Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore GİZEMLİ YOLCULUK

GİZEMLİ YOLCULUK

Published by Sibel Alper, 2021-06-06 14:18:11

Description: OKUMA SEFERBERLİĞİ

Search

Read the Text Version

1. BÖLÜM GİZEMLİ YOLCULUK Bir yaz akşamı Gizem, her gün ki yaptığı gibi pencereden gökyüzünü izliyordu. Hep hayali, astronot olup uzayı keşfetmekti. Gökyüzünü izlerken yavaş yavaş uykuya daldı. Şimdi uzayın derinliklerindeydi. Bu kadar güzel olacağını düşünmemişti. Uzayın hayran bırakan görünüşüne bakakaldı. Ta ki arkasındaki kara deliği fark edene kadar. Çok güçlü bir çekim kuvvetine sahip olan bu karadelik her şeyi içine çekiyordu. Gizem ne kadar kaçmaya çalışsa da bunu başaramıyordu. Artık dayanacak gücü kalmamıştı. Karadelik Fatmanur- 23 Nisan oo onu içine çoktan çekmişti. Başta çok korkuyordu fakat sonra o korkuyu yendi çünkü etrafa baktığında cennet gibi bir yerdeydi. Ama Gizem’ in aklında tek bir soru vardı, o da buraya nasıl geldiği idi. Düşündü ama aklına bir şey gelmedi. Tam o sırada annesinin odasına girmesiyle uyandı. Annesi Gizemi kahvaltıya çağırdı. Gizem kahvaltı sofrasına gittiğinde mutsuzdu. Annesi neden mutsuz olduğunu sordu. Gizem çok güzel bir rüya gördüğünü fakat gerçek olmadığı için üzgün olduğunu söyledi. Annesi Gizemi nasıl mutlu edeceğini biliyordu. İçerden, sabah posta kutusunda bulduğu, uzaya yolculuk broşürünü getirdi. Gizem bu broşürü görünce çok heyecanlandı. Fakat bu broşürde tarih yazmıyordu. Gizem hemen kahvaltısını bitirip bilgisayarın başına koştu. Bu gezinin ücretini ve tarihini araştırdı. Fakat bu konu hakkında hiçbir bilgi bulamadı. Gizem çok üzülmüştü. Bu geziye katılmayı, uzayı görmeyi, uzayı keşfetmeyi çok istiyordu. Akşam yemeğinden sonra bilgisayarını açıp biraz daha araştırma yaptı. Birde ne görsün gezinin ne zaman yapılacağı açıklanmıştı. Hemen koşup annesine haber verdi. Annesi Gizem adına çok sevinmişti. Hemen geziye nasıl katılabileceklerini araştırmaya başladı. Geziyi düzenleyen Turizm şirketine gitti. Şartları öğrendi bir takım evrak işlemlerini halledip izin belgesiyle birlikte şirkete geri döndü ve kayıt işlemlerini bitirdi. Bu müjdeyi Gizeme vermek için sabırsızlanıyordu. Gizem annesini pencerede bekliyordu. Annesinin geldiğini görünce hemen koşup kapıyı açtı. Gidebiliyor muyum anne diye heyecanla sordu. Evet kızım yanıtını alınca sevincinden ne yapacağını şaşırdı. Annesine kocaman sarıldıktan sonra hemen en yakın arkadaşı Betül’ü aradı. Betül olup bitene inanamamıştı, ben de gelmek istiyorum ben de başvuracağım deyip telefonu kapattı. Gizem artık uzaya gidip, uzayı görebilecekti, gece heyecandan uyuyamamıştı. Gizem günlerdir hayalini kurduğu uzaya gidecekti sonunda. Oraya ne götüreceğini bilemiyordu ama. Orda hava nasıldır diye düşündü. Hemen bilgisayarı açıp ufak bir araştırma yaptı. Oraya giderken özel bir kıyafet giyildiğini okudu. Ama o kıyafeti nerden alacaklardı. Arkadaşı Betül de geziye geliyordu. Ona mı sorsaydı. Ama o da bilemezdi. En iyisi bir kışlık bir yazlık kıyafet almaktı. O gün geldi çattı. Uzay aracına binecekleri yere gitmek için yola çıktılar. Gizemin annesi de Gizem ve arkadaşı Betül'ü yolcu etmek için gelmişti. Uzaya gitmelerine dakikalar kalan Gizem ve Betül çok heyecanlıydılar. Bakalım bu ikilinin tahmin ettikleri gibi, uzay güzel, büyük ve büyüleyici miydi? Uzay aracının yanına geldiklerinde gözlerine inanamadılar bu araç çok büyüktü. Etrafta kendi yaşlarında bir sürü kişi ve onları yolcu etmeye gelen anne ve babaları vardı. Anons sesiyle irkilen Gizem ve Betül’ün kalpleri yerinden fırlayacak gibi oldu. Anonsta ismi okunanların sıraya geçmesi söylenmişti. Gizem annesiyle vedalaşıp ismi okununca Betül’le birlikte araca bindi. Araçta onlara özel bir kıyafet giydirdiler ve talimatları söylediler. Bu araç çok değişikti. Çok fazla kablo vardı ve her yer düğmelerle doluydu.

Uzun bir yolculuğun ardından Plüton gezegenine gelmişlerdi. Bütün ekipmanlarını hazırlayıp tamamladıktan sonra Plüton yani cüce gezegene ayakbastılar. Burası büyüleyici bir yerdi o kadar sevdiler ki hep burada kalabilirlerdi. Ama sağ taraflarına döndükleri zaman şok oldular. Koca bir göktaşı onlara doğru geliyordu. Hem de çok hızlı bir şekilde. Gizem ve Betül korku içinde birbirlerine baktılar. Plüton’un atmosferi çok inceydi, göktaşı eğer Plüton’a çarparsa yaralanabilirlerdi. Göktaşı çok yaklaşmıştı göktaşı yanlarından mı geçecekti yoksa onlara çarpacak mıydı? Göktaşı çarpmak üzereydi ki yanlarından geçip gitti. Gizem ve Betül çok korkmuşlardı, ama neyse ki artık atlatmışlardı. Etraflarına biraz daha bakındılar. Plüton’u çok sevmişlerdi, ama karşılarına bu seferde insan dışı bir varlık çıktı. Korkuyla diğerlerinin yanına koştular ve herkese yaratıktan bahsettiler. Bu gördükleri şey 2-3 metre boylarındaydı, zayıftı ve kocaman gözleri vardı. Hep birlikte gidip tekrar bakmaya karar verdiler. 23 NİSAN OO. Gülizar- 23 Nisan oo 2. BÖLÜM Yanına gittiklerinde korkunç canavar onlara saldıracaktı ki bir baktılar yukarıdan meteor yağıyor. Canavar kaçtı gitti. Betül bir şey icat etmeye karar verdi. Çalıştı uğraştı ve sonunda bitirdi. İşte o icadın ismi ''METEOR YOK EDİCİYDİ'' Fakat bir sorun vardı. METEOR YOK EDİCİ henüz deneme aşamasındaydı. Betül eğer onu kullanırsa kendisi de yok olabilirdi. Betül bunu biliyordu ama arkadaşlarını canından çok sevdiği için onları kurtarmak istiyordu. Hemen makineyi çalıştırdı ve düşündüğü gibi meteorları yok etti, fakat çok kötü yaralanmıştı. Onu sadece gerçek dostluk kurtarabilirdi. Gizem yanına gitti ve ağlamaya başladı. Gözyaşları Betül'ün üzerine damladığı zaman Betül ayıldı ve kendine geldi, iki dost birbirine sarıldı çok duygusal bir andı. Fakat canavar onların yanına tekrar geldi. Onlara tam saldıracakken Gizem sinirlendi ve var gücüyle bağırmaya başladı. Canavar bir an korktu sonra kaçmaya başladı. Ve işte canavarda gitmişti artık keşiflerine devam edebilirlerdi. Plüton hayal ettiklerinden çok daha güzeldi. Biraz daha gezdikten sonra yeniden araca bindiler. Artık gitme vakti gelmişti. Dünyaya geldiler ve yaklaşık 5dakika sonra Gizemin annesi onları almaya gelmişti. Gizemin annesi Gizemi ve Betül’ü aldı ve Betül’ü evine bıraktılar. Gizem ve annesi eve vardılar, koltuğa oturdular annesi gizeme yolculukta nereye gittiklerini ve gittikleri gezegenin nasıl bir yer olduğunu sordu. Gizem annesine Plüton gezegenine gittiklerini, çok güzel ve biraz küçük bir gezegen olduğunu söyledi. Annesi Gizem’e Plüton’da neler yaptıklarını sordu. Gizem ise gittikleri zaman bir meteorun onlara doğru yaklaştığını fakat meteorun yanlarından geçip gittiğini söyledi. Daha sonra annesine gezegenler hakkında yeteri kadar bilgiye ve keşfe sahip olmadığını tekrardan başka bir gezegene nasıl gidebileceğini sordu. Annesi onları Platon'a götüren şirketle irtibata geçmesini söyledi. Gizem de onları Platon'a götüren şirketle irtibata geçti. Şirket bir dahaki gezinin seneye olacağını söyledi. Ama bu gezinin hangi gezegene olacağı belli değildi. Gizem yeni bir gezegen keşfetmek için sabırsızlandı. Gizemin en merak ettiği gezegen ise Mars idi. Gizem uzayı keşfetmek için o kadar bekleyemeyeceğini fark etmiş ve bir robot tasarlamaya karar vermişti. 5 ay süren yoğun bir çalışmanın sonucunda hayallerine yaklaşmıştı. Geliştirdiği bu robot Dünya’dan kontrol edilebiliyordu. Gizem bu robotu Mars'a göndermek için girişiminde bulunmuş ama başarısız olmuştu. Bu durum onu çok üzmüştü. Ama Gizem yine pes etmedi.

En yakın arkadaşı olan Betül’den yardım istedi. Betül Gizem'i kırmayıp ona yardım etmeyi kabul etti. Ve beraber çalışmalara başladılar. Uzaya gezi düzenleyen firmayla görüşmeye karar verdiler. Betül ve Gizem beraberce gidip Mars’a bu robotu nasıl gönderebileceklerini ve hangi evrakların hazırlanması gerektiğini öğrendiler ve gereken neyse hazırlamaya başladılar. İki arkadaş baş başa verip gereken her şeyi hazırladıktan sonra, eksikleri olup olmadığını öğrenmek için uzay gezisi düzenleyen firmaya tekrar gittiler ve görüşmeleri sonucunda herhangi bir sıkıntının olmadığını ve Mars’a yaptıkları robotu gönderebileceklerini ve bir ay zamanlarının olduğunu öğrendiler. Böylece Gizem ve Betül hazırlıklara başladı. Gizem eve gelip mutlu haberi annesiyle paylaştı. Hazırlıklar bitmiş ve o büyük gün gelmişti. Gizem ve Betül uzay gemisinin yanına gittiler ve robotlarını gemiye bindirilmek üzere yetkililerle görüştüler. Yetkililere robotun nasıl çalıştığını anlattılar ve robotu gemiye bindirdiler. Robotu dünyadan kumanda etmek için uzay gemisi ile nasıl irtibat kurmaları gerektiğini de öğrenmeyi ihmal etmediler. Uzay gemisine ve robota bağlanmak için bir uydu alıcısını Gizem’lerin balkonuna yerleştirip ve Gizem’in odasında ki bilgisayara bağlantılarını yapmışlar. Uzay gemisi hareket etmiş. Gizem ve Betül sabırsızlıkla uzay gemisinin bir an önce Mars’a varmasını beklemeye başlamışlar. Gizem ve Betül’ün meraklı bekleyişi gün geçtikçe artıyordu. Aradan 10-15 gün geçmiş ama daha haber gelmemişti. Gizem ve Betül uzay gezisi düzenleyen firmaya gitmeye karar vermişlerdi. Firmaya gelip yetkililerle neden uzay gemisi ve robota bağlanamadıklarını sordular. Yetkililerden Mars’ın Dünya’dan çok uzak olduğunu ve daha varmadıklarının cevabını almışlar. Gizem ve Betül üzgün bir şekilde eve gelmişler. Gizem’in annesi kızların bu üzgün halini merak edip sorunca, kızlarda daha haber gelmediğini ve daha beklemelerinin gerektiğini firma yetkililerinden öğrendiklerini söylemişler. Gizem’in annesi de internetten, Dünya’dan Mars’a kaç günde varıldığını araştırmalarını söylemiş. Gizem ve Betül hemen bilgisayarın başına geçip Dünya’dan Mars’a kaç günde varıldığını araştırmaya başlamışlar. Araştırdıklarında 150-300 gün arası olduğunu görünce üzülmüşler. Zaman hızla geçmiş, okullar tatil olmuş, Gizem ve Betül siteye bakınca çok sevinmişler çünkü Mars’a gezi tarihi yayınlanmış. Derhal hazırlıklara başlamışlar. Geziye aynı yerden katılacaklarmış. O gün gelip çatmış. Uzay gemisine bindiklerinde Betül kaptana ‘’araştırdığıma göre Mars’a 150-300 gün arasında varılırmış’’ demiş. Kaptan gülerek ‘’korkma bu durum geminin motor gücüne bağlı, bizim motorlarımız son teknolojidir.’’ Demiş. Betül buna çok sevinmiş. Kaptan anons yapmış lütfen çıkmadan önce özel giysilerinizi giyiniz. Betül umarım yine uzaylı saldırmaz diye aklından geçirmiş. Gizemde aynı şeyden endişeliymiş. Endişesini Betül’e söylemiş ve eklemiş ‘’ bu sefer hazırlıklıyım korkma bak çantamdakilere: özel kalkan, lazer kılıç, lazer silah ve ilk yardım cihazı. Betül demiş ki bence abartmışsın. Derken Mars’a varmışlar. Varır varmaz da bir uzaylı çıkıvermiş karşılarına. Dişleri ağzından dışında, sekiz kollu, kocaman gözler Betül ve Gizem hemen zırhlarını giymişler. Bu zırh Gizem’in icatlarından biriymiş. Birden havadan gri derili, kırmızı çizgili, ellerinde hançer olan bir kişi ve devamında arkadaşları gelmişler. Kafileden biri bunlar galaksinin koruyucuları dedi ve bu doğruydu hepsi canavarla savaştı ve canavarı çıktığı deliğe geri soktular ama bir sorun vardı. Betüllerin gemisi paramparçaydı, pert olmuştu, kullanılmaz haldeydi. Geri dönmek için başka bir gemiyi beklemek zorunda kaldılar. Yedek gemiyle dünyaya döndüler. Betül ve Gizem sıradaki geziyi beklemeye başladılar. Gizem’in aklında bu sefer 82 uydusu olan Jüpiter vardı. Gizem'in düşündüğü gibi olmuştu. Bu sefer Jüpiter’e gideceklerdi. Betül bu sefer gelemeyeceğini söyledi. Gizem buna üzülmüştü. Gizem arkadaşı Betül'e neden gelemeyeceğini sordu. Betül'ün cevabı şu olmuştu. ''Bu sene babaannem vefat etti. O yüzden Ankara'ya gidip dedemin yanında kalacağız. Gelemeyeceğim için özür diliyorum.'' Gizem bir taraftan üzülmüştü bir taraftan sevinmişti. Üzülmesinin nedeni uzayda onunla yapacağı icat vardı. Sevinmesinin nedeni ise Betül’ün dedesinin yanında olmasıydı. Gizem arkadaşının gelemeyeceğini annesine söyledi. Annesi Betül’ün gelemeyeceğine üzülmüştü. Ama annesi Gizem'i daha çok üzecek bir şey söyleyecekti. Annesi onu söyleyeceği anda telefon çalmıştı. Arayan Betül'ün annesiydi. Betül'ün annesi Betül'ün dedesinin buraya geleceğini Betül'ünde Jüpiter’e gidebileceğini söylemişti. Gizem

buna çok sevinmişti. Hemen bilgisayarın başına gidip Betül'ü görüntülü aradı. Gizem Betül'e bir icat yapacağını söyledi. Betül buna çok sevinmişti. Gizem'in annesi hemen yetkilileri aramıştı. Yolculuğun ne zaman yapılacağı hakkında bilgi aldı. 10 gün sonra olacağını öğrendi. Gizem’e hazırlanmak için 10 gün yeterde artardı. Jüpiter’e gitmek için hazırlanmaya başlamıştı. Günün gelmesine çok az kalmıştı. 10.Günün akşamında heyecandan kalbi duracaktı. Yıllardır kurduğu hayali gerçek olacaktı. Gizem bu hayalleri kurarken uyuya kaldı. Sabah olduğunda dedesi geldi. O da çok heyecanlıydı. Gizemin odasına gidip onu uyandırdı. Gizem dedesinin sesini duyar duymaz uyanmıştı zaten. Dedesi torununun bu heyecanını ve coşkusunu çok iyi anlıyordu. Hazırlanıp yola koyuldular. Gizem çok mutluydu. Yeni icadını kullanmak için sabırsızlanıyordu. Jüpiter’e varmışlardı. İnmek için uygun yer bulmak çok zor olmuştu çünkü gezegenin çoğunluğu gaz ve toz bulutlarıyla kaplıydı. Jüpiter en büyük gezegendi. Gizem Jüpiter’i çok sevmişti. Biraz etrafı gezdi fakat gez gez bitecek gibi değildi. Gezerken bir uzaylı çıktı karşılarına Gizem ve Betül çok korkmuştu ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Gizem çantasında olan lazer silahı uzaylıya doğrulttu. O sıkmadan uzaylı lazer silahı görünce korkudan kaçmıştı bile. Betül ve Gizem rahatlamıştı. Biraz daha gezindiler. Gezegenleri gezmek tanımak çok eğlenceliydi fakat geziler çok kısa sürüyordu. Dünya'ya döneli 5 gün olmuştu. Sıradaki gezegen için kura çekilecekti. Kura sonunda Merkür, Venüs ve Neptün arasında Merkür çıkmıştı. Bu sefer çok beklemeleri gerekmedi. İki gün sonra Merkür'deydiler burada uzaylıdan çok robotlar vardı. Bu robotlar Güneş'ten aldıkları ışın ve enerjiyle yaptıkları astronota benzeyen Kodu’ ları Dünya ile arkadaşlık kursunlar diye Ay'a gizlice gönderiyorlardı. Artık Betül ve Gizem astronot sandıkları bu Kodular ile karşı karşıyaydılar. Gizem'de astronot sandığı bu varlıktan yeni hava tüpü istemeye gitmişti. Fakat Kodu’ ları kontrol eden robotlar ne istediklerini anlayamadıkları için Kodu’ ların hareket etmesine izin vermemişlerdi. Bu hareketsiz duran varlıkların başka bir şey olduğunu düşünen Gizem, bunların Güneş ışınıyla çalışan ama ışınlardan mahrum kalınca garip sesler çıkardıklarını fark etti. Betül’e ‘’eğer onlar zararlı astronotlar olsaydı bize saldırırlardı ama daha astronot olup olmadığı bile belli olmayan bu varlıklar da nedir ki? \" dedi. Gizem de\" Bence bunlar kötü değiller, gidip konuşmaya çalışacağım’’ dedi. Ancak gittiğinde yerlerinde olmadığını görüp geri dönmüştü. Bunu araştırmak için Uzay Mekik'lerine dönen Gizem ve Betül bu varlıkların ne olduğunu araştırmaya başladılar. Bir an önce bunların ne olduğunu öğrenmeleri gerekiyordu. İLİMTEPE 17 AĞUSTOS O.O 3. BÖLÜM Gizem ve Betül bunların ne olduğunu iyice merak etmeye başladılar diğer gezegendekiler gibi bunlarla da baş edebileceklerinden çok eminlerdi. Yine Gizem'in y bir fikri vardı. Çantasında getirdiği malzemelere güveniyordu. Gizem cesaretli bir kız olduğu için çantasından bıçak çıkardı ve onlara doğru gelen kırmızı gözlü uzay canavarının her yerine sapladı. Onu yenmeyi zor da olsa başarmışlardı. Canavar kendine gelmeden hızlı bir şekilde oradan ayrıldılar. Uzun bir yürüyüşten sonra önerini bir ateş canavarı kesti. Ağzından alevler çıkan, her tarafında ateş yanan bu koca canavarı fark etmemek imkansızdı. Bir alev topu üstlerine doğru geliyor ve Gizem hiçbir şey yapamıyordu. Çok korkmuşlardı bu sefer de Betül cesaretini topladı Gizem'e : -Gizem sakin ol’ dedi bir yandan da ağzından alev fışkırtarak canavar geliyordu ikisi de ne yapacaklarını bilemiyorlardı hızlı bir şekilde koşmaya başladılar. Arkalarına bile bakmadan koşuyorlardı. Arkalarına bakmasalar bile alev alev yanan canavarın ışığı her yeri aydınlatıyordu. Canavardan uzaklaşmak için hızlı adımlarla ilerliyorlardı. Tam o sırada Gizem bir mağara gördü . Hemen Betül'ü kolundan tutup mağaraya

çekti. Betül bir anda kendini mağara kovuğunda buluverdi. Korkudan titreyen iki kız sessizce geceyi beklediler. Ortalık sakinleşince mağarada küçük bir ateş yaktılar. Geceyi orada geçirdiler. Çantalarındaki son kalan yiyecekleri de yedikten sonra birbirlerine sokularak uyudular. Betül sürekli sayıklayarak uyudu, uykudan sarsılarak uyandı. Yaşadıkları onu çok etkilemişti. Gizem son yemeklerini de akşam yedikleri için yiyecek bir şeyler aramaya çıktı . Belki birkaç yaban böğürtleni, ayı armudu bulabilirdi. Gizem etrafa bakınarak ilerlerken uzakta bir yerleşim alanı görür gibi oldu. Gözlerini ovuşturdu. Evet evet tam karşıda bir köy vardı. Hemen köye doğru yürümeye başladılar. Havada bir acayipti. Bir kararıyor bir açıyordu. Ne olduğunu pek anlayamadılar ama bir sorun olduğu belliydi. Hızlı adımlarla köye yöneldiler. Gökyüzü iyice karardı. Gökten minik taşlar düşmeye başladı. Önce minik minik olan bu taşlar, birkaç dakika sonra nohut büyüklüğüne ulaştı. Köye iyice yaklaştılar. Köydeki tüm evler renk renkti. Etrafta kimseler yoktu. Köye girdiklerinde karşılarına çıkan ilk eve yöneldiler. Kapıyı çaldılar. Karşılarında pespembe bir kız duruyordu. Saçları kaşları teni pembenin tonlarındaydı. Bu haliyle pamuk şekere benziyordu. Pespembe bir kız duruyordu karşılarında. Kız da onları görünce çok şaşırmıştı. Ama dışarıdaki meteor yağmurunu görünce onları içeri davet etti. Kızın adı da kendi gibi Şekermiş. Şeker ile aynı dili konuşmasalar da misafirperverlikleri aynıydı. Yiyecek bir şeyler ikram ettiler Gizem ve Betül'e. Zaten aç olan kızlara bu yiyecekler ilginç gelse de yediler doya doya. Konuşmak istiyorlar ama birbirlerini anlamıyorlardı. Gizem müsaade istedi gidilecek yolları vardı. Betül yanlarına kalan yiyeceklerden almak istedi. Şeker onlara bir çanta dolusu yemek verdi. Önemli olan konuşmak değil anlaşabilmekti. Vedalaşıp evden çıktılar. Köyün patikasında biraz ilerlediler. Renkli malzemelerden yapılmış mis gibi kokan evler vardı bu köyde. Her yer cıvıl cıvıldı. Etrafa bakınarak ilerleyen kızlar onları takip eden Şeker'i göremediler. Şeker merakına yenik düşmüş onları takip etmeye başlamıştı. Acaba neden bu kadar acele ediyorlardı. Konuştuklarını da anlamadığı için daha da meraklanmış en sonunda takibe başlamıştı. İlerleyen kızlar köyden çıktılar etrafa bakınırken karşıda bir mağara gördüler. Betül ve Gizem mağaraya yaklaştı. İçeriden sesler geliyordu. Mağaranın girişine doğru ilerlediler, sesler daha da yakınlaştı. Şeker arkadan seslendi, kızlar dönüp ona baktılar. Çok şaşırmışlardı. Şekeri beklemedikleri için bir hayli şaşıran kızlar, Şeker' e bakıp kaldılar sürekli el kol hareketi yapıyordu Şeker. Kızlara bir şey anlatmaya çalışıyor gibiydi. Şeker yanlarına doğru koşmaya başladı. Tam o sırada Mağaradan gelen sesler kesildi. Kızlar mağaranın içine doğru baktılar. Gözleri kör edecek bir ışık parlıyordu içeride. O kadar parlak bir ışıktı ki hiçbir şey görmüyorlardı. Şeker, kızları sürekli çekiştiriyordu ama bizimkiler merakla mağaraya bakıyordu. Şeker yere bir şeyler çizmeye çalışıyordu. Işık saçan bir böceğin evinin önündeydiler. Ve burası pek tekin bir yer değildi anlaşılan. Kızlar hızla uzaklaştılar mağaranın önünden. Bir kez daha Şekerle vedalaştılar. Yola koyuldular. Onları yeni maceralar beklediğini biliyorlardı. SANCAKTAR İMAM HATİP ORTAOKULU 4.BÖLÜM Uzay gemilerinden çok uzakta kaldılar. Çaresizce düşünüyorlardı ki önlerine bir kalabalık çıktı. Bu canlı topluluk hayalimizdeki uzaylılar gibi değildi. Çocuklar onları Dünya’da bulunan, daha önce gördükleri hiçbir varlığa benzetemediler. Şimdiye kadar hiç görüntülenememesi de bir hayli ilginçti. Onların yanına gittiklerinde; insanlar gibi düşünebilen, konuşabilen canlılar olduğunu fark ettiler. Bu canlılar çok zekiydiler ve uzay çalışmalarında çok gelişmişlerdi. Türkçe biliyorlardı ve bu kızların işini epey kolaylaştırdı. Meğerse onlar Güneş Sistemi’nde yaşamıyorlarmış, buraya araştırma yapmak için gelmişler. Tabi tüm bunlar kızlar üzerinde soğuk duş etkisi yarattı. Tüm bu olayların gerçekten yaşandığına inanamıyorlardı. Gizem onlardan yardım istedi. Bir an önce Satürn’e gitmeleri gerektiğini söyledi. Onlara güvenemiyordu ama başka çaresi de yoktu. Bu topluluğun lideri yardım edebileceklerini ama bunun çok zor olduğunu söyledi. Onları Satürn’e göndermenin tek yolu “Solucan Delikleri” idi. Bu aşırı gelişmiş topluluk imkansızı başarmış, insanoğlunun aklının eremediği bu solucan deliklerini dengelemişti. Uzay zaman kumaşını katlayıp ortasında bir delik açtıklarını ve tüm yaşam şartlarını sağladıklarını söylediler. Ancak tek bir eksik vardı. O da “egzotik madde” yani negatif kütleli madde. Bu kadar işi yapmış bu topluluk egzotik madde üretememişti. Betül bunun

hakkında çok araştırma yapmıştı ve ne yapılması gerektiğini biliyordu. Betül’ün kendine olan bu güvenine anlam veremeyen Gizem soru dolu bakışlar attı arkadaşına. Betül ise cebinden çıkardığı kavanozu onlara uzattı. Kavanozun içinde karanlık enerji vardı. Aradıkları şey bu olabilirdi. Bunu Betül’e Şeker vermişti. İşte şimdi solucan delikleriyle Satürn’e ışınlanabilirdiler. Delik sonunda kapanıyordu ve giderek küçülüyordu. Dehşet verici bir korkuya kapıldılar. Vücutları yanıyor ve enselerine biri üflüyor gibiydi. Sanki çok yüksekten düşüyorlardı, çığlık atmak istiyorlar fakat ağızlarını açamıyorlardı. Adı üstünde “ışık hızı” yani onlara uzun gibi gelse de aslında uzun sürmedi. Göz açıp kapayıncaya kadar Satürn’e vardılar. Gerçeküstü bir deneyim yaşadılar. Sandıkları gibi bir süpernova patlaması karşılamadı onları. Fakat başka bir sürpriz ile karşılaştılar. Satürn gezegenini gazlar, sıvılar ve amonyak kristalleri oluşturur. Bunlar güneş sisteminin en büyük ve en güçlü fırtınalarına dönüşürler ve bu fırtına Dünya’nın 2 katı büyüklüğündedir. Kızlar bunu bilmiyorlardı ve Satürn’e geldiklerinde hayal kırıklığına uğradılar. Neyse ki Jüpiter’de tanıştıkları topluluk onların arkasından bir roket ve uzay mekikleri ve gezi arkadaşlarını de ışınlamıştı ve fırtınaya yaklaşmadan uzay mekiğine binip oradan ayrıldılar. Mekikte diğer arkadaşlarını görünce sevinmiş ve rahatlamışlardı. Satürn’ün halkaları Betül’ün çok ilgisini çekti. Bu halkalar 400.000 km boyunca uzanıyordu. Bu Dünya ile Ay arasının tamamının halkalardan oluşması demekti. Betül derin düşüncelerde yüzerken Gizem’in seslenişiyle kendine geldi. Buradan gitmeleri gerekti. Satürn’ün uydusu Titan’a gitmeye karar verdiler. Yolculukta düşünecek çok zamanları oldu. Gizem hayal kurmayı severdi. Küçükken hiç oyuncağı olmamıştı. O da istememişti zaten. Babası “Bir hayalperestin en büyük oyuncağı zihnidir” derdi hep. Gizem’in de çocukluğu hayal kurmak ve gerçekleştirmeye çalışmakla geçmişti. Gözlerini kapattı ve düşündü. Merkür’den bile büyük olan bu uyduda neler görmek istiyordu. Betül Titan uydusunun aynı Dünya gibi güçlü bir atmosferi ve bulutları olduğunu söyledi. Hatta uzmanlar okyanuslarının da olduğunu düşünüyorlarmış. Gizem’in de görmek istediği tam da buydu. Yeni canlılar. Yeni canlı izleri… Titan'a ulaşmak üzereydiler. Gizem artık heyecandan duramaz hale geldi. Uyduya iniş yapmak için hazırlıkları yaptılar ve inmeye başladılar. Fakat iniş biraz sıkıntılı geçti çünkü Satürn'ün Titan Uydusunun yoğun bir atmosferi vardır. Fakat en sonunda sabırsızlıkla beklenen an geldi, Titan'a ulaştılar. Gizem heyecanla etrafa baktı ve adeta büyülendi. Betül aynı şekilde çok beğenmişti burayı ama büyük bir sorun vardı. Titan çok soğuk bir Uyduydu ve hemen Betül'ün aklına yanında getirmiş olduğu soğuktan koruyucu yelek geldi. Çantasında kendisi ve Gizem için iki tane yelek vardı. Hemen alıp bir tanesini Gizem’e verdi, diğerini ise kendisi giydi. Artık Uyduyu gezmek için hazırdılar. Herhangi bir yöne doğru gitmeye başladılar ve o yönde ilerlerken Gizem'in aklına Betül'ün yolda söyledikleri geldi. ‘Titan'da okyanusların olduğu düşünülüyormuş’. Gizem bunu Betül'e hatırlattı ve Betül'e bunu araştırmaya ne dersin? Diye bir teklif sundu. Bu teklif Betül'ün hoşuna gitti ve bence güzel fikir diyerek kabul etti. Bu yüzden etrafa daha dikkatli bakmaya başladılar. Gizem gitgide bir şeylere yaklaştıklarını düşünüyordu. Betül uzaklarda bir şey gördüğünü söyledi. Gizem çok heyecanlandı ve ikisi de o tarafa doğru koşmaya başladılar. En sonunda ulaştılar ve çok şaşırdılar burada büyük bir sıvı kütlesi vardı fakat suya benzemiyordu. İkisi de ‘Acaba bu nedir?’ diye düşünmeye başladılar sonra Gizem'in aklına Titan'da bulunan metan gazı geldi ve belki onun sıvılaşmış halidir diye düşündü. Metan gazı sıvısının, yanından ayrılıp bu ilginç uyduyu keşfe koyuldular. Gizem Betül’e: -Bilim insanları burada canlı yaşamının olduğunu düşünüyorlarmış, dedi. -O zaman çok dikkatli olmalıyız, dedi Betül. Etrafı gezerken birçok buz kütlesi gördüler. Gizem ve Betül bu harika uyduya kendilerini o kadar kaptırdılar ki maalesef kaybolduklarını fark etmediler. Betül Gizem’e: -Hadi artık uzay gemisine gidelim dedi. Gizem -Tamam dedi. Ama nerede oldukları hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Gizem: -Sakin olmalıyız. Şu taraftan gidelim, dedi.

Betül de başıyla onaylayınca Gizem’in dediği yöne doğru ilerlemeye başladılar. Sonunda metan gazı sıvısının yanına geldiler. Uzay gemisini net olmasa da görebiliyorlardı. Uzay gemisine doğru koşmaya başladılar. Betül koşarken sıvının köpürmeye başladığını gördü ve durdu. Betül’ün durduğunu gören Gizem hemen yanına gitti. Birkaç saniye sonra sıvı eski haline geldi. Bir oh çekmeye kalmadan sıvının içinden kocaman bir canavar çıktı. Gizem ve Betül tekrar uzay gemisine doğru koşmaya başladılar, ama bu sefer daha hızlı koşuyorlardı. Tam uzay gemisine gireceklerdi ki arkalarını döndüklerinde canavarın yok olduğunu gördüler, ama aslında gördükleri canavar optik bir illüzyondu. Neyse ki buradan yaralanmadan uzay gemisine binmeyi başardılar. Buradan hangi gezegene ya da yıldıza gideceklerini onlar belirleyecekti. Gizem hep bir kuyruklu yıldıza gitmeyi hayal ederdi, Betül ise bir gezegenin halkasında yürümek isterdi. Ancak Satürn gezegeninin halkaları gaz ve toz bulutlarında oluştuğu için gezegenin halkasında yürüyememişti. Gizem uzay gemisinin penceresinden uzayı incelerken birdenbire bir kuyruklu yıldız gördüğünü düşündü fakat bu bir kuyruklu yıldız değil namı değer “Elmas Gezegeni” Neptün’dü. Ama yine de bunu kuyruklu yıldız zanneden Gizem herkese bunun bir kuyruklu yıldız olduğunu söyledi ve isterseler bu kuyruklu yıldıza iniş yapabileceklerini söyledi. Herkes kuyruklu yıldızları çok merak ettikleri için iniş yapmayı istediler ve bu istekler üzerine uzay gemisi iniş yaptı. Ama Gizem iniş yapıldıktan sonra bunu bir kuyruklu yıldız olmadığını gördü. Betül ise bunun kuyruklu yıldız olmadığını biliyordu herkese bu üzerine iniş yaptıkları nesnenin bir gezegen olduğunu ve bu gezegenin “Elmas Gezegeni” Neptün olduğunu söyledi. Gerçekten de bu gezegenin kayaları elmaslardan oluşuyordu ama buranın havası -214 santigrat derece olduğu için elmasları buz zannetmişlerdi bu kayaların elmas olduğunu onların uzay rehberi olan Ediz Bey anlattı. Ediz Bey diğer gezegenlerin aksine Neptün hakkında birçok bilgiye sahipti daha anlatacak çok bilgisi olduğunu söyledi ve çocukları Neptün’ün halkalarına doğru götürdü. Neptün’ün 6 tane halkaya sahip olduğu ve bu halkalardan ‘’Adams’’ adlı halkanın üzerinde yürümenin mümkün olduğunu söyledi. Bunu duyan Betül heyecandan ayakları üzerinde duramıyordu. Ediz Bey çocukları teker teker Adams halkasının üstünde dikkatle yürüttü, sıra Gizem’e gelmişti ki birdenbire bir fırtına başladı. Bu fırtına Jüpiter gezegenindeki fırtınadan üç kat daha hızlıydı. Ediz Bey, çocukları yaralanmamaları için uzay gemisine götürmek istedi ancak fırtına daha da hızlandı ve bir patlama duyuldu. Bu patlamanın kaynağı Neptün’deki Büyük Karanlık Nokta’nın havaya uçmasıydı. Bu olay üzerine çocuklar panik içindelerdi uzay gemisine binmeyi başladılar ve bu gezegenden ayrılmaları gerektiğini anladılar. Ancak çok yorulmuşlardı. Bir gün gemide dinlenecekler, ertesi gün yola çıkacaklardı. Hangi gezegen gideceklerini bilmiyorlardı, yarın konuşup karar vereceklerdi. Ertesi gün Venüs’e gitmeye karar verdiler. Gizem ve Betül yolculuk saati gelmeden hemen bilgisayarlarından Venüs ile ilgili araştırma yaptılar. Birçok bilgi öğrendiler. Nihayet yolculuk vakti gelmişti. Ancak çok fazla seyahat ettikleri için çok az yakıtları kalmıştı. Kızlar ve Ediz Bey bir araştırma ve hesaplama yaptılar. Yakıtları ucu ucuna yetecek gibiydi. Yolculuğa çıktılar fakat içlerinde bir tedirginlik vardı herkesin… Ya yanlış hesapladılarsa. Kötü düşünmek istemiyorlardı ancak kendilerini durduramıyorlardı. Kızlar bu düşünceler içinde uykuya daldılar. Saatler geçti kızlar bir anonsla uyandılar, korkunç bir siren sesi ile tekrar ediyordu “YAKITINIZ TÜKENDİ” kızlar çok korktu. Ediz Bey de korktu ama belli etmedi ve kızları sakinleştirmeye çalıştı. Venüs’e de çok az kalmıştı ancak yakıtları bitmişti. Ediz Bey bir telaşla kızların yanından ayrıldı ve gemiyi kendisinin kullanacağını söyledi. Birkaç manevra yaptı ancak işe yaramadı. Bir buton gördü üzerinde “ACİL DURUM” yazıyordu. Ediz beyin başka çaresi kalmamıştı, kendisi ve kızlar için bunu yapmalıydı. Korkuyla butona bastı ve tekrar bir anons “YEDEK YAKIT DEPOSU KULLANILMAYA BAŞLANDI ‘’ Yakıt sorunu halledilmiş görünüyordu. Yedek depoda yakıt fazlasıyla vardı. Gizem'in araştırmalarına göre en sıcak gezegen Venüs’tü. Güneş etrafında attığı bir tur dünyada 225 güne denk geliyordu Venüs'ün bir diğer özelliği ise Güneş'in etrafında diğer gezegenlerin tam tersi tur atıyor olmasıydı. Gizem ve Betül, bir an önce Venüs'ü gezmek istiyorlardı. Gizem Venüs’ün atmosferindeyken birden uzay gemisinin yavaşladığını fark etti. Bu olaydan dolayı pilot Ediz Bey’e uzay gemisinin neden yavaşladığını sordu. Ediz Bey hava boşluğuna girdiklerini birazdan geçeceğini söyledi. Gizem biraz rahatlamıştı. Giderek Venüs’e yaklaşıyorlardı ki Gizem ve Betül, uzay gemisinin şeffaf bir şeylerle sarmalandığını fark ettiler. Değişik bir şeydi bu. Şekli belli değil, rengi belli değil… Canlı bir şeydi sanki bu. Herkes bu yaratığı izlerken uzay gemisi tekrar arıza yaptı. Bunun

sebebi yaratığın tüm mekiği kaplamış olmasıydı. Bu sefer herkesi bir panik sarmıştı. Çünkü karşılarında uzay gemisinden kat be kat büyük bir yaratık vardı.. Beklenmedik bir şekilde Venüs’e doğru yaklaşıyorlardı etrafa dikkatli bir şekilde bakan Gizem onları Venüs’e götürenin az önce gördükleri yaratık olduğunu fark etmişti. Yaratığın onları Venüs’e götürdüğünü önce Betül’e sonra da Ediz Bey’e söylemişti, Ediz Bey de bu duruma çok şaşırmıştı çünkü şeffaf ve birazcık da korkunç görünen bir yaratık onları kurtarıyordu. Venüs’e varmışlardı, uzay aracından indiklerinde hepsi şeffaf olan bu yaratığa teşekkür etmek istemişlerdi. Betül öne atıldı ve yaratığa; -Çok teşekkür ederiz, senin sayende Venüs’e sağ salim ulaştık, dedi. Bekledikleri gibi yaratık onlara cevap vermese de yaratığın onları anladığı düşündüler. Gizem onları kurtaran yaratığı unutmak istemiyordu, çantasında duran fotoğraf makinesiyle, herkesi bir araya toplayıp çok güzel bir fotoğraf çekti, Gizem bu fotoğrafı hep saklayacaktı. Yeni bir dost edinmişlerdi, hepsi çok mutluydu, artık Venüs’ü gezmeye başlayabilirlerdi. Gizem ve Betül, Venüs 425 °C kurşunu bile eritebilecek sıcaklığa sahip olduğu için özel tasarlanmış kıyafetlerini giydiler. Venüs’te göz kamaştırıcı bir parlaklık vardı ve Güneş’e yakınlığından dolayı da müthiş bir sıcaklık kendini göstermişti. Gizem, Betül ‘e “Özel gözlüklerimizi takalım. “Dedi. Betül “Venüs ‘e geldik, çok heyecanlıyım çünkü Venüs aşk ve güzellik tanrısı. “dedi. Bu göz kamaştırıcı parlaklığı gören Betül Venüs ‘e neden Roma tanrıçası dediklerini şimdi anladım. “dedi. Venüs de gezinirken Ediz Bey Maxxwell Montes Dağı’ nı görünce hayran kaldı. Gizem “Bu dağ 8,8 km yükseklikte. “dedi. Betül de “Vay canına! Everest dağı kadar yüksek “dedi. Venüs, günün en uzun sürdüğü gezegen olduğu için çok zamanları vardı. Bu süre içerisinde daha çok yerler göreceklerdi. Gizem ve Betül bu kez arkadaşlarından ve Ediz Bey'den ayrılmamaya özen gösterdiler. Hava çok sıcaktı. Herkes kıyafetlerine rağmen çok terliyordu. Derken hafif bir rüzgâr çıktı ve bu rüzgâr gittikçe hızlandı, birden kum fırtınasına döndü. Herkes savruluyordu. Ediz Bey, tüm çocuklara yere çömelmesini ve kendilerini korumaya çalışmasını söyledi. Gizem ve Betül birbirlerine sarıldı. 10 dakika geçmeden fırtına sona erdi. Uzun uzun dolaştıktan sonra tekrar gemiye bindiler.Ve Dünya'ya dönmek için yola koyuldular. İkisi de annesini ve babasını çok özlemişti. Eve döndüklerinde solucan deliklerini, Satürn’ün halkalarını, Titan’ın soğukluğunu ve metan gazı birikintilerini, ’Elmas Gezegen Neptün’ü, -214 derecesini ve buradaki Adams halkalarında nasıl yürüdüklerini, 425 derecedeki Venüs’ü, Maxwelll Montes’i, buradaki kum fırtınasını ve tatbikî şeffaf canavar dostlarıyla çekindikleri fotoğrafı ve daha pek çok şeyi annelerine anlatacaklardı. NAZİK CÜCE-YILDIRIM BEYAZIT IHO 5.BÖLÜM Gizem’in anlattıkları karşısında annesi şaşkın şaşkın dinliyordu. Çünkü anlatılanlar bugüne kadar öğrendikleriyle uyuşmuyordu. Uzay denilen boşlukta bunların gerçekten yaşanmış olabileceğine inanmıyordu. Annesi Gizem’e bu anlattıklarıyla ilgili bir fotoğraf göstermesini istedi. Gizem büyük bir heyecanla çantasındaki fotoğraf makinasını çıkarıp fotoğrafları göstermek istedi. Ancak fotoğrafların hiçbiri yoktu. Çünkü fotoğraf makinası uzay boşluğunda radyasyona maruz kaldığı için bozulmuştu. Gizem’in annesi kızının hayal gücü karşısında gülmeye başlamıştı. Bu duruma Gizem çok üzülmüştü. Hemen Betül’ü aradı ve annesiyle arasında yaşananları anlattı. Gizem’in anlattıklarını Betül de biliyordu. Aynı şeyleri kendisi de yaşamıştı. Ancak ailelerinin onlara inanmaması karşısında hayal kırıklığı yaşıyorlardı. Gizem ve Betül uzun bir süre telefonda konuştuktan sonra uyuyakaldılar. Ertesi sabah kalktıklarında büyük bir heyecan içerisinde okullarına gittiler. Uzay gezisi sırasında yaşananları arkadaşlarına anlatmak için

sabırsızlanıyorlardı. Okula vardıklarında oyun oynayan arkadaşlarını gördüler. Hızlı adımlarla onlara doğru yöneldiler. Artık onlara inanabilecek birilerini bulduklarını düşünerek seviniyorlardı. Betül okul arkadaşlarına uzay gezisinde yaşadıklarını anlatmaya başladığında okulun bahçesinde büyük bir sessizlik oluştu. Bu durum karşısında Gizem de söz alarak Betül’e yardımcı oluyordu. Okul müdürü bu durumu okul kapısının yanından izliyordu. Bir anda büyük bir kahkaha tufanı koptu. Gizem ile Betül’ün anlattıklarına arkadaşları inanmamıştı. Arkadaşları Betül ve Gizemle dalga geçmeye başladılar. Herkes onlarla dalga geçiyordu. Okul müdürü öğrencileri uyararak sınıflarına girmelerini istedi. Müdür öğrenciler tarafından sevilmeyen bir kişiydi. Okuldaki görevine iki gün önce başlamıştı. Öğrencilere sert davrandığı için öğrenciler ondan çok korkuyorlardı. Eski müdürden de kimse haber alamıyordu. Bütün öğrenciler müdürü gördüklerinde saklanıyordu. Gizem yeni müdürün uzayda gördükleri canavarlardan biri olabileceğini fark etti. Çünkü cebinde yeşil renkte ışık saçan bir sıvı olduğunu fark etti. Bu durumu Betül’ e de anlattı. Gizem ve Betül uzaylıların dünyaya istila edeceklerini düşünmeye başladılar. Uzayda yaşadıklarından dolayı uzaylılar tarafından takip edildiklerini düşündüler. Okulda oldukları için çaresizce çevrelerini gözlemliyorlarmış. Her an uzaylıların bir yerden çıkabileceklerini düşünüyorlarmış. Okul bittiğinde koşar adımlarla Gizem’in evine giderek ne yapabileceklerini düşünmeye başlamışlar. Uzaylıların dünyayı istila edeceklerini düşünerek “Savunma Masası” oluşturmuşlar. Hemen en güvendikleri arkadaşlarını eve çağırarak yaşadıklarını yeniden anlattılar. Bu sefer arkadaşları onlara inanmışlardı. Artık bir takım oluşturarak dünyayı savunabilirlerdi. Kapı zilinin çalmasıyla Gizem ve arkadaşları yatağın altına ve dolapların içine saklanmışlar. Gizem’in annesi kapıyı açtığında okul müdürünün geldiğini gördü. Müdürün sesini duyan Gizem ve arkadaşları büyük bir korku yaşamaya başlamışlar. Artık uzaylıların dünyayı istila edeceklerinden emindiler. Okul müdürü Gizem ve Betül’ün arkadaşlarına olmadık hikâyeler anlatarak korkuttuklarını belirterek uyarılmalarını istedi. Gizem’in bilgisayarına gelen raporda uzayın derinliklerine yolculuk yaptıkları uzay gemisinin ikiye ayrıldığı ve hızla dünyaya yaklaştığı yazıyordu. Televizyonda da bir uzay aracının dünyaya yaklaştığı haberini gördüklerinde uzaylı istilasının başladığından emin oldular. 20 dakika sonra atmosfere dev uzay gemileri girmeye başladı. İlk önce uzaylılar okulun bahçesine indiler. Yeni gelen müdür uzaylıların komutanıymış. Okulun bahçesinde büyük bir panik yaşanmaya başlamış. Uzaylılar tarafından öğrenciler ve öğretmenler rehin alınmış. Bir taraftan Betül ve Gizem arkadaşlarıyla beraber uzaylılara karşı lazer silahları ile insanları savunmuşlar. Lazer silahları, uzaylıları, içerisindeki küçük tüpün içine hapsediyormuş. Küçük kahramanlar her şeylerini ortaya koyarak uzaylılarla savaşmışlar. Ancak güçleri yetersizmiş. Saat aksam sekiz olmuş. Bu savaş ülkenin her yerine yayılmaya başlamış. Gizem ve Betül arkadaşlarıyla birlikte uzaylıları yenmeye çalışıyorlarmış. Polisler de bir taraftan uzaylıların istila ettiği okul bölgesinden insanları kurtarmaya çalışıyorlarmış. Tam o sırada uzay gemisinden ışıklar çıkmaya başlamış. Dev uzay gemilerinden çok güçlü lazerlerle tüm şehre saldırmışlar. Her tarafta can pazarı yaşanıyormuş. Herkes bir yerlere kaçmayı düşünüyormuş. Betül bu silahın yok edilmesi gerektiğini arkadaşlarına söyledi. Okul bahçesine sızma planı yaptılar. Silahı yok etme görevi Gizem’e verildi. Gizem yerde sürünerek uzay gemisinin altına girecek ve silahın kablolarını kesip, uzaylılara bir darbe vuracaktı. Bu esnada arkadaşları da kötü kalpli uzaylıları oyalayarak Gizem’e vakit kazandıracaklardı. Gizem, cebinde taşıdığı makasla kabloları kesti ve uzaylıların en önemli silahı devre dışı kaldı.

Silahın devre dışı kaldığını gören Betül ve arkadaşları sevinç çığlıkları atmaya başladılar. Ancak bu sevinçleri uzun sürmeyecekti. Çünkü Gizem kabloları kestikten sonra okul bahçesinden çıkmaya çalışırken uzaylılar tarafından yakalanarak uzay gemisinin içine hapsedildi. Betül ve arkadaşları bu durum karşısında donakaldılar. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Çaresizce geri çekilerek güvenli bir alanda plan yapmaya başladılar. Gizem’i kurtarmak için yapılabilecekleri düşünmeye başladılar. Betül’ün aklına yol kenarında bulunan koca çınar ağacı geldi. Ağaca tırmanarak okul bahçesinde bulunan uzay aracının üzerine çıkabileceklerini söyledi. Bu şekilde uzay aracının içine üstten girerek Gizem’i kurtarabileceklerdi. Bu plan büyük riskler barındırsa da uygulamaya karar verdiler. Bu Gizem’i kurtarmak ve uzaylıları yenmek için son şanslarıydı. Planı uygulamak için akşam karanlığının çökmesi gerekiyordu. Yoksa uzaylılar tarafından fark edilip rehin alınabileceklerinin farkındaydılar. Akşam saati yaklaşırken etrafta sessizlik oluştu. Uzaylılar da günün yorgunluğu ile uzay gemisine çekilmeye başlamışlardı. Betül ve arkadaşları akşam karanlığından yararlanarak ağaca tırmandılar ve oradan da uzay aracının üzerine atladılar. Uzay aracının içine girmek için uygun bir yer aradılar ancak uygun bir yer bulamadılar. Tekrardan çaresizce düşünmeye başladılar. Uzay gemisinin arka tarafında bulunan açık kapı dikkatlerini çekti. Artık gemiye girmenin bir yolunu bulmanın mutluluğu ile sessizce kapıya yöneldiler. Kapıdan içeri giriş yaptıklarında her tarafta devasa ekranlarda tüm dünyanın uzaylılar tarafından izlendiğini gördüler. Artık tehlikenin büyüklüğünün daha iyi anladılar. Uzaylılara yakalanmadan uzay aracının en alt katına inerek zindana atılmış olan Gizem’in yanına ulaştılar. Yanlarından getirdikleri tornavida yardımıyla zindanın kapısını açarak Gizem’i kurtardılar. Uzaylılara yakalanmadan onların sırlarının yer aldığı sandığı da alarak oradan uzaklaştılar. Artık uzaylıları nasıl yenebileceklerinin sırrının yer aldığı sandığa sahiptiler. Sabah olduğunda bütün mahalle ümitsizdi ama artık uzaylıların nasıl yok edileceğinin farkındaydılar. Gizem ve Betül’ün hazırladıkları plan doğrultusunda bütün mahalle karşı saldırı yapacaktı. Mahallenin tamamı bir araya gelerek saldırıya başladılar. Saldırıya hazırlıksız yakalanan uzaylılar ne yapacaklarını bilemediler. Uzaylılar arkalarında çok fazla esir bırakarak atmosfere doğru yol aldılar. Ancak Betül ve Gizem’in, arkadaşlarıyla birlikte, uzaylıların peşini bırakmaya niyetleri yoktu. EDİRNE/İPSALA HACIKÖY ORTAOKULU 6.BÖLÜM Gizem, Betül ve arkadaşları uzaylıların zayıf yönlerini öğrenmişlerdi. Planlarını hazırlamış ama yine de araştırma yaptıkları Venüs gezegeninden topladıkları bilgileri de planlarına katmak istiyorlardı. Sonunda hazırlıklarını bitirmişler ve uzaylılarla karşılaşmak için hazırlardı. Uzay aracına binip uzaylıların üslerine varmayı basardılar ama çok dikkatli olmaları gerekiyordu, çünkü en ufak bir sesle yakalanabileceklerini biliyorlardı. İçeri girdiklerinde uzaylıların orada olmadığını fark ettiler. Etrafı incelerken gözlerine bir şey çarptı. Kocaman bir televizyon karşılarındaydı. Bir çok kameranın da kendilerini izlediğini gördüler. Okuldaki kişileri izlemek için de kamera taktıklarını anlamışlardı. Birden bir uzaylının ayak seslerini duydular ve herkes bir yerlere saklandı. Betül bilgisayarını açtı ve olanları kaydetmeye başladı ve aynı zamanda bütün dünyaya yayın yapıyordu. Herkesten yardım istedi. Bu arada içeri giren uzaylı çocukları fark etti. Alarmı çaldı. Uzaylılar odaya dolmaya başlarken değişik bir ses duyuldu. Bununla birlikte çocuklara Dünyadan yardım geldi. Uzaylılar ve Dünyalılar arasında savaş başladı. Büyük bir mücadele sonucunda Dünyalılar bu savaşı kazandı. Kazanmalarında Gizem ve arkadaşlarının rolü

çok büyüktü. Çünkü uzaylıların gizli bilgilerini Dünyadan gelen ekibe söylemişlerdi. Savaş bittiğinde bütün basın mensupları, bu kahramanların Dünyaya dönmesini bekliyorlardı. Artık onları herkes tanıyordu. Gezegenler arası savaş bitmişti fakat tekrar başlama ihtimali yüksekti. Tehlikeli olmadığı düşünülen gezegenlere geziler ve araştırmalar hâla devam ediyordu.Gizem bu gezilere gitmek istese de artık biraz korkuyordu. Gezileri araştırmaya başladı Gliese 581c adlı bir gezegen olduğunu, 4 Nisan 2007 tarihinde keşfedildiğini, bir süre yaşam için uygun olabileceği düşünülüp fazla sıcak olduğu anlaşınca vazgeçildiğini öğrendi. Annesinin yanına koşup haber verdi. Annesi ilk başta biraz korksa da sonra izin verdi. Gizem hemen Betül’ü aradı. Betül de ailesinden izin aldı ve sekiz gün sonra yola koyuldular. Belirli bir süre sonra Gliese 581c gezegenine vardılar. Gizem ve Betül grubun yanından ayrılarak dolaşmaya başladılar. Gizem ve Betül ileride insanlar gördü. Fakat internette araştırdıklarına göre bu gezegene yakın zamanda araştırma için hiç ekip yollanmamıştı. İnsanların yanına gidip onlarla konuşmaya başladılar. İnsanlar onlarla aynı dili konuşabiliyorlardı. İnsanların anlattıklarını dinleyince ağızları açık kaldı. Söylediklerine göre onlar başka bir galakside yaşıyorlardı. Biz insanlar nasıl farklı canlıları arıyorsak onlar da bizleri arıyorlardı. Gliese 581c gezegenine de başka canlılar var mı yok mu anlamak için araştırma yapmaya gelmişlerdi. O sırada yanlarına değişik değişik hayvanların yaklaşmakta olduğunu fark ettiler. Bu hayvanların bu gezegende ne aradıklarını Gizem, Betül ve diğerleri çok merak ettiler. Hayvanlar yanlarına geldi. Bu hayvanlardan kocaman bir böcek onların kralı olduğunu ve adının Ruffs olduğunu söyledi. Onların önceden dünyada yaşadığını ancak onları toplayan bir grubun onları buraya getirerek bıraktıklarını ve onları bir iğneyle bu boyuta getirdiklerini söyledi. Ruffs Gizem ve Betül'ü gördüğüne çok sevindi. Çünkü onları bebeklikten beri tanıyordu. Gizem ve Betül'ü toprak evine misafir etti ve sonra Ruffs anlatmaya başladı. Eskiden onların evindeki bir hamam böceği olduğunu, hatta Gizem'in annesinin ondan çok korktuğunu söyledi. Birkaç kere terliğin tam yanından geçtiğini anlattı. Gizem birden bir şey hatırladı. Ruffs ismini kendi verdiğini hatırladı. Aslında söylemek istediği kelimenin Rufi olduğunu fakat dilinin dönmediğini açıkladı. Rufi onları yemeğe davet etti. Masada Gizem'in en sevdiği yiyecekler vardı. Rufi o yiyecekleri hazırlamayı ise Gizem'in annesinden görmüştü. Rufi Gizem'in en sevdiği yemekleri yapmıştı. Yemeklerini yediler. Gizem ve Betül: -Neden sizi buraya getirdiler. Rufi: - Bazı bilim adamları bizim gibi böceklerin dünyayı istila edeceğini düşünüp bizi topladılar. Bunu duyan Gizem ve diğerleri çok meraklandılar. Betül: -Siz gerçekten dünyayı istila edecek miydiniz? Rufi: -Hayır, biz asla böyle bir şey düşünmedik. Ve artık eski halimize dönüp dünyaya dönmek istiyoruz. Lütfen, bize yardım edin! Gizem: -Tabi ki size yardım edeceğiz. Gizem ve Betül neler yapabilecekleri üzerine konuşmaya başladı. Gizem ve Betül bir süre konuştuktan sonra Gizem’in aklına bir plan geldi. Gizem: -Öncelikle gazetecilere Rufi ve arkadaşları hakkında bilinen yanlış şeyleri düzeltme açısından bir röportaj verelim ki dünyada oluşan yanlış algıyı düzeltelim. Bu fikir Betül’e de mantıklı geldi. O sırada Gizem çoktan bilgisayarını alıp görüşme randevusu ayarlamıştı. Gazeteciler görüşmeyi iki gün sonraya verdiler. Bu işi hallettiklerine göre planın ikinci aşamasına geçebilirlerdi. İkinci aşama için Gizem’in aklındaki plan Rufi ve arkadaşlarını dünyaya götürmek için bir icat yapmaktı. İcadını gazetecilerin vermiş olduğu iki günlük sürede tamamlamayı hedefleyen Gizem ve Betül makinenin çizimlerine başladılar. Gün sonunda Gizem ve Betül çizimleri bitirmiş, yapım aşamasına koyulmuşlardı. Gizem ve Betül istedikleri röportajı verdiler. Artık dünyadaki insanların ikna olmasını bekleyeceklerdi. Verdikleri röportaj ise bir hafta içerisinde tüm dünyada yayıldı ve istenilen sonuca ulaşıldı. Gizem ve Betül mutluluklarını paylaşırken yaptıkları makine de bitmişti. Artık makinelerine isim bulmalıydılar. Aslında çok da düşünmeyip aynı anda‟RUFİ‟ diye bağırdılar. Evet icat ettikleri makinenin

adını Rufi koymuşlardı. Planlarını Rufi’ye anlatmak için sabırsızlanan Gizem ve Betül soluğu Rufi’nin yanında aldılar. Yaptıkları icat sayesinde Dünya’ya dönebileceğini söylediler ve tüm olanları anlattılar. Rufi hem dünyaya dönebileceği için hem de bir icada adı verildiği için çok mutlu oldu. Gizem, Betül, Rufi ve arkadaşları dünyaya dönüş için hazırdılar. ERTUĞRULGAZİ ORTAOKULU BOZÜYÜK/BİLECİK 7. BÖLÜM Dünyaya geldiklerinde Rufi eski haline dönmüştü. Yeniden bir hamam böceği olmuştu. Betül ve Gizem Rufi’nin Gliese 581c gezegeninde konuşabildiğini gazetecilere anlattı. Ama kimse inanmadı. İnsanlar hamam böceği konuşabilir mi? Hiç öyle şey olur mu? diye konuşuyorlardı. Betül ve Gizem kimsenin onlara inanmadığını görünce çok üzülmüşlerdi. Betül: \"Uzaylılar dünyayı istila etmeden önce yine inanmamışlardı o zaman istilaya uğradık şimdi neden inanmıyorlar\" dedi. Gizem: \"Çok haklısın Betül ben de hiç anlamıyorum hiç ders almamışlar anlaşılan \"dedi. Sonra Rufi geldi Gizem ve Betül Rufi ye her şeyi anlattılar Rufi çok üzülmüştü. ‘’Neyse bir gün tüm gerçekler ortaya çıkar nasıl olsa, sizin bu işin peşini bırakmayacağınıza eminim’’ demekle yetindi. ‘’Şimdi insanlar için bir icat yapmaya ne dersiniz’’ diye sordu. Rufi’ nin aklında çok güzel bir fikir vardı. Ama dünyaya döndüğünde hamam böceği olduğu için planını anlatamıyordu. Konuştuklarının kızlar tarafından artık anlaşılmadığını fark edip, Betül ve Gizem’in dikkatini çekerek onların kendisini takip etmesini sağladı. Onları, hamam böceklerinin uzaydan kurtulmayı başarıp dünyaya geldiklerinde sığındıkları yere götürdü. Hamam böcekleri burada kendilerince bir alfabe oluşturmuşlardı ve bu alfabeyi Türkçeye çeviren bir makine yapmışlardı. Rufi alfabeyi çok iyi biliyordu, Hemen makineye kelimeleri söyleyerek planını açıkladı makine kelimeleri Türkçeye çevirdi ve kızlara iletti. Kızlar Rufi ‘nin bu fikrini çok beğenmişlerdi. Rufi’ nin kızlara \"kızlar insanların radyasyona maruz kalmalarını engelleyen bir makine yapamaz mısınız?\" demişti. Kızlar hemen işe koyularak makineyi yapmaya başlamışlardı. Makineyi yapmaları 1 ay sürmüştü. Böyle bir makine yaptıklarını herkese açıklamışlardı ama yine insanlar inanamamıştı. Gizem: O zaman aranızda bir birisini seçin ve bizimle birlikte gelsin dedi. İnsanlar hemen birini seçti çok geçmeden seçilen kişiyle yolculuğa çıktılar, Betül ve Gizem haklı çıkacaklarını çok eminlerdi. Gizem seçtiği kişiyle uzayın derinliklerindeki Corot-2b gezegeninin yanına götürdü. Bu gezegenin kendi yıldızlarından gelen X-Ray patlaması oldu. Bu patlama gezegeni adeta eritti fakat Gizem ve yanındaki kişinin burnu bile kanamamıştı, bunu gören bir çok kişi şaşırdı. Dünyaya dönünce olanları herkese anlattılar. Gizem artık gezegenlere gitmekten bir şeyler icat etmekten sıkılmıştı. Düşündü, karar verdi artık vakti gelmişti! Neyin mi? Tabi ki Başka bir galaksiye gitmenin. Ve öyle de yaptı. Andromeda galaksisini seçmişti biraz hakkında bilgi almak için hemen bilgisayarını açtı, NASA’nın resmî sitesini açtı ve baktı. Verilen bilgiler şöyleydi;

Andromeda bir sarmal galaksidir. 1. Dünya’ya uzaklığı 2537000 ışık yılıdır. 2. 1,001E10 yaşındadır. 3. ~1 trilyon yıldızı bulunmaktadır vb. Bunun gibi daha nice bilgiler hazırladı. İki hafta sonra yola çıktı yol normalde 23 yıl süren bir yoldu ama teknoloji o kadar gelişmişti ki 23 günde Andromeda’ya ulaşmışlardı. Bu araştırmada ve yolculukta en yakın arkadaşı Betül ona çok yardım etmişti. Bundan dolayı ona minnettardı. Neyse ki bunca zorluğa rağmen çok şey başarmışlardı. Andromeda büyüleyiciydi muhteşem yıldızlar değişik gezegenler ve daha fazlası anlatmakla bitmeyen bir güzelliği vardı. Başladık buradaki gezegenleri incelemeye… O da ne! Bu, bu, bu… Bu gezegen tıpkı dünyaya benziyordu. Bir an Dünya’ya geri döndüğünü sanmıştı ki Betül, o gezegenin isminin Devon olduğunu söyledi ve sırayla diğer gezegenlerin de ismini saydı: Owl, M67, M31…. Sonra Güzem ve Betül Dünya’ya geri dönüp farklı çalışmalar da yaptılar. Yeni gezegenler ve yeni yıldızlar keşfetmek için… Ve sonunda çalışmalarını bitirip farklı bir gezegen keşfedecekleri günü bekliyorlardı. İşte sonunda bekledikleri o an geldi çattı. Yola çıktılar. Rufi’ de yanlarındaydı. Önceki gezegenlerden farklı bir gezegen gördüler. Emin olmak için yakınlaştılar ve gerçekten de farklı bir gezegendi ama daha dikkatli bakınca onlara yaklaşan bir canlı olduğunu fark ettiler ama bu canlı diğer gördüklerinden daha korkunçtu. Bir an ne yapacaklarını şaşırdılar. Ve korkunç canlı hızlıca yaklaşıyordu. Gizem ve Betül çok korkuyordu. Korkunç uzaylı yanlarına geldi. Gizem ve Betül birbirine sarılmıştı, yanlarında Rufi de yoktu ki ortadan kaybolmaya bayılıyordu. Kimden yardım isteyeceklerdi. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Sonra o canlı ‘Merhaba, ben bulunduğunuz Adrestea da yaşayan bir uzaylıyım adım Romko’ dedi. Gizem ve Betül birbirine bakındılar. Romko ‘Siz kimsiniz?’ diye sordu. Gizem ‘ben Gizem, bu da en iyi arkadaşım Betül’ dedi. Romko ‘Bu gezene en az 30 yılda gelinir, siz 30 yıldır yolda mısınız? dedi. Gizem ‘biz yeni bir icat yaptık ve icadımız sayesinde bu yolu 30 günde geldik, dedi. Romko ‘burada nefes almak çok zordur, nasıl nefes alıyorsunuz? diye sorunca Betül de ‘ gelmeden önce araştırma yapmıştık, üzerimizdeki kıyafetler sayesinde nefes alabiliyoruz’ dedi. Romko bu kıyafeti ‘siz mi yaptınız?’ diye sordu. Gizem ‘evet, bu kıyafet Adrestea da olduğu gibi başka gezegenlerde de nefes almamızı sağlıyor dedi. Romko ‘size Adrestea’yı gezdireyim’ dedi ve tam o sırada Adrestea da sert rüzgarlar esmeye başladı. Romko ‘korkmayın bu rüzgar serttir ama bir o kadar da tehlikesizdir’ dedi. Gelin size Adrestea’yı gezdireyim dedi Romko. Betül Adrestea’yı gezmek isterken Gizem ise kalmak için ısrar ediyordu, çünkü korkuyordu. Neyse ki Betül, Güzem’i ikna etmişti. Adrestea’yı gezerken esrarengiz bir kulübe görmüşlerdi. Kulübe çok esrarengizdi. Gizem geri dönmeliyiz diyordu, fakat macerayı seven Betül’ün buna hiç niyeti yoktu. Romko, Betül ve Gizem o korkunç kulübeye girmişlerdi. Arkalarından gelen Rufi onların kulübeye girdiğini gördü ve onlar için endişe etti. Bir an önce onlara yetişip yardım etmek istiyordu. Gizem çok korkuyordu ama Betül çok heyecanlıydı. Kulübe dışarıdan çok korkunç ve küçük görünüyordu fakat içi çok büyüktü. Her yeri örümcek ağı kaplamıştı ve kapılar kendiliğinden gıcırdıyordu. İçeride altıdan fazla oda vardı. Hemen hemen bütün odalardan uğultulu sesler geliyordu. Gizem ağlamaklı ‘’içerde birileri var’’ dedi. Betül korkudan sana öyle geliyordur deyince Gizem ağlamaya başladı. Hem korkuyor hem de kimseye kendini inandıramıyordu. Fakat odanın birinin önünde bir gölge belirdi. YATILI BÖLGE ORTAOKULU ÇAT/ERZURUM 8.BÖLÜM

Gölgeyi gören Gizem daha şiddetli adeta sarsılarak ağlamaya başladı. Betül soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu ancak o da çok korkuyordu. Onlar korkarken gölgeler artmıştı. Gölgeleri gören Romko gülmeye başladı. Betül: ‘ Neden gülüyorsun ?’diye sordu. Romko’nun gülümsemesi sinirlenmesine ve korkusunun artmasına sebep olmuştu. Romko: ‘Onlar benim arkadaşlarım da o yüzden gülüyorum.’dedi. Sonra sırasıyla arkadaşlarını tanıtmaya başladı. ‘Bu Ramko, bu Rimki, bu Lemon ve bu Rende’ dedi. İsimlerini söylerken tek tek gölgeleri gösterdi. Rende ismini duyan Betül ve Gizem gülmeye başladı. Rufi ise saatlerdir kızları arıyordu. Kulübede olduklarını tespit etmiş hemen yanlarına koşmuştu. İçerideki sesleri duyunca Rufi arkadaşları için daha çok tedirgin oldu ve içeri girip Romko’nun arkadaşlarına saldırdı. Onlar kavga ederken Rende Gizemleri kıskandığı için uzay gemisine ışınlanıp birkaç kablo kesti ve kulübeye tekrar ışınlandı fakat geldiğinde Rufi’nin öldüğünü gördü. Gizem ve Betül hem ne olduğunu anlamıyorlar hem de ağlıyorlardı ancak hemen kendilerini topladılar ve Rufi’ye baktılar. Kızların elleri kan oldu. o sırada Romko’nun arkadaşlarından biri Rufi’nin Gizem ve Betül yüzünden öldüğünü söyledi. Bunu duyan Gizem ve Betül çok sinirlendi. Rufi’yi alıp kulübeyi terk ettiler. Gizem ve Betül uzay gemisine vardılar tam gidecekken yakıt deposunun boş olduğunu fark ettiler. Yakıt aramak için Romko’nun kulübesine geri döndüler. Kulübeye girdiklerinde herkesin öldüğünü fark ettiler fakat Romko hala hayattaydı. Romko’nun son sözcükleri ‘Rufi’ nin kanı’ oldu. Bunu duyan Gizem ve Betül kandan biraz örnek, kulübedende biraz yakıt alıp Dünya’ya döndüler. Döndüklerinde hemen kanı araştırmaya koydular, kanda bir tür bulaşıcı virüs buldular. Bu virüsün yayılmaması için kanı yok etmeye karar verdiler ancak emin olmak için Gizem’in dedesine sormaya gittiler. O sırada tüp yere düştü dedesi virüsü bilmediği için kana dokundu ve virüs bulaştı. Kızlar çok korkmuşlardı. Gizem dedesini çok severdi ve kendini tutamıyor çığlıklar atıyordu. Betül daha sakin davranarak hemen hastaneye gitmeleri gerektiğini söyledi. Hastaneye zamanında varmış olmalarına rağmen dedesi kurtarılamadı. Bunu duyan Gizem ve ailesi çok üzüldü. Gizem bir daha uzaya gitmemeye karar verdi. Betül Gizem’in bir daha uzaya gitmeyeceğini duyunca çok üzüldü. Beş altı yıl sonra Betül bilim insanı oldu. Gizem’in dedesinin dokunduğun kanı araştırdı ve virüsleri yok edecek bir aşı bulmaya karar verdi. Bu virüs dünyaya da yayılmıştı ve Betül virüs için bir aşı buldu ve bütün insanlara aşı yapıldı. Tüm insanlar virüsten kurtuldu. Betül rüyasında Gizem’in dedesini gördü ve geçmişe gitmek için bir makine yapmaya karar verdi Uyanınca vakit kaybetmeden işe koyulmaya başladı. 2 ay geçtikten sonra makineyi bitirdi makineye binip geçmişe gitti. Gizem’in dedesine ve Rufi’ ye virüs aşısını vurdu birden Gizem’in dedesi ve Rufi ayağa kalktı. Betül Gizem’in dedesine: ‘Biraz dinlenmeniz lazım’ dedi ve Gizem’i dedesinin yanından çıktı. Gizem Betül’e çok teşekkür etti, ona sarıldı. Gizem ve Betül çok mutluydu. Şimdi asıl olay geçmişteki bu büyük değişikliğin günümüzde neler değiştirdiğiydi. Geçmişte Gizem’in ölmesi gereken dedesi yaşıyordu. Peki, bu olay Betül şimdiki zamana döndüğünde neleri değiştirmiş olacaktı. MARZİYE İBRAHİM ERTEK ORTAOKULU


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook