1Araştırma 50 - 80 Keçiören Eğitim Araştırma Hastanesi Adına İmtiyaz Sahibi / Baş Editör Doç. Dr. Eyüp HORASANLI Onursal Editör Prof. Dr. Sacit GÜNBEY Editörler Prof. Dr. Murat ALTAY Doç. Dr. Esin BEYAN Doç. Dr. Yunsur ÇEVİK Editör Yardımcıları Doç. Dr. Mustafa ALTAY Doç. Dr. Hakan BULUŞ Doç. Dr. Selma UYSAL RAMADAN Doç. Dr. Oğuz TEKİN Yayın Koordinatörleri Doç. Dr. Selma UYSAL RAMADAN Dr. Selçuk SARIKAYA Yazı İşleri Müdürü Dr. Atilla Uğur KALEYayın türü: Süreli Yayın Akademik Araştırma Tıp Dergisi, Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin3 ayda bir (Nisan - Ağustos - Aralık) yayınlanan resmi bilimsel yayın organıdır. Grafik & Tasarım Kaizen Medya Tasarım - www.kaizenmedya.com.tr Basım Arkadaş Basım LTD. ŞTİ. Kazım Karabekir Cad. Sütçüoğlu İş Hanı No:37/4 Ulus Ankara Türkiye Tel: +(90)312 341 63 10 • +(90)312 341 57 07 • Faks: +(90)312 324 03 91 • [email protected] Basım Tarihi: 25.08.2016
Bilimsel Danışma Kurulu Enfeksiyon Hastalıkları Uygar DAŞAR Fatma AYBALA ALTAY İsmail DEMİRKALEMurat ALTAY Hürrem BODUR Serdar NECMİOĞLUMustafa ALTAY Pınar FIRAT Hakan ŞEŞENEsin BEYAN Filiz KOÇ Özgür YILDIRIMÖmer Faruk BOZKURT Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Plastik Rekonstrüktif ve Estetik CerrahiHakan BULUŞ Hatice BODUR Candemir CERANYunsur ÇEVİK Işıl ZİNNUROĞLU Dürdane ERGÜNİsmail DEMİRKALE Genel Cerrahi Furkan KARABEKMEZDerun Taner ERTUĞRUL Muzaffer AKKOCA Ömer Faruk TANERHandan GÜLEÇ Altan AYDIN Fatih TEKİNSacit GÜNBEY Hakan BULUŞ Mehmet SÖNMEZYavuz KATIRCI Rojbin DEMİRCİ PediatriYaşar NAZLIGÜL Serdar KURU Ayhan ABACISelma UYSAL RAMADAN Münevver MORAN Celal AKDENİZGülçin ŞİMŞEK Ahmet TÜRKAN Murat ELEVLİOğuz TEKİN Sefa ÖZYAZICI Haldun EMİROĞLUFatma ULUS Samet YALÇIN Sacit GÜNBEYMetin UZMAN Göğüs Hastalıkları Ayhan Gazi KALAYCI Nermin ÇAPAN Can Demir KARACANHakem Kurulu Göğüs Cerrahisi Mehmet KERVANCIOĞLU Koray AYDOĞDU Metin KILINÇAcil Tıp Göktürk FINDIK Oya Balcı SEZERYunsur ÇEVİK Sadi KAYA Saliha ŞENELŞeref Kerem ÇORBACIOĞLU Göz Sağlığı ve Hastalıkları Pediatrik CerrahiSeda DAĞAR Zennure ÖZDEMİR YILDIZ İbrahim KARAMANMurat DAŞ Mehmet Erol CAN Ayşe KARAMANPolat DURUKAN Zühal ÖZEN TUNAY PsikiyatriEmine EMEKTAR Nurullah ÇAĞIL Ali ÇAYKÖYLÜCemil KAVALCI Ömer Faruk RECEP Remzi OTOYavuz KATIRCI Halk Sağlığı Görkem UĞURLUÖmer SALT Melikşah ERTEM RadyodiagnostikAdli Tıp Kadın Hastalıkları ve Doğum Elif ERGÜNNursel TÜRKMEN İNANIR Cemal ATALAY Özlem GÜNGÖRAile Hekimliği Eralp BAŞER Dilek GÖKHARMANDidem SUNAY Polat DURSUN Çiğdem HACIFAZLIOĞLUOğuz TEKİN Rahime FINDIK Erkan KISMALIAnesteziyoloji ve Reanimasyon Emre GÜNAKAN Pelin ÖZTEKİNAbdülkadir BUT İbrahim GÜLHAN Selma UYSAL RAMADANHandan GÜLEÇ İsmail GÜLER Tıbbi PatolojiAsutay GÖKTUĞ Mehmet Murat SEVAL Ebru Şebnem AYVAFunda GÜMÜŞ Erhan ŞİMŞEK Ayşegül ERDEMEyüp HORASANLI Yavuz Emre ŞÜKÜR Çiğdem IRKKANÖmer KURTİPEK İbrahim UYAR Pembe OLTULULevent ÖZTÜRK Kalp ve Damar Cerrahisi Gülçin ŞİMŞEKFatma ULUS Atakan ATALAY ÜrolojiDahiliye Erdal ŞİMŞEK Yılmaz ASLANMustafa ALTAY Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ömer Faruk BOZKURTBeyza ALGÜL Murat ÖZCAN A.Erdem CANDAZeynep ÖZBALKAN ASLAR İbrahim ÖZCAN Selçuk SARIKAYAİhsan ATEŞ Sadet ÖZLÜGEDİK Ege Can ŞEREFOĞLUEsin BEYAN Nöroloji Ali ÜNSALCengiz BEYAN Ömer ANLARBaşol CANBAKAN Fatma Gökçem YILDIZ SARIKAYASimten DAĞDAŞ Ortopedi ve TravmatolojiDerun Taner ERTUĞRUL Murat ALTAYİlhan KURULTAK Hakan ATALARYaşar NAZLIGÜL Murat ARIKANGülsüm ÖZETMetin UZMANDermatolojiAkın AKTAŞZennure TAKÇIÖzlem TEKİN
Dergi YönergesiAmaç ve Kapsam Akademik Araştırma Tıp Dergisi (Medi- Yazarlara Bilgi bölümüne, dergi sayfaların- cal journal of Academic Reseah), yayın dili dan Keçiören Eğitim Araştırma Hastanesi-Akademik Araştırma Tıp Dergisi (Medical Türkçe ve İngilizce olan, bağımsız ve ön nin web sitesinden ulaşılabilir.journal of Academic Reseah) Keçiören Eği- yargısız danışmanlık (peer-review) ilkeleri-tim Araştırma Hastanesi’nin bilimsel içe- ne dayanan uluslararası bir dergidir. Maka- Yazarların Sorumluluğurikli resmi yayın organıdır; Nisan, Ağustos leler danışman ve yazar açısından “çift-kör”ve Aralık aylarında olmak üzere yılda 3 sayı sistemine göre değerlendirilmektedir. Akademik Araştırma Tıp Dergisi yayımlananyayımlanmaktadır. yazılardaki görüş ve raporlar yazar(lar)ın gö- Akademik Araştırma Tıp Dergisi (Medical rüşüdür ve editör, yayın kurulu ya da yayımcı-Akademik Araştırma Tıp Dergisi (Medical journal of Academic Reseah)’nin hedef kit- nın görüşü değildir; Akademik Araştırma Tıpjournal of Academic Reseah)’nin hedefi, lesi, tüm uzmanlar, tıpta uzmanlık öğrenci- Dergisi (Medical journal of Academic Reseah),bilimsel açıdan yüksek nitelikli araştırma leri ile tıp bilimine ilgi duyan diğer uzman- editör, yayın kurulu ve yayımcının bu yazılarmakalelerini yayımlamaktır. Ayrıca derle- lar ve pratisyen hekimlerdir. için herhangi bir sorumluluğu yoktur.me, editör görüşü, editöre mektup ve olgusunumları da kabul edilmektedir.Yazım KurallarıAkademik Araştırma Tıp Dergisi Keçiören mjardergi.com). Yazının gönderilmeden taların özellikleri ve kullanılan yöntemler,Eğitim Araştırma Hastanesi’nin yayın orga- önce kontrol listesi ile son bir kez gözden hasta seçimi, dışlama kriterleri ayrıntılı bi-nıdır. Dergi tıp alandaki orijinal araştır- geçirilmesi önerilir. Yazım kurallarına uy- çimde belirtilmelidir. İstatistiksel yöntemmaları, nadir olguları, derlemeleri (bölüm gun yazılmayan yazılar bilimsel kurul de- yeterli ayrıntı ile açıklanmalıdır.danışmanlarının koordinatörlüğünde be- ğerlendirmesine alınmamaktadır. Dahalirlenen yazarlardan yapılan istek üzerine detaylı bilgi http://www.mjardergi.com php Bulgularkabul edilmektedir), editöryal yorumları, adresinden alınabilir.görsel tıp (DVD olarak) ve ulusal tıp kong- Metinde olabildiğince ayrıntılı yazılmalı,relerinde sunulan bildiri özetlerini yayınlar. Yazıların hazırlanması şekil ve tablolar ile desteklenmeli; şekil ve tablolarda verilen bilgiler, metinde tekrar-Derginin yazı dili Türkçe ve İngilizcedir Yazılar, bilgisayar dosyası üzerinde standart lanmamalıdır. Tablo, şekil veya resim sayısı(Her iki dilde de tam metin kabul edil- A4 kağıdı boyutlarındaki bir sayfaya, sağ ve yayın kurulu tarafından değiştirilebilir.mektedir). Türkçe yazıların Türk Dil Kuru- sol kenarlarda yaklaşık 2,5 cm boşluk kala-mu’nun Türkçe sözlüğüne, imla kılavuzuna cak şekilde ve iki satır aralıklı olarak yazıl- Tartışmauygun olması gerekir. Türkiye’den gönderi- malıdır. Her sayfa numaralandırılmalıdır.len İngilizce yazıların yazım dilinin yeterli Metin Times New Roman yazı karakterinde Ağırlıklı olarak çalışma ile ilgili veriler tartışıl-bulunmaması halinde, dergi editörlüğü ya- 12 punto ile yazılmalıdır. Araştırma yazıla- malı, yerli ve yabancı kaynaklarla desteklen-zarlardan yazıyı Türkçe yazılmış halde gön- rı 3000, olgu sunumları 1500 ve derlemeler melidir. Tartışma kısımları a) Önceki çalışma-dermelerini isteyebilir. 5000 kelimeyi geçmemelidir. larla karşılaştırma b) Tıbbi yararları c) Çalışma kısıtlamaları (tercihen) olmalı. Konu ile doğ-Derginin yazım kurallarında Uniform Requ- Yazılarda bulunması gereken bölümler sıra- rudan ilgisi olmayan genel bilgilere uzun uzunirements for Manuscripts Submitted to Bio- sıyla şunlardır: yer vermekten kaçınılmalıdır.medical Journals - International Committeeof Medical Journal Editors (http://www.ic- Başlık Sayfası Kısaltmalar: Yazı içerisinde ilk geçtiğindemje.org)/ adlı belge temel alınmıştır. Yazı- bu kısaltma yapılmıs olmalıdır. Kısaltılmışların dergide yer alabilmesi için daha önce Yazar adları (ünvan, ad, soyadı), çalışmanın sözcük sayısının sınırlı tutulması gerekir.başka bir dergide basılmamış olması ve Ke- yapıldığı kurum (Makaledeki yazarların ça-çiören Eğitim Araştırma Hastanesi Yönetim lışma yerleri, yayının yapıldığı kurum şek- Şekil ve Tablolar: Yazı ile birlikte sunu-Kurulu’nun seçtiği Yayın Kurulu tarafından linde olmalıdır), iletişim adresi, telefon ve lan fotoğraf ve tablolar sisteme ayrı ayrıuygun görülmesi gerekir. faks numaraları, e-posta adresi web sitesin- yüklenmelidir. Resim dosyalarının formatı de adımları takip ederek online olarak gi- JPEG veya TIFF olabilir. Tablolar ve şekilYazıların sorumluluğu yazarlara aittir. rilmelidir. Akademik Araştırma Tıp Dergisi altyazıları ayrı sayfalara ve iki satır aralıklıYazıların değerlendirmeye alınması için, (Medical journal of Academic Reseah) oriji- yazılmalı; şekil ve tablolar yazıda görünmegönderilen yazıya tüm yazarların onay ver- nal çalışma yazar sayısında herhangi bir kı- sırasına göre numaralandırılmalı ve başlık-diklerine dair “Telif Hakkı Devir Formu” sıtlama yapmamakla birlikte orjinal makale ları olmalıdır. Kısaltmalar her şeklin ve tab-imzalanarak eklenmelidir (Formun hazır yazar sayısının altıyı geçmesi durumunda lonun altında açıklanmalıdır.hali http://www.akeah.gov.tr/ index2.php editorial kurulu ve hakemlere yönelik du-adresinde bulunabilir). Bu formun gonderil- rumu açıklayıcı bir mektup gönderilmesi Kaynaklarmemesi durumunda yazı degerlendirilmeye gerekmektedir. Yazar sayısının altıyı geç-alınmayacaktır. Yayın için uygun bulunan mesi durumunda her yazarın makaleye olan Kaynaklar metin içinde anılma sırasına göreyazıların dizgi ve hazırlık işlemleri sırasın- katkılarını belirten bir ‘Yazar katkı formu’ yayımlanmamış sonuçlar ve kişisel görüş-da, yazar katkılarının da açıklanmasının is- sisteme bastan yüklenmesi yeterli olacaktır. meler kaynak olarak gösteril- memelidir.teneceği Yazar Katkı Formu’ nun doldurul- Sadece yazarlık niteliğini hak eden kişiler Yazarların yalnızca doğrudan yararlandık-ması istenecektir. yazar olarak gösterilmelidir. Yazar sayısı ları çalışmaları kaynak olarak göstermeleri derleme makalelerde 2, olgu sunumlarında gerekir; yazımı doğrulana- mayan kaynak-İlaç çalışmalarında, çalışmanın Sağlık Ba- ise 4 ile sınırlıdır. lar yayın hazırlığı sırasında yazarlardankanlığı’nın ilgili yönetmeliklerine uygun istenecektir. Dergi isimleri In- dex Medi-olarak yürütüldüğü ve etik kurul izni alındı- Anahtar kelimeler: Yazı düzeninde özet- cus’a göre kısaltılmalıdır; bunun mümkünğı belirtilmelidir. Etik Kurul onayı alınması lerden sonra yer alacak şekilde Türkçe ve olmadığı durumlarda dergi adının tamamıgereken çalışmalarda, bu onayın gönderil- İngilizce olarak en az 3, en fazla 5 anahtar verilmelidir. Altı ya da daha az sa- yıda ol-memesi durumunda yazı yayımlanmaya- kelime (alfabetik sıra ile) belirtilmelidir. Bu duğunda tüm yazarlar belirtilmeli, altıdancaktır. Ayrıca, tüm çalışmalarda “Helsinki amaçla Index Medicus Medical Subjects He- fazla yazar durumunda, üçüncü yazarın ar-Deklarasyonu”, “İyi Klinik Uygulamalar Kı- adings (MeSH)’den yararlanılabilir.http:// kasından “et al” eklenmelidir. Kaynaklarınlavuzu” ve “İyi Laboratuvar Uygulamaları www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/. dizilme şekli ve noktalamalar için aşağıdakiKılavuzu’nda” belirtilen esaslara uyulma- örneklere uyulmalıdır.lı, hastalar bilgilendirildikten sonra yazılı Girişveya sözlü izinleri alınmalıdır. Peroux E, Thome A, Geffroy Y, et al. Bur- Makalenin neden yayınlanması gerektiği- ned-out tumor: a case report. Diagn IntervYazıların online gönderilmesi ni ve literatüre ne katkı sunduğunu kısaca Imaging 2012; 93: 796-8. özetlemelidir.Tüm yazılar derginin Internet adresi üze- Önemli Not:rinden online gönderilmelidir(http://www. Gereç ve Yöntem Yayın Kurulu, gerekli gördüğü durumlarda Çalışma başlangıcı ve bitiş tarihleri, has- yazıların özünü değiştirmeden metinde dü- zeltme yapmakla yetkilidir.
Başhekim’den MesajKeçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yönetimi olarak, Has-tanemize, çalışanlarımıza ve hastalarımıza hizmet etme heye-canı ile yola çıktık.Rabbim, bu kutsal görevimizde bizi doğruluk üzere sabit kılsınve başarılı eylesin. Önceliği insan olan ve insana etkili, kalite-li, adil, bilimsel ve etik değerleri ilke edinen, inovasyon odaklıçalışma sistemini etkinleştiren, ileri tıp teknolojilerini kullan-mayı destekleyen, hasta ve çalışan memnuniyetini eşit dere-cede önemseyen yönetim anlayışı ile hastanemizi daha iyi birseviyeye ulaştırmak temel amacımızdır.Önümüzdeki süreçte eğitim görevlilerimize, uzmanlarımıza veasistanlarımıza, fiziksel, bilimsel ve sosyal açıdan daha uygunbir eğitim ve araştırma ortamı ile hizmeti yürütebilme imkanısunmaya çalışacağız. Bu amaca hizmet etmesi gayesi ile yayınabaşladığımız Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Akade-mik Araştırma Tıp Dergisi ile uzmanlık alanlarında kendile-rini geliştirmek ve öğrenimlerini tüm camiaya kazanım olaraksunma gayretinde olan çalışanlarımızın yer bulacağı ortak birplatform oluşturmayı amaçlamaktayız.Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda; bilgilerimizi, tec-rübelerimizi, yüreğimizi ve gücümüzü birleştirerek ulusal veuluslararası düzeyde tercih edilen sağlık kurumu olmayı he-deflemekteyiz.Hastanemize bugüne kadar hizmet eden ve emeği geçenlereteşekkür ederim. Bu kutsal sağlık hizmetinde daha başarılı birgelecek için gayretli, samimi ve özverili çalışmalarınızla hepbirlikte hedeflerimizi gerçekleştireceğimize inancım tamdır.Ülkemize ve insanlığa hizmet için biz buradayız...Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Doç. Dr. Eyüp HORASANLI YÖNETİCİ – BAŞHEKİM
İÇİNDEKİLEROrijinal Araştırma Faruk SAVAŞ 7-13 Handan GÜLEÇ 14-16Comparison of The Effects of Propofol Sedation Akın Yurdal KEPEK 17-23on Mother and Newborn During Spinal Esra ÖZAYAR 24-34Anesthesia for Elective Cesarean Section Dilek SARICIElektif Sezeryan Operasyonlarında Spinal Anestezi Eyüp HORASANLI 35-37Uygulama Sırasında Propofol Sedasyonunun Anne ve 38-41Yenidoğan Üzerindeki Etkilerinin Karşılaştırılması Yasemin AYDOĞAN 42-44 Oktay ÜNSAL 45-48İç Hastalıkları Servisine Yatırılan Hastalarda Esin BEYANHiponatreminin DeğerlendirilmesiEvaluation of Hyponatremia Among Hospitalized Mustafa Caner OKKAOGLUInternal Medicine Patients Mahmut ÖZDEMİR Hakan ŞEŞENYaşlılarda Kalça Kırıklarının Epidemiyolojik Anıl TAŞKESENÖzelliklerinin Retrospektif Analizi İsmail DEMİRKALERetrospective Analysis of Epidemiological Murat ALTAYCharacteristics of Elderly Hip Fractures Meral ÇEVİKİş Yerinde Oluşan Stresin Çalışanlar Üzerindeki Yunsur ÇEVİKEtkileri; Acil Servis Hizmetleri Kapsamında Bir Dilaver TENGİLİMOĞLUUygulama Murat DAŞImpacts of The Stress on Employees that Occurs in TheWorkplace; A Practice Within The Scope of EmergencyDepartment ServicesOlgu Sunumuİnguinal Lenf Nodu Metastazı Olan Burned-Out Selçuk SARIKAYATestiküler Kanser: Olgu Sunumu Cihat ÖZCANBurned-Out Testicular Tumor With Inguinal Lymph Erman DAMARNode Metastasis: A Case Report Gülçin GÜLER ŞİMŞEK Ömer Faruk BOZKURTGebelik Hipertrofik Skar ve Keloid İçin Ortak Bir Öztuğ ADSANTetikleyici Olabilir mi? Vaka SunumuCould Pregnancy be a Common Trigger Factor for Soner TEZCANHypertrophic Scar And Keloid? A Case Report Fatih TEKİN Mehmet SÜRMELİMemenin Nadir Bir Tümörü, Adenoid Kistik Mehmet Çağatay FALCIOĞLUKarsinoma: Histopatolojik Özellikler İle Ayırıcı Ömer Faruk TANERTanıya Yaklaşım Furkan Erol KARABEKMEZA Rare Tumor of Breast, Adenoid Cystic Carcinoma:An Approach To The Differential Diagnosis With Gülçin GÜLER ŞİMŞEKHistopathological Features Hakan BULUŞİleri Yaşta Nadir Bir Göğüs Ağrısı Nedeni Çiğdem HACIFAZLIOĞLUA rare Cause of Chest Pain in the Elderly Person Veysel KAPLANOĞLU Selma UYSAL RAMADAN
7 Orijinal Araştırma 7 - 13 Comparison of The Effects of Propofol Sedation on Mother and Newborn During Spinal Anesthesia for Elective Cesarean Section Elektif Sezeryan Operasyonlarında Spinal Anestezi UygulamaSırasında Propofol Sedasyonunun Anne ve Yenidoğan Üzerindeki Etkilerinin KarşılaştırılmasıFaruk SAVAŞ1, Handan GÜLEÇ2, Akın Yurdal KEPEK3, Esra ÖZAYAR4, Dilek SARICI5, Eyüp HORASANLI2 Özet AbstractRegional anestezi, bilinç açıklığı sağlaması, spontan so- Regional anesthesia is preferred in cesarean sections, sin-lunumun devamı, havayolu reflekslerinin korunması, as- ce it provides consciousness, continuation of spontaneouspirasyon riskinin olmaması, yeni doğanda solunum dep- respiration, protection of airway reflexes, and causes noresyonu olmaması, uterusta atoni olmaması nedeniyle risk of aspiration, no respiratory depression in the new-sezaryen operasyonlar ında tercih edilir. 30 hastaya her- born, and no uterine atony. Spinal anesthesia was admi-hangi bir sedasyon olmadan (Grup K), 30 hastalık başka nistered to 30 patients without the application of any se-bir gruba da (Grup P) 0.5 mg/kg propofol spinal anestezi dation (Group K) and in the other 30 cases, a single dosebaşlangıcında bolus tarzında verildi. Oksijen satürasyonu, of 0.5 mg/kg propofol (Group P) was administered as anRamsey Sedasyon Skalası ve yüze yansıyan ağrı skalası 0, i.v. bolus at the beginning of the anesthesia. SaO2, Ram-1, 5, 7, 10, 15, 20nci dakikalarda ve operasyon sona erene sey Sedation Scale and facial expression pain scale werekadar beşer dakika arayla ölçüldü ve kaydedildi. measured and recorded at 0, 1, 5, 7, 10, 15, and 20 minutesSonuç olarak; propofol her ne kadar sezaryen operasyon- and at five-minute intervals until the end of the operationlarında güvenilir ve geçerli bir anestezik ajan olarak ka- following propofol administration.bul edilse de propofolün yeni doğan üzerindeki nörolojik, In conclusion although propofol is considered as a safedavranışsal ve ağrı etkisini değerlendirmek için gelecekte and reliable anesthetic agent in cesarian sections we sugdaha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. gest that more comprehensive studies to determine the neurologic, behavioral and pain effects of propofol onAnahtar Kelimeler: Ağrı, Propofol, Sezeryan newborns are needed in the future. Key Words: Pain, Propofol, Cesarean Sections1 Nusaybin Hospital, Anesthesiology and Reanimation Department, Mardin, Turkey2 Yıldırım Beyazıd University, Anesthesiology and Reanimation Department, Ankara, Turkey3 Zonguldak Hospital, Anesthesiology and Reanimation Department,Zonguldak,Turkey4 Sağlık Bilimleri University Keçiören Training and Research Hospital, Anesthesiology and Reanimation Department, Ankara, Turkey5 Sağlık Bilimleri University Keçiören Training and Research Hospital, Pediatry Department, Ankara, TurkeySayı:1 Cilt:1
8 Introduction propofol (Group P) was administered as an i.v. bolus at the beginning of the anesthesia. SAP, DAP, MAP,Regional anesthesia is preferred in cesarean sections, SaO2, intraoperative ephedrine requirement, RSS,since it provides consciousness, continuation of and facial expression pain scale were measured andspontaneous respiration, protection of airway reflex- recorded at 0, 1, 5, 7, 10, 15, and 20 minutes and ates, and causes no risk of aspiration, no respiratory five-minute intervals until the end of the operationdepression in the newborn, and no uterine atony 1,2. following propofol administration. In the newborns,Additionally, the continuation of the postoperative the Apgar score at the first, third, and fifth minutes,neural blockage effect provides effective and safe and the NIPS score measuring umbilical cord bloodanalgesia 3. The Apgar score and umbilical blood gas gases were measured and recorded.analysis have been demonstrated in various researchstudies to be good parameters for the evaluation of Statistical Analysisthe wellness of the newborn 4,5. The Neonatal InfantPain Scale (NIPS) is a behavioral evaluation tool de- SPSS (Statistical Package for Social Science) for Win-veloped to measure pain in premature babies and dows 11.5 was used for statistic alanalysis. Student’snewborns 6. We used NIPS, Apgar score, and umbil- t test was used to evaluate the difference between-ical blood gas analysis parameters in the evaluation groups in terms of mean values and Mann-Whitneyof newborns. U test for median values. Nominal variables were- examined using Pearson’s chi-square test. RepeatedThe current study aimed to compare the effects of Measures Analysis of Variance hemodynamicmea-propofol sedation in elective cesarean sections under surements (Repeated Measurements of ANOVA) wasspinal anesthesia on maternal hemodynamics, oxy- assessed using the Greenhouse-Geisser test statistic.gen saturation, intraoperative vasopressor require- In groups Wilks’ Lambda test Bonferroni correction-ment, sedation score and facial expression pain scale was used for multiple comparison test. Ramsey andin mothers and Apgar score, newborn pain score and facial expressions to show a significant change in theumbilical cord gases in newborns. time of the pain scale score was studied by Friedman test. P value of <0.05 was considered statistically Method significant. However, the Bonferroni correction was made in this study to control Type I error at all possi-After obtaining an approval from the ethics board, 60 ble multiple comparisons.cases that will undergo elective surgery in ASA I-IIgroup, with an age range of 18-40 years were includ- Resultsed in the study. No premedication was administeredto the patients. The patients were informed and writ- Heart Rate, Blood Pressure and Oxygen Saturationten consent was obtained. Prior to spinal anesthesia,arrival heart rate (HR), diastolic arterial pressure Sistolic, diastolic, and mean arterial pressures were(DAP), systolic arterial pressure (SAP), mean arterial similar between groups, and p values were 0.071,pressure (MAP), transdermal peripheral oxygen sat- 0.795, 0.704 respectively.uration (SaO2), Ramsay sedation score (RSS), and theintraoperative requirement of ephedrine were mea- Changes in the heart rate during the follow-up peri-sured and recorded. Spinal anesthesia using 10 mg od were statistically similar in Group K and Group Phyperbaric bupivacaine was applied in all cases in the (p=0.844). In both Group K and Group P, a statistical-seated position. ly significant difference was observed in mean heart rates between initial and last measurement. (p<0.001Spinal anesthesia was administered to 30 patients and p=0.014) (Fig 1). SpO2 values of both groups inwithout the application of any sedation (Group K) all time periods were similar (Fig 2).and in the other 30 cases, a single dose of 0.5 mg/kg AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
9 Orijinal AraştırmaFigure 1. Mean heart rates of both groups by follow-up time The NIPS score at minute 1 was statistically signifi- cantly higher in Group P compared to Group K, al-120 though not clinically significant (p=0.004). The me-100 dian NIPS scores at minutes 3 and 5 were statistically similar in Group K and Group P (p=1.000 and p=1.000, 80 respectively) (Table 2). 50 40 Table 1. Ramsey Sedation Scores by follow-up time 20 Time Group K Group P 0 (Minute) (n:30) (n:30) 0 1 3 5 7 10 15 20 25 30 Minutes 0 1 (1-1) 1 (1-1) Grup K Grup P 1 1 (1-1) 1 (1-2)The results were significant according to the Wilks’ Lambda test, Bon- 3 1 (1-1) 1,5 (1-2)ferroni correction at p<0.025 5 1 (1-1) 1 (1-1)bFigure 2. Mean maternal transdermal SpO2 levels (%) by 7 1 (1-2) 1 (1-2)follow-up time 10 1 (1-1) 1 (1-2)100 15 1 (1-1) 2 (1-2) 98 96 20 1 (1-2) 21 (1-2) 94 92 25 1 (1-2) 1 (1-2) 90 88 30 1 (1-2) 1 (1-2) 86 84 P value + 0,051 <0,001 82 80 There was significantly higher increase at 3, 10, 15, and 20 minutes Minutes compared to minute 0 in Group P compared to Group K (p<0.001). 0 1 3 5 7 10 15 20 25 30 Grup K Grup PThere was no statistically significant difference between Table 2. Apgar and NIPS scores of newborn by follow-up timegroups. (P=NS). K(n=30) P(n=30) p- (min-max) (min-max) NSRamsay Sedation Score: Apgar 10 (8-10) 10 (8-10)The Ramsay sedation score demonstrated a statistically 1.significantly higher increase at 3, 10, 15, and 20 minutescompared to minute 0 in Group P compared to Group 3. 10 (9-10) 10 (10-10) NSK (p<0.001). However, at other time points, changes inthe Ramsey sedation scores were statistically similar be- 5. 10 (10-10) 10 (10-10) NStween Group K and Group P (p=NS) (Table 1). NIPS 1. 2 (1-2) 2 (1-3) 0,004**Newborn Apgar Scores and Pain Score: 3. 0 (0-0) 0 (0-0) NSMedian Apgar scores at minutes 1, 3, and 5 betweenGroup K and Group P were statistically similar 5. 0 (0-0) 0 (0-0) NS(p=0.218, p=0.317, and p=1.000, respectively). The NIPS score at minute 1 was statistically significantly higher in Group P compared to Group K, (p=0.004).Sayı:1 Cilt:1
10Umbilical Venous Blood Gases: In this study, no additional anesthetic drug require- ment developed, which is compatible with the find-Mean pH was statistically similar in Group K and ings in the literature.Group P (p=0,133). Mean PCO2 was also statistically The incidence of maternal hypotension has been re-similar in Group K and Group P (p=0.578). The mean ported to be higher than 80% in cesarean sections performed using spinal anesthesia .11,12 Dahlgren etPO2 was also statistically similar in Group K and al. 13, Sahar et al. 14 and Glosten et al. 134 reported thatGroup P (p=0.075). The mean HCO3 was also statisti- the biggest problem they encountered in their stud-cally similar in Group K and Group P (p=0.160). The ies in cases with spinal anesthesia was hypotension. In another study, hypotension that persists for a longmean BE level was statistically significantly higher in time without immediate treatment was reported to cause fetal acidosis, hypoxia, and low Apgar scores,Group P compared to Group K (p=0.012) (Table 3). in addition to uteroplacental decreased blood flow; however, hypotension was reported not to cause aTable 3. Comparison of umbilical venous blood gases of major problem unless the patient is pre-eclamptic orgroups. has bleeding13,15 The sudden interruption of sympa- thetic activation upon the administration of spinal K (n=30) P(n=30) p- anesthesia, in addition to the pressure of the uterus on the vena cava inferior in the supine position, and Ort+_ SS Ort+_ SS thus aortic occlusion, all cause decreased venous re- turn to the heart. As a result, these cause greater hy-pH 7,38 +_ 0,03 7,36 +_ 0,03 NS potension. However, although hypotension that lasts less than two minutes creates no harm on the fetus,PCO2 (mmHg) 39,2 _+ 4,3 38,5 _+ 5,4 NS fetal hypoxia and acidosis develop due to a decreasePO2 (mmHg) 30,5 _+ 6,9 37,3 _+ 7,0 NS in uteroplacental perfusion when the period of hy-HCO2 (mEq/lt) 22,6 _+ 1,9 21,7 _+ 2,7 NS potension is increased16,17. Kasaba et al.18 reportedBE (mmol/lt) -1,7 _+ 1,7 -3,0 _+ 2,2 0,012 that the most important procedure to prevent hypo- tension due to regional anesthesia is to provide ade- Discussion quate hydration of the patient. Roud et al.19 reported the incidence of hypotension in pregnant women un-Cesarean sections are one of the most widely applied dergoing Cesarean sections under spinal anesthesiaprocedures in our country 7. was 66% and 71% respectively in a group of patients who were preloaded with a crystalloid solution priorIn surgical procedures other than obstetric surgery to blockage at a dose of 20 ml/kg/hour and in a groupthe safety of only one patient should be provided without preloading. They concluded that crystalloidduring cesarean section, the safety of mother and administration had no effect on the prevention offetus which is affected by physiological and hemo- hypotension. Changes in the mean arterial pressuresdynamic changes occurring in the mother’s body, by follow-up time points were statistically similarshould be provided. This demonstrated the impor- in Group K and Group P (p=0.704). In our study, wetance and specificity of the anesthesia for cesarean considered that the reason for the presence of similarsections 8. mean arterial pressures in the groups was due to the application of regional anesthesia following prophy-Carvalho et al. 9 reported the dose of hyperbaric bu- lactic fluid administration and the immediate treat-pivacaine in their study as ED50 7.6 mg and ED9511.2. ment of hypotension with ephedrine. For this reason,Michie et al.10 demonstrated that the efficacy of bu- although the number of patients with hypotensionpivacaine, administered intrathecally during spinal was high in the propofol group, it caused no statis-anesthesia, was determined by the given dose ratherthan volume and concentration and that intrathe-cally administered 10-15 mg hyperbaric bupivacaineprovided a good sensorial block and a lower require-ment of additional anesthetic drugs during the post-operative period. We aimed to use the dose of the ef-fective local anesthetic drug to be between the ED50and ED95 levels, and thus used 10 mg bupivacaine. AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
11 Orijinal Araştırmatically significant difference since the hypotensive tient and adjustment to the environment 26. Propofolepisodes were treated immediately. is commonly used in daily practice for sedation since its initiation of effect and duration of termination areThe incidence of bradycardia during spinal anesthe- short 27. Smith et al. 28 reported that propofol infusionsia varies between 8.9 and 13%. Atropine, in a dose of administered in subanesthetic doses provides an eas-0.01 mg/kg, may be administered for the treatment of ily controllable sedation of adequate deepness andbradycardia that develops in the postoperative period. quick recovery with a low incidence of side effects.Dopamine infusion may be applied when hypoten- It has a short duration of effect and is cleared rap-sion and bradycardia persist20,21. In this study, changes idly from the circulation29. Propofol is a commonlyin the heart rate by follow-up time points were sta- preferred agent with easy titration, low incidence oftistically similar in Group K and Group P (p=0.844). nausea and vomiting, and early recovery30,31. Propo-Atropine administration was not necessary in the fol has been demonstrated not to be teratogenic inpresent study since never bradycardia developed in animal studies32. It is the preferred anesthetic agentany patient. Holmen et al. 22 reported that when ultra- for short surgical procedures33. For all of the reasonssonography is used in combination with the Doppler stated above, we chose to use propofol for sedationmethod, umbilical cord blood flow change is very little in the present study. In the present study, which wasfollowing regional anesthesia and that the decrease in compatible with the literature, a sedation of ade-the intervillous blood flow causes a change in umbil- quate deepness with rapidly reversible sedation andical cord blood pH to be more acidic. Roberts et al. 23 minimal side effects was provided. Cheng et al.34 ad-reported that the rate of fetal acidemia is significantly ministered propofol for sedation in a dose of 0.3mg/higher in pregnant women who were administered re- kg i.v. bolus at induction, followed by an infusion ingional anesthesia and almost 18% of the infants ex- a dose of 3 mg/hour, in cases that underwent Cesar-posed to regional anesthesia had an umbilical artery ean sections under spinal anesthesia. In this presentpH below 7.19. Muller et al. 24 demonstrated the devel- study, we administered propofol in a single i.v.doseopment of fetal acidemia due to decrease in uteropla- of 0.5 mg/ kg for sedation during spinal anesthesia.cental blood flow in pregnant women who underwentelective Cesarean sections under regional anesthesia. White and Negus 35 compared propofol and midaz-Datta et al. 25 found that maternal hypotension has a olam infusions in cases that underwent regional an-negative effect on umbilical cord blood gas values. esthesia. When the drug dose was titrated in order to provide a sedation score of 3, they reported thatIn the present study, umbilical cord blood mean pH recovery from the residual effects of the drug on the(p=0.133), mean PCO2 (p=0.578) mean PO2 (p=0.075), central nervous system was more rapid and cogni-and mean HCO3 (p=0.160) were statistically similar tive functions were reversed more rapidly in a groupin Group K and Group P. However, the mean BE was in which propofol sedation was applied, comparedstatistically significantly higher in Group K com- to the group that received midazolam. The Ramsaypared to Group P (p=0.012). Intraoperative short- score was also used in the present study and propofolterm hypotensive attacks were treated rapidly by the sedation was provided by i.v. bolus dose. The Ramsayadministration of i.v. ephedrine. High levels of BE in sedation score (RSS) demonstrated a statistically sig-the propofol group were attributed to the short-term nificantly higher increase at 3, 10, 15, and 20 minutesmaternal hypotensive attacks secondary to regional compared to minute 0 in Group P compared to Groupanesthesia, which was compatible with the literature; K (p<0.001); however, changes in the Ramsey scores atthus the decrease in the intervillous blood flow due to other time points were statistically similar in Group Pthe alpha-mimetic effects of ephedrine that we used. compared to Group K (p>0.001). The difference in our study can be explained by the fact that propofol, whenSedation is of major importance in cases with region- applied in a subhypnotic dose provides a sedation ofal anesthesia since it decreases the operative stress adequate deepness in the propofol group, which wasin the patient and increases the comfort of the pa- compatible with the literature.Sayı:1 Cilt:1
12The NIPS scale is a scale developed for premature ba- 8. G. Edward Morgan JR, Maged S. Mikhail. Clinical An-bies and newborns by Lawrence et al 6. The use of the aesthesiology 2 nd Ed. Apleton&Lange 696–697, 1996.facial expression scale composed of facial expressions,used to describe the intensity of pain, has been report- 9. Carvalho B, Collins J, Drover DR, AtkinsonRalls L, Rileyed in the literature36. We also used this scale in the ET. ED(50) And ED(95) Of İntrathecal Bupivacaine İnpresent study to compare the pain intensity between Morbidly Obese Patients Undergoing Cesarean Deliv-the two groups. The changes in the facial expression ery.Anesthesiology. 2011 Mar;114 :529-35.scale during the follow-up compared to minute 0 werestatistically similar in Group P and Group K (p>0.001). 10. Michie AR, Freeman, Dutton DA, Howie HB. Subarach-A statistically significant difference was found in the noid anaesthesia for elective Caserean section, Anaes-median facial scale scores at minute 1 between Group thesia 1988, 43: 96–99.P and Group K (p<0.001). The newborn pain score(NIPS) at minute 1 was statistically significantly high- 11. Albani A, Renghi A, Ciarlo M et al. Peridural anesthe-er in Group P compared to Group K, (p=0.004). In their sia versus subarachnoid anesthesia in cesarean sec-study Cellenoet. al. showed that there was a general- tion. Prospective clinical study. Minerva Anestesiolized irritability in 25% of newborns 1 hour after birth 1998;64:387-391after maternal anesthesia with propofol and Gregoryand colleagues reported poorer neurologic and adap- 12. Turkoz A, Togal T, Gokdeniz R et al. Effectiveness oftive capacity scores at two hours in high propofol in- intravenous ephedrine infusion during spinal anaes-fusion group37,38. thesia for caesarean section based on maternal hypo- tension, neonatal acid-base status and lactate levels.In conclusion although propofol is considered as a Anaesth Intensive Care 2002;30 :316- 320safe and reliable anesthetic agent in cesarian sec-tions we suggest that more comprehensive studies 13. Dahlgren G, Granath FK, Pregner PG, Rosblad H. Irest-to determine the neurologic, behavioral and pain ef- edt and Wessel L. Colloid vs. crystalloid preloading to-fects of propofol on newborns are needed. prevent maternal hypotension during spinal anesthesia for elective cesarean section, Acta Anaesthesiol Scand References 2005, 49: 1200– 120651. Erdine S: Neural Blockage. Istanbul: Emre Press, 1993: 14. Sahar M. Siddik, Marie T. Aouad, Ghada E. Kai, Maria 9-24. M. Sfeirand Anis S. Baraka. Hydroxyethyls tarch 10 % is superior to Ringer’s solution for preloading before spi-2. Yegul I: Regional Analgesia and Anesthesia in Obstet- nal anesthesia for Cesarean section, Canadian Journal rics.VI. National Congress, 5-8 December 1996, Bursa: of Anesthesia 2000, 47: 616–621. SummaryBook1996: 80-85. 15. Glosten B. Epidural and Spinal Analgesia, Anesthesia,3. Ready LB. Acute Perioperative Pain in Miller RD. Anes- Obstetric Anesthesia, 2 th Ed 1999, 360–386. thesia, Churchill Livingstone, Inc Fifth Edition, 2000; 2323-50 16. Corke BC, Datta S, Ostheimer GW, Weiss JB, Alper MH. Spinal anaesthesia for Caesarean section. The influ-4. Can G:Accessment of Newborn. Neyzi O, Ertuğrul T ence of hypotension on neonatal outcome. Anaesthesia (Eds.)Pediatrics. Second edition. Vol1, 1993: 186-201. 33 1982; 37:658-662.5. Senses DA: Assesment of Newborn. Kinisci H, Göksin E 17. Morgan P. Spinal anaesthesia in obstetrics. Can J An- (Eds.) Essentials of Gynecological Diseases and Obstet- aesth 1995; 45:1145-1163 rics. Ankara: Melisa Press, 1996: 214-219 18. Kasaba T, Yamaga M, Iwasaki T, Yoshimura Y, Takasaki6. Lawrence J Alcock D et al. The development of a tool M: Ephedrine, dopamine, or do butamine to treat hypo- to assess neonatal pain. Neonatal Network. 1993; 12 : tension with propofol during epidural anesthesia. Can J 59-66. Anaesth ; 2000;47:237-417. Kocamanoğlu İS, Sarıhasan B, Şener B, Tür A, Şahinoğlu 19. Roud, CC. Rocke, DA. Levin, J., Gouws, E., Reedy, D., A rev- H, Sunter S.Methods and complications of anesthesia olution of the role of crystalloid preload in the prevention in cesarian/section operations: Retrospective evalua- of hypotansion associated with spinal anesthesia for elec- tionos 3552 cases. J. Med Sci. 2005; 25: 810-16 tive caesareans ection, Anesthesiology 1993;79: 262–9 20. Tarkkila PJ, Kaukinen S: Complications during spinal anesthesia a prospective study. Reg Anesth 1991; 16: 100-106. 21. Carpenter RL, Caolan RA, Brown DL, Stephenson C, Wu R: Incidence and risk factors for side effects of spinal anesthesia. Anesthesiology 1992; 76: 906-916. 22. Hollmen AL, Jouppila R, Albright GA, Jouppila P, Viero- la H, Kolvula A. İntervillous blood flow during caesarea section with prophylactic ephedrine and epidural anes- thesia. Acta Anaesth Scand 1984, 28: 396–400 AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
23. Roberts SW, Levena KJ, Sidaw JE, et al. Fetal acidemia 13 associated with regional anesthesia for elective cesare- an delivery. ObstetGynecol, 1995; 85: 79-83, Orijinal Araştırma24. Mueller MD, Brühwiler H, Schüpfer GK, Lüscher KP. İletişim Adresi: Higher rate of fetal acidemia after regional anesthe- Handan Guleç sia for elective cesarean delivery. Obstet Gynecol Department of Anaesthesiology, Sağlık 1997;90:131-134 Bilimleri University Keçiören education and research hospital, Pinarbasi M,25. Datta S, Ostheimer GW, Weiss JB, Brown JR. WU, Alp- Adatepe S, No 25 06380, Kecioren,Ankara, er MH. Neonatal effect of prolonged anesthetic induc- Turkey tionfor cesarean section, Obstetrics and Gynecology Tel : +90 312 356 90 00 1981,58: 331– 335 E-mail : [email protected]. Mackenzie N. Sedation during regional anesthesia: in- dications, advantages and methods. Eur J Anaesthesiol 1996;13:2-7.27. Jungheinrich C, Scharpf R, Wargenau M, Dilger C, Bep- perling F. Pharmacokinetics of the generic formulati on propofol 1% fresenius in comparison with the original formulation (Disoprivan 1%) Clin Drug Investig 2002; 22: 417–27.28. Smith I, Monk TG, VVhite PF, Ding Y Propofolin fusion during regional anaesthesia: sedative, amnestican- danxiolyticproperties. Anesth Analg 1994; 79:313-9.29. Sebel PS, Lowdon JD. Propofol: a newintravenousanes- thetic. Anesthesiology 1989;71:260–77.30. Iyilikçi L, Cakmak S, Ogdul E, Canduz B, Boyacı F, Oz- demir F ve ark. Remote Location Anesthesia: Experience of Our Team. Turk J. Anesth Reanim 2006;10:169-7631. Anderson EL, Reti IM. ECT in pregnancy: a review of the literature from 1941to 2007. Psychosom Med 2009; 71: 235-42.32. Alon E, Ball RH, Gillie MH, Parer JT, Rosen MA, Shnid- er SM. Effects of propofol and thiopental on materna- landfetal cardiovascular and acid-base variables in the pregnantewe. Anesthesiology 1993;78:562–76.33. Mongardon N, Servin F, Perin M, Bedairia E, Retout S, Yazbeck C. Predicted propofol effect-site concentration for induction and emergence of anesthesia during early pregnancy. AnesthAnalg 2009;109:90–534. Cheng YJ, Wang YP, Fan SZ, Liu CC. Intravenous in- fusion of low dose propofol for conscious sedation in cesarean section before spinal anesthesia. Acta Anaes- thesiol Sin 1997; 35:79–84.35. White PF, Negus JB: Sedative infusions during local and regional anaesthesia. Clin Anesth 1991; 3:32-9.36. Tulunay M, Tulunay FC (2000) Ağrı Değerlendirilmesi ve Ağrı Ölçümleri, S Erdine (Ed), Agrı, Istanbul, Pres Alemdar, s.91-107.37. Celleno D, Capogna G, Tomassetti M, Costantino P, DiF- eo G, Nisini R. Neuro behavioural effects of propofol on the neonate following elective caesarean section. Br J Anaesth. 1989;62:649-54.38. Gregory M A, Gin T, You G et al. Propofol infusion an- aesthesia for Caesarean section. Canadian Journal of Anaesthesia 1990; 37:514-520Sayı:1 Cilt:1
14 14-16 Orijinal Araştırmaİç Hastalıkları Servisine Yatırılan HastalardaHiponatreminin DeğerlendirilmesiEvaluation of Hyponatremia Among Hospitalized InternalMedicine Patients Yasemin AYDOĞAN1, Oktay ÜNSAL1, Esin BEYAN1, Özet AbstractHiponatremi hastane popülasyonunda sık görülen bir Hyponatremia is an electrolyte abnormality that is com-elektrolit bozukluğudur. Ölümcül tablolalara yol açabile- mon in the hospital population. It is essential to diagnoseceğinden tanı ve tedavisi önemlidir. Çalışmamızda has- and treat hyponatremia because it my be fatal. We aimedtanemiz iç hastalıkları kliniğine yatırılan hiponatremik to evaluate etiology and clinic features of the patientshastaların etiyolojilerini ve klinik özelliklerini retrospektif with hyponatremia hospitalized to the internal medicineolarak değerlendirmeyi amaçladık. clinic of our hospital retrospectively.Ocak 2013 – Aralık 2015 tarihleri arasında hastanemiz iç 150 consecutive patients with hyponatremia hospitalizedhastalıkları servisine yatırılan hiponatremili ardışık 150 to internal medicine clinic from January 2013 to Decemberhasta geriye yönelik değerlendirildi. Tüm hastaların de- 2015 were included in our study. We determined demog-mografik özellikleri, yakınmaları, serum sodyum seviyele- raphic data, symptoms, serum sodium levels, volume sta-ri, volüm durumları, hiponatremiye neden olan faktörler tus, factors that led to hyponatremia.belirlendi. 56 (37,4%) men and 94 (62.6%) women were included inÇalışmaya 56 erkek (%37.4), 94 kadın (%62.6) hasta alındı. our study. Median age was 65 years. The mean level ofMedian yaş 65 olarak saptandı. Hastaların ortalama sod- sodium was 123 ± 6,8 mEq/l. We detected normovolemicyum düzeyi 123 ± 6,8 mEq/l olarak hesaplandı. 45(%30) hyponatremia in 45 patients (30%), hypervolemic hypo-hastada normovolemik, 89 (%59,4) hastada hipervolemik, natremia in 89 patients (59,4%) and hypovolemic hypo-16 (%10,6) hastada hipovolemik hiponatremi tespit edildi. natremia in 16 patients (10,6%). Decompansated heartDekompanse kalp yetmezliği hiponatremi nedenleri ara- failure was the leading cause of hyponatremiasında ilk sırada saptandı. The results of our study suggest that the most commonÇalışmamızın sonuçları hastanemizin dahiliye kliniğinde cause of hyponatremia in our internal medicine clinic isen sık hiponatremi sebebinin hipotonik solüsyonlar değil not hypotonic solutions, but rather decompansated heartdekompanse kalp yetmezliği olduğunu göstermektedir. failure. Hyponatremia is a serious clinical condition cha-Hiponatremi yüksek morbitide ve mortalite seyreden ciddi racterized by a high morbidity and mortality so that it isbir klinik durum olduğundan tedavinin hastaya göre birey- important to individualize the treatment according to pa-selleştirilmesi önemlidir. tient.Anahtar Kelimeler: Hiponatremi, dekompanse kalp yet- Key words: Hyponatremia, decompansated heart failuremezliği1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
15 Giriş Tablo 1. Çalışmaya alınan hastaların demografik ve klinikHiponatremi hastaneye yatırılan olgularda sık karşı- özelliklerilaşılan bir elektrolit bozukluğudur1 ve insidansı %15- 20 arasında değişmektedir. Normal serum sodyum Yaş Sayı Yüzdekonsantrasyonu 135 – 145 mEq/L arasındadır ve 135 MedianmEq/L’nin altındaki serum değerleri hiponatremi Min - Maks 65 62,6olarak kabul edilmektedir. 125 mEq/L’nin altındaki Cinsiyet 22 -90 37,4değerler ise ciddi hiponatremi olarak ifade edilmek- Kadın 30tedir2. Tüm ırklarda ve her iki cinsiyette eşit olarak Erkek 94 59,4görülmekle birlikte ilerleyen yaşlarda eşlik eden he- Volüm durumu 56 10,6patik, renal ve kardiyak bozukluklar, hiponatremi gö- Normovolemikrülme sıklığını ileri yaş aralıklarında arttırmaktadır3. Hipervolemik 45 Hipovolemik 89Hiponatremi asemptomatik başlayıp koma ve ölümle 16sonuçlanabilen ağır klinik seyir gösterebileceğindentanı ve teşhisi önem taşımaktadır4. Hiponatreminin Hastaların %14’ünde (21 kişi) herhangi bir yakınma mev-değerlendirilmesi ve tedavisi akut/kronik oluşuna ve cut değildi. Bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık %64 (96volüm durumuna göre yaklaşım gerektirmektedir5. kişi) hastada mevcuttu. Nörolojik yakınmalar %20 (30Bu çalışmada iç hastalıkları kliniğine yatan hiponat- kişi) olguda görüldü. Nefes darlığı %50 (75 kişi), bacak-remi saptanan olguların klinik özelliklerini ve etiyo- larda şişlik %60 (90 kişi) olgunun yakınmasıydı (Tablo 2).lojilerini değerlendirmeyi amaçladık. Tablo 2. Çalışmaya dahil edilen hastaların semptomlarına Gereç ve yöntem göre dağılımları (B: bulantı, K:kusma)Ocak 2013 - Aralık 2015 tarihleri arasında hastane- Semptom Sayı Yüzdemiz iç hastalıkları servisine çeşitli nedenlerle yatırı- Semptomu olmayan 21 14lan ve rutin tetkiklerinde hiponatremi tespit edilen B–K-halsizlik-iştahsızlık 96 64150 hasta geriye yönelik değerlendirildi. Hastaların Nörolojik yakınmalar 30 20demografik verileri, yakınmaları, serum sodyum dü- Nefes darlığı 75 50zeyleri, volüm durumları, hiponatremiye neden olan Bacaklarda şişlik 90 60faktörler incelendi. Hastalar volüm durumlarına görehipovolemik, normovolemik ve hipervolemik olarak Normovolemik hiponatremi saptanan 45 hasta değer-gruplandırıldı. İstatiksel değerlendirme için SPSS lendirildiğinde 7 hastada (%4,6) pnömoniye ve 12 has-17.0 programı kullanıldı tada (%8) maligniteye ikincil uygunsuz antidiüretik hormon (ADH) salınımı sendromu saptandı. 14 hasta- Bulgular da (%9,4) selektif seratonin gerialım inhibitörü (SSRİ) kullanımına bağlı hiponatremi düşünüldü. 12 hastadaÇalışmada hiponatremi saptanan 56 erkek(%37,4) ve (%8) glukokortikoid eksikliği saptandı (Tablo 3).94 kadın(%62,6) değerlendirildi. Hastaların medianyaşı 65 olarak saptandı. Ortalama sodyum düzeyi 123 Hipervolemik hiponatremi 89 hastada mevcuttu.Etiyolo-± 6,8 mEq/L ve en düşük sodyum düzeyi 95 mEq/L jilerine bakıldığında 40 (%26,7) hastada kalp yetmezliği,olarak bulundu. 45 hasta normovolemik(%30), 16 32 (%21,4) hastada akut böbrek yetmezliği, 5 (%3,3) has-hasta (%10,6) hipovolemik ve 89 hasta (%59,4) hi- tada kronik böbrek yetmezliği, 12 (%8) hastada da kronikpervolemik olarak saptandı. Hastaların demografik karaciğer hastalığına bağlı olduğu görüldü (Tablo 3).verileri ve klinik özellikleri tablo 1.’de verilmiştir. Hastaların 16’sında (%4) hipovolemik hiponatremi olup 4 (%2,6) hastada hipoaldosteronizm, 12 (%8) hastada diüretik kullanımına bağlandı (Tablo 3).Sayı:1 Cilt:1
16Tablo 3. Hiponatremisi olan hastaların etiyolojilerine göre Hiponatremi asemptomatik bir seyre sahip olabile-dağılımı ceği gibi ölümle sonuçlanabilen ciddi tablolalara da yol açabilmektedir. Bu durum hiponatremiye hızlı veEtiyoloji Sayı Yüzde doğru klinik yaklaşımın önemini ortaya koymaktadır. Ayrıntılı anamnez, fizik muayene doğrultusunda ayı-Normovolemik 51 30 rıcı tanı ve nedene yönelik tedavi yaklaşımı hiponat- remi yönetiminde önem taşımaktadır.Uygunsuz ADH 19 12,6 KaynaklarPnömoni 7 4,6 1- Chung HM, Kluge R, Schrier RW, Anderson RJ. Posto-Malignite 12 8 perative hyponatremia. A prospective study. Arch In- tern Med 1986; 146:333 – 6.SSRI kullanımı 14 9,4 2- Nielsen OA, Johannessen AC, Bardrum B.Oxcarba-Glukokortikoid eksikliği 12 8 zepine-induced hyponatremia, a cross-sectional study. Epilepsy Res 1988; 2:269 – 71.Hipervolemik 89 59,4 3- Volkova B. N, Simons R. J. Case Studies in hyponatre-Kalp yetmezliği 40 26,7 mia. Internal Medicine Board Review Manuel 2003.Akut böbrek yetmezliği 32 21,4 4- Kumar A. Clinical spectrum of hyponatremia in a ter- tiary care centre. Rajiv Gandhi University of HealthKronik böbrek yetmezliği 5 3,3 Sciences, Karnataka, Bangalore, 2010.Kronik karaciğer hastalığı 12 8 5- Chung HM, Kluge R, Schrier RW, Anderson RJ. Clinical assessment of extracellular fluid volume in hyponatre-Hipovolemik 16 10,6 mia. Am J Med 1987; 83: 905-8.Hipoaldosteronizm 4 2,6 6- Sweed HS. Hyponatremia among institutionalized el- derly: Prevalence and associated clinical factors. Geri-Diüretik kullanımı 12 8 atrics and Gerontology Department, Faculty of Medi- cine, Ain Shams University, Cairo, Egypt, April 2012. Tartışma 7- Deitelzweig SB, McCormick L. Hyponatremia in hospi-Hiponatremi toplumda en sık görülen elektrolit bozuklu- talized patients: the potential role of tolvaptan. Hospğudur. Özellikle geriatri yaş grubunda görülme sıklığı art- Pract (1995) 2011;39:87-98.maktadır 6. Çalışmamızda en genç katılımcı Addison has-talığı tanısı almış olup 22 yaşındaydı, diğer katılımcılarınyaşı 48- 90 arasında değişmekteydi. %80 geriatrik yaş da-ğılımı görülmekteydi. Median yaş 65 olarak bulundu.Semptomatik hastaların yanı sıra birçok olguda hipo-natremi tanısı başka bir nedenle yapılan laboratuartetkikleri ile tesadüfen konulmaktadır. Olgularımı-zın %14’ünde herhangi bir yakınma mevcut değildi.Bulantı, kusma, halsizlik, iştahsızlık, en sık görülenyakınmalardı (%64). Letarjiye kadar derinleşebilennörolojik bulgular %20 olguda görüldü. Nefes darlığı,bacaklarda şişlik gibi hipervolemi bulguları ise sıra-sıyla %50 ve %60 olguda mevcuttu.Literatüre bakıldığında yatan hastalarda hiponatre- İletişim Adresi:minin en sık sebebi parenteral sıvı replasmanı olarak Yasemin Aydoğan Ünsalbildirilmektedir7. Olgularımızda en sık neden dekom- Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiörenpanse kalp yetmezliği olarak saptanmıştır. Bunun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliyenedeni kliniğimizin terminal dönem kalp yetmezliği Kliniğihastalarına sıkça hizmet vermesiyle açıklanabilir. Öte Pınarbaşı Mah. Sanatoryum Cad.yandan hastanemizde onkoloji bölümünün olmama- Ardahan Sok.sı da malignitelere bağlı uygunsuz ADH salınımınınaz görülmesinin nedeni olabilir. Tel : +90 312 356 90 00 E-mail : [email protected] AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
17 Orijinal Araştırma 17 - 23Yaşlılarda Kalça Kırıklarının Epidemiyolojik Özelliklerinin Retrospektif Analizi Retrospective Analysis of Epidemiological Characteristics of Elderly Hip Fractures Mustafa Caner OKKAOGLU1, Mahmut ÖZDEMİR1, Hakan ŞEŞEN1, Anıl TAŞKESEN1, İsmail DEMİRKALE1, Murat ALTAY1 Özet AbstractAmaç: Artan yaşam süreleri ve osteoporoz nedeniyle sık kar- Objective:To investigate the epidemiology and mortality rateşılaşılan yaşlı kalça kırıklarının, epidemiyolojisini ve mortalite of elderly hip fractures which are commonly seen because oforanlarını araştırmak increased life expectancy and osteoporosis.Yöntem ve Gereç: Şubat 2010 - Mayıs 2015 yılları arasında Materials and Methods: 428 patients, who attended our cli-kliniğimize başvuran ve ameliyat edilen 428 kalça kırığı olan nic and operated because of hip fracture in February 2010 –hasta çalışmaya dahil edildi ve retrospektif olarak incelendi. May 2015, were included and retrospectively analysed in ourEllibeş yaş altı, daha önce aynı bölgeden ameliyat edilmiş, pa- study. The patients, who were younger than 55 years old, ope-tolojik ve periprostetik kırıklı hastalar çalışma dışı bırakıldı. rated from the same hip, had pathologic fracture or periprost-Hastaların kırık tipi, cinsiyet, yaş grupları, kırık mekanizma- hetic fracture were excluded. The fracture type, gender, ageları, ek hastalıkları, ASA (Amerikan Anestezi Topluluğu) risk group, co-morbidities, ASA (AmericanSociety of Anesthesio-kategorileri, kırıkların mevsimlere göre dağılımı, yapılan te- logists) risk categories, distribution according to seasons, tre-davi yöntemleri ve hastaların ameliyat günü, ilk 3 ay ve 1.yıl atment choice and operation day, first 3 month and one yearmortalite oranları araştırıldı. mortality rate of the patients were analysed.Bulgular: Hastalarımızın yaş ortalaması 78,65 (55-100)’ti ve Results: The mean age of the patients was 78.65 (55-100) and%64,49’u kadın, %35,51’i erkek hastalardan oluşuyordu. Kırık 64.49% of patients were female, 35.51% of patients were male.tipi dağılımlarına göre; 226’sı (%52,80) trokanterik kırık, 178’i Type of fracture distributon was as 226 (52.80%) trochanteric(%41,59) femur boyun kırığı, 24’ü (%5,61) subtrokanterik kı- fractures, 178 (41.59%) femoral neck fractures and 24 (5.61%)rık şeklinde idi. En çok kalça kırığının görüldüğü yaş grubu; subtrochanteric fractures. Hip fractures were mostly (50.47%)%50,47 ile 75-84 yaş arası bulundu. Yirmisekiz (%6,54) hasta in 75-84 age group. 28 (6.54%) patients attended after highyüksek enerjili travma, 400 (%93,46) hasta düşük enerjili trav- energy trauma, 400 (93.46%) patients attended after low ener-ma sonrasında kalça kırığı ile başvurdu. Hastaların % 84,58’i gy trauma. 84.58 percent of the patients were categorized asanestezi tarafından ASA-3 veya daha fazla risk ile kategorize ASA 3 risk or more than and 233 (53.44%) patients had 2 oredildi, 233’ü (%53,44) iki ya da daha fazla ek kronik hastalığa more comorbidities). The patients attended our clinic mostlysahipti. Hastalar en çok kış, en az yaz aylarında kalça kırıkları in winter and least in summer. A trend to fixation from arth-ile tarafımıza başvurdular. Hastaların tedavisinde yıllara göre roplasty were detected in the treatment choice of patients.artroplastiye kıyasla tespit tercihinin arttığı tespit edildi. 2011 In 2011, fixation is preferred as treatment choice in 32.39%yılında %32,39 oranında tespit tercih edilirken, bu oran 2015 of patients, however in 2015 this rate increased to 77.27%.yılında % 77,27’e ulaştı. Hastaların ameliyat günü mortalite Operation day mortality rate of patients was 0.93%; one yearoranı % 0,93; bir yıllık mortaliteleri %17,99 olarak bulundu. mortality rate was 17,99%. Mortality rates of patients increa-Hastaların mortalite oranlarının yaş grupları ile istatiksel ola- sed with older age groups, and this increase was statisticallyrak anlamlı şekilde arttığı görüldü. (p<0,05) significant.Sonuç: Kalça kırıklarının epidemiyolojisi ile ilgili Türk toplu- Conclusion: Epidemiological studies about hip fractures inmu araştırma sayısı yetersizdir. Bu çalışma bulguları sonra- Turkish population are inadequate. After this study results,sında yaşlı kalça kırıklarının demografik olarak risk faktörleri the demographical risk factors of elderly hip fractures werebelirlendi. Yaşlılarda kalça kırıklarının literatür ile uyumlu described. High mortality rate consistent with literature wereolarak yüksek mortalite riski olduğu gösterildi. Elde edilen showed. This research’s results will be the guide to prevent hipbulgular riskli popülasyon için gerekli önlemlerin alınmasında fractures in the risky population and a reference for furtheryol gösterici olacak, ileri çalışmalar için bir referans olacaktır. studies.Anahtar kelimeler: Yaşlı kalça kırıkları, epidemiyoloji, mor- Keywords: Elderly hip fractures, epidemiology, mortality ratetalite oranı1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji KliniğiSayı:1 Cilt:1
18 Giriş tiplerine, ek hastalıklarına, anestezi risk kategorisine (Amerika Anesteziyoloji Topluluğu [ASA]), kırıkla-Son yıllarda hayat kalitesinin artması ve tıp alanında- rın mevsimsel dağılımına ve yapılan ameliyat tipineki gelişmelere bağlı olarak ortalama yaşam süresinde göre analiz edildi. Hastaların mortalite oranları tes-anlamlı bir artış gözlenmiştir1. Dünya Sağlık Örgütü pit edildi. Periprostetik kırıklar, daha önce kalça cer-(WHO) 65 yaş üstü hastaların önümüzdeki 25 yıl için- rahisi geçirmiş olanlar ve 55 yaşın altındaki hastalarde %88 oranında artacağını bildirmektedir2. Yaşlanan çalışma dışı bırakıldı. Hastalar, yaşlarına göre 55-64,popülasyonda osteoporoza bağlı kırıkların büyük 65-74, 75-84 ve 85 yaş üstü; kırık tipine göre femurbir bölümünü kalça kırıkları oluşturmaktadır3. Buna boyun, trokanterik ve subtrokanterik; oluşma me-bağlı olarak 2050 yılında dünya genelinde osteoporo- kanizmasına göre düşük enerjili ve yüksek enerjili;za bağlı kırıkların 2 katına çıkması, bunlara bağlı har- ek hastalık (hipertansiyon, diyabet, kalp yetmezliği,camaların altı kat artması ve kalça kırığı insidansının geçirilmiş miyokard enfarktüsü …vb) sayısına göre6,26 milyona ulaşması beklenmektedir4,5. Ülkemizde <2 ve 2≤; anestezi risk kategorisine göre ASA 1,2,son 20 yıl içinde kalça kırığı insidansının belirgin de- 3, 4; kırıkların mevsimsel dağılımına göre ilkbahar,recede arttığı, 2035 yılında ise yılda 60000 yeni kalça yaz, sonbahar, kış; ameliyat çeşidine göre ise tespitkırığı vakasının görüleceği belirtilmektedir6. ve artroplasti yapılanlar olarak gruplandırılıp analiz edildiler. Hastaların ölüm tarihlerine hastane veriLiteratürde, yaşlı popülasyonda kalça kırıkları ince- sistemi ve nüfus müdürlüklerinden ulaşıldı.lendiğinde; bu kırıkların kadınlarda erkeklere göre,trokanterik femur kırıklarının, femur boyun kırıkla- Verilerin istatistiksel analizinde IBM SPSS Statisticsrına oranla daha sık görüldüğü, yaş arttıkça özellikle 20.0 paket programı kullanıldı. Verilerin analizindetrokanterik kırık riskinin arttığı gösterilmiştir7,9. Has- Bağımsız Örnek T testi, Ki-kare Bağımsızlık Testitaların tedavisinde temelde iki yöntem kullanılmak- (Crosstabs Chi-square), Tek Yönlü Varyans Anali-tadır. Bunlar tespit ve artroplastidir. Tespit; daha çok zi (OneWay ANOVA) kullanıldı. Kategorik ölçümlerkemik kalitesi iyi, trokanterik kırıklarda ilk tercihken, sayı ve yüzde olarak, sayısal ölçümler ise ortalama veartroplasti; femur boyun kırıklarında ve tespitin op- standart sapma olarak belirtildi. Tüm testlerde ista-timum sağlanamayacağı trokanterik kırıklarda tercih tistiksel önem düzeyi 0,05 olarak alındı.edilmektedir8,9. BulgularÖzelliklerde yaşlı hastalarda basit düşme sonrasımeydana gelen bu kırıkların mortaliteleri son derece Çalışmaya dahil edilen hastaların ortalama yaşı 78,65yüksektir. Yapılan farklı çalışmalarda kalça kırıkları- ± 8,58 (55-100) olarak bulundu. Bu yaş ortalamasının bir yıllık mortalite oranları %14 ile %36 arasında erkeklerde 78,10 (55-95), kadınlarda 78.96 (55-100)bulunmuştur8. olarak bulundu. İstatiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktu (p=0.82). Kırıklara göre yaş ortalamaları; tro-Çalışmamızın amacı; kliniğimize başvuran kalça kı- kanterik kırıklarda 79,03 ± 8,74 (n=226), subtrokan-rığı olan hastaların epidemiyolojik özelliklerini ve terik kırıklarda 76,58 ± 10,10 (n=24), femur boyunmortalite oranlarını retrospektif olarak analiz etmek, kırıklarında 78,45 ± 8.05 (n=178) olarak tespit edil-bulguları literatür bilgisi ile mukayese etmektir. di. Kalça kırığı olan hastaların 152’si erkek (%35,51), 276’sı kadındı (%64,49). Femur boyun kırıklarının Gereç ve Yöntem %69,66, trokanterik kırıkların %61,06’sı, subtrokan- terik kırıkların ise %58,33’ünü kadınlar oluşturuyor-Çalışmaya Şubat 2010 ve Mayıs 2015 tarihleri ara- du (Şekil 1). Kadın/Erkek oranı; 65 yaş ve üstündesında hastanemiz Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği- kadınlar lehine daha fazla olmaklar beraber, sadecene başvuran ve ameliyat edilen 55 yaş ve üstü, 428 55-64 yaş arası kalça kırıklarında erkek cinsiyetinkalça kırığı olan hasta dahil edildi. Hastaların verileri daha fazla olduğu tespit edildi (p<0,05) (Tablo 1).retrospektif olarak analiz edildi. Bu hastaların tümverilerine hastanemiz elektronik veri sistemi tarana-rak ulaşıldı. Hastalar yaşlarına, cinsiyetlerine, kırık AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
19 Orijinal AraştırmaŞekil 1. Kalça Kırık Tipine Göre Cinsiyet Oranları (%) travma (basit ev içinde düşme) sonrasında meydana geldiği saptandı. Yüksek enerjili travma (yüksekten100% 30,34% 38,94% 41,67% düşme, trafik kazası, vb) sonrasında oluşan kırığın en 90% çok bulunduğu grup; 8 (%33,33) hastanın olduğu subt- 80% 69,66% Erkek rokanterik kırığı olan hastaların olduğu gruptu (Şekil 70% Kadın 3). Bir diğer dikkat çekici bulgu ise; yüksek enerjili trav- 60% Femur Boyun ma sonrası oluşan 39 kalça kırığının 29’unun (%74,36) 50% Kırığı erkek cinsiyette görülmesiydi (p<0,05) (Şekil 4). 40% 30% 61,06% 58,33% Tablo 2. Kalça Kırığı Olan Hastaların Yaş Gruplarının Cinsi- 20% yetlere Göre Dağılımları (%) 10% 0% ASA II ASA III ASA IV Trokanterik Kırıkları Subtrokanterik Kırık Tipi Kırık Hasta Sayıları(n) 66 310 52 ve Oranları(%) (% 15,42) (% 72,43) (% 12,15)Tablo 1. Kalça Kırığı Olan Hastaların Yaş Gruplarının Kırık Şekil 2. Kalça Kırıkları Kırık Yaş Gruplarına Göre Dağılımı (%)Tiplerine Göre Dağılımları (%)Yaş grupları Kalça Kırıklarının Yaşlara Göre Dağılımı (%) Femur boyun kırıkların (%) 60 19,16 50,47 23,36 Trokanterik 50 65-74 75-84 85+ kırıklarn (%) 40 Subtrokanterik 30 kırıklarn (%) 20 Toplam 10 7,01 0 55-64 15 11 4 Kalça Kırıklarının Yaşlara Göre Dağılımı (%) (% 50) (% 36,67) (% 13,33) 55-64 30 Şekil 3. Kalça Kırıkları Kırık Mekanizmasının Kırık Tipine 65-74 35 45 2 82 Göre Dağılımı (%) 75-84 (% 42,68) (% 54,88) (% 2,44) 216 85≤ 100 Kırık mekanizmasının kırık tipine göre dağılımı (%)Toplam 84 118 14 428 (% 38,89) (% 54,63) (% 6,48) 100 8,42 7,08 33,33 9,11 90 92,92 66,67 90,89 44 52 4 80 Total (% 44) (% 52) (% 4) 70 60 178 226 24 50 (% 41,59) (% 52,80) (% 5,61) 40 91,58 30Hastalarımızın 226’sını (%52,80) trokanterik kırıklar, 20 Trokanterik Subtrokanterik178’ini (%41,59) femur boyun kırıkları, 24’ünü (%5,61) 10 kırıkları kırıklarıise subtrokanterik kırıklar oluşturmaktaydı (Tablo 02). Yaş gruplarına göre kırık oranlarını incelediğimiz-de 55-64 yaş aralığında daha çok femur boyun kırığı Femur boyunsayısının, diğer ileri yaş gruplarının hepsinde trokan- kırıklarıterik kırıkların sayısının fazla olduğu görülmekteydi.Kalça kırıklarının görülme yaşları incelendiğinde ise Düşük enerjili (%) Yüksek enerjili (%)tüm kalça kırıklarının en sık görüldüğü yaş grubunun75-84 yaş arası olduğu tespit edildi (p<0,05) (Şekil 2). Hastaların ek hastalık sayılarına baktığımızda; iki ya da daha fazla ek kronik hastalığı olan hasta sayısı 233Kırık mekanizmalarını, kırık tipine göre incelediği- (%53,44) olarak bulunurken,bir ek hastalığı olan veya hiçmizde; tüm gruplarda kırıkların en çok düşük enerjili bir ek hastalığı olmayan hasta sayısı 195 olarak (%46,56) bulundu. İki grup arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p=0,13). Hastaların ameliyat öncesi ASA ka-Sayı:1 Cilt:1
20tegorileri incelendiğinde % 84,58’inin ASA III ve daha Hastalara yapılan tedavi yöntemlerinin yıllara görefazla risk ile ameliyat edildiği tespit edildi (Tablo 3). dağılımını incelediğimizde 2011yılında %67,61 “art- roplasti” tercih edilirken, bu tercih 2015 yılındaŞekil 4. Düşük ve Yüksek Enerjili Kalça Kırığı Olan Hasta- %22,73’e düştü. “Tespit” tercihi oranı 2015 yılında,ların Cinsiyetlere Göre Dağılımı (%) %77,27 ile en yüksek düzeye ulaştı (Şekil 6). Düşük Enerjili Kalça Yüksek Enerjili Kalça Şekil 6. Kalça Kırıklarının Tedavisinde Yıllara Göre CerrahiKırıklarının Cinsiyete Göre Kırıklarının Cinsiyete Göre Tedavi Tercihi (%) Dağılımı Dağılımı Erkek Kadın Kalça Kırıklarının Tedavisinde Yıllara Göre 31,62% 25,64% Cerrahi Tedavi Tercihi Kadın 68,38% Erkek 90,00% 57,14% 67,61% 50,48% 62,93% 71,43% 77,27% 74,36% 80,00% 43,86% 32,39% 49,52% 37,07% 28,57% 70,00% 22,73% Erkek Kadın Erkek Kadın 60,00% 2010 2011 2012 2013 2014 50,00% 2015Tablo 3. Hastaların Amerikan Anesteziyoloji Topluluğu 40,00%(ASA) Risk Derecesine Göre Dağılımları (%) 30,00% 20,00% 10,00% 0,00% Artroplasti Tespit Yaş Erkek (%) Kadın (%) Toplamgrupları Son olarak tüm hastaların mortalite oranları ince-55-64 20 (% 66,67) 10 (% 33,33) 30 (% 100) lendi. Hastaların dördü ameliyat günü yoğun bakıma çıktıktan sonra kaybedildi, ilk bir yıl içinde mortalite65-74 21 (% 25,61) 61 (% 74,39) 82 (% 100) oranı %17,99 olarak bulundu (Tablo 4). Hastaların mortalite oranları artan yaş gruplarında istatistiksel75-84 72 (% 33,33) 144 (% 66,67) 216 (% 100) olarak anlamlı biçimde artmıştı (p<0,05). 65 yaş altı hastalarda 1 yıllık ölüm oranı %10 iken, 65 yaş ve üs-85≤ 39 (% 39) 61 (% 61) 100 (% 100) tündeki hastalarda % 18,59 olarak bulundu (Tablo 5).Toplam 152 (% 35,51) 276 (% 64,49) 428 (% 100) Tablo 4. Kalça Kırıklarında Mortalite Oranların (%)Hastaların mevsimlere göre dağılımlarında, kalça kırık- Mortalite sayısılarının en çok kış, en az yaz mevsiminde meydana gel- (Oranı %)diği görüldü. Her kış mevsiminde ortalama 23,45 has- Ameliyattanın hastanemize başvurduğu tespit edildi. Hastaların Günükırıklara göre mevsim dağılımlarını incelediğimizde 10. Günise femur boyun ve subtrokanterik kırıkların en çok kış 1. Aymevsiminde, trokanterik kırıkların ise en çok sonbahar- 3. Ayda meydana geldiği sonucuna ulaştık. Fakat bu fark ista- 6. Aytiksel olarak anlamlı bulunamadı (p=0,23) (Şekil 5). 1. YılŞekil 5. Mevsimlere Göre Kalça Kırığı Sayısı Ortalamaları 4 9 19 46 62 77 (% 1) (% 2) (% 4) (% 11) (% 15) (%18) Mevsimlere Göre Kalça Kırığı Sayısı Ortalamaları 25 20 15 Tablo 5. Kalça Kırıklarında Yaş Gruplarına Göre Mortalite Oranların (%) 10 5 85 yaş üstü 0 Femur Boyun Trokanterik Subtrokanterik 55-64 65-74 75-84 Kırıkları Kırıklar Kırıklarİlkbahar 8,73 9,42 1,65 Toplam 1 yıllık 3 12 34 28Yaz 1,07 mortalite (% 10) (% 15) (% 16) (% 28)Sonbahar 8,18 10,04 1,33 19,8 oranın (%)Kış 3 19,29 7,67 12,56 21,56 23,45 9,27 11,18 AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
21 Orijinal Araştırma Tartışma dadır16. Bizim çalışmamızda kadın/erkek oranı kalça kı- rıklarında %65/%35 olarak literatür ile uyumlu bulundu.Yaşlanan popülasyonda osteoporoza bağlı kırıkların Kırık tiplerine göre cinsiyet dağılımları incelendiğindebüyük bir bölümünü kalça kırıkları oluşturmaktadır3. tüm kırık tiplerinin kadınlarda daha sık görüldüğü fakatÜlkemizde de son 20 yıl içinde kalça kırığı insidan- subtrokanterik kırıklarda cinsiyet farkının en az olduğusının belirgin derecede arttığı, 2035 yılında ise yılda tespit edildi (p<0.05). Çalışmamızda, ayrıca kalça kırık-60000 yeni kalça kırığı vakasının görülmesi beklen- larının yaş gruplarına göre cinsiyet dağılımları incelen-mektedir6. Literatürde Türkiye’de kalça kırıkları insi- di. 65 yaş altındaki hastaların % 66,67’si erkeklerden, 65dansı üzerine çalışmalar olsa da epidemiyolojisi ile yaş ve üstü gruplarda ise hastaların % 66,83’ü kadınlar-ilgili çalışmalar az sayıdadır ve güncel değildir6,10,11. dan oluşuyordu. Bu sonuçlar; daha önce yapılan çalış- malar ile uyumlu olarak, özellikle yaşlı kalça kırıklarınınTüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan yaşam kadınlarda daha sık görüldüğünü gösterdi (p<0,05)16,17.süreleri nedeniyle yaşlı kalça kırıklarının ortalama gö- Yaş gruplarına göre cinsiyeti inceleyen İcks ve arkadaş-rülme yaşları artmaktadır. TÜİK verilerine göre 2002, larının yaptığı bir çalışmada,75 yaş altı erkeklerde kal-2006, 2008, 2012, 2015 yıllarında beklenen yaşam sü- ça kırığı insidansının son yıllarda arttığı, kadınlarda isereleri sırasıyla; 71,8; 73,2; 73,6; 75 ve 78’dir12. Nitekim azaldığı tespit edilmiştir18. Kadınlarda post-menopozalbu, ülkemizdeki kalça kırıkları ile ilgili çalışmalara da osteoporoz tedavisi, bu yaşlarda kalça kırıkları insidan-yansımıştır. Öztürk ve arkadaşlarının 2008’de, Uğurlu sını azaltmış olabilir. Oysa 65 yaş üstü ve daha çok senilve arkadaşlarının 2012’de yaptığı çalışmalarda kalça osteoporoz ile ilişkili kırıklarda ise yüksek kadın/erkekkırığı yaş ortalamaları 74-76 arasında iken bizim ça- oranı halen devam etmektedir.lışmamızda yaş ortalaması 78,65 bulundu10,11. Özellikle yaşlılardaki kalça kırıklarının en spesifikLiteratürde kırık tiplerinin yaşlara göre dağılımları özelliklerinden bir tanesi genç bireylerdeki yüksekincelendiğinde subtrokanterik kırıklar daha çok genç enerjili travmalara kıyasla bu kırıkların daha çok basityaşlarda görülürken, femur boyun kırıkları ve trokan- düşme sonrasında meydana gelmesidir 19, 20. Osteopo-terik kırıklar daha ileri yaşlarda görülmektedir7,9,12,13. roza bağlı düşük kemik kalitesi; küçük bir travma son-Bizim çalışmamızda tüm kalça kırık tipleri en çok rasında bile, zaten yaşlı ve ek rahatsızlıkları olan has-75-84 yaş arası görüldü. Fakat subtrokanterik kırık tada mortalite oranları %30 - %42’ye ulaşabilen kalçagörülme oranı tüm hastalarda %5,61 iken, çalışma- kırığı ile sonuçlanabilmektedir18,21. Bizim bulgularımızmızda en genç grup olan 55-64 yaş arası hastalarda da kalça kırıklarının daha çok düşük enerjili travma%13,33 olarak bulundu. Bu bulgular literatürü des- sonrasında (%90,89) meydana geldiğini göstermek-teklemektedir. Kalça kırıkları için en riskli grup, kı- teydi (p<0,05). Çalışmamızın literatüre kattığı enrıkların %50,47’sinin meydana geldiği 75-84 yaş ara- önemli bulgulardan biri de, daha önceki çalışmalardası bireylerdir. Ayrıca yaş gruplarına göre kalça kırık değinilmeyen yaşlı popülasyonda yüksek enerjili trav-tiplerini karşılaştırdığımız çalışmamızda 55-64 yaş ma sonrası kalça kırıklarının büyük kısmının (%74,36)arası grupta en sık görülen kırık tipinin femur boyun erkeklerde görülmesiydi. Kırık tiplerine göre yüksekkırıkları olduğu, diğer yaş gruplarında trokanterik enerjili travma etiyolojisini incelediğimizde subtro-kırıkların daha sık görüldüğü tespit edildi. Literatür kanterik kırıklarda, yüksek enerjili travmaların oranı-ile uyumlu olarak trokanterik kırıkların görülme ih- nın diğerlerine kıyasla daha belirgin olduğu gözlendi.timali diğer kalça kırıklarına göre ileri yaşlarda dahafazlaydı. 8, 9, 14 Trokanterik bölge, femur boynuna göre Geriatrik hastalardaki kırıklarda mortaliteyi etkileyenkompresif güçlere daha az maruz kaldığı için; kemik önemli faktörlerden biri de hastanın ek hastalıklardır.mineral dansitesi, osteoporozdan daha fazla etki- Milzman ve arkadaşlarının yaptığı tüm travma hasta-lenmektedir, bu durum ise artan yaş ile bu kırıkların larının incelendiği yaklaşık 8000 hastanın dahil edil-daha sık görülmesine yol açmaktadır15. diği bir çalışmada, ek hastalığı olmayan hastalarda mortalite oranı %3.2 iken, iki ek hastalığı olan hasta-Literatürde kalça kırığı risk faktörlerinden biri de cin-siyettir. Bu kırıklarda kadın/erkek oranı 1,7–4,5 arasın-Sayı:1 Cilt:1
22larda mortalite %15,5; üç ya da daha fazla ek hastalığı Son yıllarda yapılan çalışmalarda hastaların bir yıllıkolan hastalarda %24,9 olarak bulunmuştur23. Çalış- mortalite oranları ise %12 - %37 arasında tespit edil-mamızda hastaların % 53,44’ü iki ya da daha fazla ek miştir.33,36 Bizim çalışmamızda ilk 10 günlük mortalitekronik rahatsızlığa sahipti. Hastaların %84,58’i ASA %2,1; bir yıllık mortalite oranımız %17,99 olarak bu-3-4 ameliyat öncesi risk ile ameliyata alındı. Kalça kı- lundu. Mortalite oranları yaş arttıkça istatiksel olarakrıklarının zaten yüksek olan mortalitesinin yanında, anlamlı şekilde ölüm oranları da arttı (p<0,05). Hasta-bu hastaların yarısından fazlasının en az iki ek has- larımızın yaklaşık %1’i ise ameliyat günü kaybedildi.talığa sahip olması bu yaş grubundaki hastaların ne Bulgularımız daha önceki çalışmalara göre biraz dahakadar risk altında olduğunu bize göstermektedir. masum görünse de, yaşlılarda kalça kırıklarının ne ka- dar ölümcül bir travma olduğunu kanıtlamaktadır.Kırıklarda, özellikle kalça kırıklarında; mevsimselliketkisi İskandinavya, Amerika Birleşik Devletleri ve Sonuç ve ÖnerilerKanada’da yayınlanan birçok seride araştırılmıştır.Norveç’te son yıllarda yapılan bir çalışmada kalça Kalça kırıklarının epidemiyolojilerinin araştırılma-kırıklarının en çok kış mevsiminde meydana geldi- sındaki en önemli sebep; kırıkların sebep olduklarıği gösterilmiştir23. Amerika’dan iki, Kanada’dan bir morbiditeleri ya da mortaliteleri azaltmak için ge-çalışmada yine benzer verilere ulaşılırken, İsveç ve rekli önlemleri almamıza yardımcı olmasıdır. Biz buNorveç’ten diğer iki çalışma, mevsimsellik etkisinin çalışmada yaşlılarda kalça kırıklarının daha çok ka-olmadığını rapor etmişti .24,28 Bu çalışmalar daha çok dınlarda, 75-84 yaş aralığında, en çok düşük enerjiliKuzey Ülkelerinde yapılmıştır ve bulunduğumuz coğ- travma sonrasında, daha çok kış aylarında meydanarafyada benzer bir çalışma yoktur. Bizim çalışmamız- geldiği ve tedavilerinde günümüze geldikçe tespitinda, kalça kırıklarının en çok kış aylarında meydana daha çok tercih edildiği sonuçlarına ulaştık. Kalçageldiği en az ise yaz aylarında meydana geldiği tespit kırıklarının ameliyat günü bile yaklaşık %1 morta-edildi. Bunun birçok farklı sebebi olabileceği düşü- lite oranı mevcut iken bu oran birinci yılda %18’enülmekle birlikte, İwamoto ve arkadaşlarının ya- ulaşmaktadır. Bu epidemiyolojik bulgular ışığındakın zamanda yayınladığı çalışmada yaşlı Alzheimer çalışmamız, risk altındaki popülasyonun tanınması-hastalarında güneşe çıkmanın kalça kırık insidansını na, yüksek mortalite oranlarını azaltmak için bunaazalttığını göstermesi, belki kalça kırığı insidansla- uygun önlemlerin alınmasına, tedavi yöntemlerininrındaki mevsimselliği anlamamızı sağlayabilir29. belirlenmesine katkıda bulunacak, ileri çalışmaların yapılmasına referans olacaktır.Kalça kırıklarının tedavisinde son yıllarda eğilim; artrop-lastiden daha çok “tespit” yönüne doğrudur. 2011 yılın- Kaynaklarda kalça kırıklarında cerrahi tedavi tercihi olarak tespitkullanılan hastaların oranı %32,39 iken, 2015 yılında bu 1. Salomon JA, Wang H, Freeman MK, et al. Healthy lifeoran %77,27’e çıkmıştır. Bunun en önemli nedenleri mi- expectancy for 187 countries, 1990-2010:a systematicnimal invaziv yöntemlerin gelişmesi ve tespitin hastaya analysis for the Global Burden Disease Study 2010. Lan-daha az morbiditeye sebep olacak şekilde (Örn: daha az cet. 2012 15;380:2144-62.kan kaybı, eklem koruyucu cerrahi, daha az ameliyat sü-releri …vb) uygulanabilmesi olarak gösterilebilir. 2. Quah C, Boulton C, Moran C. The influence of socioeco- nomic status on the incidence, outcome and mortality ofKalça kırıkları özellikle yaşlı popülasyonnda görüldü- fractures of the hip. J Bone Joint Surg(Br) 2011;93B:801–5ğünde mortal seyreden rahatsızlıklardır. Daha önceAvustralya, Kanada ve İspanya’da yapılan çalışmalar- 3. Ghafoori S, Keshtkar A, Khashayar P. The risk of osteo-da kalça kırıklarının hastanede yatış sırasındaki mor- porotic fracture sandits associating risk factors accor-talite oranları sırasıyla % 5,39; % 5,0; % 5,3 olarak ding to the FRAX model in the Iranian patients: a fol-rapor edilmiştir .30-32 Bu hastaların yaklaşık yatış gün low-up cohort. J Diabetes Metab Disord2014:22;13:93.sayısı ortalamaları ise 9-15 gündür30,32. 4. Cooper C, Campion G, Melton. Hip fractures in theel- derly: a world-wide projection. L J 3rd Osteoporos Int. 1992; 2:285-9. 5. Bleibler F, Konnopka A, Benzinger P, Rapp K, König HH. The health burden and costs of incident fractures attributable to osteoporosis from 2010 to 2050 in Germany—a demog- raphic simulation model. Osteoporos Int 2013: 24:835–847 6. Tuzun S, Eskiyurt N, Akarirmak U, et al.Turkish Oste- AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
23 Orijinal Araştırma oporosis Society. Incidence of hip fracture and preva- and injury severity score. J Trauma 1992;32:236–243, lence of osteoporosis in Turkey: the FRACTURK study. discussion 243–244 OsteoporosInt. 2012;23:949-55. 23. Grønskag AB, Forsmo S, Romundstad P, Langhammer A,7. Kannus P, Parkkari J, Sievänen H, Heinonen A, Vuo- Schei B.Incidence and seasonal variation in hip fracture ri I, Järvinen M. Epidemiology of hipfractures. Bone. incidence among elderly women in Norway. The HUNT 1996;18(1 Suppl):57S-63S Study. Bone 2010; 46:1294-88. Levine BR, Meere PA, DiCesare PE, Zuckerman JD. Hip 24. Jacobsen SJ, Goldberg J, Miles TP, Brody JA, Stiers W, et al. fracture streated by arthroplasty. In: Callahan JJ, Ro- Seasonal variation in the incidence of hip fractureamong senberg AA, Rubash HE, editors. Adult Hip. Vol. 2, 3rd white persons aged 65 years and older in the United States, ed. Philadelphia: LWW; 2007. 1187-211. 1984-1987. Am J Epidemiol 1991: 133: 996–10049. Swiontkowski MF. Intracapsular hip fractures. In: 25. Bischoff-Ferrari HA, Orav JE, Barrett JA, Baron JA. Effect of Browner BD, Jupiter JB, Levine AM, Traon PG, editors. seasonality and weather on fracture risk in individuals 65 Skeletal trauma. Vol. 2, 2nd ed. Philadelphia: W.B. Sa- years and older. Osteoporos Int 2007: 18: 1225–1233 unders;1998; 1751-832. 26. Levy AR, Bensimon DR, Mayo NE, Leighton HG. Incle-10. Ozturk I, Toker S, Erturer E, Aksoy B, Seckin F. Analy- ment weather and the risk of hip fracture. Epidemio- sis of risk factors affecting mortality in elderly patients logy 1998: 9: 172–177 (aged over 65 years) operated on for hip fractures. Acta 27. Rogmark C, Sernbo I, Johnell O, Nilsson JA. Inciden- Orthop Traumatol Turc 2008; 42: 16-21 ce of hip fractures in Malmo, Sweden, 1992-1995. A11. Uğurlu M., Yılmaz S., Deveci A., et al. The epidemiologic cha- trend-break. Acta Orthop Scand1999: 70: 19–22 racteristics of patients that underwent surgery for hip fractu- 28. Lofthus CM, Osnes EK, Falch JA, et al. Epidemiology of re Turk J Med Sci 2012; 42: 299-305 hip fractures in Oslo, Norway. Bone 2001: 29: 413–41812. Türkiye İstatistik Kurumu; 2002, 2006, 2008, 2012, 2015 29. Iwamoto J, Takeda T, Matsumoto H. Sunlight exposu- verileri URL: http//www.tuik.gov.tr. re is important for preventing hip fractures in patients13. Hinton RY, Smith GS. The association of age, race, and with Alzheimer’sdisease, Parkinson’s disease, or stroke. sex with the location of proximal femoral fractures in Acta Neurol Scand 2012 Apr;125:279-84. the elderly. J Bone Joint Surg Am 1993; 75: 752-9. 30. Frost SA, Nguyen ND, Black DA, Eisman JA, Nguyen TV.14. Koval KJ, Aharonoff GB, Rokito AS, Lyon T, Zuckerman Risk factors for in-hospital post-hip fracture mortality. JD. Patients with femoral neck and intertrochanteri c Bone 2011 Sep;49:553-8 fractures. Are t hey the same? Clin Orth op Relat Res 1996; 31. Alzahrani K, Gandhi R, Davis A, Mahomed N. In-hos- 166-72. pital mortality following hip fracture care in southern15. Wu CC, Wang CJ, Shyu YI. More aggravated osteoporo- Ontario.Can J Surg. 2010 Oct;53:294-8. sis in lateral trochanter compared to femoral neck with 32. Alvarez-Nebreda ML, Jiménez AB, Rodríguez P, Serra age: contributing age difference between inter-troc- JA. Epidemiology of hip fracture in the elderly in Spain. hanteric and femoral neck fractures in elderly patients. Bone 2008;42:278-85 Injury 2009;40:1093-7 33. LaVelle DG. Fractures of hip. In: Campbell’s Operative-16. Baumgaertner MR, Higgins TF. Femoral neck fractu- Orthopaedics, 10th, Canale ST. (Ed), Mosby, Philadelp- res. In: Bucholz RW, Heckman JD, ed. Rockwood and hia 2003; 2873 Green’s fractures in adults. Vol 2, 5th ed. Philadelphia: 34. Wolinsky FD, Fitzgerald JF, Stump TE. The effect of LWW; 2001.1579-634. hip fracture on mortality, hospitalization, and functi-17. Icks A, Haastert B, Wildner C, Becker C, Meyer G. Trend onal status: a prospective study. Am J Public Health. of hip fracture incidence in Germany 1995-2004: a po- 1997;87:398 pulation based study. Osteoporos Int 2008, 19: 1139-45. 35. Panula J, Pihlajamäki H, Mattila VM, Jaatinen P, Vahlberg18. Brauer CA , Coca-Perraillon M , Cutler DM, Rosen AB. T, Aarnio P, Kivelä SL. Mortality and cause of death in hip Incidence and mortality of hip fractures in the United fracture patients aged 65 or older: a population-based States. JAMA 2009;302: 1573–1579 study. BMC Musculoskelet Disord 2011;12:105.19. Giannoudis PV, Har wood PJ, Court-Brown C, Pape HC. 36. LeBlanc ES, Hillier TA, Pedula KL, et al. Hip fracture and Severe and multiple trauma in olderpatients; inciden- increased short-term but not long-term mortality in he- ceandmortalit y. Injury 2009;40:362–367 althy older women. Arch Intern Med 2011;171:1831-7.20. Osler T, Hales K, Baack B, et al. Trauma in the elderly. Am J Surg 1988;156:537–543 İletişim Adresi:21. Mor an CG, Wenn RT, Sikand M, Taylor AM. Early mor- Mustafa Caner Okkaoğlu, tality after hip fracture: is delay before surgery impor- Kuşcağız Mah. Kalbur sk. 29/20 Keçiören, tant? J Bone Joint Surg Am 2005;87:483–489 Ankara Türkiye22. Milzman DP, Boulanger BR, Rodriguez A, Soderstrom CA, Mitchell KA, Magnant CM. Pre-existing disease in Tel : +90 312 356 90 00 trauma patients: a predictor of fate independent of age E-mail : [email protected]ı:1 Cilt:1
24 24 - 34 Orijinal Araştırmaİş Yerinde Oluşan Stresin ÇalışanlarÜzerindeki Etkileri; Acil Servis HizmetleriKapsamında Bir UygulamaImpacts of The Stress on Employees that Occurs in The Workplace;A Practice Within The Scope of Emergency Department ServicesMeral ÇEVİK1, Yunsur ÇEVİK2, Dilaver TENGİLİMOĞLU3, Murat DAŞ4 Özet AbstractÖzetGiriş ve Amaç: Stres, kaçınılmaz etkenlerin bireyin psişik InAtrbodsutcrtiaonctand Aim: Stress is a manner of tension and straindengesini bozması ile ortaya çıkan gerilim ve zorlanma halidir. which is associated with impairment of the psychological balance ofHer ne kadar hayat şartları ve iş koşulları açısından, bireylerin the individual cause of inevitable factors. Even though the differen-hayatları farklılık gösterse de, herkes belli bir ölçüde stresten ces in the lifes of individuals in terms of living conditions and wor-etkilenmektedir. İşe bağlı stres, performansı düşürür, iş kaza- king conditions, everyone is affected by stress to a certain degree.larına sebep olur, çalışanların ilişkilerini bozar, depresyon ve Work-related stress, reduces performance, leads to accidentskaygı bozukluklarına yol açar, ayrıca çok derin psikolojik ve at work, impair relations of employees, leads to depression andfizyolojik zararlar oluşturur. Ancak insanın amacına ulaşması anxiety disorders, and also bring into being deep psychologicalve motive olması için makul bir stres olumlu etki yaratmakta- and physiological damage. However, reasonable amount of stressdır. Yani belli bir seviyeyi aşmadıkça stresin insanı çalışmaya create positive impact to achieve the objectives of the individualteşvik ettiği ve başarısını arttırdığı söylenebilir. and to be motivated. So stress, which encourages people to workAraştırma, iş yerinde oluşan stresin, acil serviste çalışan dok- and increases success, otherwise exceed a certain level.tor ve hemşireler üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla ta- The study is planned as a descriptive and analytical research, innımlayıcı ve analitik bir araştırma olarak planlanmıştır. order to determine impacts of stress in the workplace on doctorsGereç ve Yöntem: Araştırma, Ankara’da bulunan Atatürk and nurses in the emergency department. Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Gülhane Askeri Tıp Akade- Material and Methods: The study was performed in Anka-misi, Özel Medicana ve Özel Bayındır Hastane’lerinden yazılı ra Ataturk Training and Research Hospital, Gulhane Militaryve sözlü izinler alınarak, Şubat 2010 tarihinde gerçekleştiril- Medical Academia School of Medicine, Medicana and Bayindirmiştir. Çalışma toplam 131 sağlık çalışanı ile anket tekniği ile Hospitals in February 2010 after written consents were taken.gerçekleştirilmiştir. 131 health care providers were included into the study and qu-Bulgular: Araştırmanın büyük bir kısmını 26-30 yaş grubun- estionnaires were used.daki çalışanlar oluşturmaktadır. Stres ölçeğine göre toplam Results: A large part of the employees were between the ages ofstres puanı ortalama 28.031±3.792 (minimum 18, maksimum 26-30 years. According to stress scale, mean of total stress sco-38)’dir. Katılımcıların büyük bir kısmı iş yükünün fazla oldu- re was 28.031±3.792 (minimum 18, maximum 38). Although theğunu ifade etse de, mesai süresinde işlerini bitirememe kay- majority of participants stated that excess of the workload andgısı taşımadıkları, işlerini eve taşımadıklarını, yeni eklenen long working hours, they do not concern about finishing theirsorumlulukları başkasına devretmek yerine kendileri üstlen- work during working hours and they take responsibilities of newdikleri belirlenmiştir. Hem mükemmel bir eş, hem mükemmel duties rather than transfer to another. It was determined that be-bir çalışan, hem mükemmel bir ebeveyn olmanın katılımcılar ing perfect as a partner, as an employee, and as a parent is impor-için önemli olduğu belirlenmiştir. İş yükünün çalışanlar üze- tant for participants. It was noted that workload is not an impor-rinde önemli bir stres faktörü olmadığı görülmüştür. Stresin tant stress factor for the employees. Also it was found that stressçalışanlarda en fazla yorgunluk, gerginlik, baş ağrısı ve uyku- mostly causes fatigue, strain, headache, and insomnia.suzluk şikayetlerine neden olduğu belirlenmiştir. Conclusion: According to the stress scale, it is found that stressSonuç: Stres ölçeğine göre acil servis çalışanlarının stres dü- levels of the emergency healthcare professionals were moderatelyzeyinin orta derecede yüksek olduğu bulunmuştur. Çalışanların high. There is a significant relationship between the socio-de-sosyodemografik özellikleriyle stresin olumsuz etkileri arasın- mographic characteristics of employees and negative effects ofda anlamlı bir ilişki vardır. Acil servislerde çalışan personelin stress. The level of being affected by work stress of employees iniş stresinden etkilenme düzeylerinin düzenli olarak kontrol emergency department should checked regularly, and those hi-edilmesi, iş stresi etkenlerinden yüksek düzeyde etkilenenlere ghly affected from determinants of work stress should be givenbireysel ya da grup danışmanlığının verilmesi uygun olabilir. individual or group counseling.Anahtar Kelimeler: Stres, Stresin Etkileri, İş Stresi, Sağlık Key words: Stress, Impacts of stress, Workplace stress, Healthca-Hizmetleri, Acil Servisler re services, Emergency department1 Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Hematoloji Bilim Dalı, Ankara2 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Kliniği, Ankara3 Atılım Üniversitesi, İşletme Bölümü, Ankara4 Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Acil Tıp A.D., Çanakkale AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
25 Giriş Gereç ve YöntemYaşamsal öneme sahip sağlık sorunları olan hastalar, Çalışma Ankara’da faaliyet gösteren Atatürk Eğitimbu sorunların tanı ve tedavisi için zamana karşı yarı- ve Araştırma Hastanesi, Gülhane Askeri Tıp Akade-şan hekimler ve hemşireler, acil servis ortamında bir misi (GATA), Özel Medicana ve Bayındır Hastaneleribütün oluştururlar. Acil servis hekimlerinin ve hem- (özel hastaneler) acil servislerinde çalışan doktor veşirelerinin meslekleriyle ilgili tespitlerinin ilk sıra- hemşireler üzerinde betimsel araştırma modeli kul-sında “stres” sözcüğü yer alır. Acil servise başvuran lanılarak yapıldı. Araştırma, belirtilen hastanelerdenhastaların birçoğu olan bitenin farkında olmazken, yazılı izinler alınarak 2010 Şubat ayında uygulandı.hasta yakınları da hastaları ile birlikte bir umuda yada umutsuzluğa sürüklenir. Bu gergin ortamdan faz- Veri toplama aracı olarak, Dr. Suzanne Haynes tara-lasıyla nasibini alan acil servis çalışanları her şeye fından geliştirilen ve Türkiye’deki uygulaması Aktaşrağmen her gün binlerce hastanın yaşama çizgisini tarafından yapılan İş Stresi Ölçeği anketi kullanıldı5.zorlar. Çoğu için bu stresi biraz olsun hafifleten tek Stres ölçeğinde;12’den düşük puan düşük stresi, 12-etken hastanın uygulanan tedaviye yanıt vermesi ve 30 arasındaki puan orta düzeyde stresi, 30’dan büyükyaşaması olabilir. puan yüksek stresli durumu ifade etmektedir.Çalışanların bedensel ve ruhsal sağlıkları iş ortamın- İş stresi ölçeğinin devamına eklenen sorularla dadan kaynaklanan olumsuz stresörlerle etkilenmek- stresin kişiler üzerindeki fiziksel, davranışsal ve duy-tedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO); çalışma gusal etkileri tespit edildi. Anket formunda yer alanortamlarıyla ilgili stres yaratan faktörleri; yetersiz ifadeleri katılımcıların onaylayıp onaylamadıklarınıdinlenme saatleri, uzun çalışma süreleri, vardiyalı belirlemek için 5’li Likert ölçeği kullanıldı. Buna göreçalışma, iletişimdeki problemler, yöneticiler ve çalı- ifadeler. “Hiç Katılmıyorum”, “Çok Az Katılıyorum,şanlar arasında sosyal destek eksikliği, rol çatışması “Biraz Katılıyorum”, “Oldukça Katılıyorum”, “Tama-ve belirsizliği, ağır iş yükü, terfi olanaklarının kısıtlı men Katılıyorum” olarak sıralanmıştır. Katılımcılarınolması ve iş güvenliğindeki yetersizlikler olarak ta- verdikleri cevaplara göre 1 ve 5 (hiç katılmıyorum venımlamıştır (www.ilo.org). Ayrıca, eksik ve yetersiz kesinlikle katılıyorum) arasında değişen puanlarınmalzeme, kişilerarası iletişimde sorunlar, sağlık ele- aritmetik ortalaması ±standart sapması alınarak hermanı sayısının yetersizliği de stres etkeni olabilir 1-3. bir soru için stres ortalaması elde edildi. Toplam stres puanı da, 10 madde için elde edilen stres puanlarıAcil servislerde çalışan hekimlerin iş stresi faktörleri; toplamının aritmetik ortalaması ±standart sapmasıtanı koymadaki sıkıntılar, hastaların yapılan müda- alınarak hesaplandı.halelere rağmen ölmesi, hata yapma korkusu, krizde-ki bireylerle ilgilenme zorunluluğu, kaba hastalarla Araştırmaya katılan tüm sağlık çalışanlarının, anket-ilgilenme zorunluluğu, hastalardan enfeksiyon kap- leri ciddiyetle doldurdukları varsayıldı. Araştırmayama korkusu, meslektaşlarıyla fikir ayrılığına düşmek katılan tüm iş görenlerin, araştırma sorularına ilişkinveya tartışmak, hemşireler ve diğer sağlık personelle ifadelere cevap verebilecek yeterli bilgi düzeyine sa-yaşanan güçlükler, saygı ve takdir eksikliği, vardiya hip oldukları kabul edildi.değişimleri, uzun nöbet süreleri, hasta sevklerindekizorluklar, kırtasiye işlerinin çokluğu olarak sıralan- Elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS 11.0mıştır 4. Windows paket programı (SPSS Inc., Chicago, IL, USA) kullanılarak yapıldı. Çalışanların demografikBu araştırmanın amacı, Ankara’da farklı kategoriler- özellikleri aritmetik ortalama ± standart sapma vede yer alan hastane acil servislerinde çalışan sağlık % ile ifade edildi. İkili karşılaştırmalarda sürekli de-personelinin stres faktörlerini ve stresin çalışanlarüzerindeki etkilerini anket yoluyla analiz etmektir.Sayı:1 Cilt:1
26ğişkenler için t-testi kullanıldı. Bağımlı ve bağımsız Tablo 1. Katılımcıların Kişisel Özelliklerine Göre Dağılımıdeğişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek amacıylaçok yönlü varyans analizi (ANOVA testi) yapıldı. Ka- Demografik özellikler n%tegorik değişkenlerin analizinde en az bir gözenin Yaş (yıl)beklenen değerinin 5’den küçük olduğu durumlarda 20-25 37 28.2Fisher’ın kesin ki-kare testi, gözelerin beklenen de- 26-30 43 32.8ğerlerinin 5’den büyük olduğu durumlarda Pearson 31-35 31 23.7ki-kare testi alındı. p<0.05 anlamlı kabul edildi. 36-40 13 9.9 41 ve Üzeri 7 5.3 Bulgular Cinsiyet Bayan 70 53.4Çalışmaya Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’n- Erkek 61 46.6den 60 (%45.8), Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden Çalışma yılı52 (%39.7) ve Özel hastanelerden (Medicana Hasta- 0-4 55 42.0nesi ve Bayındır Hastanesi) 19 (%14.5) olmak üzere 5-9 40 30.5toplam 131 kişi dahil edildi. Katılımcıların demogra- 10-14 22 16.8fik özellikleri (Tablo 1)’de sunulmaktadır. 15-19 6 4.6 20 ve üzeri 8 6.1İş Stresi Ölçeğine ilişkin tanımlayıcı bulgular frekans Eğitim düzeyidağılımına göre incelendiğinde çalışanların büyük Lise 14 10.7bölümünün işlerini monoton bulmadıkları ancak işin Ön Lisans 24 18.3gereklerini yerine getirebilmek için kendine fazlaca Lisans 39 29.8yüklendiklerini, mükemmel bir çalışan olmak yanın- Lisans Üstü 48 36.6da iyi bir eş ve ebeveyn olmaya özen gösterdiklerini Öğretim Üyesi 6 4.6beyan etmektedirler (Tablo 2). Meslek Doktor 53 40.5Katılımcıların büyük bir kısmı (%36.7) iş yükünün Hemşire 78 59.5fazla olduğunu beyan etmesine rağmen, mesai sü- Medeni haliresi içinde bitirmesi gereken işleri bitirememek gibi Evli 75 57.3bir kaygı taşımadıkları belirlendi (%96.9). Stresin Bekâr 56 42.7çalışanlar üzerindeki etkileri incelendiğinde en öne Çalışma pozisyonuçıkan etkinin “yorgunluk” ve “baş ağrısı” olduğu gö- Yönetici 9 6.9rüldü (Tablo 3). Memur 122 93.1İş yerinden kaynaklanan davranışsal şikayetleren sık uykusuzluk (n=90 %68.7), uykuya meyillilik(n=51 %38.9) ve yemede artış (n=45 %34.4) iken psi-kolojik şikayetler ise sıklık sırasına göre gerginlik(n=109 %83.2), endişe yaşamak (n=38 %29) ve ge-çimsizlik (n=27 %20.6) olarak bulundu (Tablo 4 veTablo 5).İşi ile ilgili yeni sorumluluklar almaktan kaçınmayanaynı zamanda kendine fazlaca yüklendiğini kabuleden, işinde mükemmeliyetçiliği kovalayan çalışan-ların stres ortalamalarının da oldukça yüksek olduğudikkat çekmektedir (Tablo 6). AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
27 Orijinal AraştırmaTablo 2. Stres İle İlgili İfadelerin Sayısal ve Yüzdesel DağılımlarStres İle İlgili Tamamen Oldukça Biraz Çok az Hiç Toplam İfadeler Katılıyorum Katılıyorum Katılıyorum Katılıyorum KatılmıyorumŞu anki iş yüküm n % n%n % n% n % n%beni çok fazla 15 11.5 33 25.2 47 35.9 30 22.9 6 4.6 131 100zorluyor 1 0.8 1 0.8 2 1.5 67.9 131 100 2 1.5 0 0.0 50 38.2 38 29.0 89 20.6 131 100Günlük mesaiminsonuna kadar 39 29.8 45 34.4 36 27.5 52 39.7 27 3.8 131 100yapmam gereken 40.5 131 100işleri bitiremem 6 4.6 5 3.1 131 100 30 22.9 53 24.4 131 100Bazı iş 16 12.2 4 2.3 131 100arkadaşlarımla 57 43.5 32veya astlarımla 41 31.3 3 1.5 131 100çalışmakta güçlük 35.1 131 100çekerim 6 4.6 2 38 29.0 46İşimle ilgili yenisorumluluklarçıktığında busorumluluklarıdiğer çalışanlaradevretmek yerinekendim üstlenirimİşim çok 4 3.1 19 14.5 25 19.1monotondurİşimin gereklerini 27 20.6 47 35.9 37 28.2yerine getirmekiçin kendime aşırıyüklenirimİşimde baskıaltında kaldığımdakontrolümü 2 1.5 5 3.8 35 26.7kaybetme eğilimivardırİşimin gereklerini 7 5.3 24 18.3 56 42.7yerine getirirkenbirçok engellekarşılaşırımHem mükemmel 82 62.6 29 22.1 12 9.2bir çalışan, hemmükemmel bireş, hem de iyi birebeveyn olmakbenim için çokönemlidirİşlerimi eve taşımak 7 5.3 8 6.1 32 24.4zorunda kalıyorumSayı:1 Cilt:1
28Tablo 3. İş Yerinden Kaynaklandığı Düşünülen Fiziksel Şi- Tablo 6. Katılımcıların stres ortalamalarıkayetler İle İlgili İfadelerin Sayısal ve Yüzdesel Dağılımları Stres ±Standart FİZİKSEL Stres ile ilgili ifadeler N Ortalaması Sapma ETKİLERİ VAR YOK TOPLAM Şu anki iş yüküm 131 3.16 ±1.05 Yorgunluk beni çok fazla Baş Ağrısı n% n% n% zorluyor Sindirim 115 87.8 16 12.2 131 100Bozuklukları 89 67.9 42 32.1 131 100 Günlük mesaimin sonuna kadar 42 32.1 89 67.9 131 100 yapmam gereken işlerimi bitiremem Mide 131 1.37 ±0.64Bulantısı 23 17.6 108 82.4 131 100Alerji 15 11.5 116 88.5 131 100 Bazı iş Tansiyon 14 10.7 117 89.3 131 100 arkadaşlarımla veya 131 2.22 ±0.83 Yükselmesi 11 8.4 120 91.6 131 100 astlarımla çalışmaktaNefes Darlığı güçlük çekerimTablo 4. İş Yerinden Kaynaklandığı Düşünülen Davranışsal İşimle ilgili yeniŞikayetler İle İlgili İfadelerin Sayısal ve Yüzdesel Dağılımları sorumluluklar çıktığında buDAVRANIŞSAL VAR YOK TOPLAM sorumlulukları 131 3.82 ±1.04 ETKİLERİ diğer çalışanlara n% n% devretmek yerineUykusuzluk n% 41 31.3 131 100 kendim üstlenirim 90 68.7 80 61.1 131 100 Uyumaya İşim çok monotondur 131 2.17 ±1.20 Meyillilik 51 38.9 86 65.6 131 100Yemede Artış 45 34.4 İşimin gerekleriniİştahsızlık 24 18.3 107 81.7 131 100 yerine getirmek 131 3.59 ±1.04 için kendime aşırıSigara/Alkol Kullanımı 24 18.3 107 81.7 131 100 yüklenirimKonuşma 16 12.2 115 87.8 131 100 İşimde baskıGüçlüğü altında kaldığımda kontrolümü 131 2.15 ±0.89 kaybetme eğilimi 2.93 ±0.90Tablo 5. İş Yerinden Kaynaklandığı Düşünülen Psikolojik vardır 4.40 ±0.94Şikayetler İle İlgili İfadelerin Sayısal ve Yüzdesel Dağılımları 2.18 ±1.14 İşimin gerekleriniPSİKOLOJİK VAR YOK TOPLAM yerine getirirken 131 ETKİLERİ birçok engelle karşılaşırım n% n% n% Hem mükemmelGerginlik 109 83.2 22 16.8 131 100 bir çalışan, hem Endişe 38 29.0 93 71.0 131 100 mükemmel bir 131Yaşamak eş, hem de iyi bir ebeveyn olmak benimGeçimsizlik 27 20.6 104 79.4 131 100 için çok önemlidirDüş Kırıklığı 27 20.6 104 79.4 131 100 İşlerimi eve taşımak 131 zorunda kalıyorumYersiz Telaş 25 19.1 106 80.9 131 100Yetersizlik 20 15.3 111 84.7 131 100 Katılımcıların ortalama stres değerleri katılan hastaneler, Duygusu yaş gurupları, cinsiyet, eğitim, meslek grubu, medeni hal ve çalışma pozisyonlarına göre (Tablo 7)’de özetlenmiştir. AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
29 Orijinal AraştırmaKatılımcıların çalıştıkları hastane, yaş grupları, cin- Doktor ve hemşire meslek gruplarında fiziksel dav-siyet, eğitim durumu, meslek grupları, medeni hal, ranışsal ve duygusal değişimler karşılaştırıldığında,çalışma süreleri ve çalışma pozisyonu ile stres orta- hemşire grubunda mide bulantısı (p=0.013) şikayetilamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki doktor grubundan yüksek bulundu. Diğer değişkenle-bulunamadı (tümü için p<0.05). Toplam stres puanı rin meslek grupları arasında istatistiksel olarak farklıortalaması göz önüne alındığında (28.031±3.79), iş olmadığı saptandı.stresi ölçeğine göre acil serviste çalışan sağlık per-sonelinin orta düzeyde strese sahip olduğu hatta sı- Medeni durumuna göre fiziksel, davranışsal ve duy-nırda yüksek strese sahip olduğu değerlendirilebilir. gusal değişimler karşılaştırıldığında, mide bulantısı bekarlarda evli olanlara göre daha sık tespit edildiAnkete katılan acil servis sağlık personellerinde 20- (p=0.016). İştahsızlık yine bekar olanlarda evli olan-30 yaş grubunun %76.2, 31 yaş ve üzeri yaş grubunun lara göre daha yüksekti (p<0.001). Diğer fiziksel de-ise %54.9’u baş ağrısı şikayeti bildirdi. Bu farklılık ğişkenler, diğer davranış değişiklikleri ve duygusalistatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0.011). Sin- değişkenler evli ve bekar gruplar arasında istatistik-dirim bozukluğu, nefes darlığı, yorgunluk, bulantı, sel bir farklılık saptanmadı.alerji gibi şikayetlerde guruplar arası fark bulunmadı. TartışmaDavranış değişiklikleri yaş gruplarına göre incelen-diğinde, iştahsızlık 20-30 yaş grubunda %27.5, 31ve Bu çalışmadan elde ettiğimiz ana bulgular, işgöreninüzeri yaş grubunda %3.9 olarak bulundu ve bu fark kişisel özellikleri,cinsiyeti, yaşı, meslekteki tecrübe-istatistiksel olarak anlamlı düzeydedir (p=0.001). Uy- si, ruhsal ve fiziki durumu, özel yaşamı, ekonomikkusuzluk veya uykuya meyil, yemede artış, konuşma durumu, amirleri ve iş arkadaşları ile olan diyalogugüçlüğü, sigara/alkol kullanımı gibi diğer davranış gibi çok sayıda kişisel ve çevresel faktör, işgören üze-değişiklikleri açısından gruplar arasında istatistiksel rinde stres yaratmakta ve etkisini çeşitli fiziksel veyaolarak anlamlı bir fark bulunmadı. Aynı yaş grupların- davranışsal değişikliklere yol açarak göstermektedir.da duygusal değişiklik açısından gerginlik (p=0.034),geçimsizlik (p=0.046) ve düş kırıklığı (p=0.046) 20- İş stresi, fiziksel ya da psikolojik nedenlere bağlı ola-30’ lu yaşlarda diğer gruba göre daha çok belirtilmiş- rak ortaya çıkan ve bireyde gerilim yaratan durumtir. Diğer duygusal değişikliklerde istatistiksel olarak olarak tanımlanmaktadır6. Bu stres çalışma ortamın-anlamlı bir fark bulunamadı. da ortaya çıkmakta ve çalışanlar için potansiyel bir zorlanma durumu olmaktadır. İş stresi çalışma ya-Davranış değişiklikleri, fiziksel değişiklik ve duygusal şantısında kaçınılmaz bir deneyim olmakla birlikte,değişiklikler cinsiyete göre karşılaştırıldığında, bayan- sıklığı ve süresi bireyin baş edebilme gücünden fazlalarda baş ağrısı (p=0.002), alerji (p=0.028) uyumaya olduğunda sorunlar ortaya çıkmaktadır7. Ancak in-meyillilik (p=0.039), yersiz telaş (p=0.039) erkeklere sanın amacına ulaşması ve motive olması için ma-göre daha sık görülmektedir. Diğer parametrelerde is- kul bir stres olumlu etki yaratmaktadır. Yani belli birtatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmedi. seviyeyi aşmadıkça stresin insanı çalışmaya teşvik ettiği ve başarısını arttırdığı söylenebilir. Sağlıkla il-Eğitim durumlarına göre lise-ön lisans-lisans grubu gili çalışma ortamlarındaki iş stresi nedenleri; sağ-ile yüksek lisans-öğretim üyesi grubu acil serviste lık bakım yaklaşımları ve organizasyon değişiklikleriçalıştıkları süreçte yaşadıkları fiziksel davranışsal ve sonunda ortaya çıkan yeni uygulama ve beklentiler,duygusal değişimler açısından kıyaslandığında; nefes iş yükünün fazla olması, kişilerarası ilişki sorunları,darlığı (p=0.026) ve mide bulantısı (p=0.002) şikayet- yoğun bakım gerektiren veya ölmek üzere olan hastaleri lise-ön lisans-lisans grubunda daha yüksek iken, ile çalışma olarak sıralanmaktadır6,8,10.sindirim bozukluğu (p=0.011) şikayeti yüksek lisansve öğretim üyesi grubunda daha yüksekti. Diğer fizik- Hastane ortamları, hem yoğun stres yaşayan bireyle-sel değişkenler, davranışsal değişkenler ve duygusal re hizmet verilmesi hem de çalışan personelin streslideğişkenlerde istatistiki bir fark saptanmadı. yaşantılar ile çok sık karşılaşması nedeniyle, diğer işSayı:1 Cilt:1
30Tablo 7. Katılımcıların demografik özelliklerine göre iş stresi ortalamalarıHASTANELER N Ortalama ± Standart Sapma F PGATAAtatürk E.A.H. 52 2.81 ±0.35Özel HastanelerToplam 60 2.84 ±0.43YAŞ GRUPLARI20-25 19 2.64 ±0.34 2.030 NS26-30 13131-3536-40 N Ortalama ±Standart Sapma F P41 ve üzeriToplam 37 2.81 ±0.32CİNSİYETBayan 43 2.85 ±0.35BayEĞİTİM DURUMU 31 2.77 ±0.47 1.130 NSLise 13 2.61 ±0.36ÖnlisansLisans 7 2.89 ±0.54Yüksek LisansÖğretim Üyesi 131 2.80 ±0.39ToplamMESLEK N Ortalama Standart Sapma T PDoktorHemşire 70 2.78 0.41 0.177 NSMEDENİ HALİ 61 2.82 0.36EvliBekar N Ortalama Standart Sapma F PÇALIŞMA POZİSYONUYönetici 14 2.79 0.46AstÇALIŞMA SÜRELERİ 24 2.84 0.450-45-9 39 2.76 0.34 0.246 NS10-14 48 2.80 0.3915-1920 ve üzeri 6 2.90 0.27Toplam 131 2.79 0.39 N Ortalama Standart Sapma T P 53 2.84 0.35 1.319 NS 78 2.77 0.41 N Ortalama Standart Sapma T P 75 2.82 0.40 0.007 NS 56 2.77 0.37 N Ortalama Standart Sapma T P 9 2.74 0.62 8.053 NS 122 2.80 0.37 N Ortalama Standart Sapma F P 55 2.89 0.32 40 2.76 0.38 22 2.71 0.46 2.04 NS 6 2.50 0.496 8 2.85 0.51 131 2.80 0.39 Katılımcıların Toplam Stres Puanı N Minimum Maksimum Ortalama Standart Sapma 131Toplam Stres Puanı 18.0 38.0 28.031 3.79 Ortalaması AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
31 Orijinal Araştırmaortamlarından daha fazla iş stresinin yaşandığı yer- iş stresini artırdığını ortaya koymuştur. Çalışmamı-ler olarak değerlendirilmektedir6,7,11. Sağlık persone- zın sonuçları bu yönüyle literatürden farklı olup, ça-li, sundukları hizmette, farklı düzeyde sağlık sorunu lışma ortamında iş arkadaşları, ast veya üstlerindenyaşayan hasta ve hasta yakınları ile karşılaşmaktadır. kaynaklanan stresin katılımcılar tarafından güç birBireyin sağlığının tehdit altında olduğu, belirsizlik faktör olarak algılanmadığını düşündürmektedir.ve bilinmezlik nedeniyle yoğun stresin yaşandığı budurumlar hasta birey kadar sağlık çalışanlarını da et- Çalışanlar işi ile ilgili yeni sorumluluklar çıktığındakilemektedir8, .11,14 bunu paylaşmak veya başkasına devretmek yerine büyük oranda (%64.2) kendi üstlendiğini beyan et-Sunulan çalışmada araştırılan en önemli soru, iş stre- miştir. Bu durum beraberinde işin gereklerini yerinesinin en çok yaşandığı düşünülen acil servislerde ça- getirmek için kendine fazla yüklenmeyi getirmekte-lışan doktor ve hemşireler üzerindeki mevcut stresin dir. Anket sonucu da bunu desteklemektedir (%56.4).yoğunluğu ve etkilerinin neler olduğudur. Hem mükemmel bir eş, hem mükemmel bir çalışan hem de mükemmel bir ebeveyn olmak katılımcılarınAraştırmaya dahil olan katılımcıların çoğunluğu lite- çoğunluğu (%84.7) için önemli bulunmuştur. Mü-ratürle uyumlu olarak 26-30 yaş arasındadır15,16. Eği- kemmel olmaya çalışmak her zaman insanlar üzerin-tim düzeyleri incelendiğinde çoğunluğunun lisans de anksiyete yaratan bir durumdur. Özellikle çalışa-ve lisansüstü eğitime (bahsedildiği sırayla %29.8 ve nın evli olması ve aile ile ilgili sorumluluklara sahip%36.6) sahip bireyler olduğu dikkat çekmektedir. olması dolayısıyla iki ayrı sorumluluğu birlikte yürü-Hizmet sürelerine göre 0-4 yıl arası hizmet yılı olan- tebilmenin getirdiği güçlükler en fazla stres yaratanlar büyük çoğunluktadır. Bu da acil servislerde genel parametreyi temsil etmektedir.olarak genç ve dinamik bir ekibin rol üstlendiği şek-linde değerlendirilebilir. İş görenlerin %40.5’i doktor, Fiziksel şikayetler ile ilgili sorulara, katılımcıların%59.5’i hemşire, %57.3’ü evli ve % 6.9’u yönetici ola- verdiği yanıtlar incelendiğinde, çalışanlar en çokrak görev yapmaktadır. yorgunluk (%87.8) ve baş ağrısı (%67.9) şikayetlerinin olduğunu ifade etmişlerdir. Yorgunluk şikayetininKatılımcıların önemli bir bölümü (%36.7) iş yükünün katılımcıların büyük çoğunluğunda beyan edilme-fazla olduğunu beyan etmesine rağmen, mesai süresi si, acil servislerde iş yükünün fazla olması ve bununiçinde bitirmesi gereken işleri bitirememek gibi bir özellikle fiziksel yorgunluğa neden olduğu sonucunukaygı taşımadıkları tespit edilmiştir (%96.9). Türkçü- doğurmaktadır.er ve arkadaşlarının17 acil tıp sisteminde çalışan he-kimlerde işyeri stres faktörleri ile ilgili olarak yapmış Davranışsal şikayetler ile ilgili sorulara katılımcıla-oldukları çalışmada, katılımcıların %72.9’unun çok rın verdiği yanıtlara göre en çok uykusuzluk (%68.7),sayıda hasta baktıkları ve yoğun iş gücünden kaynak- uyumaya meyillilik (%38.9), yemede artış (%34.4)lı strese sahip oldukları belirtilmiştir. Bu çalışmada şeklinde davranışlar geliştiği tespit edilmiştir. Uyku-iş yükü çalışanlar üzerinde önemli stres faktörleri suzluk veya uykuya meyillik şikayetlerinin çalışan-arasında gösterilmiştir. Araştırmamızın sonuçları bu larda yüksek oranda saptanması sağlık çalışanlarınınyönüyle bu çalışmayla benzerlik göstermektedir. vardiya usulü çalışma şekillerinin uyku-uyanıklık döngüsünde bozulmalara yol açmasından kaynak-Çalışma arkadaşları ile iletişim, literatürde stres fak- landığını düşünmekteyiz.törleri arasında yer almaktadır. Oysa sunduğumuzçalışmada katılımcıların büyük çoğunluğunun “bazı Yaş gruplarına göre stres ortalamaları değerlendirildi-iş arkadaşlarımla veya astlarımla çalışmakta güçlük ğinde, en yüksek stres ortalamasına sahip yaş grubu 41çekerim” sorusuna katılmıyorum (%60.3) veya çok ve üzeri yaş grubu (2.89±0.54), en düşük stres ortalama-az katılıyorum şeklinde yanıt verdiği belirlenmiştir. sına sahip yaş grubunun 36- 40 yaş grubu (2.61±0.36)Görgülü11, sağlık ekibindeki iletişim sorunlarının çalışanlar olduğu tespit edilmiştir. Ancak yaş grupla-hastanın tedavi ve bakımında sorunlara neden oldu- rı bakımından stres ortalamaları arasında istatistikselğunu, meslekler arası desteği ortadan kaldırdığını ve olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir (F=1.130,Sayı:1 Cilt:1
32p>0.05). Elde edilen sonuçlar Sağlam16, Özbay 18, ve Dal- Çalışma pozisyonlarına göre katılımcıların verdik-yan’ın19 yaptıkları çalışmalarla paralellik göstermek- leri yanıtlar analiz edildiğinde gruplar arasında is-tedir. Söz konusu çalışmalarda da stres ve yaş grupları tatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamış-arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olma- tır (T=8.053, p<0.05). Ancak kısmen yönetici olarakdığı bildirilmiştir. Ekinci ve arkadaşları20 yaptıkları ça- görev yapan personelin (2.74±0.62) diğer personelelışmada, bizim ve diğer çalışmaların aksine insanların göre stres ortalaması daha düşük tespit edilmiştir.yaş ilerledikçe bireysel ve örgütsel stres kaynaklarından Akgün23 ise yapmış olduğu çalışmada yönetici konu-daha fazla etkilendiğini bildirmişlerdir. munda çalışanların örgütsel stres eğilimlerinin daha yüksek olduğunu bildirmiştir. Yaptığımız çalışma-Katılımcıların eğitim durumlarına göre stres orta- da seçilen alan acil servis olup, bu alanda özelliklelamaları kıyaslandığında öğretim üyesi pozisyo- hastayla birincil derecede karşılaşan çalışanlarınnundaki çalışanların en yüksek stres ortalamasına travmatik stresi daha fazla sergilemesi doğal kabul(2.9±0.270), lisans mezunu çalışanların ise en düşük edilebilir.stres ortalamasına (2.76±0.34) sahip olduğu belirlen-miştir. Ancak genel olarak eğitim durumları ve stres Çalışma süreleri göz önüne alınarak ortalama stresortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir puanları karşılaştırıldığında 15-19 yıl arasında gö-farklılık bulunmamıştır (F=0.246, p=0.912). Sağlam16 rev yapan katılımcıların en düşük stres ortalamasınave Dalyan19, yaptıkları çalışmalarda stres ve eğitim sahip olduğu tespit edilmiş, ancak gruplar arasındadüzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edile-olmadığını ifade etmiştir. Oysa öğrenim durumunun, memiştir (F= 2.044, p=0.092). Işıkhan ve arkadaşları24stres faktörleri ile baş etmede önemli bir rol oynadığı, sağlık personeli üzerinde yapmış olduğu çalışmadaöğrenim düzeyi yükseldikçe bireylerin sorun çözme mesleki kıdemi fazla olan bireylerin zamanla iş yükü-yetisinin daha da arttığı düşünülmektedir. Literatür- nü ayarlamada kontrol ve baskılara uyumlu olmadade bu durumu destekler nitelikte çalışmalar bulun- daha deneyimli hale geldiklerini, bunun sonucundamaktadır. Yılmazcan21 çalışmasında öğrenim düzeyi stresle daha etkili baş edebildiklerini bildirmiştir. Buyüksek lisans ve üzeri olan sağlık personelinin daha sonuç aslında kabaca her türlü zorluğu aşmada yaş vealt düzeyde öğrenim görmüş personele göre düşük tecrübenin önemini gözler önüne sermektedir.stres düzeyine sahip olduğunu bildirmiştir. Bununnedeni olarak da stresle başa çıkma oranının öğrenim Fiziksel şikayetlerden baş ağrısının (p=0.018) yaşdüzeyi ile doğru orantılı olması olarak belirtmiştir. grupları arasında istatistiksel olarak farklılık göster- diği saptanmıştır. Baş ağrısı şikayeti 20-30 yaş gru-Katılımcıların medeni hallerine göre stres puanları bundaki katılımcıların %76.2’sinde bildirilirken, bukarşılaştırıldığında evli olanların (2.82±0.40) bekar- oran 31 yaş ve üzeri yaş grubunda %54.9 olarak ifadelara (2.77±0.37) kıyasla daha yüksek stres ortalaması- edilmiştir. 30 yaşından sonra baş ağrısı şikayeti azal-na sahip olduğu tespit edilmiş ancak gruplar arasında maktadır. Yıldırım ve arkadaşlarının25 yaptıkları ça-istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilme- lışmada katılımcılar arasında en çok başağrısı (65.6),miştir (T= 0.007, p>0.05). Erdoğan22 yaptığı çalışma- kas ağrısı (43.8), unutkanlık (37.5) şikayetlerininda, evli olan çalışanların bekarlara oranla daha fazla bulunduğunu ve bu tür stresle ilişkili değişikliklerinstres yaşadıklarını bildirmiştir. Evli çalışanların be- yaşla ilgili olduğunu rapor etmişlerdir.kar çalışanlardan farklı olarak eş, çocuk gibi sorum-luluklara sahip olması, evlilerin bekarlardan daha Davranışsal şikayetlerden iştahsızlığın (p=0.002) yaşfazla stres yaşamasına neden olabilir. Yılmazcan21 grupları arasında istatistiksel olarak farklılık gös-evli olan sağlık personelinin bekarlara göre daha terdiği saptanmıştır. İştahsızlık şikayeti 20-30 yaşfazla stres altında kaldığını, bunun nedeninin Türk grubunda %33.8 iken 31 ve üzeri yaş grubunda %3.9toplumunun evlilik kurumu olarak aileye yüklediği oranında bildirilmiştir. Dikkate değer bu farklılığınsosyal değerden ve sorumlulukların fazla olmasından yirmili yaşlarda yoğun iş ortamında kendine beslen-kaynaklanabileceğini bildirmiştir. me için yeterince zaman ayıramamanın bir sonucu AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
33 Orijinal Araştırmaolarak stresle mücadele yöntemi için iştahsızlık gibi Sonuç ve önerilerbir durum geliştirdiği düşünülebilir. Günümüz dünyasında, insanların bedensel ya da ruh-Duygusal değişikliklerden gerginlik (p=0.034), geçim- sal yakınmalarının çoğu strese bağlanmaktadır. Dur-sizlik (p=0.046) ve düş kırıklığı (p=0.046) şikayetleri, yaş madan çalışan, amaçlarına ulaşmak, beklentilerinideğişkeni ile ilişkili bulunmuştur. Gerginlik şikayeti 20- gerçekleştirmek için çaba gösteren insanlar, sürekli30 yaş grubundaki hastaların %88.7’sinde görülürken 31 gerginlik, endişe, çatışma ve öfke içinde günlük ya-yaş ve üzeri hasta grubunun %74.5’inde görülmektedir. şamlarını sürdürmektedirler. Stres kaynaklarının çokGeçimsizlik şikayeti 20-30 yaş grubundaki hastaların ve çeşitli olması, stresin her bireyde farklı sonuçlar%26.3’ünde, 31 yaş ve üzeri hasta grubunun %11.8’inde doğurmasına yol açmaktadır.görülmektedir. Düş kırıklığı şikayeti ise 20-30 yaş gru-bundaki hastaların %26.3’ünde, 31 yaş ve üzeri hasta- Bu çalışmada acil servis çalışanlarının orta derecedeların %11.8’inde görülmektedir. Her üç şikayetin 30 ya- yüksek bir stres ortalamasına sahip olduğu belirlen-şından sonra azalmış olması, bireylerin zamanla çalış- miştir. İş yerinden kaynaklandığı düşünülen fiziksel,ma koşullarındaki zorlukları kabullenmesi veya onunla davranışsal ve psikolojik şikayetler sağlık çalışanları-daha iyi mücadele etmeyi öğrenmesiyle ilişkili olabile- nın sosyodemografik özellikleri ile ilişki göstermek-ceği gibi, ilerleyen yaş ve kıdemle birlikte daha az stresli tedir. Yorgunluk, gerginlik, baş ağrısı ve uykusuzlukpozisyonlarda görevlendirilmeler de söz konusu olabilir. öne çıkan şikayetlerdir. Çalışanların büyük oranda iş yüklerinin fazla olduğunu düşünmelerine rağmen, işCinsiyete göre yapılan değerlendirmede, fiziksel şi- ortamlarını sıkıcı bulmadıkları ve iş sevgisini tüket-kayetlerden baş ağrısı (p=0.002) ve alerji (p=0.028) ile medikleri tespit edilmiştir. Acil servislerde çalışancinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki personelin iş stresinden etkilenme düzeylerinin dü-bulunmuştur. Baş ağrısı bayan katılımcıların %80’i, zenli olarak kontrol edilmesi, iş stresi etkenlerindenerkeklerin %54.1’i tarafından bildirilmiştir. Alerji yüksek düzeyde etkilenenlere bireysel ya da grupise bayan katılımcıların %17.1’i, erkek katılımcıların danışmanlığının verilmesi uygun olabilir. Acil servis%4.9’u tarafından bildirilmiştir. Baş ağrısı ve alerji çalışma şartları ve koşulları göz önünde bulunduru-şikayetinin bayan katılımcılarda erkeklere göre daha larak, iş yükünün fazla olduğu yerlerde çalışanlarınçok görüldüğü söylenebilir. ödüllendirilmesi ve belirli aralıklarla rotasyon prog- ramlarının düzenlenmesi de uygun olacaktır.Cinsiyete göre duygusal şikayetler değerlendirildiğin-de, yersiz telaş bayanların % 25.7’si tarafından ifade Kısıtlılıklaredilirken, bu oran erkeklerde yalnızca %11.5 bulun-muştur. Bu sonuca göre yersiz telaş şikayeti bakımın- Çalışmadaki en önemli sınırlılık araştırmanın yalnızcadan iki cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı Ankara‘da bulunan 4 hastanenin acil servisinde sürdü-bir farklılık mevcuttur (p=0.039). Diğer parametreler- rülmüş olmasıdır. Çalışma katılımcıları olan acil servisde istatistiksel olarak anlamlı bir farlılık tespit edil- doktorları ve hemşirelerinin tamamına ulaşmak olduk-memiştir. Uçman’ın26 çalışan kadınlarla yaptığı çalış- ça güçtür. Çünkü acil servislerde vardiya usulü çalışıldı-mada, çalışan kadınların erkeklere kıyasla daha fazla ğından mesai saatlerinde tüm personele ulaşmak müm-psikolojik stres yaşadıklarını bildirmiştir. Bayanların kün olmamıştır. Ayrıca görev yapan asistan doktorlarınyaratılış bakımından erkek bireylere kıyasla daha duy- da diğer kliniklerde rotasyon görevleri olduğundan ça-gusal ve daha kolay incinen bireyler olduğu bilinen bir lışma kapsamında rol almamışlardır. Çalışmanın kap-gerçektir. Çalışan kadının aynı zamanda bir anne ve samının yalnızca acil servisler olması, yoğun bakım vebir eş olduğu da düşünüldüğünde, sorumluluklarının diyaliz üniteleri gibi yoğun hasta stresi taşıyan üniteleribüyüklüğü de artmaktadır. Bu nedenle işyerinde olu- içermemesi de ayrıca bir sınırlılıktır. Çalışmadaki diğerşan strese bayan çalışanların erkek çalışanlara kıyasla bir sınırlılık, katılımcıların yaş gruplarına göre stres pu-verdiği tepkiler ve iç dünyasında taşıdığı stres yanıtı- anları araştırılırken, ilgili kliniklerdeki çalışma pozis-nın da daha fazla olduğunu düşünüyoruz. yonlarının (vardiya tutup tutmadığı, yöneticilik yapıp yapmadığı vb.) dikkate alınmamış olmasıdır.Sayı:1 Cilt:1
34Kaynaklar1. Akbal Ergün Y, Özer Y, Baltaş Z. Yoğun Bakımda Çalı- mara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hemşire- şan Hemşirelerin Stres Düzeyleri ve Stresin Hemşireler lik Esasları Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üzerindeki Etkileri. Yoğun Bakım Hemşireleri Dergisi 2005. 2001;5:70-79. 17. Türkçüer İ, Erdur B, Ergin A, Serinken M, Bukıran A, Ay-2. Demir A. Hemşirelerin Çalışma ortamlarında stres dın B, ve ark. Acil Tıp Sisteminde Çalışan Hekimlerin oluşturan Faktörlerin İrdelenmesi. Toplum ve Hekim İşyeri Stres Faktörleri: Denizli İli Araştırma Sonuçları” 2003; 18: 300-307. Türkiye Acil Tıp Dergisi 2007;7:68-72.3. Yildiz S., Görak G., “Hemşirelikte Çalışma Şekillerinin 18. Özbay E. İstanbul İlinde Askeri Hastanelerde Çalışan Anksiyete Düzeyine Etkisi. “, III. Ulusal Hemşirelik Eği- Yönetici Hemşirelerin Stres Kaynakları ve Başa Çıkma timi Sempozyumu (Uluslararası Katılımlı), İstanbul, Tür- Yöntemlerinin Belirlenmesi, Marmara Üniversitesi Sos- kiye, 8-10 Eylül 1993. Kongre Özet Kitabı, 472-480 yal Bilimler Enstitüsü, Hemşirelikte Yönetim Anabilim Dalı, İstanbul 20074. Whitehead DC, Pines A. Surviving The 10-Year Ache: Emergency Practice Burnout. Emergency Medicine Re- 19. Dalyan Aycan Z. Servis Sorumlu Hemşirelerinin Stres ports (Supplement) 1991 ;23:1-7 Kaynakları ve Stresle Başa Çıkma Yöntemlerinin Belir- lenmesi. Haliç Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü,5. Aktaş AM . Bir kamu kuruluşunun üst düzey yöneticile- İstanbul 2010. rinin iş stresi ve kişilik özellikleri. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 2001; 56:26-42 20. Ekinci H, Ekici S. İşletmelerde Örgütsel Stres Yönetim Stratejisi Olarak Sosyal Desteğin Rolüne İlişkin Görgül6. Cleeg A. Occupational Stress in Nursing: A Review of Bir Araştırma. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler the Literature. J Nurs Manag 2001; 9: 101-106. Dergisi 2003; 27:109- 120.7. Boswell C.A. Work Stress and Job Satisfaction for the 21. Yılmazcan N. Sağlık İşletmelerinde Stres ve Yönetimi. Community Health Nurse. J Community Health Nurs Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü, Yüksek 1992; 9: 221-227. Lisans Tezi, 1999: 101-106.8. Fernington F. Stress and Nursing. Br J Nurs 1995; 4: 22. Erdoğan T, Ünsar S, Süt N. Stresin Çalışanlar Üzerindeki 574- 578. Etkileri: Bir Araştırma”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 2009; 14: 447-461.9. Iacovides A, Fountoulakis KN, Kaprinis S, Kaprinis G. The Relationship Between Job Stress, Burnout and Cli- 23. Akgün S. Örgütsel Stresin Çalışan Kadınların Verimli- nical Depression. Journal Affective Disorders 2003; 75: liğine Etkisi: Seramik Sektöründe Bir Uygulama. Dum- 209-221. lupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Kütahya, 2010.10. Boey KW. Coping and family relationships in stress re- sistance: a study of job satisfaction of nurses in Singa- 24. Işıkhan V, Çömez T, Danış MZ. Kanser hastalarıyla çalı- pore. Int J Nurs Stud 1998; 35: 353–361 şan sağlık personelinin iş stresi ve başa çıkma yöntem- leri. Sağlık ve Toplum Dergisi. 2003:13: 32-41.11. Görgülü S. Hemşirelik ve İş Ortamı Stresörleri. Türk Hemşireler Dergisi 1990; 39: 23-27 25. Yıldırım O, Tektüfekçi F, Çukacı YC. Modern Toplum Hastalığı: Stres ve Muhasebe Meslek Elemanı Üzerin-12. AslanSH, Alparslan ZN, Aslan RO, Kesepara C, Ünal M. deki Etkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İşe Bağlı Gerginlik Ölçeğinin Sağlık Alanında Çalışan- İdari Bilimler Dergisi 2004; 9: 1-20. larda Geçerlik ve Güvenirliği. Düşünen Adam: Psikiyat- ri ve Nörolojik Bilimler Dergisi: 1998;11:4-8 26. Uçman P. Ülkemizde çalışan kadınlarda stresle başa çıkma ve psikolojik rahatsızlıklar. Psikoloji Dergisi13. Seago JA, Faucett J. Job strain among registered nur- 1990; 7: 58-75 ses and other hospital workers. J Nurs Adm 1997; 27:19-25. İletişim Adresi: Doç. Dr. Yunsur Çevik14. Riding RJ, Wheeler, HH. Occupational Stress in General Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Nurses and Midwives. Br J Nurs 1994; 3:527-534. Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Acil Tıp Kliniği Ankara/Türkiye15. Kalemoğlu M, Keskin Ö. Acil Servis çalışanlarındaki stres faktörleri ve tükenmişlik. Ulus Travma Derg 2002; Tel : +90 312 356 90 00 8: 215-219 E-mail : [email protected]. Sağlam Z. Acil Servis Hemşirelerinin Stres Kaynakları ve Başa Çıkma Yöntemlerinin Değerlendirilmesi. Mar- AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
35 Olgu Sunumu 35 - 37İnguinal Lenf Nodu Metastazı Olan Burned-Out Testiküler Kanser: Olgu Sunumu Burned-Out Testicular Tumor With Inguinal Lymph Node Metastasis: A Case Report Selçuk SARIKAYA1, Cihat ÖZCAN1, Erman DAMAR1, Gülçin GÜLER ŞİMŞEK2, Ömer Faruk BOZKURT1, Öztuğ ADSAN3 Özet AbstractTestiküler kanserler, tüm erkeklerde görülen maligni- Testicular cancer is rarely seen cancer and constitutestelerin % 1 ini oluşturan nadir görülen tümörlerdir.”- nearly 1% of all male cancers. The ‘burned-out testicularBurned-out testüküler kanser” germ hücreli tümörlerin tumor’ term is used for presence of extragonadal metas-ekstragonadal metastazı ve primer lezyonun spontan reg- tasis of germ cell tumor and the spontaneous regressionresyonu için kullanılan bir terminolojidir. Bu olguda ingu- of the primary lesion. In this case we aimed to present ainal lenf nodu metastazı ile birlikte burned-out testiküler 33 year-old male patient with burned-out testicular tumortümörü olan 33 yaşında erkek hastayı sunmayı amaçladık. with inguinal lymph node metastasis. Left high inguinalHastaya sol yüksek inguinal orşiektomi operasyonu uy- orchidectomy operation was performed for this patient.gulandı. Patolojisi burned-out germ hücreli tümör olarak The pathology result was reported as burned-out germ cellraporlandı. Makroskopik incelemede hiyalinize skar ben- tumor. On gross, a hyalinised scar-like lesion was repor-zeri lezyon gözlendi ve mikroskopik olarak tümör gözlen- ted and any tumor never been observed microscopically.medi. Uygun tedavi yaklaşımı açısından intragonaldal ve The diagnosis of intragonadal and extragonadal testicularekstragonadal testis tümörlerinin tanısının konulması çok tumors are very important for arranging the appropriateönemlidir. treatment.Anahtar kelimeler: burned-out, metastaz, testis, kanser, Key Words: burned-out, metastatic, testis, cancer, ingu-inguinal inal 1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara,Türkiye 2 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji Kliniği, Ankara, Türkiye 3 TOBB ETU Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara, TürkiyeSayı:1 Cilt:1
36 Giriş Resim 1. Ultrason görüntüsüTestiküler kanserler, tüm erkek malignitelerinin%1’ini oluşturan nadir görülen tümörlerdir1,2. Germhücreli tümörler testis tümörlerinin en sık görülentipi olup, Seminom %40-45 ile en sık görülen subti-pidir2,3. “Burned-out testiküler tümör” germ hücrelitümörlerin ekstragonadal metastazı ve primer lez-yonun spontan regresyon durumunu tanımlamakiçin kullanılan bir terminolojidir3-5. Ekstragonadalgerm hücreli tümörler nadir olup çoğunlukla gençpopülasyonda gözlenmektedir 6. İnguinal metastazda nadir görülen bir durum olup, inguinal veya skro-tal cerrahiler bu duruma neden olabilir 1,2. Bu olgudainguinal lenf nodu metastazı ile birlikte burned-outtestiküler kanseri olan 33 yaşında erkek hastayı sun-mayı amaçladık. Olgu Sunumu Resim 2. Orşiektomi sonrası makroskopik görünüm33 yaşında erkek hasta sol skrotal kitle nedeniyle kli- Resim 3: Mikroskopik görünüm (Hematoksilen Eozin ile bo-niğimize başvurdu. Hastanın öyküsünde 25 yıl önce yama ve x100 büyütme ile hyalinize skar ve tübüller)geçirilmiş sol inguinal orşiopeksi ve 4 ay önce geçi-rilmiş sol inguinal lenfadenopatiye bağlı eksizyonellenf nodu biyopsisi mevcuttu. İnguinal bölgeden ya-pılan biyopsi klasik tip seminom metastazı olarak ra-porlandı. İmmüno-histokimyasal incelemede tümörhücrelerinde SALL4 ve OCT3/4 pozitifliği izlendi.Aynı zamanda tümör hücrelerinde CD30, AFP ve gl-ypican 3 negatifliği gözlendi. Hastanın yapılan fizikmuayenesinde bilateral testislerin atrofik olduğu vesolda 2 cm çapında kitle olduğu saptandı. Ultraso-nografik incelemede sağ testiste regresif değişiklik-ler, sol testiste dens mikrokalsifikasyonlar ile birlikte20x15x14 mm boyutlarında testiküler kitle gözlendi(Resim 1). Torakoabdominopelvik bilgisayarı tomog-rafide metastatik herhangi bir lezyon gözlenmedi.Human koryonik gonadotropin, alfafetoprotein velaktat dehidrogenaz düzeyleri normaldi. Hastaya solyüksek inguinal orşiektomi operasyonu uygulan-dı. Patoloji sonucu burned-out germ hücreli tümörolarak raporlandı. Gross materyalde hiyalinize skarbenzeri lezyon gözlendi ve mikroskopik olarak tümörgözlenmedi (Resim 2-3). Seminifer tübüller sklero-tik izlendi ve tübüllerde germ hücreleri gözlenmedi.Hasta kemoterapi açısından medikal onkoloji kliniği-ne konsülte edildi. AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
37 Olgu Sunumu Tartışma 6- Budak S, Celik O, Turk H, SuelozgenT, Ilbey YO. Extra- gonadal germ cell tumor with the ‘’burned-out’’ phe-Germ hücreli tümörlerin seminomatöz ve non-semi- nomenon presented a multiple retroperitoneal mas-nomatöz tipleri mevcuttur4. Seminom, germ hücre- ses: a case report. Asian J Androl. 2015;17:163-4.li tümörlerin en sık görülen tipi olup; klasik, anap-lastik ve spermatositik subtipleri bulunmaktadır2. 7- Wheeler JS, Babayan RK, Hong WK, Krane RJ. InguinalBurned-out germ hücreli tümör nadir bir durumdur, node metastases from testicular tumors in patientsayrıca testisin lenfatik drenajı nedeniyle inguinal ve with prior orchiopexy. J Urol. 1983;129:1245-7.iliyak lenf nodu tutulumu yaygın değildir2. Literatür-de inguinal ve skrotal cerrahiye bağlı inguinal lenf 8- Ozluk Y. ‘Burned-out’ testiküler germ hücreli tümör-nodu metastazı rapor edilmiştir2,3,7. Retroperitone- ler. Üronkoloji Bülteni. 2014;13:223-7.al germ hücreli tümörler aksi ispat edilinceye kadartestis tümörü metastazı olarak kabul edilmelidir8. 9- Kontos S, Doumanis G, Karagianni M, et al. Burned-out‘Burned-out’ fenomenini açıklayan iki ana teori bu- testicular tumor with retroperitoneal lymph node me-lunmaktadır. Birinci teori primer germ hücreli tü- tastasis: a case report. J Med Case Rep. 2009;3:8705.mörün metastaz sonrası spontan regresyonu; ikinciteori ise primer germ hücreli tümörün ekstragonadal 10- Balzer BL, Ulbright TM. Spontaneous regressionof tes-dokuda gelişimidir3,5,6. Ekstragonadal seminoma- ticular germ cell tumors: an analysisof 42 cases. Am Jtöz germ hücreli tümörü olan hastaların prognozu, Surg Pathol. 2006;30:858-65.ekstragonadal non-seminomatöz germ hücre tü-mörlü hastalardan daha iyidir8. Ancak ekstragonadalnon-seminomatöz tümörler daha sık görülür9. Histo-lojik bulguları arasında iyi sınırlı veya irregüler skar,atrofi, hiyalinize seminifer tübüller bulunmaktadır 10.Retroperitoneal metastaz saptanan hastalarda tes-tiste atrofi zemininde skar saptanır ise regrese olmuştümör düşünülmelidir10.İntra ve ekstragonadal germ hücreli testis tümörleri-nin tanısının konulması, uygun tedavi yaklaşımınınbelirlenmesi açısından çok önemlidir. İnguinal lenfa-denopatileri araştırırken hastanın geçirilmiş inguinalve skrotal cerrahileri göz önünde bulundurulmalıdır. Kaynaklar İletişim Adresi: Dr. Selçuk Sarıkaya1- Hamid AR, Umbas R. Metastasis of testicular carcinoma Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören in the inguinal region. Acta Med Indones. 2009;41:25-9. Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, Ankara, Türkiye2- Shah S, Bakshi H. Inguinal lymphnode metastatic tees- ticular seminoma: a case report and review of literatü- Tel : +90 312 356 90 00 re. Indian J Surg Oncol. 2012;3:38-40. E-mail : [email protected] Balalaa N, Selman M, Hassen W. Burned-out testicular tumor: a case report. Case Rep Oncol. 2011;4:12-5.4- Peroux E,Thome A,Geffroy Y,et al.Burned-out tumour: a case report. Diagn Interv Imaging. 2012;93:796-8.5- Ha HK, Jung SG, Park SW, Lee W, Lee SD, Chung MK. Retroperitoneal seminoma with the burned-out phe- nomenon in the testis. Korean J Urol. 2009;50:516-9.Sayı:1 Cilt:1
38 38 - 41 Olgu SunumuGebelik Hipertrofik Skar ve Keloid İçin OrtakBir Tetikleyici Olabilir mi? Vaka SunumuCould Pregnancy be a Common Trigger Factor for HypertrophicScar And Keloid? A Case Report Soner TEZCAN1, Fatih TEKİN1, Mehmet SÜRMELİ2,Mehmet Çağatay FALCIOĞLU1, Ömer Faruk TANER1, Furkan Erol KARABEKMEZ1 Özet AbstractHipertrofik skar ve keloid, anormal yara iyileşmesinin Hypertrophic scar and keloid are the main pathologic re-sonucu olarak ortaya çıkan başlıca patolojilerdir. Tedavi sults after an abnormal wound healing process. Limitedseçeneklerinin kısıtlılığı ve sonuçlarının estetik açıdan treatment options and unsatisfactory outcomes make theyetersizliği bu patolojilerin klinik önemini artırmaktadır. pathologies in need of more clinical interest. For this rea-Bu nedenle cerrahi girişimler öncesinde, yara iyileşmesini son, etiological factors must be detailly questioned beforeetkileyecek etiyolojik faktörler detaylı olarak sorgulanma- the surgical procedures. With this case report, we aimedlıdır. Bu vaka sunumuyla, gebeliğin bu süreçteki olumsuz to highlight the role of pregnancy and the precautions foretkilerine ve bu sonuçlar için alınması gereken tedbirlere unexpected outcomes in this process.dikkat çekmeyi amaçladık. Key Words: Hypertrophic scar, keloid, pregnancy.Anahtar Kelimeler: Hipertrofik skar, keloid, gebelik.1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği2 Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
39 Giriş niyle yapılmış skar revizyonuna bağlı olduğu ve yine gebelikle birlikte daha belirgin hale geldiği öğrenildi.Hipertrofik skar ve/veya keloid, cilt bütünlüğünü bozan Postaurikuler bölgede bulunan insizyonun ise gebelikher türlü yaranın iyileşme evresinden sonra ortaya çıkan, sürecinden 11 ay önce oluştuğu belirlendi. (Resim 1a,birbirinden farklı patolojik tablolardır. Etiyolojide aşırı 1b, 2) Hastanın mevcut gebeliği dikkate alınarak, aşı-skar dokusu üretimine neden olabilecek faktörler (gene- rı yara iyileşme problemlerinin tedavisinde sistemiktik yatkınlık, mekanik stres, endokrinolojik ve metabo- etki yaratabilecek yöntemlerden uzak duruldu. Önkollik faktörler) ortak neden olarak gösterilmektedir. Fakat için günde 3 kez 1 saat çıkaracak şekilde gün boyu si-özellikle keloid dokusunun genetik, hormonal ve immu- likon bazlı tabaka tedavisi ve postaurikuler bölge içinnolojik faktörlerle olan yakın ilişkileri dikkati çekmekte- ise günde 2 kez 2 dakikalık masajla uygulanan silikondir1,3. Her ikisinde de skar dokusunda var olan kollajen bazlı jel tedavisi başlanarak hasta klinik takibe alındı.ve glikoproteinlerin aşırı üretimi söz konusu olmasınakarşın, klinik görünümleri ve davranışları birbirindenfarklıdır. Keloid dokusu yara kenarlarından taşan ve na-diren gerileme gösteren bir davranış sergilerken, hipert-rofik skarda sıklıkla gerileme görülmektedir4,5. Kesin tanı,histopatolojik yöntemler sayesinde konulabilmektedir.Tedavide ise güncel olarak en sık kullanılan metodlareksizyon sonrasında radyoterapi, kriyoterapi ve lazeruygulamaları olmasına karşın, yeni bir patolojik sürecinbaşlamasına neden olmamak adına doku bütünlüğünübozan her türlü faktörden kaçınılması önerilmektedir6,7.Keloidin endokrinolojik problemlerle olan birlikte- Resim1a (sol) ve 1b (sağ): postaurikuler insizyon skarıliği, sebasöz glandların hiperaktivitesi ve hipertan- Resim 2: Sağ önkol dorsalinde revizyon skarısiyon ile ilişkilendirilmiş teoriler olarak literatürdeyerini almaktadır. Gebelik sürecinde oluşan endokri- Resim 3a (sol) ve 3b (sağ): postaurikuler insizyon skarınolojik değişikliklerin aşırı yara iyileşmesi üzerinde (postpartum)tetikleyici olabileceği düşünülse de, bu konuda yapıl-mış detaylı bir çalışma bulunmamaktadır 8,9. Olgu SunumuYaklaşık 16 ay önce otoplasti nedeniyle opere olmuş31 yaşında kadın hasta, postaurikuler alandaki insiz-yon hattında oluşan kaşıntı ve kabarıklık şikayeti ilepolikliniğimize başvurdu. Hastanın anamnezinden 20haftalık gebe olduğu ve kaşıntıların 10 gündür başla-mış olmasıyla bu durumu fark ettiği öğrenildi. Yapı-lan ayrıntılı fizik muayenesinde bilateral postauriku-ler otoplasti insizyon hattı boyunca uzanan, sınırlarıinsizyon hattından dışarı taşma eğiliminde bulunankeloid dokusu ve aynı zamanda sağ proksimal önkoldorsal yüzünde, yaklaşık 4 cm uzunluğunda, eritema-töz, sınırları insizyon hattından taşmayan hipertrofikskar dokusu fark edildi. Önkolda fark edilen bu patolo-jinin gebelik süreci başlamadan 3 ay önce yanık nede-Sayı:1 Cilt:1
40Hastanın hamilelik süreci ve sonrası aylık periyodlar- termektedir. Ancak bu patolojik süreçlerin aynı has-la yapılan uzun dönem takiplerinde, gebeliğin sağlık- tada eş zamanlı olarak bulunduğu bir vaka literatür-lı şekilde sonlanması neticesinde her iki yara proble- de gösterilmemiştir.minin hızlı şekilde normal skar dokusuna dönüşmeyebaşlaması ve kaşıntı ve kızarıklık şikayetinin gerile- Sonuç ve önerilerdiği dikkati çekti. Halen emzirme döneminde olmasınedeniyle sistemik etki yaratacak tedaviler yerine lo- Sunmuş olduğumuz vaka dikkate alındığında, özel-kal silikon bazlı tedavilere devam edilmektedir (Re- likle estetik operasyonlar sonrasında ortaya çıkabile-sim 3a, 3b, 4). cek tedavisi zor olan bu tabloların, hastaya operasyon öncesinde anlatılması ve yazılı onamının alınmasıResim 4: Sağ önkol dorsalinde revizyon skarı (postpartum) önem arz etmektedir. Ayrıca yapılacak operasyonlar öncesinde kadın hastaların hormonal patolojisi ve/ Tartışma veya gebelik düşüncesinin sorgulanması, böyle bir durumda hastaya özellikle yara iyileşme problemiy-Patolojik yara iyileşmesinin iki örneği olan hipert- le karşılaşabileceğinin vurgulanması ve mümkünserofik skar ve keloidler normal skar dokusundan, aşırı elektif operasyonların ertelenmesi uygun olacaktır.kollajen üretimi ve anormal kollajen dizilimi ile ayrı- Literatürde anabolik sürecin anormal yara iyileşme-lırlar. Keloidlerde oluşan skar dokusu yara sınırlarını sine etkisi belirtilmiş olmasına karşın, ileri araştır-aşıp normal dokuya invaze olma eğilimi gösterirken, malar sonucunda pek çok bilinmeyene sahip bu sü-hipertrofik skar mevcut skar dokusunun genişleme- reçlerin aydınlatılması mümkün olacaktır.siyle sınırlıdır. Özellikle etiyolojisinin yeterli dere-cede ortaya konamamış olmasıyla bağlantılı olarak Kaynaklartedavi seçeneklerinin kısıtlı oluşu da, bu patolojiksüreçlerin yönetimini zorlaştıran başlıca nedenler- 1. Huang, C., et al., Keloids and hypertrophic scars: updatedir3, 10. and future directions. Plast Reconstr Surg Glob Open, 2013; 1:e25.Hormonal etkilerin aşırı skar dokusu oluşumuyla ilişki-li olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Keloidlerin 2. Nakashima, M., et al., A genome-wide association studysıklıkla pubertede oluştuğu ve özellikle hipetrofik skar- identifies four susceptibility loci for keloid in the Japa-lar menopozdan sonra gerilediği gösterilmiştir1,11,13. nese population. Nat Genet, 2010; 42: 768-71.Hamilelik, anabolik metabolizmanın fizyolojik olarak 3. Miller, M.C. and J. Nanchahal, Advances in the modula-arttığı bir süreç olmasına rağmen, aşırı yara iyileşmesi tion of cutaneous wound healing and scarring. BioDru-örnekleri literatürde nadir olarak bulunmaktadır. Tera- gs, 2005; 19: 363-81.tojeniteye fazlasıyla özen gösterilme gerekliliği nede-niyle, hamilelikte karşılaşılabilecek bu tabloların teda- 4. Ogawa, R., S. Akaishi, and M. Izumi, Histologic analysisvisi bir kat daha zor hale gelmektedir. Genel itibariyle of keloids and hypertrophic scars. Ann Plast Surg, 2009;cerrahi prosedürlerin noninvaziv yöntemlerle birlikte 62: 104-5.kullanılması rekürrens oranını azaltmaktadır14,17. 5. Ogawa, R., S. Akaishi, and H. Hyakusoku, Differential andHastamızda görülen hipertrofik skar ve keloid doku- exclusive diagnosis of diseases that resemble keloids andsu, bugüne kadar ortaya konan etiyolojik faktörler, hypertrophic scars. Ann Plast Surg, 2009; 62: 660-4.klinik davranış açısından literatürle uyumluluk gös- 6. Ogawa, R., et al., Keloids and Hypertrophic Scars Can Now Be Cured Completely: Recent Progress in Our Understanding of the Pathogenesis of Keloids and Hy- pertrophic Scars and the Most Promising Current The- rapeutic Strategy. J Nippon Med Sch, 2016; 83: 46-53. 7. Akaishi, S., et al., Nd:YAG Laser Treatment of Keloids and Hypertrophic Scars. Eplasty, 2012; 12: e1. 8. Moustafa, M.F., M.A. Abdel-Fattah, and D.C. Abdel-Fat- tah, Presumptive evidence of the effect of pregnancy estrogens on keloid growth. Case report. Plast Reconstr Surg, 1975; 56: 450-3. 9. Park, T.H. and C.H. Chang, Keloid recurrence in preg- nancy. Aesthetic Plast Surg, 2012; 36:1271-2. AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
41 Olgu Sunumu10. Ziegler, U.E., [International clinical recommendations on scar management]. Zentralbl Chir, 2004; 129:296-306.11. Fong, E.P. and B.H. Bay, Keloids - the sebum hypothesis revisited. Med Hypotheses, 2002; 58: 264-9.12. Arima, J., et al., Hypertension: a systemic key to un- derstanding local keloid severity. Wound Repair Regen, 2015;23: 213-21.13. Huang, C. and R. Ogawa, The link between hypertensi- on and pathological scarring: does hypertension cause or promote keloid and hypertrophic scar pathogenesis? Wound Repair Regen, 2014;22: 462-6.14. Branski, L.K., H.O. Rennekampff, and P.M. Vogt, [Keloid and hypertrophic scar treatment modalities. An upda- te]. Chirurg, 2012; 83: 831-4, quiz 845-6.15. Huang, D., K.H. Shen, and H.G. Wang, Pressure therapy upregulates matrix metalloproteinase expression and downregulates collagen expression in hypertrophic scar tissue. Chin Med J (Engl), 2013; 1263321-4.16. Rabello, F.B., C.D. Souza, and J.A. Farina Junior, Upda- te on hypertrophic scar treatment. Clinics (Sao Paulo), 2014; 69:565-73.17. Rha, E.Y., et al., Topical Application of a Silicone Gel Sheet with Verapamil Microparticles in a Rabbit Model of Hypertrophic Scar. Plast Reconstr Surg, 2016;137: 144-51. İletişim Adresi: Soner Tezcan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği Tel : +90 312 356 90 00 E-mail : [email protected]ı:1 Cilt:1
42 42 - 44 Olgu SunumuMemenin Nadir Bir Tümörü, Adenoid KistikKarsinoma: Histopatolojik Özellikler İle AyırıcıTanıya YaklaşımA Rare Tumor of Breast, Adenoid Cystic Carcinoma: AnApproach To The Differential Diagnosis With HistopathologicalFeatures Gülçin GÜLER ŞİMŞEK1, Hakan BULUŞ2 Özet AbstractAdenoid kistik karsinoma (AKK) memenin nadir ve düşük Adenoid cystic carcinoma (ACC) of the breast is a rare andmalignite potansiyelli karsinomudur. Tüm meme karsino- low malignant potential neoplasm, that represents lessmalarının %1’inden az oranda görülür. Memenin hem be- than 1% of all mammary carcinomas. In the differentialnign, hem de malign lezyonları ile karışabilir. Bu sunumda diagnosis, it can be confused both with benign and malign48 yaşında kadın bir olgu dahilinde bu nadir tümörün pa- lesions of breast. The case of a 48 years-old woman andtolojik ve klinik özellikleri ayırıcı tanı göz önünde tutula- the pathologic and clinical features of this rare tumor israk sunulmuştur. presented with focusing differential diagnosis.Anahtar Kelimeler: Adenoid kistik tümör, meme Key Words: Adenoid cystic tumor, breast1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Patoloji Kliniği2 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
43 Giriş yapılar kadar, birbirlerinden keskin sınırlar ile ayrıl- mış psödolümenler de oluşturmaktaydı (Resim 1b).Adenoid kistik karsinoma (AKK) memenin nadir ve Glandüler yapı lümenlerinde PAS pozitif, psödolü-düşük malignite potansiyelli karsinomudur. Histolojik men içerisinde ise alsian mavisi ile boyanan asidikolarak tükrük bezindeki aynı isimli tümöre benzer gö- ph’da müsinöz materyal mevcuttu. Hücreler belirginrünümdedir. Oldukça iyi prognozlu olan tümörde, lenf atipi içermeyen luminal ve myoepitelyal karakterdenodu metastazı ve uzak metastaz oldukça nadirdir1. idi. İmmünohistokimyasal incelemede, tümör hüc- releri myoepitelyal belirteçler düz kas aktin (SMA), Olgu p63, “calponin”, yüksek moleküler ağırlıklı sitokera- tin (HMWCK) ve CD117 (c-kit) ile pozitif boyandı (Fi-İki aydır sol memede hassasiyet ve ele gelen şişlik ile gür 2, 3). Ki67 proliferasyon indeksi düşüktü (< %5).48 yaşında kadın hasta hastanemize başvurdu. Fizik Hormon reseptörleri ER (östrojen), PR (progesteron)muayenede sol meme subareolar bölgede, nisbeten ve HER-2/neu (c-erbB-2) negatif bulundu. Mevcutiyi sınırlı kitle bulundu. Meme başında eritem veya histopatolojik ve immünohistokimyasal bulgularlameme cildinde portakal kabuğu görünümü izlenme- olgu, AKK olarak raporlandı. Hastada in-situ karsi-di. Aksillada ele gelen lenf nodu bulunmadı. Mamog- nom odağı ve/veya lenf nodu metastazı izlenmedi.rafi de sol meme alt iç kadranda makrolobule olarakizlenen kitle ultrasonografi de irregüler konturlu vesemisolid 2x3 cm’lik kitle olarak tesbit edildi.1a 1b 23Resim 1a: Adenoid kistik karsinoma, kribriform patern Resim 2: Kribriform paternde myoepitelyal belirteç SMA(H&E x 10) pozitif tümöral hücreler (SMA, DAB kromojen x 20)Resim 1b: Kolajenöz sferüloz benzeri, keskin sınırlı lü- Resim 3: Glandüler lumen çevresindeki hücrelerde c-kitmenler içeren alan. (H&E x 10) (CD117) pozitifliği. (CD117, DAB kromojen x 20)Kitleden tru-cut biyopsi ile örnek alındı. Biyopsi Tartışmaörneğinde kribriform yapılar yapan bazal memb-ran materyali içeren hücreler izlendi. Lezyon AKK AKK tüm meme tümörlerinin %1’inden az oranda veile uyumlu olarak raporlandı. Hastaya kadranekto- en çok 5.-6. dekaddaki kadınlarda görülür 2. Tükrükmi ve aksillar diseksiyon uygulandı. Kadranektomi bezi, akciğer ve deride görülen formuna benzer his-materyaline uygulanan kesitlerde 2x3 cm boyutla- topatolojik özelliklere sahiptir. Oldukça iyi prognozlurında, çevre dokulara belirgin uzanım göstermeyen olan meme AKK’sı hemen hiç lenf nodu metastazı yap-gri renkli solid, yer yer mikrokistler içeren tümöral maz. Uzak metastaz da oldukça nadirdir; en sık metas-lezyon izlendi. Tümörden hazırlanan Hematoksilen taz akciğer tutulumu şeklinde ve lenf nodu metastazıve Eozin (H&E) boyalı kesitlerin ışık mikroskopik in- olmaksızın gerçekleşir 3. Tanı yöntemi olarak patolojicelemesinde kribriform, solid ve tübüler yapılardan altın standarttır. Mamografinin rolü kısıtlıdır 4.oluşan değişken histolojik paternler gözlendi (Resim1a). Hücreler bazaloid karakterde, gerçek glandüler AKK memenin üçlü “triple” negatif olarak adlandırı- lan ER, PR ve HER-2/neu (c-erbB-2) negatif tümörlerSayı:1 Cilt:1
44grubunda olmakla birlikte, o grup tümörlerden farklı meme karsinomalarına göre daha konservatif oldu-olarak düşük dereceli ve iyi prognoza sahiptir. Benzer ğundan, bu nadir tümörün histopatolojik özelliklerişekilde, Ki67 pozitivitesi yüksek tümörler yüksek de- ve ayırıcı tanısı için yapılması gereken histopatolojikreceli ve kötü prognozlu olarak bilinmesine rağmen, incelemeler vurgulandı.memenin AKK’sı için bunun prognoza pek etkisi yok-tur5. Ro ve arkadaşları tükrük bezindekine benzer Kaynaklarşekilde meme AKK’da da histopatolojik derecelen-dirme uygulamış: kistik ve glandüler yapı gösteren- 1. WHO Classification of Tumors of the Breast, 4th ed,leri derece 1, solid gelişim %30’dan az olan tümörleri IARC pres, 2012: 56-57.derece 2, solid gelişim %30’dan fazla olan tümörleriderece 3 kabul etmiştir. Bu son grup hastalarda me- 2. Rosen PP, Adenoid cystic carcinoma of the breast atastaz riskinin artmış olabileceğini savunmuşlardır 6. morphologically heteregenous neoplasm, PathologyFakat bu görüş diğer çalışmalarda onay görmemiştir. Annual 1989: 237-254.Histopatolojik incelemede invaziv kribriform karsino- 3. Rosai, Ackerman, Surgical Pathology, 10th ed, vol 2,ma ile birçok benzerlik taşır, ayırıcı tanı için “Alcian” 2011 Elsevier: 1722-23.Mavisi, PAS boyamaları ve immünhistokimyasal in-celeme uygulanır. Prognozu kötü olan bu tümörde ER 4. Bhosale SJ, Kshirzagar AY, Patil RK, Wader JV, Nangarepozitiftir. Ayırıcı tanıda problemli bir tanı da benign N et al. Adenoid cystic carcinoma of the breast of fema-bir lezyon olan kolejenöz sferülozdur. AKK’ya sitolo- le breast. Int J of Case Reports 2013;4: 480-2.jik benzerliği çok olan lezyonda, hücrelerde atipi yokve hyalin sferüller bazal membran materyaline ben- 5. Jaggessarsingh D, Muram-Zborovski TM, Bemis L et al.zer özelliktedir. Fakat bu lezyonda materyali çevre- Unique profile of adenoid cystic carcinoma: a triple ne-leyen hücreler tek tabakalı myoepitelyal natürdedir. gative breast tumor with paradoxical features, a case re- port and review of literature. Lab Med. 2010; 41: 713-7.Meme AKK’sinin köken aldığı hücre tartışmalıdır,duktal ve/veya myoepitelyal hücre olabilir. Alternatif 6. Ro JY, Silva EG, Gallager HS. Adenoid cystic carcinomabir görüş de multipotent progenitör hücre kökenli ol- of the breast. Human Pathology 1987; 18: 1276-81.duğu yönündedir 7. Bu görüş, tümördeki çeşitli paterngörünümlerini de açıklar. 7. Arpino G, Clark GM, Muhsin S, Bardou V. Adenoid cystic carcinoma of the breast. molecular markers, treatment and clinical outcome. Cancer 2002;94: 2119-27.Meme AKK’sinde, tükrük bezi AKK’sinde olduğu gibirekürren kromozomal translokasyon varlığı [t(6;9)]gösterilmiştir. Bu translokasyon sonucunda, %90 has-tada MYB ve NFIB gen füzyonu meydana gelmektedir.Tedavi planı tümörün patolojik özelliklerine göre İletişim Adresi:hücre tipi, tümör derecesi, hormon reseptör ve HER- Gülçin GÜLER ŞİMŞEK2/neu (c-erbB-2) ekspresyon durumu ile tümör bo- Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiörenyutu ve lenf nodu durumu ile belirlenen hastalığın Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbievresi göz önüne alınarak düzenlenir. Sağ kalım bu Patoloji Kliniğihastalarda %95’in üzerinde bildirilmektedir. Tel : +90 312 356 90 00Sonuç olarak meme AKK’sı nadir, oldukça iyi prog- E-mail : [email protected], patolojik incelemede memenin hem benignhem de diğer malign tümörleri ile karışabilecek mor-folojide bir tümördür. Radyolojik yöntemlerin sınır-lı role sahip olduğu meme AKK’sının tedavisi diğer AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
45 Olgu Sunumu 45 -48İleri Yaşta Nadir Bir Göğüs Ağrısı Nedeni A rare Cause of Chest Pain in the Elderly PersonÇiğdem HACIFAZLIOĞLU1, Veysel KAPLANOĞLU1, Selma UYSAL RAMADAN1 Özet AbstractÖzefagus duplikasyon kistleri, konjenital ön barsak dupli- Duplication cysts of the esophagus are congenital foregutkasyon kistleridir. İleumdan sonra ikinci sıklıktaki gastroin- duplication cysts. In addition they are the second mosttestinal sistem duplikasyon kistleridir. Duplikasyon kistleri common duplication cysts of the gastrointestinal tractnadiren lümenle ilişki gösterebilir. Konjenital olduklarından following ileal duplication cysts. They are rarely related tosıklıkla çocukluk çağında semptom verir. Literatürde az sa- lumen. Since they have been assorted as congenital abnor-yıda erişkin olguda semptomatik özefagus duplikasyon kisti mality these cysts mostly give symptoms in children. Ot-bildirilmiştir. Bu sunumda ileri yaşta nadiren semptom veren her few cases of symptomatic adult duplication cysts wereözefagiyal duplikasyon kisti tanısında magnetik rezonans reported by some literature. This presentation suggestsgörüntülemenin, kistin lümen ile ilişkisinin araştırılmasında that duplication cyst of the esophagus can be diagnosedise magnetik rezonans enterografinin kullanılabileceği anla- by magnetic resonance in an elderly patient complainingtılmak istenmiştir. of chest pain and that magnetic resonance enterography can be performed to demonstrate the relation betweenAnahtar kelimeler: Duplikasyon, özefagus, magnetik re- duplication cyst and lumen.zonans enterografi Keywords: Duplication, oesophagus, magnetic resonance, enterography1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyodiagnostik KliniğiSayı:1 Cilt:1
46 Giriş Resim 1: Koronal(a), aksiyel(b) T2A ve aksiyelÖzefagus duplikasyon kistleri embriyolojik yaşamın T1A(c) MR görüntülerdebaşlangıcında trakea ve özefagusun birbirinden ay- özefagus duvarı ilerılmaları sırasında meydana gelen ve foregut kistle- ilişkili, yoğun içerikliri başlığı altında değerlendirilen kistlerdir1. Foregut duplikasyon kisti.kistleri arasında özefagus duplikasyon kistlerineseyrek rastlanmaktadır. Genellikle çocukluk çağındasemptom vererek ortaya çıkarlar. Klinik semptom vebulgular, kistin lokalizasyonu ve büyüklüğüne bağlıolarak değişebilmektedir. Semptomatik olgular erkenyaşlarda saptanabilirken, asemptomatik olgulardatanı nadiren de olsa erişkin yaşlara kadar gecikebil-mektedir2. Bu sunumda magnetik rezonans (MR) iletanı konan ileri yaştaki hastada, kist ile özefagiyallümen ilişkisinin araştırılmasında MR enterografininkullanılmasını göstermek amaçlanmıştır. Olgu sunumu Resim 2: Supin pozisyonda alınmış aksiyel(a,b)İki yıldır aralıklı olan göğüs ağrısı, midede yanma, ve koronal(c) T2A MRağza acı su gelmesi ve batında şişkinlik şikayetle- enterografi ile koronal T2Ari ile dahiliye polikliniğine başvuran 48 yaşında er- MR görüntülerde boyutkek hastaya, reflü ve gastrit ön tanılarıyla yapılan farklılığı ve lüminal defektendoskopide gastrit saptandı. Laboratuvar verileri izlenmeyen duplikasyonnormal sınırlar içerisinde olan olgunun postero-an- kisti.terior akciğer grafisinde sağ akciğer alt zonda kitleşüphesi ile toraks bilgisayarlı tomografi(BT) tetkiki Çekimden önce hastaya 1.5 L suyun içine 250 mL lak-yapıldı. İntravenöz kontrast madde verilmesi son- tuloz karıştırılarak elde edilen oral kontrast madderasında elde edilen BT’de kitlenin posterior medi- içirildi. Oral kontrast madde bitiminden sonra pronastende sağda yerleştiği izlendi. Lezyon içeriğinin pozisyonda yağ baskılı ve baskısız T2 AG ile yağ bas-ve komşuluklarının daha net değerlendirilmesi açı- kılı pre ve postkontrast T1 AG elde edildi. MR ente-sından olguya MR tetkiki gerçekleştirildi. MR tet- rografi tetkikinde tanımlı kistte boyut farklılığı sap-kikinde, toraksta diyafragmatik hiatusun üstünde tanmadı. Özefagus duvarı ile bağlantılı olan kistte,yerleşen, özefagus duvarından kaynaklanarak öze- lüminal yüzeyde defekt izlenmedi(Resim 2). Bu bul-fagiyal lümende basıya neden olan, T1 ağırlıklı gö- gularla lümenle ilişkisi olmayan özefagiyal duplikas-rüntülerde(AG) hafif hiperintens(yoğun içerikli), T2 yon kisti tanısı konuldu. Dış merkezde göğüs cerrahi-AG’lerde hiperintens, lobüle konturlu, 5x3 cm bo- si bölümünde opere edilen hastanın patoloji sonucuyutlu kistik lezyon izlendi(Resim 1). Torakal verteb- özefagus duplikasyon kisti olarak raporlandı.ralar normal olarak görüntülendi. Yerleşim yeri vesinyal özellikleri ile duplikasyon kisti tanısı kondu.Özefagusla lüminal ilişki varlığının araştırılmasınayönelik olarak üst gastrointestinal sistemi içerecekşekilde MR enterografi tekniği ile çekim tekrarlandı.MR enterografi tetkikinden önce hastadan 6-8 saat açkalınması istendi. AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
47 Olgu Sunumu Tartışma tir. MR enterografi ise kist ile özefagus lümeni ara- sındaki olası bir ilişkinin araştırılmasında, intestinalÖzefagiyal kistler, özefagus benign patolojilerinin duvar ve lümeni daha ayrıntılı olarak gösterebilme-%20’sini oluşturur. Özefagus seviyesinde lokalize si ile yardımcıdır. MR enterografide, konvansiyonelkistlerin %60’ı 1/3 alt kesimde, %17’si 1/3 orta ve MR görüntülemeden farklı olarak uygun miktarda%23’ ü ise üst 1/3 kesimde izlenir1,2. Sıklıkla konje- bifazik kontrast madde verilerek lüminal distansi-nitaldir. Özefagiyal duplikasyon kistleri, tüm gast- yon sağlanmaktadır. Böylelikle esasen ince barsakrointestinal duplikasyon kistleri içerisinde %10-12 patolojilerinde kullanılan bu görüntüleme yöntemi,oranında görülür. Embriyolojik olarak trakea ve özefagusun duvar ve lümeninin optimal değerlendi-özefagusun ayrılması sırasında oluşur ve içerdikleri rilmesinde, çevre yapılarla ilişkinin çok daha ayrıntılıepitel tipine göre sınıflanır. Duplikasyon kistinin üç olarak gösterilmesinde önemli rol oynamaktadır7,9.temel özelliği: i) özefagus duvarında bir kist olması, MR enterografide lüminal ilişki direk gösterilemeseii) kas tabakası içermesi ve iii) içinin epitel ile örtülü bile kist boyutunda rutin MR tetkikine göre değişiklikolmasıdır. En sık mide epiteli olmakla birlikte solu- olmaması da indirek olarak ilişkisi olmadığını des-num epitelide içerebilir. Özefagiyal kistler, özefagus- tekleyen bir bulgudur.tan tamamen ayrı olarak intramural olabileceği gibi,lümenle ilişkili de olabilir2,4. Özefagus duplikasyon kistlerini büyüme, komşu or- ganlara bası, enfeksiyon, perforasyon, kanama veÖzefagus kistleri genelde konjenital olduğundan ço- malign transformasyon riskleri nedeniyle erken dö-ğunlukla çocukluk çağında bulgu verir. Duplikasyon nemde tanımak önemlidir. Tüm bu nedenlerle özefa-kistlerinden küçük boyutlu olanları genelde asempto- giyal duplikasyon kistleri saptandıktan sonra cerrahimatik kalırken, büyük boyutlular sıklıkla komşu ana- olarak eksize edilmelidir10. Olgumuz dış merkezdetomik yapılara bası yaparak bulgu verdiğinden tanı opere edildi ve patolojisi özefagus duplikasyon kistiçocukluk çağında konur. Bu nedenle erişkin yaşta gö- olarak raporlandı.rülmesi nadirdir. Büyük boyutlu olanlar hava yollarınabası yaparak, öksürük, solunum sıkıntısı, tekrarlayan Posterior mediastende yerleşen kitlelerde ayırıcı tanıpnömoni; özefagusa bası yaparak ise disfaji, regürji- için biyopsi yapılması enfeksiyon ve kanama riskin-tasyon gibi semptomlara neden olabilir3,4. Olgumuzda den dolayı kontrendikedir7. Bu nedenle tanı mümkünözefagus duplikasyon kisti, ilginç bir şekilde 5x3 cm olduğunca non-invaziv olarak konmaya çalışılır. Ayı-boyuta ulaşmasına rağmen, 40’lı yaşlara kadar bulgu rıcı tanıda bu lokalizasyonda yerleşebilecek bron-vermemişti. kojenik kist, nöroenterik kist, anterior veya lateral meningosel, nörojenik kaynaklı tümörler, perikar-Literatürde özefagus duplikasyon kistlerinin tanısın- diyal kist, pankreatik psödokist, apse ve ampiyemda, baryumlu özefagus grafisi, toraks BT, MR ve en- sayılabilir2,4,9. Bronkojenik kist genelde subkarinaldosonografi ilişkisi kullanıldığı bildirilmektedir3,5,8. veya sağ hilus yerleşimlidir11. Nöroenterik kist veyaBaryumlu grafide lümende dıştan bası şeklinde izle- meningosel de komşu vertebral anomaliler bulunur.nebilir. BT’de lezyon rahatlıkla seçilmesine rağmen Nörojenik kaynaklı tümörler, belirgin kontrast tu-mukoid içerikten dolayı solid kitle veya lenfadenopa- tan komponenti olması ve komşu kemik yapılardati ayrımı yapılamamaktadır7. Olgumuzda da görüldü- destrüksiyon gibi bulguların eşlik etmesi ile ayrılabi-ğü üzere MR, posterior mediastende yerleşen kitleyi, lir. Perikardiyal kist genelde sağ kardiyofrenik sinüsçevre dokularla ilişkisi ve iç yapısını ortaya koyabil- yerleşimli ve T1 ağırlıklı sekanslarda düşük sinyalmektedir. Özefagus duplikasyon kistleri %12 oranın- özelliğindedir. Öyküsünde pankreatit atakları olanda; özefagus atrezisi, enterik duplikasyon kistleri, hastalarda ayırıcı tanıda pankreatik psödokist unu-parsiyel perikardiyal defekt ve vertebra anomalileri tulmamalıdır. Apse ve ampiyemde hastanın akciğergibi konjenital anomaliler ile birlikte olabilir4,6,8. Ol-gumuzda saptanmamakla birlikte bu ek anomalileringösterilmesinde MR oldukça önemli bir yere sahip-Sayı:1 Cilt:1
48enfeksiyonu öyküsünün yanısıra kistik lezyonun ak- 11. McAdams HP, Kirejczyk WM, Rosado de Christensonciğer parankimi içinde veya plevral yapraklar arasın- ML, Matsumoto S. Bronchogenic Cyst: Imaging Featu-da yerleşmesi ile ayrılabilir7,8. res with Clinical and Histopathologic Correlation. Ra- diology 2000; 217:441–446.Sonuç olarak; özefagus duplikasyon kistleri genellik-le çocukluk çağında görülmekle birlikte nadiren ileriyaşlara kadar sessiz kalabilir ve erişkinde sempto-matik hale gelebilir. Bu nedenle erişkinde toraks içikistik kitlelerin ayırıcı tanısında duplikasyon kistle-ri akılda tutulmalıdır. Duplikasyon kistlerinin özel-likleri ve çevre anatomik yapılarla olan ilişkisinindeğerlendirilmesinde MR etkin ve güvenilir bir tet-kiktir. MR enterografi ise bu kistlerin lümenle olanilişkisinin araştırılmasında yararlıdır. Kaynaklar İletişim Adresi: Çiğdem Hacıfazlıoğlu1. Birmole BJ, Kulkarni BK, Vaidya AS, Borwankar SS. Int- Sağlık Bilimleri Üniversitesi Keçiören rathoracic enteric foregut duplication cyst. J Postgrad Eğitim ve Araştırma Hastanesi Med 1994;40:228-30. Radyodiagnostik Kliniği Sanatoryum caddesi Ardahan sok no:252. Jeung MY, Gasser B, Gangi A, Bogorin A, et al. Imaging 06280 Keçiören/ANKARA of cystic masses of the mediastinum. RadioGraphics 2002;22:S79-93. Tel : +90 312 356 90 00 E-mail : [email protected]. Laurent F, Latrabe V, Lecesne R, Zennaro H, Airaud JY, Rauturier JF, et al. Mediastinal masses: Diagnostic ap- proach. Eur Radiol 1998;8:1148- 59.4. Kuo HC, Lee HC, Shin CH, Sheu JC, Chang PY, Wang NL: Clinical spectrum of alimentary tract duplication in children. Acta Paediatr Taiwan 2004; 45: 85-88.5. Kang CU, Cho DG, Cho KD, JoMS. Thoracoscopic stap- led resection of multiple esophageal duplication cysts with different pathological findings. Eur J Cardiothorac Surg 2008; 34:216-8.6. Chaudhary V, Rana SS, Sharma V, Esophageal duplicati- on cyst in an adult masquerading as submucosal tumor. Endosc Ultrasound 2013;2:165-7.7. Yalçınkaya İ. Özofagusun benign tümör, kist ve dup- likasyonları. Toraks Derneği s:312-322 doi:10.5152/ tcb.2011.48.8. Ödev K, Arıbaş B.K, Nayman A, Arıbaş O.K, Altınok T, Küçükapan A. Imaging of Cystic and Cyst-like Lesions of the Mediastinum with Pathologic Correlation. J Clin Imaging Sci 2012; 2:33.9. Sinha R, Verma R, Verma S et al. MR enterography of Crohn disease: part 1, rationale, technique and pitfalls. AJR 2011;197 : 76-9.10. Hemalatha V, Batcup G, Brereton RJ, Spitz L. Intratho- racic foregut cyst (foregut duplication) associated with esophageal atresia. J Pediatr Surg 1980; 15: 178-80. AKADEMİK ARAŞTIRMA TIP DERGİSİ
Search
Read the Text Version
- 1 - 48
Pages: