GÖKYÜZÜNDE UÇUYORUZ Üç arkadaş bahçedeydi. Eski bir halının üze- rine oturmuşlardı. İpek, elini kaldırdı. Daldan kırmızı bir elma kopardı. Can’a verdi. Bir tane de kendisi için kopardı. Dost: - Bana yok mu? diye sordu. İpek güldü. 1
- Sen elma yemezsin ki, dedi. Dost, kulaklarını oynattı. - Uç halım, uç! dedi. Hayret! Halı havalandı. Dallara değdi. Dost, iri bir elma kopardı. Çatır çutur yedi. İpek şaşırdı. Can da öyle... İpek: - Bu halı uçuyor! dedi. Can: 2
- Dost, elma yedi! diye bağırdı. Dost güldü. - Uç halım, uç! Bizi gezdir, diye emir verdi. Halı, ağacın altından çıktı. Bulutlara doğru yükseldi. - Ayyy! Rüyadayım sanki. Bunu İpek dedi. Can, korkuyla zıpladı. - Ne oluyor? diye söylendi. 3
Dost, “kih kih” güldü. - Uçan halıdasınız, dedi. Masallarda olduğu gibi. Onlar yükseldi. Bulutların arasına girdiler. Minik evler, ağaçlar görünmez oldular. İpek: - Dı dı... diyerek titredi. Can ıslanan yüzünü sildi. - Soğuk ve ıslak, diye söylendi. 4
Dost, keyfini bozmadı. - Bence güzel bir macera, dedi. Sis, yağmur, dolu ve kar... Hepsini gördüler. Halı ıslandı. Ağırlaştı. Artık uçamıyordu. Al- çaldı, alçaldı... Sonra “bam” diye yere düştü. Üç arkadaş sağa sola savruldu. Buyrun bakalım... Kendine ilk gelen Dost’tu. - Böyle olacağını biliyordum, dedi. 5
İpek: - Başımda kuşlar uçuyor. Rüyada mıyım? diye sordu. Can, az ötedeki aslanları görmüştü. - Aman! diye bağırdı. En yakındaki ağaca tırmandı. Can’ı İpek izledi. O da ağaca çıktı. Canını kurtardı. 6
Dost, aşağıda kalmıştı, Ağaca çıkamazdı. Ne yapacaktı? Halıya doğru koştu. Parçalanan ha- lıya oturdu. - Uç halım, uç! diye bağırdı. Halı uçmadı. Dost, atalarının yaptığını yaptı. Pençelerini açtı. Aynı ağaca tırmandı. Aslanlardan kurtuldu. Üç arkadaş, birbirine sokuldu. 7
Aslanlardan biri çok öfkeliydi. Ağaca tır- mandı. İlerlemeye başladı. Dost’un kuyruğuna ulaştı. Tırmalamaya çalıştı. Dost: - Bu işler öyle kolay değil! diye bağırdı. Kuyruğuyla aslanın burnunu gıdıkladı. Aslan, “Hapşu” diye hapşırdı. Dengesini kay- betti. Paldır küldür ağaçtan düştü. 8
Düşsün bakalım... Güneş, halıyı kurutmuştu. Dost, komut verdi: - Haydi halım, uç! Halı kıpırdamadı. - Uçsana be! Halı oralı olmadı. Dost, sesini yumuşattı: - Uçar mısın güzel halım? Halı duymadı bile. 9
Dost, komutu hatırladı: - Uç halım, uç! Halı havalandı. Dost durur mu? Halıya atladı. Can ile İpek’i unutmadı. Can: - Ben çok acıktım, diye sızlandı. - Ben de... dedi İpek. Dost sinirlendi. - Ben acıkmadım, öyle mi? 10
Uçan halıyla uçtular, uçtular... Dere, tepe aştılar. Kuşlarla yarıştılar. Önlerine bir deniz çıktı. Denizde yemyeşil bir ada vardı. - Alçal halım, alçal! Halı alçaldı. Sahile, kumların üzerine kondu. İpek ile Can: - Yiyecek! Yiyecek! diye koştular. Kıyıya yakın yerde üzüm bağları vardı. İpek, siyah üzümlere koştu. Bir salkım ko- pardı. Birkaç tane yedi. 11
Eyvah! Boyu şıp diye uzadı. Dev gibi oldu. Can, beyaz üzümlere doğru koşmuştu. Bir- kaç üzüm yedi. Eyvah! Birden küçüldü. Parmak kadar kaldı. İpek’in başı, üzüm asmasının üstüne çıkmıştı. - Sizi göremiyorum! diye bağırdı. Neredesiniz? Can, parmak kadar boyu ile kaybolmuştu. 12
Dost’u görünce çok korktu. - Aman! Burada bir canavar var. Dost geldi onun tepesine dikildi. - Korkma, dedi. Benim, ben! Dost! - Niye büyüdün böyle? Dost kikirdedi. - Ben büyümedim, akıllım! Sen küçüldün. - Yaa... İpek nerede peki? Dost, iki uzun ayağı gösterdi. - O büyüdü. Dev gibi oldu. Can: - İpek! İpek! diye seslendi. 13
Sesi çok cılızdı. İpek duymadı bile. Bu kez Dost seslendi: - İpek! Buradayız İpek! Aşağıya bak. İpek güçlükle eğildi. Dost’u gördü. Kikir kikir gülmeye başladı. Dost kızdı. - Bana değil, kendine gül, dedi. Can kenara çekildi. 14
- Hey, dikkat et! Üstüme basacaksın, diye bağırdı. İpek gözlerine inanamadı. Can’ı avucuna aldı. - Ah canım, dedi. Minicik olmuşsun. Can ağlamaya başladı. İpek de... - Ben eski hâlime dönmek istiyorum, diye sızlandı. 15
- Ben de... - Tamam, tamam! dedi Dost. Can beyaz üzüm yemişti değil mi? Can: - Evet, dedi. Dost: - Şimdi siyah üzüm ye, diye akıl verdi. Can, birkaç tane siyah üzüm yedi. Şıp diye eski boyuna döndü. İpek’e baktı. 16
- Yine çok büyüksün, dedi. Sıra İpek’e gelmişti. O, beyaz üzüm yedi. Eski durumuna döndü. - Oh be! dedi. Arkadaşlarını tek tek kucakladı. Can: - Bu adayı hiç sevmedim. Buradan hemen gidelim, dedi. 17
Kıyıya yürüdüler. Halı yoktu. İpek: - Uçmadı ya bu, dedi. Can, espri yaptı: - Onun adı Uçan Halı. Belki de uçmuştur. - Saçmalama! dedi Dost. Ben demeden uç- maz o. - Nerede peki? 18
Gaaaaaa!.. diye korkunç bir ses duyuldu. Bu bir deniz kuşuydu. Kocamandı. Uçup gel- di önlerine kondu. - Korkmayın, dedi. Halıyı soruyorsanız, onu ben aldım. Yavrularım rahat ettiler. - İyi ama, dedi İpek, biz nasıl gideceğiz? Deniz kuşu, ayaklarını büktü, yere çöktü. - Sırtıma binin, diye gürledi. Tek tek tırmandılar. Kuşun sırtına çıktılar. 19
Kuş: - Tüylerime tutunun, dedi. Sıkı sıkı tutundular. Kuş, kanatlarını çırptı. Çok geçmedi, mavi gökyüzünde uçmaya başladılar. Can: - Kuş gibi uçuyoruz, dedi. İpek güldü. Dost havladı. Bir bulutun içine girdiler. Hiç bir şey göre- mez oldular. Eyvah! 20
- Korkmayın, dedi kuş. Ben ne bulutlar gör- düm. Bulut onları biraz ıslattı. Biraz da üşüttü. Güneş ise hem ısıttı hem de kuruttu. Kuşun karnı guruldadı. - Ben acıktım, dedi. Denize doğru alçalmaya başladı. - Düşüyor muyuz? Soruyu soran Can’dı. - Saçmalama! dedi İpek. Uçak değil ya bu! Kuş: - Sessiz olun, diye uyardı. Alçaldı, alçaldı. Suyun hemen üstünde uç- maya başladı. Gagasını açmıştı. Bir balık yaka- ladı. Şap diye yuttu. - Balık isteyen var mı? diye sordu. Dost atıldı: - Onlar çiğ balık yemezler. Sen bana ver. Kuş tuttuğu balığı verdi. Dost, çiğnemeden yuttu. O sırada olan oldu. Bizim konuşkan kö- pek suya düştü. 21
Can ile İpek bağrıştılar. Kuş, dönüp geldi. - Suya konamam. Ayaklarımla seni tutaca- ğım, dedi. Dediğini yaptı. Pençeleriyle Dost’u kavradı. Sudan çıkardı. Fazla sıkma, dedi Dost. Canımı acıtıyorsun... Ha şöyle... Aferin! Kuş uçadursun... Dost konuşuyordu: 22
- Deniz dediniz, çok tuzluydu. İçine girdim, mavi değildi. Bu ne biçim deniz? Dost’u kimse duymadı. Duymak istemedi. Kuş uçtu, uçtu... Bir göle ulaştı. - Ben susadım, dedi. Alçaldı. Gagasını açtı. Su içti. - Oh! dedi. Çok da tatlıymış. İpek lâfı yapıştırdı: - O göl zaten tatlı suyla doluymuş. Tabii ki tatlı olacak! İpek, açıklama yaptı: - Tatlı diyoruz ama, tatlı değil. Yani tuzsuz. Anladınız mı? - Anladık. O zaman yola devam! Uçtular, uçtular... Can: - Ben yoruldum, dedi. Beni en yakın yerde bırak! İpek, ona katıldı: - Biz gideriz. Sen merak etme. 23
- Olmaz, dedi Kuş. Sizi evinize bırakacağım. Uçtu, uçtu... Bir tepeye kondu. Bu tepe, üç arkadaşın yaşadığı tepeydi. Kuş: -Arkadaşlar, sizi çok sevdim, dedi. Şimdi evlerinize gidin. Mışıl mışıl uyuyun. Çocuklar da öyle yaptılar. Evlerine döndüler. Mışıl mışıl uyumaya başladılar. Kimse onlara soru sormamıştı. İpek, bir soru sordu: - Bu yaşadıklarımız bir rüya mıydı? Dost havladı: - Güzel bir anıydı. Can, yanıt verdi: - Birlikteydik. Çok güzeldi! 24
Search
Read the Text Version
- 1 - 25
Pages: