>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Tabletler Neden 2010’a Kadar Yaygınlaşamadı? Tablet bilgisayarlar, hızlı yükselişlerine bağlı olarak, bilgisayarlar için tasarlanmış işletim sistemleri ve uy- bilişim endüstrisinde akıllı telefonlarla birlikte son bir- gulamaların dokunmatik kullanıma uyarlanmasıyla kaç yılın en gözde konuları arasında yer alıyor. Araştırma sınırlı kalmıştı. Üstelik ekrana dokunmak için stylus şirketi IDC’nin verilerine göre, 2010 yılında dünya gene- adı verilen, özel işaretleme kalemlerinin kullanımınını linde satılan tablet sayısı 19,4 milyonken, 2011 yılında gerektiriyordu. Yeni nesil tabletlerde ise Stylus aradan 68,7 milyona ulaştı. 2012’de yılda 106,1 milyon tablet çıkarılak parmak uçları ana etkileşim noktası olarak satılacağı öngörülüyor ve tahminler yıldan yıla artıyor. tanımlandı. İşletim sistemleri ve uygulamalar bu yeni kullanım biçimine uyum sağlayacak şekilde yeni baş- Peki ne oldu da, bugüne kadar ayak sürüyen bu tan kurgulandı. Kısaca insanlar ilk kez bu işin bu kadar kavram 2010 yılından itibaren bir anda kabul görmeye sezgisel, insan doğasına uygun bir şekilde hayata ge- başladı? Aslında bunun irili ufaklı birçok sebebi var, ama çirilebildiğini gördü. Tablet satış rakamlarına bakılırsa, özellikle üçünden bahsetmek lazım. kullanıcılar kendileri bile farkında olmadan, uzun yıl- lardır bu ürünü bekliyordu. Birincisi, tablet olarak kullanılabilecek bir aygıtın kabul görebilmesi için belli beklentileri karşılaması Üçüncüsü, insanlar bugüne kadar küçük ve kendi- gerekiyordu. Tablet üzerindeki geniş ekranı bir içerik sinden beklenmeyecek ölçüde marifetli cihazların hep üssü haline getirmek üzere performansı yüksek mo- pahalı olmasına alışmıştı. Tabletler de bu tanıma gayet bil işlemciler, sürekli yanınızda taşıyacağınız bir aygıt güzel uydukları halde, piyasaya beklentilerin aksine ga- için kabul edilebilir sınırların ötesinde pil ömrü, daha yet uygun olarak nitelendirilebilecek fiyatlarla girdiler. az yer kaplayan ve daha az enerji harcayan sistem iPad çıkmadan önce Apple’ın olası bir tablet ürününün bileşenleri ve tüm bunları taşınabilirlikten ödün ver- en az 1.000 dolar civarında olacağına dair tahminler meden bir araya getirecek bir tasarım... Teknolojik ge- azımsanmayacak düzeydeydi. Oysa cihaz 499 dolardan lişim eşliğinde ideal tablet yapısını ortaya koyabilmek başlayan fiyatlarla piyasaya çıktı. İçgüdüsel olarak piya- için ihtiyaç duyulan bileşenlerin bir araya gelmesi için sanın oluşturduğu yüksek beklenti, nispeten kabul edi- 2010 yılına kadar beklemek gerekti. lebilir bir fiyata sahip bir ürünün ortaya çıkmasıyla yo- ğun bir ilgiye dönüştü. Bugün bazı ürünlerde satın alma İkincisi, tabletler klasik bilgisayarlardan daha farklı eşiği 200 doların altına düşmüş durumda, Hindistan’ın bir etkileşim biçimini temel aldığından, işletim sis- Aakash adlı tabletinde olduğu gibi 35 dolar sınırını bile teminin ve uygulamaların bu yeni kullanıma uyum zorlayanlar var. sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor- du. Şimdiye kadar denenen diğer yaklaşımlar, klasik Herkesin Android tablet ürettiği bir piyasada bazı markalar iPad ve Android: Hangi Platformu Tercih Etmeli? doğal olarak daha fazla ön plana çıkıyor. Samsung ve Asus, bu konuya en fazla eğilen şirketler arasında. Bugün genel olarak tablet bilgisayar dediğimizde doğrudan parmakları- nızla dokunarak kullanabileceğiniz, klavye veya fareye gerek duymayan, dışa- rıdan bakıldığında büyük bir ekrandan ibaret olan ve daha çok internet kulla- nımı, haberleşme ve içerik tüketimine odaklanmış cihazlar akla geliyor. Bu cihazlar, kullanım biçimlerine uygun olarak da bir takım avantaj ve de- zavantajları gündeme getiriyor. Örneğin kolay taşıma, kolay kullanım, anında açılıp kapanabilme gibi özellikler tabletlerin pratik kullanımda öne çıkmasını sağlıyor. Bununla birlikte tabletlerin, özellikle klavye ve fareyle desteklenme- si gereken üretim süreçlerinde dizüstü bilgisayarların sunduğu konforu suna- madığı bir gerçek. Ayrıca genel amaçlı işlemci performansı, bellek kapasitesi, depolama alanı ve uygulama çeşitliliği gibi konularda da yine klasik bilgisa- yarların gerisinde kalıyorlar. Bu nedenle tablet bilgisayarlar şu an için ana ci- haz yerine “yardımcı cihaz” veya “destekleyici cihaz” olarak sınıflandırılıyor. Konu tabletler arası rekabete geldiğindeyse, yakın geleceğe damgasını vu- racak iki farklı platformun hangisinin daha iyi olduğu biraz da kullanım ama- cına göre belirleniyor. Konuyu farklı başlıklar altında ele alacak olursak genel durum şu şekilde: 51
“PC’lerden Sonraki Çağın” Başlangıcı: Tablet Bilgisayarlar Tabletlere Dair İlgi Çekici Detaylar Tasarım Alternatifleri Tablet kullanıcılarının günlük tablet başında Eğer bir iPad satın almak isterseniz sadece üç alternatifiniz var: iPad, iPad geçirdikleri süre ortalama 1,5 saat. 2 ve “Yeni iPad” gibi garip bir isim verilen verilen 3. nesil iPad. Bu üç model, büyüklük ve tasarım olarak neredeyse aynı görünüyor. Tabletler üzerindeki uygulamalara kullanıcı ba- şına ortalama 34 dolar para harcanıyor. Android tabletlerde ise alternatif büyüklükleri, her bir üreticinin kendine özgü tasarım anlayışını yansıttığı farklı model ve renkleri tercih etmek müm- Tablet kullanıcılarının % 88’i tabletlerini yolda kün. Bütçenize, zevkinize ve kullanım amacınıza bağlı olarak seçenekleriniz kullanıyor, % 35’i tuvalete giderken bile tabletini çok daha fazla. yanından ayırmıyor. Uygulama Ekosistemi Tablet kullanıcılarının % 54’ü 34 yaşında veya üzerinde. Akıllı telefonların ve tabletlerin farklı büyüklüklerde olması, tablet için uy- gulama geliştirenlerin bu farkları göz önünde tutmasını gerektiriyor. Fakat En çok tercih edilen tablet büyüklüğü 10 inç. burada şöyle bir durum var: iPad için uygulama geliştirenler, üzerinde geliş- Tablet kullanıcılarının % 25’i basılı kitaplara tirme yapacakları ürünün büyüklüğünü ve donanım özelliklerini kesin olarak daha az ihtiyaç duyduklarını söylüyor. biliyor. Çünkü ürünün kendinden başka alternatifi yok. Bu da yazılımların Çalışanların % 80’i tabletlerinin iş ve yaşam daha az çabayla özelleştirilmesi ve platforma daha iyi uyum sağlaması sonu- dengesini kurmaya yardımcı olduğunu belirtiyor. cunu getiriyor. Apple ürünleri standart bir yapıya sahip olmanın getirdiği bu Tabletlerin küresel bilgisayar pazarına olan et- platform bilinirliği avantajını uygulama tarafında çok iyi kullanıyor. kileri bir süredir mercek altında olan bir konu. Tab- letlerin çıkmasıyla birlikte netbook satışlarında % Android platformunda ise üreticiler, farklı performans ve büyüklükte 50’nin üzerinde gerileme oldu, PC satışlarında % ürünler ortaya koyduğu için, tüm cihazlarda ve büyüklüklerde ideal perfor- 15’e varan azalma görüldü. mans gösterecek ortak bir sonuca ulaşmak yazılımcılar için önemli bir müca- Apple, kendinden başka kimsenin üretmesine deleye dönüşüyor (Android platformundaki dağınıklığın ne kadar ciddi bo- izin vermediği, tek bir büyüklük ve tasarımdaki yutlara ulaştığını opensignalmaps.com/reports/fragmentation.php adre- tabletleriyle küresel tablet pazarının % 60’ından sinde görebilirsiniz) . Bunun sonucunda da Android için ürün geliştiren ço- fazlasını elinde tutuyor. Onlarca üreticinin yüz- ğu yazılımcı yazılımların tablet uyarlamasına yeterince özen göstermiyor. Ya- lerce farklı modeliyle desteklenen Android’in ise zılımların önemli bir bölümü tablete özel bir deneyim veya ek fonksiyonlar ancak 2015’te ve sonrasında pazarda dengeyi ya- sunmak yerine, telefondaki sürümlerin tablet boylarına ölçeklenmiş haliyle kalayabileceği tahmin ediliyor. sınırlı kalıyor. Özetle işe tabletlere özgü yazılım çeşitliliği açısından baktığı- Araştırma şirketleri artan tablet talebi karşı- nızda, iPad serisi Android karşısında önemli bir avantaja sahip. sında geleceğe yönelik tablet satış öngörülerini sık sık güncellemek zorunda kalıyor. IDC’nin 2016 5 inç büyüklüğündeki ekranı ve basınca yılındaki yıllık tablet satış öngörüsü 198,2 milyon. duyarlı kalemiyle Samsung Galaxy Note, Gartner ise elini korkak alıştırmıyor, şirketin 2016 Android tabletlerin çeşitlilik konusunda tablet satış öngörüsü tam 369,3 milyon. ne kadar esnek olabildiğini gösteren güzel bir örnek. 52
<<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 Genişleyebilirlik Apple’ın Yeni iPad ile duyurduğu en büyük sürpriz, Full HD standardının bile iPad, felsefesini baştan itibaren ağırlıklı olarak Profesyonel bilişim ötesinde 2048x1536 çözünürlüğe sahip ekranları kullanmaya başlaması oldu. içerik tüketimi üzerine kurguladı. Buna bağlı ola- yazarlığı kariyerine 2000 rak da ister kapalı yazılım ekosistemine dışarıdan yılında PC Magazine Performans ve Donanım müdahaleyi önlemek için deyin, ister güvenlik ve Türkiye dergisinde editör performans sürekliliğini denetim altına almak için olarak başlayan Levent Android tabletlerin çıkış noktasını, iPad’de eksik- deyin, ister şirketin dizüstü bilgisayarlarına talep Daşkıran, aralarında Chip, liği hissedilen fonksiyonları gerçekleştirmek ve per- yaratmak için deyin, iPad serisi üzerinde USB bağ- Windows.Net Magazine, formans olarak daha iyi ürünler ortaya koymak oluş- lantısı ve SD kart gibi girişler yer almıyor. Akse- Hürriyet ve Sabah gibi turuyordu. Dolayısıyla Android tarafında donanım suarla eklenen bağlantı yolları ise sadece kamera yayınların da yer aldığı sürekli olarak vurgulanan ve gelişen taraf oldu. ve fotoğraf makinelerinden görüntü alıp vermek- onlarca basılı ve çevrimiçi le sınırlı. yayına makale, derleme Bununla birlikte iPad, donanım ve yazılımın tek ve çevirileriyle katkıda elden çıkmasının getirdiği avantajla performansta Android tabletler ise en başından beri USB ve bulundu. 2001’den belli bir çıtayı yakalamayı ve korumayı başardı. Bu- HDMI gibi standart bağlantılara sahip ve bellek beri Bilim ve Teknik ve nun yanı sıra her nesilde performansa dayalı bileşen- kartları üzerinden kapasite artırımı gibi olanakla- Bilim Çocuk dergilerine lerini güncellemenin yanı sıra, Yeni iPad ile birlik- ra destek veriyor. Bu özellikler, Android tabletleri yazılarıyla her ay düzenli te 2048x1536 gibi Full HD standartlarının bile öte- farklı amaçlara yönelik uygulamalar için daha açık olarak katkıda bulunan sinde bir çözünürlüğü yeni nesil ürünlerinde kullan- bir platform haline getiriyor. Türkiye’deki F@TİH Daşkıran, haftalık BThaber maya başladı. Şu an için Android tablet üreticileri- Projesinde Android tabanlı aygıtların tercih edil- Gazetesi’nde elektronik nin bu gelişmeye karşılık nasıl bir cevap vereceği me- mesinin önemli sebeplerinden biri de bu. yayınlar yöneticisi olarak rakla bekleniyor. Muhtemelen de cevap pek fazla ge- görev yapıyor. cikmeyecek. Güvenlik Asus’un Transformer serisinde Apple’ın sürekli eleştirilen kendi içine kapa- yer alan klavye aksesuarı, lı duruşu ve tıpkı bir fanus gibi koruduğu sıkı de- tableti ihtiyaç duyulduğunda netim altındaki uygulama ekosistemi, ilginç bir şe- dizüstü bilgisayara kilde bugüne kadar hiç kimsenin başaramadığı bir dönüştürmenin yanı sıra sonucu beraberinde getirdi: Virüslerden arındırıl- ek pil kapasitesi ve ek USB mış bir platform. Fakat her ne kadar içerdeki uy- yuvaları gibi fonksiyonlar da gulama sayısı 500 bini çoktan geçmiş olsa da, bu barındırıyor. durum aynı zamanda Apple’ın izin vermediği ve- ya onaylamadığı hiçbir uygulamanın tabletten içe- ri giremeyeceği anlamına geliyor. Android bu konuda daha açık, ancak o da bu açıklığının bedelini platforma yönelik sayıları gi- derek artan tehditlerle ödüyor. Güvenlik şirketi Trend Micro’nun tahminlerine göre bu aralar And- roid tabanlı aygıtları tehdit eden zararlı yazılımla- rın sayısı 3 bin civarında. Bu sayı 2012 yılı sonunda 129 bini bulacak. Finlandiyalı güvenlik yazılımla- rı üreticisi F-Secure’un analizleri de benzer şekilde mobil tehditlerin yüzde 75’inin Android platfor- muna yönelik olacağını ifade ediyor. Gerçi uygula- ma kaynağı olarak iPad üzerindeki App Store gibi Android altında da Google Play mağazasına bağ- lı kalırsanız risk çok daha az. Yine de Android ta- banlı cihazların diğer platformlara oranla çok daha yoğun bir şekilde mobil tehditlerin baskısı altında kaldığı bir gerçek. 53
“PC’lerden Sonraki Çağın” Başlangıcı: Tablet Bilgisayarlar Çoklu Dokunmatik Ekranlar Nasıl Çalışır? Tabletlerin ve akıllı telefonların son dönemdeki başarılarının en elektrotlar ekranı birçok parçaya bölecek biçimde, ızgara mantığıyla önemli sebeplerinden biri, doğrudan parmakla dokunarak kulla- yerleştirilirler. Bu da dokunulan bölgenin ekran üzerindeki bölün- nabildiğiniz ve birden fazla parmağın dokunuşunu aynı anda algı- müş her bir alan için bağımsız bir şekilde algılanabilmesini sağlar. layabilen dokunmatik ekranlar. Bu yeni nesil dokunmatik ekranlar, Kullandığınız cihazlarda böyle bir ekran varsa, ekranı kapatıp farklı kapasitif dokunmatik ekran adı verilen bir teknolojiyi temel alırlar. açılardan ışığa tutarak yan yana dizilmiş noktalardan oluşan ızgara Bu tür ekranlarda ekran üzerinde özel bir tabaka yer alır ve bu ta- yapısını görebilirsiniz. baka üzerine gerilim uygulandığında elektrostatik bir alan oluşturur. Parmağınızla ekrana dokunduğunuzda, dokunduğunuz noktadaki Sonrasında toplanan bu bilgiler telefonun işlemcisine iletilir ve elektrostatik alanın özelliği değiştirmiş olursunuz ve ekran üzerinde- burada yapılan hesapların ve düzeltmelerin ardından kesin temas ki algılayıcılar bu değişimi analiz ederek tam olarak nereye dokun- noktaları belirlenir. Kullanmakta olduğunuz yazılım da işlemciden duğunuzu belirler. gelen bilgiler eşliğinde üzerine düşen görevi yerine getirir. Bu al- gılama, işleme ve düzeltme süreci kullanıcının dokunmaya karşılık Aynı anda birden fazla parmağınızla dokunarak kullanabildiği- gelen tepkilerin anlık olduğunu düşünmesini sağlayacak kadar kısa niz ekranlarda ise, kapasitif katman üzerindeki değişimi algılayan bir sürede gerçekleşir. iPhone Nasıl Çalışıyor? Dokunma Algılama Yansıtma engelleyici Kapasitif algılama koruyucu katman devresi Elektrotlar Ekran dokunuşu Ham veri alınır Parazitler temizlenir kaydeder Koruyucu katman Bağlayıcı katman Çizim: Rabia Alabay Çizim: Rabia AlabayBasınç noktalarıDokunma alanlarıKesin koordinatlar Saydam elektrot ölçülür belirlenir hesaplanır katmanı Cam alt tabaka nusunda önemli bir avantaja sahip. Ancak perfor- mans ve kullanıcı deneyimi, seçilen üründeki bile- LCD şenlere bağlı olarak çok büyük ölçüde değişebiliyor. gösterge katmanları Tüm bunlara ek olarak birkaç yıldır yeni nesil tab- letlerin çevresinde olup bitenleri sadece teknolojik Fiyat gelişimden ve teknik özelliklerden ibaret sanmak da yanlış olur. Çünkü işin özüne baktığınızda, kişisel bil- Hindistan’ın Aakash adını verdiği 35 dolarlık gisayarların ortaya çıktığı günden beri hiçbir ürün tablet projesini büyük ihtimalle duymuşsunuzdur. kategorisi içerik tüketimine bu kadar odaklanmamış- Amazon’un Kindle Fire adını verdiği ve şu aralar tı. İçerik tüketiminin bu derece konforlu hale gelme- iPad’i en çok zorlayan Android tabletin fiyatı 200 do- si sadece donanım üreticilerinin değil, içerik sağlayı- ların altında. Çoğu üst uç Android tabletin satış fiyatı cıların da çok yakın takibe alması gereken bir konu. 400 doların altında seyrediyor. iPad ve Android Haricinde Piyasada iPad’ın güncel modellerinin ABD’deki satış fiyat- Başka Neler Var? ları ise minimum 499 dolardan başlıyor. Bu durum, platform ve malzeme seçimi konusunda tek bir üre- Yazının buraya kadar olan kısmında piyasaya ve ticiye ve tasarım anlayışına bağlı kalmamanın bir so- yakın geleceğe yön verecek platformlardan uzun uza- nucu. Dolayısıyla Android tabletler fiyat esnekliği ko- dıya bahsettik, ama alternatifler bunlarla sınırlı değil. Örneğin BlackBerry, QNX adlı endüstriyel işletim sistemini temel alan BlackBerry OS adlı işletim siste- 54
<<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 mine sahip BlackBerry Playbook adlı bir tabletle pa- tablet olmayı başardı. HP, 2011 yılı sonunda yaptığı zarda yer edinmeye çalışan markalardan biri. Özel- bir açıklamayla 1,2 milyar dolar para verip sonradan likle gerçek zamanlı süreçlerin işlenmesi konusunda bir kenara fırlattığı WebOS’un kaynak kodlarını ya- gayet iyi bir performans ortaya koyan BlackBerry OS yımlayacağını ve açık kaynak kodlu bir işletim siste- işletim sistemine sahip BlackBerry Playbook Tablet, mi olarak yaşamasına izin vereceğini açıkladı. incelemelerde oldukça iyi yorumlar almasına rağmen bir türlü şirketin istediği ölçüde pazar payına sahip Genel olarak bakıldığında olamadı. Hatta satış rakamlarının hedeflenenin çok gayet eli yüzü düzgün altında kalmasının neden olduğu stok yükü ve buna bir ürün olan BlackBerry bağlı fiyat indirimleri nedeniyle üreticisi RIM’i bü- Playbook, üreticisinin yük ölçüde maddi sıkıntıya soktu. Şirket 2011’in ikin- öngördüğü satış rakamlarına ci çeyreğinde 2,4 milyon tablet satmayı düşünürken, bir türlü ulaşamadı. 1 milyon satış rakamını ancak Mart 2012’de geçebil- di. Bunda iPad ve Android tarafına yönelen kullanı- Microsoft Ne Yapacak? cı alışkanlıklarını değiştirmenin zor olmasının yanı sıra, aygıtın e-posta gibi fonksiyonlarına erişim için Tabletler konusunda onca yıl uğraşmasına rağ- BlackBerry telefonlarla eşleme zorunluluğu getirme- men, 10 yılda satamadığı kadar ürünü ezeli rakibinin si gibi kullanıcıyı zorlayan tercihlerin de payı vardı. 9 ayda sattığını gören Microsoft bu kez dersini daha Neyse ki BlackBerry PlayBook henüz yarıştan çekil- iyi çalışmış gibi görünüyor. Masaüstü işletim sistem- miş değil, platform için hâlâ umut var. lerini mobil platform için zorlamanın anlamsızlığını gören şirket, dokunarak kullanılan cihazların tüketi- Hepsi Bu Kadar Şanslı Değil ciler arasındaki yaygınlaşma eğilimini de göz önüne alarak Windows Phone 7 ile gündeme getirdiği Met- Benzer bir baskı altına girip kısa sürede havlu atan ro kullanıcı arayüzünü, Windows 8 ile tabletlerden di- HP’nin WebOS işletim sistemiyle çalışan TouchPad züstü bilgisayarlara kadar tüm platformlara yaymak adını verdiği tableti gibi. Bir zamanların kişisel asis- için hazırlıklara başladı. Gerçi bu arada 2 yıldan fazla tan üreticisi Palm, 2009 yılında önceleri Palm OS adı- da zaman kaybetti. Yine de Microsoft’un finansal gü- nı verdiği mobil işletim sisteminin çağdaş sürümünü cü ve Windows işletim sisteminin arkasındaki gelişti- WebOS adıyla geliştirmeye başladığını duyurmuştu. rici desteği gibi konular göz önüne alındığında, Win- Bu sırada yaptığı birkaç denemenin ardından üret- dows 8 işletim sistemini temel alan tabletlerin çıktık- meye hazırlandığı HP TouchPad tabletlerde klasik tan kısa bir süre sonra pazardaki güçlü oyuncular ara- Windows işletim sistemi kullanmanın kendisini bir sında yer alacağını düşünenlerin sayısı az değil. Bekle- yere götüremeyeceğini fark eden HP, Nisan 2010’da yip görmek lazım. Tabletler hakkında şu an piyasada WebOS’u 1,2 milyar dolara satın aldı ve mobil cihaz- olup bitenleri yaklaşık bu şekilde özetlemek mümkün. ları için ortak bir platform olarak konumlandıracağı- Aslında bu çok geniş ve kapsamlı bir konu. Tabletlerin nı açıkladı. 1 Temmuz 2011’de de WebOS 3.0 ile çalı- profesyonel iş hayatında kullanımı, eğitim, peraken- şan ilk ürünü HP TouchPad’i piyasaya sürdü. Andro- de, eğlence, e-ticaret, içerik dağıtımı gibi konularda ne id tabletlerden çok iPad’i andıran bu ürün, aslında ge- gibi fırsatları gündeme getirdiği, tabletlere özgü yazı- nel görünümünden işletim sistemindeki akıcılığa ka- lımlar ve kullanım alışkanlıklarında neden oldukları dar çok da güzel bir performans ortaya koyuyordu. değişim gibi konularda söylenecek daha çok şey var. Bunlar da bir başka yazının konusu olsun. Gel gelelim işler umulduğu ölçüde iyi gitmedi. HP’nin gönderdiği yüz binlerce tablet, teknoloji pera- Kaynaklar: kendecilerinin depolarında öylece kaldı. Bunun üze- http://www.usatoday.com/tech/news/2011-03-21-ipad-vs-pc.htm rine tam da o dönemlerde kişisel bilgisayar sistemleri http://computer.howstuffworks.com/tablets/ipad-vs-android-tablets.htm bölümünü ayırmayı düşünen HP, ilk tableti piyasaya http://www.pcmag.com/slideshow/story/285757/history-of-the-tablet çıktıktan sadece 49 gün sonra tablet işinden çıkma- http://www.gartner.com/it/page.jsp?id=1980115 ya karar verdiğini ve TouchPad ürünlerinin devamını http://www.idc.com/getdoc.jsp?containerId=prUS23371312 getirmeyeceğini açıkladı. Bu kararın bir uzantısı ola- http://www.pcworld.com/article/251947/new_ipad_vs_android_tablets_is_it_game_over.html rak da piyasadaki stoğu eritmek için tabletlerin fiya- http://www.neowin.net/news/will-microsoft-learn-its-lessons-from-its-failed-tablet-pc tını 99 dolara kadar düşürdü. İlginçtir ki bu karar sa- http://www.onlinemarketing-trends.com/2011/05/ipad-sales-vs-global-tablet-sales.html yesinde HP TouchPad, iPad haricinde insanları gece- den mağaza kapısında sıraya dizmeyi başaran yegâne 55
Bülent Gözcelioğlu Tropikleşen Akdeniz ve Beklenen Ziyaretçiler 56
Jeolojik devirler boyunca devamlı değişen yeryüzü, bu süreçte sayısız canlının yaşamına da tanıklık etmiştir. Milyonlarca yıl içinde, çok uzun dönemlere yayılarak gerçekleşen çevresel ve iklimsel değişimlerde birçok canlının soyu tükenirken bazıları da yeni koşullara uyum sağlamış ve soylarını devam ettirebilmiştir. Çevresel koşulların değişimi günümüzde de devam ediyor. Doğal süreçlere ek olarak insan faktörünün devreye girmesiyle çevresel değişiklikler hayli kısa sürelerde gerçekleşmeye başlamış ve canlıların soylarının ciddi biçimde tehlike altına girmesine neden olmuştur. 57
Tropikleşen Akdeniz ve Beklenen Ziyaretçiler nsanoğlunun doğal ekosistemlere en olumsuz etkisi yaban türlerin yaşam alanlarını daralt- İması ve bozmasıdır. Bunun ardından da iklim değişikliği, endüstriyel ve tarımsal kirlilik gibi et- kiler gelir. Ama aynı zamanda ekonomik neden- lerle farklı ekosistemleri birleştiren insan etkinlik- leri de var. Bunlardan biri olan Süveyş Kanalı’nın açılmasının etkileri ülkemizde bile görülüyor. 1869 yılında Süveyş Kanalı açılınca Akdeniz ile Kızıl- deniz arasındaki coğrafi engel kalkmış ve çok iki farklı ekosistem arasında bağlantı kurulmuş oldu. Zaman içinde İndo-Pasifik türler olarak adlandı- rılan türler yavaş yavaş Doğu Akdeniz’e geçmeye başladı. Geçişler daha çok Kızıldeniz’den Akde- niz yönünde oldu. İlk bilimsel kayıt kanal açıldık- tan 33 yıl sonra Tillier (Fransa) tarafından 1902 yı- lında verildi. Bir gümüş balığı türü olan Atherino- morus lacunosus Akdeniz’deki ilk Kızıldenizli ola- rak literatüre geçmiş oldu. Bununla birlikte Dul- cic (Hırvatistan) ilk kaydın 1896’da Hırvatistan’dan Pampus argenteus türüyle verildiğini belirtir. Za- man içinde geçişler artarak devam etti. Ülkemiz- deki ilk kayıt 1943’te İskenderun Körfezi’nden bil- dirilen Leiognathus mediterraneus türü oldu. Do- ğu Akdeniz’e giren İndo-Pasifik türler genelde Akdeniz’in kuzeyine yönelmeye başladı. Bunda Nil Nehri’nin Güney Akdeniz’e getirdiği suların etki- si var. Nil Nehri’nin Akdeniz’e boşaldığı yerde tuz- luluğu azaltması, bulanıklık gibi etkenler İndo-Pa- sifik türlerin kuzeye yönelmesine neden olmuştur. Ayrıca Akdeniz’deki döngüsel kıyı akıntılarının ba- lık yumurta ve larvalarını devamlı kuzeye doğru sürüklemesi de diğer bir etkendir. Ancak 1964 yı- lında Nil Nehri üzerine Assuan Barajı’nın yapılma- sıyla Nil Nehri’nin suyu tutulmuş ve bir doğal engel daha ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte geçişler hızlanmaya ve artmaya başlamış, özellikle son 20 yılda çok fazla tür geçişi gerçekleşmiştir. Kanalın yapımında görev alan Ferdinand Marrie de Les- seps anısına bu geçişlere Lesepsiyen göç, türlerey- Tropikleşen Akdeniz se Lesepsiyen tür adı verilir. Konuyla ilgili araştır- Lesepsiyen türler Akdeniz malar yapan ve süreci izleyen Uluslararası Akde- Görünüşe göre Lesepsiyen göç, Akdeniz’in can- kıyı ekosistemine başarılı bir niz Bilimsel Araştırmalar Komisyonu (CIESM) ko- lı yapısını yavaş yavaş tropik denizlerinkine benze- biçimde uyum sağlamıştır. nuyla ilgili devamlı raporlar yayınlıyor. Lesepsiyen tiyor. Bugün kıyı kesiminde yapılan herhangi bir Lesepsiyen türler benzer göçün devam eden bir süreç olması nedeniyle bu dalışta bir zamanlar Kızıldeniz’de yaşayan türler- yaşam alanlarını paylaştıkları, konuda yapılan araştırmaların devamlı güncellen- le karşılaşmak çok olağan. Sokar balıkları, trom- benzer yerlerde üredikleri, mesi gerektiğinden, aralarında ülkemizden bilim pet balıkları, balon balığı, deniztavşanları bunlar- benzer besinleri tükettikleri insanlarının da yer aldığı araştırmalarca yapılan dan bazıları. Göç nedeniyle Akdeniz, özellikle Do- yerel türlerle girdikleri rekabeti araştırmalar internet üzerinden (http://www.ci- ğu Akdeniz, dinamik bir ekosistem yapısına bü- genelde kazanır. esm.org) güncellenerek yayımlanıyor. 300’den faz- rünmüş durumda. Ekosisteme yeni giren Lesepsi- İndo-Pasifik tür: Yaşam alanı la makro türün Akdeniz’e geçtiği biliniyor. Bu sayı yen türlerin etkileri bölgede devamlı olarak den- ve köken olarak Pasifik ve Hint devamlı olarak artıyor. geleri değiştiriyor. Bu nedenle de dinamik bir eko- okyanuslarına ait türler. Lesepsiyen türlerin Akdeniz’e küresel ısınmadan dolayı artan deniz suyu sıcaklığı nedeniyle girdiği ve uyum sağladığı düşünülmesine karşın, geçisi sadece buna bağlamak doğru değildir. 58
>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 menler olarak da adlandırılan bu türler benzer be- sinleri tükettikleri, benzer ortamlarda üredikle- 1964 yılında Nil Nehri ri ve benzer davranış biçimleri gösterdikleri yerel üzerine Assuan canlılar ile rekabete girer ve çoğu zaman galip ge- Barajı’nın yapılmasıyla lir. Örneğin dip omurgasızlarıyla beslenen Lesep- Nil Nehri’nin suyu siyen türlerden Paşa barbunu ve Nil barbunu Do- tutulmuş ve bir doğal ğu Akdeniz’e girdikten sonra, aynı besinle besle- engel daha ortadan nen yerli türlerden barbun ve tekir nüfusu üzerin- kalkmıştır. Bununla de baskı oluşmuş ve yerli türlerin sayısının Doğu birlikte geçişler Akdeniz’de azalmıştır. Diğer yandan ekonomik de- hızlanmaya ve artmaya ğeri olan Paşa barbunu ve Nil barbunu bölge ba- başlamış, özellikle lıkçılığına hayli destek olmuştur. Bununla birlik- son 20 yılda çok fazla tür te sokar balığı gibi bazı otçul Lesepsiyen göçmen- geçişi gerçekleşmiştir. ler, Akdeniz’in yerli balıkları tarafından yeterince Kanalın yapımında kullanılmayan alglerle kaplı yerleri değerlendire- görev alan rek yayılışlarını ve nüfuslarını diğer türlerle reka- Ferdinand Marrie de bete girmeden artırmıştır. Diğer yandan balıkçılığı Lesseps anısına bu olumsuz etkileyen türler de var. Bunlardan üzgün geçişlere Lesepsiyen göç, balığı (Callionymus filamentosus) vücudunda bu- türlereyse Lesepsiyen lunan dikenlerden dolayı balık ağlarına zarar vere- tür adı verilir. biliyor. Bir başka Lesepsiyen tür olan balon balık- sistem olarak kabul edilen Doğu Akdeniz ekosiste- larıysa (Lagocephalus sp) dikenlerinde ve bazı or- mindeki etkileri, olumlu ya da olumsuz olarak de- ganlarında zehir taşıdığından yendiği zaman cid- ğerlendirmek için çok uzun bir zaman gerekiyor. di tehlike yaratabilir. Lesepsiyen türlere diğer bir Göçün devamlı izlenmesi ve etkilerinin devamlı örnek lokum balığıdır (Saurida undosquamis). Lo- kayıt edilmesi gerektiği bilim insanlarınca dile ge- kum balığı, yerel bir tür olan berlâm balığı (Mer- tiriliyor. Şimdiye kadar hem olumlu hem de olum- luccius merluccius) üzerinde baskı kurarak (ya- suz etkiler olduğunu görüyoruz. Akdeniz’in yerli ni besinine ve yaşama ortamına ortak olarak) onu balıkları ve diğer canlılar için göçün başlamasın- kendisinin girmediği daha derin bölgelerde yaşa- dan sonra yani göç nedeniyle soylarının tükendiği- maya itmiştir. ne ilişkin bir kayıt yok. Ancak Lesepsiyen türlerin girmesiyle bazı türlerin bulunma sıklıklarında ya Balıklar dışında çok sayıda omurgasız ve alg de da nüfuslarında azalma olduğuna ilişkin raporlar Akdeniz ekosistemine girmiş ve uyum sağlamıştır. var. Akdeniz’e göç eden türler kendilerine özellik- 2009 yılında Mantis karidesinin Kuzeydoğu Ak- le kıyı ekosisteminde yer bulmuş. Lesepsiyen göç- deniz kıyılarından kaydı verildi. Ardından da bu tür çok kısa denebilecek bir zaman içinde bölge- de çok yüksek bir nüfusa ulaştı ve yakın akraba- sı olan karideslerden Squila mantis ve Erugosquil- la massavensis’in sayısının çok azalmasına neden oldu. Bunun yanı sıra denize girenler için tehlikeli olabilecek omurgasız iki Lesepsiyen türe daha de- ğinmekte yarar var. Bunlardan Rhopilema noma- dica adlı zehirli denizanasının sayısı yaz aylarında zaman zaman patlama yaparak çok artıyor ve in- sanlar için tehlike yarattığı biliniyor. Diğer bir ze- hirli Lesepsiyen tür olan uzun dikenli denizkesta- nesi (Diadema setosum) de özellikle Antalya kıyı- larında, kıyıdan denize girenler için tehlike oluştu- ruyor. Deniz alglerinden “terörist yosun” olarak da bilinen Caulerpa recemosa türüne 2000’li yıllarda kıyı ekosisteminde yaygın biçimde rastlanması bi- lim insanlarını heyecanlandırdıysa da günümüzde bu türe rastlanma oranı çok düşmüştür. 59
Tropikleşen Akdeniz ve Beklenen Ziyaretçiler Beklenen Ziyaretçiler Uluslararası Akdeniz Bilimsel Araştırmalar Aslan balığı (Pterois miles) Komisyonu’na (CIESM) göre Akdeniz’de egzo- 1992’de İsrail’den tek bir birey için kaydı veri- tik 116 balık, 70 kabuklu, 137 yumuşakça ve 110 len aslan balığının başka kaydı yok. Bu durum bi- deniz bitkisi türü var. Bu türlerin büyük kısmı lim insanlarının aklına, kaydı verilen o bireyin de Kızıldeniz’den girmekle birlikte, çok az da olsa ge- akvaryumdan kaçmış olabileceği ihtimalini getiri- milerin balast sularıyla, Cebelitarık Boğazı aracılı- yor. Boyları 15-35 cm (en fazla 50 cm) kadar olur. ğıyla girenler de var. Bu türlerden çoğu henüz ül- Derinliği 50 metreye kadar olan kayalık yerlerde kemizde yaşamıyor. Ancak her an, belki siz bu sa- yaşarlar. Çok uzun olan dikenleri hayli zehirlidir. tırları okurken bile kıyılarımıza girmiş olabilirler. Gün batımında ya da gün doğumunda etkindirler. Şimdi bu türlerden bazılarına bakalım. En dikkat Küçük balıkları avlarlar. çekici türlerden biri olan aslan balığı ile başlaya- biliriz. 60
>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Kutu balığı (Tetrosomus gibbosus) Kutu balığı da ilk olarak 1988’de İsrail’den bil- dirilmiş. Birkaç türü trol ağlarında çıkmış, ancak çok az rastlandığı bildirilmiş. Boyları 12-20 cm (en fazla 28 cm) kadar olur. Derinliği 50 metreye kadar olan kumlu zeminli yerlerde, genellikle deniz ça- yırlıarının olduğu bölgelerde yaşarlar. Küçük deniz omurgasızlarıyla beslenirler. Papaz balığı (Abudefduf vaigiensis) Bir tür papaz balığı olan Abudefduf vaigiensis’in kaydı ilk olarak 1959’da İtalya’dan, sonra 1998’de İsrail’den verilmiş. Boyları 5-15 cm (en fazla 18 cm) kadar olur. Küçük sürüler oluşturan bu ba- lıklar kayalık yerlerde bulunur. Besinleri orta suda bulunan ve zooplankton denen mikroskopik can- lılardır. 61
Malabar orfozu (Epinephelus malabaricus) Deniz Tavşanı (Aeolidiella indica) Kaydı ilk olarak 1969’da İsrail’den verilmiş. Şim- 1968’de İtalya’da kaydedilen Aeolidiella indi- diye kadar da 3 bireyden başkasına rastlanmamış. ca adlı deniz tavşanının gemiler aracılığı ile Hint Boyları 30-60 cm (en fazla 120 cm) kadar olabilir. Okyanusu’ndan geldiği tahmin ediliyor. 3-14 mm Kayalık, kumlu ve çamurlu zeminli yerlerde yaşar- (en fazla 40 mm) boyunda olabilen bu küçük deniz lar. Küçük deniz omurgasızları, kabuklu hayvanlar tavşanı derinliği 1-12 metre arasında olan kayalık ve yumuşakçalar başlıca besinleridir. yerlerde yerlerde yaşar. Kayıtlarda, Akdeniz’de ya- şayn Sagartia cinsi deniz anemonlarıyla beslendik- leri geçiyor. 62
<<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 Tropikleşen Akdeniz ve Beklenen Ziyaretçiler Mavi Çizgili Papağan Balığı (Scarus ghobban) Son ziyaretçi İlk kaydı 2001’de İsrail kıyılarından verildi. Çok Kasım 2011’de Yumurtalık açıklarında (İsken- az rastlanan bu türün sayısı son 2 yılda arttı. Boy- derun Körfezi) yakalanan bir taşbalığı (Synancei- ları 10-50 cm (en fazla 75 cm) kadar olabilen ma- a verrucosa) ülkemizdeki son ziyaretçi olarak ka- vi çizgili papağan balığı kaya yüzeylerindeki alg- bul edilebilir. Bu tür Türkiye’den ilk, Akdeniz’den lerle beslenir. ise ikinci defa bildiriliyor. Dikenlerinde taşıdıkları etkili zehirle bilinen taşbalıkları, kıyılarımızda ya- şamaya uyum sağlamayı başarırsa insan sağlığı açı- sından potansiyel tehlike oluşturacağı bilim insan- larınca dile getiriliyor. Kaynaklar nFAZYooiovzmkoşikaeloarso,gd,-DyBiKc,..ai,S,m)G“aYyDyaeıalani2slğai,,ıCBlBlıÖ.miirlStzıS.e2,ikl“3lleiTi,fkoİshll.mege6riFe0il”id,5iOrTü-s6utzla1ürRr6knae,ikcs1(hoR9DrJh9doo9ouğop.rufinlteAahmlekoadNfeeneidz’lien- Bhtitlepc:/e/nwowğlwu.,cMies.,m“F.oirrsgt/soinghlitnine/gaotlfatsh/ienRtreod.hStema ESpcihniendodUerrcmhiantaD: Eiacdheimnoaidseetao:sDumiad(eLmesakteid, 1a7e7)8f)ro(m the CoTruiilrgtki1ne8ya,”t,SeJadoyusıtr1on,nasel.fB7is6lha-c8(k2Sy,S2ne0aa1/nM2ce.eidaivteerrrraunceoasna)Efnrovmironment, Mediterranean Sea”, Aquatic Invasions, Cilt 1, Sayı 3, s. Dalyan, C., İskenderun Körfezi’ndeki Lesepsiyen 188-190, 2006. Balıklar Üzerine Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi Galil, B. S., Yokes, B., Goren, M. ve Diamant, A., “First İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006 Sasre.lqbc7uoo0ilr1lildt-iud7or0aafe2t)A,h 2iehn0yI0Tno9udn.rogk-&eWy”Ne, sAatiqPyuaaanctieiftcirc,Inm2v0aa0ns0itoi(snSssto,hCmriimalttpo4,p, CSoaldoyarı,i4d,a Taskavak, E., Mater, S., Bilecenoğlu, M., “Kızıldeniz göçmeni balıkların doğu Akdeniz kıyılarımızdaki (Mersin-Samandağ) dağılımı ve bölge balıkçılığına etkileri”, III. Su Ürünleri Sempozyumu, Atatürk Üniversitesi, Erzurum, s. 151-162, 1998. Mavruk, S., Avşar, D., “Lesepsiyen Balıkların Akdeniz SEakyoıs8is,tse.m38in0e-3E8t6k,il2e0r0i”7, T. ürk Sucul Yaşam Dergisi, Cilt 5, 63
Abdurrahman Coşkun Doç. Dr., Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Protein Trafiğini Düzenleyen Etiketler İnsan organizmasında 100 trilyon civarında hücre ve her bir hücrede yaklaşık bir milyar protein bulunuyor. Ribozom denen özel yapılarda sentezlenen proteinler hiç bekletilmeden görev yapacakları yerlere gönderiliyor. Kimileri hücre içindeki birimlere, kimileri de hücre dışına. Peki, bu kadar protein nasıl oluyor da hedef şaşırmadan görev yapacakları yerlere gidebiliyor? Bu sorunun yanıtı proteinlerdeki etiket yapılarda. 64
>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Farklı kaç proteinimiz var? Bu so- Protein Trafiği rındaki özel kanalları kullanır. Geçiş sı- runun yanıtını henüz tam olarak rasında proteinin yapısı bozulmaz. Si- bilmiyoruz. Ancak gen sayımız- Mitokondride sentezlenen birkaç pro- toplazma ile çekirdek arasındaki pro- dan çok daha fazla olduğu bir gerçek. İn- teini saymazsak hücredeki tüm proteinle- tein taşımacılığında bu yöntem kulla- san genom projesinde, beklenenin aksi- rin yapım yeri sitoplazmadaki ribozom- nılır. Ancak sitoplazmadaki her prote- ne, protein kodlayan çok sayıda genimi- lardır. Sentezlenen hiçbir protein bekle- in bu yöntemi kullanamaz. Geçişte seçi- zin olmadığı anlaşıldı. Bulunan sayı 20- tilmez, hemen gitmesi gereken yere gön- cilik esastır. Örneğin çekirdeğe geçecek 25 bin civarındaydı. Oysa proje sonuç- derilir. Sentezi tamamlandığı halde bekle- olan bir protein önce onu tanıyan bir al- lanmadan önce bu sayının 80-100 bin ci- tilen bir protein varsa, işe yaramaz oldu- maca bağlanır. Almacı, sadece kendisine varında olduğu düşünülüyordu. Gen sa- ğu kabul edilir ve yıkılıp ortadan kaldırı- bağlanan protein değil geçecekleri ka- yısının canlının büyüklüğü ile orantı- lır. Bu nedenle protein dünyasında trafik naldaki proteinler de tanır. Böylece, al- lı olmadığı artık biliniyor. Yani insanın hiç durmaz, sürekli akar. maç sayesinde doğru protein doğru ka- gen sayısı fareninkinin yüzlerce katı de- nala yönlendirilmiş olur. Protein almaç ğil; büyüklükleri, güçleri ve yetenekleri Sentezlenen bir proteinin hücre için- kompleksi kanaldan karşı tarafa geçer, çok farklı olsa bile gen sayıları pek fark- deki organellere veya hücre dışına gön- çekirdekte almaç proteinden ayrılır ve lı değil. Bir gen sadece bir protein de- derilmesi üç temel yoldan gerçekleşir. yeni proteinleri getirmek üzere yeniden ğil çok sayıda farklı protein sentezleye- Bunlardan ilki özel kanallarla geçiştir. sitoplazmaya geri döner. biliyor. Bu nedenle farklı proteinlerimiz Bu yöntemde proteinler, sitoplazmadan genlerimizden çok daha fazla. başka bir organele geçerken organel za- Proteinler, 100 trilyon bireyin yaşadı- Katlanmamış protein Katlanmış protein (işlevsel) ğı devasa bir imparatorluğun en önem- H2N COOH NH2 li yapısal ve işlevsel unsurları. Bunların (A) çoğu da tıpkı hücreler gibi birlikte çalı- COOH Sinyal (etiket) peptidi şıyor ve belli yerlerde bulunuyor. Kuş- kusuz tüm proteinler hücre içinde dur- H2N COOH Sinyal bölgesi (etiket) Çizim: Rabia Alabay muyor, bir kısmı hücre dışına gönderi- (B) Etiketi oluşturan küçük alt birimler H2N liyor. Bunlardan bazıları uzak bölgeler- deki hücrelere mesaj götürüp yapmala- Proteinlerdeki etiketler COOH rı gereken işleri bildirirken, diğerleri sa- vunma ve benzeri işlere katılır. Vücudumuzda şekerler ve yağlar da- ha sonra kullanılmak üzere depolanabi- liyor, ancak aynı durum proteinler için söz konusu değil. Proteinler depolanmaz ve onlar için istirahat söz konusu değil- dir. Tüm yaşamları boyunca gece gün- düz durmadan kendilerine verilen göre- vi yapmakla meşguldürler. Protein sen- tezi hayli zahmetli ve pahalı bir iş. Hüc- reye faturası çok yüksek, o nedenle de hiç biri depolanmak üzere sentezlen- mez. Gereksinim varsa sentezlenir yok- sa sentezlenmez. Zamanı gelince de uy- gun bir şekilde yıkılıp ortadan kaldırılır. İnsan vücudunda yaklaşık 100 trilyon civarında hücre ve her hücrede de 1 mil- yar kadar protein var. Bu sayılar dikka- te alındığında insan organizmasında çok yoğun bir protein trafiğinin yaşandığı açık. Karmaşa yaşanmayan hücrede, yo- ğun protein trafiğini düzenleyen temel kurallar var. 65
Protein Trafiğini Düzenleyen Etiketler Etiket Yapılar retikuluma geçecek bir protein ise sente- zi gerçekleştiren ribozomlar etiket saye- İkinci yöntemde ise protein zardan ge- Etiketler genellikle proteinlerin uç sinde endoplazmik retikuluma bağlanır. çerken üç boyutlu yapısı açılır ve karşı ta- kısmında bulunan ve 10-60 kadar ami- Böylece sentezlenen proteinler endoplaz- rafa zincir şeklinde geçer. Tıpkı bir yumak no asitten oluşan yapılardır. Ancak ba- mik retikulum kanalına geçer. Artık bu iplik küçük bir delikten geçerken olacağı zen etiket proteinin iç kısmında da ola- proteinlerin önünde uzun bir yolculuk gibi, yumak şeklinde geçmek zor olaca- bilir. Daha da ilginç olanı ise bazen eti- vardır. Adeta fabrikadaki bir bant üzerin- ğından yumağın açılması gerekir. Prote- keti oluşturan amino asitlerin protei- de hareket eden ürünler gibi, endoplaz- inler sitoplazmadan mitokondriye bu şe- nin iç kısmında birkaç farklı yerde bu- mik retikulumda başlayan ve golgi komp- kilde geçer. Zincir şeklinde karşıya geçiş lunmasıdır. Protein üç boyutlu yapısını leksinde devam eden bir işleme, etiketle- beraberinde bazı sorunlar da getirir, çün- alınca etiketi oluşturan bölgeler bir ara- me ve paketleme sürecinden geçerler. kü proteinler kendilerine has üç boyutlu ya gelerek özel bir şekil alır ve bu özel şe- yapılarını kazanmadıkça işlevsel olamaz. kil etiket rolü üstlenir. Etiketleme süreci sentezle sınırlı değil- Bu amaçla, mitokondrilerde bulunan şa- dir, sentez sonrasında da endoplazmik re- peron adı verilen yardımcı proteinler ge- Yapılarındaki etiketler sayesinde tüm tikulumda ve golgi kompleksinde devam çen proteinlerin gereken üç boyutlu yapı- proteinlerin kendilerine has kimlikleri edebilir. Çünkü etiketler sadece protein ya kavuşmasını sağlar. Ribozomlarda sen- vardır. Böylece her protein diğer protein yapısında bulunan amino asitlerden oluş- tezlenen her protein çekirdeğe geçemedi- ya da proteinler tarafından tanınır. Eti- maz. Sentez sonrasında ilgili etikete şe- ği gibi mitokondriye de geçemez. Geçebil- ketler proteinlerin sadece nereye gidece- kerler, yağ asitleri, fosfatlar gibi çok sayıda mek için öncelikle mitokondri tarafından ğini değil nerede sentezleneceğini ve ne başka molekül de eklenebilir. Böylece eti- tanınması gerekir. kadar süre sonra ortadan kaldırılacağı- kete bir kimlik kazandırılır ve etiketin ta- nı da belirler. Bu nedenle her proteinde nınması kolaylaşır. Üçüncü yöntemde ise proteinler vezi- farklı yerlerde bir veya birden fazla eti- kül adı verilen özel baloncuklar (ambalaj- ket bulunabilir. Proteinler gidecekleri yerlerde aktif gö- lar) içinde taşınır. Burada bireysel taşıma rev alacaklarına göre doğru adrese gitme- değil toplu taşıma söz konusudur. Bu du- Tüm proteinler aynı yerde sentezlen- leri yaşamsal önem taşır. Bu nedenle bir rum kargo taşımacılığına çok benzer. Bel- mez, bir kısmı sitoplazmadaki serbest ri- proteinin başına gelebilecek en kötü olay- li bir bölgeye gitmesi gereken çok sayıda bozomlarda diğeri de endoplazmik reti- lardan biri etiketinde bir sorun olmasıdır. protein özel bir ambalaj içinde o bölgeye kulum adı verilen organele bağlanan ri- Bazen bir mutasyon etiketin değişmesine sevk edilir. bozomlarda sentezlenir. Bu ayrım çok ve proteinin adresini kaybetmesine neden önemli, çünkü sentezin nerede yapıldığı olabilir. Bu durumda proteinler gitmele- Hangi yoldan olursa olsun proteinlerin proteinin nerede görev yapacağını belir- ri gereken yere değil başka adreslere gön- hedef şaşırmadan istenilen yere gönderil- leyen bir ön aşamadır. Hücre içinde gö- derilebilir veya endoplazmik retikulum- mesi çok önemli. O zaman şu soruları sor- rev alan proteinler serbest ribozomlar- da kalabilir. Tıpkı üzerindeki adres yanlış mak lazım: Bu kadar protein nasıl oluyor da, diğerleri endoplazmik retikuluma olan veya hiç olmayan kolilerin kargodaki da hedef şaşırmadan ilgili yerlere gönderi- bağlanan ribozomlarda sentezlenir. En- durumu gibi. Yapılan çalışmalarda etiket- liyor? Hangi proteinin nereye gideceği na- doplazmik retikulumu hücrenin dışarı- leri değiştirilen proteinlerin etiketin ait ol- sıl belirleniyor? Taşıma işi nasıl gerçekleşi- ya açılan kapısı gibi düşünebiliriz. Bu- duğu yeni adrese gittiği gözlenmiştir. Ör- yor? Sentezlenen her protein adrese nasıl rada sentezlenen proteinler daha son- neğin A bölgesinde görev yapan bir prote- teslim ediliyor? Kuşkusuz tüm bunlar için ra golgi kompleksine, oradan da paket- inin etiketi, B bölgesinde görev yapan bir çok güçlü bir alt yapı, iletişim ve koordi- lenerek hücre dışına, lizozomlara veya proteinin etiketiyle değiştirildiğinde pro- nasyon gerekli. Bu devasa organizasyonun hücre zarı gibi göreve yapacakları yerle- tein A bölgesi yerine B bölgesine gider, anahtarı proteinlerdeki etiket yapılarda. re gönderiliyor. O zaman şu soruyu sor- mak lazım. Hangi proteinin serbest ribo- zomlarda ya da endoplazmik retikulu- ma bağlanan ribozomlarda sentezlene- ceğine nasıl karar veriliyor? Bu sorunun yanıtı yeni sentezlenen proteinin uç kıs- mındaki etikette. Yani protein daha doğ- madan nereye gideceği belli. Sentezi de- vam eden proteinin ucundaki özel etike- te göre okuma serbest ya da endoplaz- mik retikuluma bağlanan ribozomlarda gerçekleşiyor. Eğer protein endoplazmik 66
>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 tıpkı hava alanında yanlış etiketlemeden protein de eğer oksitlenirse ya da bazı yere geç giden ya da hiç gidemeyen pro- dolayı bavulun yanlış yere gitmesi gibi. enzimlerin saldırısına uğrarsa zamanın- teinler de hemen yıkılıp ortadan kaldı- 100 trilyon hücrenin yaşadığı insan orga- dan önce yıkılıp ortamdan uzaklaştırılır. rılır. Kısacası, organizmada çalışmayan nizmasında her hücrede bir milyar kadar Hatta çeşitli nedenlerle görev yağacağı proteinlere yaşam hakkı tanınmaz. protein bulunduğunu söylemiştik. Tüm proteinlerin şifreleri DNA’da saklı ve tü- I-Cell Hastalığı ve Kistik Fibrozis mü ribozomlarda sentezlenip adreslerine teslim ediliyor. Tabii ki yapılarındaki eti- Bu iki hastalık, proteinlerdeki etiketleme I-Cell hastalığında, minik bir aksaklık dı- ketler sayesinde. Şimdi etiketin ne kadar ve taşıma sisteminde bir sorun olması duru- şında aslında her şey yolundadır. Bu hasta- önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. munda nelerle karşılaşabileceğimizi göste- larda, golgide enzimlerin mannoz kalıntısı- ren sadece iki örnektir. na fosfat eklenemiyor. Fosfat eklenemediği Etiketler proteinlerin yapısında sürek- için onları lizozoma götürecek taşıma ara- li kalır mı? Bu durum etiketin bulunduğu I-Cell hastalığında golgiden lizozoma gitmesi gereken cı bu enzimleri tanımıyor. Tüm bu enzim- yere bağlı. Eğer etiketler proteinin ucun- enzimler etiketlemedeki bir sorundan dolayı ler ribozomlarda kusursuz olarak sentez- da ise kesilip atılabilir. Tıpkı kargodan pa- hücre dışına gönderiliyor. lenmiş, ardından endoplazmik retikulum- ketimizi aldığımızda etiketini söküp atığı- da şeker birimleri de eksiksiz takılmış ve ar- mız gibi adrese teslim edilen proteinlerin I-Cell nadir görülen genetik bir hasta- dından golgiye gönderilmiştir. Buraya ka- etiketleri de gerektiğinde özel enzimlerle lıktır. Bu hastalıkta lizozomlara gitmele- dar her şey yolundadır. Ancak golgide eti- kesilip uzaklaştırılır. Etiketi uzaklaştırılan ri gereken enzimler hücre dışına gönderi- kete son bir ekleme yapılacağı sırada yaşa- protein artık çalışmaya hazırdır. lir. Lizozomlar hücrenin sindirim organeli- nan bir aksaklık bunca emeğin heba olma- dir. Çok sayıda protein, hücreler arası atık- sına neden olabilir. Lizozomlara gitmesi ge- Kuşkusuz sentez kadar yıkım da orga- lar, hatta bakteriler, mantarlar gibi dev ya- reken enzimler yolunu şaşırıp hücre dışına nizmada gerçekleşen doğal bir süreç. Or- pılar lizomlarda parçalanıp etkisiz hale ge- gönderilir. Sonuçta lizozmlara alınan atıkla- ganizmanın kendisi gibi onu oluşturan tirilir. Kuşkusuz parçalanma işlemleri için rı parçalayacak enzimler bulunmadığı için proteinlerin de belli yaşam süreleri var. lizozomların özel enzimlere (biyolojik ka- atıklar yıkılamaz ve lizozomda birikir, bu da Proteinlerin belli bir görev süresinin ol- talizörlere) gereksinimi var. Bu enzimle- beraberinde ciddi sorunlar getirir. ması aslında organizmanın yararınadır. re asit hidrolaz diyoruz; bunlar lizozomla- Çünkü yıpranan yapıların yenisiyle de- ra alınan yapıları parçalayan biyolojik ma- Kistik fibrozis I-Cell hastalığına göre çok ğişmesi, hücrenin ve doğal olarak orga- kaslardır. Bu enzimler ribozomlarda sen- daha yaygın bir hastalık. Bu hastalıkta hüc- nizmanın daha uzun ömürlü olmasını tezlenir ve endoplazmik retikulum yoluy- re zarındaki bir kanalın yapısında bozukluk sağlar. Hücre içinde görev yapan binler- la golgi kompleksine, oradan da lizozom- görülür. Hastaların çoğunluğunda, kanalı ce protein var. Bunların yaşam süreleri lara gönderilir. Ribozomlarda sentezlenen oluşturan proteinin yapısında, 508 numara- birbirlerinden farklı. Peki hangi protein- enzimlere endoplazmik retikulumda özel lı amino asit olan fenilalanin eksiktir. Bu has- lerin ne zaman ve nasıl yıkılacağına kim, şeker birimleri eklenirr ve golgiye gönde- talık, devasa büyüklükteki bir proteindeki nasıl karar veriyor. Proteinler nerede yı- rilir. Golgide de bu enzimlere özel bir şeker tek bir amino asidin neler yapabileceğine kılıyor? Yıkım ürünleri nasıl uzaklaştırı- birimi olan mannoza fosfat grubu eklenir. tipik bir örnektir. Bu kanalın görevi klor ve lıyor? Tüm bu soruların yanıtı yine pro- Mannoz kalıntısına fosfat eklenmiş prote- bikarbonat gibi anyonların taşınmasını sağ- teinlerdeki etiketlerde. inleri tanıyan özel bir taşıma aracı bunları lamaktır. Ancak hastalıklı bireylerde kanal alıp lizozomlara götürür. proteini yapısal olarak düzgün olmadığı için Protein Yıkımı hücre zarına ulaşamaz ve endoplazmik re- tikulumdaki kalite kontrol testlerinden ge- Hangi canlının ne kadar yaşayacağı çemez. Bu tip proteinlerin sonu amino asit- az çok bellidir. Bu durum proteinler için lerine ayrılmaktır. İşte tek bir amino asidin de geçerli. Ancak hiçbir canlının ortala- neden olduğu yapısal bozukluk ve hedefi- ma yaşam süresi tüm bireylerin o kadar ne ulaşamayan bir protein. Sonuç ise kistik yaşayacağı anlamına gelmez. Hastalıklar fibrozis denen hastalık ve maalesef çok sayı- ve kazalar gibi organizmanın yaşam sü- da hastada erken yaşta ölüm. Gen nakli, son resini kısaltan etkenler proteinler için de yıllarda bazı hastalıkların tedavisinde kulla- geçerli. Eğer bir protein yanlış sentezlen- nılmaya başlanmıştır. Kistik fibrozis de gen mişse ya da yapısı istenen özellikleri kar- nakli ile etkin olarak tedavi edilebilen nadir şılamıyorsa sentezden sonra hemen yı- hastalıklardan biridir. kılıp ortadan kaldırılır. Yanlış sentez ve- ya katlanmayı doğumsal bir kusur gi- bi düşünebiliriz. Doğru sentezlenen bir 67
Protein Trafiğini Düzenleyen Etiketler Ubikuitin <<< nın kusurlu işlemesine neden olur. Do- İlginç olan nokta proteinlerin yaşam Ubikuitin yıkılacak proteinlere sıkı- ğal olarak işlev görmeyen ya da az gören süresinin gerektiğinde biraz uzatılabil- ca bağlanan bir proteindir. Tıpkı kesile- proteinler ortamda birikecek ve bu du- mesidir. Organizma, bir yapıya gereksi- cek hayvanların işaretlenip kesimevine rum yaşlanmaya giden yolu açacaktır. nimi varsa ve bu yapının yenisini oluştu- götürülmesi gibi, ubikuitinin bağlandı- racak olanakları yok ya da kısıtlı ise, es- ğı proteinler de hücrede özel bir yıkım Tıpkı kargo taşımacılığında olduğu kiyen yapıları bir süre daha kullanmaya merkezi olan proteozomlara çekilir. Ubi- gibi kuşkusuz her şey etikette bitmez; devam eder. Bu durumu, özellikle bazı kuitin ve proteozom ikilisi birlikte bir yı- sistemin kusursuz işleyebilmesi yüzler- yapıları temin etmekte zorlanan hücre- kım sistemi oluşturur. Biri yıkılacak pro- ce aracın ve bireyin işbirliğine bağlıdır. lerde görebiliyoruz. teinleri belirlerken diğeri yıkımı gerçek- Benzer şekilde protein trafiğinde de her leştirir. Proteinin uç kısmındaki amino şey sadece etiket değildir. İşin temelinde Gerek hücre içi gerek hücre dışı tüm asitlerin çeşidi (etiketin yapısı) protei- başta lipitler (yağlar) olmak üzere, farklı proteinler hücre içinde yıkılır. Hücreler nin yaşam süresini de belirler. Örneğin yüzlerce protein ve protein olmayan mo- arası ortamda normal şartlarda protein uç kısmında serin amino asidi bulunan lekülün katıldığı organize bir sistem var. yıkımı olmaz. Proteinlerin yaşam sürele- proteinler hücrede daha uzun süre kalır- ri birbirlerinden farklıdır. Bir kısmı sani- ken, aspartat isimli amino asidi taşıyan- Sonuç olarak, nasıl trafiğin düzenli yeler ya da 1-2 dakika içinde yıkılırken di- lar daha kısa sürede yıkılır. akışı bir kentin düzeni için vazgeçilmez ğer bir kısmı günler hatta aylarca çalışma- ise protein trafiği de yaşam için vazgeçil- ya devam eder. Ama hangi proteinin ne Kısa bir süre öncesine kadar ubiku- mezdir. Günümüzde modern tıbbın en zaman yıkılacağı nasıl bilinir? Bu sorunun itinin sadece hücre içi proteinlerin yı- önemli sorunlarından biri, protein trafi- yanıtı yine proteinlerdeki etiketlerde. kımında rol aldığı düşünülüyordu, oy- ğinde yaşanan aksamaların neden oldu- sa yapılan son çalışmalar gerçeğin fark- ğu hastalıklardır. Trafik akışındaki so- Hücre dışındaki proteinler yıkılacak- lı olduğunu gösteriyor. Ubikuitinle bağ- runlar giderildiği zaman, başta yaşlanma ları zaman endositoz denen bir yöntem- lanan proteinler sadece proteozom sis- olmak üzere nörodejeneratif hastalıklar le özel baloncuklar içinde (vezikül) hüc- temine değil lizozomlara da yönlendiri- ve kanser için sonun başlangıcı olacaktır. re içine alınır. Ancak bunların yıkım yeri lir. Proteinlerin endositozla hücre içine hücre içinde görev yapan proteinlerden alınması ve lizozomlara yönlendirilme- SKcahyenkamkalanr, R., “How sterols regulate protein sorting Sciences, farklıdır. Zar proteinleri, hücre dışı pro- sinde düzenleyici rol oynayan ubikutin, and 1tr0a4ff,isc.”,6P4r9o6c-e6e4d9in7g, s20of0t7h.e National Academy of teinler ve yaşam süresi uzun olan pro- aynı zamanda golgiden veziküllerle gön- Cilt teinler hücrenin sindirim organeli olan derilen proteinlerin yönlendirilmesinde Greaves, J. J., Chamberlain, L. H., “Palmitoylation-dependent lizozomlarda yıkılır. Yaşam süresi kı- de önemli rol oynar. Sparoyıte3i,ns.so2r4t9in-2g5”,4T,h2e9JOoucranka2l0o0f7C.ell Biology, Cilt 176, sa olan, yanlış sentezlenen veya sentez- Tang, B. L., Gee, H. Y., Lee, M. G., “The Cystic fibrosis den sonra zarar gören proteinler ise pro- Proteinlerde kusur olabileceği gi- transmembrane conductance regulator’s expanding teozom denilen hücre içi yapılarda yıkı- bi kusurlu proteinleri yıkan sistemlerde SHNoAppReE, TIn.,t“eLraifcetoanmde”d,eTsrtarfuficct,ioCnil:tu1b2i,qsu.i3ti6n4--m37e1d,i2at0e1d1. lır. Yıkılacak proteinlerin seçimi ve işa- de sorunlar olabilir. Ubikuitin proteo- proteolysis in aging and longevity”, F1000 Biology Reports, retlenmesi çok önemlidir. Etiketlerinde- zom sisteminin zamanla işlevlerini kay- Cilt 2, Sayı 79, s. 1-3, 2010. ki bilgiye göre seçilen proteinlerin işa- betmeye başlaması yıkım mekanizması- Riordan, J. R., “Cystic Fibrosis as a Disease of Misprocessing retlenmesi için yine bir protein olan ubi- of the Cystic Fibrosis Transmembrane Conductance Regulator kuitin kullanılır. CGillytc6o4p,rso.t1e4in9”9, -T1h5e0A4,m1e9r9i9ca. n Journal of Human Genetics, International Human Genome Sequencing Consortium, “Finishing the euchromatic sequence of the human genome”, Nature, Cilt 431, s. 931-945, 2004. http://www.ornl.gov/sci/techresources/Human_Genome/ faq/compgen.shtml#stubbs Proteinlerin ubikuitin proteozom sisteminde yıkılması Çizim: Rabia Alabay 68
Şenol Dane İçİnsOanrVtüacmuduvnedHa Doemngeeostazis 70 Neden hastalıklarda öncelikle kan tahlilleri yapılır? Kan tahlili ile kalp, akciğer, beyin, karaciğer ve diğer tüm organlardaki hücrelerin durumları hakkında bilgi sahibi olabilir miyiz? Homeostazis ortaöğretim ve hatta bazı tıp dır. Azot olmasaydı yerine ne olacaktı? Azot yerine kitaplarında genellikle “insan vücudun- oksijen olamazdı, çünkü aşırı oksijen zarar verecek- da denge” olarak tarif edilir. Denge deyin- ti. Demek ki, dış ortam olan atmosferde oksijen, kar- ce, sanki tahterevallide veya terazide olduğu gibi iki bondioksit, azot ve su (nem) konsantrasyonları sa- tarafı olan ve bu taraflar arasında da eşitlik olan bir bit tutulur ve bu yaşam için şarttır. Hatta yeryüzünün durum anlatılıyormuş gibi anlaşılabilir. Gerçekte in- her tarafında oksijen konsantrasyonu eşittir. Ağaç san vücudunda denge, hücrelerin yaşadığı ortamda- olan yerlerde üretilen oksijen ağaç olmayan yerlere ki sabit şartların hayat boyunca korunması anlamına de eşit dağıtılır. Bu dağılma işinde en çok rüzgârların gelir. Hücrelerin yaşadığı ortamdaki şeker (glikoz), sebep olduğu difüzyon rol alır. sodyum, potasyum, protein, oksijen, karbondioksit, üre gibi kimyasal maddelerin miktarlarının ve pH, İç ortam: Vücudumuzun yaklaşık % 60’ı sudur. sıcaklık, kan basıncı gibi fiziksel özelliklerin kitaplar- Vücudumuzdaki tüm yaşamsal, kimyasal ve fizik- da verilen, hastanelerde yapılan tahlillerin sonuç bel- sel olaylar ancak sulu bir ortamda gerçekleşir. Eriş- gelerinde gösterilen “normal” veya “olması gerekli” kin bir insanın 70 kg olduğu farz edilirse, vücutta- değerleri vardır. İşte bir kişide ölçülen değerler ile ol- ki toplam su miktarı yaklaşık 42 litre olur. Bunun ması gereken değerlerin eşit ya da birbirine yakın ol- üçte ikisi (28 l) vücudun tamamını oluşturan 100 masına homeostazis diyebiliriz. Bu anlamda, normal trilyon hücrenin içinde, üçte biri (14 l) ise hücrele- değerlerle ölçülen değerler arasında kurulan terazi- rin dışında bulunur. Hücrelerin tamamı, “hücre dı- nin iki kefesinin aynı seviyede olması gerektiği düşü- şı sıvı=ekstrasellüler sıvı” olarak adlandırılan bir sı- nülerek, durumu “denge” olarak tarif etmek de çok vı ortamda (iç ortam) yaşamlarını sürdürür. İç orta- yanlış olmasa gerekir. mın içeriği vücudun her tarafında aynıdır, yani kara- ciğerdeki iç ortamda hangi yoğunlukta glikoz, oksi- Homeostazisi daha iyi anlamak için ilk defa Fran- jen veya vitamin varsa, beyindeki iç ortamda da aynı sız Fizyolog Claude Bernard tarafından 19. yüzyı- yoğunlukta vardır. Hücrelerin içinde bulunduğu or- lın ikinci yarısında kullanılan “iç ortam” teriminden tamın içeriği, bütün hücreler için homojen bir yapı- bahsetmek gerekir. İnsan yaşamının devamı için iki dadır ve aynı özelliktedir. Bu ortamda hücrelerin ya- ortam vardır ve bu iki ortamda da yaşam faktörleri şaması için gerekli miktarlarda oksijen, gıda madde- sabit olmalıdır: Dış ortam ve iç ortam leri, iyonlar, vitaminler, hormonlar vs. bulunur. So- nuç itibatiyle 100 trilyon hücre, eşit koşullara sahip Dış Ortam: Bir organizma olarak insanın yaşadı- aynı ortamın içinde yaşar. Nasıl organizmanın ya- ğı atmosfer ortamına dış ortam denir. Dış ortamda- şadığı dış ortamda (atmosferde) koşullar her insan ki havanın basıncı, oksijen miktarı, atmosfer sıcak- için aynı ise, aynı şekilde hücrelerin yaşadığı sıvı or- lığı gibi şartların yaşam için uygun olması ve bu uy- tamın (iç ortam) içeriğini oluşturan su ve diğer kim- gunluğun da sürekli olması gereklidir. Örneğin ne- yasal maddelerin konsantrasyonları, hidrostatik ba- den havanın yaklaşık % 20’si oksijenden, yaklaşık % sınçları, ozmotik basınçları, sıcaklık derecesi de sü- 80’i azottan oluşur? Oksijen fazla olursa oksijen ze- rekli sabit tutulur. Bir hücre oksijen veya glikoz açı- hirlenmesi olur, bu da yaşamla bağdaşmaz. Tersine sından diğerine göre daha avantajlı ya da dezavan- az olursa da, oksijensiz hayat olmaz. Azot insan vü- tajlı değildir. cuduna girip çıkabilen ancak zararı olmayan bir gaz-
>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Hepimiz biliriz ki, hastanelerde en çok yapılan tanı işle- mol parçacığın binde biri bulunursa o zaman 1 miliosmol eder. mi kan tahlilidir. Peki kan tahlili sonucunu hekimler ve has- İnsan vücudunda hem hücre içi ve hem de hücre dışı sıvılar- talar neden bu kadar merak eder? Kanın sıvı kısmı olan plaz- da ozmotik yük eşittir. Yük eşit olmakla birlikte bu yükü oluş- ma da hücre dışı sıvının ve iç ortamın bir parçasıdır. Bu neden- turan katı parçacıkların türü farklıdır. Örneğin hücre dışında le, kanın plazmasında glikoz, protein, sodyum, potasyum, ok- sodyum, hücre içinde potasyum fazladır. Ama sonuçta her iki sijen, karbondioksit, üre, bilirubin vs. tayini yapmak demek, sıvıda parçacık konsantrasyonu eşit tutulur. tüm hücrelerin arasındaki veya dışındaki sıvıda yukarıda sa- yılan maddelerin konsantrasyonlarının miktarını bilmek de- Tüm hücrelerin yaşadığı iç ortamda normal veya olması ge- mektir. Kan tahlili yaparak aslında beyin, karaciğer ve tüm di- reken değerler her an kontrol edilerek ideal hal (yani homeos- ğer doku hücreleri, hangi konsantrasyonlarda oksijen, glikoz tazis) devam ettirilir. Bu nedenle homeostazis çok önemlidir. veya üre içeren bir sıvı içinde yaşıyor, onu öğrenmeye çalışıyo- Çünkü canlı kalmamız homeostazisin belli sabit değerler etra- ruz demektir. fında devamına bağlıdır. Çeşitli sebeplerle iç ortamın bu hassas dinamik dengesi bozulduğunda, iç ortamdaki madde yoğun- Homeostazis luklarının artması da azalması da hastalık sebebidir. Örneğin oksijen konsantrasyonu (parsiyel basıncı) arttığında, oksijen İç ortamdaki sabit şartların devam ettirilmesine homeos- zehirlenmesi ile hücreler ölür; aksine olması gereken miktarın tazis denir. Bu anlamda hücrelerin içindeki sıvı ile dışındaki altına düştüğünde de gıdalardan enerji üretilemez ve hücreler sıvı arasında kesinlikle eşitlik yoktur. Hücre içi sıvıda potas- yine ölür. yum (K) fazla iken, hücre dışı sıvıda sodyum (Na) daha fazla- dır. Aslında hücre içi ile hücre dışı sıvılarda arasındaki fark ya- Başka bir örnek verecek olursak: Hücre dışındaki sıvıda bu- şamın temelini oluşturur. Ölüm durumunda bu iki sıvı arasın- lunması gereken şeker miktarı sabit olmalıdır. Eğer şeker nor- daki fark ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla yaşam bu iki sıvı ara- mal sınırlarını aşarsa hiperglisemi (yüksek şeker), olması ge- sındaki dengeye değil dengesizliğe (eşitsizliğe) dayalıdır. reken değerin altına düşerse hipoglisemi (düşük şeker) denen anormallikler oluşur. Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi home- Hücrelerin içindeki ve dışındaki sıvılarda madde yoğunluk ostazisin bozulması, ölümle neticelenecek hastalıkların ortaya farkı yaşamın temeli iken, her iki sıvıda da ozmolalite (ozmo- çıkmasına bile sebep olabilir. tik yük = ozmotik basınç) eşittir. Ozmolalite sıvılardaki mad- delerin ağırlıkları ile değil sayıları ile ilişkilidir. Çok ağır bir ka- İnsan vücudundaki bütün hücreler, dokular, organlar ve sis- tı parçacık ile çok hafif bir katı parçacık aynı ozmotik kuvvete temler birbirlerine yardım ederek homeostazisin devam etme- sahiptir. Ozmotik kuvvetten kasıt su çekme kuvvetidir. Bir ki- si için çalışır. Doktorlar hastalıkları tedavi ederken homeosta- logram sudaki 1 mollük (6,02 x 1023) herhangi bir ozmotik ak- zisin devamı için gayret sarf eder. Hastalıkların tedavisinde ho- tif (su çekebilen) parçacık, 1 osmol eder. Bir kilogram suda 1 meostazisi bozacak ilaçlar ve ameliyatlar faydalı değildir. Ho- meostazisin sürdürülmesi, yani hayatın devamı için üç meka- nizma devreye sokulur: 71
İnsan Vücudunda Denge: İç Ortam ve Homeostazis 3. Hücrelerin en önemli vazifelerinden biri, gıda madde- lerini harcadıktan sonra üretilen karbondioksit ve diğer ar- l. İç ortamda homojenliğin sağlanması gereklidir. Nasıl eğer tık maddeleri hücre dışı sıvı ortama vermektir. Homeostazi- bir çorba pişirilirken karıştırılmazsa homojen olmaz, altı ya- sin sağlanması için artık maddelerin konsantrasyonlarının da nar, üstünde su birikir, yağı ayrı unu ayrı birikip topaklar oluş- iç ortamda sabit tutulması gereklidir. Örneğin azotlu bir artık turur, işte homojenliğin sağlanması için hücrelerin iç ortamı- olan üre birikirse “üremi” denen bozukluk ortaya çıkar. Akci- nın da sürekli karıştırılması gereklidir. Bu karıştırma işi kalp- ğerler de benzer şekilde vücudumuzun artığı olan karbondiok- damar sisteminin görevidir. Erişkin insan vücudunda yaklaşık siti sürekli olarak dışarı atmak üzere görev yapar. Artık mad- 5 litre kan vardır. Kalp istirahat esnasında bir dakikada kanın delerin büyük bir kısmı böbrekler vasıtasıyla vücuttan atılır- tamamını pompalar, yani bütün kan bir dakikada tüm vücudu ken, az bir kısmı da karaciğer tarafından bazı işlemlerden geçi- dolaşır. Ayrıca kılcal damarlar vasıtasıyla kan sıvısı ile hücrele- rildikten sonra bağırsaklar yoluyla dışarı atılır. rin dışında bulunan sıvı arasında sürekli bir alışveriş olur. Kıl- cal damarlarda alışveriş o kadar hızlıdır ki, su molekülleri kıl- Negatif geri besleme sistemi, homeostazisin devamı için vü- cal damardan geçiş süresince herhangi bir dokudaki hücrele- cudumuza yerleştirilmiş çok önemli bir mekanizmadır. Bu me- re 80 defa girip çıkabilir. Bağırsaklardan kana geçen bir besin kanizma klimalardaki termostatların çalışmasına benzetilebi- maddesi veya bir bezden salgılanan hormon, en fazla bir da- lir. Nasıl oda sıcaklığı klimanın termostatıyla ayarlan seviyenin kika içinde kan vasıtasıyla dokulara taşınır ve bütün vücuttaki altına düştüğünde sistem otomatik olarak tekrar çalışıyor ve hücre dışı sıvı ortama eşit yoğunlukta yayılır. Akciğerden kana klima odayı ısıtmaya başlıyorsa, hücrelerimizin iç ortamındaki geçen oksijen yaklaşık bir dakika içinde, beynimizden bağır- herhangi bir maddenin miktarında bir bozukluk olduğunda da sağımıza, ayak parmağımızdan saçımızın dibindeki hücrelere harika bir sistemle yeniden ayar yapılır ve bozukluk düzeltilir. kadar hemen hemen bütün hücrelerin etrafında eşit yoğunluğa Vücudumuzun iç ortamındaki bir madde bulunması gereken ulaşır. Bu olayın hızı egzersiz sırasında yedi kat artabilir. üst sınırı aşarsa, derhal aksi yönde çalışan başka bir sistem uya- rılarak, bu fazla miktarın giderilmesi için otomatik bir çalışma başlatılır. Bu yeni mekanizma, miktarını aşmış maddenin azal- tılması yönünde bir işlem başlatır. Bu maddenin azalması du- rumunda da yukarıda anlatılanların aksi yapılır. Örneğin hüc- re dışı ortamda şekerin artması pankreas bezinden insülin hor- monunun salgılanmasını tetikler. Bu hormonla başta karaciğer olmak üzere, hücrelere şeker girişi artırılarak şekerin yüksel- mesi önlenir. Bu durum toklukta ortaya çıkar. Toklukta insülin salgılanması artar, insüline bu yüzden tokluk hormonu denir. Bu sistem çalışmazsa yani şeker yükseldiğinde insülin salgılan- mazsa, şeker yükselir ve şeker hastalığı ortaya çıkar. Açlıkta ise kan şekeri düşer, yani homeostazis bozulma eğilimi gösterir. 2. Hücre dışı ortamdaki besin maddeleri ve oksijen, hücre- Şekerin düşmesi pankreastan insülin salgısının azalmasına se- ler tarafından sürekli kullanılmaktadır. Neticede bu maddele- bep olurken glukagon hormonunun salgılanmasına sebep olur. rin miktarında bir azalma olmaması için, hücre dışı sıvı orta- Glukagon hormonuyla, başta karaciğer olmak üzere şeker de- ma sürekli gıda ve oksijen sağlanması gereklidir. Bu işlem için polarından şekerin hücre dışı sıvı ortama verilmesi sağlanarak bütün hücreler devamlı kontrol altında olduğundan, herhan- şekerin düşmesi önlenir. Hücre dışı sıvı ortamda aşırı şeker, şe- gi bir eksiklik durumunda önce sistem haberdar edilir. Daha sonra hemen akciğerler, mide ve bağırsak gibi organlara emir- ler gönderilerek, gerekli oksijen ve gıda sevkiyatının yapılma- sı temin edilir. Homeostazisin bozulmaması için akciğerler sü- rekli çalıştırılarak hücre dışı ortama oksijen verilir, bağırsak- lar da iç ortama besin maddesi vermekle vazifelidir. Bu açıdan karaciğere çok önemli vazifeler yüklenmiştir. Tokluk esnasın- da miktarı artan gıda maddeleri karaciğerde depolanır ve böy- lece gıda maddesi miktarının kanda aşırı yükselerek homeos- tazisi bozmasına izin verilmez. Toklukta karaciğerde depo edi- len gıda maddeleri, açlık yaşanan durumlarda kontrollü olarak kana verilerek gıda maddesi miktarının belli bir seviyenin altı- na düşmesine izin verilmez. 72
<<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 ker komasına sebep olarak ölüme yol açabildiği gi- sı sağlanır. İşte bu negatif geri besleme mekanizma- Prof. Dr. Şenol Dane 1963 bi, şekerin düşmesi de düşük şeker (hipoglisemi) sıdır. Ancak karbondioksit miktarı aşırı yükselirse, Konya-Beyşehir’de doğdu. komasına yol açıp yine ölüme yol açabilir. beyindeki solunum merkezinde bulunan sinir hüc- 1986 Ege Üniversitesi, releri bu aşırı karbondioksit sebebiyle normal fonk- Tıp Fakültesi mezunu. Görüldüğü gibi negatif geri besleme mekanizma- siyonlarını yapamaz hale gelebilir. Bu durumda so- Diyarbakır’da ve Konya’da sı, homeostazisin sağlanmasında hayati önem taşır. lunumu hızlandırmak ve derinleştirmek yerine, tam pratisyen hekim olarak Vücudumuzdaki bu harika mekanizma sayesinde tersine solunumun durması ile karşı karşıya kalabi- çalıştı. 1988 yılında Atatürk eğer bir faktör artarsa azaltılarak, azalırsa da artırı- liriz. İşte çok aşırı miktardaki karbondioksit nega- Üniversitesi, Tıp Fakültesi larak düzeltilir. Bir faktör arttığında daha da artırıl- tif geri besleme yerine pozitif geri besleme mekaniz- Fizyoloji Anabilim dalında saydı veya azaldığında daha da azaltılsaydı, bunun masına da yol açabilir. asistan, 1991’de Yrd. Doç., adı pozitif geri besleme olacaktı. Yani pozitif geri 1993’de Doç. ve 1998’de besleme, faktör bozukluğun daha da artmasına yol Pozitif geri besleme mekanizmasının oluşma- profesör oldu. açardı. Eğer insan vücudundaki fizyolojik olaylar bu sı durumunda, hekimlik uygulamalarının devre- Halen Fatih Üniversitesi, mekanizma ile çalışsaydı, yaşayamazdık. Çünkü po- ye girmesi gerekir. O zaman hekimlerin dıştan mü- Tıp Fakültesi’nde zitif geri besleme daima homeostazisin bozulması- dahalesi negatif geri besleme mekanizmalarını baş- Dekan Yardımcısı ve Fizyoloji na, hastalıklara ve ölüme sebep olur. Normal şart- latacak, pozitif geri besleme mekanizmalarını son- Anabilim Dalı başkanı lar altında insan vücudundaki hemen hemen bütün landıracak ve homeostazisi tekrar sağlayacak yön- olarak çalışıyor. mekanizmalar negatif geri besleme prensibine göre temler olmalıdır. Görüldüğü üzere hayat çok hassas Serebral lateralizasyon çalışır. Ancak bir faktör aşırı bozulursa, pozitif ge- bir denge ve düzen içinde devam ettirilmektedir. konusunda uluslararası ri besleme mekanizmasını başlatarak homeostaziste 90 civarında çalışması var. hızlı bir bozulmaya ve ani ölüme sebep olabilir. Me- sela karbondioksit gazının hücre dışı sıvıdaki mikta- GKauyyntoank,laAr. C., Hall, J. E., “İnsan Vücudunun Vander, A., Sherman, J., Luciano, D., rı 45 mmHg’dır. Bu gaz artarsa, karbondioksit zehir- İşlevsel Organizasyonu”, Tıbbi Fizyoloji, 11. Basım, “A Framework for Human Physiology”, lenmesine sebep olur. Beyin hücreleri aşırı karbon- s. 3, 2006. Human Physiology, 8. Basım, s. 5, 2001. dioksitli ortamda normal fizyolojik çalışmalarını ya- pamaz ve koma ortaya çıkar. Karbondioksit miktarı azalırsa, bu sefer de solunum durabilir yani normal solunumun devamı için de karbondioksite ihtiyacı- mız vardır. Karbondioksit artarsa, beyinde bulunan solunum merkezini uyararak solunumun daha hız- lı ve derinden yapılmasına neden olur, böylece ak- ciğerlerimizdeki karbondioksit miktarının azalma- 73
Hüseyin Gazi Topdemir İdrîsî Yaşam Öyküsü etmektedir. Bu ihmalin çeşitli nedenleri bu- İngiltere’yi, Kuzey Afrika’yı gezen ve henüz Tam adı Ebû Abdullâh Muhammed İbn lunmakla birlikte, en önemlisinin İdrîsî’nin 16 yaşındayken Anadolu’ya da gelen İdrîsî, Muhammed İbn Abdullâh İbn İdrîs eş-Şerîf Sicilya Norman kralları II. Roger’in ve I. bu araştırma gezileri esnasında değerli bil- es-Sebtî olan İdrîsî, İslam dünyasında yeti- Guillaume’un hizmetinde bulunmuş olması giler toplamıştır. Yaklaşık 1145’te Sicilya’da- şen önemli coğrafyacılardan biridir. Coğraf- görünmektedir. Yukarıda söz konusu edilen ki Norman Kralı II. Roger’in hizmetine girmiş ya ve kartografya konularında kaleme aldığı kaynaklardan edinilen sınırlı bilgilerden ise ve yaşamının geri kalan kısmını onun Paler- önemli yapıtlarla hem İslam dünyasının bil- 1100 yılında Sebte’de doğduğu, öğrenim ini mo’daki sarayında geçirmiştir. Eskiden yapıl- gi birikimini zenginleştirmiş, hem de Müs- Kordoba’da tamamladığı, İspanya ve Kuzey mış Dünya haritalarını yeterli bulmayan Kral, lüman bilginlerin elde ettiği coğrafî bilgile- Afrika’da çıktığı uzun seyahatlerden sonra II. İdrîsî’den yeni bilgiler ışığında gelişmiş bir rin Batı’ya aktarılmasında etkin rol oynamış- Roger’in (1101-1154) ilk yıllarında Sicilya’nın harita yapmasını istemiştir. İdrisi kendisine tır. Coğrafya alanındaki büyüklüğüne karşın, başşehri Palermo’ya yerleştiği ve 1166’da bu- sağlanan olanaklarla gümüşten bir yer küre- klasik biyografi kitaplarında yaşamı hakkın- rada öldüğü belirlenebilmiştir. si yapmış ve krala ithaf ettiği Kitab el-Rucerî da bilgi verilmemesi dikkat çekicidir. Yalnızca (Roger’in Kitabı) adlı meşhur yapıtını tamam- çağdaşı İbn Bişrûn ve İmâdüddin el-İsfahânî Gençliğinde İspanya’yı, Portekiz’i, layarak kendisine takdim etmiştir. ile daha sonra yaşayan Safedî, İdrîsî’den söz Fransa’nın Atlas Okyanusu kıyılarını, Güney Yapıtları duğu için canlıların yaşamasına elveriş- (Opus Geographicum, Leiden, 1970-1984) li olmadığı belirtildikten sonra, kuzey ya- yayımlanmıştır. Daha sonra bu nüsha esas Ebû Abdullah el-İdrîsî’nin coğrafya rım küre yedi iklim halinde ekvatordan alınarak kitap iki cilt halinde yeniden ba- tarihinde efsane haline gelmiş çalışma- kuzeye doğru incelenmiştir. Her iklim sılmıştır (Beyrut, 1989). Kitabın Fransız- sı Norman Kralı II. Roger için hazırladığı de batıdan doğuya doğru çeşitli bölgele- ca çevirisi ise Pierre Amédée Jaubert ta- Kitab el-Rucâr ya da diğer adıyla Nüzhet re ayırılmıştır. Kitapta başka ilginç bilgi- rafından Géograp hie d’Édrisi (Paris, 1836- el-Müştâk fî İhtirâk el-Âfâk’tır (Dünyanın ler de yer almaktadır. Bunlardan biri yer- 1840) yapılmıştır. Kitap üzerine çok sayı- Aşılmış Ufuklarında Zevkli Bir Gezinti). çekiminden söz edilmesidir. İdrîsî’ye gö- da inceleme kaleme alınmıştır. Ortaçağ’da yazılan ve bilinen Dünya’nın re, mıknatısın demiri çekmesi gibi Yer de en iyi tasvirlerinden biri olan ve yedi ikli- cisimleri çekmektedir, bırakılan cisim- İdrîsî’nin ikinci çalışması ise Üns el- me göre düzenlenmiş olan kitap 1154 yı- lerin Yer’e düşmesinin nedeni de bu çe- Mühec ve Ravz el-Fürec başlığını taşımak- lında tamamlanmıştır. Yedi iklimden her kim kuvvetidir. Bir dünya coğrafy ası olan tadır ve yukarıda tanıtılan kitaba ekler ya- biri onar bölüm halinde düzenlenmiş, ki- Nüzhet el-Müştâk, Ortaçağ İslam dün- pılmasıyla oluşturulmuştur, ancak bu eser tabın girişindeki Dünya haritasından baş- yasında yerküre üzerine yazılmış genel, bütünüyle elimizd e değildir. Kitapta, ek- ka, iklim bölgeleri anlatılırken bölge hari- kapsamlı ve sistematik çalışmalardan bi- vatorun güneyinde kalan sekizinci bir ik- tası da verilmiştir. İdrîsî, yukarıda adları ridir ve Avrupa hakkında gerçeğe en ya- limden daha söz edilmektedir. anılan İslam coğrafyacılarının eserlerinin kın bilgileri veren ilk yapıt olma özelliği- yanı sıra Ptolemaios’un Coğrafya’sından ni taşır. İdrîsî’nin üçüncü çalışması ise Kitâb-ı da faydalanmış, ancak Ptolemaios’un ha- Edviye fî El-Müfrede veya kısaca Kitab el- ritalarında yer alan pek çok hatalı konuş- Kitabın Arapça tam metni, ilk defa Ro- Müfredât’tır (İlaçlar Üzerine). Bu çalışma landırmayı düzelterek, bilinen Dünya’nın ma’daki Istituto Italiano per il Medio ed botanik, zooloji ve eczacılıkla ilgilidir, İs- en iyi tasvirini yapmıştır. Estremo Oriente ve Napoli’deki Istituto lam dünyasında yetişen en önemli bota- Universitario Orientale adlı kuruluşların nikçi ve zoolog olan İbn eI-Baytâr’ın bu Kitapta Dünya ekvatorla ikiye ayırıl- iş birliğiyle İtalyan oryantalistlerden olu- çalışmadan çokça yararlandığı bilinmek mış ve güney yarım kürenin çok sıcak ol- şan bir heyet tarafından, dokuz cilt olarak tedir. İdrîsî kitabında özellikle tedavi- de kullanılan ve bir kısmının ilk defa ta- 74
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 nıtıldığı bitkilerden bazılarının yer yer topoğrafya sunan haritada, Asya’nın ku- olduğundan geniş tasvir edilmiş, böyle- on iki farklı dildeki adını açıklamış, hak- zey doğusu önemli ölçüde küçültülmüş, likle Kuzey Asya’nın ve Afrika’nın tüm ya- kında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Böylece, yuvarlaklaştırılmış ve bir semer biçimine pısı tanınmaz hale gelmiştir. ilaç yapımında kullanılan çok sayıda bit- benzetilmiştir. Bu yapılandırmayla dik- ki ve meyve geleneksel ilaç yapımıyla uğ- kat çeken harita, aynı zamanda sular coğ- Metinde düzeltilmiş hali yer alan ha- raşan farmakologların hizmetine sunul- rafyası bilgisi açısından da büyük bir zen- rita geleneksel çizim esaslarına göre ters muştur. İslam dünyasındaki tıp, eczacılık ginlik sunmaktadır. Orografik (dağ bilgi- konumlandırılmış, güney haritanın üst ve botanikle ilgili çalışmalarıyla tanınan si) açıdan da önceki haritalardan önemli tarafında, kuzey alt tarafında, doğu sol ta- Max Meyerhof, İdrîsî’nin bu çalışmasını farklılıklar taşımaktadır. Me’mun dönemi rafında, batı ise sağ tarafında olacak şe- “Über die Pharmakologie und Botonik haritasında bulunmayan bir dizi ırmak ve kilde çizilmiştir. Beşeri coğrafya bakı- des Arabischen Geographen Edrisi” (Arc- iç denizin haritada yer alması bunun bir mından, o dönemde önemli olan yerleş- hiv für Geschichte der Mathematik, Natur- göstergesidir. melerin büyük bir kısmının yerleştiril- wissenschaften und Technik, XII, Leipzig miş olması haritayı değerli kılmaktadır. 1930) başlıklı makalesinde çeşitli yönle- İdrîsî’nin bir diğer Dünya haritası da Ayrıca Hazar Denizi’nin, Karadeniz’in ve riyle inceleyerek tanıtmıştır. dikdörtgen şeklindedir. Bu harita Kon- Akdeniz’in haritada yer alması ve bu de- rad Miller tarafından 1928 yılında parça nizlerde birçok adanın gösterilmiş olması İdrîsî’nin bir de son derece tanınmış haritalardan bir araya getirilmiştir, ancak da dikkat çeken bir diğer özelliktir. yuvarlak Dünya haritası vardır. Yukarıda burada enlem daire uzunluklarının kuze- değinildiği üzere İdrîsî bu haritayı Kral ye gidildikçe azaldığı gerç eği dikkate alın- İdrîsî’nin 12. yüzyılda İslam dünya- II. Roger’in isteğiyle hazırlamıştır. Hatta madığından kuzey ve ekvatoral bölgeler sında yaptığı bu çalışmalar, Avrupa’da- kralın kendisini saraya davet etme nedeni ki haritacılık çalışmalarını doğrudan et- de Dünya haritası hazırlatmaktır. Gümüş kilemiş, tasviri ve matematiksel coğrafya üzerine hakkedilmiş yuvarlak bir Dünya alanlarındaki çalışmalara uzun yıllar bo- haritası olan bu çalışma Tabula Rogeria- yunca hem Doğu’da hem de Batı’da kay- na adıyla bilinir. Roger’in ölümünden al- naklık etmiştir. tı yıl sonra 1160 yılında çıkan bir isyan- da harita isyancılar tarafından parçalanıp KNİnaassyarnn, SaY.kaHlyaı.nr, İlsalraım, 19v8e9İ.lim, Çeviren: İ. Kutluer, bölüşülmüştür. Nasr, S. H., Aİs.laÜmn’daal, BİnilsimanvYeaMyınedlaernı,iy1e9t9, Ç1.eviren: N. Avcı, K. Turhan, İdrîsî haritasını esas itibariyle Me’mun vRTeÜoGnBaeİnlTiş,AmCKe.sAiP,.o,ÇpBeüivlliiemrrenBT:ailErimi.hİihK, sDiatnüapnolyğaalruıK,v2üe0ltF0ü.3rG.leürninedreguBnil,imin Tarihi coğrafyacılarının Dünya haritalarına da- SBeozyguint Y, Fa.y,ıİnslcaımlıkU, tyagraihrslıiğzı.nda Astronomi, Coğrafya, Denizcilik, yanarak hazırlamıştır. Haritada Akde- ÇSeezvgiirne,nF:.A, İ.slAamliy’d, aTüBrikliimyevBeiTliemknleirk,ACkialtdIeImI, isi ve niz hayli düzeltilmiş, Avrupa topoğraf- Kültür Turizm Bakanlığı Yayını, 2007. yası ise daha iyi çizilmiştir. Benzer şekil- Şeşen, R., “İdrîsî”, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, de Asya’nın birçok bölümü için yeni bir Cilt 21, 2000. TToekpedlie,mS.irv,dH.,.BGil.imveTUanriahti,nYe.,GBiirliimş, NToabriehli,,2P0e1g0e.m, 2008. 75
Türkiye Doğası Dr. Bülent Gözcelioğlu Fauna BombinaKırmızılı Kurbağa Bombinalar kuyruksuz kurbağa (Anura) takımının, disk (yuvarlak) dilliler ailesinin (Discoglossidae) üyeleridir. Disk dilliler adı kurbağaların dillerinin daire şeklinde olmasından kaynaklanır. Bombinalar ilginç savunma davranışlarıyla dikkat çeker. Bunlardan en bilineni ölü taklidi yapmalarıdır. Herhangi bir tehlike karşısında hemen ters dönüp sırtüstü yatar ve hareketsiz beklerler. Tehlike geçtikten sonra normal hallerine dönerler. Diğer bir savunma davranışları da kayık pozisyonu alarak zeminle uyumlu hale gelmeye çalışmalarıdır. 76
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Bombinaların boyları 5-6 cm kadar olur. Karın altında sarımsı ve kırmızımsı lekeler vardır. Bundan dolayı kırmızılı kurbağa diye de adlandırılır. Bu parlak renkler bombinaların zehirli olduğunun da göstergesidir. Bombinalarda derinin üst kısımlarında zehirli salgı üreten yapılar vardır. Ancak bu zehir insanlar için tehlikeli değildir, yalnızca göz yaşarmasına neden olabilir. Diğer kuyruksuz kurbağalar yumurtalarını suya küme ya da kordon halinde bırakırken, bombinalar tek tek bırakır ve bitkilere yapıştırır. Bombinalar diğer amfibilerin (iki yaşayışlılar) çoğu gibi soyları tehdit altında olan bir türdür. Özellikle tarımsal etkinlikler, sulak alanlar üzerindeki insan etkileri (drenaj, kirlilik vb.) ve kentsel gelişim yaşam alanlarının gittikçe daralmasına neden oluyor. Fotoğraflar: Prof. Dr. Bayram Göçmen Kaynak Budak, A., Göçmen, B., Herpetoloji, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi, No. 194, 2005. http://www.turkherptil.org/ 77
Türkiye Doğası Flora 78
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Endemik Papatyalar Türkiye florasının en önemli konusunu oluşturan endemik bitki türlerini gündeme getirmeye devam ediyoruz. Bu sayımızın konusu endemik papatya- lar. Papatyalar Asteraceae ya da Compositae ailesinin üyeleri olan ve çok sayıda tür içeren bir gruptur. Dünyada 1000 kadar cins ve 13.000’den fazla türü bulu- nan bu grubun ülkemizde 130 cinsi ve 1130 kadar türü bulunuyor. En yaygın bulunan cins 172 türle Centaurea’’dir (peygamber çiçekleri). Bununla birlikte 50 kadar türle Anthemis (beyaz papatya, sarı papatya) ve 42 kadar türle Achillea (ci- vanperçemi) cinsleri de yaygın olarak bulunur ve bilinir. Achillea (civanperçemi) türlerinin 24’ü endemiktir, yani sadece ülkemizde yaşarlar. Bunlar içinde iki yıllık, otsu bir bitki olan Ankara civanperçemi (Achillea ketenoglui) çok dar bir alanda, sadece Ankara’nın Beypazarı ve Polatlı ilçeleri arasındaki jipsli (alçıtaşı) alanlarda yaşar. Çok dar bir alanda yaşadığından tarla açma, aşırı otlatma, yol yapımı ve genişletilmesi gibi nedenlerle soyları kritik derecede tehdit altındadır. Fotoğraflar: Prof. Dr. Kazım Çapacı Kaynaklar Akman, Y., Ketenoğlu., O., Kurt, L., Güney, K., Hamzaoğlu, E., Tuğ, N., Angiospermae (Kapalı Tohumlular), Palme Yayıncılık, 2007. Baser, K. H. C., Demirci, B., Duman, H., “Composition of the essential oils of two endemic species from Turkey: Achillea lycaonica and A.ketenoglui“, Chemistry of Natural Compounds, Cilt 37, Sayı 3, s. 245-252, 2001. 79
Türkiye Doğası Jeoloji Denizaltı Mağaraları Denizaltı mağaraları kıyı bölgelerinde genellikle dalgaların kayaları aşındırmasıyla oluşur. Dalgalarla birlikte kayaların kimyasal yapısı da mağara oluşumunda etkilidir. Ülkemizin denizaltı mağaraları yönünden çok zengin olduğu söylenebilir. Özellikle Akdeniz kıyıları karstik kayaç yapısının da etkisiyle denizaltı mağaralarının oluşumu için uygun ortamlar yaratır. Denizaltı mağaraları araştırmaları hayli zordur. Konusunda uzmanlaşmış kişilerden oluşan, büyük ekipler tarafından yapılması gerekir. Araştırmanın en zor bölümlerinden biri mağara içinde veri toplamak için yapılan aletli dalışlardır. Mağara dalışları için teknik mağara dalışı eğitimi alınması gerekir. Mağara dalgıçları yerbilimcilere mağaranın yatayda ve dikeyde nasıl yönlendiği konusunda bilgi verir ve fotoğraf çekilmesinde, mağaranın haritasının çıkarılmasında, kimyasal ve diğer analizler için mağaranın içinden örnek alınmasına yardımcı olurlar. Ülkemizde ODTÜ ve Hacettepe üniversitelerinin bünyesinde denizaltı mağaralarıyla ilgili araştırmalar yapılıyor. Sualtı Araştırmaları Derneği de (SAD) uzun bir süredir DEMA (Türkiye Kıyıları Deniz Mağaraları Envanter Projesi) projesiyle ülkemizdeki denizaltı mağalarının envanterini oluşturmaya çalışıyor. Envanter çalışmalarının yanı sıra denizaltı mağaralarında ve çevrelerinde tatlısu boşalımı araştırmaları da yapılıyor. Denizaltı mağaraları kıyı mağaraları olarak da bilinir. Mağara girişleri sualtından olabildiği gibi yüzeyden de olabilir. 80
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Fotoğraf: Tahsin Ceylan Kaynaklar Bayarı, C. S., Özyurt, N. N., Hamarat, S., Baştanlar, Y. ve Varinlioğlu, G., Türkiye Kıyıları Tatlı Su Boşalımlarının Geri Kazanılması: Patara-Tekirova Pilot Projesi, TÜBİTAK ÇAYDAG 103Y025, 2007. http://www.sad.org.tr/dema Kadın Azmağı / Gökova 81
Türkiye Doğası Doğa Tarihi GergedanlarıTarih Öncesi Anadolu’nun Tarih öncesi Anadolu’nun biyoçeşitliliğinde yolculuğumuz devam ediyor. Bu sayıdaki konuğumuz bir zamanlar Anadolu’da yaşamış gergedanlar. Gergedanlar günümüzde sadece Afrika ve Orta Asya’da 5 türü yaşayan büyük memeli hayvan türleri ve pek çok memeli türü gibi soyları tehlike altında. Dikkat çekici özelliklerinden biri burunlarının üzerindeki, 1 ya da 2 tane olan, keratinden oluşmuş boynuzları. 82
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Bugün tropik iklim kuşağında gördüğümüz gergedanların temsilcileri günümüzden 24 milyon-5 milyon önce Miyosen dönemde Anadolu’da yaşıyordu. Miyosen’de ortam koşulları gergedanların yaşaması için çok uygundu. Bu nedenle gergedanları sayıları bu dönemde çok artmıştı. Anadolu’da yapılan kazılarda özellikle Miyosen’in sonuna doğru olan döneme ait, çok sayıda gergedan fosili bulunmuştur. Bunlardan biri Yatağan’da (Muğla) bulunan Hispanotherium alpani gergedanı. Bu türün önemi Anadolu’dan tanımlanmasıdır. Türün adı “alpani”, Doç. Dr. Sadrettin Alpan’ın (MTA) adına ithafen verilmiştir. Diğer bir çalışma Çorakyerler’de (Çankırı) yapılan kazı. 1997’de başlatılan kazı sonucunda 267 tane gergedan fosili bulunmuş. Bunların da Ceratotherium neumayri, Chilotherium kowalevskii ve Acerorhinus sp. türlerine ait oldukları belirlenmiştir. Çizim : Ayşe İnan Alican KSaaryanç,aGk., “Güneybatı Anadolu Üst Miyoseninde Bulunan Yeni Bir Hispanojherium Türü (PMehalmevmana,liCa.,,R“Çhionroackeyreortliedra(eÇ):a Hnkisıprıa)nRohthineroiucemroatlipdaanei(nM. sapm.”,m MaTliAa)DBuerlguinsit,uSlaayrıın8ı9n,Ds.e9ğ0e-r9l5en, 1d9ir7i7lm. esi”, Ankara Üniversitesi Doktora Tezi, 2006. 83
Sağlık Doç. Dr. Ferda Şenel Boğmaca Dünya genelinde her yıl yaklaşık 50 milyon insanı etkileyen ve 300 ya başladıktan sonra trakeal toksin denilen bir molekül salgılamaya baş- bin insanın ölümüne yol açan boğmaca, gelişmekte olan ülkelerde lar. Bu toksin, solunum yolu hücrelerinin işlevini bozarak hava yollarında daha sık görülen önemli bir sağlık sorunudur. Boğmacanın tarihi hay- oluşan salgıların temizlenmesini engeller ve öksürüğe yol açar. Ayrıca, li eskiye dayanır. Yazılı kaynaklara göre hastalık ilk olarak 1414 yılında IL-1 (interlökin) üretimini artırarak ateşe neden olur. Fransa’da görülmüş. 17. yüzyılda, kuvvetli öksürük anlamına gelen “per- tussis” olarak adlandırılan hastalığa yol açan etken 1906 yılında bulun- muş. 60 yıldan daha uzun bir süredir boğmacaya karşı aşı uygulanma- sına karşın son yıllarda hastalığın görülme sıklığının artması, dikkatleri Hastalığın Klinik Seyri yeniden bu hastalığın üzerine çekmiştir. İlk olarak 1940’larda başlayan yaygın aşılama programlarından sonra hastalık giderek azalmaya baş- Boğmaca, hastalığa yakalanmış kişiyle temas sonucunda ve ge- lamış, ancak 1980’lerden sonra artış eğilimi göstermiştir. Boğmaca ge- nellikle ev içindeki kişilerden kapılır. Boğmacanın kuluçka süresi 4-21 nellikle çocukları etkileyen bir hastalık olsa da, son yıllardaki artışla be- gün arasında değişse de genellikle 7-10 gündür. Yaklaşık 10 hafta ka- raber ergenler ve erişkinlerde de görülmüştür. ABD’de bulunan Hastalık dar devam edebilen boğmaca kabaca üç evreye ayrılır. İlk evre olan Kontrol ve Koruma Merkezi’nin (CDC) 2004 yılı verilerine göre hastalığın kataral dönemde hastalık belirtileri basit bir soğuk algınlığına benzer. görülme sıklığı 10-19 yaş arasında 19 kat, 20 yaş üzerindeyse 20 kat art- Hafif ateş, burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve kuru ancak rahatsız edici mıştır. Yüksek aşılama oranlarına rağmen hastalığın son yıllarda artış eği- öksürük kataral dönemin belirtileri arasındadır. Bir iki hafta süren bu limi göstermesi, boğmacaya karşı verilen savaşın stratejisinde değişiklik evrede hastalık hayli bulaşıcıdır. Bu dönemde doktora müracaat eden yapılması gerektiğini göstermiştir. Hastalığa yol açan mikrobun daha iyi vakaların çoğu basit gribal enfeksiyon tanısı alır. Bu evrenin sonlarına tanınması, yeni aşılar geliştirilmesi ve aşı takviminde değişiklik yapılması doğru inatçı öksürük nöbetleri başlar. Hastalığın ikinci evresi olan pa- gündeme gelmiştir. roksismal dönemde kişinin nefes almasını zorlaştıran, üst üste 5-10 kez tekrarlayan öksürük nöbetleri başlar. Öksürük nöbetleri sırasında kişi- Hastalığa, kapsül şeklinde (kokobasil) bir bakteri olan Bordetella yol nin nefes alması zorlaşır ve boğulacak gibi olur. Bu sırada kusma veya açar. Bu bakterinin 9 türü olmasına karşın sadece bazı türleri insanlarda bayılma da görülebilir. Ancak öksürük nöbetleri arasında herhangi bir hastalık yapar. Bordetella pertussis boğmacaya yol açan türdür. Borde- solunum zorluğu olmaz. Genellikle gece gelen öksürük nöbetleriyle tella parapertussis ve bronchiseptica türleriyse boğmaca benzeri, ancak seyreden paroksismal evre 6 hafta kadar devam edebilir. Hastalığın hafif geçen bir hastalığa yol açar. Trematarum türü insanlarda kulak, cilt, son evresi, şikâyetlerin azaldığı ve kişinin iyileşmeye başladığı konvale- solunum yolu hastalıklarına yol açar. Pertussis bakterisinin yüzeyindeki san dönemdir. İyileşme dönemi 1-4 hafta hadar devam eder. FHA (flamentöz hemaglutinin) ve pertaktin molekülleri, bakterinin so- lunum hücrelerine ve bağışıklık sistemi hücrelerine tutunmasını ve içeri girmesini sağlar. FHA 220 kilodalton ağırlığında, 2 nanometre geniş- liğinde ve 50 nanometre uzunluğunda, ipliğimsi yapıda bir proteindir. Bakterinin bu proteini, aşı yapımında kullanılır. Pertaktin molekülü ise 69 kilodalton ağırlığında bir proteindir ve bakterinin dış yüzeyinde bulunur. Bu protein, bakterinin insan hücrelerine tutunmasını sağlar ve adeta bir köprü görevi yapar. Pertaktin de FHA gibi aşı yapımında kullanılır. Diğer bir yüzey proteinleri grubu da aglutinojenlerdir. Bunlar, bakterinin solu- num yolu hücrelerine tutunarak hastalığı başlatmasında görev alır. Pertussis bakterisinin yüzey proteinleri yardımıyla gerçekleşen ve ilk aşama olan solunum yolu hücrelerine tutunma sürecinde hastalık anti- biyotiklerle kontrol altına alınabilir. Hastalığın ikinci aşamasına bakteri- nin salgıladığı zehirli moleküller, yani toksinler yol açar. Bakterinin üretti- ği ve salgıladığı pertussis toksini (PT) hastalığın ilerlemesinden sorumlu- dur. PT, bağışıklık sisteminde önemli rolü olan lenf hücrelerinin (lenfosit) çalışmasını engeller. Ek olarak pankreastaki insülin salgılayan hücreleri etkileyerek hipoglisemiye (kan şekerinin düşmesi) yol açar. PT, solunum yolu hücrelerinin çalışmasını olumsuz etkileyerek aşırı salgı üretmelerine yol açar ve öksürük nöbetleri oluşmasına neden olur. Pertussis bakteri- sinin ürettiği bir diğer toksin de adenilat siklazdır. Bu toksin, bakterilerin hücrenin içine girmesini sağlar. Ayrıca bu toksin, istila ettiği konakçının bağışıklık sistemine de hasar verir. Dermonekrotik toksin, etkilediği böl- gede iltihaplanmaya ve hücre ölümüne yol açar. Çok güçlü damar kasıcı (vazokonstrüktif) etkisi olan dermonekrotik toksin, farelere verildiğinde ölüme yol açar. Pertussis bakterisi, solunum yolu hücrelerinde çoğalma- 84
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Boğmacanın teşhisi genellikle klinik belirtilere göre Japonya’da tam hücre boğmaca aşısına bağlı iki ölüm yapılır. Kesin tanı için bakterinin kültürlerde üretilmesi vakası görülmesinin ardından, farklı yapıda, bakterinin ta- veya PCR yöntemiyle (DNA testi) tespit edilmesi gerekir. mamını içermeyen güvenilir bir aşı geliştirme çalışmaları Büyüklerde veya büyük çocuklarda boğmaca genellikle başladı. Hücresiz aşı yapımında bakterinin bütünü değil, kendiliğinden iyileşir. Ancak boğmaca, yenidoğanlarda bazı parçaları kullanılır. Hücresiz aşıda, bakteri yüzeyindeki % 3, 2-12 ay arasındaki bebeklerde binde 3 oranında proteinler veya ürettiği toksinler etkisiz hale getirilerek vü- ölüm riski taşır. Hastalığa yakalananların % 10’unda za- cuda verilir. Vücuda verilen bu moleküller kişinin bağışıklık türre, % 2’sinde bayılma nöbetleri, % 1’inde beyin iltihabı sistemini uyarır ancak hastalığa yol açmaz. Japonya’da 7 görülür. Antibiyotik tedavisi sadece ilk evrede fayda verir. yılı aşkın süre sonunda pertussis bakterisinin FHA molekü- Bu dönemde başlanılan eritromisin veya trimetoprim- lü ve pertussis toksini (PT) kullanılarak hazırlanan“hücresiz sulfametaksazol gibi antibiyotikler, öksürük nöbetleriyle boğmaca aşısı”(acellular pertussis vaccine, aP) 1981’de uy- kendini gösteren ikinci evrede fayda sağlamaz. Son yıllar- gulamaya girdi. Daha sonra yapılan araştırmalar sonrasın- da, hastalığın tedavisi ve hastalıktan korunmada 5-7 gün da, PT geni değiştirilerek zararlı olmayan, ancak bağışıklık süreyle makrolit grubu antibiyotikler olan azitromisin ve yanıtı oluşturan PT-9K/129G molekülü hücresiz aşılarda klaritromisin kullanılmaktadır. kullanılmaya başlandı. Geliştirilen yeni aşılarda PT ve FHA moleküllerine ek olarak, bakterinin pertaktin ve kuyruk Bordetella pertussis (fimbria) molekülleri de aşı yapımında kullanılmıştır. Boğmaca Aşıları Hücresiz aşı, 3-8 hafta arayla (2., 4., ve 6. aylarda) difteri ve tetanos aşılarıyla (DTaP) birlikte uygulanır. İlk üç doz- dan 12-18 ay sonra dördüncü doz yapılır. Dördüncü doz aşılaması tamamlanan çocuklara 4-6 yaş arasında beşinci doz aşılama yapılmalıdır. Yani boğmaca aşılamasının 7 yaş öncesi tamamlanması gerekir. Hücresiz yeni aşılar, hasta- lığa karşı % 90 civarında koruma sağlamaktadır. Hücresiz aşıların yan etkileri tam hücreli aşıya oranla daha azdır. Ateş, huzursuzluk, iştahsızlık gibi hafif düzeyde yan etkile- ri vardır. Nadiren 40 dereceye varan ateş, bayılma nöbeti, uzun süreli ağlama ve kas gevşekliği görülebilir. Ciddi yan etki görülenlerde sonraki dozların yapılması sakıncalıdır. Gelişmiş ülkelerde aşılama oranlarının yüksek olmasına rağmen, boğmacanın özellikle erişkin ve ergen yaş grupla- rında yaygın olması, ileri yaş aşılamalarını gündeme getir- miştir. Bu kapsamda 11-18 yaş grubuna, pekiştirme olarak tek doz aşı yapılması önerilmektedir. Boğmacaya karşı en etkin tedavi hastalıktan ko- < % 50 runmak yani aşılanmaktır. Boğmaca aşısı 1936 yılında % 50-79 bulunmuş, ancak kullanımı 1947’de yaygınlaşmıştır. İlk % 80-89 başta boğmaca aşılarında pertussis bakterisinin etki- > % 90 sizleştirilmiş hali kullanıldı. “Tam hücre boğmaca aşısı” 2008’de tüm dünyada DTB3 aşılama oranları (whole cell pertussis vaccine, wP) olarak adlandırılan bu aşının yaygınlaşmasıyla hastalığın görülme sıklığı 150 KSeaçyknina,kHla.r, “10-15 Yaş grubu sağlıklı çocuklarda Özcengiz, E., “Boğmaca: Her zaman gündemde”, kat düştü. Bu düşüş 1980’lere kadar devam etti, bu tarih- UbDozilğmlmi,aDancl.ı,akBsToeerszotaie,np2ci0dı,0eİ9m.,. Diyaollloajri,sYi”,.,SBDuÜzgTaınp, Fakültesi, TSaüyrık3M, si.k2ro1b5i-y2o3l1oj,i2C0e0m5.iyeti Dergisi, Cilt 35, ten sonra ergen ve erişkinlerde daha belirgin olmak üze- T., Irmak, Kurugöl, Z., “Türkiye’de Boğmaca Epidemiyolojisi: re yeniden artmaya başladı. Tam hücre aşısından sonra H., Torunoğlu, M. A., “Recent findings on pertussis Pekiştirme Aşı Dozları Gerekli m14i-?1”,8Ç, o2c0u0k9. aşı bölgesinde şişlik, kızarıklık ve ağrı gibi tepkilerin yanı SMepaiyicdıre2omb7i,iosol.olo3gg3yy5a-in3nd4T1Iu,n2rfek0ce0ty8io”.,uEsuDroispeeaasnesJ,ournal of Clinical Enfeksiyonları Dergisi, Sayı 3, s. sıra kişilerin % 50’sinde ateş görülür. Ek olarak, aşılama http://www.goldbamboo.com/pictures-t1619.html sonrası uyuklama, sinirlilik, iştahsızlık gibi yan etkiler de görülebilir. Nadiren de olsa aşıya bağlı ölüm vakaları da rapor edilmiştir. Bu yan etkileri nedeniyle 1970’li yıllarda bazı ülkeler tam hücre boğmaca aşısının kullanımına ara vermiştir. Bunun üzerine 1977-1978’de boğmaca vaka- ları artmaya başlamış ve 1983’te en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Yeni doğan bebeklerde görülen boğmaca hastalığı, 1970-1980 arasında yaklaşık % 50 artmıştır. 85
Gökyüzü Alp Akoğlu Venüs Geçişi Gözlemler, atmosfer koşulları ne kadar kötüyse ve na değil teleskopun önüne, yani Güneş’le teles- kullanılan yapılan teleskop ne kadar küçükse si- kop arasına konan, bu iş için özel olarak üretilmiş Venüs 6 Haziran’da Güneş’in önünden geçe- yah damla etkisinin o kadar fazla olduğunu gös- bir filtre olmalıdır.) cek. Venüs geçişi ender gök olaylarından teriyor. Siyah gölge etkisi, geçişin bitmesine yakın biri. Öyle ki, bir sonraki geçiş Aralık 2117’de ola- Venüs silueti Güneş diskinin kenarına içten tekrar Dürbünü ya da teleskobu Güneş’e doğru çevi- cak. Bu nedenle daha önce bir Venüs geçişi gör- değdiğinde (3. temas) yeniden görülür. 3. temasın rip Güneş’in görüntüsünü bir duvara ya da teles- mediyseniz bunun son şansınız olduğunu söy- ardından Venüs Güneş’in önünden yavaça çekilir kobun gözmerceğinin yaklaşık bir metre uzağı- lersek pek de yanlış olmaz. ve birkaç dakika içinde geçiş sona erer (4. temas). na yerleştireceğiniz beyaz bir kartona düşürebi- lirsiniz. Teleskobun ya da dürbünün netlik ayarıy- Venüs geçişi birtakım basit yöntemlerle herke- I II la da oynayarak beyaz kartonun üzerinde parlak sin izleyebileceği bir gök olayı. Güneş çıplak göz- ve net bir görüntü oluşturabilirsiniz. Teleskobun le bakamayacağımız kadar parlak olduğu için bel- GO III VI çevresine geçireceğiniz bir kartonla görüntünün li yöntemler kullanmak ve bazı basit önlemler al- I: 01.10 (1. temas) çevresinin gölge olmasını sağlayabilirsiniz. Bu ara- mak gerekiyor. Güneş’in önündeki Venüs’ü çıplak II: 01.28 (2. temas) da, teleskopla (ya da dürbünle) Güneş’i bulmaya gözle görmek mümkün olmadığı gibi, Güneş’e bir GO: 04.30 (geçiş ortası) çalışırken göz merceğinden kesinlikle bakmayın. an için bile çıplak gözle bakmak gözlerimize za- III: 07.32 (3. temas) Güneş’i gözmerceğinden bir an için bile görmek rar verebiliyor. Ama derginizin içinden çıkan özel IV: 07.45 (4. temas) gözlerinize zarar verebilir. Bunun yanı sıra, teles- gözlüklerle ya da burada anlattığımız basit yön- kobu ya da dürbünü uzun süre Güneş’e çevirmek temlerle geçişi güvenli bir şekilde izleyebilirsiniz. Venüs geçişinin önemli aşamalarının zamanları başta gözmerceği olmak üzere onun çeşitli parça- larını aşırı ısıtarak bozabilir. Buna karşı bir önlem Venüs’ün ilginç bir geçiş döngüsü var. Her 243 Venüs, Güneş’le Dünya arasından geçerken olarak kısa süreli, birkaç saniyelik gözlemler yapı- yılda toplam dört geçiş olur. Bu geçişler 8, 105,5, 8 aynı zamanda Dünya’ya en yakın konumundan labilir. Gözlemler arasında teleskobun kapağı ka- ve 121,5 yıl arayla gerçekleşir. Bundan önceki ge- da geçer. Bu sırada görünür büyüklüğü diğer patılabilir. Kapak yoksa bir örtü de aynı işi görür. çiş Haziran 2004’te oldu, 6 Haziran’daki geçişten tüm gezegenlerinkinden fazla olur. Normalde sonraki geçişse Aralık 2117’de olacak. herhangi bir büyütme olmadan, bir Güneş filt- Teleskobunuz ya da dürbününüz yoksa, on- resiyle bu olayı görmek mümkün. Böyle bir filt- lara zarar vermekten çekiniyorsanız ya da daha Venüs geçişi toplam 6 saat 40 dakika kadar re kullanıldığında, Venüs Güneş’in önünde küçük güvenli bir yöntem arıyorsanız “iğne deliği” yön- sürecek. Bu sürenin büyük kısmında Venüs Gü- bir leke şeklinde seçilebilir. Sağlam bir Güneş filt- teminden yararlanabilirsiniz. Bunun için gereken neş diskinin önünde olacak. Geçişin en ilgi çekici resi olmadan Güneş’e bakmak gözlere zarar ve- düzenek teleskoplu düzeneğe çok benzer. Bir aşaması geçişin başlangıcı. Güneş ışığını tam ola- receği gibi, aşırı parlaklık yüzünden geçişi gör- kartona iğne ya da çiviyle açacağınız küçük bir rak arkasından aldığından Venüs’ü bir siluet ha- mek zaten mümkün olmaz. Uzmanlar, fotoğraf delikten, Güneş’in görüntüsünü bir başka karto- linde görürüz, bu nedenle geçişin tam başlangıç ya da röntgen filmi ve isli cam gibi malzemele- na ya da yere düşürebilirsiniz. Delik ne kadar kü- anında (1. temas) seçemeyiz. Güneş’in büyütül- rin kullanılmasının güvenli olmadığını belirtiyor. çük olursa görüntü o kadar net olacaktır. En iyi- müş görüntüsüne bakan gözlemciler birkaç daki- Bu nedenle en iyisi bu iş için üretilmiş özel filtre- si önce küçük bir delik açıp istediğiniz parlaklığı ka içinde Venüs’ün Güneş’in kenarından küçük bir leri kullanarak gözlem yapmak. elde edilene kadar deliği büyütmek. Eğer daha ısırık aldığını görebilir. iyi bir görüntü elde etmek isterseniz kartonun Tıpkı tutulma gözlemlerinde olduğu gibi, Ve- ortasına açacağınız 1-2 santimetre çapında bir Venüs giderek Güneş’in önüne geçer ve 2. te- nüs geçişini izlemek için de güvenli ve etkili baş- deliği alüminyum folyoyla kapayıp iğne deliğini masta Venüs diski Güneş diskine içten değer. İşte ka yöntemler var. Eğer bir teleskobunuz ya da bu folyonun ortasına açabilirsiniz. gözlemcilerin ve fotoğrafçıların en çok ilgisini çe- dürbününüz varsa uygun bir filtre kullanmak ko- ken an budur. Çünkü 2. temastan sonraki sani- şuluyla bu araçlarla da geçişin her evresi izlene- Ülkemizden geçişin yaklaşık son iki saatini iz- yeler içinde Venüs diski Güneş’in önünde ilerler- bilir. (Dikkat! Filtre kesinlikle gözle teleskop arası- leyebileceğiz. Güneş doğduğunda Venüs onun ken, Güneş diskinin kenarını Venüs’ün kenarıy- önünde olacak. Geçişin büyük bölümünü gö- la birleştiren siyah bir bölge görülür. Siyah dam- remeyecek olsak da Güneş’in ufka yakın oluşu, la etkisi (black drop effect) denen bu olayın nede- özellikle deneyimsiz gözlemcilerin gözlem yap- ni tek bir etkene bağlanamıyor. Atmosferdeki çal- masını kolaylaştıracak. Elbette Güneş’i olabildi- kantılar, ışığın Venüs atmosferinden geçerken kı- ğince erken görebilmek için gözlem için doğu rılması, gözlem aletlerinden kaynaklanan kırılma- ufkunun olabildiğince açık olduğu bir yer seç- lar gibi etkenlerin bileşimiyle oluştuğu düşülüyor. mek gerekecek. Son Venüs geçişi Haziran 2004’te olmuş ve Türkiye’den tamamı izlenebilmişti. Bu fotoğraf dizisinde geçişin çeşitli aşamaları görülüyor. 86
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] KUZEY Kraliçe 1 Haziran Satürn ile Ay Zürafa yakın görünümde 4 Haziran Kral Kutupyıldızı Vaşak Parçalı Ay tutulması (Ülkemizden Deneb Küçük Ayı İkizler gözlenemeyecek) 6 Haziran Yunus Kuğu Büyük Ayı Venüs Güneş’in Lir Vega önünden geçecek Ejderha 17 Haziran Ay, Venüs ve Jüpiter DOĞU Çoban Berenices’in Aslan BATI yakın görünümde Kuzeytacı Saçı 21 Haziran Altair Herkül Regulus Yaz gündönümü Arkturus (en kısa gece, Kartal Suyılanı en uzun gündüz) Kalkan 28 Haziran Yılan Başak Mars Satürn, Spika ve Ay yakın görünümde Yılancı Satürn Kupa Spika Karga Yay Antares Akrep Terazi 1 Haziran 22.00 Erboğa 1 Haziran 23:00 15 Haziran 21.00 GÜNEY 15 Haziran 22:00 30 Haziran 20.00 30 Haziran 21:00 Haziran’da Gezegenler ve Ay Merkür, ay boyunca gökyüzünde. Venüs Güneş’e yakın konumu dolayısıyla ufuktan Güneş fazla yükselemeyeceğinden gözlem için uygun durumda olmayacak. Ay Jüpiter 6 Haziran’da Güneş’le aramızdan geçen Venüs Venüs, ayın son haftasına doğru sabah gökyüzünde yükselmiş olacak. Venüs 6 Haziran sabahı gündoğumu 17 Haziran sabahı doğu ufku gündoğumundan önce doğu ufkunda, Boğa’nın parlak yıldızı Aldebaran ve günlerde giderek daha da yükselmiş olacak sonra yaklaşık 5 saat gökyüzünde kalıyor. Jüpiter’le yakın konumda olacak. ve daha uzun süreyle gözlenebilecek. 17 Gezegen Başak Takımyıldızı’nın parlak Haziran sabahı gün doğmadan önce Venüs beyaz yıldızı Spika’nın hemen üzerinde Mars, akşam hava karardığında ve yeniay evresine yaklaşan Ay ile yakın görülebilir. güneybatı ufku üzerinde görülebilir. konumda olacak. Gezegen geceyarısına kadar Başak ve Ay, 4 Haziran’da dolunay, 11 Haziran’da Aslan takımyıldızları arasındaki bölgede Gözlenebileceği süre giderek kısalan sondördün, 19 Haziran’da yeniay, 26 görülebilir. Mars, 26 Haziran’da ilk dördün Satürn ayın başlarında günbatımından Haziran’da ilkdördün hallerinde olacak. evresindeki Ay ile yan yana görülebilir. Mayıs ortalarında sabah gökyüzüne geçen Jüpiter ay sonuna doğru gözlem için uygun konuma geliyor. Gezegen gün doğmadan Venüs’le birlikte önce doğu yönünde gözlenebilir. Jüpiter ilerleyen 87
Bilim Tarihinden Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir İslam Dünyasında Coğrafya İslam dünyasında en çok üzerinde durulan bilim dalla- sinde kuşkusuz başka etmenler de vardır. Bunları da yi- rından biri de coğrafyadır. O dönemde bilinen Dünya’nın ne Bîrûnî’den öğrenmek mümkündür. Bîrûnî konu hak- büyük bir bölümüne yayılan topraklardaki farklı halkla- kında Tahdid el-Nihâyât el-Emâkin lî Tashih el-Mesâfât el- rın İslam düşüncesi çerçevesinde karşılıklı etkileşim ve Mesâkin (Mekânların Sınırlarının Belirlenmesi ve Meskûn iletişim içinde olmasının doğurduğu fırsatlar coğrafya- Yerler Arasındaki Mesafelerin Düzeltilmesi) adlı kitabın- ya büyük bir ilginin doğmasına ve dolayısıyla da geliş- da şunları belirtmektedir: “Eskiden coğrafi bilgi elde et- mesine yol açmıştır. İslamiyetin çok geniş bir alana yayıl- mek güçtü, şimdi koşullar çok değişti, artık geniş coğraf- ması sonucu merkezden farklı uzaklıklarda ve farklı coğ- yalardaki insanlar İslam düşüncesi bağlamında kendili- rafyalarda Müslüman bir nüfus oluştu. Farklı mekânlarda ğinden bir araya gelebilmekte ve kültürel ilişkilerde bu- yaşayan insanların karşılaştıklarında birbirlerine anlattığı lunabilmektedir. Dolayısıyla yeryüzündeki ülkeler hak- coğrafi koşullar kuşkusuz araştırma merakı uyandırmak- kında bilgi toplamak, eskisiyle karşılaştırılmayacak kadar taydı. Bu merakın, genel anlamda bilginin sürekli övül- kolaylaşmıştır.” İslamiyetin sağladığı güven ortamının so- düğü, bilginin değerli kabul edildiği bir düşünce iklimin- nucu olarak gerçekleşen büyük seyahatler ve kültürlera- de hızla karşılık bulması kaçınılmazdı. Örneğin 13. yüzyıl- rası etkileşimin sıklığı bilgi akışını ivmelendirmiş ve çeşit- da yaşamış ünlü gezgin İbn Battuta, Orta Asya’dan gelen lilik de eski coğrafya kitaplarında yer alan bilgilerin yeter- bir Türk’ün memleketinde altı ay gündüz, altı ay gece ol- sizliğinin görülmesini sağlamıştır. Öyle ki, yeni bilgiler ışı- duğunu Gazneli Mahmud’a (971-1030) söylediğinde sul- ğında, aslında Doğu’da olan bir yerin o zamana kadar bi- tanın kendisine kızdığını, hatta dini karıştırıcılardan ol- linen en önemli coğrafya kitabı olan Ptolemaios’un coğ- duğunu zannederek cezalandırmak istediğini, fakat ün- rafya kitabında Batı’da gösterildiği fark edilmiştir. Bu ve lü bilgin Bîrûnî’nin (973-1048) Türk’ü doğrulaması sonu- benzeri sıkıntıların aşılabilmesi kuşkusuz coğrafya araş- cu tutumunu değiştirdiğini anlatır. Coğrafyanın gelişme- tırmalarını önemli ve gerekli hale getirmiştir. 18. yüzyılda Osmanlı Coğrafya Çalışmaları konumunun belirlenmesi, ulaşım, bitki örtüsü ve canlıların döneminde yapılmış harita çeşitliliği gibi konular bilimsel çalışma alanı haline geldi. İslam dünyasındaki coğrafya çalışmaları, Antik çağdaki Konuların çeşitliliği, aynı zamanda diğer disiplinlerle işbir- 88 çalışmalardan farklı olarak Endülüs, Kuzey Afrika, Güney liğini de gerektiriyordu. Bu nedenle coğrafya araştırmaları Avrupa ve Asya ana karasının yanı sıra Hint Okyanusu’nu astronomiyle ve jeodeziyle (yer ölçümü) yakından ilişkili ve çevre denizleri de kapsıyordu. Bu bilimsel kapsayıcılık, olarak yürütülmeye başlandı. Enlem ve boylam hesapları- Müslümanların deniz ulaşım araçlarını ve onlarla yakından nın nasıl yapılacağı, alanların nasıl ölçüleceği, yönlerin ve ilgili olan haritacılık sanatını geliştirerek açık denizlerde kentler arası mesafelerin nasıl belirleneceği, ulaşımın nasıl dolaşabilecek duruma gelmesinin bir sonucudur. Coğra- sağlanacağı ciddi birer problemdi. Ayrıca kuramsal veya fi bilginin zenginleşmesiyle beraber, yeryüzü şekillerinin spekülatif problemler de coğrafyanın gündemindeydi. O anlaşılması ve açıklanması, bir bölgenin veya bir şehrin dönemde en gözde kuramsal tartışma ise kuşkusuz Yer’in hareket edip edemeyeceği konusunda yoğunlaşıyordu. Çünkü İslam entelektüellerinin bir tür miras olarak aldığı geçmişin bilgi birikiminde Yer’in doğası üzerine çok sayıda tartışma vardı, daha da önemlisi bu tartışmalar bilimsel, fel- sefi ve dini yönleri de vardı. Yukarıda değinildiği üzere, Orta Arabistan’ın İslam’dan önce diğer ülkelerle olan ilişkileri, yakın komşuları olan İran, Bizans, Mısır ve Habeşistan ile sınırlı iken 7. yüzyılda bilinen Dünya’nın büyük bir bölüm üne yayıldı. 8. yüzyılın ilk çeyreğinde Pireneler’e ulaştı. Bu gelişim çerçevesinde, haliyle fethedilen ülkelerin topografyasını, geleneklerini, dinlerini, ekonomilerini, tekniklerini ve tarihlerini tanımak kaçınılmazdı. Bu yüzden ilk yapıtlar hep fethedilen ülkeler- le ilgiliydi. 9. yüzyıla gelindiğinde fetih kitaplarının yerini beşeri ve tarihsel coğrafya çalışmaları aldı.
Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Böylece Ortaçağ İslam dünyasında yapı- sini oluşturması bu durumu aydınlatmaktadır. Marinos ve Ptolemaios’un birbirine bağlı bir lan coğrafya çalışmaları iki yönden gelişti. Örneğin ünlü matematikçi Hârezmî’nin Kitâb ana kara tasavvuru da yeni bilgiler ışığında Gelişmenin birinci yönü Yer’in çapının veya el-Suret el-Ard (Yer’in Şekli Üzerine) adlı yapıtı, değiştirilmiş ve meskûn Dünya kuşatıcı bir çevresinin hesaplanması, haritaların düzgün Coğrafya’nın düzeltilmiş ve geliştirilmiş bir çe- okyanus tarafından, bu okyanus da karanlık bir şekilde çizilebilmesi için uygun izdüşümü virisidir. Bu kitapta yer alan ve önemli yerlerin bir okyanus tarafından çevrelenmiştir. Atlantik yöntemlerinin geliştirilmesi, enlem ve boylam enlem ve boylamlarını bildiren tablolar ince- ve Hint okyanusları artık iç deniz değil kuşatıcı çizgilerinden oluşan bir konumlandırma siste- lendiğinde, Hârezmî’nin tıpkı Ptolemaios gibi okyanusun parçalarıdır. mi kurularak Yeryüzündeki önemli noktaların Yer’i ekvatordan kuzeye doğru yedi iklime, yani enlem ve boylamlarının belirlenmesi gibi ma- yedi bölgeye ayırdığı ve enlemleri bu esasa İslam dünyasındaki coğrafya çalışmalarına tematiksel işlemlere dayanan matematiksel göre belirlediği anlaşılmaktadır. Bu yedi iklim Grek kaynaklarından sağlanan bilgiler yalnız- coğrafyadan oluşmaktaydı. İkinci yönü ise bi- düşüncesi daha sonra bütün İslam dünyasında ca Ptolemaios ve Marinos ile sınırlı değildi. linen Dünya’nın beşeri ve fiziki özelliklerini be- coğrafyacılar tarafından benimsenmiş ve hari- Platon’un (MÖ 429-347) hemen hemen bütün timlemeyi hedefleyen tasviri coğrafyaya ilişkin ta çizimlerinde kullanılmıştır. doğa bilimlerine ilişkin bilgiler verdiği ünlü di- çalışmalardan oluşmaktaydı. yalogu Timaios da bilinmekteydi. Benzer şekil- Ortaçağ İslam dünyasındaki coğrafya çalış- de Aristoteles’in (MÖ 384-322) Gökyüzü Üzerine Coğrafya Çalışmalarının maları üzerinde etkili olan bir diğer kaynak da ve Meteoroloji adlı kitapları da başvurulan ça- Niteliği Marinos’un (MS 130’larda yaşamış) kartoğrafya lışmalar arasındaydı. Ancak belki de asıl ilginç çalışmalarıdır. Özellikle Dünya haritasının elde olan Antik Çağ’ın en ünlü tasviri coğrafyacısı İslam dünyasında yazılan coğrafya metin- edilmesiyle birlikte matematiksel coğrafya ça- kabul edilen Strabon’un (MÖ 63-MS 24) kita- leri incelendiğinde, başlangıçta tasviri coğraf- lışmaları hızlanmıştır. Marinos, kartoğrafya ala- bının Arapçaya çevrilmemiş olmasıdır. Bunun ya ile sembolik coğrafyanın çoğunlukla iç içe nında çalışmış ve başarılı olmuş bir coğrafya- asıl nedenini belirlemek güç olmakla birlikte, bulunduğu görülmektedir. Coğrafya açısından Dünya, düzenli bir yapı olarak betimlenmiş ve Ptolemaios’un Coğrafyası’nın Latincesinden bir sayfa yukarıda Bîrûnî’nin yaptığı açıklama belki yol bu yapı göksel düzenle de ilişkilendirilmiştir. gösterici olabilir. Başka bir deyişle, Bîrûnî’nin Dünya’nın yedi iklime ayrılması da bu anlayışın cıydı, çalışmaları Ptolemaios’unkilerle birlikte belirttiği gibi, İslamiyetin sağladığı güven duy- bir sonucudur. Çünkü her iklim, bir gezegene İslam dünyasına 9. yüzyılda ulaştı. Döneminde gusuyla geniş coğrafyalarda seyahat yapılabil- ve bir zodyak işaretine yani burca bağlanmış, bütün bilim alanlarını teşvik etmesiyle haklı bir mesi, İslam entelektüellerinin tasviri coğrafya çok eskiden beri mistik ve metafizik taban- üne kavuşmuş olan Halife el-Memûn, yeni bir bilgilerini bulmak için kaynaklara yönelmek lı olarak geliştirilmiş olan yedi göğe karşılık coğrafya kitabı hazırlanmasını ve bir Dünya yerine kendilerinin edinmesini olanaklı kıldı. yedi iklim düşüncesi benimsenmiştir. Böylece haritası yapılmasını emrettiğinde bu bilginle- Başka bir deyişle, eski tasviri coğrafya kitapla- coğrafya araştırmaları aynı zamanda tinsel bir rin çalışmalarından büyük ölçüde yararlanıldı. rında yer alan bilgileri İslamın sağladığı geniş boyuta taşınmıştır. İslamın dünyaya bakışıyla Bu amaçla yapılan harita küresel bir izdüşüm dolaşım olanakları sayesinde yerinde görme belirlenen bu türden coğrafya araştırmaları taşır ve meskûn dünyanın 15°-20° küçültülmüş ve tanıma fırsatına sahiptiler. büyük ölçüde eski İran coğrafyasından etkilen- batı-doğu genişliğiyle Akdeniz’in 10° küçültül- miştir. Eski İranlılar yeryüzünü bir melek şeklin- müş uzunluk eksenini gösterir. Bundan başka de görüyor ve Dünya’yı yedi ayrı bölgeye ayırı- yorlardı. Yedi kat göğün manevi hiyerarşisinin yeryüzündeki bir yansımasını oluşturan yedi bölge ayrımının yanı sıra, aynı şekilde eski İran- lıların var olduğunu kabul ettiği kozmik dağ da Kaf dağına dönüştürülmüştü. Daha sonraki dönemlerde ortaya konu- lan coğrafya bilgileri, bu anlayışın yalnızca coğrafya araştırmalarının başlangıç evresini oluşturduğunu göstermektedir. Çünkü zaman içinde geçmişin bilgi birikimine çeviriler yoluy- la ulaşıldıkça, bu simgesel ve tinsel coğrafya anlayışı, yerini enlemin ve boylamın geometri aracılığıyla betimlendiği ölçümlere ve nicelik- sel geometriye bırakmıştır. Ptolemaios’un yu- karıda söz konusu edilen ve Abbasî halifesi Ha- life el-Memûn (dönemi 813-833) döneminde Arapçaya çevrilen Antik çağın en ciddi coğraf- ya çalışması olan Coğrafya adlı kitabının daha sonraki dönemde İslam dünyasındaki coğraf- ya bilgisinin hem içeriğini hem de metodoloji- 89
Bilim Tarihinden Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir Ptolemaios’un Dünya haritası yonlarda görevli olanların gittikleri ülkeler, vermişti. İki ayrı yerde yapılan ölçümlerde, karşılaştıkları topluluklar ve gözlemledikleri bir meridyen dairesinin bir derecelik yayına Bu durumu daha geniş bir şekilde şöyle adetler hakkında tuttukları raporlar, Hac gö- karşılık gelen uzunluk, astronomiye özgü açıklamak olanaklıdır. İslamiyetin güçlenme- revini yerine getirmek için ve dönemin en yöntemlerle ölçülerek bulunan değer 360 ile si ve geniş coğrafyalara yayılmasıyla birlikte meşhur bilginlerinin ve öğretmenlerinin ders çarpılmış ve Dünya’nın çevresinin uzunluğu buraları gereği gibi yönetebilmek, düzenli bir verdiği şehirlerde öğrenim görmek maksa- bulunmuştur. şekilde vergi toplayabilmek için, buralardaki dıyla yapılan seyahatler de fiziki ve beşeri yerleşim birimlerini, bunların konumlarını, coğrafya konusunda bilgi birikimini arttır- Memûn’un bu amaçla oluşturduğu iki sakinlerinin hangi milletten veya dinden ol- mıştır. grupta yer alan bilim insanları şunlardı: Rak- duklarını ve sayılarını bilmek gerekli olmuştu. ka, Palmira’da ölçüm yapan grup, Mervezî ve Çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olmak aynı Böylece giderek artan tasviri coğrafyaya Sened İbn Ali, Sincar Ovası’nda ise Usturlabî zamanda merkezle hızlı bir şekilde haberleş- ilişkin yapıtlar, bilinen Dünya üzerindeki ül- ve Buhtarî. Her iki grubun yaptığı ölçümler meyi gerektiriyordu, bunun yolu da iyi bir keleri hemen hemen her yönüyle, dağları, Kutup Yıldızı’nın yüksekliğinin ölçülme yön- posta ve haberleşme ağının kurulmasıydı. Bu nehirleri, vadileri, bitkileri, hayvanları ve in- temine dayanır. Rakka’da yapılan ölçümler amaçla çeşitli yolların, yolculuk mesafelerinin sanlarıyla tanıtan, sadece coğrafî değil aynı sonucunda L (iki nokta arasındaki mesafe) ve aradaki menzillerin konum ve koşulları- zamanda siyasi ve iktisadi bilgiler de veren = 57 Arap mili ≈ 113 km ve Yer’in çevresi = nın postacılar tarafından ayrıntılı bir şekilde büyük ansiklopediler haline gelmiştir. 40.500 km; Sincar Ovası’nda yapılan ölçüm belirlendiği görülmektedir. İlk coğrafyacı sonucunda ise L = 56,25 Arap mili ≈ 111 km İbn Hurdazbih’in (820-912) posta ve haber- Coğrafya ve Jeodezi ve Yer’in çevresi = 40.000 km olarak bulun- leşme işleri müdürlüğü yapması bunun bir muştur. Gerçek değerler, L= 111,12 km ve kanıtıdır. İbn Hurdazbih’in 846’da yazdığı el- İslam dünyasında önemli gelişme kay- Yer’in çevresi = 40.003,6 km’dir. Mesâlik ve el-Memâlik (Yollar ve Ülkeler) adlı dedilen bir diğer alan da jeodezi yani Yer’in kitap bu konudaki ilk çalışmadır. Kitapta pos- büyüklüğünün ölçülmesine ilişkin araştırma- Coğrafyanın bütün alanlarında önem- ta merkezleri ile bunları birbirlerine bağlayan lardır. Memûn belki de tarihte ilk defa, dö- li yapıtlar vermiş olan Bîrûnî de (973-1048) yollar tanıtılmış, güzergâh haritaları çizilmiş, nemin ünlü astronom ve coğrafyacılarından yerölçümü ile ilgilenmiştir. Bu alanda kullan- matematiksel coğrafya ile tarihe ilişkin birçok teşkil edilmiş bir bilim kuruluna Yer’in çevre- dığı yöntemlerden birincisi, yukarda verilen bilgiye yer verilmiştir. Benzer şekilde yabancı sini ölçerek büyüklüğünü belirleme görevini yöntemin aynısıdır ve söylediğine göre, elde ülkelere gönderilen diplomatik ve ticari mis- ettiği sonuç Memûn dönemindeki ölçüm- 90
<<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 leri doğrular niteliktedir. İkinci yöntem ise Bunların dışında ünlü filozof El-Kindî ve sı adıyla tanınan yapıtındaki bazı hataları dü- Bîrûnî’ye aittir. Hindistan’a yaptığı bir seya- El-Yakubi de coğrafyaya ilgi göstermiştir. El- zeltmiştir. Daha sonra da bu kitabı el-Mesâlik hatte, geniş bir ovaya hâkim olan yüksek bir Yakubî’nin Kitâb el-Memâlik (Ülkeler Üzerine) ve el-Memâlik (Yollar ve Ülkeler) adıyla yeni- dağa çıkmış ve orada ölçtüğü ufuk alçalma adlı çalışması özellikle topografik inceleme- den yazmıştır. İbn Havkal, bu yapıtında özel- açısından yararlanarak Yer’in çevresinin bü- leri bakımından dikk at çekicidir. Bunları 10. likle Afrika ve İspanya gibi Mağrip ülkeleri yüklüğünü hesap etmiştir. yüzyılda Ebu Zeyd el-Salhi’nin, el-İstahri’nin hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. ve İbn Havkal’ın yapıtları izlemiştir. Coğrafyanın Öncüleri 9. ve 10. yüzyıllar aynı zamanda Hint 10. yüzyılın nispeten daha önemli coğraf- Okyanusu’nda Müslüman denizcilerin etkin- Coğrafya alanında çok sayıda bilgin yetiş- yacısı ise Mes’ûdî’dir (öl. 957). Mes’ûdî diğer liğinin arttığı ve Uzak Doğu’nun tanınma- miştir. Bu alanda dikkate değer ilk şahsiyet birçok Müslüman coğrafyacı ve tarihçi gibi, sında önemli adımların atıldığı bir dönem 9. yüzyılda yaşayan ve özellikle Arabistan’la bilgi edinmek için uzun gezilere çıkmış ve olmuştur. Fakat matematiksel coğrafya ala- ilgili çalışmalarıyla tanınan Hişâm el-Kelbi, hayatının son on yılında otuz ciltlik Murûc el- nında 10. yüzyılın en önemli coğrafyacısı diğeri ise tanınmış matematikçi ve astronom Zeheb ve Ma’âdin el-Cevher (Altın Çayırlar ve Bîrûnî’dir. Coğrafyanın bütün alanlarında Hârezmî’dir. Gümüş Madenler) adlı yapıtını hazırlamıştır. önemli çalışmalar yapmış olmasına karşın, Yapıtta, İslamiyetin doğuşundan Mes’ûdî’nin yerölçümü konusundaki görüşleri daha dik- Hârezmî, Ptolemaios’un Coğrafya adlı ya- dönemine kadar geçen olaylar ayrıntılı bir kat çekicidir. Yer’in büyüklüğünü ölçmek için pıtını Kitâb Suret el-Ard (Yer’in Şekli Üzerine) biçimde anlatıldıktan sonra, Müslümanların iki yöntem kullanmıştır: adıyla Arapçaya çevirmiş ve böylece Grek temas halinde olduğu uluslar, tarihi bir çer- dönemi matematiksel coğrafya bilgilerinin çeve içerisinde bütün yönleriyle tanıtılmıştır. Birinci Yöntem: İki ayrı yerde yapılan öl- İslam dünyasına girişinde önemli bir rol oy- çümlerde, bir meridyen dairesinin bir derece- namıştır. Coğrafya kitabı tamamen önemli 10. yüzyılın önde gelen gezginlerinden lik yayına karşılık gelen uzunluk, astronomiye yerlerin enlem ve boylamlarının listesinden ve coğrafyacılarından biri de İbn Havkal’dır. özgü yöntemlerle ölçülerek bulunan değerin ibarettir; şehirler, dağlar, denizler, akarsular, Havkal, ticaret yapmak ve ülkelere ve ulus- 360 ile çarpılmasına dayanmaktadır. Bu yön- adalar vb. yerlerin koordinatlarını bir tab lara dair incelemelerde bulunmak amacıyla tem yukarıda söz konusu edilmişti. lo halinde verir. Bu tablolar incelendiğinde, bütün İslam ülkelerini dolaşmıştır. Kendisin- Hârezmî’nin Ptolemaios gibi Yer’i ekvator- den önceki bilginlerin yapıtlarını da özenli İkinci Yöntem: Bu yöntem Bîrûnî’ye aittir. dan kuzeye doğru yedi iklime, yani yedi bir biçimde incelemiş olan İbn Havkal, bu Hindistan’a yaptığı bir seyahat sırasında, ge- enlem bölgesine ayırdığı ve enlemleri bu seyahatleri sırasında ünlü coğrafyacılardan niş bir ovaya hâkim olan yüksek bir dağa çık- esasa göre verdiği görülür. Başka bir deyişle, İstahrî ile tanışmış ve İstahrî’nin isteği üzerine mış ve orada ölçtüğü ufuk alçalma açısından kitap o zamanın çağdaş bilgisini veren yedi onun yirmi bir haritadan oluşan ve İslâm Atla- yararlanarak Yer’in çevresinin büyüklüğünü iklimli Grek sistemine göre düzenlenmiş ve hesap etmiştir. İslam dünyasında geçerli olan başka bilgiler Halife el-Memûn’un Dünya haritası de kitaba alınmıştır. Yeryüzünün bu şekilde yedi iklime ayrılması düşüncesi İslama hem Grek’ten hem de daha önce belirtildiği üzere İranlılardan girmiştir. İlk bölüm kentleri, ikinci bölüm dağları, üçüncü bölüm denizleri, dör- düncü bölüm adaları, beşinci bölüm çeşitli coğrafi bölgelerin belli başlı noktalarını, al- tıncı bölüm akarsuları içerir. Hârezmî’nin bu kitabı dah a sonraki çalışmalar için bir temel oluşturmuş ve coğrafya araştırmalarını teşvik etmiştir. Çünkü Kitâb Suret el-Ard’dan önce de bilinen yedi iklim sistemi, bundan sonra bütün Müslüman coğrafyacılar tarafından benimsenecek ve klasik dönem yapıtları bu sisteme göre düzenlenecektir. Eserde her bir iklimin bölgesel haritaları vardı. Fakat bugün sadece dört harita bilini- yor. Özellikle de Nil’in kaynağını ve mecrasını gösteren haritada Nil’in Batı Afrika’dan veya Cennet’ten doğmadığının, bir gölden çıktı- ğının gösterilmesi dikkat çekicidir. Dikkat çe- ken diğer bir nokta da haritalar arasında bir Dünya haritasının olmamasıdır. Fakat enlem ve boylam verileri böyle bir haritanın çizilebil- mesi için gerekli olan malzemeyi vermektedir. 91
Bilim Tarihinden Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir C a Kutup Yıldızı ufuk r h a+1 a B a r a-1 M A C A a Ekvator Memûn döneminde yapılan Yer ölçümü Bîrûnî’nin Yer’in çevresini ölçme yöntemi A konumunda Kutup Yıldızı yüksekliği (α) ölçülür. Bir grup (α+1)o olacak şekilde B’ye, diğer bir grup da (α-1)o olacak şekilde C’ye yürür. Şekilde, a=ufuk alçalma açısı, r=Yer’in yarı- mını onun Palermo’daki sarayında geçirmiştir. mış ve tekrar Kahire’ye ulaşmıştır. Daha sonra çapı, h=dağın yüksekliği olduğu kabul edildi- Kralın ölüm tarihi olan 1154’ten biraz önce, Anadolu’yu gezmiş ve İlhanlı hükümdarlarının ğinde, AMC üçgeninde şu bağıntı yazılabilir: gümüşten bir Yer küresi ile Roger’in Kitabı adlı vekilliğini yapmıştır. 1332 yılında İstanbul’a meşhur eserini tamamlayarak krala takdim gelmiş ve İmparator III. Andronokinos Palailo- Buradan r çekilirse, etmiştir. Bu kitap için hazırlanmış olan 70 paf- gos ile görüşmüştür. Buradan ayrılarak Çağatay talık Dünya haritası, o döneme kadar bilinen Hanı Tarmaşirin’in yanına gitmiştir. 1333 yılında olur. Buradan a=331, h=652 arşın ve r=3333 Dünya’nın mükemmel bir tasvirini vermeyi da İndus Vadisi’ne doğru yola çıkmıştır. Çin’i Arap mili olduğundan, Yer’in çevresi = 2pr @ 42 amaçlayan kapsamlı bir çalışmadır ve bu ne- gezmiş ve Basra’ya dönerek Mısır’a ulaşmıştır. bin km olur. denle haritacılık tarihinde önemli bir yer tutar. 1353 yılında tekrar Fas’a dönmüştür. Ortaçağ’ın Bu haritalar incelendiğinde, Dünya’nın ekvator- en büyük gezgini olan İbn Battûta üç kıtada Bîrûnî ayrıca, Tahkik mâl el-Hind (Hindistan dan kuzeye doğru yedi iklim kuşağı ve bunları da dolaşmıştır. Gittiği yerlerde sosyal hayata İncelemeleri) adlı eserinde de Hind istan’ın coğ- dik olarak kesen on boylam çizgisiyle 70 parça- karışmış, evlilikler yapmıştır. 28 yıllık gezilerini rafyasını incelemiştir. ya bölündüğü görülür. Her parçanın kapsadığı İbn Cüzey el-Kelbî’ye yazdırmıştır. Rihlet-İbn ülkelerin coğrafî özellikleri, madenleri, bitkileri, Battûtâ adını taşıyan bu eser sade bir dile sa- İslam dünyasında yetişen bir diğer coğraf- hayvanları, yolları vs. ayrıntılı bir şekilde anla- hiptir. Ülkelerin coğrafyasına, inançlarına ve yacı da İdrisî’dir (1100-1166). Coğrafya alanında tılmıştır. Özellikle Akdeniz yöresi ve Balkanlar ekonomisine ilişkin ayrıntılı bilgiler yer alır. önemli yapıtlar vermiş ve Müslüman bilgin- hakkında verilen bilgiler çok değerlidir. İdrisî lerin ulaşabildiği coğrafî bulguların, Sicilya’da bu kitabını hazırlarken, kendi gözlemlerinin NKİnaasysarnn, aSYk.aHlyaı.rn, İlsalraım, 19v8e9İ.lim, Çeviren: İ. Kutluer, yerleşmiş Normanlar aracılığıyla Batı’ya akta- yanı sıra İbn Havkal’dan ve Kral II. Roger için NK.aTsru,rSh.aHn.,,Aİs.laÜmn’daal, BİnilsimanvYeaMyınedlaernı,iy1e9t9, Ç1.eviren: N. Avcı, rılmasında etkin bir rol oynamıştır. Gençliğinde seyyahlar ve tacirler tarafından düzenlenmiş SÇeezvgiirne,nF:.A, İ.slAamliy’d, aTüBrikliimyevBeiTliemknleirk,ACkialtdIeImI, isi ve Kültür İspanya’yı, Portekiz’i, Fransa’nın Atlas Okyanu- raporlardan da yararlanmıştır. Turizm Bakanlığı Yayını, 2007. su kıyılarını, Güney İngiltere’yi, Kuzey Afrika’yı DTSSeeiemzznggiaiiznnşc,,iYlFFiak..y,,,BİıBnsilllaoiammyruı,TtU2aYy0rag1iyah1ıri.nlSıcğoıılhnıkbd,eattalAerrisiht,rsSoiözn.yolmeşii,:CS.oTğruarfayna,, gezen ve henüz 16 yaşındayken Anadolu’ya İslam dünyasındaki coğrafyacılar ara- STeüzrgkiiny,eFB.,iİlismlamlerKAükltaüdreDmüisniy, a20sı0n4ın. Bilimler Tarihindeki Yeri, da gelen İdrisî, bu araştırma gezileri esnasında sına son olarak ünlü gezgin İbn Battûta’yı TToekpedlie,mS.irv,dH.,.BGil.imveTUanriahti,nYe.,GBiirliimş, NToabriehli,,2P0e1g0e.m, 2008. değerli bilgiler toplamıştır. Yaklaşık 1145’te Si- (1304-1368) yazmak gerekir. 1325 yılında hac cilya’daki Norman kralı II. Roger’in (1101-1154) amacıyla doğduğu kent Tanca’dan ayrılmış hizmetine girmiş ve yaşamının geri kalan kıs- Kuzey Afrika sahillerini takip ederek 1326 yı- lında İskenderiye’ye oradan da Kahire’ye git- miştir. Buradan Suriye’ye, Antakya’ya, Şam’a ve Bağdat’a giden İbn Battûta 1330 yılında Kızıldeniz’e açılmıştır. Burada fırtınaya yakalan- 92
Yayın Dünyası karar vericiler tarafından da benimsenmesi İlay Çelik çok önemli. Bu anlayışın oluşmasına, bu konu- Kitapta deniz kıyılarında görülebilen ilginç Yaşamın Çarklarını Çevirenler daki popüler bilim yayınlarının büyük katkısı olaylar, örneğin gelgitler, içinde canlıların ya- olabilir. Geçtiğimiz yıl Pan Yayıncılık tarafın- şadığı kaya havuzları, deniz kabukları, deniz Ömer Kuleli dan yayımlanan Yaşamın Çarklarını Çevirenler kıyısında yaşayan bitkiler, deniz yosunları, Pan Yayıncılık, 2011 adlı kitap tam da bu amaca hizmet edebilecek kıyılarda yaşayan kuşlar, mercan resifleri, dal- bir eser. galar, soğuk deniz kıyıları ve deniz kıyılarında Günümüzde çevre sorunları belki de bu bulunabilecek ilginç şeyler gibi konularla ilgili terimin çağrıştırdıklarından çok daha Yazar Ömer Kuleli’nin kitabı “Sürdürülebi- kısa, ilginç bilgiler yer alıyor. Rengârenk fo- fazlasını kapsıyor. Artık insan topluluklarının lirlik Kavramı” başlığı altında, sürdürülebilirliği toğrafları ve çizimleriyle Deniz Kıyısı, çocukları çevreyi kirleterek ve kaynakları tüketerek baş- sınırlayan unsurlardan ve özellikle enerji tü- hemen içine çekecek. Kitap çocukların muhte- ka canlılara zarar vermesinden öte, bizim de ketimi ve buna bağlı karbon salımı kavramla- melen aşina olduğu şeylerin yanı sıra daha sıra dâhil olduğumuz bütün bir sistemin işleyişi- rından söz eden bölümle başlıyor. Yazar daha dışı olaylara ve olgulara da yer vererek çocuk- nin bozulması gündemde. Bu da zaten sürdü- sonra birlikte yaşama anlayışı ve sanayi-kent- ların doğal çevrenin çeşitliliğini fark etmesine rülebilirlik anlayışının önemli sorunlarından enerji-çevre ilişkisi üzerinde duruyor. Takip yardımcı olabilir. Ayrıca okumayı yeni öğrenen biri. Gezegenimizde hayli karmaşık sistemler eden bölümlerde geri dönüşüm kavramı, bi- ya da okul arefesinde olan çocukların yaklaş- bir arada işliyor ve yaşamın devamlılığı bu yoyakıtlar, enerji kullanımındaki gelişmeler, makta olan yaz tatillerine birazcık “bilim” kata- sistemlerin işlerliklerini sürdürmesine bağlı. Avrupa’da başlayan enerji azaltma programı, bilir. Minik okurlarımıza keyifli ve bol okumalı İşte bu yüzden özellikle de çevre ve ekoloji Birleşmiş Milletler’in enerji ve su politikaları, bir tatil dileğimizle… araştırmalarında bütüncül bakış gitgide önem kişisel çevre koruma ilkeleri ve bunların uy- kazanıyor. Ancak çevre sorunlarıyla ilgili bü- gulanmasında karşılaşılan zorluklar, sanayide Lucy Beckett-Bowman: Çocuk kitapları yazarı.Yayım- tüncül bir anlayışın kamuoyu ve dolayısıyla çevre yönetimi konularına değiniyor. Kitabın lanmış diğer kitaplarından bazıları: 50 Brain Games (Ac- sonundaki dört bölüm ise suyla ilgili konulara tivity Cards) (Usborne Books, 2008), Yağmur Ormanları Ömer Kuleli: 1945 yılında doğan Ömer Kuleli kim- ayrılmış. (TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, İlk Okuma, 2008), Mi- ya mühendisliği eğitiminin ardından akademik kari- nik Hayvanlar (TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, İlk Oku- yer yaptı. 1983’ten itibaren kariyerine endüstride de- Akıcı ve sade bir dil kullanan yazar, açık- ma, 2008), Antarktika (TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapla- vam etti. Bilimi geniş kitlelerin anlayabileceği popü- layıcı şemalar, çizimler ve grafiklerden de ya- rı, İlk Okuma, 2008) ler bir dille aktarmaya yönelik pek çok çalışma yaptı rarlanmış. Yer yer temel istatistiklerin de yer ve eserler yazdı. Çalışma yaşamının son yıllarını aynı aldığı kitap, çevreyle ve sürdürülebilirlikle il- “Hangi balık suyun dışında soluk alıp vere- zamanda kendi okuduğu üniversite olan ODTÜ’de ha- gili güncel kavramlar hakkında temel bilgiler bilir? Neden bazı yengeçler başka hayvanla- len devam etmekte olan öğretim üyeliğiyle geçir- içeriyor. Kitabın ülkemizde sürdürülebilirlik rın kabuklarının içinde yaşamak zorundadır? meyi tercih etti. Yayımlanmış kitapları: Kimya Güzel- konusunda farkındalık oluşmasına katkıda Bu kitapta deniz kıyısı ve orada yaşayan can- dir, Ama Fizik de Güzeldir, Biyoloji de... (Osman Gürel’le bulunmasını diliyoruz. lılar hakkında bunlara benzer pek çok ilginç birlikte, Pan Yayıncılık, 1991), Kimya Güzeldir (Osman sorunun cevabını bulacaksınız.” Gürel’le birlikte, Pan Yayıncılık, 2006), Dinozorlar (Os- Deniz Kıyısı man Gürel’le birlikte, Pan Yayıncılık) Lucy Beckett-Bowman Çeviri: İlay Çelik TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, İlk Okuma, 2011 Deniz kıyıları çocukların bir yandan eğle- nirken bir yandan da doğal çevreyle bu- luşma şansı yakaladığı yerlerdir. Üstelik yaşa- mı deniz kıyısında geçenler hariç birçok çocuk için egzotik bir doğal çevredir bu. Bu yüzden de çocuklarda çevrelerine ve doğaya yönelik bir ilgi ve merak oluşmasında ve gelişmesinde faydalı olabilecek alanlardır. Üç tarafı denizler- le çevrili ve deniz tatillerinin hayli yaygın oldu- ğu ülkemizde, deniz kıyılarının bu potansiye- linden faydalanmamıza yardımcı olabilecek bir kitap geçtiğimiz yılın Ekim ayında TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları tarafından okurların beğenisine sunuldu. Çevirisi Deniz Kıyısı baş- lığıyla yayımlanan bu “İlk Okuma” kitabı küçük okurların dikkatini deniz kıyılarındaki doğal olgulara ve olaylara çekiyor. 93
Zekâ Oyunları Üç Sayı Yarım Altıgen 1 6 12 27 0’dan 9’a kadar olan on rakamı birer kez Düzgün bir altıgenin yarısı sarıya boyanmıştır. 2 7 18 30 kullanarak öyle üç sayı oluşturun ki, 3 8 20 35 ikinci sayı birincinin iki katı, üçüncü sayı ise Sarı renkli alanı sırasıyla 4 9 21 36 ikincinin üç katı olsun. 2, 3 ve 4 eşit parçaya ayırınız. 5 10 24 40 Not: Sayıların en solundaki rakam “0” olamaz. Parçalar ters çevrilebilir. 10 On Rakamlı Sayı Kibritler Kalansız Bölüm On farklı rakamdan oluşan bir sayının Üç adet kibritin yerini değiştirerek Tablodaki sayıların yerlerini bütün rakamları kullanılarak iki sayı öyle değiştirin ki, yatay ve düşey komşu oluşturuluyor. iki adet kare elde edin. (ortak kenara sahip olan) karelerde bulunan iki sayıdan biri diğerine Toplamları 99.999 olan bu iki sayının kalansız bölünüyor olsun. çarpımı baştaki sayının kendisine eşit olduğuna göre, bu on rakamlı sayıyı Not: 10 sayısını sizin için biz yerleştirdik. bulunuz. Fark Örneğin 1.376.029.458 sayısından 16.479 ve 83.502 sayıları oluşturulabilir. Rakam tekrarı olmayan sayılar 0’dan başlayarak 9.876.543.210’a kadar sırayla 16.479 yazılsa takip eden iki sayı arasındaki _ x______8__3_.5_0_2_ fark en fazla kaç olur? 1.376.029.458 Örneğin 9876 sayısını takip eden sayı 16.479 10.234’tür ve aralarındaki fark 358’dir. _ +_____8_3__.5_0_2_ 99.981 Zar Oyunu Çarpımları tutuyor, ancak toplamları Arkadaşınızla bir zarı arka arkaya atarak 99999 yerine 99981. bir şans oyunu oynayacaksınız. Üst üste 3 kez çift sayı gelirse Soru İşaretleri Daire İçinde Daireler siz kazanacaksınız. Üst üste 3 kez tek sayı gelirse Soru işaratlerinin yerine hangi harfler İki adet birim dairenin (yarıçapı 1 birim) arkadaşınız kazanacak. gelecek? sığabileceği en küçük dairenin Üst üste 3 kez çift sayı gelmeden yarıçapı 2 birimdir ve şekilde görüldüğü gibi çift sayıların toplam adedi 5’e ulaşırsa ABBCC yerleştirilir. arkadaşınız kazanacak. CBAAC CAAAB Üç adet birim dairenin sığabileceği en küçük Oyunu sizin kazanma olasılığınız nedir? BAACB dairenin yarıçapı ne kadardır? 94 ?????
Bilim ve Teknik Haziran 2012 Emrehan Halıcı Karedeki Kareler 7x7 birimlik büyük kareyi daha küçük karelere bölmenizi istiyoruz. Hedefiniz bölünen kare sayısının en az olması. Soru 3x3 birimlik bir kare için sorulsaydı hedefe 6 kare ile ulaşılabilirdi: Geçen Sayının Çözümleri Sudoku Çakışan Mumlar Boşluklar Yanmaya başlama ve bitme zamanlarına 946 817 325 göre mumlar 277 farklı biçimde çakışabilir. 857 236 419 321 549 768 Yaşlar 415 763 982 Ali: 32, Burhan: 40, Can: 28 yaşında. 298 154 673 X = 25, Y = 30 763 928 541 589 671 234 Tek - Çift Eşkenar bir üçgene eşit büyüklükteki 632 485 197 Bu oyunda en fazla 8 puan alabilirsiniz. n adet (n:1,2,3,4,5,6) dairenin en iyi 174 392 856 biçimde yerleştirilmesi. Kibritler Forma Numaraları Sekiz küçük, üç büyük kare. Çarpım sonucu en fazla 25.920.000 olabilir. Sihirli Kareler (2 + 3 + 3 + 3 + 3 + 4 + 4 + 4 + 4 + 5 + 5 + 5 + 5 = 50) 167 İki Bin On A) 1 Soru İşareti 852 (201 x 10) ^ 2010 sayısının son 2010 Hiçbir satırda ya da sütunda 349 rakamı 0’dır. Bunlar silinince geriye kalan aynı şekilden, aynı dış renkten ve 201 ^ 2010 sayısının son rakamı ise 1’dir. aynı iç renkten (daire) üç adet bulunmuyor. B) 501 2010 / 5 = 402 2010 / 25 = 80 2010 / 125 = 16 2010 / 625 = 3 Toplam = 501 95
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisine Gönderilen Yazı ve Görsellerin Sahip Olması Gereken Özellikler 1. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi popüler bilim ya- Alp, S., Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2002. zıları yayımlayan bir dergidir. Bu nedenle dergimizde yayımlanan yazılar genel okuyucu tarafından anlaşıla- Şeker, A., Tokuç, G., Vitrinel, A., Öktem, S. ve Cömert, S., bilecek düzeyde, net, yalın ve teknik olmayan bir Türk- “Menenjitli Vakalarda Beyin Omurilik Sıvısındaki Enzimatik çe ile yazılmış olmalıdır. Yazılar, başlık, sunuş, ana me- Değişimler”, Çocuk Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, s. 56-62, 1 Mart 2008. tin, alt başlıklar, çerçeve metinleri ve görsel malzeme- lerden oluşmaktadır. Soylu, U. ve Göçer, M., “Göller Bölgesi Sulak Alanlar Du- rum Değerlendirmesi,” Göller Bölgesi Çalıştayı, 8–10 Aralık Başlık: Konuyu en iyi ifade edebilecek nitelikte, kı- 1995. sa ve ilgi çekici olmalıdır. http://www.news.wisc.edu/16250 Sunuş: Yazının sunuşu başlığın hemen altında yer alır ve konunun önemini, yazının ilginç yanlarını oku- Anahtar kavramlar: Konuyla ilgili en çok beş adet yucuda merak uyandıracak biçimde anlatan birkaç kı- kısa açıklamalı anahtar kavram verilmelidir. sa cümleden oluşur. Bu kısım sayfa düzeninde farklı bir yazı karakteriyle, ana metinden ayrı biçimde baş- Görsel malzemeler: Yazıda ele alınan düşünceyi lığın altında yer alacaktır. destekleyici ve açıklayıcı fotoğraf, çizim, grafik gibi su- nuşu zenginleştirici öğelerdir. Görsel malzemeler ya- Ana metin: Ele alınan konunun, savunulan düşün- yın tekniğine uygun kalitede, yeterli büyüklük ve çö- cenin ve ilgili olayların örneklerle açıklandığı bölüm- zünürlükte (baskı boyutunda en az 300 dpi) olmalı- dür. Yazılar yapılan bir araştırmayı tanıtmaya yönelik dır. Açıklama gerektiren görsellerin alt ve iç yazıları ve olabilir. Ancak bu gibi durumlarda dahi dergimizin bir görselin kaynağı yazı metninin altında mutlaka veril- popüler bilim yayın organı olduğu göz önüne alına- melidir. Yazarın temin ettiği görsel malzemelerin telif rak, yazının önemli bir kısmının konuyu çok genel hat- hakkı sorumluluğu yazara aittir. Yazar gerekli izinleri ları, temel bilgileri ve kısa bir gelişim tarihçesiyle oku- almakla yükümlüdür. ra tanıtması gerekmektedir. Burada teknik terimlerin ve temel kavramların net bir şekilde açıklanması bek- 2. Yazı .txt ya da .doc formatında, elektronik ortam- lenmektedir. Yazının geri kalan kısmında araştırmaya da [email protected] adresine iletilmelidir. Seçi- özel hususlardan ve araştırmanın genel katkısından len görsel malzemelerin nerede kullanılması istendi- bahsedilmeli, önemi ve yaygın etkisi vurgulanmalı- ği metinde işaretlenmiş olmalıdır. Görsel malzemeler dır. Varsa, konu hakkındaki başlıca görüş farklılıklarına metnin içinde değil, ayrıca gönderilmelidir. işaret edilmeli, ancak ayrıntılı tartışma ve yargılardan kaçınılmalıdır. Çok ender durumlar dışında yazıda for- 3. Bilim ve Teknik dergisine ilk defa yazı gönderecek mül bulunmamalıdır. kişilerin yazılarını eğitim durumlarını ve yazdıkları konu- daki yetkinliklerini gösteren 40-60 kelimelik bir özgeç- Alt başlıklar: Ana metinde işlenecek konuyla ilgili mişi fotoğraflarıyla birlikte göndermeleri gerekmektedir. farklı görüşlerin ve durumların anlatıldığı paragraflar alt başlıklarla ayrılabilir. 4. Dergi yönetiminden onayı alınmış özel durumlar dışında, bir yazı 1800 kelimeyi geçmemelidir. Çerçeve metinler: Ana metinde ele alınan konu- yu destekleyici, konuya yeni açılımlar getiren, kimi za- 5. Yukarıdaki koşulları yerine getirdiği takdirde öne- man uzmanlar dışındaki okuyucuların anlayamayaca- rilen yazılar, Yayın Kurulu, Konu Editörleri ve Bilimsel ğı nitelikteki teknik kavramları açıklayan, kimi zaman Danışmanlar tarafından değerlendirilir. Yayımlanması- uzman görüşlerinin yer aldığı kısa metinlerdir. Çerçe- na karar verilen yazılar redaksiyon sürecine alınır ve ya- ve metinler yazarın kendisi tarafından hazırlanabile- zarın onayıyla yazı yayımlanma aşamasına getirilir. ceği gibi, konunun uzmanına da yazdırılabilir. 6. Yazının; bilimsel, etik ve hukuki sorumluluğu ya- Kaynaklar: Yazının başvuru kaynakları mutlaka lis- zarlarına aittir. te halinde yazının sonunda verilmelidir. Kaynaklar aşağıdaki örnek biçimlere uygun şekilde yazılmalıdır: 7. Yukarıdaki koşullar kabul edilerek dergimize gön- derilen ve yayımlanan yazıların her türlü yayın hakkı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisine aittir. Not: Dergimiz için yazı hazırlamak isteyenler için daha geniş bilgi içeren “Popüler Bilim Yazarları İçin El Kitabı” http://biltek.tubitak.gov.tr/bdergi/popülerbilimyazarligi.pdf adresindedir.
Search