Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore IDA MADRA JEOPARKI GENEL TANITIM DERGISI

IDA MADRA JEOPARKI GENEL TANITIM DERGISI

Published by efes cakir, 2023-08-02 15:43:18

Description: IDA MADRA JEOPARKI GENEL TANITIM DERGISI

Search

Read the Text Version

İDA MADRA JEOPARKI -1-

İDA MADRA JEOPARKI

İda Madra Jeoparkı; Türkiye’nin kuzeybatısında yer alır. Jeopark, Balıkesir ilinin tamamını, Çanakkale ili Ayvacık ve Ezine ilçelerini, İzmir’in Bergama ilçesini kapsamaktadır. Jeopark’ın yüzölçümü yaklaşık 17 bin km2 dir. Saha, hem Marmara hem de Ege Denizi’ne kıyısı bulunan özel bir konuma sahiptir. İda Madra Jeoparkı’nda stratigrafik olarak Paleozoik’ten Kuvaterner’e kadar her yaşta formasyon ve bunlara ait kayaç çeşitleri bulunur. Sahanın tektonik açıdan aktif olması neotektonik dönemde yer şekillerinin oluşumunu da etkilemiştir. Sahada Paleozoik döneme ait kayaçlar şist, karışık me- tamorfik birimler, mermer, kristalize kireçtaşı ile dolomitlerden oluşmaktadır. Jeopark’ta Mesozoik arazisi; ayrılmamış birimler, Jura kireçtaşları, Üst Kretase melanjlı serileri ve filişler ile temsil edil- mektedir. Ayrılmamış birimler içerisinde konglomera, kumtaşı, çamurtaşı ve yer yer Permiyen yaşlı kireçtaşları bulunmaktadır. Tersiyer arazisini oluşturan formasyonlar arasında Paleosen yaşlı granit, granodiyorit, Neojen, yaşlı volkanik birimler ve yine Neojen yaşlı tortul kayaçlar bulunmaktadır. Je- opark sahasında en genç oluşuklar Kuvaterner dönemine ait sedimanlardır. Jeopark sınırları içinde çok sayıda ana yer şekli (dağ, plato ve ova) yanında vadi, taraça gibi örnekler de bulunur. Bunun dışında Jeopark genelinde yapısal jeomorfolojik özelliklere ait şekiller, kıyı ve karst topografyasına ait aşındırma ve biriktirme şekilleri, volkan topografyasına ait sahalar da dikkati çekmektedir. İda Madra Jeoparkı’nda madenler ve jeotermal kaynaklar sahanın önemli doğal zenginlikleri arasın- dadır. Çeşitli jeolojik dönemlerde oluşmuş, karmaşık bir jeolojik yapıya sahip olan Jeopark sahası, yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Bunların başında bor tuzları gelmektedir. İda Madra Jeoparkı kırsal kesimde yaşayan insanların kendi bölgelerinde bulunan jeolojik, doğal ve kültürel değerler hakkında farkındalık oluşturmayı, kırsal alanları cazip hale getirmeyi amaçlamak- tadır. Jeopark sürdürülebilir kalkınmayı teşvik ettiği gibi bu değerli doğal ve kültürel mirasın daha iyi korunması ve gelecek nesillere aktarılmasını da sağlayacaktır. Jeopark içinde 45 jeosit belirlen- miş olup bunların her biri kendine has özelliklere sahiptir. İda Madra Jeoparkı’nın mekânsal Odak Yerleri Jeopark alanında bilimsel, estetik ve eğitim değeri bakımından uluslararası düzeyde nadir ve üstün nitelikli 11 tematik odak tespit edilmiştir. Bu konuda araştırmalar devam etmektedir. Hisaralan Jeotermal Sahası ve Traverten Bacaları Hisaralan Sıcaksu Kaynakları ve Travertenleri Ayvalık Adaları Kıyı Jeomorfolojisi Şahinderesi Kanyonu Karst ve Jeo-arkeolojisi Kazdağı (Ida) Jeoloji, Mitoloji, Kültür Kapıdağ Yarımadası Granit Tor Topoğrafyası Çataldağ (Susurluk) Granit Duvarı Kozak (Madra) Granit Tor Topoğrafyası ve Yörük Kültürü Kestanbol (Alexandra Troas) Antik Granit Taş Ocakları Balya madencilik Endüstriyel Mirası Marmara Adası mermeri Endüstriyel Mirası İDA MADRA JEOPARKI -1-

MEVCUT JEOSİTLER -2- İDA MADRA JEOPARKI

ADAY JEOSİTLER İDA MADRA JEOPARKI -3-

NUSRATLI KÖYÜ KIRSAL MİMARİSİ Kazağları’nın batı ve güney yamaçlarında konut ve diğer yapılarda doğal taş kullanımı çok yaygındır. Taş malze- me aynı yöredeki taş ocaklarından çıkarılır. Tüf ve kum- taşlarından oluşan kayaç türleri işlenmesi kolay olduğu için yapılarda daha çok kullanılır. Bu kayaçların farklı renklerde olması kullanımını cazip hale getiren diğer özelliklerinden biridir. Nusratlı köyü de taş malzemenin kullanıldığı yapıların hakim olduğu bir yerleşimdir. Son zamanlarda doğal yaşam ve doğal malzeme kullanımı daha çok tercih edilmeye başlamış ve köyde birçok eski ev onarılmıştır. Nusratlı köyünün diğer bir özelliği ise köyde bir derne- ğin bulunmasıdır. Nusratlı Köyü Kültür, Turizm ve Da- yanışma Derneği köyde birçok yenilik yaparak ve kö- yün hem fiziki ve hem de ekonomik açıdan gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Köy civarında üst Miyosen yaşlı volkanik kayaçlar geniş bir yayılışa sahiptir. Sahada Üst Pliyosen’de ait çakıltaşı, kumtaşı, Üst Miyosen yaşlı ça- murtaşı, kireçtaşı, bazalt, tüf, aglomera, andezit, traki- andezit, çakıltaşı, kumtaşı gibi kayaçlar yayılış gösterir. Ayrıca Üst Kretase yaşlı kumtaşı, kireçtaşı ve splitler de bölgede bulunur. FAKIH MAĞARALARI Ayvacık ilçesi Hüseyinfakı köyünün kuzeyinde bulunan mağaralar volkanik kayaçlar içinde açılmıştır. Köyde- ki yapılarda genellikle doğal taş kullanılmış olup mal- zeme çevreden çıkarılmaktadır. Sahada Üst Miyosen dönemine ait tüf, çamurtaşı, kumtaşı gibi kayaçlar yer alır. Mağaralar Kazdağları’nın batıya uzanan tepelik ke- siminde bulunmaktadır. DEMİRCİ KAYA SUNAKLARI Demirci köyünün güneydoğusunda yer alır. İki ayrı tepe üzerinde doğal kayalara oyulmuş mezarlar ve sunak benzeri yapılar bulunur. Mezarların bulunduğu sahada Orta Miyosen dönemine ait trakit, trakiande- zit ve riyodasit kayaçlar yaygındır. -4- İDA MADRA JEOPARKI

AHMETÇE KIVRIMLARI Orta Miyosen çakıltaşı, kumtaşı, kiltaşı, andezit, tra- kiandezit, riyodasit ve Üst Miyosen dönemine ait ba- zaltlar yer alır. Kıvrımlar yol yarmasında ortaya çıkmış olup sahanın metamorfizma geçirmesiyle oluşmuştur. Yer olarak Kazdağları’nın güneye bakan yamacında bulunur. TAŞTEPE BAZALT SÜTUNLARI Ezine’ye bağlı Karagömlek köyünün güneybatısında yer alır. Bazalt sütunlarının olduğu sahaya Misvak yolu üzerinden sağa sapılarak gidilir. Jeosit’e araçla 400 metre kadar yaklaşılabilir. Daha sonra yaya olarak de- vam edilir. Bazalt sütunlar yaklaşık 80o eğimli olarak dik şekildedir. Sütunların önünde ise yamaçtan parça- lanarak dökülmüş bazaltlardan oluşan kayalık bir alan bulunur. İDA MADRA JEOPARKI ZEUS ALTARI Altar (Sunak) adak adanan ve kurban kesilen dini yapı anlamına gelir. Antik dinlerde yaygın olan sunaklar Musevilik ve Hıristiyanlık’ta da önemli bir yere sahiptir. Kazdağı’ndaki Zeus altarı da Zeus’a adak adanan ve kurban kesilen yerdir. Kazdağları (İda dağı) Yunan mi- tolojisinde önemli bir yere sahiptir. Zeus ise Yunan mi- tolojisinde en güçlü ve önemli tanrıdır. Zeus Roma’da Jüpiter olarak da bilinir. Göklerin, şimşeklerin ve gök gürültülerinin tanrısıdır. Zeus’un yaşadığına inanılan birkaç dağdan biri de Kazdağı’dır. Zeus Altarı adına ilk kez Kiepert’in 1906 yılında ba- sılmış olan haritasında rastlanılmaktadır. Altar’ın bu- lunduğu Aşağıdede tepesi bir seyir terası niteliğinde olup, körfezin tüm manzarasına hakimdir. Zeus Altarı olarak tanımlanan bu alan, Aşağıdede tepesi (298 m) üzerinde kayanın işlenmesiyle oluşturulmuştur. Saha ve civarında Alt Miyosen yaşlı, kumtaşı, silttaşı, kiltaşı, marn, kireçtaşı ve tüf ardalanmalı Küçükkuyu formasyonu yüzeyler. Zeus Altarı; Küçükkuyu for- masyonun kumtaşı, silttaşı seviyeleri içerisinde oluş- muştur. Sunakta bulunan oda büyüklüğün ve içinde su bulunan sarnıca ise Zeus Mağarası denmektedir. Homeros, yazdığı İlyada Destanı’nda Tanrıların İda Dağı’nda yaşadıklarından ve Truva Savaşını buradan izleyip yönettiklerinden bahseder. Destana göre Zeus da burada yaşamış ve savaşı izleyip yönetmiştir. Araş- tırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit körfezine hakim bir tepe üzerindeki mekanın Zeus’a ait olduğu- nu düşünmektedirler. Burası günümüzde de mitolojik olarak kutsal alan olma özelliğini halen devam ettir- mektedir. Zeus sunağının bulunduğu alan Arkeolojik sit ve aynı zamanda orman sahasıdır. -5-

LALE ADASI KIYI JEOMORFOLOJİSİ Ayvalık’ın kuzeyinde yer alan Lale adası köprü ile ana- karaya bağlanmaktadır. Sahada dalgaların aşındırması ile volkanik kayaçlar üzerinde çok ilginç kıyı şekilleri oluşmuştur. Sahada Miyosen’de ait andezit ve tüf ka- yaçlar yaygındır. Kıyı şekilleri daha çok tüfler üzerinde oluşmuştur. Kıyıda antik dönemlerde işletildiği tahmin edilen taş ocağı da bulunmaktadır. CUNDA SÜTUN BAZALTLARI İda Madra Jeoparkı sahasında az görülen bu bazalt ya- pısı Alibey (Cunda) adasındadır. Cunda adası bir köprü ile Lale adasına ve yine köprü ile anakaraya bağlanır. Sütunlar Pliyosen’e ait bazaltlar üzerinde gelişmiş- tir. Dikey çatlaklar boyunca oluşan sütunlar zamanlar parçalanarak yamaç boyunca kayarak geniş bir alana yayılmışlardır. Bazalt sütunları tepenin doğuya bakan yamacındadır. Sahada zeytinlikler bulunur. Tepenin üst kesimi bitki örtüsünden yoksun olup hayvan otla- ğı olarak kullanılmaktadır. Sahaya ulaşım arazi aracı ile mümkün olmaktadır. KLEOPATRA KIYI JEOMORFOLOJİSİ İDA MADRA JEOPARKI Kleopatra Plajı ve Badavut yakın çevresinde Alt Mi- yosen yaşlı pembemsi renkli, bol fiamme yapılı ve pu- misçe zengin Ayvalık ignimbiritleri yüzeyler. Kıyı dalga aşındırması ile şekillenmiştir. Holosen’deki doğal or- tam değişmeleri ile ilgili yapılan çalışmalarda saha ve yakın çevresinde jeolojik ve jeomorfolojik üç ana dö- nem ayrılmıştır. Bunlar; Erken Holosen (15000 - 7000 yıl önce) transgresyon dönemi, Orta Holosen (7000- 3000 yıl) denizel sedimantasyon dönemi, Geç Holo- sen (son 3000 yıl) dönemidir. Son dönemde sahada kıyı okları, tombolo ve Tuzla gölü gelişmiştir. Bu sü- reçte bir taraftan dalga aşındırmasına bağlı Badavut falezleri (altta ignimbritlerin üstte ise riyolitlerin oldu- ğu) oluşurken, diğer taraftan da Madra Çayı ve diğer akarsuların getirdiği sedimentler ile eski Badavut adası karaya bağlanmıştır. Eski bir koy olan Tuzla gölünün ağız kısmı da bir kıyı oku ile kapanarak bugünkü do- ğal peyzaj ortaya çıkmıştır. Pleistosen sonuyla birlikte iklimde meydana gelen değişimlere bağlı olarak de- niz seviyesinin yükselmesi (Holosen transgresyonu) Badavut ve Kleopatra Plajı benzeri kıyı bölgelerinde önemli değişimlere yol açmış ve kıyı çizgisini yeniden şekillenmiştir. Ege kıyılarında Würm’de glasyo-östatik olarak alçalan ve çekilen deniz 15000 yıl kadar önce hızla yükselmeye başlamış ve yaklaşık 9000 yıl için- de, yani günümüzden 6000 yıl kadar önce bu günkü seviyesine ulaşmıştır (Kayan, 1991).üzere diğer küçük akarsuların getirdiği alüvyonlar oluşan sığ denizde bi- rikmeye başlamıştır. -6-

ÇAĞIŞ BENTONİT MADENİ Bentonit çok küçük kristallere sahip kil minerallerin- den oluşan ve ağırlıklı olarak kolloidal silis yapıda, yu- muşak, gözenekli ve kolayca şekil verilebilir bir kayadır Bentonit, yeryüzünde oldukça bol bulunan bir kil mal- zemesidir. Bentonit, alüminyum ve magnezyumca zengin volkanik kül, tüf ve lavların kimyasal ayrışması ile veya bozulmasıyla oluşur. Çağıs, Türkiye’nin en büyük bentonit rezervlerine sa- hip bir sahadır. Batı Anadolu’nun jeolojik evrimini an- lamak için Miyosen havzalarındaki bentonit oluşumları önemlidir. Ekonomik bentonit yatakları daha çok Kretase ve Ter- siyer yaşlı olup, yoğunlukla denizel orjinli kayaçlarla (glaokonitik kumtaşları, kireçtaşları, şeyller, kalkerli fosilli kumtaşları, marnlar) beraber görülürler. Bunlar çoğunlukla sert silifiye bir zonun üzerinde bulunmak- tadırlar. Bentonit yataklarında bulunan ana kil minerali smektit grubu mineralleri olup, illit ve kaolinit minerallerine de birçok yatakta rastlanmaktadır. Bunlardan farklı olarak feldspat, hornblend, kristabolit mineralleri ve volkanik kül kalıntıları bulunmaktadır. ÇAĞIŞ KIVRIMLARI -7- Çağış kıvrımları, Balıkesir ovasının güneydoğusunda Balıkesir-Bigadiç karayolu üzerinde yer alır. Kıvrım eksenleri, Üst Miosen-Alt Pliosen’e ait gölsel vasıftaki kireçtaşı, kumtaşı, marn ve kilden oluşan örtü depo- larında gelişmiştir. Bu depoların aşınmalarla ortadan kalktığı kısımlarda ise tüflerin ve daha altta da dar alanlarda bazaltların yapıya dahil olduğu görülür. Kıvrımlı bir yapı üzerinde gelişmiş düz ve hafif dalgalı yüzeylerden oluşan ve Çağış Platosu 400 ila 500 m’ler arasında yükseltilere sahiptir. Güvemçetmi ve Çağış köyleri arasında kalan bu kısımda, kıvrımlı yapıda geliş- miş topoğrafyalara güzel örnekler oluşturan morfolojik şekiller yer alır. Bu şekillerden biri, Güvemçetmi köyünün batısındaki Kocakır ve Kısıkkaya tepedeki hogbeklerdir. SW-NE istikametinde, yaklaşık olarak 2,5 km’lik bir mesafe boyunca uzanan bir antiklinalin yarılması ile oluşmuş- lardır. Karakteristik morfolojik şekiller olarak görülen bu Kocakır ve Kısıkkaya hogbeklerinin güneyinde bu- lunan Kocagövde ile Kocaçullu tepeleri de asimetrik sırtlar olarak görülürler. Buradaki hogbekler, Balıkesir depresyonuna doğru uzanan Çullu derenin açtığı vadi ile kesilir. Hogbeklerin gelişmesi ise, burada gömülme safhasına bağlı olarak, Çulludere ve tabilerinin yapıya uyması sonucu gelişmiştir. Kocakır antiklinalinin batısında ise, Söğütlü derenin buraya sokulan mecrası ile derinleştirilmiş vadinin batı yamaçlarını oluşturan, Kızcayeri tepe ile Çamcı tepe asimetrik bir sırt olarak görülür. Bu sırtı SW-NE isti- kametinde kesen bir fay hattı yer almaktadır. Bu hatta intibak etmiş tabinin kuzeyinde ise, Gölcük tepeden geçen bir senklinal yer alır. Bu senklinal SW-NE isti- kametinde 4 km uzunluğa sahiptir. Senklinalin güney kanadını meydana getiren Karpuzluk sırtı ve Akçaoyuk tepe (425 m.) güneydoğudan bakıldığında hogbek şeklinde görülür. Buradaki kalker, kumtaşı, marn ve kil tabakalarının dalımı 300 ila 400 kuzeybatıya doğru- dur. İDA MADRA JEOPARKI

BALYA ENDÜSTRİYEL MADENCİLİK MİRASI İDA MADRA JEOPARKI Balya Türkiye’nin en önemli maden sahalarından biri- dir. Arkeolojik metinlerde Attika Delos Deniz Birliği ik- tidarını ele geçiren (İ.Ö.461) Perikles zamanından beri Balya çevresinde gümüş, kurşun ve çinko gibi maden- lerin çıkarıldığına ait bilgiler yer almaktadır. Romalılar döneminde “Cristian Madenleri” adı ile işletilmiştir. Bal- ya madenleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde de iş- letilmiştir. Bu dönemde madende üretimin düşmemesi için çevre köylerden ve Gönen’den buraya işçiler iskan edilmiştir. XIX. yüzyıla gelinceye kadar işleyişi nere- deyse hiç aksamayan Balya madenleri, XIX. yüzyılda ise artan talebi karşılayamayacak duruma gelmiştir. Balya madenini 1839 yılında ilk kez yabancı bir şirket işletmeye başlamıştır. 1876 yılında kurulan “Société Anonyme Ottomane des Mines de Balia-Karaïdin” maden işletme şirketi ve daha sonra sahayı işleten firmaların yaptığı tesisler sanayi devrimine tanıklık et- miş önemli Endüstriyel Madencilik mirasıdır. Balya’da bugünkü endüstriyel miras alanında görülen yapıların büyük bir kısmı, 1892’de Fransızlar tarafından kurulan Balya-Karaaydın Şirketi’nden geriye kalanlardır. 1911 yılında 32 personel ve 1208 işçi olmak üzere top- lam 1240 kişi bu madende çalışmaktaydı. Yılda 6-7 bin ton civarında çıkarılan cevher, bir dekovil hattı ile önce Havran yakınlarındaki Palamutluk’a, oradan da Akçay iskelesi yoluyla Avrupa’ya ihraç ediliyordu. Fransızlar, 1901’de Mancılık köyü yakınlarındaki linyiti kömürü işletmesinde ta kurdukları ilk termik santral- la elektrik üretip, maden makinelerini çalıştırmışlardır. Ürettikleri elektriğin fazlasını da belediyeye satarak, Balya’nın aydınlanmasını sağlamışlardır. Anadolu top- raklarında ilk işçi grevi de Balya’da 1908 yılında ya- şanmıştır. Balya’nın nüfusu maden faaliyetinin artma- sı sonucu 1911 yılında 36 bine çıkmıştır. Birinci dünya savaşı yıllarında Balya-Karaaydın Şirketi’nin kontrolü Almanlara geçmiştir. Almanlar madene savaşta ele ge- çirdikleri esirleri getirip çalıştırmışlardır. Savaş sonra- sında faaliyetine bir süreliğine ara veren şirket, 1920’de yeniden işletmeye başlamıştır. Adını 1923’ten sonra “Balya Karaaydın Maden Şirketi-Türk” diye değiştiren şirket, hükümetten 200 bin lira yardım alarak faaliye- tine devam etmiştir. 1925 yılına kadar en parlak döne- mini yaşayan Balya’daki, 1933-1934 yıllarında üretimini üç katı artırmasına karşın kurşun fiyatlarının dünya pi- yasasında düşmesi üzerine faaliyetine 1939 yılında son vermek zorunda kalmıştır. Maden, 8 Şubat 1940’ta Ba- kanlar Kurulu kararıyla devletleştirilmiş ve daha sonra üretim durmuştur. Balya madeninden sökülen makine ve aksam, Bolkar- dağı, Keban Simli Kurşun, Ergani Bakır ve Soma Kömür madenlerine kurulmuştur. Balya madeninin tasfiyesi, Etibank’ın, hatta Türkiye Kömür İşletmeleri’nin (TKİ) temelinin atılmasına katkı yapmıştır. Balya’da ise geri- ye Dünya madencilik tarihi anlamında değerlendirile- bilecek o döneme ait işletme izleri, ocak ve kuyulardan oluşan endüstriyel miras alanları ve yapılar kalmıştır. Yaklaşık 70 yıllık bir aradan sonra 2009 yılında Bal- ya’daki kurşun ve çinko madeni yeniden işletilmeye başlanmıştır. Balya maden alanı ve çevresinin temelini Permiyen yaşlı kireçtaşları ve Triyas yaşlı Karakaya formasyonu- na ait kayaç birimleri oluşturmaktadır. Temel kayaçlar Oligo-Miyosen yaşlı dasidik lav, tüf ve piroklastik ka- yaçlar ile Üst Miyosen yaşlı lav ve aglomeralar tarafın- dan uyumsuz olarak kesmiş ve örtülmüştür. -8-

KOZAK GRANİT TOR TOPOĞRAFYASI Kozak Yaylası’nda Bergama sınırları içinde yer alan granit tor topoğrafyası görülmeye değer nadir bir jeo- mirastır. Sferoidal/soğan kabuğu ayrışmanın en özgün örneklerinden olan bu tor topoğrafyası Fıstık çamları ile eşsiz bir doğal peyzaj bütünlüğü oluşturur. Batı Anadolu’da, Paleozoyik metamorfik temele so- kulmuş birkaç granit ve granitoid bulunur. Kozak plü- tonu Batı Anadolu’da Madra Dağı’nda (1220 m) yer alır ve yaklaşık 360km2’lik bir alanda yüzlek verir. Kozak Yaylası’nda yer alan granit tor topoğrafyası görülme- ye değer nadir bir jeomirastır. Sferoidal/soğan kabuğu ayrışmanın en özgün örneklerinden olan bu tor topoğ- rafyası Fıstık çamları ile eşsiz bir doğal peyzaj oluş- turur. Bu topoğrafya intrüzif kor volkanik kayaçların zamanla aşınması sonucu oluşmuştur. Plüton, Geç Oligosen-Erken Miyosen döneminde te- mel kayaçlara yerleşmiştir. Bu sırada mevcut kayaçlar deforme olmuş ve değişime uğramıştır. Daha sonraki dönemlerde faylanmalara bağlı değişiklikler meydana gelmiştir. Kozak plütonunu temelde haritalanabilecek ölçekte ayrılabilen 3 ana litolojisi bulunur. Bunlar; (1) plütonun merkezinde, ana gövdesini oluşturan ve baskın olarak kristal iriliği anlamında faneritik, kristallenme derecesi anlamında holo-kristalen dokuda baskın olarak grano- diyoritik bileşimde derinlik kayaları, (2) plütonun yan kayaç sınırlarında ve kuzey bölümünde yüzlek veren ortoklas oranı bir miktar daha yüksek fakat daha ince kristalli mikrogranitler ve (3) plütonun güney sınırın- daki volkanikler ve Karakaya Kompleksi’ne ait Hodul birimi ile yaptığı sınırlarda gözlenen granodiyorit por- firlerdir. Sahada Triyas yaşlı Karakaya Karmaşığı Oli- go-Miyosen yaşlı Kozak plütonu tarafından kesilmiştir. Sahadaki bu birimler Miyosen yaşlı Yuntdağ grubu, ve Soma Formasyonu ile uyumsuz bir dokanak yapar. DEĞİRMENLİ KAYA EVLERİ -9- Değirmenli Bigadiç ilçesine bağlı bir köy olup adı es- kiden bulunan çok sayıda su değirmeninden gelmek- tedir. Köyün yakınlarında bulunan ve kayaya oyma bir kilise-mezar olan Kilisekaya (kesekaya) ile Tarihi Roma Hamamı mahallesin geçmişinin çok eskilere dayandı- ğını gösterir. Köyün eski ismi olan Persi, Pers İmpara- torluğu ile bir alakası olduğu ihtimalini güçlendirmek- tedir. Balıkesir il merkezine 38 km, Bigadiç ilçesine 14 km uzaklıktadır. Kayaevleri köyün yakınında doğal ka- yalara oyularak yapılmıştır. Tam olarak tarihi bilinme- mektedir. İDA MADRA JEOPARKI

ÇÖMLEKÇİ KIVRIMLARI Çömlekçi kıvrımları, Bigadiç ilçesi sınırları içersinde Çömlekçi, Güvemçetmi, Esenli, Çağış ve Başçeşme yerleşim birimleri arasında kalır. Çömlekçi köyünün ku- zeyinden başlayarak Çağış köyüne kadar uzanan 400 ila 500 m.ler arasında yükseltilere sahip Çağış plato- sunda kıvrımlı yapıda gelişmiş topoğrafyalara güzel örnekler oluşturan jeomorfolojik şekiller yer alır. Kıvrım eksenleri, Üst Miosen-Alt Pliosen’ e ait gölsel vasıftaki kireçtaşı, kumtaşı, marn ve kilden oluşan örtü depolarında gelişmiştir. Bu depoların aşınmalarla orta- dan kalktığı kısımlarda ise tüflerin ve daha alttada dar alanlarda bazaltların yapıya dahil olduğu görülür. Bu kıvrım şekilleri, Güvemçetmi köyünün batısındaki Kocakır ve Kısıkkaya tepedeki hogbeklerdir. SW-NE istikametinde, yaklaşık olarak 2,5 km.lik bir mesafe boyunca uzanan bir antiklinalin yarılması ile oluşmuş- lardır. Karakteristik morfolojik şekiller olarak görülen bu Kocakır ve Kısıkkaya hogbeklerinin güneyinde bu- lunan Kocagövde ile Kocaçullu tepeleri de asimetrik sırtlar olarak görülürler. Buradaki hogbekler, Balıkesir depresyonuna doğru uzanan Çullu derenin açtığı vadi ile kesilir. Hogbeklerin gelişmesi ise burada gömülme safhasına bağlı olarak Çulludere ve tabilerinin yapıya uyması sonucu gelişmiştir. Kocakır antiklinalinin batısında ise, Söğütlü derenin buraya sokulan mecrası ile derinleştirilmiş vadinin batı yamaçlarını oluşturan, Kızcayeri tepe ile Çamcı tepe asimetrik bir sırt olarak görülür. Bu sırtı SW-NE isti- kametinde kesen bir fay hattı yer almaktadır. Bu hatta intibak etmiş tabinin kuzeyinde ise, Gölcük tepeden geçen bir senklinal yer alır. Bu senklinal SW-NE isti- kametinde 4 km. uzunluğa sahiptir. Senklinalin güney kanadını meydana getiren Karpuzluk sırtı ve Akçaoyuk tepe (425 m.) güneydoğudan bakıldığında hogbek şeklinde görülür. Buradaki kalker, kumtaşı, marn ve kil tabakalarının dalımı 300 ila 400 kuzeybatıya doğru- dur. Batıda Çam tepenin güneyinden itibaren Gölcük tepe- ye kadar SW-NE istikametinde uzanan senklinal Göl- cük tepeden sonra hafif bir kavisle kuzeye döner. Göl- cüktepe senklinalinin kuzeyinde ise diğer bir antiklinal yer almaktadır. Çağış’ın doğusunda Yemişlik tepe (337 m.) üzerinde uzanan bu antiklinal, Çullu derenin aşağı kısmını oluşturan Patlak dere tarafından kat edilmek- tedir. Bu antiklinalin uzunluğu 3 km. kadardır. 1:25.000 ölçekli topoğrafik paftalarda bu kısımdaki izohipslerin gidiş tarzından da açıkça anlaşıldığı gibi antiklinali kat eden vadi parçası, burada karakteristik bir klüz oluş- turmaktadır. Yamaçların üst kısmında kornişlerin tipik uzanışları seçilir. Güneybatıda antiklinal iyice Balıkesir depresyonuna sokulan, Höyücek derenin iki tabii ta- rafından ayrıca kat edilmiştir. Yemişlik tepenin hemen batısındaki vadi de ikinci bir karakteristik klüzü teşkil eder. Yemişlik tepenin kuzeybatıya doğru uzanan ya- macında küçük çaplı bir senklinal ve antiklinal gelişmiş durumdadır. -10- İDA MADRA JEOPARKI

BİGADİÇ BOR MADENLERİ Batı Anadolu’da Miyosen’den itibaren gelişen KD-GB ve D-B doğrultulu havzalar yer alır. Bunların çoğu ne- otektonik dönemdeki hareketlerden etkilenmiştir. Bu havzalarda aynı zamanda volkanik faaliyetler de mey- dana gelmiştir. Sahada hem iç ve hem de dış püskü- rük kayaçlar yer alır. Bu havzaların birçoğunda deği- şik maden oluşumlarına rastlanır. İda Madra Jeopark alanı içerisinde yer alan Miyosen yaşlı Bigadiç borat havzası, dünya bor üretiminin %30’unu karşılamakta- dır. Burası Türkiye’nin ve dünyanın en büyük borat ya- taklarından biridir. Bigadiç volkano-sedimanter havzasında Miyosen yaş- lı birimler Paleozoyik-Mesozoyik yaşlı temel kayaçlar üzerine uyumsuzlukla oturmuştur. Miyosen yaşlı bi- rimlerin alttan üste doğru dizilimi ise şöyledir: taban volkaniti birimi, taban kireçtaşı birimi, alt tüf birimi, alt boratlı birim, üst tüf birimi, üst boratlı birim ve bazalt. Miyosen yaşlı birimler üzerine uyumsuz olarak genç tortullar ve genç tortulların üzerine yine uyumsuz ola- rak alüvyon gelir. Bölgede, Paleozoyik ve Mesozoyik yaşlı kayaçlardan oluşan temelde, Miyosen öncesinde meydana gelen blok faylanmalar ve dislokasyon so- nucu farklı yükselme ve alçalmalar meydana gelmiştir. Bunun sonucu irili, ufaklı birçok dağ arası playa göl tipi çökelim havzaları oluşmuş ve buralarda Miyosen tortulları çökelmişlerdir. Sahadaki kıvrım eksenlerinin genel yönleri KD-GB dir. Tabakalar genellikle KB veya GD ya eğimli olup eğimleri 5° ile 35° arasında değiş- mekledir. Borat yatakları, birbirlerinden üst tüf birimi ile aynlan alt ve üst boratlı birim içinde iki ayrı zon halinde görülürler. Bölgede alt borat zonu 35 ile 130 metre arasında, üst borat zonu ise 20 ile 110 metre arasında kalınlık değişimi gösterir. Bor cevherleri kil- taşı, çamurtaşı, tüf ve ince katmanlı kireçtaşı ile arda- lanmalı olup, genel olarak merceksel yapılar sunarlar. Her iki cevher zonunda da kolemanit ve üleksit baskın minerallerdir. Bunun yanında görülen diğer bor mi- neralleri ise pandermit, probertit, havlit, lunclit, me- yerhofferit, hidroborasit ve inyoittir. Kolemanit, alt ve üst borat zonlarında, olasılıkla tortul/su arayüzeyinin altında, pekleşmemiş tortullar içinde, tortullaşmayla yaşıt olarak doğrudan doğruya çözeltilerden oluşmuş- tur ve yumrular tortulların pekişmesine paralel olarak büyümelerini sürdürmüşlerdir. Üleksitin oluşumu da kolemanite benzer şekilde Na konsantrasyonun arttığı evrelerde gelişmiştir (Helvacı ve Alaca 1991). İDA MADRA JEOPARKI -11-

BİGADİÇ TÜF SEKİLERİ Bigadiç tüf sekileri birbirine yakın iki farklı konumda Işıklar, Salmanlar ve Özgören köyleri arasında kalan sa- hada yer almaktadır. Tüf sekilerinin yapısını Üst Miosen-Alt Pliosen’e ait göl- sel vasıftaki kalker, kumtaşı, marn ve kil ile bunların al- tında yer alan kalın tüf formasyonları meydana getirir. Tüfler, Işıklar ve Özgören köyleri arasındaki yamaçlar- da aşınma sonucu ortaya çıkmışlardır. Tabakaların farklı yönlere doğru eğimlenmiş olduğu bu depolar içinde Ercan ve arkadaşları tarafından bazı fosiller bulunmuş ancak yaş verilememiştir. Formasyo- nun bu sahadaki muhtemel kalınlığı yer yer 400 m.yi bulmaktadır. Bigadiç dönemsel tüf sekilerinin oluşu- munda faylanmanın etkili olduğunu söylemek müm- kündür. Bugünkü Bigadiç ilçe merkezi ile Işıklar, Salmanlı ve Özgören köyleri arasında kalan kenarda olduğu gibi, Işıklar köyünün kuzey batısında da uzanan kenarın ge- lişmesinde ve sekilerin oluşmasında da bu kısımda yer alan fay hatlarının önemli rol oynadığı aşikardır. Bu morfolojik özellik, Salmanlar köyünün de üzerinde yer aldığı ve daha doğuya doğru uzanan kuzey kenar- da çok fazla belirgindir. Bu kenarın, bugünkü morfolo- jik görünümünü WSW-ENE istikametinde uzanan bir faya bağlı olarak kazandığı, ilk bakışta fark edilmek- tedir. BİGADİÇ SARNICI İDA MADRA JEOPARKI Batı Anadolu’da tarih öncesi ve tarihi dönemlerde bir- çok kavimler yaşamıştır. Bunlara ait kalıntılar sahada birçok yerde görülür. Özellikle doğal ortam-insan iliş- kisinde jeolojik birimler önemli bir yer tutar. Savunma amaçlı yapılan kaleler, gözetleme kuleleri, su temini için yapılan sarnıçlar, dini amaçla kullanılan sunaklar, mezarlar yöredeki kayaçlar kullanılarak yapılmıştır. Bi- gadiç sarnıcı da bu amaçla doğal kayaç oyularak ya- pılmıştır. Bigadiç Sarnıcı, Bigadiç bağlı ve 51 km uzaklıkta Bi- gadiç-Sındırgı sınırında yer alan Alanköyü’nün hemen karşısındaki Asartepe üzerindedir. Asartepe çevresi, Bizans dönemine ait olduğu düşünülen surlarla çev- rilidir. Tek giriş yeri, halk arasında “Demirkapı” olarak isimlendirilen, ana kayaya oyulmuş bir geçit noktasıdır. Giriş kapısından 300 metre ileride, Bizans dönemi ya- pısı 3 sarnıç bulunur. Birinci sarnıç, 7 metre derinlikte- dir ve içi horasan sıvalıdır. Taştan yapılmış olup kalınlığı 2 metredir. İkinci sarnıç, 5 metre derinliktedir. Üçüncü sarnıç ise Asartepe’nin güney eteklerinde ve 5 metre derinliktedir. Üstü, işlemeli tuğla ile örülmüştür. Sarnıç- lar, muhtemelen prehistorik (tarih öncesi çağlar) dö- nemde kullanılmış olmalıdır. -12-

BİGADİÇ İGNİMBİRİT NODÜLLERİ Bigadiç ignimbrit nodülleri, Bigadiç’in kuzeydoğu- sunda Emirler köyünün kuzeyinde yer alır. Piroklastik kayaçlar volkanik püskürmelerle yeryüzüne çıkan katı parçalardan oluşur. En yaygın piroklastik kayaç ince, kül boyutlu gerecin depolanması ve çimentolaşması sonucunda oluşan ignimbirit tüfleridir. İgnimbrit tüfle- ri içerisinde yer alan nodüller, Bigadiç depresyonunun batısında ve kuzeybatısında Bigadiç ile Değirmenli depresyonları arasında örtü depolarının aşınmalarla sıyrılmış olduğu kesimlerde izlenen açık gri, beyaz, sa- rımsı renklerde görülen tüfler içerisinde gözlenmek- tedir. Bu formasyonlar Özpeker tarafından “Riyolitik Kristal Tüfler” , Çakır ve Dündar tarafından “Uzunte- pe Kristal Tüfiti” , Gündoğdu ve Gökçen tarafından da “Değirmenli Tüf Üyesi” olarak adlandırılmıştır.Bu tüf- ler, Balıkesir-Bigadiç karayolu yarmalarında tipik ola- rak kıvrımcıklar sunarlar. Kül parçacıklarının birbirleriyle kaynaşacak kadar sı- cak olduğu durumlarda kaynaklı tüf olarak adlandırı- lan piroklastik kayaçlar meydana gelir. Kaynaklı tüfler ince cam kıymıklarından oluşmaktaysa da ceviz irili- ğinde ve diğer kaya parçalarını da kapsayabilir. Yaygın bulunuşu, pumis volkanik cam ve litik parçaları içer- mesi dolayısıyla ilgi çekmektedir. Güncel volkanlarda izlenemeyişi bu ilgiyi artırmaktadır. Nodüllerin içerisinde yer aldığı yaklaşık kalınlığı 140 m.yi bulan bu tüf katmanları dasitik, riyodasitik bile- şimde olup, yer yer kumtaşı görünümünde ve silis çi- mentoludur. Bölgedeki gölsel havzada, etkin volkanik faaliyetle birlikte şiddetli püskürmelerle çevreye saçı- lan küller ve tüfler göl içine düşerek, yada akarsularla taşınarak çökelmişlerdir. Beyendikler köyü civarında en tipik örneklerine rast- lanan bu tüfler Gündoğdu ve Gökçen tarafından ise “Emirler Tüf Üyesi” , Özpeker tarafından “Kaba Taneli ve İnce Taneli Camsı Tüfler”, Çakır ve Dündar tarafın- dan “Köseçam Camsı Riyolitik Tüfiti” olarak adlandırıl- maktadır. Bigadiç depresyonu ve yakın çevresinde yer alan tüflerin sınırları çoğu kez faylar tarafından mey- dana getirilmiş olup, yaşı Üst Miosen-Alt Pliosen’dir . BİGADİÇ ASARTEPE -13- Asartepe Bigadiç’in güneydoğusunda Sındırgı sınırındı yer alır. Sahada volkanik piroklastik kayaçlar yaygındır. Tepe Bigadiç’e 51 km uzaklıkta olup, Bigadiç-Sındırgı sınırında yer alan Alanköyü’nün hemen karşısındadır. Asartepe’nin denizden yüksekliği 1375 metredir. Asar- tepe çevresi, Bizans dönemine ait olduğu düşünülen surlarla çevrilidir. Tek giriş yeri, halk arasında “Demir- kapı” olarak isimlendirilen, ana kayaya oyulmuş bir geçit noktasıdır. Giriş kapısından 300 metre ileride, Bizans dönemi yapısı 3 sarnıç bulunur. Birinci sarnıç, 7 metre derinliktedir ve içi horasan sıvalıdır. Taştan ya- pılmış olup kalınlığı 2 metredir. İkinci sarnıç, 5 metre derinliktedir. Üçüncü sarnıç ise Asartepe’nin güney eteklerinde ve 5 metre derinliktedir. Üstü, işlemeli tuğ- la ile örülmüştür. İDA MADRA JEOPARKI

BURHANİYE PELİTKÖY ANTİK TAŞ OCAĞI Pelitköy (Boşnak Tepe) Antik Taş Ocağı, Burhaniye İl- çesi, Pelitköy Mahallesi’nin 2.5 km kuzeyinde yer alır. Sahada kumtaşı ve kireçtaşı bulunur. Klasik-Hellenistik dönemlere tarihlenen antik taş ocaklarından birisidir. Taş ocağı tepenin denize bakan kuzey yamaçlarında yer alır. Taş çıkarımı nedeniyle ana kaya kütlesinde, ge- nel plan olarak kuzey-güney doğrultusunda adeta kü- çük bir kanyon oluşmuştur. Ocak sahası dörtgen form veren bir yarma - cep biçimindedir. Yan cepheleri or- talama 15 m. yüksekliğe sahip olan taş ocağında, taş çıkarma işlemlerinden kalan kanalları, murç ve kama izlerini görmek mümkündür. Üst üste binen dörtgen geometrili basamak formlu kademeli ana kaya kütle- leri, taş ocağının geçmişte aktif olarak kullanıldığını gösterir. ÇAMGEDİK ANTİK TAŞ OCAĞI Kuyumcu Mahallesi merkezinin 2.5 km güneydoğu- sunda, Çamgedik Tepe’nin kuzeybatı yamaçlarında tali yoldan yaklaşık 500 m uzaklıkta antik bir taş oca- ğı bulunmaktadır. Yoğun ormanlar ve bitki örtüsü ile kaplı alan içerisinde yer alan antik taş ocağında ana kaya kütlelerinden sütun üretmek üzere koparılmış dörtgen, ince-uzun prizmal formda farklı uzunluklar- da taş bloklar ve aynı zamanda değişik çaplarda yarım bırakılmış sütun ve toprağa gömülü sütun fragmanları mevcuttur. Ocakta bol miktarda eliptik kaya kütlesi- nin kamalar aracılığıyla bölümlendiği örneklere rastla- nılmaktadır. Çamgedik antik taş ocağının 900 metre kadar yakınında ve Kuyumcu köyünün yaklaşık 2 km kadar doğusunda Kaktaş Tepe (Kurtluçakılı) antik taş ocağı bulunur. Ocakta granit taş malzeme temininde kullanılan tepede güney ve batı yamaçları boyunca taş koparma izleri ve yarım bırakılmış sütun - sütun frag- manları görülmektedir. Tepenin güneybatı ve batı ya- maçlarında, dağınık halde toplamda dokuz adet sütun ve sütun fragmanı tespit edilmiştir. Antik dönem mi- marisinde önemli bir sütun üretim merkezi olan Kozak Yaylası’nın günümüz İzmir İli sınırlarında kalan güney bölümünde, yerelde Kozak Taşı olarak da adlandırılan MADRA GRANİT TOR TOPOĞRAFYASI İDA MADRA JEOPARKI Batı Anadolu, Paleozoyik metamorfik temele sokulmuş birkaç intruzif granit ve granitoid birimine ev sahipliği yapar. Kozak volkanik kompleksi, Batı Anadolu’da Mad- ra Dağı’nda (1220m) yer alır ve yaklaşık 600km2’lik bir alanı kaplar. Plüton, Geç Oligosen-Erken Miyosen dö- neminde bölgesel olarak deforme olmuş ve metamor- fize olmuş temel kayaçlara yerleşmiştir. Saha kanıtları, daha derin oturmuş granitlerin tipik özelliklerine sahip olmasına rağmen, plütonun çok yüksek seviyeli bir sal- dırı olduğunu göstermektedir. Bu yerleştirme mekaniz- maları, kazan çökmesi yoluyla daha derin seviyelerde diyapirik intrüzyondan pasif yerleşime kadar değişir. İkinci aşamada, faylar ve kırıklar, plütonun nihayet alt volkanik seviyelere yerleştirilmesine izin verdi. Madra Dağı graniti Kozak yöresinin yaylasını oluşturmakta- dır. Madra tor topoğrafyası Anadolu Yörük kültürü ve -14-

KAZDAĞI Kazdağı Doğu-Batı doğrultusunda 60 km uzanan Ed- remit Körfezi’nin kuzeyinde yer alır. Dağın en yüksek zirveleri Karataş (1774m), Babadağ (2765m) ve Sarıkız (1726m)’dir. Kazdağı, Neojen-Kuvaterner döneminde tektonik yük- selmeye maruz kalan granit sokulumlarıyla kesintiye uğrayan sığ bir denizel tortul havzanın metamorfizma geçirmesiyle oluşmuştur. Kazdağı’nın Prekambriyen’e ait temel kayaçları metamorfizma sonucu değişi- me uğramış ve farklı birçok metamorfik birim ortaya çıkmıştır. Tektonostratigrafik istifler, amfibolit-mer- mer ardalanması, meta-ofiyolit ve kuvarso feldispatik gnays-migmatitlerden oluşur. Gnayslardan elde edilen zirkonlar, Karbonifer yaşları (319-331 My) üretmiştir. Jeolojik olarak yaşları Paleozoyik’ten Kuvaterner’e kadar sıralanan çeşitli kayaçların görüldüğü Kazdağ- ları’nda en yaşlı birimler metamorfitlerdir. Bunlar şist, gnays, mermer, amfibollü gnays, metaofiyolit, migma- tit ve granitik gnays gibi kayaçlardan oluşur. Jeopark alanında mostra veren en yaşlı kayaçlar Paleozoyik döneme aittir. Dağın antik dönemdeki adı “İda” dır. Homer, Pilini, Virgil ve Strabon gibi yazarların eserlerinde İda dağı farklı şekillerde geçmektedir. Yunan mitolojisinde kut- sal olarak kabul edilen ve tanrıların yaşadığına inanılan iki İda dağı vardır. Bunlardan birisi Girit adasında diğe- ri ise Edremit körfezinin kuzeyindedir. Kazdağı antik bölge olan Troas ile Misya arasında yer alır. Mitolojide önemli bir yere sahip olan İda Dağı Yunan öncesi ef- sanenin en derin katmanlarında ana tanrıça ile ilişki- lendirilir. Çünkü Anadolu’daki İda Dağı, bazen Mater Idaea “Idaean Mother” olarak adlandırılan Kibele için kutsaldır. İda mitleri arasında en bilineni dünyanın ilk güzellik yarışması olarak adlandırılan yarışmadır. Kaz- dağı ile ilgili mitler sadece antik döneme ait olmayıp daha sonra yöreye yerleşen Türk topluluklarının kül- türünde de devam etmiştir. Sarıkız ve Hasanboğuldu efsaneleri bunlara örnektir. ŞAHİN KALESİ -15- Şahindere Kanyonu’nun girişinde sarp bir yamaçta yer alan kale antik dönemlerde koruma amaçlı olarak inşa edilmiştir. Şahin Dere kanyonunun giriş kısmında, Şa- hin Kale Tepesinin güney yamacında bulunmaktadır. Şahin kalesinin, Romalılar zamanındı inşa edildiği tah- min edilmektedir. Kale, bölgedeki mevcut taşlardan, horasan harcı kullanılarak yapılmıştır. Bölgenin sarp ve ulaşımın zor olmasından dolayı kalenin büyük bir kısmı günümüze kadar ayakta kalabilmiştir. Şahin kale tepesi üzerinde de yerleşime ait kalıntılar bulunmaktadır. Sa- hada ayrıntılı arkeolojik çalışmalar yapılmamıştır. İDA MADRA JEOPARKI

ŞAHİNDERESİ KANYONU Kazdağı’nın güneyinde yer alan Şahindersi’nin uzunlu- ğu 22.6 km., su toplama havzası ise 63.3 km2 dir. Ana akarsu ve kollarının toplam uzunluğu ise 144 km’dir. Şahindere Kanyonu Paleozoyik yaşlı Kazdağı meta- morfitleri içerisinde yer alan mermer seviyeleri içinde. Akarsu kaynaklarını 1774 m. yükseltiye sahip Kazda- ğı’nın zirvesinden alır. Kanyon, önce güneybatı, daha sonra ise güney doğrultuda uzanır. Şahinderesi, Kaz- dağı kütlesinin güney kısmını yukarı havzada 400 m ile 500 m’ler, orta ve aşağı havzada 600 m ile 700 m’ler aralığında nispi yükselti farkı oluşturacak şekilde dar ve derin bir vadi ile parçalamıştır. Şahinderesi Kanyonu’nun bugünkü görünümü kazan- masında; değişik faktörler etkili olmuştur. Bunlar, sa- hadaki gençleşme hareketlerine bağlı olarak meydana gelen geriye aşınım dalgası, bunun oluşma zamanı ve etkinlik süresi, bu zaman esnasında sahada etkili olan iklim koşulları, deniz seviyesi değişiklikleri ile yapısal özelliklerin ve tektonik hareketlerden oluşur. Kuzeydoğu-Güneybatı doğrultuda basamaklar halinde gelişen faylar, akarsuyun Kazdağı kütlesine gömülme- sine ve vadinin kanyon şeklinde gelişimine imkan tanı- mıştır. Kanyon tabanı ve yamaçları özel bir mikro klima alanı oluşturması nedeniyle sahada ülkeye ve bölgeye özgü çok sayıda endemik bitki türü bulunur. Ayrıca, vadi dağlık alan ile alçak kıyı arasında hava akımlarını kanalize eder. Bu sayede dağın temiz ve oksijen bakı- mından zengin havası sahil kesimine ulaşır. Cam Seyir Terası, Şahinderesi Kanyonu’nun batı kena- rında deniz seviyesinden 836 m. yükseklikte yer alır. Cam Seyir Terası, Şahinderesi vadisi zemininden 586 m. yüksekliktedir. Terasın enerji ihtiyacı güneş panel- lerinden karşılanmaktadır. Terastan Şahinderesi kan- yonu-nu ile Edremit körfezini olağanüstü ihtişamı ve bütün güzelliği ile seyretmek mümkündür. -16- TORTEPE Kapıdağ yarımadasının güneydoğusunda denize ha- kim yüksek bir tepe üzerinde yer alan tor oluşumla- rıdır. Deniz kıyısındaki yamaçlara dağılmış yüzlerce granit kaya parçası var. Bunların çoğu eksfoliasyon şeklinde soyulma ve yuvarlak veya oval olarak gelişmiş torlardan oluşur. Bazıları ise ‘parmak kaya’ şeklinde yü- zeye dik olarak gelişmiştir. Sahada Üst Kretase döne- minde oluşan Kapıdağ Graniti yer alır. Bu granit kütle Alt Paleozoik ve Prekambriyen yaştaki kristalin şistle- rin içerisine sokulum yapan eski bir masiftir. Granitik ve granodiyoritik türde bir intrüzyon kayacı olan Kapıdağ plütonu yarımadanın büyük bir kısmında mostra verir. granit malzemenin temini ve petrografisi konusunda 1980’lerden bu yana, Wolfgang Radt ve Lorenzo Laz- zarini’nin yürütmüş olduğu çalışmalar bulunmaktadır. İDA MADRA JEOPARKI

TATLISU SOĞAN KAYALARI Erdek’in kuzeydoğu kıyılarında farklı özelliklere sa- hip bir tor topoğrafyası bulunur. Bu tor oluşumları bazı özellikleri ile yakın sahalardaki Madra, Kestanbol ve Kozak’takilerden belirgin biçimde ayrılır. Buradaki granitik kayaçlarda soğan kabuğu şeklinde ayrışmalar yaygın olarak görülür. Kapıdağ Graniti Üst Kretase’de oluşmuştur. Saha Granit, mikaşist, kuvarsit ve gnays gibi kayaçlardan meydana gelir. Burası Alt Paleozoik ve Prekambri- yen yaştaki kristalin şistlerin içerisine sokulum yapan granitlerden oluşan eski bir masiftir. Granitik ve gra- nodiyoritik türde bir intrüzyon kayacı olan Kapıdağ plütonu yarımada genelinin %66’sını oluşturmaktadır. Plütonlar birisi kuzey-kuzeybatıda diğeri ise güneydo- ğuda olmak üzere iki ayrı kütleden meydana gelmiştir. Üst Paleozoyik yaşlı Fazlıkonağı Formasyonu bunları birbirinden ayırır. Plüton’un yaşının yaklaşık 75 milyon yıl olduğu belirlemiştir (Bürküt, 1966). Hipidiyomorf tanesel dokuda olan plütonlar genel ola- rak kuvars, feldispat, biyotit, opak ve hornblend mi- nerallerinden oluşmuş morumsu- beyaz, yer yer kır- mızı ve alaca renklerde, dış kısımları aşınmış olmasına rağmen iç kısımları sağlamdır. Kapıdağ graniti Erdek civarında Fazlıkonağı Formasyonu’na ait şisti serileri keserek kontakt metamorfizma oluşturmuş ve apofiz- ler şeklinde sokulmuştur (Bingöl, 1973). Aynı zamanda Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAF) hattının batı kanadını meydana getiren yarımadanın kuzeybatısında Rikoz Burnu’ndan başlayarak doğuda Kopseles Feneri’ne kadar uzanan dik eğilimli ve sol yanal atımlı fay granit intrüzyonlarını keserek deformasyona uğramıştır (Ak- soy, 1996). Kapıdağ kütlesi ile güneydeki anakaranın bugünkü morfolojik görünümünü kazanmasında Pliosen sonu Kuaterner başında meydana gelen tektonik hareketle- ri önemli rol oynamıştır. İlk çağlarda Arktonnesos adını taşıyan yarımadanın yerleşme tarihi oldukça eskidir. Ancak yarımadanın ta- nınması, Belkıs tombolosunun kuzeyinde yer alan ünlü bir liman kenti olan Kyzikos’un Miletliler taframdan ÇAYAĞZI FALEZ PROFİLLERİ -17- Kapıdağ yarımadasının kuzey kıyıları boyunca çok gi- rintili-çıkıntılı bir jeomorfolojik oluşum bulunur. Sahada Kambriyen’e ait gnayslar yer alır. Sahadaki tabakalı ka- yaçların açılı şekilde denizi dalması ile ortaya çıkan bu şekiller bazen sivri burunlar, bazen dik falezler oluştur- muştur. Ayrıca bölgede olağanüstü kıvrımlar ve defor- masyon kesitleri yer alır. Kapıdağ yarımadasın boydan boya dolaşan karayolu bu oluşumlara çok yakın olarak kıyıyı takip eder. Bu nedenle jeosit hem jeolojik, hem jeomorfolojik değere sahip olup aynı zamanda çok uy- gun bir eğitim sahası olarak da kullanıma uygundur. İDA MADRA JEOPARKI

DALYAN BATIK SÜTUNLAR İDA MADRA JEOPARKI Alexandria Troas bulunduğu sahada yer alan granit- lerden dolayı çok çok uzun yıllar boyunca Roma’nın en önemli granit sütun atölyelerinden biri olmuştur. Buradaki granit ocaklarında işlenen tonlarca ağırlıkta- ki sütunlar kentin limanından imparatorluğun pek çok önemli kentine gönderilmiştir. Troas Bölgesinin Erken Helenistik dönemde kurulmuş olan antik yerleşimlerinden biri olan Alexandria Troas bölgenin önemli bir limanıydı. Kuruluşundan (MÖ 306) başlayarak MS 4. yüzyıla kadar olan süreçte bulundu- ğu coğrafi konumun avantajları ve limanı sayesinde gelişmiştir. Antik liman, diateichisma (perde duvar) aracılığıyla serbest ticaret bölgesi olarak kentin genelinden ayrıl- maktadır. Bu durum MÖ 12 yılından beri Alexandria Troas’ın bir gümrüğe sahip olmasıyla da desteklen- mektedir. Antik kentin ekonomik olarak büyümesinde önemli rol üstlenen liman bölgesinden Alexandria Tro- as’ın bir Roma kolonisine dönüşmesinden itibaren ih- raç edilen en önemli ürün Roma döneminde “Marmor Troadense” olarak adlandırılmış olan granittir. Antik kentin ekonomisine büyük gelir sağladığı anla- şılan Marmor Troadense olarak adlandırılan yekpare sütunların MS. 2. yüzyılda Akdeniz çevresinde yer alan eyaletlere sevk edildiği, bu sevkiyat içerisinde de Ro- ma’nın ayrıcalıklı bir yer aldığı görülmektedir. Özellikle kentin, tabanı kırmızı tuğlalar ile döşenmiş yapay limanın kuzeydoğusunda ve limanın denize açı- lan kesiminde, suyun içinde birçok sütun parçası göze çarpar; bu durum, aynı zamanda limanın o dönemdeki sütun ticaretinde oynadığı rolü de ortaya koymaktadır. SARAYLAR MERMER ENDÜSTRİYEL MİRASI Marmara Adası Saraylar beldesinde, Abruz koyu ile Yana Manastırı arasında kalan, eski adı Panormi’de (şimdiki ismi ile Mermercik Limanı’nda) Türkiye’nin ilk mermer fabrikası 1912 yılında kuruldu. Fabrika, İngi- liz-Belçika ortaklığı ile inşa edilmiştir. Fabrika 1972 yılı- na kadar çalışmıştır. Türkiye’nin en büyük mermer rezervlerine sahip Mar- mara Adası, ismini de Mermer’den (Marmor) almakta- dır. Roma döneminden günümüze dek ‘Palatia’ (şim- diki adı ile Saraylar) beldesinde çıkartılan mermer, buradaki ocaklarda işlenerek, Kosterler vasıtası ile ya- kın ve uzak limanlara ulaştırılmaktadır. Eskiden beri bu ocaklardan çıkarılan mermerler heykeltıraşlıktan ziya- de mimari eserlerde kullanılmıştır. Bunun nedeni her ne kadar renkli mermerler kadar de- ğerli olmasa da, bunların metrelerce ve çatlaksız blok taş verebilmesidir. La Mottraye anlatımlarında Saray- lar’dan şu şekilde bahsetmektedir: “4 Ocak 1710, rüz- gâr elverişli olduğundan Erdek’ten Marmara’ya yelken açtık... Gece Palatia’ya’ vardık. Burası adanın kuzeyinde büyük bir köydür. Civardan çıkarılan mermer buradan yüklenir. Rüzgâr kaldığından ve ters döndüğünden, köye 1 mil uzaklıkta en zengin ocağı görmeye gittim. Orada, ‘Valide’nin Üsküdar’da yaptırdığı cami için mer- mer çıkartılıyordu... Marmara Mermeri’ne ‘Cyzicenum Marmor’ adı verilmektedir. Yapısı, ince kumlu, beyaz, yumuşak ve menekşe rengi damarlıdır” (H.Can Yücel). Karaçam bitki örtüsü ile karakterizedir. Madra, Balıke- sir’de göçebe çobanların hala yazlık otlatmak için yay- lalara göç ettiği tek yerdir. -18-

KESTANBOL ANTİK GRANİT OCAĞI Batı Anadolu, geç Eosen’den geç Miyosen’e kadar ge- niş bir magmatik aktivite meydana gelmiştir. Kestan- bol granitoidi, Anatolid-Torid platformu ile Pontidler arasındaki Geç Kretase çarpışması sonucu meydana gelen volkanizma ile ilişkili olan granitoyidlerinden bi- ridir. Kestanbol granitoyidinin yaşının jeokronolojik yön- temle 28 milyon yıl (Fytikas vd., 1976) olduğu tespit edilmiştir. Sahanın temelini Prekambriyen yaşlı fillat ve mika- şistlerden oluşan metamorfitler, Permiyen yaşlı rek- ristalize kireçtaşları, Triyas yaşlı karbonat ve klastikler oluşturur. Kestanbol plütonu bunlar içerisine Oligo-Mi- yosen aralığında sokulum yapmıştır. Granitoyid, gri, yeşil ve siyahımsı renkli, yer yer 3-4 cm boya sahip K-feldispatlıdır. Granitoyidler, yeryüzünün kilometre- lerce derinliklerinde magmanın çok yavaş soğuma- sına ve kristallenmesine bağlı olarak oluşur. Zamanla bu granit kültle yükselerek veya üzerinin aşınmasıyla yüzeye çıkar. Granitler iri taneli olması ve güzel gö- rünümü nedeniyle sertliğine rağmen granitin yüzyıllar boyu yapı taşı olarak kullanımını sağlamıştır. Tarihi önemi. Antik taş ocağı ve yakın çevresine is- mini veren Kestanbol (Kestanbul veya Eski İstanbul), bugünkü Uluköy’ün 1665 ve 1795 yılı Osmanlı kayıtla- rındaki eski ismidir. Sahada Roma Devri’ne ait çeşit- li kalıntılar vardır. Bunlar arasında en çok dikkat çe- kenlerden Çığrı Dağı (Ezine-Çanakkale) çevresindeki antik granit taş ocaklarıdır. Bugün Yahyaçavuş Köyü (Eski Koçali Köyü) yakınındaki antik taş ocağındaki sütunlar 1853’te bölgeyi gezen Charles Th. Newton tarafından Yedi Uyuyanlar’a atfen “Yeditaşlar” olarak adlandırılmıştır. Kestanbol granitoyidi üzerinde bulunan Roma granit ocaklarının bulunduğu bölge antik dönemde Troas olarak bilinmektedir. Buradan çıkarılan granitler, Roma döneminde “Marmor Troadensium” olarak biliniyordu ve 16. yüzyılda Scalpellini tarafından “Granito Violet- to” olarak adlandırılmıştır. Yeditaşlar antik granit ocağı, Turplu Tepe ile Yarıktaş Tepe arasında uzanan bir vadi içinde yer alır. Çevre halkının pembe taş dediği granitten yapılmış sütun- lar, yatağın içinde batıya doğru 200 metrelik bir alana dağılmıştır. Hemen ocağın önünde sıralı duranlar ise, ocaktan çıkarıldığı günkü özelliklerini korumaktadır. İDA MADRA JEOPARKI -19-

TUZLA GÖKKUŞAĞI KAYALARI İDA MADRA JEOPARKI Tuzla Gökkuşağı Kayaları, Çanakkale İlinin 75 km gü- neybatısında, Ayvacık İlçesi’ne bağlı Tuzla Köyü’nün kuzeyinde yer alır. Batı Anadolu, genç volkanikler ve aktif fayların yer aldığı Akdeniz Deprem Kuşağı’ndaki konumu nedeniyle aktif tektoniğin egemenliğindedir. Bu levhaların kenarları su sirkülasyonu, ısı akışı ve je- otermal enerji sağlamaktadır. Tuzla jeotermal sahası Biga Yarımadası’nda aktif tektonik bir alanda yer al- maktadır. Sahada piroklastik kayalar ile dasit, riyolit, riyodasit gibi kayaçlar yer alır. Sıcaksu kaynaklarının bulunduğu alanlarda ise traverten oluşumları görülür. Temel zonu, kuvars, ortoklaz, albit ve mika mineralleri- ni içeren metamorfik kayaçlar olan kalkşist, kuvarsit ve mermerden oluşmaktadır. Tuzla jeotermal sahası sıcaklık bakımından Türkiye’nin en önemli jeotermal alanlarından birisidir. Sıcaksu kay- nakları, buhar çıkışları, gayzerler ve hidrotermal alte- rasyon zonlarının görüldüğü Tuzla Gökkuşağı Kayaları sahası Miyosen volkanizmasını izleyen hidrotermal ak- tivite ile ilişkilidir. Miyosen yaşlı volkanik kayaçlar KB- GD doğrultulu faylardan etkilenmişlerdir. Sıcak su kay- naklarının oluşumunu sağlayan bu fayların çevresinde silisfiye ve arjilik alterasyon belirgin olarak gözlenmek- tedir. Bölgedeki, olasılı Oligosen-Alt Miyosen yaşlı Kestanbol plütonu jeotermal sistemin ısıtıcı kayasını, lavların alte- re kesimleri hazne kayayı, çalışma alanında yaygın ola- rak gözlenen ignimbiritik tüfler ve tortullar ise sistemin örtü kayasını oluşturmaktadır. Düzgün şistoziteye sa- hip olası Paleozoyik’e ait metamorfik birimler Kestan- bol granodiyoritik plütonu tarafından kesilmektedir. Tuzla Köyü’nde 101°C ısıda gayzer tipinde iki kaynak ve daha düşük ısıdaki diğer kaynaklarla toplam 20 lt/ sn lik sıcak su çıkar. Sulardaki yüksek konsantrasyon- ları ile ön plana çıkan metallerin varlığı burada farklı renkte kayaçların oluşumuna neden olmuştur. Çok sa- yıda kısa mesafeli faylanmalara bağlı olarak volkanik çıkışlar meydana gelmiştir. Hidrotermal alterasyona uğramış kesimlerde jeotermal akışkanın getirdiği ele- mentlerle, birtakım mineral değişimleri saptanmıştır. Gökkuşağı kayaları, hiyaloriyolit ve trakitik volkanik cam özelliğindeki kayaçlar üzerinde farklı renklerde bir görünümün ortaya çıkmış olması ile bu adlandırmayı hak etmiştir. ULUS DAĞI Ulus Dağı, 1769 m yükseltisiyle Balıkesir ili sınırları için- de Kazdağı zirvesinden sonra 2. en yüksek yükseltiye sahiptir. Dağlık saha, Sındırgı ve Bigadiç ilçeleri ara- sında sınır oluşturmaktadır. Yüksek kütle, Batı – Doğu ekseninde kabaca 20 km, Kuzey – Güney doğrultuda ise yaklaşık 10 km uzunluğa sahiptir. Ulus Dağı, çoğunlukla Neojen, özellikle de Miyosen dö- neminde meydana gelen volkanik faaliyetler ile oluş- muş dasit, riyodasit, riyolit gibi kayaçlardan meydana gelmiştir. Yine Miyosen döneminde kumtaşı, çamurta- şı, kireçtaşı gibi Sedimanter kayaçlar da yer yer görül- mektedir. Ulus Dağı bitki çeşitliliği bakımından zengindir. Sahada aynı zamanda endemik bitkiler de bulunur. -20-

GÖKKEMER KAYASI Gökkemer (Deliktaş), İvrindi yerleşim merkezinin 3.5 km kadar güneydoğusundadır. Sahada Alt Triyas yaş- lı, genel olarak boz, alacalı kahverenkli kumtaşı, me- takumtaşı, şeyl, çamurtaşı, metakonglomera, bazik volkanitler ve içerisinde değişik boyutlarda Karbo- nifer-Permiyen yaşlı kireçtaşı blokları içeren Karaka- ya Kompleksi yüzeylemektedir. Kaya tırmanış sahası Karbonifer-Permiyen kireçtaşı blokları içerisinde ge- lişmiştir. Çevresi çözünmesiz birimlerle kuşatılmış olan bu blok, etrafına göre akifer kayaç özelliği taşır. Bu kireçta- şı bloğunun tabakaları farklı yapılar göstermektedir. Paleojeomorfolojik dönemde daimi doygun zonda (freatik zon) bulunan bu kireçtaşı bloğu içinde taba- ka doğrultusu veya kırık doğrultusu üzerinde belirgin olan yeraltı suyu hareketine bağlı olarak, ilksel boşluk (ilksel mağara veya freatik tüp) gelişmeye başlamıştır. Kalker tabakaların durumundan dolayı asimetrik olan bu boşluk, bir bütün olarak tek dönemli gelişim özelli- ği göstermektedir. Gökkemer, İda Madra Jeoparkı’nın simgesel bir karstik yapısıdır. Kemer daha önce var olan karstik mağaranın çökmesi sonucu oluşmuştur. Bu jeosit aynı zamanda tercih edilen bir tırmanma ve doğa sporları merkezidir Bu özelliğinden dolayı, ya- kın çevrede görülen jeomorfolojik gençleşmeye ayak uyduramayarak askıda (tünek) kalmıştır. Gökkemer ve yakın çevresindeki gençleşme sonucu havalandırma kuşağında askıda kalarak fosil aşamaya geçen doğal köprü, büyük olasılıkla parçalanmış olmalıdır. Bugünkü görünüm parçalanmadan arta kalan bir şekile sahiptir. KIZILTEPE ALTIN MADENİ -21- Bu jeosit Balıkesir ili, Sındırgı ilçesi, Yusufçamı, Yolcu- pınar ve Çoturtepe köyleri civarında yer alır. Miyosen yaşlı, andezit, dasit lav ve piroklastikler içerisinde KD- GB doğrultulu Simav graben faylarını kesen KB-GD doğrultulu eğim atımlı killi, limonit-hematitli fay zon- ları içerisinde beyaz, gri renkli, kolloform ve kolloi- deal yapılı kuvars damarları 0,2-12 gr/ton kadar altın değerleri içermektedir. Günümüz ekonomik koşulla- rında işletilebilir altın ve gümüş mineralizasyonu içe- ren, düşük sülfidasyonlu epitermal tip cevherleşmedir. Minealizasyon birbirine paralel 0,5-4 m genişliğinde, killi, limonit-hematitli, piritli, bolca gri-beyaz renkli ku- vars damar-damarcıklı zonlar içerisinde gözlenir. Saha bölgesel olarak Sındırgı volkanitleri yayılış alanı içeri- sindedir. Daha çok felsik volkanik ürünlerden oluşan Sındırgı volkanitleri, Karakaya formasyonuna ait temel karmaşık üzerine uyumsuz olarak oturur. Kızıltepe Altın ve Gümüş Madeni, damar tipi epiter- mal cevherleşmeler tipik bir örnektir. Volkanik kayaç- lar (bölgede, genelde dasitik ignimbiritler) içerisinde post-tektonik süreçlerde faylanmalar boyunca yer- yüzüne yakın pozisyonlarda yataklanmış, ekonomik mklinde görülmektedir. Sahadaki cevherleşmeler olu- şum itibarıyla birbiriyle benzer veya bağlantılı olsa da, yüzeydeki konumlanmaları itibarıyla sahada bağımsız görünen 4 ayrı damardan oluşur. Kalınlığı 50 cm ile 4 m arasında değişen ve altın içeren içeren kuvars da- marlar, riyodasit ve breflik ignimbirit birimleri içinde yer alır. İDA MADRA JEOPARKI

DÜVERTEPE KAOLİN OCAĞI Türkiye’nin bilinen en büyük hidrotermal kökenli ka- olin yatakları Balıkesir’in Düvertepe bölgesindedir. Düvertepe bölgesi ayrıca alunitli kaolenleri içermesi açısından da önem arz etmektedir. Sahada transform fayları boyunca çok sayıda epitermal cevherleşmeye ev sahipliği yapmaktadır. Sonuç olarak, Simav grabe- ni Türkiye’de bilinen en büyük fosil hidrotermal kaolin yatağıdır. Bu bölgede Ege tektonizmasının bir sonucu olarak oluşmuş Üst Miyosen yaşlı kalkalkalin karakterli vol- kanik kayaçlar geniş yayılım gösterirler. Kaolen+alunit oluşumları riyolit-riyodasit tüflerin hidrotermal alteras- yon ürünleridir. Bu tüflerin mineral bileşimi kuvars, al- kali felspat, biyotit ve muskovit fenokristaleri ile pumis parçalarından oluşmaktadır. Kaolin örneklerinin tüm kaya kimyasal analizleri, silika içeriklerinin % 43-72, alü- minyum içeriklerinin ise % 17.8-37.49 arasında değişti- ğini göstermektedir. Silis ve alüminyum içeriklerindeki bu geniş dağılım stratigrafik seviye farklılıkları ve faya olan mesafeyle ilişkilidir. Alunit örneklerinin silika içe- rikleri % 10.92-70.92 arasında değişmektedir. Alunitler silis içerikleri açısından kaolinlere göre çok daha fazla değişkenlik gösterirler. Bölgede fay zonları boyunca silis ve sülfat getirimi sıklıkla izlenir. Silisleşme yukarı doğru etkilidir. Bunun sonucu olarak bölgede, kaolen yataklarının üst zonlarında yukarı doğru yükselen silis- ce zengin suların riyolit lav ve tüfler üzerinde akması ve süzülmesi ile oluşan silis şapkalar oluşmuştur. ÇOTUR TEPE KÖYÜ KIRSAL MİMARİSİ Çoturtepe Köyü, Balıkesir il merkezine 76 km, Sındırgı ilçesine 17 km uzaklıktadır. Köyün eski ismi Bayram- şah’tır. 2021 yılı itibariyle yaklaşık 120 kişinin yaşadığı köydeki kırsala özgün mimari kimliğin korunmuş olma- sı dikkate değer özelliktedir. Birçok kültürden insanı barındıran İda Madra Jeoparkı zengin bir kültür moza- iğine sahiptir. Bu zenginlik yöresel dokuya da yansımış ve çok zengin bir mimari tipoloji oluşmuştur. Jeopark alanı içerisinde tarih boyunca yaratılan mimarlık kültü- rünün günümüz koşullarında kırsal alanlarda sürdürü- lebilirliğini burada görmek mümkündür. Çoturtepe’de yöresel mimari kimliği oluşturan unsurlar arasında; yapı malzemeleri, yapı sistemleri ve doğramalar ilk bakışta dikkati çeken özellikler arasındadır. Yapılarda daha çok taş malzeme kullanılmış olup bunlar köyün kuzeyinde- ki Çotur Tepe yamaçlarından çıkarılmaktadır. ÇOTUR TEPE İDA MADRA JEOPARKI Çotur Tepe, Balıkesir ili Sındırgı ilçesi sınırları içinde kalmaktadır. Jeosit Simav yolu üzerindeki Çaygören barajının 3 km kadar kuzeyindeki Çoturtepe köyünün hemen kuzeyinde bulunmaktadır. Çotur Tepe, 821 m yükseltiye sahip olup aynı adlı yer- leşmeden kabaca 300 m yüksekte bulunmaktadır. Se- yir noktası özelliğindeki tepe, 360 derece görüş açısı- na sahiptir. Sahada Neojen dönemine ait dasit, riyodasit, riyolit gibi volkanik kayaçlar yaygın olarak bulunur. Yamaçla- rındaki kayalıklar dikkat çekici yapı ve morfolojik özel- liklere sahiptir. Tepede birkaç taş ocağı bulunmakta- dır. Buradan çıkarılan taşlar yakın köylerdeki yapılarda malzeme olarak kullanılmaktadır.taş malzeme kullanıl- -22-

YAĞCIBEDİR YÖRÜK HALILARI Türk kültüründe halı dokumacılığının önemli bir yeri vardır. Geleneksel bir Türk sanatı olan halıcılık, tarihte- ki göçebe kültürümüzün bugüne uzantısıdır. İlk olarak Yağcıbedir Yörükleri tarafından dokunan, bir kültür mirası olan Yağcıbedir halılarında sadelik ön plandadır, kompozisyon ve renk harmonisi dünya sanat literatü- ründe yerini almıştır. Bu halılar Yağcıbedir Yörük Aşi- reti tarafından günümüzde de dokunmaktadır. Bu halı- ların en önemli özellikleri çözgü ve atkılarının çok ince ve yün iplik olmasıdır. Yağcıbedir halıları sık düğümlü, kısa havlı halılardır. Önceleri sadece çeyiz maksadı ile bir el işi gibi dokunan Yağcıbedir halısı, son 35 – 40 yılda ticari bir değer hâline gelmiştir. Yağcıbedir halılarında gökyüzünün mavisi (gök), top- rağın kahverengisi (narınç), cesaretin rengi kırmızı (al), hüznün rengi siyah ve nazar değmesin diye beyaz (ak) renklerle sadık kalınan desenler kullanılmaktadır. Yağcıbedir halı dokumacılığı eskiye göre çok çok azal- sa da geçim kaynağı olarak Sındırgı ilçesinin Karakaya, Eşmedere, Eğridere, Çakıllı, Alakır, Gölcük, Kayalıdere, Yaylabayır ve Söğütçük köylerinde kaliteli Yağcıbedir halıları hâlâ dokunmaktadır. Ayrıca Bigadiç ilçesinin Çekirdekli, Çağış, Çömlekçi, Kayalıdere, Kanlıkavak köylerinde, Kepsut ilçesinin Ahmetölen köyünde Yağ- cıbedir halıları dokunmaktadır. GÖLCÜK KARSTİK KANYONU -23- Gölcük (Akçakısrak) kanyonu, Balıkesir ili, Sındırgı ilçe- si sınırları içinde kalmaktadır. Söz konusu jeosit Balıke- sir – İzmir karayolu üzerinde, Gölcük yol ayrımında bu- lunmaktadır. Gölcük karstik kanyonu kısa bir mesafede oluşmuş kompakt bir vadidir. Ulaşımı kolay olduğu için öğrenciler için jeolojik ve jeomorfolojik açıdan ideal bir eğitim sahasıdır. Jeosit çevresindeki en eski kayaçlar Mesozoyik döne- me ait kireçtaşlarıdır. Sonrasında Kretase dönemine ait ultrabazik kayaçlar bulunmaktadır. Neojen – Miyosen döneminde gelişen karasal volkanizma ile oluşan an- dezit, tüf ve aglomeralar önemli alan kaplar. Yine aynı dönemde yer yer kireçtaşları gelişmiş ve Pliyosen ba- zalt çıkışları meydana gelmiştir. En genç kayaçları ise Kuvaterner alüvyonlarıdır. Akçakısrak Kanyonu bu kayaç grupları içinde Mesozo- yik kireçtaşları üzerinde gelişmiştir. Güneybatı – Ku- zeydoğu doğrultusunda sahayı akaçlayan Dar Dere ve tabileri, örtü formasyonlarını meydana getiren Neojen volkanik ve sedimanter kayaçlarını aşındırarak alttaki diskordan yapıdaki Mesozoyik kireçtaşlarına ulaşmış ve aşındırmıştır. Kireçtaşları içindeki dikey çatlaklar bu aşınımı hızlandırmıştır. Böylece üç ayrı noktada dar ve derin kanyon vadiler gelişmiştir. Bunlardan ilki ve en belirgini Dar Tepe ve Gökkaya arasında gelişmiş olup, vadinin derinliği yer yer 70 metreyi bulmaktadır. İkin- cisi ise Arıtaşı kayası olarak bilinmekte, üçüncüsü ise Kocakaya olarak adlandırılmaktadır. Bu vadiler, İzmir – Balıkesir istikametinde seyahat edildiğinde sağ tarafta kalmakta ve seyir noktalarından net olarak izlenebil- mektedir. İDA MADRA JEOPARKI

GÖLCÜK SÜTUN BAZALTLARI İDA MADRA JEOPARKI Gölcük Sütun Bazaltları, Balıkesir ili Sındırgı ilçesi Ak- çakısrak köyü yakınında bulunmaktadır. Jeosite Balı- kesir – İzmir karayolu üzerindeki Gölcük sapağı takip edilerek ulaşılır. Jeosit çevresinde genelde 400 – 500 m yükselti aralı- ğında bir volkanik plato sahası mevcuttur. Ayrıca pla- toda kireçtaşı gibi bazı sedimanter kayaçlar da görül- mektedir. Jeosit, Neojen döneminde meydana gelen volkanizma faaliyetlerinin bir ürünü olan bazaltik lavlar tarafından oluşturulmuştur. Bazalt lavları, soğuma esnasında %5- 10 oranında hacim kaybına uğrar ve sütunları oluşturan ilk çatlaklar meydana gelir. Bu çatlaklar, lavın kristal- leşmesi sürecinde gelişmektedir. Lav kütlesi ne kadar homojen olursa, çatlaklar ve prizmalar da o kadar düz- gün olur. Bazalt lavları her zaman ve her yerde sütun oluşturmaz. Bu nedenle bazalt sütunları görülmeye ve korunmaya değer özellikler taşır. ATNALI MENDERES Atnalı Menderes, Balıkesir ili Susurluk ilçesine bağlı Gökçeağaç ve Yıldızköy yerleşmeleri arasında kalmak- tadır. Menderese Balıkesir – Susurluk karayolu üzerin- den ulaşılır. Son derece karakteristik olan bu menderes Susurluk Çayı’nın sahaya gömülmesi ile oluşmuştur. Menderes, Permiyen – Triyas dönemine ait şistler ile Paleosen dö- nemine ait granodiyoritler üzerinde gelişmiştir. Yaklaşık 1 km çapındaki menderes U şeklinde bir bük- lüm oluşturmuştur. Bu menderes büklümü sahada gö- rülen diğer gömük mendereslerden çok daha mun- tazam bir şekle sahiptir. Ezancı sırtı ile Hıyarlık tepe arasındaki menderes büklümünün iç bükey yamaçları ile dış bükey yamaçları Permiyen – Triyas dönemine ait şistlerden oluşmuştur. Bu sert temel içerisinde yer alan Hıyarlık tepe menderesi, daha batıdaki Küçükburun menderesi ile birlikte saplanmış gömük mendereslere ilginç bir örnek teşkil ederler. Ayrıca hıyarlık tepenin kuzeyinde bir kayma yamacı taraçası görülmektedir. Bu kısımdaki alüvyal tabanın genişliği 250 – 300 m civarındadır. Güneyde Küçükburun tepe ile kuzeyde Yıldızköy arasında yaklaşık 2 km çapında bir mende- res büklümü daha bulunmaktadır. Küçükburun tepenin güneyinde genişleyen alüvyal taban Bağtepe’nin oldu- ğu kesimde tekrar daralır. Bu menderes büklümünün güneyinde 220- 240 metrelerde yüksekte kalmış men- deres izi vardır. Ayrıca Küçükburun tepenin güneyinde iyi gelişmiş bir burunseti deposu görülür.şur. Bu saha- da, sıcak su, mümkün olduğu kadar kısa bir yol üzerin- de Kuvaterner sedimanlardan geçtiğinden, soğuma ve dallanma imkânları azalır. Sıcak suyun yatay çıktığı yerlerde çeşitli traverten şe- killeri oluşmuştur. Yüksek basınç nedeniyle dikey su çıkışlarında ise koniler (baca) meydana gelmiştir. Bu traverten bacalarının bazıları halen aktiftir. Sahada- ki traverten bacalarının yüksekliği 5 m’yi bulur. Taban genişliği ise en çok 4.6 m’dir. Konilerin tepe kısmında çapı 70 cm’yi bulan oval veya lentiküler baca delikleri vardır. -24-

HİSARALAN TRAVERTEN BACALARI VE TERASLARI Hisaralan jeotermal kaynakları KB-GD yönünde uza- nan Simav grabeni içerisinde yer alan Mezozoik yaş- lı ofiyolitik birimleri kesen düşey faylara bağlı olarak oluşmuştur. Mezozoik birimler alanda, kireçtaşı, radi- olarite ve serpantinitlerden oluşmaktadır. Birim üzeri- ne uyumsuzlukla Neojen yaşlı kumtaşı, silttaşı ve killi kireçtaşlarının oluşturduğu seriler gelmiştir. Sahadaki tüm birimleri Üst Pliyosen yaşlı volkanik kayalar uyum- suzlukla örtmektedir. Sındırgı jeotermal sisteminin ana haznesini kireçtaşları oluşturmaktadır. Sıcak sular KD- GB doğrultulu Simav graben faylarını kesen KB-GD doğrultulu eğim atımlı faylar boyunca yüzeye çıkmak- tadır. Travertenler, kalsiyum karbonat (CaCO3) bileşiminde- ki kimyasal tortul kayaçlardır. Yer altı sularının içlerin- deki kalsiyum karbonatın belirli koşullar altında çök- mesi sonucu meydana gelirler. Sıcak su kaynaklarının bulunduğu saha yaklaşık 5 km2 dir. Bu alanda 120 sıcak su kaynağı bulunur. Kaynak sayıları zamanla değişmektedir. Kaynakların sıcaklığı 46 oC ile 98.5 oC arasında değişir. Sondaj noktasın- daki sıcaklık ise 106 oC dir. Toplam debileri 176 lt/s dir. Dünyanın ve Türkiye’nin birçok yerinde sıcak su kaynakları bulunmaktadır. Fakat bu sahayı hidrolojik, jeolojik ve jeomorfolojik olarak diğerlerinden ayıran özellikler vardır. Hisaralan sahasını özgün kılan ise bu- rada doğal olarak gelişen traverten bacalarıdır. Bu tra- verten bacalarının örneği Türkiye’de başka yerde bu- lunmamaktadır. Bir kısmı aktif, bir kısmı sönmüş olan traverten bacaları şekil ve oluşum itibariyle Orta At- lantik okyanusu dibinde keşfedilen Karatüten (Black Smoker) bacalara benzemektedir. Hisaralan Traverten sahasındaki sıcak sular kısa do- laşımlı meteorik kökenli olup kaynakların elektriksel iletkenlikleri 597-1506 µS/cm arasında değişir. Jeo- termal akışkan Na-HCO3 su tipindedir. Ayrıca, sular önemli oranda As, Al ve Li içermektedir. Alanda yü- zeye yaygın bir şekilde çıkan jeotermal sular değişik travertenleri oluşturmaktadır. Su, yüzeye çıkış yolun- da bulunduğu kayacı terk ettikten sonra, metrelerce kalınlıktaki kayaçlardan geçerek yüzeye çıkmaktadır. En üst bölümde en kısa yoldan yüzeyi bulamazsa, dal- lanma kalınlığı artar ve kolayca soğuyan ve nispeten soğuk, küçük kaynaklar halinde yüzeyi bulan küçük su damarları oluşur. Bu sahada, sıcak su, mümkün olduğu kadar kısa bir yol üzerinde Kuvaterner sedimanlardan geçtiğinden, soğuma ve dallanma imkânları azalır. Sıcak suyun yatay çıktığı yerlerde çeşitli traverten şe- killeri oluşmuştur. Yüksek basınç nedeniyle dikey su çıkışlarında ise koniler (baca) meydana gelmiştir. Bu traverten bacalarının bazıları halen aktiftir. Sahadaki traverten bacalarının yüksekliği 5 m’yi bulur. Taban genişliği ise en çok 4.6 m’dir. Konilerin tepe kısmında çapı 70 cm’yi bulan oval veya lentiküler baca delikleri vardır. İDA MADRA JEOPARKI -25-

ÇATALDAĞ GRANİT DUVARI Çataldağ, İda Madra Jeoparkı’nın jeolojik olarak önem- li jeositlerinden birisi olup Marmara bölgesinde Güney Marmara bölümünde Susurluk sınırları içinde yer alır. Çataldağ’ın kuzeyinde ve doğusunda Bursa ilinin Mus- tafakemalpaşa ilçesi, batısında Balıkesir iline bağlı Su- surluk, güneyinde ise yine Balıkesir iline bağlı Kepsut ilçesi yer alır. Çataldağ, en yüksek noktası 1317 m. (Ço- bandede) olan çevresine göre yüksek bir yer şeklidir. Çataldağ; Jeolojik olarak Üst Kretase yaşlı İzmir-An- kara kenet zonunun ise kuzey-kuzeybatısında yer alır. Çataldağ ve civarında Üst Paleozoyik yaşlı, ince gri, gümüş rengi yeşilimsi renkli, iyi foliasyonlu, fillat ve mi- ka-kuvarsşistlerden oluşmaktadır. Birim içerisinde yer yer 5-10 m kalınlığında beyaz-gri renkli mermer seviyeleri ile fillatlar içerisinde yer yer serpantin blokları da gözlenmektedir. Düşük dereceli metamorfizmadan etkilenmiş olan bu metaperidodit- ler olivin, serpantin grubu mineraller; tiremolit-aktino- lit, klorit, ±kalsit, opak mineraller içermektedir. Sahanın yakın çevresinde bazik magmatik kökenli glokofan-e- pidot şist, glokofan-klorit şist ile pelitik-psamitik kö- kenli kuvars-albit-klorit-serisit şist, kuvars-albit-mus- kovit şist, muskovit-kuvars şist ve Alt Triyas yaşlı yeşil renkli meta-tüf, bazalt ve diyabazlar, yer yer rekrista- lize kireçtaşı ve kiltaşı-kumtaşı ara seviyeleri de bulu- nan Karakaya kompleksi yüzeyler. Bu birimler içerisine sokulum yapan Çataldağ batoliti, granit-granodiyorit bileşimlidir. Çoğunlukla beyaz, siyahımsı, koyu yeşil renkte ve beyaz alacalıdır. Kayaç içerisinde; kuvars, mikroklin, biyotit, az apatit gözlenmektedir. Kontakları genellikle keskin olup; kontakt metamorfizma zonla- rında, albit, epidot hornfels fasiyesini nadiren geçmek- tedir. Kontakt metamorfizma zonları oldukça geniş olup; yer yer Cu-Pb-Zn mineralizasyonları gözlenir. Çataldağ batoliti Oligo-Miyosen (33-20 my). -26- İDA MADRA JEOPARKI

İDA MADRA JEOPARKI -27-

-28- İDA MADRA JEOPARKI

İDA MADRA JEOPARKI -29-

-30- İDA MADRA JEOPARKI

İDA MADRA JEOPARKI -31-

-32- İDA MADRA JEOPARKI

İDA MADRA JEOPARKI -33-

-34- İDA MADRA JEOPARKI