden çok bahsetmeyelim,spoiler’a girer.Perrin Aybara ise kitapta en nefret ettiğim karakter. Ne yapayımsevmiyorum işte, çok sıkılıyorum Perrin’in maceralarını okurken, biran önce bitsin istiyorum ama Robert Jordan okuyanlar bilir, hemenbitmez öyle. Bir anlatmaya başladı mı en az 300 sayfa anlatmadanbırakmaz bir konuyu. Bu adama da bir cilt ayırmış ya ne diyim, okuoku içim şişti. Neyse efendim, bu arkadaş da Rand’ın Mat’le birlikteen yakın arkadaşıdır. Bir demirci ustasının yanında yetişmiş, kendiside iri cüssesinin hakkını vererek demir dövmektedir. Ta’verenlikonun da kaderinde vardır. 3 kafadar İki Nehir’den ayrıldıktan sonrabirlikte maceralara atılırlar. Perrin’de bünyesinde bir takım üstünyetenekler barındırır ama bunları bir türlü kabul edemez, İşte bubeni deli eder. Ya arkadaş sen bir ta’verensin, aynı zamanda dövüşustasısın, aynı zamanda bir halkı yönetecek yeteneklere sahipsin,seni lider olarak görüyor bu halk, bir anla artık ya. Yok, bu “Banalord demeyin.”, yok “Ben acaba savaşabilir miyim?”, yok öyle miyimyok böyle miyim... Büyüyemedi gitti.Kitabın her biri birbirinden özgün karakterleri bunlarla bitmiyortabi. Robet jordan yüzlerce, binlerce karakter yaratmış. Ben sadecebu uçsuz bucaksız karakterler denizinde birkaç kum tanesindenbahsettim. Sadece karakter değil, pek çok ırk ve tür de yaratmış.Aes sedailer, aşıklar, kahinler, kurtlar, tenekeciler (bu halkbana çingeneleri çağrıştırıyor), asha’manlar, karanlık dostları,terkedilmişler, ogier’ler, trolloc’lar, myrddraal’ler, seanchan’lar,aieller, shaido’lar, beyaz pelerinliler, atha’an miere, muhafızlar…Anlatmakla bitmez Jordan’ın dünyası, son derece detaycı biranlatıma sahiptir. Tasvirlere boğulursunuz okurken, sayfalarcave sayfalarca tasvir eder. Her yeni karakteri, her yeni mekânı enince ayrıntısına kadar öğrenirsiniz. Hayal gücünüzü kullanmanızapek gerek kalmaz bu ince tasvirler sayesinde. Karakterlerin herbirini de en ince ayrıntısına kadar gözünüzde canlandırabilirsiniz;yüzü yuvarlak mı, saçları kıvırcık mı, elleri ince mi... Aklınızane gelirse.. Resme yeteneğiniz varsa karakterin robot resminioracıkta çizersiniz hiç zorlanmadan. Açıkçası beni bazen yoruyorbu uzuuuun uzun tasvirler. Pek çok wot fanı da özellikle 5. Cilttensonra hikâyenin yavaşladığından, olayların çok ağır ilerlediğindenşikâyet etmiştir. Ben olayların yavaş ilerlemesinden değil de çokfazla ayrıntıda boğulmaktan yorulmuştum. Olaylar örgüsü çok fazladallanıp budaklanıyor, her bir ciltte yüzlerce yeni karakter ortayaçıkıyor. Takip etmekte zorlanıyorsunuz. Bu nedenle seriyi okumayabaşladığınızda kafanız dingin olmalı, kendinizi kitaba vermenizlazım. Ve ciltler arasında çok fazla uzun aralar vermeyin, benimgibi balık hafızalıysanız karakterlerin isimlerini unutmanız işten biledeğil. Siz en iyisi not alın, yazılı bilgi unutulmaz. Yazıma son verirkenbu tavsiye de size ufak bir kıyağım olsun. @morgase 11

tar ih BU YAZI ŞİDDET İÇERMEKTEDİR! POL POT KATLİAMI Bu günlerde ayakta kalmaya çalışan, turizm ile kalkınmayı hedefleyen Phnom Penh’in henüz yaralarını saramadığı vahim olaydır Pol Pot rejimi (katliamı).Pol Pot liderliğindeki Khmer Rouge, 1975-1979 tarihleri arasında Çünkü Amerika birkaç gün içinde şehri bombalayacak, geride7 milyon nüfuslu Kamboçya’da tam 1,5 milyon insanın ölümüne ve kalanlar bombardıman altında kalacaktı. Tabi tüm halk aparbir o kadarının sakat kalmasına sebep oldu. Batılı ülkeleringöz yumduğu, hatta desteklediği bu soykırımdan sonra topar terk etti şehri, şanslı olanların arabaları vardı amaKamboçya’da hiçbir şey eskisi gibi olmadı. fakirler günlerce, haftalarca yürümek zorunda kaldı askerler tarafından belirlenmiş yerlere.Pol Pot (asıl adı Sloth Sar) Fransa’ya eğitim Amerikan saldırısı falan olmadı, işin iç yüzügörmek için gitmiş çiftçi bir ailenin oğluydu. Pol Pot’un hastalıklı beyninde yatıyordu.Gençliğinde siyasi olarak oldukça aktifti, Kendisi modern hayatın, paranın, eğitiminKamboçya’da o sırada iç savaş vardı ve dinin zararlı olduğuna inanıyordu.ve herkes tarafını seçmek zorunda Tek gerekli meslek çiftçilikti ve çiftçilikbırakılmıştı. O da Fransa’da komünizme dışındaki tüm meslekler ortadanilgi duymaya başladı, ama komünizmi kaldırılmalıydı. Kamboçya sıfır yılınaçok radikal ve hastalıklı bir şekilde geri dönmeliydi. Böylece yok etmeyeyorumluyordu, taş devri komünizmi başladı tüm şehirleri. Hastanelerideniyordu fikirlerine. Kamboçya’ya yıktı, okulları kapattı, tapınaklarıgeri döndüğünde bir süre öğretmenlik yakıp heykelleri parçalattı, baştayaptıktan sonra Maocu bir gerilla doktor, öğretmen, avukat, sanatçı,örgütüne katıldı ve kısa sürede hızla yazar gibi eğitimli kesim olmak üzereyükselerek örgütün başı haline geldi. herkesi tutuklattı ve yüzlerce insanınKhmer Rouge (Kızıl Khmer) diyorlardı tek hücreye yığıldığı hapishanelerekendilerine, 100bin kişilik asker dağıttı. Para kullanımını yasakladı,ordusu siyah üniforma üstüne kırmızı merkez bankasını yok etti. Eski siyasipoşu takıyordu. İç savaşta sürgündeki rakiplerini, rakibi olabilecekleri, ünlükralın desteğini alan Pol Pot, rakibi olan aktörleri, şarkıcıları, o sırada ülkedegenerali devirerek ülkenin başbakanı bulunan turistleri, herkesi sorgusuzoldu. tüm yetki artık kendisindeydi. sualsiz yakalıyordu askerler. OkumaPhnom Penh şehrine tanklarla girdikleri yazma bilmek, gözlüklü olmak, ellerigün herkesin yüzü gülüyordu, halk askerleri nasırlı olmamak bile tutuklanma sebebiydi.alkışlarla ve kutlamalarla karşıladı çünküsavaş artık bitmişti ve uzun zamandır bekledikleri Koca ülkede hapiste olmayan sadece Kızıl Khmerhuzur dolu hayata biraz olsun kavuşacaklardı. Ertesi askerleri ve çiftçilik yapan, pirinç tarlalarında kölegün aynı askerler şehri boşaltmaya başladı, yapılan gibi çalıştırılan insanlar kalmıştı. İş tutuklamalarlaanonslarda halkın yanına eşya almadan evlerini biran önce kalmadı, çok daha fazlası vardı. S-21 hapishanesindeterk etmeleri ve şehir dışındaki tarlalara gitmeleri söyleniyordu. akıl almaz işkenceler yapıldı, insanlar aç bırakıldı, kadınlara tecavüz edildi, açlıktan ya da dayaktan ölmeyenler kamyonlarla en12

yakındaki tesislere götürüldü. Bu tesislerde göz bağıyla bağlanan tar ihzavallılar genellikle palayla, zincirle, baltayla defalarca vurularaköldürüldükten sonra kafaları bedenlerinden sökülüyordu, silah Kamboçya’yı kurtarma görevi komşusu Vietnam’a kalmıştı.kullanmıyorlardı çünkü kurşun israfı yapmak istemediler! Vietnam, Amerika ile olan savaştan çıkalı uzun süre olmamıştı,Cesetler önceden kazılmış toplu mezarlara, kafalar ise ayrı bir buna rağmen 1979 senesinde ülkeye girerek Kızıl Khmer’leriyere atıldı. Ve çocuklar, bebekler? kısa sürede yenilgiye uğrattılar ve hayatta kalan şanslı insanlarıPol Pot çocukların öldürülmesinin çok önemli olduğunu, çünkü serbest bıraktılar. Geride 3,3 milyon ceset, harabe halindeöldürülmeyenlerin seneler sonra intikam almak isteyeceklerini masumların kanıyla bulanmış bir ülke kalmıştı. Pol Pot vedüşünüyordu. Bu yüzden bu küçük çocuklar bedenleri ağaçlara örgütün diğer liderleri hemen toz olarak Çin ile Tayland’ın taşravurula vurula, olabilecek en vahşi şekilde öldürüldüler. Ölüm köşelerinde gerilla hareketlerine devam ettiler. Bu sırada Kızıl Khmer’ler İngiltere tarafından eğitildiler ve bir sonraki darbe için yoğun bir şekilde hazırlandılar.tarlaları (the killing fields) bunun için vardı. Askerlerin hiç acıma Ancak 1997 senesinde başkenti tekrar ele geçirme denemesiduygusu yoktu, tek düşündükleri liderlerinin emrini yerine başarısızlığa uğradı ve Pol Pot, yandaşları tarafından ömürgetirmekti. Ve bu sırada ülkeye milyonlarca mayın döşendi. boyu ev hapsine mahkum edildi. Sağlığı gitgide bozuldu ve 1998Gitmemesi gereken yerlere ayak basanlar mayınların gazabını senesinde kalp krizinden öldü. Tüm eşyaları ve cesedi yakılarakçekti, kısa sürede herkes sakat kalmış, herkes beyinsizleştirilmişti. Kamboçya’nın ufak bir köyündeki mezara konuldu. ÖrgütBir belgeselde izlemiştim. Her şey bittikten sonra 1980 yılında zamanla zayıfladı ve diğer elebaşları çok geçmeden tutuklandılar.hayatta kalanlarla yapılan röportajda adamın biri şöyle diyordu: Yaptıkları suçların hepsini itiraf edip vicdanlarının rahat“Ben ağaca tırmanırım, ağaca tırmanmak için yetiştirildim. başka olduklarını belirttiler. Çünkü örgütün en önemli sloganı “Bizimbir şey yapmayı bilmem, sadece ağaca tırmanırım ve hindistan için halkın canlı kalması kazanç olmadığı gibi, ölmesi de kayıpcevizi toplarım. Soru sormayın.” değildir” idi. Batılı ülkeler tarafından düzenlenen uluslararasıİnsanlar düşünmeye korkuyordu ve herkes birilerinin müdahale bir mahkemede ceza olarak 35’er yıl hapse çarptırıldılar ve şuedip kendilerini kurtarmasını bekliyordu ama o yardım çok anda cezalarını çekiyorlar. Herhalde birkaç yıla iyi halden serbestuzun süre gelmedi. Üstelik soykırım devam ederken Birleşmiş kalırlar. Ya da ölüp giderler kim bilir…Milletler’in düzenli toplantılarına Kamboçya’da davetliydi, tek Ülkenin toparlanması, binaların yeniden inşa edilmesi,temsilci olarak bilin bakalım kim katılıyordu Kamboçya adına: tapınakların onarılması yıllar aldı. Ama halkın yaşadığı travmayıPol Pot! Başta Amerika olmak üzere batılı ülkeler yaşanan onarmak çok zordu. O kadar yakın bir tarih ki, Kamboçya’da şukatliamların bilincinde olmasına rağmen Pol Pot’a ne laf söyledi anda yaşayan her bir ailenin bu olayla ilgili hatırası var. Şu andane de yaptırım uyguladı, sadece seyirci kaldılar. bakıyorsunuz, yaşlı neslin yüzünde hep aynı acı ifadesi hakim, dillerini bilip anlatacaklarını dinlemeyi, onları anlamayı çok isterdim. Ülkenin her yerinde zamanla sayısız yetimhane açıldı, hayatta kalan öksüz yetimlerden şanslı olanlar yetimhanelerde barındırıldılar ama diğerlerinin ağır şartlarda çalıştırılmaktan ya da dilencilik yapmaktan başka çaresi yoktu ve mayınlardan her sene binlerce yeni insan ölmeye ya da sakat kalmaya devam ediyordu. Günümüzde bile ülke topraklarına gömülü toplam 4 ile 6 milyon mayın olduğu tahmin ediliyor, korkunç bir rakam değil mi? “82 ihtilalinden çok yakınırız haklı olarak. Devrim adı altında yapılan katliamların bir de Kamboçya yüzü var.” @no pasaran kaynaklar: Vietnam’ın Tarlaları - 2001 basımı 13

MitolojiİSKANDİNAV MİTOLOJİSİGünümüzde diziler, çizgi romanlar ve nihayetinde sinema sayesinde popüler kültürün en önemliparçalarından birisi haline gelen İskandinav Mitolojisinin artık adını duymaya alıştığımız önemli tanrı, dünya ve efsanelerine biraz daha yakından bakıyoruz.THOR cüret edemeyeceğine inanır. Odin’e haber verir. Odin, Asgard’a bir devin gizlice giremeyeceğini, hırsızın çok eski düşmanlardanGök gürültüsü ve fırtına tanrısı. Odin ve Jord’un oğlu.Thursday’e (gün) ve pek çok Avrupa kasabasına isim biri olabileceğini düşündüğünü söyler. Mjöllnir hemenveren. Mjöllnir isimli çekicin sahibi. Mjöllnir’i bulunmalıdır çünkü buz devleri çekicin kayıp olduğunufırlattığı zaman çekiç hem bir iz bırakır hem anlarlarsa Asgard’ı işgal etmeye geleceklerdir.de bumerang gibi Thor’un ellerine geri Thor, çekici bulmak için plan yapsın diyedöner. Mjöllnir sadece bir silah değildir, Loki’ye gider ve hatta yalvarır. Loki, “ben teköyle ki düğünlerde evliliği kutsamak için gideceğim” der. Thor, Loki’nin önerisini kabulde kullanılır. eder. Loki yolculuğa çıkmadan Freya’dan şahin tüyünden yapılma pelerinini ödünçMuazzam Mjöllnir sadece Asgard’ın alır. Uzun bir yolculuktan sonra çirkindeğil Midgard’ın da koruyucusudur. mi çirkin bir dev olan Thrym’e rastlar.Jotunheim diyarında kar, buz ve Mjöllnir’i çalan Thrym’dir. Thrym, çekicisis içinde yaşayan, güneşe ve yeryüzünün asla bulunamayacak birkaçcanlılığa tahammül edemeyen tabaka altına sakladığını alay ederekbuz devleri Midgard’ı da kendi anlatır. Loki, çekiç karşılığı Odin’inkasvetli mekânlarına çevirmeye değerli başka şeyler verebileceğiniçalışırlar fakat bu arzularını Thor söylese de dev ikna olmaz. En sonundasayesinde gerçekleştiremezler. devin kendisi Freya’nın gelini olmasıNe zamanki Midgard’a gelip soğuk karşılığında Mjöllnir’i iade edeceğiniuzun parmaklarıyla yeşilliklerin söyler.ve çiçeklerin üzerini donuk buz Loki, devin teklifini Asgard’a iletir.tabakasıyla kaplamaya başlarlar, Thor Tanrılar Freya’dan habersizce toplanırhiddetle çekicini fırlatıp gök gürültüsü ve tanrıçaların hiçbirinin bir dev ile devlerve yıldırımlarla kendi buz tepelerine diyarında yaşamak üzere gönderilmesininvarıncaya dek onları takip eder. mümkün olmadığı konusunda uzlaşırlar fakat düşünür düşünür başka bir çözümGünlerden bir gün upuzun bir yolculuk de bulamazlar. Loki, “O zaman bir tanrıyısonucu evine dönen Thor, derin bir uykuya gelin yapalım” der. En mantıklı aday da çekicindalar. Uyandığında Mjöllnir elinde değildir. sahibi Thor’dur. Thor ilk başta Asgard’a maskaraBiri, Thor uyurken gelip çekici çalmıştır. Kendi olacağını düşünüp kabul etmek istemese de,kendine hırsızın Asgard’dan bir tanrı hatta Loki dahi Asgard’ın geleceği için kadın kılığına girmeyi kabul eder.olamayacağına karar verir çünkü hiç kimsenin buna14

mitolojiThor bir güzel giydirilip mücevherlerle süslenir, başına da duvak yapar. Arada sırada da somon balığına dönüşüp Frenangursfrosörtülür. Loki ile birlikte devin mekânına giderler. Dev, gelinini isimli bir şelalenin sularında saklanır.görünce çok sevinir ve heyecanlanır, haliyle de gelinin yüzünü Bir gün keten ve iplikle ağ yapmaya çalışırken tanrıların evinegörmek ister. Loki hemen müdahale edip gelinin çok çekingen doğru yaklaşmakta olduklarını fark edip ağı ateşe atıp nehreolduğunu, duvağı da düğün seremonisine kadar açmaması gider. Çabukluğu ve zekâsıyla bilinen Kvasir, közlerden izgerektiğini söyler. Yemek şöleninde gelin Thor sekiz somon, sürerek Odin’e balık yakalamak için bir icadın ateşe atıldığınıon iki kuş, bir bütün öküz yiyip, üç varil de bal likörü içer. Tabi söyler ve hep birlikte nehre giderler. Loki’yi yakalamak için de ağbu durum devin arkadaşlarının ilgisini çeker. Loki “Gelin sekiz yaparlar. Loki ne kadar çabalasa da Thor’a yakalanır ve Thor’ungündür yolda hiçbir şey yiyemedi” diyerek durumu kurtarır. güçlü ellerinden kurtulmak için kuyruğunu daha da inceltip kayganlaştırır. Somonların kuyruklarının ince olmasının sebebi Düğün vakti gelince dev, evliliğini budur denilir. kutsamak için kardeşine bağırır: Yakalanan Loki bir mağaraya hapsedilip bağlanır, tepesine “Mjöllnir’i buraya getir, gelinin de başına damla damla zehir akıtacak olan kocaman bir yılan kucağına koy ve Var’ın koyulur. Loki’nin eşi Siguna bir kap tutarak zehrin Loki’nin (yemin tanrısı) ismi adına başına düşmesini engeller ve kap dolunca da boşaltır, fakat bu evlilik olsun.” Mjöllnir bir anlık bu boşlukta iki damla düşer. Loki korkuyla feryat edip getirilip gelinin kucağına kıvrılır ve böylece dünya sallanır. İşte eski çağlarda insanoğlunun koyulur. Thor, çekicini depremlerin nasıl olduğuna dair bir açıklaması da budur. eline alır; şimdi hırsızlığın cezalandırılma vaktidir lOKİ ODİN Loki, düzenbaz, İskandinav mitolojisinin baş tanrısı, şeytani, yalanların ve aesirlerden biri, Asgard’ın yöneticisi. hilelerin babası, şekil Ayrıca savaş alanı ve savaşçıların ve cinsiyet değişirebilen da tanrısı olan Odin, kahramanca İskandinav tanrısıdır. can veren savaşçıları kendi Aesir (İskandinavların büyük salonu Valhalla’ya Olimposluları) tanrılarından getirtmiş, yedirip içirmiş ve sayılsa da aslında onlardan Ragnorok’da düşmanlarına olmadığı gibi Asgardlıların karşı savaşabilsinler diye düşmanlarının diyarı olan güçlendirmiştir. Jotunheim’da doğmuş bir devdir. Bazı Şiir ve bilgelik özellikle demitlerde Odin’in kan kardeşi olarak geçer ki bütün runik yazı ile ilişkilendirilmiştir.haylazlık ve kötülüklerine rağmen hiçbir tanrının Loki’ye haddini Hatta runik yazının gizemlerinibildirmeye cüret edememesinin sebebi olarak bu bağ gösterilir. bildiğine inanıldığı için büyücüAynı zamanda yakışıklı ve eğlencelidir, hazır cevaptır fakat olduğu da söylenir. Tek gözünütanrılar Loki’den öğüt almayı reddederler. yüce bilgelik karşılığında feda etmiştir.Freya’nın kolyesini çalar, Sıf’ın altından saçını keser, yeraltına Sekiz bacaklı büyülü bir at olandwarfların madenlerine inip onlara ait hazineleri çalar. Sleipnir’i sürdüğüne ve Hugin – Munin isimli iki kuzgunun tanrıya eşlik ettiğineFakat iyilik tanrısı Balder’in ölümündeki rolü tanrıların gazabına inanılmıştır.sebep olur. Loki’yi cezalandıracaklarını söylerler ama Lokidağlara saklanıp her bir yönünü görebileceği dört kapılı bir ev 15

Mitoloji kemikleri dağları, dişleri kayaları, saçları ağaçları ve beyni deASGARD bulutları oluşturdu. Kafatasından ise gök kubbe var oldu.Asgard, İskandinav mitolojisine göre yaratılan dokuz dünyadan HELbiri ve tanrıların (aesir) evidir. Asgard, insanoğlunun evi Midgardüzerinde gökyüzündedir ve Bifrost isimli köprüyle Midgard’a İskandinav mitolojisinin ölüm ve yeraltı tanrıçası. Dinin yayılmayabağlanır. başladığı ilk zamanlarında pagan inanışlardan sakınan veAsgard’daki “gard” ekiyle ilgili olarak; gard ekiİskandinavların bir ülkeyi, bir yeri tanımlamak korkan hristiyanlar da tanrıçanın ismini cehennemi (hell)için kullandıkları innangard (duvarın/çitin içi) tanımlamak için kullanmışlardır.ve utangard (duvarın ötesi) kelimelerindengelmektedir. Buna göre innangard yasalara AESIRsaygılı ve uygar yerler için kullanılırken, Odin’in liderliğinde Asgard’da yaşayanutengard kaos ve anarşiyi belirtmek İskandinav tanrılarına verilen isim. Güzeliçin kullanılırdı. Bu bağlamda tanrılar Balder, şiir tanrısı Bragi, adalet tanrısıdünyası Asgard innangard, devler Forseti, bereket tanrısı Frey, tanrılarındiyarı Jotunheim utangard iken, bekçisi Heimdall, deniz tanrısı Njord, buinsanların evi Midgard her ikisi ile çağda pek popüler olan Thor, gökyüzüde ilişkilendiriliyordu. Yani hem tanrısı Tyr, kış tanrısı Ull, intikamcı Valiuygarlığın, hem de kaosun izlerini ve sessiz tanrı Vidar vs.taşımaktaydı Midgard. VA N I RJOTUNHEIM Vanaheim’de yaşayan İskandinavYggdrasil ağacının köklerinden tanrı ve tanrıçalarına verilen genelbirinin altında yer alan İskandinav isim. Aesir tanrılarından eskidirler.mitolojisindeki buz devlerinin, kaosun Yunan mitolojisindeki titanlaradiyarı. Başkenti Utgard’dır. Loki, Thor’a benzetilebilirler. Liderleri ikiz tanrılarkarşı ayaklanınca Skrymir adıyla bu Frey ve Freya’dır. Aesir tanrıları ilediyarın hükümdarı olur. yapılan savaştan sonra Frey, Freya, Njord ve Heimdall, AsgarddakilereYGGDRASIL katılmışlardır.Hayat ağacına İskandinavlarca verilen isim. ASK & EMBLABir mitde Asgard, Midgard ve Hel ile bağ kuranüç kökünün olduğu söylenir. kelime anlamı “ygg’in İskandinav mitolojisindeki ilk kadın (embla) veatı”dır. Ygg ise korkunç anlamına gelmekle birlikte erkek (ask). İlk üç Aesir tanrıları ve, Odin ve Viliİskandinav tanrılarının başı Odin’i simgeler. sahilde yürürken deniz kenarında yatan iki üç tane ağaç gövdesi görürler. Şekilleri çok güzeldir. Odin yaşam üfler, ViliMIDGARD konuşma ve düşünme yeteneği bahşeder ve de sıcaklık ve renk verip hareket edebilmelerini sağlar. Daha sonra da yaşamalarıMidgard/Midgardr/Manna Heim, İskandinav mitolojisine göre için Midgard’a bırakırlar.yaratılan dokuz dünyadan biri ve Asgard’ın altında orta dünyadayer alan insanların yurdu. Asgard ve Midgard ise gökkuşağı @donggamköprüsü Bifrost ile birbirine bağlıdır.Efsaneye göre tanrılar dev Ymiri öldürdüler ve onun vücudunu Kaynaklar:evrenin merkezi olarak kullandılar. Eti toprağı, kanı okyanusları, https://global.britannica.com/topic/Asgard Stories From Northern Myths – Emilie Kip Baker16

Çizgi ROMANTHOSE WHO SIT ABOVE IN SHADOWThor & Loki çizgi roman serileri içerisinde karşımıza çıkmış esrarengiz amcalar ve teyzeler takımı olarakbetimleyebileceğimiz gizemli bir topluluk; Marvel çoklu-evreni içerisinde, bizim bildiğimiz Marvel çizgi romanevreni içerisinde yani Earth-616`da yer alan ve Asgardlıların Yaratıcıları veya `Tanrıları Yaratan Tanrılar` olarak anılan ekiptir.Çizgi romanlarda “Those Who Sit Above in Shadow” olarak olarak yaşamanın ne olduğunu öğrenmesi adına cezalandırılması,anılırlar; Türkçe karşılığı “Gölgenin İçerisinde Oturanlar” veya “Those Who Sit Above in Shadow” tarafından yaratılan döngü“Gölgedekiler” olabilir. içerisinde kırılmalara yol açar. Thor’un bir insan olarak yaşamayaAsgard alemi, sonu gelmeyen bir “Yaşam ve Ölüm” döngüsüne başlaması, “Those Who Sit Above in Shadow” tarafından çizilenbağlı olarak varlığını sürdürür. Ragnarök ile birlikte hem bitiş, kaderinin bozulmasına ve hareketlerinin öngörülemez olmasınahem de başlangıcı yaşayan bu alem, başı sonu belli bir senaryoyu sebep olur. Bu durum aslında, Odin tarafındanyaşayarak, döngü içerisinde varlığını sürdürmektedir. Bu durum Ragnarök döngüsünün arkasında kiminaynı zamanda “Arsgardlıların Laneti” olarak da bilinmektedir. olduğunu bulmaya ve döngüyü kırmaya yönelik uzun vadeli bir planın parçasıdır.“Those Who Sit Above in Shadow” olarak anılan varlıklar ise Son Ragnarök geldiğinde ise Thor,Asgard’ın, Ragnarök ile birlikte yaşadığı bu döngüden beslenen; kendisini yaşam ağacı olarak bilinenRagnarök sırasında ortaya çıkan enerjiyi özümseyip sonrasında Yggdrasil’in köklerine asar ve ründöngüyü tekrardan başlatan “tanrı-üstü” veya “tanrıların ve büyünün (rune and magic) vetanrıları” olarak anılabilecek varlıklardır. Yggdrasil’in aracılığı ile sonsuz“Those Who Sit Above in Shadow” ilk olarak 1985’te yayınlanan bilgiye sahip olarak RagnarökX-men and Alpha Flight vol.1 çizgi romanında ortaya çıkmışlardır. döngüsünün arkasında kiminLoki, “Those Who Sit Above in Shadow”un lütfunu kazanmak için olduğunu öğrenir. Bu noktadanonların huzuruna gider; ancak iyi dileklerini sunmasına rağmen, sonra “Rune King Thor” olarakdaha önce yaptığı yanar-döner işler sebebiyle reddedilir. bilinen en güçlü formuna ulaşanAsgardlıların kaderleri, “Those Who Sit Above in Shadow” Thor kaderin ağlarını* yok ederektarafından yönetilen Ragnarök döngüsü içerisinde daima döngüyü bozar ve “Those Who Sitöngörülebilir bir şemaya göre ilerlemiştir; ancak Thor’un, Odin Above in Shadow”u, sömürdükleritarafından güçleri alınarak dünyaya gönderilmesi ve bir insan enerjiden mahrum bırakıp yok eder. 17

MitolojiMarvel çoklu evren serileri sırasında yaşanan yok oluşta, tümçoklu evren varoluşu tamamen yok olmadan bir kaç saat önce“Those Who Sit Above in Shadow” tekrardan ortaya çıkar ve yokolmadıklarını gösterirler. Bu olayın öncesinde ise Odin’in rüyasındaortaya çıkarak çoklu evren varoluşun olası sonuna dair uyarıdabulunurlar.Bilinen tüm gerçeklik yok olduğunda, hilebaz Loki, büyünün veAsgard özünün yardımıyla kendisini bu yok oluştan kurtarmayıbaşarır ve hayatta kalan bir kaç kişiden biri olarak kendisinisonsuz bir boşluk (void) içerisinde bulur. Bu boşluk içerisindeLoki, “Those Who Sit Above in Shadow” ile yüzleşir; hatta onlarla küçümseyen bir yaklaşımla konuşarak onların kökenlerini ve var oluş gerçekliklerini sorgular. Loki, ustaca sorular ve yorumlamalarla “tanrıları yaratan tanrılar” olarak anılan “Those Who Sit Above in Shadow”un aslında başka güçler tarafında yaratılmış olabileceğine dair yorumlarını ve sorularını yönlendirirken, “Those Who Sit Above in Shadow” bu soruları cevapsız bırakarak kaçar. Loki, “Those Who Sit Above in Shadow” hakkında “Asgardlıların inançları doğrultusunda yaratıldıkları” veya “Beyonder”lar olabilecekleri” düşüncelerini öne sürmüştür. Çizgi romanlarda geçen konuşmalarda, “Those Who Sit Above in Shadow” tarafından söylenen sözler, “Beyonders” olarak bilinen varlıkların sözleri ile benzerlik göstermektedir. İsimleri, kökenleri, güçleri vb. özellikleri tamamen bilinmez durumda olan “Those Who Sit Above in Shadow”un isimleri sorulduğunda, Stan Lee gülerek “Larry, Larry, Larry, Ralph ve Larry” cevabını vermiştir.“Those Who Sit Above in Shadow”un ortaya çıktığı çizgi romanlar:Thor vol.2 #84Thor vol.2 #85Marvel tl; dr season 1 #4X-Men and Alpha Flight vol.1 #2Loki: Agent of Asgard vol.1 #16Loki: Agent of Asgard vol.1 #17Alpha Flight vol.1 #50All-New Official Handbook of The Marvel Universe vol.1 #11 @the ancient oneKaynak:“Those Who Sit Above in Shadow” – Marvel Wiki Web Sayfası18

AHMET ULUÇAY sinemaKütahya`nın izbe bir köyünde doğan; yönetmen, GHOST senarist ve oyuncu. IN THE SHELLSinemaya çok değişik bir pencereden bakmış, adeta yaşamının Bilimkurgu sinemasını derinden etkilemiş 1995 yapımıher saniyesinde sinemayı yaşamıştır kendisi. En azından ben Koukaku Kidoutai’nin sinema uyarlaması Ghsot In Theöyle hissediyorum diyebilirim. Türkiye’nin yetiştirdiği en farklı, Shell, ülkemizde “Kabuktaki Hayalet” adıyla gösterildi.aykırı kişiliklerden bir tanesidir. Elindeki kısıtlı imkanlarla,hatta tek bir kamerayla kısa filmler çekmiş; çektiği bütün Peki bu çeviri, gerçeğe ne kadar yakın?filmlerle de ödül almıştır. Tek uzun metrajlı filmi, 2003yılında çektiği “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” Türkçeye “Mermideki Hayalet”, “Mermi Kovanındaki Hayalet” veadlı otobiyografik filmdir. 2009 yılında ikinci uzun metrajı “Kabuktaki Hayalet” gibi çevirileri olsa da (gerçekten de ilk ikisineolacak “Bozkırda Deniz Kabuğu”nun senaryosunu yazarken, çevirenleri o kadar çok gördüm ki) konuya şöyle açıklık getirmekbeynindeki tümör yüzünden vefat etmiştir maalesef! istiyorum.Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak adlı filmi ile Türkiye İlk olarak “ghost”tan başlayalım:ve dünyada sayısız ödüle layık görülmüştür. Bunların içinde Seriyi izlerseniz, Ghost Busters gibi bir hayalet hikayesi olmadığınıİstanbul Film Festivali’nde, “En İyi Film” ödülünü aldıktan göreceksiniz. Peki niye başlıkta öküz kadar “ghost” var?sonra yaptığı konuşma beni derinden etkiler. Usta şöyle Serinin orijinal adı mangada Koukaku Kidoutai’dir, yani orijinalseslenmiştir salondakilere: adında aslında herhangi bir “ghost” referansı da yoktur. Ancak Masamune Shirow, psikoloji düşünürü Arthur Koestler’in, “The “Bu filmi eşim Ayşe’ye adamıştım. Ghost in the Machine” yapıtından etkilenir ve adını değiştirir. Bu ödülü de onun adına alıyorum. Koestler’in eseri, ayrıca değerlendirilir, ama kısaca Koestler, Ben sinema yapmak için bu kitapta Gilbert Ryle’ın kartezyen dualist görüşüne karşı onu, buradaki birçok insanın çıkmaktadır ve ruhun bedenden ayrı olmadığını belirtmektedir. tanımadığı yoksulluğun içine İnsan bedenini makine, içerisindekini de bir hayalet olarak ittim, yalnızca sinema yapayım görmektedir. Yani ruh, aslında mekanik bir yapıya sahiptir. diye, o benim her şeyime katlandı. Yani, Masamune Shirow’da “ghost” derken, mekanik olan bir Büyük yönetmen o!” şeyden bahsetmiştir, spiritüel bir şeyden değil. Her yazdığı, her söylediği şey Neden “soul” olmadığına değineyim. Soul, organik bir büyük anlam ifade eder benim tanımlamadır. Halbuki Koestler’den etkilenen Shirow’da ruhun için. Büyük sözler etmiştir usta. mekanik bir şey olduğunu düşünüyordu. Sinema hakkında “Eğer Lumiere Sanırım tüm parçalar tamam. Kardeşler sinemayı biraz daha Şimdi “shell”e değinelim. geç icat etselerdi, inanıyorum Aslında Koestler’in eserinin adında paradigmatik olarak nereyeki sinema burada, bu köyde icat olurdu.” ve “Derdi olmayan denk geldiğine bakarak bir sonuca varabiliriz:sinema yapamaz. Dert gerekir!” demiştir. Ghost in the “shell”Kendisi hakkında çekilen “İntihar Ederdim” belgeselini, Ghost in the “machine”Müşfik Kenter’in seslendirmesiyle izleyebilirseniz, ne demek Machine yerine shell seçimi olmuştur, ancak “Shell”, Shirowistediğimi anlayabilirsiniz belki… tarafından belirlenmiş, çok zekice bir kavram tercihidir. Serinin“Gımıldayan resimler beni hala heyecanlandırıyor.” diyen temasına uygun olarak şöyle anlamları bulunabilir:ustaya, keşke yaşıyor olsaydın da gımıldatsaydın resimleri, Beden bir kabuk olarak düşünülebilir.diyebiliyorum ancak. Aynı topraklar içinde yaşamış olmaktan Bilgisayarda end-user’ın en az çabayla erişebileceği, komutlargurur ve kıvanç duyduğum birkaç kişiden biridir. Bu yazıyı da girilen şey. Yani komut satırına verilen genel bir isimdir aynıustanın güzel bir sözü ile bitireyim o zaman: zamanda. Yani “shell” birden fazla anlama gönderimde bulununca“Benim bütün hayatım çocukluğuma yakılmış bir ağıttır.” çevirisi size kalıyor, siz seçin. Ama ben bu seriyi aşağıdaki başlıklardan birine çevirirdim: @maverick İçerideki Şey (nedense bir kıkırdama geldi) Uçbirimdeki Hayalet (bu tutmaz) Vücuttaki Hayalet (kalp gözü bölüm adı gibi oldu) @skeptix 19

sinemaMICHAEL HANEKE İnsanın kusurlu ve kötü olduğuna inanan ve bunu gözümüze sokmaktan çekinmeyen bir dahi.Bir acayip adam. Kimileri için sadece “tekinsiz” filmler yapan dışavurumunu canınızı acıtarak hissettirir size. Bu acı mentalbir yönetmen, benim içinse insana dair analiz ve tespitleriyle olduğu kadar gerçek ve güçlüdür de. Zaten her Haneke filmindenharikalar yaratan bir sinema filozofu. sonra yorgundur izleyici. Bu yüzden empati yoksunları anlamaktaBu kadar çok sevmemin nedeni belki de hepimizin içinde varolan güçlük çekerler Haneke sinemasını, empatikler ise acıdanancak yüzleşmeye korktuğumuz karanlık taraflarımızı büyük bir kıvranarak “Haneke” olurlar ve her Haneke sever aslında birazustalıkla ortaya dökmesi ve bizlere kaçacak yer bırakmamasıdır. da karanlıktır.Her filmi bende derin izler ve zihnimde yıkıcı sahneler bırakarak Saklı’da (Cache), burjuvanın yozlaşmışlığını tüm çıplaklığıylasonlanır, üzerinden zaman geçtikçe değerlenir ve güçlenir. döker ortaya. Kapitalizm eleştirisinden yabancılaşmaya uzananHaneke öyle bir yönetmendir ki, sizi koltuğunuzdan kaldırır aralıkta büyük bir çelişki bekler yine izleyiciyi. Görünenle aslındave o “yıkıcı” sahnelere dahil eder. Artık yalnızca bir sinema olan üzerinden iyi ve kötüye varır. Yine imza sahnelerindenseyircisi değil aynı zamanda kendi hayatınızı ekrandan izleyen birisiyle filmi hafızalara işler.bir oyuncusunuzdur da. Sizi rahatsız edenlerle yüzleşmenin, Bana göre olgunluk dönemi eserleri olan Beyaz Bant (Dasacımasızlığın, kentli ikiyüzlülüğünün, yabancılaşmanın, Weisse Band) ve Aşk’ta (Amour) tüm birikimini ortaya koyaryalnızlaşmanın, duyarsızlaşmanın, ölüm ve yaşamın yani aslında Haneke. Aldığı psikoloji ve felsefe eğitimleri yönetmenliğini birsalt ve acımasız gerçeğin sinemadaki karşılığıdır Haneke. İnsanın üst seviyeye taşıyan en önemli etkenlerdendir kuşkusuz ancakkusurlu ve kötü olduğuna inanan ve bunu gözümüze sokmaktan “yönetmen” olmadaki başarısı aynı zamanda yeteneğinin veçekinmeyen bir dahidir. Derdi üzmek değil rahatsız etmek ve detaycılığının da bir sonucudur. Ve Haneke tüm bu yetenekleribunu iliklerimize kadar hissettirmektir. Titiz ve detaycıdır. İşine ve birikimiyle karşımızdadır bu iki enfes filmiyle. Alt metinlerdeşık olduğundan mütevellit, aşık olduğum filmlerin yönetmenidir. aslında hep insanın kusurlarına odaklanan yönetmen, farklıDuygusal Buzlaşma üçlemesinden filmi Yedinci Kıta’da (Der psikolojik ve sosyolojik çözümlemeleriyle, “insan”ı bir üst çizgideSiebente Kontinent) dünyanın en acımasız empatisiyle ruhlarımızı aslında içindeki masumiyetle de ele alır. Beyaz Bant’ta aslındakoşulsuz bir acıya teslim eder. Gördüklerimizle baktıklarımız yıllardır irdelediği “İnsan neden kötüdür” sorusunu net bir şekildearasında gerçek bir kopuş olduğunu öyle ağır bir dille aktarır yanıtlarken, Aşk’ta da insanın özündeki iyiyi ve son dokunuştaki, son sahnedeki kara kutunun aslında biz olduğumuz gerçeği, nasıl karanlık tarafa geçtiğini açıklar.idrak ve yadsıma arasında geçen zaman kadar ağır ve derindir. Adeta Çehov’un “Eğer sen kusursuz olsaydın, başkalarınınBenny’nin Videosu’nda (Benny’s Video) bir başka tutarsız kusurlarını bulup çıkarmaya bu kadar meraklı olmazdın.”yanımızı ezer Haneke; vicdanımızı. Bu kez ilkel benliğimizin ve cümlesinin bir yansımasıdır eserleri. Tüm o steril hayatlarımızındürtülerimizin eline geçmiştir varlığımız. Ve masumiyet kaybolur bir anda nasıl kaotik ve paranoyak bir hale büründüğüne tanıkbir çocuğun sessiz çığlığında. oluruz kusurlarımız ve zaaflarımız yüzünden.Şato’da (Das Schloss) Kafkaesk ayrıntılar ile yarattığı bu Nietzsche’nin de dediği gibi “Eylem ve vicdan genellikleuyarlamayla selamlar Franz Kafka’yı.Tıpkı Kafka gibi o da uyuşmazlar. Eylem, ağaçtan ham meyveleri toplamak isterken,yarım bırakır eserini. Bu aslında Kafka’ya duyduğu saygının bir vicdan onları gereğinden çok olgunlaşmaya birakır, ta ki yereyansımasıdır. Onun yarattığı eseri değiştirmeyi hiç düşünmemiştir. dökülüp ezilinceye kadar.” Haneke sinemasının karakterlerinin ortak özelliklerindendir bu çelişkili ruh hali.Ölümcül Oyunlar (Funny Games) ile gençliğe göz kırpar. Michael Haneke, film yapmadaki amacını şöyle dile getirir:Seçimlerimizi, kararlarımızı sorgulatır ve hastalıklı zihnimizi “Sinema bir eğlence aracı değil, sanat dalıdır.” O yüzden Hanekedaha da delirtir iyi – kötü metaforlarıyla. sineması sizi eğlendirmez. Eserleri sindirip içselleştirdiktenPiyanist (La Pianiste) ile özellikle kadın izleyiciyi hedef alır sonra vardığınız nokta ağır ve eleştirel sanat eserleridir.bu kez. Annelik kavramının altını deşerken bir yandan da Sonuç olarak; Haneke huzursuz seyirler diler...“kadın”ın toplumsal ve bireysel gel – gitlerini, cinsel dürtülerinin @anarsist sirin20

DAS WEISSE BAND sinemaTürkiye’de Beyaz Bant adıyla gösterilmiş2009 yapımı film, Haneke’min en iyilerinden. 1989 yapımı Yedinci Kıta, travmatik ve izlemesi güç olması yanında, Michael Haneke’nin de ilkBittikten sonra boşlukta hissettim bir süre kendimi. Aslında çoktanıdık bir hikâye olmasına rağmen yönetmen Michael Haneke filmi olma özelliğini taşıyor.olunca malum insan kendini duygudan duyguya sürüklenirkenbuluyor sürekli. DER SIEBENTE KONTINENTÜzerine saatlerce konuşabileceğim bir film. O yüzdennereden başlayacağımı bilemediğimden filmle ilgili bir Gerçekle yüzleşmek ya da yüzleşmenin yaratacağı ağır travmayıkaç not paylaşayım önce. Film yine ödüllü. 62. Cannes yaşamak için Haneke sinemasını izlemek yeterli sanırım.Film Festivali’nde, Altın Palmiye ödülünü aldı. Filmde yine Gerçekler sarsıcıdır ve herkes gerçeği kabullenecek kadarHaneke’nin gözdelerinden Susanne Lothar var. Hayatta olsaydı cesur değildir. Gerçekten cesur olanlar ise bu dünyanın farkındayine Haneke’nin kıymetlilerinden Ulrich Mühe’de filmde yer olanları ve kazananlarıdır aslında. Her şey oradan göründüğüalacaktı. Film siyah – beyaz ve 144 dakika. gibi değildir çoğu zaman ve Haneke’nin ilk sinema filmi “Yedinci Kıta” tam da bu gerçekle yüzleştiren depresif bir film. “Neyin neGelelim konusuna. Film 1913 Almanya’sında bir köyde geçiyor. kadar farkındayız?” sorusunun yanıtını Haneke’nin sert üslubuylaBu köy, ege kıyılarında, hepimizin yerleşmek istediği türden, izleyiciye sunan ve her sahnede aydınlanma yaşatan ama bu sıradasıcakkanlı köylülere sahip bir köy değil ne yazık ki. Bu köy aslında psikolojik zaaflarımızla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayantepeden tırnağa muhafazakâr ve ahlaki çöküntüde olan gerçek bir başyapıttır. İkinci kez izlemek istememe rağmen başarabilirbir köy. Köyde sürekli bir takım gizemli olaylar gerçekleşiyor ve miyim bilmiyorum. Filmin sonunu tahmin etmeye başladığımdanher şeyin üzeri alışılmış bir sıradanlıkla ustaca örtülüyor. Klasik sonrası ise benim için biraz zorlayıcıydı çünkü yaşananları hiçüç maymun hikayesi. yadırgamadım.Herkes her şeyi bilirkenaslında, hiç kimse bir En çok “çocuklarının geleceği” için karar vermek zorundaşey bilmiyormuş gibi. kaldıkları bölümden etkilendim. Bir ebeveynin hayatı boyuncaAhlaksızlığa, şiddete, alacağı daha zor bir karar olabileceğini sanmıyorum.yalana göz yuman ve Özetle travmatik, izlemesi güç ve konusu gerçek bir hikâyeyeumarsızca hayatlarına dayanan Haneke eseridir. Ayrıca Duygusal Buzlanma (Kent)devam eden köylüler. üçlemesinin de ilk filmidir.İçlerindeki bir kaç ahlaklı Üçlemenin (Vergletscherung trilogie) diğer iki filmi de “71insanın akıbeti de ne yazık Fragmente Einer Chronogie Des Zuffals” ve “Benny’s Video”dur.ki malum. @anarsist sirinYazının bundan sonrasıspoiler içerebilir.Film, çocuklarınıeğitmeye(!) çalışırkenonları büsbütün birçıkmazın içine sokan,onları hırpalayarak ıslahetmeye çalışırken bütünmasumiyetlerini yokeden ahlaksız ve kötü insanların hikâyesi. Ama Haneke bunuöyle ustaca ve yine öyle dozunda bir acımasızlıkla yapıyor kiüzülemiyorsunuz bile bazı sahnelerde öfkeden.Mastürbasyon yapan yeni yetme oğlunun gece uyurkenellerini bağlayan bir din görevlisi, kendi kızına tecavüz edenbir doktor baba ve tüm bunlar olup biterken bunları bilip debilmeyen insanlar. Çoğu sahnede sizi kapının önünde bırakanve içeride olanları bilinçaltınızın dehlizlerine teslim eden biryönetmen. Farklı bir çok olay ve karakter üzerinden çocuklarınmasumiyetini nasıl öldürür, içlerinde uyuyan karanlığı nasıluyandırırız üzerine nefis bir anlatım.Beyaz kurdelenin çocuk masumiyetini simgelemesi gerekirken,aslında yetişkin acımasızlığına dem vurması sonrasında yineizleyiciye bırakılan bir final. Bu finalde, zihnimizde kendimizdenne kadar tiksiniyoruzla eşdeğer bir son yaratma. Eziyet görentüm o çocukların belki de yıllar sonra Hitler’in yarattığı “o”savaşın en acımasızları, katledenleri olacak olmaları.Her Haneke filmi gibi bunu da üzerinden zaman geçtikçe dahaçok sevdim, seviyorum. @anarsist sirin 21

sinemaSİNEMADA JACK RYAN EVRENİTom Clancy romanlarının en önemli karakterlerinden CIA analisti Jack Ryan, her ne kadar benzer klasmandakiJames Bond tanınırlığına ve sürekliliğine sahip olmasa da, bugün ekran karşısında eğlenceli vakit geçirmek isteyenlerin tam istediği türde filmlerle konuk olmuştu beyaz perdeye.Amerikan donanmasında geçirdiği bir helikopter kazasısonrası ordudan ayrılmak zorunda kalan ve yolununbir şekilde kesiştiği CIA’de analist olarak görev yapanJack Ryan, yazar Tom Clancy’nin yazdığı romanların enönemli karakterlerinden birisi. En dikkat çekici özelliğikonuşmaması gereken yerde konuşmak olan, doğrubildiğinden şaşmayan ve belaya gözü kapalı dalan JackRyan, dördü doğrudan Tom Clancy romanlarındanuyarlanmış hikâyelerle de beyaz perdede kendisine yerbulmuş durumda. Aksiyonun her daim tavan yaptığı,komplonun ve gerilimin eksik olmadığı bu filmler, cansıkıntısına birebir gelmekle birlikte, dallanıp budaklanmışJack Ryan evrenini de yakından tanımak için yeterli.Bilgisayar oyunlarının kalburüstü örneklerinden RainbowSix hikâyesinin de uyarlandığı Jack Ryan evreni oldukçazengin bir kitap listesi sunuyor. Bu arada, Rainbow Sixromanının odaklandığı John Clark karakterinin de, JackRyan filmlerinde kendisine yer bulduğunu, Willem Defoe veLiev Schreiber gibi iki etkili aktör tarafından canlandırıldığınıekleyelim. Filmlerin kendi içindeki kronolojiyi takip etmek,zengin kitap listesi nedeniyle zor, ancak uyarlandıklarıromanların yayın tarihleri şu şekilde:• The Hunt For Red October (1984)• Patriots Games (1987)• Clear And Present Danger (1989)• The Sum Of All Fears (1991)Beyaz perdede sırasıyla Alec Baldwin, Harrison Ford, BenAffleck ve Chris Pine’ın başrollerinde oynadıkları filmlerdenoluşmuş Jack Ryan sinema evrenine de kısaca göz atalım. 22

sinemaHUNT FOOR RED OCTOBER - 1990Tom Clancy’nin Jack Ryan evreninde geçen aynı adlı romanından Kızıl Ekim’in, sığınma talebinde bulunacak Ramius’la birlikteaktarılmış, başrollerinde Sean Connery (Kaptan Ramius) ve Alec Amerikalıların eline geçeceğinden korkan Ruslar elbette ki tümBaldwin’in (Jack Ryan) oynadığı, John McTiernan’ın yönettiği 1990 donanmayı Ramius’un peşine takıyor. Bununla birlikte, bir deyapımı film, sinemada da Jack ryan’ın kendisine yer bulduğu ilk film. Amerikan denizaltısı USS Dallas takılınca Kızıl Ekim’in peşine, özellikle finalde işin tadı kaçıyor. Aksiyonla birlikte gerilimin The Hunt For Red October, her dozunu yükseltmeye çalışırken, atılan torpidolardan kaçınmak için ne kadar hikâyenin başrolüne yapılan hamleler denizaltı filmi gerçekliğinin oldukça uzağında, bir denizaltıyı koysa ve denizaltı belki “Hızlı ve Öfkeli” filmlerinin kalburüstü örneklerinden tarzı filmlerin araç biri gibi gösterilse de, Tom Clancy kovalama sahnelerinde karşımıza çıkabilecek romanı uyarlaması olmasının ciddiyetsizlikte olmuş. getirisiyle soğuk savaş döneminde geçen bir Denizaltı içinde casusluk filmi olarak (özellikle de Kızıl Ekim) çok daha başarılıdır. Kızıl Ekim adındaki sürekli yüksek rütbeli son teknoloji subaylarla haşır neşir ürünü (sonarlarda olduğumuzdan, Ramius belirlenemeyen) Rus ve ikinci kaptan Borodin balistik denizaltısının dışında bir karakterle Kaptan Ramius’un komutası fazla yakınlaşma şansı altında Amerika’ya sığınma bulamıyoruz, ki filmin macerasını anlatan film, en büyük eksikliği ekrana yansıyan devasa iç denizaltıda bir grup mekân boyutları nedeniyle rütbelinin haberdar olduğu bu sığınma planından diğer askerlerin denizaltıdan çok, uzay gemisini haberdar olmaması için verilecek uğraşının üzerinde yükselecek taşandıran Rus ve Amerikan denizaltılarını, araç kovalama gibi bir gerilim. Aslında bunun için doğru karakterler de mevcutmuş;sahnelerindeki gibi kullanmasıyla da (inandırıcılık yönünden) iyi denizaltıda kimliğini gizlemeyi başarmış bir adet Rus askerideğerlendiremiyor. İşin politik gerilim – soğuk savaş kısmında istihbarat üyesi ve meraklı bir doktor. Sonuç olarak, her ne kadarise Amerikan şovenizmini neredeyse rahatsız edici boyutlarda Ramius ‘un Amerika’ya sığınma talebinde bulunmasının arkasındakikullanıyor. Özellikle Rus büyükelçinin Amerikalılar ile farklı zaman motivasyonun, eşini kaybetmesi olduğunu bilsek ve Borodin iledilimlerinde yaptığı görüşmelerde önce Kızıl Ekim’in, sonra da Kızıl yaptığı Amerika hayalleri konuşmasını dinlesek de, film hızlı akan birEkim’in peşine taktıkları Rus Alfa denizaltısının izini kaybettiklerini casus filmi tanımına sarılıyor ve belirttiğim gibi denizaltıda geçiyorsöylemesi, Amerikan alaycılığının tavan yaptığı sahneler oluyor. olmasının avantajını kullanmıyor. Oysa ki, tekrar etmekte faydaNeticede Jack Ryan, Ramius’un denizaltıyla Amerika’ya savaşmaya var; hikâyenin akışında sığınma ile ilgili planları saklama gayretinindeğil yanaşmaya geldiğine üstlerini ikna eden, bir nevi gene savaşı de getirdiği denizaltıda sıkışmışlık hissi pekâlâ kullanılabilirdi. Buönleyen kahraman, Ruslar denizaltılarına sahip çıkamayan, kendi açıdan, roman uyarlaması olduğunu da göz önünde bulundurmakülkelerine sırt çeviren hain (veya tam tersi kendi insanına sırt gerekir ama iyi bir denizaltı filmi değil, keyifli bir casusluk filmiçeviren) devlet oluyor. olarak izlenmeli The Hunt For Red October. PATRIOT GAMES - 1992Tom Clancy’nin Jack Ryan karakter evreninde geçen romanındanuyarlanmış ve yönetmenliğini Phillip Noyce’un yaptığı 1992 tarihlifilmde, The Hunt For Red October’da Alec Baldwin tarafındancanlandırılmış Jack Ryan rolü, Patriot Games’den iki sene sonraçekilecek Clear And Present Danger’da dâhil olmak üzere, bu kezHarrison Ford tarafından canlandırılıyor.Bir konsferans için ailesi ile Londra’da bulunan CIA eski analistiJack Ryan, tam da konferans çıkışı İngiliz kraliyet ailesi üyelerindenbirisine, IRA’nın içinden çıkmış ancak başına buyruk hareket etmeyebaşlamış bir grup tarafından düzenlenen suikasti önler. Ancak bunuyaparken teröristlerden birisinin (Sean Bean) kardeşini öldürmekzorunda kalır. Filmin bundan sonrası da beklenildiği gibi teröristinkardeşinin intikamını almaya çalışması ekseninde gelişiyor.1990 tarihinde gösterilmiş The Hunt For Red October’ın aksine soğuksavaş değil, terörizmle ilgili bir Jack Ryan filmi Patriot Games. Haliylepolitik gerilimden ziyade intikam temasının getirdiği hayatta kalmagerilimi filmi ayakta tutuyor. Hikâyede merak edecek, gizli saklı birtaraf bulunmadığı için, izleyeni biraz sıkabilme potansiyeli olsa da,hayatta kalma paranoyasının getirdiği gerilim, filmi iyi sürüklüyor.Filmde “genç” Samuel L. Jackson’ın da ufak bir rolü var. 23

sinemaCLEAR AND PRESENT DANGER - 1994Yönetmenliğini bir önceki filmde olduğu gibi gene Phillip Noyce’un barındırdığı politik gerilim, fazlaca dallanıp budaklanarak biryaptığı 1994 senesine ait filmde Jack Ryan rolünde Harrison Ford var paranoya etkisi yaratmadığı ve biraz klişe duran bir hikâye olduğubir kez daha. Tom Clancy’nin yarattığı Jack Ryan evreninin bir diğer için salt politik gerilim – paranoya filmi de diyemeyiz elbette ki.önemli karakteri John Clark’da, Willem Dafoe’nin oyunculuğuyla ilk Kolombiyalı uyuşturucu kartelleriyle iş ilişkisi bozulunca öldürülenkez Clear And Present Danger’da karşımıza çıkıyor. bir iş adamı, Amerika başkanının da iyi arkadaşı olunca, hem90’lı yıllarda çekilen birbirine yakın tarihli Jack Ryan filmlerinin Amerika’ya giren uyuşturucuyu kontrol altına almak, hem debana eğlenceli gelen iki ilginç yanı (aslında tesadüfü) mevcut. Birisi cinayetten sorumlu uyuşturucu kartelini ortadan kaldırmak içindevamlılıkta James Earl Jones’un, Patriot Games ve The Hunt CIA gizli bir operasyon başlatır. Bu esnada geçici olarak CIA müdürFor Red October’dan sonra bu filmde de CIA başkan yardımcısı yardımcısı görevine atanan Jack Ryan’da, cinayetin arkasındaki sırrıolarak yer alması. Diğeriyse, Alec Baldwin’in Jack Ryan rolünü çözmeye çalışırken askeri operasyondan haberdar olur ve ortalığıcanlandırdığı ve sinemanın hatırı sayılır denizaltı filmlerinden birisi toparlamak için olayların içine dalar.olan The Hunt For Red October’dan sonra, bir başka iyi denizaltı filmi Aksiyon dozu da iyi ayarlanmış olan filmin yaklaşık 2.5saatlik süresi2002 yapımı “K-19: The Widowmaker”da denizaltının kaptanı rolünde biraz uzun. Hikâyenin arkasındaki siyasi örgü biraz klişe ve erkenizlediğimiz Harrison Ford’un, Patriot Games ile birlikte Jack Ryan çözülebilir olduğundan 2.5saatlik süre içerisinde filmin politikrolünü canlandırmaya başlaması. gerilim tarafı çok çok etkileyici durmuyor. Başka da bir sıkıntısı yokClear And Present Danger, casusluk ve politik gerilim filmleri filmin. Vakit geçirmek için birebir.öğelerini başarılı şekilde yansıtan iyi bir macera filmi. İçinde THE SUM OF ALL FEARS - 2002Tom Clancy romanlarının kahramanı Jack Ryan evreninde geçen olmamasından dolayı etkisi çok olmasa da, ben bu tip bir felaketledördüncü film olan ve arkasında bıraktığı üç filmle konu bütünlüğü karşılaştığını çok hatırlamıyorum Hollywood filmlerinde. Geneldeolarak çok da fazla bir bağı olmayan 2002 yapımı The Sum Of All bomba son anda bulunurdu bu tip filmlerde. Bombanın patlamasıylaFears’ın yönetmeni Phil Alden Robinson ve Jack Ryan rolü bu sefer birlikte Amerika ve Rusya savaş haline geçerken, direksiyonu daBen Affleck’te. Diğer önemli rollerde Morgan Freeman ve Liev Jack Ryan devralıyor ve bombada kullanılan plütonyumun aslındaSchreiber var. Liev Schreiber, Jack Ryan evreninin bir diğer önemli Amerikan malı olduğunu ve 30 yıl önce İsrail’e satıldığını keşfedince,karakteri John Clark rolünde. Açıkçası Liev Schreiber, Ben Affleck’e Rusların suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışıyor.göre çok daha iyi (en azından o yıllar için karizmatik ve ağır) bir Buram buram Amerikan propagandası izlediğimiz filmin temposuoyuncuyken, ne demeye baffleck, Jack Ryan olmuş diye sordum düşmüyor, konu da aslında ne kadar klişe görünse de ilgi çekici.kendime film boyunca. Böylece film iki saat boyunca hiç sıkmadan kendini izletiyor. Klasik Hollywood aksiyonu içine güzelce yedirilen politik gerilim, Tom “Hitler’e deli demişlerdi, ama o deli değildi. Aptaldı. Rusya ile Clancy romanlarından uyarlanan diğer Jack Ryan filmlerinden aşağıAmerika’ya savaş açmazsın. Rusya ve Amerika’nın birbirine savaş kalmıyor.açmalarına ve kendilerini mahvetmelerine yol açarsın.”İsrail – Mısır savaşı sırasında nükleer füze taşıyan bir uçağın “Bir çok insan 20. yüzyılın en büyük kavgasının komünizmindüşmesinden 20 yıl sonra, düşen uçağın taşıdığı füze bulunuyor, kapitalizme karşı olduğunu düşünüyor ve faşizmin kuru gürültükaraborsada satılıyor ve faşist(!) bir grup tarafından füzedeki olduğuna inanıyor. Bugün daha bilinçliyiz. Komünizm aptallarınplütonyumun kullanılarak bomba haline getirilmesi sonrası, bomba kavgasıydı. Marx’ın takipçileri dünyadan göçtü. Ama Hitler’inAmerika’ya sokuluyor. Bu sırada başbakanı yeni değişmiş Rusya, takipçileri gün geçtikçe güçlenmekte ve çoğalmakta. Ancak Hitler’inÇeçenistan’a kimyasal saldırı yapıyor ve saldırı Rus hükümetinin önemli bir dezavantajı vardı. Faşizmin virüs gibi, AIDS virüsü gibiişi olmasa da, Rus başbakanı zayıf bir imaj çizmemek için saldırıyı yayılabilmesi için bir taşıyıcıya ihtiyacı vardı. Bu taşıyıcı Almanya’ydıüstlenince Rus – Amerikan ilişkileri iyice geriliyor. Tüm bu karmaşa ama güçlü olmasına karşın Almanya başaramadı... Dünya çokiçerisinde, bu tip filmlerde çok da alışık olmadığımız bir olay oluyor büyüktü. Şansımıza dünya değişti. Küresel iletişim, kablolu yayın,ve Amerika’ya sokulan nükleer bomba patlatılıyor; hem de baya internet... Bugün dünya daha küçük ve virüsün dağılmak için güçlüiyi kotarılmış sahnelerde. Her ne kadar bombanın fazla büyük bir taşıyıcıya ihtiyacı yok. Bu virüs havayla yayılıyor.”24

sinema SHADOW RECRUIT - 20142014 yılında çekilmiş, Kenneth Branagh’ın yönettiği, Chris Pine’inJack Ryan rolünde arz-ı endam ettiği, ona Kevin Costner ve KeiraKnightley’nin eşlik ettiği sağlam kadrolu bir ajan – aksiyon filmidir.Kendinden önceki Jack Rayn filmlerinin aksine, Tom Clancyromanlarından uyarlama bir senaryoya sahip değildir.İlk filmin bundan neredeyse 30 sene önce çekilmiş olması nedeniyle,hikâyede teknolojiyle paralel bir değişim görmek mümkün. Soğuksavaş yıllarında komünizm paranoyasını ve terörizmi ele alanfilmler, artık 11 Eylül sonrası terör ve ekonomik kriz korkularınınüzerine gitmekte. Shadow Recruit’te, Jack Ryan’ın 11 Eylül ileparalel gelişen CIA analisti olma kariyerine kısa bir giriş niteliğitaşıyor (bir anlamda evreni sıfırlıyor).Bu nedenle, filmleri kronolojik olarak izlemektense, karakteritanımak ve Jack Ryan evrenine girmek açısından son film olanShadow Recruit’i izlemek de olası.Jack Ryan, çalıştığı şirketin rus ortağının hesaplarında bazıgariplikler tespit eder. Terör ihtimaliyle, eşzamanlı planlanmış birekonomik kriz neticesinde Amerika’nın zarar görmesini engellemekiçin Rusya’ya gider ve hikâye başlar.Özellikle finale yaklaştıkça artan heyecan dozuyla, izleyeni sıkmayanfilmin, terör ve ekonomi arasında kurduğu ilişki de, her ne kadarsinema dili açısından derinlik barındırmıyor olsa da fikir olarak ilgiyihak ediyor. Keşke daha derin işlenebilseymiş diye düşündüğümüzkonu CIA etrafında gelişince, işin “paranoya” tarafında daha büyükbeklentiler olmakla beraber, film politik gerilimden ziyade görevimiztehlike kıvamında gidiyor, bu da filmin seleflerine nazaran atmosferaçısından sınıfta kalmasına neden oluyor.Sonuç olarak sinemada Jack Ryan evrenine girmek için yeterli, vakitgeçirmek için birebir bir film Shadow Recruit. @bhzxlkdt 25

hikaye SAVAŞÇIRuandil yakınlarındaki köhne bir handı buluşma yeri. Kushat’ın ve su getirin hemen!” diye seslenirken; Qwalin’in gözlerindekisağlıklı olduğu dönemlerde gezginler ve tüccarlarla dolup insanın içine yaşama sevinci dolduran bakışları bu kadar yakındantaşan hanın soluk aynaları busonbahar günde bir tane bile yeni görebilen son insan olacağını bilse,yüz yansıtmaz olmuştu. Topal Zoltan mutlaka biraz daha kalıp doyasıyave kızlarının tek geçim kaynağı olan bakmak isterdi.köhne han, köylüler de olmasa, Qwalin hana geleli bir saatten fazlaonları aç bırakacaktı. olmuştu. Handaki her şey normaleHanın ahşap kapısının önünde dönmüş, hatta sonradan gelenbirleşen üç yol vardı. Doğuya uzanan köylüler, çenesi düşük köylülerMolead yolu ile kuzeye uzanan göstermeselerdi, onu oturduğuRuandil yolu hala görülebiliyordu karanlık köşede fark edemezlerdiama güneydeki Reoven yolu artık bile. Bu süre içerisinde genç kadınneredeyse tamamen yok olmuştu. yemekten çok kapı ile ilgilenmişti.Ruandil’i çevreleyen orman, eski Kapı her açıldığında siyah incilerdekiyolu yavaş yavaş yemiş bitirmişti. merak ve heyecanı görmemekYorgun atının sırtındaki savaşçı, uzun imkansızdı. Ne yazık ki o süresüredir hiç nal izi görmemiş yoldan, boyunca beklediği her kimse,sakin adımlarla hana geldi. gelmemişti. Köylülerden başka hanaİki katlı ahşap binanın avlusunda, eski güzel günlerdeki gibi, gelen giden olmamıştı.gelen yolcuların atlarını ahıra götürmek için bekleyen birisi yoktu. Elbet o gelene kadar. KöylülerOlduğu zamanlarda bile Anlet böyle bir hizmete hiç gereksinim torunlarına; “Şeytan dünyayaduymamıştı. Oredron özel bir attı, sahibi çağırdığında onu almaya inmişti!” diye anlatabilirlerdi o anı. Eğer mümkün olsaydı.gelir, o handayken kendi başının çaresine bakabilirdi. Yine de bu Reoven efendisi Thuruvan’ın neredeyse bütün komutanlarıtopraklara huzurun hakim olduğu günleri anımsayan genç kadın korkutucuydu. Glomer Sanduran, yani Thuruvan’ın sağ kolu isehüzünlenmişti. içlerinde en ürkütücü olandı. Onu daha önce köylüler arasındaOredron’un yelesini okşayıp, kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra gören kimse olmamıştı. Yine de onu görür görmez tanıdılar.bir kaç basamakla ulaşılan kapıya yöneldi. Qwalin Anlet hanın Çünkü o bir efsaneydi. Bir kabus. Çocuklara anlatılan birgıcırdayan kapısını açıp güneş ışığıyla birlikte içeriye adımını masal kahramanı. Ama en kötüsünden. O yürürken zırhınaattığında, han müdavimlerinin kafaları bir emir almışçasına çarpan belindeki baltasının tınısı bile herkesin ürküp bakışlarınıkapıya çevrildi. İçeriye dolan aydınlıkla gözleri kamaşan köylülerin kaçırmasını sağlamıştı.arasında hayatta kalan olsaydı o günü anlatırken kullanacakları Glomer kapıda belirdiğinde, Qwalin hiç kimsenin takip edemediğiilk cümle şu olacaktı: “Dünya üzerinde bulunan en güzel kadın bir hızla yerinden kalkmıştı.bizim köyümüze gelmişti” Kapı Qwalin’in arkasında tiz bir Korkunç görüntüsüne hiç uymayan, insanın kulağını okşayanmelodi ile kapanırken, hiç kimse, yüreklerinde hissettikleri ışığın yumuşak sesiyle “genç Qwalin” diye seslendi dev adam. Köylülersebebinin kapının ardındaki güneş mi yoksa içeriye giren yabancı arasında yükselen “Qwalin mi?”, “Prenses?”, “O bir Anlet”mı olduğuna karar veremedi. Yirmili yaşlarının başındaymış gibi lakırdılarını duymazdan gelerek yürümeye devam etti. Dev onagörünen bu genç kadının sırtındaki kahverengi pelerinin üzerine doğru gelirken, Qwalin de üzeri testere gibi dişlerle kaplı kılıcınıuzanan düz siyah saçlarının parıltısı yanında, pelerinin gizlediği kınından çıkardı. Gözlerindeki yaşama sevinci veren bakışlarıngümüş zırh sönük kalıyordu. yerini köylülerin daha önce gördüğü o soğuk bakışlar almıştı.Genç kadının zırhının ağırlığı altında gıcırdayan ahşap zemin Genç kadın; “Torn nerdesin” diye geçirdi aklından, “Dwain,dışında kimse ses çıkartmaya cesaret edemiyordu. Sanki hepsi, nerdesiniz?” Yüreğinde hızla büyüyen korku ve endişeye rağmenses çıkartırlarsa büyünün bozulmasından ve bu muhteşem dimdik duruyor ve donuk bakışları ile kendine adım adım yaklaşangüzellikten mahrum kalmaktan korkuyordu. Glomer’i süzüyordu. Kurtulmak için bir seçenek arıyordu. “DüşünYabancı, handaki diğer müşterilerden uzak olan, köşedeki masaya Qwalin, düşün, haydi biraz daha hızlı düşün!” dedi kendi kendine.doğru ilerlerken, birden durup hızla arkasına döndü. Kendi Düşünülecek pek bir şey yoktu. Kendisine yaklaşan devi burüzgarıyla açılan pelerinin gizinden kurtulan parlak zırhın ince bel kapalı mekanda yenmesi çok zordu. Dışarıda belki bir şansıkısmından aşağıya doğru uzanan keskin kılıcın soğuk görüntüsü olabilirdi ama içeride bu hemen hemen imkansızdı. “Ölmekile iki zeytin tanesi gibi duran simsiyah gözlerdeki ürkütücü ifade istemiyorum” diye bağırmak geçti içinden, “hiç olmazsa onu biriçerideki herkesin sessizliğini bozmaya yetti de arttı. Bir süre daha kez daha görmeden.” Glomer yüzündeki gülümsemeyi bozmadankıpırdamadan duran Qwalin, her şeyin normale döndüğünden ve ve konuşmadan yaklaşırken baltasını eline almıştı. Diğer eliylekimsenin kendisiyle ilgilenmediğinden emin olduktan sonra yine ise homurdanan köylülere susun işareti yaptı. Tek şansı vardızemine şarkılar söyleterek yürüdü ve boş masaya oturdu. Qwalin’in. Çevikliği ile kapıya ulaşıp kaçmak.Yeni müşteriden sipariş alma görevini Zoltan minik kızlarına Aralarındaki mesafe her saniye kaybolurken Qwalin kimseninbırakmadı. Cesaret edebildiği kadar yaklaşıp, genç kadının insanı hayal bile edemeyeceği bir hızla saldırdı. Anlatmaya meraklıkendinden geçiren sesi ve siyah gözlerinin büyüsüne kapılıp köylülerin bu anı dillendirirken “yıldırım ve şimşek çarpıştı”kaybolmamaya çalışarak işini bitirdi. Kızlarına: “Tavuk, ekmek diyecekleri kesindi. Qwalin’in kılıcı Glomer’in zırhının yan tarafını sıyırırken çıkan kıvılcımla bir anda sanki bütün duvarlar aydınlandı.26

hikayeO an Glomer’in yerinde bir başkası olsa göğsüne saplı kılıçla yere atından inmeden etrafına baktı. Beyaz teniyle uyumlu gece mavisiyığılmış olurdu. Elbet Glomer ölümsüz unvanına sonuna kadar gözleri çocuksu bir merakla çevresini tararken Qwalin’e yahuthak ettiği için sahipti. atına dair herhangi bir emare göremedi. Oysa Qwalin çoktan hana ulaşmış olmalıydı. Pelerinin kapüşonunu indirip altın sarısıQwalin, onun bu hamleden kurtulacağını biliyordu; ama en saçlarının batmakta olan güneşin yerini almasına izin verdi.azından kaçma fırsatı doğacağını düşünmüştü. Öyle de oldu. Huysuzca kişnemesini aldırış etmeden usulca atından indi. HanınDev adam iri cüssesinden beklenmeyen bir hızla kenara çekildi. kapısına doğru zarif ve emin adımlarla yürürken, köylüler onu da görebilmiş olmayı dilerlerdi. Mor renkli pelerini ve ak geyik Yine de yeterince derisiyle güçlendirilmiş altın sarısı zırhı içinde bilinen dünyaya ait hızlı olamadığını değilmiş gibi duruyordu. zırhın altında açılan Kapıya yaklaştığında aldığı koku bedeninin kontrolünü yüreğinde yaradan akan kanın saklı savaşçının almasına sebep oldu. Kan! Hanın içinden buram sıcaklığını hissettiğinde buram kan kokusu geliyordu. Sırtından uzun bıçaklarını çekip anlayacaktı. temkinli ama olabildiğince hızlı adımlarla içeri süzüldü. Nefesini tutup gözlerinin hanın karanlığına alışmasını bekledi.Qwalin’in planının birinci Eskimiş hanın içerisi savaş alanı gibiydi. Bir çarpışma olmamışkısmı işe yaramış, ise muhakkak kudurmuş bir gulganın eseriydi bu. TezgahınGlomer kurtuluşa giden önünde kafaları kesilmiş köylüler düzgün bir sıra halinde yerdeyolu açmıştı. Tabi güzel uzanmış yatıyorlardı. Onlarca cesetten akan kan ahşap zemininQwalin tek bir adım aralıklarından bodrum kattaki kilere süzülmeye devam ediyordu.daha atabilmiş olsaydı. Tek ayağı olmayan bir adamın diğerleri gibi kafasız bedeni hariçQwalin’in kılıcının hepsi yerdeydi. Onun bedeni ise göğsünü delip geçen bir mızraklaçıkardığı kıvılcımın duvarda asılı duruyordu. Bu nasıl olmuş olabilirdi?aydınlığı henüz sönerken Korkunun bedenine hakim olmasına izin vermemeye çalışarakGlomer hızla yanından “Kimse var mı?” diye seslendi. Cevap veren olmadı. Dışarıyageçmeye çalışan genç dönmekle içeride kalıp devam etmek arasında kararsız kalmıştı.kızın saçlarını tutmuş ve Huysuzca kişneyen atına sessiz olması için işaret etti. Havaelindeki baltasını kaldırıp giderek kararıyordu.savurmuştu bile. Neköylüler baltayı görebildi,ne de Qwalin saçlarınınacısını hissedebildi.Boğuk bir çarpma sesinin ardından, Qwalin’in bedeninden ayrılan Torn ile Santor’dan ayrılmamalıydım diye düşündü. Ama Tornbaşı bir masada sekip yerde yuvarlanırken hanın uzun süredir yaralanmıştı ve bu onları çok yavaşlatmıştı. Qwalin’e durumuyabancı yüzü görmemiş aynası kızıla boyandı. Glomer elinde anlatacak ve onu bu yolculuktan vazgeçirip evine geri dönmeyekalan saçları üflerken, Qwalin artık yerinde olmayan yüzü üstüne ikna edebilecek tek kişi Dwain idi. Çünkü ablası küçük kardeşineyere yığıldı. asla karşı koyamazdı. Onun üzülmemesi için her şeyi yapardı.O anda herkes ağlayıp haykırarak Glomer’e saldırmayı istedi ama Onu seven adamın teklifini reddetmek bile buna dahildi.içlerinde bu cesarete sahip olanlar hancının büyük kızı, Zelda ile Kushat’ın kızları, Ruandil’in varisleri, Anlet kardeşler aynı andaköyün en kuvvetli delikanlısı oldu. Glomer kendi ekseni etrafında doğmuşlardı. Aynı gece, aynı saatte. İkiz kardeş değildiler. İkizlerdönüp baltasını kendisine koşan köylüye doğru fırlatırken boşta bile sırayla doğardı. Ama onlar aynı saniyede iki ayrı annedenkalan eli hancının kızının suratında patladı. Boynu kırılan kızın doğmuşlardı. İki prensesin gelişiyle her ikisinin annelerinincansız bedeni Qwalin’in başsız bedeni yanına, genç adamın kutsal bir görevi tamamlamanın verdiği huzurla gözlerini sonsuzabaltaya saplanmış bedeni ise hanın giriş kapısının önüne yığıldı. kadar kapatması da bir olmuştu. Bu bir lanet miydi yoksa mucizeİçlerinde bir parça cesaret kalmış olan köylüler o an o parçayı da miydi, buna kimse karar veremedi. Anlet kardeşler annesizsonsuza dek yitirdiler. büyürlerken, her ne kadar yaşıt olsalar da, Dwain küçük kardeşHanda Glomer hariç herkes için zaman durmuştu sanki. Kapının gibi davranmayı seçmişti. Qwalin ise mecburen abla olmuştu.önünde yatan cesede saplanmış duran baltasını geri aldı. Geçmişin hayalleri kafasında dolaşırken, gözleri karanlığa iyiceZırhındaki ve baltasındaki kanları Zelda’nın elbisesinden yırttığı alışmıştı. Darmadağın olmuş eşyaları, kırılmış şişeleri, yerdekiparcalarla sildi. Eğilip yerde duran Qwalin’in başını yanaklarından silah izlerini ve mızrakla duvara saplanmış adamın yanındatutarak kibarca kaldırdı, öptü ve olması gereken yere özenle kazınmış harfleri gördü. Ahşap duvarda “Ona yardım etmeyenlerbıraktı. Sonra dönüp ne yapacağını bilmez halde, ayakta güçlükle onu öldürenler kadar suçlu bulunmuştur” yazıyordu. Kim yazmıştıduran Zoltana baktı. Gülümsüyordu. Onun gözünden süzülen bunu? Kim ölmüştü? Kim öldürmüştü? Neler oluyordu burada?yaşlara aldırmadan gülümsemesi genişledi. Gür bir sesle bağırdı: Bu düşünceler kafasını kemirirken yazının altındaki iki düzgün“Çok zorlu bir dövüşün ardından bana içecek bir kadeh şarap paralel çizginin tesadüfen orada bulunmadığını fark etti. Bu sankivermek için daha ne bekliyorsun topal bunak!”. Glomer’in sesinde bir işaret ya da imzaydı.keyfin ve alayın kokusu vardı. Hancı ağlayarak ve bacağının yerine Sonra aniden anımsadı. “Yaşıyor” dedi. Bıçaklarını yere atıp ikitakılı ağacın izin verdiği ölçüde koşarak şarap getirmek için kilere elini birden avaz avaz bağırarak ağlamak isteyen ağzına götürdü.yöneldi. Glomer hissettiği ufak sızının sebebini araştırmak için “Aşkım yaşıyor!” dedi. Dizleri onu ve ağır zırhını taşıma yetisinizırhını yoklarken hancı bir şişe şarapla geri döndü. kaybetmek üzereyken bir sandalye bulup oturdu. Yere düşenGlomer handa oturmuş, zevk içinde içkisini yudumlarken, Larden bıçaklarını titreyen elleriyle alıp sırtındaki kılıflarına koyarkenhissettiği kederin düşündüğü şey olmamasını umut ederek dört hıçkırıklar içerisinde ağlıyordu. Sevinç göz yaşlarıydı bunlar. Onala yola çıkmıştı bile. Glomer handa biraz daha oyalansa, belki yaşıyordu. O buralardaydı. O geri dönmüştü.de Qwalin’in yanına beklenenden çok daha erken varacaktı.Kızıl gök griye dönerken buluşma yerine ikinci ulaşan DwainAnlet oldu. Terk edilmiş gibi görünen yaşlı hanın önünde durup 27

hikayeKalbi kontrolü tekrar aklına bırakırken durumu kavramaya Dwain çocukları alıp hanın bahçesindeki bir masaya geçmişti.çalışıyordu. O onurlu ve adil bir adamdı. Onbeş yaşındayken, yani Çocuklar biraz kendine geldiğinde onlardan ne olduğunuDwain ve Qwalin henüz çocukken, kralın sağ kolu unvanını almayı anlatmalarını istedi. Ona hiç benzemeyen ama en az onunbaşarabilmiş bir savaşçıydı. Yetiştirildiği tapınağın kurallarına kadar güzel görünen diğer kadını anlattılar. Elinde baltasıylaher zaman uyardı. O ve onun yoldaşları asla masum köylüleri gelen adamı. Adamın o güzel kadını ve ablaları Zelda’yı nasılöldürmezlerdi. Hele bu şekilde, asla. öldürdüğünü. Ve köylerinin en güçlü adamını. O gittikten kısa birLarden ne olursa olsun kontrolünü kaybetmezdi. Geçmiş bunu süre sonra atlılar gelmişti. Köylüler ne yapacaklarını tartışırlarkenispatlayan anlarla doluydu. Dwain’in babası onu ruandil’den atlıların geldiğini gören babaları onlardan kilere saklanmalarınıkovduğunda bile tepki vermemişti. Uğradığı haksızlığı anlatmaya istemişti. Hiç ses çıkartmamalarını.çalışmamıştı. Elbet konu Qwalin değilse. Mavi iki misket gibi Dwain çocukları olabildiğinde sakin bir şekilde dinlemiş veaşkla parıldayan gözleri ansızın buz kesti. Aklında çakan minik saatlerdir reddetmeye çalıştığı gerçeği tamamen kabullenmişti.bir kıvılcım tüm bedenini saran bir alev topuna dönüştü. Öfke Çocuklar karınları acıkınca saklandıkları yerden çıkmışlardı.ve korkuyla karışık bir halde kalbine nüfuz ederken kesilen Onlara yiyecek bir şeyler bulmalıydı. Kendi evleri olan handagözyaşları sel halinde geri döndü. Akıntıya katılan kelimeler çocuklar elbet kendi karınlarını doyurabilirlerdi. Ama hanındilinden dökülürken anlamsız seslere dönüştü. Dudaklarının duvarında babalarının başsız cesedi asılıyken bu görevi Dwaintitremesi tüm bedenine yayılırken anlamlı ilk cümleyi var gücüyle üstlendi. Yeni bir meşale tutuşturup onlara dışarıda beklemelerinihaykırdı. “Hayır bu olamaz, bu olamaz! Olmaz! Olamaz! Hayır söyleyerek kilere yöneldi.ablam ölmüş olamaz!” Kilere girdiğinde hancının ne kadar düzenli bir adam olduğunuDwain’in göz pınarları kuruduğunda gün yerini zifiri karanlığa fark etti. Hemen her şey kolay bulunabilecek şekilde ve düzgüncebırakmıştı. Yaslandığı duvarda sayıklamaları da göz yaşları gibi dizilmişti. Belki de ölen kızıydı bu düzenin mimarı. Ne önemisona ermişti. Yanılmış olmak istiyordu. Hana doğru gelirken vardı ki? Dışarıda bekleyen karnı aç çocukların bu hanı beş altıkalbinde hissettiği boşluk yanılmadığını haykırıyordu. Yine de bu yıldan önce tek başlarına işletmeleri mümkün değildi. Onları alıphaykırışları dinlemek niyetinde değildi.Bulunduğu yerden kalkıp kapıya doğru akrabalarının olduğu bir köye götürmeliydi.yöneldi. Onu gören atı mutlulukla kişnedi. Ya da kendi şehrine. Kafasında bu düşüncelerAtının sırtındaki çantadan bir meşale aldı gezinirken ablasının intikamını almak için yananve onu tutuşturdu. Santor’un hazırladığı ateş bir kenarda durup zihnini aydınlatıyordu.şeylerden biriydi bu. Bilge bir adamdı Santor. Biraz ekmek, biraz peksimet, bir şişe şarapAlev çıkaran her şey konusunda uzman bir ile kileri terk edecekken, şarap şişesini geribüyücüydü. bıraktı.Elinde meşalesi ile hanın basamaklarını tekrar Kendi çocuklukları geldi aklına. Qwalin ileçıktı. Ayaklarını kaldırmak bile zor geliyordu şarap mahzenine çatı penceresinden süzülerekona. Sevdiği adamın ölmemiş olmasına, geri girmeleri. Qwalin aslında hep hayır diyen kişiydi.dönmüş olmasına mı sevinmeliydi, ablasının “Olmaz Dwain. Yakalanırız.” Ama hiç bir zamanmuhtemelen ölmüş olmasına mı üzülmeliydi. Dwain’i geri çevirememişti. İlk kez Dwain, kendiDuyguları karışmıştı tamamen. Duvarda istediğini değil, ablasının istediğini yaptıkları içinasılı cesedin yanındaki yazıyı yakından çok pişmandı. Onun yanından hiç ayrılmasaydı,incelemeye koyuldu. “Ona yardım etmeyenler belki bunların hiç biri yaşanmayacaktı.onu öldürenler kadar suçlu bulunmuştur” Elinde yiyeceklerle dışarı adımını attığındaKurumuş göz pınarlarından süzülen minik bir damla pürüzsüz beklediği manzaradan çok daha farklı birteni üzerinde keyifle kayıp narin boynunda kayboldu. manzara ile karşılaştı. Dört silahlı adam çocukların başında, üçDerin düşüncelere dalmışken birden bir öksürük sesi duydu. tanesi hanın merdivenlerinin hemen aşağısında, bir kaç tanesiHemen ardından birisinin “shhhh” dediğini. Elindeki meşaleyi hanın çevresinde, bir kaç tanesi ise yolun biraz daha ilerisindesesin geldiği kiler kapısına doğru tuttu. Bıçaklarından birisini duruyordu. Toplamda yirmiye yakın silahlı adam vardı ve seslerinisessizce çekip “kim var orada?” diye seslendi. Bir kıpırtı duydu. duymamış olmasına şaşırarak elindekileri fırlatıp bıçaklarınıKorkuyu hissetti. Konsantre olmak için an itibarı ile çok da çekti. Adamlar da silahlarına davranarak gardlarını aldılar.faydası olmayan gözlerini kapattı. Önce dışarıda bekleyen atının “Hey hey hey, küçük hanım, biraz sakin olun” dedi çocuklarınçıkardığı seslere, sonra kendi bedenin ürettiklerine kapattı aklını. yanındaki adamlardan birisi. Ya bu grubun lideri, ya da liderinDinlemeye başladı. İki kişiydiler. İki minik kalp ve korkuyla nefes sözcüsü olmalıydı. Diğer adamları gibi deriden yapılmış bir zırhalan iki minik beden. Çocuk olmalıydılar. “Çocuklar korkmayın” giyiyordu. Uzun boylu, uzun saçları sakalları hafif kırlaşmışdedi. “Ben size zarar vermem.” Cevap bekledi. Sonra devam etti birisiydi. Sözcü olamazdı, kesinlikle bu sürünün lideri o olmalıydı.“Ruandil’in varisi, prenses Dwain Anlet’im ben, size saklandığınız Dwain bıçaklarını indirmeden konuştu “Kimsiniz ve bizden neyerden çıkmanızı emrediyorum!” istiyorsunuz?” Bir yandan minik hareketler yapan adamlarınKapıda önce minik bir el, sonra minik bir kafa belirdi. Ardında her birini tek tek takip etmeye çalışıyordu. Kimin önce hareketebir tane daha. Elinde geldiğince gülümsemeye çalıştı Dwain. geçeceğini ve kendisinin ilk karşılığının ne olması gerektiğiniMeşale mavi gözlerini ve güzel yüzünü aydınlatıyordu. Onun hesaplamaya çalışıyordu. Arkasını han kapısına dayamıştı amagülümsemesini gören çocuklar da yaşadıkları her şeyi unutup içeride de birileri olup olmadığından emin değildi.gülümsemeye başladılar. Anlet kardeşlerin doğasında vardı bu. “Bizler tüccarız küçük hanım, güzel bulduğumuz şeyleri alırNeredeyse gözle görülebilir, dokunup hissedilebilir bir çekime ve satarız” dedi orta yaşlı adam. O an onun kılıcını çekmemişsahiptiler. Çocuklar onun ışığının verdiği cesaretle daha da olduğunu fark etti. “Bu minik çocuklar gibi” diyerek gülümsedi.sokuldular. Dwain dizleri üzerine çöktü, kollarını açtı ve ikisi Ağzındaki altın dişler meşalenin ışığıyla parladı. Bir kaç tanesibirden gelip ona sarıldılar. Sarılmalarıyla birlikte titreyerek sesli, bir kaç tanesi bıyıkaltından güldü adamların. Bir grupağlamaya başladılar. yaramaz çocuk gibiydiler. Çoğu doğuştan hayduttu ama liderleri soylu gibi konuşuyordu. Adam sözüne devam etti: “Aydınlığa gel28

hikayeküçük hanım, hadi korkma, senin de almaya değer bir mal olup tane daha. “İlk hareket eden ilk ölür” dedi Dwain. Adamlardan birisiolmadığını görelim” bu tehdidi umursamadan saldırdı. Adamın yukarıdan savurduğuKöle tüccarlarıyla karşılaşmak, bugün hayal ettiği en son şeydi. baltasını hisseden Dwain biraz yana çekilip kılıcını savurdu. AdamBugün yaşadıklarını düşününce şaşırması anlamsızdı. Duruşunu baltasını bırakıp iki eliyle kesilen boğazını tutmaya çalıştı. Garipbozmadan “Çocukları bırakın ve buradan gidin” dedi Dwain. Sesi hırıltılar çıkartarak şaşkın gözlerle sırt üstü yığılırken elleri halagayet kendinden emin çıkıyordu. “Yoksa?” dedi bir adım daha boğazında açılan derin kesiği kapatmaya çalışıyordu.yaklaşan adam. Dwain: “Size emrediyorum, ben Anlet kızı prenses Ondan sonra her şey bir anda gelişti. Dwain önce soluna gidenDwain, çocukları bırakın ve gidin ki size bağışlayayım” dedi. adamların arasına girdi. Birini en kıymetli yerinden, ötekini koltukKonuşan adam birden durdu. Dönüp arkasındaki arkadaşlarına altından yaraladı. Bu yaralar ani ölüme sebep olmasa da bir kaçtek tek bakmaya başladı. Elleri hayretler içerisinde kalmış gibi dakika sonra ölmelerine sebep olacaktı. Hemen öldürmese de ikiiki yana açılmıştı. Çenesi titriyordu. Sonra birden kafasını arkaya adamı daha saf dışı bıraktığı kesindi. Geri kalan adamların hepsiyatırıp kahkahalar atmaya başladı. Bir yandan gülüp, bir yandan birden üst üste yaşadıkları şokların ardından haydut olduklarınıağzından tükürükler saçarak: “Affedin beni prensesim, bu köhne hatırlayarak harekete geçtiler.handa Anlet hanedanından birisiyle karşılaşacağım aklımın Dwain bir yandan gelen darbelerden kaçınmaya çalışıyor, diğerucundan bile geçmezdi.” Sonra adamlarına dönüp neşeyle ekledi: yandan ise nefes alan her şeye doğru kılıcını saplayıp geri“Çocukları öldürün beyler, burada daha değerli bir hazine var” çekiyordu. Tek tek, tüm adamlarda ölümcül yaralar açmayaLiderlerinin emrini duyan çocukların arkasındaki adamlar hiç devam ediyordu. Ama bunun artık bir bedeli vardı. Sol koluvakit kaybetmediler. Zaten ellerinde olan kılıçlarını iki küçük dirsekten omzuna kadar açılmıştı, zırhı onu bir nebze korusaboynun üzerine koyup hızla çektiler. İki minik beden, boş birer da bir kaç kaburgasının kırıldığını hissedebiliyordu. Savrulançuval gibi bir anda yere yığıldı. kılıçlardan birisi boynuna bir çizik atarken saçlarının bir kısmınıDwain için ise o an bir ömür kadar uzundu. Adamın sözlerini da alıp götürmüştü. Yine de içlerinde en kötüsü zırhını delipduyan çocukların hissettiği şaşkınlıkla karışmış korkuyu karnına saplanan mızrağın ucuydu.hissedebiliyordu. O küçük gözleriyle kendisine yalvardıklarını Her şey sona erdiğinde, içeride ayakta kalan tek insan Dwainzihninde duyabiliyordu. Adamların kılıçlarını kaldırdığı ve oldu. Bedeni tamamen kanla kaplıydı. Gücünün son demlerineçocukların boynuna dayadıkları an Dwain etrafındaki diğer doğru hızla ilerlerken dışarıda şaşkın bir şekilde bekleyenadamlara aldırmaksızın elindeki uzun bıçaklarını fırlatmıştı bile. adamlara nefesini kontrol altında tutmaya çalışarak seslendi:Bıçaklar liderin kulaklarının yanından ıslık çalarak geçti. Ama “Evet beyler, sizleri de içeri bekliyorum” Sesi oldukça sakin vearadaki mesafe adamları durdurabilecek kadar kısa değildi. güçlü çıkmıştı. Adamlar hiç tereddüt etmeden atlarına doğruHavada süzülen iki bıçak adamlar çocukları öldürdükten hemen koşmaya başladılar. Liderleri “Sizi korkak herifler, çabuk gerisonra deri zırhlarını delip kalplerine saplandı. Dwain’in kalbine dönün!” diye bağırıyordu. Ancak adamların değil durmak, dönüpsaplanan acı ise adamların hissettiğinden kat ve kat fazlaydı. arkalarına bakmak gibi bir niyetleri bile yoktu.Erken gelen intikam Dwain’e doğru harekete geçen adamların Dwain, mızrağın uzun kısmını devrilen bir masaya dayayarak kırdı.bir an duraklamasına sebep oldu. Kılıcını kılıfından çeken lider Hissettiği acı bugün yaşadıklarının acısını neredeyse örtecekboşta kalan elini kaldırıp “ne duruyorsunuz” der gibi hareket etti. kadar güçlüydü. Sıra liderle yüzleşmeye gelmişti. Orta yaşlıDwain’in ani ve sert tepkisi işi adamlarına bırakması gerektiği adam hanın merdivenlerinin hemen aşağısında durmuş kaçandüşüncesinin hakim olmasını sağlamıştı. adamlarına öfke kusuyordu. Dwain kapıya geldiğinde adamınDwain anlık duraklamadan faydalanarak meşalesini yere attı öfke ile yeri tekmelediğini gördü. Sol dirseğinden süzülen kanlarve geriye doğru çekilerek hanın karanlığında kayboldu. Hanı kimsenin dokunmaya kıyamayacağı güzel teninden süzülüp narinçevreleyen her bir adamın kapıya doğru koştuğunu duyabiliyordu. parmaklarının ucundan yere damlıyordu. Böyle bir güzelliğin buLiderleri “onu canlı istiyorum!” diye bağırıyordu yine tükürüklerini denli iyi bir savaşçı olması, olağan dışıydı.etrafa saçarak. Dwain fırlattıkları kadar uzun olmayan iki bıçak Dwain kapıda belirince köle tüccarlarının başı da gidendaha çekti sırtından. Gözlerinin meşalenin aydınlığından zifiri adamlarına omuz silkip yüzünü ona döndü. “Ben bunca yıl birkaranlığa alıştırmaya çalışırken yerde dizili cesetlerin önüne saray soytarısına yenilmek için yaşamadım” dedi. Kendisinikadar geri çekilmişti. Kapıdan gelen sönük ışıkta gördüğü ikna etmeye mi çalışıyordu? Anlam veremedi Dwain. “Tanışmahareketlenmeye doğru hiç tereddüt etmeden tekrar fırlattı şansımız olmadı küçük hanım” dedi. Sonra reverans yapıp “özürbıçaklarını. Az önce duyulana benzer bir ıslık sesinin ardından dilerim, prensen Anlet” diye ekledi. “Ben Vladamlı Teverkinadamların biri boğazına saplı bıçakla yere yığılırken bir diğeri Grena, gelmiş geçmiş en büyük kılıç üstadı” dedi. “Bunu bilmenigözüne saplanmış bıçakla çığlık atmaya başladı. istiyorum prenses, ve şunu da bil, seni öldürüp cesedini günlerce sikeceğim” derken kudurmuş bir köpek gibi görünüyordu. “Sen bittin prenses, son, yolun sonu, sen b....”Başka bıçağı yoktu Dwain’in. Bundan sonrası o kadar kolay Teverkin Grena, son sözünü tamamlayamadan göğsüneolmayacaktı. Çünkü kılıçlarla arası bıçaklarla olduğu kadar iyi saplanmış kılıçla yere yığıldı. Dwain “Çok fazla konuşuyorsun”değildi. Yine de her iki kız kardeşin de kılıç eğitmeni Larden’di dedi merdivenleri inip can çekişen adamın yanına doğru ilerlerken.ve kalan adamların en azından yarısını öldürebilecek düzeyde Sonuçta kılıç dediğin savaş aleti de bir tür bıçak sayılırdı. Yanınabeceriyi edinmesini sağlamıştı. Kılıcını çekerken adamlardan ulaştığında kılıcını saplı olduğu yerden çekip adamın boğazınabir kaç tanesi daha olası bir ıslık sesine kulak kabartarak sapladı. Adam konuşmaya çalıştı ama ağzından kan dışında birtedbirli bir şekilde içeri adımlarını attılar. Dwain adamları net bir şey çıkmadı.şekilde göremiyordu ama adamların da onu göremediği kesindi. Dwain bir kaç adım daha ilerleyip dizlerinin üzerine çöktü.Gözünden yaralanan adamın çığlığı kendi liderlerinin kalbine Bedeni, bacaklarının taşıyamayacağı kadar ağırlaşmıştı. Kırılansapladığı kılıçla son bulurken içeriye bir kaç adam daha girdi. kaburgaları göğsüne batıyor, mızrağın saplı ucunun acısınaDwain önce gözlerini sonra kendi bedeninin çıkarttığı seslere benzer bir acıya sebep oluyordu. Sırt üstü uzandı. Gökyüzüneaklını, bir kez daha kapattı. Farklı hızlarda atan kalplerin sayısını bakarak son sözlerini söyledi. “Abla, beni affet...”ve konumlarını hayalinde canlandırmaya çalışarak hareketsizkaldı. Üç tanesi karşıda, iki tanesi sola, iki tanesi sağa geçiyordu. @larden loughnessKarşıdakilerin arkasında üç tane daha vardı. Dışarıda lider ve beş 29

edebiyatCENNET YOLU YA DA CENNETİN DOĞUSU YA DA NE?Cennet Yolu, John Steinbeck’in 1952 yılında yayımlanan; “1953”yılındaysa “Vahdet Gültekin” tarafından Türkçeleştirilmiş; TürkiyeYayınevi “Yıldız Romanlar” dizisinde yayımlanmış ve kitabın 1953 yılıbahsettiğim baskısını okuma fırsatı bulduğum; ama kitabın bendeyalnızca bazı alıntıları kaldığı için yeniden okuyacağım -neredeyse-antik kitap-antik roman.Kitapla ilgili iki bilgi… Bu bilgilerden ilki, kitabın adı Türkçeyedoğrudan (bilinçle) hatalı çevrilmiş… Kitabın günümüzdeki adı:Cennetin Doğusu; ama kitabın benim için adı hâlâ “Cennet Yolu”…Bahsettiğim bilgilerden ikincisi, eski kitapların bazılarındakarşılaştığımız nostaljik güzellik ya da şirinlik. Kitabın girişinde,kitapta yer alan yabancı karakter adları sıralı ve bu adların yanınaparantez içinde bu adların Türkçe okunuşları yazılmış.Üçüncü ve sonradan aklıma gelen bir bilgi dahaysa; eskidençevirmenler, ön söz yazılarında ad ve soyadlarını tamamen yazmakyerine, ön sözlerde, ad ve soyadlarının yalnızca baş harfleriniyazarmış.Kitapla ilgili ve günümüzde de devam eden bir ayrıntıyla ilgili –bence- önemli eleştirimse, kitabın ön sözünde okuyacağımız, JohnSteinbeck’in eserinden söz ederken kullandığı bir cümleye dâir; JohnSteinbeck, “Cennet Yolu” kitabı için, “Bana öyle geliyor ki şimdiyekadar ne yazdımsa hepsi bir bakıma bu esere hazırlanış olmuştur”demiştir. Bana göre hiçbir yazar, hiçbir eseri için böyle bir cümlekullanamamalıdır. Kullanmamalıdır.Kitap hakkında benim yazacaklarım bu kadar… Kitaptan bendekalanlarla devam ediyorum… Steinbeck’in beşinci eseri olan “Kör Döğüşü” 1936’da çıktı ve şöhretine yeniden bir kazanç ilâve etti. Muharrir bu eserinde, hayat kavgasını acıklı-alaylı bir şekilde ele almıştı. 1937’de çıkan “Fareler ve İnsanlar”ı, Steinbeck sonradan ayrıca piyes olarak yazdı. 1938’de “Uzun Vadi” isimli bir hikâye kitabı neşreden Steinbeck 1939’da “Gazap Üzümleri”ni verdi. Böylece on yılda hemen her sene bir eser veren Steinbeck, artık yarına klâsik bir muharrir olarak kalacak bir romancı olarak kabul ediliyordu ve kendisine Pulitzer Mükâfatını kazandıran “Gazap Üzümleri” onun şaheseri sayılıyordu. Fakat bugün Steinbeck’in kendisini şimdiye kadar yazdıklarının Cennet Yolu’nun (East of Eden’nin) yanında hiç kalacağını söylüyor ve şöyle diyor:John Steinbeck “Bana öyle geliyor ki şimdiye kadar ne yazdımsa hepsi bir bakımaBugün Amerika’nın en başta gelen bir iki, dünyanın da sayılı bu esere hazırlanış olmuştur. Elli yaşındayım, ‘Cennet Yolu’ da artıkromancılarından biri olarak kabul edilen John Steinbeck (Con iyi bir roman değilse demek ki şimdiye kadar bütün ömrümü boşŞtaynbek), şöhrete ancak otuzundan ve ilk üç eserinden sonra yere harcamışım. Yıllardır mesleğime dair ne öğrendimse bu kitabaulaşmıştır. 1902’de Kaliforniya’nın Salinas şehrinde doğan John, koydum. Biliyor musunuz ki herkes bu romanı okusun beğensin diyeStanford’da okumuş ve ilk eserini 1929’da, yirmi yaşındayken deli oluyorum. Okumaz ve beğenmezlerse öyle üzüleceğim ki…”vermiştir: “Altın Kupa” adını taşıyan bu romanı, bir korsanın Steinbeck’in “Gazap Üzümleri” ile “Cennet Yolu” arasında bir ikihayatına dairdi. Birbiriyle ilgili hikâyelerden mürekkep bir roman küçük eser daha verdi: 1941’de “Unutulan Köy” isimli ve Meksika’yaolan ikinci eseri “Cennet Çayırları” 1932’de, “Meçhul Bir Tanrıya” dair bir film yazdı, yine 1941’de (E. F. Rickett’le beraber) “Cortezisimli üçüncü kitabı da 1933’te çıktı. Fakat nedense bu ilk eserleri Denizi” adındaki bir eserde, seyahat hatıralarını anlattı. Harpile pek göze çarpmamıştı. Asıl 1935’te çıkan “Kenar Mahalle” ona yıllarında yazdığı “Ay Batarken” 1942’de çıktı, sonradan film ve piyesderhal Amerika’da ve bütün dünyada büyük bir şöhret kazandırdı. haline konuldu. 1944’te çıkan “Sardalya Sokağı”ndan sonra, 1947’deBasit insanların ruhunda ne derin bir âlem bulunabileceğini ve yine “Aksi Otobüs” ve “İnci” isimli iki kitap daha neşretti… Nihayet “Cennetbasit bir mevzuun usta bir muharrir elinde ne büyük bir güzellikle Yolu”nda bundan önceki eserleriyle kıyas edilemeyecek bir mevzuuişlenebileceğini gösteren bu küçük kitap, sonradan filme de alınmıştır. ele almış, hem de bunu sanatının en temiz, en süzülmüş üslûbu ile işlemiştir. Orada doğumdan ölüme, aşktan nefrete, iyilikten kötülüğe kadar bütün beşeri hisler muharririn kendine has gerçekçi görüşü ve30

samimi üslûbu ile anlatılmıştır. Steinbeck şaheseri - hatta tek eseri - edebiyatsaydığı bu emsalsiz romanını, daha pek tanınmadığı ve anlaşılmadığıgünlerde kendisini tutan ve kitaplarını basmak cesaretini gösteren JOHN STEINBECKtâbie ithaf ediyor ki, bu birkaç satır “Cennet Yolu”nu kitabesi sayılabilir. V. G.Pascal Covici’ye: Of Mice And Men, The Grapes Of Wrath gibi çok önemliAzizim Pat, iki eseri kaleminden çıkarmış, edebiyatta natüralizmTahtadan bir şey oyuyordum, üstüne geldin.— “Bana da bir şey yapsana” dedin. akımını benimsemiş ama aslında oldukça romantik bir— “Ne istersin?” diye sordum. nobel ödüllü Amerikalı yazar.— “Bir kutu yap” dedin.— “Ne kutusu?”— “İçine öteberi konacak bir kutu.” Romantik olduğu kanısına ise, kız arkadaşı ve aşk üzerine sorular— “Ne gibi şeyler meselâ?” soran oğlu için kaleme aldığı şu mektuba bakarak varabiliriz:— “Ne varsa” dedin. “10 kasım 1958İşte istediğin kutu. Nem varsa hemen hemen hepsini içine koydum,gene dolmadı. Izdırap ve heyecan var bu kutunun içinde, iyi hisler, Sevgili Thom;kötü hisler, iyi niyetler, kötü niyetler… Ümidin zevki, kederin acısı, o Mektubunu bu sabah aldık. Ben kendi bakış açımdan yanıt vereceğim,anlatılmaz yaratma sevinci, hepsi var. Ve hepsinin üstünde sana olan elbette Elaine’de kendi bakış açısından.şükranım, sevgim var.Ama, gene de dolmadı. İlk olarak, eğer aşıksan bu çok güzel bir şey. Bu, bir insanın başına John gelebilecek en güzel şey. Kimsenin bunu küçük görmesine izin verme.Bu romandaki başlıca isimlerin Türkçe okunuşları: İkincisi, birkaç çeşit aşk vardır. Biri bencil, acımasız, açgözlü, egoisttirAdam: Edım ve aşkı kendi kibrini beslemek için kullanır. Bu çirkin, zarar vericiKate: Keyt bir türdür. Diğeri ise içindeki iyi her şeyin dışa vurmasını sağlar -Cathy: Keti nezaketin, inceliğin ve saygının; yalnızca görgü kurallarına duyulanCatherina: Ketriyn saygının değil, bir başkasını eşsiz ve değerli görebilmeni sağlayan oCharles: Çariz daha yüce saygının da. İlk tür seni hasta eder, kendini küçük ve zayıfAron: Eron hissetmene yol açar ama ikincisi seni güçlendirir, sahip olduğunu bileCal (Caleb): Kol bilmediğin cesareti, iyiliği ve bilgeliği etrafına yaymanı sağlar.Abra: EbraSamuel Hamilton: Semyuıl Hemiltın Bunun gelip geçici bir gençlik aşkı olmadığını söylüyorsun. Eğer bu kadar yoğun duygular hissediyorsan elbette gençlik aşkı değildir.Artık hiç beklemediği bir hediye bulunca dudaklarından bir gülümsemegelip geçiyordu: Tıpkı gölün içindeki güneş huzmesinin üzerinden bir Ama sanırım benden sana neler hissettiğini söylememi istemiyordun.balığın geçmesi gibi. Bunu sen herkesten daha iyi bilirsin. Sana bu konuda ne yapman Sayfa 22 gerektiğiyle ilgili yardımcı olmamı istiyorsun ki bunu yapabilirim.*** Öncelikle sonuna kadar tadını çıkar, müteşekkir ol ve şükran duy.İnsanların içinde bir iyi olmak, sevilmek arzusu vardır. Nitekim, Aşkın amacı en iyi ve en güzel amaçtır. Ona ulaşmaya çalış.kusurlarının çoğu sevgiye doğru can atıp da muvaffak olamamaktanileri gelmiş şeylerdir. Biri öldü mü, değeri, nüfuzu, dehâsı ne olursa Eğer birine aşıksan o kişiye açılmakta bir tehlike yoktur. Yalnızca bazıolsun, sevilmeden öldüyse hayatını hebâ olmuş gibi hisseder ve ölümü insanların çok çekingen olabileceğini unutma, bazen ilanı aşk ederkenbaşkaları için de ancak pek soğuk bir his uyandıran feci bir şeyden bu çekingenliği göz önünde bulundurmak gerekir.ibârettir. Sayfa 387 Kızlar senin ne hissettiğini bilmek gibi bir özelliğe sahiplerdir, ama gene de duymak isterler.***Bir tek hikâye vardır bu dünyada. Bütün romanlar, şiirler içimizdeki Bazen hislerine şu ya da bu sebepten karşılık göremezsin - ama buo bir türlü sona ermez iyiyle kötü yarışı üzerine yazılmıştır… Ve hissettiklerinin değerini indirgemez.bana sorarsanız derim ki kötülük ölür ölür dirilir; iyilik ise ebedidir.Kötülüğün daima taptaze bir çehresi vardır, iyilik ise yaşlıdır ve Son olarak, seni anlıyorum çünkü ben de aynı şeyleri hissediyorum;dünyada en fazla saygıya lâyık şeydir. sen de böyle hissettiğin için memnunum. Sayfa 387 Susan’la tanışmak çok isteriz. Kapımız her zaman açık. Ama tüm*** ayarlamaları Elaine yapacaktır, çünkü bu onun uzmanlık alanı; çok da“Acı da olsa hakikat daha güzeldir” derdi. “Şehirlerdeki masalcılar memnun olacaktır. O da aşkı tanıyor, belki sana daha çok yardımcıtembellere, ahmaklara, zayıf iradeli kimselere tatlı görünsün diye bile olabilir.hayatı ezerler, büzerler fakat bu onların sakat taraflarını arttırmaktanbaşka bir şeye yaramaz. Bir şey öğretmez, bir şeyi iyi etmez, kalbi de Ve sakın kaybetmekten korkma. Eğer doğruysa devam edecektir.titretmez” derdi. Acele etme yeter. İyi şeyler asla elden kaçmaz. Sayfa 340 Sevgiler, baban”***Nadir mektup alan biri, mektubu hemen açmaz. Elinde şöyle bir tartar, İkinci dünya savaşı sonrası daha çok ideolojik eserler yazan Steinbeck,gönderenin adını, adresini okur, el yazısına bakar, gözünü damgaya ilerleyen dönemlerde güldürü türünde eserler de vermiştir. Birçokdikerek nereden ve ne zaman verildiğini araştırır. Amerikalı edebiyatçıyı etkileyen yazar, 1968 yılında henüz 66 Sayfa 346 yaşındayken New York’ta hayata gözlerini yummuştur. @sevgi deniz Not: steinbeck’in oğluna yazdığı mektup alıntıdır, birkaç imla hatası düzeltilerek yazılmıştır. @bira sisesine dusen soslu fistik 31

oYun REAL TIME STRATEGY 90`lı yıllarda video oyunu dünyasına damgasını vuran RTS dünyasında ufak bir gezinti.Real Time Strategy / Gerçek Zamanlı Strateji (yazı içerisinde RTS oyunların kimliğini belirleyen genel özellikleri şu şekildekısaca “RTS” olarak anılacaktır), strateji tabanlı video oyunları sıralanabilir:başlığının, ağır top modundaki iki alt başlığından birisidir. (Diğeri Eş zamanlı ilerleme ve oyun: Yukarıda da bahsettiğim gibiiçin bkz. Turn Based Strategy). Özellikle 1990’lı yıllarda yaşadığı tüm oyuncular aynı anda hareket etmekte. Bu durum, oyununpatlama ile 2000’lerin ortasında kadar süren bir furya olarak, başlangıç dakikalarında pek sıkıntı yaratmasa da, vakitçektiğimiz kült yapımları bize hediye eden oyun türüdür RTS. ilerledikçe ve oyuncular geliştikçe daha komplike senaryolarınGünümüzde halen belirli mecralarda, geçmiş yâd edilirkenkullanılan oyun isimlerinin birçoğu, kişisel bilgisayarlarınyaygınlaşmasının; ülkemizde internet kafe kültürünün(!) zirveyaptığı dönemde ortaya çıkan bu tür ile özdeşlemiştir.1982: Yeni Bir Türün DoğuşuRts, bir tanımlama olarak ilk defa “Byte” dergisi tarafından 1982yılında kullanılsa da bilinmesi ve yaygınlaşması ilk RTS oyunuolarak kabul edilen ve Westwood Stüdyoları tarafından yapılan“Dune II” oyunu ile olmuştur.RTS’lerin bir tür olarak ortaya çıkışı ve yaygınlaşması, o zamanakadar strateji oyunu bazında pazara hâkim olan ve masa üstüstrateji oyunlarından uyarlanarak dijital oyun dünyasında kendineyer bulan Turn Based Strategy / Tur Tabanlı Strateji oyunlarınınoluşturduğu “strateji” mantığında köklü değişimlere yol açmıştı.RTS ve TBS oyunlarını birbirinden ayıran en köklü fark şu şekilde yaşanmasına sebep olabilmekte. Hem gelişim sağlayıp, hemözetlenebilir: savaşa katılmak hem de uygun strateji geliştirmek ciddi birTBS oyunlarında, oyuncular belirli bir “tur” mantığına göre sıra ile bölünmeye sebep olabilir; aynı zamanda harita üzerinde dikkathareket eder ve buna göre strateji belirlerler. Yani rakibiniz hamle etmediğiniz bölgelerde yer alan rakipleriniz, tahmininizden dahayaparken siz bekler ve onun hamlesini takip eder; sonrasında fazla gelişerek kötü sürprizler yapabilirler.rakibinizin hamlesine göre stratejinizi belirlerdiniz (evet, aynen Kaynak toplama: Oyunda “üretim” ve “gelişim” için gerekli olansatranç oynamak gibi!) temel kaynakları harita üzerinde yer alan “kaynak” bölgelerindenRTS oyunlarında ise ortalık biraz daha hızlanmakta ve karışmakta. toplama ve kullanmak.RTS “tur” mantığını kaldırarak tüm oyunculara aynı anda hareket Bina inşa etme ve Birim Üretme: Toplanılan kaynaklar ileetme imkanı tanıyarak kendi kimliğini oluşturan ilk özelliği ortaya çeşitli özelliklere sahip binalar üretip, binalar vasıtasıyla çeşitlikoymaktadır. Bir harita üzerinde tüm oyuncular aynı anda hareketetmekte ve aynı anda strateji kurmakta!32

oyunözelliklere sahip birimler üretmek. ise döneminin en popüler RTS oyunu haline gelecek olanBirimler üzerine direk hâkimiyet: Ürettiğiniz birimler üzerinde “Command & Conquer” serisine start vermişti.doğrudan hakimiyete sahip olmak ve anlık olarak yönetebilmek. İsmini andığımız iki büyük firma dışında 1997 yılında CavedogOyun için teknolojik gelişmeler: Kimi zaman çağ atlama, kimi Entertainment tarafından “Total Anhillation”; Ensemblezaman ise yükseltme şeklinde karşımıza çıkan gelişmelerdir. Stüdyoları tarafından ise “Age of Empires” oyunları piyasayaBirimleriniz ve binalarız gelişerek daha güçlü olabilir veya yeni sürülmüştür. 1998 yılında ise Blizzard Entertainment, ikinci birbirimler üretme imkânına sahip olabilirsiniz. hamle ile “Starcraft” serisini üretmiştir.1992 – 1998: Pazar Savaşları 1992 – 1998 yılları arasında yayınlanan oyunlar, oyuncular1992 yılından itibaren RTS oyun türü güçlü bir patlama yaşadı tarafından o kadar sevildi ve benimsendi ki, “Age of Empires II:ve “altın çağ” olarak nitelendirebileceğimiz dönemi yaşamaya The Conquest”, “Command & Conquer: Red Alert 2” ve “Starcraft”başladı. 1992 – 1998 arası dönemde “Westwood Stüdyoları” gibi oyunlar, bir dönemi anlatan/yansıtan kült oyunlar olarakve “Blizzard Entertainment” adıyla bilinen iki büyük firma, RTS kabul görmüş; günümüzde, RTS dendiği zaman oyuncularınpazarını geliştiren ve domine eden isimler olarak yer almışlardır. gözünde canlanan ikonlar haline gelmişlerdir. 1998 ve Sonrası: 3D Adımları ve Dönüşümler 1997 yılına kadar ağırlıklı olarak izometrik bakış açısına sahip 2D grafikler ile hareket eden RTS oyun türleri, Dungeon Keeper (1997), Populous: The Beginning (1998), Jeff Wayne’s The War of The Worlds (1998), Warzone 2100 (1999), Machines (1999), Homeworld (1999), Honour & Ffreedom (1999) ve Dark Reign 2 (2000) gibi oyunlarla 3D grafik teknolojisine adapte olmayı başarmıştır. 2002 yılına gelindiğinde ise Bilizzard Entertainment’ın piyasa sürdüğü “Warcraft III: Reign of Chaos” ve Ensemble Stüdyoları tarafından üretilen “Age of Mythology” ve Westwood Stüdyolarının EA Games tarafından satın alınmasından sonra 2003 yılında yayınlanan “Command & Conquer: Generals” ile 3D grafiklerin RTS oyun türünde kullanılması yerleşik bir hal almıştır.1982 – 1992 arasında geçen 10 senelik süreçte RTS oyun türü,tur tabanlı stratejilerden, aksiyon oyunlarından ve RPG türüoyunlardan harmanlanarak ortaya çıkan birçok farklı oyunla“orijin” evresi yaşamış olsa da, “aha da ben buyum” diyerek ortayaçıkması ve literatürde “Real Time Strategy” kavramının kabulgörmesi, 1992 yılında Westwood Stüdyoları tarafından geliştirilen“Dune II: The Building of a Dynasty” oyunu ile gerçekleşmiştir.Oyun dünyasına getirdiği yeni soluk ile “Dune II: The Building of 2003 yılı sonrası duraklama dönemine giren RTS türü, yavaşa Dynasty”nin yakaladığı başarı, bir çok oyuna ve fikre ön ayak yavaş farklı oyun türleri doğurmaya başlamıştı. “Warcraft III: Theolmuştur. Dune II ile nefes üflenen RTS oyun türü, 1994 yılı Frozen Throne” oyununun özelleştirilebilen haritalar desteği ileiçerisine Blizzard Entertainment firmasının, günümüzde etkili başlayan bu yeni furya, uzun vadede oyun dünyasını derindenbir şekilde oyun pazarını domine edebilme gücünü sürdüren etkileyecek oyun türlerinin temellerinin atıldığı bölge olurken,“Warcraft” serisinin ilk oyunu olan “Warcraft: Orcs & Humans” Blizzart Entertainment, günümüzde hala en çok oyuncuya sahipoyununu piyasa sürmesiyle çeşitlilik kazanmaya başlamıştır.1995’e gelindiğinde ise RTS türü gerçek anlamda “altın çağ”yaşamaya başlamıştı. Pazarı yöneten iki firma da altın niteliğindebirer oyun piyasaya sürmüşlerdi: Blizzard Entertainment, ilkoyunun başarısıyla birlikte seriye devam etmiş ve “Warcraft II:Tides of Darkness” oyunun piyasa sürmüş; Westwood Stüdyoları 33

oYunMMORPG oyunlarından biri olan “World of Warcraft” oyununu sahneye koymuş; EnsembleStüdyolarının sessizliğe büründüğü bu yıllarda EA Games, Command & Conquer ismi altındaRTS türüne yeni oyunlar kazandırmaya ve pazarı yönlendirme çabasına girişmiştir. 2007yılında yayınlanan “Command &Conquer 3: Tiberium Wars” ve 2008 yılında çıkan “Command&Conquer 3: Kane’s Wrath” ile canlı tutulmaya çalışılan RTS oyun türü, belirli dinamiklerindeğiştirilmesi ve daha hızlı ve taktiksel oyun modlarına sahip “Red Alert 3” (2008) ve ek paketi“Red Alert 3: Uprising” (2009) ile çöküş dönemini yaşamaya başlamıştır.Blizzart Entertainment, bir klasik haline gelen “Startcraft” oyununun devamı niteliğindeki“Startcraft 2” oyununu 2010 yılında piyasaya sürse de dönemin yeni yükselen oyun türleriolan MOBA (Massive Multiplayer Battleground Arena) ve RTT (Real Time Tactics) karşısında,RTS oyun türünü eski günlerine kavuşturamamıştır.2003 – 2010 yılları arasında RTS oyun türü içerisinde kült haline gelerek dönemine damgavuran iki özel oyun ise yine EA Games elinden çıkan “The Lord Of The Rings: The Battle ForMiddle Earth I & II” oyunları olmuştur. RTS oyun türünün duraklamasının en çok hissedildiğizamanlarda, Yüzüklerin Efendisi filmlerinin de etkisiyle çok beğenilen oyunlar, günümüzdehala adından söz ettirmeyi başaran nadir yapımlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunakarşılık Microsoft Oyun Stüdyoları tarafından 2005 yılında piyasaya sürülen “Age of Empires3” nostaljik bir esinti yaratsa da, beklediği başarıya ulaşamamıştır.Zamana karşı direnmek yerine uyum sağlama yoluna gitmeyi deneyen EA Games ise 2010yılında çıkarttığı “Command & Conquer 4: Tiberium Twilight” oyunu ile RTS & RTT karışımıbir oyun denemesi yapmış olsa da, istediği başarıya ulaşamamış; ancak en azından RTSoyunların altın çağına damgasını vuran Command & Conquer serisine güzel bir hikaye sonuoluşturmuştur.Günümüzde halen RTS oyun türü için ürünler piyasaya sürülsede, MOBA, RTT ve MMORPGoyunların domine ettiği strateji oyunları dünyasında, klasik RTS’lerin küllerinden yenidendoğması zor bir ihtimal olarak görünmekte (bence!). @the ancient one 34

sanatG O TI. K M I. M A R I.Mimarlığın, gotik sanatın temel parçalarından birisi süslemeye uyacak şekilde düzenlenmiştir.olduğu gözetilerek, karakteristik özeliklerini ve gelişimini Tanrıya, karışık ama temiz, katı bir şekilde biçimsel, fakatdetaylandırmak gerekecek olursak; ilk mimari örnekler ince bir düşünce çabası ile varılabileceğine inanılan ortaçağçalışılması kolay ve dayanıklı bir çeşit kireçtaşı rezervinin felsefesi, katedrallerin mimari şekillerinin de karışık ancakbulunduğu Fransa’nın kuzeyinde, Paris’i de içine alan saf, usulen sert ama ayrıntılar bakımından çok zenginIle-de-France adındaki bir bölgede verilmiştir. Paris görünümde şekillenmesini sağlamış, tanrıyı yüceltmek veyakınlarında bulunan St. Denis Manastırı (Basilica of St. inancını yaymak için duyulan samimi inanç ve arzu kadar,Denis) kilisesinin koro kısmının yapımı, gotik üslubun çıkışı kuvvetli şehirlerin din adamlarının ve zenginlerinin tümolarak kabul edilebilir ki bu uygulama sonrası Fransa’nın diğer yapıların üzerinde yükselen ve uzak mesafelerdenbüyük kentleri aynı üslubu devam ettirebilmek adına dahi görülebilen katedralleri ile dünyayı büyülemektenbirbirleriyle yarışmaya başlamış; Almanya ve Almanca duydukları haklı gurur gibi dünyevi kaygılar da, gotikkonuşlan bazı ülkelerle, İskandinavya ve Doğu Avrupa’da katedrallerin ihtişamının yaratıldığı ortamın kaynağıdır.da bu üslubun bir uyarlaması geliştirilmiş, İtalya ve İspanya Daha net ifade etmek gerekirse, gotik katedralleringibi önemli ülkelerde belirli özelliklerini kaybetse de, ihtişamının altında yatan ana etmen, katedrallerin dikeyyerel mimari geleneklerle kaynaşarak bütün Avrupa’da hatları ile tanrıya yükselmenin, yeryüzünde cismen birbenimsenmiştir. şekil almasıdır.Yerel mimarideki bu fark, aynı ülkede dahi uygulamalarda St. Nicholas Şapeli flushwork örneğifarkını göstermiş, örneği Britanya’da bazı bölgelerdekilise kuleleri yüksek ince külahlarla son bulurken, birdiğer bölgede külah yerine, dar dikdörtgen kulelerleyetinilmiştir. İngiltere’de kilise mimarisinde erken ve ortaİngiliz tipinden sonra dekoratif ve düşey üsluba geçilmesigibi, mimaride nesiller arasında da farklar belirmiş, ancakgotik sanatın tüm dallarında (resim, heykel, renkli camyapımı, mimarlık vb.) bu üslubun belirgin karakteristikve birbiriyle yakından ilişkili şekilleri, tam manasıylauluslararası kalmayı başarmıştır. Mimari, bölgede kolayelde edilebilen malzemeye göre de değişiklik göstermiş,çakmaktaşının kolaylıkla elde edilebilir olduğu İngilteredoğu bölgelerinde, Fransa’nın aksine kireçtaşı kullanımıyerini çakmaktaşına bırakmış, cepheler flushwork denilen 35

sanatKatedrallerin yapımında karşılaşılan zorlukların aşılmasıiçin, gönüllü olarak yapım işlerinde çalışılması, parayardımları gibi halkın yaptığı fedakarlıklar da dikkatealınacak olursa, söz konusu yapıların ihtişamı ve mucizevigörünüşleri daha da anlam kazanmaktadır.Katedrallerin bu kadar ihtişamlı görünmesini sağlayan ve bakıldığında nefes kesici bir yükseklik duygusu uyanır.tümünde rastlayabileceğimiz yukarı doğru yükselme etkisi, Yerçekimine meydan okuyan bu yükseliş etkisi kısmen ortasivri çapraz tonoz, yuvarlak yerine sivri kemer ve destek nefin gerçek yüksekliğine (bir örnek olarak: 13. yüzyıldakemerlerinin kullanılması gibi, dönemin bir takım teknik başlayan en ihtişamlı katedrali yapma yarışı, Beauvaisyenilikleri ile sağlanmakla birlikte, kemerlerin, sütunların Katedrali’nde son haddine ulaşmış, tamamlanmasındanve kaburgaların yukarı doğru yükselişi, incelikleri ile 12 yıl sonra, 1284 senesinde 47,5 metre gibi rekor birde birleşince yerçekimine meydan okurmuşçasına bir yükseklikte yapılan tonozlar tahminen rüzgarların yol açtığıgörüntü ortaya çıkarmaktadır. Yerçekimine karşı yapılan rezonans etkisiyle yıkılmıştır), kısmen ise yükseklik vebu meydan okuma, içinde bulunanların, uygulanan mimari genişlik arasındaki, aşırı dar orantıya bağlıdır (Paris, Notredetayları görmelerini engelleyerek doruğuna çıkmakta, Dame 1:2,75, Köln Katedrali 1:3,8 (Köln, en dar orandır)).tonozu taşıyan destek kemerlerinin ve öteki payandalarınolağanüstü yerleştirilişi, ancak binanın dışında dolaşınca Gotik bir yapının duvarları olduğu gibi çıkarılsa bile, kilise ağırlığını sütunlar ve payandalarla dışarıdan zemine verdiğinden dolayı, esas taşıyıcı elemanlar olan payanda, sütun ve tonoz kaburgaları oldukları yerde durabilir. Bu yapım tekniği, destek görevi olmadığından duvar yüzeylerinin kemer ve büyük pencerelerle doldurulmasına imkan verir. Bu nedenledir ki katedrallerde, duvarların varlığıfark edilebilmektedir. hissedilemeyecek kadar azdır.Göğe yükseliyormuşçasına bir hafiflik elde edebilmek ve Gotik katedrallerin en karakteristikbu dikeylik duygusunu belirginleştirmek için, dış duvarların özelliklerinden birisi, iki yanındayoğunluğu taçkapı, pencere, kemer ve heykel sıraları ile kulelerin bulunduğu, taç kapı, batıboş alanların üstünlük kazanacağı şekilde parçalanmış, kapısı veya ön kapı olabilen büyük veyatay çizgilerle şekiller, dikey oranlarla dengelenmiştir. süslü kapıları ile, iki yanındakilerdenÜslubun anavatanı Fransa’da yer alan bütün katedrallerde daha yüksek olan batı cephesindeki taçrastlanabileceği gibi batı cephesinin her iki yanında kapının, ikisinin üst kısmına yakın bir yerdebulunan kuleler ile bu göğe yükselme etkisi daha da konumlandırılmış gül penceresidir (rosearttırılmış ve bu etki kulelerde kullanılan koni veya piramitşekilli külahların zarif çizgileri ile son bulmuştur. window).Dini mimaride uygulanan bu teknikler, aynı devirde farklı Genelde neflerle bölünmüşyapı tiplerinde de örneklerini göstermeye devam etmiştir. transeptlerin kuzey ve güneyeKale, ev, belediye binaları ve hastanelerde göze çarpan ilk bakan kütlevi cepheleri deözellik, yüksek bir kulenin bulunmasıdır. büyük taçkapılar, kemerler,Gotik katedrallerin tipik özelliklerinden birisi, iç mekanda heykeller ve bir veya birdendoğu - batı ekseninde olacak şekilde bir haç planı fazla gül pencereler ile(transept) uygulanmasıdır. Bu plan tipinde iç mekan, daha süslenirdi. Gül pencerenin batıyüksek ve geniş olacak şekilde, diğerlerinden bir sıra ince cephesinde konumlandırıldığısütun ve yarım sütunların üstünde yükselen sivri kemer bazı pencerelerde tanrınındizileriyle ayrılan orta nef ve (sayısı bazen dörde çıkabilen)yan neflerle birlikte 3 bölüme ayrılmıştır. Bu planda sunak cennet ve dünya üzerindekimasası genellikle doğu uçta Kudüs’e bakacak şekilde egemenliği anlatılırken, bazen ışığında merkezine İsa’yıkonumlandırılmıştır. Kateral içinde, bu orta nefe aşağıdan alıp, etrafında onu sarmalayan, aydınlattığı, ışıklar içindeki havari, peygamber, aziz ve melek figürleriyle kıyamet günü işlenmektedir. Transept sonlarındaki gül pencerelerde de Meryem Ana’ya adanmış figürler bulunmaktadır ki zarif36

sanattaş kaburgalarla bölünmüş bu pencereler hem İsa’nınsembolü olan ışığın kaynağı güneşi, hem de Meryem’isimgeleyen gülü (our lady of the most rosary) ima ederdi.Kilisenin koro bölümünde genelde trizli, yani küçük zarifsütunların üstünde iki veya üç gözlü kemerlerle bölünmüşve gül pencerelerde olduğu gibi; yakut kırmızısı, mor,zümrüt yeşili ve mavi renklerin ağırlıklı kullanıldığı veçeşitli figürlerin resmedildiği büyük pencerelerden girenışığın esrarlı ve huşu telkin eder şekilde kiliseye içineyayılması amaçlanırdı ki, ışık tüm yapıya hakim nefeskesici düzenle birlikte, ibadete gelenlerde uhrevi birduygu uyandırsın (ışığın bu uhrevi gücünü, cam kullanımıile olmasa dahi bugün Church of Light (Tadao Ando) gibiyapılarda da görebiliriz). Bütün bu camlarda kullanılanfigürler vasıtasıyla anlatılan hikayelere, okuma yazmasıolmayan, inanması gereken kutsal kitaptan habersizhalka, dini hikayeleri de resimli roman gibi anlatarakeğitici bir misyon yüklenmiş, İncil tanıtılmış oluyordu.Büyük pencerelerde renkli cam kullanımı, camın saydambir madde olmasından dolayı doğanın tüm bağışları gibiışığın da tanrıdan geldiğine inanan hristiyan inancınauygun biçimde anlatılmak istenen hikayenin gücünüarttırırken, tanrının ihtişamını yansıtacak bir vasıta olarakkabul edilirdi. @bhzxlkdtKaynak:How to recognize gothic art / Maria Cristina GozzoliGörseller:St. Denis Manastırı https://www.flickr.com/photos/profzucker/ St. Nicholas Şapeli flushwork örneği http://www.english-church-architecture.netÇapraz tonoz http://milliyetsanat.com/Köln Katedrali www.thousandwonders.neNotre Dame Paris rose window https://theculturetrip.comNotre Dame Paris kuzey yönü rose window https://enthusiastical.wordpress.com 37

y e m e - içm e NUTELLA Nutella, İtalyan Ferrero grubuna ait bir firma. Bir İtalyan KOKOREÇ firması ve grupta hepimizin her gün severek tükettiğiBağırsaktan yapılan bir yemektir. Uç noktada bir Kinder ve Duplo markalarının yanı sıra Tic Tac falan da yiyecektir; ya hiç sevilmez, ya da hastası olunur. var. Ama grubun en iddialı ürünü şüphesiz ki Nutella.İzmir usulü, Ankara usulü, İstanbul usulü gibi türleri vardır, buusuller pişirme tekniğinden ve kullanılan malzemeden kaynaklanır: Nutella aslında kakaolu fındık kreması. Baktığınızda bizim gibi Sagra mağazalarının çeşmelerinden kakaolu fındık kreması satın alan• Ankara ve İzmir usulü közde pişirilir. İzmir usulünde is kokusu kişiler için çok bir esprisi yok aslında. Benim yaşımda olanlar bilirler, daha belirgindir. hangimizin rüyasına girmemiştir o çikolata çeşmesi, hangimiz ağzımızı o çeşmeye dayamayı hayal etmemişizdir… Yaş ilerleyince• İstanbul usulü saç üzerinde pişirilir, is kokusu olmaz. Genellikle farklı cinsel fantazilere bile vesile olmuşluğu vardır o çeşmenin. yanında domates ve biber ile birlikte harmanlanır.Lezzeti etkileyen birçok faktör vardır; örneğin daha yağlı olan bağırsak Konu kakaolu fındık ezmesi olunca aslında bi alt yapımız var Allah’adaha korlu ateşte pişirilip yağ yakılır, is kokusu alırsa mangal lezzeti şükür. Sagra’nın peşine Nestle, Şokella vs. geldi tabi hiçbiriside verir. Bazı ustalar bağırsağı bir gün önceden süte yatırırlar. çeşmenin yerini tutmadı. Ama bir gün her şeyi altüst eden bir şeyOlmazsa olmaz baharatı kimyondur. çıkageldi. Evet hepimizin bildiği fındık kreması ama koku desenPişirme usulü ne olursa olsun, ekmek önceden ısıtılmalı, kızgın farklı, akışkanlık farklı, tat farklı her şey farklı. Allah’ım o nasıl birateşte pişen kokoreçin yağı ekmeğe emdirilmelidir. şeydir öyle, ekmeğe sür ye, kaşık kaşık ye, muzun üzerine dök ye,Gelelim markette satılan türlerine. Az pişirilmiş halde paket ile portakalın üzerine sür ye… Yeter ki ye. Eve girdiği ilk günden beri kisatılan bir kokoreç var, gecenin bir vakti kriz gelir, evden çıkmaya o tarihi maalesef hatırlamıyorum, sanırım 97-98 yıllarında tanışmışda üşenirseniz diye buzlukta bulundurabilirsiniz. Ama kesinlikle olabilirim, benim temel besin maddem oldu. Tabi o zamanlarmikrodalgada pişirmeyin, kokoreçin başına gelebilecek en kötü gençlik de var, yediğini yakıyorsun, fütursuzca yiyordum. Sabahdurum, vıcık vıcık sulanıyor. (ha gideri var o ayrı) Teflon tavada kahvaltısı, öğlen yemeği, gece uykudan uyanınca hiç fark etmiyor.yapabilirsiniz ama unutmayın eve öyle bir koku siniyor ki iki gün İşte o zamanlar Nutella’nın adını kalbime, tadını dilime, kavanozunugeçmiyor. Pişirirken aspiratör, kapı pencere falan sonuna kadar açık dolabın en nadide yerine mıh gibi kazıdım. Her şey bir yana, Nutellaolsun. Bir de, teflon tavanın dibinde kalın bir yağ tabakası birikecek, bir yana.tava sıcakken onu yoğurt kabı gibi bir şeye döküp çöpe öyle atın. Yoksa Zaman içinde Nutella yaygınlaştı. Nutella kafeler açıldı, sadecesoğuyunca temizlemesi zor oluyor. Yağ sıcakken kesinlikle lavaboya Nutella’yla ürün yapan restoranlar açıldı, Nutella için festivallerdökmeyin, tıkıyor. Bir çaydanlık kaynar su ve deterjan dökmeden de düzenlendi falan. Bunlar benim için hep pozitif şeyler, çünkü içindeaçılmıyor. Nutella var. Ben ki çayı şekerli içtiğim zamanlarda çaya NutellaKokoreçi ilk kez yiyecekler için İstanbul usulü, domatesli ve katan insanım niye pozitif olmasın ki hem. Ablamın bekar yaşadığıbiberli olanı öneririm. Diğerleri ağır gelebilir ve bir daha yemek zamanlar… Bir gün kalmaya gittim. Kahvaltı hazırlıyor, Nutella var mıistemeyebilirsiniz. Ha, ben İstanbul usulü mü tercih ediyorum, dedim, var var sen geliyorsun diye yeni aldım dedi. İkinci gün Nutellakesinlikle hayır. bitince, bastı fırçayı. Şaşırdım, ulen ne olacak alt tarafı bi kavanozŞahsen en sevdiğim kokoreç türü İzmir usulüdür, Ankara usulü de Nutella. Meğerse benden bir hafta önce erkek kuzenim gitmiş yineçok güzeldir. kalmaya, onun içinde yeni bir kavanoz almış o da iki güne bitirmiş.Güzel bir kokoreç için önerim: Nedir benim Nutella ile imtihanım diyor, iki günde bir Nutella’mı• Yağlı olacak, kızgın kömürde yağı yakılarak hızlı pişirilecek ama alcam diye. Bence almak lazım, maazallah kimse almaz, firmanın cirosu düşer bağırsak biraz az pişmiş olacak. kapanır vs, niye o riske girelim, haftada en az 1 sefer alalım. Hazır• Parçalar biraz iri doğranacak, ufak doğrayınca soğuyor. Bazı adamlar hammaddeye yakın olabilmek adına Manisa’ya fabrika da kurdular, lezzet bu kadar yakınken niye geri tepelim ki. ustalar doğradıktan sonra da ısıtırlar ama sadece saçta pişiren Bizim oğlanın yeni doğduğu zamanlar kahvaltı yapıyoruz, nasıl huysuz ustalar bunu yapabiliyor. Közde pişirirken pek böyle bir şans nasıl huysuz. Aldım dizlerime yatırdım sonra açık Nutella kavanozunu olmayabiliyor, ustanın ocağı ile de ilgili. Bazı ustaların mangalın ters çevirip burnuna yaklaştırdım. İşte o an 3 aylık bebeğin nasıl üzerinde saç bölme de oluyor. aydınlandığına şahit oldum. Sanki o 3 aylık kısacık ömrünü sorguladı• Domates ve biber olmayacak, saf kokoreç olmalı. o an “ulen bu ne, bu nasıl bir koku” diye. Yaklaşık 15-20 dakika öyle• Pul biber, kimyon ve kekik. yattı dizimde, sanrım hayatını sorguladı, hipnotize oldu. Koku etkisini• Ekmeğin içi de, dışı da közde ısıtılmalı (hatta yer yer ufak kaybedince yavaş yavaş kıpırdanmaya başladı yine. O an düşündüm noktalar halinde yanmalı) ama kurumaması için kokoreçin yağı kokusu 15-20 dakika etkilediyse, ağzına bir parmak sürsem ne olur emdirilmeli. diye ama tabi ki 1 yaşını geçmesine rağmen hala yapmadık onu.• Domates ve yeşil biber hem tadı bozuyor, hem de soğutuyor, Bugünlerde yerini Torku almaya çalışsa da Nutella’nın yerini hiçbir tavsiye etmiyorum. şey tutamaz, en azından benim için. Şimdi size Nutella yemek için iki• Yanında bir şey içmeyin, ayran tercih edilir ama kokoreçin yağını tarif vereceğim, çok basit şeyler bence ilk fırsatta deneyin. ağzımda donduruyormuş gibi geliyor. Ayran içecekseniz de çok • Uno’nun tam tahıllı, içi çekirdekli falan, ekmeğini alın, soğuk olmasın. Şalgam suyu da iyi gider. ekmek kızartma makinesinde üstü hafif çıtır olana kadar kızartın.• Acı biber turşusu gereklidir. Sonra ekmek sıcakken üzerine kalın bir tabak Nutella sürün ve çay• İlk porsiyonu alır almaz ikinci porsiyonu sipariş verin, ilk eşliğinde yiyin. porsiyonu bitirene kadar diğeri hazır olur. Bir porsiyon asla • Hafif ekşi bir portakal bulun onu yuvarlak yuvarlak yetmez. İkisini aynı anda sipariş ederseniz de siz yerken ikincisi dilimleyin, etrafından kabuğunu soyun, kenarındaki ve ortasındaki soğur. beyaz lifleri temizleyin ve büyük düz bir tabağa dizin. 5-10 dakika bekleyin, portakallar hafifçe suyunu tabağa bıraksın. Ondan sonra 2 @keltox yemek kaşığı Nutella’yı portakalların üzerinde gezdirin. Sonra o hafif ekşinin Nutella ile buluştuğu şeyi afiyetle yiyin. @1100138



kulzos radyokulzos yazarlarındannternet radyosu telefondan, bblggsayardan ve tabletten kulsoz.com


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook