>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Aloe kan kimyasını ve elektrolit denge- jiodeme ve eritemlere, ekinezyanın anafi- Orta düzey depresyonlarda önerilen sini bozar. ABD’de laksativ ürünlerde alo- laksiye ve rinokonjuktivitise, sarı kantoro- sarı kantoronun atorvastatinin, klozapi- enin kullanılması yasaklanmıştır. Aloede nun da saç kaybına neden olduğu belirtil- nin ve gebelik önleyici ilaçların klinik et- bulunan antrokinonlar DNA hasarı yapar, mektedir. kinliğini azalttığı, balık yağının varfa- aynı zamanda düşüğe ve nefritise neden rin ve aspirinle, Coenzym Q10’un kuma- olur. Uterusu uyardığı ve düşüklere neden Organizma tarafından sentezleneme- rin ve varfarinle etkileşime girdiği belirtil- olabileceği için, gebeler ısırgan otu kullan- yen yağlar daha konsantre oldukları için mektedir. İlaçlarla etkileşiminden dolayı mamalıdır. çocuklar ve hamileler tarafından kullanıl- Fransa’da yasaklanan sarı kantaron, ilaç- mamalıdır. ların % 50’sinin metabolizmasından so- Sudaki badem ekstraktı çocuklarda iyot rumlu CYP3A4 enzimini ve Pgp’yi indük- ve karnitin yetersizliğine neden olur. Ba- Bitkisel ürünlerin hamilelerde güveni- ler. Bu etkilerinden dolayı feksofenadinin zı bitkilerin fitoöstrojen içerdiği ve kulla- lirliği ve kullanımı hakkında yeterli bilgi gibi ilaçların etkinliğini azaltır. Gingko ise nılan bir ürünün 35 yaşındaki bir erkekte ve belge olmamasına rağmen, İsveç’te ha- antikoagulant etkisinden dolayı aspirin, jinekomastiye (erkeklerde meme bezi do- milelerin % 60’nın hamilelik dönemlerin- varfarin ve benzeri ilaçların etkisini artı- kusunun büyümesi) neden olduğu belir- de bu ürünlerden en az birini kullandığı rır. Ginseng, digoksinin yanlış ölçülmesi- tilmektedir. Ayrıca bu ürünler göğüs kan- ortaya konmuştur. ne neden olur. Üzüm ürünleri, antikoagu- serini tetikleyebilir. Fitoöstrojenik bitkiler lant etkili ilaçların etkisini artırır, CYP2E1 kız çocuklarında erken cinsel gelişime ne- Ayrıca kullanıcının yaş ve hastalık du- enzimini baskılar ve parasetamolun etki- den olur. rumu bu ürünlere bağlı sağlık problemle- sini uzatır. rinin ortaya çıkmasında etken olabilir. Ökaliptus yağının özellikle çocuklar- da huzursuzluk gibi sinirsel belirtilerle se- Bitkisel ürünlerle ilgili diğer bir sorun yir eden ciddi zehirlenmelere neden oldu- da, bir hastalığın tedavisi için kullanılma- ğu gözlenmiştir. sı gereken zorunlu ilaçların bu ürünlerin alındığı gerekçesiyle bırakılması yüzün- Ginsengin hipertansiyon, jinekomas- den, hastalığın hayatı tehdit eder derecede ti, diüretik ilaçlara direnç ve varfarin dü- ağırlaşabilmesidir. Ayrıca tüketici hakları zeyinde azalmaya neden olduğu ifade edil- da suistimal edilmektedir; obezite tedavi- mektedir. si için satılan 18 ayrı ürün araştırılmuş ve hiç birinin etkili olmadığı belirlenmiştir. Tüm bitkisel ürünlerin alerjiye ve ışık duyarlılığına neden olduğu rapor edilmek- İlaçlarla Etkileşim tedir. Hamileler, çocuklar, yaşlılar ve kardi- Çay yaprağı, papatya ve kimyon yağı yovasküler, karaciğer, böbrek ve alerjik ihtiva eden masaj ürünleri dermatitise ne- hastalığı olanlar, ilaçların bitkisel ürünler- den olabilir. le etkileşimine karşı daha duyarlı oldukla- rı için daha fazla risk altındadır. Sinüzite karşı kullanılan ebucehil kavu- nu küçük dilde ölümle sonuçlanabilen an- Kava, sitokrom enzim sistemini in- hibe eder. CYP3A4 gibi ilaçların hemen hemen yarısının metabolizmasından so- rumlu enzimler ekinezya, ginseng ve kedi otu tarafından inhibe edilirken, sarımsak ve ginkgo tarafından indüklenir. Ayrıca hekimlerin çoğunun bu ürün- lerin kullanılmasını onaylamaması, has- taların da bitkisel ürün kullandıklarını hekimlerinden saklaması bu ürünlerin ilaçlarla etkileşmesinde önemli bir ne- dendir. Bitkisel ürünlerle ilaçlar arasındaki et- kileşimler yeterince araştırılmadığından, bu maddeleri ve ilaçları birlikte alanlar çok dikkatli olmalıdır. 51
Bitkisel Ürünlerle İlgili Sağlık Sorunları Doğadan toplanan bitkilerin çoğu kez Standardizasyonun Avrupa Birliği ül- etkinlik, güvenlik, saflık, köken, bitkisel kelerinde daha iyi olduğu ve bazı ürünle- Kontaminasyon (Bulaşma) sınıflandırma, hazırlama yöntemleri gibi rin standardize edilerek reçete ile satıldığı hiçbir sorgulama ve denetimden geçme- ifade ediliyor. Bitkisel ürünler Avrupa Bir- Satışa sunulan bitkisel ürünlerde, krom, den, doğrudan pazarlandığı ifade ediliyor. liği ülkelerinde klinik farmakoloji, deney- kurşun, civa, nikel, arsenik, kadmiyum, Belirtilen durum ülkemiz için de geçerli. sel farmakoloji, toksikoloji, pediatri, pra- talyum, altın gibi metaller ve zirai mücade- Aktarlarda satılan ürünler yukarıda tarif tisyen hekimlerden ve aile hekimi uzman- le ilaçları tespit edilmiştir. Analiz edilen 87 edilen duruma tam olarak uyuyor. larından oluşan komiteler tarafından dü- ürünün 44’ünde ve 37 ginseng ürününde zenlenir. Almanya’da toksikolog, eczacı ve zirai mücadele ilaçları bulunmuştur. Çin’de Fitoterapötiklerin kullanımını düzen- doktorlardan oluşan, Komisyon E diye bi- üretilen bitkisel ürünlerde kantaridin, ako- leyen uluslararası bir işbirliği olmama- linen resmi bir düzenleme kurumu tara- nitin gibi güçlü zehirler kullanılıyor. Teda- sının ve standardizasyon eksikliğinin en fından değerlendirme yapılmaktadır. Ko- vide kullanılan su yosunlarının iyot ve ağır büyük ve en önemli sorun olduğu, her fir- misyon bitkisel ürünleri, literatür, klinik metal kaynağı olduğu ve bir türünün de manın kendine özgü bir standardı olduğu ve saha çalışmaları ve kaza olgularını te- antiöstrojenik etkisi olduğu belirtilmek- için uluslararası düzeyde standardizasyon mel alarak değerlendirir ve her ürün için tedir. Çin tescilli bitkisel ürünlerde kabul sağlanmasının çok zor olduğu vurgulanı- klinik kullanım açısından önemli olan yan edilebilir limitlerin çok üzerinde arsenik, yor. Satılan ürünler arasında etken mad- etki, kullanılmaması gereken durumlar ve cıva ve kurşun bulunmuştur. de yönünden 200 katlık farklılık olduğu ilaçlarla etkileşim gibi bilgiler sunar. Av- belirtiliyor. Aynı bitkinin yaban ve kültü- rupa resmi ilaç kitabında bitkisel ürünle- Bazı bitkiler parçalanınca ve sindirilin- re edilmişlerinin kimyasal içeriğinin fark- rin sınıflandırılması, ismi, nasıl hazırlana- ce yapılarındaki zehirler, örneğin siyanür, lı olduğu, kültüre edilmiş bitkilerde farklı- cağı, bazı içeriklerin formülleri ve oranla- açığa çıkar. lığın daha az olduğu görülmüştür. Bitkile- rının tanımlandığı 236 veri vardır ve bit- rin farklı kısımlarının bileşimleri de fark- kisel ürünler için iyi hijyenik uygulama Bitkisel Ürünlerin lıdır. Ekinezya bitkisinin bağışıklık siste- standartları belirtilmiştir. Yol Açtığı Sağlık Sorunlarının mini uyarıcı etkisinden 5 ayrı kimyasal Ortaya Çıkma Nedenleri grup sorumludur ve bitkinin alt türlerin- Farklı ülkelerde bitkisel ürünlerin kont- de bu maddelerin depolandığı yerler de- rolüne yönelik değişik uygulamalar vardır. Bitkisel ürünlerin yan etkileri iç ve dış ğişiktir. ABD’de etiketlerde ürünün vücut yapısı ve faktörlere bağlıdır. Dış faktörler yanlış ta- işlevleri üzerindeki etkisi belirtilebilir ama nımlama, kontaminasyon, ilaç ilavesi, Bitkilerdeki etken maddelerin farklı tedavi edici oldukları iddia edilemez, eti- standardizasyon eksikliği, uygunsuz eti- farklı olmasına neden olan başka faktör- ketteki bilgi doğru olmak zorundadır ve ketleme, yanlış dozaj ve kötü üretimle, iç ler de var. Genetik önemli rol oynuyor ve çoğunun gebeler tarafından kullanılması- faktörler ise bitkinin kimyasal bileşimiy- aynı türün farklı kimyasal yapıda alt türle- na izin verilmez. Singapur’da sağlık bakan- le ilişkilidir. ri bulunuyor. Bu en iyi 7 türü olan kekik- lığı ciddi denetim uygular ve ciddi hasta- te gözlenir. Farklı coğrafi alanlarda yetişen lıklar (kanser, diabet, körlük, katarakt, sa- Ülkemiz dahil çoğu ülkede bu ürün- aynı bitki, farklı bileşime sahip olur. Hasat ğırlık, ilaç bağımlılığı, epilepsi, hipertansi- lerin genellikle gıda takviyesi olarak sa- zamanı, yetiştirme ve depolama şartları da yon, böbrek hastalığı, tüberküloz, kısırlık, tılması, etkinlik, güvenilirlik ve kalite yö- ham maddenin kalitesini ve kimyasal bile- cinsel bozukluklar, zührevi hastalıklar) ve nünden sıkı denetime tabi tutulmamala- şimini değiştirebilme potansiyeline sahip- gebelik için bitkisel ürünlerin reklamı ya- rına neden oluyor. Bu ürünlerin etkinliği, tir. Ayrıca kullanılan özütleme yöntemi ve pılamaz, bu ürünler tedavide referans gös- dozaj rejimi ve güvenilirliğine yönelik cid- çözücü tipi de etkilidir. Belirtilen neden- terilemez ve düzenli olarak denetlenir. di çalışmalar yapılmıyor. lerle kimyasal bileşim yönünden aynı tür bitkileri standardize etmek zordur. Hekimlerinin % 80’nin bitkisel ürünler hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması ve tıp eğitimi programında alternatif tıb- ba yönelik bilgi verilmemesinin de sorun- ların çıkmasında bir faktör olduğu belir- tiliyor. Çoğu hasta veya hasta yakını, hiç bir uzman görüşü almaksızın kendi inisiyatif- leri ile bu ürünleri pazarlayan firmaların internet ortamında verdiği bilgiye ve rek- lamlarına güvenerek bu ürünleri satın alıp kullanabilmektedir. 52
<<< Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Prof. Dr. Bünyamin TRAŞ 1962’de Kadirli’de doğdu. 1982’de girdiği Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden 1987’de mezun oldu. Aynı yıl Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı’nda başladığı doktora eğitimini 1991’de tamamladı. 1994’te doçent, 2000’de profesör unvanlarını aldı. Sonuç • Hekim tavsiyesi ile kullanılmaları gerekir. Kesin- Arş.Gör.Dr. Kamil ÜNEY Bitkisel ürünleri tercih edecek kişiler aşağıdaki likle sağlık uzmanları dışındaki kişilerin tavsiye- 1979’de Ilgın/Konya’da doğdu. önerileri ciddi olarak değerlendirmelidir. siyle kullanılmamalıdır. Selçuk Üniversitesi Veteriner • Sağlık amacıyla pazarlanan bitkisel ürünlerin ço- Fakültesi’nden 2001’de mezun ğu, binlerce yıldır dünya genelindeki toplumla- • İlaçlarla birlikte kullanacak kişiler muhakkak oldu. 2002’de Selçuk Üniversitesi rın ortak gözlem ve deneyimiyle, güvenilirliği ve doktorlarına bilgi vermelidir. Veteriner Fakültesi Farmakoloji faydası ispatlanarak yemek kültürümüzde de yer ve Toksikoloji Ana Bilim Dalı’nda alan soğan, sarımsak, nane, kimyon gibi güvenli • Bu tür ürünlerin tanıtımında, ticari kaygılarla ek- araştırma görevlisi olarak görülmemelidir. sik veya yanlış bilgi verildiği unutulmamalıdır. göreve başladı. 2003’de • En basit bir bitkide dahi binlerce kimyasal mad- başladığı doktora eğitimini de bulunduğu, mevcut ilaçların % 25’nin bitkiler- • Tüm bitkisel ürünler için genellenememekle bir- 2007’de tamamladı. den elde edildiği ve birçok öldürücü zehrin bitki- likte, tüketiciyi kandırma amaçlı ve sağlığı ciddi sel kaynaklı olduğu hep akılda tutulmalıdır. manada tehdit edici çeşitli hileler yapılmaktadır. • İster bitkisel ister başka kaynaklı olsun tedavide kullandığımız ilaçların etkinliği ve güvenilirliği, • Bu ürünler sürekli güncellenen sistemlerle ruh- 20 yıla yakın bir sürede tamamlanan çeşitli dene- satlandırılmalı ve rutin kontrolleri yapılmalıdır. me ve araştırmaların sonucunda ortaya çıkmak- tadır. Bitkisel ürünler belirtilen bu testlerden geç- • Bitkisel sağlık ürünleri eczanelerde satılmalıdır. mez. Not: Yazının hazırlanmasında kullanılan kaynakların tamamı dergi yayın kurallarına bağlı olarak kaynaklar bölümünde sunulamamıştır. Eczacı Sema TRAŞ 1972’de Tam kaynak listesi yazarlardan ([email protected]) temin edilebilir. Konya’da doğdu. 1993’te Hacettepe Üniversitesi Eczacılık CKraayvnoatktol,aGr ., Boffa, L., Genzini, L. and Garella, D., “Phytotherapeutics: an Kumar, M., Mandal, V. and Hemalatha, S., “Detection of Metformin Fakültesi’nden mezun oldu. Hydrochloride in a Traditionally Used Indian Herbal Drug for Antidiabetic: 2 yıl hastane eczacılığı yaptı. ETGhvraeylrzualaaptkeiu,oBtni.cMos,f.Ct,hWieltaP3lo5lat,cesen.,1tRi1a.-lB4o.8,f,Z120i0m010m0P.elramntas”n,,JoMu.rBn.aalnodf CNliinsliyc,aNl P.Lh.,a“rNmaatcioynaanld Ca Cilta2se, sR. 3ep07o-r3t”1, 3In, t2e0r1n1a.tional Journal of Pharma and Bio Sciences, 1997’den beri serbest eczacı olarak Niggemann, B. and Grüber, C., “Side-effects of Complementary and çalışıyor. Fitoterapi üzerine tezsiz Surveillance of Herbal Dietary Supplement Exposure: the Poison Control ANloterdrnenatgiv, He M. aenddicHinaev”,nAenlle, rGg.yC, C., “ilUt 5se8,osf.H70e7rb-7a1l6D, r2u0g0s3i.n Pregnancy: yüksek lisans dersleri aldı. Center Experience”, Pharmacoepidemiology and Drug Safety, Cilt 16, s. 947- Konya Eczacılar Odası’nda görevli. 957, 2007. PaSaiStftuelteryvr,,eCMyiAl.Htm1.3ao,nnsd.g3E470r1n0-s3Nt8,o0Er,.w,2“0eS0iyg4si.taenmWatoicmReenv”,iePwha: rHmeapcaotoeptoidxeicmEiovleongtys and Drug hJatctpob:/s/seonn.w, Ii.k, iJpöendssiao.no,rAg/.wKi.,kGi/Aerldteernn, aBt.ivane_dmHeadgigc,inSe., “Spontaneously Reported Associated Adverse Reactions in Association with Complementary and Alternative With Herbal Medicinal Product”, Alimentary Pharmacology and Therapeutics, Medicine Substances in Sweden”, Pharmacoepidemiology and Drug Safety, Cilt Cilt 18, s. 451-471, 2003. 18, s. 1039-1047, 2009. Schatz, H., “Complementary and Alternative Treatments for Diabetes Mellitus: 2KKT0heh0ena6rnna.e,pdIe.yuA,t.Ji,.c,“s“I,sHCsueilretbs2Ra7n,esdla. t1Se8ud4pt7po-l1eBm8o5et8an,nt2iUc0a0sl5es”.i,nLitfheeSUcieSnAcedsu, CltiPlto7p8u,lsa.t2io0n3”3, C-2li0n3i8ca, l oHYfeeEer,nbSda.KloRc.r,eiCnmhoeluod,giSey.sSaa.n,nXdduMA, Yedt.uaMblt.oealrianstmdio,CnChwioltiot6h,,PsS.L.y1.n,2t“4hR-ee1tgi2cu6Dl,a2tro0u0rgy8s”.C, IonntetrrnolaotifoCnahlinJoeusrenal Proprietary Medicines in Singapore”, Health Policy, Cilt 71, s. 133-149, 2005. 53
Güvem Gümüş Akay Telomerler Kromozomlarımızın Uçlarındaki Moleküler Sayaçlar 54
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Basit yapılı hücrelerin, örneğin bakterilerin Basit bir gözlemden Bir dizi morfolojik değişikliğin gözlendi- halka şeklindeki DNA’larından farklı Nobel Ödülü’ne giden yol: ği, hücre canlılığının sürdüğü ancak bö- olarak ökaryotik hücrelerin (zarla çevrili bir Zaman tünelinde“telomerler” lünmenin durakladığı bu sürece “hücre- çekirdeği ve başka organelleri olan hücreler) sel/replikatif yaşlanma” adı verildi. DNA’larının yapısı doğrusaldır. 1938 yılında Amerikalı genç biyolog İnsan da dahil olmak üzere ökaryotik Herman Muller (1890-1967), X ışınla- 1970’li yılların başlarında DNA repli- canlıların çoğunda iki kopya DNA var. rına maruz bıraktığı sirke sineklerinin kasyonunun (DNA’nın kendini eşlemesi) İnsan DNA’sının tek bir kopyası yaklaşık (Drosophila melanogaster) kromozom- mekanizması anlaşılmaya başlandığında, 3 milyar baz çiftinden oluşuyor ve larında parça kayıpları ve ters dönmeler bu görevi üstlenen asıl enzim olan DNA boyu yaklaşık 1 metre. Dolayısıyla bir insan gözledi. Ancak ilginç bir şekilde kromo- polimerazın doğrusal kromozomların uç hücresinde (sperm ve yumurta hücreleri zomların uç bölgelerinde bu değişiklikle- bölgelerinde bu işlemi tam olarak ger- hariç) biri anneden diğeri babadan gelmek rin meydana gelmediğini saptadı. Mul- çekleştiremeyeceği anlaşıldı. Bu durum üzere yaklaşık 2 metre DNA bulunuyor. ler, bu gözlemlerinden sonra, koruyu- 1972’de James D. Watson (1928) tarafın- Bu kadar uzun olan DNA molekülü, sadece cu bir başlık gibi davranarak radyasyo- dan “uç replikasyon problemi” olarak ad- mikroskop altında görebileceğimiz kadar nun zararlı etkilerine karşı kromozom- landırıldı. 1973 yılında Rus bilim insa- küçük hücrelerimize ve hatta hücrenin ların uç bölgelerini koruyan özel gen- nı Alexey Olovnikov (1936), uç replikas- içindeki, hücreden çok daha küçük yer ler olduğunu düşündü ve “telomer” teri- yon probleminin her hücre bölünmesi sı- kaplayan hücre çekirdeğine özel proteinlerle mini ilk olarak o zaman kullandı. Mısır rasında telomerlerin kısalmasına neden paketlenerek“kromozom”adını verdiğimiz (Zea mays) genetiği üzerinde çalışmala- olduğunu ve bunun da Hayflick tarafın- yapılar şeklinde sığdırılıyor. İki serbest rını sürdüren Amerikalı biyolog Barbara dan ortaya konan hücresel yaşlanmanın ucu olan doğrusal kromozomların uç bölgeleri McClintock (1902-1992), bundan iki yıl temelini oluşturduğunu öne sürdü. “telomer”olarak adlandırılıyor. kadar sonra, kırılmış kromozom uçları- Yunanca“telos”son,“meros”ise bölüm nın birbirleri ile uç uca birleştiğini göz- 1970’lerin sonlarında Joseph G. Gall anlamına geliyor. Biyolojik açıdan ledi ve telomerlerin kromozom bütünlü- ve Elizabeth H. Blackburn (1948), tat- hayli önemli işlevleri bulunan telomerler, ğünün korunması için gerekli yapılar ol- lı sularda yaşayan silli bir tek hücreli olan her hücre bölünmesinde kademeli duğunu bildirdi. Tetrahymena’da telomer bölgelerinin olarak kısalıyor ve bir hücrenin kaç defa DNA dizisini araştırdı. 1978 yılında, telo- bölünebileceğini belirliyor. 1962 yılında Amerikalı biyolog Le- merlerin birbiri ardınca, defalarca tekrar onard Hayflick (1928), normal meme- eden dizilerden oluştuğu bulundu (Ör- li hücrelerinin laboratuvar koşulların- neğin TTGGGG TTGGGG TTGGGG da sınırlı sayıda bölünebildiğini (“Hayf- TTGGGG …). İlerleyen yıllarda telomer- lick sınırı”, yani tipik bir insan hücre- lerin diğer canlılarda da benzer yapı gös- si için yaklaşık 50 bölünme) gözlemledi. terdiği, tekrar dizisi ve sayısının türe özgü olduğu, başta Blackburn ve Jack W. Szos- tak (1952) olmak üzere başka bilim in- sanlarınca da gösterildi. Bilinen DNA polimeraz enzimi bu di- zileri sentezleyemediğine göre, bu ardı- şık telomer tekrarlarını kromozom uçla- rına ekleyen ne idi? Blackburn’ün yanın- da doktora çalışmalarını sürdüren Carol W. Greider (1961), 1985 yılında bu so- runun cevabını buldu. Telomer dizile- rini kromozomların ucuna ekleyen özel bir enzim vardı. Bu enzime “telomeraz” adı verildi. Takip eden yıllarda telomer- ler ve telomeraz ile ilgili çalışmalar aynı hızla devam etti. 1990’lı yılların ortaları- na doğru telomerazın hücrelerin sınırsız sayıda bölünebilmesi için gerekli olduğu ve kanser hücrelerinde bu enzimin et- kinliğinin arttığının tespit edilmesinden sonra, farklı kanser tiplerinde telome- raz etkinliğinin araştırıldığı, bu etkinli- 55
Kromozomlarımızın Uçlarındaki Moleküler Sayaçlar: Telomerler ğin kanserin tanısında ve hastalığın sey- ilmek şeklinde katlanmasına ve kendine Telomeraz rini takip etmek amacıyla kullanılıp kul- özgü özel yapısının oluşmasına da fark- lanılamayacağını araştıran çalışmaların lı proteinler yardımcı oluyor. Telomerle- Kromozomların uç bölgelerine telo- sayısı çok arttı. Madem telomeraz en- rin ilmek yapısının oluşmasına aracılık merik tekrarları ekleyen telomeraz en- zimi kanser hücrelerinin bölünebilmesi eden ve bir çatı gibi telomerleri koruyan zimi ribonükleoprotein yapısında, yani için gerekliydi, o halde telomerazı engel- protein kompleksine “şelterin” adı verili- RNA (ribonükleikasit) ve proteinden olu- lemek kanser tedavisi için yeni bir yön- yor (Şekil 1). Şelterin yalnızca telomerle- şuyor. Telomeraz enzimi kendi sahip oldu- tem olabilir miydi? Bu sorunun cevabı- ri korumakla kalmıyor, aynı zamanda te- ğu RNA’yı (hTR) kalıp olarak kullanarak nı bulmak için de çok sayıda çalışma ya- lomer uzunluğunun kontrolünde de rol telomerik tekrarları sentezliyor. Enzimin pıldı. Günümüzde bu ve buna benzer ça- oynuyor. bu işlemi gerçekleştirmesinde diğer bileşe- lışmalar halen devam ediyor, telomera- ni olan katalitik altbirimi (hTERT) büyük zı hedef alan ilaçlar ve aşılar geliştirilme- Telomerlerin bu özel yapılanması- rol oynuyor. ye çalışılıyor. nın hücre içerisinde hayli önemli işlevle- ri var. Normal şartlar altında hücre için- Telomeraz enzimi tüm hücrelerimiz- Greider, Blackburn ve Szostak telo- de, çeşitli etkiler sonucu (örneğin rad- de aktif değil. Hücrelerin hızla bölündü- merlerin yapısını ve işlevlerini aydınlat- yasyon) kırılan ve serbest halde bulunan ğü embriyonik dönemde hayli aktif olarak maya yönelik olarak yaptıkları üstün ni- DNA uçları hasarlı DNA olarak algılanı- çalışan bu enzim, gelişimin ilerleyen evre- telikli çalışmalarından dolayı 2009 yılın- yor ve tamir edilmeye çalışılıyor. Bazı du- lerinde pek çok dokumuzda baskılanıyor. da Tıp veya Fizyoloji Nobel Ödülü’ne la- rumlarda bu kırık uçlar birbiriyle birleşi- Telomerazı olmayan hücrelerde telomer- yık görüldüler. yor ve hücre bölünmesinde düzensizliğe ler uzatılamadığı için hücreler telomerler yol açıyorlar (Müller ve Mc Clintock’un boylarının izin verdiği kadar bölünebiliyor. İnsan telomerlerinin şematik gösterimi çalışmalarını hatırlayın). Doğası gere- Ancak hücre bölünmesinin devamlılığını ği kırılmış DNA’ya benzeyen telomerler, sağlamak için üreme hücreleri, kök hücre- İnsan telomerlerinin yapısı özel yapılanmaları sayesinde kromozom- ler, lenfositler ve derimizde bulunan fibrob- ların hasarlı olarak algılanmasına ve ta- lastlar gibi sınırlı sayıda hücre grubumuzda İnsan telomerleri ardışık TTAGGG mir sistemlerinin gereksiz yere çalışma- telomeraz enzimi aktif olarak çalışmaya de- tekrarlarından oluşuyor. Bu tekrarların sına engel oluyor. Telomerler aynı za- vam ediyor. Bu nedenle bu tip hücreler sü- uzunluğu ortalama 10.000-15.000 baz manda kromozomların birbirleriyle uç rekli bölünebilme yeteneğine sahipler. çifti kadar. Daha önce belirttiğimiz uç uca birleşmesini de engelliyor. Diğer ta- replikasyon problemi nedeniyle telomer- raftan bu özel yapılar, kromozomların ler her hücre bölünmesinde yaklaşık 50- yerleşimini de etkileyerek hücre çekirde- 150 baz kısalıyor. Hepimizin bildiği gibi ğinin mimarisini belirliyor. Tüm bu iş- insan DNA’sı çift zincirli sarmal yapıda. levlerinin yanı sıra telomerlerin bilim in- Ancak telomerlerin uç bölgeleri, tek zin- sanlarının en çok ilgisini çeken işlevi tıp- cirli yapıda, bu da telomerleri hücre için- kı bir sayaç gibi davranıp hücrenin bö- deki pek çok enzimin parçalayıcı etkisi- lünme kapasitesini belirlemeleri. ne karşı hassas hale getiriyor. Tek zincirli kısımları parçalanmadan korumak ama- cıyla telomerler bir ilmek gibi kıvrılıyor ve tek zincirli kısım saklanıyor. Hücre içinde hiçbir olay burada anlattığımız ka- dar kolay meydana gelmiyor. Tüm biyo- lojik olaylarda olduğu gibi telomerlerin 56
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Telomerler ve • Telomerlerimizin kısalması nede- Telomerler, telomeraz hücresel yaşlanma: niyle mi yaşlanıyoruz? ve kanser Uzun yaşamın sırrı çözüldü mü? • Telomerleri uzun olan insanlar Yukarıda da belirtildiği gibi, nor- kısa olanlara göre daha mı uzun mal insan hücrelerinde telomeraz etkin- Günümüzde yaşlanmaya neden olan yaşıyor? liği gelişim sürecinde çok sıkı bir şekil- moleküler mekanizmalar ile ilgili fark- de kontrol ediliyor. Aslında insan vücut lı kuramlar var. En çok kabul gören ku- Farklı yaş gruplarından gönüllülerle hücrelerinin büyük bir çoğunluğunda te- ram “moleküler saat/telomer-telomeraz” yapılan çalışmalar, yaşlıların telomerleri- lomeraz etkinliği yoktur ve bu hücrele- kuramı. Laboratuvar koşullarında, genç- nin genç olanlara göre belirgin biçimde rin bölünme yetenekleri sınırlıdır. Bu sı- lerden alınan hücreler, yaşlılardan alınan kısa olduğunu gösteriyor. 2010 yılında ya- nıra ulaşıldığında hücreler çoğalmaları- hücrelere göre daha fazla bölünebiliyor. yımlanan, 100 yaşının üzerinde bir grup nı durdurarak hücresel yaşlanma süreci- Örneğin insan embriyo hücreleri ortala- gönüllü, bunların çocukları ve akraba ol- ne girer. Hücresel yaşlanmanın, hücreyi ma 60-80 defa bölünebilirken, orta yaş- mayan kontrol grubu ile yapılan çalış- çok sayıda onkojenik mutasyonun (kan- lı insanlardan elde edilen hücreler yakla- manın sonuçları, telomer boyunun uzun sere neden olan, DNA dizi değişiklikle- şık 10-20 defa bölünebiliyor. Benzer şe- ömür ile ilişkili olduğunu ve bu özelli- ri) birikmesine karşı koruduğu ve böyle- kilde, uzun ömürlü canlıların hücreleri, ğin kalıtım yoluyla aktarılabildiğini gös- ce tümör baskılayıcı olarak işlev gördüğü daha kısa ömürlü canlılara göre daha faz- teriyor. Yapılan çalışmalar yaşam yarışına düşünülüyor. la bölünebiliyor. Örneğin insanda bu sa- uzun telomerlerle başlayan ve telomerle- yı ortalama 50-60 iken farede yalnızca 15 rini etkin şekilde uzatabilen canlıların da- kadar. Belirgin olarak erken yaşlanmanın ha uzun yaşadığını destekliyor. görüldüğü Werner Sendrom’lu bireylerin hücreleri de normale göre daha az sayıda Peki hücrelerimiz nasıl yaşlanıyor ve bölünebiliyor. Tüm bu bulgular, hücrele- ölüyor? Bu sorunun cevabı iki basamak- rimizin bölünme sayısı tarafından belir- lı hücresel yaşlanma ve ölümsüzleşme hi- lenen hücresel yaşlanmanın, organizma- potezi ile veriliyor (Şekil 2). Bu hipoteze nın yaşlanması ile yakından ilişkili oldu- göre, hücrelerin her bölünmede telomer- ğunu gösteriyor. O zaman aklımıza şu so- lerinden bir miktar kaybederek “Hayf- rular geliyor: lick sınırı” kadar bölünmesi, hücre için- de DNA hasar sinyalinin başlatılmasına neden oluyor. Bu sinyalin algılanmasın- da rol oynayan proteinler (örneğin P53 ve RB gibi tümör baskılayıcılar) hücre bölünmesinin durakladığı hücresel yaş- lanmaya neden oluyor (Mortalite evre 1, M1). Eğer söz konusu hasar algılayıcı proteinler iş göremez durumda ise hüc- reler kısalmış telomerlerine rağmen bö- lünmelerine devam ederek telomerlerin- den bir miktar daha kaybediyor. Bu süreç içinde telomerlerin kromozom koruyu- cu etkisi ortadan kalkıyor ve uç uca bir- leşmeler kaçınılmaz hale geliyor. Hücrele- rin baş edilemeyecek kadar çok DNA ha- sarı biriktirmesi, kitlesel hücre ölümleri- nin gözlendiği “kriz” evresi ile sonuçla- nıyor (Mortalite evre 2, M2). Bu aşama- da, eğer hücreler telomerlerini tekrar uza- tabilecek yeteneği kazanmışsa (bu du- rum son derece nadir gözlenir, yaklaşık 10 milyon hücrede bir) bölünme devam edebiliyor. İki engeli de aşabilen bu na- dir hücreler artık “ölümsüz” hale geliyor, yani sınırsız sayıda bölünebilme yeteneği kazanıyorlar. 57
Kromozomlarımızın Uçlarındaki Moleküler Sayaçlar: Telomerler Normal insan büyümesi ve gelişi- riyor. Telomeraz etkinliği olmayan kan- Kronik stres mi sırasında telomeraz etkinliğinin, bir ser hücreleri (~ % 10) ise farklı meka- bizi nasıl hasta ediyor? yandan hücresel çoğalma ihtiyacını kar- nizmalar ile (ALT, Alternative Lengthe- Telomerler şılayacak diğer yandan da tümör gelişi- ning of Telomeres) telomerlerini uzatarak başrolde olabilir mi? mine engel olacak şekilde sıkı bir biçim- sınırsız bölünebilme yeteneği kazanıyor. de kontrol edilmesi gerekiyor. Bildiği- Yapılan çalışmalar telomerlerin kı- miz gibi kanser hücreleri sınırsız bölü- Telomerazın kanserlerin çoğunda bu- salarak işlevlerini kaybetmesinin belirli nebilme yeteneğine sahip yani ölümsüz. lunması, bu enzimi kanser tedavisinde hastalıklarla ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu hücrelerin ölümsüz hale gelebilmek kullanılacak bir hedef molekül haline ge- “Telomer hastalıkları” olarak adlandırı- için M1 ve M2 engellerini aşması gere- tiriyor. Telomerazı engelleyerek kanser lan bu hastalıkların başında, telomerazın kiyor. Biriktirdikleri mutasyonlar so- hücrelerinin bölünmesini engelleme, te- alt birimlerini kodlayan genlerdeki ge- nucu telomerazını tekrar üretebilir ha- lomerazı olan kanser hücrelerini bağışık- netik değişikliklerin rol oynadığı “diske- le gelen hücreler, kanserleşme sürecin- lık sistemi hücrelerinin hedefi yaparak ratozis konjenita” gibi kalıtsal hastalıklar de en büyük engeli aşabiliyor. Telome- ortadan kaldırmaya çalışma temellerine geliyor. Diskeratozis konjenita hastala- raz etkinliğinin olup olmadığını labo- dayalı pek çok tedavi yöntemi geliştiril- rında etkin telomeraz hiç oluşmuyor ve ratuvar ortamında test etmek mümkün. meye çalışılıyor. Geliştirilen tedavi ajan- bu hastalarda hücre yenilenmesinde gö- 1994 yılında geliştirilen TRAP (Telome- larının bir kısmı klinik denemelere gir- rülen aksaklıklar nedeniyle kemik iliği ric Repeat Amplification Protocol) yönte- meyi başarmış durumda. Ancak bu teda- yetmezliği ve erken yaşlanma ortaya çı- mi bu amaçla kullanılıyor. Bugüne kadar vilerin de normal dokular üzerinde (ör- kıyor. Günümüzde Tip 2 diyabet, Alzhe- yapılan çalışmalar insan kanserlerinin neğin kemik iliği) olumsuz yan etkile- imer, kalp ve damar hastalıkları, hiper- yaklaşık % 90’ında telomeraz etkinliği- ri var ve bu yan etkileri ortadan kaldır- tansiyon, osteoporoz gibi bir grup has- nin olduğunu gösteriyor. Bazı çalışmalar maya yönelik iyileştirme çalışmaları de- talık daha telomer hastalığı olarak kabul da, eğer deneysel olarak normal hücre- vam ediyor. ediliyor. lerde bazı onkogen (kanserleşmeye ne- den olan genler) ürünleriyle birlikte te- Yapılan son çalışmalar sonucunda, te- lomeraz enzimi de etkin hale getirilirse, lomer boyu ile kronik psikolojik stres ve bu hücrelerin tümör oluşturma yeteneği yaşa bağlı olarak ortaya çıkan diyabet, kazandığını gösteriyor. Tüm bu veriler, hipertansiyon, bunama ve kalp ve damar kanser hücrelerinin olmazsa olmazı olan hastalıkları arasında ilişki olduğu öne sınırsız bölünme özelliği için telome- sürülüyor. Yaşa bağlı olarak ortaya çı- raz etkinliğinin gerekli olduğunu göste- kan hastalıkların, dokuların yenilenmesi ve işlevlerinin devamlılığında rol oyna- Telomer kısalması Telomer sürdürülmesi yan kök hücre kaynaklarının azalmasına bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülüyor. M1 M2 Bunun asıl nedeninin ise, yaşlanmayla Ölümsüzleşme birlikte kök hücrelerin telomer boyları- Bölünme Bölünme nın kısalmasına bağlı olarak, bu hücre- lerin kendilerini yenileyebilme ve belir- Hücresel yaşlanma Kriz li hücre tiplerine farklılaşma yetenekle- rinin azalarak kaybolması olduğu söy- Hücresel kontrolün Telomerazın etkinleşmesi leniyor. Diyabet, hipertansiyon ve kalp ortadan kalkması hastalarında yapılan çalışmalar bu kişi- Normal hücre lerdeki telomerlerin, yaş ile eşleştirilmiş Kontrol proteinlerinin çalışmadığı hücre sağlıklı bireylerdekilerden daha kısa ol- Telomerazını etkinleştirerek ölümsüzleşen hücre duğunu gösteriyor. Hatta bilim insanla- rı telomer boyundaki kısalmanın hızına İki basamaklı hücresel yaşlanma ve ölümsüzleşme hipotezinin şematik gösterimi bakarak kişilerin kalp damar hastalıkla- rından ölme riskini tahmin etmeye çalı- şıyor. Bu hastalıkların bazen daha genç yaşlarda ortaya çıktığı ve bu durumun yaşam tarzının (örneğin beslenme alış- kanlığı) yanı sıra kronik psikolojik stres nedeniyle de ortaya çıktığı biliniyor. E. 58
<<< Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Güvem Gümüş Akay 1998’de Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nü tamamladı. 1999-2010 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2010 yılından bu yana Ankara Üniversitesi Beyin Araştırmaları Merkezi’nde görev yapan Doç. Dr. Gümüş Akay’ın popülasyon genetiği, kanser moleküler biyolojisi ve genetiği, biyobankalama ve nörogenetik alanlarında çalışmaları devam ediyor. Blackburn başta olmak üzere bir grup bilim insanı ha yaşlandırdığı bildiriliyor. Yapılan son çalışmalar stresin, reaktif oksijen türlerinin üretimine neden insanların hayatta belirli hedefleri olmasının, pozi- olarak telomerlerimizi törpülediğini ve telomerle- tif düşünmesinin, spor yapmasının ve hatta medi- rin beklenenden çok daha hızlı kısalmasının bizle- tasyon yapmasının stresi azaltarak telomerleri ko- ri hasta ettiğini savunuyor. ruduğunu ve yaşa bağlı ortaya çıkan hastalık ve ölüm riskini azalttığını gösteriyor. Ancak bu çalış- Araştırmalar kronik bir hastalığ olan ve sürek- maların çoğu kesitsel çalışma niteliğinde. Bu konu- li bakım gerektiren bir çocuğu olan ve bu nedenle da daha kesin konuşabilmek için kişilerin yıllar bo- strese maruz kalan annelerin telomer boylarının, yunca takip edildiği uzunlamasına çalışmalar ya- sağlıklı çocuğu olan aynı yaştaki annelere göre be- pılması gerekli. lirgin olarak kısa olduğunu gösteriyor. Benzer şe- kilde Alzheimer hastalarına bakan kişilerin de te- AKratyannadki,laSr. E., Depinho, R. A., “Telomeres and Calado, R. T., Young, N. S., “Telomere diseases”, lomer boylarının kısa olduğu gösterilmiş. Hatta li- telomerase in cancer”. C20a1r0ci.nogenesis, Ts.h2e3N53e-w23E6n5g,la2n00d9J.ournal of Medicine, Cilt 361, Sayı 24, teratürde, gebelik döneminde strese maruz kalmış Cilt 31, Sayı 1, s. 9-18, Epel, E., Daubenmier, J., Moskowitz, J. T., Folkman, annelerin bebeklerinin telomerlerinin, psikolojik Atzmon, G., Cho, M., Cawthon, R. M., Budagov, S., Blackburn, E., “Can meditation slow rate of cellular olarak rahat bir gebelik geçirmiş annelerin bebek- T., Katz, M., Yang, X., Siegel, G., Bergman, A., aging? Cognitive stress, mindfulness, and telomeres”, lerine kıyasla daha kısa olduğu bildiriliyor. Stre- Huffman, D. M., Schechter, C. B., Wright, W. E., Shay, CAniltn1a1ls7o2f,tsh.e34N-e5w3,Y2o0r0k9A. cademy of Sciences, se maruz kalma süresi uzadıkça telomer boyun- J. W., Barzilai, N., Govindaraju, D. R., Suh, Y., Harley, C. B., “Telomerase and cancer therapeutics”, daki kısalma daha belirgin hale geliyor. Uzun sü- “Evolution in health and medicine Sackler colloquium: sN.a1t6u7r-e1R7e9v, i2e0w0s8C. ancer, Cilt 8, Sayı 303, reli stresin insanları takvim yaşından 9-17 yıl da- Genetic variation in human telomerase is associated with telomere length in Ashkenazi centenarians”, UsP.rn1oi7ctee1ed0d-Si1nt7ag1tse7so,fo2tf0hA1em0N.eartiicoan,aCl iAltc1a0d7e,mEyko1f,Sciences of the 59
Yasin Demirbaş * Nursel Aşan ** * Araş. Gör. Dr., ** Doç. Dr., *-** Kırıkkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü Yaban HayattaTularemi Vikipedi Halk arasında “tavşan hastalığı” ya da “avcı has- Bazen inek, koyun, kedi, köpek gibi evcil hayvan- talığı” olarak bilinen tularemi yaban hayatta lar da bu hastalığa yakalanır. Bakterinin son konakçı- Francisella tularensis görülen önemli zoonoz hastalıklardan biridir. sı insandır, bulaşması farklı yollarla gerçekleşir Etkeni gram negatif bir bakteri olan Francisella tularen- 60 sis adlı bakteridir. Bu konu üzerinde çalışan araştırıcılar tulareminin ülkemizde özellikle kırsal alanlarda bir sağlık soru- Yaban tavşanları ve kemiricilerin bir patojeni olma- nu olmaya devam ettiğini, vakaların artmasının ba- sına karşılık bazen insanlara da bulaşabilen tularemi zı ekolojik dengelerin değişmesiyle açıklanabildiği- kuzey yarı kürede ABD, Kanada, Meksika, Kolombiya, ni; yaz aylarında kene sayısının, kış aylarında ise ya- Venezüella, Ekvador, Rusya, Türkiye, İran, Afganistan, ban tavşanı avcılığının artmasının tularemi vakaları- Çin, Japonya, Cezayir, Mali, Nijerya, Kamerun, Gana, nın çoğalmasına neden olabileceğini belirtiyor. Sağ- Fildişi Sahili ve Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, İsveç, lık Bakanlığı raporlarında 1936 yılından beri bildi- Norveç gibi çeşitli Avrupa ülkelerinde görülür. rilen enfeksiyon bölgeleri arasında Lüleburgaz, Bur- sa, Balıkesir, Zonguldak, Kastamonu, Bartın, Bolu, Ülkemizde kaynak suları ile bulaşması sonucu sal- Düzce, Ankara, Samsun, Sinop, Amasya, Van, Antal- gınlara yol açan bu hastalık, biyolojik bir silah olarak ya, Kars, Kırşehir, Çankırı, Sivas, Kırıkkale, Çanak- kabul ediliyor. Bu hastalık ilk defa 1911’deki San Fran- kale, Çorum, Bilecik ve Kocaeli bulunuyor. Hastalık cisco depreminden sonra sincaplarda veba benzeri bir 2004 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı tarafından bil- hastalık olarak tanımlamış ve 1912’de Tulare kentin- dirimi zorunlu hastalıklar listesine alınmıştır, sadece de yapılan çalışmalarla bakteri laboratuvar koşulların- 2005 yılı içinde Türkiye çapında bildirilen kesin vaka da üretilmiştir. Bu şehrin adına ithafen Bacterium tu- sayısı 431’dir. Buna karşılık bu hastalığın neden oldu- larense adını alan tularemi etkeni, daha sonra bu bak- ğu herhangi bir ölüm vakası bildirilmemiştir. teri üzerinde önemli çalışmalar yapan Edward Fran- cis isimli bilim adamına ithafen de Francisella tularen- İnsanda kuluçka süresi 1-21 gün arasında değişen sis adını almıştır. tulareminin belirtileri çoğunlukla ateş, üşüme, titre- me, halsizlik, baş ağrısı, iştahsızlık, boğaz ağrısı, ku- Bugüne kadar tularemi çeşitli araştırıcılar tarafından ru öksürük ve lenf bezlerinde hızlı büyüme görülme- memeli, kuş, kurbağa, balık, eklembacaklı ve protozo- sidir. alara ait 300 civarında canlı türünde kaydedilmiştir. Özellikle yaban tavşanları, kemiriciler, sincaplar, sivri- Tulareminin insanlara bulaşma yollarının kesil- sinekler ve keneler bu patojenin doğal rezervuarları ola- mesi için alınması gereken bazı önlemler var. rak bilinir
>< Bilim ve Teknik Mayıs 2012 İçme ve kullanma suyu kanalları ile su depoları- nın dışarıdan gelecek herhangi bir kirlenmeyi engel- leyecek şekilde yapılması, kanalların ve depoların ıs- lah edilmesi Türkiye’de bu hastalıkla ilgili özellikle İç Anado- lu bölgesinde son 2 senedir ciddi sayıda vaka kayde- dilmiştir. Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü’nün verilerine göre 2010-2011 yılları arasında ilde toplam 158 tulare- mi vakasına rastlanmıştır. Bu vakaların çok az bir kıs- mı kasım-aralık aylarında büyük çoğunluğu ise ocak- nisan ayları arasında görülmüştür. Yetkililer, bu hastalı- ğın kaynak sularından geçtiğini fakat kaynağının han- gi hayvan olduğunun henüz bilinmediğini belirtiyor. Bu yıl Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü tularemi hakkında bilgi vermek amacıyla sağlık ocaklarına ve sağlık mer- kezlerine çok sayıda poster ve afiş astırmıştır. • Suların klorlandıktan sonra veya kaynatıldıktan Yabani Hayvanlar: Vektörler: Evcil Hayvanlar: sonra kullanılması ve içilmesi yaban tavşanı, hamster, fare, kene, inek, koyun, kedi, köpek, at sıçan, sincap, kuş pire, sivrisinek • Doğadan, kaynağı belli olmayan ve kirlenmeye müsait yerlerdeki suların kesinlikle içilmemesi ve • Yabani hayvanlarla temas ve Kan emme • Kontamine dışkı, vücut sıvısı ve kullanılmaması etlerinin yenmesi ölü hayvanla temas • Bu hayvanların insanları ısırması İNSAN • İyi pişirilmemiş et yemek ve • Av hayvanlarının derisini yüzerken veya etlerini • Kontamine olmuş suyu içmek ve süt içmek parçalarken eldiven kullanılması, özellikle etlerin yiyecekleri yemek iyice pişirildikten sonra tüketilmesi • Kontamine olmuş havanın solunması • Meyve ve sebzelerin bol su ile iyice yıkandıktan sonra yenmesi Tulareminin doğada bulaşma döngüsü • Kan emici sineklerin ve kenelerin ısırmasına kar- şı önlemlerin alınması, vücuda yapışan kene var- sa bunların kesinlikle patlatılmadan bir cımbızla baş kısmından tutulup sağa sola oynatılarak çıka- rılması ve bu işlemin hastanede özellikle bir dok- tor tarafından yapılması • Gıda maddelerinin kemirici hayvanların, örneğin farelerin ulaşamayacağı şekilde muhafaza edilmesi • Hayvan leşlerinin çevreyi kontamine etmeyecek şekilde gömülmesi veya yakılması • Hastalığın yaygın olduğu bölgelerde av yapılma- ması Avcı, kasap, çiftçi, bahçıvan, veteriner, aşçı, yün iş- Kırıkkale İl Sağlık Müdürlüğü’ne verdikleri bilgiler için teşekkür ederiz. çileri ve laboratuvar çalışanları tularemi bakımından risk grubundadır. KHaoypnlaa,kCla.rE., “The ecology of tularemia”, Kontrolü İçin Saha Rehberi”, T.C. Sağlık Bakanlığı CDAdoomvnaapnla,crOeas.tiivnvee V dMeitğeeedrriinlceianrrie,y,“SSTcauiyelıan1rce8em, asin.ad2i5n-5ra3n, g1e97s4h.eep: Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü aIKnnıvlıoeçsv,te,Sr2.lo0v,oeskd.ei5dğ0es8ry–len5rd1i,r3o“,Tm2u0el0?a8”r,e.Jm. VieHt.aDstiaalgığnı.nın Zoonotik Hastalıklar Daire Başkanlığı, Ankara, 2011. 61
Börteçin Ege Süper Bilgisayarlar Her sabah uyandığınızda ilk olarak merak ettiğiniz şeylerden biri olan hava durumu raporlarının nasıl hazırlandığını ya da seyahat ederken bindiğiniz bir uçağın nasıl tasarlandığını hiç merak ettiniz mi? Birkaç örnek vermek gerekirse süper bilgisayarlar olmasaydı ne bu kadar doğru hava durumu tahminlerine ne de günümüzün modern hava ve uzay araçlarına sahip olabilirdik. Ama bir dakika… Bunlar süper bilgisayarların günlük hayatımıza giren uygulamalarından sadece birkaçı. Süper bilgisayarların günümüzdeki uygulama alanları yeni nesil atom bombalarının laboratuvar ortamında geliştirilip sınanmasından iklimsel gelişmelerin, volkan patlamalarının önceden tahmin edilebilmesine ve karmaşık şifrelerin kırılmasına kadar hayli geniş bir alana yayılıyor. Şimdi buyurun, süper bilgisayarın ilk olarak kim tarafından yaratıldığını, hangi firmalar tarafından üretildiğini ve hangi ülkelerde olduklarını hep beraber görelim. 62
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 İlk süper bilgisayar: CDC 6600 rak ABD piyasasına sürüldü. Bunu takip Fakat günümüzde üretilen mikroişlemci- eden yıllarda Cray-2, Cray-3, Cray-4 gibi lerin işlem hızının doğal bir sınırı oldu- Henüz 1963 yılıydı ve ABD ilk süper çok ses getiren başka birçok süper bilgisa- ğundan, yüksek işlem gücü gerektiren sis- bilgisayarın bir Amerikan şirketi tarafın- yarın daha geliştirilmesine imza atan Sey- temlerde belirli bir performansa erişme- dan başarıyla tasarlanıp üretildiğini tüm mour Cray, 1996 yılında geçirdiği bir tra- nin sırrı o sistemde binlerce hatta on bin- dünyaya duyuruyordu, fakat beklentile- fik kazasında hayatını kaybetti. Seymour lerce mikroişlemciyi birbirine paralel ve rin aksine bu süper bilgisayarın yaratıcı- Cray ölmeden kısa bir süre önce gelecek uyumlu çalıştırabilmekte yatıyor. Tek bir sı ne IBM ne de HP gibi dev bir şirketti. nesil süper bilgisayarlar üzerine çalışmaya sistemdeki binlerce mikroişlemciyi birbi- Dünyanın ilk süper bilgisayarı CDC 6600, başlamıştı. Aslında bu bilgisayar dehası- rine paralel ve uyumlu çalıştırabilmek ise merkezi Minnesota kentinde olan or- nın hayatı aynı zamanda süper bilgisayar- hayli zor bir süreç. Bu ancak özenle geliş- ta büyüklükteki Control Data Corporati- ların tarihçesini de yansıtır. En bilinen sö- tirilmiş yazılımlar yoluyla gerçekleştirile- on (CDC) tarafından tasarlanıp üretilmiş- zü şudur: “Önemli olan hızlı bir mikroiş- biliyor. Bu yazılımlar, bir yandan o sistem- ti. Olayın gerçek kahramanı ise Seymour lemci tasarlamak değildir, işin püf nokta- deki mikroişlemciler arasındaki görev da- Cray adlı genç bir Amerikalı mühendisti. sı hızlı bir sistem geliştirebilmekte yatar.” ğılımını büyük bir hız ve özenle yaparken diğer yandan da bu mikroişlemcilerin ih- Seymour Cray: Süper bilgisayarlar tiyacı olan kaynakları (örneğin ana bellek) Süper bilgisayarların yaratıcısı onlara ihtiyaçları olduğu anda verip daha Bir süper bilgisayarı tanımlayan en sonra ortaya çıkan sonuçları doğru bir şe- 1925 yılında doğan Cray, elektro- önemli özellikler, sahip olduğu mikro- kilde birleştirmek zorundalar. Sonuç ola- nik ve matematik öğreniminin ardından işlemci sayısı ve işlem gücüdür. Günü- rak, bu sürecin mikroişlemci jargonunda Minnesota’da ERA (Engineering Research müzde üretilen süper bilgisayarların bü- pipelining olarak adlandırılan ve bir mik- Associates) adlı bir bilgisayar firmasında yük bir bölümünde on binlerce mikroiş- roişlemcide birçok işlemin birbirine pa- çalışmaya başlayarak kısa bir zaman son- lemci var ve saniyede trilyonlarca işlemi ralel olarak yapılmasını sağlayan süreçten ra firmanın ilk ticari bilgisayarı olan ERA kolaylıkla gerçekleştirebiliyorlar. Süper binlerce kat daha karmaşık bir süreç oldu- 1103’ü geliştirdi. Seymour Cray bu ilk ba- bilgisayarların işlem gücü FLOPS (Floa- ğunu söyleyebiliriz. şarısından sonra ülke çapında yaratıcı bir ting Point Operation Per Second) adı veri- mühendis olarak ün kazanmaya başladı. len bir birimle ölçülüyor (bu, normal bil- Günümüzdeki süper bilgisayarları mi- Sonraki yıllarda dünyanın ilk süper bilgi- gisayarlardaki Hz’e denk gelir). Bir önce- mari açısından ikiye ayırabiliriz: Ska- sayarlarını geliştireceği CDC adlı bilgisa- ki yazımızdan da (bkz. “Kumdan Mikro- lar işlemciler ve vektör işlemciler. Fark- yar üreticisi firmada çalışmaya başlayan işlemciye uzanan uzun ince yol”, Bilim ve lı mimari yapılarda olan bu iki süper bil- Cray burada ilk önce CDC 6600’ü, daha Teknik, TÜBİTAK, s. 44-47, Nisan 2012) gisayar grubundan vektör işlemci grubu- sonraki yıllarda CDC 7600’ü tasarladı ve hatırlanacağı gibi bir bilgisayarın işlem na giren süper bilgisayarların en önemli ilk öncü modellerini geliştirdi. 1972 yılın- gücü büyük ölçüde o bilgisayarın sahip özelliği birçok veri kümesi üzerinde aynı da Cray Research adını verdiği firmayı ku- olduğu mikroişlemcinin hızına bağlıdır. anda işlem yapabilme yeteneğiyken, ska- rarak, kendi adı ile anılan Cray süper bil- lar işlemciler birbiriyle uyumlu olarak gisayarlarını tasarlayıp geliştirmeye başla- dı. Bunların ilki ve en ünlülerinden olan Cray-1, 1976 yılında üretilmeye başlana- 63
Süper Bilgisayarlar si izleme), havacılık ve uzay sanayi (ye- ziran 2011’den beri listedeki yerini koru- ni model otomobil, hava ve uzay taşıtla- yor. Her biri 8 çekirdekli toplam 88.128 çalışan binlerce standart mikroişlemciden rının modellenmesi, otomobil çarpışma adet SPARC64-VIII mikroişlemciye sa- oluşur. Skalar işlemci grubuna giren süper testleri) ve tıp alanında (ilaç tasarımı, hip K computer, Linux işletim sistemiyle bilgisayarlar aynı zamanda cluster (küme) DNA yapısının ve protein özelliklerinin çalışıyor. Fiziksel ve kimyasal hesaplama- olarak da adlandırılır. Standart bileşen- araştırılması) kullanılıyor. ların yapılması amacıyla üretilen K com- lerden meydana geldikleri için hayli eko- puter, 10.510 TFlops hızıyla saniyede 10 nomik bir yapıda olan bu cluster’ların tek Süper bilgisayarların işlem güçleri- trilyondan fazla yüzer nokta işlemi (Flo- önemli dezavantajı ise programlanmala- nin artırılması amacıyla da araştırma ating Point Operations) gerçekleştirebili- rındaki zorluktur (yukarıda da belirttiği- ve geliştirme çalışmalarına günümüz- yor (1 TeraFlops/sn = 1,1012 Flops/sn, ya- miz gibi binlerce mikroişlemcinin birbi- de özellikle Japonya’da, Çin’de ve ABD’de ni saniyede 1 trilyon yüzer nokta işlemi riyle uyum içinde çalışması ve sonra elde yoğun bir şekilde devam ediliyor ve bu yapabilme yeteneği). edilen sonuçların birbiriyle birleştirilme- çalışmalara her yıl milyarlarca avroluk si hiç de kolay bir iş değildir). Fakat yine dev bütçeler ayrılıyor. 2. Tianhe-1A (Çin): 2566 TFlops, kim- de bu teknik zorluk bile son yıllarda clus- yasal ve fiziksel hesaplama (petrol analizi, ter’ların yıldızının daha da parlamasına Dünyanın en hızlı yeni uçak modellenmesi) amacıyla gelişti- engel olamamıştır (günümüzdeki en on süper bilgisayarı rilen bu süper bilgisayar da Linux işletim güçlü ve ekonomik süper bilgisayarla- sistemi ile çalışıyor. rın büyük çoğunluğunu cluster grubun- Dünyanın en hızlı 500 süper bilgisayarı dan süper bilgisayarlar oluşturuyor). Clus- ve bunların bulunduğu merkezlerin lis- 3. Cray XT5-HE (ABD): 1759 TFlops, ter’ların programlanmasında en çok kul- tesi 1993 yılından itibaren her altı ay- ABD’nin ünlü süper bilgisayar firması lanılan programla dilleri ise Fortran ve C. da bir Top500 başlıklı bir liste kapsamın- Cray Inc. tarafından üretiliyor. İşletim sis- da belirleniyor ve değişimli olarak bi- temi olarak Linux kullanan bu süper bilgi- Başlıca kullanım alanları ri Almanya’da (Uluslararası Süper Bilgi- sayarın kullanım alanı yeni enerji kaynak- sayarlar Konferansı) ve biri ABD’de (Sü- larının ve teknolojilerin geliştirilmesi. Üretim maliyetleri genelde yüz per Bilgisayarlar Konferansı) düzenlenen milyonlarca avroyu bulan süper bilgisa- iki süper bilgisayarlar konferansında açık- 4. Nebulae TC3600 (Çin), Dawning, yarların en önemli kullanım alanlarının lanıyor. Fakat sadece askeri ve istihbarat 1271 TFlops, Linux başında sivil ve askeri alanda benzetim amaçlı olduklarından varlığı resmi ola- (simülasyon) amaçlı kullanılmaları ge- rak açıklanmayan ve bu nedenle Top500 5. HP ProLiant (Japonya), NEC/HP, liyor. Bu kapsamda süper bilgisayarla- listesine alınmayan veya alınsa bile kul- 1192 TFlops, Linux rın en yoğun olarak nükleer enerji araş- lanım amacı açıklanmayan süper bilgisa- tırmalarında (yeni nesil atom bombala- yarlar da olabileceğini unutmamak gere- 6. Cray XE6 6136 (ABD), Cray Inc., rının yapımı, nükleer patlama ve etkile- kir (örneğin Top500’deki 66 süper bilgi- 1110 TFlops, Linux rinin araştırılması), finans dünyasında sayarın kullanım amacı belirtilmemiştir). (ekonomik risk analizleri, borsa tahmin- Süper bilgisayarların hız ölçümlerinin ya- 7. SGI Altix ICE (ABD), SGI, 1088 leri), iklim modelleme araştırmaların- pılmasında Linpack karşılaştırmalı değer- TFlops, Linux da (hava durumu tahminleri ve volkan lendirmesi başarım ölçütü olarak alınıyor. patlamalarının önceden tahmin edilme- 8. Cray XE6 6172 (ABD), Cray Inc., si), astrofizik (yıldızların içyapılarının Ayrıca bu söz konusu Top500 listesi 1054 TFlops, Linux incelenmesi), savunma sanayi (kripto- haricinde her altı ayda bir de süper bil- loji, şifre oluşturulması ve kırılması, sa- gisayarların harcadıkları enerjiye göre sı- 9. Bull bullx (Fransa), Bull, 1050 vaş oyunları benzetimi, füze yörünge- nıflandırıldığı Green500 adlı ikinci bir TFlops, Linux liste yayımlanıyor. Bu listede o dönem Top500’e girmiş bilgisayarlar enerji har- 10. IBM Roadrunner (ABD), IBM, camalarına göre bir kere daha sınıflandı- 1042 TFlops, Linux rılıyor. Yukarıdaki listede de görüldüğü gi- Top500 listesi en son Kasım 2011’de bi Top500 listesinde ilk ona giren sü- yayımlandı. Bu listenin en güncel haline per bilgisayarların beşi ABD’den, iki- göre dünyanın en hızlı on süper bilgisa- si Japonya’dan, diğer ikisi Çin’den ve bi- yarı şunlar: ri Fransa’dan. Her ne kadar sahip olunan süper bilgisayar sayısı açısından ABD 1. K Computer (Japonya): Fujitsu ta- şu anda açık arayla listenin zirvesine rafından üretilen ve dünyanın en hız- yerleşmiş olsa da, K Computer ile Japon- lı süper bilgisayarı olan K computer, Ha- ya dünyanın en hızlı süper bilgisayarına sahip olmaya devam ediyor. Listedeki ye- ni ve çok önemli diğer bir faktör ise Çin. Son yıllarda süper bilgisayarlar alanında da hızla boy göstermeye başlayan Çin, iki süper bilgisayarla yine ilk ona girerek ba- şarılarına başarı katmaya devam ediyor. 64
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 TOP500 istatistikleri İlk beş yüze hangi ülkelerden, hangi dows (Windows HPC 2008) işletim sis- Süper bilgisayar konferansları üreticilere ait süper bilgisayarların girdi- temi ile çalışırken 457’si (% 91,4) Linux ğine ve bunların diğer genel özelliklerine (SUSE, Redhat vb.), 30’u (% 6) ise Unix İlk yıllardaki adı Mannheimer Su- bakacak olursak, karşımıza şöyle bir so- (örneğin AIX) ve türevi işletim sistemle- percomputer Seminar olan Uluslarara- nuç çıkıyor: En güçlü 500 süper bilgisa- riyle çalışıyor. sı Süper Bilgisayarlar Konferansı (In- yardan 263’ü ABD’den, 74 tanesi Çin’den, ternational Supercomputer Conferen- 30 tanesi Japonya’dan. Bu üç ülkeyi ise Deep Blue’dan Watson’a ce, kısaca ISC) 1986 yılında Mannhe- Avrupa’dan İngiltere (27 adet), Fransa im Üniversitesi’nden Alman bilim in- (23 adet) ve Almanya (20 adet) izliyor. Son yıllarda hayatımıza giren süper sanı Prof. Dr. Hans Werner Meuer ta- bilgisayarlar bilimsel hesaplamaların dı- rafından düzenlenmeye başlandı. 1993 Dünyanın en büyük süper bilgisayar şında artık günlük hayatımızda insanları yılından itibaren yine Mannheim üreticisi ise büyük farkla yine IBM. Lis- doğrudan ilgilendiren sansasyonel başa- Üniversitesi’nden Dr. Erich Strohmai- teye giren 500 süper bilgisayardan 223’ü rılara da imza atıyor. Örneğin IBM tara- er ve Tennessee Üniversitesi’nden Prof. IBM tarafından üretiliyor. IBM’i 141 sü- fından geliştirilen satranç bilgisayarı De- Dr. Jack Dongarra ilk önceleri Mann- per bilgisayar ile HP ve 27 süper bil- ep Blue, 1996 yılında düzenlenen bir sat- heimer Computer Statistik adıyla bili- gisayar ile Cray Inc. takip ediyor. Yine ranç turnuvasında dünya satranç şam- nen ve dünyanın en hızlı beş yüz süper Top500 istatistiklerine göre süper bilgi- piyonu Garri Kasparov’u yenerek tarihe bilgisayarının açıklandığı Top500 liste- sayarlar en çok bilimsel araştırmalar kap- bir dünya satranç şampiyonunu yenen sini yayımlamaya başladı. Her altı ay- samında kullanılıyor (% 22,2). Bunu sıra- ilk bilgisayar olarak geçti. 2011 yılında da bir güncellenen Top500 listesinin o sıyla finans (% 8,2) ve web servisleri alan- ise yine IBM tarafından üretilen Watson yıla ait ilk güncellemesi ISC’de, ikinci ları (% 7,8) takip ediyor (listeye giren sü- adlı süper bilgisayar bir bilgi yarışmasın- güncelleme ise ABD’de düzenlenen IE- per bilgisayarlardan hangi alanlarda kul- da iki kıdemli yarışmacıyı, hem de bü- EE Süper Bilgisayarlar Konferansı’nda lanıldıkları belirtilmeyenlerin oranı ise % yük bir farkla yenmeyi başararak yarış- (IEEE Supercomputer Conference) açık- 13,2). Ayrıca yukarıda da belirttiğimiz gi- madaki bir milyon dolarlık ödülü alma- lanıyor. 2009 yılından itibaren devam- bi Top500 istatistiklerinden, mimari ko- ya hak kazandı. Üstelik, Watson’un yete- lı olarak Almanya’nın Hamburg kentin- nusundaki genel eğilimin cluster sistem- nekleri bununla bitmiyor: Gelen haberle- den düzenlenmeye başlanan Uluslarara- lerine doğru gittiğini ve gittikçe daha az re göre Watson şu anda Almanya’da oto- sı Süper Bilgisayarlar Konferansı bu yıl üreticinin vektör işlemci mimarisine sa- banlardaki trafik tıkanıklıkların önceden 17-21 Haziran tarihleri arasında yine hip süper bilgisayar ürettiğini de doğru- tahmin edilmesinde kullanılıyor ve yine Hamburg’da yapılacak. luyor: Kasım 2011 itibarıyla Top500 liste- büyük bir başarıyla. sine giren süper bilgisayarların 410’u (% 82) cluster mimarisine sahip. Linux’un ve Unix’in zaferi Daha önceki yazılarımızdan birin- de de (bkz. “UNIX 40 Yaşında!”, Bilim ve Teknik, s. 36-39, Şubat 2012) belirtti- ğimiz gibi Unix’in ve Linux’un önlene- meyen yükselişi burada da gözler önü- ne seriliyor. Dünyanın en hızlı 500 süper bilgisayarından sadece biri (% 0,2) Win- 65
Süper Bilgisayarlar <<< Linux Amerika IBM Unix Çin HP Karma Japonya Cray Inc. Windows İngiltere SGI Fransa Bull Almanya Appro Kanada Dell Börteçin Ege, Türkiye ilk defa Top500 başarılara imza atan IBM’i daha uzun bir süre hiç Viyana Teknik Üniversitesi süper bilgisayarlar listesinde kimsenin tahtından edemeyeceği ortada. Bu du- Bilgisayar Mühendisliği rum Linux ve Unix işletim sistemleri için de geçer- Bölümü’nü bitirdikten Türkiye, 2004 yılından itibaren yürütülen ve li: Bu iki işletim sistemi süper bilgisayar alanında sonra, yüksek lisans Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından des- da rakipsiz görünüyor (hatırlanacağı gibi Top500’e öğrenimini de 2005 yılında teklenen Ulusal Yüksek Başarımlı Hesaplama Mer- giren sistemlerden yalnızca biri Windows ile çalı- aynı üniversitede kezi (UYBHM) Projesi kapsamında HP teknoloji- şıyor). Linux’tan ve Unix’ten hiçbir zaman ayrı dü- tamamladı. Yüksek lisans lerine dayalı bir süper bilgisayar ile 2006 yılında ilk şünülemeyen efsane programlama dili C ise, per- çalışması kapsamında kez 353. sıradan en güçlü süper bilgisayarlar liste- formansından ve Linux’un ve Unix’in bu alanda- birbiriyle bilgi alışverişinde sine girdi. ki ezici üstünlüğünden dolayı süper bilgisayarla- bulunabilen iki ilişkisel rın programlanmasında kullanılan dillerin en ba- veri tabanını modelleyerek Türkiye’de bu alanda özellikle İTÜ UYBHM şında geliyor. programladı. 2007 yılında, çalışmalar yapıyor. Ulusal Yüksek Başarımlı He- günümüzde üye sayısı saplama Merkezi Projesi’nde yer alan bu süper bil- ABD, Çin ve Japonya ile karşılaştırıldığında Av- 3500’i bulan ve gisayar, 560 işlemciden oluşuyor ve saniyede 1 tril- rupa Birliği gerek sahip olduğu süper bilgisayar sa- halen Almanya’nın yon işlem yapabiliyor. Kamu kaynakları (DPT) ile yısı gerekse üretim açısından hayli sönük. Bu şu an- en büyük semantik web gerçekleştirilen bu proje sayesinde, akademik ve da sadece bir süper bilgisayara sahip ülkemiz açısın- topluluğu olma özelliği endüstriyel araştırmalara hesaplama gücü sunma- dan da geçerli tabii, ama bu durumun TÜBİTAK’ın taşıyan grubu ve Ekim nın ötesinde bu alanda uzman insan kaynağı ve son yıllarda gerçekleştirdiği atılımlarla uzun vadede 2011’de İstanbul, Ankara bilgi birikiminin sağlanması, yüksek başarımlı bi- ülkemiz lehine değişeceği ümit ediliyor. ve İzmir Semantik lişim uygulamaları için bir sinerji merkezi oluştu- Web Topluluklarını kurdu. rulması amaçlanıyor. Fakat her ne kadar dünyadaki süper bilgisayarla- http://semweb.meetup. rın büyük bir çoğunluğu ABD’de (% 52,6) bulunsa com/ İTÜ UYBHM’nin de katkısı ile TÜBİTAK da, ABD, Çin ve Japonya karşısındaki üstünlüğünü ULAKBİM bünyesinde TR-GRID adlı bir süper göreceli olarak kaybetmeye devam ediyor. En bilgisayar girişimi daha başlatıldı. son Çin’in hem de kendi geliştirdiği mikroişlemci mimarisine sahip iki sistemini dünyanın ilk on süper Sonuç bilgisayarı içine sokmayı başarmasıyla, Top500 ta- rihinde bir ilk yaşanıyor ve böylece zirvedeki Ame- IBM’in süper bilgisayarlar alanında her zaman- rikan ve Japon mikroişlemci üstünlüğü de kırılıyor. ki gibi yenilmez olmaya devam ettiğini görüyoruz. Sonuç olarak Uzak Doğu, ABD ve Avrupa’yı geçme- Son yıllarda ürettiği diğer süper bilgisayarların ya- ye devam ederek süper bilgisayar alanını yavaş ama nı sıra Deep Blue ve Watson ile hayli ses getiren emin adımlarla Batı’nın tekelinden çıkarıyor. İKstaaynnbaukllaTreknik Üniversitesi, Ulusal Yüksek Başarımlı HTüebsaitpalka,mUalaMkbeirlkimez,iT(UR-YGBrHidM, U),luhstatpl A://kwadwewm.uikybAhğmv.eitBui.legdium.terrkezi, hCthtpat:/z/owpwouwl.ogsr,iDd..o“rTgo.tpr500: Die Liste der Supercomputer”, 2011. Malicke, M., “Die Geschichte und Gegenwart der Cray-Supercomputer”, 2005. David, A. P. ve Hennessy, J. L., “Computer Organization & Design”, Morgan Kaufmann, 2. Basım, 1998. Top500, ”Supercomputer tShiteeWs”,ohrtltdp’s:/M/wowstwE.tnoepr5g0y0-E.ofrfigcient The Green500, “Ranking Supercomputers”, http://www.green500.org 66
Özge Kahraman >< Dr., [email protected] Çinko İle Gelen Sağlık Çinko eksikliğinde Sağlıklı ve dengeli beslenmenin öneminin an- Kaliteli bir yaşam için yeterli ve dengeli beslen- ortaya çıkan laşılmasından sonra, özellikle diyetlerde vü- menin önemi bilinse de yeterli beslenmenin ne de- Acrodermatitis entropathica cut için gerekli olan besin öğelerine daha faz- mek olduğu pek bilinmiyor. Vücudun ihtiyacı olan la yer verilmeye başlandı. Vücut için gerekli olan besin öğeleri günlük olarak, yeterli miktarda alın- bu besin öğelerinden biri de çinko. malıdır. Avrupa Birliği Komisyonu’nca her gün alınması gereken minerallerin miktarları belirlen- Çinko, vücutta demirden sonra ikinci en bol bu- miştir ve çinko için bu değer erişkinlerde 10 mg’dır. lunan iz element. Ayrıca insan gelişimi, üreme, im- Bu değer hamile ve emziren kadınlarda 12-13 mg’a münolojik savunma, tat ve koku algılama, kemik- kadar çıkar. Vücut tarafından tolere edilebilen en lerin mineralizasyonu gibi pek çok temel fizyolojik yüksek çinko miktarı ise günlük 40 mg’dır. fonksiyon için de gerekli ve bu önemli fonksiyonla- rın gerçekleştirilmesinde görev alan üç yüzden faz- Çinko bakımından zengin pek çok besin var. la enzimin yapısına katılıyor. Bu nedenle çinko ek- Örneğin deniz ürünleri, ceviz, kabak çekirdeği, et sikliğinde büyüme ve gelişme geriliği, iştahsızlık ve ve et ürünleri, tahıllar, süt ve süt ürünleri. Ancak kilo alamama, tat alma duyusunda bozulma, cinsel özellikle tahıl ürünlerinin içerdiği fitik asit çinko- gelişme geriliği, öğrenme güçlüğü ve dikkat eksik- nun emilimini azaltır. Sütteki kazein de yapısındaki liği, cilt hastalıkları (akne, Acrodermatitis entropat- fosfattan dolayı çinkoyu tutabilir. Bu nedenle, çin- hica, nasır), yaraların iyileşmesinde gecikme, saç- ko takviyelerinin demir takviyelerinde olduğu gibi larda dökülme görülebilir. sütle beraber alınmaması gerekir. Vücutta çinko düzeyinin düşmesine neden olan Çesitli gıdaların içerdiği çinko miktarları pek çok birincil ve ikincil faktör var. Örneğin yan- lış diyet uygulamaları, yetersiz beslenme, parazitik Gıda türü Çinko miktarı (mg/100g-ml) enfeksiyonlar, genetik hastalıklar (orak hücre ane- İstiridye 87,1 misi), hatta sıcak ve nemli iklim koşulları. Pirinç 1,0 Nohut 1,0 Hindi eti 2,5 Tavuk eti 0,9 Sığır eti 4,9 Süt ürünleri Krem peynir 1,4 Mozzarella peynir 3,1 Ricotta (İtalyan lor peyniri) 1,1 Yoğurt 0,9 İnek sütü 0,3 Keçi sütü 0,3 Koyun sütü 0,5-0,7 Hayvansal besinlerin az, tahıl ürünlerinin daha çok tüketildiği ülkemiz çinko eksikliği açısından risk altın- da olan ülkelerden biri. Özellikle okul öncesi çocuklar, yaşlılar, hamileler ve emziren kadınlar risk grubunda. Yapılan çalışmalar çinkonun ağız kokusunu gi- dermede de etkili olduğunu ortaya koydu. Bu ne- denle, artık piyasada çinko içeren diş macunları ve sakızlar var. Kaynaklar http://dermatlas.med.jhmi.edu/derm/indexDisplay cKfamh?rIammaagne,IOD.,=“-S9ü7t9v8e8s6ü2t0ü9rünlerinin çinko ile zenginleştirilmesine ilişkin Nyaakvlaadşıam, Rla.r,”K, GumIDaAri,,CHil.,tL3e6,, Sayı 4, s. 241-248, 2011. from a zinc-containing S., Zhang, J., “Oral malodor reduction Sayı 2, s. 69-73, 2008. toothpaste”, Journal of Clinical Dentistry, Cilt 19, 67
Murathan Yıldırım Gazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği - lisans öğrencisi ANDROIDSon Efsane Mobil cihazlar günümüzün vazgeçilmezlerinden olma yolunda hızla ilerliyor. İnsanların bu yöndeki talepleri de tüm mobil cihaz üreticilerini bu alana daha çok yatırım yapmaya ve popülerliklerini, kullanılabilirliklerini, tercih edilebilirliklerini artıracak çalışmalar yapmaya itiyor. Her ne kadar Apple iPhone, iPad çılgınlığı devam etse de artık Apple firmasının çok ciddi rakipleri var. Apple tamamen kendine has özellikleri kullanıyor, bu da insanların Apple ürünlerine uyum göstermesini zorlaştırıyor. Apple’ın dizüstü bilgisayarlarında benimsediği tutumu değiştirmemesi ve mobil cihaz pazarında da bu tutumuna devam etmesi rakiplerinin de hayli güçlenmesine sebep oldu. Günümüzde insanlar sahip oldukları cihazlara tamamen hükmetmek istiyor. Bu yüzden Apple’ın IOS’una karşı geliştirilen açık kaynak kodlu Android işletim sistemi çok popülerlik kazandı. Şu anda da dünyada en çok kullanılan mobil işletim sistemi Android olarak görünüyor ve pazar payını her geçen gün artırıyor. İnsanların mobil cihazları hayatlarına bu kadar çabuk alması ve vazgeçilmezlerinden bir tanesi yapma sebepleri de şüphesiz bu ürünlerin kolay kullanılabilir, taşınabilir olması ve kabiliyetlerinin sürekli olarak artması. Mobil cihazlar artık sıradan taşınabilir cihazlardan çok ötedeler ve üzerlerinde çalışan uygulamalarla birlikte anılıyorlar. Oyunlardan ofis uygulamalarına, harita uygulamalarından şirket ve kamu uygulamalarına kadar birçok uygulama sayesinde artık kişiler ve şirketler bu uygulamaları bir parçaları haline getirmiş durumda. Son yılların parlayan sektörü: Mobil uygulama geliştirme Kullanıcıların uygulamalara yönelik talebi bu ka- dar çok olunca geçtiğimiz senelerde yepyeni bir sek- tör ortaya çıktı: Mobil uygulama geliştirme. Apple, Samsung, Google gibi dünya devi şirketler de bu pa- zarda yer alacak kişi ve şirketleri çok ciddi bir şekil- de destekliyor. Kişiler artık mobil cihazlar için uygu- lama geliştirebiliyor ve geliştirdikleri uygulamaları işletim sistemlerine uyumlu olan uygulamaların sa- tıldığı online marketlere koyarak para kazanabiliyor. Bunun yanı sıra tablet bilgisayarlar için de otomas- yon uygulamaları yazılabiliyor, kişilere ve kurumla- ra doğrudan satılabiliyor. 68
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Daha önce belirtildiği gibi her şirket lar, bu dört mühendis öncülüğünde de- Bu kısımda uygulamaların dilini işletim belli kurallar dahilinde kullanıcıların uy- vam etti. Google 2007’de Open Handset sisteminin anlayacağı hale çeviren Dalvik gulama geliştirmesine izin veriyor. Bun- Alliance (OHA) adında bir birlik kurdu. Sanal Makinesi var. Normalde Java dilin- ları destekliyor. Apple, ürünleri için uy- Bu birliğin amacı Android işletim sistemi- de derlemeler Java Sanal Makinesi (Java gulama geliştirecek kişilerin ve kurum- ni geliştirmek ve gelişimi desteklemekti. Virtual Machine) ile yapılsa da Android’te ların geliştirici lisansı almasını şart ko- Artık Android’in attığı her adımın arka- derleme için Dalvik Sanal Makinesi var. şuyor. Geliştirilen uygulamalar da App- sında bu birlik var. Üyelerinin başında da Üçüncü kısmı kütüphaneler oluşturuyor. le mühendisleri tarafından incelenme- HTC, Samsung, LG, Motorola, Sony, Intel, Veritabanı kütüphaneleri, web tarayıcı den kullanıcılara sunulmuyor. Daha çok Nvidia gibi dev şirketler geliyor. kütüphaneleri, grafik ve arayüz kütüpha- özgürlükten yana olan, yazılım geliştirir- neleri üçüncü kısma dahil edilmiş. Uygu- ken sınırlama istemeyenler için doğru ad- Android mimarisi beş kısımdan oluşu- lama çatısı ise dördüncü kısmı oluşturu- res Android işletim sistemi gibi görünü- yor. Bunlardan ilki işletim sisteminin çe- yor. Android, uygulama geliştiricilere ge- yor. Android işletim sistemi kullanıcılara kirdeği. Android için güvenlik, hafıza yö- niş ve çok kabiliyetli bir platform sunuyor. cihaz üzerindeki birçok donanımsal özel- netimi, süreç yönetimi, ağ yığınları, sürü- Bu sayede geliştiriciler yenilikçi ve zengin liği kullanma yetkisi veriyor. Android uy- cü modelleri Linux işletim sistemi taban- uygulamalar geliştirebilecekleri bir plat- gulaması geliştirmek için geliştirme serti- lı sağlanıyor. İkinci kısımda Android Run- form desteği görüyor. Geliştiriciler bu kı- fikası almaya da gerek yok. Android uy- time adı verilen sanal makine bulunuyor. sımda geliştiricilere sunulan konum bil- gulamaları markadan bağımsız olarak, gilerini, arka plan servislerini, alarmları, gerekli işletim sistemi sürümü sağlandı- bildirimleri ve daha fazlasını uygulamala- ğı sürece çalışıyor. Android işletim sis- rına taşıyabiliyor. Kısacası bu kısım uygu- teminin belli bir sürümü için geliştirilen lama geliştiricilere yönetici süreçlerini su- uygulama, aynı sürüm güncellemesine nuyor. Android mimarisindeki beşinci ve sahip, Android işletim sistemi kullanan son kısım ise uygulama katmanı. Bu kat- tüm cihazlarda çalışabiliyor. Bunların ya- manda doğrudan Java programlama di- nı sıra geliştiricilerin haşır neşir olduğu liyle geliştirilmiş uygulamalar yer alıyor. platformların ve en çok kullanılan prog- ramlama dillerinden biri olan Java’nın Android kendisini kullanılabilmesi geliştiricilere çok cazip sürekli yeniliyor görünüyor. Android yazılımları belirli aralıklarla Peki nedir bu Android? Open Handset Alliance topluluğu tara- fından güncelleniyor. Her yeni sürümle Android işletim sisteminin temelleri birlikte yeni özellikler getirilerek işletim ilk olarak 2003 yılında Kaliforniya’da An- sisteminin kabiliyetleri artırılıyor. Geliş- dy Rubin, Rich Miner, Nick Sears ve Chris tiriciler Android işletim sisteminin yeni White tarafından atıldı. Bu dört mühen- sürümlerine isim verirken de değişik bir dis Linux tabanlı bir işletim sistemi geliş- yol seçip İngilizce tatlı isimleri kullanı- tirmeye başladı. 2005’te Google tarafın- yor ve bu isimler alfabetik olarak devam dan satın alınan proje üzerindeki çalışma- ediyor. Android 1.5 Android 1.6 Android 2.0/2.1 Android 2.2 Android 2.3 Android 3.0 Android 4.0 Nisan-09 Eylül-09 Ekim-09 Mayıs-10 Şubat-11 Şubat-11 Ekim-11 Cupcake Donut Eclair Froyo Gingerbread Honeycomb IceCream Sandwich Her yeni sürümle yeni özelliklerin geldiğine değindik. Peki nasıl oldu bu Android işletim sisteminin gelişme süreci? 69
Son Efsane ANDROID lı fonksiyonlar ve NFC (Near Field Com- munication) kullanılarak bilgi, dosya pay- Android 2009 yılının Nisan ayında laşımı özellikleri Android işletim sistemi- Cupcake adı verilen 1.5 sürümünü yayım- ne uyarlandı. ladı. O sıralarda özellikler daha zayıftı. Blu- etooth desteği, kamera kaydı ve video gös- Belirtilen bu özellikler tamamen uy- terimi, yazı tahmin edebilen klavye ve ani- gulama geliştiricinin kontrolüne bırakıl- masyonlu ekranlar ilk olarak bu sürüm- mış halde. Uygulama geliştiriciler dona- le kullanıcılara sunuldu. Aynı senenin Ey- nım sınırlamadığı sürece bütün özellikle- lül ayında çıkan Donut isimli 1.6 sürüm- ri istedikleri gibi şekillendirebiliyor. And- de sesli arayabilme, daha yüksek ekran çö- roid uygulaması geliştirmek ise kod ge- zünürlüğü, doğru çeviri yapma ve okutma liştirmeye uzak olmayanlar için hayli ba- özellikleri geldi. Hemen bir sonraki ay yeni sit. http://developer.android.com site- bir güncelleme ile Eclair (sürüm 2.0-2.1) sinden indirilebilen SDK dosyası, yani ge- sürümü yayımlandı ve Android telefonlar liştirici yazılım geliştirme kiti ile çok hız- için HTML5 ve Bluetooth 2.1 desteği gel- lı bir şekilde uygulama geliştirmeye başla- di. Bunun yanı sıra daha yüksek ekran çö- nabiliyor. Yine bu web sitesi altında SDK zünürlüğü desteği, sanal klavye desteği ve ile birlikte gelen kütüphaneler hakkında özelleştirilebilen ara yüzler de bu sürüm- açıklayıcı bilgi içeren belgelere de ulaş- le birlikte geldi. 2010 senesine gelindiğinde mak mümkün. Daha önce belirtildiği gibi işletim sisteminin kabiliyetleri de hayli art- Android uygulaması yazmak için temelde tı. Sırası ile Froyo ve Gingerbread (sürüm gerekli olan altyapı, Java uygulaması geliş- 2.2 ve 2.3) sürümleri ile birlikte, 720p ek- tirebilme kabiliyetinden ibaret görünüyor. ran çözünürlüğü desteği ve çoğu kullanıcı Zaten Android, Java kullanıcılarının aşi- için çok büyük öneme sahip çoklu kamera na olduğu Eclipse ve Netbeans editörleri desteği ve çoklu dokunmatik ekran desteği için geliştiricilere eklentiler sunuyor. Böy- geldi. Honeycomb adı verilen 3.x sürümle- lece Android uygulaması geliştirmek çok riyle de Android işletim sistemi tablet bil- daha kolay bir hal alıyor. Eclipse editörü gisayar dünyasına açılmış oldu. Çok işlem- üzerinde bir örnek bir android uygulama- ciye destek veren 3.x ve sonrası ürünler şu sı oluşturulduğunda da, varsayılan olarak anda en çok kullanılan işletim sistemi sü- programcıların ilk olarak öğrendiği ve aşi- rümlerinden biri. Ekim 2011’de Icecream na olduğu “Hello, World” ekranı alınabi- Sandwich adı verilen 4.0 versiyonu ile bir- liyor. likte de temel olarak yüz tanımaya daya- Android Uygulama Merkezi Android işletim sistemli telefonlar Türkiye’ye girdiği dönemlerde Android Market’e hiç erişilemiyordu. Bir süre geç- tikten sonra ücretsiz uygulamalar indiril- meye başlandı. Fakat ücretli uygulamala- ra Android Market üzerinden hâlâ ula- şılamıyordu. 2012 senesinin Mart ayın- da Google Android Market olarak ad- landırdığı uygulama merkezinin ismini “Android Play” olarak değiştirdi. Andro- id Market’in isminin değişmesi ile birlik- te Türkiye’de de ücretli uygulamalar artık indirilebiliyor. 70
<<< Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Apple’ın “Application Store” adını verdiği uygu- SymbianOS lama merkezi günümüze kadar hayli başarılı bir şe- Android kilde devam ediyordu. Ondan iki sene sonra And- IOS roid için Android Market ortaya çıktı. İki dev işle- Samsung tim sisteminin rekabetinde bu uygulama merkezleri hayli önemli bir yer tutuyor. iPhone uygulamaların- Bilinmeyen da olduğu gibi Android uygulamalarında da uygula- bada manın markete koyulabilmesi için bir hesaba sahip Sony Ericsson olunması gerekiyor. Daha sonra “.apk” uzantılı dos- BlackBerry OS yalar markete yüklenerek kullanıcılara iletilebiliyor. Diğerleri Şirketlerin yanı sıra tekil uygulama geliştiriciler de “Android Play” uygulama merkezinde uygulamala- % 0 % 12 % 24 % 36 % 48 % 60 rını satışa sunarak gelir elde edebiliyor. Türkiye’de Mobil işletim sistemi kullanım oranları (Statcounter.com Mart 2012 verileri) Android - % Symbian - % iOS - % RIM - % Bada - % Microsoft - Diğerleri - % Dünyadaki mobil işletim sistemi kullanım oranları İşletim Sistemlerine Genel Bakış http://www.email-marketing-reports.com web Kaynaklar: Skogberg, B., “Android Application Development-A sitesinin verilerine göre 2011 senesinde toplam akıl- http://en.wikipedia.org/wiki/Mobile_operating_ Guide For Intermediate Developer”, Tez, lı telefon satışı 490 milyonu bulmuş. 2010 senesinde system Computer Science Department School of Technology, ise toplam satış sadece 297 milyon olarak görünüyor. Thuttfpa:n//,dMev.,eBloapyekra.raan,dMro.,idG.ücolemr,/Zin.,dAevxc.hı,tEm.,l Malmö Üniversitesi. Bu da akıllı telefonların satışındaki artışın oranı % 58 “Açık Kaynak Mobil İşletim Sistemi: Speckmann, B., The Android mobile platform, civarında olduğunu gösteriyor. Android İşletim Sistemi”, Fırat Üniversitesi Teknoloji A Review Paper Submitted to the Eastern Michigan Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölümü, 23119 University Department of Computer Science Gartner’ın verilerine göre 2011 senesinin son çey- http://gs.statcounter.com/#mobile_os-TR- In Partial Fulfillment of the Requirements for reğinde satılan akıllı telefonların yaklaşık %51’ini monthly-201103-201203 the Master of Science in Computer Science Approved Android işletim sistemleri oluştururken, bunu % 24 http://www.email-marketing-reports.com/wireless- at Ypsilanti, Michigan on April 16th , 2008 ile IOS ve % 12 ile Symbian izliyor. (Şekil 3’te dün- mobile/smartphone-statistics.htm yadaki işletim sistemi kullanım oranları verilmiştir.) 71 Statcounter.com internet sitesinin verilerine göre Mart 2011 ile Mart 2012 tarihleri arasındaki en po- püler sekiz işletim sistemi şekil 4’te verilmiştir. Bu ve- rilere göre Türkiye’de mobil cihaz sektöründe Symbi- an işletim sistemi başı çekiyor. Fakat Symbian kul- lanım oranı hızla azalıyor ve yerini Android ve Ios arasındaki rekabetten galip gelene bırakıyor. Andro- id işletim sisteminin Türkiye’de en çok kullanılan iş- letim sistemleri arasındaki yeri ise ikincilik.
Hüseyin Gazi Topdemir Câbir İbn Hayyân Yaşamı ve Yapıtları sıra, mistisizm ve diğer gizli alan- İbn Hayyân aynı zamanda pek çok Kuramsal ve deneysel araştır- larla ilgili bilgiler de edinen Câbir, kimyasal bileşiğin, deneylerde kul- malarla kimyanın gelişimini büyük çalışmalarını geliştirmek üzere bir lanılan çeşitli aletlerin ve kimyasal ölçüde etkileyen ve kimya tarihi- süre sonra Bağdat’a gitti. Burada deneyin de geliştiricisidir. Modern nin efsanevi temsilcilerinden biri bilimin ve bilim insanlarının koru- kimyanın kurucusu kabul edilme- olan Ebû Mûsâ Câbir İbn Hayyân yucusu ve destekçisi Bermekî aile- sinin bir nedeni de budur. el-Sûfî, 721 yılında Horasan’ın Tus sinin maddi ve manevi desteğiyle şehrinde bir eczacının oğlu ola- uzun süre çeşitli çalışmalar yaptı. Câbir İbn Hayyân’ı efsanevi bir rak dünyaya geldi. Son zaman- Bermekîlerindevlet yönetiminden kişilik yapan iki yön vardır: Birincisi larda yapılan incelemeler, künye- uzaklaştırılmasından sonra (803) yaklaşık sekiz yüz yıllık bir zaman sinin sonunda yer alan Sûfî nite- Câbir de Kûfe’ye taşındı. Kûfe’de diliminde kimya adına gerçekleş- lemesinin klasik anlamda tasav- Me’mûn dönemine kadar araştır- tirilen bütün çalışmalara kaynaklık vuf ehli olduğundan değil, o gü- malarını sürdüren Câbir, 815 yılın- etmesi, Doğu’nun ve Batı’nın kim- nün anlayışı çerçevesinde kimya- da öldü. ya anlayışlarının etkili şekilde sen- nın da bir tür gizil bilgi kabul edil- tezini yapmasıdır. İkincisi ise bu mesinden kaynaklandığını ortaya Efsanevi bir kişilik olarak kim- alanın sınırlarını çizen ve ilkeleri- koymuştur. Çeşitli kaynaklardan ya çalışmalarının zirve noktasını ni belirleyen çalışmalardan oluşan Câbir’in babası Hayyân’ın Yemenli temsil eden Câbir İbn Hayyân’ın dev bir külliyatın yazarı olmasıdır. Ezd kabilesinden olduğu, Kûfe’de tıp, astronomi, matematik ve fel- Bu yapıtların önemlilerinden bir- aktarlık yaptığı, 8. yüzyılda Emevi- sefeyle ilgili çalışmaları da vardır. kaçı şunlardır: lerin yıkılmasıyla sonuçlanan olay- Kimya tarihindeki yerinin büyük- larda Abbâsîler’i desteklediği, hat- lüğü ve önemi bilim tarihinde her Kütüb el-Sab‘in (Yetmiş Kitap) ta yetkili olarak Horasan’a gönde- zaman öne çıkarılmış ve birçok bi- Kitâb el-Havâss el-Kebîr rildiği ve daha sonra orada Eme- lim tarihçisince Boyle (1627-1691), (Büyük Nitelikler Üzerine) vi valisi tarafından idam ettirildi- Priestley (1733-1804) ve Lavoisier Kütüb el-Ecsâd el-Seba ği (725) öğrenilmektedir. Hayatı- (1743-1794) gibi, modern kimya- (Yedi Metal Üzerine) nın önemli bir kısmını Kûfe’de ge- nın kurucuları ile denk olduğu di- Kitâb el-Nûr (Işık Üzerine) çiren Câbir, burada İslam dünya- le getirilmiştir. Belirgin bir biçimde Kitâb el-Ahcâr (Taşlar Üzerine) sında eski kimya geleneğinin ku- öne çıktığı bir diğer alan da deney- Kitâb el-Dürr el-Meknûna rucularından kabul edilen Cafer el- sel yöntemi kullanmış olmasıdır. (Değerli Taşlar Üzerine) Sâdık ile tanışır ve konu hakkında- Hem yaptığı bilimsel çalışmaları Kitâb el-Usûl (Yöntem Üzerine) ki ilk bilgilerini ondan alır. Yapıtla- hem de deneysel yöntemin öne- Kitâb el-Mizân (Denge Üzerine) rında sıklıkla Cafer el-Sâdık’ın ta- mini kavramış ve başarıyla uygula- lebesi olduğunu, bütün bilgilerini mış olması Câbir İbn Hayyân’ın bü- ondan aldığını söylemesinden ve tün kimya çalışmaları üzerinde de- hocasını “hikmetin kaynağı” diye rin bir etkisi olmasına yol açmıştır. nitelendirmesinden düşünceleri- Özellikle Ortaçağ kimyacılarından nin oluşumunda hocasının büyük Ebû Bekir el-Râzî (865-925) ve Ro- etkisinin olduğu anlaşılmaktadır. ger Bacon (1214-1294) ondan “ho- Cafer el-Sâdık’tan kimyanın yanı caların hocası” diye söz eder. Câbir 72
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Bilim Anlayışı Maddenin Bilimi Olarak Kimya kurudur. Bu durumda gümüşün içsel ni teliklerinin dışsal nitelikler haline gelmesi, Günümüz bilim algısı açısından de Klasik dönemde geliştirilen en önem dışsal niteliklerinin de içsel nitelikler ha ğerlendirildiğinde, haklı olarak Câbir’in li madde bilimi olarak tarihe geçen eski line gelmesi ve yeniden dengenin sağlan çalışmaları geleneksel bilim sınıflandır kimyanın amacı, kapsamı ve niteliği mü masıyla gümüşün altına dönüştürülme ması bağlamında simya olarak adlandı kemmelliğin elde edilmesi üzerine kurgu si mümkündür. Bilim tarihine yapısal dö rılmaktadır. Oysa onun çalışmalarının lanmıştır. Bu kurgunun kuramsal teme nüşüm (transmutasyon) olarak geçen an büyük kısmı aslında bilinen kimyasal sü lini doğanın mükemmel olduğu varsayı layış da, doğal oluşum ortamında ve süre reçleri içermektedir ve bu bakımdan sim mı oluşturur. Buna göre, bütün varlık mü cinde eksikliklerle başka bir deyişle değer ya değil de belki “eski kimya” olarak ad kemmelliğe öykünmektedir ve bir şekilde siz olarak meydana gelen metallerin, iç ve landırmak daha doğru olacaktır. Kaldı mükemmelliğe ulaşamamış olanı da dö dış niteliklerinin ayarlanması ile altına dö ki yapıtları üzerinde son zamanlarda ya nüşüm kurallarıyla mükemmelleştirmek nüştürülmesi demektir. pılan çalışmalar da bu durumu doğrula gerekli ve olanaklıdır. Bu düşüncenin öze maktadır. Buradan hareketle “eski kimya” ğinde yer alan mükemmellik düşünce Konuyla ilgili olması dolayısıyla Câbir ifadesi iki bakımdan haklı kılınabilir: si aynı zamanda düzenlilikle de ilişkilidir. aynı zamanda insana ölümsüzlük sağla Çünkü mükemmel olan aynı zamanda bir yacağı düşünülen iksir konusuyla da ilgi Câbir’in çalışmalarının düşünsel te düzenlilik taşır. Öyleyse bilimin (kimya) lenmiştir. İksir elde etme süreciyle altın el meli Antik Çağ’dan Modern Çağ’a kadar amacı doğadaki mükemmelliğe ve düzen de etme süreci benzerdir; iksir yapımında geçerliliğini korumuş olan doğa felsefe liliğe insan aklında, bedeninde, ruhunda hayvansal, bitkisel maddeler ve mineraller sine dayanmaktadır. Câbir de doğal den ve madde dünyasında ulaşmak olmalıdır. kullanılır. ge, düzenlilik ve orantı kavramlarını bü tün kimya çalışmalarının ve uygulama Eski kimyanın temel amaçlarına ulaş Cıva-Kükürt Kuramı süreçlerinin temeline koymuştur. mayı birincil hedef olarak belirle Dolayısıyla fizik ne kadar do yen Câbir, bunun için dört un Câbir’le birlikte akla gelen en önemli ğa bilimiyse, simya diye ad sur (toprak, su, hava ve ateş), şey, minerallerin oluşumunu açıkladığı cı landırılan çalışmalar da öy dört nitelik (kuru, ıslak, so va-kükürt kuramıdır. Buna göre madenler ledir. Bununla birlikte, mo ğuk ve sıcak), denge (mizan) cıvadan oluşmuş ve kükürtle katılaşmıştır. dern kimyadan farklılığı ve cıva-kükürt kuramından Madenlerin dönüşümlerinin incelenme nı göstermek için, tıpkı fi oluşan kuramsal bir çerçeve si Câbir’in kimya çalışmalarının hareket zik biliminde olduğu gibi, An geliştirmiştir. Bu anlayışa gö noktasını oluşturur. Ona göre bütün ma tik Çağ’dan başlayarak gelişen ve re doğadaki her şey toprak, su, ha denler kükürt ve cıvanın farklı oranlarda modern kimyanın doğuşuyla son bulan birleşmesiyle oluşmuştur. Bu yüzden cıva çalışmaları eski kimya olarak adlandır va, ateş öğelerinin ve sıcak-soğuk, nem ve kükürt bilinen kimya elementleri değil, mak yerinde olacaktır. li-kuru çiftlerinin birleşmesiyle meyda birer oluş unsurudur. Madenlerin farklılı na gelir. Bu nitelikler, aynı zamanda öğe ğı, bünyelerindeki cıva-kükürt karışımı Neredeyse başlangıcından itibaren ler arasındaki geçişi sağlar. Bu nitelik çift nın oranının bir sonucudur. Madenlerin bilimsel çalışma deneysel ve matema lerinden ikisi iç, ikisi de dış nitelik olacak en mükemmeli altındır. Madenlerin fizi tiksel araştırma olarak nitelenmekte şekilde bir araya gelir ve maddeyi oluştu ki olduğu kadar ruhi özelliklerinin de bu dir. Câbir, bu nitelemeleri çalışmaların rurlar. Bu nitelikler sürekli hareket halin lunduğunu düşünen Câbir, madenlerin da sayı ve ölçü olarak sıkı bir şekilde ko dedir ve bu hareket kabiliyeti bir elemen dönüştürülmesi işleminde sürece, semavi rumuştur. Bunu onun bilgiye ve bilime tin diğerine dönüştürülmesini sağlar. Ör etkilerin ve kimyacının manevi yoğunlaş yüklediği anlamdan çıkarmak olanaklı neğin su hava içine sıcak tarafından çe masının yanı sıra madende olduğu kabul dır. Ona göre insan bilgisine konu olan kilir, soğukta donar ve toprak haline ge edilen canlılık boyutunu da katmış, böyle her tür gerçeklik, denge ilişkileri ilkesi çer. Bu değişim ya da dönüşümde değişen ce kimy evi dönüşüm basit anlamda fiziki ne dayanan bir nicelik ve ölçü sistemi ya da dönüşen aslında element değil, nite bir süreç olmaktan çıkmıştır. ne bağlıdır. Başka bir deyişle Câbir kim liklerdir. Nitelikler, elementler arası geçi ya alanında, doğada var olan maddele şi sağlayan temel etkenlerdendir. İkisi iç rin niceliksel ilişkilerini belirleme yoluy sel ve ikisi dışsal olmak üzere dört nitelik la niteliksel analizlerine ulaşmayı hedef le meydana gelen her bir maddenin içsel leyen bir disiplin kurmaya çalışmış ve ve dışsal nitelikleri mutlak surette birbiri bunu da başarmıştır. Dolayısıyla varlık nin zıddıdır. Örneğin altının içsel nitelik karşısındaki tutumu geleneksel doğa fel leri soğuk ve kuru, dışsal nitelikleri de sı sefesi bağlamında şekillenmiş bir bilim cak ve nemli, gümüşün içsel nitelikleri sı sellik içermektedir. cak ve nemli, dışsal nitelikleri ise soğuk ve 73
Câbir İbn Hayyân Kireçleştirme ocağı Buharlaştırma (gaz) ocağı Damıtma ocağı Eritme ocağı Çökelme Çökeltme ocağı Buharlaşma Sabitleme Kaplar Sabitleme ve süblimleştirme Câbir mineralleri veya madenleri fizik Madenler aslında tümüyle cıvadan sel olarak değil, niteliklerinin oluşturduğu oluşmuş ve kükürtle katılaşmıştır. (….). dengeyi gözeterek sınıflamaktadır. Câbir [Bundan dolayı] birbirinden olan farklılık- bu yaklaşımını en açık şekilde cıva-kü ları madenlerdeki kükürdün değişik oran- kürt kuramında sergilemektedir. Bu ku larda bulunmasıdır. Bu da Güneş’in ısısına ram modern dönemde geliştirilen asit-baz ne kadar maruz kaldıklarından kaynakla- kuramının kökenini oluşturmuştur. Dola nır. Cıva ve kükürt tek bir öz oluşturmak yısıyla bu kuramda yer alan cıva ve kü üzere birleştiğinde san ılır ki bunlar esasta kürt de kimyasal bakış açısından, asit ve değiştiler ve yepyeni bir cevher doğdu. Hal- baz olmuştur. buki gerçek durum böyle değildir. Hem cıva ve hem de kükürt kendi doğalarını muha- Câbir cıva-kükürt kuramı hakkında faza eder. Aslında olup biten her şey şudur: şunları söylemektedir:
>>> Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Bunların zerreleri hafiflemiş ve biri diğerine hayli ya- kın biçimde konum almıştır, oluşan şey göze tek bir vücutmuş gibi görünür. Câbir’in yapıtlarında dikkat çeken bir başka yön de, eşyanın fiziki özelliklerine ilişkin gözlem ve de neyle elde edilmiş bilgilerin yoğunluğudur. Aşağı daki anlatım bu durumu çok iyi açıklamaktadır: Cıvayı kızıl katılaşıma çevirmek için yuvarlak cam bir kap al ve içine uygun miktarda cıva koy. Sonra Suriye işi bir çömlek kaba da biraz toz sarı sülfür koy. Cam kabı sülfürün üzerine yerleştir ve daha sonra cam kabı örtecek biçimde çömleği ağ zına kadar sülfürle doldur. Toprak çömleğin ağzını kapadıktan sonra ocakta hafif ateş üzerinde bir ge ce beklet. Ateşten aldığında göreceksin ki, cıva kan renginde katı kızıl bir taşa dönüşmüş. (…..) Bu bil ginlerin zencefil dediği maddedir. Madde Sınıflandırması Câbir’in önemli çalışmalar gerçekleştirdiği bir Câbir İbn Hayyân diğer alan da maddelerin sınıflandırılmasıdır. Bu na göre kimyanın konusu olan maddeler üç gruba ayrılır: 1) Ruhlar: ateşte tamamen uçan maddeler delerin özel bir düzenek ve özel araçlar yardımıyla 2) Metaller: çekiçle dövülebilen, saflaştırılması ya da temizlenmesidir. Kireçleştirme ses ve parlaklığa sahip maddeler ise maddeleri yüksek derecede yakarak ve toz ha 3) Cisimler (mineral olmayan): eriyebilen veya line getirerek bir metalde bulunan ve çözünmeyen erimeyen maddeler maddeleri ayırmaktır. Madde sınıflandırmasından başka, Câbir’in mo dern kimyanın babası olarak değerlendirilmesine Câbir yaptığı araştırmalar sonucunda kimya bi sebep olan başka çalışmaları da vardır. Bunlar kısa limine üç noktada önemli katkılar yapmıştır: ca şöyle belirtilebilir: İlk kez kullanılan veya gelişti rilen kimyasal işlemler, bu işlemlerin uygulanma 1. Element görüşünün oluşmasına sı sırasında kullanılan aletler ve süreçler sonucun yardımcı olmuştur. da elde edilen kimyasal bileşikler. Câbir söz konu 2. Deneylerinde, ölçü ve tartı işlemleri üzerinde su işlemler ve araçların kullanımıyla, su genel baş hassasiyetle durduğu için, nicelik anlayışının lığında çözücü sular olarak adlandırılan nitrik, sül güçlenmesini sağlamıştır. fürik ve hidroklorik asit gibi mineral asitleri keş 3. Çalışmaları sırasında geliştirmiş olduğu fetmiştir. Câbir aynı zamanda metallerin işlenme yeni aletlerle kimya teknolojisinin ilerlemesine si, çelik yapımı, kumaş ve deri boyanması, dayanık katkı yapmıştır. lı kumaş yapımı, altın üzerine yazı yazmak için al tın pirit kullanımı ve asetik asidin yoğunlaştırılma AKyadyınna,kAla.,r“Câbir İbn Hayyân”, I. Uluslararası Bilim ve Teknik, Editör: Y. Unat, Lotus, 2008. sı için sirke damıtılması, cam yapımı tekniklerinin Katılımlı “Bilim, Din ve Felsefe Tarihinde Harran Nİnassarn, SY.aHyı.n, İlsalraım, 1’d9a91B.ilim ve Medeniyet, geliştirilmesi gibi kimya sanayi ile ilgili önemli ça Okulu Sempozyumu” Bildirileri, SÇSTeeaezzrvggiihiirnnien,,ndFF:e..A,,kİİi.ssYllAaaemmlriyi’d,,KTaTüüüBlrrtikükliirimyyDeevBüBeniilTlyiimemakslnlıeenirrkınA,ACBkkiaialltdidmIeemvmleeriis4sii,,v2e004. lışmalar yapmıştır. Editör: A. Bakkal, Harran Üniversitesi, 2006. Kültür Turizm Bakanlığı Yayını, 2007. Câbir tarafından kullanılan işlemlerin en önem Ronan, C. A., Bilim Tarihi, TTPoeekgpeedmlie,m,S2.i0rv,0dH9.,..BGil.imveTUanriahti,nYe.,GBiirliimş, NToabriehli,,2010. lileri buharlaştırma, damıtma ve kireçleştirme Çeviren: E. İhsanoğlu, F. Gunergun, dir. Buharlaştırma maddedeki farklılıkları ayrışa TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2003. bilir hale getirmektir. Damıtma çözünebilir mad Kahya, E., Modern Kimyanın Kurucusu Câbir b. Hayyân, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995. Kaya, M., Câbir b. Hayyân, İslam Ansiklopedisi, Cilt 6, Türkiye Diyanet Vakfı, 1992. Koç Aydın, A., “İslam Dünyasında Simya ve Kimya”, Ortaçağ İslam Dünyasında 75
Türkiye Doğası Dr. Bülent Gözcelioğlu Fauna Osmanlı Engereği Literatüre Osmanlı engereği (Montivipera xanthina) olarak geçen bu sürüngen, dağ engereği olarak bilinen Montivipera cinsinin üyesidir. Adını Kınık antik kentinden (Xanthos/Fethiye/Muğla) alan bu tür bilim dünyasına ilk olarak 1849 yılında, yani Osmanlı döneminde tanıtıldığı için adında“Osmanlı” sözcüğü de yer almaktadır. 76
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] Osmanlı engerekleri, Anadolu’nun batısında ve Trakya’da yayılış gösterir. Geniş bir alanda yayılış göstermelerine karşın birbirinden bağımsız küçük topluluklar halinde bulunurlar. Ülkemiz dışında Kuzeydoğu Yunanistan’da ve bazı Yunan adalarında da bulunurlar. Nisan-eylül arasında aktiftir. Rakımı 2000 metre kadar olan dağlık bölgelerde, genel olarak açık yamaçlarda, vadilerde, taşlık ve kayalık alanlarda yaşar. Boyu 70-80 cm (en fazla 100 cm) kadar olan Osmanlı engereğinin baş kısmı üçgendir. Boyun kısmı ince, vücudunun diğer kısımları kalındır. Osmanlı engerekleri ovovivipar canlılardır. Yani yavrular gelişimlerini annenin rahminde tamamlar ve tam gelişmiş olarak doğar. Ancak doğum memelilerdeki gibi değildir. Anne ile yavru arasında kan ve besin alış verişi yoktur. Bir dişi bir defada 2-15 kadar yavru yapar. Osmanlı engerekleri geceleri etkindir. Hızlı hareket etmezler, avlarını genelde zehirleyerek öldürür ve yutarlar. Tarım zararlıları olan fareleri avladıklarından ekosistem için hayli yararlıdırlar. Zehirleri insanlar için tehlikeli olabilir. Ancak rahatsız edilmedikçe ve kendilerini tehlike altında hissetmedikçe saldırmazlar. Ait oldukları ailenin diğer üyelerinin de başına geldiği gibi, anlamsız bir şekilde görüldükleri yerde öldürüldükleri için soyları tehdit altındadır. Fotoğraflar: Prof. Dr. Kazım Çapacı Kaynak Budak, A., Göçmen, B., Herpetoloji, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar Serisi, No. 194, 2005. http://www.turkherptil.org/ 77
Türkiye Doğası Flora Türk Kayagülü Dünyada belirli bir bölgede yaşayan ve başka bölgelerde rastlanmayan bitki ve hayvan türleri için endemik terimi kullanılır. Endemik kelimesi Yunanca yerli anlamında olan“endos” kelimesinden köken alır. Endemik bitki türlerinden bazıları geniş yayılış gösterse de çoğunun yayılış alanı genelde dardır. Bir türün yayılışının dar olması, genel olarak soyunun tehdit altında olduğunu gösterir. Bu türler doğal ya da doğal olmayan her türlü etkilerden kolaylıkla etkilenebilirler. Türk kayagülü de dar yayılışlı endemik bitki türlerinden biri. Dünyada sadece Ayaş ve Polatlı (Ankara) çevrelerinde yaşıyor. Bilimsel adı Aethionema turcicum olan bu tür, turpgiller (Brassicacea) ailesinin üyesidir. Aethionema cinsininse ülkemizde 40 kadar türü bulunur. Bunlardan da 20 tanesi endemiktir, yani dünyada yalnızca ülkemizde yaşar. Mayıs-haziran ayları arasında çiçeklenen Türk kayagülü çok yıllık çalı formunda bir bitkidir. Bozkır gibi yerlerde ve 840-1200 metre arasındaki yüksekliklerde yaşar. Uzunluğu 40 cm kadar olabilen Türk kayagüllerinin çiçekleri pembe ve leylak rengi arasında değişen renklerde olur. 78
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] Türk kayagülü dar bir yayılış alanına sahip olduğundan ağaçlandırma, aşırı otlatma, tarla açma ve yol genişletme çalışmaları gibi nedenlerle soyları kritik derecede tehdit altındadır ve yasalarla korumaya alınmıştır. Fotoğraflar: Prof. Dr. Kazım Çapacı Kaynaklar http://turkherb.ibu.edu.tr/index.php?sayfa=1&tax_id=619 Pınar, N. M., Adıgüzel, N., Geven, F., “Seed Coat Macrosculpturing in Some Turkish Aethionema R. Br. (Brassicaceae)”, Pakistan Journal of Botany, Cilt 39, Sayı 4, s. 1025-1036, 2007. 779
Türkiye Doğası Jeoloji Tombololar Tombololar, bir adayı karaya ya da diğer adalara bağlayan jeomorfolojik yapılardır. Bir ada kara ile yakın bir konumdaysa zamanla dalgaların getirdiği malzemeler ada ile kara arasında birikerek adanın karaya bağlanmasına neden olur. Tombololar genellikle korunaklı doğal limanlar oluşturur. Bu durum ilk çağlarda hem savunma hem de yerleşim yeri kurma açısından avantaj sağlamıştır. Tombololarda geniş plajlar da oluştuğundan günümüzde turizm açısından önemlidir. Ülkemizde 30’dan fazla tombolo oluşumu var. Bunların çoğunun Holosen dönemde (yaklaşık 11.000 yıldan günümüze) oluştuğu tahmin ediliyor. Tombololar çok küçük olabildikleri gibi üzerinde yerleşimyapılabilecek kadar büyük de olabilirler. Ülkemizdeki tomboloların 11’inde tarih boyunca yerleşim yerleri kurulmuştur. Bunlardan Sinop, Amasra, Marmara Ereğlisi, Bodrum ve Alanya tombololarında yerleşim günümüzde de devam ediyor. Belkıs (Kyzikos), Yılancı Burnu (Neopolis), Knidos (Cnidus) ve Ovacık (Aphrodisias) tombololarındaki şehirlerse doğal afetler, savaşlar, ekonomik nedenlerle önemini kaybederek terk edilmiştir. Ürkmez (Lebedos) ve Kıyıkışlacık (Iasos) tombololarındaysa şehirler terk edilmesine karşın daha sonraki dönemlerde yeniden yeni yerleşimler kurulmuştur. Adalar bir ya da birden fazla uzantıyla (çift tombolo) karaya bağlanabilir. Ülkemizdeki en büyük tombolo olan Belkıs tombolosu (Kapıdağ Yarımadası-Erdek) çift tombolo oluşumuna örnektir. 80
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] Fotoğraf: Ali Ethem Keskin Kaynaklar Ceylan, M. A., Türkiye Kıyılarında Üzerinde Şehir Yerleşmesi Bulunan Tombololara Genel Bir Bakış, Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı 23, s. 352-372, 2011. Kadın Azmağı / Gökova 81
Türkiye Doğası Doğa Tarihi A yKı öpekleriTarihÖncesiAnadolu’nun Anadolu’da milyonlarca yıl öncesinde yaşanmış hayatın izlerini sürmeye devam ediyoruz. Günümüzden 24-5 milyon yıl öncesine (Miyosen) gidiyoruz. Miyosen dönemde memeli hayvanların, özellikle büyük memeli türlerinin rahatlıkla yaşabileceği bir ortam vardı. Özellikle ılıman iklim kuşağında yer alan yerlerde (Anadolu da dahil) oluşan geniş çayırlar memeli türleri için hayli uygundu. 82
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] Otçul memeliler (zürafa, mastodon, gergedan, geyik) ve bunların avcıları olan yırtıcıların (sırtlan, kamadişli) sayısı bu dönemde çok fazlaydı. Yırtıcılardan Amphicyonid ailesinin üyeleri 200 kg’a kadar ulaşan ağırlıkları ile dikkat çeker. Bu ailenin en iyi bilinen cinsi Amphicyon’un baş kısmı ayıya, vücudu da köpeğe benzer. Bu nedenle ayı köpek olarak da adlandırılır. Ayı köpekler, Miyosen boyunca Avrasya’da, Kuzey Amerika’da ve Afrika’da yaygın olarak yaşamıştır. Bununla birlikte en çok fosil Avrupa’da bulunmuştur. Türkiye’nin ayı köpeği Amphicyon major’un Paşalar (Manisa) ve Çandır’dan (Yozgat) fosil kayıtları vardır. Çizim : Ayşe İnan Alican KGaüyrbnüazk, M., Çandır Orta Miyosen Amphicyon major Blainville’i, MTA Dergisi, Sayı 83, s. 113-116, 1974. Mayda, S., “Sabuncubeli (Manisa) Erken Miyosen Memeli Faunasının Sistematiği ve Biyostratigrafisi”, Ege Üniversitesi Doktora Tezi, 2008. 83
Sağlık Doç. Dr. Ferda Şenel Hafıza ve Öğrenme temelhareketler dokunma beceri gerektiren hareketler işitme, koku ve tat görme İnsan, bilinen canlı türleri arasında en geliş- gusal olmak üzere ikiye ayrılır. Anısal hafıza da- miş beyne sahiptir. Konuşabilme özelliği bi- le tek başına insan beyninin ne kadar gelişmiş ha önce yaşanmış olayların hatırlanmasını sağ- olduğunun kanıtıdır. Orantısal olarak vücudun küçük bir bölümünü kaplasa da, toplam ener- lar. Örneğin“geçen hafta buraya gelmiştim, göl- jinin beşte biri beyin tarafından kullanılır. Hafı- zası en güçlü olan ve en fazla öğrenme yetisi- de balık avlamıştım”gibi bilgiler anısal hafızanın düşünceler ve bilinç ne sahip olan canlı insandır. Öğrenme ve hafı- za konusunda ilk bilimsel deneyler 1885 yılında içeriğidir. Olgusal hafızaysa“Türkiye’nin başken- konuşma Hermann Ebbinghaus, birkaç yıl sonra da Ivan Pavlov ve Edgar Thorndike tarafından yapılmış- ti Ankara’dır, bir yıl 365 gündür” gibi olguların beyincik tır. Pierre Paul Broca adlı bir bilim insanı 1863 yı- hatırlanmasından sorumludur. lında, beynin belli bir bölgesindeki hücre kaybı- beyin sapı nın konuşma işlevinin kaybına yol açtığını gös- Kapalı hafıza bilinçli olarak geri çağırmadığı- terdi. Şiddetli epilepsi (sara) nöbetleri geçiren bir hastada, tedavi amacıyla beynin orta bölge- mız ancak ihtiyaç üzerine otomatik olarak orta- biraz önce ne yediğini hatırlayamıyordu. Hasta, sindeki bir bölgenin çıkarılması, hafıza ve öğ- renme konusunda yeni bir çığır açtı. Beynin iç ya çıkan bilgileri kapsar. Araba kullanırken vites geçmişte öğrendiklerini, eski tanıdıklarını ha- kısmındaki, hipokampus denilen bölgesi çıkar- tılan hastanın epilepsi nöbetleri geçti ve düşün- değiştirmek, evimizin yolunu bulmak gibi sü- tırlayabiliyor fakat yeni bir şey öğrenemiyordu. me (entelektüel) yetisinde belirgin bir değişik- lik gözlenmedi. Buna karşın hasta kahvaltıda rekli yaptığımız işlerde, kapalı hafıza devreye gi- Dr. Scoville ve Dr. Milner’in bu gözlemi, beynin ne yediğini dahi hatırlayamıyor, hastanede yo- lunu bulamıyordu. Uzun yıllardır tanıdığı dok- rer. Bu bilgileri bellekten çekmek için düşünme- iç-orta kısmında yer alan hipokampus bölgesi- torunu, geçmişte olan olayları hatırlıyor ancak yakın zamanda olanları kesinlikle hatırlamıyor- yiz, bunlar gerektiği zaman otomatik olarak bi- nin, yeni bilgilerin işlemden geçirilip kalıcı hafı- du. Ek olarak bu hasta, yeni şeyler öğrenemiyor ancak daha önce öğrendiklerini uygulamakta linç düzeyine çıkar. Kapalı hafıza temel olarak zaya aktarılmasında kilit rol oynadığını gösterdi. zorluk çekmiyordu. Bu tecrübe bilim insanları- na hafızanın merkezi ve türleri hakkında önem- alışkanlık (habituasyon), hassaslaşma (sensiti- Konum hücrelerinin keşfi, hipokampusun hafı- li ipuçları verdi. zasyon) ve şartlanma şeklinde oluşur. Alışkan- zadaki yerini vurgulayan önemli bir başka bu- Hafıza, kısa süreli ve uzun süreli olmak üze- re ikiye ayrılır. Kısa dönem hafıza, bilgilerin bir- lık sürekli tekrar eden bir uyarana karşı canlının luş oldu. Hayvan hipokampusundaki bu hücre- kaç saniye ile birkaç dakika kadar bellekte tutul- masıdır. Çalışma hafızası olarak da adlandırılan verdiği yanıtın giderek azalmasıdır. Bir köpeğe ler, sadece hayvan tanıdık bir yere geldiğinde bu hafıza anlık işleri yapmak için kullanılır. Biraz sonra çevireceğimiz yeni bir telefon numarası- değişik bir ses dinletildiğinde ilk önce belirli bir elektrokimyasal sinyal gönderir. Komşu hücre- nı veya bir kere göreceğimiz bir kişinin ismini kı- sa bir süre aklımızda tutmak için bu hafızayı kul- tepki verir. Aynı ses, iyi veya kötü başka bir uya- lerle birlikte çalışan bu bölge, hayvanların yol- lanırız. Kısa süreli hafızadaki bilgiler, onlara ihti- yacımız kalmadığında kaybolur, yani unutulur. ranla birleştirilmeden sürekli dinletildiğinde, larını, barınaklarını ve gıda bulmalarını sağlar. Uzun dönem hafizaysa, bilgilerin birkaç ay veya ömür boyu bellekte tutulmasına denir. Hafıza, köpek artık bu sese tepki vermez. Beyin, bu se- Daha sonraki yıllarda yapılan hayvan deney- açık hafıza (dekleratif) ve kapalı hafıza (deklera- tif olmayan) olarak da sınıflandırılır. Kişiler, var- sin yararsız veya zararsız, kısaca anlamsız oldu- leri ve çeşitli görüntüleme teknikleri (örneğin lıklar ve olaylarla ilgili bildiklerimiz açık hafıza- da depolanır. Derste öğrenilen bilgilerin, eşyala- ğunu öğrenmiştir. Hassaslaşma ise bu mekaniz- magnetik rezonans) sayesinde beynin öğren- rın, isimlerin hatırlanması açık hafızanın görevi- dir. Bu bilgileri istediğimizde bilinçli olarak bel- manın tam tersi yönde işler. Ani ve yüksek ton- me ve hafızadan sorumlu bölgeleri büyük ölçü- lekten çıkarıp kullanabiliriz. Kısaca, açık hafıza tamamen kontrolümüz altında olan bilgilerden da bir sesle uyarılan ve korkan köpek, daha son- de belirlendi. Beynin dış kabuğu tarafından al- oluşur. Açık hafıza da kendi içinde, anısal ve ol- ra daha düşük şiddette de olsa benzer bir ses gılanan bilgiler ilk olarak hipokampus komşu- duyduğunda korkar ve tepki verir. Yani köpek luğundaki bölümlere gönderilir. Beynin iç-orta uyarana karşı daha duyarlı hale gelmiştir. “Süt- kısmında bulunan bu bölgelerde meydana ge- ten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” sözünün len hasarlarda kişinin nesne tanıma hafızasında temelindeki mekanizma hassaslaşmadır. Şart- kayıplar olur. Daha sonra buradaki bilgiler hipo- lanma da öğrenmenin diğer bir yoludur ve ilk kampusa gönderilir. Sağ hipokampustaki hasar olarak Dr. Pavlov’un deneylerinde gösterilmiş- yön bulma hafızasına, sol hipokampustaki ha- tir. Bu deneylerde Pavlov, et gördükleri her sefer sarsa kelimeler, nesneler ve insanlarla ilgili hafı- köpeklerin tükürük salgısının arttığını gözlem- zaya zarar verir. Ancak her iki durumda da kısa lemişti. Bunu üzerine her seferinde, et verme- süreli hafıza etkilenir, uzun süreli hafızaya zarar den kısa bir süre önce zil çalmıştır. Bir süre son- gelmez. Bu nedenle, hipokampusun uzun süre- ra et vermeden zil çalan Pavlov, köpeklerin tü- li hafızanın ilk basamaklarında görev aldığı dü- kürük salgısının zil sesinden sonra arttığını göz- şünülmektedir. Hipokampusta değerlendirilen lemlemiştir. Bu temel mekanizmalarla oluşan bilgiler eğer uzun süreli hafızada saklanacaksa, kapalı hafıza, canlıları tehlikelerden koruyan, te- beynin dış kabuğuna, yani kortekse gönderilir. mel işlerini yapmasını ve hatta hayatta kalması- Beynin dış kabuğunda ön tarafta yer alan dü- nı sağlayan önemli bir güçtür. şünceden sorumlu bölgeyle, yan ve arka taraf- Beynin Hafıza Bölgeleri larda bulunan işitme ve görme alanları hafızay- la yakın ilişkili bölgelerdir. Algılanan bilgiler bazı basamaklardan geçe- Şiddetli epilepsi nöbetleri geçiren bir has- rek açık hafızaya atılır. İlk basamak olan kodla- taya 1957 yılında yapılan bir ameliyatla beyni- mada, değişik duyu organlarınca algılanan bil- nin iç-orta kısmındaki bir bölge çıkarıldı. Ame- giler beynin kullanabileceği bir şekle dönüştü- liyat sonrası hasta epilepsi nöbetleri geçirme- rülür. Beynin dış bölümlerinde (korteks) yapı- di, ancak yakın zamanda yaptıklarını, örneğin lan bu işlemden sonra pekiştirme denilen ikin- 84
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] ci basamakta, bilgiler hipokampus ve etrafın- tı sayısı ve sinyal ileti gücü değişir. Bağlantı sayı- artırır. Yani, aynı sinir hücresi bir diğerini artık daki bölgelerde uzun süreli saklanabilecek şek- sı ve gücü, o sinirlerin uyarılma sıklığıyla orantı- daha kuvvetli bir şekilde uyarmaya başlar (LTP- le dönüştürülür. Kalıcı şekle dönüştürülen bilgi- lıdır. Sürekli uyarılan sinirler arasındaki bağlan- long term potentiation). Sinir hücresinin ucun- ler depolanmak ve gerektiğinde geri çağrılmak tılar artarken, kullanılmayan bağlantılar zayıfla- da, bağlantı yüzeyinde açığa çıkan N-metil-D- üzere sürekli saklanacakları kısımlara, yani kor- yarak kopar. Son yıllarda yapılan çalışmalar, öğ- aspartat (NMDA) algılayıcıları, sinyal iletim gü- tekse gönderilir. Kapalı hafızanın saklandığı böl- renme sürecinin insan uyurken dahi devam et- cünün önemli düzeyde artmasını sağlar. Ek ola- geler biraz daha farklıdır. Örneğin korkunun öğ- tiğini göstermiştir. Uyanıkken beynin algıladı- rak, sinir hücrelerinde bazı proteinlerin yapımı- renilmesi beynin amigdala bölgesinde olur. Be- ğı yeni bilgiler sonucunda oluşan sinirler arası nı tetikleyen CREB genlerinin açığa çıkması da yin sapı ve beyincik bölgelerinde meydana ge- bağlantılar, uyurken daha da güçlenir. sinyal iletim gücünü artırır. Uzun dönemde sin- len hasarlar, göz kırpma refleksi gibi bazı şart- yal gücünde meydana gelen ve LTP denilen bu lanmış hareketlerin yapılmasını engeller. Sinir hücrelerinin uyarılması, hücrelerde bazı artış, hafızanın kalıcı olmasındaki en önemli et- genlerin açığa çıkmasına, yeni mesajcı RNA’ların kendir. Duygusal hafızanın merkezi amigdaladır. Hi- ve proteinlerin yapımına yol açar. Hücrede mey- pokampusun ön tarafında yer alan amigdala, dana gelen bu değişimler, bağlantı gücünü ba- Mesajcı Moleküller ve Hafıza duygusal uyaranlarla hafıza arasındaki bağlan- zen çok kısa süre (1-2 saniye veya dakika), ba- tıları sağlayarak kalıcı hafızanın güçlenmesine zen de uzun süre (aylar veya yıllar) etkiler. Sinir- Mesajcı moleküller, sinir hücrelerinde olu- önemli katkıda bulunur. Duygusal uyaranlarla ler arasındaki bağlantıların kalıcı hale gelmesi şan elektrokimyasal sinyallerin diğer hücrele- ilişkilendirilen bilgiler çok daha kalıcı olarak de- uzun süreli hafızadaki en önemli etkendir. Kısa re iletilmesini sağlar. Mesajcılar sinir uçlarında polanır. Öğrenme ve hafıza beynin sadece belir- süreli hafızadaysa hücrelerde kalıcı yapısal de- üretilir ve depolanır. Sinir hücresi uyarıldığında, li bir bölgesiyle sınırlı değildir, hipokampus ve ğişiklikler değil, geçici işlevsel değişiklikler olur. hücreler arası bağlantı boşluğuna, yani sinaps çevresindeki alanların beynin değişik bölgele- En temel değişimler mesajcı moleküllerin sal- aralığına bir veya birden çok mesajcı yollanır. riyle etkileşmesine ve çok sayıda mekanizma- gılanmasında ve hücrelere kalsiyum (Ca2+) giri- Her mesajcının bağlandığı ayrı bir algılayıcı ve nın çalışmasına bağlıdır. şinde olur. Kısa süreli hafızada değişimler geçi- ilettiği ayrı bir mesaj vardır. Mesajcıların çoğu, cidir, hücreler arası bağlantılar zayıftır ve hücre tek bir amino asitten veya 8-30 amino asitin bir- Hafıza ve Öğrenmenin kısa bir süre sonra eski konumuna döner. Bir ke- leşmesinden oluşan protein yapısındaki mo- Hücresel Mekanizmaları re çevireceğimiz telefon numarasını veya bir ke- leküllerdir. Glutamat, glisin, aspartat ve GABA re göreceğimiz bir kişinin adını hatırlamak için amino asit olan mesajcılardır. Sinir hücresi gövde, kuyruk ve sinir ucu ol- kısa süreli hafızamızı kullanırız. Bir daha kulla- mak üzere üç temel bölümden oluşur. Sinir nılmadığı taktirde kısa sürede bu bilgiler unu- Mesajcı moleküllerin bazıları uyarıcı, bazıla- hücreleri birbirleriyle sinaps denilen ve hücreler tulur. Ancak kısa süreli hafızadaki bilgiler belir- rı ise baskılayıcı etki gösterir. Asetilkolin, norad- arası köprü vazifesi gören bağlantılar sayesinde li bir süre tekrarlanırsa uzun süreli hafızaya atı- renalin, serotonin, histamin, glutamat ve aspar- haberleşir. Her sinir gövdesi, ortalama 1000 si- lır. Kısa süreli hafıza için oluşturulan zayıf hüc- tat uyarıcı, dopamin, GABA ve glisin ise baskı- nir hücresinden uzanan sinir uçlarıyla bağlantı re bağlantıları güçlenerek kalıcı hale gelir. Bazı layıcı mesajcılardır. Glutamat öğrenme ve hafı- halindedir. Hücre gövdesi uyarıldığında oluşan genlerin açığa çıkması, yeni proteinlerin yapı- zayla ilişkili olan önemli bir mesajcıdır. Bu mo- elektrokimyasal sinyaller, akson sayesinde sinir mı, sinaps sayısının artması gibi hücresel deği- lekül, sinapslarda oluşan uyarının giderek da- ucuna hızla iletilir. Elektrokimyasal sinyal sinir şiklikler uzun süreli hafızada belirginleşir ve kalı- ha fazla güçlenmesini sağlar. Yani sinirde olu- ucuna geldiğinde, buradaki mesajcı (nörotrans- cı hale gelir. Sinir yolunun sürekli uyarılması ya- şan her sinyal diğer siniri, giderek artan şiddet- mitör) moleküller sinir ucundan bağlantı boşlu- pısal değişikliklere yol açmanın yanı sıra hücre- te uyarmaya başlar. Sinir ileti gücünde uzun sü- ğuna yani sinaps aralığına salgılanır. Sinaps boş- sel bağlantıların etkileşimindeki verimliliği de reli artma (LTP) hafızanın kalıcı olmasını sağlar. luğuna geçen moleküller diğer hücrenin uyarıl- masına yol açar. Bu sayede bir hücrede oluşan Hipokampusun dış komşulukları sinyal adeta dalga şeklinde diğer hücrelere ya- yılır. Hücreler arasındaki sinyal iletim gücü ve Amigdala yönü hücreler arası bağlantı sayısına, mesajcı moleküllerin miktarına, türüne, salgılanma hı- Hipokampusun iç komşulukları zına ve bu moleküllerin diğer hücreye yapışma sayısına göre değişir. Bu unsurlar temelde ge- Çizim: Rabia Alabay netik olarak belirlenmiş olsa da zaman içerisin- Hipokampus de önemli değişiklikler gösterir. Beyne ulaşan uyaranlara ve vücudun ihtiyaçlarına göre, be- yin sinirler arasındaki bağlantı sayısını, salgıladı- ğı mesajcı molekül miktarını veya türünü değiş- tirmek suretiyle sinyal iletim gücünü ayarlar. Be- yinde sürekli devam eden bu değişime, esnek- lik anlamına gelen“plastisite”denir. Beyin plasti- sitesi, öğrenme ve hafızanın temel mekanizma- sını oluşturur. Yeni bilgiler öğrenirken beyinde- ki sinir hücrelerinin sayısı artmaz, ancak bağlan- 85
Sağlık <<< sinaps (boşluk) Hafızayı Güçlendirmek Öğrenme sırasında farklı konuların benzerli- gelen ileti ği hafızayı etkiler. İlk öğrenilen konuyla sonra- Algıladığımız bilgilerin depolanması hafıza- dan öğrenilen konu arasındaki benzerlik ne ka- yağlı kılıf giden ileti nın görevidir. İnsan beyni yeni öğrendiği bilgiyi dar çok ise, unutma da o kadar çoktur. Bu ne- akson çok kısa süreyle kullanacaksa kısa süreli hafıza- denle birbirinden farklı olsa da birbirine benzer ya atar. Bir süre sonra kullanılmayan bilgiler sili- konuları aynı anda öğrenmek sakıncalıdır. Öğ- nir. Eğer tüm bilgiler kalıcı olarak depolansaydı renilen iki farklı konu arasındaki zaman çok kı- beynin iş yükü gereksiz yere artmış olurdu. Bey- sa veya çok uzunsa da unutma riski artar. İlk öğ- ne giren bilgiler daha sonra kullanılacaksa uzun renilen konunun sadece iyi bilinmesi yeterli de- süreli hafızaya atılır. Kişiye gerekli olan bilgile- ğildir, o bilginin kalıcı hafızaya atılması için mü- rin uzun süre akılda kalması, yani iyi bir ezber kemmel öğrenene kadar çalışmaya devam edil- ve hafıza gücü hepimizin sahip olmak istediği mesi gereklidir. Öğrenmenin sonucunda bir ka- bir özelliktir. Uzun süreli hafızanın güçlendiril- zanım olacağının bilinmesi de, bilginin hafızaya mesi için bazı şartların sağlanması gerekir. Öğ- atılmasında son derece önemlidir. Düzenli spor, renilmek istenilen konunun sürekli düşünülme- dengeli beslenme ve olaylara olumlu bakış açı- si, yani üzerinde kafa yorulması ve bilginin sü- sı öğrenmeyi kolaylaştıran ve hafızayı güçlendi- rekli kullanılması kalıcı hafızaya aktarılmasın- ren diğer unsurlardır. da önemli unsurlardan biridir. Kişinin öğrendi- ği konuya ilgisinin olması, konudan zevk alma- BKeanyfneankatlia,rF., “Synaptic plasticity and the neurobiology of 2007. sı ve daha önce o konu hakkında bir miktar bil- learning and mKuetmeeovray,”E, A.,cEtalvbaniod-mer-eTdoictati,eC, Eil.t,7H8ö, sk.f5el8t,-6T6.,, gi sahibi olması, bilginin kalıcı hafızaya daha ko- Ögren, S. O., lay atılmasını sağlar. “Neuropeptides in learning and memory processes with focus so.n9g-1a7la,n2i0n1”,0E. uropean Journal of Pharmacology, Cilt 626, Yeni bilgiyi öğrenmeye hazır olmak, dikka- Purves, D., Brannon, E. M., Cabeza, R., Huettel, S. A., tini vermek yani konuya yoğunlaşmak, bilgi- LaBar, K. S., Platt, M. L, Marty Woldorff, M., Principles of nin hafızaya atılmasında temel şartlardır. Öğ- C“DogenclietirvaetiNveeuMroesmcioenryce”,,s1.43.5B3ö-7lü8m, 2,008. dendritler renme, mümkün olduğunca dinlenmiş durum- Breedlove, S. M., Watson, N. V., Rosenzweig, M. R., Biological da yapılmalıdır. Aşırı stres, yorgunluk, uykusuz- Pa“LnsyedcahCrnolilinongigcyaa:lnANdneMuInretormsocdioeurnycct”ei,o,sn6. 5.tB1o1aB-s5eımh1a4,v,1i27o0.r1aB0lö,.Clüomgn, itive, Morfin benzeri etkiye sahip olan enkefalin luk ve dengesiz beslenme öğrenmeyi olumsuz Johnston, M. V., Alemi, L., Harum, K. H., ve dinorfin, hipokampusu baskılayan mesaj- etkileyen unsurlardır. Konular, basitten karmaşı- “Learning, Memory, and Transcription Factors”, cılardır. Hipokampusta sinir ileti gücünün art- ğa doğru hiyerarşik bir sıraya konularak öğrenil- VPeindicaetnritc, JR. eLs.e,a“Lrceha,rCniinltg53an, Sdamyıe3m:3o, sr.y6: 9w-h7i4l,e2y0o0u3r.est, masını engelleyerek bilginin uzun süreli hafı- melidir. Kolay konular önce, daha zor ve karma- your brain k2e3eHpsawziroarnki2n0g0”,9C. urrent biology, Cilt 19, Sayı 12R, zaya atılmasını önler. Bu mesajcılar, stresli olay- şık konularsa sonra öğrenmelidir. Öğrenilen un- s. 484-486, larla başa çıkmada hayli yararlıdır. Nosiseptin surların kendi içinde belirli bir sıraya koyulması, Phelps, E. A., “Human emotion and memory: ve galanin öğrenme ve hafızada etkili olan di- gruplandırılması, ilişkilendirilmesi ve çeşitli çağ- interactions of the amygdala and hippocampal complex”, ğer mesajcılardır. Nosiseptin öğrenmeyi ve duy- rışımların kullanılması öğrenmeyi kolaylaştıran Current Opinion in Neurobiology, Cilt 14, s. 198-202, 2004. gusal hafızayı artıran bir moleküldür. Galanin, tekniklerdir. Örneğin bir telefon numarasını ez- bazı sinyal ileti yollarını tıkayarak hipokampu- berlerken o numarayı çağrıştıracak doğum tari- Kas (% 20) 1000 ml Karaciğer (% 27) 1350 ml İstirahat su baskılar. Öğrenme ve hafızayı olumsuz etki- himiz, evimizin kapı numarası gibi başka bilgi- Böbrekler (% 22) 1100 ml 5000 ml leyen galanin, Alzheimer hastalığıyla da yakın- lerden yararlanabiliriz. Yeni öğrenilen bir bilgi- Kalp (% 4) 200 ml dan ilişkilidir. yi daha önce okumuş, görmüş ve yaşamış oldu- Cilt (% 6) 300 ml Düzelti ğumuz olaylarla veya tanıdığınız insanlarla iliş- Geçen sayıdaki kilendirmek de ezberlemeyi kolaylaştırır. Beyin (% 14) 700 ml Diğer (% 7) 350 ml İstirahat grafiğinin düzeltilmiş hali yandadır. Kas (% 20) 1000 ml olacaktır Bir nöron yeterince güçlü bir İki hücrenin arasında geçici bir bağ oluşur. Yinelenen sinyal göndermelerle nöronlar Etkinliğin sürmesiyle başka nöronlar da uyarı aldığında komşu nöronlardan İleride birlikte elektrik sinyali gönderme birbirine sıkıca bağlanır. ağa katılır. Oluşan ağ tek bir anıya birine bir elektrik sinyali gönderir. eğilimine girerler. Başka komşu hücrelerle Hangi hücreye bir uyarı gelse, artık karşılık gelir. uyarı bağ kurarlar. hep birlikte elektrik sinyali gönderirler. nöron geçici bağ elektrik sinyali kalıcı bağ elektrik sinyali 86
Yayın Dünyası konuda bilgilendirmeye yönelik olarak etkin İlay Çelik biçimde kullanılması önem taşıyor. İklim de- sinin ve alışkanlığının gelişmesine katkı sağ- İklim Değişikliği ve Ormancılık: ğişimini ve etkilerini konu alan popüler bilim lama potansiyeli taşır. TÜBİTAK Popüler Bi- Modellerden Uygulamaya yayınlarıysa en önemli araçlardan biri. Ülke- lim Kitapları’ndan geçtiğimiz yılın Ekim ayın- mizde ekoloji ve çevre ile ilgili çalışmalar yü- da yayımlanan Penguenler tam da böyle bir Doğa Koruma Merkezi, 2011 rüten pek çok sivil toplum kuruluşu son yıl- ilk okuma kitabı. Kitap rengârenk fotoğrafla- larda doğal çevreyle ilgili farkındalığın geliş- rı ve çizimleri, yetişkinler için bile yeni olabile- İklim değişimi tüm dünyada ekosistemle- mesine yönelik önemli yayınlar yapıyor. Bu- cek ilginç bilgileriyle minik okurları bu ilginç ri tehdit eden küresel bir sorun olarak kar- nun güncel örneklerinden biri Doğa Koruma canlıların büyüleyici dünyasına davet ediyor. şımızda duruyor. Ekosistemleri tehdit eden Merkezi’nin bir proje kapsamındaki çalışma- Kitapta penguenleri diğer kuşlardan ayıran sorunlar yaygın olarak sadece “çevrecileri” ya ları sonucunda oluşturduğu İklim Değişikliği özellikler, penguenlerin soğuk yerlerde nasıl da bazı bilim insanlarını ilgilendiren bir konu ve Ormancılık: Modellerden Uygulamaya adlı yaşayabildiği, yüzme yetenekleri, beslenme- olarak algılansa da aslında dünyadaki her bi- kitap. Doğa Koruma Merkezi tarafından, çok leri, sıcak yerlerde yaşayan türleri, çoğalma- reyin bu sorunların sonuçlarından doğrudan ortaklı bir çalışma olan Seyhan Havzası’nda ları, büyümeleri, iletişim kurmaları gibi konu- etkilenmesi kaçınılmaz. Bu yüzden daha faz- Orman Ekosistemlerinin ve Ormancılığın İk- lardan ve bilim insanlarının penguenlerle ilgi- la insanın iklim değişikliği gibi geri dönülmesi lim Değişikliğine Uyum Sağlaması Projesi’nin li araştırmalarından bahsediliyor. Kitabın so- imkânsız sonuçlar yaratmakta olan büyük bir bir çıktısı olarak hazırlanan kitap, projenin po- nunda küçük bir sözlük ve dizin ve kitabın kü- çevre sorununun farkına varması gerekiyor. püler dilde yazılmış bir özet raporu aynı za- çük okurlara daha faydalı olmasını sağlamak Konuyla ilgili güçlü bir kamuoyu oluşmadan manda. amacıyla ebeveynlere hitaben hazırlanmış hükümetlerin iklim değişiminin hâlihazırda bir not bulunuyor. Kitabın küçük okurlarımız- yaşanan ve yakın gelecekte beklenen sonuç- Proje, sebepleri radikal uygulamalarla bu- ca keyifle okunmasını, onların doğaya yöne- larını önlemeye yönelik tedbir alma girişimle- gün tamamen ortadan kaldırılsa bile devam lik sevgi ve merak duygularını güçlendirme- rinde bulunması olası görünmüyor. Dolayısıy- etmesi ve ekosistemleri ve insan medeniye- sini diliyoruz. la her türlü iletişim aracının kamuoyunu bu tini etkilemesi kaçınılmaz olan iklim değişi- minin kaçınılmaz etkilerine karşı, ormancılık Emily Bone: Çocuk kitapları yazarı. Yayımlanmış Doğa Koruma Merkezi: Doğa Koruma Merkezi ülke- uygulamaları açısından nasıl bir uyum planı eserlerinden bazıları: İlk Okuma-Güneş Sistemi (TÜ- mizdeki doğal ekosistemlerin sürdürülebilir biçimde geliştirilebileceğine ilişkin bir öneri sunuyor. BİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2011), İlk Okuma-Ge- korunabilmesine yönelik stratejiler geliştiren, ürünle- Projede pilot bölge olarak ele alınan Seyhan miler (TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2011), Çı- rini yayınlar ve eğitim faaliyetleri yoluyla paylaşan bir Havzası’nın mevcut orman yayılış alanları ve kartmalı Kıyafetleriyle Dünya Seyahati (İş Bankası sivil toplum kuruluşu. Doğa Koruma Merkezi doğanın iklim değişimi sonucunda bu yayılış alanların- Kültür Yayınları, 2011) karmaşıklığını anlamak, doğa korumanın çok disip- da oluşması modellerle öngörülen değişim- linli gereklerini yerine getirmek için bilgiyi ve bilim- ler anlatılıyor. Sonuç olarak da orman yöne- “Penguenler nerede yaşar? sel yaklaşımı temel alan bir süreçte çözümler üretme- timi planlarına aktarılmak üzere iklim değişi- Ne yerler ve besinlerini nasıl yakalarlar? ye çalışıyor. Kuruluş bilimsel yaklaşımları temel ala- mine uyum sağlamaya katkıda bulunacak so- Bu kitapta bu soruların yanıtlarını ve pen- rak, biyolojik çeşitliliğin etkin şekilde korunmasını ve mut öneriler sunuluyor. Kitap renkli ve büyük guenlerle ilgili daha birçok etkileyici gerçeği doğal kaynakların sürdürülebilir şekilde yönetilmesi- boyutlu baskısı, alana dair çok sayıda fotoğra- bulacaksınız.” ni amaçlıyor. fı, açıklayıcı ve anlaşılır haritaları, tabloları ve grafikleriyle her kesimden okura hitap ede- bilecek bir popüler bilim kitabı olduğu kadar konuyla ilgili araştırma yapanlar için de çok değerli bir başvuru kaynağı oluşturuyor. Ki- tabın geniş bir okuyucu kitlesiyle buluşarak özellikle genç okurları ülkemizde doğal çev- reye karşı daha duyarlı yaklaşımlar benimsen- mesi konusunda duyarlı kılmasını diliyoruz. Penguenler Emily Bone Çeviri: Özge Balkız TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ekim 2011 Egzotik canlılar, eğlenceli birer öge ola- rak çocukların dikkatini canlılar dünya- sına çekmek, hem genel olarak yaşadıkla- rı dünyayla hem de özel olarak doğayla ilgi- li merak duygularını güçlendirmek için ku- sursuz araçlardır. Dolayısıyla egzotik canlılar- la ilgili kitaplar da çocuklarda okuma sevgi- 87
Gökyüzü Alp Akoğlu Yapay Uydular Geçtiğimiz aylarda gökyüzünü süsleyen Ve- Uluslararası Uzay İstasyonu zı bir renk almasına yol açar. Ardından Güneş nüs 6 Haziran’daki büyük gösterisine ha- Dünya’nın arkasına girer. İstasyon yörüngede zırlanmak için sahneyi terk etmeye hazırlanı- Yaklaşık 350 km yüksekte saatte 27.700 çok hızlı hareket ettiğinden, orada Güneş’in ba- yor. Bu konuyla ilgili yazımızı derginin baş say- km hızla yörüngesinde dolanan istasyon tışı yalnızca birkaç saniye sürer. falarında bulabilirsiniz. Venüs geçişiyle ilgili bil- Dünya’nın çevresini günde yaklaşık 15 kez do- gileri önümüzdeki ay da bu köşeden hatırlata- lanıyor. Bu hızı sayesinde gökyüzünde yüksek- Gökyüzündeki en parlak uydular Iridium uy- cağız. ten uçan bir yolcu uçağı kadar hızlı görünüyor. dularıdır. İletişim amacıyla kullanılan bu uydu sis- Bazı zamanlar gökyüzünü neredeyse bir uçtan temi 66 etkin uydunun yanı sıra birkaç yedek uy- Gökyüzünde parlaklıkta Venüs’ten sonra diğerine kat ederek 4-5 dakika kadar gökyü- dudan oluşur. Bu uydular yerden 750-800 km gelen bir cisim var. Bu, ne bir gezegen ne de bir zünde görülebiliyor. yüksekteki yörüngelerinde Dünya çevresinde yıldız. Ayrıca her zaman kendini göstermiyor, yaklaşık 100 dakikada bir dolanır. ne zaman bakacağınızı bilmeniz gerek. Elbette, Uzay istasyonunun parlaklığı son ekleme- tesadüfen de görebilirsiniz. Sözünü ettiğimiz lerden sonra Venüs’ünkine yaklaşmış durumda. Her bir Iridium uydusu üç geniş yansıtıcı yü- insan yapımı bir cisim olan Uluslararası Uzay İs- Bu, gökyüzündeki en parlak yıldızdan 16, yaz ve zeye sahiptir. Güneş ışığı bu panellerden birin- tasyonu. Köşemizde ara sıra bu konuya değini- sonbahar gökyüzündeki en parlak yıldızlardan den yansıdığında, uydunun parlaklığı kısa süre- yoruz, çünkü bu yapay gökcisimleri okurlarımı- 25 kat parlak olduğu anlamına geliyor. Bu haliy- liğine Venüs’ten 25 kat parlak olabilir. Uydu nor- zın en çok ilgisini çeken alanlardan biri. le uzay istasyonunu kent merkezinden bile ko- malde çıplak gözle görünmezken, görünür hale layca gözlemek mümkün. Yaklaşık olarak yönü- geldikten yaklaşık 30-40 saniye sonra en yüksek Uzay istasyonunu ve diğer parlak uyduları nü ve geçiş zamanlarını bilmek yeterli. parlaklığına ulaşır ve ardından giderek sönükle- alacakaranlıkta kolayca seçebiliriz. Ama daha şip gözden kaybolur. sönük olanları yıldızlar iyice belirdikten sonra İstasyonun bazı geçişleri ufka yakın, bazı ge- onların arasında hereket eden noktacıklar ola- çişleri daha yüksekten olur. Ufka yakın geçişleri Yapay uyduların, özellikle de çıplak gözle gö- rak görürüz. ufkun açık ve havanın temiz olmadığı yerlerden rülecek kadar parlak olanların geçiş zamanları görmek biraz zor olabilir. Bu geçişlerde istasyo- ve nereden, nasıl görünecekleriyle ilgili bilgilere Yapay uyduların çoğu yeryüzüne görece nun parlaklığı da biraz düşük olur ve geçiş ge- çeşitli internet sitelerinden ulaşabilirsiniz. Bizim yakın yörüngelerde dolanır. Akşam ve sabaha nelde daha kısa sürer. önereceğimiz site Heavens-Above (www.hea- karşı, Güneş henüz ufkun altında yeterince al- vens-above.com). Bu siteden özellikle Uluslara- çalmadığı için, Güneş’in ışınları birkaç yüz km Yüksek geçişlerde istasyon daha parlak gö- rası Uzay İstasyonu (ISS) ve Iridium uydularıyla il- üzerimizde dolanan bu uydulardan yansır. On- rünür ve geçişin süresi beş dakikayı bulabilir. gili gözlem bilgilerine ulaşmak mümkün. Bunun ları bu sayede görebiliriz. Güneş ufkun altında Geçiş başladığında ufkun üzerinde görünen is- yanı sıra daha düşük parlaklıktaki uyduların ge- alçaldıkça uydular gölgede kalır. tasyonun parlaklığı azdır, ama yükseldikçe artar. çişleriyle ilgili hesaplamalar da yapılabiliyor. Bu- Geçişin sonu da ilginçtir. İstasyon gökyüzünde nun için önce siteye kayıt olmak gerekiyor. Yapay uydularla en çok karışan cisimler hızla sönükleşir, kızıl bir renk alır ve ardından uçaklardır. Yanıp sönen ışıkları uçakları uydu- gözden kaybolur. Bunun nedeni Dünya’nın göl- Uyduların geçiş zamanlarını hesaplatmak için lardan ayırmamızı kolaylaştırır. Uyduların yan- gesine girmeye başlamasıdır. önce gözlemleri yaptığınız yerin konum bilgisi- sıttığı ışık genellikle sabittir, ancak bazı uydu- ni tanımlamanız gerekiyor. Sitenin veritabanın- ların parlaklığında periyodik değişimler olabi- İstasyonun sönükleşmeye başlamasıy- da Dünya’nın neresinde olursanız olun hemen lir. Bu değişimler uydunun kendi çevresindeki la gözden kaybolması arasında geçen zaman, hemen tüm yerleşim yerlerinin, hem de köylere dönüşüne bağlı olduğundan genellikle bir saat Güneş’in istasyondaki astronotlara göre ne ka- kadar, koordinatları yer alıyor. Size listeden seçip gibi düzgün aralıklarla gerçekleşir. dar sürede battığı konusunda bize fikir verir. kaydetmek kalıyor. Güneş atmosferin arkasında alçalırken, atmos- Uyduların ne kadar parlak görüneceği yer- ferden süzülüp gelen ışınlar istasyonun kırmı- den yüksekliklerine, büyüklüklerine ve yüzey- lerinin yansıtıcılığına bağlıdır. Yüksek enerjiye gereksinim duyan bazı uyduların güneş panel- leri büyüktür, bunlar da uyduların yansıtıcılığı- nı artırabilir. Yapay uydular arasında en çok ilgi çekeni kuşkusuz Uluslararası Uzay İstasyonu. Bu istas- yon, gökyüzündeki en büyük insan yapımı ci- sim. İstasyonun yapımı büyük oranda tamam- landı, buna bağlı olarak da yeni parçalar eklen- dikçe istasyonun gökyüzündeki parlaklığı iyi- ce arttı. 88
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] KUZEY Kraliçe 4 Mayıs Satürn, Spika ve Perseus Ay yakın görünümde 29 Mayıs Kral Zürafa Mars ile Ay yakın görünümde Deneb Kuğu Kutupyıldızı Vaşak Kapella Lir Vega Küçük Ayı Arabacı Venüs Ejderha Büyük Ayı İkizler DOĞU Herkül Yengeç Küçük BATI Kuzeytacı Köpek Çoban Yılancı Yılan Arkturus Berenices’in Aslan Regulus Procyon Saçı Mars Tekboynuz Başak Satürn Kupa Akrep Spika Karga Suyılanı Antares Terazi Pompa 1 Mayıs 22.00 Erboğa 1 Mayıs 23:00 15 Mayıs 21.00 GÜNEY 15 Mayıs 22:00 31 Mayıs 20.00 31 Mayıs 21:00 13 Mayıs’ta Gezegenler ve Ay Merkür, ayın ilk günleri Güneş Satürn Polluks doğmadan hemen önce görülebilir. Gezegen ufuktan çok az yükseleceğinden Spika Kastor uygun hava koşullarında yüksek bir yerden gözlem yapmak gerekiyor. Ay Ay Geçtiğimiz aylarda batı ufkundaki Prokyon en göz alıcı cisim olan Venüs yavaş yavaş sahneden ayrılıyor. Gezegen ayın 4 Mayıs akşamı doğu-güneydoğu ufku 25 Mayıs akşamı batı ufku ortalarından sonra iyice alçalmış olacak, ama dikkatli gözlemciler gezegeni ayın son Satürn, hava karardığında doğu yakın konumda bulunacak. haftasına kadar görebilir. ufku üzerinde bulunuyor ve ay boyunca Ay, 6 Mayıs’ta dolunay, 13 Mayıs’ta tüm gece gözlenebiliyor. Başak Mars, bu ay en iyi konumunda. Gezegen Takımyıldızı’ndaki Satürn ve hemen sondördün, 21 Mayıs’ta yeniay, 28 Mayıs’ta hava karardığında güney yönünde iyice sağındaki Spika 4 Mayıs’ta dolunay ile ilkdördün hallerinde olacak. yükselmiş oluyor. Gündoğumundan yaklaşık iki saat öncesine kadar 89 gökyüzünde olacak gezegen parlaklığı ve sarı rengiyle dikkat çekiyor. Mars, ayın ilk günü Regulus ve Ay ile birlikte olacak. Jüpiter gökyüzünde Güneş’e iyice yaklaşmış durumda. Bu nedenle bu ay Jüpiter’i göremeyeceğiz.
Bilim Tarihinden Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir İslam Dünyasında Kimya Cisimlerin temel yapılarını, birbirleriyle olan etkile- çağ ve Ortaçağ kimyası günümüzde genellikle simya ke- şimlerini ve yeni bileşimler oluşturmalarını inceleyen bi- limesiyle karşılanıyorsa da bu kullanım yanlıştır ve eski lim dalını ifade eden kimya kelimesinin etimolojisi hak- kimya demek daha doğrudur. Çünkü yapılanların tümü kında iki görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisine gö- doğa felsefesinin bir dalı olarak kabul edilen kimya adı- re kimya ifadesi, kökeni eski Mısır dilinde siyah anlamına na yapılmaktadır. gelen kemi’den, diğerine göre ise Grekçe eritmek anlamı- na gelen khymeia’dan türemiştir. Arapçaya el-Kîmiyâ şek- Konunun tarihsel gelişimi ele alındığında, eski kimya linde yerleşen kelime daha sonra Latinceye alchimia şek- çalışmalarının bazı yönleriyle uygulamalı bazı yönleriyle linde çevrilmiştir. Bu kullanım hemen hemen bütün Ba- de bütünüyle kurgusal bir sanat türü olarak Mısır’da doğ- tı dillerince benimsenmiştir. İslam dünyasında kelimenin duğu görülmektedir. Kurucusu Hermes Trismegistus ka- mahiyeti daha belirgin hale getirilmiş, hem kuramsal yö- bul edildiğinden başlangıçtan itibaren eski kimya, kutsal nünü hem de belirli işlemler gerektiren uygulamayı be- bir sanat olarak görülmüş ve genellikle gizli bir bilgi yı- lirtecek şekilde İlm-i Sınâat el-Kîmiyâ veya kısaca İlm el- ğını olarak bireyler arasında simgesel anlatımla paylaşıl- Kîmiyâ şeklinde kullanılmıştır. Bununla birlikte kelimenin mıştır. Konuya ilişkin yazılan erken tarihli eserlerin çoğu daha özel bir anlamda kullanımı da söz konusudur. Bu Grekçedir ve Hermes’e atfedilmektedir. Bu anlamda bili- haliyle el-Kîmiyâ belirli bir teknikle altın ve gümüşü mey- nen ilk yazılı metin de Hermes’in bu kutsal sanatın ilke, dana getiren maddenin araştırılması ve bu amaca ulaş- kural ve yöntemini açıklamak için yazdığı kabul edilen mak için gereken işlemin uygulanması anlamındadır. İlk- Zümrüt Levha’dır. Uzun süre eski kimyaya Hermetik sanat denilmesi de bundandır. Eski kimya çalışmalarında Kimya Çalışmalarının olduğu, gök nesnelerinin yeryüzünd eki oluş ve bozuluşa kullanılan fırın İslam Dünyasındaki Gelişimi etkide bulunduğu, kimyasal dönüşümlerin fiziksel oldu- Kaynak: Sezgin, F., İslam’da ğu kadar mistik-metafizik süreçleri içerdiği ve nihayet Bilim ve Teknik, Cilt IV, İlm el-Kîmiyânın İslam dünyasındaki öyküsü bilim kendine özgü simgesel bir dili olan bir düşünce geleneği Çeviren: A. Aliy, Türkiye insanlarının İskenderiye üzerinden eski kimya bilgilerini olarak kabul edilmesidir. Bu kabulün önemli bir tarafı da Bilimler Akademisi ve Kültür edinmeleriyle başlamış ve gelişimi büyük ölçüde tanrı varlık alanlarının hiyerarşik bir bütünlük içinde birbiriyle Turizm Bakanlığı, 2007. Hermes’e atfedilen yaklaşımlar doğrultusunda gerçekleş- ilişkili sayılmasıdır. miştir. Bu gelişimin dikkat çeken yönü İlm el-Kîmiyânın, 90 bütün metafizik ve fizik varlık alanlarının birbirine bağlı İskenderiye’de başlayan varlıkların daha yetkin hale getirilebileceği düşüncesi, daha sonra değersiz maden- lerden değerli madenler elde edilebileceği düşüncesi- ne dayanan Yapısal Dönüşüm Kuramına dönüşmüştür. Kimya tarihinde uzun süre etkili olan bu kurama göre, doğadaki bütün metaller aslında cıva-kükürt bileşimi- dir. Dolayısıyla cıva-kükürt her madende belli oranlarda bulunur. Altında bu oran mükemmel durumdadır. Eski kimyayla uğraşan bir bilgin bu düşünceden hareketle, bir madeni çeşitli işlemlerle doğal oluşum halinden çözerek yeni bir denge (mizan) durumu sağlarsa, yeni bir maden oluşturulabileceği sonucuna ulaşmıştır. Başka bir deyişle, değersiz bir madeni oluşturan kükürt ve cıva miktarları- nı veya oranlarını değiştirerek, farklı bir maden örneğin altın veya gümüş elde edilebilir. Değersiz herhangi bir madeni değerli bir madene dönüştürmek hayal olsa da, bu hayale ulaşmak için başvurulan dönüştürme teknik- lerinin ve deneysel birikimin mod ern kimya aşamasına geçişte önemli rol oynamış olduğu açıktır. İslam dünya- sındaki kimya çalışmaları da genellikle bu doğrultuda sürdürülmüştür.
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 [email protected] İslam dünyasında ilgi duyulan bir diğer aletleri de kendisi geliştirmiştir ve böylece ve cıva daha önceki özelliklerini terk ederek konu da iksir, yani mükemmel maddeyi bul- kimya teknolojisinin gelişmesinde önemli rol yeni bir birim oluşturur. Câbir’in bildiği me- maktır. Mükemmele en yakın metal altın ol- oynamıştır. Câbir’in gerçekleştirdiği işlemle- taller altın, gümüş, bakır, demir, kurşun, cıva duğu için, genellikle bu çalışmalarda altının rin en önemlileri buharlaştırma, damıtma ve ve kalaydan ibarettir. kullanıldığı görülmektedir. İksir, aynı zaman- kireçleştirmedir. Buharlaştırma maddedeki da sonsuz yaşamın kapısını aralayacak bir farklı kısımların ayrışabilir hale getirilmesi, Kindî anahtar olarak da düşünülmüştür. damıtma çözünebilir maddelerin özel bir düzenek ve özel araçlar yardımıyla saflaştı- 9. yüzyılda Bağdat’ta yaşayan Kindî (796- Gezegenler ve madenler rılması ya da temizlenmesi, kireçleştirme ise 870) Ortaçağ İslam dünyasının büyük filozof- maddeleri yüksek sıcaklıkta yakarak ve toz larından biridir. Arapçaya çeviriler yapmış, Kimya çalışmalarında yeryüzündeki me- haline getirerek bir metaldeki çözünmeyen matematik, astronomi, fizik, kimya ve optik tallerle gökyüzündeki gezegenler arasında maddeleri ayırmaktır. gibi bilimlerle ilgilenmiştir. Optiğe ilişkin ça- ilişki bulunduğu düşüncesi de yer almaktadır. lışmaları, Eukleides’in araştırmalarına dayan- Bu düşünceden hareketle eski kimya astro- Câbir, yaptığı bu kimyasal işlemler sonu- maktadır. nomi ve astrolojiyle ilişkilendirilmiştir. Buna cunda element görüşünün oluşmasını sağ- göre madenler gezegenlerin yeryüzündeki lamış, özellikle oran, orantı ve ölçü üzerinde Yukarıda söz edildiği gibi İslam dünyasın- işaretleridir ve yedi gezegen simgesel olarak durarak da kimyanın nicel bir bilim olmasını da kimyanın amaçları konusunda görüş ayrı- yedi temel madene karşılık gelmektedir. Ör- amaçlamıştır. lıkları da vardır ve farklı düşünenlerden biri neğin altın Güneş’le, gümüş ise Ay’la eşleşti- olan Kindî, Câbir İbn Hayyân’ın aksine, metal- rilmiş ve bu metalleri göstermek için Güneş’e Câbir İbn Hayyân bütün maddeleri lerin aynı temel maddelerin birleşmesinden ve Ay’a benzeyen simgeler kullanılmıştır. Bu 3 ana grupta toplamıştır: meydana geldiğini ve dolayısıyla birbirlerine simgeler 18. yüzyıla kadar fazla değişmeden 1. Alkol gibi uçucu gazlar dönüşebileceklerini savunan Yapısal Dönü- gelmiş, günümüzdeki simgeler ise 18. yüzyıl- 2. Altın, gümüş, bakır ve kurşun şüm Kuramını benimsemez. Ona göre, doğa- dan itibaren şekillenmeye başlamıştır. gibi metaller da bulunan madenlerin her birinin kendisine 3. Bazı boya maddeleri gibi, uçucu ve özgü nitelikleri vardır ve birinin diğerine dö- Ortaçağ İslam dünyasında, bu tür bir et- metalik olmayan ara maddeler nüşmesi veya dönüştürülmesi olanaklı de- kinliği olumlu bulanlarla bulmayanlar arasın- Cabir İbn Hayyan’a göre, bütün maddeler ğildir. Dolayısıyla çeşitli işlemler aracılığıyla, da tartışmalar da çıkmış, ancak bu tartışmalar doğada saf olarak bulunmaz ama damıtma bakır veya kurşun gibi değersiz madenlerden kimyanın gelişimine olumlu etki yapmıştır. işlemiyle onları saflaştırmak olanaklıdır; ay- altın ve gümüş gibi değerli madenler üreti- Çünkü bu tartışmalar sırasında, taraflar gö- rıca sadece cansızları oluşturan maddeler lemez. rüşlerinin doğruluğunu kanıtlamak için, çok değil, canlıları oluşturan maddeler de damı- sayıda deney yapmış ve bu yolla deneysel tılabilir. Söylediğine bakılırsa, suyu 700 defa Zekariyâ el-Râzî bilginin artmasında önemli rol oynamışlardır. damıtmış ve sonuçta bu unsurdaki ıslaklık niteliğini yok ederek, sadece soğuk niteliğini İslâm dünyasında kimya çalışmalarıyla ta- İslam dünyasında kimyaya ilgi duyan ilk içeren saf elementi elde etmeyi başarmıştır. nınan bir diğer bilgin de Zekariyâ el-Râzî’dir kişinin Emevi Emiri Hâlid İbn Yezîd (öl. 720) Organik kökenli maddeleri damıtmak sure- (öl. 925). Rey’de doğan Râzî, otuzlu yaşla- olduğu kabul edilmektedir. Ancak tarihte tiyle, Câbir’in çeşitli boyalar, yağlar ve tuzlar rından sonra bilimle ilgilenmiştir. Bağdat’ta öne çıkan iki önemli isim vardır: Cafer el- elde ettiği bilinmektedir. başhekimlik yapmış, Afrika’ya ve Endülüs’e Sadık (öl. 765) ve onun öğrencisi Câbir İbn Kimya tarihinde Câbir’le birlikte anılan en seyahat etmiştir. Son birkaç yılında gözleri Hayyân (721-815). Geleneğin diğer önemli önemli kuram, madenlerin oluşumunu açık- görmez olmuştur. ismi ise Ebû Bekir er-Râzî’dir (öl. 925). ladığı cıva-kükürt kuramıdır. Bu kurama göre madenler cıvadan oluşmuş ve kükürtle katı- Râzî kimya, felsefe ve tıp alanlarında çalış- Kimyanın Öncüleri laşmıştır. Greklerin savunduğu ikilem anlayı- mıştır. Kimyada Câbir’in izinden giderek Yapı- Câbir İbn Hayyân şını benimsediği anlaşılan Câbir’e göre, cıva sal Dönüşüm Kuramını benimsemiştir. Ancak ve kükürt birer element değil, her tür made- Câbir’in aksine Aristoteles’in dört unsur gö- Aristoteles’in dört unsur (toprak, su, hava nin oluşumunu sağlayan temel ilke çiftidir. rüşünü değil, atomcu görüşü benimsemiştir. ve ateş) görüşünden hareket eden Câbir, var Câbir’in bu görüşü daha sonra, 16. yüzyılda Câbir gibi, bir dizi deney yaparak saf elementi olan her şeyin bu dört unsurdan oluştuğunu, Paracelsus (1493-1541) ve izleyicileri tarafın- elde etmeye çalışmış ve bu işlemin madde- bu unsurların temel nitelikleri (kuru-ıslak ve dan yeniden ele alınmış ve bu temel üzerin- nin erimesi, çözülmesi, parçalanması, ortaya soğuk-sıcak) farklı olduğu için de bunların de, yeni bir ikilem geliştirilmiştir. Bu ikilemi çıkan parçaların farklı parçalarla birleşmesi birleşmesinden oluşan maddelerin farklı oluşturan çift ise asit ve bazdır. ve oluşan ürünün çökelmesi gibi beş ayrı özelliklere sahip olduğunu belirtmiştir. Metallerin oluşumunu açıklamak maksa- süreçten geçtiğini belirtmiştir. Yeni kimya- dıyla ortaya atılmış olan cıva-kükürt kuramı- sal maddeler, yeni yöntemler ve yeni aletler Câbir, kimya çalışmaları sırasında ilk kez na göre, altın, gümüş ve bakır gibi metallerin geliştiren Râzî’nin en önemli başarılarından bazı kimyasal işlemler gerçekleştirmiştir. Do- birbirlerinden farklı olmalarında, bunların biri de, farklı organik maddeleri damıtmak ğal olarak bu kimyasal işlemlerde kullandığı temelini teşkil eden kükürdün farklılığı kadar, suretiyle çeşitli yağlar, tuzlar ve boyalar elde oluşmaları sırasındaki sıcaklık farkları ve Gü- etmiş olmasıdır. Ayrıca demir gibi zor eriyen neş ışığı da önemli bir rol oynar. Yeni bir me- metallerin ergitme işlemleri ile ilgili araştır- tal meydana getirmek üzere birleşen kükürt malar da yapmıştır. 91
Bilim Tarihinden Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir sonucu olup bilimsel herhangi bir temeli yoktur. Bîrûnî seri deneyler yapmak suretiyle Râzî laboratuvarda Bîrûnî bunu göstermiştir. Râzî maddeleri, mineral, bitkisel ve hay- Bir diğer bilim insanı da matematik, Cisimlerin özgül ağırlıklarının belirlenebil- vansal olmak üzere üç temel gruba ayırdık- astronomi ve coğrafya alanlarında yaptığı mesi için piknometreye benzer bir alet geliş- tan sonra, mineralleri de 6 gruba ayırmıştır: çalışmalarla öne çıkmış olan Bîrûnî’dir. Bu tirmiş ve bununla çok sayıda ölçüm yapmış- • Ruhlar: Cıva, amonyak tuzu, arsenik sülfat alanların yanı sıra kimya ve tıp konusunda tır. Bu işlem esnasında alet su ile doldurulu- • Madenler: Altın, gümüş, bakır, demir, kur- da kayda değer araştırmaları olan Bîrûnî’nin yor ve özgül ağırlığı bulunmak istenen cisim kimya konusundaki çalışması Kitab el-Cevahir bunun içine daldırılıyordu. Taşan su, aletin şun, kalay fî Ma’rifet el-Cevahir’dir (Cevherlerin Bilgileri taşma borusundan başka bir kaba iletiliyor, • Taşlar: Piritler, çinko oksit, kurşun sülfat Üzerine Cevher Kitap). Bu yapıtında metaller daha sonra oradan alınarak hassas bir terazi • Zâclar: Siyah, beyaz, yeşil, sarı ve kırmızı ve taşlarla ilgili görüşlerini sergilemiştir. ile tartılıyor ve cismin özgül ağırlığı kolaylıkla • Boraks belirleniyordu. • Tuzlar Bîrûnî suyun sıcak veya soğuk olmasının öz- Râzî aralarında Câbir’in de kullandığı da- gül ağırlığını etkilediğini söyleyerek, her iki su mıtma, kireçleştirme, çözündürme, buharlaş- arasında bir miktar fark olduğunu belirtmiştir. tırma, kristalleştirme ve süblimleştirmenin Belirlemesi doğru olmakla birlikte, Bîrûnî’nin de olduğu temel kimyasal işlemleri gerçek- verdiği değerlerde sıcaklık derecesinin ne leştirmiştir. olduğu bilinmediğinden, başka bir deyişle o Râzi’nin Kitâb el-Hâvî fî el-Tıb’bı. dönemde günümüzdeki gibi bir sıcaklık dere- Bu yapıtta verdiği bilgilere göre, Râzî hastalıkların tedavisinde, celeme sistemi yani termometre olmadığı için, cerrahi yerine ilaçla tedaviyi tercih etmektedir. verdiği değerleri kıyaslayarak ne kadar isabetli olduğunu söylemek mümkün değildir. Bîrûnî’nin önemli çalışma alanlarından biri de bitki, hayvan ve madeni kökenli ilaçlar hazırlamak için yaptığı eczacılıktır. Bîrûnî’nin Belirlediği Değerler Günümüz Değerleri Altın Esas Alındığında Cıva Esas Alındığında 19,26 Altın 19,26 19,26 13,59 8,85 Cıva 13,76 13,59 7,79 7,29 Bakır 8,92 8,83 11,35 Demir 7,82 7,74 Kalay 7,22 7,15 Kurşun 11,40 11,29 Bîrûnî’nin Belirlediği Değerler Günümüz Değerleri Zümrüt Esas Alındığında Kuvars Esas Alındığında 3,90 Safir 3,91 3,76 3,52 2,73 Yakut 3,75 3,60 2,75 2,58 Zümrüt 2,73 2,62 İnci 2,73 2,62 Kuvars 2,53 2,58 Bîrûnî, o dönemde kimyacıların temel Bîrûnî’nin yaşadığı dönemde, bilim adam- açıklama modeli olan, altın ve gümüş gibi ları miktarları (örneğin 1 kilo ağırlığında veya değerli madenlerin, daha değersiz maden- 1° sıcaklığında) somut nicelikler olarak veremi- lerden elde edilebileceğini savunan yapısal yordu. Daha çok, belli bir madde temel alına- dönüşüm görüşünün doğru olup olmadığını rak, oranlar veriliyordu. Dolayısıyla Bîrûnî’nin araştırmış ve yaptığı deneylerle bunun doğ- teorik olarak bir metalin diğerinden ne kadar ru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Çünkü ona daha ağır olduğunu söylemesi söz konusu de- göre, sihir, büyü, efsun gibi şeyler mesnetsiz ğildi. Bunun yerine belli metalleri temel alarak, ve temelsizdir. Yapısal dönüşüm sonucu elde onlara göre bütün bilinen metal ve taşların edildiği söylenen maddeler aslında bir göz birim ağırlığını vermişti. Bîrûnî bu konudaki boyamanın sonucudur; bir nevi sihirbazlık çalışmalarını 8 farklı metal ve 23 farklı taş üze- 92
<<< Bilim ve Teknik Mayıs 2012 rinde yürütmüş ve metallerden altın ve cıvayı, taşlardan da İbn Sînâ maddelerin özelliklerini belirlemek için da- MDüarztesltamyıesı:nda yayımlanan zümrüt ve kuvarsı esas alarak bazı metal ve taşların özgül mıtma, süblime etme, eritme, çözümleme, birleştirme ve İslam Dünyasında Fizik başlıklı ağırlıklarını belirlemiştir. Bîrûnî’nin belirlediği değerlerle kireçleştirme yapmıştır. Bunlardan beyaz boya elde et- yazıda yer alan “moment” ifadesi günümüz değerleri karşılaştırıldığında büyük ölçüde ya- mek için gerçekleştirdiği süblimleştirmeyi şöyle yapmıştır: “momentum” olacaktır. kınlık olduğu görülmektedir: Önce bakırla cıvayı karıştırır ve sirkeyle pişirir. Daha sonra bu karışımı, nemini kaybedene kadar ısıtır. Bu karışım be Bîrûnî aynı şekilde, tatlı su nasıl elde edilebilir sorusuna yaz bir toz halini alır. Maddenin nemini tamamen kaybet- da cevap aramış, bu meseleye ilişkin olarak deniz suyun- mesi için işlem tekrarlanır, öyle ki madde artık yanmayacak dan tuz elde etmeyi teklif etmiştir. hale gelir, sadece beyaz zerreler kalır. İbn Sînâ bu işlem için o dönemin en gözde kimya aleti olan imbiği kullanmıştır. İbn Sînâ Hayvansal maddeler üzerinde de araştırma yapan İbn Kimya alanında farklı görüşleri olan bir diğer bilim in- Sînâ, merak ettiği her konuyu deneysel olarak incelemek- sanı da İbn Sînâ’dır (980-1037). İbn Sînâ’nın kimya konu- ten geri durmamıştır. Örneğin nişadır ve zaç karışımını bir suna olan ilgisinin o dönemde yaygın kabul gören Yapısal şişeye koyup, serin bir yerde 40 gün ila 3 ay bekletmiş, daha Dönüşüm Kuramı hakkında duyduğu değerlendirmelerle sonra bu karışıma bir tüy atmıştır ve onun derhal yandığını başladığı anlaşılmaktadır. Kendisine ilginç, belki de şaşırtı- görmüştür. Bu tepkime o sıvının ne kadar keskin olduğu- cı gelen yön değersiz bir metalin altına dönüştürülebile- nu göstermektedir. Muhtemelen nişadır ayrışmış ve büyük ceğinin şiddetle savunulmasıdır. Bu konuda şunları söyle- bir ihtimalle kuvvetli bir asit olan hidroklorik asit oluşmuş mektedir: olmalıdır. Çünkü İbn Sînâ, işlem tam yapıldığında elde edi- len maddenin buharlaşabileceğini söylemektedir. Bugün “Bu sanatla ilgilenen kişilerin birçok hataları var. Ancak hidroklorik asidin kolayca eriyip buharlaştığı bilinmektedir. onlara yapılan itirazlar da temelde zayıf. Kendi nefsime döndüm ve düşünmeğe başladım. Bu işin eğer olabiliyor- İbn Sînâ kireçleşme ve eriyebilme özelliklerini karşılaş- sa nasıl olabileceğini, olamaz ise nasıl olamayacağını ken- tırmıştır. Kireçleşme sırasında madde önce rutubetini kay- di çalışmalarımla tespit etmeğe çalıştım.” beder, sonra pişer, nihayet kül olarak artık bırakır. Ancak • Ruhlar (uçucu özellikteki maddeler): örneğin kükürt rutubet bazı maddelerde, örneğin eriyiklerde, o maddenin • Metaller: örneğin altın özüyle kaynaşmış gibidir ve onlarda rutubet yok olmaz. • Bu ikisi dışında kalan, yumurta, kıl, dışkı gibi maddeler Benzer şekilde İbn Sînâ’ya göre, eğer bir madde yanıcıysa ateşte yanar, parçalarına ayrılır, hatta bazen tamamen kay- İbn Sînâ’ya göre maddelerin karışabilme, karışmama, bolur. Burada, İbn Sînâ’nın gaz haline dönüşebilmekten eriyebilme, akabilme, kaynaştırma, nemli veya kuru olma söz ettiği düşünülebilir. gibi belirli özellikleri vardır. Doğası gereği çözülebilen, ay- rışabilen maddelere tuzlar, zaçlar örnek olarak verilebilir. Bu çalışmaları sonucunda İbn Sînâ kimyayı bir sanat olarak kabul etmiş, ancak kolay kazanç elde etmek için altın ve gümüş yapma çabalarını da eleştirmiştir. Ona göre, bir başka madde kullanılmak suretiyle altın ve gü- müş elde edilemez, çünkü her maddenin kendine özgü özellikleri vardır. Bunlar değiştirildiğinde, artık o madde yoktur; o madde kendisi olmaktan çıkar. Dolayısıyla bazı kimyasal işlemlerle altın rengi ve gümüş reng i boyalar elde edilebilir, ancak yeni bir madde elde edilemez. Böy- lece Yapısal Dönüşüm Kuramını reddetmiştir. İslâm dünyasındaki bu çalışmalar 12. yüzyıldan itiba- ren, diğ er birçok bilimsel çalışma gibi, Arapçadan Latin- ceye çevrilmiştir. Avrupa’da bu konuyla ilgili ilk çeviriyi yapan Robert Chester olmuştur. Albertus Magnus ve Roger Bacon bu çalışmalardan etkilenmiştir. Bu anlatı- lanlara ek olarak kimya biliminin gelişmesine Müslüman bilginlerin bir önemli katkısı da kimyaya analitik ve sen- tetik bir kimlik kazandırmalarıdır. TDKüaörylkeninya,ekElDa.,ri“yKanimetyVa”a, kİsflıa,m20A02n.siklopedisi, Cilt 26, Özer, U., Arslan, M., Diriöz, H., “İbn Sina ve el-Kimya”, KKSeoamhçypAaoy,zdEyıu.n,m“,İAub,n.,K“Sİüîsnlltaâüm’draBDKaükimnanyyalaıs”ğ,ıınU, d1lua98sSl4aim.rayraasvıeİbKnimSîynaâ”, SÇSİYbeeeenrzzvigg,SiiirTînnenü,,nârFF:k..SA,,ieİİy.mssellAaapBmmloiiylz’di,KymaTuüülBmlertirükluirAim,yDEekvraüBcedniiTeylyimeemakssinlıÜseniirk,nın,2AivC0Bke0iiarll4tsidm.iIetVemles, iri,sT1ia9vr8ei4h.indeki EOdrtitaöçra:ğYİ.sUlanmatD, Lüontyuass,ı2n0d0a8B. ilim ve Teknik, Kültür Turizm Bakanlığı, 2007. CKoiltç3A7y,dTıünr,kAiy.,e“DSiimyayna”e,tİVslaamkfıA, 2n0s0ik9l.opedisi, YYTeıiltkmikelaiHz, ,Saİ.z.v,indYe.i,tYiBkailyHimınalzTairnaıre,in2hi0inn0eK9.GaşiirfiişF, NuaotbSeel,z2gi0n1,0. Nİnassarn, SY.aHyı.n, İlsalraım, 19v8e9İ.lim, Çeviren: İ. Kutluer, İNnassarn, SY.aHyı.n, İlsalraım, 1’d9a91B.ilim ve Medeniyet, 93
Zekâ Oyunları 157 817 325 Çakışan Mumlar Tek - Çift 968 236 419 432 549 768 Bir odada üç mum yakılmıştır. 7 x 7’lik bir satranç tablosuna 415 763 193 Yanmaya başlama ve bitme zamanlarına siz “0”, arkadaşınız ise “1” sayılarını 298 154 784 göre mumlar kaç farklı biçimde yerleştirmek üzere 763 928 652 çakışabilir? bir oyun oynayacaksınız. 589 782 345 Oyuna önce siz başlayacaksınız 632 596 218 Soru iki mum için sorulsaydı yanıt 9 olacaktı. ve bir o, bir siz sırayla boş karelere 174 413 967 sayılarınızı yerleştireceksiniz. 1. Birinci başlar, sonra ikinci başlar, Tablo tamamen dolduğunda her satırın Sudoku sonra birinci biter, sonra ikinci biter. ve sütunun ayrı ayrı toplamlarını alacaksınız. 2. Birinci başlar, sonra ikinci başlar Elde edilecek on dört toplamdan tek sayı Bir SUDOKU tablosundaki dokuz bloktan ve biter, sonra birinci biter. olanlar için siz birer puan alacaksınız, dördündeki tüm sayılar bir sayı 3. Birinci başlar, sonra ikinci başlar, çift olanlar için ise arkadaşınız artırılmış (9’dan sonra 1 gelmek üzere) sonra birinci ve ikinci aynı anda biter. birer puan alacak. ve yukarıdaki tablo elde edilmiştir. 4. Birinci ve ikinci aynı anda başlar, Hem arkadaşınız hem de siz hiç hata Bu blokları eski haline getirerek baştaki sonra birinci biter, sonra ikinci biter. yapmadan oynadığınıza göre bu oyunda SUDOKU tablosunu elde ediniz. 5. Birinci ve ikinci aynı anda başlar, en fazla kaç puan alabilirsiniz? sonra ikinci biter, sonra birinci biter. Gelişigüzel oynanan bir oyun sonunda Not: 6. Birinci ve ikinci aynı anda başlar ve aşağıdaki tablo elde edilseydi, 6 puan Standart bir SUDOKU tablosunda sonra aynı anda biter. alacaktınız. her sırada, her sütunda ve her blokta 7. İkinci başlar, sonra birinci başlar, (sınırları gösterilen 3 x 3’lük kareler) sonra ikinci biter, sonra birinci biter. Kibritler 1’den 9’a kadar olan sayılar tam olarak 8. İkinci başlar, sonra birinci başlar ve biter, bir kez bulunur. sonra ikinci biter. Aşağıdaki şekile 3 kibrit çöpü daha 9. İkinci başlar, sonra birinci başlar, ekleyerek 11 adet kare oluşturun. Forma Numaraları sonra birinci ve ikinci aynı anda biter. Dört futbol takımı bir turnuvaya katılmıştır. Notlar: Bu takımların bazı oyuncuları cezalı olduğu - Bir durumun çakışma olarak için ilk maçta oynayamayacaktır. değerlendirilmesi için üç mumdan en az Cezalı oyuncuların forma numaralarının ikisinin -çok kısa bir süre için bile olsa- toplamı 50 olduğuna göre, çarpımı çakışması yeterlidir. en fazla kaç olabilir? - Çakışmayan iki mum arasındaki Forma numaraları pozitif tamsayılardır zaman farkı önemsizdir. Örneğin üçüncü ve aynı takımda aynı forma mumla herhangi bir biçimde çakışan numarasına sahip iki oyuncu olamaz. ancak birinci ve ikinci mumun kendi aralarında çakışmadığı aşağıdaki iki durum birbirlerinden farksızdır: 1. Birinci başlar ve biter, tam bitme anında ikinci başlar ve biter. 2. Birinci başlar ve biter, bir süre sonra ikinci başlar ve biter. İki Bin On Yaşlar A) İki bin on adet 2010 sayısı birbirleriyle Ali, Burhan ve Can’ın yaşları tamsayıdır çarpılsa ve elde edilecek sonucun ve toplamları 100’e eşittir. son iki bin on rakamı silinse kalan sayının son rakamı ne olur? Burhan’ın yaşı, Ali’nin yaşının % X fazlasıdır. Can’ın yaşı ise Burhan’ın yaşının % Y eksiğidir. B) 1’den 2010’a kadar olan tamsayılar birbirleriyle çarpılsa elde edilecek sayının Y - X = 5 olduğuna göre sonunda kaç adet “0” rakamı olur? üçünün de yaşlarını bulunuz. 94
Bilim ve Teknik Mayıs 2012 Emrehan Halıcı ? 8 Soru İşareti Boşluklar 9 Soru işaretinin yerine gelecek olan Boş bırakılan iki üçgeni uygun Sihirli Kareler şekli bulunuz. biçimde doldurunuz. 1’den 7’ye kadar olan yedi rakamı boş dairelere öyle yerleştirin ki, kare oluşturan her dört dairenin toplamı aynı olsun. Geçen Sayının Çözümleri İki Rakamlı Fark Kâğıt Katlama 4/5 Kıvrımın uzunluğu 30 birimdir. Bitişik Rakamlar (6480/8100) 9.638.147.250 Kesişim Noktaları Çarpım En az 9 kesişim noktası gerekir. C sayısı, yani çarpım sonucu en fazla 65.821 olabilir. İşlemler 9403 _x______7_ Soru İşareti Şekiller yukarıdan aşağıya doğru olmak 65821 üzere, birinci sütunda 135, ikinci sütunda Dikdörtgenler 90, üçüncü sütunda ise 45’er derece dönüyor. Farklı Rakamlar Koşulları sağlayan en büyük sayı Rakamların Kübü 98.456’dır. 9x8=72 512 8x4=32 (5+1+2)3=512 4x5=20 5x6=30 95
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisine Gönderilen Yazı ve Görsellerin Sahip Olması Gereken Özellikler 1. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi popüler bilim ya- Alp, S., Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2002. zıları yayımlayan bir dergidir. Bu nedenle dergimizde yayımlanan yazılar genel okuyucu tarafından anlaşıla- Şeker, A., Tokuç, G., Vitrinel, A., Öktem, S. ve Cömert, S., bilecek düzeyde, net, yalın ve teknik olmayan bir Türk- “Menenjitli Vakalarda Beyin Omurilik Sıvısındaki Enzimatik çe ile yazılmış olmalıdır. Yazılar, başlık, sunuş, ana me- Değişimler”, Çocuk Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, s. 56-62, 1 Mart 2008. tin, alt başlıklar, çerçeve metinleri ve görsel malzeme- lerden oluşmaktadır. Soylu, U. ve Göçer, M., “Göller Bölgesi Sulak Alanlar Du- rum Değerlendirmesi,” Göller Bölgesi Çalıştayı, 8–10 Aralık Başlık: Konuyu en iyi ifade edebilecek nitelikte, kı- 1995. sa ve ilgi çekici olmalıdır. http://www.news.wisc.edu/16250 Sunuş: Yazının sunuşu başlığın hemen altında yer alır ve konunun önemini, yazının ilginç yanlarını oku- Anahtar kavramlar: Konuyla ilgili en çok beş adet yucuda merak uyandıracak biçimde anlatan birkaç kı- kısa açıklamalı anahtar kavram verilmelidir. sa cümleden oluşur. Bu kısım sayfa düzeninde farklı bir yazı karakteriyle, ana metinden ayrı biçimde baş- Görsel malzemeler: Yazıda ele alınan düşünceyi lığın altında yer alacaktır. destekleyici ve açıklayıcı fotoğraf, çizim, grafik gibi su- nuşu zenginleştirici öğelerdir. Görsel malzemeler ya- Ana metin: Ele alınan konunun, savunulan düşün- yın tekniğine uygun kalitede, yeterli büyüklük ve çö- cenin ve ilgili olayların örneklerle açıklandığı bölüm- zünürlükte (baskı boyutunda en az 300 dpi) olmalı- dür. Yazılar yapılan bir araştırmayı tanıtmaya yönelik dır. Açıklama gerektiren görsellerin alt ve iç yazıları ve olabilir. Ancak bu gibi durumlarda dahi dergimizin bir görselin kaynağı yazı metninin altında mutlaka veril- popüler bilim yayın organı olduğu göz önüne alına- melidir. Yazarın temin ettiği görsel malzemelerin telif rak, yazının önemli bir kısmının konuyu çok genel hat- hakkı sorumluluğu yazara aittir. Yazar gerekli izinleri ları, temel bilgileri ve kısa bir gelişim tarihçesiyle oku- almakla yükümlüdür. ra tanıtması gerekmektedir. Burada teknik terimlerin ve temel kavramların net bir şekilde açıklanması bek- 2. Yazı .txt ya da .doc formatında, elektronik ortam- lenmektedir. Yazının geri kalan kısmında araştırmaya da [email protected] adresine iletilmelidir. Seçi- özel hususlardan ve araştırmanın genel katkısından len görsel malzemelerin nerede kullanılması istendi- bahsedilmeli, önemi ve yaygın etkisi vurgulanmalı- ği metinde işaretlenmiş olmalıdır. Görsel malzemeler dır. Varsa, konu hakkındaki başlıca görüş farklılıklarına metnin içinde değil, ayrıca gönderilmelidir. işaret edilmeli, ancak ayrıntılı tartışma ve yargılardan kaçınılmalıdır. Çok ender durumlar dışında yazıda for- 3. Bilim ve Teknik dergisine ilk defa yazı gönderecek mül bulunmamalıdır. kişilerin yazılarını eğitim durumlarını ve yazdıkları konu- daki yetkinliklerini gösteren 40-60 kelimelik bir özgeç- Alt başlıklar: Ana metinde işlenecek konuyla ilgili mişi fotoğraflarıyla birlikte göndermeleri gerekmektedir. farklı görüşlerin ve durumların anlatıldığı paragraflar alt başlıklarla ayrılabilir. 4. Dergi yönetiminden onayı alınmış özel durumlar dışında, bir yazı 1800 kelimeyi geçmemelidir. Çerçeve metinler: Ana metinde ele alınan konu- yu destekleyici, konuya yeni açılımlar getiren, kimi za- 5. Yukarıdaki koşulları yerine getirdiği takdirde öne- man uzmanlar dışındaki okuyucuların anlayamayaca- rilen yazılar, Yayın Kurulu, Konu Editörleri ve Bilimsel ğı nitelikteki teknik kavramları açıklayan, kimi zaman Danışmanlar tarafından değerlendirilir. Yayımlanması- uzman görüşlerinin yer aldığı kısa metinlerdir. Çerçe- na karar verilen yazılar redaksiyon sürecine alınır ve ya- ve metinler yazarın kendisi tarafından hazırlanabile- zarın onayıyla yazı yayımlanma aşamasına getirilir. ceği gibi, konunun uzmanına da yazdırılabilir. 6. Yazının; bilimsel, etik ve hukuki sorumluluğu ya- Kaynaklar: Yazının başvuru kaynakları mutlaka lis- zarlarına aittir. te halinde yazının sonunda verilmelidir. Kaynaklar aşağıdaki örnek biçimlere uygun şekilde yazılmalıdır: 7. Yukarıdaki koşullar kabul edilerek dergimize gön- derilen ve yayımlanan yazıların her türlü yayın hakkı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisine aittir. Not: Dergimiz için yazı hazırlamak isteyenler için daha geniş bilgi içeren “Popüler Bilim Yazarları İçin El Kitabı” http://biltek.tubitak.gov.tr/bdergi/popülerbilimyazarligi.pdf adresindedir.
Search