Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Matematikçi Aşkıda Çözer

Matematikçi Aşkıda Çözer

Published by okul matematik, 2021-04-02 15:58:44

Description: matematikçilerin aşkları ve hüzünleri.Belki de hiç bilmediğimiz yönleri

Keywords: matematik,sevgi,bilim

Search

Read the Text Version

Galois'nın yazdığı son sözler işte bunlardır. Öleceğini anlayan Galois, bu gece son arzularını, vasiyetnamesini, ateşler içinde kağıda yazmakla geçirdi . Daha önce kafasında kurduğu büyük konuları, aklında kaldığı kadarıyla topluyor ve kağıda döküyordu. Ara sıra yazıyı kesiyor ve kenara bir şeyler karalıyordu. \"Vakit yok, vakit yok!\" Yine çalışmasının devamını kötü bir yazıyla karalamaya koyuluyordu. Bu son ümitsizlik saatleri sırasında, gün ağarmadan önce yazdıkları, daha sonra gelecek matematikçileri, yüzlerce yıl heyecan içinde nefes nefese bırakacaktır. Matematikçileri uzun yıllar üzmüş olan problemin kesin çözümünü vermişti. Bir denklem hangi koşullarda çözülebilir? Sonunda bu da yaptıklarının bir parçasıydı. Bu büyük eserde, Galois gruplar kuramını parlak bir başarı ile kullanmıştır. Bugün, bu önemli ve oldukça soyut olan kuramın büyük öncüsü ve kurucusu ölmez Galois'dır. Çılgınca yazılmış bir mektuptan başka, Galois, ilmi durumunu yerine getirecek olan şahısa, İlimler Akademisine sunulmak üzere kaleme aldığı bazı yazıları emanet etti. On dört yıl sonra, 1846 yılında, Joseph Liouville, bu yazılardan bazılarını \"Teorik ve Pratik Matematik Dergisi\"nde yayınladı. Kendisi de orijinal ve seçkin bir matematikçi olan Liouville bu yayının girişinde şunları yazıyor: \"Evariste Galois'nın çalışmalarının temel amacı, denklemlerin köklerle çözülebilmesi koşullarıdır. Galois burada, dereceleri birer asal sayı olan denklemlere ayrıntılı bir biçimde uyguladığı genel bir kuramın temellerini atıyor. Daha on altı yaşından beri ve yeteneklerinin M. Richard adında çok iyi bir öğretmen tarafından desteklendiği Louis le Grand Lisesinin sıralarında, Galois bu güç problemle uğraşmıştı.\" Liouville, daha sonra bu çalışmanın akademiye gönderildiğini ve raportörlerin çalışmanın açık olmadığını belirterek kabul etmediklerini anlatır. \"Aşırı derecede bir kısa yazma hevesi ve oldukça kapalı yazması anlamayı oldukça zorlaştırmaktadır. Eseri inceledim ve kullandığı yöntemin tümüyle do ğru olduğuna inandım. Ufak tefek bazı eksikliklerini tamamladım. Çalışmamın sonucunu görünce de büyük bir zevk duydum.\" diyordu. Galois, son arzularını dostu Auguste Chevalier'e yazdı. \"Analizde bazı yeni sonuçlar buldum. Yaptıklarımın doğruluğundan şüphem yok. Jacobi veya Gauss'tan, bu teoremlerin doğruluğu hakkında değil de, bu teoremlerin önemleri üstündeki düşüncelerini söylemelerini açıkça rica edersin. Eğer umduğum gibi çıkarsa, bazı kimselerin bu karışık örgüyü kendilerine kullanmaları için sökmeleri kalır. Seni hasretle kucaklarım.\" Zavallı Galois, hala kendisinin anlaşılması için nasıl da 51

çırpınıyordu. Jacobi cömert ve şerefli bir kimseydi. Ya Gauss ne diyecekti? Daha önce Abel'e ne demişti? Cauchy veya Labatchewsky hakkında ne söylemeyi unutmuştu? Bu kadar acı bir derse karşın, Galois hala boş ümitlere kapılıyordu. Bu ümitleri ancak ölümünden tam on dört yıl geçtikten sonra Liouville tarafından anlaşılacak ve eseri yayınlanacaktı. 52

EL CEZERİ 900 yıl evvel Robot yapan, çağımızdan yüzlerce yıl önce keskin zekası ile elektrik kullanmadan sadece su ve mekanik parçalarla çalışan makineler yapmış ve günlük hayata geçirmiş olağanüstü bir bilim insanıdır. 1153 yılında Cizre’nin Tor mahallesinde doğmuştur. Cezeri, bilim ve teknoloji tarihinde yaptığı olağanüstü buluşlarla tanınmaktadır. Sibernetik alanın en büyük dahisi kabul edilen, fizikçi, robot ve matriks ustası bilim insanı İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El Cizirî 1233′te Cizre’de öldü. Tarih Bize Neler Söylüyor? Artukoğulları, Güneydoğu Anadolu’yu fethederler. Şimdiki Cizre’de buluşlar yapan İsmail bin Razzaz başkent Diyarbakır’a çağrılır. 25 yıl boyunca üretir ve üretir. Hükümdarların büyük takdirini toplar ve hükümdar (Eb’ül Feth Mahmut İbn-i Mahmet İbn-i Karaaslan) tarafından bir kitap yazmakla görevlendirilir. Kitabın adı Kitabu’l Hiyel’dir. 53

Verimli hayatının büyük başarılarına karşın son derece alçakgönüllü bir üslubu olan Eb-ül-iz 1183 yılında başlayıp 25 yıl süren icatlar katalogunu o zamanlar resmi dil olan Arapça ile yazar. Bu kitabın üç nüshası kütüphanelerimizde 800 yıl durur ama bir kişi çıkıp uygulayıp teknoloji çağına hem bizim hem dünyanın belki 500 yıl önce girmesini sağlayamaz. Geç de olsa Avrupalılar tarafından yine de bizden önce keşfedilir. Otomatik makineler tarihinde “Çağın Doruğuna Erişmiş Büyük Mühendis İbni Razzaz Cesari” adıyla saygıyla anılır. Elliden fazla cihazın; kullanım esaslarını, yararlanma olanaklarını çizimlerle gösterdiği bu olağanüstü kitapta Cizirî, tatbikata çevrilmeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında kalacağını söyler. Bu kitabın orijinali günümüze kadar ulaşamadıysa da bilinen on beş kopyasından on tanesi Avrupa’nın farklı müzelerinde, beş tanesi Topkapı ve Süleymaniye kütüphanelerinde yer almaktadır. Otomasyon ve sibernetik dünyasının baş yapıtlarından birisi olan kitabın dikkat edilmesi gereken özelliklerinden biri de şekillerin sekiz yüz yıl önce boyanmasına karşın renklerin canlılıklarından hiçbir şey kaybetmemiş olmasıdır. El Cezeri Kitab-ül Hiyel'den Örnekler Otomatik Kuşlar 54

Filli saat Otomatik Yüzen Kayık ve Çalgıcılar Birbirine Şerbet İkram Eden İki Şeyh Dört Çıkışlı İki Şamandıralı Otomatik Sistem İki Bölümlü Testi (termos) Otomatik Su Akıtma, İkramda Bulunma ve Kurulama Makinesi Su Çarkı Kepçe Mekanizması Motor-Kompresör Mekanizması Su Çarkı Su Dolabı Kitab’ül Hiyel adıyla bilinen eseri altı bölümden oluşur: Birinci bölümde, binkam (su saati) ile finkanların (kandilli su saati) saat-ı müsteviye ve saat-ı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde, çeşitli kap kacakların yapılışı hakkında on şekil; üçüncü bölümde, hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde, havuzlar ve fıskiyeler ile müzik otomatları hakkında on şekil; beşinci bölümde çok derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten âletler hakkında beş şekil; altıncı bölümde birbirine benzemeyen muhtelif şekillerin yapılışı hakkında beş şekil yer alır. Su Gücünü Kullanma El Cezeri devrinde elektrik yoktu. Yaptığı cihazları su gücü ve yerçekimi gücüyle çalıştırdı. O çağda suyun azlığına, imkânların kıtlığına rağmen çok güzel hidromekanik sistemle çalışan makineler yapmış olması, onun sibernetik sahasındaki şöhretini göstermektedir. Bugün motorlu vasıtalarda kullanılan kırank milini ilk defa El Cezeri kullanmıştır ve tarihten gelen yüksek mühendisliğin El Cezeri'de zirveye ulaştığını görüyoruz. Eserde metal döküm tekniğine ait bilgiler, çağları ve çağdaşlarını aşan çok ileri bir mühendislik seviyesini belgelemektedir. Büyük bir kısmı bugünkü Avrupa mühendislik terminolojisine giren makine parçaları üzerine yaptığı çalışmaların en önemlileri şunlardır: 55

Filli Su Saati Filli Su Saati İlk yarım saatte sağdaki şahin ağzındaki topu, sağdaki yılana bırakır. Daha sonra yılan topu vazoya koyar. Fil sürücüsü balta ile filin başına vurur. Top filin göğsünden çıkıp, karnında asılı duran çana düşünce ses çıkar ve yarım saat geçtiği anlaşılır. Kalan yarım saatte ise aynı olaylar düzeneğin sol tarafın da cereyan eder ve bir saat geçmiş olur. 56

Filli Su Saati 57

Cezeri’nin Kan Miktarını Ölçen Aletleri 58

İki Şamandıralı Fıskiye İçi su ile dolu bir depodan gelen su, havuza yerleştirilmiş fıskiye yardımıyla farklı şekillerde fışkırtılır. İki Şamdanlı Fıskiye Suyu Yukarı Çıkaran Araçlar Hayvan dönerek çarkları hareket ettirir ve kaşık bir miktar suyu yukarıya çıkarır. Cezerî´nin makinelerinden sadece biri, su çarkı ile işleyen tulumba, modern mühendisliğin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Onun su saatlerinden biri, Dünya İslâm Festivali için Londra Bilim Müzesinde, diğeri de İstanbul Teknik Üniversitesinde yeniden yapılıp çalıştırıldı. 59

Dünyaya parmak ısırtan El Cezeri ve eseri hakkında ülkemizde ilk defa, değerli araştırmacı İ. Hakkı Konyalı söz etmiş ve Diyarbakır’da çıkan \" Kara Amîd\" dergisinin 1969 yılı 5. sayısında \"8 asır Önce Türk Sarayları Makineleşti\" başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Suyu Yukarı Çıkaran Bir Araç SİBERNETİĞİN ÖNCÜSÜ Sibernetik; haberleşme, denge kurma ve ayarlama bilimidir. İnsanlarda ve makinelerde bilgi alışverişi, kontrolü ve denge durumunu inceler. Bu bilim, zamanla gelişerek bugün hayatımızın vazgeçilmezleri arasına giren bilgisayarların ortaya çıkmasına imkân tanımıştır. Sibernetik ve otomatik sistemlerin başlangıcı konusunda; Fransızlar, Descartes ve Pascal'ı; Almanlar, Leibniz'i, 60

İngilizler, Bacon'ı ileri sürerler. El-Cezeri, rakiplerinden tam '600 yıl önce' sibernetiğin ilkelerini bilim dünyasına sunan ilk kişiydi. Ayrıca günümüz fizik ve mekanikçileri, \"Isı Etkisiyle Haberleşerek Denge Kurma\" sisteminin, ilk olarak J. Watt'ın 1780'de regülâtörü keşfiyle başladığını söylerler fakat bunun da yine Cezerî'ye dayandığını; 1780 senesinde James Watt'ın geliştirdiği watt regülatörüne çok benzer bir ayarlama sistemini, Watt'tan 500 sene evvel bir robot kuşun hareketiyle ayarlanan bir düzende kullandığını kitabının 171. sayfasında görmekteyiz. Bu sayfada regülâtörün şekli, bir kuşun hareketiyle karşılıklı haberleşerek ayarlanmaktadır. El-Cezeri, Leonardo da Vinci'den 300 sene evvel dişli çarklar ve esaslarına dair, Da Vinci'nin bilip bilmediği temel kaideleri kitabında neşretmiştir. El-Cezeri’nin, robot teknolojisi konusunda çok sayıda ve zamanına göre çok ileri düzeyde öneri ve uygulamaları bulunmaktadır. Özellikle dönemin başkenti olan Amid'de, İçkale Saray’da bugün bile tahayyül edemeyeceğimiz bir teknoloji kullanılıyordu. Hükümdara ve konuklara içecek sunan kadın robotlar, Hükümdarı ve konukları eğlendirmek için saz, zil ve tef çalan robotlar, Sarayın salonlarında gezen tavus kuşu makineleri, Değişik 24 şifre ile açılabilen kilitler, Su saatleri, Sarayın bahçesindeki havuzda gezinen kayık ve içine su dolan kayığı, Bir yandan boşaltırken bir yandan da borusunu öttürerek yardım isteyen kayıkçı robot, Otomatik abdest alma makinesi ve buna benzer birçok otomatik aygıt, Amed'in ünlü surlarının içinde kullanılıyordu. Teorik çalışmalardan çok, pratik ve el yordamıyla ampirik çalışmalar yapan Cezeri'nin kullandığı oldukça önemli bir yöntem; yapacağı cihazların önceden kağıttan maketlerini inşa edip geometri kurallarından yararlanmaktı. 61

Kitabında: \"Yapmak istediğim makineleri evvela ‘Arşimet’ kanunlarına göre tasarladım lakin bu prensiplerle o makineleri çalıştırmak mümkün olmadığı için; kendi geliştirdiğim prensiplerle bu makineleri yaptım.\" diyor. Aynı zamanda Ebul-İz El-Cezeri El-Kurdî, tarihte otomatik makinelerin yapımıyla uğraşan ilk mekanikçilerden biri olarak da kabul edilir. Bazı makinelerinin ise yalnızca eğlendirici tarafı vardır. Mesela, içinde su varmış gibi görünmesine rağmen suyu boşaltılamayan su kapları ve içi boş gibi görünüp, su akıtan kaplar gibi. Günümüzde bu kaplarda kullanılan prensiplerden faydalanılarak bir kısım oyuncaklar yapılmaktadır. Hem eğlendirici, hem de faydalı olan bu cihazlara, çeşme ve su saati örnek gösterilebilir. Cezeri'nin yaşadığı çağda elektrik gücü, magnetik güç, foton etkisi veya elektromagnetik güçler bulunmadığı için o, elindeki imkânları değerlendirmesini bilmiş; su gücü ve basınç tesirinden faydalanma yoluna gitmiştir. Başka imkânlar bulunmadığı, su da kıt olduğu halde, bu derece muhteşem hidromekanik sistemle çalışan makineler yapabilmiş olması, onun sibernetik ilmi alanındaki yerini ve değerini göstermeye yetmektedir. Cizre Ejderleri 62

Cizre Ejderleri \"Cizre Ejderleri\" de onun başka bir eseridir. Meşhur Cizre Ejderleri, El-Cezeri El-Kurdî tarafından XII. yüzyılda kazıma tekniği ile tunçtan Cizre Ulu Camii iç kapısının tokmakları olarak yapılmıştır. Cizre ejderleri; badem gözlü, sivri kulaklı, kanatlı yaratıklara benzetilmiş ve birbirlerinin kanatlarını ısırır şekilde yapılmışlardır. Gövdeleri yılan derisine benzetilmiştir. El Cezeri 63

El Cezeri'nin eserinde tarif ettiği makinelerden bir kısmı Wiedemann tarafından yapılıp işletildi. Bu makineler hâlen Almanya´da Erlangen Üniversitesindedir. Bugün İngiliz ve Amerikalı bilginler de bu makinelerden faydalanıp yeni eserler yapma çabasındalar. Bilginimizi zamanında mühendislerimize tanıtsaydık, bilgisayarı Batılılardan çok önce geliştirmiş olacak ve bugün onu elde etmek için yığınla servet ödemek zorunda kalmayacaktık. El Cezerinin Türbesi Diğer bir eseri de Amed Ulu Camii’nin ünlü Güneş Saati’dir. Amed'in ünlü Ulu Camii’nin bahçesindeki meşhur taş saat, onun bize bıraktığı manidar bir hatıradır. Cizre’de, Hz. Nuh Camii’nde Hz. Nuh'un türbesinin tam karşısında, oldukça mütevazi bir türbe vardır. 64

Gauss Ve Johanna Osthoff Gün yeni ağarıyordu. Soğuk ve yağmurlu bir gündü. Evde; doğru dürüst yiyecek bir şey yoktu. Erkenden hareket etmem gerek. Bir saat yol yürüyünce ancak okula gidebiliyorum.Bir hışımla dışarı çıktım, ormandaki patika yoldan koşarak arada dinlenerek yağmur sularıyla oynayarak düşe kalka ancak okula varabildim. Sınıftan içeriye girdiğimde sırılsıklamdım. Yırtık olan ayakkabım bir tekne misali su almıştı. Öğretmenim Rudolfh kurulanmam için bana odasından bir şey verdi. Biraz sobanın yanında durdum. İliklerim açıldı. Sırama geçtim, öğretmenim bu arada şöyle bir soru yazdı. 1’den 100’e kadar olan sayıların toplamı kaçtır. Biraz dinlenmek istiyordu herhalde. Odasına geçti. Sayıları ters sırada yazıp topladığımda 1+100 2+99 … Hep 101 ediyordu, muhteşem bir şeydi, 50 grup vardı. Böyle! Evet, işte buuu! 50 tane 101, 5050 sonucu bulmuştum! Öğretmenim sonucu görünce şaşırdı ama çok sevindi. Bu çalışmamı bir yerlere göndereceğini söyledi. Belki de hayatım değişecekti. Evdekilere söyleyince hepsi mutlu oldu. Ertesi gün öğretmenimin yanında çok zengin bir bey; sonradan öğrendim, dük diyorlar kendisine. Komik bir ismi varmış. Neyse bundan sonraki okul hayatımda bana destek olacağını söyledi. Artık yırtık bir ayakkabım olmayacaktı. Belki de 65

arkadaşımın yediği gibi reçelli ekmek yiyebilecektim. Babamla görüşmeye geldiler. Ailem çok mutluydu. Aradan yıllar geçti, o soğuk günden eser yok. Göttingen Üniversitesindeyim. Sayılar, çalışmalar beynimde uçuşuyor . Kalbimde ise Johanna Osthoff var.Her sayının arasına yeni bir sayı gibi johhanna giriyordu. Bugüne kadar çözemediğim nadir sorulardan biriydi bu aşk. Sağa dönüyorum, sola dönüyorum o. Teoremlerimi onunla ispatlıyorum. Artık yeter bu uykusuz gecelere bir son vercektim. Kalemi aldığım gibi kağıtla buluşturdum. Benim gerçek dostum, Bugüne kadar uygun bir ortam bulup size dökemediğim kalbimi yazarak dökmemi mazur görün lütfen. Sizin o kendini herkese belli etmeyen meleksi erdemleriniz ve bu erdemlerin gerçek bir aynası olan soylu yüzünüz için bir kalbim olduğunu söylememe izin verin. Siz, ey sevgili alçakgönüllü ruh, kibirden o denli uzaksınız ki değerinizin ayırımında bile değilsiniz, ilahların sizi nasıl cömertçe ve titizlikle donattığını bilmiyorsunuz? Ama kalbim sizin değerinizi biliyor ve buna zor dayanıyor. O; çok uzun zamandır size ait, onu reddetmezsiniz değil mi? Siz de kalbinizi bana sunar mısınız? Sevgili insan, size sunduğum bu eli tutacak mısınız ve bunu seve seve yapar mısınız? Benim mutluluğum bu sorunun yanıtına bağlı çünkü size şimdilik zenginlik ve şaşaa vaat edemem. Fakat sevgili insan, sizin güzel ruhunuz hakkında yanılmış olamam siz de zenginlik ve ihtişama eminim ki benim kadar kayıtsızsınız. Yine de gelecekten beklentilerimi hesaba katmazsak bile tek başına gereksindiğimden fazlasına ve iki genç insanın kaygısız ve hoş bir hayat sürmesine yetecek kadarına sahibim. Sıcacık bir sevgiyle dolu ve içten bir kalp size sunabileceğimin en iyisidir. Bu kalbin sizi tamamıyla tatmin edip etmeyeceğini, aynı içten duygularla karşılık verip veremeyeceğinizi, benimle el ele kanaatkar bir hayat yolculuğuna çıkıp çıkamayacağınızı sorun kendinize sevgili dostum ve kararınızı çabuk verin. Kalbimdeki tutkuyu bu sanatsız ama dobra sözlerle size sundum değerli insan. Bunu bambaşka türlü de yapabilirdim. Cazibenizin resmini çizebilirdim ki bu tamamen gerçekleri yansıtsa da siz bunu bir iltifat olarak kabul ederdiniz. Tutuşan renklerle size olan aşkımın resmini çizebilirdim ve elbette bunun için sadece kalbimi dinlemek yeterli olacaktı. Siz arzularımı kabul veya reddettikten sonra beni bekleyen mutluluğu veya üzüntüyü tarif edebilirdim ama bunu yapmak istemedim. Bu yüzden benim bu bencil olmayan aşkımın saflığından kuşku duymayın. Kararınızı etkilemek istemiyorum. Hayatınızın bu en önemli meselesinde, dışarıdan düşüncelerin sizi etkilemesine izin vermeyin. Benim mutluluğum için kendinizi feda etmemelisiniz. Kararınıza yön verecek olan sizin kendi mutluluğunuz olmalı. Evet, dünyanın en değerli varlığı, sizi o kadar çok 66

seviyorum ki ancak benim olmanız beni mutlu edebilir, eğer siz de isterseniz elbet. En sevgili, kalbimin ta içini size açtım; kararınızı heyecan ve korkuyla bekliyorum. Tüm kalbimle… Carl Friedrich Gauss Ne kadar hızlı yazdığımı hatırlamıyorum, ay vedalaşmak üzereydi .Güneş geldiği an dışarı fırlayıp bu mektubu verdim. Aradan aylar geçti .Cevap bir mektupla geldi. Saygıdeğer Gauss; yazdığın bu samimi duygularını tekrar tekrar okurken aynı zamanda samimiyetinizi takdir ediyorum. Bu cevabımı tam üç aydır düşünüyorum. Düşündükçe heyecanımı da dizginleyemiyorum. Beni övdüğünüz övgüleri hakkettiğime çok seviniyorum. Sizdeki zekaya, asalete layık olabilir miyim merak ediyorum. Zenginlik ve şatafat mı ne kadar uzak bu kelimeler hayatıma. Benim düşündüğümse Ruhumuz ve kalbimizin zenginliğini bedenlerimiz birken taşıyabilecek miyiz? Size aslında süslü birçok kelime ve cümleler hazırlamıştım. Adeta dans eden kelimelerdi bunlar. Durdukça ritmini kaybetti kelimeler. Sonra yırttım bu kelimeleri. Gönlümün ritmine uydurdum cümleleri, döküldü aşkınıza karşılık gelen duygular. Diyorsunuz ki kanaat eder misiniz? Ben de diyorum ki ben zaten bu hayatı yaşıyorum. Sizin çektiğniz zorlukları duyunca kendi adıma çok sevindim. En azından zor günlerimizde güzel sözlernizle doyurursunuz ruhumu. Eğer ben cömertlikte, merhamette 67

üstün görünüyorsam ne mutlu bana ama korkuyorum bazen de söylediğiniz, lütfettiğiniz o güzel duygular, meziyetler bende var mı? Yoksa aşkınıza kelimeler mi beziyorsunuz. Sorguladıkça, kelimeleri didikledikçe mütevaziliğinizi gördükçe buna ihtimal vermiyorum. Aşkınızın bendeki karşılığı olan kalbimin damarları sıkıp beynime oksijene gitmesini engelemek. Düşünemez oluyorum sonraları ama artık biliyorum. İyi günde, kötü günde, yoklukta, varlıkta, karanlıkta, aydınlıkta, umutta, umutsuzlukta yan yana duracağız. Sabah güneşinin doğayı uyandırması gibi bendeki bu duyguları açığa çıkarma cesareti gösterdiğiniz için size minnettarım. Beynim, ruhum kalbimin esaretinden kurtuldu artık. Özgürlüğüne kavuştu. Bu mutluluk herhalde, bu aşk herhalde . O halde doğru karar vermişim. Hayatımız bir olsun artık. Bu anı iple çeker hasretle özlemle mektubuma son veriyorum. Sevgiyle kalın. Johanna Osthoff Mektubu aldıktan sonra evlilik için hazırlıklara başladım. Aynı zamanda çalışmalarım daha da hızlanmaya başladı. 17 kenarlı düzgün bir çokgenin sadece pergel ve cetvelle çizilebildiğini evlenmeden önce bulmuştum. O yıllarda Ceres gezegeninin yörüngesini üç gözlem sonucunda bulunca beni çekemeyenler diyecek bir şey bulamamışlardı. Göttingen Üniversitesi gözlemevi yöneticiliğini bu olaydan sonra teklif ettiler. Severek kabul ettim. Gökyüzü benim için hep gizem ve güzellik olmuştur. Keşke babam, annem de görseydi bu günleri. En zor günlerimde yıldızlar hep yanımdaydı. Gökyüzündeki cisimlerin yeri için en küçük kareler yöntemi, Geodezi çalışmalarım, daha hassas ölçüm için geliştirdiğim alan hesaplarımı için olan cihaz, helyot-rop cihazı, o yoksul günlerde beni yalnız bırakmayan gökyüzüne vefa borcumdur. Aritmetik alıştırmaları kitabını çıkardığımda üniversite görevime yeni başlamıştım. Bu arada bana mutlu bir hayat veren yaşam kaynağım olan ü ç çocuğumun annesi eşim vefat etti. Beni yalnız bıraktı. Biraz zor bir yaşam beni bekliyor. Şimdi hayat ne kadar kalabalık ama ben ne kadar yalnızım. Aradan aylar geçti, bu yalnızlığa bir hayat arkadaşı gerekiyordu. İkinci evliliğimi yaptım. Sıvıların akışkanlığı, yerçekimi etkisi ile sıvıların akışkanlığı arasındaki ilişkiyi inceledim. Weberle yer manyetikliği ve gözlemevi kurma çalışmalarım hep devam etti. Gözlemevini kuramadım . Anlattığım derslerde, öğrenciler çok sıkılıyor. İtiraf etmeliyim ki bunda bilimin hiç suçu yok. Gençlerle aynı dili konuşamıyorum. Katı kurallarım ve asosyalliğim çok etkili bu konuda. Geleceğe ışık tutacak yedi mühür kitabını da sonunda bitirdim. Sayıları hep sevdim, didik ettim; hata eğrisi, enlem boylam çalışmalarım, kuadratik denklemler, karmaşık sayılar çok düşman kazanmama yol açtı. Hem bilim camiasından hem de öğrenci camiasından .Öklid geometrisinin eksikliğini çok önceleri gördüm ama bu kadar düşmanım varken bunu açıklayamam.Umarım benden sonra birileri bunu açıklar. Mercekler ve 68

ışınlar arasındaki ilişkiyi çocukluğumda oynadığımız cam parçalarıyla ışık oyunu arsındaki ilişkiye bağlıyorum. Biliyorum, ben de bir gün gideceğim eşimin yanına; bu yaptığım işler gelmeyecek peşimden. Mutluyum, mesudum ama kibrimden dolayı yalnızım. Fakir çocukluk günlerimden eser kalmadı belki de. Adıma heykeller dikiyorlar, isimler veriyorlar ama o günlerin saadetini, çocuk gözlerimi veremiyorlar. Geçirdiğim at kazasından sonra kendimi toparlayamadım. Acılarım artıyor. 146 tane teorem ve ispatının yer aldığı notlarımı belki ileride çocuklarım anı olarak bakar diye bırakıyorum. Benim anım da bu olur ancak. Altmışında, Rusçaya başladım desem kızar mısın? Daha önce bildiğim dört dil yetmezmiş gibi. Bu benim elimde olan bir şey değil. Öğrenmeyi seviyorum. Bu günlerde göç varmış gibi eşyalarımı topluyor, çocuklarımla daha çok zaman geçiriyorum. Geçen gün bir arkadaşım “Hayırdır! Yolculuk mu var?” dedi. Belli mi olur belki de… 69

Carl Friedrich Gauss’un Hayatı 30 Nisustos 1777'de Brunswick'te sokak kasabasının oğlu olarak doğan Carl Friedrich Gauss, daha sonra kendisinin kendisinden söz etmeyi öğrenmeden önce aritmetik öğrendiğini söylüyordu. Çocukken öğretmenlerine şaşırtıcı geldi. Öğretmen, 100 öğrenci dolu bir okul salonunda, 1'den 100'e kadar olan sayıları toplamayı görevlendirdi. Genç Carl Friedrich, öğrencilerin bunu başarabilmesinden çok önce 50 çift rakam kullanarak doğru cevaba vardı. (1 + 100, 2 + 99, 3 + 98 vb.) Ve 50 x 101 = 5050 hesaplanarak doğru çözüme ulaşılmaktadır. Gauss'un istisnai yeteneği, Brunswick Dükü tarafından, ilkokul için burslar, 1795-1798 yılları arasında Göttingen'de üniversite eğitimi ve Helmstedt'te doktorasını tamamlamıştır. Zaten kendisi için önemli bilimsel bir üne sahip olan Göttingen'de 1807'de astronomi profesörü olarak atandı ve eşi Johanna ve oğlu Joseph ile birlikte Groner Caddesi'nde ikamet etti. İki çocuğun doğumunun ardından, eşi 1809 yılında erken ölüm geçirerek öldü ve bu durum Gauss için büyük bir kayıp oluşturdu ancak Göttingen'in profesörlerinden Minna Waldeck'in yanında yeni bir eş ve anne çocuğu için bulunmasından çok uzun sürmedi ve üç çocuğu daha ona katladı. 70

Gauss, küçük üniversite kentinin sosyal hayatında çok az yer aldı. Sık yapılan yürüyüşler sırasında doğayı gözlemlemeyi seviyordu ve üniversitenin kütüphanesinde ve dergiler için okuma odasında bulunması gereken zengin okuma kaynağını kullandı. Politik karışıklıkların ve ekonomik krizlerin olduğu bir zamanda, bilimin büyük heyecanla uyguladığı bir dönemdi. Üniversiteler inşa edildi, uluslararası fikir alışverişi önemli bir rol oynadı ve astronomi toplumsal olarak konuya konu oldu. Wilhelm Von Humboldt Gauss'u, Berlin'e çekmek için elinden gelen her şeyi yaptı ancak onu başka yerlerde de cezbetme k için gösterilen çabaların sonucu olarak Gauss, Göttingen'de kalmaya karar verdi. Kasaba portalları önünde yeni bir gözlemevi kurulması konusunda ilerleme kaydedildi. Bu yaşadığı yer olan Gauss'a hizmet etti ve 1816'dan ölümüne kadar çalıştı. 1831'de Gauss'un ikinci karısı öldü ve çocukları çok çeşitli şekillerde gitti. Joseph, demiryollarının geliştirilmesinden hayran olan Gauss'u gururla dolduran Hanover demiryolu şirketinin baş yapım sorumlusu oldu. Wilhelmine, \"Göttingen Yedi\"den biri olarak 1837'de şehri terk etmek zorunda kalan Göttingen Profesörü Ewald ile evlendi. Uzun yıllar babalarını büyük bir endişe kaynağı haline getiren ikinci evliliğinden iki oğlu, sırasıyla 1830 ve 1837'de ABD'ye göç etti. Therese, annesinin ölümünün ardından evini yönetti. Gauss, kendi başına matematik ve doğa bilimleriyle meşgul olsa da çağdaşlarının edebi eserleriyle son derece ilgiliydi. Hiçbir zaman bilmediği ancak çok saygı gören Jean Paul'ü okumaktan büyük mutluluk duydu. Ayrıca çeşitli sayılar kaydettirmek, mesafe sayıları toplamak ve arkadaşlarının ve tanınmış insanların hayatlarını birkaç gün içinde belgeleyen bir dosya tutmaktan memnun kaldı. 71

Çağdaşlar, 23.02.1855 tarihinde ölümünden sonra \"Gauss'un bir bilim prensi olduğu gerçeği herkes tarafından görülebiliyordu.\" ve \"Günlerinin sonuna kadar daima açık ve gösterişsiz Gauss olarak kaldı.\" yazıyordu. Gauss - Ustaca Çığır Açan Başarılar Ölçüm birimleri; yöntemler ve formüller, bilimde, yaratıcının adı pek çok işlemi verir. Ve Carl Friedrich Gauss'dan daha sık rastlanan bilimsel isimler sağlayıcısı neredeyse olmayabilir. Örnekler \"Gauss dağılımı\" ile \"Gauss eğrisi\" arasında değişir. Gauss, dünyanın bildiği en önemli matematikçiler arasındadır ancak Archimedes, Newton ve Galileo gibi diğer disiplinlere de önemli katkılar sağlamıştır. Gauss, ilk matematiksel belgesini 19 yaşında verdi: 17 kenarlı normal poligonun yapılışı. Sayı teorisi üzerine yaptığı çalışmalarla birlikte, antik çağlardan beri bu yeni geometrik yapı, ilk çalışmalarına aittir. Bu dönemde Carl Friedrich \"en az kareler yöntemi\" geliştirdi. Bu, diğer şeylerin yanı sıra, dünya çapında bir bilimsel yarışmaya başarıyla katıldığı temeli sağlamıştır. 1801'de gökbilimciler, yörüngesinin hesaplanmasıyla kayıp gezegen Ceres'i bulmaya çalışarak evrensel olarak işgal edildi. Doğru bir şekilde yörüngeyi hesaplamayı başaran Gauss'tu ve gökyüzündeki asteroidin yeniden keşfedilmesi mümkün oldu. Bu olay aynı anda 24 yaşındaki Gauss'u uluslararası üne kavuşturdu. 72

Albert Einstein Erken bir aşamada şunları tanır: \"Bize görünen şeyin imkansız olanı ile olanaksız ve doğal olmayan olduğunu karıştırmamalıyız.\" Saf ve uygulamalı matematikteki bulguları, teknolojide sayısız ilerlemeye ve doğal bilimin mümkün olmasına yol açtı. Günümüzde uydu ve uzay teknolojisi için gerekli olan gök cisimlerinin yörüngelerinin hesabı gibi, modern bilgisayar programları işi olmadan düşünülemezdi. Gauss'un astronomik gözlemleri için teleskoplar gibi optik sistemlerin optimizasyonu fotografik objektifin gelişiminin temellerini atmış ve Einstein'ın ‘Görelilik Teorisi’ Gauss'un geometrik bulgularına dayanmaktadır. Gauss, aynı zamanda dünyanın jeodezisinin biçim ve boyut tayininde yeni bir çağ açtı. Bu noktaya kadar, haritalar mesafe tahminlerine dayanıyordu. 1820'de George IV, Gauss'a Hannover için yay ölçümü yapma görevi verdi. Beş yıl boyunca Göttingen'den başlamak üzere (gözlemevinde sıfır noktasının bulunduğu) kaba örgülü bir üçgenleme ağı ile tüm ülkeyi kapsayacak şekilde, neredeyse sürekli dolaşıyordu. Yaptığı iş klasik kartografya çağını başlattı. Bunun üzerine, fiziksel konular üzerine bir çalışma dönemi geldi. Wilhelm Weber ile birlikte Gauss, 1833'te elektromanyetik telgrafı icat etti ve karasal manyetizma ile ilgili önemli araştırmalara başladı. Mevcut gözlemevinin bahçesinde, demir içermeyen bir bina olan bir jeomanyetik gözlemci kuruldu. Gauss, küçük manyetik alanlar için bir ölçüm cihazı icat etti ve adını taşıyan elektrikli ve manyetik ünitelerin sistemini kurdu. Bu aşamada, gözlemevi uluslararası bir araştırma merkezi haline geldi. 53 jeomanyetik gözlemevinin tüm dünyaya sabit tarihlerde dahil edilmesi, manyetik alanın tam zaman bağımlı dalgalanmalarını incelemek için Göttingen zamanına göre 24 saatlik bir periyot için beş dakikada bir gerçekleştirildi. 73

Ölümünden dört yıl önce, 1851'de, Gauss; aktüeryal matematik alanında son kez bir dizi bilimsel ilke kurdu. Üniversitenin dul emekli aylığı için hazırladığı raporda, mortalite oranları ve olasılık hesaplamaları temel alınarak emeklilik primi katkılarının hesaplanması ilk kez başlatıldı. Göttingen'de Gauss \"Hiçbir şey bana Göttingen'de, emekli bir vakit geçirmektense daha büyük zevk verecektir. Büyük şehirlerin diğer zevklere göre sahip olabilecekleri avantajlar ne olursa olsun, doğanın sırlarını dinleyerek öğrenmeye yönelen tüm çabalar için daha fazla sıcaklık bulamazsınız\". Carl Friedrich Gauss, üniversite kasabasındaki entelektüel iklimi bu şekilde anlatıyordu. Göttingen, Güney Aşağı Saksonya eyaletinde, Eylül 1835'te Schilling von Cannstadt'a gönderilen bir mektupta. Gauss ve Göttingen, ömür boyu bir ilişki kurdu; bunun belirgin istikrarı, en azından burada, utangaç bilim adamının yüksek güçlü bir entelektüel çevreyle, ancak kamu görevleri ile karşı karşıya kaldıkları gerçeğinden kaynaklanıyordu. Yaşamı boyunca parlak akademisyen keşiflerini \"kitlelerin talimatı\"na dahil etmeyi reddetti. Petersburg, Berlin ve Leipzig'de profesörlük gibi kârlı teklifleri reddetti ve ölümüne kadar Göttingen gözlemevi müdürlüğü ve başkanlığını tutmaya devam etti. Gauss'un eserleri ve dünyaya duyurduğu cazibe, bugünkü Georg-August Üniversitesi ve bilimsel itibarına damgasını vurdu. Geismar Landstraße'deki Gözlemevi, 1803-1816 yılları arasındaki dönemde, Aşağı Saksonya'daki tek devlet (eski kraliyet) gözlemevi veya bugüne kadar 74

Hanover Krallığı olan eskiden inşa edilmiştir. İlk müdürü olarak 1807'den itibaren Gauss, nasıl donatıldığına güçlü bir etki yaptı. Göttingen'de, Gauss'la ün kazanan gökbilim, günümüzde daha sonra ortaya çıkmış olan doğa bilimleri ve Fizik fakültesinin bir direğidir. Gauss'un halefleri arasında modern astrofizik kurucularından Karl Schwarzschild vardı. Carl Friedrich Gauss, Göttingen'in 1737'de kurulan Aydınlanma Reform Üniversitesinde özel notun ilk matematikçisidir. Göttingen'deki matematik bölümü, çalışma hayatında bu bilimin dünya çapında tanınmış bir merkezi haline gelmiştir. Göttingen'de Dirichlet, Riemann, Hilbert, Courant, Noether ve Klein gibi matematikçi Gauss'u takip edenler, kendi zamanlarının en büyük isimlerinden sayılırdı. Gauss'un mirasının matematik, bilimler ve teknoloji ile ilgili tam önemini değerlendirmek imkansızdır. Örneğin, Albert Einstein'ın başarıları, Gauss ile kuvvetli bir şekilde ilişkilidir. Örneğin: Gauss'tan Riemann'a kadar izlenebilen, iç yüzey teorisinin gelişimi durumunda, genel görelilik teorisine. Einstein'ın Brown hareketine ilişkin açıklaması Gauss dağılımıyla yakından ilişkilidir. Bu bağlantılar, dünyanın modern bir bilimsel görüşünün nasıl ortaya çıktığına ilişkin örneklerdir, en sonunda Göttingen'de kökleri olmuştur. Şu ana kadar 44 Nobel ödüllü oyuncusu Göttingen'de yaşıyor, ders vermiş ve araştırmış. Şu anda, Biyofizik ve Kimya için MPI'de Manfred Eigen ve Ernst Neher. Gauss, Hahn ve Heisenberg gibi kişiliğin yanı sıra Lichtenberg ve iki Grimm kardeş, kentin bilim için önemli bir yere dönüşmesi için temeller attı. Carl Friedrich Gauss'un Göttingen'le olan ilişkisi, onun çokça farkında olduğu biriydi. Çağdaş bir - Göttingen fizyolog Rudolph Wagner – yorumla, olan bu ilişkiyi şöyle aktardı: \"Başarıları için kendisine tanınan tüm tanınmışlığın, Göttingen kasabasının Freeman'ının kendisi tarafından en çok ifade edildiği merak uyandırıcı bir gerçek. ” 75

Kaynakça http://www.matematiksel.org/matematik-ne-ise-yarar/ http://www.matematiktutkusu.com/matematik-tutkunlari/34-selimiye-camii-mimar-sinan.html http://www.bilgiustam.com/mimar-sinan-kimdir/ www.brittanica.com http://www.missedinhistory.com/podcasts/hypatia-of-alexandria.htm www.gelgez.net www.computerhistory.org http://www.kimdirhayatibiyografisi.com/augusta-ada-byron-kimdir-8712 www.bianet.org www.izinsizgösteri.com www.vikivand.com www.ee.nthu.edu.tw/~sdyang/Courses/PDE.htm adresinden Www.galois.ihp.fr/ adresinden Ecole Polytechnique . www.matematiksel.org http://www.matematikciler.com/matematik-hakkind a/unlu-matematikcile rin -hayatlar i/192- galois-1811-1832 www.uludağsözlük.com www.seriousus.science.org http://www.gauss-goettingen.de/gauss_en.php?navid=2&supnavid=1 www.infethiye.net/turkish/notlar/mevlanadan-tebrizli-semse-mektuplar.htm 76


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook