KADI BURHANEDDİN MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ 2021- 2022 E Ğ İ T İ M - Ö ĞR E T İ M Y I L I Y I L: 1 1 S A Y I: 1
Pandeminin gölgesinde geçirdiğimiz zor bir eğitim yılının ardından öğrenci ve öğretmen arkadaşlarımızla tekrar yüzyüze eğitimin keyfini çıkardığımız dopdolu Yıl: 11 Sayı:12 bir dönem geçirdik. 2021- 2022Öğretim Yılı Bu süre içerisinde SAHİBİ Kayseri Kadı Burhaneddin Meslekî ve biriktirdiklerimizi ise; Teknik Anadolu Lisesi Adına Kalem İzi kalsın diyerek Mehmet Faruk ER (Okul Müdürü) EDİTÖR hazırladık. Deniz YAĞLICI Hazırlama aşamasında (İngilizce Öğretmeni) yazdıklarıyla destek olan tüm öğretmen ve öğrencilerimize , YAYIN KURULU Almıla Fatma GÜNEŞ Desteğini hep hissettiren Okul Deniz YAĞLICI Müdürümüze Mansur DEMİR Nezihe KALKIN Okulumuzda uzun yıllar beraber görev yaptığımız ama şimdi başka DERGİ TASARIM VE DİZGİ okulda yoluna devam eden Edebiyat öğretmenimiz Pınar GÜLTEKİN’e Almıla Fatma GÜNEŞ katkılarından dolayı çok teşekkür (Bilişim Teknolojileri Formatörü) ediyoruz. HABERLEŞME ADRESİ: Keyifle okumanız dileğiyle…. Mehmet Faruk ER [email protected] Deniz YAĞLICI Deniz YAĞLICI [email protected] Dergide yer alan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. MEB‟in görüşlerini yansıtmaz. 2
1-GENÇLİĞİMİZ VE YENİ İÇİNDEKİLER GÖREVLERİMİZ Mehmet Faruk ER (Okul Müdürü) 2- BİYOLOJİNİN ÖNEMİ Rezan Eroğlu (Biyoloji Öğretmeni) 3-KUANTUM KURAMI NEDİR? Vedat Kaya (Fizik Öğretmeni) 4-GENÇLİK VE AKİF İbrahim YILMAZ(Tarih Öğretmeni) 5-FELSEFE NEDİR? SELMA POLAT (Felsefe Öğretmeni) 6-FİLOZOF VE YAZARLARDAN SELMA POLAT (Felsefe Öğretmeni) ANLAMLI SÖZLER BURHAN ALBAYRAK (Matematik Öğretmeni) 7-ATATÜRK VE MATEMATİK 8-BAŞARI VE İKİ M Şakir DEMİREZEN(Rehber Öğretmen) 9- TRY TO BE DENiZ YAĞLICI(İngilizce Öğretmeni) 10-NEDEN YABANCI DİL? Hamiyet ÜNAL(İngilizce Öğretmeni) 11- YARIDA KALAN FOTOĞRAF İhsaniye OLGUN EVCİ(Sağlık Hizmetleri Alan Öğretmeni) 12- BABAMA Mansur DEMİR(Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni) 13-HASTA İLE İLETİŞİM ve NAZLI ERGAN USLU(Sağlık Hizmetleri Alan Öğretmeni) BİR ANI Şükrü Esat GÜNERİ(Beden Eğitimi Öğretmeni) İSMAİL KORKMAZ(Sağlık Hizmetleri Alan Öğretmeni) 14- SPOR ETKİNLİKLERİMİZ MADALYALARIMIZ 15- 16- ACI KAYBIMIZ
GENÇLİĞİMİZ VE YENİ GÖREVLERİMİZ Bütün Dünya milletleriyle birlikte 2019 yılında başlayan salgın hastalık sürecinde tüm dünyayı etkileyen gelişmeler yaşadık. Bu süreç hayatımızı olumsuz yönde etkiledi. Eğitim öğretimde yaşanan sıkıntılar gençliğimizde büyük boşluklar oluşturdu. Sosyal Medyanın etkisi altına giren çocuklarımızın çalışma disiplini değişti. Ekonomimiz ve sosyal hayatımız altüst oldu. Okullar kapandı ve eğitimde online (uzaktan) dersler yapıldı. Bazı sıkıntıların birlikte yaşandığı bu eğitim sürecinde yüz yüze eğitimin önemi bir kez daha ön plana çıktı. Hamdolsun 2021-2022 öğretim yılında yüz yüze eğitim öğretim devam ediyor. Salgın döneminde yüz yüze eğitimin önemi kadar velilerin çocuklarına karşı sorumluluklarının da çok önemli bir yeri olduğu net bir şekilde anlaşıldı.
Velilerimizin çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmesi, onları etkin bir şekilde dinlemesi, güzel anılarını paylaşmaları, çocuklarını, sosyal medyaya teslim etmemeleri gerektiği anlaşıldı. Geleceğimiz olan gençlerimizin kaliteli yetişmesi dünya milletleri yarışında bize güç katacaktır. Her yönden etkili olan gençlerimiz milletçe bizim zenginliğimizdir. Yaşlanan dünya nüfusuna göre genç nüfus açısından iyi durumda olan ülkemizin bu fırsatı değerlendirmesi gerekir. Sporda, teknolojide, sosyal hayatta, milli ve manevi değerlerimizde, insan ilişkilerinde, iletişimde, çağı yakalamada, insanlığın sorunlarına çözüm bulmada elde ettiğimiz fırsatları ve genç nüfus avantajını kaçıramayız. Milli ve Manevi değerlerimiz, insanın hem ruhuna hem de bedenine sıhhat vermek için, hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmek için bir hazinedir. Milli ve manevi değerlerimizi yaşayan sıhhatli olur, ruhen rahat olur, uzun ömürlü olur, kavga olmaz, çekişme olmaz, kimse kimseye yan bakmaz ve haksızlık yapamaz, zenginler fakirlere yardımcı olur, hülasa mutlu bir toplum olabiliriz. O halde milli ve manevi değerlerimizi tüm insanlarımızla özellikle de gençlerimizle buluşturmak son derece önemlidir.Değerler eğitimine sahip olan, değerleri canlı olan toplumlar, başına kötü bir iş gelse, felakete uğrasa, sabırlı olur, isyan etmez. Bolluk ve bereket içinde olursa mutlu olur, haline şükreder. Her halinde çok çalışır, gerekirse sabreder, dedikodu yapmaz, başkalarını çekiştirmez, başkalarının ayıp, hata, günahlarını araştırmaz. Vatanını ve milletini sever, devletinin kıymetini bilir, bu değerlerini korur, gözetir ve yaşatır. O halde çare bellidir. Büyüklerimizin sahip olduğu milli ve manevi değerlerimizi kuşaktan kuşağa aktarmalı, değerlerimizin takipçisi olmalıyız. Okulumuzda tüm öğretmenlerimizle ve velilerimizle birlikte çok güzel faaliyetler yaptık. Bütün personelimizle canla başla çalıştık. Salgın dönemi açıklarını kapatmaya özen gösterdik. Eğitim öğretim faaliyetlerini, sosyal ve sportif faaliyetlerimizi gerçekleştirdik. Önemli başarılar elde ettik. Çocuklarımızın yüreklerine dokunmaya çalıştık. Bu vesileye güzel çalışmaları hayata geçiren öğretmenlerimize, personelimize, faaliyetlerimize katkıda bulunan velilerimize, bu dergimizi hazırlayan ve yayınlayan ekibimize çok teşekkür ediyor, gençlerimizin gelecek hayatında başarılar diliyoruz. Mehmet Faruk ER Okul Müdürü
BİYOLOJİNİN ÖNEMİ Doğumdan ölüme kadar yaşamın her evresinde bilinçli ve sağlıklı yaşama, ekonomik gelişmeyi sürekli kılma, çevreyi bozulmadan tutma, bitkisel ve hayvansal üretimin kalitesini ve miktarını artırmada biyoloji bilimi önemli yer tutar. Burada çevrenin öneminin farkına varabilmek için doğayı düşünerek izlemek gerekir. Doğanın bilinçsiz kullanılması, insan ve diğer canlıların yaşamı için tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarır. Çevre kirlenmesi, erozyon, yeşil alanların azalması, hızlı nüfus artışı, plânsız kentleşme, biyolojik zenginliklerin ortadan kalkması bu sorunların başında gelir. Biyolojinin uygulama alanlarından olan Biyoloji ile ilgili bilgilerin eksikliği, ne tıp, tarım, hayvancılık, ormancılık, yazık ki başta çevrenin bozulması, veterinerlik, diş hekimliği, eczacılık ve önlenmesi mümkün olmayan sağlık diğer alanlardaki çalışmalar sayesinde sorunlarının ortaya çıkması, dogal insanların geleceğe daha umutla kaynakların sürekli ve verimli olarak bakmalarını sağlayan ve oldukça geniş kullanılmaması, biyolojik zenginliklerden çalışma alanı olan bir bilim dalı yeterince yararlanılamama, bedensel ve olmuştur. ruhsal sorunlar, küresel ısınma sonucu ortaya çıkan iklimsel değişiklikler gibi birtakım olumsuzluklara neden olmaktadır.
Biyoloji bilgisine sahip olmanın bireyin yaşamına getireceği yararlar; çevresini tanıma, sağlığını koruma, biyolojik zenginlikleri tanıma ve onlardan yararlanma, canlıların temel yapısını öğrenme olabilmektedir. Çevrenin bozulması ve kirlenmesine ilişkin bilgi ve bilinci geliştirme, araştırma duygusunu ve kişiliğini geliştirme, son gelişmeleri tanıma gelecekte biyolojinin sağlayacağı diğer yararlarındandır. Rezan Eroğlu Biyoloji Öğretmeni
KUANTUM KURAMI NEDİR? Birkaç bin yıllık tartışmanın ardından, maddelerin neden yapılmış olduğunu artık biliyoruz; elektron ve kuark adı verilen küçük parçacıklar. Bu arkadaşlar, hidrojen ve oksijen gibi atomları ve H2O gibi molekülleri oluşturmak için, küçük aileler dahilinde birlikte takılırlar. Atomlar ve moleküller, dünyamızın Lego parçalarıdır. Bu minik dünyanın nasıl çalıştığını açıklamak için, bilim insanları kuantum kuramı adı verilen bir
fikirler topluluğu kullanır. Kuantum kuramı, elinizdeki akıllı telefonu akıllı yapan yonga da dahil olmak üzere, etrafınızdaki tüm teknolojinin temelinde yatar. Kuantum kuramı tuhaftır, doğrudur ve önemlidir. Peki “Kuantum” Ne Anlama Geliyor? Mutfağa, elinizde bir fıstık ezmesi kavanozuyla girdiğinizi düşünün. Kavanozu tezgâhın üzerine veya yukarıdaki raflardan birine koymaya karar verebilirsiniz. Fakat kavanozu, rafların arasına koyamazsınız. Bu mantıksızdır. Fizik terimleriyle konuşmanız gerekseydi, mutfağınızın “kuantize” olduğunu söyleyebilirdiniz. Bu da, rafların çeşitli seviyelere sahip olduğu anlamına gelir. Kuantum dünyasında, her şey seviyelere ayrılmıştır. Örneğin bir atomdaki elektron, tıpkı mutfaktaki raflar gibi, atomdaki birkaç tane enerji düzeyinden birinde yer alır. Fakat kuantum dünyası tuhaftır. Elektrona bir miktar enerji verin, anında bir diğer enerji düzeyine sıçrayacaktır. Buna kuantum sıçraması adı verilir. Bir başka benzetme kullanalım. Eğer bir kuantum arabası sürüyor olsaydınız, 5 km/sa, 20 km/sa veya 80 km/sa hızlarda hareket edebilirdiniz, fakat asla bunların arasında olmazdı. Vitesi değiştirirdiniz ve hızınız anında 5’ten 20 km/sa’ya fırlardı. Hızdaki bu değişim ani olurdu, bu nedenle ivmeyi bile hissedemeyebilirdiniz. Bu da bir başka kuantum sıçramasıdır. Kuantum Mekaniği ve Klasik Mekanik Mikroskobik dünya, alışık olduğumuz “klasik” dünyadan daha farklı kurallarla yönetilir. “Klasik”, gündelik hayatta her şeyin beklendiği gibi davrandığı “ortak kanı” için kullanılan bir fizikçi terimidir. Bir bilardo topu, “klasik bir nesnedir” (masa üzerinde düz bir biçimde yuvarlanır), fakat içerisindeki tek bir atom kuantum yasalarına tabidir (herhangi bir anda yeşil zemin üzerinde aniden kaybolabilir). Atom ölçeği ile bilardo topu ölçeği arasında, fizik yasalarının bir kesişme noktası vardır. Tıpkı jandarma bölgesi ile polis
bölgesi arasındaki kesişim gibi. Yeteri miktarda atomu birbirine bağlarsınız, tuhaf kuantum etkileri ortadan kaybolur, davranışlar klasik bir hal alır. Buna karşılıklılık ilkesi denir. Heisenberg Belirsizlik İlkesi Kuantum fiziğindeki bazı şeyler gerçekten bilinemez durumdadır. Örneğin bir elektronun aynı anda nerede olduğunu ve nereye gittiğini asla bilemezsiniz. Bunu anlayabilmenin bir yolu, gözlemci etkisini işin içine katmaktan geçer; ölçümün yapım şeklinin sonucu değiştirebilmesi olayı. Örneğin elektronun nerede olduğunu anlamak için, onu bir şey kullanarak tespit etmek zorundasınız (örneğin bir ışık fotonu) fakat bu ölçüm ne kadar nazik olsa da, elektronu orijinal yerinden saptırır. Elektron size nerede olduğunu söyler, fakat nereye gittiğini unutur. Fakat belirsizlik ilkesi tek başına gözlemci etkisinden daha da derine inmektedir. Doğada, doğuştan gelen bir belirsizlik vardır. Elektronun nerede olduğu konusunda emin olamamak, yaptığımız gözlemin bir hatası değildir. Bunun nedeni, elektronun belirli bir konumu olmamasıdır. Elektron bir nokta parçacık değildir, fakat elektronluğun lekesi uzayda dağılır. Parçacık/Dalga İkiliği
Fotonlar ve elektronlar gibi kuantum nesneleri kişilik bölünmesine sahiptirler. Zaman zaman dalgalar gibi davranırlar ve zaman zaman da parçacıklar gibi davranırlar. Ne şekilde davrandıkları, onlara ne tür sorular sorduğunuza bağlıdır. Dalga fonksiyonu Bir dalganın nasıl göründüğünü açıklayan bir parça matematik denklemidir. Önemli bir biçimde kuantum dalga fonksiyonları, her biri belli bir doğruluk olasılığıyla birlikte gelen pek çok muhtemel çözüme sahiptir. Olağanüstü bir biçimde, farklı olası cevaplar, sanki evrenimizin gerçeklerini bize göstermek için bize komplo kurarmışçasına, süperpozisyon adı verilen bir tür üst üste binmiş durumlar şeklinde birbirleriyle etkileşebilirler. Süperpozisyon ve Schrödinger’in Kedisi Bir kutunun içinde, bir şişe siyanürle birlikte yer alan bir kedi hayal edin. Şişenin üzerinde, bir iple tutulan bir çekiç olsun. Çekiç, herhangi bir rasgele olay gerçekleştiğinde (örneğin bir uranyum atomu bozunduğunda) düşecek şekilde ayarlanmış olsun. Bu Erwin Schrödinger tarafından, süperpozisyon fikrini anlatmak amacıyla tasarlanmış bir düşünce deneyidir. Atomun bozunması kuantum yasalarına tabidir, dolayısıyla atomun dalga fonksiyonu iki olası çözüme sahiptir: bozunmuş veya bozunmamış. Kuantum kuramına göre, bir ölçüm yapana kadar bu iki olasılık da eşit derecede geçerlidir. Aslında bunu, atomun aynı anda hem bozunmuş, hem de bozunmamış olduğu şeklinde düşünebilirsiniz. Kedinin kaderi, uranyum atomuna sıkı sıkıya bağlı olduğu için, kutunun içine göz atana kadar, kedi de aynı anda hem canlı, hem de ölü olacaktır.
Dolaşıklık Nedir? Dolaşıklık, iki parçacığın (örneğin fotonlar), herhangi biri üzerinde yapılan ölçümün, ne kadar uzakta olursa olsun diğerini anında etkileyeceği şekilde birbirlerine bağlı olmaları durumudur. Benzetme kullanmamız gerekirse; bir çocuksunuz ve ablanız her iki elinde bir tane renkli top gösteriyor. Ardından elleri arkasındayken topları karıştırıyor. Sizin görüş açınızdan, bu toplar “dolaşıktır”; eğer kırmızı top sol eldeyse, bu mavi topun sağ elde olduğu anlamına gelir. Fakat kuantum dolaşıklık daha da gizemlidir, çünkü toplar belirli renklere sahip değildir. Renk değiştirebilirler, herhangi bir anda eşit olasılıkla kırmızı veya maviye dönüşebilirler. Bu tamamıyla rastgeledir. Tuhaf olan şey, toplardan birine bakmanın, sadece baktığınız top için değil, her ikisi için de rasgeleliği öldürmesidir (yani renk değiştirme özelliği askıya alınır). Eğer kırmızı top görürseniz, diğerinin renginin mavi olarak sabitlendiğini bilirsiniz. Bu şekilde bakıldığında, bir dolaşık parçacık, ne kadar uzakta olursa olsun, diğerini etkiliyor gibi görünmektedir. Albert Einstein, bunun, kendine ait görelilik kuramıyla gündeme getirilmiş evrendeki kozmik hız limitini ihlal ettiğini düşünmüştür, dolayısıyla dolaşıklığa “hayaletimsi etki” adını vermiştir. Fizikçiler Fotonları Nasıl Dolaşık Duruma Getirir? Bunun birden fazla yolu vardır. Bunlardan birisi yüksek enerjili bir fotonu, iki tane düşük enerjili “yavru fotona” ayırmaktır. Korku filmlerindeki tek yumurta ikizleri gibi, bu iki yavru fotonun da aralarında gizemli bir bağlantı vardır.
Bir diğer yöntem, iki tane fotonu aynalardan oluşan bir labirente göndermektir. Böylelikle her birinin hangi yöne doğru hareket etmiş olabileceğini bilemezsiniz. Bu bilinmezlik, dolaşıklığı meydana getirir. Çift Yarık Deneyi Bu kuantum mekaniğindeki en ünlü deneydir. Parçacıkların (genellikle elektronlar veya fotonlar), bir ekran üzerine düşüp gözlemlenmeden önce, iki tane yarıktan geçtiği bir deneydir. Bu deney çok ünlüdür, çünkü yukarıda bahsedilen pek çok tuhaf olguyu gösterir. Deney, aynı kurulum için dalgaların veya parçacıkların farklı davranışlarına dayanır. Örneğin, bir su havuzu içerisinde, çift yarıklı bir panelle bir engel oluşturabilir, parmağınızı suya daldırıp, su dalgaları oluşturabilirsiniz. Dalgalar bu iki yarıktan geçer ve panelin öteki tarafında birbirleriyle girişim meydana getirerek, bir desen oluştururlar. Fakat engeli sudan alıp, çift yarığa bu sefer bilyeler gönderirseniz, bilyeler iki farklı doğrultuda ilerler ve bir girişim deseni oluşturmazlar. Tuhaf olan şey ise, elektronların her iki şekilde de davranabilmesidir. Eğer yarıklara elektron ateşlerseniz, birim zamanda tek bir elektron gönderseniz bile, yarıkların arkasındaki ekran üzerinde bir girişim deseni oluştururlar. Sanki elektron aynı anda iki yarıktan birden geçmekte ve kendi kendisiyle girişime uğramaktadır. Bu bize, elektronların dalgalar olduğunu söyler. Elektronlar kuantum nesneleri olduğu için, konumunu bilemeyiz (Heisenberg belirsizlik ilkesi). Elektronun yarıkların birinden veya diğerinden geçme olasılığı vardır. Her ikisi de olası olduğu için, aslında her ikisinden dedektöre çarparak, parlak bir ışık çakması meydana getirmesidir (dalga fonksiyonunun çökmesi).
Diyelim ki, yarıklara, elektronun hangi yarıktan geçtiğini söyleyecek bir mekanizma kurarak, bir numara yapıyor olun. Bu sefer, girişim deseni anında kaybolmaktadır. Çünkü elektronun hangi yarıktan geçeceğini bildiğiniz için, süperpozisyon durumu daha fazla devam etmez ve elektron sadece bir yarık içerisinden geçer. Elektronun dalga benzeri davranışı buharlaşıp gider ve elektron bir bilye gibi davranır. Eğer başınız ağrımaya başladıysa, fizikçilerin de bu paradoksu açıklama konusunda sıkıntı çektikleriyle kendinizi avutabilirsiniz. Feynman, Fizik Dersleri kitabında yazmış olduğu gibi, “paradoks” aslında gerçeklikle, sizin “gerçekliğin nasıl olması gerektiğine” dair hisleriniz arasındaki çelişkiden ibarettir. Kuantum fiziği beyninizi mi eritiyor? Öncelikle panik yapmayın. Bu konuda yalnız değilsiniz. Ünlü fizikçi Richard Feynman’ın açıkladığı gibi; \"Şundan emin bir biçimde söyleyebilirim ki; kuantum mekaniğini hiç kimse anlamamıştır. Vedat Kaya Fizik Öğretmeni
GENÇLİK VE AKİF Korkma!” diye başlar İstiklâl şairimiz Mehmet Âkif dizelerine. Tacettin Dergâhının duvarlarına kazınan bu sesleniş cephede kahraman ordumuzu şahlandıracak; cephe gerisindeki umutsuzlara -yaşlılara, analara, bacılara umut olacaktır. Korkmadı bu millet. Ne dün, ne de bugün korkmayacak! Ey Üstâdımız ‘Korkma’ dediğin günden beri korkmadı senin neslin. ‘Dalgalan’ dediğin günden beri de şühedâ kanıyla boyanmış ay yıldızı indirmedi bu millet. Ey Âkif kalk, mabedinden kalk da kahraman ırkına bir gül! Veya senin nesline bir gül ver. “Ne bu şiddet bu celal!’’ demiştin ya o buhranlı günlerde. Sitem ettiğin, celâllendiğin ve şaşırdığın bu millet bütün kaygılarını giderdi. Kendindeki imanı gördü ve ayağa kalktı. ‘Arkadaş’ dedin bizlere. Yurdumuza sakın ha alçakları uğratmayasın. Biz de senin (Asım’ın) neslinizdik ya bu vatanın tek taşına bastırmadık alçakları. Ne bu Cennet vatanımızı, ne de İstiklâlimizi çiğnetmedik, çiğnetmeyeceğiz. Siper ettik gövdemizi, utanmasızca yapılan bu akınları durdurduk. Yattığın yerde rahat uyu Akif’im. Cennet ülkemde onlarca Mehmet Âkif ve Asım’ın nesli var. Rûhun şad olsun. Sen hatırlattın bastığımız yerlerin ne mübarek olduğunu. Hatırlattın da bu topraklar uğruna kimlerin canını feda ettiğini öğrendik.
Şimdi basmaya kıyamadığımız bu Cennet vatanın her ovasına, her dağına, her taşına bir başka gözle bakıyoruz. Şu dalgalanan al bayrak, şu yurduma gelen bahar, senin ve kefensiz yatanların eseridir Merhameti öğrendik ecdadımızdan, senden Ey Üstâdım! Dünyanın dört bir yanına yayıldık atamız Osmanlı gibi. susuz kalmış kalplere merhamet götürdük yeşersin diye. Bu necip millet özünde olanı mazlumlarla paylaştı, ekmeğini paylaşır gibi. Senin seslenişinle doğulusu- batılısı, kuzeylisi güneylisi yek vücût oldu, oldu da topuyla, tüfeğiyle kazma ve küreğiyle sel gibi Çanakkale’ye koştu Üstâdım. Hele on beşlikler, talebeler… Gün bugündür deyip kalem yerine silaha sarılanlar… Ya kundakta bebeğini bırakan analar bacılar… Hepsi senin işaret ettiğin yöne koştular. Hakk’a inanan bu milletin istiklal hakkıdır dedin, camii kürsülerinde haykırdın, Anadolu’yu karış karış dolaştın. Bu millete hakkı olanı hatırlattın. Hatırlatman yetti Üstâdım. Yetti de arttı bile. Rûhun binlerce kez şâd olsun. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım… İbrahim YILMAZ Tarih Öğretmeni
FELSEFE NEDİR? ‘’Felsefe’’ sözcüğü Arapça kökenlidir. Aslı ve ilk kullanımı ise ‘’philosofia’’ kelimesidir ve Eski Yunanca’dır.’’Philia’’ sözcüğü ‘’sevgi’’ , ‘’sofia’’ ise ‘’bilgi, bilgelik’’ anlamına gelmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere ‘’filozof’’ , bilgelik iddiasında olan kişi değil, ‘’bilgiyi seven, bilginin peşinde olan’’ kişidir. Çünkü Eski Yunanlılar insanın her şeyi bilmesinin mümkün olamayacağını ve bilge olunamayacağını, ancak ‘’bilgiyi sevip sürekli arayış içinde ‘’olabileceğini düşünmüşlerdir. Kelimemiz Eski Yunanca olduğuna göre, felsefenin de M.Ö 6.yy larda İONYA( Ege Bölgesi) ‘da, Eski Yunan Uygarlığında başladığını belirtmek gerekir. Elbette ki Yunanlılar Mısır, Mezopotamya, Hint, Çin gibi pek çok uygarlıktan etkilenmiş, pek çok şey almış fakat aldığı gibi de bırakmamış, geliştirmiştir. Doğu uygarlıklarında felsefe ve din içiçe geçmiş ve bilim de daha çok pratik amaçlı yapılıyor iken, İonya’da olaylara rasyonel nedenler aranmış, bilim ise sadece ‘’merak’’ duygusuyla, çıkarsız yapılmıştır. Tarihteki ilk filozof olarak kabul edilen THALES burada, İonya’da yaşamıştır. Zamanın politeist ( çok tanrıcı) inancından kaynaklanan, tüm olayların tanrılarla açıklanmasıyla yani mitolojik cevaplarla yetinmemiş, kafasındaki sorulara akla uygun cevaplar aramıştır. Onu ilk filozof yapan da bu eleştirici, sorgulayıcı, herkesten farklı düşünebilme özelliği ve tavrıdır. Herkesin kabul ettiği şeyi direkt doğru olarak kabul etmemiş yani dogmatik bir tavır sergilememiştir. Thales insanlık tarihinde bir ışık yakmıştır ve bu ışık tarihin belli çağlarında bazı coğrafi bölgelerde sönmüş olsa da, hala yanmaktadır.
NE İŞE YARAR? Felsefe ‘’ varlığı, evreni, yaşamı’’ bütünsel olarak sorgulama faaliyetidir. Her filozofun felsefe tanımı farklı olsa da hepsinde ortak olan ‘’düşünmek, sorgulamak’’tır. İnsan, amacına sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayarak ulaşamaz; onun manevi ihtiyaçlarını da tatmin etmesi gerekir. İnsanın manevi ihtiyaçlarının en başında ise merakını giderme, öğrenme, evreni ve kendisini anlama, şu dünyada geçen yaşamını anlamlandırma isteği vardır. Bu isteği de büyük ölçüde felsefe karşılayabilir. Elbette ki herkes soru sorar fakat herkes filozof olamaz. Bizim istediğimiz de herkesi filozof yapmak değil ama en azından düşünen, eleştiren, farklı fikirler üretebilen gençler yetiştirmek, felsefi bir tavır geliştirmektir. Filozofların görüşlerini öğrenmek bize sadece ışık tutacak, ufkumuzu geliştirecektir ama esas olan düşünmeyi öğrenebilmektir. Alman Filozof Kant’ın da dediği gibi ‘’ felsefe değil felsefe yapmak öğrenilir’’. İnsan ‘’düşünme’’ özelliği ile diğer canlılardan ayrıldığına göre, bu özelliğini kullanarak davranmalı, yönünü, doğrularını belirlemeli, hayata yönelik kararlar almalıdır. Her duyduğunu, her okuduğunu, her söylenileni doğru kabul eden insan ‘’dogmatik düşünceli’’ insandır ve bu tip insanların çok olduğu yerlerde maalesef ki felsefe gelişmeyeceği için bilim de gelişemez. Demek ki, felsefenin aşağılandığı toplumlarda ‘’düşünen, sorgulayan, merak eden, farklı düşünebilen’’ insanlara hoş bakılmamaktadır. Oysa felsefenin hak ettiği değeri görmediği toplumlarda bilim de gelişemez. Merak duygusu köreltilen, farklı düşüncelere açık olmayan, ezbere dayalı eğitim verilen çocukların ve gençlerin düşünmesini bekleyemezsiniz. Onlar sadece başkalarının düşünce ve doğrularını ezberler, tekrar ederler ve bilim insanı da yetiştiremezsiniz. Ama unutmayalım ki ‘’iyi ezber yapan değil, farklı düşünebilen gençler’’ den çıkar bilim insanı.
Zamanımızda ‘’BİLGİ’’ en büyük güçtür. Bilgiyi üreten toplumlar, bilimde ve teknolojide gelişebilirler. Eğer bilgiyi, teknolojiyi satın almak değil de üretmek istiyorsak, felsefeye hak ettiği değeri vermeli, çocukluk çağında düşünmeyi öğretmeli, felsefe eğitimini lise çağlarına bırakmamalı ama bu işi de hakkıyla yapabilmeliyiz. Felsefe sadece bilimin gelişmesine katkı sunmaz, insanın kendini tanımasına, yaşamını anlamlandırmasına da yardımcı olur. Farklı fikirlere, farklılıklara saygılı olma bilinci geliştirir. Böylelikle demokratik bir toplum olabilmekte büyük katkısı vardır. Öyleyse felsefe, kişinin kendini tanıyabilmesine, önyargılardan uzak durabilmesine, yeni fikirler oluşturabilmesine, özgürce düşünebilmesine, çok yönlü bir bakış kazanabilmesine, bilinçli bir insan olabilmesine, olgu ve olayları akıl yoluyla çözümleyebilmesine, hayatına yön verebilmesine en büyük katkıyı sağlar. Socrates’ın de dediği gibi; ‘’ SORGULANMAYAN BİR HAYAT, YAŞANMAYA DEĞMEZ’’ SELMA POLAT Felsefe Öğretmeni
***”Başınızı dik tutun, yumruklarınızı da indirin. Kim size ne derse desin, sinirlerinize hakim olun. Değişiklik olsun diye, kafanızla mücadele edin... Öğrenmeye dirense de kafa denen şey iyi bir şeydir. Harper Lee - Bülbülü Öldürmek
Veriyor, ama verirken verdiğin kimsenin utancını görmemek için yüzünü çeviriyorsan, o zaman gerçekten merhametlisindir.” Halil Cibran ***”Evet, belki namuslu bir insansın ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes zaten namuslu olmak zorunda değil midir? (Suç ve Ceza – Fyodor Dostoyevski) ))
***”Yalanlamak ve reddetmek için okuma! İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma! Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma! Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku! “ Francis Bacon ***”Kıyamet günü, bana en sevgili ve en yakın olanınız, ahlâkı en güzel olanınızdır.” Hz. Muhammed (sav)
ATATÜRK VE MATEMATİK Atatürk, ileri görüşlü bir asker ve siyaset adamı olmanın yanı sıra, çok yönlü bir eğitimciydi. Dil ve tarih alanında yaptığı çalışmalarla birlikte matematiğe olan ilgisi herkes tarafından bilinmektedir. Çocukluk yıllarımızdan bu yana Atatürk’ün Selanik Askeri Rüştiyesi’nde kendisine “Kemal” adını veren matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi’yle olan anısı hepimizin hafızasına yer etmiştir. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, kurulan genç cumhuriyetin istediği gelişmişlik düzeyine ulaşabilmesi için eğitimin öneminin çok büyük olduğunun farkındaydı Ulu Önder. Türk gençliğine her zaman büyük önem vermiş ve geleceğin gençlere ait olduğunu, refah seviyesi yüksek bir ülke olabilmenin ancak gençlerle olabileceğini biliyordu. Askeri dehası tartışılmayan büyük kurtarıcı Ulu Önder Atatürk’ün akıl ve bilim üzerine şu sözleri bizim ışığımız olmalı:
“Benim manevi mirasım, akıl ve bilimdir.” “Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız. Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üstünde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fenle olur. İlim ve fen nerede ise oradan bulup alacağız.” “Matematiği kullanmayan bilimler ele aldığı konularda ancak dış yapıyı inceleyebilirler.” “Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.”
Diyen Ulu Önder, matematiğe verdiği önemi her fırsatta dile getirmiştir. Bir matematik problemini ya da işlemini çözmenin ilk adımı soruyu iyi anlamaktır. Matematik soyut olarak algılanan bir ders olduğu için öğrenilmesi zor olarak kabul edilmektedir. Öğrenilmesi zor olarak kabul edilen bir dersin anlamı bilinmeyen kelimeler içeren bir dil ile öğrenilmesi ise daha zordur. Atatürk, Türkçenin sadeleştirilmesini, bir bilim dili olabilmesi adına da istemiştir. Bunun için 12 Temmuz 1932’ de Türk Dil Kurumu’nun kurulması talimatını vermiştir ve aramızdan ayrılmadan bir yıl önce yayımlanan bir de geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta, kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örnekler de verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak Kültür Bakanlığı’nca yayımlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk bu geometri kitabını yazarak, matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak istediğini 13 Kasım 1937’de Sivas‘ta, 1919 Sivas Kongresi’nin yapıldığı lise binasında girdiği bir geometri dersinde ortaya koymuştur. “Bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır.” diyerek dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır. Sizin de gördüğünüz gibi Atatürk’ün yaşamında matematiğin önemi bugüne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmenin ona “Kemal” ismini vermesinden çok daha ötedir. Matematiğin bilimsel gelişme açısından anlaşılır bir dille öğretilmesi gerektiği fikri ve bu konudaki çalışmaları sayesinde bize kazandırdığı onca güzelliğe ve yeniliğe bir yenisini daha eklemiştir. Yolunda yürüyeceğimize ant içtiğimiz Ulu Önder Atatürk’ün çizdiği yolda hiç durmadan devam edeceğiz. Onun matematiği ne kadar çok önemsediğini ve sevdiğini tüm Türk gençliğine anlatmak ise; bizim yegâne görevimizdir. Atatürk’ün matematiğe kazandırdığı terimler: Eski İsmi ; Maksumunaleyh –Taksim- Haric-i Kısmet -Kabiliyet-i Taksim -Zarb -Mazrup - Mazrubata Tefrik- Muhit-i Daire –Tarh- Amudi -Gaye -Aşar'- Kat'ı Mükafti –Ehram- Menşur- İhtisar –Suret Yeni İsmi; Bölen -Bölme –Bölüm- Bölünebilme- Çarpı -Çarpan -Çarpanlara Ayırma- Çember -Çıkarma -Dikey -Limit –Ondalık- Parabol- Piramit- Prizma -Sadeleştirme -Pay BURHAN ALBAYRAK Matematik Öğretmeni
BAŞARI VE İKİ M Başarılı olmanın en önemli unsurları Motivasyon ve Merak dürtüsüdür. Motivasyon kısaca insanı harekete geçiren itici güçtür, hedefe duyulan ilgidir. Peki motivasyon düzeyi nasıl arttırılır, maalesef bunun bir ilacı veya özel bir tekniği bulunmamaktadır. Motivasyon düzeyini belirleyen şey hedeflerimiz ve ihtiyaçlarımızdır, insanoğlu neye ihtiyaç duyuyor ve hedefliyorsa ona yönelir, okul veya derslerin sizin hedeflerinizi veya ihtiyaçlarınızı karşılamadığını düşünüyorsanız bunun doğal sonucu okula karşı motivasyonunuz düşük olacaktır. Motivasyon düzeyinizi arttırmak istiyorsanız gelecek planlarınızda okulun yerinin ne olduğunu ve önemini netleştirmeniz gerekir ve bugünü gelecek planlarınızla birbirine bağlamalısınız. Merak dürtüsü öğrenmenin bir diğer itici gücüdür. Başarılı insanları diğerlerinden ayıran önemli özelliklerden biri zekâlarından çok, ne kadar meraklı bir insan olduklarıdır. Merak dürtüsü, hem insanın hem de bilimin ilerlemesinin itici gücüdür. Merak etmeyen insan kendini geliştiremez. Merak duygusu körelen insanın hayatla bağı kopar. Merak insana enerji ve keyif verir. Merak ve öğrenmek birbirinin sebep sonucudur. İnsan, zihnindeki sorulara, belirsizliklere ve çelişkilere son vermek için çaba gösterir; araştırır, keşfeder, öğrenir. Merak, insanı ilerletir.
Merak olmadan bilim olmaz. Yeni kavramların ve yeni teorilerin gelişmesini sağlayan insanın merak duygusudur. Dünyanın en zeki insanı kabul edilen Albert Einstein kendinden bahsederken; “Hiçbir özel yeteneğim yok; yalnızca merak tutkusu olan bir insanım.” demiştir. İnsanın dünyada olan bitene merakı ve ilgi alanlarının çeşitliliği, onun hem zihinsel faaliyetinin kalitesini artırır hem de sosyal hayatını zenginleştirir. İnsanın içindeki keşfetme ve öğrenme isteği, onun hayat enerjisini artırır. Merak dürtüsü insanı hayata bağlar. İnsan merakı sayesinde öğrenir, kendini geliştirir; keşfeder, buluşlar yapar ve ilerler. İnsanın ilerlemesinin temelinde merak dürtüsü vardır, merak motivasyonunuzu arttırırken, motivasyon merakınızı körükler. Sevgili gençler okul başarısı hayatta başarılı olmanızı garantilemez ama size üzerinde yürüyebileceğiniz sağlam bir zemin verir. Motivasyonunuzu ve merak duygunuzu okula ve derslere yönlendirebilirseniz gelecek size hazır olacaktır. Rehber Öğretmen Şakir DEMİREZEN
Reliable
Zealous
NEDEN YABANCI DİL? Yabancı dil öğrenmek bir seçenek degil bir zorunluluktur. Yabancı dil bilmek bir adım önde olmaktır. Yabancı dil öğrenerek insan kendini keşfeder, çok yönlü düşünür. Bir dil bilmekle sadece o dili değil o dilin kültürünü de öğrenmiş oluruz. Böylelikle farklı kültürlere bakısımız değişebilir. Farklı kültür ve yaşam tarzlarına saygı duymayı öğreniriz. Çok dil bilen insanlar genellikle açık fikirlidir ve değişimi kabul eden kişilerdir. Çünkü dil öğrendikçe düşünce yapımız değişir, ön yargılarımızdan kurtuluruz. Ne demişler \" Bir dil bir insan, iki dil iki insan\". DENiZ YAĞLICI Hamiyet ÜNAL İngilizce Öğretmeni İngilizce Öğretmeni
BABAMA Sarılsam boynuna gözüm elindeki oyuncağa takılarak Sevinsem, Hazırlandın, Gözümün içi gülse Gideceksin biliyorum, Sen görsen Gülmüyorsun eskisi gibi Sevinsen, Şu giyindiğin hüzün, Sevinsem… Takındığın umutsuzluk, Böyle mutlu olsak… Gözünden düşen asırlık yaşlar, Gitmesen olmaz mı? İçime pare pare düşürdüğün yalnızlık… Biliyorum gideceksin, Gideceksin, Ama gitmesen Belli, Kalmasam hiç eksik Tebessümüne karışan hıçkırığından Çocukken olduğu gibi Başımı okşayıp suskun kalışından belli Ben hep yanındayım diyip Bir zaman ansızın, Vazgeçmesen olmaz mı? Belki öylece yüzüme bakarak Gitmesen… Belki kimse duymasın diye sessizliğinde Büyümedim henüz gecenin… Yetemiyorum kendime, Kim bilir, Gitmesen olmaz mı? Herkes beklerken bir umut daha, Hiç olmazsa biraz daha Sen çekip gideceksin… Büyüsem biraz daha… Sır vermiyorsun gidişinden, Haberdar etmeden gideceksin, Ben hep sanırdım ki Yoruldun, yıprandın, Çocuklar gider, Kırıldın da Babalar hep onları bekler… Biliyorum… Biliyorum da daha çok küçüğüm, Beni kime emanet edeceksin, Yok benim vatanım, Yurdum, Kimsem, Kimsesizim, Gidecek misin? Kim susturacak şu zavallı çaresizliğimi, Sen hiç düşünmedin mi? Her babalar gününde yetimliğimi Gideceksin, Biliyorum, Tüm mutluluklarımı yarım bırakarak Her cümlemi yetim, Her halimi sahipsiz, Gideceksin değil mi? Tamam git Ama eskisi gibi Hediyeler toplayarak gelsen yeniden Mansur DEMİR Türk Dili Ve Edebiyatı Öğretmeni
HASTA İLE İLETİŞİM Ve BİR ANI Sağlık problemi olan hastanın, hekime gitme kararı vermesi, iletişim sürecini başlatır. Hastanın muayenesi sırasında hekim ve diğer sağlık personelinin gülümsemesi, güven vermesi ve bilgi paylaşımında bulunması gerekir. Hastaların ilgi ve şefkat beklemeleri çok doğaldır. Bu nedenle gösterilecek güler yüz ve samimi bir ilgi, iletişimin başlangıcında gösterilen en etkili tutum ve davranış olarak kabul edilmektedir. Bunun tam tersi olarak, hasta olmaları nedeniyle kaygı ve korku gibi duygular taşıyan hastalarla kurulacak iletişimde ilgisiz, sinirli ve asık suratlı bir iletişim tarzı, hastanın sağlığına olumsuz etki yapabilir. Hastanın sosyo-kültürel yönünü göz önünde bulundurmayı unutmadan, ses tonumuzu iyi ayarlayıp, göz teması kurmaya dikkat ederek ve en önemlisi Sağlık hizmetlerinde sabırlı olursak; Bu hastaya hep olumlu yönde yansır. Böylelikle hastanın daha çabuk iyileştiğini gözlemleyebiliriz. Bu bilinçle meslek hayatımda çok öğrenci yetiştirdiğim gibi çok hastanın bakımını yaptım ve iyileşmelerine katkıda bulundum. SİVAS ‘ ta, sene 1997, Numüne Hastanesi Ortopedi Servisinde hemşire olarak çalışırken femur (üst bacak ) kırığı olan hastamız gelmişti. Kırık vakaları genelde yatağa bağımlı hastalardır. Ağrıları çok olur. Bir travma yaşadıkları ve iyileşmeleri uzun olduğu için zor bir süreçtir. Hastanın hastaneye ilk kabulü ise daha önemlidir. İlk müdahalesi yapıldıktan sonra hasta yine de tedirgin ve huzursuzdu. Aşık Kelami lakaplı hastamızda böyleydi. Yapılan ameliyat başarılı geçmiş ve herhangi bir komplikasyon yaşanmadan hastamız sağlığına kavuşmuştu. Şunu da belirtmek isterim ki; Sedye ile gelen hastalarımızın yürüyerek taburcu olduklarını görmek müthiş bir duygudur. Bu inançla çalışmak bana hep güç vermiştir. Aslında ben her zaman ki gibi hemşirelik bakımını yapmış idim. Tedavi süreci boyunca sakin ve hoşgörülü yaklaşımım dikkatini çekmiş, iyileşmesine katkıda bulunduğumu ifade ederek taburcu olurken naçizane 20 Ekimde yazdığı şiiri hediye etmiştir.
SAĞLIK PERSONELİNİN HASTA İLE İLETİŞİMİNDE DİKKAT ETMESİ GEREKEN NOKTALARI ŞÖYLE ÖZETLEYEBİLİRİZ - Hasta ile ilk karşılaşmada kendisini rahat hissedeceği bir ortam yaratmak, - İlgi ve güler yüzle karşılamak, - Etkin dinleme, etkin ve birbiri ile tutarlı sözlü ve sözsüz iletişim kurmak, - Hastanın sözsüz iletişim ile ortaya koyduğu beden dili ipuçlarını değerlendirmek, - Tıbbi terimlerden kaçınarak anlaşılması kolay bir dil kullanmak, -Hasta ile empati kurmak, - Sözlü ve sözsüz iletişim ile hastanın verilen bilgileri doğru olarak algılayıp algılamadığını ortaya çıkarmak, - Sağlık personeli-hekim ve hasta üçlüsünün bulunduğu ortamda hastayı unutmamak, - Gerektiğinde sorular sorarak bazı açıklamalar yapmak ve hastanın tüm sorularını cevaplandırmak. - İletişim sırasında hastanın görme, işitme ve doku kanallarını etkileyebilecek ısı, ışık, havalandırma durumlarını dikkate almak, - Rutin işler sırasında iletişimin kopabileceği dikkate alınarak geribildirimde bulunmak, - Servisteki diğer sağlık personelleri ile iyi ilişkiler kurmak, - Hastanın konuşmasını cesaretlendirmek için zaman zaman sessiz kalmak, konuşması için fırsat vermek, - Hastanın kendi bakımı ile ilgili alınacak kararlarda işbirliği yapmak, - Hastanın kendine olan inancı ve güvenini güçlendirmek, - Hasta ile konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak, - Hastanın sağlığına kavuşmasında ona yardımcı olacak inançları desteklemek.
SAĞLIK PERSONELİ İLE HASTA İLETİŞİMİNDE ÖN PLANA ÇIKAN BAZI DAVRANIŞLAR BULUNMAKTADIR Bunlar; İlgili olma, Sabırlı olma, Güler yüzlü ve hoşgörülü olma, Saygılı olma, Herkese eşit davranma, Hastanın güven duymasını sağlama, Yardım edici iletişim kurma, Stres yönetimi, Ön yargı durumu, Sağlık personelinin imajıdır. NAZLI ERGAN USLU Sağlık Hizmetleri Alan Öğretmeni
SPOR ETKİNLİKLERİMİZ MADALYALARIMIZ Pandemi dönemi yaşanan olumsuzluklardan bir an önce sıyrılmak sağlıklı ve enerji dolu gençlerle yolumuza devam edebilmek adına spor anlamında dopdolu bir süreç geçirdik. Katıldığımız etkinlikler, okulumuzda yaptığımız değişiklikler ve madalyalarımızı da Kalem İzi kalsın diyerek paylaşalım istedik… Öncelikle Okulumuzun bodrum katında bulunan spor odamız rutubetten dolayı kullanılamaz haldeydi. Okul idaremizin büyük desteği ile okulumuzun içerisinde uygun bir alana yeni spor odası yaptırıldı.
Spor Kulübü öğrencileri okulumuzdaki spor alanlarının bakım ve onarımını yaparken hem keyifli vakit geçirdiler hemde okulumuzu güzelleştirdiler.
Okulumuzun spor alanlarının bakım, onarım, temizlik ve boya işleri tamamlandı. Spor Kulübünün yıllık faaliyet planı kapsamında yer alan bu etkinlik, okulumuz beden eğitimi öğretmeni Esat GÜNERİ nezaretinde, spor kulübü öğrencileri tarafından büyük bir ilgi ve özveri ile gerçekleştirildi. Oldukça eskimiş olan ve artık amacına hizmet etmeyen voleybol filemiz yenisi ile değiştirilerek öğrencilerimizin kullanımına uygun hale getirildi.
Ön bahçemizde bulunan futbol sahamızın çizgileri uzun süreli kullanım ve yağışlarında etkisi ile silinmiş ve görülemez hale gelmişti. Bu çizgiler karayollarında kullanılan asfalt boyası ile boyanarak uzun ömürlü bir kullanım sağlanmış oldu.
Okulumuzun bahçesinde bulunan voleybol ve basketbol sahalarımızı çevreleyen demir parmaklıklar, basketbol potaları ve teller paslanmış ve yer yer kullanılamayacak şekilde hasar görmüş durumdaydı. Okul idaremizin yazışmaları sonucu Melikgazi Belediyesi tarafından gönderilen ekipler, parmaklıklardaki ve potalardaki onarımları yapıp güzel bir şekilde boyadılar. Sahamız çok daha temiz ve modern bir görünüme sahip olup öğrencilerimizin kullanımına uygun hale getirildi.
Futbol sahamızda yer alan futbol kalelerimizin direkleri paslanmış ve boyaları oldukça eskimişti. Boyadan önce antipas kullanarak hem öğrencilerimizin sağlığı için gerekli tedbirler alınmış oldu hem de beyaz renge boyadığımız kale direklerimizin boyasının daha uzun ömürlü olması sağlandı.
Yapımı sırasında Okul müdürümüz Mehmet Faruk ER’in hiçbir desteği esirgemediği bocce sahamız, yaz mevsimi boyunca otlarla kaplanmış ve zemin düzlüğünü kaybetmişti. Öğrencilerimizin özverili ve uzun uğraşları sonucu yeniden müsabaka yapılabilecek forma kavuştu.
Bütün resmi törenlerde okulumuzu temsilen tören alanında bayrağımızı ve okulumuzun flamasını taşıyan 11-D sınıfından Alperen FIRAT ve 11-B sınıfından Gülbeyaz IŞIK adlı öğrencilerimize teşekkür ediyoruz.
KIZ FUTBOL TAKIMIMIZ Kız futbol takımımız okul sporları faaliyetleri kapsamında ilimizde düzenlenen Genç Kızlar Futbol müsabakalarında İl 2.si olmuştur. Elde edilen başarı sonucu Nevşehir’de düzenlenen Genç Futbol Grup Birinciliği müsabakalarına katılma hakkı elde etmiştir. Kız futbol takımımız Nevşehir’deki müsabakalarda grubunda 3. Olmuştur. Kız futbol takımımızdaki öğrencilerimizi ve öğretmenimiz Şükrü Esat GÜNERİ ‘Yİ tebrik eder başarılarının devamını dileriz.
Search