Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore affetler

affetler

Published by busrakostekci, 2023-06-09 15:55:45

Description: affetler

Search

Read the Text Version

Sayı: 01 mayıs 2023 AFFETLER AFFETLERE HAZIRLIKLIK BÜŞRA KÖSTEKCİ ÜLKEMİZDE YAŞANILMASI OLAĞAN AFFETLER NELERDİR ? AFFETLERE KARŞI NASIL HAZIR OLMAMIZ GEREKİR ?

BİLGİLENDİRMEE Ülkemizin gerek konumu gerekse coğrafi şartlardan ötürü ülkemizde sürekli doğal afetler ile karşı karşıya gelme olasılığımız oldukça fazla olmasından dolayı halkımızı bilgilendirmek ve bilinçlendirmek görevimiz olduğunu düşünüyorum. Bundan ötürü halkımızı doğal afetler hakkında bilgilendirmek amacı ile bu dergiyi hazırlamak istedim.

Doğal Afetler Dünya genelindeki doğal afetler ele alınınca, 31 çeşit doğal afetin 28 tanesini meteorolojik afetlerin oluşturduğu görülür. Doğal afetlerin çeşitleri ve önem sıraları ülkeden ülkeye de değişmektedir. Örneğin, Akdeniz Bölgesinde doğal afetler kuraklık, seller, orman yangınları, heyelan, dolu fırtınaları, çığlar, donlardır. Ülkemizde ise en sık görülen meteorolojik karakterli doğal afetler dolu, sel, taşkın, don, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağış, şiddetli rüzgâr, yıldırım, çığ, kar ve fırtınalardır. Dünya Meteoroloji Örgütüne (WMO) göre sadece 1980'li yıllarda dünyada 700,000 kişi meteorolojik afetlerden dolayı hayatını kaybetmiştir (MMO, 1999) DOĞAL AFETLER Yavaş gelişen doğal afetler şiddetli soğuklar kuraklık kıtlık vb.

Ani Gelişen Doğal Afetler deprem seller, su taşkınları toprak kaymaları, kaya düşmeleri çığ fırtınalar, hortumlar volkanlar yangınlar vb.

Paragraf İNSAN KAYNAKLI AFETLER 1. nükleer, biyolojik, kimyasal kazalar 2. taşımacılık kazaları 3. endüstriyel kazalar 4. aşırı kalabalıktan meydana gelen kazalar 5. göçmenler ve yerlerinden edilenler vb. DÜNYADA GÖZLENEN AFET TÜRLERİ Dünyada gözlenen afet türleri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

Ülkemizde en büyük doğal afet nedir? Türkiye tarihinde yaşanmış en büyük deprem 1939 Erzincan depremi… 26-27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da meydana gelen depremin şiddeti 7.9’dur. illerinde yaşanmıştır. Ülkemizde en fazla can ve mal kaybına yol açan doğal afet nedir? Ankara. Dünya genelinde 2018 yılında etkili olan doğal afetler binlerce kişinin ölümüne ve büyük maddi kayıplara yol açtı. Bu yıl en fazla can kaybına neden olan afetler arasında depremler ilk sırada yer alırken, muson yağmurlarının yol açtığı sel ve heyelanlar ikinci sırada yer aldı. 5 sınıf doğal afetler nelerdir? Doğal afetler, Yavaş Gelişen Afetler ve Ani Gelişen Afetler olarak ikiye ayrılır. Kuraklık ve kıtlık yavaş gelişen, beşeri ve doğal etkilerin bir arada görüldüğü afetlerdir. Deprem, yangın, sel ve toprak kaymaları ise ani gelişen afetlerdir.

En çok can ve mal kaybına neden olan afet hangisidir? Muson yağmurları dünyada en fazla can kaybının yaşandığı doğal afet oldu. Ülkemizde en çok mal ve can kaybına neden olan? Türkiye’de en çok can ve mal kaybına neden olan doğal afet tektonik depremlerdir.

Türkiye’de Doğa Kaynaklı Afetlerin Etkileri ve Maliyetleri Doğa kaynaklı afetlerin sebep olduğu olumsuzluklar incelendiğinde bunları; fiziki kayıp, can kayıpları ve yaralanmalar olarak üç başlık altında toplamak mümkündür. Bunların yanında, hasara uğrayan veyahut yıkılan işyerleri ve konutlar da çok önemli kayıplardır. Afetlerin neden olduğu diğer sonuçlarda ekonomik, sosyal ve psikolojik kayıplar olarak tanımlanabilmektedir (Altun, 2018). Doğa kaynaklı afetlerin maliyetleri incelendiğinde bu maliyet kalemleri şu şekilde sınıflandırılmaktadır; doğrudan, dolaylı ve ikincil maliyetler başta gelmek üzere üç ana gruba toplanmaktadır. Doğrudan maliyetler; tüm sabit ve duran varlıklarda, sermaye ve stoklarda bulunan mamul ve yarı mamul üretim mallarında ve de ham maddelerde eşgüdümlü olarak meydana gelen maliyetlerdir. Ayrıca acil yardımlar ve kurtarma çalışmaları için yapılan harcamalar da doğrudan maliyetler içerisinde yerini almaktadır (Akar, 2013). Doğa kaynaklı afetler özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin kalkınması, kamu maliyesi ve büyüme üzerinde son derece ciddi sonuçlara sebep olmaktadır. Gelişmekte olan ekonomiye sahip ülkelerde yıkıcı ve büyük afetler yoksulluğu, ekonomik çöküşü arttırmakta ve mali açıdan bütçe açıklarına neden olmaktadır. Bu açıdan afetlerin var olan etkilerini, şiddetlerini ülkeler özelinde ele alarak, afetlerle baş etme ve afet risk azaltımı programlarını uygulamak çok büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple Türkiye’de oluşan afet durumunun incelenmesi, doğa kaynaklı afetlerin etkilerini tanımlamak ve de azaltmak için son derece gereklidir (Akar, 2013). Türkiye kayaç yapısı ve iklim koşulları sebebi ile depremler başta gelmek üzere; sel, heyelan ve de çığ düşmesi gibi çok çeşitli doğa kaynaklı afetlerle karşılaşmaktadır. Türkiye, diri fay hatları içinde bulunan ve genellikle çok büyük deprem tehlikesi yaşama olasılığı olan bir ülkedir. İşte bu sebeple Türkiye’de her beş senede bir dört şiddetinde deprem oluşma olasılığıyla beraber her yılda hasar veren bir deprem olma olasılığı yaklaşık yüzde 63’tür (JICA, 2004).

Türkiye’de ortaya çıkan en yıkıcı ve en sık görülen afet olan deprem ve seller çok ciddi maddi kayıplara ve can kayıplarına sebep olmaktadır. Son senelerde oluşan doğa kaynaklı afetlerin Türkiye üzerindeki doğrudan ve de dolaylı maliyetleri GSYH’nin yaklaşık olarak yüzde 3-4’ü arasındadır (Gökçe vd., 2008). Marmara Depremi’nin etkilediği bölge o zaman için Türkiye nüfusunun yaklaşık % 23’lük bir kısmını barındırıyordu. Yaşanan can kayıpları ve maddi yıkımlar açısından depremlerden çok fazla etkilenen insanlar toplam nüfusun yaklaşık olarak % 6’lık bir bölümünü oluşturmaktadır. Depremden en çok etkilenen yedi şehrin GSMH üzerindeki payı da % 34,7 sanayi üretim katma değeri içerisindeki payıysa % 46,7 düzeyindedir. Depremden en çok hasar gören ve deprem bölgesi diye adlandırılan Kocaeli, Sakarya ve Yalova illerinin GSMH üzerindeki payı % 6,3 sanayi üretim katma değeri üzerindeki payları ise % 13,1 oranındadır. Bu bölge petrokimya endüstrisi içinde, otomotiv ve de lastik sanayinde çok önemli bir konumdadır. Deprem bölgesinde bulunan şehirlerin kişi başı düşen milli gelir ortalaması Türkiye ortalamasının çok çok üzerindedir. Bu bağlam içinde bölgede ortaya çıkan ekonomik kayıp ve değerlerin tüketim talebi üzerine olan etkisi son derece büyük ve telafisi uzun yıllar alan bir süreç olmuştur (DPT, 1999). Aşağıda ülkemize en büyük yıkımı yaşatan 1999 Marmara depreminin sebep olduğu etkiler tablo halinde verilmiştir (Tablo 2). TÜSİAD (Türkiye Sanayici İş Adamları Derneği), DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) ve Dünya Bankası’nın yapmış olduğu değişik çalışmalarda Marmara Depremi’nin neden olduğu ekonomik yıkıma ilişkin birbirlerine son derece yakın sonuçlar verilmektedir. Örnek verdiğimizde toplam maliyetler TÜSİAD raporuna göre 17 milyar dolar, DPT raporuna göre 15–19 milyar dolar ve de Dünya Bankası’nın raporuna göre de 12–17 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Bu verilerle alakalı ayrıntılı sonuçlar yukarıda Tablo 2’de verilmiştir. GSYİH açısından zarar, TÜSİAD verilerine göre toplam GSYİH’nin yaklaşık % 9’u, DPT’ye göre de yaklaşık % 8–10’u, Dünya Bankası’na göreyse yaklaşık % 6,39’u oranında oluşmuştur (TMMOB, 2012).

Yukarıda paylaşılan Tablo 3’te Türkiye’ de 1999- 2011 arasında meydana gelen yıkıcı depremler ve sebep oldukları can, mal ve ekonomik kayıplar verilmiştir. Tablo’dan anlaşılacağı üzere en büyük yıkım 1999 yılında meydana gelen depremlerde yaşanmış bunu takiben en büyük yıkım yaratan deprem 2011 Van depremi olmuştur. 1999 yılında yaşanan acı tecrübe sonucu alınan tedbirlerin de katkısıyla yaşanan diğer depremler çok büyük yıkımlara sebep olmadan atlatılmıştır.

SONUÇ Doğa kaynaklı afetler oluştukları bölge veyahut ülkelerde kimi zaman çok düşük kimi zamansa çok büyük ölçekli yıkımlara ve hasarlara yol açmaktadır. Birinci derece deprem kuşağı içinde bulunan Türkiye’de depremler büyük sıklık ile yaşanmaktadır, bunun yanında gerek doğa kaynaklı gerekse insan kaynaklı farklı türlerden afetler de ortaya çıkmaktadır. Türkiye coğrafyasının %93’lük kesimi deprem riski taşımaktadır. Bunun yanında sanayi kuruluşlarının da %98’i deprem riskinin çok yüksek olduğu bölgeler içerisindedirler. Nüfus bakımından incelediğimizde ülke nüfusunun %98’i her daim deprem riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’de 1900’lü yıllardan başlayarak 200’ün üzerinde büyük veyahut orta ölçekli deprem oluşmuştur. Oluşan bu depremler yaklaşık olarak 86 bin kişinin ölmesine neden olmuştur. Dünya’daysa 20. Yüzyılda olan depremlerin neticesi olarak yaklaşık olarak 1 milyon 548 bin kişi yaşamını kaybetmiştir. Afetlerin zararlarından söz edildiğinde öncelikli olarak fiziki yıkımlar, ölümler ve yaralanmalar düşünülse de başta ekonomik gelmek üzere sosyal ve de psikolojik bakımdan çok önemli yıkımlar da ortaya çıkmaktadır. Hızla artan dünya nüfusu ve küreselleşmeyle beraber doğa kaynaklı afetlerin oluşma aralığı, yarattığı etki ve sebep olduğu olumsuz sonuçlar gitgide artmaktadır. Günümüzde de doğa kaynaklı afet sebepli ekonomik, sosyal ve de politik sonuçlar sosyal ve doğa bilimcilerin ilgisini cezbetmektedir. Krizler gibi oluşan doğa kaynaklı afetler de ortaya çıktıkları ülkelerde çok önemli ekonomik yıkımlar oluşturmaktadır. Doğa kaynaklı afetlerin maliyetleri doğrudan ve dolaylı olmak üzere incelenmektedir. Doğrudan yani direkt maliyetler özellikle afetlerin ortaya çıktıkları ülkede veya bölgede fiziki sermayeyi yıkıp tahrip etmesi olarak tanımlanır. Dolaylı maliyetlerse doğrudan maliyetlerin sebep olduğu artçıl maliyetleri kapsamaktadır. İkincil maliyetlerse ülke ekonomisi üzerinde uzun vadede gelişen makroekonomik maliyetleri kapsamaktadır. Afetler meydana geldikleri ülke veya bölgelerde afet sonraki dönemde kamu harcamalarında öngörülmesi mümkün olmayan artışlara, afetin yıkım yaptığı bölgede vergi ve kamu gelirlerinin azalmasına sebep olmaktadır. Özellikle de afet sonrasında öngörülmeyen kamu giderlerinin vergi gelirlerine oranla son derece hızlı şekilde artması bütçede çok ciddi bir baskı oluşturmaktadır. Kamu yani devlet afet dönemlerinde bütçe üzerinde var olan baskıyı azaltmak amacıyla yeni vergi düzenlemeleri uygulamakta veya borçlanmaktadır. Türkiye’de aktif deprem kuşağı üzerinde yer alan ve de sürekli yıkıcı büyük depremlere maruz kalma tehlikesi içinde olan bir ülkedir. Türkiye’nin 1980–2020 yılları arasında yaşadığı Marmara, Düzce ve Van depremlerinin ülkemiz ekonomisine çok önemli ölçüde maliyetler yüklediği (bu maliyet yaklaşık olarak 13 milyar dolardır) bilinmektedir. Bu sebeple Türkiye gibi çok önemli afet deneyimi yaşayan ülkelerin doğa kaynaklı afetler ile mücadele etmesi ve de afetlere son derece yüksek seviyede hazırlık çalışmalarını yürütmesi elzemdir. Bu faaliyetlerin başında da, depremden önce ve sonra gelişen konjonktürde nelerin yapılacağını, kaynakların etkin ve etkili biçimde nasıl kullanılacağını kapsamı içine alan çok iyi tasarlanmış afet yönetim süreçleri gelmektedir. Depremin olumsuz ve yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak için yerel yönetimler ve merkezi yönetim arasında çok güçlü bir koordinasyon ve eş güdüm oluşturulmalıdır. Deprem meydana geldikten sonra depremi izleyen dönemde istihdamın ve üretimin azalması sonucunda sanayi, üretim ve tarım gibi ana sektörler desteklenmelidir. Deprem sebebiyle bölgede işsiz kalan bireylere işsizlik yardımı ve diğer destekler yapılmalıdır.

Doğa kaynaklı afetlerin ortaya çıkardığı maliyetlerin azaltılması sürecinde DASK (Doğal Afet Sigortalar Kurumu) poliçesinin yanında afet fonu da yeniden aktif edilebilir. Hesap verilebilirlik ve de kesinlikle mali şeffaflık göz önünde bulundurularak bu fonun etkinliği ve etkililiği arttırılabilir. Yine zorunlu yapılan deprem sigortasının getirileri ve DASK’ın başlattığı yeni projeler için kamuoyu daha çok aydınlatılmalıdır. Netice de bakacak olursak Türkiye her daim yıkıcı depremlerin etkisinde bir ülke konumundadır. Çalışma sonucu bize göstermiştir ki Türkiye afetler konusunda özellikle de depremler açısından çok riskli bir coğrafyayı kaplamaktadır. Türkiye son yıllarda özellikle afetler konusunda oldukça donanımlı ve kurumsal bir yapıya kavuşmuş TAMP (Türkiye Afet Müdahale Planı)gibi çok önemli planları ortaya koymuş ve AFAD gibi kurumları sayesinde afetlerden sonra anında reaksiyon vererek süreçleri başarıyla yürütmüş ve yürütmeye devam etmektedir. Doğa kaynaklı afetlerin ekonomiye olan ani ve beklenmedik etkilerini minimize etmenin yegâne yolunun afetlerden önce alınacak tedbirler olduğu unutulmamalıdır.

YAVAŞ GELİŞEN DOĞAL AFETLER ŞİDDETLİ SOĞUKLAR Ülkemizde yaşanan sıcak ve soğuk baskınları sadece hava kütlelerinin har­ eketiyle ilişkili değildir. Türkiye'nin jeomorfolojik özellikleri bazı yerlerde Föhn ve Dranaj rüzgârlarının oluşması için çok elverişlidir. Beklenilmeyen bir nan sıcaklık koşullarıyla ilişkilidir (Fizikî kuraklık, fizyolojik kuraklık). Örneğin, ABD'nin büyük bir kısmında 1977-2001 yıllarında etkili olan ekstrem kış koşul­ları ile aynı bölgelerde, 1980 yılında yaşanan ekstrem yaz koşullan, sonuçlan çok ağır olan ve o güne kadar görülmeyen kuraklıkların yaşanmasına neden olm­ uştur. Sıcak ve soğuk baskınları ile uzun dönem yaşanan ekstrem sıcaklıklar ve bunun sonucunda oluşan kuraklık, daha sık ve yaygın olarak orta enlemlerde görülmektedir. Yaşanan kuraklık daha önce kuraklık konusunda açıklanan zararların yanında dolaylı olarak insanlarda büyük strese ve salgın hastalıklara neden olmakta, özellikle hasta yaşlı ve dayanıksız kişiler başta olmak üzere birç­ ok insan yaşamını yitirmektedir. İnsanlar, hayvanlar ve bitkiler aşırı soğuklarda dondan, aşırı sıcaklarda ise, bünyelerinin bu beklenmeyen hava koşullarına uyum sağlayamamasından dolayı büyük zarar görmektedir. Beklenmeyen sıcakların ve soğukların yaşandığı dönemlerde, hem sürü­cülerin ruhsal ve bedensel yönden olumsuz etkilenmesi, hem de yolların fizikî koşullarının bozulması nedeniyle büyük can ve mal kayıplarının görüldüğü ka‐­ zalar daha sık olmaktadır.

Baraj göllerinin aşırı soğuklarda donması, aşırı sıcaklarda ise buharlaşm­ a sonucunda su seviyesinin hızla düşmesi sonucunda, kullanma ve içme suyu azalmakta enerji üretimi düşmekte, buna bağlı olarak da üretim azalmaktadır. Halbuki kışın yaşanan aşın soğuklarda ısınma, yazın görülen aşın sıcaklarda ise serinleme amacıyla kullanılan cihazlar için daha fazla enerjiye ihtiyaç vardır. Böyle durumlarda enerji ihtiyacını gidermek için değişik doğal kaynaklar daha çok kullanılmakta, canlı ve cansız çevre daha çok zarar görmekte, büyük boyutt­a ekolojik sorunlar yaşanmaktadır. Soğuk ve sıcak süreçlerin uzaması ölçüsünde oluşan kuraklık sonucunda çekilen içme ve kullanma suyu sıkıntısı yanında, aşırı sıcaklıklara bağlı olarak büyük orman ve çalı yangınları görülebilmektedir. Türkiye, bulunduğu enlem derecesi, etkileyen hava kütleleri ve basınç yapılarının özellikleri ile genel fizikî coğrafya koşullan, nedeniyle aşırı sıcak ve soğuklan ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkan etkili tehlikeli olayların ve özellikle de kuraklığın sıkça görülebildiği bir ülkedir. şekilde ve uzun süre devam eden föhn, aşın sıcakların yaşanmasına, çok soğuk bölgeden gelen ve soğuk hava taşıyan drenaj rüzgârları ise, dondurucu soğuk­ların yaşanmasına neden olabilmektedir. Aşın sıcaklıklar insanın beden ve ruh sağlığı üzerinde doğrudan etkili ol­makta, verimi azaltmakta, bünyesi hassas ve hasta kişiler arasında da ölüm oranlarında bir artışa neden olmaktadır. Bunun yanında ulaşımda büyük can ve mal kayıplarının yaşandığı kazalar belirgin bir biçimde artmaktadır. Yaşanan aşırı sıcaklıklar ve buna bağlı olarak bitkilerin fazla nem kayb­ etmesi, hatta insanların sıcaklardan korunmak için orman içinde serinleme arzusu nedeniyle de, ülkemizde orman yangınlarında büyük bir artış gör­ ülmektedir.

Son yıllarda çok sık olarak yaşanan aşırı sıcak ve soğuklar ve bunların ned­ en olduğu olumsuzluklar hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için çok büyük bir sorundur. Kuşkusuz bu sorunlar iklimde olabilecek değişmelerle daha da artacaktır. Bunun için ülkelerin meteoroji kuruluşlarınca mümkün ol­duğu kadar uzun bir süreyi kapsayan tahminlerle, aşırı soğuk ve sıcak dalga uyanları yapılmaktadır. Ayrıca dünyanın gelişmiş ülkelerinde ısı sağlık gözlem uyan sistemleri geliştirme çalışmalarına da hız verilmiştir. Bu çalışmalar ülkel­erin meteoroloji ve sağlık kuruluştan arasında bir işbirliği içinde yapılmaktad­ ır. Bu iki kurum arasındaki bilgi alışverişi sonrasında, soğuk ve sıcak hava bas­kınlarının önceden tahmini yapılmakta, bunların verebileceği zararlar saptan­makta, vatandaşların ve ilgililerin gerekli önlemleri almaları sağlanmaktadır.

KURAKLIK Bölgesel olarak geçici nem dengesizliği yaşanmasına kuraklık adı verilir. Temel olarak su kıtlığı olarak tanımlanan iklim olayıdır. Uzun vadede kendini göstermesi, kuraklık için gerekli tedbirlerin alınması için zaman tanımaktadır fakat kuraklık zamanla ortaya çıkan en ağır felakettir. Nem dengesinin bozulmasının ardından her yerde kendini gösterebilen kuraklık, yağışın fazla olduğu bölgelerde bile hissedilebilir. Elbette birkaç gün içinde ortaya çıkmaz. Uzun süreli hissedilen nem azlığı, bitkilerden insan yaşamına kadar pek çok felaketi de beraberinde getirir. Kuraklık basit derecede görüldüğünde dahi olumsuz etkiler doğurabilir. Bilhassa ekonomik sarsıntıya neden olması, kuraklığın korkutucu olmasına neden olmaktadır. Ürünlerde ve hayvanlarda kayıp, ormanlık alanların yok olması, balık üretiminin zayıflaması gibi ekonomik temellerin derinden sarsılması kaçınılmazdır. Türkiye yarı kurak bir iklime sahiptir. Karadeniz Bölgesi yılın 12 ayı yağış aldığından, yeraltı su kaynakları da zengindir. Bu nedenle kuraklık sorunu yaşanma ihtimali daha düşüktür. Fakat İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgeleri yağışın daha az ve sıcaklığın çok yüksek olduğu yerler olduğu için kuraklığın daha sık yaşandığı yerlerdir. Yılın bazı aylarında görülen kuraklık insanları ve bölgede yaşayan canlıları çok fazla etkilemez. Özellikle yaz aylarında yaşanan kuraklık, sonbaharın gelip yağışın başlaması ile ortadan kalkacaktır. Ancak söz konusu durum aylar sürer ve yağış hiç olmazsa işte o zaman tüm canlıların hayatını tehdit eden kuraklık ortaya çıkmaktadır. Gizli ve yavaş yavaş kendini gösteren bir iklim olayı olduğu için aslında tüm iklim tipleri için bir risk faktörüdür. Fakat kurak iklimler elbette ki daha çabuk ve ağır şekilde etkilenen bölgeler olacaktır.

Kuraklığın Nedenleri Nelerdir? Bir bölgede şiddetli sıcakların nem dengesini etkilemesi kuraklığın temel nedenidir. Nem, doğanın ihtiyaç duyduğu yağış düzeni sonrasında ortaya çıkar. Eğer yağışlarda ciddiye alınır bir azalma görülürse o zaman nem dengesi de derinden sarsılır. Yağış azlığı, sıcaklık derecesinde şiddetli yükselme kuraklığın oluşum nedenleridir. Bölgesel etkilerde bulunan hava kütleleri, basınç yapıları, coğrafi şartlar, yükselti, enlem derecesi kuraklığın oluşumuna meydan veren nedenlerdir. Kuraklık oluşumuna dolaylı etki eden nedenlerden biri de insandır. Doğal yaşamın tahrip edilmesi ekolojik dengenin sarsılmasına neden olur. Özellikle ormanların yok edilmesi nem dengesi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Kuraklığın nedenlerini akılda daha kalıcı olması adına şu şekilde sıralandırabiliriz; Yeraltı sularının kirletilmesi ve kaynakların kurutulması. Temiz su kaynaklarının bilinçsizce harcanması. Ağaçların kesilmesi, ormanlık alanların yok edilmesi. Atık suların geri dönüşümünün yapılmaması. İnsanların sürekli doğal su kaynaklarını kullanması. Sanayi atıklarının doğaya atılması ve çevrenin kirletilmesi. Yağmur çeken bitki örtüsünün yok edilmesi. Sanayi tesislerinde geri dönüşüm sisteminin olmaması veya yeterince önem verilmemesi. Verimli toprakların yanlış şekilde kullanılması. Tarım arazilerinde yapılaşmaya gidilmemesi. Araba egzozları ve sanayi fabrikaları nedeniyle atmosfere sürekli zehirli gaz salınması ve yağış düzeninin etkilenmesi. Özellikle insanların doğaya verdiği zararlar sebebiyle küresel ısınmanın hızlanması.

Kuraklık Çeşitleri Nelerdir? Doğal afetler arasında en tehlikeli diyebileceğimiz kuraklık, üç ayrı şekilde ortaya çıkmaktadır. Gerek iklimsel koşullar, gerek insanların doğal sisteme verdiği zararlar kuraklık, erozyon ve heyelan gibi birçok doğa olayının gerçekleşmesine sebep olmaktadır. Üç kategoride incelenen kuraklık çeşitleri şunlardır: Meteorolojik Kuraklık: Bunlardan ilki meteorolojik kuraklıktır. Meteorolojik kuraklık, geniş zaman diliminde yağışta şiddetli düşüşlerin görülmesidir. Nem oranında düşüşe neden olan yağış azlığı, bölgeden bölgeye yayılan meteorolojik kuraklığa sebep olmaktadır. Aylık, yıllık çizelgelerde yağışın düşüş göstermesi bu tarz kuraklığın oluşmasını sağlamaktadır. Tarımsal Kuraklık: Tarımsal kuraklık, kuraklık çeşitlerinden meteoroloji ile en yakın ilgisi olan kuraklıktır. Toprak, bünyesinde bitkilerin ihtiyacı olan suyu bulundurmadığında nem kaybı, kuraklığa neden olmaktadır. Ürünlerde azalmalar, büyümede yavaşlamalar tarımsal kuraklığın doğal sonuçlarıdır. Yıl içinde yeterli yağış olmaması, toprağın gereken nemi biriktirememesine neden olmaktadır. İşte bu noktada tarımsal kuraklık devreye girmektedir. Hidrolojik Kuraklık: Kuraklık çeşitlerinden sonuncusu hidrolojik kuraklıktır. Yer altı su kaynakları, yüzeyde oluşan su birikimleri ve yağış dengesi hidrolojik kuraklığı meydana getirir. Hidrolojik kuraklık temel olarak meteorolojik kuraklığın devamıdır. Süreklilik gösteren yağış yoksunluğu ve su kaybı kuraklığın son basamağı olan hidrolojik kuraklığı meydana getirir.

Kuraklığı Önleme Yolları Nelerdir (Kuraklık Nasıl Önlenir)? Kuraklığın temelinde normalin altında yağış gözlenmesi, nemde düşüş olması, şiddetli sıcaklıkların görülmesi etkilidir. Bu sebeplerden meydana gelecek felaketlerin önlenebilmesi için yapılması gereken ilk şey takip teknolojisini artırmaktır. Hidrolojik ve meteorolojik takip artırıldığında kuraklığın geliş hızı tahmin edilebilir. Bu da gerekli önlemlerin daha rahat alınmasını sağlar. İnsan, kuraklığa neden olacak ağaç kaybını en aza indirerek kuraklık önlemi almalıdır. Bu her ne kadar basit bir önlem olarak görülse de aslında uzun vadede kuraklık için en temel çaredir. Çünkü ne kadar çok ağaç, o kadar yağış demektir. Çok ağaç ise ormanlık alanların genişletilmesi anlamına gelir. Kuraklık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı'na göre yavaş gelişen doğal afetler sınıfındadır. Ormanların hızla tüketildiği, yeni ağaç dikiminin yapılmadığı, betonlaşmanın her geçen gün arttığı, çevre ve hava kirliliğine önem vermeyen toplumlarda kuraklık kaçınılmaz sonlardandır. Nasıl ki depremin şiddetleri var ise kuraklık da hafif ölçüde çok fazla zarar vermezken, süresi uzun ve çok şiddetli olduğunda, tüm canlıların hayatını tehdit edecek boyuta ulaşmaktadır.

Kuraklığın Sonuçları Nelerdir? Kuraklığın en ciddi ve tehlikeli doğal felaketlerden biri olduğunu az önce söylemiştik. Dolayısıyla etkileri ve sonuçları da bir o kadar önem arz etmektedir. Kuraklıktan doğal çevreden, insan yaşamına kadar hemen her canlı etkilenmektedir. Topraktaki nemin azalması ağaçların ve ormanlık alanların azalmasına yol açar. Tarım alanları yeterince sulanamadığından verim düşer. Tarımda görülen zarar ekonomiye de yansır. çok ciddi kentsel sorunlar, temiz su kaynağı yetersizliği ve sağlık problemleri baş gösterir. Hayvanlar otlanamadığından ve su içecek kaynak bulamadığından, toplu hayvan ölümleri gerçekleşir

KITLIK Kıtlık, bir mal veya hizmetin geçici olarak yokluğundan kaynaklanan bir piyasa dengesizliğidir. Bu, teklif edilen miktarlar talep edilen miktarlara kıyasla yetersiz olduğunda üretilir. Piyasa kendini düzenlediği için zamanla doğal olarak yok olma eğilimindedir. Arz ve talep arasında serbest ticaret sistemine sahip olmayan ekonomilerde kıtlık sorunları daha sık görülür. Herhangi bir pazarda (diğerlerinin yanı sıra gıda, sağlık, tekstil) kıtlık olabilir. Buna neden olabilecek faktörler şunlardır: Fiyat kontrolleri: Hükümet, piyasa fiyatından daha düşük bir fiyat belirleyerek ekonominin fiyat sistemini değiştirir. Talep artışı: Bir ürüne olan talepte beklenmedik bir artış. Örneğin, gelirdeki bir artıştan elde edilir. Arz azalması: Üreticiler tarafından tedarik edilen miktarda beklenmedik bir azalma. Örneğin, gıda mahsullerine zarar vermek için. Kıtlıkların geçici etkileri vardır, sistematik hale geldiklerinde kıtlığa yol açarlar. Sebep olduğu olumsuz etkilerden bazıları şunlardır: Kara borsalar: Maliyeti daha yüksek ürünlere ulaşılan piyasalardır. Rasyonlama: Bir mal veya hizmetin elde edilmesi için sınırlamaların getirilmesi. Zorunlu tasarruf: Bir mal veya hizmetin elde edilememesi.

Kuraklık kıtlığa dönüşmeden önlem alınmalı Şehirlerin su ihtiyacının karşılanması için yağmurların uygun ve güvenli yerlere büyük depolar oluşturarak kapalı bir ortamda depolanmalıdır. Bu, aynı zamanda buharlaşmayı da önleyeceği için su kaybını önler. Tarımsal amaçlı da su toplanmalıdır ama tarımda vahşi sulama yöntemleri bırakılmadan kesin bir sonuç alınamaz. Bu manada bitkilerin ihtiyacı kadar suyu sağlayan damlama yöntemi devlet desteği ile tarım üreticisine sunulmalıdır. Atık suların ters ozmos yöntemiyle geri dönüşümü de bilimsel bir yöntemdir. Bu yöntemle deniz suyu da arıtılarak kullanıma sunulabilir. Diyorlar ki, ters ozmos yöntemi çok fazla enerji gerektiren pahalı bir yöntem. Doğru, elektrik teminini, özele devrettiğiniz kurumlardan satın alarak yaparsanız oldukça pahalı, ama devlet eliyle yenilenebilir enerji kaynakları devreye konularak bu yapılırsa, hem enerjide süreklilik olur hem de maliyeti de uygun olur. Bilime ve bilim insanlarına ötekileştirmeden kulak verilirse emin olu ki bu ve daha birçok çözüm rahatlıkla bulunabilir.

DEPREM Depreme engel olamayız. Ancak depremin zararlarını en aza indirmek için gerekli önlemler mutlaka alınmalıdır. Öncelikle yerleşim bölgeleri titizlikle belirlenmelidir. İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina yapılmamalıdır. Büyük binalar betonarme, sağlam yapılmalıdır. Binaların yapımında depreme dayanıklı kaliteli malzeme kullanılmalıdır. Mevcut binaların dayanıklılıklığı arttırmalıdır. Yapılar yapım sırasında denetlenmeli ve kaçak yapılaşmaya izin verilmemelidir. Evler tek veya iki katlı olmalıdır. Evlerde banyo ve mutfaktaki dolapların kapaklarına sürgü takılmalı, odalardaki dolap, raf, vb. duvara monte edilip sabitlenmelidir. Ağır çerçevesi olan tablo ve aynalar yataklardan, sandalyelerden ve koltuklardan uzak bir yere asılmalı ve duvara yerleştirilmelidir.

Yataklar cam kenarından, asılı eşya ve cisimlerden uzaklaştırılmalıdır. Kalorifer radyatörü, kombi, avize gibi araçların duvar bağlantıları sağlamlaştırılmalıdır. Acil durum çantası hazırlanmalıdır. Çantada nüfus cüzdanı, nakit para, kredi kartı, düdük, telsiz, cep telefonu, telefon defteri, itfaiye, ambulans, polis telefon numaraları, el feneri, ışıldak, portatif radyo, yedek pil, ilk yardım malzemesi, ilaç, adres defteri, jeton, plastik bardak, tabak, su, kuru gıda, konserve, konserve açacağı, mevsimine uygun kıyafet, diş fırçası, macun, sabun, havlu v.b. eşyalar bulunmalıdır. Evde/işyerinde/okulda yaşam üçgeni alanı oluşturulmalıdır. Ulusal/Uluslararası kurtarma ve deprem ekipleri ile sürekli bilgi alışverişinde bulunulmalı, bu ekiplerle birlikte geniş kapsamlı deprem tatbikatları yapılmalıdır. Deprem sonrasında aile bireyleri için toplanma noktası/alanı belirlenmelidir. Sigorta sistemine dahil olunmalıdır. Evde yangın söndürme aleti bulundurulmalı, nasıl kullanılacağı öğrenilmelidir.

Deprem Anında Neler Yapmalısınız? Bina içindeyseniz 1.Kesinlikle panik yapmayınız. 2.Sabitlenmemiş dolap, raf, pencere vb. eşyalardan uzak durunuz. 3.Varsa sağlam sandalyelerle desteklenmiş masa altına veya dolgun ve hacimli koltuk, kanepe, içi dolu sandık gibi koruma sağlayabilecek eşya yanına çömelerek veya uzanarak kendinize hayat üçgeni oluşturun. Başınızı iki elinizin arasına alarak veya bir koruyucu (yastık, kitap vb) malzeme ile koruyun. Sarsıntı geçene dek bekleyin. Güvenli bir yer bulup, diz üstü ÇÖK, baş ve enseyi koruyacak şekilde KAPAN, düşmemek için sabit bir yere TUTUN hareketini yapın. Deprem sırasında sarsıntı durana kadar olduğunuz yerde kalın. 4.Cam, pencere, dışarıya bakan duvar ve kapılardan, aydınlatma tesisatı veya armatürü gibi üzerinize düşecek her tür eşyadan uzak durun. 5.Sarsıntı başladığında yataktaysanız orada kalın. Üzerinize düşecek ağır bir eşya yoksa bir yastıkla başınızı koruyun; varsa en yakındaki güvenli alana geçin. 6.Size yakın çok sağlam ve yüke dayanıklı bildiğiniz bir kapı değilse, kapıyı kullanmayın. Çoğu iç mekan kapısı basitçe inşa edilmiştir ve sizi korumaktan uzaktır. 7.Merdivenlere ya da çıkışlara doğru koşmayın. Sarsıntı bitene kadar içeride kalın, ancak sarsıntı bitince dışarı çıkmak güvenlidir. Sarsıntı sırasında binayı terk etmeye çalışmayın. 8.Araştırmalar, çoğu yaralanmanın bina içinde hareket ederken veya dışarı çıkmaya çalışırken oluştuğunu göstermektedir. 9.Balkona çıkmayın. 10.Balkonlardan ya da pencerelerden atlamayın. 11.Asansör kullanmayın. 12.ACİL DURUMLARI ve YANGINLARI bildirmek dışında telefonları KULLANMAYIN. Kibrit ve çakmak YAKMAYIN, elektrik düğmelerine DOKUNMAYIN. 13.Elektriklerin kesilebileceğinin; yangın alarmlarının çalışabileceğinin ve yangın söndürme sistemlerinin devreye girebileceğinin farkında olun 14.Tekerlekli sandalyede iseniz tekerlekleri kilitleyerek başınızı ve boynunuzu korumaya alın. 15.Mutfak, imalathane, laboratuvar gibi iş aletlerinin bulunduğu yerlerde; ocak, fırın vb. cihazları kapatın. Dökülebilecek malzeme ve maddelerden uzaklaşın. 16.Sarsıntı geçtikten sonra elektrik, gaz ve su vanalarını kapatın; soba ve ısıtıcıları söndürün. Diğer güvenlik önlemlerini alın; daha önceden hazırlanmış acil durum çantası ile gerekli olan eşya ve malzemeyi yanınıza alarak binayı daha önce tespit ettiğiniz yoldan derhal terk edip toplanma bölgesine gidin. 17.Her büyük depremden sonra mutlaka artçı deprem olur. Artçı depremler zaman içerisinde seyrekleşir ve büyüklükleri azalır. Artçı depremler hasarlı binalarda zarara yol açabilir. Bu nedenle sarsıntılar tamamen bitene kadar hasarlı binalara girmeyin. 18.Artçı depremler sırasında da ana depremde yapmanız gerekenleri yapın.

Bina dışında açık alandaysanız 1.Dışarıda kalın. 2.Enerji hatlarından, diğer binalardan, direklerden, ağaçlardan ve duvar diplerinden uzaklaşın. 3.Açık arazide çömelerek etraftan gelen tehlikelere karşı hazırlıklı olun. 4.Deniz kıyısından uzaklaşın. 5.Toprak kayması, taş veya kaya düşebilecek yamaç altlarında bulunmayın. Böyle bir ortamda bulunuyorsanız, en seri şekilde güvenli bir ortama geçin. 6.Binalardan düşebilecek baca, cam kırıkları ve sıvalara karşı tedbirli olun. 7.Toprak altındaki kanalizasyon, elektrik ve gaz hatlarından gelecek tehlikelere karşı dikkatli olun. 8.En büyük tehlike binaların dış duvarlarının yıkılmasıdır. Depremlerdeki ölümlerin önemli bir kısmını bina içinden dışarı kaçarak enkaz altında kalanlar oluşturabilmektedir. Deprem sırasındaki yer hareketi nadiren ölüme veya yaralanmaya sebep olur. Depremle ilgili çoğu ölüm çöken duvarlar, parçalanan camlar ve düşen eşyalardan kaynaklanmaktadır.

Araç kullanıyorsan 1.Araç kara yolunda seyir halindeyken sarsıntı olursa ve bulunduğunuz yer güvenli ise ( bina, ağaç, direkler yanında, üst geçit altlarında durmaktan sakınarak) yolu kapatmadan, sağa yanaşıp durun. Kontak anahtarını yerinde bırakıp, pencereler kapalı olarak araç içerisinde kalın. 2.Sarsıntının geçmesini ihtiyatla bekleyin. Depremde hasar gören yol, köprü ve rampaları kullanmayın. 3.Normal trafikten, ağaçlardan, direklerden ve enerji nakil hatlarından mümkün olduğu kadar uzaklaşın. Ancak sarsıntı durduktan sonra açık alanlara gidin. 4.Araç meskun mahallerde ise ya da güvenli bir yerde değilse aracı durdurun; kontak anahtarını üzerinde bırakarak aracı terk edin ve açık alanlara gidin. 5.Bir tünelin içinde iseniz ve çıkışa yakın değilseniz, aracınızı durdurup aşağıya inin ve aracınızın yanına yan yatarak ayaklarınızı karnınıza çekin, ellerinizi de başınızın üstüne kavuşturun. 6.Kapalı bir otoparkta iseniz; arabanızın dışına çıkıp yanına yatın. Üzerinize yıkılacak tavan, tünel gibi büyük kitleler aracı belki ezecek, ama yok etmeyecektir. Araç içinde olduğunuz takdirde, üzerinize düşen bir parça ile ezilmenize sebep olabilir.

Metroda veya diğer toplu taşıma araçlarındaysanız 1.Gerekmedikçe, kesinlikle metro ve trenden inmeyin. Elektriğe kapılabilir veya diğer bir trenin çarpması ile zarar görebilirsiniz. 2.Trenin içinde sıkıca tutturulmuş askı, korkuluk veya herhangi bir yere tutunun. 3.Metro veya tren personeli tarafından verilen talimatları izleyin. Enkaz altında kaldıysanız 1.Kibrit ve çakmak yakmayın. 2.Hareket etmeyin ve toz kaldırmayın. 3.Ağzınızı ve burnunuzu mendil ya da kıyafetinizle kapatın. 4.Borulara ya da duvarlara vurarak yerinizi arama kurtarma ekiplerine bildirmeye çalışın ve ıslık çalın. Bağırmayı son çare olarak kullanın. Çünkü bağırmak tehlikeli boyutlarda toz yutmanıza neden olabilir.

Sel ve Su Baskını Sel baskınları ve taşkınlardan korunmak için her şeyden önce, doğal bitki örtüsünün, özellikle de ormanların korunması gerekir. Çünkü ağaçlar, yağmurun hızını keser ve yağmur sularının toprağa sızmasını sağlar. Böylece sular toprağın yüzünde birikmez ve sel oluşumuna yol açmaz. Ayrıca ağaç, gövdeleri, suyun yamaçtan aşağıya hızla akmasını önler. Suyun hızını kesmek için yamaçların teraslandırılması, akarsu yataklarına setler yapılması ve göletler oluşturulması sel baskınlarının yol açacağı zararları büyük ölçüde azaltır. Yerleşim yerleri sel bölgelerinin dışına çıkartılmalıdır. Akarsu yatakları temizlenmeli ve genişletilmelidir Akarsular barajlarla ve bentlerle kontrol altına alınmalıdır.

Sel ve Su Baskını Sırasında Ne Yapmalıyız? Zeminde su birikintisi gördüğünüzde ve evde su sızması sesi olduğunu anladığınızda kendinizin ve çevrenizdekilerin can güvenliği sağlamanız gerekir. Ardından su vanasını kapatarak evdeki su miktarının artması durdurulmalıdır. Bununla beraber evin elektriği ve doğal gazı da kapatılarak başka tesisatlarda da problem çıkmasının önüne geçilmelidir. Su baskını meydana geldiğinde “Su baskınında hangi kurum aranır?” sorusu da akla gelen bir diğer sorudur. Su baskını meydana geldiğinde 110 numaralı İtfaiye Müdürlüğünün aranması gerekmektedir. Sel felaketi sırasında doğal gaz, elektrik ve su şebekeleri genellikle merkezden kapatılır. Ancak yine de bu tesisatların vanalarının kapalı olduğundan emin olmak gerekir. Ülkemizde sel baskınları öncesinde sel bölgesindeki alanlarda duyurular yapılmaktadır. Bu duyuruları takip etmek, sel sırasında elektrik direği ya da devrilebilecek ağaçlardan uzak durmak ve yürürken sert zeminlerden ilerlemek basit ancak etkili tedbirlerdendir. Bazı sel felaketlerinde sel suyu kanalizasyon suyuna karışabilmektedir. Bu gibi durumlar insan sağlığı için ciddi tehlikeye neden olur. Böyle bir durumda kanalizasyon sularından uzak durmak gerekmektedir.

TOPRAK KAYMASI Dik ve çıplak yerler bitki örtüsü ile kaplanmalıdır. Yolların heyelan bölgelerinden uzağa yapılmasına çalışılmalıdır. Dik yerlerin etek kısımları fazla kazılıp oyulmamalıdır.Gerekirse destek duvarı yapılmalıdır. Akar su yatakları dayanıklı duvarla kontrol altına alınmalıdır. Yol yapımında yarmalar fazla dik ve derin açılmamalıdır. Yerleşme yerleri toprak kayma alanlarının dışına çıkarılmamalıdır.

ÇIĞ Eğimli arazi üzerinde birikmiş büyük kar örtüsünün, yer çekimi etkisiyle hızla kaymasına “çığ” adı verilir. Çığ, genellikle bitki örtüsü olmayan, dağlık ve eğimli arazilerde görülür. Bu nedenle, ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgelerindeki dağlık kesimleri ile Karadeniz bölgesinin çok yüksek rakımlı iç kesimleri çığ oluşumuna uygundur. Yamaçlardaki orman ve bitki örtüsü, çığ düşmesini azaltır. Buna karşın, yamaçlarda mevcut ağaç ve bitki örtüsünün ortadan kaldırılması ile ormanların tahrip edilmesi de çığ tehlikesini artırır. Çığ Öncesinde: Ç ığ riskine karşı nasıl hazırlanacağınızı ve korunacağınızı öğrenebileceğiniz eğitim programlarına katılın. İlk yardım vb. tamamlayıcı eğitimleri de alın. Yeni yerleşim yeri olarak, çığ riski taşıyan bölgeleri seçmeyin. Mevcut yapılarınızı sigortalatın. Çığ tehlikesinin artmasını engellemek için, yamaçlardaki ağaçları, bitki örtüsünü ve ormanları koruyun. Kar yağan aylarda hava ve yol durumu raporlarını dikkatlice izleyin Aile Afet Planınızı hazırlarken çığ riskini göz önünde bulundurun.

Çığ oluşabilecek alanlarda iseniz; Rüzgar altı alanlardan, kornişlerin altındaki yamaçlardan ve özellikle içbükey (konveks) profilli ve rüzgarla sürüklenme sonucu oluşmuş kalın depolama alanlarından sakınılmalıdır. Yüksek riskli bölgeleri geçerken grubun emniyetli yerde beklemesi ve birer birer geçilmesi doğrudur. Yoğun kar yağışı ve şiddetli rüzgarın uzaması yüksek çığ riskini doğurduğundan tehlikeli alanlardan uzak durulmalıdır. En tehlikeli çığların 30°- 40° eğimli yamaçlarda oluşmasından dolayı bu tür yamaçlara daha fazla dikkat edilmelidir. Eğer arazide iken çökme sesi, kırılma ve oturma sesi benzeri sesler duyuyorsanız, çığ oluşumu anına çok yakınsınız demektir. Çığ Sırasında: Soğukka nlılığınızı muhafaza etmeye çalışın. Çığın büyüklüğüne, hızına, patikanın genişliğine ve etrafta bulunan araçlara bakarak en kısa sürede riskli alanı terk edin ve daha güvenli yerlere ulaşmaya çalışın. Sırt çantası taşıyanların çığın topuğu civarında yüzeyde kalma şansı daha fazladır; bu nedenle sırt çantanızı çıkarmayın. Çığın daha yavaş, yüksekliğinin az olduğu kenar kısımlarına ulaşmaya çalışın. Bağırarak veya başka ses kaynakları (korna, çan, ıslık vb.) kullanarak çevrenizdekileri uyarmaya çalışın. Kayak yaparken çığın önünde kalırsanız çığın rotası dışına doğru kaymaya çalışın. Eğer kayak yaparken çığa yakalanmak kesin ise kayak sopalarını ve kayakları çıkarıp atın, sabit ağaç gibi bir cisme tutunmaya çalışın.

Çığ başladığında bir araç içerisindeyseniz; Motoru durdurun ve ışıkları söndürün. Araçtaki oksijen miktarını korumak için sigara içmeyin, ateş yakmayın.Telsiz varsa çağrı yapın ve telsizi alıcı konumunda sürekli açık tutun. Çığa maruz kalırsanız; Yerden destek alarak ve geniş yüzme hareketleri yaparak akan karın üstünde ve mümkünse kenarında kalmaya çalışın. Ağzınızı sıkıca kapatın; kafanız kar altında kaldığı anda mümkünse uzun süre nefesinizi tutmaya çalışın. Akışa kapılırsanız bacaklarınızı ve kollarınızı birbirine yapıştırarak oturma pozisyonu alın. Mümkünse çığ durmadan kısa süre önce bacaklarınızla yeri sertçe iterek kalkmaya çalışın. Mümkünse çığ durmadan önce mutlaka bir elinizi yüzün önünde (ağzınızı ve burnunuzu kapatacak şekilde), diğer elinizi de başınızın üzerinde (yüzeye doğru uzatarak) tutun ve kar altında kaldığınız zaman boyunca hayati önem taşıyacak olan nefes boşluğunu genişletin. Başınızı sağa sola çevirerek boşluğu büyütmeye çalışın. Çığ sonrasında; Karda ses iletimi az olmasına rağmen eğer yüzeye yakın olduğunuzu hissediyorsanız bağırın. Enerjinizi dikkatli kullanın. Araç içindeyseniz; Dışarıya ses (korna) ve ışık verecek herhangi bir alet (fener vb.) kullanın. Araçta bir çubuk veya benzeri bir alet varsa kar içinde yukarı doğru batırın; kurtarmaya gelecek olanların çubuğu görmelerini sağlayın. Aracı çevreleyen karı kazmaya çalışın; ancak kazarken kendinizi güvende hissetmiyorsanız emniyetiniz için araç içinde kalın. Mümkünse 155 Polis ve 156 Jandarma hatlarını arayarak durumu bildirin. İlk yardım eğitiminiz yoksa ve zorunlu olmadıkça, çığdan kurtarılan kişileri hareket ettirmeyin. Çığdan etkilenen kişilerin öncelikle üzerini örtün; doğrudan sıcak bir ortama kesinlikle sokmayın.

Fırtınalar Kuvvetli rüzgârla ortaya çıkan ve yağmur, kar veya diğer yağış türlerinin eşlik ettiği, atmosferik bir düzen bozukluğu olan fırtına, ülkemizin özellikle batı kısmında ciddi hasarlara yol açmış bulunmaktadır. Bu nedenle, acil durum olarak değerlendirebileceğimiz, bu doğa olayının öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılması gerekenleri hatırlatmak istiyoruz. Öncesinde; » Fırtına konusundaki uyarılar radyo, televizyon vb. yayın kuruluşlarından takip edilmelidir. » Merdiven, bahçe mobilyası gibi serbest nesneler ile pencere ve camları kırıp içeri girebilecek her türlü malzeme sabitlenmelidir. » Balkon, teras gibi alanlarda yer alan saksılar vb. malzemeler kaldırılmalı veya sabitlenmelidir. » Kapılar, pencereler, garaj kapıları, kepenkler vb. rüzgâr girişinin olabileceği yapılar kapatılmalıdır. » Araçlar mümkünse garajlara park edilmeli; bina, ağaç, duvar, çit gibi yıkılma veya parça düşme ihtimali olan yükseltilerden uzak alanlarda bulundurulmalıdır. » Çatı katı /tavan arası kapıları ya da kapakları kapatılmalı ve sürgüyle emniyete alınmalıdır. » Eğer pencerelerde panjur/ kepenk varsa bunların kapatılıp bağlandığından emin olunmalıdır. » Bilhassa uzun bacalar sabitlenmelidir. » Afet ilk yardım çantası hazırlanmalı ve gerekli hallerde kullanıma hazır bir şekilde bulundurulmalıdır. » Olası hasarları kapatmaya / örtmeye yarayabilecek malzemeler (lastik bant, makas, bez, yapışkanlı kağıt, ahşap levhalar...) stokta bulundurulmalıdır.

Sırasında » Mümkün olduğunca kapalı alanda ve güvenli yerlerde bulunulmalıdır. » Dışarı çıkma durumunda, bina, ağaç, cami minaresi, elektrik direği vb. yerlere yakın yürünmemeli ve bu yapılara sığınılmamalıdır. » Fırtına esnasında hasar söz konusu ise hasarı onarmak için dışarı çıkılmamalıdır. » Yapılara girerken ve çıkarken kapılar kapatılmalı ve güvenli yol tercih edilmelidir. » Fırtınaya maruz kalan yollarda araba kullanılıyorsa; köprü, viyadük gibi yapılara dikkat edilmelidir. Mümkünse yolculuk ertelenmeli veya alternatif yollar kullanılmalıdır. » Eğer yüksek bir araç kullanılıyorsa ya da yüksek bir araç çekiliyorsa bilhassa yandan esen rüzgârlara dikkat edilmelidir. » Dış alanda yapılan yüksekte çalışmalar iptal edilmelidir. » Askıda yük bulundurulmamalı, vinç çalışmaları durdurulmalı, iskele vb. yapılardan uzak durulmalıdır. » Dış alan çalışmalarına ara verilmelidir. » Dış mekân istif noktalarından uzak durulmalıdır. » Gerekli hallerde binanın elektrik, su, gaz vb. devrelerini kapatmak için hazırlıklı olunmalıdır. » Bilhassa fırtınalı havalarda soba kullanımından kaynaklanan karbon monoksit zehirlenmeleri görülebilmektedir. Soba kullanımında dikkatli olunmalıdır. Sonrasında; » Yere düşmüş ya da hala sallanmakta olan elektrik / telefon kablolarına dokunulmamalıdır. » Güvenliğinden emin olunmayan duvar, bina ve ağaçlara yakın yürünmemelidir. » Güvenli bir şekilde yapıdaki hasarlar tespit edilmeli ve alanın güvenliği sağlanmadan hasarlı alanlara giriş engellenmelidir.

YANGINLAR Yapısal bakımdan yangından korunma: Yapılarda yanmaz veya yanması güç yapı malzemeleri kullanılmalıdır, Yangının yayılmasını önlemek amacıyla, yangın bölümleri oluşturulmalıdır, Dumanın yayılmasını önlemek için duvardan sızmaları önleyici tedbirler alınmalıdır, Yangının etkilerinden korunmuş kısa yangın çıkış yolları sağlanmalıdır, Ateşleyici ve yanıcı malzeme kaynakları birbirinden ayrı yerlerde depolanmalıdır, Her an çıkabilecek yangınlar için yangın söndürme cihazları çalışır durumda bulundurulmalıdır. Organizasyon bakımından yangından korunma: Yangınlara karşı iyi bir bina yönetimi olmalıdır, Yangınlara karşı gerekli yasaklar konulmalıdır, Sabit elektrik tesisatı sık sık kontrolden geçirilmelidir, Sık sık yangın tatbikatları yapılmalıdır, Yangın çıkışları açık tutulmalı, acil ışıklandırma sistemleri kurulmalıdır, Gereksiz yangın yükü kaldırılmalıdır, Korunma sistemi ve tahliye planı kontrol edilmeli ve güncellenmelidir. Her türlü işyerinde yangın söndürme tüpü bulundurulmalı, düzenli bakımları yaptırılmalı ve nasıl kullanılacağı öğrenilmelidir.

Konutlarda yangını önleyici tedbirler Tavan arası ve bodrumlar temiz tutulmalıdır, Çocukların ateşle oynamasına izin verilmemelidir, Soba, kalorifer ve mutfak ocakları dikkatli kullanılmalıdır, Yanıcı maddeler konutun uygun yerinde saklanılmalıdır, Elektrik tesisatından çıkabilecek yangınlara karşı tesisatın düzenli bakımı yaptırılmalıdır, Sıvasız, çatlak, hatalı inşa edilmiş ve dolmuş bacalar kullanılmamalıdır, Konutlarda da yangın söndürme tüpü bulundurulmalı, düzenli bakımları yaptırılmalı ve nasıl kullanılacağı öğrenilmelidir. Konut Yangınlarında tahliye zamanı çok kısıtlıdır, bu nedenle konutlar için tahliye planı yapılmalıdır. Yangınlarda erken uyarı çok önemlidir, bu nedenle her konutta mümkünse bir kaç tane duman dedektörü bulundurulmalı, bunların düzenli olarak kontrolleri yapılmalıdır YANGIN SÖNDÜRMEDE KULLANILAN YÖNTEMLER Soğutarak Söndürme: Su ile Soğutma: Yanıcı maddeyi boğma ve yanıcı maddeden ısı alarak yangının söndürülmesinde en büyük etken olmaktadır. Yanıcı Maddeyi Dağıtma: Yanan maddenin dağıtılmasıyla yangın nedeni olan yüksek ısı bölünür, bölünen ısı düşer ve yangı yavaş yavaş söner. Kuvvetli Üfleme: Yanan madde üzerinde kuvvetli olarak üflenen hava alevin sönmesine ve yanan maddenin ısısının düşmesine neden olmaktadır. Soğutarak söndürme ilkesi ile başlangıç yangınlarında başarıya ulaşılabilir.

Havayı kesme: Örtme: Katı maddeler (kum, toprak, halı, kilim vb) ve kimyasal bileşikler (köpük, klor, azot vb) kullanılarak yanan maddenin oksijen ile temasının kesilmesi ile yapılan söndürmedir. Akaryakıt yangınlarına örtü oluşturan kimyasal kullanılmaktadır. Boğma: Yangının oksijenle temasının kesilmesi veya azaltılması amacıyla yapılan işlemdir. Özellikle kapalı yerlerde oluşan yangınlara uygulanır. Yanıcı Maddenin Ortadan Kaldırılması: Yanma koşullarından olan yanıcı maddenin ortadan kalkması sonucu yangının söndürülmesidir. SÖNDÜRÜCÜ MADDELER NELERDİR? Su: Ateşi söndüren maddeler arasında en önemlisi sudur. Su özellikle A tipi yangınlar için (katı) mükemmel bir söndürücüdür. Kum: Yanıcı maddelerin oksijenle ilişkisinin kesilerek söndürülmesinde kullanılır. Karbondioksit Gazı (CO2): Yanan maddenin üzerini kaplayan karbondioksit gazı yanıcı maddeyi oksijensiz bırakarak yangının söndürülmesi olayıdır. Kuru Kimyevi Tozlar: Kimyasal tozların cinslerine göre A,B,C sınıfı yangınlar etkin bir şekilde söndürülebilmektedir. Köpük: Köpük yanan yüzeyi tamamen kaplar. Bunun sonucu olarak da hava ile teması keser ve ayrıca soğutma özelliğinin bulunması nedeniyle de yangın söndürücü olarak kullanılır. YANGIN SÖNDÜRME TÜPLERİ; Kolayca ulaşılabilecek bir yerde tutulmalıdır. Yeri herkes tarafından bilinmelidir. Duvara sıkıca sabitlenmelidir. Her yıl ilgili firma tarafından bakımı yapılmalıdır. Bir kez kullanıldıktan sonra mutlaka tekrar doldurulmalıdır.

YANGIN SÖNDÜRME TÜPLERİNİN KULLANIMI; Pimi çek, Ateşin kaynağına yönelt, Sık, Süpür YANGIN ANINDA YAPILMASI GEREKENLER Telaşa kapılmadan çevrede yangın ihbar düğmesi varsa ona basılmalıdır, 112 nolu telefondan yangın itfaiyeye bildirilmelidir. Yangının adresi en kısa ve doğru şekilde mümkünse yangının cinsi ile birlikte (bina, benzin, ahşap, araç vb)bildirilmelidir. İtfaiye gelinceye kadar mümkünse yangını söndürmek için eldeki mevcut imkanlardan yararlanılmalıdır. Yangın kapalı alandaysa yayılmasını önlemek için kapı ve pencereler kapatılmalıdır, Bunlar yapılırken kendimiz ve başkaları tehlikeye atılmamalıdır, Eğer alevler çoğalmışsa ve binadan çıkış olanaksızsa, yatak altlarına dolaplara saklanılmamalı, pencereden dışarıdakilerle iletişim kurulmaya çalışılmalıdır, Dumandan boğulmamak için yardım gelene kadar eğilerek ve sürünerek hareket edilmeli, ağız ve burun ıslak bez ya da mendille kapatılarak nefes alınmalıdır, Duman ve yanık kokusu başka odadan geliyorsa kapılar açılmamalı, kapıya dokunulmamalıdır. Kıyafetiniz alev almışsa; koşmadan durup yere yatarak yuvarlanılmalıdır. Battaniye türü örtüler alınarak alevler boğulmaya çalışılmalıdır. Eğer vücudumuzda yanık varsa, hemen soğuk suya tutulmalıdır.

ORMAN YANGINLARI Orman Yangınlarının Nedenleri: İhmal ve dikkatsizlik nedeniyle çıkan orman yangınları: Ormanda güvenlik tedbiri alınmadan ateş yakılması, Yakılan ateşin söndürmeden bırakılması, Sönmemiş sigara izmariti ve kibritin yere atılması. Orman içinde veya bitişiğindeki tarlalarda istenmeyen ot veya anızın yakılması, Gece aydınlatma için ormanda ateşle dolaşılması, Cam ve cam kırıklarının ormanda bırakılması, Çocukların orman içinde ateşle oynamaları. Kasıtlı çıkarılan orman yangınları: Tarla veya otlakları genişletmek için ormanın bilerek yakılması, Orman içinde yapılan kanunsuz işleri gizlemek için yangın çıkarılması, Birilerinden intikam almak veya bir şeyi sabote etmek için yangın çıkarılması, Yabani hayvanları uzaklaştırmak için yangın çıkarılması. Orman Yangınlarının Zararları: Biyolojik çeşitlilik büyük zarar görür. Ormanlarda yaşayan canlıların yaşam alanları yok olur. Canlı ve cansız örtünün yok olmasıyla erezyon, sel-taşkın ve hava Kirliliği gibi doğal afetlerin sayısında ve hızında artma görülür. İklim sisteminde (sıcaklık, rüzgâr, nem ve yağışa doğrudan etki ederek) bozulmalar görülür. Orman ve orman ürünlerine dayalı turizm, sağlık, spor, avcılık gibi sektörler olumsuz yönde etkilenir.

Biyolojik Tehdit ve Tehlikeler Biyolojik ajanlar insanları, hayvanları ve bitkileri öldüren ya da hastalanmalarına sebep olan organizmalar ya da bu organizmaların ürettiği zehirli maddeler (toksinler) dir. Biyolojik tehditler; biyolojik ajanların ve emniyetsiz laboratuvar prosedürleri gibi koşulların oluşturduğu tehditlerin tümüdür. Bu tanım; doğal oluşumlu biyolojik hastalıkları (bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan), çevrede bulunan ya da hayvanlarda teşhis edilmiş, insanlara da bulaşma olasılığı olan biyolojik ajanları, biyolojik ajan içeren ya da yayan silahları (biyolojik silahlar), biyolojik ajanlarla yapılan terör saldırılarını (biyoterorizm) kapsamaktadır. Biyolojik saldırı biyolojik ajanların insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde hastalığa ya da ölüme sebep olmak için kasten çevreye yayılmasının sağlanmasıdır. Bu ajanlar doğada mevcut olup hastalık yapma kabiliyetlerini arttırmak, mevcut ilaçlara dirençli hale getirmek ya da çevrede yayılma yeteneklerini arttırmak üzere değişikliğe uğratılabilmektedir. Tespit edilmeleri son derece zor olduğundan ve hastalığa sebep olmaları zaman aldığından teröristler tarafından tercih edilmektedirler.

Taşımacılık Acil Durum Kartları ya da Kaza Talimatları \"Urfa'da hatalı sollama sonucu benzin yüklü üç tanker birbirine girdi, ortalığın cehenneme döndüğü yerde üç sürücü yaşamını yitirdi, aynı gün Bolu'da da yine hatalı sollama sonucu LPG yüklü bir tankerler kamyonun çarpışması sonucu çıkan yangında da 2 sürücü de yaşamını yitirdi (3 Nisan 2005 Hürriyet)\" gibi haberleri maalesef çok sık duyar, izler yada okuruz. Son yıllarda taşımacılıkla ilgili akılda kalan en dramatik olay ise İran'da olandır. 18 Şubat 2004'de İran'ın Nişabur Kenti'nde istasyonda bekleyen trenin bilinmeyen bir nedenle hareket ederek bir sonraki istasyonda patlaması sonucu olan tren kazasında; 17 vagon kükürt, 6 vagon benzin, 7 vagon gübre, 10 vagon pamuk'un patlama ve yanması sonucu; en az 326 kişi ölüş, 460 kişi yaralanmış, 6 köy tamamen tahrip olmuş idi. Benzer haberlerden sonra, bir süre, yollarda kimyasal madde taşıyan araçlara gözlerimiz takılır. Hatta korkarak bakarız. Özellikle son zamanlarda bunların üzerinde rahatça görülebilecek boyutlarda bir takım işaret ve rakamları da görürüz. İşaretlerin büyük bir kısmı çoğu kez tanıdık da gelir. Peki yanındaki, kavuniçi renkli zemine yazılmış olan (örneğin: 80/1824) rakamlar neyi ifade ediyor. Bir kaza olsa bu araçların ne taşıdığı anlaşılabilir mi ? Kazaya olanaklar ölçüsünde nasıl müdahale edilebilir ? Ya da ne yapılabilir ? Olası kazalara karşı araçlarda hangi bilgi, belge ve donanım bulunmalıdır ?

Tehlikeli yük, çok çeşitli katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerdir. Bunlar yine çok çeşitli kap ve ambalajlarda nakledilir. Tehlikeli yüklerin nakliyesi insan ve çevre için bir risk ve teşkil eder. Bu risk özellikle patlayıcı ve kendiliğinden alev alabilen maddelerde kendini açıkça belli eder. Karayollarında meydana gelen tehlikeli yük kazaları az olmakla beraber, sebep olduğu can ve mal kaybı büyüktür. Tehlikeli yükler, suları kirletici özelliğe de sahip olabilir ve bir su koruma havzasında yer altı suları için tehlike teşkil edebilirler. Tehlikeli yüklerin nakliyesi ekonomik bir zorunluluktur. Karayollarında meydana gelen kazalarda açıkça görülmüştür ki, bunların nakliyesi için üst düzeyde güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir. Avrupa'yı kapsayan Karayollarına ilişkin tehlikeli yük nakliyesi yasası, 30 Eylül 1957 tarihli \"ADR\" yani : Uluslararası Karayollarında Tehlikeli Yüklerin Nakliyesine İlişkin Avrupa Anlaşması'dır Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun (Kanun No. 5434, Kabul Tarihi: 30.11.2005, Resmi Gazete : 06 Aralık 2005, Sayı: 26015) ülkemizde nihayet 06.12.2005'de yürürlüğe girmiştir. Bu kanuna göre ; \"Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu bünyesinde hazırlanan ve 30 Eylül 1957 tarihinde Cenevre'de imzalanan \"Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşması\"na katılmamız uygun bulunmuştur.\"

Tehlikeli (yük) madde ve cisimler tehlikeli yük – sınıflarına ( ADR'ye göre de sınıflara) ayrılır. Sınıflara ayırma kriteri tehlikenin cinsine göredir. Bu sınıflara özgü tehlike etiketleri düzenlenmiştir. Bunların renkleri ve sembolleri tehlike sınıfını belirtir ve bilgi verir. Örneğin zehirli maddeler \"kurukafa\" işareti ile belirtilir. Sınıfların içinde de bir kademelendirme yapılmıştır. Burada maddenin fiziksel – kimyasal özellikleri dikkate alınır. Bir yükün ana tehlikesi yanında bir de yan tehlikesi varsa, (ambalajda ya da konteyner de) birkaç tehlike etiketinin kullanılması gerekebilir. Tehlikeli kimyasal maddelerin (yükün) Malzeme Güvenlik Bilgi Formları (MGBF)'nda belirtilen; Birleşmiş Milletler Uzmanlar Komitesince belirlenen, Tehlikeli Maddeler (Yük -Eşya) Sınıfının Tanımlanması (Tehlike Etiketleri) ve örnekleri aşağıdaki tabloda verilmiştir:

Yasal düzenlemelere göre; Bütün tehlikeli yük nakliyesinde daima bir nakliye evrakının bulundurulması gerekir. Bu evraklardan biri de \"Taşımacılık Acildurum Kartı\" dır (Tremcard). Belirli miktarlardaki tehlikeli yüklerin nakliyesinde Taşımacılık Acildurum Kartı bulundurulacaktır. Çünkü araç sürücüsü, tehlike anında (bu) kaza talimatlarında öngörülen önlemleri almakla yükümlüdür. Yazılı uyarıların içeriğinden gönderici (yükleyici) sorumludur. Yükleyici, sürücüye acil durum kartını ( kaza talimatlarını) sağlamakla yükümlüdür. Nakliyeci'de sürücünün yazılı uyarıları uygulayabilmesinden sorumludur. Acil durum kartları, sürücünün okuyabileceği ve anlayabileceği bir dilde yazılmış olması gerekmektedir. Ayrıca tehlikeli yük sevkiyatı için yükün çıktığı ülke, transit geçeceği ülkeler ile teslim edileceği ülkelerin dilinde de hazır bulundurulması gerekmektedir . Acil durum kartı'nda olması gereken bilgi başlıkları ve örneği bu yazının ek'inde verilmiş. Acil durum kartları aracın sürücü kabininde bulundurulmalıdır. Araçta şimdilik / artık bulunmayan bir tehlikeli maddeye ait acil durum kartlarının üzerinde \"Geçersiz Acildurum Kartları / Kaza Talimatı\" yazılı bir zarfta muhafaza edilmelidir.

Araçlarda; Yangın söndürücü(ler) Araç ölçülerine ve lastik çapına uygun takoz, İki adet reflektör özellikli ikaz üçgeni veya araç elektrik tertibatından bağımsız çalışan 2 adet turuncu ikaz lambası Araç personelinin her bir için ikaz yeleği veya ikaz kıyafeti Araç personelinin her biri için el feneri Taşımacılık Acildurum Kartında (kaza talimatında) belirtilen (diğer) özel kişisel koruyucu donanımlar; – Uygun solunum maskesi ve filtreleri Uygun koruyucu ayakkabı – çizme Uygun koruyucu eldiven, Yanları sıkı kapalı koruyucu güvenlik gözlüğü İçinde uygun sıvısı bulunan göz banyosu şişesi, Taşınan kimyasal maddeye karşı kullanılabileceği iş güvenliği uzmanlarınca önerilen hafif iş tulumu vb. Çevrenin korunması için de; NUyagkulendbiliernkmüraedkdeye dayanıklı kanalizasyon örtüleri, Bir süpürge, Uygun emici madde, Uygun bir toplama kabı (sadece küçük miktarlar için) Nteamkilniyeectmi, edyoen,asnüırmülcaür'ıd,esüdroüncaünyıem, lnaarkınliıy, enabkalşilyaemsaırdaasnınödnace yanında bulundurmaya zorunda olmalıdır.

Tehlikeli yüklerin, ambalajından, konteynerden veya tanklardan görülmeyen tehlikeleri vardır. Bu nedenle, ambalajın içindeki maddenin tehlikelerini gösteren bir dış tanımlamaya gereksinim vardır. Bu amaç için kullanılan belirteçlere \"Tehlike Etiketi\" adı verilir. Bu görülebilecek boyutlarda seçilebilen etiketler, renk, rakam ve sembolleri tehlikeli yük hakkında – en kolay yoldan – bilgi verir(ler). Dökme yük içeren konteyner ve tank konteynerlerinin her iki tarafında (aracın her iki yanında ve arkasında) yüke ait tehlike etiketi bulunmalıdır. Tanker veya üzerinde bir veya birden fazla tank bulunan nakliye birimlerine konan ikaz levhaları, itfaiye ve kurtarma hizmetleri için ek bilgiler içerir. Bu bilgilerin ADR'nin(de) ekinde belirtilen listede mevcut maddeye göre verilmesi şarttır. Çünkü o listede sıralanan maddelere \" Maddenin tanımlanması için tanım rakamı\" ve \"Tehlikenin tanımlanması için bir tehlike numarası\" belirlenmiştir.

YARARLANDIĞIM KAYNAKLAR AFAD KURUMU BİLGİLENDİRME SAYFASI AFED İSTATİSTİKLERİ YENİ MESAJ HABER SİTESİ GZTT WEP SAYFASI ODEN İSİMLİ WEP SAYFASI


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook