Nasrettin Hoca’nın Seyahat Kitabı Final Ürünümüz
1.Nasreddin hocanin dilinden şehirlerimizi ve ülkemizi gezdireceğimiz bir maceraya hazır mısınız 2.Sizler bu hikayeyi devam ettireceksiniz. 3.Hepimizin dilinden bir ortak hikaye çıkacak.
Başak NKFL- Namık Karamancı Fen Lisesi-Olgu Yılmaz-Antalya Nasreddin Hoca bir gün Antalya'nın en muhteşem kentlerinden biri olan Manavgat'a gelir. Ve antik bölgelere gitmeye başlar. Apollon Tapınağı ile başlar. Bu tapınağın adı ışık, güzellik ve sanat Tanrısı Apollon'dan gelmektedir. Şehrin her yerinde çok sayıda antik anıt bulunmaktadır. Bu tapınak antik limanın girişinde inşa edilmiştir. Çünkü halk düşmanlarını bu tapınak ve Tanrı'nın gücü ile korkutmak istedi. Tapınak M.Ö. 150 yılında inşa edildi. Tapınak Side, Manavgat'ta bulunmakta. Yani, Antalya'nın bir ilçesinde. Yapı uzun bir süre sonra yıkılmaya başlamıştır. Ancak 1982-1990 yılları arasındaki restorasyonlardan sonra yapının bazı sütunları tekrar sabitlenmiştir.
Azra nkfl- Namık Karamancı Fen Lisesi-Olgu Yılmaz-Antalya Burada yürürken çok güzel bir yüzük görüyor. Bu yüzük zümrüt ve pırlantadan yapılmışa benziyordu. Nasrettin Hoca bu yüzüğü görünce çok mutlu oluyor. Yüzüğü hemen parmağına takar. Akşam olduğunda bir otele gider ve burada kalır. Günün yorgunluğundan hemen uyur. Uyandığında bir çadırda olduğunu anlar. Korkuyla ayağa kalkar ve dışarı çıkar. Dışarı çıkıp dolaştığında, dün ziyaret ettiği yerle aynı yer olmadığını anlar. Nasrettin Hoca, birisine otelin adını vermiş ve nerede olduğunu sormuş. Ama adam anlamsız gözlerle Nasrettin Hoca'ya baktı
Hüseyin NKFL- Namık Karamancı Fen Lisesi-Olgu Yılmaz-Antalya Adam da \"burası Manavgat değil, sen şimdi Alanya'dasın\" der. Nasreddin Hoca şaşırır biraz korkar, bu nasıl olur? \"Teşekkür ederim\" der ve yürümeye başlar. etrafına baktığında bir kale görür. Bu kale adını daha önce duyduğu Alanya kalesidir. Ve geçmişte bu kale hakkında bir makale okuduğunu hatırlar. Bu kale 13. yüzyılda I. Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Kale, Akdeniz'e uzanan kayalık bir yarımada üzerinde 250 metre (820 ft) yükseklikte yer almaktadır. Nasreddin Hoca kaleye doğru yürür ve kalenin tepesine tırmanır. O sırada Nasreddin Hoca parmağındaki yüzüğü hatırlar ve eline bakar, eline baktığı an yüzük onu bir yere çekmeye başlar. Ve nasreddin hoca elinin arkasından koşmaya başlar.
Berrak- Namık Karamancı Fen Lisesi-Olgu Yılmaz-Antalya Yüzük onu çok hızlı çekmeye başladığında gözlerini kapatır ve günün yorgunluğu ile uykuya dalar. Uyandığında bambaşka bir yerdedir önüne gelen ilk adama: \"Neredeyim ? \"diye sorar. Adam ona gülümseyerek: \"Burası Kemer\" der. Nasrettin Hoca bir anda çok sevinir çünkü daha önce okumuş oldu kitaplardan kemeri tanıyordu. Burası eşsiz doğal güzellikler barındıran bir yerdi. Bir şehir haritası bulduktan sonra, ilk olarak Kleopatra Koyuna gitmeye karar verir .ve yola koyulur.
Bedirhan-Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Kleopatra Koyu’na gelir ve muazzam olan manzaraya hayran kalır.Masmavi deniz onu o kadar rahatlatmıştır ki oradan ayrılmak istemiyordur.Birden bir mağara yakınından gelen sesle irkilen Nasrettin Hoca merakla mağaraya doğru gider. Mağarının içine girer ve sese doğru ilerlemeye devam eder.Mağaranın sonuna gelen Nasrettin Hoca gözüne vuran ışık nedeniyle gözleri kamaşır daha sonra sanki cennete geldiğini düşünerek şaşırmış bir halle birini bulmayı çalışır.Bulduğu ilk kişiye ‘’Bu upuzun nehirde nedir?’’ sorusunu yöneltir. Adamcağızda ‘’Burası Arapapıştı Kanyonu Aydın’nın güzelliklerinden biri’’ der fakat adam sanki her yerde Arapapıştı Kanyonu varmışcasına bir tavırla söyler ki Nasrettin Hoca’da kızgın bir tavırla ‘’Be evlat güzelim yeri benim maya çaldığım göl gibi anlatırsın ayıptır’’ dedi.
Irmak- Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Nasrettin Hoca sinirlenir lakin Arapapıştı Kanyonu o kadar görkemlidir ki Nasrettin Hoca sinirlenemeyecek kadar büyülenmiştir. Birden yüzüğü tekrar parlamaya başlar Nasrettin Hoca bu sefer nereye gideceğini merak etmektedir. Sürüklenmeye başlar kendini mandalina ağaçların içinde bulur. Nereye geldiğini anlayamaz. Bahçeden çıktığında ise eşsiz güzelliğe sahip Bodrum kalesini görür. Bodrum Kalesi 1406-1523 yılları arasında inşa edilmiştir. İç kale içinde değişik ülke adları verilmiş kuleler bulunmaktadır. En yüksek kule Fransız Kulesi'dir. İç kaleye 7 kapı geçilerek ulaşılır. Kapılar üzerinde armalar bulunmaktadır. Armalar üzerinde haçlar, düz veya yatay bantlar, ejder ve aslan figürleri bulunmaktadır. Bodrum Kalesi, 19'uncu yüzyıl sonunda hapishane olarak kullanılmıştır ve Osmanlı döneminde ise hamam niteliği kazanmıştır.
Şeyma- Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Nasrettin Hoca Bodrum kalesinin içinde araştırma yaparken gözüne altın taç takılır ve onu görünce aklına tekrar yüzüğe bakmak gelir. Yüzük o an parıldamaya başlar ve Nasrettin hoca kendini Kuşadası’ndaki Zeus Mağarasında bulur. Gök tanrısı Zeus kardeşi denizler tanrısı Poseidon’u kızdırdığında elindeki üçlü yabasını kaldırıp dalgaları kabartan ve denizi altüst eden Poseidon’un gazabından kaçıp sakinleşmesini beklemek için bu mağaraya sığınır, dinlenir ve yıkanır.
Zeynep- Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Nasrettin Hoca güzelce yıkandıktan sonra mağarayı gezmeye başlar ve mağaranın iyice derinliklerine inen bir yolu takip eder. Bu yol Muğla-Milas sınırları içinde olan İncirliin Mağrasına bağlanır. Mağaranın tamamı 354 metrelik bir uzunluğa sahiptir ve günümüzde 155 metresi turizme açıktır. İncirliin Mağarası içerisinde dev sarkıt, dikit, sütun ve damlataş havuzları bulunmaktadır. Mağara girişindeki toprak zeminde ve mağara içerisinde antik döneme ait birçok seramik parça bulunmuştur. Bu buluntular ışığında mağaranın geçmiş dönemlerde aktif olarak kullanıldığını göstermektedir. Hoca,bu eşsiz mağarada gezerken duvarda bir iz görür merak edip dokunur ve birden dev sarkıtlardan biri düşüp mağara bembeyaz bir ışığa gömülür.
Nazar- Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Bir süre sonra beyaz ışık kayboldu ve Nasrettin hoca kendini Nysa antik kentinde buluverdi.Nasrettin hoca bir taraftan nerede olduğunu anlamaya çalışırken bir taraftanda etrafı geziyordu. Nysa antik kenti, Aydın ilinin Sultanhisar ilçesi sınırlarında yer alan bir antik kenttir.Tarihi MÖ 3. yüzyıla kadar uzanmaktadır. İçerisinde Meclis binası, tiyatro, kütüphane gibi pek çok tarihi yapıt bulunmaktadır Nasrettin hoca gördüğü koca koca yapıtları incelerken bir taraftanda nasıl yapıldıklarını düşünmeden edemiyordu ve sonra Nasrettin hocanın parmağındaki yüzük bir anda parlamaya başladı.
İrem-Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Yine yüzük Nasrettin Hoca'yı bilmediği yerlere sürüklüyordu ve Nasrettin Hoca bu durumdan çok memnundu. Bu sefer yüzük onu Efes Antik kenti'ne getirdi.Efes, önemli bir antik Roma-Yunan kentiydi. Kuruluşu Cilalı Taş Devri MÖ 6000 yıllarına dayanmaktaydı. 1994'te UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Efes 2015'te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi. Nasrettin Hoca, güzel uzun mermer yolları, harika tiyatro salonunu görünce daha önce buraya geldiğini hatırladı. Bu nedenle buraya yakın muhteşem bir yer daha olduğunu biliyordu.
Ayşenur- Nazilli Lisesi- Ayla Duman-Aydın Orası Artemis Tapınağı’ydı. Nasrettin Hoca hızla yola koyuldu. Artemis Tapınağı Tanrıça Artemis'e ithaf edilmiş bir tapınaktır. Efes'te Milattan önce 550 yıllarında tamamlanmıştır. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılan tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır. Tapınak Lidya Kralı Kroisos tarafından başlatılmış 120 senelik bir projenin eseridir. Nasrettin Hoca ilgi çekici mimari yapının gizemli yerlerini tadını çıkararak gezdikten sonra tekrar yüzüğe odaklandı.
Firdevs Zehra - Hakkı Polat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi-Ayşegül Ata-Adana Ve sonra Nasrettin Hoca Adana’ya gelir. Şehri merak edip öncelikle tarihi yerleri keşfe çıkar. İlk olarak Varda (Alman) Köprüsüne gider. Demir yolu projesi II. Abdülhamit tarafından yapılan bu köprü, Osmanlı topraklarını bir baştan bir başa kat edecek büyük bir projedir. Alman köprüsü, Berlin-Bağdat-Hicaz demir yolu, tarihteki ipek yolunun yerini alarak, Batı ile Doğu’nun önemli köprüsü olarak 1900’lü yılların başında Almanlar tarafından Yapılmıştır. Şalvarıyla kendisine yaklaşan bir Adanalıyla karşılaşır. Misafirperver Adanalı önce…
Merve- Hakkı Polat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi-Ayşegül Ata-Adana “ Merhaba efendim hoşgelmişsin. Karnın aç mı? Bir şeyler ikram edelim sana. “ Nasreddin hoca: “Doğru söylemek gerekirse efendim acıktım epey yol yorgunuyum.” der. Misafirperver Adanalı öncelikle Nasreddin Hocanın dinlenmesi için kendi evine davet eder. Onu götürür ve kendi yöresinde bulunan yiyeceklerden ikram eder. İçli köfte,şırdan, şalgam ve yörenin ünlü tatlısı olan bici bici sofrada yerini alır. Nasreddin Hoca karnını iyice bir doyurduktan sonra yemeklerin çok lezzetli olduğunu söylemeden edemez. Misafirperver Adanalı yöresinin güzelliklerini anlatmaya başlar. Yemeklerin hikayelerinden söz eder. Nasreddin Hoca bu keyifli sohbetten çok hoşnut olur. Misafirperver Adanalı’yı çok sever. Yolunun düştüğü bu güzel memlekette bir süre kalmaya karar verir.
Zeynep İkra - Hakkı Polat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi-Ayşegül Ata-Adana Nasrettin hoca Adana'yi daha fazla tanımak istediği için gezmeye devam eder ve tarihi yer olarak bilinen taş köprüye gider. Taş Köprü 319 metre uzunluğunda ve 13 metre yüksekliğindedir. 21 kemerinden 14’ü ayaktadır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması görülmektedir. Dünyanın halen kullanılan en eski köprülerden biri olarak bilinmektedir. Nasrettin hoca taş köprüyü beğenir. Birdahaki yolu düşmesinde tekrar gelmek ister.
Esra - Hakkı Polat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi-Ayşegül Ata-Adana Misafirperver Adanalı Nasreddin hocaya Ramazanoğlu Medresesini gezdirir.Ramazanoğlu Medresesinin mimari yapısı Nasreddin hocayı hayran bırakır.Misafirperver Adanalı Ramazanoğlu medresesini tanıtmaya başlar; “Ramazanoğlu Medresesi Adanamızın önemli tarihi yapılarındandır. Batı kapısı üzerine iki yılan kabartması olan bir kubbe ve bir kitabe vardır. Medresemizin duvarları siyah beyaz mermer taşlarla bezelidir.Medremiz birçok işlevdeki yapıları içerisinde bulundurur.Medresemizin 16. yy dan kalma çinileri meşhurdur.”Nasreddin hoca Ramazanoğlu Medresesinde gezindikçe içi ferahlar huzur bulur. Buradaki çeşitli renkteki gülleri koklar.
İkbal - Hakkı Polat Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi-Ayşegül Ata-Adana Adana’yı gezmeye doyamayan Nasrettin Hoca araştırmaya devam eder. Gezerken bir kule görür ve merak edip kulenin yanına gider. Bu kule Büyük Saat kulesidir. 1881 yılında Vali Ziya Paşa tarafından yapımına başlanmıştır. 1882 yılında Vali Abidin Paşa tarafından tamamlattırılmıştır.Kule kesme taştan yapılmıştır. Uzunluğu 32 metre olan kule kare prizma şeklindedir ve kulenin duvarları tuğla ile inşa edilmiştir.Örme işlemi oldukça zor olan küçük taş tuğlalardan imal edilmiş ve yapımından uzun bir süre sonra Almanya’dan özel olarak saat makinesi getirilmiştir. O kadar sağlam yapılmıştır ki 1998’deki Adana depreminden sonra bile ayakta kalmayı başarabilmiştir. O sırada eli cebindeki yüzüğe gider ve.
Busenur- Gazi Anadolu Lisesi-Hatice Toker-Sivas Yüzüğü eline alır ve yüzük parlamaya başlar. Nasreddin hoca bir anda kendini Sivas'ta bulur yüzüğü cebine koyar yavaşça etrafına bakarak yürümeye başlar.Yürüdükçe Sivas’ın tarihi kent meydanına varır. Tarihi yerlerin güzelliği karşısında hayranlıkla bakakalır. Çevresindeki insanlar da Nasreddin hocaya şaşkınlıkla bakar ve yanından geçen çocuk “Aaa bu Nasreddin hoca degilmi “ der oradan Nasreddin hoca evet der. Daha sonra kafasını sola çevirdiği anda bir müze görür orası “Sivas Kongre Müzesi “ hızlıca karşıya geçer .Kongre Müzesi nin özelliklerini müze görevlisinden dinler ve şu bilgileri öğrenir .Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye tarafından 2 Eylül-18 Aralık 1919 tarihleri arasında 'Milli Mücadele Karargâhı'olarak kullanılan bina Cumhuriyet tarihimizde çok önemli ve müstesna bir yer tutmaktadır.Bu bilgileri öğrendikten sonra yavaşça oradan uzaklaşır. Karnı acıkmıştır hocanın ve Sivas’ın meşhur köftesini yemeye karar verir.Yediği köfteyi çok beğenen Nasreddin Hoca üstüne hurma tatlısını yer. Karnı doyan Hoca içinden “acaba nereye gitsem, keşfetmek için neresi kaldı “ diye söylenir .Yorulmak bilmeyen Nasreddin Hoca…..
Neslihan- Gazi Anadolu Lisesi-Hatice Toker-Sivas Bu yüzük işini çok sevmiştir ve bu sefer nereye diye düşünürken bir anda yüzük parlar ve kendini Gök Medresede bulur. Gökmedrese ya da diğer adıyla Sahibiye Medresesi, Sivas'ta yer alan bir medresedir. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, batı yönünde giriş kapısının yer aldığı ana büyük kapı üzerindeki kitabesinden anlaşıldığına göre 1271 yılında Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından Mimar Kaluytan'a (Kaluyan el-Konevi) yaptırılmıştır. Taç kapısının yan sütunları başlıkları üzerinde karşılıklı olarak yazılı imzaya göre Gökmedresenin mimarı Konyalı Kaluyan'dır. Taç Kapıda bulunan “hayat ağacı” ve diğer süslemeleri çok beğenir. Nasreddin hoca burayı incelemeye doyamaz göze hitap eden bir yer olduğu aşikardı , ancak Nasrettin hoca yüzüğün varlığını tekrardan hatırlar ve işaret parmağındaki bu özel yüzüğün tekrardan parlamaya başladığını görür ……..
Özgür-Gazi Anadolu Lisesi-Hatice Toker-Sivas Nasreddin hoca gözünü kapatıp açar ve kendini 2 dağın arasında akan bir derenin yanında bulur. Burası neresi diye düşünmeye başlarken dağda bir çatı görür. Dağa doğru tırmanırken o gördüğünün bir türbe olduğunu fark eder ve türbenin etrafında dua eden insanları görür.Ve merakı artar hızlıca türbeye gider.Kimin türbesi olduğunu sorar ve insanlar anlatmaya başlar. Burası Sivas’a 18 km uzaklıktaki Soğuk Kaplıca da bulunan Ahmet Turan Gazi'nin türbesidir. İslami harekette Anadolu'nun fethi için görevlendirilen komutan Ahmed Turan Gazi; “Gazi erenlerinden ve Ehlullah” olarak tanıtılmaktadır. Rivayete göre 7. Yüzyıl da Rumlarla girdiği savaşta Soğuk kaplıca mevkisine kadar gelmiştir. Ancak savaşta askerlerinin hepsi şehit olduğu için Ahmet Turan Gazi’de tek başına atını rum ordusunun üzerine sürmüştür ve bir tepeden diğerine atlarken atının ön ayaklarının kayalara saplandığını söylenilir. Ahmet Turan Gazi orada şehit düşmüştür .Hemen arkasına dönüp bakan Nasreddin hoca atın ayak izlerini görür ve şaşkınlığını saklayamaz hemen türbeye döner ve duasını ederken bir parıltı gözüne çarpar yüzük yeniden devreye girmektedir.
İrem Hatun-Gazi Anadolu Lisesi-Hatice Toker-Sivas Yüzüğün parladığını görür ve onu eline alır bu defa Balıklı Kaplıcaya gider. Sivas İl sınırları içerisinde; İl merkezine 90 km uzaklıktaki Kangal İlçesinin 13 km kuzeydoğusunda bulunan Hamam Deresi (Topardıç Deresi) vadisinde yer alan, Balıklı Kaplıca- Yılanlı Kaplıca adlarıyla da anılan kaplıcadır. Kaplıca suyunun 35+ 0.5 olması ve kimyasal içeriği(selenyum içermesi) nedeniyle çeşitli hastalıkları tedavi edici özelliğe sahip olduğu bilinmektedir. Bu tedavi özelliği tüm ülke ve dünya geneline duyurulmaya çalışılmaktadır. Özellikle sedef hastalığını tedavi ettiği bilinen, kaplıca suyunda yaşayan balıkların insan vücuduna saldırırcasına gelmeleri hastalıkların bu balıkların iyileştirdiği düşüncesi de oldukça yaygındır. Bunu duyan Nasrettin Hoca çok şaşırır. Tam balıklara yakından bakarken balık elindeki yüzüğe dokunur….
Edanur- Gazi Anadolu Lisesi-Hatice Toker-Sivas Nasreddin Hoca kendini bir caminin avlusunda bulur. Bu caminin Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası olduğunu öğrenir. Burası Anadolu Selçuklu devletine bağlı bulunan Mengücek Döneminde yapılmıştır. Divriğe Ulu Cami Süleyman Şah'ın oğlu Ahmet Şah tarafından yapılmıştır. İçerisinde bulunan Darüşşiha ise Ahmet Han'ın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırıldı. Kompleksin yapımına 1228 yılında başlanmıştır ve 1243 yılında tamamlanmıştır. Kompleksin baş mimarlığını ise Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah yapmıştır. Divriği Ulu Cami mimari özellikleri ile dikkatleri çekmektedir. Cami içerisinde Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleri de bulunur. Bu cami UNESCO dünya mirasları listesinde de yer almaktadır. Divriği Ulu Cami ile yanında bulunan darüşşifa bu listede bulunan Türklerin ilk mimari yapısı olma özelliğini de taşımaktadır. Divriği Ulu Caminin hemen bitişiğinde bir darüşşifa bulunmaktadır. İçerisinde kanallardan ve havuzdan gelen su sesleri duyulmaktadır. Bu seslere ney sesleri eşlik ederek akıl ve sinir hastaları burada uzun yıllar tedavi edilmiştir. Camiyi yaptıran aile ile mimarisini yapan mimarların mezarları cami içerisinde bulunmaktadır. Hocanın gözü kuzey kapıdaki namaz kılan insan silüetine takılır. Burayı yapan mimara ve ailesine dua ederken yüzük parlar ve…….
Ela- Prof dr Necmettin Erbakan Fen lisesi-Necmiye Aslı Şahin- Erzurum Nasreddin Hoca yolculuğana yüzük aracılığıyla devam eder ve yüzük Türkiye nin kuzey doğusunda olan Erzurumu gösterir.O kendini Yakutiye Medresesindebulur.Yakutiye Medresesin tarihi hakkında düşünmeye başlar.O düşünüyorken birisi yanına gelir ve medrese hakkında konuşur.Yakutiye Medresesi 1310 yılında İlhanlilar tarafından yapılan en güzel ve en muhteşem binalardan biridir.Hoca oni heyecanlı bir şekilde dinler.Sonra o 3 Kumbetlere gider. 3 kumbetler Selçuklular zamanında Emir Saltuk dönemine ait olan büyük anıtsal kumbetler olarak bilinir. Anıların yanındaki küçük bina mescit olarak kullanılır.
Kübra- Prof dr Necmettin Erbakan Fen lisesi-Necmiye Aslı Şahin- Erzurum Nasrettin Hoca Erzurumu sevdi ve o bir kaç gün daha kalmak.istedi.O bir tepe gördü.Tepeye gitmeye karar verdi.Bu tepenin adı Aziziye Tabyalarıydı.Bir çocuk yanına geldi ve ona Aziziye Tabyaları ile ilgili bilgi verdi.Cocuk ona 1877 1878 yılları arasında Osmanlı Rus Savaşı zamanında şehri korumak için 22 tane onu çevreleyen yapı inşa edildiğini anlattı.En önemlisi ve en çok ziyaret edileni onların arasında Aziziye Tabyaları oldu.Rus işgalinden beri Erzurum tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Esmanur- Prof dr Necmettin Erbakan Fen lisesi-Necmiye Aslı Şahin- Erzurum Hoca Aziziye Tabyaları arasında dolaşırken o Nenehatun un anıt mezarını gördü. Çocuğa onun kim olduğunu sordum Çocuk Nenehatun un Erzurum da 93 harbinde Ruslara savunma yapan bilindik bir yöre sakini olduğunu söyledi.Hoca bu duyduğuna çok sevindi.Sonra Çifte minareli medreseye gitme kararı verdi.Hoca Çifte Minareli Medreseye gitti ve o medrese ile ilgili kısa bir bilgi okudu.Selçuklu döneminde yapıldığını söylendiğine göre minarenin birini ustanın diğerini de çırağınin yaptığını okudu.
Ahmet- Prof dr Necmettin Erbakan Fen lisesi-Necmiye Aslı Şahin- Erzurum Hoca Rüstem Paşa Kervansarayını görmek istedi.Bu Kervansaray Kanuni Sultan Süleymanın veziri tarafından yaptırılmıştır.Rustem paşa kervansarayı ipek yolunu kullanan kervanlar tarafından sık sık ziyaret edilen bir binaydi. Günümüzde Oltu taşı satım ve üretim yeri olarak kullanılıyor.Hoca Erzurum ile ilgili çok şey öğrenmişti.
Furkan- Prof dr Necmettin Erbakan Fen lisesi-Necmiye Aslı Şahin- Erzurum Nasrettin Hoca orada Atatürk Evi müzesine gitti.O yer hakkında bilgilendirildi.Mustafa Kemal Erzuruma geldiği zaman orada 52 gün kaldı.Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna dair bir çok eser var.Hoca Erzurumdan ayrılmadan önce Tortum Şelalesine gitti.Tortum Şelalesi en yüksek Şelalelerden biriydi.Hoca orada dinlendi ve inanılmaz manzarasından büyüledi.
Leyla-Nazilli Fen Lisesi-Işıl Özdemir Işık-Aydın Yüzük Nasreddin Hoca’yı Güvercin Adası'na getirmiş.Nasreddin Hoca Güvercin Adası’nın denizle beraber oluşturduğu manzarasına hayran kalmış ve Güvercin Adası ile ilgili bilgi edinmek için hemen rehberin yanına gitmiş. Güvercin Adası Kuşadası’na ismini veren yermiş. Güvercin Adası tarih boyunca çeşitli devletler için stratejik öneme sahipmiş. Güvercin Adası üzerinde Güvercinada kalesi varmış. Bu kale Güvercin Adası’nın en yüksek noktasında bulunuyormuş. Kale denizden gelebilecek saldırılara karşı limanı koruyormuş. Kale dışında bir de su sarnıcı bulunuyormuş. Güvercinada Kalesi UNESCO Dünya mirası geçici listesinde de yerini almış. Nasrettin Hoca en çok da şuna şaşırmış: Güvercin Adası ada olarak belirtilse de mendirek ile Kuşadası’na bağlantısı varmış ve yüzüğün onu nereye götüreceğini merak ederken gözlerini kapatmış ve …
Yağmur - Nazilli Fen Lisesi-Işıl Özdemir IŞIK - Aydın Nasreddin Hoca Kuşadası’ndan sonra nereye gitsem diye düşünür ancak yüzük ondan önce karar vermiştir zaten. Nasreddin Hoca gözünü Didim’de açar. Hemen burası hakkında bilgi almak ister Hoca. Burası Kuşadası’na 75 kilometre uzaklıkta olan Aydın’ın bir ilçesidir. Didim oldukça eski bir yerleşim yeridir. Beldedeki ilk yerleşim izleri MÖ 8000’lere kadar uzanmaktadır. Sıcak havanın da etkisiyle Nasreddin Hocanın canı yoğurt çeker. Göle çaldığı mayanın tutma ihtimalini ya tutarsa diye açıklamış olan Nasreddin Hoca Didim’in masmavi ve tertemiz olan denizine maya çalmaya başlar. Etrafına toplanmış olan halk hocayı hayretle izler. Hoca yoğurdun olmayacağını anlayınca eşeğine ters binip yoğurt almaya karar verir. Yolda önüne her köşe başında deniz çıkan Nasreddin Hoca deniz ve gökyüzünün maviliğine hayran kalır. Yolda yüzük tekrar parlamaya başlar.
Meryem-Nazilli Fen Lisesi-Işıl Özdemir Işık-Aydın Nasrettin Hoca'nın gözü eline takılınca yüzüğünü parladığını görür ve içinden acaba şimdi nereye gideceğim diye düşünür. Nasrettin Hoca içten içe bu işten zevk almaya başlamıştır. Gözlerini kapatıp merakla beklemeye başlar. Gözlerini açtığında kendini bembeyaz travertenlerin oluşturduğu muhteşem bir görüntü karşılar. Buranın Pamukkale Travertenleri olduğunu duymuştur ama hakkında çok fazla bir şey bilmediği için burayı iyi bilen birini bulup daha fazla bilgi öğrenmek ister. Oradaki bir kişiye Pamukkale Travertenleri hakkında neler bildiğini sorar. O da başlar anlatmaya: Hocam buranın tarihi 400 bin yıl öncesine, Roma Dönemine kadar uzanıyor. Burası termal suların hava ile teması sonucu meydana gelen beyaz travertenlerin donmuş bir şelale benzeri kademeli şekiller oluşturduğu ve yer yer teras biçimli havuzlar meydana getirdiği çok güzel bir yer. Hoca teşekkür eder ve yoluna devam eder.
Betül-Nazill Fen Lisesi-Işıl Özdemir Işık-Aydın Nasrettin Hoca gezdiği yerleri düşününce çok mutlu olmuş. Saatler ilerlemiş ve hoca çok yorgun olduğu için önce biraz dinlenmek , ertesi gün de Yenipazar’da bulunan Yörük Ali Efe Müzesi’ne gitmek istemiş ama yüzüğü yeniden parlamaya başlamış. Nasrettin Hoca kendini Yörük Ali Efe Müzesi’nde bulmuş ve burayı gezmek için heyecanlanmış, yorgunluğu geçivermiş. Hoca tam müze hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığını düşünürken müzeyi gezmeye gelen insanlardan biri Nasrettin Hoca’ya bir kağıt vermiş. Hoca kağıda merakla bakmış ve bu kağıtta Yörük Ali Efe Müzesi ile ilgili bilgiler olduğunu görmüş. Kağıtta yazanlar bunlarmış : Yörük Ali Efe’nin ölünceye kadar yaşadığı ev 1980’lerde bir yangında yanmış daha sonra Yörük Ali Efe’nin mirasçıları evi müzeye dönüştürülmesi koşuluyla Kültür Bakanlığına bağışlamış , Yörük Ali Efe’nin mezarı müze bahçesine taşınmış , ayrıca müze bahçesinde Yörük Ali Efe’nin bir heykeli de bulunuyor. Nasrettin Hoca bunları okuduktan sonra müzeyi gezmeye devam etmiş.
Ceren - Nazilli Fen Lisesi-Işıl Özdemir IŞIK - Aydın Yoluna devam ederken yüzüğün bu sefer seçtiği yer Afrodisias antik kentidir . Hemen bir görevli bulup buranın tarihini sorar. Buranın keşfedilme hikayesi şöyle: Ünlü fotoğraf sanatçısı olan Ara Güler bir gün yolunu kaybeder ve tesadüfen bu köye yolu düşer. Adını mitolojide yer alan aşk ve güzellik tanrıçası olarak bildiğimiz Afrodit’ten alan antik kent, Roma döneminde tapınak olarak kullanılmasıyla biliniyor. Dünyanın en iyi, kentin ise en görkemli stadyumlarından biri olma özelliği ile yaklaşık 30 bin kişi kapasitesi, 50 metre genişliği ve 262 metre uzunluğu, elips şeklinde olması ile herkesin rahat şekilde izleyebileceği Afrodisias Stadyumu’nda zamanında atletizm, halk oyunları ve festivaller gerçekleşiyordu. 1960 yılında bazı kazı çalışmaları yapılmış, kazı esnasında birçok değerli heykel ve kabartmalar bulunmuştur. Nasrettin Hoca bu bilgileri dinledikten sonra rehbere teşekkür eder ve yoluna devam eder.
Fatma Nur- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Nurdan Yılmam /Konya Nasrettin Hoca bir anda kendini başka bir yerde bulur. Burası neresi diye düşünürken yoldan geçen birine sorar. “Burası neresi?” diye. Yoldan geçen adam: “Burası Konya, Mevlana Türbesidir.” der. Nasrettin Hoca bir anda mutlu olur. Adam Mevlana Türbesi hakkında bilgi vermeye devam eder . - Burası eskiden Selçuklu döneminde Gül Bahçesi iken Sultan Alâeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babasına hediye edilmiştir. Mevlana’nın babası 1231 tarihinde vefat edince türbeye defnedilmiştir. Ancak Mevlana 1273 yılında vefat edince oğlu Mevlana'nın mezarın üzerine türbe yaptırmıştır. İşte bu da Kubbe-i Hadra (Yeşil Kubbe ) denilen türbedir.nDaha sonralarda Mevlevî Dergahı ve Türbe 1926 Konya Asâr-i Atîka Müzesi adı altında müze olarak hizmete başlamıştır. 1954 yılında ise müzenin adı Mevlâna Müzesi olarak değiştirilmiştir. Nasrettin Hoca duyduklarından etkilenir ve Türbeyi gezmeye başlar, içerisinde o kadar çok gezilecek güzellik vardır ki Mevlana Türbesini çok beğenir. Gezmeyi bitirir. Ne yapsam ki diye düşünürken karnının acıktığını hisseder ve Konya'nın meşhur yemeklerinden yemek ister . Yemek yemek için bir yere girer ve Konya'nın meşhur yemeklerini sorar. Oradaki çalışan saymaya başlar. -Bamya Çorbası, Etli Ekmek, Arabaşı çorbası, Tirik kebabı, Dilber dudağı, Höşmerim tatlısı. Nasrettin Hoca hepsinin tadına bakmak ister. Yemeye başlar ve her şeyi çok beğenir . Güzelce yer, dışarıya çıkar ve -Eeee boşuna dememişler, gez dünyayı gör Konya’yı diye. Biraz düşünür nereye gitsem ki diye gözlerini kapatır ve kendini başka bir yerde bulur .
Kübra- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Nurdan Yılmam /Konya Nasrettin Hoca kendini Akşehir’de bulur. Etrafa bakar, manzaranın tanıdık geldiğini anlar. Hemen aklında eski anılar canlanır. Çünkü buraya daha önce imamlık görevini yapmak için gelmiştir. Her tarafta bir anısı vardır. Bu anıları çok özlemiştir. Burada olmaktan çok mutludur, karnı açtır. Hemen bir lokanta bulup Akşehir’in meşhur peynirli baklavasından yer. En sevdigi caminin içine girer. Her bir süslemesi ayrı güzeldir. Biraz içeriyi gezer ve çıkar. Yolda yürürken bir de ne görsün, yüzük parlamaya başlamıştır bile. Yüzüğe bakar ve kendisini yine Mevlana’da bulur. Orayı gezerken bir adam görür. Yanına gidip buraları tanıtmasını ister. Mevlana, din alimi hoşgörünün simgesi olarak kabul edilen bilim insanıdır. Mevlana Türbesi 4 fil ayağı kalın sütun üzerine yapılmıştır. Mevlana’nın diğer anlamı yeşil kubbedir. Mevlana müzesi eskiden Mevlana’nın dergahıdır. Oralarda küçük tanıtımlar yapılıp sergilenmiştir. Ziyarete gelen herkes oradaki yazıları okuyup bilgilenir. Nasrettin Hoca’nın çok hoşuna gitmiştir bu bilgiler. Etrafi dolaşırken burnuna bir koku gelir. Yanındaki adama sorar, bu koku nedir diye. Adam ise bizim buranin meshur etli ekmeğidir o hocam, gelin size ikram edeyim der. Beraber yerler ve hoca çok beğenir.
Meryem Sena- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Nurdan Yılmam /Konya Nasrettin Hoca etrafına bakar. Yeşillikler, ağaçlar, küçük küçük akan sular ve parmaklarını geçmeyecek kadar az insan vardır. Bir de serin serin esen hafif bir rüzgar bizim hocayı öyle bir mayıştırmıştır ki sormayın. O kadar gezinin yorgunluğu ve biraz önce yediği yemeklerin de etkisiyle uykusu gelir bizim hocanın. Yüzüğü çıkarıp cebine koyar. Yüzüğe karşı: “Şimdilik izin ver de az dinleneyim. Dünyanın sonu değil ya daha gezeriz.” der ve bir ağacın gölgesine geçip uyur. İki saat sonra yandaki yoldan bir traktör geçerken Nasrettin Hoca traktörün çıkardığı sese sıçrayarak uyanır. Uykusu kaçan Nasrettin Hoca ayaklanıp gezmeye devam etmeye karar verir. Az ilerde şifalı ot toplayan adama: “Burası neresi?” diye sorar. Adam da: “Sadıkhacı köyü.” der. Nasrettin Hoca da: “Konya’daki Sadıkhacı mı?” diye sorar. Kısaca bizim hoca sorar, adam cevaplar durur. Buranın Konya’daki Hüyük ilçesine bağlı Sadıkhacı adında bir köy olduğunu ve gezdiği yerin de Hititler zamanından kalma bir su anıtı olduğunu öğrenmiş. Adı da Eflatunpınar’dır. O dönemde yaşayanlar adezit taşına tanrı ve tanrıçalarını işleyip bu anıta koymuşlar. UNESCO Dünya Mirası Geçici listesindeymiş. Bir de adam suyu öve öve bitiremeyince bizim hoca da gidip kana kana su içer. Tabi yüzük Nasrettin Hoca’nın daha fazla bilgi öğrenmesine izin vermez.
Süleyman- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Nurdan Yılmam /Konya Derken yüzük parlamış. Nasrettin Hoca bu sefer de Konya ilinin Çumra ilçesinde yer alan Çatalhöyük' e gelir. Nasrettin Hoca yürürken yanına bir genç gelir ve Nasrettin Hoca'ya \"Hoş geldin hocam.\"der. Nasrettin Hoca da \"Hoşbulduk.” der ve Çatalhöyük hakkında az bilgisinin olduğunu söyler.\" ve gençten onu Çatalhöyük'ü gezdirmesini ister. Ve genç anlatmaya başlar: Orada 7024 ile 6449 tarihleri arasında binden fazla konutun bulunduğu ve nüfus olarak da 5 ile 10 bin arasında insanın yaşadığını söyler. Kapısı bulunmayan bu konutların içerisine damdan içeri ahşap merdiven kullanılarak girildiğini anlatır tam genç lafını bitirmeden yüzük parlar ve
Hüseyin- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Nurdan Yılmam /Konya Nasreddin Hoca kendisini bir sürü kelebeğin olduğu bir yerde bulur. orada görevli olan bir adam Nasreddin Hocanın yanına gelir ve ‘Hoşgeldiniz.Size nasıl yardımcı olabilirim? ‘der.Nasreddin Hoca nerede olduğunu bilmediği için hemen buranın neresi olduğunu öğrenir.Görevliye ‘Burası neresi acaba’ der.Görevli şaşırır çünkü Konya’da burayı bilmeyen yoktur ve bilmeyen bir insan buraya nasıl gelebilir. Görevli: “Siz Konya’lı değilsiniz galiba” der. Nasreddin Hoca ‘Aslında Konyalıyım ama burayı daha önce ne gördüm ne de duydum.’ der. Görevli,Nasreddin Hoca’ya orayı anlatmaya başlar. “Burası Kelebekler Vadisi. Konya Tropikal Kelebek Bahçesi, 3500 m2’lik gezi alanı ile toplamda 7600 m2’lik bir kullanım alanına sahiptir. 1600 m2’lik kelebek uçuş alanı 15 tür kelebeğe doğal yaşam alanı sunmaktadır. Bahçede 98 türe ait 20000 adet bitki bulunmaktadır, kelebekler kendi nektar bitkileri etrafında uçarken gözlemlenebilmektedir. Nasreddin Hoca şaşkınlığını gizleyemez çünkü hayatında bu kadar kelebeği hiç bir arada görmemiştir. Görevli ile birlikte orada her yeri gezerler. En sonunda ne kadar gitmek istemese de gitmesi gerektiğini anlar ve görevliye teşekkür ederek oradan ayrılır. Oranın etkisinden hala çıkamamıştır. Artık yorgunluktan yol yürüyemez hale gelmiştir. Biraz dinlenmek için bir banka oturur ama yüzük onun dinlenmesine fırsat vermeden yine parlamaya başlar.
Gülay- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Nurdan Yılmam /Konya Nasrettin Hoca kendini bir anda bir medresenin önünde bulur. Yoldan geçen bir adama \"Burası neresi diye sorar.\" Adam: \"Burası Karatay Medresesi.” der. Nasrettin Hoca Karatay Medresesi’nin tarihini sorunca adam anlatmaya başlar. \"Karatay medresesi Sultan II. İzzeddin Keykavus devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından 649 Hicri(1251 miladi) yılında yaptırılmıştır. Mimarı bilinmemektedir. Osmanlılar devrinde de kullanılan medrese XIX. Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yeri bulunan Karatay medresesi 1955 yılında ‘çini eserler müzesi’ olarak ziyarete açılmıştır. Nasrettin hoca Karatay medresesini gezdikten sonra acıktını fark eder ve bir şeyler yemeye karar verir. Bir restorana gider Konya'nın meşhur Mevlana böreğini ve yanına da tatlı olarak sacarası alır. Karnını bir güzel doyurur. Gezmekten yorulduğu için biraz uyuyup dinlenmeye karar verir. Yüzüğü parmağından çıkarıp masanın üzerine koyar ve uykuya dalar.
Elif - Asımın Nesli AİHL-Önder IŞIK/Aydın Nasreddin Hoca uyandığında kendini mavi dalgalı denizin kumsalında buldu. Kendisine merakla bakan bir çift göz gördü. Ona ‘ben neredeyim’ diye sordu. Adam ‘ Burası Marmaris’ dedi. Hoca şaşırarak eline baktı, yüzüğü çıkardığını sanıyordu fakat yüzük parmağındaydı. Etrafına bakındı ve kamp yapan , yüzen,güneşlenen insanları gördü. Adam kendisine şaşkın bakan Hoca’nın haline gülerek ona bilgi vermeye başladı. ‘Burası Türkiye’nin güneybatı sahilinde Ege ve Akdeniz’in kesiştiği noktada Muğla iline bağlı bir liman kenti. Turizm açısından Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Marmaris, Ege kıyılarının en büyük tatil yeri konumunda. Ege ile Akdeniz’in buluşma noktası.’ dedi. Hoca ‘ Marmaris nasıl bir yer bana biraz daha bilgi verebilir misin?’dedi.
Nazlı -Asımın Nesli AİHL-Önder IŞIK/Aydın Adam ‘Elbette’ dedi ve devam etti. ‘Coğrafi konumuyla tarih boyunca sayısız uygarlıkların yerleşim yeri olmuş, çok sayıda limana ve kente ev sahipliği yapmış. Doğal güzellikleri, uzun sahil şeridi, çam ormanlarıyla kaplı tepelerinden muhteşem manzarası, bakir koyları, eşsiz plajları, antik kentleri, yat marinaları ve her türlü aktiviteyi sunmasıyla beraber Marmaris her yıl yüz binlerce turist ağırlamakta. Marmaris merkezinin Marmaris Kalesi, Marmaris Rıhtımı ve Marmaris Marina ile çevrilmiş bölümü “Tarihi Kent Merkezi” olarak adlandırılmakta. Marmaris Kalesi’nin de bulunduğu tepelik alanda Osmanlı döneminde ait 16’ncı yüzyıldan kalma tarihi yapılar mevcut. Yani Marmaris hem turistik hem tarihsel hem de doğal güzellik olarak çok yönlü bir yer. İstersen seni çadırımda misafir etmek isterim, yiyecek içecek ikram ederim acıkmışsındır.’ dedi. Hoca gerçekten acıkmıştı ve bu isteği kabul etti. birlikte çadıra doğru gittiler.
Damla - Asımın Nesli AİHL-Önder IŞIK/Aydın Çadıra girdiklerinde içeride otantik bir yer sofrasında harika bir Türk kahvaltısı Hoca’yı bekliyordu. Bu yüzükten dolayı hareketli,fantastik anlar yaşıyordu. Bundan olsa gerek iştahıda açılmıştı. Türk kahvaltısının bütün lezzetlerine baktıktan sonra burnuna Türk kahvesi kokusu geldi. Adam Nasreddin Hoca’nın halinden anlayacakken “Kahvenizi nasıl içersiniz?” diye sordu. Hoca: “Şekersiz içerim” dedi. Kahvesi geldi. Kahvesinden gözlerini kapatıp tam bir yudum aldığı sırada yüzük hocayı yine başka bir maceraya sürükledi. Gözlerini açtığında kendisini elinde kahve fincanıyla bir lokumcu dükkanında buldu.
Hatice Elif - Asımın Nesli AİHL-Önder IŞIK/Aydın Nasreddin Hoca’yı karşısında gören dükkan sahibi şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra Nasreddin Hoca’ya lokum ikram eder. Türklerde kahvenin yanında lokum yemek gelenektir. Nasreddin Hoca fincanı tezgaha bırakıp lokumu yer. Dükkan sahibine nerede olduğunu sorar. ‘Adını bölgede yetişen safran bitkisinden alan Safranbolu’dayız der. Yediğiniz lokum da Safran bitkisinden yapılmıştır der. Buranın evleri ve safranı meşhurdur der. Nasreddin Hoca evlere bakmak için dükkandan dışarı çıktığında denizin ortasında bir kulenin üstünde bulur kendini. Etrafında kimsecikler yoktur.
Arife Nur - Asımın Nesli AİHL-Önder IŞIK/Aydın Etrafına baktığında iki kara parçasının ortasından akan denizi gördü.Denizin üstünde martılar uçuyordu.Her iki tarafta da tekneler insanları taşıyordu.Uzakta iki karayı bağlayan köprüyü ve camileri gördü.Bunlar Ayasofya Camisi ve Sultan Ahmet Cami’siydi.Bunları görünce İstanbul’da olduğunu anladı.Üstünde bulunduğu kule de muhtemelen Kız Kulesi’ydi.Kuleden aşağı inip birisiyle konuşmak istedi.Aşağı inerken ayağı kaydı ve kendini gökyüzünde süzülürken buldu.
Emirayşe - Asımın Nesli AİHL-Önder IŞIK/Aydın Yerden metrelerce yüksekte olduğunu fark etti. Korkuyla aşağıya baktı bir deniz kıyısında,yeşille mavinin buluştuğu eşsiz güzellikte bir manzara karşısındaydı arkasından bir ses beğendiniz mi? diye sordu.Nasreddin Hoca şaşkınlıkla arkasına baktı. Adama kimsiniz,neredeyim ben diye sordu. Adam endişelenmeyin ben bir paraşüt pilotuyum. Şu anda Fethiye de Ölüdeniz’in üzerindeyiz dedi. Güler yüzle buranın yakınlarında Saklıkent Kanyonu’nu, Patara Plajı’nı, çeşitli antik kentleri, nefis çam ormanlarını görebilirsiniz dedi. Yükseklik korkusu olan Nasreddin Hoca panikle ipe tutunmaya çalışırken elindeki yüzüğü düşürdü.
Ebru-Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Kadir Yaylacı-Konya Kanyona indi düşürdüğü yüzüğü o zamanın en gelişmiş şehri olan Konya ya götürüp satmaya karar verdi.Konya’ya giderken Beyşehir Gölüne rastladı ve gölün o berrak suyuna hayran kadı.Yoldan geçen birine ‘‘Hemşerim sen buralımısın’’demiş.“Evet amca buyur’’demiş.“Burası da neresi’’demiş.“Burası Beyşehir Gölü, Göller Yöresinde, Konya ve Isparta illeri topraklarında bulunan, Türkiye'nin üçüncü büyük gölü, en büyük tatlı su gölümüz. Batı ve güneyinde Toros Dağları, doğusunda volkanik Erenler Dağı, kuzeybatı güneydoğu yönünde ise Sultan Dağları ve Anamas Dağı ile çevrili tektonik bir göldür.’’demiş.“Hey maşallah ne bereketli bir göl imiş ya’’demiş Nasrettin Hoca ve tekrar sormuş“burada başka tarihi bir eserimiz yok mu?’’demiş.“Tabi ki var gel ben seni Eşrefoğlu Camisi var gel ben seni oraya götüreyim’’demiş.Ve Camiye gelmişler ve gene başlamış anlatmaya;“ Burası Eşrefoğlu Camii, Anadolu'daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinalidir. UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınan Eşrefoğlu Camii, bir türbe, kervansaray ve hamam ile birlikte külliye şeklinde 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğulları Beyliği döneminde Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır.’’demiş. Ve Narettin Hoca bu Camiye hayran kalmış ve yüzüğünü satmak için yoluna devam etmiş…
Ayşe Gül-Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi -Kadir Yaylacı-Konya Ne kadar yüzüğü satmak istesede yüzük buna izin vermez ve tekrar parlamaya baş- lar.Nasreddin Hoca kendini bir sürü küçük küçük tarihi eserlerimizin minyatürlerinin yanında bulur.daha nerde olduğunu anlamadan bir adam, Nasreddin Hoca’ya sesle- nir’’Amcacım kayboldun herhalde sana yardımcı olmamı ister misin?’’ der.Nasreddin Hoca’’çok sevinirim’’ der.Adam “burası 80 Binde Devri Alem Parkı burada bir sürü çizgi film kahramanının, tarihi eserlerimizin, camilerin ve birbirinden farklı hayvanla- rın olduğu bir yer.Bence Konya’ya gelen herkesin kesinlikle ziyaret etmesi gereken mekanlardan biri” der.Nasreddin hoca oradaki şeylerin büyüsüne kapılmış adamı hiç dinlememiştir ve en sonunda “tamam çok teşekkür ederim bana yardımcı olduğun için”der.Ne kadar yorulmuş olsa da bu yüzük olayı iyice hoşuna gitmeye başlamıştır. Ve yüzüğü satmaktan vazgeçer.Dinlenmek için bir sandalye bulur oturur ama tabi yüzük buna fırsat vermeden tekrar Nasreddin Hocayı başka bir maceraya sürükler.
Huriye - Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi - Kadir Yaylacı - Konya Yüzük Nasrettin Hoca'yı Konya'da bulunan Alaaddin Tepesine doğru sürüklemiş. Yolda giderken düşünmüş nasıl güzellikleri daha önceden gezmediğini. Alaaddin Tepesine vardığında girişte onu bir rehber karşılamış “Selamünaleyküm” demiş Hoca, ardından cevap vermiş rehber “ Ve aleyküm selam hoşgeldiniz. Buyrun size ben rehberlik edeyim” demiş. Başlamış anlatmaya “ Alaeddin Tepesi’nin tarihi bir hayli eskilere dayanmaktadır. Bulunan tarihi eserlere göre, ilk insan yerleşimleri Erken Tunç Çağı’nda, yani M.Ö. 3000’li yıllara tarihlendiriliyor. İlk başlarda Hitit krallığının egemenliği altında olan bu tepe ardından Lidyalıların hükümdarlığı altına girmiştir. 11. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olan bu antik şehir Üçüncü Haçlı Seferi sırasında ağır bir işgale uğramıştır. Ardından tekrar Selçuklular tarafından ele geçirilen şehir sırasıyla Osmanlı İmparatorluğu, ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları içerisinde kalmıştır.\" Demiş rehber. Yine her seferinde olduğu gibi Nasrettin Hoca bu güzellikleri gezince büyülenmiş. Ve yüzüğü satmadığı için mutlu olmuş. Artık yorulduğunu anladığı için bu sefer yol almış dinlenecek bir yer bulmaya ama yüzük onu yine dinlenmeye fırsat bırakmamış
Nazlı - Hüyük Makbule Durmuş Akkuş Anadolu İmam Hatip Lisesi- Kadir Yaylacı - Konya Nasreddin Hoca yorgunluktan yüzüğünü yine satmak istedi ama satamadı ve bu sefer yolculuğunu Konya Ecdat Parkını ziyaret etmek için yola çıktı sonra Ecdat Parkına gider ve bir görevliyle sohbete başlayıp bilgiler almaya başlar. Görevli Konya Ecdat Parkı : Selçuklu ve Osmanlı dönemini ana fikir seçmiş bir tema parkıdır. Parkın bulunduğu bölge Konya’nın Osmanlı ve Selçuklu dönemine ait yapılarının çoğunlukla bulunduğu tarihi kent merkezinin 8 km dışında kent planlarında kentin yeni gelişim bölgesi olarak belirlenen Kuzey istikametindedir. Park yapılana kadar alan üzerinde başka yapı olmamıştır.Tarihi kent merkezinden ve Selçuklu, Osmanlı yapılarından oldukça uzakta bulunduğundan konu edindiği dönemin tarihsel süreklilik içinde oluşturduğu mekansal referansalarındanda uzakta yer almaktadır. Diye bilgiler vererek görevli Nasreddin Hocayı bilgilendirmiş. Nasreddin Hoca yorulduğu için artık görevliye teşekkür ederek yüzüğünü bir kere daha satmadığına mutlu oldu. Ve bu güzel yolculuğuna devam etmek için yüzüğü ile yola devam etmişler yeni yerlere.
Hasan Samet- Hüyük Makbule Durmuş Akkuş İmam Hatip lisesi-Kadir Yaylacı-Konya Nasrettin hoca gözlerini açtığında kendini bir anda masmavi gökyüzü ve masmavi gölün yanında martı sesleriyle kendini buldu. Nasrettin hoca oradan geçen yaşlı bir adama sordu.Burası neresi diye sordu.Burası Anadoludaki ahşap direkli camileri en büyük ve orjinal olandır.Eşrefoglu cami bir türbe kervansaray ve hamam ile birlikte külliye şeklinde 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğulları döneminde Eşrefoğlu Şemsettin Süleyman bey tarafından yaptırılmıştır.Nasrettin hoca Eşrefoğlu camiyi gezmeye başladı.Aradan zaman geçti ve Nasrettin hoca acıktığını fark etti ve oradan tarihi taş köprü den geçip bir restorana girdi ve Konya'nın yöresel çorbası olan Bamya çorbası ve yine yöresel yemeği olan su böreğini yiyip restorandan çıktı.Nasrettin hoca yorulmuştu ve yüzüğü parmağından çıkararak yanına koydu ve uzun müddet uyanmamak üzere uykuya daldı.
Search