2 dayanağı özleyiş olan kırık koma. boğulmuş yuvasını taşıyor günah feleği, [gürleyiş kırıntıları: bozulan eğrilerdir.] yaprağıyla kopmuş sokağın eyeri. çırpınış, yolunmuş çatıda tüter. 3 dipte, ağır bir yatağın eleğinden geçiyor tavşan soluğu; eşyasını dağıtmış kıraç çarşaflardı yemişin çürümesi. 50
4 kayalığında yosunla eğlenen sırdı kokusu; dağılıp erimiyor yokluk… 5 konuksuz düğünde, doğranmış gökyüzü. tekneyi buduyor yokuş! çömelmiş eşiğin gözlerinde uyanır uyanmaz soyunuyor sokağın çamaşırı… [yalnızlık iskeleti kuşun konduğu.] kuyuyu mutfağa bağlayan yolda seviştik köpekli dağla. göğsünde incir kanıyor, yosun kokuyor yüzün; dutların dibinde kına çiçekleri! 51
6 kokusundan ıslandığım yonca uyanınca, ağzımda, gergef kuşları! erik çiğniyor ödünç evler. 7 kabuğunu dökmüş komadır ölüsü kokan masal. çürüğünü ayıklıyor aşkın. su gibi gölgeyiz duvarda. [uzayan yüzün, unutmanın hevengi.] kaçış, nasıl da sıyrılmadır özlemlere? 52
8 tükeniş, yer değiştirmeyen gölge. 9 sağanak perçemlerle mahzun koynu; toz ve incir mi çöpçatan? koma, yakın aynam! [deliliğin yavanına uzayıştır beklenti.] çöm, burkul içime ey çalkanış! 53
10 gözümü sığındırmadım kervanına örümceğin; güneş de koptu oysa. eski püsküsünün salgısı küfte davul-zurna; ağacı değiştirmiyor baca! çadır, en çılgınsı eylül, yakamozdan kutup. susarak gizemle kilitli… 11 fonda, gerilmiş bekleyişler, uğultu sadece. boşluğunu bırakır anımsamak… yatağı gözümde tüttü, yanık kokuyor dağılış. gerilmiş çarşaf, gök! 54
12 meşeliğin merdiveninde uyumuş tanrıçanın eteklerinde kartallar vardı. kesintisiz çalkanış savruldu yöremizde; küreğinden su akıyor hayal yelkeninin. rıhtımlar, çakılı kamışlar! 13 bitmezlerin kokusunu çekti içine yıldız falları. [iğne deliğinden koma pınarları çağlatıyor ahkâm desteleri.] düğmesini çözmüyor tövbenin! ayrılığın koltuk değnekleri ölüm göğüsleridir; 55
kabuğunun sardığı kovulmuşlardanım, tanık gösteriyorum cinnetimi… 14 mühlet gemisinden derman dumanları varmıyor nabza… 15. görseydin nasıl kırıldığını ağacın, göğsünün çiçeğine? ufuk inliyor, dudakların, ölümün memelerini tanıyor. ey sürekli sofrası azabın torunlarının! bedeninde titrettiklerin boşa gidişler aynası değil; bereket bekleyen gölcükleridir sınırın… 56
16 pencerenin tutunacağı ışığını saklamazdı ay, elmanın kabuğundan gökkuşağı fışkırtırdı; inleyişiyle havayı dolduruyor yüreğimin mescidi ey yâr! 17 sessizliğin uyuduğu döşeklerde sabır pınarı kapılardı otopsi. azabın, ne tuhaf, parçalayamıyor ölümü, yuvasından özür diler mi kuşlar? ah, aldanış orucuna iftar etmiyor fuad’ın elemi. tamamla beni! 57
18 sen görensin dediydim, kökümü tercüme ettiğimi biliyorsun; göğsünde kınalı ağrıyım şimdi! izin ver, haykırayım: ne zaman yumuşar dövmelenmiş surların? 19 kabir koşuyor göğün sinirine. [şehvetin hamuru özlemler midir?] kanadı kırpılmış dünya bende eğleşir; yıkıntılar, ölümün bileğidir… omzu yarık dağı yaprağın örsüne vuruyor kuşku. aşk kavalı yanık yolcusu masalın… 58
20 yokluğun tortularına gizleniyor çıplak göğsü; kucaklıyor korkuyu müddet… kokun ne oluyor senin? 21 komanın anlamı için son yastığını açıyor yanağının gölcüğü; “her kim günahın umresine imkân bulursa, tövbeleri vacip kılana şehvetin cesedi arz kılınacaktır.” 114. Suret. 22 henüz özlemedi suçunu elini uzatmanın dağı. “hiçi ayartanlar, dudaklarının kuzusuna balta bilemeyenlerdir. bağışlanma dilenmeyenler ne huzurludur! günah rahmettir.” 115. Suret. 59
23 mülk edinilmez aşklarla sınıyorum zerre yaramı. aşk, önderleri resmetmez, parçalanmış düşlerin koyunlarında iç giysisidir duvar! deliliğin dibine yuvarlanıyor na’şımın tüneli. 24 neredeyse diyemeyecektim, komaya çığlık yetmez. yolculuğun bu bölümü cinnet atının vaadi değil! sesini içimde sakladığım oruçları ertelemeyeceğim; adımın, nefesine dönüşmesini istiyorum! 60
25 şaşılacak şey, yalnızlık mağarasıyla söyleşiyor dudağının mescidi. içimde din yapılan mülkleri sevmedim, kendimi yok etmeyi bıraktım sana. 26 günah ile kurulmamış kentler kölelik eder; hangi duvarı gösteriyorsun afetlerimin sabrı? 27 helal et, dudağının sofrasına açlığımı; kokunun ırmağında âlemi düğümlüyordu göğüslerin! 61
28 nisan tozunda kaybettim babamı, tahtında doğrulurdu aşklar. koma, deşilmiş iç organlarımda böbürleniyor; ben, ancak bu kadar benzeşebilirdim uyluklarıyla cehennemin… “nisan’ı araştırıp ve yayanlar, doğuşu ve depremi vahiy diye ağrının okyanuslarına saldılar. ağzını sarmış yıldızlardan içtiğim yıkımlar, yakut örtüleridir. hurmana eğildim, kör oldum; tabutu hakkında tartışılan âşıkların köprülerinde fatihaydı kırık koma.” Suret 0 nefesinden ve kokundan bitmiş denizlerin giysisiyim; hicretimin sofrasını düzenliyor ipimin arzuları. yazmanın benine kışkırttım ölmeyi. saçının gitarında koma konçertosu! 62
İÇİNDEKİLER Göçebe Çürüyüş/ 7 Kırık Koma/ 49
Search