Resmî ve yasal karı satışına devam, kapıdaki koruyucu elemanlarda değişiklik... Kürtajı yasaklamaya hazırlanan iktidara soruyorum: Ceza Kanunu'na zina suçunu tekrar koymayı düşünüyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası kadın hakları anlaşmalarını imzalamış ve resmen karı satışına izin vermeyeceği taahhüdünde bulunmuştur. Hükümetimiz bu taahhüdünü yerine getirmeyi düşünmekte midir? Kürtaj konusunda yeri göğü yıkan bazı ilericilere, çağdaşlara, ateistlere, Kemalistlere, laikçilere de soruyorum: Resmî belgelerle yapılan legal ve KDV'li fahişelik bir tür kölelik değil midir? Kadın haklarının, hürriyetlerinin, haysiyetlerinin vahim ve rezil bir ihlali değil midir? Bunu niçin protesto etmiyorsunuz? Zina konusunda Türkiye çağ atladı. M. Kemal Paşa, İsmet Paşa, Celal Sayar ve askerî darbeler rejimlerini bu konuda çok gerilerde bıraktık. Turizm büyük para getiriyor ama büyük ahlaksızlığa da sebep oluyor. Para gelsin, zenginlik artsın da ne olursa olsun... Öyle mi? İslama, Kur'ana, Sünnete, Şeriata, ahlaka, iffete aykırı olarak, günah işleyerek, fuhşiyat (azgınlık) yaparak kazanılan paralardan hayır gelmez. Bu dediğimi ateistler anlamaz. Müslümanların, iman sahiplerinin mutlaka anlaması gerekir. Onların bu konuda cehalet mazereti yoktur. Azan zengin ve kalkınmış bir toplum batar. Azgınlar üzerlerine inebilecek azap dolayısıyla titresinler... Evet kürtaj cinayettir. Evet zina büyük günahtır, suçtur. Kürtaja hayır, zinaya evet olmaz. Müslüman ikisine de karşı olacaktır. Bu memlekette isteyen kadın ve erkekler nikahlanmadan birlikte yaşıyor, çocuk yapıyor, bunları nüfusa kaydettiriyor ama Müslüman bir erkekle Müslüman bir kadın resmî laik nikah yapmadan şer'î nikah yaptırırlarsa başlarına gelmedik kalmıyor. Diyelim ki, bir Müslüman temiz bir otel açtı. Gelen ve tek oda isteyen erkek ve kadınlara nikah cüzdanınızı görebilir miyim dese ne olur biliyor musunuz? Dünyayı zavallının başına yıkarlar. Bütün Müslümanları min gayri haddin uyarıyorum: Âşikâre, mütecâhirâne, hiç utanıp arlanmadan, küstahça işlenen, son derece yaygın, yoğun ve genel hale gelen günahları ve azgınlıkları (yasal sınırlar içinde) enerjik şekilde protesto etmezseniz tepenize inecek sillelerden, azaptan, gazaptan, musibetlerden korkunuz. Zaten bin türlü bela içindeyiz ama çoğumuz bunun farkında bile değil. Zina hürriyeti... Kürtaj hürriyeti... Kültür Parkındaki çalıların altında açık havada sevişme hürriyeti... Feribotta yüzlerce yolcunun içinde tam bir saat çılgınlar ve kudurmuşlar gibi sevişme, öpüşme, mıncıklaşma hürriyeti... Ne kadar günah, azgınlık, ahlaksızlık, faziletsizlik varsa hepsinin hürriyeti... Genelev hürriyeti... 51
Fahişelere vesika hürriyeti... KDV'li fuhuş hürriyeti... Maddî kalkınma ve zenginlik mi?... Rüşvet, irtikâp, hortumlama, 500 milyon dolar haram ve kara birikimi... Haram rantlar... Hiçbir İslam ülkesi ve toplumu haramla âbâd ve mâmur olmaz. Bunu söylemek için bilge olmak gerekmez. Bu, iki kere ikinin dört etmesi gibi bir gerçektir. Al sana zina!.. Al sana kürtaj!... Al sana TC başlıklı resmî fuhuş vesikası!.. Al sana yasal fuhuşhaneler!.. Al sana haram, kara, necis, uğursuz, şeametli zenginlikler!.. Al sana gel keyfim gel!.. Al sana oh kekâh!.. Ey ehl-i istidrac, ey fâsıklar, ey fâcirler!.. Ey yalakalar, yağcılar, meddahlar!.. Veyl size, vah size, efsus ki efsus hepinize!.. Sodom Gomore... Pompei, Herculanum... Roma Bizans... Mehmet Şevket EYGİ 52
TESETTÜR NASIL OLMALI BÖYLE TESETTÜR OLMAZ....... Bazı İslâmcı kadınlar Feminist İslâmcılar, modern ve çağdaş Müslüman kadınlar!.. Sizi uyarmama izin veriniz. Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun!.. Bundan sonra: Malumunuz olsun ki, çoğunuzun tesettür kıyafeti Şeriat-ı Ahmediyyeye uygun değildir. Başınıza renkli bir bez parçası dolamakla tesettüre girmiş olmazsınız. Size şer'i tesettürün bazı şartlarını hatırlatıyorum: 1. Yabancı erkeklerin dikkatini, şehevî bakışlarını çekmeyecek, 2. Vücut hatlarını göstermeyecek. 3. Işıltılı, parlak, frapan, yaldızlı olmayacak. 4. Göğüsleri, kalçaları belli etmeyecek. 5. Örtünün altındaki saçlar deve hörgücü gibi olmayacak. 6. Tesettürlü kadın makyaj yapmayacak. 7. Ev dışında parfüm kullanmayacak. Bugün bazı tesettür firmalarının \"Tesettür kıyafeti\" diye pazara sürmüş oldukları kıyafetler şer'î tesettür değil, şeytanî tesettürdür. Hayır hanımlar hayır!.. Ben sivri dilli değilim. Âcizâne emr-i mâruf ve nehy-i münker yapıyorum o kadar. Biliyorum kimileri bana kızacak. Çok zaman Hak ile halkı aynı anda razı ve hoşnud etmek mümkün olmaz. Şuurlu Müslüman hanımlar ve kızlar Kur'ân'a, Sünnete, fıkha, Şeriata uygun tesettüre girsinler. Onlar için hayırlı olan budur. Daracık, rengârenk, dikkatleri çeken giysilere ve başörtülerine bürünerek sokaklarda, caddelerde, meydanlarda arz-ı endam etmekle Müslümanlık sergilenmez, sahte İslâmcılık sergilenir. Para kazanmak için, zengin olmak için İslâmî tesettürün canına okuyan firmalara yazıklar olsun! 53
Ey ulemâ, ey fukaha, ey hükema, ey Müslüman ashab-ı mesâlih!.. Nerdesiniz? Niçin halkı uyarmıyorsunuz? Bu uyarıları yapmak benim işim değil, öncelikle ulemânın işidir. Maalesef tesettürün de canına okudu bazıları. Uyanalım... Bu tesettürle kurtuluş olmaz. İnşaallah hakikî ve şer'î tesettüre bürünen mü'mine kadınlar şehid sevabı alırlar. Mehmet Şevket EYGİ 54
BAŞ ÖRTÜSÜ ÜM? KARİYER Mİ?... Bir Türk tıp öğrencisi olan Fatma Orgel, Doktor olmak için mezun olmasına bir yıl kala keskin bir seçim yapmak durumunda bırakıldı; başörtüsünü çıkarmak ya da tıp alanında kariyer yapma hayalinden vazgeçmek. Orgel, 27 Şubatta The Sydney Morning Herald Saturday’e verdiği röportajda “Lisans eğitimimi tamamlayamayacaktım ya da okumak için başka bir ülkeye gidecektim” dedi. Orgel’in mezuniyetinden bir yıl önce, 1999’da Türkiye başörtüsünü Üniversitede yasaklayan bir yasayı yürürlüğe soktu. Yasa, bu genç Türk öğrenciyi doktor olma arzusuyla, giyinmesi zorunlu olan başörtüsü arasında kalmak durumunda bıraktı. Orgel geçmişi anımsayarak “ Yasak dayatılmaya başlandığında annem ve babam, benim doktor olmam yönündeki hayallerinin kaybolduğunu gördüler” dedi. “ Bana başımı açarak üniversiteye gitmeye devam etmem için yalvardılar.” Ama geleneksel bir ailede, bir din öğretmeni ve bir ev hanımıyla, güney batı şehri olan Antalya’da yetişen Orgel, başörtüsünü çıkarmayı aklından bile geçirmedi. Sonunda yurt dışına, Macaristan’a, giderek tıp öğrenimini tamamlamaya karar verdi. “Hayır dedim,” diye yeniden anımsadı. “Sonunda ben şanslıydım ve öğrenimimi tamlamak için bir yol bulmuştum ama diğerlerinin çoğu bunu yapamadı.” Öğrenimini tamamlayarak Türkiye’ye dönen Orgel, kamu kurumlarındaki başörtüsü yasağına takıldı. Londra’da bir doktor olarak çalışmak üzere ülkesini terk etmekten başka seçeneği yoktu. Orgel “ Orada 12 ay çalıştım ve hatta bir başörtüsü takıyor olduğumu bile unuttum” dedi. “Kimsenin umurunda bile değildi. Kendi kendime başörtüsü takıyor olduğumu söyleyip durdum, büyük bir devlet hastanesinde çalışıyor olmama rağmen.” Başörtüsü, çok büyük çoğunluğu Müslüman ama seküler bir ülke olan Türkiye’de çok uzun zamandan beri bir ihtilaf meselesi olmakta. 1980’deki askeri darbeden hemen sonra kamu binalarından, üniversiteler’den, ve hükümet binalarından yasaklandı ve hala bu yasak sürmekte. 55
Neden? Orgel, Türkiye’de başörtüsü ve modernizasyon hakkında birçok yanlış anlaşılmanın mevcut olduğunu söylüyor. Orgel “ Türk halkı her zaman Batıya, Avrupa’ya , bakmıştır ve inanmaktadır ki başörtüsü yasağı modernizasyona doğru atılmış bir adımdır” dedi. Bu Türk doktor yasağın, İslam’ın öğretilerine göre yaşamak isteyerek başörtüsü takan kadınlara karşı bir ayrımcılık olduğunu söyledi. Orgel “ gerçek etki karşı muhalefettir” diye ekledi. “ Bu, eğer Kuran’a itaat edersen üniversiteye gitmen yasaklanır anlamına geliyor.” Başörtüsü yasağı aynı zamanda Türk kadınının, düşük sosyo-ekonomik sınıftan kurtulmak yönündeki olanaklara ulaşma arzusunu da engelliyor. “ İslam’a dışarıdan bakınca birçokları başörtüsünü baskının bir sembolü, bizim irademize karşı bir dayatma olarak görüyor” diye ekledi Orgel. “ Ben 15 yaşlarındayken başörtüsü takmaya karar verdim. Bu benim ruhumun, hayat algımın bir barçası haline geldi.” Orgel şimdi, Müslüman kadınlara karşı ayrımcılıkla mücadele eden bir insan hakları örgütü olan AKDER’in yönetim kurulu üyesi. Dr. Orgel “ Başörtüsü takmak neden benim kararım değilmiş?” diye soruyor. “Eğer başörtüsü takmaya karar vermişsem buna muktedir olabilmeliyim. Neden kendi kararımı verme özgürlüğüne sahip olamayayım?” Bu yazı Turgut Alp BOYRAZ tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir. KAYNAK : http://www.timeturk.com/basortusu-mu-kariyer-mi-_132031-haberi.html 56
NETİCE-İ KELAM Bu e-kitabımızda aileden, geçim ve dirlik hususlarından bahsettik. En basit sebepler yüzünden yıkılan aile ve ayrılıkların tedavisi için neler olmalı konusunda akıl verici değil ibret verici kıssalar aktarmaya çalıştık. Nikah akdi ile kurulan yuvaların dağılıp heba olmaması için karşılıklı olarak yapılması gerekenlere, haram ve helallere, tesettüre gayri meşru hayatın yıkıcılığına dikkatleri çekmek istedik. Yazılan çizilen elbette pek çok husus var. Bir zerre miktarı elimizden gelenleri açıklamaya çalıştık. Bizim için örnek Allah’ın Resulüdür. Hz. Aişe anlatıyor: \"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: \"Sizin en hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır. Ben aileme karşı hepinizden daha hayırlıyım. Arkadaşınız öldüğü zaman (kusurlarını zikretmeyi) terkedin.\" Tirmizî, Menâkıb 85, (3892). Bu hususta başka referanslar aramaya gerek yoktur. Bizden ailemize karşı hayırlı olmamızı istiyor. Erkek ya da kadın fark etmeksizin her fert kendi üzerine düşeni Allah’ın rızası doğrultusunda yapmalıdır. Yapmalıdır ki O razı olsa her şey düzelir. O razı olsa her şey yoluna girer. Allah’ın razı olmadığı bir hususta başkalarının razı olmasının bir ehemmiyeti yoktur. Allah’a emanet olun. 57
Search