Bilim ve Teknik Ekim 2011 Yıl 45 Sayı 527 Etkileşimli Bilim DVD’si : Güneş Sistemi Derginizle Birlikte... ALMA Bilivme 45.yıl Aylık Popüler Bilim Dergisi Ekim 2011 Yıl 45 Sayı 527 Teknik 4TL ALMA Yakın Geleceğin En Büyük Teleskobu Einstein’dan Farklı Düşünenler Yapay Et Virüsler Kansere Karşı
TBeilkivmenik Aylık Popüler Bilim Dergisi Yıl 45 Sayı 527 Ekim 2011 “Benim mânevi mirasım ilim ve akıldır” Mustafa Kemal Atatürk Derginiz Bilim ve Teknik’in ilk sayısı Ekim 1967’de yayımlanmıştı. Bugün 44 yılı geride bırakan Bilim ve Teknik, geleneksel yayın politikası ve ilkeleriyle birlikte büyüdüğü nesille özdeşleşen bir dergi. Bilim ve Teknik ile büyüdüğünü bize ileten okuyucularımızın çoğu dergiyi ortaokuldayken okumaya başladıklarını, lise ve üniversitede de bunu sürdürdüklerini anlatıyor. Yine okuyucularımızın bir kısmının Bilim ve Teknik dergisi sayesinde bilim ya da mühendislik alanına yöneldiklerini, başarılı birer bilim insanı ya da mühendis olduğunu duyuyoruz. Bilim ve Teknik dergisinin 45. yaş gününe geliş yolculuğunu gözden geçirdiğimizde böyle bir dergi çıkarılması fikrinin TÜBİTAK’ın kuruluş çalışmaları sırasında ortaya atıldığını öğreniyoruz. TÜBİTAK’ın hedefleri arasında gençlerin bilimin önemine inandırılması, genç bilim insanlarının yetiştirilmesi gibi maddeler yer alıyordu. Bu hedefler Bilim ve Teknik dergisinin ilk sayısındaki“Amacımız”başlıklı yazıda şöyle ifade ediliyordu: “Yurdumuzda yetişen gençlerin kabiliyetlerini ve eğilimlerini bilimsel ve teknik araştırma alanlarına yöneltmek, bu konularda çalışma hevesini gençlik arasında yaymak ve en genel anlamda bilimsel ve teknik çalışmaları halka tanıtmak, temel ve uygulamalı bilimlere tekniğin bu dalındaki buluşlara, yeniliklere ilgi duyan aydın kişilere aradıkları bilgiyi popüler bir dille ve doğru olarak verebilmek amacıyla kurumumuz bu dergiyi yayınlamaktadır. Yurdumuzda bolca mevcut olduğuna inandığımız araştırıcı zekâların bu alana teşviki, halkımız arasında bilimsel ve teknik konuların yayılması için yardımcı olacağını umduğumuz bu derginin göreceği ilgi, çalışmalarımızın ödülü olacaktır.” Bilim ve Teknik dergisinin ilk sayısında ifade edilen yayın politikası doğrultusundaki çalışmalar bugün de aynı heyecanla sürdürülüyor. Geldiğimiz noktada değişen pek çok şey var. Bilim ve Teknik dergisinin hedefleri doğrultusunda sürdürdüğü çalışmalara 1993 yılında Popüler Bilim Kitapları, 1998 yılında Bilim Çocuk dergisi ve 2007 yılında Meraklı Minik dergisi de katıldı. TÜBİTAK Bilim ve Toplum çatısı altında toplanan popüler bilim yayınları hizmeti okulöncesinden başlayarak toplumun tüm kesimlerine hitap eder hale geldi. Bilim ve Teknik bilim dünyasına açılan bir pencere görevi üstlenen bir popüler bilim dergisi, yani olabildiğince geniş bir kesime hitap etmeye çalışıyor. Bunu gerçekleştirmek için okuyucusunun ilgi ve ihtiyaçlarını gözetiyor. Her ay sizlerin karşısına taze bir yüz ve dolu bir içerikle çıkan Bilim ve Teknik 45. yılında çeşitli ekler de verecek. Bu dönem için vadettiğimiz etkileşimli bilim DVD’lerinin ilki bu sayıyla birlikte sizlere ulaştı. Güneş Sistemi’ni konu alan bu çalışmayla evrendeki evimiz ve ailesi hakkında bilgimiz artarken, kafamızda yeni sorular belirecek, araştırmaya başlayacağız. Gelecek sayımızdaysa sizlerden yoğun istek alan elementlerin periyodik tablosunun posterini vereceğiz. Elementlerin görüntülerinin bulunduğu bu yeni posteri beğeneceğinizi umuyoruz. Bilim ve Teknik dergisiyle birlikte nice yıllara girmek dileğiyle... Saygılarımızla Duran Akca Sahibi Yazı ve Araştırma Grafik Tasarım - Uygulama Mali Yönetmen TÜBİTAK Adına Başkan Alp Akoğlu Ödül Evren Töngür H. Mustafa Uçar Prof. Dr. Yücel Altunbaşak ([email protected]) ([email protected]) ([email protected]) Genel Yayın Yönetmeni İlay Çelik Web İdari Hizmetler Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ([email protected]) Sadi Atılgan İmran Tok Duran Akca Dr. Özlem Kılıç Ekici ([email protected]) ([email protected]) ([email protected]) ([email protected]) Ersel Yavuz Yayın Kurulu Dr. Bülent Gözcelioğlu ([email protected]) Dr. Kıvanç Dinçer ([email protected]) Doç. Dr. Tarık Baykara Dr. Özlem İkinci Yazışma Adresi Abone İlişkileri Fiyatı 4 TL Prof. Dr. Salih Çepni ([email protected]) Bilim ve Teknik Dergisi (312) 468 53 00 Yurtdışı Fiyatı 5 Euro. Prof. Dr. Süleyman İrvan Dr. Zeynep Ünalan Atatürk Bulvarı Faks: (312) 427 13 36 Dağıtım: TDP A.Ş. Dr. Şükrü Kaya ([email protected]) No: 221 Kavaklıdere 06100 [email protected] http://www.tdp.com.tr Yrd. Doç. Dr. Ahmet Onat Dr. Oğuzhan Vıcıl Çankaya - Ankara İnternet Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. Prof. Dr. Muharrem Yazıcı ([email protected]) Tel www.biltek.tubitak.gov.tr ihlasgazetecilikkurumsal.com Redaksiyon (312) 427 06 25 e-posta Tel: (212) 454 30 00 Sevil Kıvan (312) 427 23 92 [email protected] Baskı Tarihi: 29.09.2011 ([email protected]) Faks ISSN 977-1300-3380 Özlem Özbal (312) 427 66 77 ([email protected]) Bilim ve Teknik Dergisi, Milli Eğitim Bakanlığı [Tebliğler Dergisi, 30.11.1970, sayfa 407B, karar no: 10247] tarafından lise ve dengi okullara; Genelkurmay Başkanlığı [7 Şubat 1979, HRK: 4013-22-79 Eğt. Krs. Ş. sayı Nşr.83] tarafından Silahlı Kuvvetler personeline tavsiye edilmiştir.
İçindekiler 18 Modern fiziğin konularından biri olan özel görelilik kuramı, 19. yüzyılın sonunda birçok bilim insanının katkısıyla şekillenmiş, ancak Albert Einstein’ın 1905 yılında yayımladığı“Hareketli cisimlerin elektrodinamiği üzerine”adlı makalesiyle ilk defa olarak derli toplu ve anlaşılır bir şekilde sunulmuştu. Özel görelilik, postulatları yani önkabulleri ve sonuçlarıyla anlaşılması ilk etapta zor ama deneysel kanıtları bulunan ve matematiksel olarak karmaşık olmayan bir kuramdı. Zaman dördüncü boyut olarak sunuluyor, ışık hızının sabitliği önkabulü yapılıyor, elektromanyetik dalgaların yayılması için bir ortama gerek duyulmuyordu. Üstelik önkabullerin geçerli olması için uzay-zaman garip davranışlar gösteriyordu. Einstein makalesini yayımladıktan sonra olumlu tepkilerin yanında başta akademik çevreden sonra halktan olumsuz tepkiler almaya başladı. 24 Şili’de yer alan Atacama Çölü’nde, 5000 m yükseklikteki Chajnantor Platosu’na inşa edilmekte olan ALMATeleskobu, Hubble UzayTeleskobu’ndan on kat daha fazla çözünürlüğü radyo dalgaboylarında sağlayacak.Toplam maliyeti 1,3 milyar dolar olan ALMA, hem gelmiş geçmiş en pahalı yer tabanlı gökbilim projesi hem de 16 km’lik mesafeye yayılmasıyla şu ana kadar var olan en büyük gökbilim projesi. Önümüzdeki aylarda bir bölümü bilimsel çalışmalara başlayacak olan ALMA’nın 2013 yılında tüm gücüyle çalışması bekleniyor. 36 Hayvanların kök hücreleri kullanılarak üretilen yapay et belki de önümüzdeki birkaç yıl içinde raflarda yerini almaya başlayacak. Laboratuvarda üretilen bu et yaşantımızı ve çevremizi nasıl etkileyecek? Görüntüsü ve tadı nasıl olacak? İnsanlar kolayca kabullenip yiyecekler mi? En önemlisi, yapay et gittikçe artan dünya nüfusunu doyurmak için bir çare olabilecek mi?
Haberler ........................................................................................................................................... 4 + Ctrl+Alt+Del / Levent Daşkıran ................................................................................................. 12 76 Tekno-Yaşam / Osman Topaç ...................................................................................................... 14 Türkiye Doğası Cennetten Gökyüzü / Alp Akoğlu ............................................................................................... 16 Bülent Gözcelioğlu Einstein’dan Farklı Düşünenler - Özel Görelilik Kavram Yanılgıları mı İçeriyor? / 84 Zeynep Ünalan................................................................................................................................. 18 Sağlık ALMA: Yakın Geleceğin En Büyük Teleskobu / Muhammed Raşid Tuğral........................... 24 Ferda Şenel ALMA ile Bilim / Umut A. Yıldız.................................................................................................... 30 Yapay Et: Geleceğin Hayvansal Gıdası Olabilir mi? / Özlem Kılıç Ekici .................................... 36 86 Kaybolmakta Olan Değerimiz: Kara Akbaba / Elif Yamaç ..................................................... 42 Virüsler Kansere Karşı / İlay Çelik................................................................................................ 48 Gökyüzü Parazitler Sağlığımıza Yararlı Olabilir mi? / Şenol Dane ......................................................... 54 Alp Akoğlu Nükleer Enerjide Eski Bir Fikir Yeniden Öne Çıkıyor: Toryum Reaktörleri / Robert Hargraves-Ralph Moir Kısaltarak Çeviren: Şakir Ayık.................................................. 58 88 Türk Deneysel Yüksek Enerji Fiziğinin Aksakalı: Muzaffer Ataç / Müge Karagöz .............. 64 Sağlığımız “Teknik Takip” Altında / Özlem Ak İkinci.............................................................. 68 Bilim Tarihinden Isaac Newton ve Bilimsel Usavurma Kuralları / Hüseyin Gazi Topdemir ............................. 72 H. Gazi Topdemir 92 Matemanya Muammer Abalı 93 Yayın Dünyası İlay Çelik 94 Zekâ Oyunları Emrehan Halıcı
Haberler yunuslar sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirmişlerdi. Bu olayda belki de ölü- mün yaklaşmakta olduğunun farkındaydılar ve bu nedenle, beklenen bu ölümü kabullen- mek onlar için kolay olmuştu. Bunun gibi başka örnekler de zaman zaman gözlem- lendi. Uzmanlar, yunusların tepkilerinin ani ölüm ve beklenen ölümde farklılıklar göster- diğini öne sürüyorlar. Ancak kesin sonuca ulaşmak için daha başka çalışmaların yapıl- ması ve benzer örneklerin sayısının artması gerektiğini de belirtiyorlar. Yunuslar Ölümlü bilmediğini anlamaya çalışıyorlar. Yunusla- Ağrıyı Ölçmede Olduklarının rın sürüdeki ölü bireylere, ölümün çeşidine Yeni Bir Adım Farkındalar mı? göre (ani ölümler ya da uzun bir hastalık sonrası beklenen ölümler) farklı tepki gös- Özlem Ak İkinci Özlem Kılıç Ekici terdikleri gözlemlendi. Yunanistan’da bir körfezde 2006 yılından beri uzun burunlu Ağrıları konusunda hastalarının tarif- Doğada ölümü gözlemleyen bilim insanı yunusların (Tursiops truncatus) popülasyon lerine güvenmek zorunda kalan dok- sayısı yok denecek kadar az. Hayvan- davranışları üzerinde yapılan incelemeler torlar ve ağrı üzerine çalışan bilim insanları ların ölen sürü mensuplarının arkasından sırasında bir anne yunusun ölü yavrusuy- ağrıyı ölçmenin ve izlemenin zorluğunu ya- gösterdikleri davranışları yorumlamak ger- la olan iletişim çabası dikkati çekti. Ölü şıyor. Stanford Üniversitesi’nde yapılan yeni çekten çok zor olsa gerek. Çünkü bu davra- yavrunun alt çenesinde belirgin morluklar bir araştırmada ağrının nesnel ölçümünü nışları ve tepkileri yorumlarken ister istemez vardı, belli ki doğduktan kısa bir süre son- sağlayacak bir yöntem bulma yolunda ilk kendi duygularımızı da işin içine katarız. Ya- ra aldığı bir darbe sonucu aniden ölmüştü. adım atılmış gibi gözüküyor. pılan araştırmalarda goril, şempanze, fil, ba- Anne yunus günler boyunca ölü yavrusunu lina ve yunusların ölen bireylerin arkasından defalarca su yüzeyine çıkararak onun nefes Araştırmacılar bir bilgisayarla öğrenme insanların yas tutmasına benzer davranışlar almasını sağlamaya çalıştı. Anne yunusun algoritması ile işlevsel manyetik rezonans sergiledikleri görülmüş. Yunus ve balina gibi ölü yavrusunun yanından hiç ayrılmadığı, görüntüleme (fMRI) yöntemini beyin aktivi- memeli deniz hayvanlarının beyinlerinde birtakım sesler çıkartarak, burnuyla ve gö- tesinin özel örüntülerini saptamak amacıyla bulunan birtakım sinir hücrelerinin empati ğüs yüzgeçleriyle sürekli ona dokunduğu birleştirdiler ve bu sayede kişinin ağrısı olup ve sezgi yetenekleriyle bağlantılı olduğu gü- gözlemlendi. Uzmanlar, anne yunusun yav- olmadığı tahmin edebildiler. Araştırmacılar nümüzde biliniyor. Özellikle yunusların ve rusunun ani ölümünü kabullenemediğini ve bu yöntemi farklı şiddetteki ve tipteki ağrı- balinaların da sahip oldukları “von Econo- yas tuttuğunu öne sürdüler. Gene aynı kör- ları ölçecek şekilde geliştirmeyi, böylece bu mo sinir hücreleri”nin, insanlarda duyulan fezde yapılan bir başka inceleme sırasında, teknolojinin bir gün klinik uygulamalarda, acı ile bağlantılı olduğu bilimsel olarak ka- sürüdeki yunusların ölen bir yavruya davra- ilaç denemelerinde ve ağrı araştırmalarında nıtlanmış. Yunanistan’da yapılan bir çalışma, nışları dikkat çekti. Yunus sürüsü 2-3 aylık kullanılabilmesini umut ediyor. yunusların ölüm olayına karşı değişik tepki- bir yavrunun etrafını sarmıştı. Yavrunun vü- lerinin olabileceğini öne sürüyor. cudunda yaralar vardı ve hasta olduğu için yüzmekte zorlanıyordu. Yavrunun etrafın- Yunuslar zekâları, beyinlerinin büyüklü- daki yunusların stresli oldukları ve düzen- ğü, güçlü sosyal yapıları ve belirgin kişilikleri sizce yüzdükleri görülüyordu. Anne yunus nedeniyle diğer deniz hayvanlarından daha ve öteki yetişkin yunuslar dönüşümlü olarak farklı ve özel bir konumdalar. Bu nedenle, yavruyu su yüzeyinde tutmaya çalışıyorlardı geçtiğimiz yıl içinde bir grup bilim insanı, fakat hasta yavru sürekli batıyordu. Yaklaşık yunusları “insan olmayan şahıslar” olarak bir saat sonra hasta yavru öldü. Daha önceki sınıflandırmayı uygun gördüler. Bir yandan gözlemlerine dayanarak uzmanlar anne yu- yunusların çıkardığı ıslık benzeri tiz sesle- nusun yavruyu yalnız bırakmayacağını dü- rin anlamını çözmeye ve yunuslarla iletişim şündüler, ancak öyle olmadı. Bunun yerine, kurmaya çalışan uzmanlar, diğer bir yandan anne ve sürü dibe doğru batan ölü yavruyla da farklı bir çalışmada, bu zeki deniz meme- ilgilenmeyerek anında başka yöne doğru lilerinin ölümün anlamını gerçekten bilip yüzmeye başladılar. Hasta yavruyu ölene kadar yalnız bırakmayarak ona destek olan 4
Bilim ve Teknik Ekim 2011 Yapılan çalışmada önce sekiz kişiye ısı Simpson liderliğinde yapılan araştırmaya Bu da bir kanadı uzun bir kanadı kısa olan hissi verildiğinde ağrı hissettikleri ve hisset- 100 milyondan fazla balık dâhil edildi ve ve bakır yüzeye dik konumdaki bakır-kü- medikleri durumlardaki beyin aktiviteleri Avrupa balıkçılığının ticari olarak ısınma- kürt bağı ekseninde serbestçe dönebilen bir görüntülenmiş. Katılımcılar arasında gözle- dan nasıl etkilendiği ortaya çıkarıldı. Atlas çeşit “pervane” oluşturdu. nen beynin aktivite örüntülerinin verilerini Okyanusu’nun kuzeyi, son otuz yılın kü- çözümlemek için de bir algoritma kullanıl- resel ortalamasına göre dört kat daha hızlı Daha sonra molekülün üzerine, ucu bir- mış. On altı yeni katılımcıya ise ağrılı ve ağ- ısınıyor. Araştırmacılara göre 1,3 ° C’lik bir kaç atom genişliğinde bir metal iğne yerleş- rısız ısı hissi verildiğinde % 81 doğrulukla artış, yumurta olgunlaşma hızını, larvaların tirildi. Bu iğne yoluyla molekülden bakır iki durum ayırt edilebilmiş. Stanford Tıp büyümesini ve hayatta kalmasını, balıkla- yüzeye elektrik akımı geçirdiklerinde mo- Fakültesi’nden ağrı araştırmacısı ve anestezi rın beslendiği canlıların popülasyonunu lekül elektrik enerjisini dönme enerjisine uzmanı Sean Mackey bulguların henüz ön etkilemeye yetiyor. Veriler, Avrupa balık dönüştürdü. Molekül saniyede yaklaşık 50 bulgular olduğunu belirterek ağrının kar- türlerinin % 72’sinin miktarında değişme defa sıçrama yaptı. maşıklığını ve bu deneyin küçük bir grupla olduğunu gösteriyor. Otuz yıl içinde morina laboratuvar koşullarında gerçekleştirildiğini gibi soğuk suları seven balıkların sayısının Pervane asimetrik olduğu için bakır yü- vurguluyor. Yine de bu çalışmanın, tama- yarıya düştüğü, pisibalığı gibi sıcak suları zeye göre yerleştirilebileceği iki konum var. men öznel olduğu düşünülen ağrının as- seven balıkların sayısının ise iki katına çık- Bu konumların sadece birinde molekülün lında nesnel olarak ölçülebilecek özelliklere tığı belirtiliyor. Araştırmacılar zaman içinde sıçramaları rastgele değildi, bunun yerine sahip olduğuna dair bir kanıt sunduğunu etkili yönetim ve tüketici talebine uygun saat yönünde dönme şeklindeydi, bu da söylüyor. McLean Hastanesi ve Harvard yanıtla Avrupa denizlerinin verimli ve sür- araştırmacıların molekülü bir motor olarak Tıp Fakültesi’nden ağrı araştırmacısı Da- dürülebilir balıkçılığın adresi olabileceğini niteleyebilmesine olanak verdi. vid Borsook’a göre de ağrı nesnel bir şekil- vurguluyor. de ölçülebildiğinde hastaların tedavileri de Skyes yönlü hareketin neden sadece bir kökten değişebilecek. Ancak bu tekniğin ya- Tek Molekülden konumda oluştuğunu henüz anlayamadık- rarlı olması için farklı ağrı tiplerini de ayırt Dünyanın En larını, ancak metal iğnenin ucundaki doğal etmesi gerekiyor. Araştırma ekibi şimdi bu Küçük Elektrik bir asimetrinin bu duruma neden olabilece- tekniğin kronik ağrıların ölçülmesinde de Motoru ği yönünde tahminleri olduğunu söylüyor. kullanılabilirliğini değerlendiriyor. İlay Çelik Skyes ve ekibi, motorlarının Guinness Avrupa Balık Rekorlar Kitabı’na girmesi için başvuru ya- Stokları Isınan İlk defa sadece tek bir molekülden oluşan pacaklar. Başvuruları kabul edilirse oluştur- Denizlerle Beraber bir elektrik motoru üretildi. Dünyanın dukları sistem dünyanın en küçük motoru Değişiyor en küçük elektrik motoru olan bu bileşik, rekorunu kıracak. Rekorun şu anki sahibi sadece 1 nanometre (insan saçının çapının Skyes’ın molekülüne kıyasla dev boyutlar- Bülent Gözcelioğlu yaklaşık 60.000’de biri) uzunluğunda. daki, 200 nanometre uzunluğundaki iki karbon nanotüpten oluşan bir sistem. Na- Atlas Okyanusu’nun kuzeydoğusunda- Işığın ya da kimyasal tepkimelerin ener- notüplerin içinden geçen akım, erimiş me- ki ani sıcaklık artışının etkileri üze- jisini dönme ve benzeri yönlü hareketlere tal damlalarını bir tüpten diğerine itiyor. rindeki geniş kapsamlı ilk çalışma, balık dönüştüren moleküller daha önce de vardı. stoklarındaki büyük değişimin devam etti- Örneğin oksijen molekülünün elektrik ve- Skyes ürettikleri minik motorun, nano ğini gösteriyor. Current Biology dergisinde rilmesiyle rastgele dönme hareketi sergile- boyutlu tüplerde akan sıvının maruz kaldığı yayımlanan bir çalışmaya göre bu durum diği görülmüştü. Ancak bir sistemin elektrik sürtünme kuvvetinin üstesinden gelmede bazı balıkların kaybı bazılarının kazancı motoru olarak kabul edilmesi için gereken, kullanılabileceğini umuyor. oluyor. Bristol Üniversitesi’nden Dr. Steve elektriğe bağlı olarak kontrollü hareket etme özelliğini gösteren tek bir moleküle rastlan- Teksas Houston’daki Rice Üniversite- mamıştı. si’nden Kevin Kelly ise elektrik enerjisi ak- tarımı moleküllerin şekline göre farklı bi- Boston’daki Tufts Üniversitesi’nden E. çimde gerçekleşiyorsa bu durumun molekül Charles Skyes ve ekibi bunu sağlamak için boyutunda elektrik devreleri tasarlamaya asimetrik yapıdaki bütil metil sülfit molekü- yönelik uygulamalara imkân verebileceğini, lüne odaklandı. Molekül bir tarafında zincir bu tür devrelerinse çok küçük boyutlu sen- şeklinde dört karbon atomunun, diğer ta- sörlerde ve bilgisayar çiplerinde kullanılabi- rafında ise tek bir karbon atomunun bağlı leceğini düşünüyor. bulunduğu bir kükürt atomundan oluşuyor. Araştırmacılar molekülü bakır bir yüzeye, 5 moleküldeki kükürt atomu yoluyla sabitledi.
Haberler Wikitude Drive şimdilik sadece az sayı- Green, uygulamanın sürüşle ilgili bazı da telefon tarafından resmen destekleniyor sorunlarda, örneğin karmaşık kavşaklarda Sürücünün ancak uygulamada çoğu Android cihazında dönüşleri bulmaya çalışırken yaşanan kafa Gözünü Yoldan çalışıyor. karışıklığı gibi durumlarda yardımcı olabi- Ayırmayan GPS leceğini düşünüyor. Uygulaması Breuss-Schneewis zenginleştirilmiş ger- çekliği navigasyonda kullanmayı uzun süre- Düşünceleri Taklit İlay Çelik dir düşündüklerini belirtiyor. Geliştirdikleri Ederek Hareket uygulamanın ardındaki düşüncenin sürüş Eden Robot Kol Çok sayıda sürücü yolunu bulabilmek talimatlarını harita üzerinde değil gerçek gö- için GPS cihazı kullanıyor, ancak sü- rüntü üzerinde göstermek olduğunu belirti- Özlem Kılıç Ekici rüş sırasında cihazda gösterilen haritalara yor. Şirket uygulamayı geliştirmeye 2009’da bakmak güvenliği tehlikeye atabiliyor. Wi- başlamış ve geçen yılın Aralık ayında İnsanların düşünceleriyle bilgisayar prog- kitude Drive adlı yeni bir uygulama, sü- Avrupa’da piyasaya sürmüş. Breuss-Schne- ramlarını kontrol etmesine yardım eden rücülerin dikkatlerini yoldan ayırmadan ewis uygulamanın geliştirilmesi sırasında robot teknolojisi, beyin aktivitelerini kay- yol bulmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. uygulamanın GPS algılayıcıları tam doğru deden elektrotlar kullanılarak daha önce- Uygulamayı geliştiren Avusturya şirketi biçimde kullanmasını ve sürüş yönlerinin den geliştirilmişti. Ancak Japonya’da bir Wikitude GMBH’nin kurucusu Philipp cadde ve sokaklarla tam olarak çakışmasını grup araştırmacı ilk defa elektrokortikogra- Breuss-Schneewis baktığınız cihazın ek- sağlamakla, ayrıca uygulamanın Android fi (ECoG) yöntemini kullanarak, beyin sin- ranında önünüzdeki yolu görmenizin işletim sistemlerinde yapılan değişikliklere yallerini ve düşünceleri taklit ederek hare- çarpışmaları önlemeye yardımcı olaca- rağmen tutarlı biçimde çalışmasını sağla- ket edebilen protez robot kol programladı. ğını çünkü pek çok kazanın sürücünün makla uğraştıklarını belirtiyor. Elektrokortikografi doğrudan beyin yüzeyi navigasyon sistemine bakarken önünde- üzerine yerleştirilen elektrotlar aracılığıy- ki aracın durduğunu fark etmemesinden Uygulamayı geliştirenler bu yaklaşımın la beyindeki elektriksel aktivitelerin ve bu kaynaklandığını söylüyor. sürücülerin dikkatlerini yolda tutmayı sağ- aktivitelerde meydana gelen değişikliklerin lamasını umuyor. Wikitude Drive’ın inter- ölçülmesi anlamına geliyor. Bu çalışmada Wikitude Driver bir Andorid tableti ya net sitesinde de belirtildiği gibi 100 km hızla elektrotlar ameliyat ile doğrudan hastala- da akıllı telefon kamerası kullanarak sürü- araba kullanan bir sürücünün bir saniyeli- rın beyin yüzeylerine yerleştirildi. Genelde cünün önündeki yolun görüntüsünü alıyor. ğine gözünü yoldan ayırması, sürücünün epilepsinin merkez noktasını bulmak ama- Daha sonra uygulama Wikipedia, Yelp, Last. “28 metre boyunca kör olması” anlamına cıyla kullanılan ECoG yöntemi, bu sefer in- fm, Foursquare gibi çok çeşitli kaynaklardan geliyor. san beyninin makinelerle iletişim sağlaya- bilgi alarak, örneğin bölgedeki işyerleri ya bilmesi için kullanıldı. Çalışmaya 12 hasta da konser mekanları gibi sürücüyü ilgilen- Michigan Üniversitesi Ulaştırma Araş- dâhil edildi. Bunlardan beş tanesi felç geçir- direbilecek noktaları belirliyor. Daha sonra tırma Enstitüsü’nde profesör Paul Green’se memiş epilepsi hastası, dört tanesi felç ge- GPS’i ve pek çok akıllı telefonda ve tablette uygulamanın en önemli güvenlik sorunla- çirdikten sonra kollarında güç kaybı olan bulunan dijital pusulayı kullanarak cihazın rını çözebileceği konusunda şüpheli. Green hasta ve üç tanesi de omuz, kol ve ellerinde- ekranındaki canlı görüntüde bu yerleri işa- sürücülerin dikkatlerinin daha çok GPS ki hareket sinirleri zarar görmüş hastaydı. retliyor. Bu teknik zenginleştirilmiş gerçek- cihazlarına varış noktası bilgisi girerken Gönüllü hastaların beyinlerine elektrotları lik olarak biliniyor. dağıldığı, dolayısıyla bu konudaki en iyi gü- yerleştiren ekip, duyu motor yani isteyerek venlik tedbirinin otomobil yol aldığı sürece yapılan hareketleri kontrol eden beyin za- 6 varış noktası girme modunun kilitlenmesi rındaki aktiviteleri inceledi. Hastalar yapa- olacağı görüşünde. bildiklerinin en iyisini yapmaya çabalaya- rak dirsekleriyle, kollarıyla, elleriyle ve par- maklarıyla kavrama, bırakma, esnetme ve bükme hareketlerini yaparken, bir yandan beyinlerindeki sinirsel aktivite elektrotlar kullanılarak kaydedildi. Uzmanlar, her bir harekete özgü beyin aktivitesi örüntüsünü belirledikten sonra, el, kol ve parmak hare- ketlerini ilgili EcoG örüntüsü ile eşleştiren bir bilgisayar programı tasarladılar. Bilgisa- yar programı, elektrotlar tarafından kayde- dilen tüm aktivite örüntülerini tanıdığı an- da robot kola ilgili hareketleri tamamlamak
Bilim ve Teknik Ekim 2011 üzere talimat veriyor. Protez robot kolun Araştırmayı Eylül ayında Malta’da ya- bu versiyonu, laboratuvarda deney hayvanı başarılı bir şekilde dört hastanın tüm hare- pılan griple ilgili bir bilimsel toplantıda olarak kullanılan ve nezle virüsüne insanla- ketlerini tekrarladığı belirtiliyor. Alınan so- sunan, Hollanda Rotterdam’daki Erasmus rınkine benzer şekilde tepki veren bir çeşit nuçların ümit vadettiğini belirten uzmanlar Tıp Merkezi’nden Ron Fouchier, elde edilen kokarcada öldürücü oldu. Ancak virüs bu yoğun bir şekilde çalışmalarına devam edi- yeni virüsün mevsimsel grip kadar etkin bi- memeliler arasında yayılmadı. yorlar. Gelecekte bu teknoloji sayesinde bir- çimde yayılabildiğini söyledi. çok felçli insanın hayatını kolaylaştırabile- Araştırmacılar daha sonra hasta kokar- cek protez robot vücut parçaları tasarlana- 1996’da viral immünoloji alanındaki ça- calardan aldıkları virüsü başka kokarcalara bileceğinin altı çiziliyor. lışmaları dolayısıyla Nobel Ödülü kazanan verdiler. Bu, patojenlerin hayvanlara uyum Peter Doherty, bu durumun H5’in hasta sağlaması için kullanılan standart bir tek- Beş Mutasyon Kuş etme potansiyelini kaybetmeksizin yayılabi- nik. Bu işlemi sıkı güvenlik tedbirleri altında Gribini Pandemik lir hale gelebileceğini gösterdiğini ve bunun 10 kez tekrarladılar. Onuncu seferde farklı Yapabilir mi? ürkütücü olduğunu söylüyor. kafeslerdeki kokarcalara bulaşıp onları da öldürebilen bir H5N1 çeşidi ortaya çıktı. İlay Çelik H5N1 Asya’nın doğusunda kümes hay- vanlarında ortaya çıktığı 2004 yılından beri Bu işlem çok sayıda yeni mutasyon taşı- H5N1kuş gribi virüsü insanlar Avrasya coğrafyasına yayıldı. Bu süre için- yan virüsler oluşturdu, ancak bu virüslerin için öldürücü olabiliyor. de hastalığın 565 kişiye bulaştığı biliniyor, hepsinde ortak olan iki mutasyon vardı. Ama insanlar arasında kolayca yayılamadığı bunların 331’i öldü. O zamandan beri mil- Fouchier’e göre bu iki mutasyon ve başlan- için şimdiye kadar bir pandemik, yani dünya yonlarca kuşun hasta olmasına, insanlarda, gıçta kasıtlı olarak oluşturulan üç mutasyon, çapında bir salgın yaratmadı. Ancak yapılan kedilerde ve domuzlarda hastalığın görül- yani toplamda sadece beş mutasyon, virü- yeni bir araştırmada elde edilen sonuçlar, bu mesine rağmen virüsün memeliler arasında sün deneyde kullanılan kokarcalar arasında durumun değişebileceğini düşündürüyor. kolayca yayılabilen bir çeşidi ortaya çıkma- bulaşıcı hale gelmesi için yeterli görünüyor. Çalışmada virüsün sadece beş geninde ya- dı. Böyle bir virüs laboratuvar ortamında da Fouchier şimdi de sadece bu beş mutasyonu pılan mutasyonlar, virüse laboratuvar orta- oluşturulamadı, dolayısıyla bazı virologlar oluşturduğu H5N1’le deney yapacak. mında memeliler arasında yayılma yeteneği H5N1’in memeliler arasında yayılabilir hale kazandırdı. Üstelik virüs öldürücülüğünden gelemeyeceğini düşünüyordu. Bu beş mutasyon kuşlardaki H5N1’lerde de bir şey kaybetmedi. ayrı ayrı görülmüş. Fouchier bu mutasyonlar Oysa Fouchier ve ekibinin çalışmaları ayrı ayrı görülebiliyorsa bir arada da görülebi- tam aksini düşündürüyor. Araştırmacılar lir görüşünde. Hong Kong Üniversitesi’nden önce virüsün genomunda, kuş gribinin in- grip virolojisi uzmanı Malik Peiris insanlar sanlara uyum sağlamasına katkısı olduğu arasında yayılabilen bir H5N1 çeşidinin mu- bilinen üç mutasyon oluşturdu. Virüsün tasyonlar sonucu sadece insanlarda değil, virüsün hâlihazırda yayılabildiği kuşlarda da ortaya çıkabileceğini düşünüyor. New York City’deki Mount Sinai Tıp Merkezi’nden grip uzmanı Peter Palese ise H5N1’in memelilerde yayılabilecek biçimde uyum sağlayabileceğinden şüpheli. Ralese, kokarcaların insandan farklı olduğunu, ay- rıca H5N1 uzun süredir ortada olduğu hal- de insanlar arasında yayılabilecek biçimde mutasyon geçirmediğini belirtiyor. Öte yandan Maryland Bethesda’daki Ulusal Sağlık Enstitüsü’nden, kuş gribinin 1918’de nasıl öldürücü bir pandemik yarat- tığı üzerine çalışmakta olan Jeffery Tauben- berger, virüsün henüz insanlarda yayılabi- lecek biçimde uyum sağlamamış olmasının uyum sağlamayacağı anlamına gelmeyece- ğini söylüyor. 7
Haberler Yıldız Teknik Beyin Okuma Üniversitesi Gerçek Oluyor Son Sığla Rüzgâr Enerjisi Ormanlarında Kulübü’nün Alp Akoğlu Festival Heyecanı “Bora”sı ABD’deki Berkeley Üniversitesi Alp Akoğlu Özlem Ak İkinci araştırmacıları beyin görün- tüleme ve bilgisayar canlandırma teknikle- Doğa Koruma Merkezi, Birleşmiş Mil- 2010 rinden yararlanarak beyin okuma konusun- letler Kalkınma Programı ve Yaşama yılının Mart ayında Yıldız Tek- da önemli bir gelişme sağladılar. Dair Vakıf işbirliği ile yürütülen Hayata Artı nik Üniversitesi (YTÜ) bünye- Gençlik Programı tarafından desteklenen sinde çalışmalarına başlayan Rüzgâr Enerjisi Araştırma, insanların izlemiş oldukları Sığlalar Geri Dönüyor Projesi kapsamında Kulübü (REK), rüzgâr enerjisi konusunda hareketli görüntülerin işlevsel manyetik re- “Sığla Festivali” yapılacak. toplumsal bir bilinç oluşturmayı, bu konu- zonans görüntüleme (fMRI) ve özel gelişti- da dünyada yaşanan gelişmelerin ve gelişen rilmiş bir bilgisayar yazılımı yardımıyla “be- Dünyada sadece Muğla Köyceğiz’de or- teknolojilerin takibini yapmayı ve proje- yinden okunabileceğini” gösteriyor. man oluşturan sığla ağacının önemi konu- ler üretmeyi hedefliyor. Türkiye’nin rüzgâr sunda farkındalık yaratmayı ve mevcut sığla enerjisiyle çalışan ilk profesyonel arabasını Bu teknoloji sayesinde geliştirilecek bilgi- orman parçalarını birleştirmeyi hedefleyen üretmek ve uluslararası yarışlarda ülkemi- sayar programları yardımıyla beyin-makine projenin kapanış etkinliği olan Sığla Festi- zi en iyi şekilde temsil etmek de REK’in etkileşiminin sağlanabileceği düşünülüyor. vali, yöre halkı ve doğaseverlerin katılımı amaçları doğrultusunda oluşturan bir proje. Bu, felç ya da koma hali gibi çeşitli nedenlerle ile 7-8 Ekim 2011 tarihlerinde Köyceğiz’de Üniversite öğrencilerinin yedi aylık yoğun iletişim kuramayan ya da hareketi kısıtlanan gerçekleştirilecek. çalışması sonucunda geliştirilen, rüzgâr han- kişilerin düşünce yoluyla bilgisayar kullana- gi yönden eserse essin istenilen yöne doğru bileceği, dolayısıyla da birçok işini yapabilece- Doğa Koruma Merkezi tarafından Özel ilerleyebilen bu arabaya “Bora” adı verilmiş. ği anlamına geliyor. Bu bilimkurgudan fırla- Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Orman Boyutları 2 m x 3,1 m x 3,3 m ve 150 kg olan ma gibi görünen teknoloji henüz gelişme aşa- Genel Müdürlüğü, Köyceğiz Orman İşlet- Bora, Wind Energy Events adlı organizasyon masında. Yani kişiyi makineye bağlayıp neler mesi Müdürlüğü ve Köyceğiz Belediyesi or- tarafından bu sene Hollanda’da düzenlenen hayal ettiğini görebilmek için daha çok erken. taklığı ile yürütülen Sığlalar Geri Dönüyor “Racing Aeolus” isimli uluslararası rüzgâr Projesi ile Köyceğiz Gölü etrafındaki par- enerjisiyle çalışan araba yarışına katılmış. Yine aynı laboratuvarda yapılan daha ön- çalanmış sığla orman toplulukları birleşti- Almanya, Avusturya, Danimarka, Hollanda, ceki bir çalışmada önlerine konan siyah be- riliyor. Ülkemiz için yeni bir ağaçlandırma İngiltere, Kanada ve Türkiye’den toplam 11 yaz fotoğrafları inceleyen gönüllülerin beyin- metodu olan “koridor metodu” Doğa Koru- takım ve 14 araç yarışta yer almış. Bora ge- lerindeki görmeden sorumlu bölgedeki akti- ma Merkezi yetkilileri tarafından, bu proje nel sıralamada 14 araç arasında ortalama % viteler kaydedilmiş ve fotoğraflardan hangisi- kapsamında hayata geçirilmişti. 14,3 verim ile onuncu olmuş. İlk sene hedef- ne baktıklarını bulabilen bir bilgisayar prog- lerinin sadece aracı yürütebilmek olduğunu ramı geliştirilmişti. Bu yeni araştırmaday- Sığla ormanı alanını genişletmeyi he- vurgulayan REK üyeleri hem bunu gerçek- sa Shinji Nishimoto ve ekibi bunu hareketli defleyen proje kapsamında sığla ormanının leştirmenin hem de üç aracı geride bırakmış görüntülerde yapmayı başardı. Nishimoto’ya önemini ve ekoturizm potansiyelini ulusal olmanın memnuniyetini yaşıyorlar. göre bu teknolojinin kullanımının yaygınlaş- ölçekte tanıtmak üzere etkinlikler gerçek- ması için beynin hareketli görüntüleri nasıl leştiriliyor. Bu etkinliklerin sonuncusu ise işlediğinin anlaşılması gerekiyor. Sığla Festivali olacak. Festival süresince sığla ormanları içinde doğa yürüyüşleri, Köyce- ğiz Gölü etrafında bisiklet turları yapılacak. Ayrıca Köyceğiz Gölü’nün su sporları açısın- dan uygunluğuna dikkat çekmek amacıyla kano yarışları da düzenlenecek. Ayrıntılı bilgi için: www.dkm.org.tr 8
Bilim ve Teknik Ekim 2011 Deneyler MR cihazının içinde saatlerce Araştırmacıların asıl hedefi beynin do- Müziğin hareketsiz kalmayı gerektirdiğinden araş- ğal koşullarda yani gündelik yaşamda na- Sesini Kısın! tırmacılar denek olarak kendilerini kullan- sıl çalıştığını anlamak ve görüntülerin ya da mışlar. MR cihazıyla beynin görsel bölge- hayallerin nasıl canlandırılabileceğini bul- Özlem Ak İkinci sindeki kan akışı izlenirken iki grup halin- mak. Nishimoto’ya göre denekler film izler- de düzenlenmiş çok sayıda Hollywood fil- ken beynin nasıl çalıştığının iyice anlaşılma- Milyonlarca insan kulaklıkla yüksek mi fragmanı izlemişler. Beyin etkinliği iz- sı bunda önemli bir adım olacak. sesle uzun süre müzik dinledikleri lenirken beyin bilgisayarda küçük küplere için işitme kaybı riskiyle karşı karşıya. Geliş- ayrılmış ve her bir hacimsel pikselin bilgi- tirilen yeni kulaklık teknolojisi yüksek sevi- sayar modeli oluşturularak filmlerdeki gö- yedeki müzik sesini sınırlama özelliğiyle ku- rüntülerin ve hareketin bu bölgelerde nasıl 8. İstanbul Buluş lağın zarar görmesini önlemeyi amaçlıyor. şekillendiği haritalanmış. Şenliği’nde “Bidona Şutla” Yeni geliştirilen sistem, kulaklığın ses se- Denekler birinci seti izlerken bilgisa- viyesini, pile ihtiyaç duymayan ve ses sinya- yar programı görüntüleri beyindeki akti- Özlem Ak İkinci liyle çalışan bir devre ile sınırlandırıyor. Eğer viteyle karşılaştırarak bir anlamda hangi ses şiddeti sürekli 85 desibelin üzerinde ise görüntünün hangi aktiviteye karşılık gel- ABD’de her yıl eğlence amaçlı dü- sistem ses seviyesini azaltıyor. diğini öğrenmiş. İkinci set ise bunun so- zenlenen “Invention Challen- nucunda oluşan algoritmanın denenmesi ge” adlı yarışmayla aynı format ve içerikte olan Sony’nin 1979 yılında ilk walkmani piya- için kullanılmış. Bunun için YouTube’dan ve ABD dışında sadece Türkiye’de yapılan saya çıkarmasından beri insanlar taşınabilir rastgele seçilmiş toplam 18 milyon sani- buluş şenliğinin sekizincisi 10 Aralık Cuma aletlerle ve kulaklıkla müzik dinliyor. Fakat yelik video, bilgisayar programına giril- günü Kayışdağı’nda bulunan Yeditepe Üni- son 10 yılda dijital müzikçalarların yaygınlaş- miş. Sonunda bilgisayar deneklerin izledi- versitesi Mühendislik Fakültesi’nde yapılacak. ması ve cep telefonlarının da müzik dinlemek ğine en çok benzeyen 100 video klibi seçip için kullanılabilir hale gelmesi halk sağlığı derleyerek deneklerin izlediği klibin bula- Yarışmada ilgi alanı bilim ve buluş olan açısından yeni bir tehlikeyi gündeme getirdi. nık ama sürekliliği olan bir canlandırma- kişiler, verilen bir problemi yaptıkları bir Çünkü dijital müzikçalarlarda kullanıcıların sını yapmış. buluşla çözmeye çalışıyor. “Bidona Şut- saatlerce kesintisiz müzik dinlemesine imkân la” isimli bu yılki yarışmada ise katılım- verecek kadar fazla şarkı depolanıyor. Boston Beyin aktivitesinden yararlanarak bu cıların bir Amerikan futbolu topunu beş Çocuk Hastanesi Odyoloji Bölüm Başkanı tür canlandırmalar yapılırken karşılaşılan metre uzaktaki bir çöp bidonunun içine, Brian Fligor kullanıcıların kulaklık ile hafta- en büyük zorluk, kan akışından kaynak- bir dakikalık süre içinde üç kez atabilecek da en fazla yedi saat müzik dinlemeleri ge- lanan sinyallerin görüntüyü işleyen sinir- bir düzenek yapmaları isteniyor. Bidonun rektiğini söylüyor. Fligor New York’taki son lerden gelen sinyallere göre çok daha yavaş içine giren atışlara ve hedefe yakın atışlara günlerde yaptığı çalışmada dijital müzikça- olması. Bu da hareketli görüntülerde birta- puan verilecek, üç atışın puanları toplamı lar kullanıcılarının haftada ortalama 18 saat kım zorluklara neden oluyor. Bu nedenle en yüksek olan takım yarışmayı kazanacak. müzik dinlediğini, hatta bazı kişilerde bunun daha önce yapılan araştırmalarda hareket- Bir şenlik ortamında buluşlarını yarıştır- haftada 70 saati bulduğunu belirtiyor. li görüntüler değil, siyah beyaz fotoğraflar mak isteyenler başvurularını 11 Kasım gibi durağan görüntüler kullanılıyordu. Bu 2011’e kadar yapabilecek. Kulaklık kullanan kişilerde işitme kaybı araştırmadaysa sinirlerden gelen sinyal- riski, uzun dinleme süresi ve yüksek ses bir- lerle kan akışından kaynaklanan sinyalle- likte olduğunda ortaya çıkıyor. Avrupa Birli- ri ayrı ayrı ele alan iki aşamalı bir model ği Komisyonu tarafından desteklenen araş- kullanılıyor. tırmada dijital müzikçalarların ürettiği aza- mi ses seviyesinin 88 desibel ile 113 desibel arasında değiştiğini, kullanılan kulaklığın türüne ve konumlandırılmasına bağlı olarak bu seviyenin 120 desibele kadar çıktığı sap- tanmış. Yakınınızda kalkan bir uçağın çıkar- dığı sesin şiddetinin 120 desibel olduğu göz önünde bulundurulduğunda Avrupa Birliği ülkelerindeki 2,5-10 milyon müzikçalar kul- lanıcısının yüksek oranda duyma kaybı riski altında olduğu düşünülüyor. 9
Haberler olan genetik bir mutasyon belirlendi. Bu mu- jeneratif (nöronlarda yapısal ya da işlevsel tasyon Avrupa nüfusundaki ailesel ALS ve bozukluğa yol açan) hastalıklar için RNA’yla Füzyon FTD vakalarının en az üçte birini açıklıyor. ilintili hastalık mekanizması üzerinde duran Uygulamaları Söz konusu araştırmalar şimdilik tedavisi bazı başka araştırmalarla tutarlılık gösteriyor. Uluslararası Okulu olmayan bu hastalıkların anlaşılmasına yö- nelik önemli öngörüler sağlıyor. Elde edilen Araştırmacılar mutasyonla ilintili klinik Gökhan Atmaca bulguların ileride tedavi stratejileri geliştiril- ve patolojik özellikler aradılar. Dr. Rademar- mesinin yolunu açabileceği düşünülüyor. kers, bulguların bu mutasyonla ilgili birden Enerji kaynaklarının giderek azalmasıy- fazla potansiyel hastalık mekanizması oldu- la çevre dostu ve yüksek verimlilikteki Lou Gehrig hastalığı olarak da bilinen ğunu düşündürdüğünü belirtiyor. Bu meka- alternatif enerji kaynakları, günümüzün en ALS, istemli hareketleri kontrol eden nö- nizmaların sinir hücrelerinde bozulmaya na- önemli bilimsel araştırma konularından bi- ronların yani sinir hücrelerinin yıkımına ne- sıl yol açtığının anlaşılması içinse daha fazla ri haline geldi. Bu özelliklere sahip bir alter- den oluyor. ALS kendini tipik olarak aşama araştırma yapılması gerektiğini söylüyor. natif enerji kaynağı olarak düşünülen füzyon aşama ilerleyen felçle gösteriyor ve sıklıkla da dünyada ve ülkemizde birçok bilim insa- teşhisten sonraki birkaç yıl içinde solunum İki çalışmanın sonuçları birlikte, hem nının araştırmalarına konu oluyor. yetmezliğine bağlı ölümle sonuçlanıyor. Er- ailesel hem de sporadik (belirli bir düzene ken ortaya çıkan demansın bilinen en yaygın bağlı olmaksızın rastlantısal olarak ortaya çı- TÜBİTAK, TAEK, ITAP ve Gazi Üniver- ikinci sebebi olan FTD ise beynin frontal kan) FTD ve ALS vakalarının şimdiye kadar sitesi’nin desteklediği, ülkemizden ve dünya- ve temporal loblarındaki bozulmalarla ilgili tek bir sebebin açıklayamadığı kadar büyük dan pek çok bilim insanının bir araya geldi- olup kişilik, dil ve davranışlar üzerinde çar- bir kısmının ana nedeninin C9ORF72 ge- ği “1. Manyetohidrodinamik ve Füzyon Uy- pıcı bozukluklara sebep oluyor. Daha önce nindeki üçlü tekrar genişlemesi mutasyonu gulamaları Uluslararası Yaz Okulu” 9-16 Ey- bu iki hastalığın bazı ortak genetik kökenleri olduğunu düşündürüyor. Mutasyon sadece lül 2011 tarihleri arasında Marmaris’te Ku- olduğuna dair fikirler öne sürülmüştü. Finlandiya’daki vakaların yaklaşık yarısını, ramsal ve Uygulamalı Fizik Enstitüsü’nde Avrupalılarda görülen ailesel FTD ve ALS (ITAP) gerçekleştirildi. İtalya, Malezya, İran, ALS vakalarının % 10’unun, FTD vakala- vakalarınınsa en az üçte birini açıklıyor. Mu- Nijerya, Sırbistan gibi farklı ülkelerden ge- rının % 50’sinin kalıtımsal olduğu düşünülü- tasyonun bir kısım kalıtsal olmayan ALS ve len lisans, yüksek lisans, doktora öğrencile- yor. Şimdiye kadar birden fazla gen bu has- FTD vakasıyla da ilintili olduğunun göste- ri ve doktora sonrası araştırmacılardan olu- talıklarla ilişkilendirildiyse de genetik risk rilmiş olması önem taşıyor. Dr. Traynor, bu şan 31 katılımcıya, alanında uzman Türk ve büyük ölçüde bilinmezliğini korumuş. keşifle dünyada ALS’nin en yüksek oranda yabancı 11 bilim insanı tarafından plazma görüldüğü Finlandiya’daki tüm ailesel ALS sistemlerinin modellenmesi, kararsızlıklar, Yakın zamanda yapılan araştırmalar hem vakalarını açıklayabildiklerini söylüyor. konveksiyon, türbülans, manyetohidrodina- ALS’yi hem de FTD’yi 9. kromozom üzerin- Traynor, 9p21’le ilintili ALS ve FTD’nin al- miğin doğrusal olmayan yönleri, durağan deki 9p21 olarak adlandırılan bölgeyle ilişki- tında yatan genetik bozukluğun anlaşılması- elektrostatik hapsetme gibi konuların yer al- lendirmiş. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’den nın ve bu genetik bozukluğun hasta grupla- dığı manyetohidrodinamik problemler, füz- Dr. Bryan J. Traynor ve ekibi, 9p21’le ilintili rında yüksek oranda görülmesinin, bu gene- yon modellenmesi ve plazma kararsızlıkları ALS ve FTD’si olan hastalarda bu bölge üze- tik bozukluğu ileride geliştirilebilecek ilaçlar gibi dersler verildi. Bir hafta boyunca süren rinde kapsamlı yeni nesil bir genetik analiz için iyi bir hedef haline getirdiğini belirtiyor. etkinliğin her yıl tekrarlanarak bir eğitim se- yaptı. Mayo Clinic Jacksonville’den Dr. Rosa risi olması için çalışmalar yürütüyor. Rademarkers’ın liderliğindeki diğer grupsa İHA Sistemleri 9p21’le ilintili ALS ve FTD hastası geniş bir ve Platformları ALS’nin En Yaygın aile üzerinde benzer analizler yaptı. Çalıştayı Yapıldı Sebebi Olan Gen Bulundu Her iki grup da henüz işlevi bilinmeyen Bülent Gözcelioğlu C9ORF72 adlı genin kodlamayan (prote- İlay Çelik in kodu içermeyen) bölgesinde nükleotid İnsansız hava araçlarına (İHA) ilgi gün (DNA yapıtaşı) üçlüsünün tekrarı şeklinde- geçtikçe artıyor. Ülkemizde bu konuyla İnsanlar üzerinde yıkıcı etkiler yaratan iki ki bir mutasyona rastladı. Bu mutasyonlar ilgili yapılan araştırmalar ve uygulamaların hastalık olan amiyotropik lateral skleroz ALS’nin ve FTD’nin RNA metabolizmasın- son durumuyla ilgili bir çalıştay, ODTÜ’de (ALS) ile frontotemporal demansın (FTD) daki bozukluklardan kaynaklandığına işaret 16 Eylül 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Ça- genetik temelini ortaya çıkarma yolunda ediyor. Bu düşünce ALS, FTD ve nörode- lıştayda ODTÜ, İTÜ, TOBB ETÜ, Atılım önemli bir adım atıldı. Cell Press tarafından Üniversitesi, ASELSAN, Vestel Savunma Neuron dergisinde birbirinden bağımsız Sanayi, Baykar Makine, Hava Harp Oku- olarak yayımlanan iki ayrı çalışmaya göre, lu, TUSAŞ, SSM, TAİ, TÜBİTAK Uzay gibi ALS’nin ve FTD’nin bilinen en yaygın sebebi kurumlar yaptıkları araştırmalarla ilgili gün- cel bilgiler verdi. Çalıştay sonunda insansız 10
Bilim ve Teknik Ekim 2011 uzay araçlarıyla ilgili akademik çalışmalar, Gran Sasso arasındaki 2,3 ± 0,9 nano sani- deneyi de 2007 yılında nötrinoların ışıktan üniversite-sanayi işbirliğinin artırılmasının yelik zaman farkı hesaba katılıyor, ölçümler hızlı gittiğini gözlemlemiş ancak hata payı önemi vurgulandı. Böylece insansız hava sezyum atom saatleri ve optik fiberler kul- çok yüksek olduğu için bu kadar ciddiye araçları teknolojisinin, dışarıya bağımlı ol- lanılarak test ediliyor. Sonuçta nötrinoların alınmamıştı. Nötrinolar üzerine çalışılan madan geleceğe daha iyi taşınacağıyla ilgili yolculuğunun başlangıç ve bitiş noktaları bir başka deney de Japonya’daki T2K de- fikir birliğine de varıldı. Çalıştayda Prof. Dr. arasındaki 732 km’lik mesafe 20 cm’ye varan neyi. Her iki deneyden de en fazla bir sene Ünver Kaynak tarafından yapılan “Güneş ve hassasiyetle ölçülüyor. Zaman ölçümündeki içerisinde nötrinoların hız ölçümüne dair hidrojen enerjisi temelli insansız hava aracı hata payı ise 10 nano saniye civarında. Tabii OPERA’nın sonucunu destekleyen ya da tasarımı ve geliştirilmesi”, Haluk Bayraktar CERN’den gönderilen milyonlarca nötrino- çürüten sonuçlar bekleniyor. tarafından yapılan “Bayraktar insansız hava nun hangisinin tam olarak hangi noktada aracı sistemleri geliştirme süreçleri ve mev- üretildiği tam bilinemediğinden nötrinola- Öğrenciler cut durum”, Dr. Özlem Şen tarafından yapı- rın üretilebildiği bütün noktalar göz önüne Eratosthenes’in lan “TÜBİTAK UZAY tarafından geliştirilen alınarak olasılık dağılımı elde ediliyor. Ma- Yolunda... insansız hava araçlarında kullanılabilecek alt tematiksel dağılımdaki ortalama belirsizlik sistemler” sunumları dikkat çekti. Tüm bu ise 1,4 nano saniye civarında. OPERA de- Özlem Ak İkinci konularla ilgili ayrıntılı yazılara dergimizin neyinin 2009 yılından beri topladığı veriler, önümüzdeki sayılarında yer vereceğiz. nötrinoların tahmin edilen zamandan 60 MÖüçüncü yüzyılında Eratosthe- nanosaniye daha erken Gran Sasso’ya ulaş- nes Mısır’ın İskenderiye ve Sye- Nötrinoların tıklarını ortaya çıkarmış. Bunun olabilmesi ne şehirlerinde güneş ışınlarının gölge boy- Işıktan Hızlı Gibi için nötrinoların ışıktan daha hızlı hareket larını ölçtü. Asıl amacı dünyanın çevresini Görünen Yolculuğu etmeleri gerekiyor. 60 nano saniyelik fark hesaplamaktı. Geçtiğimiz günlerde ölçme sı- yukarıda bahsettiğimiz ufak hata paylarıyla rası günümüz öğretmenleri ve öğrencilerin- İ Zeynep Ünalan açıklanamayacak kadar büyük. deydi… Samsun ve Hatay illerinden ilköğ- talya’daki Gran Sasso Laboratuvarı’ndaki retim öğrencileri ve öğretmenleri “Yaşadı- OPERA deneyi, elektrik yükü olmayan, Opera deneyi ekibi, gözden kaçmış ya ğım Gezegeni Öğreniyorum” projesi kapsa- kütlesi yok denecek kadar küçük atomaltı da yanlış hesaplanmış bir şey olmadığından mındaki bilim okulunda her iki ilde de ay- parçacıkları olan nötrinoları ve değişik nöt- emin olmak için analizi birkaç ay daha ince- nı anda, aynı büyüklükteki bir cismin oluş- rino tipleri (elektron, muon, tau nötrinola- lemiş, hata bulamamış ve sonuçlarını diğer turduğu gölgelerin boylarını ölçtüler. Proje rı) arasındaki salınımları (birbirine dönü- bilim insanlarına ve halka açıklama kararı öğretmenlerle 15-16 Eylül tarihlerinde, öğ- şümleri) incelemek için kurulmuş. Ancak almış. Nötrinoların hız ölçümü analizi- rencilerle ise 28-29 Eylül 2011 tarihlerinde deney aynı zamanda nötrinoların hızını nin yöntemi ve sonuçları, 23 Eylül 2011’de gerçekleştirildi. Bununla birlikte, Hatay ve ölçmek için ideal bir düzenek işlevi görü- CERN’de dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Samsun Milli Eğitim Müdürlükleri tarafın- yor. İsviçre’de, CERN’de üretilen muon tipi birçok bilim insanının katılımıyla gerçek- dan belirlenecek fen bilgisi öğretmenleri ve nötrinolar Gran Sasso’ya gönderiliyor. Çok leşen toplantıda da irdelendi. Sıcaklık GPS bu öğretmenlerin belirleyeceği ilköğretim yüksek enerjili nötrinoların hangi sürede ne ölçümlerini etkilemiş midir, Ay’ın hareketi 8. sınıf öğrencileri ile 4 Ekim 2011 tarihin- kadar yol aldığı hesaplanarak hızları tespit hesaba katılmamış olabilir mi, Dünya’nın de Dünya’nın çevresini ölçme deneyinin ger- edilmeye çalışılıyor. Tabii ölçülecek mesafe dönüşü hesaplarda nasıl yer aldı gibi binbir çekleştirilmesi planlanıyor. Yürütücülüğünü Dünya üzerindeki iki nokta, ölçülecek za- çeşit soru yöneltilen konuşmacı şimdilik Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eğitim Fakül- man ise ışık hızıyla kıyaslanacak büyüklükte tatminkâr cevaplar vermiş gözüküyor. Işık tesi İlköğretim Bölümü’nden Prof. Dr. Hüse- bir hız olunca hesapların çok dikkatli yapıl- hızının aşılamayacağını öngören Einstein’ın yin Kalkan’ın yaptığı projede temel astrono- ması gerekiyor. ünlü özel görelilik kuramıyla ters düşen bu mi kavramlarının öğretimini içeren alterna- duruma şüphe ile yaklaşılırken deney ekibi tif bir bilim okulu yer alıyor. Birincil amaç il- Nötrinoların İsviçre’de üretildiği nokta ile makalesini bilimsel yayınlar arşivine koy- köğretim öğrencilerinin dünyanın şekli, ko- İtalya’daki dedektörlerde tespit edildiği nokta muş bile. Konuyla ilgilenen bütün bilim numu ve boyutları hakkında bilgilerini geliş- arasının hassas ölçümü için GPS’ler kullanı- insanlarından yöntemlerini ve sonuçlarını tirmek, doğaya ve evrene karşı olan ilgileri- lıyor, jeodezik ölçümler yapılıyor, CERN ile incelemelerini isteyen ekip bir yandan da ni artırmak, temel fen kavramları ile ilgili öğ- benzer deneylerin yapıldığı laboratuvar- renme zorluklarını en aza indirmek, gençle- lardan destek bekliyor. ABD’deki MINOS re fen bilimlerini sevdirmek. Farklı illerdeki öğrenciler arasında etkileşimin sağlanması, öğrencilere etkin rol verilerek ortak bilimsel çalışma ve düşünme ortamlarının oluşturul- ması, birlikte yaptıkları gözlem ve ölçümler- den elde ettikleri bilgilerin paylaşılması pro- jenin diğer amaçlarından. 11
Ctrl+Alt+Del Levent Daşkıran Gartner: “2015’e Kadar 326 Milyon Tablet Satılacak” 2010 yılında iPad’in yar dolar yatırım ya- duyurulmasıyla başla- parak satın aldığı We- yan tablet yarışında mü- bOS işletim sisteminin cadele öylesine hızlandı şirketin aldığı stratejik ki, önümüzdeki birkaç yıl bir kararla yarıştan çe- içinde tablet sahiplerinin kilmiş olması. Zira We- sayısı yarım milyarı zorla- bOS, bir zamanlar mo- yacak. Bunu söyleyen ün- bil aygıtlara hayat ver- lü araştırma şirketi Gart- miş en yaygın ve ba- ner. Gartner analistlerinin şarılı işletim sistemle- yaptığı tahminler, 2011 rinden biri olan Palm yılında toplam 63 milyon OS’un yaratıcıları tara- 637 bin satış rakamına fından geliştiriliyordu; ulaşan tabletlerin 2015 işi bilenlerin arkasında yılında 326 milyonu bula- durduğu bir sistemdi. cağına işaret ediyor. Tah- Dolayısıyla iOS işletim minlere göre bunun da sisteminin karşısında 148 milyondan fazlasını durabilme konusun- iOS işletim sistemiyle çalışan iPad se- da önemli bir potansiyeli vardı. Analizin de- risi oluşturacak. iPad’i 116 milyonla Android, taylarını http://www.gartner.com/it/page. 34 milyonla Microsoft, 26 milyona QNX, 197 jsp?id=1800514 adresinde görebilirsiniz.. bin adetle diğerleri ve 197 bin adetle Meego işletim sistemine sahip tabletler izleyecek. Gartner’in tahminlerine göre 2015 yılına kadar satılacak İşin kötü yanı, HP’nin geçtiğimiz yıl 1,2 mil- tabletlerin yarıya yakınını iPad oluşturacak. Telefonunuzdaki Hareket Algılayıcılar Şifrenizi Ele Veriyor Geçtiğimiz birkaç yılda ortaya çıkan birçok mobil cihaz, üzerinde ha- İlginç verilerden ilginç sonuçlara ulaşma konusu açılmışken, size bir reket algılayıcılarla geliyor. Harekete duyarlı uygulamalardan oyunlara de Münster Üniversitesi Uygulama Bilimleri Bölümü’nün DaPriM (Data kadar birçok alanda kullanılabilen bu hareket algılayıcılar, siz hareket Privacy Management - Veri Gizliliği Yönetimi) Projesi kapsamında yap- ettirdikçe elinizde tuttuğunuz mobil cihazın serbest uzayda hangi ek- tığı bir araştırmadan bahsedelim. Bu merkezdeki araştırmacılar, yurtdı- sene doğru hareket ettiğini gayet hassas bir şekilde raporlayabiliyor- şında yaygın olarak kullanılan akıllı elektrik sayaçlarının hangi saatler lar. Böylece elinizle yaptığınız her hareketi mobil aygıtınız için bir kont- arasında ne kadar elektrik tüketildiğine dair sağladığı verilerden hare- rol aracına dönüştürebiliyorsunuz. İşin buraya kadar olan kısmı yeni de- ketle hane halkının televizyonda hangi kanalı seyrettiğini tahmin ede- ğil, muhtemelen birçoğunuzun da zaten önceden bildiği ve denediği bileceklerini keşfetmişler. Tabii koşulları var. Bunun için izlenen şeyin şeyler. mümkün olduğunca birbirini izleyen aydınlık ve karanlık sahnelerden oluşması ve diğer ev aletlerinin enerji tüketimindeki paylarının düşük Şimdi asıl ilginç olan kısma gelelim. Normalde cep telefonunuzu eli- olması gerekiyor. Daha önce anlık enerji tüketimine bakılarak fırında ye- nizde tuttuğunuzda, telefonunuz üzerinde bir şeyler yazarken parmak- mek mi pişiyor, banyoda saç kurutma makinesi mi çalışıyor gibi kaba larınızın hareketine bağlı olarak aygıtın farklı yönlere doğru hafifçe eğil- verilere ulaşmak mümkündü. Ama son raporların akıllı sayaç verileri- diğini fark etmişsinizdir. İşte bu küçük hareketlerin cep telefonunuzun nin ev halkının yaşamıyla ilgili çok daha fazla ipucu verebileceğini orta- ekranında o an ne yazmakta olduğunuzu tahmin etmek için kullanılabi- ya koyması bir hayli ilginç. Haberin detayına http://bit.ly/smartelectri- leceğini biliyor muydunuz? Kaliforniya Üniversitesi’nden iki araştırmacı, city adresinden ulaşabilirsiniz. Hao Chen ve Lian Cai, Android platformu üzerinde hareket algılayıcılar- dan gelen verileri takip ederek ekrana ne yazdığınızı tahmin eden To- uchLogger adlı bir yazılım geliştirmişler. Sonuç? Eğer 0-9 arası rakam- ların yer aldığı numerik klavye üzerinde bir şeyler yazıyorsanız, uygu- lama ne yazdığınızı yüzde 71,5 doğrulukla tahmin edebiliyor. Eğer nu- merik klavye yerine Q klavye kullanıyorsanız iş zorlaşıyor, ama yeterin- ce veri eşliğinde kabul edilebilir bir doğruluğa ulaşmanın mümkün ola- bileceği söyleniyor. Bu durum, cep telefonunuzda yazdığınız herhan- gi bir şifrenin hareket verileri yardımıyla ele geçirilebilmesi sonucunu bile doğurabilir. Konuya dair detaylı araştırma raporunu http://www. cs.ucdavis.edu/~hchen/paper/hotsec11.pdf adresinde PDF doküma- nı olarak bulabilirsiniz. 12
Bilim ve Teknik Ekim 2011 [email protected] SanDisk, İçindeki Bilgiyi 100 Yıl Saklayan Bellek Üretti Verilerinizi kaydetmek için kullandığınız CD ve- çok üzüntü duyacağınız şeyler olsa gerek), içine koy- ya DVD’ler içindeki veriyi ne kadar süreyle saklayabi- duğunuz veriyi 100 yıl boyunca zarar görmeden sak- liyor? Üretim kalitesine bağlı olarak birkaç yılla birkaç lama garantisi veriyor. Veriyor da, bundan 10 sene ön- 10 yıl arasında. Peki USB bellekler? Yaklaşık 10 yıl. Sa- cesinde bile kullanıyor olduğumuz kaset ve disketleri bit diskler? Onlar da o civarda. SanDisk veri süreklili- bugün takacak yer bulamıyorken, 100 yıl sonra torun- ğinin hayati öneme sahip olduğunu düşünenler için lar bu belleği o günün bilgisayarına nasıl bağlarlar ayrı içindeki veriyi 100 yıla kadar saklayabilen yeni bir bel- bir konu. Neyse, biz üzerimize düşeni yapalım da işin lek ürettiğini duyurdu. Özellikle fotoğraflar ve video- o kısmını torunlar düşünsün. SanDisk’in Memory Vault lar için tasarlandığı söylenen bellek (ki bunlar aynı za- teknolojisiyle ilgili detaylı bilgiyi http://www.sandisk. manda kişisel yedekleriniz arasında kaybetmekten en com/misc/preserve adresinde bulabilirsiniz.. SanDisk’in Memory Vault adını verdiği yeni teknoloji, kaydettiğiniz verilerin belleklerde 100 yıla kadar saklanabilmesine olanak tanıyor. Microsoft Windows 8’i Tanıttı, İndirmesi Bedava Microsoft’un yeni Windows 8 işletim sistemi, geçti- malarının sadece Microsoft uygula- Microsoft’un yeni Windows ğimiz ay gerçekleştirilen BUILD konferansında resmen ma dükkânından satın alınabileceği- işletim sistemi, gün yüzüne çıktı. Üstelik Microsoft yeni işletim siste- ni şimdiden açıkladı. masaüstü bilgisayarlardan mini sadece tanıtmakla kalmadı, geliştiricilere özel sü- tabletlere kadar mevcut rümünü dileyen herkesin indirip deneyebilmesi için Peki ilk tepkiler nasıl? Geliştiriciler tüm platformları kucaklama internet sitesinde yayınladı. masaüstünden tablete kadar her se- vaadiyle geliyor. naryoyu kucaklayan bu yeni strate- Windows 8’in ilk bakışta göze çarpan en belirgin jiden gayet memnun kalmışa benzi- özelliği, dokunmatik kullanıma da uygun olacak şekil- yorlar. Açıkçası ben de bu arayüzün de tasarlanmış olan yeni arayüz. Simgeler büyük, ek- ilk hallerini Windows Phone 7 plat- ran yerleşimi alıştığımız masaüstü tasarımının ötesin- formunda görmüş ve oldukça be- de tabletlere özgü biçimlere de dönüşebiliyor. Bu da ğenmiştim. Diğer yandan deneyen şirketin yeni işletim sistemiyle sadece masaüstü ve- birçok kişi, özellikle dokunmatik kullanıma yönelik ola- ya dizüstü bilgisayarları değil, aynı zamanda akıllı te- rak tasarlandığı belli olan yeni arayüzün klavye ve fa- lefonları ve tabletleri de hedefleyeceğine işaret. Mic- re eşliğinde kullanımının biraz zorlayıcı olduğu konu- rosoft bunu “Metro kullanıcı arayüzü” olarak isimlen- sunda hemfikir. Yine de Windows 8’in son halini alma- diriyor. sının nereden baksanız bir yıla yakın süreceğini ve bu süre boyunca birçok şeyin değişebileceğini göz önün- Bu yaklaşımın genel strateji açısından iyi tarafla- de tutmak lazım. Windows 8’in yeniliklerine videolar rı da var. Örneğin artık bir geliştirici Windows 8 üze- eşliğinde hızlıca göz atmak isterseniz http://engt.co/ rinde bir uygulama hazırladığında, bu uygulamayı kü- win8review adresinde detaylı bir ön inceleme bulabi- çük birkaç dokunuşla hem Windows 8 yüklü standart lirsiniz. Windows 8 geliştirici sürümünü bizzat bilgisa- bilgisayarlar, hem de tabletler ve akıllı telefonlar üze- yarınıza kurup denemek isterseniz, http://msdn.mic- rinde çalışacak hale getirebilecek. Yeni Windows işle- rosoft.com/en-us/windows/home adresinden kuru- tim sistemi son yıllarda moda olduğu üzere kendine lum dosyalarını ücretsiz olarak indirebilirsiniz. özgü bir uygulama dükkânıyla birlikte gelecek. Hatta Microsoft, Windows 8 Metro arayüzüne özgü uygula- 13
Tekno - Yaşam Osman Topaç 3D, HD Video Çeken Dürbün Sony piyasaya 3D ve HD video Robo-Göz Elektronik çekimi yapabilen ve 7,1 MP Kulak Tıkacı fotoğraf çekebilen iki dürbün Kanadalı film yapımcısı sürmeye hazırlanıyor. DEV-3 ve Rob Spence, dokuz yaşındayken Sürekli gürültülü ortamlarda DEV-5 adlı bu modeller önümüzdeki bir silah kazası sonucu sağ bulunması gerekenlerin işitme günlerde alıcılarla buluşacak. gözünü kaybetmiş. Normalde kaybına uğramamak için gürültü DEV-3 modelinde sadece 10x bir göz bandı kullanan Rob önleyici kulaklık kullanmaları optik zum özelliği bulunurken, Spence, bir süre önce protez gerekir. Belirli aralıklarla dinamit DEV-5 modelinde fazladan göz takmaya karar vermiş. patlatılan madenler gibi gürültü 10x dijital zum özelliği de var. seviyesinin zarar verecek boyutlara DEV-5 modeli ayrıca GPS Sadece estetik amaçla kullanılan anlık olarak çıktığı ve normalde yer belirleme özelliğine de sahip. bir protez göz yerine, video kaydı çok gürültülü olmayan ortamlarda Her iki modelde de optik yapabilen dijital bir protez taktırmak çalışanlar ise gün boyu görüntü sabitleme ve otomatik isteyen Rob Spence, Eyeborg kulak tıkacı takmak zorunda kalırlar. odaklama özellikleri var. Projesi’ni birkaç sene önce başlatmış. Dürbünler 1920 × 1080 Bir kamera, batarya ve kablosuz Etymotic HD-15, bu gibi durumlar çözünürlükte 50P video çekimi vericiden oluşan bu kameralı için tasarlanmış bir elektronik yapabiliyor. 3D video çekimlerinde protez göz, görüntüyü video kulak tıkacı. Koruma ve iyileştirme ise görüntü çözünürlüğü oynatıcıya gönderebiliyor. Eyeborg olarak iki modda çalışabilen HD- 1920 × 1080 50i kalitesine düşüyor. Projesi’nin belgeselini aşağıdaki 15’in koruma modu, sadece kulağı web sayfasında seyredebilirsiniz. rahatsız edecek şiddetteki seslerin www.sony.com iletimini engellerken normal www.eyeborgproject.com seviyedeki seslerin geçmesine izin veriyor. İyileştirme modunda ise duyulamayacak kadar az olan sesleri duyulabilecek kadar yükseltirken, zaten duyulabilecek kadar kuvvetli olan seslerin olduğu gibi geçmesine izin veriyor. www.etymotic.com 14
Bilim ve Teknik Ekim 2011 [email protected] Süper Elektrikli Otomobil 1088 beygir gücüne sahip, 100 kilometre hıza 2,8 saniyedeulaşan Rimac Concept One, Hırvatistan’da 20 mühendisin ortak çalışması sonucu ortaya çıkmış bir elektrikli otomobil. 2013 yılında 88 adet üretilmesi planlanan Rimac Concept One’ın kasası karbon fiberden yapılmış, 305 km hıza ulaşabiliyor ve 600 km menzile sahip. Yerli otomobil yapımının sıkça konuşulduğu ülkemiz için güzel bir örnek sergiliyor 20 mühendisin ortaya koyduğu bu sanat eseri. http://www.rimac-automobili.com/ Grafik Tablet Kütüphaneler Yerine Kâğıt E-Kitap ve Kalem Ödünç Veriyor Grafik tabletler, üzerinde yapılan Amerika Birleşik Devletleri’nde Nikon da çizimleri bilgisayar ortamına aktaran ülke çapında 11.000 kütüphane Aynasızlara Katıldı cihazlardır. Bir grafik tablet, Amazon.com’un popüler e-kitap çizim yapılan bir tabletten okuma cihazı olan Kindle’da Son yıllara kadar kompakt ve SLR olmak üzere iki tür fotoğraf ve bu tabletle kullanılmak üzere (veya tablet ve bilgisayarlarda makinesi bulunuyordu. Kompakt fotoğraf makineleri, lens- tasarlanmış bir kalemden oluşur. Kindle uygulamasını kullanarak) leri sabit olan ve amatörler tarafından kullanılan makineler- Wacom tarafından geliştirilen Inkling, okunabilen e-kitapları halkın di. SLR fotoğraf makineleri ise lensleri değiştirilebilen, görün- kullanıcının normal kâğıt kullanarak kullanımına sunmaya başladı. tüleme sisteminde ayna bulunan ve daha çok profesyonel- yaptığı çizimleri bilgisayar ortamına ler tarafından kullanılan makinelerdi. Gelişen teknoloji bü- aktarabiliyor. Resimde görüldüğü Kütüphane üyeliği olan ve tün bu kavramları değiştirdi. Örneğin yeni bir segment oluş- gibi kâğıt üzerine yerleştirilen alıcı, Amazon.com’da Kindle hesabı tu: Değiştirilebilir lens özelliği bulunan aynasız fotoğraf ma- özel bir tükenmez kalemle yapılan olan (her ikisi de ücretsiz) bir kişi, kineleri. Olympus, Panasonic ve Sony gibi firmalar tarafından çizimleri bilgisayara aktarıyor. üyesi olduğu kütüphanenin son yıllarda pek çok aynasız model piyasaya sürülmüşken Ni- Wacom Inkling ayrıca basınca duyarlı internet sitesinden ödünç almak kon ve Canon gibi fotoğraf teknolojisinin devleri bu piyasa- kalem teknolojisi ile normal kalemde istediği kitabı Kindle hesabına ya henüz girmemişlerdi. V1 ve C1 aynasız modelleriyle Ni- olduğu gibi kullanıcının kalemi online olarak gönderebiliyor. kon, Canon’u bu konuda geride bırakmış durumda. Nikon’un bastırma kuvvetine göre çizgi Daha sonra kitap kablosuz internet aynasız modellerinin en büyük özelliği süper hızlı otomatik kalınlığını ve diğer basınca bağlı bağlantısı veya USB üzerinden odaklanma ve çok hızlı seri çekim yapabilmeleri. çizim özelliklerini bilgisayara Kindle okuyucuya indiriliyor. aktarabiliyor. www.nikon.com www.overdrive.com www.wacom.com 15
Alp Akoğlu Cennetten Gökyüzü Tunç Tezel’in buraya gitmesinin esas nedeni (bir başka adıyla Rigil Kentaurus) Güneş’e en yakın 11 Temmuz 2010’da gerçekleşen tam ikinci yıldız. Güneş’e ikizi kadar benzeyen bu yıldız, Tunç Tezel dünyaca tanınan bir gökyüzü fotoğrafçısı. Güneş tutulmasını izlemekti. Havanın bulutlanması gece gökyüzünün üçüncü parlak yıldızı. Bu fotoğrafla birlikte NASA’nın Astronomy Picture of the Day nedeniyle tutulma gözlemleri Tunç Tezel’i pek tatmin etmedi. Alfa Erboğa’nın sağ altındaki karanlık bulutsu (Günün Astronomi Fotoğrafı) sitesinde (http://apod.nasa.gov) Ancak ışık kirliliğinin fazla etkilemediği bu Kömür Çuvalı’nın hemen sağındaki parlak beş yıldız da toplam 40 fotoğrafı yayımlandı. Dergimizde de fotoğraflarına adada Samanyolu’nun muhteşem görüntüsünü Güneyhaçı Takımyıldızı’nı oluşturuyor. sıkça yer verdiğimiz Tunç Tezel, özellikle yeryüzüyle fotoğraflama fırsatını yakaladı. Güneyhaçı’nın sağ altındaki pembe renkli gökyüzünü aynı karede ele alan kompozisyonlarıyla tanınıyor. Tunç Tezel’den aldığımız bilgiye göre 7 Temmuz 2010 cisim de Karina Bulutsusu. Bu fotoğraf aynı zamanda İngiltere’deki akşamı çekilen bu geniş açılı manzara görüntüsü Tunç Tezel, amacı yeryüzünün doğal güzelliklerini, Greenwich Gözlemevi’nin düzenlediği Yılın Astronomi dokuz fotoğraftan oluşuyor. iyi tanınan yerlerini, tarihi yapılarını ve yerleşimlerini Fotoğrafı Yarışması’nda“Yeryüzü ve Uzay”kategorisinde Panoramayı oluşturan fotoğrafların her biri gece saatlerinde gökcisimleriyle bir arada birinci oldu. Sonucu 8 Eylül 2011’de açıklanan yarışmaya 30’ar saniyelik poz süreleriyle çekilmiş. görüntülemek ve bunu paylaşmak olan TWAN toplam dört dalda 800’den fazla fotoğrafla katılım olmuştu. Çekim sonrası bu dokuz fotoğraf bilgisayarda birleştirilmiş. (Geceleyin Dünya - The World At Night) grubunun Bu fotoğrafın çekildiği yer, Güney Pasifik’teki Coğrafi konumumuz nedeniyle Samanyolu’nun fotoğrafın üyesi. Tunç Tezel’in ve benzer çalışmalar yapan Cook Adaları’ndan Mangaia. sağ yarısındaki bölümü ülkemizden hiçbir zaman görünmez. gökyüzü fotoğrafçılarının çektiği fotoğrafları Fotoğrafın ortasında yer alan sarımsı parlak Alfa Erboğa http://www.twanight.org adresinde bulabilirsiniz.
Bilim ve Teknik Ekim 2011
Zeynep Ünalan FEainrkstleı iDn’üdşaünnenler ÖKazverlaGmörYealinliıklgıları mı İçeriyor? Modern fiziğin konularından biri olan özel görelilik kuramı, 19. yüzyılın sonunda birçok bilim insanının katkısıyla şekillenmiş, ancak Albert Einstein’ın 1905 yılında yayımladığı “Hareketli cisimlerin elektrodinamiği üzerine” adlı makalesiyle ilk defa olarak derli toplu ve anlaşılır bir şekilde sunulmuştu. Özel görelilik, postulatları yani önkabulleri ve sonuçlarıyla anlaşılması ilk etapta zor ama deneysel kanıtları bulunan ve matematiksel olarak karmaşık olmayan bir kuramdı. Zaman dördüncü boyut olarak sunuluyor, ışık hızının sabitliği önkabulü yapılıyor, elektromanyetik dalgaların yayılması için bir ortama gerek duyulmuyordu. Üstelik önkabullerin geçerli olması için uzay-zaman garip davranışlar gösteriyordu. Einstein makalesini yayımladıktan sonra olumlu tepkilerin yanında başta akademik çevreden sonra halktan olumsuz tepkiler almaya başladı. Einstein karşı çıkışları siyasi bulduğunu söyledi. Ancak akademik dergilere taşınan özel görelilik tartışmaları hiçbir zaman son bulmadı, hatta günümüze kadar devam etti. Halen akademisyenler, bilimsel kurumlar ve akademik dergiler özel görelilik kuramını çürüttüğünü ya da kuramın önkabullerinin problemli olduğunu iddia eden mektuplar, e-posta mesajları, makaleler alıyor. Milena Wazeck gibi bazı bilim tarihçileri bu tepkilerin nedenlerine iniyor, Mitchell Feigenbaum, David Mermin gibi bazı fizikçiler ise özel göreliliğin Einstein’ın 1905 yılında yayımlanan makalesindeki gibi sunulmasını reddediyor. 18
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Görelilik ve İlk Karşı Çıkışlar New York Üniversitesi’nden araştırmacı Milena destek Einstein’ı akademik bir yıldız haline dönüş- Wazeck, aynı zamanda Einstein’s Opponents (Eins- türüyor. Reuterdahl’ın Einstein’a tepkisi esas olarak tein Karşıtları) adlı kitabın yazarı. Wazeck araştır- kendi çalışmasına atıf yapılmadan alıntılar yapıldı- maları sırasında Ernst Gehrcke’nin 1900’lü yıllara ğına inanmasından kaynaklanıyor. Arvid Reuter- ait arşivini inceleme imkânı yakalıyor. Einstein’ın dahl esire gerek duyulmadığını Einstein’dan önce o yıllardaki en büyük eleştirmenlerinden olan kendisinin bir makalede ele aldığını iddia ediyor. Gehrcke, yüzlerce gazete kupürü, broşür ve mek- Ayrıca birkaç yıl sonra uzay-zaman ile ilgili yazdığı tup biriktirmiş. Daha çok Avrupa ve ABD’deki bir makalesini incelemesi için İsveç’te bir profesö- Einstein muhalifleri tarafından yazılan bu mek- re yolladığını ve o makalenin Almanya’da bir aka- tupları ve Einstein’a karşı planlı bir şekilde yü- demisyenin eline geçtiğini, olaydan bir yıl sonra da rütülen antipropagandaya ait bir sürü yazılı bel- Einstein’ın genel görelilik makalesini yayımladığı- geyi inceleyen Wazeck, göreliliğe karşı çıkma ve nı söylüyor. Milletlerin Akademisi’ne, modern fi- Einstein’ın sevilmeme sebeplerinin çok çeşitli ol- ziğin yeni kavramlarını kabullenmek istemeyip bi- duğunu vurguluyor. limin elden gittiği endişesiyle üye olanlar da var. Milena Wazeck, bu organizasyonun ABD’deki üye- O dönemlerdeki tepkilerin biraz da alışkanlıklar lerinin ileriki yıllarda akademideki Yahudi ege- ve inanç sistemleri ile ilgili olduğunu görüyoruz. menliği sebebiyle makalelerini yayımlayamadık- Uzay ve zamanın mutlak olması gerektiğinden, de- larını belirttiklerini ve organizasyon faaliyetlerinin ğişken bir uzay-zamanın sebep sonuç ilişkisini bo- 1930’lara kadar devam ettiğini söylüyor. zacağından hareketle kuramı reddedenler olmuş. Geleneksel bir çizgi izleyen bilim insanları özel gö- Göreliliğin Birinci Postulatı relilikte esire (etere) gerek duyulmamasını eleş- tirmiş ve kuramı kabullenememişler. Elektrik ve Sadece eylemsiz gözlem çerçevesine özgü oldu- manyetik kuvvetlerin yayılması için esir olmalı, bu ğu için özel önekini alan görelilik kanununun iki kuram esiri yok sayıyorsa yanlıştır diyerek baştan postulatı var. Birinci postulata göre fizik kanunla- reddetmişler. Milena Wazeck’ın kitabında Einste- rı eylemsiz (ivmesiz - hızı değişmeyen) gözlem çer- in karşıtlarının bir kısmı bilimin geleceği konusun- çevelerinin hepsinde aynıdır. Gürültüsünü duyma- da kaygı duyan insanlar olarak betimleniyor. Özel dığımız, içinde sarsılmadığımız ve dışarıya baka- ve genel göreliliğe karşı çıkanlar sanki biraz da fi- madığımız bir arabanın içinde olduğumuzu düşü- ziğin temelleri kökten değiştiği için endişelenmiş- ler. Bir grup, bu modern kuramlarla fizik metafizi- ğe kayıyor ve bilimsellikten uzaklaşıyor diye endişe duyarken bir grup da bu kuramların getirdiği fizik- sel açıklamalar metafizik inançlarıyla uyuşmadığı için karşı çıkmışlar. Bazıları fiziğin içerisine fazla- ca matematik girince fiziğin gerçeklikten uzaklaş- tığını, bilimin anlaşılırlığının azaldığını savunmuş. Doğa bilimlerinin gerçeğin bilimi olduğunu, mate- matiğin doğa bilimlerine müdahalesini gerçeklik- ten uzaklaşma olarak nitelendirmişler. Milena Wazeck, Gehrcke’nin biriktirdiği bel- geler arasında “Academy of Nations” (Milletle- rin Akademisi) adında esrarengiz bir organizas- yona ait belgelere de rastlamış. Einstein karşıtları- nın uluslararası ağı olan bu organizasyonda birçok akademisyen bulunuyor. Kurucusu Arvid Reuter- dahl organizasyon faaliyetlerine Einstein’ın 1915 yılında yayımladığı genel görelilik makalesindeki öngörülerin 1919’da gökbilimci Arthur Eddington ve ekibi tarafından deneysel olarak doğrulanması üzerine hız veriyor. Zira genel göreliliğe gelen bu 19
Einstein’dan Farklı Düşünenler Her şeyden önce ışığın elektromanyetik dalga olduğunu gösteren Maxwell denklemlerine göre ışığın boşluktaki hı- nelim. Araba ivmeleniyorsa yani hızlanıyor ya da yavaşlıyorsa zı, her zaman saniyede 300.000 km. Peki kime göre, neye gö- üzerimize etki eden kuvvetleri hissederiz ve hareket halinde ol- re 300.000 km/s? Cevap: herkese göre. Tabii bu şaşırtıcı sonuca duğumuzu anlarız. Ancak araba sabit hızda gidiyorsa hareket bir de ışığın esire göre hızı ölçülebilir mi sorusu ekleniyor. Va- edip etmediğimizi anlayamayız. Duran bir araba ile sabit hızla kumu doldurduğu ve elektromanyetik dalgaların içerisinde ya- ilerleyen arabaların her ikisi de eylemsiz sistemlerdir ve her iki yıldığı ortam olduğuna inanılan esirin (eterin) varlığını kanıt- gözlem çerçevesinde de fizik kanunları aynıdır. Özel göreliliğin lamak için 19. yüzyılda birçok girişimde bulunulmuş. Bu de- birinci postulatı olan bu önerme, Galileo’dan beri bilinir. Hatta neylerden en meşhuru A. Michelson’ın hazırladığı, sonra E. W. Galileo “Dünya’nın döndüğünü hissetmediğimize göre Dünya Morley ile ölçüm hassasiyetini artırarak yinelediği masa üstü hareket etmiyor, hareket eden Güneş” diyenlere eylemsiz göz- deneyi. Deney Dünya’nın esir içerisindeki hareketinden dola- lem çerçevelerini açıklayarak cevap vermeye çalışmış. Dahası yı maruz kaldığı esir rüzgârının ışığın hızına olan etkisini tes- Galileo duran bir sistemdeki bir olayın hareket halindeki başka pit etmeyi hedefliyor. Esir var ise Dünya’nın dönüş yönüyle ay- bir sistemden nasıl algılanacağının, gözlem sonuçlarının birbi- nı yönde ilerleyen bir ışık demetinin hızının, zıt yönde ilerle- rine göre sabit hızla hareket eden iki sistem arasında nasıl de- yen ışık demetine göre daha fazla olacağı öngörülüyor. Ancak ğişeceğinin formüllerini geliştirmiş. Michelson ve Morley (M-M), deneyi yılın hangi mevsiminde, günün hangi saatinde tekrarlarsa tekrarlasın, düzeneğin yöne- Galileo dönüşümleri denen ve yüzyıllardır kullanılan bu limini nasıl değiştirirse değiştirsin ışığın hızında bir fark tespit formüller, her seferinde çok güzel işlemiş. Ta ki 1860’larda Ja- edemiyor. Bu deney, gözlemcinin hızı ne olursa olsun ışığın hı- mes Clerk Maxwell tarafından geliştiren elektrik ve manyetik zını aynı ölçeceğine bir delil olduğu kadar esirin yokluğuna da alanlar arasındaki ilişkiyi özetleyen denklemlere kadar. Çün- delil olarak gösteriliyor. kü Maxwell’in denklemleri Galileo dönüşümleri sonucu aynı kalmıyor. Öyle ise fizik kanunlarının hangi eylemsiz koordi- M-M deneyinin olumsuz sonucuna başarılı ilk kuramsal nat sistemi kullanılırsa kullanılsın aynı olması gerekliliği sa- açıklama Lorentz’den geliyor. Düşünce oldukça basit. Hız, bi- dece mekanik formülleri için geçerli; elektromanyetik ve optik rim zamanda katedilen mesafe olduğuna ve ışık hızı hep sa- formülleri için geçerli değil. Ancak bilim insanlarına göre doğa bit olduğuna göre mesafe ve zaman sabit olmamalı. Daha doğ- kanunları arasında çifte standart olamaz Bu durumda bilim in- ru bir ifadeyle birbirine göre sabit hızla hareket eden gözlem- sanları anlaşılması kolay olan ve yüzyıllardır kullanılan Galile- ciler, ışığın hızında hemfikir olduklarına göre ışığın hangi an- o dönüşüm formülleri yanlış olamaz, olsa olsa Maxwell denk- da ve hangi noktadan çıktığı konusunda hemfikir olmamalılar. lemleri yanlıştır düşüncesinden hareketle elektromanyetizma- yı sorgulamış. İşin garibi Maxwell denklemleri o zamana kadar Galileo Lorentz kuramsal olarak açıklama getirilemeyen gözlemleri, elektrik ve manyetizma olgularını başarılı bir şekilde anlatıyor. Bu başa- rısından dolayı Maxwell denklemlerinden kolayca vazgeçile- miyor. Hendrik Lorentz 1890’larda bu denklemleri Galileo dö- nüşümleri altında değişmeyecek bir formata sokmaya çalışıyor ve kendi ismiyle anılan Lorentz dönüşüm formüllerini bulu- yor. Ancak Lorentz, bulduğu formüllerin elektromanyetizma- ya özgü olmadığını fark etmediği gibi evrenimizde neye karşı- lık geldiği üzerine de açıklamada bulunmuyor. “Tüm fizik ka- nunları Lorentz dönüşümleri altında değişmezdir” açıklama- sında bulunan Henri Poincaré ve ardından Albert Einstein olu- yor. Albert Einstein, uzay-zamanı doğrudan Lorentz formül- leriyle anlatıyor ve yine “Hareketli cisimlerin elektrodinamiği üzerine” adlı makalesinde belirttiği iki postulattan Lorentz for- müllerine ulaşılıyor. Göreliliğin İkinci Postulatı Peki nedir Einstein’ın sunduğu ikinci postulat? İkinci pos- tulat ışığın boşluktaki yayılma hızının bütün gözlem çerçeve- lerinde aynı olduğunu, ışık kaynağının ve gözlemcinin hareke- tinden bağımsız olduğunu söyler. Einstein bu önkabulü öyle düşündüğü için değil, o dönemki kuramsal ve deneysel sonuç- lardan yola çıkarak yapıyor. 20
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 İkinci Postulat Gerekli mi? İki eylemsiz gözlem çerçevesi (referans Özel göreliliğin birinci postulatı herkes tarafın- Edward Williams Morley (üstte), sistemi). x’,y’,z’ koordinatlarından dan kabul görürken ikinci postulata itirazlar daha Albert Michelson (altta) oluşan referans sistemi x,y,z‘li referans o günlerde başlamıştı. Gerçekten ışık hızının sabit- Lorentz-Fitzgerald büzülmesi. sistemine göre v sabit hızıyla ilerliyor. liği göreliliğin temellerinden biri miydi? Lorentz dö- Değişik hızlarda hareket nüşümlerine bu önkabul olmadan ulaşılamaz mıy- eden tenis topunda hareket Hareket halindeki cismin duran gözlemciye gö- dı? Işık hızının sabitliğine gerek olmadığını ilk söy- doğrultusunda meydana gelen re hareket doğrultusundaki boyunun kısalması leyen Herman Minkowski oldu. Minkowski, uzay ve daralmayı gösteren çizim. Lorentz’den bağımsız olarak G. F. Fitzgerald tara- zamanın ayrı iki olgu olmadığını, zamanın (t) sanal En solda uzunluğu L olan ve fından 1889’da öne sürülmüş. Fitzgerald 1889’da koordinat, üç uzay boyutunun (x, y, z) diğer koordi- duran bir topu (v=0), maddenin hareket etmesi durumunda molekül- natlar olarak ele alındığı 4 boyutlu uzay-zaman ta- en sağda ışık hızıyla giden topu ler arası elektromanyetik kuvvetler sebebiyle bü- nımı yapan ve özel göreliliği geometrik bir format- görüyoruz (v=c) . züşeceğini belirtmiş. Tabii formüllerin uyumlulu- ta sunmasıyla bilinen bilim insanıydı. Sanal sayıla- ğu için mesafe kısalıyorsa zamanın eşzamanlı ola- ra ve basit trigonometrik hesaplara aşina bir kişinin rak yavaşlaması -geçen zamanın daha kısa algılan- rahatlıkla anlayabileceği Minkowski’nin uzay-zama- ması- gerekiyor. Durağan bir gözlemciye göre çok nı hemen kabul gördü. Ancak Newton mekaniği- yüksek hızda seyahat eden kişinin, hareketleri ya- nin geçerliliğini koruması için yapısı homojen (her nında düşünme hızı, vücut fonksiyonları hep ya- yerde aynı) ve izotropik (her yönde aynı) kabul edi- vaşlıyor. Lorentz’in sonuçları M-M deneyini açık- len uzay-zamanın ne tür matematiksel dönüşümler lamak için formüllerle oynayarak elde edildiği için geçirebileceğini inceleyen matematikçi ve fizikçiler suni bulunsa da artık uzay-zamanın göreli olduğu grup teoriyi kullanıyordu. Minkowski’nin 1907 yılın- konusunda şüphe yok. En geçerli kanıtlardan bi- daki çalışmasını Ignatowski’nin 1910 yılındaki çalış- ri kozmik ışınlar içinde yeryüzüne taşınan muon- ması izledi. Çok bilinmeyen bu çalışmada Ignatows- lar. Laboratuvarda da üretilebilen bu atomaltı par- ki yine ışık hızının sabitliğine gerek duymadan grup çacıkların ömrü iki saniyenin milyarda biri ka- teoriyi kullanarak Lorentz dönüşümleri formülleri- dar. Ömrünü tüketip başka atomaltı parçacıkla- ne ulaşıyordu. ra bozunmadan önce en fazla 600 metre yol kate- den muonların kilometrelerce atmosfer tabakasını Literatüre baktığımızda bu konunun 1960’lar- geçerek yeryüzüne ulaştığını görüyoruz. Öyle ise da V. Mitavalsky, J.M. Levy-Leblond, A. R. Lee, T. muonların yüksek hızdaki kozmik ışınlar içindeki M. Kalotas tarafından tekrar ele alındığını görüyo- seyahati muona göre iki mikrosaniye sürse de bize ruz. Zamanımızda ise özel göreliliğin ikinci önka- göre çok daha uzun sürüyor. bulünün gereksiz olduğunun savunucuları arasın- da öne çıkan bilim insanlarından biri Rockefeller Üniversitesi’nden Mitchell Feigenbaum. Feigenba- um Minkowski’nin uzay-zamanından değil ta Ga- lileo dönüşümlerinden başlıyor. Feigenbaum, 2008 tarihli “Galileo’nun çocuğu” adlı makalesinde Ga- lileo eğer bugünün ileri matematiğini bilseydi ça- lışmasını nasıl ilerletirdi sorusuna cevap arıyor. Bu epistemolojik alıştırmasıyla ışık hızının sabit- liği önkabulüne başvurmadan göreliliğin sonuçla- rına ulaşabiliyor. 21
Einstein’dan Farklı Düşünenler Uzun yıllar bilim insanlarının esirin varlığı konusundaki ıs- rarları esiri mutlak referans sistemi olarak görmelerinden kay- Feigenbaum, alıştırmasında üç gözlemcinin (A, B, C) bir- naklanıyordu. Esir, içerisinde bulunan cismin hareketinden et- birine göre hareketini ele alıyor. A’nın referans sisteminin kilenmemeli dolayısıyla ölçüm yapılırken referans olarak kul- B’ninkiyle hizalandığı, yani A ve B gözlemcilerinin doğu, ba- lanılabilmeliydi. Ancak 1818’de esir fikrini benimseyen bilim tı, kuzey güney konusunda hemfikir olduğu durumu ele alıyor. insanlarından Augustin Jean Frensel, boşluktan başka bir orta- B gözlemcisinin referans sisteminin C’ninkiyle hizalandığı du- ma nüfuz eden esirin dışarıdaki evrensel esire göre farklı dav- rumda C’nin referans sisteminin A’nınki ile otomatik olarak hi- ranacağını ve ortam hareket ediyorsa ortamla birlikte sürükle- zalanmış olacağını düşünebilirsiniz. Ancak Feigenbaum, mate- neceğini öne sürdü. Fresnel bu fikri ışığın kırılma indisiyle iliş- matiğin illa ki bunu gerektirmediğini ve işlemlere bu gerekli- kilendiriyordu. Işık farklı bir ortama girince ilerleme doğrul- lik olmadan devam ettiğinde ışık hızının sabitliğini kullanma- tusunu değiştirir. Işığın bu kırılması geldiği ve girdiği ortam- dan da özel görelilikteki uzay-zaman denklemlerine ulaşıldı- lardaki hızlarının oranı olarak verilen kırılma indisine bağlı- ğını söylüyor. A ve C’nin referans sistemlerinin birbirine pa- dır. Örneğin havadan suya geçişteki ışık kırılmasını hepimiz ralel olduğunu kabul ettiğinde ise Galileo dönüşümlerini elde su dolu bir bardaktaki çay kaşığında tecrübe etmişizdir. Ancak ediyor. “Işıksız görelilik” makalesiyle tanınan Cornell Üniver- Fresnel ışığın kırılma miktarının su hareket ediyorsa değişe- sitesi öğretim üyelerinden David Mermin, Feigenbaum’un ça- ceğini öne sürüyor ve kırılma indisindeki farklılaşmayı esirin lışmasını ilginç bulduğunu ve göreliliğin bir şekilde ışıkla iliş- farklı ortamlarda değişik miktarda sürüklenmesine bağlıyor- kilendirilmesini yaygın bir yanlış anlama olarak nitelendirdi- du. Fresnel’in bu hipotezi H. Fizeau’nun yaptığı deneyle doğ- ğini belirtiyor. rulandı. M-M deneyine benzeyen düzenekte yine ışık demeti yarı saydam bir ayna ile ikiye ayrılıyor, eşit mesafeleri kat et- Esirli (Eterli) Kuramlar tikten ve aynalardan yansıdıktan sonra bir noktada birleşiyor, ışık dalgaları üst üste biniyor ve girişim deseni oluşuyordu. Yine ikinci önkabul ile ilintili olan esir kavramı ve esirin Işık hızları arasında esir içerisindeki hareketten dolayı faz far- olup olmadığı konusundaki tartışmalar 1900’lerden günümü- kı oluşur ise girişim deseninde farklılaşma olacaktı. Bu faz far- ze devam etmiş. Einstein, özel göreliliği ele aldığı makalesiy- kı gerçekten Fizeau’nun deneyinde gözlendi. Bu deneyde M-M le aynı yılın Mart ayında yayımladığı bir başka makalede ışı- deneyinden farklı olarak ışık demetleri yolları üzerinde farklı ğın enerji paketçiklerinden oluştuğunu belirtiyor. Ve ışığın bu yönlerde akan su dolu tüpler içerisine giriyordu. tanecikli yapısından yola çıkarak bir metalden nasıl elektron kopardığını anlatıyor. Bir süredir ışığın dalga yapısını sorgula- George Stokes gibi esirin tamamen sürüklendiği ve bu yüz- yan ve doğrulayan deneylerin yapıldığı, ama bir yandan da ku- den yakalanamayacağını öne süren bilim insanları da vardı. antum kuramının geliştirildiği o dönemlerde Einstein’ın tekrar Hatta Stokes Fizeau deneyinin aksine esirin olmadığını gös- ışığın tanecikli olduğunu savunması çok da garip değil. Ancak teren M-M deneyini hipotezine kanıt olarak gösteriyordu. bizim bu noktada belirtmek istediğimiz ışığın minik tanecik- Stokes’a göre M-M deneyi esirin olmadığını değil, içerisinde- lerden oluştuğunu söyleyen birinin, cisimler arasındaki etkile- ki hareketli cisimle birlikte tamamen sürüklendiğinin kanıtıy- şimin gerçekleşmesi için esir gibi bir ortama gerek duymama- dı. Farklı hipotezlerin farklı deneylerle desteklenmesinden do- sının gayet normal olması. ğan çelişkinin çözümü olarak Lorentz’in M-M deneyine verdi- ği açıklama gösterilir. Çünkü her iki deneyin sonucu da uzay- zamanın göreliliği ile açıklanabiliyordu. Henri Poincaré Bilim ve Hipotez kitabında doğanın bizimle bir çeşit oyun oynadığı- nı ve esrarengiz bir probleme (esire) çözüm ararken başka es- rarengiz bir problem (uzay-zamanın göreliliği) ile karşılaştığı- mızı belirtir. Hatta bu düşünce üzerine Poincaré “maddenin göreli hareketini saptamak imkânsızdır” diye tanımlanan gö- relilik prensibini öne sürer. Esir o zamanlar optik kavramlarla ilişkilendirilirken artık akışkanlar mekaniğinin ve katı hal fiziğinin kavramlarıyla iliş- kilendiriliyor. Dolayısıyla 1900’lerdeki optik deneylerinin ye- rini günümüzde bu alanlardaki deneyler alıyor. Maddeye ato- mik boyutlardan değil de uzaktan bakınca, kuantum mekani- ğiyle açıklanan mikroskobik yapının uzay-zaman gibi sürek- lilik gösterdiğini biliyoruz. Bazı bilim insanları bu benzerlik- ten yola çıkarak esir kavramını içeren uzay-zaman modelle- ri sunuyor. 22
<<< Bilim ve Teknik Ekim 2011 Düzgün akmayan sıvıları ve bir sıvıda oluşan girdapları inceleyerek kütlenin uzay-zamanı nasıl büktüğünü anlamaya çalışan bilim insanları uzay-zamanı akışkan bir sıvı gibi düşünüyor. Bu ise geçmişten 1900’lere kadar uzanan esir kavramını hatırlatıyor. Deneysel fizikçiler kristal yapı gösteren katılar- genel göreliliğin konusu olan karadeliklerdeki ku- da ve çok düşük sıcaklıklarda sıvı özelliğini gös- antum etkilerini araştırıyor ve fononların düzgün teren maddeleri incelediklerinde ses dalgalarının akmayan bir sıvı içerisindeki hareketinin karade- ışık kuantası (foton) gibi davrandıklarını gözledi- liklerde oluşan bazı olgulara açıklama getireceğini ler. Isıl titreşimler ses dalgalarının foton gibi dav- düşünüyor. Ama sonuçta tüm bu çalışmalar uzay- ranmasını engelliyor, ancak sıcaklık mutlak sıfıra zamanın mikroskobik bir yapısı olduğunu öngör- yaklaştıkça ses foton gibi davranıyordu. düğü için esirin varlığına inanmayı gerektiriyor. British Columbia Üniversitesi’nden William Wazeck’in “Einstein’ın sevilmeyişinin sebepleri Unruh, 1981’de akışı düzgün olmayan bir sıvıda çok çeşitli ve bir iki sebebe indirgemek zor” tespi- sesin ilerlemesi ile ışığın kütle etkisiyle eğrilmiş ti doğru, ancak bu tepkilerin politik ve inanç boyu- uzay-zamandaki ilerleyişi arasında benzerlik kur- tu daha çok 1900’lere has gözüküyor. Özel göreli- du. Durgun ya da düzgün akan bir sıvı içerisinde- liğe karşı tepkilere gelince Lorentz dönüşümleri ve ki kuantum parçacıkları olan fononların davranışı uzay-zamanın göreli olduğu herkesçe kabul görü- kütleden uzak düz uzay-zamanda fotonların dav- yor. Ancak ışık hızının sabitliği önkabulü görelili- ranışına benziyordu; fononlar değişmeyen bir dal- ğe ulaşmak için gerekli değil diyen bilim insanla- gaboyu, frekans ve hızda ilerliyordu. Ancak düz- rı var. Ancak bu tür iddiaların arkasındaki kuram- gün hareket etmeyen bir sıvıdaki fononun hızı de- ların matematiği daha karmaşık olduğu için aca- ğişiyor ve sünerek fononun dalgaboyu artıyor- ba bu kuramlar Ockham’ın usturasına mı takılıyor? du. Karadeliklerdeki Hawking ışımasındaki foto- Aynı argüman esirli kuramlar için de geçerli. En nun dalgaboyunun artması gibi. Bazı fizikçiler sı- basit açıklama doğruya en yakın olandır diyen ve vıda oluşan bir girdapta ses dalgasının bükülme- bilimsel metodolojide sıkça uygulanan Ockham’ın si deneyleri ile bir yıldızın, bir karadeliğin kütleçe- usturası, en basit kuramın en doğru olduğunun kimiyle ışığı nasıl büktüğünü anlama yoluna gitti- garantisini vermese de mevcut kuramlar arasında ler. Ancak bir sıvının moleküler yapısının fononla- üstünlük kriteri olarak kullanılıyor. Bu kuramlar, rı nasıl etkilediği tam olarak bilinmiyor. Maryland Einstein’ın sunduğu şekildeki göreliliğe büyük bir Üniversitesi’nden Theodore Jacobson, fononun fark atmadıkça ve de deneylerle desteklenmedikçe dalgaboyu ile moleküller arası uzaklığını karşılaş- hep tıraşlanacaklar gibi gözüküyor. tırarak hangi fonunun nasıl davranacağını anlama- ya ve bu bilgiyi uzay-zamana uygulamaya çalışan WKaayznecakk,laMr., “The relativity deniers”, Buchanan, M., “Lights out on Einstein’s relativity”, bilim insanlarından sadece biri. Paris-Sud Üniver- sN.e4w8,SKciaesnımtist2,0C1i0lt. 208, Sayı 2786, Ns.e2w8-S3c1i,eKntaisstı,mC2il0t 0189.9, Sayı 2680, sitesi öğretim görevlilerinden Renaud Parentani, arXiv:0806.1234v1, Feigenbaum, M., Jacobson, T. A., Parentani, R., “An echo of “Galileo’s child” Black Holes”, Scientific American, s. 48, Aralık 2005. 23
Muhammed Raşid Tuğral ODTÜ Fizik Bölümü Öğrencisi ALMA adı Atacama ALMA Yakın Geleceğin Milimetre/Milimetrealtı En Büyük Teleskobu Dizgesi anlamına gelen İngilizce “Atacama Large Millimeter/ submillimeter Array” sözcüklerinin baş harflerinden türetilmiştir. 24
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Şili’de yer alan Atacama Çölü’nde, 5000 m yükseklikteki Chajnantor Tıpkı Uluslararası Uzay İstasyonu’nun ortaya çıkı- Platosu’na inşa edilmekte olan ALMATeleskobu, Hubble Uzay şı gibi, ALMA da birkaç kuruluşun aynı fikir üze- Teleskobu’ndan on kat daha fazla çözünürlüğü radyo dalgaboylarında rinde çalışması sonucu ortaya çıktı. ABD’li gökbilimci- sağlayacak.Toplam maliyeti 1,3 milyar dolar olan ALMA, hem gelmiş ler MMA (Milimetre Dizisi) adında milimetre dalgaboy- geçmiş en pahalı yer tabanlı gökbilim projesi hem de 16 km’lik larında çalışacak bir radyo ağı üzerine kafa yoruyorlar- mesafeye yayılmasıyla şu ana kadar var olan en büyük gökbilim projesi. dı. Aynı şekilde Avrupalılar LSO (Geniş Güney Dizisi) Önümüzdeki aylarda bir bölümü bilimsel çalışmalara başlayacak olan ve Japonlar da LMA (Geniş Milimetre Dizisi) üzerinde ALMA’nın 2013 yılında tüm gücüyle çalışması bekleniyor. çalışıyorlardı. Bu projelerin kaynaşması ise 1997 yılında ABD’nin ulusal radyo gökbilim gözlemevi NRAO’nun, ESO (Avrupa Güney Gözlemevi) ile anlaşmasıyla başla- dı. 1999 yılında ABD’yi temsilen NSF (Ulusal Bilim Ku- ruluşu) ve Avrupa’yı temsilen ESO arasında imzalanan bildiri ve daha sonra 2002’de Atacama Çölü’nde inşası- nı öngören anlaşmayla ciddi anlamda temelleri atılan ALMA, 2004 yılında Japonya adına Milli Doğa Bilimle- ri Enstitüleri’nin de katılımıyla tam anlamıyla küresel bir proje halini aldı. Projenin tamamlanmasına çok az bir süre kaldı, yakında ALMA on altı antenle ilk bilimsel ça- lışmalara başlayacak. ALMA tamamlandığında böyle görünecek. Bu resim gerçek bir görüntü üzerine antenlerin yerleştirilmesiyle elde edilmiş. (Soldaki büyük resim) Antenlerin ilki Chajnantor Platosu’na çıkarılıyor. (Altta) ALMA (ESO/NAOJ/NRAO) 25
ALMA: Yakın Geleceğin En Büyük Teleskobu ALMA (ESO/NAOJ/NRAO) ALMA’nın taşıyıcılarından bir tanesinin yakından görünümü. Antenler ler bozulur. ALMA’nın çanak- larının çok dayanıklı olması da Antenler Hakkında ALMA normal teleskoplar- gerekiyor. 5000 m yükseklikte- dan farklı olarak ayna değil ça- ki bu devasa antenler her türlü Toplamda 66 adet olarak faaliyet gösterecek olan anten- nak antenler kullanacak. Çün- zorlu hava koşuluna maruz ka- lerin 54’ü 12 metre, 12’si ise 7 m çapa sahip olacak. İlk ola- kü inceleyeceği dalgaboyu ara- lacak (bunlara şiddetli rüzgâr, rak NRAO ve ESO arasında yarı yarıya bölüşülen anten- lığı, kabaca 380–750 nm ara- kar, kum fırtınaları gibi etken- ler daha sonra NOAJ’ın da katılımıyla tekrardan paylaşıl- sında olan görünür ışıktan kat ler de dâhil). Normal bir gözle- dı. Son haliyle 12 m’lik antenlerin 25’i ESO tarafından AEM kat daha uzun. Teleskobun ça- mevi bu tür koşullarda kubbe- Konsorsiyumu’na (Alcatel Alenia Space France, Alcatel nakları her ne kadar dev uydu sini kapatarak teleskobun ayna- Alenia Space Italy, Avrupa Endüstri Mühendisliği S.r.L., MT antenleri gibi gözükse de yapı sının zarar gelmesini önler an- Aerospace), 25’i NRAO tarafından Vertex RSI’ya ve kalan 4 olarak çok daha yüksek bir tek- cak bu devasa çanakların böyle adet 12 m’lik ve 12 adet 7 m’lik antenler ise NOAJ tarafın- nolojiye sahipler. Antenlerin bir olanağı bulunmayacak. Bu dan MELCO’ya (Mitsubishi Electric Corporation) imal etti- yüzeyi normal bir uydu anteni- nedenle uzun süre kullanılabil- riliyor. Antenlerin ilki 2009 yılında Chajnantor Platosu’na ninkinden çok daha yansıtıcı ve meleri için bu tür zorluklarla çıkarıldı. 2011’in Ağustos ayında ise 7 m’lik antenlerin ilki- pürüzsüz olacak, çünkü dalga- baş edebilecek derecede daya- nin çıkarılmasıyla antenlerin sayısı toplamda 19’u buldu. boyunun birkaç yüzde biri ci- nıklı olmaları gerekiyor. varında bir pürüz olması duru- 26 munda bile elde edilecek veri-
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 için özel olarak tasarlandı. Boş ağırlıkları anten ile girişimölçer tekniğini kullana- 130 ton olan bu araçlar 20 m uzunluğun- rak kuramsal olarak 14.000 metrelik dev da ve 10 m genişliğinde olup 28 teker- bir çanağın elde edebileceği açısal çözü- lek üzerinde hareket ediyorlar. En yük- nürlüğe sahip olacak. Bu çaptaki tek bir sek hızları saatte 20 kilometreyi geçme- anteni yapmak ise neredeyse olanaksız, yen araçların her biri, 700 beygir gücüne en azından günümüz teknolojisiyle. An- sahip. Öte yandan 5000 m yükseklikte- tenlerin her biri çanaklarda milimetre ve ki havanın yoğunluğunun deniz seviye- milimetrealtındaki dalgaları, yani dalga- sine göre oldukça düşük olması nedeniy- boyu bir milimetrenin altında olan ışını- le araçların etkili gücü 450 beygir gücü mı toplayarak alıcıya odaklayacak. Alı- düzeyine düşüyor. Her ne kadar en yük- cıda odaklanan sinyaller ise elektrik sin- sek hızlarında bile koşularak geçilebil- yallerine dönüştürülerek kilometrelerce seler de, araçların tasarımında ön plan- uzunluktaki kablolardan geçerek eş za- da tutulan şey hız değil taşıyacakları son manlı olarak süper bilgisayarlara ulaş- teknoloji ürünü çanakları başarılı ve gü- tırılacak. Bu aktarım saniyenin trilyon- venli bir şekilde yerlerine götürebilmek. da biri kadar bir zamanda gerçekleşecek. Bu nedenle izlenen yolun da milimetre- ALMA Nasıl Çalışacak? nin yüzde biri kadar hassas olması gere- kiyor. Bu her ne küçük ölçeklerde ulaşıl- Teknoloji harikası olan ALMA’nın tek ması kolay bir hassaslık gibi gözükse de bir çanaktan değil de 66 çanaktan oluş- 15 km uzunluğundaki bir kabloyu dü- ması ona mükemmel bir özellik katı- şündüğümüzde bu görevin ne kadar zor yor: girişimölçer. ESO’nun Çok Büyük olduğunu hayal edebilirsiniz. Teleskobu’nda (VLT) da kullanılan bu özellik sayesinde VLT’nin 8,2 metrelik Verilerin ulaştırılmasındaki bir diğer birim teleskopları, hareket ettirilebilen güçlük de atmosfer koşulları. Her ne ka- 1,8 metrelik yardımcı teleskopların kul- dar antenlere aynı anda gelen radyo dal- lanılmasıyla 200 metrelik tek bir ayna- gaları bilgisayara aynı anda ulaşsalar da, nın gücüne ulaşabiliyor. Oldukça karışık dalgalar başlangıçta atmosferdeki gecik- bir aynalı sisteme sahip olan düzenekte, meden ötürü antenlere aynı anda ulaş- metrelerce uzunluktaki tünellerden ışı- tırılamayabilir. Bunun nedeni atmosfer- ğın tek bir yere milimetrenin binde bi- deki milimetre ve milimetrealtı dalga- ri kadar bir hassaslıkta ulaşması sağla- nıyor. ALMA’nın sistemi de mantık ola- 2900 m’de yer alan İşlem Destek Tesisi’ndeki (OSF) rak buna benziyor, fakat radyo dalgasın- antenlerden bir tanesinin yakından görünüşü. da elde edilecek çözünürlük bundan da- Taşıyıcı Araçlar ha küçük olacak. Her ne kadar daha ge- ALMA (ESO/NAOJ/NRAO) niş bir alana yayılmış olsa da elde edi- ALMA’yı çok güçlü bir teleskop yapan lecek çözünürlüğün VLT’nin elde etti- şeylerden biri antenlerin yerlerinin özel ği çözünürlükten daha küçük olmasının geliştirilmiş araçlar yardımıyla değiş- nedeni, radyo dalgalarının optik dalga- tirilebilmesi. Böylece çapı 150 m ile 16 boylarına göre çok daha büyük bir dal- km arasında değişen devasa bir çanağa gaboyuna sahip olması. Işığın dalgabo- sahip olunabiliyor. Diğer bir deyişle ya- yu arttıkça, kaynak hakkındaki bilgi de kınlaşabilme (zum) özelliği olan bir te- o kadar kısıtlanıyor. Bu nedenle ne ka- leskop elde ediliyor. Bu işlemin gerçek- dar büyük dalgaboylarında çalışıyorsa- leşmesi çok zahmetli. Antenlerin her bi- nız kullanacağınız teleskobun da o ka- rinin kütlesi 100 tonun üzerinde, bu ne- dar büyük bir alana sahip olması gereki- denle taşıyıcı aracın 26 km uzunluğun- yor, ancak büyük boyutlardaki çanakla- daki yolda onları taşıyacak kadar daya- rın yapılması ise oldukça zor ve masraf- nıklı olması gerekiyor ve aynı zamanda lı. Bu nedenle ALMA tek bir çanak kul- antenlerin yerleştirilmesi milimetre dü- lanmak yerine küçük çaplardaki birçok zeyinde hassasiyet istiyor. İşte bu zorlu görevi başaracak Otto ve Lore olarak ad- landırılan iki taşıyıcı araç, ALMA projesi 27
ALMA: Yakın Geleceğin En Büyük Teleskobu Verilerin Ulaştırılma Süreci sinyalin ilk olarak geçtiği elektronik ay- gıt olduğu için buradan elde edeceğimiz boylarını soğuran karbondioksit, oksijen Antenlerde toplanan veriler odaklan- veriler çok önemli. Bu nedenle FE 4 Kel- ve su molekülleridir. Bu gazların yoğun- dıktan sonra odakta bulunan ikinci bir vin (-269°C) sıcaklıkta tutuluyor. Bunun luğu bölgeden bölgeye değişebildiği için yansıtıcı yüzeyden antenin arkasında bu- nedeni ise oluşacak istenmeyen dalgaları dalgaların bu gazlar tarafından soğurulup lunan alıcıya yansıtılacak. Burada elde (gürültüyü) engelleyerek mümkün oldu- tekrar yayılmasında kısa bir zaman far- edilen radyo dalgalarının sinyal şiddeti ğu kadar temiz bir veri elde etmek. kı oluşabilir. ALMA’nın 5000 m gibi yük- yansıtıcı yüzeyin şekliyle doğru orantılı- sek bir yere inşa edilmesinin temel nede- dır, dalgalar ne kadar iyi yansıtılırsa alı- FE’den ayrılan sinyaller Arka Uç (BE) ni de bu, yani atmosfer etkisinden müm- cıda toplanacak sinyal şiddeti da o kadar adı verilen ve ALMA’nın sinir sistemini kün olduğunca uzaklaşmak. Ancak Chaj- fazla olur. Bu nedenle çanakların mü- oluşturan ikinci elektronik aygıta ulaşı- nantor Platosu gibi, çölde yer alan yüksek kemmel birer parabole çok yakın bir şek- yor. BE’nin asıl amacı elde edilen sinyal- bir yerde bile bu etki varlığını sürdürüyor. le sahip olmasına özen gösterildi. leri merkezi bilgisayara iletmek. Burada Bunu önlemek için ALMA’da yedi hava dalgalar sayısal veriye dönüştürülüp fi- tahmin merkezi ve özel inşa edilmiş su Antenlerin arkasında toplanan dalga- ber optik kablolara verilecek ve Alan İş- buharı radyometreleri bulunacak. Böyle- lar Ön Uç (FE) adı verilen bir aygıtta tes- lem Tesisi’ne (AOS) ulaştırılması sağla- ce alınan verilerdeki zaman gecikmesinde pit edilip güçlendirilerek sayısal veriye nacak. BE’nin diğer bir amacı ise fiber meteorolojik koşullar göz önünde bulun- dönüştürülüyor. FE gökyüzünden gelen optiklere lazer göndererek onların uzun- durularak gerekli düzeltmeler yapılacak. Samanyolu ve ALMA’nın Chajnantor’daki ilk dört anteni. ESO/José Francisco Salgado28
<<< Bilim ve Teknik Ekim 2011 ALMA (ESO/NAOJ/NRAO) 66 antenin en yakın dizilimi. Buradaki antenlerin hepsi 250 m çapındaki bir daireyi kaplıyor. Solda yer alan anten grubu sabit olacak ve girişimölçere katılmayacak. Girişimölçer 150 m ile 16 km arasında değişen bir çanak görevi yapacak. luklarını kontrol etmek. Çünkü çevresel etkenlere (kalibrasyon) ve indirgeme aşamalarını gerekti- bağlı olarak kablolarda uzunluk değişimi gerçekle- rir. Bu tür işlemleri yapmak için ALMA’da özelleş- şebilir. Çizgi Uzunluğu Düzeltme Sistemi sayesinde tirilmiş bir veri indirgeme programı kullanılacak. sinyalin herhangi bir antenden itibaren takip ettiği ALMA’nın 2012’nin başlarında 16 antenle çalışmaya yolun uzunluğu 1 mikron hassaslıkla ölçülebilecek. başlaması bekleniyor. Bu aşamada ALMA en yüksek çözünürlüklü haliyle yaklaşık 400 m’lik bir alana ya- BE’den ayrılan veriler fiber optik yardımıy- yılacak. ALMA’nın 2012’nin sonlarına doğru 40 an- la ALMA’nın beyni olan İlişkilendirici’ye ula- tenle, 2013’te de tüm gücüyle çalışması hedefleni- şır. İlişkilendirici basit olarak, sinyalleri astrono- yor. ALMA yalnızca evrenin kökenine ışık tutmakla mik verilere dönüştüren bir süper bilgisayar ola- kalmayıp yeni ötegezegenler keşfedecek, gezegen ve rak tanımlanabilir. İlişkilendirici sinyali çoğalta- yıldız oluşumlarını gözleyecek ve Güneşimiz hak- rak verileri dosyaya kaydeder. Bu verilerin bilim- kında da bilinmeyen birçok şeyi açığa çıkaracak. sel bir resme dönüşmesi ise bir takım ölçümleme Kaynaklar http://eso.org http://www.almaobservatory.org http://naoj.org http://nrao.edu ALMA (ESO/NAOJ/NRAO)/L. Calçada (ESO) ALMA tamamlandığında böyle görünecek. Bu resim gerçek bir görüntü üzerine antenlerin yerleştirilmesiyle elde edilmiştir. 29
Umut A. Yıldız ALMA ile Bilim Halen inşası sürmekte olan ALMA faaliyete geçtiğinde gökbilimin çok eski problemleri ile yüzleşecek ve Dünya’nın en gelişmiş teknolojik aygıtlarından biri olacak. ALMA yüksek hassasiyeti ve çözünürlüğü sayesinde radyo gökbilimde çığır açacak. Evrendeki ilk yıldız ve gökadaların oluşumu, yıldızlararası gaz ve toz bulutları, buradan yıldız ve gezegenlerin oluşumu, Güneş Sistemi’ndeki cisimlerden, uzak gökadalara kadar geniş bir aralıktaki cisimleri içeren birçok bilimsel problemi çözebilecek güçlü bir donanıma sahip olacak. 30
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Umut Yıldız Meşhur Atbaşı Bulutsusu’nun farklı dalgaboylarında çekilmiş görüntüleri. Optik bölgede, toz parçacıkları yıldız oluşumunu görüntülemeyi engelliyor. Kızılötesi bölgede sıcak, ince bir toz tabakası bulutun ışımasına neden oluyor. Radyo ve milimetrealtı dalgaboylarında ise toz parçaları ve etrafındaki moleküller diğer hiçbir dalgaboyu bölgesinde görülemeyecek şekilde içerisinde bulunan yıldız oluşumunu gözler önüne seriyor. (Altta) İlk Yıldızlar, İlk Gökadalar Büyük Patlama’dan hemen sonra evrendeki bir şekilde göremeyeceği yeni bir kapı açılmış olu- ALMA Optik ışık sönmeye başladı ve karanlık etrafı kapladı. İlk yor. Bu tür yıldızlara ilişkin ilk gözlemler yıldız- Kızılötesi atomlar yeni yeni oluşmaya başladığı için henüz larda oluşan karbon izotoplarının çeşitliliğinin za- Radyo ortalıkta hiçbir yıldız yoktu. Sadece yoğun miktar- man içerisinde değiştiği tahmin edildiğinden kar- Milimetrealtı da hidrojen, biraz helyum ve çok az miktarda da bon izotoplarının tayfsal gözlemleri ile yapılacak. Umut Yıldız lityum ve berilyum gaz halinde bulunuyordu. Bu karanlık dönemin ne kadar sürdüğü hâlâ tam ola- Yıldız ve Gezegen Oluşumu rak bilinmiyor olsa da ilk yıldızın bu ilk madde ile çöküp oluşmasının birkaç yüz milyon yıl sürdüğü Gökadaları yıldızlar meydana getirdiğinden yıl- tahmin ediliyor. Kurama göre, oluşan bu ilk yıldız- dız oluşumu aynı zamanda evrendeki küçük ve bü- lar o kadar yüksek kütleli ve o kadar parlaktılar ki yük yapılı cisimleri anlamakta da kilit bir rol oy- bugün gördüğümüz yıldızlara hiç benzemiyorlar- nuyor. Gezegenler de bu yıldızlarla beraber oluş- dı. Bunlar sadece birkaç milyon yıl yaşayıp sonun- tuklarından bizim için hayatın başlangıcını anla- da bir patlama geçiriyor ve yıldızın içerisinde oluş- makta büyük öneme sahip oluyorlar. Yıldızların turduğu yeni elementleri sürekli evrene saçıyor- oluşumları hâlâ büyük bir bilmece. Gözlemsel ve- lardı. Halen en güçlü teleskobumuz bile bu ilk ne- rilere göre yıldızlar soğuk ve karanlık molekül bu- sil yıldızların ışığını yakalayamıyor. Aslında bu ilk lutlarının içerisinde oluşmaya başlıyor. Bulutlarda- nesil yıldızların patlama sırasında etrafa saçtığı toz ki gaz ve toz parçacıkları zaman içinde çökerek yıl- parçacıklarının, yıldız içindeki termonükleer füz- dızı oluşturuyor. Ancak ilk oluşum anları her za- yon tepkimeleri sonucu oluşturduğu yeni element- man bu toz bulutunun içinde kaldığından optik te- ler olduğunu tahmin edebiliriz. ALMA, evrenin leskoplar hiçbir şekilde tozun içinden geçip orada bu ilk anlarındaki toz parçacıklarını da tespit et- neler olduğu hakkında bize bilgi veremiyor. Kızılö- mek için tasarlandı. Böylece 13 milyar yıldan faz- tesi teleskoplar oluşumun son anlarını yakalayabil- la bir süre önce oluşmaya başlayan ilk nesil yıldız- se de maddenin toplanıp yıldızı oluşturmak üze- lar ve sonrasında gökadaların oluşumunu anlamak re ilk tutuştuğu anı yakalamak için daha uzun dal- için en önemli araç olacak. Bunun en büyük sebebi gaboylarında gözlem yapmak gerekiyor. Dalgabo- ilk oluşan cisimlerin bize çok uzakta olmalarından yu toz parçacıklarının büyüklüğünden daha büyük dolayı gönderdikleri ışıkların da milimetre ve mi- olmalı ki içerisinde oluşmakta olan ilkel yıldızı bir limetrealtı bölgeye kaymış olması. Bu nedenle en koza gibi saran toz bulutunu geçebilsin. ALMA’nın derin optik veya kızılötesi fotoğraflarının bile hiç- milimetrealtı dedektörleri işte burada devreye gi- 31
ALMA ile Bilim NASA/JPL-Caltech Umut Yıldız Yıldızlar yoğun karanlık molekül bulutlarının içerisinde oluşuyor. Etraflarındaki toz parçacıkları nedeniyle sadece uzun dalgaboylarında gözlemlenebiliyorlar. İlk oluşum anlarında meydana gelen çift kutuplu madde püskürmelerinin ilk çıktıkları yer halen bilinmiyor. riyor ve yıldızların ilk madde aktarılmasının başladığı nokta- ri yüksek çözünürlüğü ve yüksek haritalama kabiliyeti sayesin- ların rahatlıkla gözlemlenmesine imkân tanıyor. Bugüne ka- de gözlemlemenin yanında ilk genişleme anlarını, ilk ısınma ve dar var olan milimetrealtı teleskopları bu anı gözlemleyebil- ışıma görüntülerini de rahatlıkla gözlemleyebilecek. miş olsa da çözünürlükleri ALMA ile karşılaştırılamayacak ka- dar düşük olduğundan maddenin aktarıldığı disk ve çift kutup- lu madde püskürmelerinin ilk başladığı yerler asla görüleme- di. Diğer milimetrealtı teleskoplar bütün bu oluşum sahnesini yani Güneş Sistemi’nin birkaç bin katı boyutları sadece tek bir piksel içinde gösterdiğinden (karşılaştırma yaparsak evinizde- ki fotoğraf makinelerinin çektiği fotoğraflar bile artık en az 5 milyon pikselden oluşuyor) içerisinde neler olduğuna, geze- genleri nasıl oluşturduğuna dair fikirler kuramdan öteye gide- miyordu. Gezegenler ise şimdiki kuramlarımıza göre oluşmak- ta olan yıldızın çevresinde bulunan diskin içerisinde oluşuyor. Bu disk zamanla temizleniyor ve arkasında yepyeni gezegenler ile sistemini oluşturuyor. ALMA ile gezegen oluşumunun da bütün aşamaları gözlemlenebilecek. Gezegen oluşturan diskle- 32
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Umut YıldızYeni Ötegezegenler Umut Yıldız Her ne kadar bu sıralar uzak yıldızların çevre- sinde dönmekte olan birçok ötegezegenin keşfe- dildiğini duysak da aslında bir ötegezegen keşfet- mek çok kolay değil. Gezegenlerin oluşum aşama- larını ve hangi tür yıldızların çevresinde oluşabil- diklerini tam olarak bilebilmek için daha çok geze- gen keşfetmemiz gerekiyor. Şimdiki optik ve kızı- lötesi teleskoplarla burçlar kuşağı denen bölge üze- rinde, hem kendi Güneş Sistemimizde hem de he- deflenen sistemdeki gezegenlerarası toz nedeniyle alınan ışığın miktarı düşüyor. Ancak özellikle mi- limetre ve milimetrealtı dalgaboyları bundan etki- lenmediğinden ALMA’nın çok yüksek çözünürlü- ğü sayesinde gökbilimciler diğer yıldızların çevre- sindeki ötegezegenleri rahatlıkla tespit edebilecek. Daha fazla ötegezegen keşfettikçe Güneş Sistemi- miz özel mi değil mi anlayacağız. 33
ALMA ile Bilim Umut Yıldız Bize En Yakın Yıldız rı tespit edebilecek. Aynı zamanda 6000 derece sıcaklıktaki yü- zeyini ve 3 milyon derece sıcaklıktaki atmosferini (tacını) ra- Çoğu teleskop takdir edersiniz ki asla Güneş’e doğru yön- hatlıkla gözlemleyebilecek. Aslında Güneş’imizin neden bu ka- lendirilemez. Fakat ALMA’nın milimetrealtı anten yüzeyleri dar sıcak bir atmosfere sahip olduğu hâlâ bir bilmece. Çünkü görünür ışık dalgaboyunu ve dolayısıyla oluşan ısıyı dağıtma Güneş’in 6000 derece sıcaklıktaki yüzeyinden birkaç yüz kilo- yeteneğine sahip olduğundan Güneş’e de çevrilecek. Böylelikle metre uzaklaşınca sıcaklık yavaş yavaş düşüyor, sonra bir anda aslında daha önce hiç bakılamayan farklı bir dalgaboyu aralı- 3 milyon dereceye fırlıyor. ALMA ile bu sıcaklık farkının yük- ğından bakılacağı için Güneş’teki farklı fiziksel mekanizmalar seldiği noktalara bakıp başka türlü hiçbir şekilde araştırılması- ve oluşumları ilk defa incelenebilecek. Güneş’te meydana gelen na imkân olmayan yerler incelenebilecek. büyük güneş fışkırmalarını ve yayılan yüksek hızlı parçacıkla- Güneş Sistemimiz İçindeki CisimlerUmut Yıldız Güneş Sistemimiz uzay araçlarıyla ziyaret edebildiğimiz ev- renin yalnızca çok çok küçük bir bölümü. Tabii sistemimiz içinde dahi keşfedilmeyi ve araştırılmayı bekleyen birçok uydu, asteroit ve kuyrukluyıldız var. Ülkelerin bütçesi her bir cismi incelemek için uzay araçları göndermeye imkân vermiyor. AL- MA yakınımızdaki gezegenleri görüntüleyip üzerlerinde olu- şan rüzgârları tespit edebilecek. Kuyrukluyıldızları ve asteroit- leri oluşturan molekülleri en aktif, hareketli ve ilginç zamanla- rı olan Güneş’e yakın geçişleri sırasında gözleyebilecek. Bu sı- rada diğer teleskoplar gözlerini çevirmek zorunda kalmışken sadece ALMA sorunsuzca Güneş’e doğru bakabilecek. Kuy- rukluyıldızların yapısını incelediğimizde Güneş Sistemimizin ilk oluşum anlarına dair ipuçları bulabileceğiz. Neptün’ün öte- 34
<<< Bilim ve Teknik Ekim 2011 si çok soğuk olduğundan ALMA binlerce yeni Ku- Ve Daha Neler Neler Umut A. Yıldız, iper Kuşağı cismi keşfedebilecek. Bunu da diğer te- 2004’te Ankara Üniversitesi, leskopların yaptığı gibi Güneş’ten yansıyan ışığı ya- Uzaktaki gökcisimleriyle ilgili tek bilgi kaynağı- Astronomi ve Uzay kalama yoluyla değil de o cisimlerin kendi yaydı- mız onları ışıkları. Ne zaman teknolojimizi geliştirip Bilimleri Bölümü’nde lisans, ğı ışınım ile gözlemleyebilecek. Jüpiter’in uydusu gökcisimlerinden gelen ışığı toplayıp incelesek, bir- 2008’de Groningen İo’da volkanların fışkırttığı gazın analizi de böyle çok cevabın yanı sıra yeni sorular da ortaya çıkıyor. Üniversitesi, Kapteyn aktif uyduların oluşum ve gelişimlerine dair bize ALMA’nın esas gücünü, beklentilerimiz ve tahmin Astronomi Enstitüsü’nde büyük ipuçları verecek. ettiklerimizden öte ortaya çıkaracağı yepyeni soru- yüksek lisansını tamamladı. larla göreceğiz. ALMA sadece profesyonel gökbilim- Halen Leiden Üniversitesi cilerin merakını gidermenin yanında gökyüzüne ba- Gözlemevi’nde kan herkesin sorduğu sorulara yanıt verecek. moleküler astrofizik (astrokimya) alanında KCaasyansoalkal.aVr., Brand, J., “The exciting future of (sub-) doktora çalışmalarını millimeter interferometry: ALMA”, arXiv: 1010.3645, 2010. sürdürüyor. Van Dishoeck, E. F., Jørgensen, J. K., Özellikle düşük kütleli “Star and planet-formation with ALMA: an overview”, ilkel yıldızların oluşumu ile Astrophysics and Space Science, 313: 15-22, 2008. ilgili milimetrealtı www.almaobservatory.org dalgaboyu teleskobu Herschel Uzay Uzaklarda bir ötegezegen Gözlemevi’nden gelen su ve karbonmonoksit Umut Yıldız verileri ile çalışmalarına NASA devam ediyor. 35
Özlem Kılıç Ekici Geleceğin Hayvansal Dr., Bilimsel Programlar Başuzmanı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi Yapay Et 36
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Gıdası Olabilir mi? Hayvanların kök hücreleri kullanılarak üretilen yapay et belki de önümüzdeki birkaç yıl içinde raflarda yerini almaya başlayacak. Laboratuvarda üretilen bu et yaşantımızı ve çevremizi nasıl etkileyecek? Görüntüsü ve tadı nasıl olacak? İnsanlar kolayca kabullenip yiyecekler mi? En önemlisi, yapay et gittikçe artan dünya nüfusunu doyurmak için bir çare olabilecek mi? Geleceğin eti ya da başka bir deyişle “yapay et” tabağınızdaki yerini almış sizi bekli- yor. Bu et sadece dana, koyun ya da tavuk eti değil, belki de panda gibi bugüne kadar tatma- yı aklınızın ucuna bile getirmediğiniz bazı egzotik hayvanların eti de olabilir. Rahat olun, bu eti elde etmek için hayvanlar öldürülmüyor, sadece onlar- dan birazcık doku parçası alınarak kök hücreleri kullanılıyor. Kesilmemiş, kasap eli değmemiş hay- vanın tam da istediğiniz bölgesinden, yağsız, ke- miksiz ama rengi biraz değişik mi ne? Tadı nasıl acaba? Önce çatalla şöyle bir dürtükleyin, evirin, çevirin. Hadi ama biraz cesaret, koklayın ve ısırın. Çiğnemeye devam, şimdi yutun. Tebrikler. Rahat- layın ve sindirmeye başlayın, çünkü gelecekte dün- yamızı kitlesel bir şekilde etkileyebilecek kassal bir buluşun tadına baktınız. Bildiğimiz et, ama kay- nağı biraz farklı. Geleceğin eti şimdilik laboratu- varda, petri kabında, saydama yakın grimsi beyaz renkli küçük bir kas kitlesi halinde duruyor. Çün- kü bilim insanları, bu küçük kas kitlesini nasıl alı- şıldık et biçimine getireceklerini henüz tam ola- rak çözmüş değiller. Doku mühendislerinin hedef- ledikleri ve bugünlerde yoğun bir şekilde üstünde çalıştıkları şey, görüntüsü ve tadı gerçek ete benze- yen yapay eti üretmek. Düşünce pek iştah açıcı ol- mayabilir, ama kaynaklarımızın giderek tükendiği, nüfusun ve açlığın gittikçe arttığı dünyamızda ya- pay eti üretmeye bir gün gerçekten ihtiyaç duyula- bilir. Üstelik Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine baktığımızda o günün hızla yaklaştığını anlıyoruz. Dünya nüfusunun 31 Ekim 2011 tarihine kadar 7 milyarı geçeceği ve 2050 yılına kadar da 9 milyarı bulacağı belirtiliyor. Hayatta kalabilmek için 9 mil- yar insanın hepsi de beslenmek zorunda. 37
Yapay Et: Geleceğin Hayvansal Gıdası Olabilir mi? lenen bir projede, özellikle uzayda uzun ederek, yapay olarak dışarıda çoğaltmak. süre kalacak olan astronotların tükete- Bunun için yaşayan hayvandan biyopsi Yapay Et Nasıl Üretiliyor? bilmesi amacıyla, Japon balığı kullanı- yoluyla kas parçası alınarak kök hücreler larak yüksek protein içerikli yenilebilen elde ediliyor. Daha sonra bu kök hücre- Laboratuvarda yapay et üretmek as- kas parçacıkları elde edilmiş. Aynı şekil- ler, bölünmeye ve büyümeye teşvik edi- lında yeni bir fikir değil. İngiliz politika- de Hollanda’da bu işin öncülerinden olan lerek kas dokusu liflerine dönüşüyorlar. cı ve yazar Winston Churchill, 1932 yı- Mark Post isimli araştırmacı, domuz kök Kök hücrelerin gelişmesi için beslenme- lında yazdığı bir makalede “Önümüzde- hücrelerini kullanarak 2,5 cm uzunlu- ye ihtiyacı var, bu amaçla şimdilik dene- ki 50 yıl içinde, sırf göğüs ya da kanat ye- ğunda, 0,7 cm genişliğinde kasa benzer me amaçlı bazı ölü hayvanların cenin se- mek için bütün bir tavuğu yetiştirmek şeritler üretmiş. rumları kullanılıyor. Ancak hayvan ceni- yerine sadece bu kısımları uygun bir or- ni serumları kullanılarak beslenen kök tamda yetiştirebileceğimiz günler gele- Özellikle Avrupa’da genetiği değişti- hücrelerden elde edilen yapay etlerin tü- cek.” demiş. Bahsedilenden 30 yıl kadar rilmiş gıdalara karşı oluşan tepkinin ya- ketilmesi, birtakım hastalık taşıyan bu- geriden gelinse de ABD, İngiltere, Hol- pay ete karşı da oluşabileceğini laşıcı protein molekülleri olan prionları landa ve Japonya’da bazı bilim insanla- tahmin eden uzmanlar, yapay ve diğer bazı zararlı bileşenleri az da ol- rı laboratuvarda yapay olarak kas par- etin nasıl yapıldığı konusun- sa barındırma olasılığından dolayı risk- çaları geliştirmeye başladılar. NASA ta- da halkın bilinçlendirilme- li olabilir. Hollanda ekibi kök hücrele- rafından 2000’li yılların başında destek- si gerektiğini düşünüyorlar. ri beslemek için aminoasit, şeker ve yağ Genetiği değiştirilmiş gıda- içeriği bakımından zengin olan siyano- ların aksine, yapay olarak üre- bakteri özütlerini kullanmayı amaçlıyor. tilen etin DNA’sına dokunulmu- Ayrıca doku liflerinin her gün basınçla yor, genetiği aynı kalıyor. Burada ya- gerdirilmesi, liflere düzenli egzersiz yap- pılan işlem doğayı farklı bir şekilde tak- tırılması gerekiyor, aksi takdirde gerçek lit etmek, yani doğal olarak hayvanın vü- kas dokusuna dönüşemiyorlar. Petri ka- cudunda gelişen kas dokusunu, hayva- bındaki grimsi beyaz renkli doku parça- nın bazı istenmeyen kısımlarını elimine sının görüntüsü gerçek eti andırmıyor, çünkü hiç kan içermiyor. Ayrıca, demir içeren myoglobin protein miktarı da çok az. Uzmanlar myoglobin içeriğini artıra- rak yapay etin alışıldık kırmızı et rengini almasını sağlamaya çalışıyorlar. Çalışma- da bugüne kadar sıkıntı yaratan bir diğer nokta da, bütün kök hücrelerin aynı de- recede çoğalmaması, bazıları 20-30 de- fa bölündükten sonra çoğalmaları duru- yor. Bu nedenle sürekli yeni kök hücreler bulunması gerekiyor. Ama Hollanda eki- bi son çalışmasında aylarca çoğalmaya devam eden farklı tipte kas kök hücrele- ri keşfederek bu problemin de ça- resini bulmuş gibi görünüyor. Şu ana kadar domuz ve hindi üzerinde çalışan uzmanlar önümüzdeki altı ay içinde sosis üretebileceklerini iddi- a ediyorlar. İsmi gizli tutulan bir hayırseverin kendilerine bü- yük miktarlarda mali destek verdiği- ni belirten ekip, sığır eti üretmek için ça- lışmalara başladıklarını ve bir yıl içinde hamburger köftesi yapımında kullanıla- cak eti üretebileceklerini iddia ediyorlar. 38
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Çevre ve Vejetaryen Dostu zor değil. Oxford Üniversitesi’nde yapı- keticilere yetecek miktarlarda üretimi- lan bir çalışmada 1000 kg yapay et üret- nin yapılması olacak. Yapay etin steril İnsanların et ve süt ürünleri için hay- mek için gereken enerji, su ve arazi gibi ortamlardaki biyoreaktörlerde geliştiril- vanlara olan bağımlılığı, zaten kısıt- kaynaklar tahmini değerler kullanılarak mesi gerekiyor. Laboratuvar alet ve ekip- lı olan dünya kaynakları dikkate alındı- hesaplandı. Sonuçlar 1000 kg dana, ko- manları küçük miktarları üretmek için ğında daha da önemli hale geliyor. Buz- yun, domuz ve kümes hayvanı eti üret- yeterli olabilir, ama tonlarca et üretimi la kaplı alanlar dışında dünya toprakları- mek için harcanan çevresel kaynaklar ile için geniş üretim tesislerine ihtiyaç var. nın yaklaşık % 30’u canlı hayvan tesis ve karşılaştırıldığında, laboratuvarda üreti- Yapay et üreticilerini başka teknik zor- sistemleri tarafından kullanılıyor. Bu te- len etin çevreye etkisinin diğerlerine gö- luklar da bekliyor. Daha önce de belirt- sislerde her yıl yaklaşık 228 milyon ton re çok daha az olduğu görüldü. Örneğin, tiğimiz gibi üretilen kas liflerinin düzen- et üretiliyor. BM Gıda ve Tarım Örgü- yapay et üretmek için, sığır eti işletmeci- li egzersize ihtiyacı var. Bu kas lifleri bü- tü (FAO) verilerine göre, gelecekteki ta- liğine göre % 99 daha az araziye ihtiyaç yürken, yenilebilir ve sindirilebilir, iske- lebi karşılayabilmek için yıllık küresel et duyuluyor. Benzer şekilde, yapay et üreti- le şeklinde bir yapıya tutturularak do- üretiminin 2050 yılına kadar 463 milyon minde sığır eti üretimine göre % 95 daha ğal bir biyofiziksel gerilme işlemine ta- tona ulaşması gerekiyor. Gidişata bakıl- az su ve % 50 daha az enerji kullanılıyor. bii tutuluyor. Kas liflerinin tutturulduğu dığında Kuzey Amerika ve Batı Avrupa Sera gazı salımı ise % 90 daha az. Tüm iskeleler için, kabuklu deniz hayvanları- ülkelerindeki talebin nispeten sabit kal- bu tahmini veriler incelendiğinde labo- nın dış iskeletlerinden elde edilen kito- ması, fakat Çin gibi gelişmekte ve büyü- ratuvarda üretilecek olan etin hayvanla- san kullanılıyor. Bu gerilme işlemi kas- mekte olan ülkelerdeki et talebinin bü- rın kesilmesini önlemenin yanı sıra çev- lara kondisyon sağlayarak protein içeri- yük sıçramalar göstermesi bekleniyor. re dostu olacağını da belirten uzmanlar, ğinin artmasını sağlıyor. Ayrıca, büyü- Bir de olayı iklim değişikliği konusu ba- şimdiden birçok hayvansever, vejetaryen mekte olan kas parçalarına belirli zaman kımından ele aldığımızda, atmosfere sa- ve çevre dostu insanın desteğini almış gi- aralıklarında 10 voltluk elektrik şoku uy- lınan sera gazlarının % 18’ini canlı hay- bi görünüyorlar. İngiltere’de bulunan Ve- gulanıyor ve parçaların kasılması sağla- van işletmeciliğinin oluşturduğu bildi- jetaryen Derneği üyeleri projeyi destek- nıyor. Tüm bunlar enerji gerektiren ve riliyor. BM’nin 2006 yılında yayımladı- lediklerini ancak piyasaya sürülecek olan maliyeti artıran işlemler. ğı raporda sera gazı salımının büyük bir yapay et paketlerinde mutlaka yapay ola- kısmının hayvanların sindirimiyle ortaya rak üretilmiş et olduğunu belirten etiket Yapay etin üç boyutlu olarak üretil- çıkan metan gazı kaynaklı olduğu ve do- olması gerektiğini düşünüyorlar. mesi yani bildiğimiz et parçası görü- laylı olarak da hayvanlara otlama alanları nümünü alması çözülmesi gereken en açmak için ormanlık alanların yok edil- Endüstriyel Üretimi önemli sorunların başında geliyor. Ya- mesinden dolayı insan kaynaklı olduğu Mümkün mü? pay etin üretildiği kültür ortamı oksi- bildiriliyor. Tek bir ineğin günde yakla- jen, amino asitler, şeker ve birtakım mi- şık 1000 litre metan gazı üretebileceğini Bilim insanları tadı ve görüntüsü ba- neraller içeriyor. Oluşan etin büyüklüğü, düşünürsek, havaya yayılan metan gazı kımından gerçek ete benzeyen yapay eti bu besin moleküllerinin kasla yapay etin yoğunluğunu tahmin etmek o kadar da elde ettiklerinde, bir sonraki adım tü- geliştirildiği kültür ortamı arasındaki di- füzyon kapasitesi oranında sınırlı. Bu nedenle, şu anda laboratuvarlarda üreti- len kas parçaları birkaç cm uzunluğunda ve sadece 0,1-0,3 mm inceliğinde şerit- ler halinde. Bilindik et biçiminde ve bü- yüklüğünde üretilecek yapay etlerde kas parçasının merkezindeki dokuları bes- lemek ve canlı tutmak için bir nevi kan damarlarına ihtiyaç duyulacak. Karma- şık gibi görünüyor ama hiç şüphesiz bi- lim ve teknoloji buna da çözüm bulacak. 39
Yapay Et: Geleceğin Hayvansal Gıdası Olabilir mi? Yapay Etin Üretim Süreci Yaşayan hayvandan biyopsi yoluyla kas dokusu alınır. Doku parçasından kök hücreler elde edilir. Kök hücreler kültür ortamında çoğaltılır. Kök hücreler bir araya gelerek kas liflerine dönüşür. Kas liflerine sürekli egzersiz yaptırılarak protein içeriği ve dokusu artırılır, kas dokusu zamanla et parçasına dönüşür. Tat vermesi için yağ, demir ve diğer bazı içerikler eklenen yapay et kullanıma hazır hale gelir. Yapay Et Piyasası: leceği de iddia ediliyor. Örneğin, etin ta- tatlandırıcıların ilave edilmesi gerekece- Hazır mıyız? dını bozmayacak şekilde fazladan ome- ği söyleniyor. Gıda Güvenliği kanunları- ga-3 yağ asitleri ve sağlıklı birtakım ta- nı da düşünecek olursak araştırmacıların Yapay et araştırmacıları, yukarıda mamlayıcıların eklenebileceği düşünü- önlerinde uzun ve zorlu bir yol var gibi bahsedilen büyüklük ve görünüm kısıtla- lüyor. görünüyor. Buna rağmen, projeyi des- ması nedeniyle, ilk etapta üretilecek tica- tekleyen bir hayli kişi, kuruluş ve orga- ri yapay etin, kas parçalarının kıyma gibi Diyelim ki araştırma ekibi başarı- nizasyon var. Örneğin Hayvanlara Etik çekilmesiyle elde edilecek sosis ve ham- lı oldu ve birkaç yıl içinde laboratuvar- Muamele İçin Mücadele Edenler Derne- burger köftesi olacağını düşünüyorlar. da hamburger etini elde ettiler. Tadı nasıl ği (PETA), Haziran 2012’ye kadar yenile- Daha sonra yapay etten hazırlanmış bif- olacak dersiniz? Şu ana kadar hiç kimse bilir ilk ticari yapay eti üretecek araştır- tek ya da bonfilelerin piyasaya sürülmesi yapay etin tadının nasıl olacağı konusun- ma ekibine 1 milyon dolar vermeyi taah- planlanıyor. Yapay etin “normal” ete göre da bir fikir ortaya koymuş değil. Yapay et hüt ediyor. Ödül miktarı gerçekten teşvik daha sağlıklı olacak şekilde tasarlanabi- yağ içermediğinden muhtemelen tadının edici öyle değil mi? alışıldık et gibi olmayacağı ve birtakım 40
<<< Bilim ve Teknik Ekim 2011 Peki gerçekten yapay eti kabullenmeye ve tüket- dolayı hayatını kaybettiğini görüyoruz. Bu rakam- meye hazır mıyız? Avrupa Komisyonu tarafından lar gerçekten üzüntü verici ama daha da üzücü ola- 2005 yılında yapılan bir anketin sonuçlarına bakıl- nı, yılda yaklaşık 1,3 milyar ton yiyeceğin çöpe atı- dığında insanların % 54’ünün laboratuvarda kök lıyor olması. Gelişmiş ülkelerin çoğunda, çöpe atı- hücrelerden et yapılması fikrini onaylamadığı gö- lan bu gıdaların % 40’ı yenilebilecek durumda olu- rülüyor. Sanırız zamanı geldiğinde yapay et üreti- yor. Umarız yapay et gibi başka hayaller ya da se- cilerinin gerçekten çok güçlü ve etkili bir reklam naryolar gerçeğe dönüşür ve bir gün açlığa çare bu- kampanyası yapması gerekecek. lunur. Ama şimdilik kısıtlı olan kaynaklarımızı ve- rimli ve tutumlu bir şekilde kullanarak, tüm insan- Yapay et piyasaya sürüldüğünde bundan herkes lık adına üstümüze düşeni yapmaya devam etme- yararlanabilecek mi? Muhtemelen hayır çünkü ilk liyiz. başlarda fiyatının bir hayli yüksek olacağı düşünü- lüyor. Örneğin 900 gramlık yapay sosis etini üret- Kaynaklar: mek için yaklaşık 300.000 avro harcanması gerekti- http://j.mp/livestocks ği hesaplanmış. Bu durumda yapay et marketlerin http://www.new-harvest.org kaliteli ve üst sınıf ürünü olacak ve daha çok yük- http://www.knowledgemagazine.com/issue/issue- sek gelirli insanlara hitap edecek. Yapay etten orta (1F8e-ejudninjuglt-h2e0171billion, the future of food) ve düşük gelirli insanların daha uzunca bir süre ya- http://www.newscientist.com/article/mg21128283.500-meat-without- rarlanamayacağı ortada. İnsanların yapay et fikrini slaughter-6-months-to-biosausages.html kabullenmeleri biraz zaman alabilir, ancak market- http://en.wikipedia.org/wiki/In_vitro_meat lerden rahatça alınabilir duruma gelmesi için daha http://www.fao.org/news/story/en/item/74192/icode uzunca bir süreye gereksinim olacak. http://www.wfp.org/hunger http://www.fao.org/fileadmin/user_upload/ags/publications/GFL_web_pdf Araştırmacılar çalışmalarına devam ederken, bi- ze de merakla beklemek ve umarız yapay et insan- lığa hizmet edebilir demek düşüyor. Bu arada kü- çük bir hatırlatma yapmakta da yarar var. FAO’nun açıkladığı başka rakamlara bakacak olursak, yılda yaklaşık 1 milyar insanın açlık çektiği ve gene yıl- da 10 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenmeden 41
Murat Demirtaş Elif Yamaç 42
Bilim ve Teknik Ekim 2011 Kaybolmakta Olan Değerimiz: Kara Akbaba Üç metreyi bulan kanat açıklığı ile Avrupa’nın en büyük yırtıcı kuşu unvanına sahip olan ve ülkemizde de yaşayan kara akbabaların (Aegypius monachus) sayısı, insan kaynaklı olumsuz koşullar nedeniyle her geçen gün azalıyor. Akbaba dendiğinde genellikle ilk akla gelen şey, çölde açlık ve susuzluktan yorgun düşmüş canlıların üstünde süzülen kuşlardır. Gözümüzün önüne gelen karede akbabalar kendilerine mükemmel bir ziyafet çekmek için havada daireler çizerek o canlının ölmesini beklerler. Gerçekten de dünya üzerinde yaşayan akbaba türlerinin önemli bir kısmı ölü veya ölmekte olan hayvanlarla beslenir. Hastalık kaynağı olabilecek hayvan ölülerini yiyerek ortadan kaldırdıkları için de haklı olarak doğanın çöpçüleri unvanını alırlar. Türkiye’nin çölleşmekte olduğu sıkça dile getirilse de, pek çoğumuz çöl yaşamı ile özdeşleşen akbabaların ülkemizde de yaşadıklarını tahmin bile edemeyiz. Oysa bilinen akbaba türlerinden dört tanesiTürkiye’de ürer: küçük akbaba (Neophron percnopterus), sakallı akbaba (Gypaetus barbatus), kızıl akbaba (Gyps fulvus) ve içlerinde en büyüğü olan kara akbaba (Aegypius monachus).
Kaybolmakta Olan Değerimiz: Kara Akbaba Alptekin Kutlu Kara Kara Akbaba Nasıl Bir Kuştur? yan kara akbabalar için herhangi bir ne- baktığımızda hem Avrupa hem de Asya’da denle bu yumurtanın ya da yavrunun üreyen bireylerin olduğunu görürüz. Kara akbaba sadece ülkemizin değil kaybedilmesi o çiftin o sene için başarı- Avrupa’da İspanya, Yunanistan, Bulgaris- Avrupa’nın da en büyük kuşlarındandır. sız bir üreme dönemi geçirmesi demek- tan ve Türkiye, Asya’da Gürcistan, Erme- Yaklaşık üç metreyi bulan kanat açıklığı tir. Yumurtanın kuluçka ile olgunlaştırıl- nistan, Moğolistan ve Çin üredikleri ülke- ile Avrupa’da ve bazı kaynaklara göre tüm ması ve yavrunun bakımı hem anne hem ler arasında yer alır. dünyada yaşayan yırtıcı kuşların en büyü- de baba tarafından yapılır. Şubat ayının ğüdür. Siyaha yakın koyu kahverengi tüy- son haftası ile mart ayının başında yuva- Kara Akbabayı Tehdit Eden leri onun kara akbaba olarak isimlendiril- ya bırakılan yumurtadan yavrunun çık- Faktörler Nelerdir? mesine neden olmuştur. Boynuna kadar ması yaklaşık 50-55 gün sürer. Vücudu tüm vücudunu kaplayan koyu renk tüyle- hav tüylerle kaplı ve ergin bireyin sadece Kara akbabalar geniş bir dağılım ala- ri, yakasını çevreleyen açık kahverengi ya- başı kadar bir büyüklüğe sahip olan yav- nına sahipmiş gibi görünseler de aslın- kalığı ve başının üzerindeki kısa tüyleri ile runun yuvadan uçabilecek duruma gel- da durum tam öyle değildir. Bir zamanlar son derece karizmatik olan bu türün bi- mesi 3,5-4 ayı bulur. Bu süre sonunda Avrupa’nın en batı bölgesinden Asya’nın reyleri tek eşlidir. yuvadan uçan yavrunun büyüklüğü ne- en doğu bölgesine kadar kesintisiz bir ku- redeyse anne babasınınki kadardır. şak boyunca dağılım gösteriyor olmala- En fazla 39 yıl yaşadığı kaydedilen rına rağmen günümüzde birçok bölgede kara akbaba bireyleri üreme olgunluğu- Kara Akbabaların tamamen ortadan kalkmışlardır. Bu ne- na 5-6 yaşlarında ulaşır. Kara akbabalar Dağılım Alanları Nerelerdir? denle Uluslararası Dünya Koruma Birliği yaklaşık iki metre çapa ve zaman zaman (IUCN) ve Dünya Kuşları Koruma Örgü- bir metre yüksekliğe ulaşan büyük yuva- Bu dev kuşlar, dağılım alanları Avrupa, tü (Birdlife International) tarafından teh- larını çoğunlukla tepesi düzleşmiş yaşlı Afrika ve Asya ile sınırlı olan eski dünya dit altında olan türler arasına alınmışlar- çam ya da meşe ağaçlarının üzerine ku- akbabaları arasında yer alırlar. Kara akba- dır. Nitekim günümüzde bu türün tüm rarlar. Bu nedenle de üremek için ge- ba türünün dünyadaki dağılım haritasına dünyada tahmin edilen çift sayısı sadece nellikle ormanlık alanları tercih ederler. 10.000 kadardır. Her sene sadece bir yumurta yumurtla- 44
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Acaba bir zamanlar geniş bir dağılım gösterirken Murat Demirtaş Kara Akbabanın Türkiye’deki Durumu ne oldu da bu türün bireyleri azalmaya ve yaşam sah- nesinden çekilmeye başladı? Aslında kara akbabala- Tüm dünyada azalma yönünde eğilim gösteren rın varlığını olumsuz yönde etkileyen birçok koşul kara akbabaların acaba Türkiye’deki durumu na- sıralamak mümkün. Ancak türü olumsuz etkileyen sıl? Bu sorunun cevabına ilişkin çalışmalar kara ak- koşulların tek ve en önemli ortak noktası insan kay- babanın Avrupa’da, İspanya’dan sonra en büyük po- naklı olmalarıdır. pulasyonunun Türkiye’de olduğunu gösteriyor. Tür- kiye’deki dağılım haritasına bakıldığında Güneyba- Doğayı ve içinde yaşayan canlıları düşünmeden tı Anadolu’dan Doğu Karadeniz Bölgesi’ne kadar or- yapılan insan odaklı faaliyetler, diğer pek çok tür manlık alanlarda üredikleriyle ilgili veriler bulunu- gibi kara akbaba bireylerinin de bazen kitlesel, ba- yor. Son zamanlara dek ülkemizde üreyen en büyük zen de birer birer yok olmasına neden oluyor. İnsan kara akbaba kolonisinin 26 çift ile Eskişehir ile Kü- kaynaklı tehditlerin başında bu canlıların yaşam or- tahya illeri arasında yer alan Türkmenbaba Dağı’nda tamlarında yapılan değişiklikler geliyor. Ormancılık, bulunduğu düşünülüyordu. Ancak son dönemde madencilik ya da rekreasyon amaçlı etkinlikler için yürütülen çalışmalarda en büyük koloninin 46 çift ağaçların kesilmesi ve yolların açılması gibi üreme ile Eskişehir’in kuzeybatısından Ankara’nın kuzey- alanlarında meydana getirilen değişimler, türün bi- doğusuna kadar uzanan Sündiken Dağı’nda bulun- reyleri için çok önemli bir tehdit oluşturuyor. Orman duğu belirlenmiştir. içinde yapılan bu tür faaliyetler sadece üreme alanla- rının yok olmasına değil, aynı zamanda üreyen çift- Kara akbabaların ürediği tahmin edilen diğer böl- lere rahatsızlık vererek yumurta ya da yavru olması- gelerde detaylı bir çalışmanın yapılmamış olması ne- na rağmen ergin bireylerin yuvalarını terk etmeleri- deniyle tüm Türkiye için kara akbaba sayısının net ne de neden oluyor. olarak söylenmesi yazık ki mümkün olmuyor. Ancak geçmiş dönemlerdeki iyimser tahminlere göre tüm Türü tehdit eden olumsuz koşulların bir diğeri Türkiye’de üreyen kara akbaba sayısının 400-500 çift de zehirlenme. Vücudunda çeşitli nedenlerle kimya- kadar olduğu düşünülüyor. Bununla birlikte, son dö- sal madde bulunan hayvanlarla beslenen kara akba- nemde yapılan çalışmalar, bu verilerin günümüz için ba bireyleri bu maddelerden doğrudan etkileniyor. çok da gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Özellik- Bu nedenle tilki ve benzeri bazı hayvanların kürkleri le Doğu Karadeniz bölgesinde yapılan çalışmalar bu için zehirleme yolu ile avlanması, ölü canlılarla bes- türün bu bölgede ürediğine dair herhangi bir veri ol- lenen diğer hayvanlar gibi kara akbaba için de büyük madığını gösteriyor. Sonuç olarak, İspanya’dan sonra bir tehdit. Aynı tehlike vücudunda ilaç bulunan ölü en büyük kara akbaba populasyonu Türkiye’de olma- çiftlik hayvanlarının açık alanlara atılması sonucun- sına karşın ne yazık ki sayıları sanıldığı kadar yük- da bunlarla beslenen bireyler için de söz konusudur. sek değil. Avcılık, tüyleri için öldürülmeleri ya da yuvala- rından yumurta çalınması da diğer insan kaynak- lı tehditler arasında yer alıyor. Ayrıca birçok Avru- pa ülkesinde hayvancılığın kapalı alanlarda yapılma- sı ve ölen hayvanların açık ortamlara atılmaması ko- nusunda getirilen kurallara bağlı olarak besin kay- naklarında görülen azalma da kara akbaba türü için ciddi bir sorun oluşturuyor. Naci Eyyüpoğlu 45
Kaybolmakta Olan Değerimiz: Kara Akbaba ce açık ve basit. Türün üreme alanlarının Naci Eyyüpoğlu koruma altına alınması ve her türlü faali- Türkiye’de kara akbaba populasyonu- yetin en azından üreme dönemi boyun- olan İspanya’da, 1984 yılında üreyen çift nun geçmiş dönemlerden günümüze na- ca durdurulması atılacak çok önemli bir sayısının 290 kadar olduğu tahmin edili- sıl değiştiğini bilebilmek için uzun yılla- ilk adım olacaktır. Kara akbabanın yaşam yordu. Ancak alınan kararlar ve yapılan rı kapsayan detaylı çalışmalar gerekiyor. alanlarının korunması, bilinçsizce yapı- yoğun koruma faaliyetleri sonucunda gü- Ancak ülkemizdeki populasyonun da di- lan avcılığın durdurulması, çeşitli neden- nümüzdeki sayıları 1600 çifte ulaşmıştır. ğer birçok ülkedekine benzer olarak azal- lerle kimyasal madde içeren ya da zehir- dığını tahmin etmek hiç de zor değil. Ni- lenmiş hayvanların ölülerinin açık alan- tekim yuva alanları çevresinde yapılan lara atılmaması ve halkın bilinçlendirile- ormancılık faaliyetleri, rekreasyon amaç- rek her canlının yaşam hakkı olduğu ger- lı etkinlikler ve hatta hâlâ bilinçsizce yapı- çeğinin kabul edilmesi, yapılması zor ol- lan avcılık sonucunda Anadolu’nun diğer mayan etkinlikler olarak görülüyor. Yapı- pek çok biyolojik değeri gibi kara akbaba lacak etkin koruma faaliyetleri sonucun- populasyonunun da yok olmakta olduğu da kara akbaba populasyonunun nasıl söylenebilir. Oysa ki problemin ne oldu- arttırılabildiğiyle ilgili yaşanmış çok gü- ğu kesin bir biçimde ortada olduğu için zel bir örnek bulunuyor. Avrupa’daki en yapılması gerekenler de büyük oranda bi- büyük kara akbaba populasyonuna sahip liniyor. Problemi ortadan kaldırmak için uygulanabilecek çözüm yolları son dere- Ahmet Karataş 46
<<< Bilim ve Teknik Ekim 2011 Anadolu’nun sahip olduğu biyoçeşitlilik, her Naci Eyyüpoğlu türlü ders kitabında, dergide ve diğer birçok kay- nakta belirtiliyor ve bununla gurur duyulması ge- KFearygnuasoknla-rLees, J. ve Christie, D. A., Raptors of the EMN(Acoeoerbgtdoysax,pfiTricui.oksvlaoemsgSyuoc,nnhSadmacyVhiıduo1rts7,d’)D,epsr..a,o2sDpi6eui4nel-asG2t,i7Kroe2noi,fsv2imnö0g0oSe8psl.aEViuenrr”,olapga,s2,006. rektiği özellikle vurgulanıyor. Oysa sıra bu çeşitlili- HWeorreldd,iaH, Bou.,g“AhtcotnioMn piflfalninf,o2r0t0h1e. Cinereous Vulture Yhattmp:a/ç/w, Ew.,w“.Tbüirrdkmlifeen.obragb/adaDtaazğoı’nndeaki kara akbaba ğin korunmasının gerekliliğine ve alınacak önlem- ERi(nAuoeErsgoeuy,prpLoeip.uavesn:emdAPcBoatniiinroadtnceLhrPiufMleas)nI.n,isn(tieeçEdriunn),radGoteip,oloesnb”.,a1aHl4l,ly17er9-Te19dt56hi8.ar,e,CaBto.e,nuendciBl iorfds Aüzeegryipnidues amraoşntaırcmhuaslaLr.”’u, AnnpaodpoulluasÜynonivebriysiotelosij,isi lere geldiğinde ortamda derin bir sessizlik hüküm Hernandez, M. ve Margalida, A., “Pesticide abuse in Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 2004. sürüyor. Faaliyetlerimizle dünya yüzündeki varlı- Europe: effects on the Cinereous Vulture ğını ciddi biçimde tehdit ettiğimiz bu türün yaşam hakkına saygı duymak ve onu korumak, öncelikle- rimiz arasında olmalıdır. Sonuç olarak çok geç ol- madan atılacak bilinçli adımlarla var olan biyolojik değerlerimizin birer birer yok olmasını engellemek ve bir zamanlar Anadolu’da yaşamış olan ancak şu anda var olmayan türler listesine bir yenisini daha eklememek elimizdedir. Naci Eyyüpoğlu Elif Yamaç, 1974 yılında Eskişehir’de doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Eskişehir’de tamamladı. Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden 1995 yılında mezun oldu. 1996 yılında Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1997 yılında yüksek lisans tezini tamamladı. “Türkmenbaba Dağı’ndaki Kara Akbaba; Aegypius monachus L.’un Populasyon Biyolojisi Üzerinde Araştırmalar” başlıklı doktora tezini 2004 yılında tamamladı. Aynı yıl Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’ne yardımcı doçent olarak atandı. 47
SPLİlay Çelik KViarnüsselerer Karşı 48
>>> Bilim ve Teknik Ekim 2011 Biyolojik sistemlerin ve süreçlerin karmaşıklığı kimi zaman insanları şaşırtan durumlar Büyümekte olan bir tümörü ve ortaya çıkarabiliyor. Bunlardan biri de kanserle virüslerin birbirine karşıtmış gibi görünen onu besleyen kan damarlarını farklı ilişkilerinde görülüyor. Kimi virüslerin insanlarda ve hayvanlarda bazı kanserleri gösteren temsili resim. tetiklediği yaygın olarak biliniyor. Daha az bilinen ve şaşırtıcı olansa bazı virüslerin kanser hücrelerini öldürme yeteneğinin olması. Bu olgu da doğal olarak bilim insanlarına kanser için alternatif bir tedavi geliştirme yönünde esin kaynağı olmuş. Günümüzde virüsleri kullanarak kanser tedavileri geliştirmek amacıyla çok sayıda bilimsel çalışma yapılıyor. Hatta bunların bir kısmı insanlar üzerinde klinik deneme aşamasına geldi. Virüsler öncelikle hastalığı ya da sağlık risklerini akla getiren biyolojik varlıklar. Ancak bazı virüslerin doğal olarak sahip olduğu, bazılarına da genetik müdahalelerle kazandırılan bazı özellikler, onları insanlığın en çok muzdarip olduğu hastalıklardan biri olan kansere yönelik tedaviler geliştirmek için önemli bir araç haline getiriyor. Günümüzdeki kanser tedavileri bazen yetersiz kalabiliyor. Ayrıca mevcut tedavilerin yan etkileri doz üzerinde kısıtlamalar yapılmasını zorunlu hale getiriyor. Bu durum da bilim insanlarını daha az yan etkiyle daha etkin tedavi sağlayacak alternatif yöntemler araştırmaya teşvik ediyor. Farklı tümörleri ve onların moleküler yapılarını tanımlama imkânı sağlayan gelişmiş moleküler teknolojiler,“moleküler hedefleme”prensibini uygulanabilir hale getirdi. Bu prensibe göre tedavi edici unsurları kanser hücrelerinin belirli özelliklerine yönlendirmenin yüksek düzeyde tümör önleyici etki gösterebileceği, üstelik yan etkilerinin çok daha az olacağı ya da hiç olmayacağı öngörülüyor. Hastalık yapıcı etmenler, kanser hücrelerine yönelik moleküler hedefleme potansiyeli açısından en öncelikli olarak ele alınan biyolojik varlıklar olmuş. Özel olarak kanser hücrelerini enfekte etme ve parçalama özelliği, onkolitik (onko: kansere ilişkin; litik: parçalama) etkinlik olarak adlandırılıyor. Onkolitik etkinlik açısından bakteriler de ele alınıyorsa da bu alandaki araştırmaların çoğu hayvan virüslerine odaklanıyor. 49
Search