Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Gölcük Turizm Rehberi 2022

Gölcük Turizm Rehberi 2022

Published by sakirsatir, 2022-11-13 18:40:04

Description: Kocaeli, Gölcük ilçesinin Tarihi, Sosyal Yapı Tesisleri ve Kültürü, Turistik Tesisleri, Yeme İçme Tesisleri ve Turizm imkanlarını özet şeklinde tanıtmaya yönelik bir kitapçıktır.

Keywords: Gölcük, Gölcük Turizm Rehberi, Gölcük'te Turizm, Gölcük Tarihi, Gölcük Piknik Alanları, Gölcük Erikli Tepe, Gölcük'te Tarihi Yapılar, Gölcük Sultan Baba Türbesi Saraylı Köyü, Gölcük'te Yeme İçme Tesisleri, Gölcük'te Oteller, Gölcük Yalı Evleri, Gölcük Termal Tesisleri, Gölcük Yazlık Ilıcası, Gölcük Yarhisar Gemi Müze, Gölcük Hat Müzesi, Gölcük Seramik Müzesi

Search

Read the Text Version

GÖLCÜK TURİZM REHBERİ T. C. KOCAELİ GÖLCÜK TURİZM BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI 1

“Kültür; okumak, anlamak, görmek, gördüğünden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir” Bu Turizm Rehberi; Kocaeli, Gölcük Turizm Birliği tarafından finanse edilmiş ve 2500 Adet Türkçe, 500 Adet İngilizce olarak basılmıştır. Yayına Hazırlık: Fikret ORMANCIOĞLU / Gölcük Bel. Başk. Yard. Ayşe DIŞPINAR / Kocaeli, Gölcük Turizm Birliği Md., Serkan SIDAL /Bölcük Bel. Basın Yayın Sorumlusu Burak ÖZTÜRK / Gölcük Bel. Foto-Video Edit, Volkan ŞENEL / Tarih Danışmanı, Şakir SATIR / CNRBASIM A.Ş., Yasin SATIR / İngilizce Çeviri Fotoğraflar: Gölcük Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği (GFSD) Fotoğraf Sanatçıları; Şakir Satır, İsmail İkiz, Hadi Arslan (Merhum), Serdar Timur, Gölcük Donanma Komutanlığı Arşivi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Gölcük Belediyesi Arşivleri Hazırlık ve Baskı: CNRBASIM SAN. ve TİC. A.Ş. T: 0262.325 56 56 G: 0.532.419 31 41 www.cnrbasim.com.tr Mayıs 2022 © Her hakkı saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz, basılamaz. 2 Kaynak belirtilerek alıntı yapılabilir.

SEDDAR YAVUZ / Kocaeli Valisi Kocaeli, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan anayollar üzerinde olması nedeniyle, tarih boyunca önemli bir kent olma özelliğini daima korumuştur. M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanan tarihi boyunca Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları gibi birçok medeniyete kucak açmış, hatta bir dönem Roma, İskenderiye ve Antak- ya’dan sonra dünyanın dördüncü büyük kenti olmuştur. Gölcük ilçemiz de bu zengin tarihin mirasçısı olarak bir çok tarihi doku ve ya- pılardan payını almıştır. Roma dönemine kadar uzanan Yazlık Ilıcası kalıntıları, Roma Lahdi, Osmanlı dönemine ait Kazıklı Kervansarayı ve mezar taşları, bir çok tarihi ev bu güne kadar gelebilmiş tarihi eserlerden bazılarıdır. Ulusal ve Uluslararası sempozyum, şenlik ve festivalleri, şelaleleri, alabalık tesisleri, mesi- re yerleri, fındığı, elması, sahilleri, devam eden yatırımlarıyla, kültür, sanat, spor alanında yapılan faaliyetleriyle keşfedilmeyi beklemektedir. Tarihi ve kültürel gezilerin yanı sıra, trekking parkurlarında doğala baş başa kalabilir çevrenizdeki güzellikleri fotoğraflayabilirsiniz. Eriklitepe Tabat Parkı bir doğa cenneti olarak yaz-kış yoğun olarak talep gören merkezlerimizden biridir. Gölcük’te Körfez’in eşsiz manzarası eşliğinde çayınızı yudumlarken gün batımı- nın eşsiz güzelliğini seyredebilir, hoşça vakit geçirebilirsiniz. Gölcük, bu güzellik- leri sayesinde sayısız yerli ve yabancı turisti adeta kendisine çeker. Bu çerçevede; ilçedeki turizm alanlarının korunması, geliştirilmesi, tanıtımı, kültür ve turizm altyapısının gerçekleştirilmesi ve işletilmesi amacıyla Kocaeli, Gölcük Turizm Birliği kurulmuştur. Birlik bugüne değin amacına uygun olarak birçok önemli faaliyetleri gerçekleştirmiştir. Bu faaliyetlerin sonuçlarından biri olan “Gölcük Turizm Rehberi” Gölcük ilçe sınırları içindeki turizm potansiyelinin ortaya çıkarılmasına ve turizm yatırımlarının artmasına katkıda bulunacaktır. Gölcük’ün, dolayısıyla ilimizin de tanıtımına ve turizmin gelişimine katkı suna- cak böylesine güzel bir yayını İliemize kazandırdıkları için Kocaeli, Gölcük Turizm Birliğine ve tüm emeği geçenlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 3

YUSUF ÖZDEMİR / Gölcük Kaymakamı Gölcük, Cumhuriyet Döneminde kurulmuş genç bir ilçe olmasına rağmen 3000 Yıllık geçmişe sahip bir yerleşim birimidir. Antik Çağdan başlamak üzere, Os- manlı imparatorluğu ve Cumhuriyet dönemlerinde de birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. İlçemizde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan tarihi yapı ve değerler 3000 Yıllık geçmişin somut delilleri olarak ortadadır. İlçenin kültürel mazisi; Astakos, Nico- medya, Roma ile Bizans ve ardından Türk İslam Medeniyetinden günümüze kadar gelmektedir. Gölcük hem doğal güzellikleri hem de Donanma Kenti olma şerefinden nasibini almış seçkin kentlerimizden biridir. 1999 depremini yaşamış olmasına rağmen, tüm yıkılmışlığını ve acılarını çok kısa zamanda üzerinden atıp, yeniden daha güzel bir geleceğe inançla bakabilmiştir. Kentimizi görmeye gelenlerin ilçenin kadim tarihi dokusunu, doğal güzelliklerini, depremin ardından yaşanan acıları ve her şeye rağmen kent insanının yaşama sevincini görebilmesi mümkündür. Göl- cük; bütün bunları bir arada görebileceğiniz ender yerleşim birimlerinden biridir. Gölcük belediyesince gerçekleştirilmiş olan Eriklitepe Tabiat Parkı halkımızın yaz-kış büyük rağbet gösterdiği cennet köşelerimizden sadece biri ve en önemli- sidir. Şelaleler, tarihi eser kalıntıları, sahiller, doğa yürüyüş güzergahları, ilçemi- zin adeta saklı bir cennet olduğunu ortaya koymaktadır. Kocaeli, Gölcük Turizm Birliği, Tarihi ve kültürel değerlerimizin ortaya çıkarılması ve kamuya tanıtılması amacıyla güzel rehber ve internet sitesi çalışmasına ön ayak olmuştur. Bu güzel çalışmanın teknolojik yeniliklerden faydalanarak QR kodlarla desteklenmesi ayrı bir güzelliktir. Bu çalışmanın ilçemizi daha yakından tanımak isteyen yerli ve ya- bancı turistler için ciddi bir kaynak olacağı inancındayım. İlçemizin kültür ve turizminin geliştirilmesi ve tanıtılmasına katkı sunacak olan rehberin hazırlanmasında emeği geçen; Kocaeli Gölcük Turizm Birliği Başkanlı- ğımıza, her konuda desteklerini esirgemeyen Gölcük Belediye Başkanlığımıza ve Rehber Hazırlık Komisyonumuza teşekkürlerimi iletiyorum. Kentimizin tanıtılmasına yönelik olarak hazırlanan turizm rehberinin; ilçemizin sosyal ve kültürel yaşamına, turizmine, dolayısıyla da ekonomisine katkı sunaca- 4 ğına olan inancımı tekrar belirtiyor, saygılarımı sunuyorum.

A. YILDIRIM SEZER / Gölcük Belediye Başkanı Gölcük, binlerce yıllık geçmişi, tarihi ve kültürel değerleri, doğal güzellikleri ve çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmış bir kent olarak, özenle korunması gereken ender yerleşim birimlerinden birisidir. Gölcük Belediyesi olarak, ilçemizin, tarihi ve doğal dokusuna zarar vermeden korunması için büyük özen gösteriyoruz. Çünkü biliyoruz ki bizler; tarih boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış bir yerde, büyük bir medeniyetin de varis- leri olarak, ecdadımızdan miras kalan bu eserlerin gelecek nesillere aktarılmasına aracı olan, sorumluluk taşıyan emanetçileriz. Sahip olduğumuz bu kıymetleri, insanlığın ortak mirası olarak gelecek kuşak- lara aktarılmasını bir görev olarak addediyor ve bu emanetlerin ihya edilmesi gerektiği inancıyla çalışıyoruz. Birçok tarihi çeşme, hamam ve yapıyı yeniden inşa ve ihya edilerek turizme kazandırdık. Sultan Baba müştemilatında kullanılan ta- rihi hamamın yıkılarak aslına uygun olarak yeniden inşa edilmesi ve Ali Vasfi İzmidi Hüsn-i Hat Müzesi olarak hizmete başlaması, ayrıca; Gölcük’ün adını sanat tarihine yazdıracak Sultan Baba mescidinin tamamlanması bu çabalarımızın en güzel örnekleridir. İlçemize bağlı köylerimizde bulunan; mesire yerleri, şelaleler, tarihi eser kalın- tıları, sahiller, doğa yürüyüş güzergâhları, Gölcük’ün bu anlamda adeta saklı bir cennet olduğunu ortaya koymaktadır. Tarihi ve kültürel değerlerimizin korunması, gelecek nesillere aktarılması ve bu hususta, toplumsal bilincin oluşturulması ama- cıyla, gezi severlere alternatif mekânlar sunması açısından hazırlanan bu rehber ve QR kodlarla desteklenen internet sitemizin Gölcük’ü daha yakından tanımak isteyenler için ciddi bir kaynak olacağını düşünüyorum. Asıllarına uygun olarak yeniden inşa ve ihya ettiğimiz ecdat yadigârı eserleri ve yeni yaptığımız yatırımları kıyamete kadar bu toprakların Müslüman Türk yurdu kalacağının bir nişanesi olmak üzere gelecek nesillere emanet ediyoruz. Gölcük’ün tanıtılması adına böylesine güzel bir çalışmanın paydaşlarından biri olmaktan gurur duyuyoruz. Taş üstüne taş koymayı bize nasip eden Allah’a hamd ediyoruz. Katkıda bulunan ve emeği geçenleri tebrik ediyor, her birine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum. 5

Coğrafi Konum Gölcük ilçesi, Marmara Bölgesi’nde; İzmit körfezinin güney kıyısında, Samanlı Dağları ve İzmit Körfezi’nin birleştiği, yeşil ile mavinin kucaklaştığı bir bölgede yer almaktadır. İlçenin do- ğusunda Başiskele, batısında Karamürsel, güneyinde İznik İlçe- leri ve kuzeyinde İzmit Körfezi bulunmaktadır. Yüzölçümü 199 km2’dir. Dar bir sahil şeridinden sonraki arazi yapısı en- gebelidir. En yüksek tepesi 1119 metre ile Ayvaşa tepesidir. Değirmendere, Halıdere, Asardere, Ulaşlı, Beyoğlu, Aydınlı ve Kazıklı dereleri başlıca akar- sularıdır. Orman alanları, ilçe alanının %16’sından fazlasını kaplamaktadır. Bitki ör- tüsü içerisinde kayın, gürgen, meşe ve kestane ağaçları önemli yer tutar. Ak- deniz ve Karadeniz iklimi arasında kalan ılıman bir iklim türü hakimdir. Yazlar sıcak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Yıl içerisinde sıcaklık -1°C ila 31°C arasında değişiklik gösterir. Isı nadiren -6°C ile 35°C üzerinde olabilmektedir. Yıllık ortalama yağış miktarı 800-850 kg/m2 arasında değişmektedir. Gölcük ilçesinde; İhsaniye bölgesi Elma ve Armudu, Sivri Tepe bölgesi Ça- vuş Üzümü, Değirmendere bölgesi ise Fındığıyla ünlüdür. “Sivritepe Çavuş Üzümü” ülke çapında popüler olmasına rağmen, bölge halkının geçim kaynağı olarak tarımı değil de civardaki sanayi tesislerinde çalışmayı tercih etmelerine 6

bağlı olarak bağ ve bahçeler yok denecek kadar azalmıştır. Ünlü Değirmen- dere Fındığı da fındık bahçelerinin hızla konut alanlarına dönüşmesi nedeniy- le aynı akıbeti yaşamakla karşı karşıyadır. Ayrıca kestane, orman altı bitkisi olarak bilinen orman gülü (komar) ve Ihlamur popülasyonunun bölgedeki yoğunluğu, ilçenin marka ürünlerinden biri olan “Kestane Balı” üretiminin artmasına ve popüler olmasına neden olmuştur. Yapılan bilimsel araştırmalarda antioksidan özelliği ile birçok hastalığa iyi geldiği belirtilen Kestane Balı’nın; Hemolotik Streptecoc’lara karşı etkili oldu- ğu, B ve C vitaminleri açısından zengin olduğu, kan dolaşımını düzenlediği, mide ve karaciğer rahatsızlıkları gibi 30’dan fazla rahatsızlığa iyi geldiği ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği tespit edilmiştir. Gölcük, tarihi dokusu, yeşil doğası, piknik alanları, trekking güzergahları ve turistik tesisleri ile ziyaretçilerini beklemektedir. Ankara’ya 359 km, İs- tanbul’a 117 km, Bursa’ya ise 115 km uzaklıktadır. Ulaşım sorunu olmayan ilçenin çevresindeki yerleşim birimlerine deniz ulaşımı vardır. Yüksek Antioksidan özelliği ile tanınan “Kestane Balı”, Samanlı dağları üzerindeki başta kestane olmak üzere, orman gülü ve ıhlamur çiçeklerinden elde edilir. Koyu kahve renkli, buruk tadı ve kokusu olan bir bal çeşididir. 7

Tarihçe Günümüzde “Donanma Kenti” olarak anılan Gölcük ve yöresi çok eski ve zengin bir tarihi yapıya sahiptir. Gölcük’ün de kıyısında yer aldığı İzmit Kör- fezi’nin zamanında kara parçası olduğu, bugünkü İzmit-Gölcük ile Derince ve Başiskele doğrultularında çapraz iki büyük yol bulunduğu ve çevresinde ta- rım alanlarının yer aldığı tarihçiler tarafından ifade edilmektedir. İzmit Körfe- zi’nin deniz tabanında bulunan kilise kalıntıları, duvarlar ve lahit kalıntıları bu tezin doğruluğunu gösteren bulgulardır. Deprem kuşağı içinde bulunan bölge tarih boyunca (M.S. 313, 358, 362 ve 554) şiddetli depremlere maruz kalmış ve yerleşim birimlerinin çökmesi sonucu bugünkü İzmit Körfezi oluşmuştur. İzmit Körfezi’nin güney sahillerinin tarihine kısaca baktığımızda, M.Ö. VIII. yüzyıldan itibaren bölgede sırasıyla; Frigler, Lidyalılar ve Persler hâkimken, M.Ö. 378’li yıllarda Bitinya Krallığının hüküm sürdüğü görülür. Daha sonra Roma İmparatorluğu’na katılan bölge, İmparatorluğun 395 yılında ikiye ayrıl- 8 ması ile Doğu Roma (Bizans) yönetiminde kalır. Bizans yönetimi altında iken,

Antik Çağ’da, Gölcük-İzmit ile Başiskele-Derince doğrultularında çapraz iki büyük yol bulunduğu ve 9 çevresinde tarım alanlarının yer aldığı tarihçiler tarafından ifade edilmektedir.

yüzyıllar boyunca birçok kez Müslüman Arapların hücumuna maruz kalan bölge, 1075’te Selçukluların eline geçse de 1101’de Haçlılar tarafından tekrar geri alınır. Bundan sonra Osmanlılar tarafından fethedilene kadar Haçlılar ve Bizans idaresinde kalır. Bölge 1326 yılında, Osmanlı uç beylerinden olan ve Kocaeli’ne ismini ve- ren Akçakoca’nın yetiştirdiği yiğitlerden Karamürsel Bey tarafından fethedilir. Bölge arazilerinin büyük bir kısmı sipahilere tımar olarak dağıtılır. Yerleşim alanları, isimlerini çoğunlukla yerleşkeyi kuranların mensup oldukları, boy ve cemaatlerden aldıklarından, Bu bölge de dönem içinde Kanlı Kuyu, Aydın Pı- narı, Palamar, Harun’un Çayırı, Kazıklı, Karaağaç ve Pazarlı gibi adlarla anıl- mıştır. Kanuni dönemine ait “Tahrir Defterlerinde” kayıtları görülen Değirmende- re ve Örcün köylerinin, Fatih döneminde de bu isimlerle yerleşim alanı olarak kullanıldığı, Baba Sultan (Sultan Baba) Zaviyesi ile ilgili bir vesikadan anlaşı- lır. Osmanlı imparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Kurtuluş Savaşına kadar zaman zaman Yunanlılar ve İngilizler tarafından istila edilmiş, nihayet 10 Ey- lül 1922 ‘de ordularımız tarafından geri alınmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında başta Hamidiye köyünden Hasan Zobuoğlu olmak üzere birçok vatanseverin Kuvayı Milliyeci olarak düşmana karşı savaştığı bilinmektedir. Bugünkü Gölcük tarihinin Yavuz Zırhlısı ve onun tamir edilmesi amacıyla kurulan havuz ve tersane ile başladığı söyleyebiliriz. Yavuz zırhlısı 1924 yılında önce İzmit Körfezine demirlemiş burada yaklaşık 3 yıl kadar bekletilmiştir. Yavuz zırhlısının tamir edilebilmesi için Yavuz’u içine alabilecek büyüklükte özel havuz yapılması gerekmektedir. Havuz kurulmasıyla başlayan süreç gerekli binaların ve fabrikaların inşa edilmesiyle devam eder. Nihayet 1927 Yılında Yavuz Zırhlısının havuza alınması ile tersane kurulum çalışmaları resmi olarak tamamlanmış olur. 10

Bugünkü Gölcük tarihinin Yavuz Zırhlısı ve onun tamir edilmesi amacıy- la kurulan havuz ve tersane ile başladığı söyleyebiliriz. 1. Dünya savaşında hasar gören Yavuz gemisi 1924 yılında İzmit Körfezine demirleyip onarımı- na başlandığı zaman, Gölcük’te bir sandal iskelesi, işçi barakaları ve üç beş evden başka bir şey yoktur. Yavuz gemisinin onarımı tamamlanıp havuzdan indirilince, havuzun bulunduğu yer doğal olarak tersane haline gelmiştir. Bölgenin Gölcük olarak adlandırılması, depremler sırasında oluşan 3 küçük göle bağlanıyor. Tersane, 3 gölün bulunduğu “Göl Burnu” olarak bilinen bu bölge üzerine inşa edilmiştir. Yerel halk daha sonra buradaki göllere atıfta bulunarak bölgeyi “Gölcükler” olarak anmaya başladığı söylenmektedir. Za- manla “Gölcükler” adı kısaltılarak “Gölcük” olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gölcük 1936 yılında ilçe olmasına rağmen idari bina olarak yetersiz olması nedeniyle Hükümet Konağı ve belediye teşkilatı 01 Haziran 1938’de o dö- nemde nahiye merkezi olan Değirmendere’de kurulmuştur. Gölcük’te bele- diye binasının yapılmasından sonra Değirmendere’deki belediye teşkilatı ve hükümet Konağı Gölcük’e taşınmıştır. Ancak bu sefer de Gölcük Hükümet Konağının istimlak sahası içinde kalması nedeniyle İl Genel Meclisince alınan bir kararla hükümet konağı ve belediye 1944 Yılı Şubat ayında tekrar Değir- mendere´ye nakledilmiştir. 11

Nihayet hükümet konağı ve belediye, 10 yıl Değirmendere´de kaldıktan sonra ilçe merkezi 04.11.1954 tarihinde bir kez daha Gölcük´e taşınmıştır. Gölcük’te kentleşme tersanenin kurulmasıyla başlayıp, 1950’lerden sonra hızla gelişmiştir. Bu gelişmede, Gölcük’ün İzmit-Yalova-Bursa sanayi eksenin- de önemli bir yolun üzerinde bulunması önemli rol oynamıştır. İzmit’in sanayi bölgesi olması Gölcük’te inşaat sektörünü hızlandırmış, değişik bölgelerden aşırı göç almasına neden olmuştur. Süreç içerisinde nüfusun artışına bağlı olarak, daha önce, Gölcük Belediye sınırları içinde yer alan Yazlık, Hisareyn, İhsaniye, Değirmendere, Halıdere ve Ulaşlı gibi gelişmiş beldeler idari olarak ayrı ayrı belediye statüsüne kavuş- muşlardır. Adı geçen belediyelerin, 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı Kanunla tüzel kişilikleri kaldırılarak Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. Gölcük, modern kent haline geçiş sürecini yaşarken, ağırlıklı olarak İzmit Körfezinin iki kıyısında öğrenci ve işçi taşıyan Üsküdar Vapurunun, 1 Mart 1958’de bir fırtına sonucu batmasıyla tarihe “Üsküdar Deniz Faciası” olarak geçen acıyı yaşamıştır. Kesin olmayan verilere göre bu deniz faciasında 270 kişi boğularak ölmüştür. Bu kazada ölenlerin anısına Gölcük Mezarlığının bir 12 bölümünde “1 Mart Şehitliği” yapılmıştır.

13

Gölcüklülerin bu acısı henüz küllenmeden “Asrın Felaketi” olarak tanımla- nan 1999 Marmara Depremi yaşanmıştır. Gölcük, bu depremde büyük hasar almış, Bursa-İzmit karayolu hattının alt kısmı neredeyse kullanılmaz hale gel- miştir. Depremin hemen ardından yaralarını saran Gölcük, yolun alt kısmında yerleşimden vazgeçip, yolun üst kısmındaki dağlık bölgeleri yerleşim merke- zi olarak seçmiştir. Yeni Gölcük, kütüphanesi, kültür merkezleri, spor saha- ları, ağaçlandırma, yeşillendirme çalışmaları ile adeta yeniden imar edilmiş ve hayata yeniden merhaba demiştir. Deprem nedeniyle Nüfusu, 70.000’den 55.000’e gerileyen Gölcük’ün günümüzdeki (2022) nüfusu 175 Bini geçmiştir. İstihdam hacmi inşaat sektörüyle canlılık kazanırken, ilçe sınırları içinde Gölcük Tersanesinin, Donanma Komutanlığının, Ford Otosan tesislerinin, Ko- caeli Üniversitesine bağlı yüksek okulların, varlığı ile yeniden kendini topar- lamıştır. Gölcük, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi sınırları içine alınarak hizmet- lerden yararlanmaya başlamasıyla gelişmeye açık, modern ve çağdaş bir kent hüviyetine kavuşmuştur. “Asrın Felaketi” olarak tanımlanan 17 Ağustos 1999 depremi, özellikle Gölcük’ün sahil kesimlerinde çok ciddi yıkımlara neden olmuştur. Kavaklı mahallesinin sahil kesiminde yaklaşık 100 m genişliğindeki kara parçası üzerindeki yapılarla birlikte denize göçmüştür. Buradaki deprem kayıpları ve şehitlerin unutulmaması amacıyla göçüğün yaşandığı noktaya bir anıt yapılmış ve sahile dikilmiştir. 14

1999 Depreminde sahil kısmı tamamen denize göçen Kavaklı Sahili, yeniden düzenlenerek bu günkü modern haline kavuştu. Halkın gezmek için en çok tercih ettiği yerlerden biridir. Gölcük’ün merkezinde yer alan “Anıtpark” günün her saatinde insanların ziyaret ettiği, soluklandı- 155 ğı, dinlendiği, çınar ve çam ağaçları ile donanmış yeşil ve hareketli bir alanıdır.

1999 Depreminde yıkılan belediye idari binası, 2006 Yılında biten bu modern binada hizmet veriyor. İdari binanın atrium etrafında yer alan hizmet hacimleri, ferah bir ortam ve görsel zenginlik sunuyor. 16 Kavaklı sahili yeni düzenlemesi ile gezinti alanı olarak büyük ilgi görüyor..

Çok amaçlı stadyum, sporculara yemyeşil ve bol oksijenli ortamda spor yapma imkanı sunuyor. Gölcük Belediyesi tarafından yapılan kapalı yüzme havuzu ve spor kompleksi. Kapalı yüzme havuzu ve spor kompleksi çocuk ve erişkin havuzları ile sporculara hizmet veriyor. 17

Donanma Kenti Gölcük Artık Gölcük’le bütünleşmiş olan Donanma, Donanma Komutanlığı ve Göl- cük Garnizonu, Gölcük İlçesi’nde önemli bir yere sahiptir. Gölcük’ün kurulu- şuna vesile olmuş olan tersane ve donanma, ilçenin “Donanma Kenti Gölcük” olarak tanınmasına vesile olmuştur. 1924 yılında Yavuz Destroyeri’nin tamir edilmesi amacıyla kurulan tersa- ne ve askeri tesislerden sonra; 1935 yılında Donanma Komutanlığı binasının kurulması ile ülkenin en büyük askeri limanı ve garnizonu haline gelmiştir. Bugün aileleriyle birlikte yaklaşık 10 bin kişinin yaşadığı garnizon bölgesinde subay ve ast subay ordu evlerinin yanı sıra çok sayıda idari, sosyal ve kültürel tesisler ile deniz müzesi yer almaktadır. Gölcük Garnizonu asrın felaketi olarak kabul edilen 17 Ağustos 1999 dep- reminin merkez üssünde bulunduğundan, bölgede bulunan subay orduevi, Donanma Komutanlığı binası gibi tesisler ağır darbe alarak yıkılmış ve çok sayıda can kaybı olmuştur. 18

Tüm bu kayıplara rağmen, Donanma Komutanlığı askeri personeli, deprem- den sonra yaşanan arama kurtarma, enkaz kaldırma çalışmalarında özveriyle hizmet vermiş, garnizon sahası evleri yıkılan insanların geçici olarak konak- ladığı yer olmuştu. Deprem enkazlarının temizlenmesinin hemen ardından, garnizonda yaşa- yanların tüm temel ihtiyaçlarına cevap verebilecek tesisler art arda inşa edil- miş, deprem sırasında yıkılan orduevleri ve diğer tesisler yeniden yapılmıştır. Subay ve Astsubay orduevleri, kapalı ve açık yüzme havuzları örnek olabile- cek düzeyde ve kaliteli yapılardır. 19

Önemli Yerleşim Birimleri Değirmendere Değirmendere’nin Roma ve Bizans dönemlerinden bu yana yerleşim bölgesi olduğu bilinir. Nitekim Yüzbaşılar’da temel açılırken gün yüzüne çıkan lahitler, hamam kalıntıları, İnlibağ ve Kuruçeşme’de kilise kalıntıları, Eski Yalı’dan biraz daha batıda deniz içindeki temeller, Yukarı Değirmendere Soğuksu’nun batı tarafındaki tepede bulunan Ayazma gibi eserler bunun delilidir. Değirmendere adının, Yukarı Değirmendere’nin ortasından akıp denize kadar ulaşan dere ve üzerinde kurulu 4 adet değirmenden geldiği ifade edilmektedir. Değirmendere’nin Kanuni döneminde Rumelihisarı Muhafızlarına tımar ola- rak verildiği ve ilk yerleşimlerin günümüzde Yukarı Değirmendere olarak ad- landırılan bölgede gerçekleştiği birçok tarihi belgede mevcuttur. Halk daha sonra Sahil kenarına (Yalı’ya) inmeye başlamış ve yerleşim burada yoğunlaş- mıştır. Değirmendere, 1950 yılından itibaren ayrı bir belediye olarak statüsünü sürdürmüş, 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı kanunla tüzel kişiliği kaldırılarak Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. Değirmendere’nin nüfusu 2021 verilerine göre; Erkek 15.874, kadın 16.702 olmak üzere toplam 32.576 kişidir. 20

Önceleri tahıl, meyve, sebze, üzüm, kiraz, ceviz, kestane, elma ve armut gibi ürünler üretilirken yaklaşık 160 yıl kadar önce üretilmeye başlanan Fındık po- püler olmuş “Değirmendere Fındığı” olarak ülke çapında ün kazanmıştır. Yukarı Değirmendere’de bulunan ve kısmen yıkılmış tarihi hamam Gölcük Belediyesi tarafından restore edilerek halkın kullanımına sunulmuştur. Yine yukarı Değirmendere’de Kanuni’nin Bâbüs Sa’ade Ağası Hacı Davud Ağa ta- rafından yaptırılmış olan ve hala ibadete açık olan bir cami vardır. 1864 yı- lında Bedestani Hacı Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmış olan Yalı Camii de halen hizmet vermektedir. Gölcük Belediyesi Tarihi Yalı Camisinin de için de bulunduğu eski Yalı ma- hallesinin bir bölümünü bir proje kapsamında aslına uygun olarak yeni baştan inşa ederek günümüzde en çok ziyaretçi alan “Yalı Evleri” kompleksini hayata geçirmiştir. Bu komplekste; Bir cami, otel, restoran, kafe, kütüphane, seramik müzesi, ahşap heykel müzesi yer almaktadır. 10 km’den fazla bir sahile sahip olan Değirmendere, sahil boyunca yayılmış restoranları, kafeleri ve ilginç mekanları ile İzmit Körfezinin en çok ziyaret alan beldelerinden biridir. Entelektüel yapısı, gelişmiş sosyal ve kültürel imkanlara sahip olması nedeniyle gece ve gündüz yoğun bir hareketliliğe sahiptir. 21

Halıdere (Halidere) Halıdere, Değirmendere’nin batısında, İzmit Körfezi güney sahilinde ko- nuşlanmış şirin beldelerimizden birisidir. Halıdere’nin Roma ve Bizans döne- minden bu yana hem sahilde hem de dağ tarafında meskun bir alan olduğu beldenin birçok bölgesinde gün yüzüne çıkmış tarihi kalıntılardan anlaşılmak- tadır. Halıdere köyünün 1531 ‘den itibaren meskun hale geldiği, tarihi kalıntı ve belgelerden anlaşılmaktadır. Osmanlı döneminde asıl yerleşim, sahile değil sahilden 3 km geride dağ eteklerine yapılmıştır. Köye ilk yerleşenlerin “Yö- rükan Taifesinden” Akarca cemaatine mensup Oğuz Türkleri olduğu yine Os- manlı belgelerinden anlaşılmaktadır. Daha sonra, Karaca cemaatine mensup Oğuzlar da buraya yerleşmiş olduğu bilinmektedir. 17. Yüzyıl başlarında İbrahim Efendi tarafından yaptırılan caminin kalıntısı ve ön tarafında yapılmış her aynası ayrı bir motifle bezenmiş sekiz musluklu mermer şadırvan dikkat çekicidir. Bu camiden daha önce yapıldığı anlaşılan Hacı Mustafa Camisi de bulunmaktadır. Ancak bu cami tamamen yıkılmış, sa- 22

dece minare kaidesi kalmıştır. Yine Yukarı Halıdere’de birçok tarihi çeşme ve hamam kalıntıları bulunmaktadır. Halıdere isminin; yörenin anılırken kullanı- lan “Halidere” (boş, ıssız, tenha dere) kelimesinden türediği ve zaman içinde Halıdere’ye dönüştüğü düşünülmektedir. 1716’da yaşanan büyük depremin ardından Yukarı Halıdere’de yaşayan in- sanların kısım kısım sahile inerek buraya yerleştiği sanılmaktadır. Yeni Ha- lıdere ise, 1946-1955’e kadar süren göç ve imar çalışmaları sonucu sahile kurulmuştur. Halıdere kurulduğu günden itibaren Karamürsel’in bir köyü iken 12.03.1949’da Gölcük’e bağlanmıştır. 1986 yılında ayrı bir belediye sta- tüsüne kavuşmuştur. 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı kanunla tüzel kişiliği kaldırılarak Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. Halıdere’nin nüfusu 2021 verilerine göre; Erkek 12.215, kadın 12.111 ol- mak üzere toplam 24.326 kişidir. Günümüzde Halıdere özellikle 1999 depre- minden sonra adeta yeni baştan düzenlenerek modern bir sahil kenti haline gelmiştir. Yeni baştan düzenlenen sahilde restoranlar, kafeler ve dinlenme alanları yer almakta ve ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. 23

Hisareyn (Asarköy, Akhisar) Hisareyn ilçe merkezine 3 km mesafededir. Türklerden önce de meskûn olduğunu bildiğimiz Hisareyn, özellikle Bizans, Roma ve Osmanlı tar- zında birçok tarihi kalıntıya sahiptir. Başbakanlık Osmanlı Arşiv (BOA) belgelerinde; bugünkü Kavaklı sahilinden başlayan, İhsaniye, Hisareyn, Yazlık ve Yeniköy beldeleri ile İzmit Körfezi arasında kalan ve “Sığırlık Çitliği” olarak anılan bir bölgenin varlığından söz edilmektedir. O dönem- de bir hayli popüler olan bu bölgede birçok tanınmış şahsiyetin yaşadığı arşivlerden anlaşılmaktadır. Hisareyn’e Osmanlı döneminde ilk yerleşenlerin Oğuz Türkleri oldu- ğunu çeşitli kaynaklardan biliyoruz. Bölge 1326 tarihinde fethedilmiştir. Daha sonraki yüzyıllarda bölgeye Arnavutların yerleştiği ve bazılarının yerel insanlarla evlenerek yeni bir topluluk oluşturduğu söylenmektedir. Daha sonra 93 harbinden sonra bölgemize hicret eden Kafkas menşeli Gürcü ve Çerkez halklarının da buraya yerleşerek günümüzdeki Hisa- reyn’i oluşturmuşlardır. Hisareyn’e ismini veren hisar, köy merkezinden birkaç yüz metre kuzeyde küçük bir tepe üzerinde idi. Osmanlıca belgelerden anlaşıldığına göre bu bölgede Sadrazam Nasuh Paşa’nın oğlu Ali Bey’in de bir çiftliği bulunmaktadır. Sığırlık Köyü’nde çiftliği bulunan tarihsel karakterlerden bir başka isim de Osmanlı İmpara- torluğunda yaptığı muhteşem eser yapılar ve köprülerle bir döneme imza atan Mimar Sinan’dır. Mimar Sinan araziyi Kanuni Sultan Süleyman’dan satın almıştır. Mimar Sinan gibi Sığırlık bölgesinde çiftliği ve mülkü bu- lunan bir başka tarihsel şahsiyet de Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın kızı Mihrimah Sultan’ın eşi Sadrazam Rüstem Paşa’dır. Bugün Hisareyn adıyla anılan beldenin karmaşık bir isim süreci vardır. 24

Köyün isminin, Osmanlı döneminde (1522) “Karye-i Hisarlık nam-ı di- ğer Kilyos” olarak geçtiği BOA belgelerinde geçtiği bilinmektedir. Daha sonraki tarihlerde de belgelerdeki isim karşımıza “Karye-i Hisarcık / Hi- sarcıklu nam-ı diğer Kilyoros” olarak çıkmaktadır. Tanzimat sonrasında ise birçok belgede görüldüğü gibi isim “Akhisar” ve “Hisareyn” olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde kullanılan Hisareyn adı, Arap alfabesinde iki hisar anlamı- na gelmektedir. Bu ismin sanki köyde iki hisar varmış da oradan geldiği gibi bir kanı varsa da bu doğru değildir. Doğru olanı; Osmanlı arşivlerin- deki (BOA) belgelerinden anlaşılmaktadır. Şöyle ki; Köyün, Hisar-ı Sagir (Küçük Hisar) ve Hisar-ı Kebir (Büyük Hisar) yani Büyük ve Küçük Hisar mahallelerinden müteşekkil olduğu ve bu nedenle Hisareyn olarak anıl- dığı Osmanlı arşivlerindeki belgelerden anlaşılmaktadır. Cumhuriyet döneminde köy isminin bir süre; Hisar’dan tahrif edile- rek halk arasında Asarköy olarak anılmaya başladığı bilinmektedir. Buna bağlı olarak köyün yanından akan dere isminin de Asardere (Hisar Dere- si) olarak anılmıştır. Asardere olarak anılan dere isminin Tanzimat döne- mindeki bazı kaynaklarda “Akhisar Deresi” olarak geçtiği dönemin arşiv kayıtlarında mevcuttur. 1530 tarihinde buraya yerleşenler 10 hanelik bir topluluk oluşturmuş- lar ve tarım alanında kendilerini oldukça geliştirmişlerdir. Üretilen sebze, meyve ve tahıl ürünlerinin İstanbul’un ve sarayın meyve ihtiyacının bü- yük bir kısmını karşılamaktaydı. Belediye teşkilatı 7 Haziran 1992’de kurulmuştur. Hisareyn Belediye- sinin tüzel kişiliği, 2008 Yılında çıkarılan 5747 sayılı kanunla kaldırılarak Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. Hisareyn’in nüfusu 2021 ve- rilerine göre; Erkek 3.276, kadın 2.673 olmak üzere toplam 5.949 kişidir. 25

İhsaniye (Tatar Köy - Saniye) İhsaniye, 1853 yılında başlayarak 1856 yılına kadar süren ve o zamanlar bir Osmanlı sancağı olan Kırımda gerçekleşen Osmanlı-Rus savaşından sonra Anadolu’ya göç eden Tatarlar tarafından kurulmuştur. Bu göç sırasında Kırım- dan ayrılan Tatarlar, önce İstanbul Şehremini bölgesindeki akrabalarının ya- nına yerleşmişlerdir. Devlet İstanbul’a yerleşen Tatarlara, bugünkü İhsaniye bölgesinde bulunan Sadrazam Rüstem Paşa ve Mihrişah Valide Sultan vakfına ait araziler üzerinde yer göstermiştir. Daha sonra aynı bölgeye 1877-1878 Yılları arasında yapılan ve “93 Harbi“ olarak anılan Osmanlı-Rus Savaşı sıra- sında gemilerle İzmit Körfezine getirilen Gürcülerin yerleştirilmesiyle İhsani- ye o günlere göre büyük bir yerleşim birimi haline gelmiştir. Bugün kullanımda olan “İhsaniye” adının kökeni dönem dönem değişmiştir. Bölgeye ilk yerleşen Tatarlara atfen köy ilk önceleri “Tatar Köy” olarak anıl- mıştır. Daha sonra; Tatarların ve Gürcülerin yerleştiği toprakların Osmanlı Sadrazamı Rüstem Paşa ve Mihrişah Valide Sultan vakfı tarafından bağışlandı- ğı (İhsan edildiği) için ihsan edilmiş topraklar anlamında kullanılan “İhsaniye” olarak da anılmaya başlamıştır. Zaman zaman bu isimler birleştirilerek Bölge “Tatar İhsaniye” olarak da kullanılmıştır. Süreç içinde bu isimler unutulmaya yüz tutmuş ve beldenin adı günümüzde “İhsaniye” olarak benimsenmiştir. 1930 yılında İhsaniye köyü merkez olmak üzere bir nahiye ve jandarma teş- kilatı kurulmuş, 1936’da Gölcük İlçe statüsüne kavuşunca, nahiye müdürlüğü kaldırılmıştır. 1966 tarih ve 4636 sayılı Bakanlar Kurulu karan ile İhsaniye belediye statüsüne geçmiştir. Bazı kaynaklarda İhsaniye Belediyesinin resmi olarak 07 Mayıs 1967 tarihinde kurulduğu belirtilmektedir. İhsaniye Beledi- 26 yesinin tüzel kişiliği, 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı kanunla kaldırılarak

Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. İhsaniye’nin nüfusu 2021 veri- lerine göre; Erkek 12.215, kadın 12.111 olmak üzere toplam 24.326 kişidir. İhsaniye tam bir sebze ve meyve ambarı gibidir. 1976 yılından beri he- men her yıl Eylül ayında beldenin ve ürünlerinin tanıtımını sağlamak ama- cıyla geleneksel olarak “Yeşil İhsaniye Elma Festivali” yapılmaktadır. Festi- val, Belde’nin kuruluş tarihinden bu yana üretilen çok kaliteli elma ve armut ürünlerinin tanınmasını sağlamak amacıyla Gölcük Belediyesi tarafından dü- zenlenmektedir. Festival süresince; Elma ve armut yetiştiriciliğini özendir- mek, İhsaniye Elma ve Armut’unu markalaştırmak amacıyla üreticiler arasın- da yarışmalar, halk konserleri gibi etkinlikler gerçekleştirilir. 27

Örcün (Arcun) Gölcük’ün en eski köylerinden biri de Örcün’dür. Yaklaşık 3000 yıllık bir geçmişe sahip olan Örcün, Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine ait birçok kalıntıya ev sahipliği yap- maktadır. Osmanlı döneminde önceleri Değirmendere köyünün bir mahallesi durumundayken 16. Asır sonlarında müstakil köy statüsüne geçmiştir. Osmanlı dönemine ait arşiv (BOA) belgelerinde, Örcün’e yerleşen ilk Türk- lerin “Yörükan taifesinden” Örcünlü cemaatine mensup oldukları belirtilmek- tedir. Örcün isminin de buradan geldiği bilinmektedir. Süreç içinde Örcün’e Arnavutlar, Macarlar, Karadenizliler ve Manavlar yerleşmişlerdir. Ulaşılabilen ilk kayıtlara göre 1919 yılında Örcün’de 107 hane ve 515 nüfus bulunmaktay- dı. 2021 verilerine göre Örcün’ün nüfusu; Erkek 435, kadın 440 olmak üzere toplam 875 kişidir. Köyde Osmanlı dönem mimarisiyle yapılmış ev örnekleri ile Osmanlı dö- nemine ait yüzlerce kitabeli mezar taşı bulunmaktadır. Köyün 500 metre ka- dar batısında bulunan Baba Sultan Türbesi, Kocaeli’nin en önemli ziyaretgahı olup Türkiye’nin her yerinden ziyaretçisi vardır. 28

Baba Sultan Türbesi, Sultan Hatun Konağı ve Ali Vasfi İzmidî Hüsn-i Hat Mü- zesi Örcün’de yoğun ilgi gören tarihi yapılardır. Sultan Hatun Konağı; Kocaeli Gölcük Turizm Birliği, Gölcük Belediyesi, Gölcük Kaymakamlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün proje ortaklığı ve Doğu Marmara Kalkınma Ajansının desteği ile hazırlanan “Saraylı-Örcün Tarih Koridorunda Doğal Yaşam Projesi” kapsamında restore edilerek hizmete sunulmuştur. Ayrıca, Sultan Baba Türbesi müştemilatından olan eski hamam kalıntısı, Gölcük Belediyesi tarafından yeni- den inşa edilerek Ali Vasfi İzmidî Hüsn-i Hat Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Halk arasında Sultan Baba Türbesi olarak anılan türbede Derviş Baba laka- bıyla anılan İbrahim Edhem hazretleri yatmaktadır. İbrahim Edhem hazretleri, Fatih Sultan Mehmet Han zamanında Sinop’tan gelerek türbenin bulunduğu alana yerleşmiştir. Derviş Baba ve evlatları bu küçük tekkede yaklaşık 150 yıl şeyhlik yapmışlardır. Derviş Baba’nın nesli tükenince Sultan 1. Ahmet bu zavi- yeyi Halveti tarikatının şeyhlerinden, dönemin ünlü âlim ve hatibi Abdülmecid Sivasi’ye vermiştir. Abdülmecid Sivasi de zaviye halifelerinden Ankaralı Hasan Dede’yi Zaviye şeyhi olarak Örcün’deki türbeye (1610) göndermiştir. Tarihi doku açısından oldukça zengin olan köyde çeşitli kültürel etkinlikler, yarışmalar ve şenlikler düzenlenmektedir. Gölcük Belediyesi ve Gölcük Kay- makamlığı iş birliği ile hazırlanan “Saraylı-Örcün Tarih Koridorunda Doğal Yaşam Projesi” kapsamında hazırlanan ve her yıl artan bir ilgiyle tekrarla- nan etkinlikler yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Yine bu proje kapsamında Örcün ve Saraylı’da her hafta sonu köy çevresinde yetişen doğal ürünlerin sergilendiği köy pazarları kurulmaktadır. Örcün, tarihi mekanla- rı, farklı uzunluklarda yürüyüş güzergâhları ve muhteşem panoramik deniz manzarasıyla, çok sayıda fotoğrafçı ve doğa severin uğrak yeridir. 29

Saraylı Gölcük’ün en büyük ve eski köylerinden biri olan Saraylı ilçe merkezine 3 km mesafededir. Neredeyse 3000 yıllık bir geçmişe sahip olan Saraylı, Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine ait birçok kalıntıya ev sahipliği yapar. Köy ve civarı ise 1326 yılında Osmanlı hakimiyetine geçer. Osmanlı dönemi- ne ait arşiv (BOA) belgelerinde, Saraylı’ya yerleşen ilk Türklerin “Yörükan taifesinden” olduğunu belirtilmektedir. Süreç içinde Saraylı’ya Arnavutlar, Macarlar, Karadenizliler, Kandıralı Manavlar ve en nihayet Göreleli’ler yer- leşmişlerdir. Saraylı köyü isminin nereden geldiği konusunda iki tez vardır. Birinci tez; geçmişi 3000 yıl öncesine kadar dayanan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan Saraylı köyünün mezarlık bölgesinde kalıntıları bulunan büyükçe bir saraya sahip köy anlamında “Saraylı köy” olarak anıldığı söylenmektedir. İkin- ci tez ise şöyledir; Osmanlı Saraylarının tahıl, sebze-meyve ve kereste gibi ihtiyaçlarını temin için Saraylı köyü her zaman bir merkez gibi kullanılmıştır. Ürün temin ve sevk işlerinin organize edilmesi için birçok saray mensubu Sa- raylıya gönderilmiş ve buraya yerleşmişlerdir. Yöre halkının, gelen bu kişile- rin saraydan geldiklerini anlatırken kullandığı “Saraylı” kelimesinin köyün adı 30

olarak benimsenmesine dayandığı söylenmektedir. Köy mezarlığında bulunan ve her biri sanat eseri niteliğindeki mezar taşlarında çok sayıda saray mensu- bunun adının geçmesi bu tezi doğrular niteliktedir. Osmanlı’dan bu yana tarla, bağ ve bahçelerle çevrili olan Saraylı köyü, ta- rım öncelikli bir ekonomiye sahiptir. Tarım o kadar gelişmiştir ki; ürün ye- tiştirmede köy halkının yetersiz kalması üzerine dışarıdan işçi getirilmiştir. Dışarıdan gelen Arnavutlar, Karadenizliler, Kandıralılar ve Göreliler bölgede tarım işçiliği yapmış, birçoğu da burada evlenerek köyün sosyal yapısına ka- tılmışlardır. Ulaşılabilen ilk kayıtlara göre 1919 yılında Saraylı’da hane sayısı 140, nüfus ise 524’tür. Saraylı’nın nüfusu 2021 verilerine göre; Erkek 363, kadın 320 olmak üzere toplam 683 kişidir. Saraylı köyü, köy merkezindeki asırlık çınarı ve özgün bir mimariye sahip cumbalı evleri ile meşhurdur. Mezarlıktaki kitabeli taşların her biri adeta sa- nat eseri niteliğindedir. Saraylı bu haliyle kentsel sit alanı ilan edilerek koru- maya alınmıştır. Yapılan bilimsel çalışmalarda köy merkezindeki çınar ağa- cının 1200 yaşından fazla olduğu tespit edilmiştir. Asırlık bu çınarın hemen yanı başındaki tarihi cami, minberi ve el oyma işçiliği ile yapılan kapısı 18. Yüzyıl Osmanlı el sanatlarını göstermesi bakımından önemli bir kaynaktır. Sosyal ve kültürel yapısı oldukça gelişmiş olan köyde çeşitli etkinlikler, yarışmalar ve şenlikler düzenlenmektedir. Gölcük Belediyesi ve Gölcük Kay- makamlığı iş birliği ile hazırlanan “Saraylı-Örcün Tarih Koridorunda Doğal Yaşam Projesi” kapsamında hazırlanan ve her yıl artan bir ilgiyle tekrarlanan etkinlikler yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Yine bu proje kap- samında Saraylı ve Örcün’de her hafta sonu bu köylerde yetişen doğal ürün- lerin sergilendiği köy pazarları kurulmaktadır. 31

Ulaşlı Ulaşlı, komşusu Halıdere gibi Osmanlı döneminde Üsküdar’a bağlı bir nahiye olan Karamürsel’e bağlı bir köydür, 1949 yılında Gölcük’e bağlanmıştır. Os- manlı döneminde Ulaşlı, sahilin birkaç kilometre daha güneyindeki tepelerin arasında yerleşikti. İlçe merkezine 10 km uzaklıktadır. Ulaşlı adının; Oğuz Türklerinden Dulkadirli cemaatine mensup “Ulaşlı” oy- mağına bağlı topluluktan bir bölümünün buraya yerleşmesi üzerine yerleş- kenin aynı adla anılmaya başladığı tarih kayıtlarından anlaşılmaktadır. Ulaşlı oymağı içinde Bayat, Avşar ve Beydili boylarından gelen topluluklar da vardı. Osmanlı döneminde tarımın yoğun olarak yapıldığı köylerden biriydi. Ürünler arasında buğday, arpa, mercimek, üzüm, kiraz ve çok sayıda meyve-sebze bu- lunuyordu. Ürünlerin büyük bir bölümü İstanbul’a ve Saraya gönderiliyordu. Arazi olarak meyilli topraklara sahip olan Ulaşlı, zaman içinde birçok toprak kayması (heyelan) yaşadı. Kayıtlara göre yaşanan heyelan nedeniyle Ulaşlı de- resi üzerinde bir gölet oluşmuştur. Halk heyelanlar nedeniyle Yukarı Ulaşlı’yı terk ederek sahil boyuna yerleşmiştir. Son olarak 1985 Yılında bir heyelan daha yaşanmış ve heyelan sonucu bir gölet oluşmuştu. Ancak 2009 Yılında ya- şanan yeni bir heyelan 1985 Yılında oluşan heyelanı yok ederek bugün Saklıgöl adı ile anılan yeni bir gölet daha oluşturmuştur. 1766- 1767 yılları arasında bölgenin tanınmış velilerinden Derviş Mehmet Efendi tarafından Ulaşlı’ya bir cami, hamam ve çeşme yaptırdığı bu yapılara ait kalıntılardan anlaşılmaktadır. Süreç içinde bu yapıların tamamı harabe haline gelmiş ve nihayet 17 Ağustos 1999 depreminde tamamen yıkılmıştır. Ulaşlı 32

da diğer beldeler gibi 17 Ağustos 1999 Marmara Gölcük depreminden büyük oranda etkilenmiştir. Bu depremde 75 kişi hayatını kaybetti, birçok bina yıkıldı, beldenin altyapısı büyük oranda zarar gördü. Belediye binası ve araç parkında- ki araçlarla birlikte 15 dönümlük sahil parkları denize göçtü. Nüfusun her geçen gün artmasına bağlı olarak 24 Nisan 1985’te Belediye statüsüne kavuşmuştur. 2008 yılında çıkarılan 5747 sayılı kanunla tüzel kişili- ği kaldırılarak Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. Nüfusu 2021 verile- rine göre; 1504 Erkek, 1314 kadın olmak üzere toplam 2818 kişidir. 17 Ağustos depreminden sonra turizmi ön plana çıkartacak şekilde yeni- den yapılandırılmış bugünkü modern yapısına kavuşmuştur. Gölcük Belediye- si beldede bulunan ve Osmanlı döneminden kalan hamam kalantısını aslına uygun olarak yenileme çalışması başlatmıştır. Denizi ve dağları ile eşsiz doğal bir güzelliğe sahip olan Ulaşlı, geleceğin turizm merkezi olmaya aday beldele- rimizden biridir. 33

Yazlık Günümüzde Yazlık olarak anılan beldenin tarihine baktığımızda bölgenin Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde meskun olduğu arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Bölgede bulunan ka- lıntılardan, Kocaeli bölgesinin tek ılıcası olma özelliğine sahip Yazlık Ilıcasının ilk defa Doğu Roma İmparatorluğu döneminde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Köyün; halk tarafından piknik yapma, eğlenme ve dinlenme alanı olarak kullanılmasına atfen “YazIık” adıyla anıldığı, isminin de buradan geldiği ifa- de edilmektedir. Yazlık’ta bulunan tarihi ılıca tesisleri tarihin her döneminde büyük ilgi çeken ve sağlık merkezi olarak kullanıldığını bildiğimiz önemli bir yapıdır. Süreç içinde tahribata uğrayan ılıca ve yapılar Gölcük Belediyesi ta- rafından tamamen yenilenmiştir. Gölcük Belediyesi 1 Yıl süren arkeolojik ka- zıların ardından 2012 Yılında aynı alan üzerine aslına benzer şekilde yeni bir termal tesis inşa etmeye başlamış ve 2013 yılında tamamlamıştır. 1719 Depreminden sonra bölgeye Rum ve Ermenilerin yerleştiği bilinmek- tedir. Yazlık, 1893 Yılında gerçekleşen ve 93 Harbi olarak anılan Osmanlı-Rus savaşı sırasında Gürcistan ve Trabzon bölgesinden buraya göç edenlerden 34

oluşmuş bir yerleşim birimidir. Daha sonra da Balkan Savaşları sırasında böl- geye getirilen ve “Yeniköy Muhacirleri” olarak anılan topluluğun da buraya yerleştirilmesiyle “Yeniköy” adıyla yeni bir yerleşim birimi oluşmuştur. Yazlık, o dönemlerde Yeniköy’ün bir mahallesi konumundadır. Uzun yıllar Yeniköy’ün bir mahallesi olarak kalan Yazlık, 4 Temmuz 1950 tarih ve 150 sa- yılı İl İdare Kurulu kararıyla Yeniköy’den ayrılarak Bahçecik nahiyesine bağlı müstakil bir köy olmuştur. 28 Kasım 1966 tarih ve 4887 sayılı kararname ile de Bahçecik’ten ayrılarak Gölcük’e bağlanmıştır. 31 Aralık 1998 tarihinde belediye statüsüne geçmiştir. 18 Nisan 1999’da yapılan ilk seçimlerde belediyenin kuruluşu tamamlanmıştır. Yazlık Beledi- yesinin tüzel kişiliği, 2008 Yılında çıkarılan 5747 sayılı kanunla kaldırılarak Gölcük Belediyesi çatısı altında birleşmiştir. Ulaşlı’nın nüfusu 2021 verilerine göre; 3.327 Erkek, 3.084 kadın olmak üzere toplam 6.411 kişidir. Yazlık beldesi bünyesinde bulundurduğu Termal tesisleri, minik yaylası ve diğer yeşil alanları ile her dönemde yerli yabancı turistlerin ilgisini çekmiştir. Gölcük Belediyesi, Kadırga adıyla anılan bu minik yaylada her yıl “Kadırga Şenlikleri” adıyla anılan ve 3 gün boyunca süren şenlikler düzenlemektedir. 35

Köyler Köylerin Selimiye haricinde tamamı 93 harbinde göç eden Batum, Borçka ve Artvin çevresinden gelenlerin kurdukları orman köyleridir. Geçimleri ken- dilerine yetecek kadar buğday, mısır ekimi, az miktarda meyvecilik, az sayıda hayvancılık üzerine dayanır. İlçede tersanenin bulunması, her geçen gün yeni sanayi tesislerinin kurulmasına bağlı olarak köylerdeki nüfusun büyük bir kıs- mının ilçe merkezine göç etmesine neden olmuştur. Ekim 2004’de Kocaeli’nin tamamı Büyükşehir sınırları içine alınması üze- rine, Gölcük’e bağlı bütün köyler tüzel kişiliğini devam ettirmekle beraber imar açısından mahalle statüsüne alınarak Gölcük Belediyesi‘ne bağlanmıştır. Diğer köylerimizle ilgili kısa bilgiler şöyledir; (Alfabetik Sıra) Ayvazpınarı Köyü (2. Mesruriye, Ahmediye, Çataltaş) İlçe merkezine uzaklığı 20 km olup yaklaşık 30 dakikada ulaşılabilmektedir, ilçe merkezine en uzak köydür. 1877-1878 yılındaki Osmanlı-Rus savaşından (Rumi 1293 tarihinde olduğundan “93 Harbi” olarak bilinir.) kaçan Batum göçmenleri tarafından kurulmuştur. 2021 verilerine göre nüfusu; 67 Erkek, 54 kadın olmak üzere toplam 121 kişidir. Gölcük Belediyesi tarafından işletilmekte olan Erikli Tepe Tabiat Parkı Ay- vazpınarı’nın sınırları içinde yer almakta, ilçe ve bölge halkı tarafından büyük ilgi görmektedir. Ferhadiye (Eski-Yeni) (Çayırdağ, Böcekli) Önceleri Ferhadiye olarak anılan Samanlı dağlarına sınır bir orman köyüdür, ilçe merkezine 12,5 km uzaklıktadır. Köyün kurucuları 93 harbinden sonra. Artvin’in Murgul kazasına bağlı Başköy’den gelmişlerdir. Gelen aileler önce Bahçecik’e yerleştirilmişler, bir yıl kadar sonra 11 hanesi ise Eski Ferhadiye (Çayırdağ) olarak anılan bölgeye yerleşmişlerdir. Süreç içinde Eski ve Yeni Ferhadiye 15.11.1998 tarihinde ayrı ayrı müstakil köy statüsü kazanmışlardır. 1919 yılında yapılan nüfus sayımına göre Fer- hadiye’nin 32 hanesi ve 170 nüfusu vardır. Eski ve Yeni Ferhadiye’nin 2021 verilerine göre nüfusu; 153 Erkek, 166 kadın olmak üzere 319 kişidir. Hamidiye (Borçka-i Osmaniyye) İlçeye uzaklığı 8,5 km. olan köyü- müz bir tepede engebeli ve ormanlık arazi üzerine kurulmuştur. 93 Har- binde gelen Borçka’lılar tarafından kurulmuştur. Kuruluş aşamasında Sultan Abdülhamid Han’ın yardı- mını aldığı için köye Hamidiye adı verilmiştir. İpek halı dokumacılığı, hayvancılık ve çiftçilik yapılmaktadır. Köyde Hamidiye şifalı suyu bulun- maktadır. Köyde kestane popülasyonunun çok olması nedeniyle kestane üretimi olduk- ça fazladır. Bu nedenle geleneksel olarak her yıl Kasım ayında Gölcük Belediye- si ve Hamidiye Köyü Muhtarlığı ortaklaşa bir festival düzenlenmektedir. 2021 verilerine göre nüfusu; 400 Erkek, 385 kadın olmak üzere toplam 785 kişidir. Hasaneyn (Aşağı Döşeme) İlçeye 10 km uzaklıktadır. Artvin’in Borçka kazasının Çoçkoba köyünden gelenler tarafından kurulmuştur. İlk kurucu aile reislerinden Hasan Ağa (son- 36 radan bu aile Yıldız soyadını almıştır) ve Hüseyin Ağa’dan (Akman) dolayı

Arapçada Hasan ve Hüseyin anlamında kullanılan Hasaneyn ismi verilmiştir. Köy topraklarının %80’i mera olarak kullanılmaktadır. En çok mısır, buğday ve meyve yetiştirilmektedir. Üst mahalle, Alt mahalle ve Camikapı mahallesi olarak üç mahallesi vardır. 1919 Yılındaki kayıtlarda köy 59 hane ve 384 nüfusa sahipti. 2021 verilerine göre nüfusu; 285 Erkek, 230 kadın olmak üzere toplam 515 kişidir. İcadiye (Ali Mezar) İlçeye uzaklığı 12,5 km’dir. “İcad”; vücuda ge- tirme, keşfetme, yeniden bir şey çıkarma anlamına gelen Arapça kökenli bir kelimedir. İcadiye ise yeni vücut bulmuş yer, köy anlamına geliyor. Batum’un Borçka kazasının Gidrevet köyünden gelmişlerdir. Köye «Ali Mezar» denilmesinin sebebi, mahalli ri- vayete göre köy mıntıkasında Ali isimli bir eşkıya- nın mezarının bulunması imiş. Şifalı Su kaynağına sahip olan İcadiye 1919 yı- lındaki sayıma göre 28 hane ve 167 nüfusa sahip- ti. 2021 verilerine göre nüfusu; 122 Erkek, 113ka- dın olmak üzere toplam 235 kişidir. İrşadiye (Beylik) İlçe merkezine 13,5 km uzaklıkta olup eski adı Beylik’tir. Borçka’nın Maradit köyünden gelen göçmenler, önceleri birbirine yakın Yenimahalle, Çamlık ve Köyyeri isimleriyle üç köy kurmuşlar, daha sonra bu üç köy İrşadiye ve Ye- nimahalle isimleriyle ikiye inmiş ve en nihayet İrşadiye adıyla tek köy haline gelmiştir. “İrşad” bir kimseye Allah yolunu göstermesi anlamına geliyor. İrşadiye ise İrşad ile ilgili, irşadın yapıldığı yeri ifade ediyor. Köyde bulunan medrese do- layısıyla din ilimlerinde ehliyetli insanlar yetiştirilmesine vesile olan yer anla- mında köye İrşadiye isminin verildiği söylenmektedir. 1919 yılında İrşadiye köyü 25 hane, 133 nüfusa; Yenimahalle (Beylik) köyü ise 75 hane 274 nüfusa sahipti. 2021 verilerine göre nüfusu; 187 Erkek, 199 kadın olmak üzere toplam 386 kişidir. Lütfiye (Beyyolu, Beyoğlu) İlçemize 13 km. uzaklıkta olan Lütfiye, Murgul’un Kura köyünden gelen 93 muhacirleri tarafından kurulmuştur. Samanlı dağlarıyla çevrilidir, ortasından Beyoğlu deresi akar. Köyün tapu senedine göre Lütfiye Mihrişah Valide Sul- tan vakfı arazisi üzerinde kurulmuştur. “Lütf” hoşluk, güzellik, iyi muamele, ihsan anlamına geliyor. Lütfiye ise lütufla ilgili yer, yani hoş, güzel, iyi mua- meleli veya ihsan edilmiş yer anlamına geliyor. 1919 yılında Lütfiye köyü 52 hane olup 263 nüfusu vardır. 2021 verilerine göre nüfusu; 136 Erkek, 121 kadın olmak üzere toplam 257 kişidir. Mamuriye (Çürükbayır) İlçemiz merkezine 11,5 km. kadar mesafede Samanlı dağı eteğinde şirin bir orman köyüdür. “Ma’mur” Bayındır, şenlikli, insanlarla dolu, şerefli demektir. Mamuriye, anılan manalarla ilgili, yani şenlikli, bayındır, şerefli yer, köy de- mektir. Batum’un Maradit nahiyesi Murgivet köyünden gelmişlerdir. 1919 yılındaki kayıtlarda köyde 33 hane ve 211 nüfus vardır. 2021 verileri- ne göre nüfusu; 123 Erkek, 112 kadın olmak üzere toplam 235 kişidir. Köyün doğu tarafında Guğul denilen yerde manzarası fevkalade güzel bir su akmakta ve burada ayrıca mideye ve böbrek taşlarına yararlı bir su bulunmaktadır. Bu mevki halkın beğenerek geldiği güzel bir piknik alanıdır. 37

Mesruriye (Mustafa Suyu) İlçe merkezine 15 km uzaklıkta bir dağ köyüdür. Mustafa suyu köyü de denilmektedir. “Mesrur” Sevinmiş, memnun, amacına, muradına ermiş anla- mında kullanılan Arapça kökenli bir kelimedir. Mesruriye adı da mutlu, mem- nun, muradına ermiş insanların bulunduğu yer anlamındadır. Batum’un Borçka kazası Çıhala köyünden gelen Mohti asıllı Müslümanlar tarafından kurulmuştur. Köyün kurucu aileleri: Derinler, Kuloğulları, Kurallar, Uygunlar, Sarılar, Karalar, Şimşekler, Memişoğulları, Mustafa Odabaşı, Der- vişoğulları ve Şevketiye’den gelen Çavdaroğulları’dır. 1919 yılındaki belgelerde köyde 54 hane ve 183 nüfus vardır. 2021 verileri- ne göre nüfusu; 95 Erkek, 81 kadın olmak üzere toplam 176 kişidir. Nimetiye (Mevkiye) İlçe merkezine 9 km mesafededir. Eski adı “Mevkiye” dir. “Nimet” İyilik, servet, yiyecek ve içecekle ilgili şeyler ve bilhassa ekmek anlamında kullanı- lan bir kelimedir. Nimetiye ise, zikredilen anlamlarla ilgili insanların yaşadığı yer anlamında kullanılmıştır. Borçka’nın Çoçkoba köyünden göç etmişlerdir. Nimetiye adı verilen bu köye ilk yerleşen aileler şunlardır; İmam Osman Efendi ve kardeşi Mahmut Ağa (Akın’lar) sülalesi, Himmetoğlu sülalesi, Uzu- nömeroğulları (Hacı Kadem, Hasan ve Musa kardeşler) sülalesi, Rumelioğlu Ahmed Ağa (Coşkun’lar) sülalesi. 1919 yılındaki belgelerde köyde 24 hane ve 178 nüfus vardır. 2021 verileri- ne göre nüfusu; 52 Erkek, 51 kadın olmak üzere toplam 103 kişidir. Nüzhetiye (Döşeme) Bu güzel köy, İzmit körfezinin 13,5 km güneyinde deniz seviyesinden 600 metre yükseklikte, havası te- miz, içme suları bol bir köydür. Kö- yün Osmanlı öncesinde de meskûn olduğu ve tarihinin antik dönemdeki Nicomedya Krallığı’na ve Astakoz medeniyetine kadar uzandığı tarihi kayıtlardan bilinmektedir. “Nüzhet” Eğlenme, gönül açacak yere gidip gezme, ferah, keyif, haz, sefa anlamında Arapça kökenli bir kelimedir. Nüzhetiye de anılan anlamlarla ilgili kullanılan yer anlamındadır. Nüzhetiye Murgul’un Baga, Başköy, Kordet, Dur- ça, Ozmal ve Gurbin köylerinden gelen muhacirler tarafından kurulmuştur. Eski adı “Döşeme”dir. Nüzhetiye, 1919 yılında 80 hanelik 539 nüfuslu bir köy- dü. 2021 verilerine göre nüfusu; 205 Erkek, 205 kadın olmak üzere toplam 410 kişidir. Tarım ve meyvecilikte oldukça ileri bir köydür. Kesme taşlardan yapılmış evleri ve şelalesi ile alabalık tesisi dikkat çekmektedir. Gölcük Belediyesi ve Köy Muhtarlığının işbirliği ile düzenlenen Soplitav Şenlikleri, Her yıl Ağustos sonu ile Eylül ayı başında geleneksel olarak tekrarlanmaktadır. Panayır (Kasım Panayırı) İlçe merkezine 10 km uzaklıkta Batum’dan gelen göçmenlerden oluşan köy- dür. Panayır, o zamanlar çeşitli eşya ve tarım ürünlerinin sergilendiği sergiler, hayvan pazarı, çeşitli marifetlerin sergilenerek halkın eğlendirildiği bir nevi tiyatrolar, gölge oyunları, kukla oyunları ve benzer etkinliklerin yapıldığı ge- 38 niş kapsamlı bir organizasyona verilen addır.

Bu organizasyonların (Panayırların) yapıldığı alan olması nedeniyle çevresi hızla gelişmiş ve yerleşim artmıştır. Nitekim Panayır, Nimetiye köyünün bir mahallesi iken 31 Aralık 2004 tarihiyle Panayır adıyla müstakil bir köy statü- sünü kazanmıştır. 2021 verilerine göre nüfusu; 187 Erkek, 167 kadın olmak üzere toplam 354 kişidir. Selimiye (Çerkez Köy) İlçeye 7,5 km uzaklıkta, 1829 Edirne anlaşmasıyla Çerkezistan göç etmiş Çerkez kökenli ailelerin kurduğu bir köydür. Daha sonra Karadeniz bölgesin- den gelen Lazlar da köye yerleşmiştir. Selimiye adı dokunulmamış, bozulma- mış, kâmil ve selim insanların yaşadığı yer anlamında kullanılmıştır. 1919 yılında Selimiye 52 hane olup 347 nüfusa sahiptir. 2021 verilerine göre nüfusu; 241 Erkek, 220 kadın olmak üzere toplam 461 kişidir. Siyretiye (Murgul, Çürüksu) İlçe merkezinden 11 km kadar uzak mesafede Kömürcü, Ayı ve Asar de- releri arasında yerleşik güzel bir köydür. Köy halkı 93 muhacirlerinden olup Batum İli, Murgul ilçesinin Kura köyünden buraya göç etmişlerdir. “Siret”, bir insanın manevi halleri, ahlak ve tavırları, tabiatı anlamında kullanılan Arapça kökenli bir isimdir. Siyretiye ise halleri, ahlakı, tavırları güzel insanların yaşa- dığı yer anlamındadır. 1919 yılında köyde 38 hane ve 219 nüfus vardır. 2021 verilerine göre nüfusu; 139 Erkek, 133 kadın olmak üzere toplam 272 kişidir. Sofular (Beyoğlu Deresi) İlçe merkezine 12 km mesafede bulunan şirin bir orman köyüdür. Sofi (Sofu), tasavvufla meşgul, zahid, müttaki, dindar anlamında kullanılan Arap- ça kökenli bir sıfattır. Sofular (Sofiler) adı ise tasavvuf ehli, dindar, günah ve haramdan sakınan insanların yeri anlamında kullanılmıştır. Köyün ortasından akan Beyoğlu deresine atfen zaman zaman “Beyoğlu De- resi” olarak da anıldığı köy halkı tarafından ifade edilmiştir. Esasen eski tarihli vesikalarda Beyoğlu ismi, Bey Yolu olarak geçmektedir. 1919 yılında Sofu- lar’da 35 hane ve 195 nüfus bulunmaktaydı. 2021 verilerine göre nüfusu; 67 Erkek, 51 kadın olmak üzere toplam 118 kişidir. Şevketiye (Saçmalı) İlçe merkezine 13 km uzaklıktadır. 93 harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşı sırasında (1877-1878) Türkiye’ye göçen muhacirlerinde oluşmuş bir orman köyüdür. “Şevket”, kuvvet, nüfuz, iktidar anlamında kullanılan Arapça kökenli bir sıfattır. Şevketiye ise anılan sıfatlara sahip insanların yaşadığı yer anlamında kullanılmıştır. Her yıl 23-24-25 Ağustos tarihle- rinde Kafkas geleneklerini unuttur- mamak, Kafkasya’dan bölgeye göç etmiş insanların birbirleri kaynaş- malarını sağlamak, ortak kültürleri- ni paylaşmak, yaşatmak ve tanıtmak amacıyla Şevketiye Kafkas Yaz Şen- likleri yapılır. 2021 verilerine göre nüfusu; 82 Erkek, 66 kadın olmak üzere toplam 148 kişidir. Şirinköy (Damlar) İlçe merkezine en yakın (3 km) köylerimizden biridir. Doğu Roma ve Bizans İmparatorlukları döneminde de yerleşim alanı olarak kullanıldığı anlaşılmak- tadır. Şirinköy’ün bir idari birim olması yaklaşık 70 yıl öncesine kadar gidiyor. 39

Şirinköy’ün bulunduğu alanların Mihrişah Valide Sultan’a ait olduğu ve Sultan Çiftliği olarak anıldığı arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. 100-110 yıl kadar önce köye ilk yerleşenler Arnavut, Gürcü ve Laz köken- li ailelerdir. Eski adı Damlar’dır. 2021 verilerine göre nüfusu; 4.660 Erkek, 4.608 kadın olmak üzere toplam 9268 kişidir. Ümmiye (Kanpara, Uzunerler) İlçeye 10,5 km mesafede bulunmaktadır. Köyün ismi bütün Osmanlı arşiv belge- lerinde “Ümmiye” değil “Ümniye” olarak geçmektedir. Buna sebep de Cumhu- riyet dönemine geçişte belgelerin düzenlemesini yapan bir memurun azizliğine uğrayarak “Ümniye” ismi “Ümmiye” olarak kayıtlara geçirmesidir. Köye ilk gelen aileler: Uzun Ömer oğulları (Uzuner soyadı almışlardır), Can- lar (Alper), Deli Şerifler (Şimşek), Çavuşoğulları (Şimşek, Çavuşoğlu) aileleri- dir. Uzunerler mahallesi halkı Gürcü, Kanpara mahallesi ise Laz kökenli Müs- lümanlardır. 1919 yılında köyde 22 hane ve 157 nüfus bulunmaktadır. 2021 verilerine göre nüfusu; 81 Erkek, 88 kadın olmak üzere toplam 169 kişidir. Tarihi Yapılar, Kültür Mirası Eserler Kazıklı Kervansaray Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ticaret ve hac yolları üzerinde her menzil başına (30-40 km’de bir) yapılan misa- firhane ve hanlardan biri olan Kazıklı Kervansaray’ı Şirinköy sınırları içinde ve Beyoğlu Deresi kenarında yer almaktadır. T. C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri ve seyyahların notla- rından 1550’lerde İvrazoğlu Hacı Hamza tarafından vakfiye olarak yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalarda; İstanbul’dan başlayan, hac, kervan ve sefer yolu üzerindeki önemli bir menzili olan kervansarayın, Kazıklı menziline ait bir yapı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Arşiv notlarında kervansarayın IV. Murad’ın Bağdat Seferi Menzilnamesindeki notlarında bu sefer yürüyüşü sırasında kul- lanıldığı belirtilmektedir. Kervansarayın yaşatılması ve hizmetlerin sürdürül- mesi bir vakıf eliyle yürütülmüştür. 10.808 m2 yüzölçümlü taşınmaz üzerine 40 yerleşik olan Kervansarayın günümüze sadece dış duvarları kalabilmiştir.

Uzun süre depo alarak kullanılan kervansaray, Kurtuluş Savaşı’nda gösterdi- ği üstün başarıların karşılığı olarak devlet tarafından Zobuoğlu Hasan’a tahsis edilmiş, 1999 depremine dek sebze-meyve ekim alanı olarak kullanılmıştır. Deprem sonrasında kalıcı konutların yapımı nedeniyle imara açılmış, kervan- saray alanı da kamulaştırılarak Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne geçmiştir. Gölcük Belediyesi, Kazıklı Kervansarayı olumsuz koşullardan kurtarmak ve kamu yararına yeniden kullanılmasını sağlamak amacıyla restitüsyon, resto- rasyon ve iç-ek yapı projesi hazırladı. Projeye göre yapının orijinal duvarların- dan 2,5 m içeride ek bir kültür yapısı inşa edildi. 343 kişilik oturma ünitesi bulunan çok amaçlı kervansaray Gölcük Belediyesi tarafından sosyal ve kültü- rel faaliyetlerde kullanılmaktadır. 41

Sultan Baba Türbesi Örcün Köyü’nün 500 m kuzeybatısında, etrafı selvi ağaçlarıyla çevrili bir tepe üzerinde yüksek duvarlı bir platform üzerine inşa edilen tek odalı ve revaklı yapı, “Sultan Baba” türbesi olarak biliniyor. Türbenin içinde ahşap bir tabut bulunmaktadır. İnşa tarihi 18-19 yüzyıllardır. Türbedeki sandukada yatan kişinin adı “İbrahim Edhem”, lakabı ise “Derviş Baba”dır. Osmanlı vesikalarından öğrenildiğine göre, Fatih Sultan Mehmet Hân zama- nında kerametleri görüldüğü söylenen bu veli zât, Sinop’tan gelerek o zaman- lar Salarvirân denilen ve ormanlık olan bu bölgeyi açmış, üzerinde bir zâviye (küçük tekke), bir hamamcık ve evler yapmış, bağlar vücuda getirmiştir. Bir müddet sonra Sultan II. Bâyezid-i Veli, çeşitli belgelerde sınırları tarif edilmiş olan zaviyenin arazisini İbrahim Edhem’e (“Derviş Baba’ya”) devredilmiştir. Derviş Baba ve oğulları bu küçük tekkede yaklaşık 150 yıl şeyhlik yapmış- lardır. Nihayet Derviş Baba’nın nesli tükenince Sultan 1. Ahmet bu zaviyeyi 42

Halveti tarikatının şeyhlerinden, dönemin ünlü âlim ve hatibi Abdülmecid Si- vasi’ye vermiştir. Abdülmecid Sivasi de zaviye halifelerinden Ankaralı Hasan Dede’yi Zaviye şeyhi olarak Örcün’deki türbeye (1610) göndermiştir. Hasan Dede ve oğulları, iki asır boyunca zaviyenin şeyhleri, mütevellileri ve bakıcı- ları olarak hizmet etmişlerdir. Ülkenin girdiği ekonomik sıkıntılar yüzünden zaviyenin bağlı olduğu va- kıf gelirleri başka yerlerde kullanılmıştır. Geliri azalan zaviye, işlevini yerine getiremez duruma gelince, tarikat kapanmış ve günümüze sadece türbe inti- kal edebilmiştir. 1925 yılında tekke, zaviye ve türbelerin kaldırılması kanunu çıkıncaya kadar türbedarlar Baba Sultan Vakfı’nın zaviyedarlık ödeneğinden ücretlerini almışlardır. Sultan Baba Türbesi, burada yapılan duaların genellikle kabul olunduğunun iddia edilmesi ve ruha ferahlık veren çok güzel bir yerde bulunması nedeniyle yurdumuzun dört bir yanından gelenler tarafından ziyaret edilmektedir. Tür- be Kocaeli’nin en önemli tarihi mekânlarından biridir. Sultan Baba türbesinin kapısı önünde iki ayrı kabir daha bulunmaktadır. Bu kabirlerden biri; Değirmendere Eski Yalı ve İhsaniye camilerini yaptıran Bedestani Hacı Hüseyin efendinin annesi Hoca Emine Hatun’a diğeri ise, Hacı Paşazade Osman Efendi’nin kız kardeşi Nefize Hanım’a aittir. Yine türbenin yakınlarında Tekke’de yaşamış şeyhlerden; Şeyh Mustafa Efendi, Şeyh Meh- met Efendi, Şeyh Ahmet Efendi ve Şeyh Derviş Ömer efendilerin de mezarları yer almaktadır. Zaviyenin son şeyhlerinden Derviş Ahmet Efendi ve Derviş Mehmet Efen- di’nin soyundan gelenler halen Örcün ve Saraylıda ikamet etmektedirler. Derviş Mehmet Efendi’nin neslinden gelen Emekli Albay (merhum) İbrahim Yeniel ve (merhum) Ahmet Yeniel Saraylı’da yaşamışlardır. Derviş Ahmet Efendi’nin neslinden gelen (merhum) Hafız Ömer ise Örcün’de yaşamıştır. Bu kişilerin çocukları ve akrabaları halen Saraylı ve Örcün köylerinde yaşamlarını sürdürmektedir. 43

Sultan Hatun Konağı Sultan Hatun Konağı; Saraylı, Örcün ve Değirmendere güzergahındaki tari- hi dokunun ve kültürel yapıların değerlendirilmesi, kültür ve turizm değerle- rinin ortaya çıkarılarak tanıtılması amacıyla Kocaeli Gölcük Turizm Birliği ve Gölcük Belediye Başkanlığı’nın yürüttüğü proje kapsamında restore edilerek hizmete sunulan tarihi bir konaktır. “Saraylı-Örcün Tarih Koridorunda Do- ğal Yaşam” adıyla anılan projede; Gölcük Kaymakamlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, Kocaeli Ekolojik Yaşam Derneği, GFSD,Gölcük Fotoğraf ve Sinema Sanatı proje ortak ve işbir- likçileri olarak yer almıştır. Proje, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) ve Gölcük Belediyesinin mali destekleri ile gerçekleştirilmiştir. Örcün köyünde bulunan ve mülkiyeti Gölcük Belediyesine ait olan Osmanlı dönemindeki ahşap sivil mimarinin en güzel örneklerinden biri olan konak proje kapsamında restore edilmiştir. Konağın röleve çalışmalarından sonra onarım ve tefrişatı yapıldı ve yöreye örnek oluşturacak bir konaklama tesisi olarak turizme kazandırıldı. 8 odalı, 16 yatak kapasiteli konaklama tesisinin iç tefrişatı, binanın özgün yapısı dikkate alınarak, konak tarzında hazırlandı ve “Sultan Hatun Konağı” adı verildi. Konaklama tesisi olarak işletmeciliği Gölcük Belediyesi iştiraklerinden GÖLAŞ’a verilen Konak, doğal yaşam içinde zaman geçirmek, organik besinler tatmak isteyenlere hizmet vermektedir. 44

Roma Mezarı Halıdere’nin batı sınırında (Konca mevkii) yer alan Roma Mezarı, 1967 yı- lında İzmit-Yalova yolunun yapımı sırasında toprağın 7-8 metre altından gün yüzüne çıkarılmıştır. Lahit, Doğu Roma dönemine ait olduğu için “Roma Me- zarı” olarak ünlenmiştir. Mezar; M.S. II. Yüzyıla ait olup, Bithynia bölgesinde çokça örneğine rastlanılan bir tiptedir. Lahitin denize bakan kısmındaki kita- bede; “Artemata ve Artemidoros’un oğulları Poidonei ve Apollonios kızı Tatia yaşarken bu lahiti kendilerine hazırlattılar. Yoldan ve denizden geçenlere se- lam olsun” denilmektedir. Lahitin içinde Tatia adlı bir kadına ait eşyalar bulunmuştur. Küçük bir masa üzerine serpiştirilen eşyalar arasında çanak-çömlek, kandil ve cam eşyalar vardır. Bu eşyalar içinde dikkati çeken ilk şey enteresan bir “ayna”dır. Bu aynanın Lahitin üzerinde yer alan figürdeki kadının elindeki ayna olduğu sa- nılmaktadır. Lahitin çok az bir kısmı toprak üstünde büyük kısmı toprak altındadır. Mezarın çevresinde çalışmalar başlar. Kısa süre sonra anıtın tamamı ortaya çıkartılır. Lahit, Doğu Roma Döneminde kullanılan ve Bithynia Bölgesi’nde çok sayıda rastlanılan tipte bir mezardır. Eserin alt tarafı düz blok taşlardan yapılma bir kaide şeklindedir. Lahit bu kaidenin üzerindedir. Antik dünyada ölüyü yüksekteki bir lahitin içine koymak şahsına duyulan saygıdan ileri gel- mektedir. Lahdin araziye bakan yüzünde ise; uzanmış yatan bir kadın ile bir erkek ve yanlarında hizmetkârları ile görülmektedir. Kompozisyon kabartma olarak işlenmiştir. Lahiti toprak yüzeyine çıkarmak amacı ile yapılan çalışmalar sırasında lahi- tin altında içinde yan yana uzatılmış 9 iskelet bulunan oda şeklinde bir yapı tespit edilmiştir. Bu odanın, daha geç bir dönemde, Tatia’nın yanında çalışan hizmetkarları için anıtın yanına yapıldığı sanılmaktadır. Çünkü; Firavun ve hizmetkârlarının aynı mezarda bulunması gibi uygulamalar, çok daha erken devirlerden bu yana görülmüştür. Lahitte ve mezar odasında çıkan eserler İzmit müze müdürlüğünde sergilenmektedir. 45

Yazlık Ilıca Termal Tesisleri M.S. 2. Yüzyılda deniz ticareti ve gemiciliğinin yoğun olduğu Nikomedia’nın güney bölgesinde kurulan antik yerleşimler içinde Astakos, Eribolos, Hera- leion’a bağlı küçük metropolisler ya da bunların geniş yerleşimleri dahilinde bir hamam, kaplıca veya sağlık merkezi olarak hizmet verdiği düşünülen bir yapıdır. Bu yapının kalıntıları İzmit - Gölcük karayolunun 8. km’sinde Yazlık Beldesi’nin 500 m kadar doğusunda yer almaktadır. Günümüzde hala tedavi amacı ile kullanılan kaplıcaların bir kısmı Roma, bir kısmı da Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilen kaplıcalardır. Kentler, bu tür kaplıcaların çevresine kurulmuş, birçok hastalığın tedavisinde yoğun olarak kullanılmıştır. Kaplıcaların, çevrelerindeki halk tarafından yoğun ola- rak kullanılması dikkate alınarak kaplıcaların yapımına özel önem verildiği, gerekli mekanların yapımı sırasında hiçbir konfordan kaçınılmadığı tespit edilmiştir. Yazlık kaplıcası, şifalı su kaynağının bulunduğu alanda inşa edilmiştir. Antik Eribolos şehrinden başlayan ve bugünkü İhsaniye Beldesi üzerinden Nicae- a’ya (İznik) uzanan ticari ve askeri yolun bu kaplıcanın var olmasına ve geliş- 46

mesine katkı sunduğu antik kaynaklardan anlaşılmaktadır. Ilıca ve çevresin- deki yapılar tuğla, taş ve harç ile örülmüş tonoz yapılar şeklinde yapılmıştır. Yazlık’ta ilk olarak İl Özel İdaresi adına MTA (Maden Tetkik ve Arama Ensti- tüsü) tarafından Jeotermal sahadaki sondaj çalışmalarında; 600+50 m derin- liğe kadar inilmiş, termal su kapasitesi ve niteliklerinin bir kaplıca tesisi için yeterli olacağı kanaatine varılmıştır. Yapılan tetkiklerde ılıcadaki su sıcaklığı- nın 22 C0 ile 37 C0 arasında olduğu saptanmıştır. MTA Enstitüsü tarafından yapılan termal suyun analizlerini değerlendiren tıp otoritelerine göre ılıcadaki termal suyun; cilt hastalıklarına (sedef), mide hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, böbrek ve idrar yolu hastalıklarına, stres ve strese bağlı rahatsızlıklara, astım ve benzeri birçok hastalığa iyi gel- diği ve tedavi destekleyicisi olarak kullanılabileceği belirtilmiştir. Yüzyıllarca çevresinde yaşayanlara hizmet veren ve günümüze kadar gele- bilen kalıntılar, 2010 yılında Gölcük Belediyesi’nin bölgeye yapacağı Termal Tesislerin inşaatı sırasında gün yüzüne çıkarıldı. Doğu Roma dönemin de yo- ğun olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de “Harap Hamam” adıyla anılan yapı şifa amaçlı olarak kullanılmıştır. Gölcük Belediyesi, 1 Yıl süren kazı çalışmalarının ardından 2012 Yılında aynı alan üzerine aslına benzer şe- kilde yeni bir termal tesis yapımına başladı ve 2013 yılında tamamladı. Otan- tik bir mimari ile inşa edilen Gölcük Belediyesi Yazlık Ilıcası Termal Tesisleri. 2013 yılında yapılan bir törenle hizmete açılmıştır. Ilıca Tesislerinin çok yakınında özel sektör tarafından yapılan oteller mev- cuttur. Gölcük Belediyesi de günübirlik tesislere ilaveten bir otel yapımı için çalışmalarını sürdürmektedir. 47

Hacı Ali Paşa (Yeşil) Camii Nüzhetiye Köyü’nde yer alan tari- hi bir camiidir. Abdülhamit Han’ın Baş Mabeyini Hacı Ali Paşa tarafın- dan 1878 yılında köy halkına yaptı- rılmaya başlanmış ve 1880 yılında tamamlanmıştır. Bakımı ve yaşatıl- ması için İstanbul’da bir vakıf kurul- muştur. 1927 yılında ciddi bir tamir ve bakımdan geçen cami binasının gövdesi 90 m2 taban alanı üzerine yığma yapı tekniği ile, iç mekânı ise tamamen el işçiliği ile ahşaptan ya- pılmıştır. Yıpranmış olmasına rağ- men halen kullanılmaktadır. Şeyh Eyüp Sabri Kalyoncuoğlu Türbesi Hasaneyn Köyü mezarlığı içinde yer alan küçük bir türbedir. Türbede, Nak- şibendi Şeyhi Muhammed Şemseddin Canpek’in (Şemseddin-i Bursavi) tale- besi olan ve ölümünden sonra Şeyhliği devralan Eyüp Sabri Kalyoncuoğlu ve aile fertlerinden bazılarının mezarları yer almaktadır. Türbedeki sandukanın üzerinde; “Nakşibendi şeyhi Eyyüp Sabri Kalyoncu- oğlu Muhammed Şemsuddin K. S. Nakşi Halidi, İsmeti kolunun 34. Şeyhi Sü- leyman oğlu Eşşeyh Eyyub Sabri Kalyoncuoğlu Silsile-i Saadet Kiramdan El Aciz, El munzip, El Fakir Muhammed Şemsuddin K.S.” ibaresi yer almaktadır. 48


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook