Editör Kalemi “Küçükken en büyük derdimiz akşam yemeğinde bamya yiyecek oluşumuzdu. Büyümek bizim için elbisenin altından ayak bileklerimizin görünmesiyle yahut kapı kenarlarına kurşun kalemlerle yazılan santimetre cinsinden değerlerle ölçülürdü. Biz en çok memlekette büyüdük seninle. O zaman Kırşehir'in göğü pek çok yıldız barındırırdı. Anneannemin balkonu, yasaklı ışkınlardan yiyerek göğe bakabileceğimiz bir mutlak değerdi. Sen gezegenlerin ismini yeni öğrenmiştin bense Aydede'nin aslında sadece Ay olduğunu…Buna üzüntüm ve ağlayışım en çok senin yanında kabul gördü. “Haydi balkona!” gecesinde ikimize birer elma koparıp geldim yanına. “Hangisi?” dedim. Elmasız seyir olmazdı çünkü. Hem o gece yıldızları sayacaktık. İşaret parmaklarımızı kaldırdık havaya bir, iki, üç, dört…Küme küme saymaya başladık. Aydede'ye üzülen çocuk ne kadar sayabilirse artık o kadar saydım. Yıldızları birlikte sayamayacağımızı anlayınca içlerinden birini seçmeyi teklif ettin bana. Mademki her gece aynı göğe bakacağız birer yıldızımız olsundu. -Şu yıldızı görüyor musun Efsun, hani en büyük olanı? Onun adı Kutup Yıldızı, Çoban Yıldızı da derler ve o hep kuzeyi gösterir. İşte benim yıldızım. Seninki hangisi? Ondan daha parlağını göremeyince üzülmüştüm. Ayağa kalkıp bakındım ama yoktu. Çatının arkasına da bakmak istiyordum ama arka bahçede kovanlar vardı. Arı bir soktu mu bizi içeri alırlardı. Artık çelişkiler içinde en büyük ikinci yıldızı seçtim ben de. -Bak Gülem elimi görüyor musun? Parmağımla gösteriyorum bak şu! -Şu mu? -Hayır, bak parmağımın olduğu yere bak! ...... Elmaları bitirdik. Hırkalarla üşüdük. Yıldızlarla ertesi gece görüşmek üzere vedalaştık, içeri girdik. Çocukken güneş erken doğardı. Geceyi bekledik söz verdiğimiz gibi. İki elma getirdim. Küçük olanı sana verip yanına kıvrıldım. Hep senden daha çok üşürdüm. Sen benden küçük ellerinle gösterdin yıldızını. -Bak işte benimki orada! Ama benimki yoktu piyasada. O gece ben Ay'ı seçmiştim. Burada şimdi Dolunay, iyi ki doğdun Çoban Yıldızım! 5-6 yaşlarında iki kuzen soldaki Gülem sağdaki Efsun Altı yedi yaşlarında iki kuzenin duygularını tek yönlü de olsa en saf şekilde dile getiren bu doğum günü kutlama mesajı hikâyesi dergimizin bu sayısında benim çıkış noktam oldu. Bugün biri mimar, diğeri eğitimci olan bu iki genç kızın dün ne hayaller kurduğunu, neler yaşadığını neyi ne kadar önemsediğini bugün bu doğum Gülem ve Efsun 25'li yaşlarda günü mesajında görebiliyoruz. Küçük olan Efsun'un ellerinin kendinden yaşça büyük olan Gülem'in ellerinden neden büyük olduğunu sorgulayıp sorgulamadığını bilmiyoruz ama bugün itibari ile genetik sebeplerle bağlantılı olduğunu çoktan öğrendiğini biliyoruz. İçerisinde birçok sorgulamayı beraberinde taşıyan yaşam dediğimiz bu upuzun-kısacık-yolda her şeyin zamanı ve bir şekilde yeri olduğu gerçeğini kabul etmiş oluyoruz ya da kabul etmek zorundayız. Tek sorunumuz hangi mevki ve makama sahip olursa olsun hemen hemen herkesin anılarını hatırlamakta yaşadığı güçlük. Bilerek veya bilmeden unutuyoruz ve bu bizi bir başkasını anlamakta o kadar çok zorluyor ki.. Biz eğitimcilerin belki de en büyük sorunlarından birisi de unutmak …Çocukluğumuzu, ilk gençliğimizi ve geride kalan ne varsa çabucak unutmak.. 3
Search
Read the Text Version
- 1 - 1
Pages: