MAYI S REEL RÜYA Son Şiddet Bükücü # . ya da Bu fanzin bir PARYA yayınıdır.
“Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.” (İbn Mâce, Edeb 3; Ebû Dâvûd, Edeb 6, Rikak 22, İ’tisâm 3; Müslim, Akdiye 11) Kuran ve Efendimiz'in (as) kadınlara davranışına rağmen bu çağın dünyasının kadınlara davranamayışını işliyoruz. Mesele sadece şiddet değil maalesef. Belki bu sayıyla şiddeti durduramayız ama bu sayıyı okuyacak olan insanların hayatında bir şeyler değişir belki. Özellikle genç kızların. PARYA STJ . AVUKAT SEHER BÖBER SÖZLEŞME NE YAŞATIR NE YAŞATMAZ HAFİZE KÜBRA EĞİLMEZ DOSYA KONUSU: KADINA ŞİDDET YAĞMUR ÖZDOĞAN İSLAM'DA KADIN AYŞE NUR DEMİ R MODERN ÇAĞIN FITRAT GİYOTİNİ: LGBT BETÜL CEREN ACAR EKMEK ve ÇİÇEK ESMA ÇETİN ŞEYTANIN HİLELERİ DYT. ZEYNEP SENA YAVUZ DOYMUŞ YAĞLAR ve TRANS YAĞLAR ELMAS NUR EKMEKÇİBAŞI COVİD-19 ve AŞI KARŞITLIĞI Konu sıkıntılı olunca Özel Tim abileri çağırdık.
afize bra ilmez Dünya genelinde güncelliğini koruyan ve . mücadele edilmesi gereken “şiddet” kavramı, Çocuklar; temel hak ve özgürlükleri ihlal eden olguların devletin bütün alanlarda politika saptarken ve Fanzin Reel Rüya’da tecrübeli başında geliyor. Kadına karşı şiddet ise uygularken toplumsal cinsiyet eşitliği ve olmadığımız ama merak edip dünyanın her yerinde yaygın, sosyal ve kadınların güçlendirilmesi perspektiflerinin öğrenmek istediğimiz konuları ekonomik statü, ırk, din gibi faktörlerden olması bazı çevrelerce şiddetle etkili mücadele araştırıp en kısa, öz ve pratik haliyle bağımsız hatta meşru görülebilen ve çok eski için olmazsa olmaz olarak görülmektedir. size sunmaya çalışıyoruz. Bu sayıdaki zamanlardan beri mevcut olan bir olgudur. konumuz ise \"Kadına Şiddet\". Kadınlar şiddet olaylarına, işyerinde, sokakta, (Bayraktar, Tuğba: İstanbul Sözleşmesi ve 2017 Türkiye Gölge Raporuna Dünya çapında bir problem olan bu okulda ama maalesef en çok da en korundukları İlişkin Bir Değerlendirme, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. konuya tek bir sayıyla çözüm yer diye düşünülen “aile içinde” maruz 26, S. 3, 2018, s. 87-111. ) olamayız belki ama okuyucumuz olan kalıyorlar. Aile içi şiddet, ne kadar yaygın kişiler için konuyu birkaç elden olduğu tam olarak bilinemeyen bir olaydır. Aile Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin 11. bölümü araştırdık, okuduk, izledik ve size mahremiyetinin bir unsuru olarak görüldüğü için “İzleme Mekanizması” başlığı altında, ulaştığımız sonuçları veriyoruz. ya da korku, çaresizlik gibi duygularla çoğu “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Biz konuya hazırlanırken İstanbul zaman gizlenmektedir. Böylece mücadele Karşı Eylem Uzman Grubu yani “GREVIO” yu Sözleşmesi feshedildi. Önce ona edilmesi ve önlenmesi zor bir durum olarak düzenlemiştir. GREVIO, Sözleşme’nin karşı mı za çı kı yor. (K arınca, Eray, Kadına Yönelik Aile İçi Şiddete gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini bakalım. izlemek üzere alanında uzman üyelerden Söz Seher'de İlişkin Hukuksal Durum ve Uygulama Örnekleri, T. C. Başbakanlık K adının oluşturulması gereken denetleme organıdır. Statüsü Genel Müdürlüğü Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi, Ankara 2008, s. 3. ) Burada toplumda tartışması yapılan bir kısım başlıklara değinmekte fayda var. Sözleşme’nin Anayasa ve uluslararası sözleşmelere göre 3-a ve 3-b maddelerinde “kadına karşı şiddet” insanların yaşam hakkı ile ruh ve vücut ve “aile içi şiddet” kavramları tanımlanırken bütünlüğünün sağlanması, aile hayatının fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddetin yanı sıra korunması, devletin pozitif yükümlülük olarak ekonomik (zarar) şiddet de kadına yönelik temel amaç ve görevlerindendir. Evlenme ve aile şiddet biçimlerinden biri olarak tanımlanmıştır. kurma hakkının öneminin gün geçtikçe arttığı, Diğer yandan, Sözleşme, “toplumsal cinsiyeti” çeşitli yönleriyle yargı organlarının önüne daha tanımlayan ilk uluslararası belgedir. sık geldiği, gelişmelerin hukuki alanda yeni Sözleşme’nin 3-c maddesinde “toplumsal düzenlemeler yapılmasına ve yargısal cinsiyet, belli bir toplumun kadınlar ve erkekler içtihatlarda değişikliğe gidilmesine yol açtığı için uygun gördüğü sosyal olarak inşa edilen görül ür. (Çamlıca, Berat: İstanbul Sözleşmesi ve Yargısal İçtihatlar roller, davranışlar, etkinlikler ve yaklaşımlar 1A5ç5ıs.)ındNaintEeşkKaimvramsıonınsDyeağleryleanşdiarilmmeski, aTBnBuDnermgisai 2d02d0e(l1e50r)i,nsd. 1e37n- anlamına gelir.” şeklinde tanımlanmıştır. daha hızlı değişmekte ve toplum ile mer’i hukuk Toplumda tartışması yapılan ilk başlık, arasında farklılıklar oluşmaktadır. sözleşmenin toplumsal cinsiyet eşitliğini düzenleyen 3. ve 4. maddelerine yönelik. Kadına yönelik şiddet 1980’li yıllarda Yapılan eleştirilerde bu maddelerin eşcinsel uluslararası düzeyde gündeme gelmiştir. Bu birliktelikleri yasal teminat altına aldığı ve bu konudaki ilk doğrudan düzenleme BM durumun toplum yapısını bozduğu dile tarafından yürürlüğe konulan 1993 tarihli getirilmektedir. TCK’da eş tanımının “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair yapılmamış olması nedeniyle bir diğer kanun Sözleşme”dir. Sözleşme hukuki bağlayıcılığı metni TMK yardımıyla “eş” kavramı olmamasına rağmen, kadına yönelik şiddet tanımlanmaya çalışılmaktadır. Ancak TMK’da olgusu gündeminde olan devletleri düzenleme da “eş” kavramı doğrudan tanımlanmasa da yapmaya sevk etmiştir. Türkiye’de de bu sadece evlilik üzerinden bir tanımlamaya gelişmelere bağlı olarak 1998 tarihli 4320 sayılı gidilmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin “eş” “Ailenin Korunması Hakkında Kanun” kabul kavramını değerlendirmesinde genişletici edilmiştir. tanımlama yapılmış olup, birlikte yaşam iddiası olan herkesin dahil edildiği görülür. İstanbul Sözleşmesi ise Avrupa Konseyi Bakanları Komitesinin Avrupa Konseyi üye Cinsiyetin iki tipinden söz edilebilir: Biyolojik devletlerine gönderdiği kadınların şiddete karşı cinsiyet ve toplumsal cinsiyet. Biyolojik cinsiyet korunmasına ilişkin, toplumsal cinsiyet fiziksel farklılığı ifade ederken toplumsal standartları ve mekanizmalarına ilişkin ve kadın cinsiyet ise toplumun cinslere özgü saydığı ve erkeklerin çatışmayı önleme ve sona rollerle ilgili ve toplumsal bağlama göre erdirmedeki rollerine ilişkin tavsiye kararları ve değişen bir haldir. Bir başka deyişle, kadınlık ve ilgili diğer tavsiye kararları ile kadına karşı erkekliğin biyolojik ve değişmez bir temeli olsa şiddet konusunda önemli standartlar oluşturan da cinsiyet bu temelden ibaret değildir. (BORA, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihat TürkAksu, K adınların Sınıfı (Ücretli Ev Emeği ve K adın Öznelliğinin İnşası), hukukunu ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Kadına Karşı Her Türlü İletişim Yayınları, 8. Baskı, İstanbul 2018, s. 37. ) Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası toplumunda ise var olan toplumsal cinsiyet sözleşmeleri dikkate alarak hazırlanmıştır. ayrımını ve kadınlık olgusunu, toplumsal kültürel dokunun genel yapısıyla birlikte ele “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan “Kadına almak gerekir ve kadını ayrıştıran toplumsal Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve cinsiyetin varlığı, toplumun yüzyıllarca Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Sözleşmesi” biriktirdiği, oluşturduğu ve temsil ettiği kimlikle 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış, birlikte okunarak anlamlı kılınabilir. (BİNGÖL, Orhan, TBMM tarafından 14 Mart 2012’de kabul edilmiş ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. “Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye’de K adınlık”, K MÜ Sosyal ve Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa Ekonomik Araştırmalar Dergisi 16 (Özel Sayı I): Y. 2014, s. 110. ) sahip ilk uluslararası sözleşme niteliğiyle de bilinir. Sözleşmeyi ilk imzalayan ülke Türkiye Bir diğer itiraz ise, kadının beyanı esas alınarak olmuştur ve sözleşmeye herhangi bir çekince ya erkekler için verilen evden uzaklaştırma da yorum beyanı koyulmamıştır. Bilindiği üzere kararlarının aileleri parçaladığı iddiası. Yine Türkiye Sözleşme’den yakın zamanda ayrılmış İstanbul Sözleşmesi’nin, taraflar arasında ve bu durum aslında süregelen tartışmaların artmasına neden olmuştur. Sözleşme’de,
şiddete ilişkin arabuluculuk ve uğrayan veya uğrama tehlikesi uzlaştırma süreçlerinin bulunan kişilerin korunmasını yasaklanmasını düzenleyen 48. hedeflemektedir. Böylece; Kanunun maddesi de eleştiriliyor. Tüm bu yürürlüğe girmesine kadar tartışmalardan bağımsız olarak mağdurların istediği koruma söylenebilir ki, esasında sözleşme kalkanına karşı, kamu otoritesi pek çok açıdan sosyal değişim tarafından dile getirilen “suç süreçlerinin mecburen gündeme işlenmeden müdahale edemeyiz” getirdiği olguları içeriyor. Böyle bir anlayışının önüne geçilmeye sözleşme olmasa da bu ve buna çalışılmıştır. Fakat tüm bunlara ek benzer meselelerle ilgili gidişat olarak koruma tedbirlerinin bugünkü yönde olabilirdi. Diğer -çoğunlukla sona ermesinden yandan kadına yönelik şiddetin sonra- şiddet tehlikesini artırıcı etkisi önlenmesi gibi gündem üzerinden olacağına dair mağdur tarafta oluşan imzalanan sözleşmenin bu gibi korkuyu da ifade etmekte fayda özellikleri, korumak istediği esas vardır. düzen bakımından da tereddütleri ortaya çıkarmıştır. (“İstanbul Sözleşmesi’ne Ne Şiddete dur demek, şiddet mağdurlarını korumak ve Yapılabilir?”, Necip Taha Gür, https://ilke. org. tr/istanbul- sozl esm esin e- n e- ya pil a bil ir/ 218 9) desteklemek için gösterilen çabalar Ulusal mevzuat çerçevesinde İstanbul gerekli ve değerlidir. Ancak toplumda kadına karşı şiddetin Sözleşmesi’nin hükümleri göz önüne gittikçe artmasının fenomenolojik alınarak hazırlanan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik açıklamasını yapmaya ihtiyaç vardır. (DİREK, Zeynep, Cinsel Farkın İnşası (Felsefi Bir Problem Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”a özellikle değinmek gerekir. Bu Olarak Cinsiyet), Metis Yayınları, İstanbul 2018, s. 202. ) düzenlemeden itibaren; can ve mal Yani bireyin davranışlarını anlayabilmek için onun kendine özgü güvenliği açısından tehdit edilen algılayışının ve yaşantısının bilinmesi kadınların yanı sıra aynı durumda olan çocuklar, aile bireyleri hatta tek taraflı gereki r. (CÜCELOĞLU, Doğan, İnsan Davranışı (Psikolojinin BTeumebl aKağvrlaammlardı) ,aRaemi lzei Kiiçtaibşeviid, İdsteantbinul ısrarlı takip mağduru olan ve 2000, s.32.) olduğunu ortaya koyan herkes, 2. sebepleri önce tüm yönleriyle araştırılmalı, daha sonra ise bunları maddede tanımlandığı şekilde gidermeye yönelik çalışmalar şiddete uğradığında ya da şiddete uğrama tehlikesi ile karşı karşıya yapılmalıdır. Şiddet; biyolojik, psikolojik ve/veya sosyal kaldığında 6284 sayılı Kanun’un sebeplerden kaynaklanabilir. sağladığı koruyup kollama tedbirlerinden yararlanabilecektir. (ŞEN, Erkeklik hormonların etkisi, şizofreni, paranoid bozukluk gibi psikiyatrik Ersan, “Bireyin Şiddete K arşı K orunması”, hastalıklar, antisosyal veya narsistik 6 2 8 4h ttps: / / www. kkaroarraura.ycoumc/uforutme/dvibewitrolpeicr.pi hap?cf=il21s&te=r38v9i2s kişilik bozuklukları, alkol ve madde 29) uygulaması gibi düşünüldüğünden ilk aşamada kadının -yahut şiddete kullanımı ve dürtü kontrol bozuklukları biyolojik nedenler; maruz kalan tarafın- beyanı esas duygusal baskı ve sorumluluklardan alınarak kısa sürede ancak itiraza açık olmak üzere karar verildiğini kurtulma isteği, yaşanan hayal kırıklıkları için bir çıkış yolu bulma söyleyebiliriz. isteği, isteklerini gerçekleştirme ya 6284 sayılı Kanunun adı Ailenin da empati yeteneğinin olmaması ve aile içi şiddetin olduğu bir ailede Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin büyümek psikolojik nedenler; Önlenmesi olsa da burada korunması hedeflenen süjeler tüm şiddet şiddetin öğrenilen bir davranış olması, kadın döven kişinin çevrede mağdurlarıdır. Dolayısıyla; 6284 sayılı itibar görmesi, şiddet uygulayan Kanunun koruması kapsamına girdiği düşünülen ve bu Kanunun tanımladığı kişilerin iletişim becerilerinde yetersiz oluşları ise sosyal nedenler şekilde şiddete uğrayan veya şiddete arasında sayılabilir. Bunlara yanlış uğrama tehlikesi bulunan sadece kadınlar, çocuklar, aile bireyleri değil, namus ve ahlak anlayışı, yoksulluk, eğitimsizlik, kadının ekonomik kadın veya erkek, yaşlı veya genç bağımlılığı ve hatta bunun tersine veya çocuk veya aile bireyi olup olmadığına bakılmaksızın her bireyin kadının gelirinin daha iyi olmasının oluşturduğu kompleks de şiddete uğraması veya şiddete eklenebilir. Dolayısıyla, kuşkusuz uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalması halinde, öngörülen koruyucu hukuki düzenlemeler önemlidir ve şiddet sorunu bu yolla bir ölçüde veya önleyici tedbir kararları ve azaltılabilir ancak sorunun yalnızca bunlara uyulmaması durumunda da tazyik hapsi tatbiki mümkün hukuki düzenlemeler yapmak ya da hukuk önünde eşit olmakla ilgili olabilecektir. Kanun; bir suç ve ceza olmadığı anlaşılmaktadır. Gerek tanımlaması yapıp, korunan hukuki yararların tehlikeye düştüğü veya şiddetin önlenmesinde gerekse şiddet mağdurlarının korunmasında zarara uğradığı durumlarda faili ve desteklenmesinde devletin başta cezalandırıp, caydırıcılık, korkutuculuk, ödeticilik ve olmak üzere hepimizin sorumluluğu söz konusudur. uslandırıcılık amacını değil, şiddete
Mağdurların korunması için elimizden gelen tedbiri almak da bir sünnet. Ayrıca bknz: Kısa vadede bunun yolu hukuki süreçler, uzun vadede ise tabiki eğitim. Mehmet Akif Ersoy (Safahat, s. 153) İkisi için de hem imkanlar kısıtlı hem çok fazla değişken var. İnmemiştir Hele Kur’an, Bunu Hakkıyla Bilin… Bu yazıda bana verilmiş tüm imkanları kullanarak Kadına Şiddet konusuyla Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet, bilseydik, ilgili olabildiğince verimli bir şeyler yapmaya çalışacağım inşallah. Eğer Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik. yirmili yaşlarında henüz evlenmemiş bir genç kız iseniz bu konuda “Böyle gördük dedemizden!” diye izmihlali yapabileceğiniz en iyi şey önce öğrendiğiniz her şeyi unutmak sonra Boylayan bir sürü milletlerin olsun hali. sorumluluklarınızı ve haklarınızı araştırıp öğrenmek ve ‘kim ne der İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de! Yoksa bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde? demeden uygulamaya koymaktır’ diye düşünüyorum. Baştan söyliyim örf, Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kuran’ın: adet, geleneklere mesafeli yaklaşacağız bu konuda. Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın Öncelikle: Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına; Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına. Bahsettiğim eğitim lisans ya da lisansüstü eğitim tabiki değil. Eğer bunlar İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin, çözüm olsaydı bugün hiçbir sorun yaşamıyor olurduk. Okullar diploma Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için. satıp iş veriyorlar. (Neyse bu ayrı bir konu ama fanzinde işleyeceğimizi bile sanmıyorum.) Bu eğitimin, insanlara duygularını kontrol etmeyi, doğru düşünmeyi, doğru ve güzel davranmayı öğretmesi gerekiyor. (Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik. Nahl 64 Kendisiyle yaptığım kısa röportaj: Evet, Kuran ve Sünnetin amacı bu zaten. Ben dünya çapında ciddi ve yeni H: Neden Nouman Ali Khan tefsirlerini bir Kuran, sünnet eğitiminin çok çok az olduğunu düşünüyorum. Çok az dedim çünkü bunu diplomadan, not ve iş verme kaygısından, kaprisli dinliyorsun profesörlerden, gelenekselleşmiş, artık örf haline gelmiş müfredatlardan, E:Kuran'ı Kerim'in ne olduğunu öğrettiği yani ezbercilikten uzakta, yeni nesillerin diline uygun, gerçekten kafa yorarak, sadece emirlerden değil insanın fıtratının düşünerek eğitim yapan birkaç yer biliyorum. Hepsi de internette. şifrelerinden de bahsettiği için, 1. Nouman Ali Khan ve okulu Bayyinah Ayetler arasında bağlantı kurarak Kuran'ın bütünlüğünü gösterdiği için, Ülkemizde sadece Amerika, Avrupa’dan diye yabancı vaiz, davetçi, hocalara uzak olan bir kesim var ama ben bu kişilerin önderliğinde yetişen Kıssaları hayatımıza nasıl uygulayacağımızı gösterdiği için, gençlerin böyle giderse müslüman dünyaya önder olacaklarını düşünüyorum. Çünkü bu insanlar mesleği, okulu, bölümü ne olursa olsun Allah'ın bize olan sevgisi üzerinden ayetleri anlattığı için, Kuran ve Sünnet eğitimini herkese yapıyorlar. Yani onlar için Kuran ve Sünnet üniversitede ayrı bir fakülte değil. Onu direkt hayatlarında Günümüzle bağlantılı olduğu için,Ayrıca nasıl uygulamak için öğreniyorlar. E zaten teknolojide, bilimde önde olan yaptığını bilmiyorum ama insanlar onun ülkelerde yaşıyorlar ve teknolojiyi de çok iyi kullanıyorlar. Sıkı çalışıyorlar, fikirlerini değil, Kuran'ın ne dediğini dinliyor. doğru yerlere odaklanıyorlar, sıkmıyor, sıkıştırmıyor, korkutmuyorlar. Mesela korona sürecinde NAK ne söyleyecek Mesela bir Türk genci olarak bir konu hakkında Kuran’a bakmak istediğimde Youtube'a girip Nouman Ali Khan açıyorum. Hatta bir konu diye merak etmiştim.Aslında merak etme sebebim Allah-ü Teala acaba Kuran'da bu tür olduğunda Kuran’a bakmayı, Kuran’a nasıl çalışacağınızı öğretiyor. Bunları yazarken abartıyor muyum diye düşündüm ve sevgili arkadaşım Esma’yı felaketlerle ilgili ne demiş olduğuydu. (Çetin) aradım. (O da NAK tefsirleri dinliyor.) Abartıyor muyum sence dedim ve bana bunu neden yaptığını yaz dedi. Bende bu konuyu ona bıraktım. ( Bu arada onları geçmek için de çalışmamız lazım.) 2. Muhammed Emin Yıldırım ve Siyer TV Aslında ben daha açıklayıcı, konunun daha arka planını okuyan, bilgilendirmeden çok küçük ayrıntıları bana gösteren insanları dinlemeyi seviyorum. Daha duygusallıktan uzak yani. Ama Muhammed Emin Yıldırım samimi biri. Bunlar şahsi önerilerdi. Anlatmak istediğim şey; okul, öğretmen, sınav, anne ve babanız zorlamadan, herhangi bir baskı altında olmadan Kuran ve Siyer dinleyebileceğiniz birilerini bulmalısınız ve bunu hayatınızı hem dünya hem ahiret için daha kaliteli hale getirmek için yapmalısınız. Hatice Kübra Tongar ? Hayati İnanç Konumuz evlilik öncesi süreçlere genç kızlar gözünden bakış. Belli bir yaşa geldikten sonra hayatınızda aynen bu yazıda olduğu gibi bir anda bir geçiş oluyor ve belki de bir görücü telefonuyla gündeminize evlilik konusu giriyor. Yazıya bu konuyu da eklemek aklıma son hafta geldi. Bu sürede büyük resmi görmek için gidebildiğim kadar geri gitmeye çalıştım. Sizinle ufak çaplı bir anket yaptım, saatlerce videoyu x2 hızla izledim, pek çok makaleyi şöyle bir okumaya çalıştım, 1 tane de kitap karıştırdım. Bu konu ile ilgili izlediğim kişiler; Nouman Ali Khan, Nureddin Yıldız, Hatice Kübra Tongar, Hayati İnanç. Bahsettiğim kitap Şimdi ulaştığım sonuçları aşağı bırakıyorum.
Ailenin ne kadar önemli olduğunu biliriz hepimiz. Ailenin toplumun kalesi olduğundan, insanlar için sığınak olduğundan falan bahsederiz. İstatistiklere göre maalesef kadınların uğradığı şiddet daha çok aile içerisinden. (Kadınların en çok hangi mekanlarda, kimler tarafından, hangi suç aletleriyle öldürüldüğünü, şiddete uğradığını, bütün istatistikleri internette bulabilirsiniz. Biz bu sayıları tekrar vermekle uğraşmayacağız.) Ezberden cümleler kurmayı bırakıp anlayışlarımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. ? ARAF 189 Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. Doğal olan yalnız yaşamak değildir. Allah insanın bir eş ile huzur bulacağını söylemektedir. Bu da zamanı geldiğinde bir eşe ihtiyaç duyacağımız anlamına gelmektedir. Evliliğin faydalarını sıralamak yerine bunun sünnet olduğunu ve Allah'ın rızasını kazanmaya vesile olduğunu söylemek isterim. Yani doğru sebeplerle evlenmek istemeliyiz. Ancak böyle sağlıklı bir ilişki kurabiliriz. Niyetimiz Allah'ın rızasını kazanmak ve toplumdaki iyiliği artırmak olmalı. ? ! Bu konuda size kendi fikirlerimi değil Nouman Ali Khan ve Nureddin Yıldız'ın fikirlerini direkt cümle cümle yazıyorum. \"\"Kızlarınızı mutlu olmadıkları bir evliliğe zorlamayın. Onların adına 'Hayır o mutlu biz onu tanıyoruz' demeyin. Tanımıyorsunuz. Bilmiyorlar ki hocalara ağlayarak gelip 'Babam evlenmemi istiyor sanırım evlenmeliyim' diyorlar. İslam'da ailenin sözü ne olursa olsun dinlemelisiniz. Ama aynı İslam'da aileler adaletsiz olamaz. İstediklerini yapabileceklerine dair bir ruhsatları yoktur. Aileler ve çocuklar güven dolu bir ilişki içinde olmalı. İşgüzarlık yapmayın. Dinimizde ailelerin hakları çok çok önemlidir. Ama bu kadar çok hakka, çok sorumlululuk yüklenmeden sahip olamazsınız.\" \"Evlenmeleri için psikolojik baskı altında kalan kızları aileler aşağılıyor. 'Eğer bununla ya da şununla evlenmezsen seni kimse almayacak' 'Teklif geldiğinde ciddiye alıp onaylayıversen iyi olur' gibi. Ve bu kızlar sürekli baskı altında hissediyorlar.Herhangi bir şekildezorlamayla gerçekleşmiş evliliklere geçerlilikleri açısından bu dinde kesinlikle yer yoktur. Evlilik kızın rızasıyla olmak zorundadır ve gönülsüz bir şekilde olmamalıdır. Bu konuda tamamen açık ve mutlu olmalılar ve evlenmek istemeliler. 'Bir kadın Peygamber Efendimiz'e (as) geldi. 'Babam beni evlenmeye zorladı, baskıya geldim ve evlendim ama ondan hoşlanmıyorum.' dedi. Efendimiz (as) evliliğin geçersiz olduğunu söyledi.' Feci bir şekilde haram olduğunu, bunu yapamayacağını bilmek yeterli değil. Burada psiklojik bir sorun var. Hani insanlara bir şeyin haram olduğunu söylersin ama hala yaparlar, bu insanlar kendi mutluluklarına çocuklarınınkinden daha çok takıntılıdırlar. Ne olursa olsun memleketlerinden birini bulmaya çalışırlar. Hata yaptıklarını kabul etmezler, 'Sorun yok, sabırlı olmalısın, kimseye anlatma' falan derler. Evlilik dinin yarısı. Bu insanlar Allah'ın dininden alıkoyuyorlar. Çocuklarıyla değil, Allah ile başı dertte. Hayatlarını geri kalanını etkileyecek. Anne babayı mutlu etmek için evlenilmez. Saygılı bir şekilde açık açık konuş, fikrini belirt, tavrını göster. Anne babanızın hayatını sizinki kadar etkilemeyecek. Onlar da düşüncesini belirtmeli ancak karar çocukların. Evleneceğiniz kişiyle rahat olmak zorundasınız. Tedbirinizi alıp mutlu bir şekilde karar vermelisiniz. Bir ilişkiye başlarken üzgün olmamalısınız. Çocuklarınız 20-23 yaşındaysa artık yetişkindir. Dünya değişti, artık dünya sizin evlendiğiniz \"dünya değil. O ilkeler, standartlar değişti.\" Nouman Ali Khan \"Evlilik %100 her iki tarafın birbirlerinin fiziğini beğenmesi üzerine kurulmalıdır. Kızlar evde kalırım diye beğenmedikleri biriyle evlenmemelidirler. Sevmediğin bir eş adayıyla sakın evlenme. Yine O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır. Rum 21 Tam sevmediğin bir adayla sakın evlenme baban annen istiyor diye.'İleride aşık olursunuz evlenin' diyenlere skın inanmayın. Gençleri bu şekilde evlendirip de kimse vebale girmesin. İlk görüşte sevgisi oluşmamış hiçbir yuva kurulmamalıdır. Kervan yolda toparlanır, evlilik yolda dağılır. İlk anda sevgi oluşmalı. Evlerimiz nasıl mutlu \"olacaksa o mutluluğu sağlayacağız. Nureddin Yıldız Ömrünü geçireceğini yorulana kadar ara! Hayati İnanç
\" ?\" Yaptığım anlkete verilen cevapların tümünü burada veremeyeceğim ama cevaplarınız bu yazıyı yazmamda bana yardımcı oldu. Anketime katıldığınız için teşekkürler. Bekarsanız evlenmek istiyor Bu Soruların yanıtlarına baktığımda iki uçta ortada da duran insanlar olduğunu gördüm. Bu musunuz? Evlilik hakkında sorunun cevplerinde evlenmek hiç istemeyen hatta gerek olmadığını düşünenlerin yanında genel olarak ne mutlaka evlenilmesi gerektiini düşünenler de var. Görücü usulünün en güzel usül oludğunu düşünüyorsunuz? Sizce evlilik söyleyen de var, görücü usulünün olmaması gerektiğini söyleyen de. Dikkatimi çeken iki cevap usullerinin en iyisi hangisi, :\"Kadınların gelip evde kız bakması şeklindeki görücü usulünün genç kızlar üzerinde olumsuz etki görücü usulü ile ilgili ne oluşturduğunu düşünüyorum.\" \"Dışarıdan birinin eve gelip pazarlık eder gibi oğluyla görüşmem düşünüyorsunuz? için benimle konuşması benim kabul edebileceğim bir şey değil.\" Tabi ki herkesin beklenti ve endişeleri var. Zaten var mı diye sormadım bile. Dikkatimi Evlilik ile ilgili çeken cevap ise: \"saygı sevgi güven, şiddet güvensizlik\" Bazı cevaplar ise çok ezber beklenti ve geldi. Belki de ankete yazmadılar ama gerçek cevaplarıysa bu konuyla henüz endişeleriniz yüzleşmemiş ya da üzerinde pek düşünmemiş olabilirler düye düşünüyorum. nedir? \"Evliliğe olumlu bakıyorum ama süreçle Bu soruya gelen bir cevap hoşuma gitti. Aslında ilgili, usullerle ilgili beklenti ve endişelerim uzun ama bir kısmını alacağım.\" Toplumda ikinci bir var.\" diyorsanız bunlar nedir? Eve görücü alternatif olarak ise görücü usulünden başka olarak ilk kez gelen hanımlar hakkında ne yöntem görünmüyor\" Helal olmayan yöntemler düşünüyorsunuz? Size ne soruluyor ve siz dışında görücü usulünden başka bir yöntem onlara ne soruyorsunuz? Ne olmadığını söylüyor. Cevabının devamında bu usul hissediyorsunuz? ile ilgili kendisine uygun olmayan şeyleri sıralıyor. Bu konuda da bir uçtan bir uca savrulyoruz. Aracı hakkında genel olarak iki tarafı Görücü usulünde aracılık eden kişiler hakkında ne da iyi tanıması gerektiği söyleniyor. Aracıdan dolayı aileyi reddetme ihtimali düşünüyorsunuz? Aracılık yapan kişiden dolayı olanlar fazla. Bunun sebebi aracının tarafları tanımıyor olması ve ya aracının görücü olmak isteyen aileyi reddettiğiniz oldu mu sevilmeyen biri olması olabiliyor. ya da böyle bir şey sizin için mümkün mü? Ailenin hanımlarının eve gelmesinin Bunun doğru olup olmadığı ile ilgili Bu konuda ardından damat adayı ile tekrar çok net bir fikir birliği yok. Önce aileler mi gelinmesi hakkında ne görüşmeli, yoksa adaylar mı yada sorular düşünüyorsunuz? Bu görüşmelerde hakkında farklı cevaplar var. Beğerndiğim cevap neler soruyorsunuz/sorarsınız? Size şuydu: \"Neleri yapmaktan hşlanırsın, hobilerin ne neler soruluyor? Bu ilk görüşmenin gibi sorulardan ziyade hayat standartları, dini sonraki aşamalar için yeterli olabilmesi algılayışı, itikadi noktaları bence çok önemli, yani olumlu yanıt vermeniz hangi alışkanlıkları, beklentiler, evlilik gayesi, karakteri durumlara bağlı? sorulmalı\" Ayrıca bütün bu süreçlerde kadınların etkili olduğu düşünülüyor. Eğer adaylar birlik olabilirlerse sürecin yönetebilecekleri ve böyle de olması gerektiği düşünülüyor. n yazının kaynak asınıyerolmadı ıi in buraya bırakıyorum. h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= N M SI oj ExeyU h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= T1 XQr8pW5a g &t= 1 26s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= pM M Og 4PH Wsw h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= 8kZ8r72yl g E&t= 6s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= Gw8FbPti F6A h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= S36eM Cd L69Q&t= 567s h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= GsTxceI ON Kk h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= o8_Xi 6BH - XQ h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= 7ztYx83fj Ko&t= 3s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= ZL982pX64ww&t= 959s h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= 9AxzI OM rvh A&t= 1 07s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= rLd 6TE9bya Y&t= 758s h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= wVzzVVRv- 2I &t= 341 s h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= EJ i Qq QmM 3Ks h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= 6U p9tsLg WJ k&t= 1 395s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= 4h pw_5425xM h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= kK4ZTg cGi a 0&t= 245s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= - pKTT8TZB70&t= 3s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= 260s_sRd N 4w&t= 1 21 s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= rrQ2z- 6N CSY h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= J 3wBppWj M H o h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= j X8i n q Gbox8 h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= J Vk- SRrDJ j 4&t= 1 58s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= fl l skAGN Oh E&t= 301 s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= 7j Kj t3G20q o h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= fl l skAGN Oh E&t= 301 s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= botpB0Rg vb4&t= 1 27s h ttps: //www. you tu be. com/wa tch ?v= 1 J D7re3N Gz4 h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= yZ- 99BPODZI h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= Vm KERc_FAeg h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= 7ztYx83fj Ko&t= 3s h ttps: //www. you tu be. com /wa tch ?v= o8_Xi 6BH - XQ h ttps: //d a ru l i l i m . org /wp- con ten t/u pl oa d s/201 8 /02/i l i m d erg i si 21 . pd f
\"Erkekler kadınların koruyup kol l ayı cı l arı dı rl ar. \" \"Allah'ın kimini kimine tercih etmesinden dolayı\" Öncelikle ayette sadece kocaların eşlerine kavvam Devamında Allah kadınlara olmasından değil erkeklerin bu konuda avantaj kadınlara kavvam olmasından verdiğinden bahsediyor. bahsediliyor.Kavvam; koruyup Dolayısıyla erkeklere kollayan, ilgilenen, bakan, sorumluluk yüklüyor. ciddiye alan, geçimini Erkekler kadınların sağlayan, sadakat sevgi geçimlerini sağlamakla gösteren, aktif olarak yükümlüdürler. Bakara ilgilenen, yanındakine destek suresinin 228. ayetinde de olan, güven kaynağı olan erkeklere avantaj verilir. Bu demektir. Erkeklerin kadınlara ayette erkeklere karşı tavrı böyle olmalı. boşandıkları eşlere karşı Ayetten bunun kadınlar için bir avantaj olduğunu öğrenmemize rağmen Ailedeki her kadının avantaj verilmiştir. erkeklerden kavvamlığı sadece geçimi sağlamak ve korumak olarak algılayıp erkeklerden destek görmeye bunu üstünlük olarak düşünen insanlar var. Bu tek başına sorun olmasına rağmen ihtiyacı var. Mübalağa sigası karşısında üreyen bir hatalı düşünce daha görüyoruz. O da doğal olarak bu güç kullanılmıştır ve bu tekrar, algısının karşısında zarar gören kadınlardan geliyor ve kadınlar erkeklerin bu süreklilik anlamına gelir. \"Kendi mallarından görevi kadınlar yapamayacağı için üstlendiklerini düşünüyorlar. Avantajlarını daha Kavvam kelimesinde otorite harcaması nedeniyle\" anlamı yoktur. doğrusu bu güç gösterisini reddedip kendi geçimlerini kendilerinin sağlayabileceklerini düşünüyorlar. Ayetin geri kalanı nüşuzundan korkan kadınlarla ilgili. Yani Kuran avantajlardan bahsettikten Sâliha kadınlar Allah’a 'Kadınlara vurun' kısmı. Yani ayetin sadece şu kadarı. hemen sonra sorumluluklardan itaatkârdır; Allah’ın Ben buraya girmeyeceğim. Orayı size bırakıyorum. bahseder. Şimdi de kadınlara yüklenen korumasına uygun olarak, \"\" sorumluluğu öğreniyoruz. Saliha ve kimsenin görmediği itaatkar olmaya istekli kadınlar durumlarda da kendilerini görünmeyeni, gizli olanı korumakla korurlar. görevlidir. Kadınlar evlerin mahremiyetidir. Koruduğu en önemli şey kocasının iffeti ve güvenidir. Tüm evin saygınlığını korumakla görevlidir. Bunun haricinde kadınlar görünmeyene, bilinmeyene erkeklerden daha fazla önem verirler ve bu konuda daha endişelidirler. İtaatkar olmaya istekli olmak ne demek? Kocalarının mesela gece geç saatte dışarı çıkmalarını istememelerine 'Hadis kanıtın nerede?' demezler. e , ve ? ? \"Ümmetin en büyük krizi aile. Ebeveynler çocuklarıyla, eşler Aracılık meselesine gelince bu konuda garip şeyler oluyor. birbirleriyle konuşmuyor.\" Doğru niyetlerle evlenmek Genelde adaylara değil ailelere aracılık yapılıyor. Yani mesela evlenecek olan kızı hayatında görmemiş insanlar anne babasına istediğinizde araştırmanın öğrenmenin ötesinde oturup ailenizle ulaşıp aracılık yapmaya çalışıyor. Hatta bir arkadaşım annesiyle konuşmanız gerekiyor. NAK bunu ev ödevi olarak vermişti. Ne zaman evlenmeniz, nasıl biriyle evlenmeniz, neden evlenmeniz yolda yürürken yanlarına arabayla duran iki hanım 'Burada gerektiği hakkında düüşüncelerinizi söylemelisiniz. Ailenizin de evlenecek kız var mı?' diye sormuşlardı. Demek ki aracı olmak isteyen kişinin iki tarafıda tanıması hatta iyi tanıması gerekiyor. düşüncelerini dinlemelisiniz. Ailece bu konuda net olmalı, Kızların aracıyı reddetmesini anlıyor ve onlara hak veriyorum. kararlar almalısınız. Mesela \"iki tarafı da tanımayan aracıyı kabul etmeyeceğiz\" gibi. Görücü usulü tek alternatif gibi görünüyor olabilir ama bu usuldeki hataları, saçmalıkları çıkarmamıza yeni Bildiğiniz gibi kızların bir son kullanma tarihi var. Yani varmış ve doğru bir usul belirlememize engel değil. Zaten biz bunu gibi davranılıyor. Bu kızlar için büyük bir baskı demek. Bu yapmasak da usul birilerinin elinde değişecek. Değişiyor. Ben baskıdan kurtulmak için evlenmeye kalkanlar var. Evlenmek adetleri, gelenek, görenek, örfleri unutup sanki evlilik için hiç bir istediği halde evlenemeyenler için bu zaten büyük bir problem usul bilmiyormuşuz gibi yeniden en mantıklı yolu bulmamız bir de baskı kurmak yersiz. Aksine destekleyici cümlelerle gerektiğini düşünüyorum. yanında olunmalı. Evlilik çok önemli. Doğru ama hayatın tek amacı olamzsa olmazı gibi davranıp evlenemeyenleri ya da Dışardan bakıldığında görünen, evliliğin çoğu şeye engel kendi tercihleriyle bir şekilde evlenmeyenleri toplumdan olduğu. Mesela bekarken görüştüğüm, ailesinin rahatça dışarı dışlamaya gerek yok. Ailelerin doğru niyetlerle evlenmek isteyen çıkmasına bir şey demediği (gündüz) bazı arkadaşlarımın ve ailesiyle oturmuş konuşmuş kızların kararlarında onlara evlendikten sonra eşi tek başına dışarı çıkmasına izin vermiyor. destek olmaları ve yardımcı olmaları gerekiyor. (Kavvamlıktan Tek başına bir otobüse binemiyor, kendi anne babasının evine dolayı özellikle babaların) Kızların kriterlerini onlardan önce bile gidemiyor. \"Daha önce hiçbirimizin aklına bile gelmeyen bir sahiplenmeleri gerekiyor. Ankette dikkatimi çeken cevaplardan konuda ne mahzur gördü bir kişi\" diye sorduğunuzda \"evliliğin birisi Ayşe Nur'un cevabıydı (Demir). Annesi, ona ulaşan bir ilk yıllarında böyle şeyler olur, çocuk olunca geçer\" deniyor. Bu adayın özellikleri ile ilgili bilgi aldıktan sonra Ayşe Nur bunu kızlar bekarken, evliyken, anneyken hep aynı kızlar. Dışarısı bu kabul etmez deyip reddetmiş. Aracıya sorulması gereken bazı süreçte hep aynı dışarısı. Değişen tek şey erkeğin duygu sorular olmalı. Bu noktada da bir eleme olmalı çünkü böyle durumu. Karşık ortamlarda çalışmasını istemiyor olabilir mesela olmazsa diğer aşama eve gelmeleri. Kızlar durmadan birileriyle kadınlar da zaten bu durumu anlayabilir. görüşmek zorunda değil. Bu çalışma konusunun da genellenmemesi gerektiğini Konu ile ilgili geri kalan her şeyi size bırakıyorum. Allah düşünüyorum. Kadın ve erkeklerin her ortamda olduğu gibi yardımcınız olsun. çalışma ortamında da dikkatli olması, belli kurallara uyması zaten gerekiyor. Bekar ya da evli bütün kadın ve erkeklerin bu Evleniyor muyuz? kurallara uyması gerekiyor. Bunun dışında \"Dinimizde kadınlar çalışamaz diye bir kural yok. Çalışmak, para kazanmak, para harcamak herkes için aynı. Kadını harcayamaz erkek müminler diye bir kural var.\" (Nureddin Yıldız https://youtu.be/qrg-Y2hUhzY) Bu konunun da aday olan iki kişi arasında çözülmesi gerektiğini, kararı onlara bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Yani \"ben çalışmak istiyorum\" da bir kriter olabilir.
' “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır” (Hucurât, 49/13) Yüce Allah İsrâ Suresinin 70. âyet-i kerimesinde “Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik” buyurmuştur. İnsan, yaratılma cihetiyle en şerefli varlıktır ve Allah katında önemli bir yere sahiptir. Kadın veya erkek her ne kadar farklı yaratılış nitelikleri taşısalar da kulluk noktasında her ikisine de aynı sorumluluk yüklenmiştir. Allah-u Teâlâ Kur’an-i Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Erkek olsun, kadın olsun her kim iman etmiş olarak dünya ve ahiret için yararlı iyi işler yaparsa işte onlar da cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar” (Nisa 4/124). Yine başka bir ayet-i kerimede “Müslüman erkekler, Müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştı” (Ahzâb, 33/35) buyurulmuştur. Bu âyetlerden de anlaşılmaktadır ki kadın ve erkek arasında ibadet, ahlak ve ilahi buyruğa itaat bakımından hiçbir fark yoktur. İslam, kulluk noktasında kadını hiçbir surette erkekten farklı (r.a), Hz. Peygamber’in vefatından yarım asır sonra bile sünnet kaynaklığı görmezken, toplum nezdinde kadının değeri neden bu yapmış, kendisinden rivayet edilen hadisler binlere ulaşmıştır. Birçok sahabe, kadar kritik bir noktaya getirilmiştir? Buna cevap verebilmek çeşitli meselelerin çözümünde Hz. Âişe’ye danışmıştır. için öncelikle tarih boyunca toplumların kadına verdiği değeri ve İslamiyet öncesinde Arap toplumunun durumunu İslam dini sosyal alanda kadının çalışmasına da engel olmamıştır. Kur’an- incelemek gerekir. Eski çağlarda kadının toplumda hiçbir i Kerimde “İnsan için ancak çalıştığı şey vardır. Onun çalışması görülecek ve değeri yoktu. Öyle ki Çin toplumlarında kadın kocasının ona tastamam karşılık verilecektir” (Necm, 39-41) buyurulmuştur. Yine Resul-i kölesi sayılır, aynı masada dahi yemek yiyemezdi. Gerek Ekrem aleyhisselam: “İnsanın yediği en helal şey kendi kazancı ve temiz satış Yunan gerekse de Roma’da kadınlar mirastan pay alamaz, mahsulüdür” buyurmuştur. Burada belirtilen kadın ve erkeği kapsayan genel hatta kölelerle bir tutulurdu. Yahudilikte de durum aynıydı. buyrukların yanında İslam tarihinde aktif rol almış birçok hanım sahabeleri de Kadınlar aşağılanır, dualarda alenen lanetlenirdi. Hristiyan örnek gösterebiliriz. Bu hanım sahabeler yeri geldiğinde savaşa katılmış, yeri inanışına göre ise Hz. Havva’nın Hz. Âdem Aleyhisselam’a geldiğinde de yaralanan askerlerin yardımına koşmuştur. Aynı şekilde bazı yedirdiği iddia edilen yasak meyveden dolayı, her insan hanım sahabelerin siyasi ve dini anlaşmalarda bizzat Resûlullah ile günahkâr olarak doğardı. 13. asırdan sonra kilise bulundukları bildirilmiştir. Başka bir rivayette ise Hz. Ömer’in Şifa Hatun’u çarşı otoritesinin artması ve de bağnaz düşüncelerin merkezine pazarı kontrol etmekle görevlendirdiği de nakledilmiştir. kadın motifinin koyulması, Batı dünyasında tamamen farklı İslam toplumunda kadın söz hakkı sahibiydi. Peygamberimiz Aleyhisselam’ın bir kadın algısı ortaya çıkarmıştır. Bu anlayış ise daha yanına gelen ve çekinmeden ona soru soran, hatta yeri geldiğinde ona itiraz sonraları Feminizmin ortaya çıkmasında büyük rol eden birçok kadın sahabe mevcuttu. Resul-i Ekrem hepsini tek tek dinler ve oynamıştır. Görüldüğü üzere tarih boyunca kadının değerini ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösterirdi. Kadınların da olduğu gruplara hutbe belirleyen, toplumların sosyal ve kültürel yapıları olmuştur. irad ederdi. Birçok hadisinde Efendimiz aleyhisselam kadınların haklarının İslamiyet öncesi Arap toplumunda da kadına verilen değer verilmesini, onlara iyi muamelede bulunulmasını emretmiştir. Bir hadisi farksızdı. Kadınların hiçbir değeri olmadığı gibi, kadın olarak şerifinde Efendimiz aleyhisselam “Müminlerin imanca en mükemmel olanları, doğmak utanç verici bir durumdu. Kadınlar evlenme, aile ahlaken en iyi olanlarıdır. Ve sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi kurma, vâris olma ve vicdan hürriyetinden mahrumdu. Erkek davrananızdır” buyurmuştur. Başka bir hadisinde ise: “Kadınlar hakkında çocuk kız çocuğa tercih edilir, kız çocukları ise bazen diri birbirinize hayır tavsiye ediniz” buyurmuştur. “Onlara yediğinizden yedirin, diri toprağa gömülürdü. İşte Cahiliye toplumu bu durumda giydiğinizden giydirin. Onlar fena söz söylemeyin”, “Hanımları dövenler iken Allah-u Teâlâ’nın Hz. Peygamber aleyhisselam ile şüphesiz sizin hayırlınız değildir” şeklinde hadisler de mevcuttur. göndermiş olduğu Din-i Mübin-i İslam, kadına daha önce Peygamberimiz Aleyhisselam’ın kadınlarla ilgili en önemli tavsiyelerinden biri hiçbir toplumun vermediği değeri vermiştir. Bu sayede de Veda hutbesinde şu şekilde geçmektedir: “Ey insanlar! Kadınların haklarını kadınlar bireysel ve sosyal haklara sahip olmakla beraber gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları toplum içinde saygınlık kazanmışlardır. Allah’ın emaneti olarak aldınız, onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz İslamiyet’te kadın, toplumda sahip olduğu anne rolünden vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin ötürü birçok kez övülmüştür. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) üzerinde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların aile yuvasını, “Cennet annelerin ayaklarının altındadır” şeklinde hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Kadınların da sizin buyurmuştur. Ve yine Sahih-i Buhari’deki başka bir hadiste üzerinizdeki hakları, örf ve adete göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin şöyle nakledilmektedir: “Allah’ın Elçisi, insanlar arasında etmenizdir”. sevgiye ve merhamete en layık olanı kimdir? Peygamberimiz Sonuç olarak, insanlık tarihi boyunca kadınların temel hak ve hürriyetlerini ise: ‘Senin annendir’ diye cevap verdi. Adam: ‘Peki sonra erkeklere eşit kılan tek din İslam dini olmuştur. Bu verilen haklarda hiçbir ayrım kimdir?’ diye sordu ve Efendimiz ‘Senin annendir.’ diye gözetilmese de toplum içinde icra ettikleri fonksiyonları bakımından aralarında yanıtladı. Adam: ‘Peki sonra kimdir?’ diye sordu ve ayrım yapılmıştır. İslamiyet kadınlara onların en ihtiyacı olan toplumsal Efendimiz ‘Senin Annendir.’ diye tekrar etti. Adam dördüncü farkındalık, korunma, özgüven, saygı, tevazu ve varlık sahibi olabilme gibi kez ‘Peki sonra kimdir?’ diye sorunca, Allah Resulü ‘Senin birçok önemli haklar vermiştir. Günümüzde Batı medyasının dünya üzerinde babandır.’ diye cevap verdi”. Bu iki hadisten de anlaşıldığı oluşturduğu yanlış algı sebebiyle kadınların haklarından mahrum bırakıldığı, üzere annelik, bir kadının sahip olabileceği en kutsal ve aşağılandığı ve değer görülmediği düşünülmektedir. Ancak bu tür olumsuz değerli vazifelerden biri olarak kabul edilmiştir. Ayrıca davranışların İslam’ın doğru anlaşılmaması ve layıkıyla yaşanmamasından İslamiyet kadın erkek gözetmeden her bireye eğitim hakkı kaynaklı olduğu gerçeği görmezden gelinmektedir. Aslında Batı bu sunmuştur. Nitekim Resûlullah aleyhisselam “İlim öğrenmek söylemleriyle kadını insan olmaktan uzaklaştırarak, insan haklarının dışında kadın ve erkeklere farz kılınmıştır” buyurmuştur. İlim ayrı bir kategoriye koymuştur. Ne yazık ki bizim toplumumuzda dahi kadınların noktasında Müslüman kadınlara önderlik eden Hz. Âişe gördükleri kötü muamelelerin İslam kaynaklı olduğunu savunanlar var. Ancak bizler kadını daha iyi anlayabilmek için, onu herhangi bir ‘izm’ terminolojisi a mur zdo an kullanmadan, Müslüman vasfının dışında hiçbir kategoriye dahil etmeden, seküler dünyanın verilerine bakarak değil, sadece Kur’an ve Sünnet eksenli değerlendirmeliyiz. İşte ancak o zaman İslam medeniyetiyle değer kazanan Müslüman kadını anlayabiliriz.
İnsan haklarına göre insan, tercihi kendi elinde olmayan; milliyeti, rengi ve cinsiyetinden ötürü ayrımcılığa maruz kalmamalıdır. Çünkü tüm bu etkenler doğarken seçemediği, doğası gereği olan şeylerdir. İnsan doğası ise iki cinsiyetten oluşur. Eşcinselliği savunanlar ise bu yönelimlerinin doğuştan gelen, kendilerinin seçemedikleri bir durum olduğunu iddia ederler. Oysa savundukları şey genetik ya da biyolojik bir durum değil; travma, patolojik, sosyolojik ve psikolojik sebeplerden kaynaklanan anormal bir yönelimdir. Nitekim yapılan psikolojik araştırmalar da eşcinselliğin herhangi bir gene dayanmadığını göstermiştir. Psikolojide normal cinsiyet yönelimleri haricindeki tüm yönelimler anormal olarak nitelendirilmesi de bu durumun insan doğasına aykırı olduğunu gösterir. Freud, Adler gibi psikolojide otorite isimlerin hastalık olarak gördüğü eşcinsellik, Amerika Psikiyatri Birliği (APA) tarafından da 1973 yılına kadar bir hastalık olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra hastalık olarak görülmekten çıkıp, politik olarak müdafaasının yapıldığı ve tedavisinin de yasaklandığı görülür. Bugün APA ile anlaşması olan ülkelerde bir psikiyatr hastasını eşcinsellik dolayısıyla tedavi etme/ terapi girişiminde bulunursa diploması elinden alınacaktır. İlginç olan şudur ki; bu yönelimin destekçileri tarafından eşcinsel olduğunu düşünen veya söyleyen kişilere doğrudan bunu özgürce yaşaması fikri aşılanır, asla sorgulaması ya da sebepleri üzerine düşünülmesi istenilmez. Bunun doğuştan gelen bir durum olduğu ifade edilir her defasında. Halbuki gerçek bu kadar basit ifade edilen, kabullenilip, kimlik haline getirilmesi beklenen söylemden tamamen farklıdır. Bireyin cinsel kimliğinin gelişmesi psikoseksüel gelişmesiyle paraleldir. Psikoseksüel gelişim dört fazdan oluşur. Bunlardan ilki ve en önemlisi 3-5 yaşları arasındaki gerçekleşen fallik fazıdır. Çocuk bu dönemde anne-babadan biriyle özdeşleşme gerçekleştirir ve cinsel kimliğin çekirdeği oluşur. Bundan sonraki latent döneminde (6-13 yaş) çocuk çevresindeki diğer yetişkin insanlarla özleşmeye ve kendi cinsiyetiyle ilgili toplumsal rolleri benimsemeye başlar. Özellikle bu iki aşama uyumlu ve sağlıklı geçirilmezse, bireyde cinsel kimliğini öğrenme, psikolojik ve sosyal yaşantısında beceri kazanma yetenekleri gelişmez ve sıkıntı yaşarlar. Yapılan araştırmalar eşcinsellik tercihinde bulunan kişilerin büyük bir çoğunluğunun çocukluk ve ergenlik döneminin problemli geçtiğini, anne-baba faktörlerinin yanlış tutum ve davranışları, istismar vb. birçok kötü tecrübe yaşadıklarını, yaşadıkları bu dönemlerin tercihleri üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu gösterir. 1993 yılından bu yana eşcinselliğin tedavisi hususunda çalışmalar yapan Dr. Joseph Nicolosi’ye göre temel faktör, bireyin yaşadığı travma ve kötü tecrübeler neticesinde sevgi ve onay duygusu ile cinsiyetini bağdaştırması ve kendinden hoşnutsuz olmasıdır. Yani eşcinsellik yönelimi olan birey temelde, yaşadığı travma ve sorunlarla kendi cinsiyetini bağdaştırmış, bunun neticesinde doğası gereği olan cinsiyetini reddetme girişimine geçmiştir. Bu noktada eşcinselliği savunan insanların sloganı haline gelen, kişiyi olduğu gibi kabul etme temasını, doğuştan gelen cinsiyetleri yönünde “gözden kaçırmış” olduklarını görürürüz. Bu kişiler genellikle maddi, fiziksel ya da ruhsal yönden sorunlu ebeveynlerin olduğu ailelerde yetiştikleri için aile kurumuna mesafeli yahut karşı tavır almaktadırlar. Ki aile kurumunu yok etme çabası, makro planda eşcinsellik savunuculuğunun arkasında yatan politik sebeplerden biridir. ve ’ Özellikle 1980 yılları sonrasında popülerite kazanan eşcinsellik, en büyük desteği bu yönelimin insanın fıtratından gelen bir durum olduğunu dahi kanıtlayamamış Amerika Psikiyatri Birliği’nin eşcinselliği hastalık olmaktan çıkarmasıyla almıştır. Hususen Batı’da meydana gelen aile yapısının bozulması, nüfus planlaması, medya gibi etkenler bu yönelimin yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Sağlıklı bir aile ortamından uzak yahut çoğunlukla anne-babanın çalıştığı kreş vb. gönderilen çocuklar cinsel kimliklerini öğrenme ve belirlemede sıkıntı yaşamışlar, sonrasında aile kurumuna mesafeli bireyler haline gelmişlerdir. Çocuğun küçük yaşlarda TV, bilgisayar oyunu, filmlerde yer alan olumsuz örneklere muhatap olması cinsel kimlik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Halbuki aile toplumun en küçük ve temel yapıtaşıdır. Eğer o dağılır ve bozuntuya uğrarsa bundan milletler de etkileneceklerdir. Jacques Leclepp'e göre, \"Ailenin çöküşü fertler için mutsuz ve maddi zevklerin de aydınlatamayacağı kasvetli bir hayattır. Milletler için de bir yavaş ölümdür, hatta bütün insanlık içinde…” Bugün özgürlük teması arkasında, tüm dünyada sloganları ayyuka çıkan ve özellikle medya organları tarafından yüksek ivmeli propagandası yapılan eşcinselliğin gayesi aile kurumunu yok ederek, ruhsal olarak mutsuz ve kimlik problemleriyle boğuşan bir nesil oluşturmaktır. : :/ Eşcinsel olduğunu düşünen bireylere sürekli telkin edilen şey, asıl kimliklerin bu olduğu, bunu değiştiremeyecekleri ve böyle yaşamaları gerektiğidir. Oysa bu tarz yönelime sahip kişilerden tedavi olma fikri olan, içinde bulundukları durum sebebiyle ruhsal yönden huzursuzluk ve karmaşa yaşayan kitleler de vardır. Bu talebe cevap verilmeli değil midir? Hastalık olarak görülmeyen bir yönelimin de tedavisi olmayacaktır. Oysa eşcinselliği hastalık olarak görmeyi bırakan, psikiyatr Spitzer’in kendisi 150 erkek, 50 kadından oluşan 200 kişilik deneklerin eşcinsel yönelimlerden kurtulup, doğal cinsiyet karakterlerine döndüklerini ispat etmiştir. Bu örnek, eşcinselliğin insan doğasında kaynaklanmadığını ve değiştirilebileceğini göstermektedir. Nitekim daha ince bahsettiğimiz psikiyatr Joseph Nicolosi ve ekibi
! 1993 yılında Ulusal Eşcinsellik Araştırma ve Terapi Derneği (NARTH)’i kurmuş ve burada birçok kişinin tedavi değişim süreci gerçekleşmiştir. Nicolosi oluşturduğu “Dönüşüm/Onarım Terapisi” yöntemiyle gelen hastaların birçoğunda olumlu sonuçlara ve değişimlere ulaşmıştır. Ona göre eşcinsellik doğuştan gelen değil, sonradan meydana gelen bir cinsiyet kimliğinde yaşanan bozukluktur. Dünyanın birçok yerinde merkezlerinin sayısı artan Nicolosi’ye karşı karalama kampanyaları yapılmış, yapmadığı uygulamalar hakkında eleştiriler almıştır. Bilimsel veri ve sonuçlara dayalı, nihayetinde hastaların da faydalandığı bir yönteme karşı bu şekilde negatif bir tutum alınması şaşırtıcıdır. Ve bilimin özgür ve objektif olduğu görüşüne inanan camiada neden bugüne kadar bu yönelimin tedavisi yahut doğuştan gelen bir durum olmadığına dair çalışmalar, araştırmalar engellenmekte; yapılanlar ise susturulmaktadır? Nicolosi çalışmaları ivme kazanmaya başladığı sırada aniden ölmüştür. Bu ölüm ile halkını yabancı devletlerin ürettiği Kovid-19 aşılarına karşı uyaran \"Eğer beyaz adam aşı bulabiliyor olsaydı şimdiye kadar AIDS için aşıyı bulmuş olmalıydı\" diyen Tanzanya Devlet Başkanı John Magufuli’nin ölümü arasında bir benzerlik yok mudur? Neticede birçok sosyal mecrada, film, dizi, reklam sektöründe neden mülteci haklarından, yoksulluktan, üçüncü dünya ülkelerine yapılan adaletsizliklerden, ruhban sınıfının ahlak problemlerinden, din özgürlüğünden, zulümden değil de; istisnasız olarak hemen hemen her yapımda eşcinsellikten bahsedilip, propagandası yapılmaktadır? Bu algı tuzağına, fıtrat katline, ahlak erozyonuna karşı dikkatli, uyanık ve tepkili olmamız temennisiyle… Elçilerimiz Lût’a geldiğinde, Lût onlardan dolayı huzursuz oldu, onlara karşı çaresizlik hissetti. “Zor bir gün!” dedi. Lût’un kavmi koşarak ona geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, “Ey kavmim! Şunlar kızlarım; sizin için en nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah’tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!” dedi. “Sen de biliyorsun ki bizim senin kızlarında gözümüz yok. Bizim ne istediğimizi pekâlâ biliyorsun” dediler. Lût, “Keşke benim size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya güçlü bir desteğe dayanabilseydim!” dedi. Elçiler “Ey Lût! Biz rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamayacaklar. Sen gecenin bir vaktinde ailenle birlikte yola çık. Eşin hariç, sizden hiç kimse geride kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz onun başına da gelecektir. Onlar için belirlenen zaman, sabah vaktidir. Sabah da yakın, değil mi?” dediler. Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde, rabbin katında işaretlenmiş taşlar yağdırdık. Böyle cezalar zalimlerin başından hiç eksik olmaz. (Hud Suresi 77-83) “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey Lût kavminin davranışıdır. ” (İbn Mâce, “Hudûd”, 12; Tirmizî, “Hudûd”, 24)
() / 996 İnsanlık neyle kurtarılır, ekmekle mi, çiçekle mi?... Peki ekmek nedir ve de çiçek? Aşk ve sevgi midir yoksa mazlumun umudu olan adalet ve merhamet midir insanlığı kurtaracak olan? Bu ikilem, yönetmenin hayatında yaşadığı bir olayla beyazperdeye aktarılıyor. Yönetmen Muhsin Mahmelbaf, gençlik yıllarında bir polis memuruna kendisini filminde oynatacağına dair söz vermiştir. Yıllar sonra yönetmenin evine gelerek ona verdiği sözü hatırlatan polis, yönetmenin bu filmi çekmesine sebep olur. Film, yönetmenin bu sözü vermesine iten sebepleri konu alıyor. Otobiyografik bir film olması hasebiyle yönetmenin ve İran’ın yıllar içindeki değişimine tanıklık ediyoruz. İnsanın değer verdiği şeylerin nasıl yıllar içinde değiştiğini görüyoruz. Bunun yanında İran sinemasının vazgeçilmez şiirselliğini de hissediyoruz bu filmde. Bir diğer adı “Bir Masumiyet Anı” olan filmin özellikle son sahnesi, aslında tüm filmin anlatmak istediğini “masum” bir şiirsellikle sunuyor bizlere. Allah insana kazanması ve cenneti girebilmesi için bir Facialar, felaketler, insanın sevdikleri ile ilgili yalan rakiple karşılaşması gerektiğini söylemiştir. İnsanın yanlış iftiralar ve şüpheler görmesine neden olan rakibi şeytandır. Şeytan insanı yenmek ve onunla birlikte rüyalar... Bunların hepsi şeytandandır. İnsan uyandığı cehenneme gitmeyi sağlamak için her ne gerekiyorsa zaman da şeytanın insana karşı hilesi bitmiş değildir. yapacaktır. İnsan rakibini görmediği için, onu görebilen Görülen rüyadan insanın endişelenip başkalarıyla konuşmasına ve onları da üzüp rahatsız etmesini ister. tek varlık olan Allah'a dayanması gerekir. Allah Böylece endişe çemberi büyür. Şeytanın bu hilesine rahmetinden dolayı şeytanın hilelerini ve o hilelerin her karşı Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından bize öğretilen dört şey vardır. İnsan bunları birinde onu nasıl yeneceğini insana açıklamıştır. uygulamalıdır. .: . Kötü rüyadan sonra rüyanın şerrinden ve şeytanın Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki: şerrinden Allah'a sığınmak gerekir. Üç çeşit rüya vardır: 2. Sol tarafa üç kere hafifçe ıslak bir şekilde üflemek Birincisi Allah'tandır güzel bir rüyadır ve onda fayda 3. Hazreti Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dedi vardır. ki: İkincisi nefistendir. Genel bir rüyadır, faydalı ya da Kötü faydasız rüyaları kimseyle paylaşmamak ve dedi ki: zararlı değildir. Yapmakla ve düşünmekle meşgul O rüya sana zarar vermeyecek. Bu yüzden rüya ile ilgili olunan şeylerle alakalıdır. çok endişeli ve kaygılı olmayın. Üçüncüsü şeytandandır. Hiçbir faydası yoktur. Sadece 4. Uyumadan önce işten Ayete-l Kürsi ve 2.surenin 255. acı verir ve zararlıdır. ayetini okumak. İlk zamanlarda sahabeler bu çeşit rüyanın sıkıntısını Allah uykularınızı bereketlendirsin. . . çekmişlerdir: Ebu Seleme (r.a) dedi ki: O kadar kötü rüyalar görürdüm ki, bu rüyalar beni hastalanma raddesine getirirdi. Ebu Katade bunu duyunca dedi ki: Ben de o kadar kötü rüyalar görürdüm ki, günümü mahvederdi.
Search
Read the Text Version
- 1 - 14
Pages: