Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Haber Bülteni 15. Sayı

Haber Bülteni 15. Sayı

Published by Adaleti Savunanlar Derneği, 2020-07-11 01:19:32

Description: HaberBulteni_15

Search

Read the Text Version

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 Değerli ASDER Dostları, Değerli Dostlar, Asder Bültenimizin 15. Sayısı ile karşınızdayız. Daha önceden bildirdiğimiz gibi bu sayıdan itibaren düzenli yayına geçiyoruz. Ocak- Şubat-Mart, Nisan-Mayıs-Haziran, Temmuz-Ağustos-Eylül ve Ekim-Kasım-Aralık dö- nemlerinde yılda 4 sayı çıkarılacak. Elinizde tuttuğunuz sayı 2010 yılı ilk dönem bülte- ni. Yayın aralıklarını bu şekilde tesbit ettiğimiz bültenimize yazı yazacak dostlarımızın katkılarını bekliyoruz. Yoğun gündem devam ediyor. ASDER’in yıllardır üzerinde durduğu önemli konular bir bir hükumetin gündemine geliyor ve çoğu da gerçekleşme fırsatı buldu. Geçmiş yıl- larda ASDER tarafından gerçekleştirilen panel, seminer veya bülten yazıları aracılığıyla dile getirilen hususların önemli bir kısmı çıkarılan yasalar veya uygulamalar aracılığıyla hayata geçti. Israrla üzerinde durduğumuz çizginin ne kadar haklı olduğunu görmekten son derece memnunuz. Anayasa değişikliği de ASDER olarak ısrarcı olduğumuz hususların başında geliyor. Bütün eksik yanları ve yetersiz kapsamına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve- sayet sisteminden sıyrılmaya uğraşması takdire şayan ve desteklenmesi gereken bir tutum. ASDER olarak millet iradesinin üstünlüğünün sağlanması beklentimiz güçlü bir şekilde devam ediyor. Meclisin bütün barajlara rağmen bu engeli aşacağını ve belki mil- letin onayıyla meseleyi bir ölçüde halledeceğini düşünüyor ve bekliyoruz. Mensubumuz Prof.Dr.İskender Pala’nın son kitabı “İki Darbe Arasında” ASDER ca- miasının yıllardır ifade etmeye çalıştığı hususları bir çırpıda kamuoyuna mal etti. Ken- disine müteşekkiriz. ASDER mensuplarınca kaleme alınan veya onları ifade eden diğer kitapları da bu vesile ile analım: Mahzun Madalya Ben Disiplinsiz Değilim Bahriye’de 15 Yıl Yargılanmak İstiyorum Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle… Editör asder14.indd 1 01.04.2010 16:19:15

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 BALYOZ PLANI... s.25 Silahlı Şövalye Kuvvetlerdeki Ruhu Tapınak Darbeci Damar Şövalyeleri 17s. 22s. ADALETİ SAVUNANLAR DERNEĞİ SAHİBİ ANKARA ŞUBESİ Adaleti Savunanlar Derneği Adına Başkan: Şahin AKDOĞAN Bülteni GSM: 535.7973670 - 544.8594901 Nevzat TARHAN Adres: Meşrutiyet caddesi 42/11 EDİTÖR Bakanlıklar/ANKARA M. Abdullah KAPLAN e-posta: [email protected] YAYIN KURULU BURSA ŞUBESİ Gürcan ONAT - İbrahim TÖRE Başkan: Arif ÇELENK Peyami BAYRAM - Vehbi KARA Adres: Reyhan Mah. Kozaklı Sok. Çınar İşhanı No:1/21 OSMANGAZİ / BURSA Ömer Fuat ÖZÇELEBİ Tel&Fax: 0224 223 25 26 - 0224 224 32 47 Arif ÇELENK Cep: 0 505 500 98 90 YAZIŞMA ADRESİ E-mail: [email protected] Alemdar Mah. Çatalçeşme Sok. Defne Han. 27/13 Cağaloğlu/İstanbul/Türkiye 01.04.2010 15:16:15 Tel: +90 212 526 11 31 Fax: +90 212 526 11 32 E-mail: [email protected] Web: www.as-der.org.tr asder14.indd 2

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 İÇİNDEKİLER Askeri Vesayet Haberler 4 ve Yargı Reformu Batılılaşmada Eğitimin Rolü 29s. Mehmet Yavuz Ay 8 Rejim Silahlı Kuvvetlerdeki Darbeci Damar ve Tehlikede Eğitim Sistemi 51s. Kemal ŞAHİN 17 28 Şubat’çılar bu mektuba cevap Türkiye Nereye Koşuyor versin Hamza Eroğlu 21 58s. Şövalye Ruhu Tapınak Şövalyeleri Peygamber Ruhu İbrahim Töre 22 Balyoz Planı Adnan Tanrıverdi 25 Askeri Vesayet ve Yargı Reformu Yusuf Çağlayan 28 HSYK Darbesine Çözüm ve Demokratik Anayasa Nurettin YAVUZ 33 Yargıtay Başkanına Hasan Paşa Diyebilir miyiz? Prof. Nevzat Tarhan 34 Hep Beraber Omuz Omuza Gürcan Onat 36 Devletin Milletinden Milletin Devletine Mustafa Hacımustafaoğulları 38 «Silk-i Celîl-i Askerî gerçi Sultan-ül mesâlik ise de...» Ramazan Ercan Bitikçioğlu 42 Askeri Vesayet ve Yargı Reformu Ahmet Türkan 47 Rejim Tehlikede Ersan Ergur 51 Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi Milleti Böldü Mustafa Mahtoğlu 53 28 Şubat’çılar bu mektuba cevap versin 58 İskender Pala’ya Bir Şükran Hikayesi Mehmet Erdil 61 Nostalji / Kayhan Tomaç 64 Basından 68 Çocukları Terbiye Hakkı Adalete Başvurma Hakkı ADALETİ SAVUNANLAR DERNEĞİ BÜLTENİ Hayat Hakkı SAYI 15  MAYIS-HAZİRAN 2010 Eşitlik Hakkı KAYSERİ ŞUBESİ YAYINA HAZIRLIK Azınlık Hakları Başkan: Kemal METE Sığınma Hakkı Adres: Cumhuriyet Mah. Tennuri Sok. Özgürlük Hakkı Askeri Vesayet ve Yargı BALYOZ No: 9/2 KAYSERİ Reformu Tel&Fax: 0352 222 97 24 Aile Kurma Hakkı Yusuf Çağlayan Darbe Planı! Kemal METE Cep: 0 532 264 29 64 Çalışanların Hakları E-mail: [email protected] SANAT YÖNETMENİ Seyahat, İkamet Özgürlüğü ve Hakkı Silahlı Kuvvetlerdeki Mustafa Nazif Otoritenin Zulmünden Korunma Hakkı Darbeci Damar ve KONYA İRTİBAT İşkenceden Korunma Hakkı Eğitim Sistemi Adres: Mehmet KANMAZ www.mustafanazif.com Kemal ŞAHİN 0505. 282 6999 İktisadi Haklar Tel: 0542.284 42 45 Din Özgürlüğü Devletin Milletinden 0332. 351 76 19 Milletin Devletine Mustafa KÜTAHYA İRTİBAT Hacımustafaoğulları Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI GSM: 0535 7630500 İş: 0274 212 47071 Milli Güvenlik Siyaseti E-mail: [email protected] Belgesi Milleti Böldü Mustafa Mahtoğlu 28 Şubat’çılar Bu Mektuba Cevap Versin Mülkiyet Hakkı ve Korunması BASKI-CİLT Fikir, İnanç Özgürlüğü Hakkı İmak Ofset Irz ve Namusu Koruma Hakkı Ferdin Sırlarını Koruma Hakkı Basım Yayın Tic. San. Ltd. Şti. Zaruri İhtiyaçları Elde Etme Hakkı Kamu Hizmetlerine Katılma Hakkı Atatürk Caddesi, Merkez Mahallesi, Göl Sk. No: 1Fikir Açıklama Hakkı Adil Yargılanma Hakkı Bahçelievler / İstanbul Rejim Tehlikede Tel: 0212 656 49 97 sayı:15 l mayıs-haziran 2010 http://www.as-der.org.tr bültenimizde yayınlanan yazı, şema, şekil ve fotoğraflardan yayıncının izni olmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. yazıların sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. asder14.indd 3 01.04.2010 15:16:19

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 HABERLER n 1. Adaleti Savunanlar Derneği (AS- racılarının ve bugüne uzanan halen DER) Filistin’e Özgürlük Konvoyu’na yargılaması süren cuntacı uzantıla- (Viva Palestina) destek verdi. rın çoğunlukla denizci olmasıdır. Gazze’de yaşanan insanlık dramına İkinci anlamlı bilgi basın açıklaması dikkat çekmek ve Filistin halkına uy- için Trabzon gibi milliyetçi duyarlılı- gulanan ambargoyu kaldırmak için ğın yüksek olduğu bir yer ve Deniz İngiltere Londra’dan yola çıkan, İtal- Kuvvetleri Komutanlığı gemisinin ya ve Yunanistan’dan Filistin’e ge- seçilmesidir. çen Özgürlük Konvoyu, (Viva Pales- tina) 15 Aralık 2009 Salı günü İpsala Bu tercihlerden “Biz geçmiş yaptık- sınır kapısından Türkiye’ye girdi. Ay- larımıza sahip çıkıyoruz” biçiminde nı gün akşam İstanbul’a ulaştı. darbeci damarın moral kazanması amacı dikkati çekiyor. Diğer taraftan 16 Aralık 2009 Çarşamba günü da Türk kimliği dışında kimliği kabul Feshane-İstanbul’da yapılan basın etmiyoruz mesajında ısrar devam açıklamasına derneğimizi temsilen ediyor. Genel Sekreter Nurettin YAVUZ ka- tıldı. B- “Adli makamların ihbar mektup- larına ve gizli tanıkların verdikleri Konvoy Türkiye’den sonra Suriye, ifadelere karşı daha duyarlı ve daha Ürdün ve Mısır’ı geçerek 27 Ara- dikkatli hareket etmeleri gerektiği- lık 2009’da götürdüğü yardımlarla ne işaret ederek, bu gibi durumlarda Gazze’ye ulaştı. Türk Silahlı Kuvvetleri ile bilgi teati- si ve işbirliğinde bulunulmasını, aksi İngiltere’den 80 araçla yola çıkan durumlarda kurumlar arası çatışma- konvoya Türkiye’den 70 araç katıldı. lara neden olunabileceğini” söyleye- Konvoyun diğer ülkelerden katılımla rek yargı üzerinde baskı oluşturul- 200 araca ulaştığı ifade edildi. muştur. Araçlarda Filistin halkının ihtiyacı Genelkurmayın arşivlerini açmayan, olan gıda malzemeleri ve tıbbi mal- sivil savcıları karargâha sokmayan, zemeler bulunmakta. sadece emir komutası altındaki sav- cılara güvendiğini eylemleri ile yan- 2. Genel Kurmay Başkanı’nın 17 ARA- sıtan Genelkurmay Başkanı, üstüne LIK 2009 tarihinde Trabzon’da yaptı- üstlük ‘çatışma’ gibi bir kelime kul- ğı konuşmaya cevap olarak ASDER lanmıştır. açıklama yaptı. Yargı ve TSK çatışabilir diyerek “Yargı üzerinde baskı oluşturamaz- “gözdağı verme” pozisyonu gerçek- sınız” te “doğru yol ve doğru yer” değildir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Genelkurmay Başkanı suç işlemiş- İlker Başbuğ’un Oruç Reis Fırka- tir. Askeri gücün yargıya kamuo- teyninde ve Trabzon’da bulunmayı yu önünde mesaj vermesi suçtur. özellikle vurgulayarak yaptığı ‘’Türk Tarbzon’da savcıların harekete geç- Silahlı Kuvvetleri’ne karşı psikolojik mesi gerekir. harekât yürütenlere diyorum ki bu- lunduğunuz yol, bulunduğunuz yer C- Diğer taraftan Sayın Başbuğ’un doğru değildir’’ açıklaması kendi Reşadiye’de 7 Mehmetçiğimizin şe- içinde çelişkiler taşımaktadır. hadeti ile ilgili görev ihmali konusu- na hiç değinmemesi ilginçtir. O bölge A-Birinci anlamlı bilgi Deniz Kuvvet- teröre duyarlı bölge ve zırhlı taşıyı- lerinin Batı Çalışma Grubu gibi siya- sete müdahale grubu uygulaması ic- 4 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 4 01.04.2010 15:16:24

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 HABERLER cıları mevcut olan Jandarma bölge- le ilgili görev ihmali olanlara TSK’den sidir, askerlerimizi korumasız olarak uzaklaştırsaydınız, haklıydınız. gönderen amirler hakkında neden soruşturma açılmamıştır. Eğer Dağlıca’da yaşanan olayda gö- rev ihmali olan subaya ödül verme- Bunun cevabını bekliyoruz Ayrıca si- seydiniz, haklıydınız. vil savcılar konuyu olası kasıt açı- sından incelemelidir. Kamuoyunun Görev ihmalinde ölen sizin çocuğu- vicdanı ancak böyle rahatlar. Bu nuz olsa o subaylara ihtar cezası ile şüpheden kurtulmanın başka yolu yetinir miydiniz? yoktur. Sayın Başbuğ, bu sorulara cevap D-TSK nın içindeki ‘Darbeci vermek yerine “yandan cevap”lar ve- Vicdansız’ların temizlenmesi gerekir. rerek tehdit kokan, denizcilere sahip Bu konuda nasıl bir işlem başlatıldı- çıkan konuşmalar yaparak Ordumu- ğı konusunda açıklama yapmadan za olan sevgi ve güveni artıramazsı- haklı eleştirilere psikolojik harekât nız. demek algı çarpıklığıdır. Bu millet artık baskı, korku ve tehdit- Eğer TSK’ni değil TSK içinde yanlış le yönetilemez, bunu halen anlama- yapanları düzeltmek için eleştirenleri yan genelkurmay başkanı tarihi bir “kendilerin karşı savaş yürüten” ola- yanılgı içindedir. rak tanımlıyorsanız hata içerisinde- sinizdir. Türk toplumunun açıklık ve netlik is- temesine karşılık vermek asimetrik Yahut bu yazı ve sözleri Asimet- psikolojik savaşa verilecek en iyi ce- rik Psikolojik Harekât olarak değer- vap olmaz mı? lendiriyorsanız karşı asimetrik sa- vaş yapıyorsunuz demektir. Konuya F- Genelkurmaya Başkanı toplu- yandan cevap vermek Genelkurmay mun ortak değerlerinden bahsedi- Başkanının duruşu olmamalıydı. yor. Ama toplumun yarıdan fazlası kıyafeti nedeniyle kışlaya giremiyor. E- Eğer arşivlerinizi darbeyi araş- tıran savcılara açmış olsaydınız, bu Hangi ortak değerden söz ettiğini tepkinizde haklıydınız. açıklamasını bekliyoruz. Bu millet yaldızlı konuşma değil gerçekleri öğ- Eğer darbe andıçları ile ilgili açık ve renmek istiyor. net duruş gösterseydiniz, haklıydı- nız. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. Eğer bazı darbeci subaylara sahip 17.12.2009 çıkmasaydınız, haklıydınız. Nevzat TARHAN Eğer roketatara boru, adli tıpça onay- lanmış metne kâğıt parçası demeye ASDER GENEL BAŞKANI devam etmeseydiniz, haklıydınız. 3. Yeni yılın ilk konuklu aylık toplantısı Eğer Koç müzesindeki 400 kiloluk için 12 Ocak 2010 Salı NP İstanbul’da dinamitlere görev ihmali diyerek ört- bir araya geldik. bas etmeseydiniz, haklıydınız. 2010 yılının ilk konuklu aylık toplan- Eğer Bingöl de 33 erin şehit edilme- tısını 12 OCAK 2010 da dernek Ge- si olayını görev ihmali diyerek örtbas nel Başkanımız Sayın E.Tp.Alb.Prof. etmeseydiniz, haklıydınız. Dr.Nevzat TARHAN’ın Yönetim Ku- rulu Başkanlığını yaptığı NP İstanbul Eğer Reşadiye’de 7 şehit askerimiz- Hastanesi toplantı salonunda ger- çekleştirdik. Toplantı saat 19.30’da mayıs-haziran 2010 | ASDER 5 asder14.indd 5 01.04.2010 15:16:28

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 HABERLER başladı. 10 Şubat 2010 Çarşamba günü Sir- Panel şeklinde yapılan toplantının keci Legacy Ottoman Hotel’de ba- sın açıklaması yaparak başladı. yönetimi derneğimiz Genel Başkan Yardımcılarından Gürcan ONAT ta- Basın açılamasına Derneğimizi tem- rafından gerçekleştirildi. Toplantıya silen Onursal Başkanımız Sayın konuşmacı olarak E.Tp.Alb.Prof. E.General Adnan TANRIVERDİ ve Dr.Mustafa KAHRAMANYOL, der- Dernek Genel Sekreteri Nurettin YA- neğimiz üyesi E.Hak.Alb.Ahmet VUZ birlikte katıldılar. Cengiz TANGÖREN ve Hukukçular Derneği Genel Başkan Yardımcısı 6. 19 Şubat 2010 da NP İstanbul Av.Yasin ŞAMLI katıldı. Hastanesi’nde üyelerimiz bir araya geldi. Panel 30’ar dakikalık üç tur halinde cereyan etti. Panel sonunda Onur- Konuklu aylık toplantısının birini da- sal Başkanımız Sayın E.Tuğgeneral ha 19 Şubat 2010’da NP İstanbul Adnan TANRIVERDİ değerlendirme Hastanesi toplantı salonunda ger- konuşması yaptı. çekleştirdik. Gelen başkanımız E.Tp.Alb.Prof. Konuşmacı Sayın E.Yb. Şenol ÖZ- Dr.Nevzat TARHAN’ın kapanış ko- BEK 1960 darbesinden bugüne or- nuşması ile toplantı sona erdi. taya konan konseptin hala devam ettiğinin altını çizdi ve imparatorluk 4. Derneğimiz Yüksek İstişare Kurulu ruhunun (dünya devleti olma) can- Üyesi Sayın E.Bnb.Pof.Dr. İskender landırılması gerektiğini söyledi. PALA’nın yeni kitabı “İki Darbe Ara- sında İlginç Zamanlarda” Sayın Özbek konuşmasını bitirdik- ten sonra soru cevap bölümüne ge- Sayın E.Bnb.Pof.Dr. İskender PALA, çildi. kitabın telif hakkının yarısını derne- ğimize bağışladı. Onursal Başkanımız E.General Ad- nan TANRIVERDİ söz alarak değer- 5. Derneğimizin de üye olduğu Sivil Da- lendirme yaptı. MSGB sinde iç teh- yanışma Platformu Kuruldu. dit tanımlarının olmamsı gerektiğini, anayasa ve kanunların sucu tanım- Türkiye’nin aydınları, akademisyen- ladığını ve suç işleyenleri yakala- leri, kanaat önderleri ve sivil toplum mak için kolluk kuvvetlerinin olduğu- temsilci ve kuruluşlarının katılımıyla nu söyledi. oluşan ve Türkiye genelinde faaliyet gösteren “Sivil Dayanışma Platfor- Gelen başkanımız E.Tp.Alb.Prof. mu”, ülkemizin huzuru, barışı, birlik Dr.Nevzat TARHAN’ın değerlendir- ve beraberliği için, yeni ve sivil de- me konuşması ile toplantı sona er- mokratik anayasa için çalışmalarına di. 7. Genel Başkan Yardımcımız Musta- fa HACIMUSTAFAOĞULLARI Sivil Dayanışma Platformu’nda konuşma yaptı. Kurucularından olduğumuz Sivil Da- yanışma Platformu’nun 20 Şubat 2010 günü Pendik’te yapılan toplan- tısında Genel Başkan Yardımcımız Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI bir konuşma yaptı. 6 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 6 01.04.2010 15:16:32

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 HABERLER 8. Genel Başkanımız Sayın Prof.Dr. da Kaybolan Değerlerimiz” panelini Nevzat TARHAN 18 Şubat 2010 hatırlatarak ülkemizde çağdaş de- Perşembe günü 32. Gün Programı- mokrasinin bir daha kesintiye uğra- na Prof.Dr. İskender PALA ile birlikte tılmaması için alınacak tedbirler hak- konuk oldu. kında Derneğimizin görüşlerini iletti ve özellikle istikrarın devamına vur- 9. Ak Parti İstanbul İl Başkanlığı’ndan gu yapıtı. Gelen Heyet Derneğimiz Genel Mer- kezini ziyaret etti. Dernek yöneticileri, ülkenin öncelik- li ihtiyacının, çağdaş, geniş katılım- 26 Şubat 2010 Cuma günü Saat lı, bireyi önceleyen, millet iradesinin 17.00’de Ak Parti İstanbul il Başkan- tecelli ettiği TBMM’nin tüm kurum ve lığı Sivil Toplum Kuruluşları Koordine kuruluşlara hâkim olduğu yeni bir Kurulundan İstanbul İl Genel Meclis Anayasa olduğunu vurgulandı. Üyesi Av. Işıl KARTER, Halkla İlişki- ler Birim Başkanı İbrahim BEKTAŞ Av. Işıl Hanım, görüşmeye gelmeden ve Halkla İlişkiler Birim Başkanı Ka- önce derneğimiz web sitesini incele- an ÖRNEKLİ Dernek Genel Merke- diğini, çok istifade ettiğini söyledik- zini ziyaret etti. ten sonra sorusu üzerine Genel Baş- kanımız Sayın TARHAN, Ak Partinin Ziyarete gelenleri Genel Başkanı- başlattığı Demokratik Açılımı değer- mız Sayın Prof.Dr. Nevzat TARHAN lendirdi. Dernek olarak Demokratik karşıladı. Dernek Yönetim Kurulu Açılımı desteklediğimizi, Ak Partinin üyelerinin de hazır bulunduğu gö- bu çalışmaya başlamasından önce rüşmede, gelen heyete derneğimiz derneğimizin 08 Mart 2009 da “Ta- hakkında bilgi verildi. Üyelerimizin rihten Bugüne Kürt Meselesi ve çö- maruz kaldığı haksızlık belgeleri ile züm Önerileri” panelini gerçekleştir- anlatıldı. Bir an önce YAŞ kararları diğini ifade etti. ile ordudan tasfiyelerin durdurulması gerektiğini dile getirildi. Genel Başkanımız Sayın TARHAN misafirleri uğurlarken derneğimizin Genel Başkanımız Sayın Nevzat hazırlamış olduğu “Yüksek Aske- TARHAN, gündemde konuşulmak- ri Şura ile ilgili mevzuatta yapılma- ta olan darbe planlarının yapıldığı sı teklif edilen değişiklikler”, “Ben yıllarda ASDER olarak Ankara’da Disiplinsiz Değilim”, Ankara Şube yaptığımız “Darbelerin Karanlığın- üyelerinden Kemal ŞAHİN’in yazdı- ğı “Bağımsız Türk Mahkemelerinde Yargılanmak istiyorum”, Genel Mer- kez üyemiz Vehbi HORASANLI’nın yazdığı “Bahriye’de 15 Yıl” Rahmi ERDEM Beyin yazdığı “Mahzun Ma- dalya”, Prof.Dr. İskender PALA’nın yazdığı “İki Darbe Arasında” ve der- nek olarak yapmış olduğumuz pa- nellerin tebliğlerini içeren kitapları ve dernek bültenlerini hediye etti. 10. Yeni Üyelerimiz Gücümüze Güç ka- tıyor. Salih ÖZGÜR Esnaf mayıs-haziran 2010 | ASDER 7 asder14.indd 7 01.04.2010 15:16:37

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE BATILILAŞMADA EĞİTİMİN ROLÜ Mehmet Yavuz Ay / ASDER Ankara Şube Bşk. Yrd. 8 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 8 01.04.2010 15:16:41

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Bu çalışmamızda, “Osmanlı sağlayan ilk önemli nedenlerden birisi, İman sahibi Modernleşmesi”nden yola çıkarak Ba- Emevî yöneticilerinin saraylarında ba- kelâmcıların tılılaşmada geldiğimiz vahim noktalara, rınan doktorlar olur. (…) Tarihçiler, da- henüz yetişmediği eğitim ve kültür kuruluşlarının önemli et- ha sonraki devirlerde Hıristiyan kökenli söz konusu kileri üzerinden bakmaya çalışacağız. doktor, maliyeci, müneccim, tarihçi gibi erken dönemde, birçok şahsın Emevî saraylarında çalış- gayrimüslim Batılılaşma, sadece Osmanlı ve tıklarını bildirirler. (…) Bütün bu şahısla- filozofların; Türkiye’nin değil; izlerine Emevî-Abbasî rın ortak yönleri ise, birer filozof olmaları bilginin kaynağı, dönemlerinde bile rastlanan, tarihî de- veya en azından felsefeyi ihtisas dere- varoluş, insan- rinliği olan bir sorundur. Emevî-Abbasî cesinde biliyor olmalarıydı” (Celaleddin Yaratıcı ilişkisi, dönemleri üzerine kısa bir bakış, günü- Vatandaş, 2008: 48). aklın anlamı ve müzü değerlendirmede önemli ipuçları yeri, insan-kâinat, verecektir. Emevî-Abbasî modernleş- İman sahibi kelâmcıların henüz ye- insan-çevre mesinin en etkin sürükleyici gücü eği- tişmediği söz konusu erken dönem- ilişkisi gibi çeşitli tim ve kültür kuruluşlarıdır. Bu can alıcı de, gayrimüslim filozofların; bilginin konulardaki ortak payda meselenin özünü teşkil et- kaynağı, varoluş, insan-Yaratıcı ilişki- farklı ve dindışı mektedir. si, aklın anlamı ve yeri, insan-kâinat, yaklaşımları insan-çevre ilişkisi gibi çeşitli konular- Müslümanlar 7. yüzyıl Müslümanların dünya sah- daki farklı ve dindışı yaklaşımları Müs- arasında nesine çıktığı, Bizans ve Pers impa- lümanlar arasında maalesef ilgi uyan- maalesef ilgi ratorluklarına kafa tutan bir devlet ya- dırmıştır. uyandırmıştır. pılanmasına ulaştıkları dönemdir. Müslümanların fethettikleri bölgelerde “Böylelikle ilgi ve hayranlık konula- bulunan felsefe okulları hâlâ faal du- rının temelini oluşturan felsefeye yöne- rumdadır. liş başlar. Daha sonraları farklı kültür ve medeniyetlere ilgi gittikçe artmaya baş- “Özellikle de İskenderiye, Antakya, lar. Ömer b. Abdülaziz zamanında Mı- Harran, Nusaybin ve Cundişapur okul- sır ve Bizans’tan birçok kitap getirilerek ları bunların en önemlileriydi. (…) Fars bunlardan Bağdat’ta bir kitaplık kurulur. Şahlarının Yunan kökenli felsefe okul- Kitaplığın kuruluşunu, bölgeye toplan- larıyla rekabet etmesi için kurdukları maya başlayan Süryanî, Mecusî, Hint- Cundişapur okulunda, bilim, özellikle li bilgin ve düşünürler takip eder. Aynı de tıp, yürütülen çalışmalar içinde da- dönemde Yunan bilim ve felsefesine il- ha ağırlıkta iken, Antakya, Harran okul- gi duyan Emevî yönetici ve yakınların- larında felsefî temellere oturtulmuş Hı- dan Yunanca öğrenme hevesine ka- ristiyanlık, Mani, Zerdüşt, Hint dinlerinin pılanlar da olur. (…) Harun el-Reşid karışımı bir düşüncenin faaliyeti sürdü- zamanında Amorium (Afyon’un Emir- rülüyor, İskenderiye’de ise Hıristiyanlı- dağ ilçesi yakınında bir yer) ve Ancyra ğa felsefî bir temel oluşturulmaya çalı- (Ankara)’nın Müslümanlar tarafından şılıyor veya diğer bir ifadeyle felsefenin fethedilmesiyle ganimet olarak çok bü- Hıristiyanlaştığı bir faaliyet sürdürülü- yük oranlarda kitap ele geçer ve hemen yordu” (Celaleddin Vatandaş, Vahiyden Bağdat’a taşınır. Ayrıca el-Me’mûn, Bi- Kültüre, 2008: 48). zans (İstanbul)’a elçiler göndererek bul- dukları kitapları Bağdat’a getirmek üze- Müslümanların kültürel ve bilimsel re satın almalarını ister. (…) Sonuçta, altyapıları o dönemde güçlü olmadığı oldukça büyük oranlarda kitap birikimi için, gayrimüslim unsurların eğitim ve sağlanır. Bunlar tercüme edilir ve Müs- kültür kuruluşlarında yetişmiş kadroları, lümanlar çok değişik konularda kitaplar yapılanma sürecinin başındaki Emevî okuma imkânına kavuşmuş olurlar. Devleti’nin idarî, malî, ilmî, eğitim ve öğ- retim teşkilâtlarında görev alırlar. Çoğunluğu Süryanî ve Nasturî olan “Müslümanların felsefeye ilgisini mayıs-haziran 2010 | ASDER 9 asder14.indd 9 01.04.2010 15:16:44

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE 5. yüzyıl ile mütercimler tercüme işlerini üstlenirler. açıkça küfürlerini dile getirebilen, hatta 15. yüzyıl (…) Yöneticilerin tercümeye teşvikle- İslâm’la dalga geçmeyi alışkanlık hali- ri çok büyük olur. Bu uğurda çok büyük ne getiren, daha da ilerisi Kur’an’a na- arasında bin oranlara varan paralar harcanır. (…) El- zire yazmaya kalkışanlara tercüme etti- yıllık bir dönemi Me’mûn 830 yılında Bağdat’ta Beyt-ül rilen, önceki insanların kültür ve inanç Hikme (Hikmet Evi) ismiyle bir tercü- birikimleri, İslâm anlayışında büyük de- karanlıklar me okulu kurar ve çeviri işleri bu okulda ğişikliklere yol açmıştır” (Celaleddin Va- içinde geçiren hummalı bir çalışmayla yürütülür. (…) tandaş, 2008: 48-53). tercüme çalışmalarının en öndeki şah- Batı dünyası, siyetlerinden el-Me’mûn’un, Aristo’yu Seyyid Kutub, 20. yüzyıldan geriye Endülüs ve Sicilya rüyasında görmesi, ondan ders alması bakarak şu değerlendirmeyi yapar: ve bunu takiben tercüme işlerine başla- üzerinden İslâm ması değişimin önemli belgelerindendir. “Kaynaklar birbirine karıştı! Daha medeniyetinin Evet düşünceler, zihniyetler değişmiştir. sonra gelen nesillerin beslenme kay- ekonomik Rüyalarında Resûlullah veya salih in- naklarına Grek felsefe ve mantığı, İran ve kültürel sanları görenlerin yerini düşünce kıb- düşünce ve mitolojisi, Yahudi hurafele- değerleriyle lelerinin merkezini oluşturan Aristo ve ri, Hıristiyan metafiziği ve başka kültür- benzerlerini görenler almaya başlamış- lerin, medeniyetlerin tortuları karıştırıl- karşılaştı. İslâm tır. dı. Bu yabancı unsurların tümü Kur’an-ı dünyasındaki Kerim tefsirine, Kelâm ilmine, Fıkıh’a, bilimsel Tercümenin altın çağı olarak nite- Fıkıh usulüne de karıştırıldı. Ve o ilk ne- gelişmeler lendirilebilecek olan H.150/M.767’den silden sonra gelen nesiller, o karma ka- H.300/M.912 yıllarına kadar Yunan, rışık kaynaklarla muhatap oldular” (Sey- Batı’nın ilgisini İran, Mısır, Hind kültürüne, felsefesi- yid Kutub, Yoldaki İşaretler, 1986). çekti. Aklın ne, inancına ait sayısız kitap Arapça- önündeki en ya çevrilir. Entelektüel konularla ilgilen- 5. yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında bin büyük engel meyi gerekli şart olarak gören ilgililer yıllık bir dönemi karanlıklar içinde ge- tarafından bu kitaplar büyük bir iştah çiren Batı dünyası, Endülüs ve Sicilya olarak görülen ve arzuyla elde edilir, okunur, ezberle- üzerinden İslâm medeniyetinin ekono- Kilise’ye karşı nir, tartışılır… Sonuçta Müslümanların mik ve kültürel değerleriyle karşılaştı. Batı’da ciddi bir kafası İslâm’dan başka her türlü kültür İslâm dünyasındaki bilimsel gelişme- mücadele süreci ve ideolojinin harmanlandığı bir yapı- ler Batı’nın ilgisini çekti. Aklın önündeki ya sahip olmaya başlar. (…) tercüme en büyük engel olarak görülen Kilise’ye başladı. işlerinden sonra artık düşünen birçok karşı Batı’da ciddi bir mücadele süreci kafa sadece İslâm’a göre değil felsefe ve varyasyonlarına göre, hatta değişik dinlere göre düşünür duruma gelir. (…) Eğer düşünce dediğimizde, anlatılmak istenen şey bilimsel çalışmalardan el- de edilen ürün ve entelektüel bir tavır- da düşüncenin en uç noktalarına kadar ulaşmaksa, şüphesiz bu yüzyıllar çok parlaktır, zirvedir. Ancak konu, İslâm ve dolayısıyla insanın yaratılış esası açı- sından değerlendirilirse, o zaman ilgili dönemi önceki yargımızın tam aksi is- tikametinde düşünmemiz gerekecektir. Yani karanlığın zirveye ulaştığı dönem olarak… (…) İslâm’la hiç ilgisi olmayan, 10 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 10 01.04.2010 15:16:47

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE başladı. “Yeniden diriliş” anlamına ge- kültürel, ekonomik ve siyasi yapısındaki Batılılaşma, len Rönesans çok farklı alanlarda etki- değişmelerin lokomotifi olmakta, diğer devleti yöneten sini göstermeye başladı. Kilise’nin oto- taraftan da toplum yapısındaki global kadroların ritesi zayıflamaya, bilimin otoritesi ise değişmeler bizzat eğitim düşüncesini projesi olmaktan artmaya başladı. ve hareketlerini belirlemektedir” (Os- öteye geçip, man Kafadar, Türk Eğitim Düşüncesin- toplumun çeşitli Kısaca ifade edecek olursak: Tanrı’yı de Batılılaşma, 1997:63). katmanlarının yeryüzünden kovan, Rönesans’ın dini gönüllü sayılabilecek Hümanizm ile “insanlık’ı Bir “kültür değişmesi” (Mümtaz Tur- uygulayıcılara tanrılaştıran”, “her şeyi katıksız insanî han) olarak başlayan Batılılaşma, gü- dönüşmesiyle bir ölçülere indirgeyen” (Guenon, 1979), cünü çoğunlukla eğitim ve kültür kuru- meseleler yumağı aklı ve insanı dünyanın merkezine otur- luşları ile buralara egemen olan bakış haline gelmiştir. tan, yeni bilimsel keşiflerin açtığı yol- açısından alır. da öğretisi çöken Kilise’yi reforma tabi tutarak parçalayan, bilimsel ilerlemeyi Batılılaşma, devleti yöneten kadro- kutsayan,”aklın inanca başkaldırışını” ların projesi olmaktan öteye geçip, top- idrak eden, müthiş teknik gelişmelerle lumun çeşitli katmanlarının gönüllü uy- seküler bir uygarlık inşa eden Batı, yep- gulayıcılara dönüşmesiyle bir meseleler yeni bir hukuk, siyaset, ticaret, eğitim ve yumağı haline gelmiştir. din anlayışına ulaşır. Yeni dönem ay- nı zamanda millî ve lâik devletlere ge- “Medeniyet bunalımı”nın toplumsal çiş sürecini de başlatır. Kimi düşünürle- etkileri çeşitli biçimlerde tezahür eder. rin 1630-1940 arası diye tanımladıkları Öncelikle bir “aydın dramı”dır (Cemil Batı’nın “modern dönem”idir. Modern Meriç, 1979: 57) nevzuhur hadise. De- Batı uygarlığı Toynbee’ye göre, “yirmin- ğerlerine inancını yitirmiş aydınlar, ye- ci yüzyılın en önemli olayı” ve “dünya- nildikleri uygarlığın şekillendirdiği yeni da yaşayan diğer el değmemiş yerlere insan ve toplum modelini taklit etme- korkunç bir şekilde ve insafsızca doku- ye başlarlar. Mağlupların aşkı son de- nan dış bir etki” (Toynbbee, 1980:204) rece trajik sonuçlara gebedir. “Sosyal ile adeta canavar haline gelecektir. bir buhrana” (Ülken, 1979: 46; Tur- han, 1980: Önsöz), “yabancılaşma”ya “Durdurulan” Osmanlı-İslâm mede- (Doğan, 1991: 69-112), bin yıldır ken- niyeti dâhil, yeryüzünün her tarafı Ba- di inanç ve medeniyet değerleriyle inşa tı uygarlığının etkisi altına girmiştir. Batı edilmiş insan ve toplumu “yok olma”ya uygarlığı, yeryüzündeki 16 medeniye- (Meriç, 1979: 24) götüren acımasız bir ti yok etmiş, 9’unu işlevsiz hale getir- etkileşim sürecidir. miştir. Batı dışındaki ülkeler, Batı kar- şısında ayakta kalmanın yolu olarak, “Bu, erkek, kadın, çocuk herkesin paradoksal biçimde Batılılaşmayı/Mo- davranışını görünüşünü, duygularını, dernleşmeyi uygulamaya koymuşlar- inançlarını değiştirip insan ruhunun el dır. Batı uygarlığı, özellikle XX. yüzyılda değmemiş yerlerine korkunç bir şekil- dünyayı derin bunalımlara sürüklemiş- de ve insafsızca dokunan dış bir etkidir” tir. Sorokin’in ifadesiyle, ” XX. yüzyıl in- (Toynbee: 204). sanlığın bütün tarihindeki en büyük bu- nalım dönemidir”. Diğer taraftan, her şeye rağmen pa- radoksal bir zorunluluk şeklinde de ol- Batılılaşma sürecinde eğitim, hem sa, toplumumuz için “Batılılaşma”nın etken hem de edilgen bir dönüşüm ara- alternatifi de yoktu (Osman Kafadar, cıdır. Çoğunlukla özne, kısmen de nes- 1997: 65). ne. Lâle devrinden günümüze kadar “Eğitim bir taraftan toplumun sosyal, süren üç yüz yıllık Batılılaşma/Mo- dernleşme süreci, sahih bir bakış açı- sıyla değerlendirilmeye, eleştirilmeye mayıs-haziran 2010 | ASDER 11 asder14.indd 11 01.04.2010 15:16:50

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Osmanlı İmparator- hâlâ muhtaçtır. Çelişkilerle dolu oldu- bin yıllık ve Müslüman Türk’ün yedi yüz luğu’nun koruyucu ğu kadar son derece trajik olan “tari- yıllık Batı’ya doğru olan yürüyüşü, Viya- şemsiyesi altındaki hi sürükleniş”imizi hakikatin ışığında na önlerinde durur ve süreç tersine ak- tanımlayamazsak sürüklenişin önüne maya başlar.(…) bu noktadan itibaren İslam toplumu geçmek mümkün olmayacaktır. Şark gittikçe hızlanan bir ivme ile kapı- 600 yıllık temas larını Batı’ya açar. İşte III. Ahmed Devri döneminde üretici, “Rönesans hareketleri, Batı tefek- (1703-1730) bu açılışın başlangıcındaki çığır açıcı ve verici kürünü ve hayat tarzını alt üst ederken önemli bir aralığı teşkil eder.(…) Bu ilk konumundayken; toplumumuz kendi kabuğuna çekile- safha XVIII. yüzyıl boyunca sürer. Müm- rek tarihin derinliklerinden gelen ham- taz Turhan bu safhaya “Serbest Kültür Batı dünyası le kabiliyeti kaybeder” (Osman Kafadar Değişmeleri Devri” adını verir. (…) Bu pasif ve alıcı 1997: 68) safha birçok yazar tarafından Lâle Dev- durumundadır. 15. ri (1718-1730) ile başlatılır. (Osman Ka- Yüzyılın sonlarından Başka bir deyişle, Osmanlı fadar, 1997: 71) itibaren süreç İmparatorluğu’nun koruyucu şemsiyesi tersine dönmeye altındaki İslam toplumu 600 yıllık temas Karlofça’dan sonra 1718’de Pasa- başlamıştır. döneminde üretici, çığır açıcı ve verici rofça Antlaşmasıyla acı bir mağlubiye- konumundayken; Batı dünyası pasif ve tin ağır sonuçlarıyla yüz yüze gelen Os- alıcı durumundadır. 15. Yüzyılın sonla- manlı İmparatorluğu, Lâle devrinden rından itibaren süreç tersine dönmeye itibaren askerî ıslahata yönelmek zorun- başlamıştır. Osmanlı yönetici ve aydın- da kalmıştır. Lâle devrinden Tanzimat’a ları, tarihî gelişmeleri tespit etme, kendi kadar süren dönemde çıkan gelişmeler, medeniyet değerlerine özgü hamlelerle topyekûn başkalaşma süreci hakkında karşılık verme güç ve basiretini göste- önemli ipuçlarına sahiptir. rememişlerdir Tanzimat öncesi Batılılaşma hare- İkinci Viyana Kuşatması’nın boz- ketleri içerisinde III. Selim (1789-1807) gunla sonuçlaması, ağır şartlar taşıyan ve II. Mahmud (1808-1839) dönemleri, Karlofça Antlaşması imzalanması tarihi en önemli en dikkat çekici safhalardır. bir kırılma noktasıdır. “III. Selim’in yenilikçi şahsiyeti dikka- “Gerçekten de, Müslüman Şark’ın te alınırsa, üç çeyrek yüzyıldır devam eden Batılılaşma hareketlerinin artık kendi neslini yetiştirmiş olduğu görülür. Böylece Batılılaşma sürecinde “zaman” denilen son derece önemli bir baskı se- bebi olmuştur” (Osman Kafadar, 1997: 76). ‘1768-1774 Osmanlı-Rus savaşın- dan itibaren devletin büyük acziyet için- de olduğu, Batı Avrupa’nın bilim ve tek- nikte çok ileri gittiği’ fikirleriyle yetişen III. Selim’in öncelikli amacı orduyu ıslah etmekti. Bu amaçla III. Selim 24 Şubat 1793’te resmen “Nizâm-ı Cedîd”i ilân eder. Nizam-ı Cedîd askerine, kırmı- zı ve mavi renkte, Avrupa kıyafetlerine benzer üniformalar giydirildi. “Böylece kültürün en önemli dış un- surlarından olan kıyafet usulünde ilk Batılılaşma hareketi de, diğerleri gibi yi- 12 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 12 01.04.2010 15:16:54

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE ne ordudan başlatılmış oldu” (Osman konan yenilikler, günümüzdeki topyekûn II. Mahmud Kafadar, 1997: 77). değişimlerin önünü açmıştır. (1808-1839) devri, Batılılaşma Bu devrin Batılılaşma hareketleri 1825 yılında II. Mahmud, başarısız süreci içerisinde içinde yeni askerî okullar kurma teşeb- olan Segban-ı Cedîd uygulamasından çok farklı bir büsü önem arz etmektedir. sonra “Eskinci Ocağı” denilen yeni bir safhanın adıdır. ordu kurar. Bunun üzerine ayaklanan Bu devirde “1795’te Hasköy’de “Mühendishane- Yeniçeri Ocağı, geniş tabanlı tepki ha- yürürlüğe konan i Berrî-i Hümâyûn” kurulur. Bu okul, reketiyle 450 yıllık geçmişinin ardından yenilikler, “Türkiye’de Batılı bir yabancı dil öğre- ortadan kaldırılır (1826). Vaka’yı Hayri- günümüzdeki tilen ve ilk defa öğrencilerini sıralara ye adıyla anılan hareket sonrası sade- topyekûn oturtan birinci okulumuz olarak da eği- ce askerlik alanında değişikliklere gi- değişimlerin tim tarihimizde özel bir yer tutmaktadır” dilmez, çok daha farklı olarak yeni bir önünü açmıştır. (Unat, 1964: 14). Kırımlı Hüseyin Rıfkı devrin kapıları açılır. Öztuna’ya göre, 1825 yılında Efendi’nin baş hocalığa tayin edildiği bu Vaka-yı Hayriye, modern devrin gerçek II. Mahmud, okulda harp bilgisine, fiziğe, topçuluğa başlangıcıdır ve Türkiye’de Batı Mede- başarısız olan ve istihkâmcılığa dair Fransızca kitap- niyeti bu tarihte başlar “ (Osman Kafa- Segban-ı Cedîd ların bulunduğu 400 ciltlik bir meslekî dar, 1997: 80). uygulamasından kütüphane kurulur. Kütüphanede XVIII. sonra “Eskinci Yüzyıl Fransız Ansiklopedistlerinin an- Vaka-yı Hayriye’den sonra Ocağı” denilen siklopedilerinin de bulunması ilginçtir. Tıbbiye’nin açılışında Padişah bir nu- yeni bir ordu tuk irad eder. Batı’nın model alındığını kurar. Bunun Yine bu dönemde Mahmud Raif söyleyen ilk Padişah II. Mahmud’dur. İlk üzerine ayaklanan Efendi ve Seyyid Mustafa Efendi, Av- yenilik, “Asakir-i Mansure-i Muhamme- Yeniçeri Ocağı, rupa kamuoyuna memlekette yapılan diye” adlı yeni bir ordunun kurulmasıdır geniş tabanlı yeniliklere dair fikir vermek amacıy- tepki hareketiyle la Fransızca kitaplar yazar. İlki1793’te, II. Mahmud devri eğitim/öğretim fa- 450 yıllık ikincisi 1803’te basılır. İngiliz Mahmud aliyetlerindeki yeniliklerle de dikkat çe- geçmişinin lakabıyla tanınan Mahmud Raif Efen- ker. Askerî okullardaki yenilik hareket- ardından ortadan di, o devrin en alafrangalaşmış insan leri sivil okullara da yansıtılmaktadır. II. kaldırılır tipi olarak tanınır. N. Berkes, bu tipi Mahmud ilköğretimdeki tutumunun ak- daha sonra Tanzimat’la birlikte hız ka- zanacak Batılılaşma sürecine paralel paralel olarak ortaya çıkacak ‘modern intelligentsia’nın veya ulemadan farklı yeni ‘aydın’ tipinin öncüsü (Berkes, 98) olarak değerlendirir”(Osman Kafadar, 1997: 78-78). Lâle devrinde başlayan kılık kıyafet ile toplumsal ilişkilerdeki Batı’yı taklit hareketleri, III. Selim devrinde oldukça hız kazanmıştır. Halkını ve medeniyet değerlerini hiçe sayan tepeden inmeci hareketler, Lâle devrinin sonunda gö- rüldüğü gibi ciddi sosyal mukavemetle karşılaştı. Kabakçı Mustafa’nın liderlik ettiği hareket, Nizam-ı Cedîd’i ortadan kaldırarak Lâle devrine son verdi. II. Mahmud (1808-1839) devri, Ba- tılılaşma süreci içerisinde çok farklı bir safhanın adıdır. Bu devirde yürürlüğe mayıs-haziran 2010 | ASDER 13 asder14.indd 13 01.04.2010 15:16:58

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Batılılaşma sine yüksek öğretimde tamamen Batı- laşma tarzını belirlemiş, toplumumuzun teşebbüslerinin lı tarzda yeni okulların kurulmasını ge- yönünü tayin etmiştir. en önemlilerinden rekli görür. Medrese dışında açılan yeni okullar dolaylı olarak ulemanın, devlet Batılılaşma tarihinin ikinci safha- biri de Batı’ya idaresindeki etkisini daha da zayıflatır. sı Tanzimat Dönemi’dir (1839-1908). öğrenci “Batılılaşmanın devlet tarafından resmî Bu devirde askerî okullar yanında bir program halinde ilânı demek olan gönderilmesidir. medreselerden ayrı olarak ilk defa yeni ‘Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nun 3 Ka- Batı’ya ilk sivil okullar kurulur. Rüşdîyeler bu dö- sım 1839’da Raşit Paşa tarafından nemin ürünüdür. Gülhane’de okunmasıyla başlar” (Os- sistemli öğrenci man Kafadar, 1997: 90) gönderilme “II. Mahmud Devri, aynı zaman- faaliyeti II. da Lâle Devrinde görülmeye başlayan Tanzimat dönemi, toplumumuzun Mahmud ve III. Selim devrinde hız kazanan Av- sosyo-kültürel yapısına uygun yeni bir döneminde rupalılaşma eğilimlerinin devlet eliyle silkiniş hareketi değil; aksine özünden mecburî veya güdümlü olarak yapıldı- hızlı bu uzaklaşma, kendi anlam dün- gerçekleştirilir. ğı bir devredir. 3 Mart 1829’da Batılılaş- yasına her açıdan yabancılaşma süre- Diğer yandan ma tarihinin önemli bir dönüm noktası cidir. Hadise, Batı’nın tekniğini alma bi- Batı ile sosyo- sayılabilecek kıyafet kanunu yayınla- çiminin ötesinde düşünce ve ideolojisini nır. Kanun bütün devlet memurlarının de topyekûn benimseme kararının adı- kültürel ilişkileri fes, pantolon ve ceket giymelerini zo- dır. Bu yönüyle her bakımdan gayrı millî yoğunlaştırıcı runlu kılıyor; kavuk, sarık, şalvar ve ça- bir harekettir. Tanzimat’ın kullandığı en rığı yasaklıyordu. (…) Zamanın Batı önemli araçlar eğitim ve kültür kuruluş- kararlardan bir monarklarının kılığına benzer bir kılık- ları olmuştur. Eğitim ve kültür yapıla- diğeri 1821’de la kavuğunu, kürkünü, sorgucunu çıka- rı üzerinden yürütülen Batılılaşma ha- kurulan Bâbıâli rarak, sakalını kısaltarak halk karşısına reketleri, toplumun hemen hemen tüm çıkan ilk Osmanlı hükümdarı (Berkes: katmanlarını ciddi bir etki altına almış- Tercüme 167) olan II. Mahmud, kıyafet kanunu- tır. Yabancı işgallerle sömürgeleştirile- Odası’dır. na uymayanları şiddetle cezalandırdı. meyen Osmanlı toplumu, eğitim yolu ile Bu davranışlarından dolayı halk tara- zihinsel işgale uğramış, “acımasız etki” fından “gâvur padişah” adıyla nitelenen altında seküler, pozitivist, materyalist II. Mahmud, Osmanlı toplumunu zor- bir kimliği kabullenir hale getirilmiştir. la Avrupalılaştırma ameliyesine tabi tutmuştur. Bunun içindir ki, Türkiye ve Ne hazindir ki, iç dinamiklerini, dire- Tanzimat adlı meşhur eserin sahibi En- nek noktalarını, olmazsa olmaz değerle- gelhardt, II. Mahmud’un Büyük Petro’yu rini yitiren Osmanlı toplumu Tanzimat’ın taklit ederek halkı zorla Avrupalılaştır- kanunlaştırma hareketleri, layihaları ve maya kalkmasını kınar” (Osman Kafa- nizamnâmeleriyle Batılılaştırılabilmiştir. dar, 1997: 86). Bugünün eğitim kuruluşlarının temelinin Tanzimat döneminde atıldığı, otoriteler Batılılaşma teşebbüslerinin en önem- tarafından ifade edilmektedir. lilerinden biri de Batı’ya öğrenci gönde- rilmesidir. Batı’ya ilk sistemli öğrenci “Tanzimat’ın getirdiği uygun zemin gönderilme faaliyeti II. Mahmud döne- üzerinde yabancıların ve azınlıkların minde gerçekleştirilir. Diğer yandan Ba- eğitimle ilgili faaliyetlerini hızlandırmada tı ile sosyo-kültürel ilişkileri yoğunlaştırı- önemli rolü olan Islahat Ferman’ından cı kararlardan bir diğeri 1821’de kurulan sonra açılan yabancı okulların(…) ‘mis- Bâbıâli Tercüme Odası’dır. yonerlerin en gizli, en zararlı ve en çok başarılı oldukları’ bir alan olarak ‘sö- Özetle III. Selim ve II. Mahmud dö- mürgeci Batı zihniyetinin birer tarassut nemlerinde atılan adımlar, yapılan uy- kuleleri, ön karakolları olduğu gerçeği’ gulamalar, sonraki dönemlerin Batılı- (Tozlu, 1997: 3-5) de gözardı edilme- 14 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 14 01.04.2010 15:17:01

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE melidir. (Osman Kafadar, 1997: 96-97). ders programı Fransa’nın Saint-Cyr, bu II. Mahmud Islahat Fermanı’nın toplum bünyesin- okulun bünyesindeki Erkan-ı Harp sını- devrinde açılan deki büyük yıkımının göstergesi günü- fı derslerinin programı ise Ecole d’Etal- Tıbbiye ve Harbiye müz toplum bünyesinin fotoğrafıdır. Major’daki derslerin aynıdır(Şişman, okulları Fransız 1983: 74) Aydınlanması’nın 1 Eylül 1869 tarihli “Maarif-i Umumi- memlekete ye Nizamnâmesi” Fransız eğitim siste- (…) Keza 1856 Islahat Fermanı’nın, girdiği merkezler minin taklit edilmesinin resmî belgesidir. yabancılara memleket işlerine daha olur. Özellikle 1839-1876 yılları arasında Fransa’ya çok müdahale fırsatını vermesi üzerine, Tıbbiye’nin bizde 200’e yakın öğrenci gönderilmiştir. Fransız Hariciyesi 22 Şubat 1867’de tamamen öğretim Memlekete dönen öğrenciler, daha son- Bab-ı Âli’ye bir nota vererek eğitim sis- dili yabancı dil, ra yeni açılan okullarda hocalık, vezirlik, teminin düzenlemesiyle ilgili bir pro- yani Fransızca sefirlik, subaylık hatta sadrazamlık gibi je sunar(Türkoğlu, 1984: 43). (…) Ay- olan tek okul en kritik görevlere getirilmişlerdir. rıca Sadrazam Ali Paşa ve Hariciye olması itibariyle Nâzırı Fuad Paşa ikilisinin Fransız el- Batı kültürünün “II. Mahmud devrinde açılan Tıb- çisi M.Bourre’nin büyük etkisi altında Türkiye’ye biye ve Harbiye okulları Fransız kalarak devletin dış siyasetini Fransa girmesinde büyük Aydınlanması’nın memlekete girdiği yönünde kanalize etmeleri dikkate alı- rolü olmuştur. merkezler olur. Özellikle Tıbbiye’nin biz- nırsa, kültürel Batılılaşmanın bir dönüm de tamamen öğretim dili yabancı dil, yani noktası olan Galatasaray Sultanîsi’nin Fransızca olan tek okul olması itibariyle kuruluş sebepleri az çok açığa çıkar.(…) Batı kültürünün Türkiye’ye girmesinde İşte bu ortam içerisinde açılan Mekteb- büyük rolü olmuştur. Nitekim 1847’de î Sultanî(Galatasaray Lisesi)’nin ders Tıbbiyeyi ziyaret eden Mac Farlane’in programı Fransız Eğitim Bakanı Victor intibaları enteresandır: okulun kütüpha- Duruy’un fikirlerine uyularak Fuad Paşa nesindeki kitapların çoğu Fransızca’dır. ve Fransız elçisi Bourre tarafından dü- Bu kitaplar arasında Fransız İhtilali’ni zenlendi.(Koçer, 1991: 80) hazırlayan ünlü materyalist filozoflardan Voltaire’in, Diderot’nun, D’Holbach’ın ve (…) o tarihlerde Amerika’nın özellikle Cabanis’in eserleri bir koleksiyon teş- Robert Kolej (1863) vasıtasıyla Osmanlı kil edecek şekildedir ve bunlar öğren- üzerinde etkisini arttırmasına Fransa’nın cilerin ellerinde dolaşmaktadır(Berkes; bir karşı adım olarak Kolej karşısına 228-229). Diğer taraftan Harbiye’nin Galatasaray’ın çıkarılması(Tozlu,1991: mayıs-haziran 2010 | ASDER 15 asder14.indd 15 01.04.2010 15:17:04

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE II. Abdülhamid’in 171-172) şeklinde cereyan eden em- 116’yı bulan gazete ve mecmuaların kurduğu ve peryalist devletlerin güçler dengesini kamuoyunu Sultan Abdülhamid’e kar- sağlama plânıdır. (…) 1872’de açılan şı ve Batı’ya yöneltmede oldukça etki- yaygınlaştırdığı Danişşafaka’nın ders programı Fran- li faaliyetlerimde azınlık ve yabancıların okullar da Batı sız okullarından kopya edilmişltir. (Er- rolü büyüktür. (…) çeşitli yollarla Batı odaklı olmaları gin, 1977: 490-491; Artel, 1940:499). medeniyetinin maddeci zihniyetiyle kar- 1879’da Tanzimat eğitiminin temeli olan şılaşan Osmanlı aydınında da, insana, dolayısıyla rüşdîyelere Fransızca dersi konur. (…) hayata ve dünyaya karşı devrin sonla- Batılılaşma Yine gerek 1939’daki ilk Millî Eğitim rına doğru artan bir hızla inkârcı, ma- sürecine hizmet Şurâsında Bakan H. Ali Yücel’in, gerek- teryalist, pozitivist bir yaklaşım hâkim etmişlerdir. se 1949’daki IV. Şurâda Bakan Tahsin olmaya başlar“(Osman Kafadar:115). Banguoğlu’nun liseleri tanımlamaların- Örneğin; Edebiyat-ı Cedide topluluğu- Sultan’ın da Fransız eğitim sisteminin gelenek- nun yayın organı Servet-i Fünûn mec- döneminde, iyi sel entelektüalist ve ansiklopedist özel- muası daha sonra memlekete girmiş niyetli çabalarına likleri açıkça görülür(Türkoğlu, 1984: hümanizm, pozitivizm, materyalizm gi- 86-109). ”(Osman Kafadar, 1997: 100- bi ideolojilerin anlatılması ve yaygınlaş- rağmen 102). tırılmasında önemli rol üstlenmiştir. İt- Batılılaşma, tihad ve Terakki Cemiyeti’nin çekirdeği devletin projesi Kültürel Batılılaşmanın merkezi olan olan İttihad-i Osmanî Cemiyeti’ni kuran- olmaktan çıkarak okulların dışında diğer kültür kuruluş- ların Tıbbiyeli öğrenciler olması dikkat toplumda kabul larının da Batılılaşma sürecinde büyük çekicidir. gören bir salgına rolü olmuştur. Bu kuruluşlar şunlardır: dönüşmüştür. II. Abdülhamid’in kurduğu ve yaygın- 1. Encümen-i Daniş (18 Temmuz laştırdığı okullar da Batı odaklı olmala- 1851) rı dolayısıyla Batılılaşma sürecine hiz- met etmişlerdir. Sultan’ın döneminde, 2. Cemiyet-i İlmiye-i Osmanîye iyi niyetli çabalarına rağmen Batılılaş- (1861) ma, devletin projesi olmaktan çıkarak toplumda kabul gören bir salgına dö- 3. Cemiyet-i Tedrisiye-i İslâmiye nüşmüştür. (1865) Bütün Batılılaşma hareketlerinin uy- 4. Yeni Osmanlılar Cemiyeti gulama sahası haline getirilen ordunun (1865) günümüzde hukuk devleti normlarına uymak bir yana, Çanakkale’deki işgal- Encümen-i Daniş, sosyo-kültürel ve ci güçlerin ideolojisinin bayraktarlığını ilmî amaçlar için kurulmuş ilk ilim aka- yapması 300 yıllık eğitim/öğretim süre- demisidir. cinin bir sonucu değil midir? 40 üyeden oluşan topluluğun içinde Millî Eğitim Bakanın kapısından bile ünlü hekim ve tarihçi Hekimbaşı Hay- geçemediği Harbiye’nin eğitim müfre- rullah Efendi, Sadrazam Reşid Paşa datının dün Fransızlar bugün Amerikalı- ile Avusturya’lı tarihçi Hammer, İngiliz lar eliyle düzenlenmesi hepimizi üzme- şarkiyatçı Redhouse gibi yabancı ilim lidir. adamları da vardı. KAYNAKÇA : II. Mahmud döneminde rüşdîyeler 1. Celaleddin Vatandaş, Vahiyden (ortaokul) kurulup yaygınlaşmışsa II. Kültüre, Pınar Yayınları, İstanbul, 2008. Abdülhamid devri idadilerin(lise) yay- 2. Seyyid Kutub, Yoldaki İşaretler, gınlaştığı dönemdir. Dünya Yayınları, İstanbul, 1986. 3. Osman Kafadar, Türk Eğitim “Sansür sistemine rağmen, II. Abdul- Düşüncesinde Batılılaşma, Vadi Yayın- hamid devrinde Tanzimat devrine göre ları, Ankara, 1997 çok fazla gelişen gazete ve mecmua- ların Batı ile temastaki rolleri, okuma- nın halk içinde yaygınlaşması ve hatta dünyevileşmesinin etkisi oldukça dik- kati çeker. Diğer taraftan sayısı bir ara 16 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 16 01.04.2010 15:17:09

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE SİLAHLI KUVVETLERDEKİ DARBECİ DAMAR VE EĞİTİM SİSTEMİ Kemal ŞAHİN / E.Kur.Bnb. Harp okullarının öğrenci kaynağı as- cilerin seçimi için her türlü çılgın yön- keri liselerdir. Genel bir ilke olarak sivil temlere kolaylıkla başvurulmaktadır. liselerden öğrenci alınmak istenmez. Bu çılgınca metotların uygulamalarına Çünkü askeri liselere 12 veya 13 yaş- mani hiçbir denetim mekanizması yok- larında gelen çocukları istedikleri gibi tur. yoğurarak harp okullarına hazırlamak, hedeflenen insan tipi açısından tabi ki Açık rejim olmadığından basın kont- doğru olandır. Askeri liselerin mevcut- rolü yoktur. Kesinlikle idari yargı konusu ları değişen ihtiyaçları karşılamadığı yapılamaz. Yapıldığını hiç duymadım. veya Hava Harp Okulunda olduğu gibi Konu üzerinde sivil siyasi bir denetim uçuculuk sağlık yeteneklerini muhafa- de yoktur. Bilindiği gibi politikacı sivil bir za eden yeteri kadar öğrenci olmaması siyasetçi olan Milli Savunma Bakanları- durumunda mecburen sivil lise kaynak- nın lojistik konulardan başka bir yetkisi- larına başvurulmaktadır. nin olduğu söylenemez. Sivil lise kaynağından alınacak öğ- Kısacası TSK İs- rencilerin seçimi tamamen sübjektif tediği İnsan tipini be- kriterlere göre yapılmaktadır. İsteni- lirler. Bu insan tipinin len zihni kriterleri taşıyan öğren- çağa, ülke standartla- rına, ilme, Halkın ge- lenek ve görenekle- rine, inançlarına v.s. mayıs-haziran 2010 | ASDER 17 asder14.indd 17 01.04.2010 15:17:14

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Kısacası TSK İs- uyup uymadığına bakılmaz. TSK’nin yor, kızarıp bozarıyordu. Guslün ne ol- tediği İnsan tipini ideolojisine uyup uymadığına bakılır. duğunu bilmeyenler boynunu büküyor, belirler. Bu insan Kriterler kapalı sistemlerin içinde be- bilenlerde böyle bir soruya cevap verip tipinin çağa, ülke lirlenir. Genel olarak milli eğitimin poli- vermemekte tereddüt ediyordu. Sonuç- tikalarına uyup uymadıkları hiç önemli ta guslün ne olduğunu bilenler ile bilme- standartlarına, değildir. Nasıl olsa o siviller devlet po- yenler arasındaki tercih size kalmıştı.’ ilme, Halkın gele- litikası denen hedefler ide dejenere et- nek ve görenekle- mişlerdir. Doğru olan sadece kendi yap- Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. rine, inançlarına tıklarıdır. Görülmektedir ki Körpecik beyinleri tu- zağa düşürmek için her türlü hokkabaz- v.s. uyup uyma- Yapılmakta olan mülakatlarda o den- lık yapılarak istedikleri tip insanları seç- dığına bakılmaz. li traji komik olaylar yaşanmaktadır ki. mektedirler. Mesela bu komisyonlarda görev yap- TSK’nin ideolo- mış olan emekli Binbaşı Prof. Dr. İsken- Askeri liselerden gelen öğrenciler jisine uyup uy- der PALA anlatmaktadır. zaten istenilen kıvamdadır. Olmayanlar madığına bakılır. Ya lise öğrenimleri esnasında veya me- Kriterler kapalı ‘Daha sonra bu mülakatlardaki ele- zun olduktan sonra harp okuluna alın- sistemlerin içinde me sistemi kademe kademe değişecek- mayarak elenmektedirler. Sivil lise kay- ti. Mesela o yıl Çingene, gayrimüslim, naklı olanlarda yukarıda anlatıldığı gibi belirlenir. Alevi ve Kürt olduğu kanaati uyanan seçilerek istenilen ürünün ekilmesine öğrenci adayları mülakatlarda elenir- uygun adeta tarla oluşturulmaktadır. ken, daha sonraki yıllarda Alevi olan- ların yerini küçükken Kur’an kursuna On sekiz yaşlarında Harp Okulları- gitmiş olan öğrenciler aldı. İmam-hatip na başlayan özel yetiştirimli (Askeri Li- okullarından gelen olursa ki-bu durum seden Gelenler) ve özel seçilmiş olan ( onların kayıt bilgilerinde yer alıyordu.- sivil liselerden gelen ) öğrencilerin dört kesinlikle eleniyor, ama kendisine baş- yılda istenilen formda yetiştirilmesi her ka bir nedenle elenmiş gibi gösterili- halde zor olmasa gerektir. Kaldı ki yan- yordu. Daha sonraki yıllarda bu eleme lış seçildiği anlaşılanlar veya yanlış yo- işinde o derece uç fikirler üretilir oldu ki la sapanlar her an disiplinsizlik nedeniy- gün geldi, “bir elinde Kur’an var, diğer le gerekli kılıf uydurularak okuldan atılır. elinde Atatürk’ün nutuk’u. Denize düş- Bu atılma işlemleri her ne kadar idari tün ve tek elle yüzebileceksin hangisini yargı yolu açık olsa da kılıflar iyi hazır- atarsın?” gibi akla mantığa ziyan soru- landığı müddetçe iptal olma ihtimali za- lar ortaya çıkmaya başladı. yıftır. Söz gelimi benim bulunduğum he- Harp okullarında verilen eğitimin tek- yette bir subay öğrencilerin neredeyse nik ve ilmi analizini yapacak değilim. Bi- yarısına şu soruları sırasıyla ve hiç de- zim okuduğumuz 1979-1983 yıllarında ğiştirmeden sorardı: uygulanan akademik eğitim konularının oldukça farklılaştığını biliyorum. Bunlar “ Söyle bakalım fosil nedir?” konumuz dışında. Hatırlanacağı üze- “…” re akademik eğitimin dışında her hafta “Haydi, kafiyeli olsun, usul nedir? bilmem kaç saat konferans ve askerlik “…” eğitimleri var. Her fırsat değerlendirilir. “Peki, gusül nedir?” Gece ve gündüz denmeden. İşte ger- “…” çek asimetrik psikolojik harp orada ya- 13–14 yaşında bir öğrenci adayı der- pılır. Tek taraflı hiçbir analize yer bırak- sini çalıştığı için fosilin bilimsel tanımını madan adeta bombardımana tutulur o yapabiliyor. Kelime bilgisi olarak usulün körpe dimağlar. Dayanabilene aşk ol- “yol, yöntem” olduğunu biliyordu. Ama sun. Dayananlar da zaten disiplinsizlik iş “ gusül”e gelince hemen hepsi afallı- veya ilmi yetersizlikten kapıyı boylar. 18 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 18 01.04.2010 15:17:17

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Demokratik ortamlarda yetişmeyen yasetçiler hep aşağılanır. Harbiyeli hep insanlar demokrat olamazlar. Militarist yüceltilir. Kutsal bir varlıktır adeta. Bir olurlar. gün gelir ben neymişim be abi var ya, yürüyüşün bile değişir. Kimse doku- Birazda aklımda kalan bu bomba- namaz sana. Bana atılana kadar kim- lardan bahsedeyim. Bir kere Şu sivil- se dokunamadı. Üniformalı iken kimin ler var ya; disiplinsiz insanlar, lakayt, la- haddine. Sivilken beni durduran nadir ubali, kendi menfaatlerinden başkasını trafik polislerine; Teğmen Kemal Şa- düşünmezler. Öyle vatan millet duygu- hin şak kimlik kartim önüne tam olarak ları, vatan için gözünü kırpmadan ölmek bakmasına bile fırsat vermeden tak çe- filan hak getire. Hele siyasetle uğraşan- kerim. Bir şeymi var memur bey. Hayır lar; hepsi hırsız, sahtekâr, ulan hepsi komutanım ne demek Hayırlı Yolculuk- memleketi satar biz olmasak. Ülke bun- lar. Evet ben ayrıcalıklı bir insan olarak lara emanet edilir mi? Bunların ilk ya- yetiştirildim. Bu vatanın Tapusu sanki pacakları şey: şeriatı ve saltanatı geri getirmektir. Valla bir günde ülke param Hatırlanacağı üze- parça olur. Herkes başkaldırır, isyan re akademik eği- eder, Ülke kan gölüne döner. Hayındır timin dışında her bunlar, vatan hayını bunları Kızılay da hafta bilmem kaç sallandıracaksın kardeşim. Öyle kolay saat konferans ve mı kuruldu bu cumhuriyet. Verelim elle- askerlik eğitim- rine param parça etsinler. Devletin bü- leri var. Her fırsat tün kademelerini hacı hoca ele geçirsin. değerlendirilir. Bunlar var ya bunlar siz bilmesiniz, ulan Gece ve gündüz ellerine fırsat geçse keserler bizi val- denmeden. İşte la… gerçek asimet- rik psikolojik harp Tabi ki bu tür uygulamaların hepsi orada yapılır. sistematik olarak yapılmadı. Bütün sı- ralı komutanlarımızda aynı koroya ka- tılmazdı. Hey gidi günler… Bu bombardıman başlayınca tir tir titrerdim. Sınıfımızda- ki öğrencilerden 12 Eylül harekâtından sonra yanımdaki öğrenci atıldı. Ön sıra- da oturan iki, arka sırada oturan bir ki- şi atıldı, hâsılı sağım solum, her gün kapı açıldığında kalbim küt küt (yeterli bir ifade olmadı güm güm bilmem da- ha şiddetlisi var mı ) atıyordu. Köyümde subay olacak evladı ile övünen özellikle bir baba ve diğer aile fertleri, öbür taraf- ta harp okulunda manevi işkence altın- da bir subay adayı. Varın siz düşünün bakalım. Bunun adına bilimsel olarak ne denir bilmiyorum ama işkencenin ta kendisi, hani daniskası derler ya aynen ondan. Dört yıl böyle geçer. Siviller hele si- mayıs-haziran 2010 | ASDER 19 asder14.indd 19 01.04.2010 15:17:20

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE benim üzerimde, yüküm çok ağır. Öy- cak uygulamada her şey planlayanların le yüz verir laubali olursak sivillerle hat- istediği gibi gitmiyor. Askeri lise ve harp ta yakınlarımızla. Yavaş yavaş kesmeli- okullarına girmeden önce sahip olduğu yiz bunlarla ilişkilerimizi. Aile çevremizin mili, manevi, insani duyguları, gelenek isteği dışında bir evlilik. Lojmanlar kıta, ve görenekleri, inançlarını bir sır gibi gazino, orduevi, kamplar arasında do- saklayanlar endişelenmemize yetecek laşan kapalı devre bir hayat. Hava be- kadar vardır. Ordumuzun genel gövdesi dava, su bedava nerdeyse hayat da işte böyledir. Ama cuntacı bir damar yu- bedava. Son 25 yılda konforumuzu gü- karıya doğru korunup kollanır. Terfiler- neydoğu görevi bozdu o kadar. de öncelik verilir. Yönetimde bu zihniyet hâkim kılınmaya çalışılır. Kıtaya çıkan bütün Harbiyeliler gün geçtikçe yani rütbeler büyüdükçe daha Dinsiz ordu olamaz. Askerimizin çok kapalı devre bir hayat sürer. Daha gönlünden şehitlik ve gazilik inancını çok halktan kopar daha çok halkı hakir alın bakalım boş çuval gibi yere yığıl- görür, daha çok siyasetçilerden nefretle maz mı? İnsanların hatası sistematik bir bahseder pek çoğu hakaret eder, daha tehlikeyi zorluyor. Bütün askeri okulla- çok, daha… rın eğitimleri gözden geçirilmeli. Nasıl savaş kararı askerlere bırakılmayacak Böyle bir eğitim sisteminden ne bek- kadar önemli ise. Askerin eğitimi de as- lenir demokrat, hukukun üstünlüğüne kerlere bırakılmayacak kadar önemli- inanan, çağdaş… Elimde silah var kar- dir. Sivrisineğin beşinde koşmak yerine, deşim, sen ne demek istiyorsun. Senin bataklığa bakmalı ve tedbir almalıyız. niyetini ben çok iyi biliyorum. Öyle süs- Dinsiz ordu lü püslü laflarla yok Avrupa Birliği, yok olamaz. adalet, hukuk, insan hakları kandıra- mazsın beni, biz sizin ciğerinizi biliriz Askerimizin kandıramazsınız. Önemli olan vatanın gönlünden bölünmez bütünlüğü önemli olan Laiklik şehitlik ve gazilik gerisi teferruat. Önemli olan devletin ül- inancını alın kesi ve milleti, milletin devleti ve ülkesi bakalım boş çuval değil. Millet de kim oluyor ki.. gibi yere yığılmaz mı? İnsanların O günleri düşünüyorum da bu tar- hatası sistematik ladan ancak böyle ürün alınır. bir tehlikeyi Hedef bellidir ve o hedefe uy- gun elemanlar yetiştirilmiş- zorluyor. tir. Darbe planlarını burada tekrar etmeyeyim. O deh- şet senaryolar planlar an- cak yukarıda anlatmaya çalıştığım tezgâhtan ge- çen insanlarla yapılabilir veya yapılması tasarla- nabilir vesselam. Bütün bunları okuyanlar mahvol- duk bizim ordu- muz bu mu yan- dık demesinler. Bu planlanan. An- 20 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 20 01.04.2010 15:17:25

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Türkiye Nereye Koşuyor? Hamza EROĞLU Farkında mısınız bilmem ama bugün- gücü tamamen eline almayı hedefliyor. Bugüne kadar lerde Suriye başta olmak üzere Arap ya- Tüm bu işler yapılırken Türkiye’nin ulaşa- İslamı Arap rımadası ülkeleri ile vize kaldırma süreci cağı konum bu işleri planlayanları da ür- yarımadasına sesiz sedasız ve süratle ilerliyor. kütmüyor değildir herhalde… sıkıştırmak isteyen planlar Türkiye Osmanlı eyaletleri ve Türkî İşin siyasi boyutunu gören şu anki ik- tutmadı. Cumhuriyetlerle sınırları kaldırmayı he- tidar bu süreci iyi yönetiyor. İsrail’i azar- Müjdelenen o defliyor. Yani yakın zamanda Osmanlıda lıyor ve özür geliyor. Tatbikatları iptal Asr-ı Saadetin olduğu gibi, elimizi kolumuzu sallayarak ediyor ama devletsel ilişki sürecini aksat- ayak sesleri Kâbe’yi ve Kudüs’ü ziyaret edeceğiz in- mıyor. Minnet duymadan kendisine biçi- duyuluyor artık. şallah… len rolü oynarken aslında kendi stratejik İktidar farkında hedefine ilerliyor. olsun ya da Peki, ne oldu da bugüne kadar; “Türk- olmasın “Bedir lerin başını kestiler.” denilen Araplara Türkiye bu gücü bu siyasi konjektörün Ruhu”nun yaklaşıldı? Dünya düzeninde etkisi olan yanında asıl manevi bağlarından alıyor. muhafazası güçler buna neden izin verdi? Türkiye bu Bedirde bir var olma savaşı vardı. Sayıca altında. güçlere karşı koyacak sosyal ekonomik ve teknolojice düşmandan çok zayıflardı ve silahlı güce mi sahip. ama yürekleri o düşmana meydan oku- yacak iman gücüne sahipti. Bir daha dön- Daha kendi topraklarında kendi insa- memecesine atılmışlardı düşmanın üze- nı ile arasında çıkan husumeti dindirme rine, çünkü dost Allah’tı (CC)… iradesini tam elinde bulunduramayan bir ülke nasıl olurda ABD temsilciler mecli- Bugüne kadar İslamı Arap yarımada- sinde oylanan karara şiddetle bir karşılık sına sıkıştırmak isteyen planlar tutmadı. verir? Nasıl olurda ABD ile ilişkilerin göz- Müjdelenen o Asr-ı Saadetin ayak sesleri den geçirileceğini söyleyebilir? duyuluyor artık. İktidar farkında olsun ya da olmasın “Bedir Ruhu”nun muhafaza- İşte bu sorular çok önemli. Bizler ya- sı altında. Bunun en büyük ispatı, Yahu- pı olarak meydan okumayı severiz ama di lobilerinin ABD temsilciler meclisinde nasıl meydan okunduğunu da merak et- Ermeni tasarısına Türkiye aleyhinde oy meyiz. vermeleri. Taşların ve ağaçların arkasına saklanacakları günlerin yaklaştığını his- Öncelikle işin siyasal boyutunu ele sediyorlar gibi… alalım; Hilafetin eksikliği tüm İslam âleminde 1. Çin süper güç olma yolunda. Li- hissediliyor. Sivil Toplum Kuruluşları teratürleri sarsıyor. (STK) da dâhil olmak üzere tüm İslam Coğrafyasında yaşayanlar Türkiye’den 2. Enerji kaynakları Türkiye başta bekliyorlar kurtuluşu. olmak üzere Ortadoğu üzerinde çıkıyor ya da şekilleniyor. Elhamdülillah ki, Türkiye İslam’ın yük- selen gür sadası olmak yolunda adım 3. ABD bu coğrafyada etkin olmak adım ilerliyor. Bu gidiş elbette yokuş aşa- istiyor. ğı ve suyolunda. Engel olmak isteyen dayanamayıp parçalanacak. Ya onunla İşte bu nedenlerden ötürü Osmanlı akacak ya da yok olacak. ruhu ile donanmış ılımlı İslam rolündeki Türkiye’ye ihtiyaç doğuyor. Yani bir Tür- Önemli olan burada hangi tarafta ol- kiye İmparatorluğu ortaya çıkıyor. Ama duğumuzdur. Asr-ı Saadet eseri gelme- modern tekniklerle mücadele eden bir den Asr-ı Saadetten yana olmak günü- imparatorluk. müz sahabesi yapabilir insanı. Ve Rabbin huzuruna gururla çıkmaya vesile olur. ABD bir taraftan Çin de Amerikalılaş- Tabii tebliğ tedbiri olmadan ve sünnet-i ma metotlarını geliştirmek için Amerikan seniyye’ye tam ittiba ile… ürünlerini oraya sokuyor, onlara ürettiri- yor ve tükettiriyor. Böylece Çin ekonomi- İnanıyorum ki, ben de sizler gibi olma- sini kontrol altına almayı hedefliyor. sı gereken taraftayım, koşulsuz, şartsız ve korkusuz… 07.03.2010 Bu arada ucuz ve bol nüfusa sahip Afrika’da, Çin’in karşısında ABD’nin ye- ni ticari kozu. Afrika ile yeniden ekonomik mayıs-haziran 2010 | ASDER 21 asder14.indd 21 01.04.2010 15:17:28

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE ŞÖVALYE RUHU TAPINAK ŞÖVALYELERİ PEYGAMBER RUHU İbrahim Töre 22 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 22 01.04.2010 15:17:31

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Genelkurmay Başkanı’nın 11 ŞU- İşte Harp Okulları’nda bu ruhun ve- Genelkurmay BAT 2010 tarihinde deniz teğmenlerine rilmesi önemlidir. Her Harp Okulu öğ- Başkanı hitaben yaptığı konuşmada ifade ettiği rencisinin Şövalye Ruhu’na eriştirilme- Gölcük’te, deniz ‘şövalye ruhlu olun’ hedefi beni derin- si gerekir.” teğmenleriyle den derine çok yaraladı. bir araya geldi. ‘Tapınak şövalyeleri ’ Başbuğ, önce Kamuoyunca da bilindiği gibi Şu- Kara Harp Okulu yıllarında okurken teğmenlere bat ayı başında Deniz Kuvvetleri’nden ilk defa ‘Şövalye ruhu’ tabirini o zaman- sonra diğer Deniz Kurmay Albay Berk Erdem inti- lar işittim.. Hiç hazzetmedim bu tabiri. denizci subay har etmişti. Kısa bir süre önce de 6 de- Hiç sıcak gelmedi bana. ve astsubaylara niz subayı intihar etmişti. Org. Başbuğ, Kıt’a hayatımızda da bir hünermiş hitaben bir Gölcük’e 11 Şubat Perşembe günü bir gibi hep söylediler bunu. konuşma yaptı. moral ziyareti düzenledi. Genelkurmay - Subay, şövalye ruhlu olmalı derler- Moral verdi. Başkanı Gölcük’te, deniz teğmenleriyle di. bir araya geldi. Başbuğ, önce teğmen- Çok soğuk gelirdi ruhuma, hiç özen- lere sonra diğer denizci subay ve astsu- medim şövalye ruhlu olmağa. Çünkü baylara hitaben bir konuşma yaptı. Mo- çünkü çünkü… Ben kim olduğumun far- ral verdi. kındaydım, hangi ruhu temsil ettiğimin şuurundaydım. Bunu bana daha çocuk- Bunun üzerine 12 ŞUBAT 2010 tari- luğumda merhum İstiklal Savaşı gazisi hinde gazete, televizyon ve radyo gibi dedem Kamil TÖRE öğretmişti. O kudsî haber vasıtalarında şöyle bir haber ya- ruhu, ruhuma üflemişti. Rabbim ondan yımlandı. Haber özetle şöyleydi: razı olsun. Amin. O güzel insan bana; hangi ruhla, hangi idealle İstiklal Harbi- ‘Son dönemde, ağır ithamlar ve in- ni yaptıklarını, Kop dağlarında Ruslarla tiharlarla sarsılan Deniz Kuvvetleri’ne çatışmayla başlayan, on yıla yakın sü- moral vermek amacıyla 11 Şubat’ta ren ve İzmir’e düşmanı denize dökmeğe Gölcük’e bir ziyaret düzenleyen Genel- kadar devam eden, askerlik hayatında- kurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, de- ki hâlet-i rûhiyeyi gönlüme nakşetmişti. niz teğmenlerinden “Bu mesleği ‘şöval- Bugün merhum dedem hayatta olsaydı ye ruhu’ ile icra etmelerini” istedi. O’na; kendi yetiştirdiği sonra, o yüksek ideallerle, o ruhla binbaşı olan torunu ‘Şövalye ruhu’. Org. Başbuğ, deniz İbrahim’in irtica diye yaftalanarak, inan- teğmenlerine, “şövalye ruhlu” olmaları- dığı gibi yaşadığından, namaz kılıp, eşi- nı isteyerek şöyle seslendi: “Bu meslek nin de başının örtülü olduğu için -bun- sadece maddi değerlerle, beklentiler- dan doğal ne olur ki- ordudan atıldığını le yürütülemez. Zor bir meslek. Onurlu, nasıl söylerdim bilemiyorum. Neyse bu ancak birçok güçlükleri mevcuttur. Ara- hamur çok su götürür, ahirette görüle- dığımız subay tipi, mesleği bir yaşam cek çok işimiz var. tarzı olarak özümseyen ve mesleğini Sayın Genelkurmay Başkanımıza kalpten seven bir personeldir. Buna ila- nisbet olsun diye değil de, işin aslını öğ- ve olarak, bu mesleği ‘şövalye ruhu’ ile reneyim diye neymiş şu şövalye ki, ruhu icra etmeyi benimsemiş personeldir. da nasıl olurmuş diye bu beyanat üzeri- ne kaynakları araştırdım. Karşıma neler Şövalye Ruhu’nun ise şu unsurlar- neler çıktı. dan oluştuğunu ifade edebiliriz: - Mesleğe adanmışlık, - Gözünü hiç kırpmaksızın görevini yapmak, - Karşılık beklememek. mayıs-haziran 2010 | ASDER 23 asder14.indd 23 01.04.2010 15:17:34

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE 3 . Derebeylik düzeninde soyluluk unvanlarının en alt basamağı. 4 . Günümüzde Fransız hükümetinin verdiği şeref belgesi ve nişanı. İslam’ı irtica Önce bizim Battal Gazi filmlerinde- Peygamber ruhu, Mehmetçik olarak algılayan ki kapkara ruhlarıyla ‘kara şövalyeler’ Mehmetçik deyince içim hemen ısı- yerli unsurların arz-ı endam etti hayalime. Sonra Haç- nıverir. Gönlüm bir hoş olur. Allah ecda- lı seferlerindeki şövalyeler gözüktü bü- dımızdan binlerce razı ve hoşnut olsun. İslam’ı bir tün versiyonlarıyla… Baştan ayağı zır- Ne güzel bir şey yapmışlar da, erinden - üst kimlik, ha bürünmüş şövalyeleriyle haçlılar mareşaline kadar bütün askerine ‘Meh- bir toplumsal tekrar kadim düşmanlarının barındığı metçik’ ulvi unvanını vermişler. Pey- bütünleşme Anadolu’ya hücum ettiler sanki. Biraz gamber sevgisinin zirvede olduğu bu bağı olarak ileriye gidince bu sefer karşıma ‘tapınak necip millet; askerine, Küçük Muham- görmemelerinin şövalyeleri’ geldi. med olsun diye, Küçük Muhammed temelinde küresel mânâsında, peygamberî ruhta, o ideal- üst sistemin bu Bunların insanlık için özelikle de biz- le yaşasın, mücahede etsin diye bu gü- “siyasal İslam” ler için ne büyük felaket ve düşman ol- zel ismi vermiş. Asker ocağına da ‘Pey- koşullandırması duklarını bilmeyenler ehlinden öğren- gamber Ocağı’ demiştir. bulunmaktadır. sinler. O menhus ruhun yaptığı tahribat, Bizi biz yapan bu ‘ Peygamberî ruh’ İslam’a karşı fitne ve fesatların farkına vararak ge- olmuştur. Esareti, zilleti kabul etme- gerçekleştirilen rekli tedbirlerini alsınlar. yen, ölürsem şehidim, kalırsam gazi- bu koşullandırma, yim dedirten işte bu ruh olmuştur. Mil- etnik temel Donkişot’u da atlamayayım. Hatı- letimiz, Orta Asya’dan yola çıkıp, sonra üzerinde yükselen rı kalır. Malum o da şövalye... Hani yel İslamiyet’le şereflendikten sonra hep sorunları da değirmenlerine düşman diye saldırmış- bu ruhla yaşamıştır. İnşallah kıyamete tetiklemiştir. tı. Yerli Donkişotları da unutmayalım. O kadar da böylece yaşayacaktır, yaşata- Donkişotlar da, düşman diye kendi mil- caktır. li ve dini mukaddesatımıza saldırmışlar- Müslüman Türk milleti, bu dı. Gerçi hala saldırmaya devam eden- peygamberî ruhla, her devirde Haçlı- ler de az değil. lara karşı koymuş, üç kıtada at koştur- muş, tarihin şeref levhalarına adını altın Türkçe sözlükte Şövalye anlamı harflerle yazdırmış, Çanakkale’de des- 1. Eski Roma’da üç sınıftan ikincisi- tanlar yazmış, en sonunda da Kurtuluş nin üyesi olan yurttaş. savaşını yapmış. Allah’ta onu muzaffer 2. Ortaçağ Avrupası’nda özel eğitim- etmiş. le yetişmiş, belli ülküler taşıyan, soylu, Sonuç atlı savaşçı: Gönül isterdi ki, Mehmetçiğin Genel- ( Niğbolu Muharebesine birçok Fran- kurmay Başkanları hep bu yüce ruhu, sız asilleri ile şövalyeler ve Almanlar iş- Mehmetçiğe en güzel şekilde üflesinler. tirak etmişlerdir.- F. R. Atay.) Bu ulvî ruh sönmesin, pörsümesin. Org. Başbuğ’un kasdettiği ‘şövalye ruhundan’ bin fazla meziyet, ulvîyet ve şeref ‘Peygamberî ruh’da mevcuttur. Biz bu yüce ruhu temsil ediyoruz. 24 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 24 01.04.2010 15:17:38

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE BALYOZ PLANI 04-06 Mart 2003 tarihinde, 1. Ordu- ya mensup 29 general ve 133 subayın Adnan Tanrıverdi Emekli Tuğgeneral katılımı ile, “BALYOZ Güvenlik Harekat ASDER Onursal Başkanı Planı” nın geliştirilmesi amacıyla icra edilen “Plan Semineri” nin, Taraf Gaze- tesi tarafında yayınlanan, bilgi ve belge- Genelkurmay leri Türk Toplumunu ayağa kaldırdı. Başkanlığının da kendine bağlı Şahsen ben şaşırmadım. Komutanlıklarına Çünkü yıllardır; “Emniyet ve Devlet Güvenliğinin Anayasası sayı- Asayiş Planlama lan, Milli Güvenlik Siyaseti Belgesinde Direktifi” ile (MGSB) irtica tehdit olarak belirtilirse; “irtica ile Başbakanlığın yayınladığı “Topyekûn mücadele Savunma Direktifi” inde, Devletin Ku- planları” rumlarına “irtica ile mücadele” görevleri yapmalarını verileceğini; emretmesi Bu görevi alan Genelkurmay Baş- gerektiğini; kanlığının da kendine bağlı Komutan- ifade edip gelmekteyiz. mayıs-haziran 2010 | ASDER 25 asder14.indd 25 01.04.2010 15:17:43

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE gıda, Üniversitelerde ve üst bürokrasi- de, milletin değerlerini tehdit gören bir anlayışın kadrolaşmış olmasını; Üçüncüsünün de, zayıf ve istikrarı muhafaza edemeyen koalisyon Hükü- metlerinin olduğunu; Vurgulayıp durmuşuzdur. Şimdi “BALYOZ Güvenlik Harekât Planının” adını koyalım. Bu bir darbe planı mıdır? Yoksa Emniyet ve Asayiş Planı mı- dır? Askerlere ve de irticayı devletin mü- esses nizamına karşı tehdit gören çev- lıklarına “Emniyet ve Asayiş Planlama relere göre; Cumhuriyeti Kollamak ve Direktifi” ile “irtica ile mücadele planları” yapmalarını emretmesi gerektiğini; korumak adına yapılmış bir güvenlik ifade edip gelmekteyiz. planıdır. Hem de dayanağını, İç Hiz- Yine yıllardır; Silahlı Kuvvetlerde, Milletin manevî met Kanunun 35 inci maddesinden ve değerlerini tehdit kabul eden, hastalıklı 28 Şubat zihniyetine sahip bir kadrolaş- MGSB’nin iç tehdit değerlendirmesine manın bulunduğunu; Bu kadroların, kesifleşmesi için Yük- göre sıralı komutanlıkların direktiflerin- sek Askerî Şûra (YAŞ) Kararları ile, hu- kuk dışı tasfiyelerin yapıldığını ve pro- den almış, MEŞRU bir plandır. fesyonel kadrolara yeni alınanlarda da dindar olmama ve dindar aileden gel- Millete göre ise; oyları ile oluşmuş, meme kriterlerinin arandığını; Bu nedenle, profesyonel kadroların, TBMM ve içinden çıkan Hükümete ve Milletin manevî değerlerine yabancıla- şarak, istikrarın önünde önemli bir en- Milletin çoğunluğuna karşı hazırlanmış gel olduğunu; Söyleyip durmaktayız. bir DARBE Planıdır. Yine yıllardır; Geçmiş darbelerin, üç dayanağının Silahlı Kuvvetlerde, plan bulunduğunu; Birincisinin, Milli Güvenlik Kurulunu tatbikatları(seminerleri); hazırlanmış Oluşturan, Silahlı Kuvvetlere Koruma ve Kollama görevi veren ve YAŞ’ a hu- harekât planlarını personele öğretmek kuk dışı tasfiye imkanı sağlayan yasal mevzuat ile MGSB’ deki iç tehdit değer- ve planları geliştirmek için, seviyesine lendirmelerinin olduğunu; İkincisinin, Silahlı Kuvvetlerde, Yar- göre komutanların ve karargah subay- larının katılımı ile gerçekleştirilen kapalı salon çalışmalarıdır. Harp oyunları ise, hem planların öğ- retilmesi hem de dost ve düşman tarafı- nın planları büyük ölçekli haritalar üze- Silahlı Kuvvetler- rinde işaretlenerek, başarı ihtimallerin, de, plan tatbikat- belirli kıstaslar vasıtasıyla ölçülmesi için ları (seminerle- ri); hazırlanmış yapılır. harekât planlarını personele öğret- Bir plan tatbikatında; dar bir kontrol mek ve planları geliştirmek için, karargahı ile katılımcı diğer bütün per- seviyesine göre komutanların ve sonelin görev aldığı bir oyuncu karar- karargah subay- larının katılımı ile gahı bulunur. Kontrol karargahı tehdit gerçekleştirilen kapalı salon çalış- unsurlarının eylemlerini temsilen ara malarıdır. durumlar vererek, planın uygulanması safhasındaki gelişmeler karşısında alı- 26 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 26 01.04.2010 15:17:46

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE nacak tedbirleri geliştirme imkanı yara- nür. Bunun için, suçu ne olursa olsun, Eğer bu planlar, tır. askerimizi kendi vatandaşınız üzerine geçerliliklerini sevk etmemiz feci sonuçlar doğurur. muhafaza ediyor- Harp oyunlarında ise, kontrol ve ha- larsa; darbelere kem kararğahları ile dost ve düşman Darbelere dayanak yapılan yasal dayanak yapılan oyuncu karargahları bulunur. mevzuatı yürürlükte bırakırsanız ve Gü- mevzuat ve men- venliğin Anayasası sayılan belgede, Si- fi kadrolaşma Kapalı salon çalışmaları, her yıl kış lahlı Kuvvetlere görev veren İÇ TEHDİT mevcut olduğuna döneminde birlikler tarafından planlanır, değerlendirmelerine yer verirseniz, as- göre, uygulamaya konusu ve senaryosu ile birlikte, iki üst ker darbelere giden yolu bulmakta zor- sokulmak için is- komutanlığa ve ilgili bütün ast ve komşu lanmaz. tikrarsızlığın baş- birliklere yayımlanır. langıcı sayılacak Milletin inancını yaşayan insanların koalisyon hükü- Şimdi bu bilgiler ışığında, 1. Ordu hukuk dışı yöntemlerle tasfiye edilme- metleri dönemini Kararğahında 2003 Martında yapılan sine ses çıkarmazsanız, engellemez- mi bekliyorlar? faaliyeti değerlendirdiğimiz zaman; seniz, BALYOZ Planının açığa çıktığın- da olduğu gibi ortalığı kaldırmazsanız, Planlı bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Milletin Darbe olarak algıladığı planları, Konusunun; “BALYOZ Güvenlik normal görev olarak algılayan KADRO- Harekât Planının” incelenmesi olduğu LAŞMAYA ruhsat vermiş olursunuz. anlaşılıyor. Seminerin uygulama safhasında Millete ters uygulamaları yapan kad- ise; roların içinde bulunmamı engelleyen, Ekleri ile birlikte planın takdim edil- vaktinden önce emekliliğim için Allah’a diği, (cc) şükrediyorum. Kontrol karargahı tarafından, İRTİCAÎ grupların eylemini temsilen Ve merak ediyorum. “çarşaf”,”Sakal”, “Suga” ve “Oraj” ted- Birinci Ordu Kararğahında bulunan hiş planlarının, ara durum olarak oyun- “BALYOZ Emniyet Harekât Planı”na cu kararğahına verildiği; benzer Harekat planları diğer Orduları- Oyuncu kararğahında görevli olanlar mızda da mevcut mu? tarafından da, temsil ettikleri zihniyete Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet göre eteklerindeki taşı dökerek çözüm Komutanlıklarında Emniyet ve asayiş önerilerinin ileri sürüldüğü anlaşılmak- Planlama direktifleri halen yürürlükteki tadır. Direktifler içinde mi? Maalesef toplumumuz sebeplere in- Orduların alt kademelerinde de pa- meden, hep sonuçlar üzerinde duruyor. ralel planlar yapılmış mı ve geçerlilikle- Silahlı Kuvvetlerin iç güvenlikte kul- rini muhafaza ediyorlar mı? lanılması bir faciadır. Çünkü Silahlı Eğer bu planlar, geçerliliklerini mu- Kuvvetlere verilen vazifelerden biri de, hafaza ediyorlarsa; darbelere dayanak İç Hizmet Kanunun 36. maddesine gö- yapılan mevzuat ve menfi kadrolaşma re “Harp Sanatını öğretmektir”. Askerli- mevcut olduğuna göre, uygulamaya so- ği adam öldürme sanatını öğrenmek ve kulmak için istikrarsızlığın başlangıcı uygulamak olarak tanımlayanlar da var- sayılacak koalisyon hükümetleri döne- dır. Bu anlayışla yetişmiş askere tehdit mini mi bekliyorlar? dediğiniz zaman, düşman algılar. Sa- Biraz da sebepleri tartışsak ve irade- vaş hukukunu kullanır. Hukukî çözümü mizi bu istikamette beyan etsek, daha aramaz. Tehdidi bertaraf etmeyi düşü- müspet sonuçlara ulaşacağımıza inanı- yorum. 21 Ocak 2010 mayıs-haziran 2010 | ASDER 27 asder14.indd 27 01.04.2010 15:17:49

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE ASKERİ VESAYET VE YARGI REFORMU 28 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 28 01.04.2010 15:17:50

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Yusuf Çağlayan - Emekli Askeri Hâkim Hukukta vesayet, bir ölünün, bir ye- dahi aleyhinde herhangi bir eleştiri ka- Bireyler, toplum, timin, bedenen veya aklen malul olup bul etmeyen, kusursuz ve mükemmellik yaşam tarzı, kim- medeni haklarını takibe gücü yetmeyen özelliğine sahip bir resmi ideoloji kurgu- likler, haklar ve aciz bir kimsenin mallarını ve medeni lanmıştır. Bireyler, toplum, yaşam tarzı, özgürlükler, sta- hakların yöneten kimse demektir. Siya- kimlikler, haklar ve özgürlükler, statü- tüler, normlar ve si vesayet ise, kendini yönetecek kişile- ler, normlar ve kurumlar ve hatta kıya- kurumlar ve hat- ri seçmekten ve siyasi haklarını kullan- fet dahi bu ana referansa izafeten şe- ta kıyafet dahi bu maktan aciz bir halkı kontrol ve denetim killendirilmiştir. Yarı vesayet döneminde ana referansa iza- altına almak, siyasi haklarını doğru(!) ise halkın seçimden seçime ortaya koy- feten şekillendiril- olarak kullanmasına nezaret etmek, her duğu bir iradesi vardır. Bu irade, norm- miştir. şeye rağmen yanlış bir seçim yapmış lar ve kurumlarla, icap ettiğinde de güç ise gerekli müdahaleler ile doğru bir is- kullanılarak denetlenmekte, kontrol al- tikamet(!) vermektir. Ülkemiz, çok partili tında tutulmaktadır. seçimlerin yapılmasına kadar tam vesa- yet, bu dönemden sonra da yarı vesa- Vesayet Rejiminin Kökenleri yet rejimi ile yönetilmiştir. Tam vesayet Şevket Süreyya (Aydemir), Yakup döneminde, devletin siyasal ve hukuk- Kadri (Karaosmanoğlu), Vedat Nedim sal yapısına referans olacak, hiç bir şe- (Tor), İsmail Hüsrev (Tökin), Burhan kilde düşünce özgürlüğü kapsamında Asaf (Belge) tarafından, 1932 yılı Ocak ayından itibaren üç yıl süre ile aylık ola- mayıs-haziran 2010 | ASDER 29 asder14.indd 29 01.04.2010 15:17:51

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE rak çıkarılan Kadro Dergisi, vesayet re- lacak ve bir şeyler yeniden yapılacaktır” jiminin ideolojik temellerini oluşturan bir diyerek resmi ideolojinin jakoben karak- yayın organıdır. Derginin ilk sayısının terini açıkça ortaya koymuştur. Halka ve başyazısında aynen: “İnkılâp bitaraf bir halkın değerlerine bakış açısı, bu de- nizam değildir. Onun içinde yaşayan- ğerlerin irtica olarak nitelenmesi ve reji- ların, taraftar olsunlar veya olmasınlar, min korunup kollanması gibi günümüz- ona intibak etmeleri lâzımdır. İnkılâp, de de bize hiç yabancı gelmeyen her ona taraftar olanların iradelerine, taraf- şeyi, kısaca vesayet rejiminin tohumla- tar olmayanların iradelerinin, kayıtsız ve rını bu derginin içinde bulmak mümkün- şartsız, bağlanması demektir. İnkılâbın dür. (Kadro Dergisi Ocak 1932 Sayı: 1) irade ve menfaati, inkılâbı duyan ve yü- rüten azlık, fakat şuurlu bir avangardın, Rahatsız Olan İlk Genç Subaylar azlık fakat ileri bir kadronun iradesinde Mutlak vesayet döneminde, irticai temsil olunur” denilmektedir. Yine ilk tehdit olarak tanımlanan halkın dini kim- sayıdaki “İnkılâbın Psikolojisi” başlık- lik değerlerinin taşıyıcısı olan iki temel lı yazısında, Şevket Süreyya Aydemir: dinamik yok edilerek, İslam, bir köylü “İnkılâp demek, hiç şüphesiz bir süt li- ve yoksul kültürüne dönüştürülmüştür. manlık demek değildir. İnkılâpta çarpı- Halk, yeni bir kimlik kalıbına dökülmeye şan iki taraftan biri, diğerini kendi irade- hazır bakir bir sürü gözüyle görülmek- sine ve cebr ü zor ile mahkûm kılacak, tedir. Ancak, tehlike hiç beklenmedik bir rejim diğer rejime, bir keyfiyet diğer bir yerde, ordu içinde baş göstermiştir. keyfiyete istihale edecek, hülasa cemi- Genç subayların ilk rahatsızlığı 1935’te yetin bütün bünyesinde bir şeyler dağı- vuku bulmuştur. Özellikle İslami kimli- ğin tahribine yönelik uygulamalar sebe- Mutlak vesayet biyle genç subaylar “biz kurtuluş sava- döneminde, irticai şını bunun için mi verdik” gibi tepkilerini dile getirmeye başlamışlardır. Böylece, tehdit olarak ta- mevcut uygulamalara karşı ordu için- nımlanan halkın deki rahatsızlık su yüzüne çıkmıştır. İlk dini kimlik değer- etapta, bu tepkileri yatıştırmak ve diğer icraatların üzerini örtmek amacıyla gös- lerinin taşıyıcı- termelik olarak “Askerin Din Kitabı” ye- sı olan iki temel niden basılmış ve birliklere dağıtılmış; dinamik yok edi- alay seviyesindeki birliklerde birer camii lerek, İslam, bir açılmıştır. köylü ve yoksul Vesayet Sisteminin Kurumsallaş- kültürüne dönüş- ması Ordu içindeki bu rahatsızlığın işaret türülmüştür. ettiği zihniyeti ortadan kaldırmaya yö- nelik olarak daha köklü tedbirler alın- mıştır. Bu bağlamda, çok sayıda seçme personel alınarak resmi ideolojiye göre endoktrine edilmiştir. Paralel olarak, da- ha evvelce kurulmuş olan CHP’ye de, resmi ideolojinin temel ilkelerine göre endoktrine edilmiş tek parti hüviyeti ka- zandırılmıştır. Resmi ideoloji, ordu üst yönetimi, bürokrasi ve CHP olarak yapı- landırılmış; asker-sivil bürokrasi+CHP= iktidar formülü hayata geçirilmiştir. Böy- 30 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 30 01.04.2010 15:17:54

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE lece halk ve halkın değerleri ile barışık men vesayet sistemini güvence altına Yaşadığımız dar- olmayan bir ideolojik yönetim otoritesi alan ve devamlılığını sağlayan hüküm- beler ve müda- kurumsallaştırılmıştır. ler ihtiva etmektedir. haleler ile günü- müzdeki derin Yaşadığımız darbeler ve müdaha- Resmi İdeolojiye Uygunluk Dene- yapılanmaları, leler ile günümüzdeki derin yapılan- timi hep o dönemde maları, hep o dönemde kurgulanan kurgulanan ve ku- ve kurumsallaştırılan resmi ideolojinin Halkın seçtiği iktidarlar, yasama ve rumsallaştırılan akisleri olarak görmeliyiz. Bu resmi ide- yürütme işlevlerini yerine getiremeye- resmi ideolojinin olojiyi M.Kemal’e atfederek tartışmasız cek şekilde normatif kurallar ile kuşatıl- akisleri olarak ve kutsal kılıyorlar. Oysa, yukarıda da mış ve denetim altına alınmıştır. Böylece görmeliyiz. Bu belittiğimiz gibi, resmi ideoloji ağırlıklı devlete, halk iradesinin örgütlenmesine resmi ideolojiyi olarak marksist teorisyenler tarafından değil, bir avuç oligarşik elitin örgütlen- M.Kemal’e atfe- kurgulanmış bir otokratik düşünce sis- mesine dayanan bir otokratik yapı ka- derek tartışmasız temidir. CHP’nin ulusalcı sol vurgusu zandırılmıştır. Yargı istese de hukuka ve kutsal kılıyor- ve daima halkın değil bürokratik elitlerin uygunluk denetimi yapamaz. Çünkü, lar. yanında yer alışının ve vesayete aykırı yargı nihayette pozitif hukuk normlarına yasa hükümlerinin anayasaya aykırılığı- göre kararlar üretecektir. Bu normlar ev- nı ileri sürerek, meclisin yasama işlevi- rensel, tabii hukuk ilkelerine dayanma- ni kilitlemesinin kökeninde, resmi ideo- dığına, resmi ideolojiye göreceleştiğine lojinin parlamento ayağını temsil etmesi göre, yargı fiiliyatta, hukuka uygunluk yatmaktadır. değil, resmi ideolojiye uygunluk dene- timi yapan bir kuruma dönüştürülmüş- Çok partili dönemde bir tarafta halk tür. Bu normlar, yargı kurumuna sızmış ve temsilcileri, öte tarafta asker-sivil bü- ve resmi ideolojiye uygunluk denetimini rokrasi ve CHP… Bu vasiler, kendileri- misyon edinmiş statüko unsurlarının işi- nin denetim ve kontrolünü güvence al- ni kolaylaştırmakta, temel hak ve özgür- tına almak ve devamlılığını sağlamak lükleri ve adaleti referans alan yargıçla- için 60 darbesi ile en üst norm olan ye- rın işini ise zorlaştırmaktadır. Anayasa ni bir darbe anayasasını yürürlüğe koy- Mahkemesi Başkanı Sayın Kılıç’ın her muş, bürokratik kurumlardaki DP döne- fırsatta, anayasa değişikliği ve yargı re- mi dejenerasyonu temizleyerek (!) bu formu için meclise çağrıda bulunması- kurumları yeniden yapılandırmıştır. 80 nın temelinde bu gerçek yatmaktadır. Darbesi ile de askeri vesayeti pekiştir- mek üzere anayasa, yasalar ve kurum- Hukuk Devletine Geçiş İradesi lar tekrar güncellenmiştir. Askeri ve si- Özellikle 28 Şubat Sürecinden sonra vil bürokrasinin vesayetini düzenleyen milli irade ile iktidara gelen siyasiler, hu- bu iki anayasanın da darbe anayasa- sı olduğu malumdur. Darbeciler, vesa- yet sistemini değiştirilmesi oldukça güç olan anayasa düzeyinde normlara bağ- lamışlardır. Sadece anayasa ile yetin- memişler, vesayet sistemini pekiştiren hükümler serpiştirilmiş yasalar da çıkar- mışlardır. Özellikle tabii yasama organı tarafından çıkarılmamış, halk iradesini temsil etmeyen Milli Birlik Komitesi ve- ya Milli Birlik Konseyi veya 28 Şubatta askeri vesayeti altında kurulan hükümet dönemlerinde çıkarılan yasalar, tama- mayıs-haziran 2010 | ASDER 31 asder14.indd 31 01.04.2010 15:17:57

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Vesayet sistemini kukçu uzmanlardan oluşan bir kurul teş- alan bir anayasa yapılmadıkça gerçek sürdürmek iste- kili ile tüm hukuk sistemini inceletip, mil- bir yargı reformu gerçekleştirilemez. yenler, anayasal, li iradeyi tasallut altına alan, demokrasi İkinci olarak, tabii yasama organının çı- yasal ve kurum- ve insan haklarına müdahaleye yasal karmadığı, darbeci kurulların çıkardığı sal değişimlere, zemin oluşturan, hukuk devleti ilkesini yasaları topluca yürürlükten kaldırarak rejimi değiştir- devre dışı bırakan kavramları belirleye- bütün pozitif hukukumuzu vesayet hü- me, Cumhuriye- rek, problemli metinleri net bir şekilde kümlerinden arındırmalıyız. Ancak, yar- ti yıkma, laikliği ortaya koymuş ve önünde bulunan uzun gı reformunun en önemli kısmını zihni- ortadan kaldır- yasama dönemlerinde bunları tedricen yet reformu oluşturuyor. Adaleti misyon hukuk sisteminden ayıklama gibi bir he- edinen ve hukuku referans alan, karar- ma, kurumları yıp- defe yönelmiş, bu sistematik bilinçle ha- ları ile konuşan, hem bağımsız, hem de ratma, asimetrik reket etmiş değildir. Oysa aldığı siyasi tarafsız yargıç zihniyetinin kurumsallaş- psikolojik savaş, ve toplumsal destek AB uyum süreci, iç masının önündeki tüm engeller kaldırıl- karşı darbe, polis ve dış konjonktür bu icraatı gerçekleş- malıdır. Aslında yargı camiasında ço- tirmek için, bugüne kadar oluşmamış ğunlukta olan gerçek yargıçlar, ordu ve devleti, sivil dikta, en uygun şartları sunmaktaydı. Aslın- bürokrasi gibi yargıyı da vesayeti altına sivil vesayet gibi da, milli irade de, 28 Şubatın tahakkü- alan statüko güçlerinin tahakkümünden müne tepki olarak, özgürlükçü bir yapı kurtarılmalıdır. söylemlerle diren- özlemi ile anayasayı dahi değiştirecek mektedirler. bir gücü iktidar yapmıştır. Gelinen nok- Vesayet sistemini sürdürmek iste- tada, iktidarın ve meclisin böyle köklü yenler, anayasal, yasal ve kurumsal bir değişim gerçekleştirme, en azından değişimlere, rejimi değiştirme, Cumhu- kısa ve uzun vadede böyle bir değişi- riyeti yıkma, laikliği ortadan kaldırma, min alt yapısını oluşturma yönünde, bil- kurumları yıpratma, asimetrik psikolo- gi ve bilince dayalı bir iradesinin var ol- jik savaş, karşı darbe, polis devleti, sivil duğu hususu dahi tartışmalıdır. Bunda dikta, sivil vesayet gibi söylemlerle di- da, Mecliste görev alan hukukçu millet- renmektedirler. Halk iradesini yönetim vekillerinin büyük ihmali ve duyarsızlı- erkine taşıyan, temel hak ve özgürlük- ğı bulunmaktadır. Milletvekilleri meclis- leri güvence altına alan bütün düzen- te adeta uzmanlık alanlarını unutmakta, lemeleri, cumhuriyetten bir sapma ola- yasama ve yürütme faaliyetlerinin bu rak lanse etmektedirler. Bütün bunların uzmanlıklara bakan cephesinde tam bilincine varmalı, kimin halktan, hal- bir boşluğa sebebiyet vermektedirler. kın değerlerinden, hak ve özgürlükler- Bu anlamda bir hizmet bilinci ile hare- den yana olduğunu ayırt etmeliyiz. Hal- ket etmemektedirler. Bugünler ve yakın ka veya milliyete vurgu yapan, ancak gelecek, ülkemizin gerçek bir demokra- milletin değil, darbecilerin yanında du- tik sisteme, gerçek bir hukuk devleti ya- ran kişi, bürokrat ve siyasilere kesin bir pılanmasına geçişi için en uygun şart- tavır koymalıyız. Artık bizi akılsız, aciz ları taşımakta ve giderek de bu şartlar bir sürü olarak gören ve vesayet altın- daha da olgunlaşmaktadır. Bu gerçeğin da tutmaya çalışanlara karşı, bizi tem- farkında olmamak, yedi yılı aşan bir dö- sil eden, değerlerimize ve kimliklerimize nem içinde bunun mücadelesini verme- saygı duyan, hukuku ve temel hak ve mek, verememek, yasama organının özgürlükleri referans alan siyasi iradeyi hukukçu üyeleri açısından çok büyük teşhis etmeli ve arkasında durarak, bu bir talihsizliktir ve dahası ağır bir mane- değişimleri gerçekleştirecek gücü sağ- vi sorumluluktur. lamalıyız. Yargı Reformunun Yol Haritası Temel hak ve özgürlükleri referans 32 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 32 01.04.2010 15:18:00

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE HSYK DARBESİNE ÇÖZÜM DEMOKRATİK ANAYASA Nurettin YAVUZ - ASDER Genel Sekreteri Erzurum özel yetkili Başsavcısı Os- darbeleri ile engellenerek bu bürokratik Milletin iradesi- man ŞANAL’ın yürüttüğü soruşturma oligarşik yapı daha da güçlendirildi. ni kayıtsız şart- sonucunda, Erzincan Başsavcısı İlhan sız temsil eden CİHANER mahkemeye sevk edilip ce- Hep böyle mi gidecek? TBMM, bu nevzu- zaevine konulmuş, 3ncü Ordu Komu- Hep güçlüler mi haklı olacak? hur antidemok- tanı Orgeneral Saldıray BERK şüpheli Biz millet olarak hayır diyoruz. ratik duruma olarak ifadeye çağrılmıştı. Hayır! Hayır! Böyle gitmeyecek. müdahale etme- Ne yaparsanız yapın hangi hilelere li, ara vermeden Orgeneral BERK ifadeye gelmedi. başvurursanız vurun isteseniz de iste- çalışmalı, acilen Millet olarak ifadeye gelmesini bekler- meseniz de bu ülke de demokratikleşe- yeni ve çağdaş − ken HSYK (Hâkimler Savcılar Yüksek cek. demokratik bir Kurulu) aldığı bir kararla Erzurum’daki Gelişmiş çağdaş ülkelerde olduğu anayasa yapma- özel yetkili savcıların yetkilerini aldı. gibi demokrasinin kuralları işleyecek. lı, milleti “Vesa- Böylece HSYK savcılara milletin irade- Suç işleyen herkes adalete hesap yet Anayasası” sine rağmen bu ülkede herkesin yargı- verecek. zulmünden bir an lanamayacağını fiilen söylemiş oldu. Hak güçlünün değil haklının olacak. önce kurtarma- Çağdaş demokrasilerde milletin ira- lıdır. HSYK aldığı bu karala milletin yargı- desinin üzerinde hiçbir güç olamaz. ya olan güvenine DARBE vurdu. Milletin iradesi ise belirli periyotlar- da yapılan (şu anda dört yılda bir) se- HSYK gücünü demokratik meşrui- çimlerle tecelli eder. Türkiye Büyük Mil- yeti olmayan darbe Anayasasından al- let Meclisi millî iradenin vücuda getirdiği maktadır. en yüksek demokratik kurumdur, vekil- ler milletin vekilleri olarak en üst seviye- 1940’larda söylenen bir söz vardır deki yasama temsilcileridir. “Yazılı yasalar örümcek ağları gibidir: Milletin iradesini kayıtsız şartsız zayıfları yakalar, güçlüler deler geçer.” temsil eden TBMM, bu nevzuhur anti- demokratik duruma müdahale etmeli, O günden bugüne değişen bir şey ara vermeden çalışmalı, acilen yeni ve olmadı. Milletin değişim için yaptığı gi- çağdaş−demokratik bir anayasa yap- rişimler 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat malı, milleti “Vesayet Anayasası” zul- münden bir an önce kurtarmalıdır. Bundan böyle makamı ne olursa ol- sun kimse mahkemeden adaletten ka- çamamalı. Milletin iradesini temsil eden TBMM her kurumun kayıtsız şartsız saygı du- yacağı makamda olmalıdır. 18.02.2010 mayıs-haziran 2010 | ASDER 33 asder14.indd 33 01.04.2010 15:18:03

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Yargıtay Başkanına Hasan Paşa Diyebilir miyiz? Prof. Nevzat TARHAN - Asder Genel Başkanı Bir yargıcın kendi Söyleyecek sözü kalmayanların, duygular aşırı korku, aşırı sevgi, aşırı çocuğunu doğru kendi masumiyetlerine inancı olmayan- kıskançlık, aşırı ihtiyaç ve kuşatılmışlık yargılaması, bir ların ve bir şeyleri saklayanların davra- duygularıdır. yöneticinin kendi nışları Yargıtay Başkanında, bir Başsav- yakınına adil cıda ve bir Orgeneralde olmamalıydı. Bu duygular tarafsız olmayı ve olgu- davranması, bir lara nesnel bakışı engeller. Algıları boz- hekimin nefret Politikada kuşatılmışlık duygusu duğu için olaylara kişiler üstü ve eşit ettiği bir insana söylemi zaman zaman gündeme gelir bakışı bozar, olgu ile algının karışma- bile doğru tedavi bu kavram askerlikten ödünç alınmış sı sonucu yanlış karar verilmesine ne- yapması, bir bir kavramdır. den olur. bilim adamının laboratuara Bir Yargıtay Başkanının askeri ter- İnsan doğası itibarı ile her zaman bir girerken kendi minolojiyi kullanması gerçekte zihinsel şeylerin tarafıdır. Fakat karar vereceği doğrularını rafa kodlarının nasıl militer olduğunu göste- zaman kendi algılarını, tanımlamaları- kaldırması ancak riyor. Sanki kalesi kuşatılmış, cephane nı, önyargılarını, güçlü ve zayıf yönleri- böyle mümkün girişi engellenmiş, iktidar mücadelesi ni bilirse hakkaniyet içerisinde karar ve- olur. veren Hasan Paşa gibi. rebilir. Gerçekte yargı militer önyargılar ta- Bir yargıcın kendi çocuğunu doğru rafından kuşatılmıştır. yargılaması, bir yöneticinin kendi yakı- nına adil davranması, bir hekimin nefret “Hakkaniyet doktrini” çalışmaların- ettiği bir insana bile doğru tedavi yap- da bilinen ve insanın muhakeme gücü- ması, bir bilim adamının laboratuara gi- nü bozan beş önemli duygu vardır. Bu 34 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 34 01.04.2010 15:18:06

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE rerken kendi doğrularını rafa kaldırması Asıl istenen bağımsız yargı değil he- Söyleyecek sözü ancak böyle mümkün olur. sap vermek istemeyen önceliği kendine kalmayanların, veren yargıdır. kendi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in masumiyetlerine yasama ve yürütmenin yargıyı kuşat- Asıl istenen bağımsız yargı değil tan- inancı ma altına aldığını söylemesi ve Sayın rısal ideolojilerine bağımlı yargıdır. olmayanların Başbakanın da TBMM’nin 411 oyla ver- ve bir şeyleri diği kararı ve 367 barajını hatırlatarak Mahkeme kararı ile arama için gelen saklayanların gerçek kuşatma altında olan yürütme savcıya eşkıya diyen, fiziksel olarak di- davranışları ve yasama olduğunu ve hareket alanı- reneceğini söyleyen Erzincan Başsav- Yargıtay nın daraldığını hatırlatması “Hakkaniyet cısı, mahkeme kararına rağmen ifade Başkanında, bir doktrini”ni hatırlattı. vermeye direnen orgeneral. Bütün bu Başsavcıda ve davranış kalıpları, gerçekleri bulmak ve bir Orgeneralde Kuşatma duygusu bir insanda irras- geçerli çözümleri üretmek için konuş- olmamalıydı. yonel olarak oluşabilmektedir. Gerçekte mak yerine askeri terimler kullanarak kuşatma altında olmadığı halde bir in- ve savaş mantığı ile dost düşman cep- san kendisini kuşatılmış gibi hissede- heleşmesi yapan medya yolu ile tartı- bilir. Başkalarına baskı yapamayan kişi şan davranışlardır ve hiç de sağlıklı de- kendisinin baskı gördüğünü iddia ede- ğildir. bilir Söyleyecek sözü kalmayanların, Başkalarına baskı yapan, başkaları- kendi masumiyetlerine inancı olmayan- nı kuşatan ve bunu hakkı gibi gören bir ların ve bir şeyleri saklayanların davra- kişi baskıyı yapamadığı zaman kendi- nışları Yargıtay Başkanında, bir Başsav- sini baskı altında hissederek kendisine cıda ve bir Orgeneralde olmamalıydı. baskı yapıldığını iddia edebilir. Bütün bu yaklaşımlarda askeri birli- İktidar mücadelesi içinde olan bir ğin başında savaşı kazanmak için kendi yüksek yargıç karşı tarafı kontrol ede- propagandasını yapan rakibinin açığını mediğini hissettiğinde kendisini kuşatıl- arayan komutan davranışını gözlemli- mış gibi hisseder. Çünkü kalesine cep- yoruz. İçinde hiç anlamaya çalışma, iyi hane taşınması engellenmiştir. doğru güzeli arama çabası yok. Günlük yaşamda aile içi ilişkilerde Bütün ülkeyi etkileyerek karar meka- maganda erkekler eşleri haklarına sa- nizmasının başında olan kişilerin askeri hip çıktıkları zaman öfkelenirler ve ken- akılla değil ortak akılla hareket etmesi dilerini engellenmiş olarak ve baskı al- gerekirdi. Sivil alanı askeri kurallara yö- tında hissederler. netmek geri bir davranıştır. Yargısal Narsisizm, sivil alanla aske- Savaş alanında geçerli olan bu dav- ri alanın karıştırılması ranış hukukta olduğunda üniforması eksik Yargıtay Başkanı görünümü or- Yüksek yargı kendi tekelini besleyen taya çıkıyor. Bizim milletimiz gerçekten yargı bağımsızlığını yüceltirken, sanık- büyük milletmiş sabırla bekliyor ve bu lar için önemli olan tarafsızlığı hiç gün- zihniyeti sandıkta mahkûm etmeyi ba- deme almayan bir alışkanlık içindedir. şarıyor. Yargı reformunun ötesinde ka- Bu duruma yargısal narsisizm denile- mu reformu gerekiyordu fakat hepsinin bilir. başı olan zihniyet reformu genç kuşak hâkim ve savcılarda beklenenden hızlı Konulara hep kendi mesleki avantaj- gerçekleşti. ları açısından bakan, yargılanan insan- ları ikincil gören benmerkezci bir davra- Yargıda kuşak çatışması genç savcı nış söz konusudur. ve yargıçların “hakkaniyet doktrin”ine uygun davranmaları hiç tesadüfî değil- Son yıllarda toplumsal talep yargı- miş. ya tarafsız olamadığını hatırlattıkça ba- ğımsız yargı feryatları yükseliyor. Aslında istenen bağımsız yargı de- ğil kamu oyuna karşı sorumluluk hisset- meyen yargıdır. mayıs-haziran 2010 | ASDER 35 asder14.indd 35 01.04.2010 15:18:09

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE HEP BERABER OMUZ OMUZA Gürcan ONAT - ASDER Genel Başkan Yardımcısı - E.Bnb. Osmanlı imparatorluk devletinden iki ana gruba ayrılmış olduğunu görüyo- Türkiye Cumhuriyeti ulus devletine geç- ruz. tiğimiz günden itibaren oturtamadığı- mız bir sistem tartışması hâlâ devam Birincisi; batıdaki gelişmiş demokra- ediyor… silerin uygulandığı ülkelerdeki gibi in- san haklarını önceleyen demokrasinin Meşrutiyet konuşmalarının başladı- tüm kurumlarıyla yerleşmesini isteyen ğı yıllardan bugüne kadar, pekçok de- insanlar grubu. neme ile ve farklı ideolojik temele da- yanan çeşitli sistem arayışlarıyla, daha İkincisi; mevcut vesayetçi statüko- güzelini bulma mücadele ve çabalarını nun devam etmesini isteyen insanlar sürekli sarf etmişiz. grubu. Ancak günümüze geldiğimizde; artık Geçmiş yıllarda birbirine düşürülme- insanlarımızın düşünce yapısı cihetiyle ye çalışılmış olan farklı etnik gruba ve düşünce yapısına sahip vatandaşları- mız, bugün tüm farklılıklarını adeta ay- nı şemsiye altında birlikte yaşatmanın yollarını bulmuşlar, birlikte aynı hedefe kilitlenmişler… Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Rum, Ermeni, Yahudi v.s. Sünni Alevi, Dinli, Dinsiz, Hıristiyan, Müslüman, Musevi, Ateist, v.s. Sağcı, Solcu, Liberal, İslamcı… Kimliği, inancı ve fikri aidiyeti ne olursa olsun, TSK’leri veya Yüksek Yargı hangi kurumda bu- lunursa bulunsun, hangi medya grubu ya da siyasi parti içinde yer alırsa alsın; insanlar artık, sadece iki ana eksende birleşmişler. Ya gelişmiş demokrasi tüm 36 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 36 01.04.2010 15:18:14

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE kurumlarıyla yerleşecek, ya da mevcut Türk Kürt diye birbirine düşürülmek, kır- Asli işin olan vesayetçi statüko ne pahasına olursa dırılmak istenen insanlar artık yan ya- terör örgütleriyle olsun sürdürülecek. nalar. Gerçek felaketi fark etmenin onur mücadeleni ve gururuyla, tüm güçleriyle darbeci de sanki İttihat ve Terakkinin kurulmasıyla zihniyetin tamamen kuruyup yok olma- lütfediyormuş beraber, ülkemize gelmiş olan fitne fe- sı için omuz omuza, canhıraş mücade- gibi başa sat, hile hurda ve çeteleşme ile darbe- le veriyorlar. “Darbelere karşı 70 milyon kakarmışçasına, ci zihniyet, yakın günlere kadar her tür- adım” yürüyorlar, “platformlar” oluşturu- sürekli lü komplosunu başarıyla uyguladı. Her yor, “çalıştaylar” düzenliyor, “açık otu- dillendirmenin de etnik grubu, her inancı, her düşünceyi, rumlar” yapıyor, “sivil inisiyatifler” kuru- hiç anlamı yok. her siyasi partiyi ve her kurumu etkile- yorlar. İnsanımız şunu çok iyi anladı ki; Elbette mücadele di. İçine adamlarını yerleştirdi, hükmü- özgürce inancını yaşayabilmenin, kimli- edeceksin. nü sürdürdü. ğini rahatça ifade edebilmenin, ekono- Bu senin asli misi düzgün, refah içerisinde, kardeşçe görevindir. Sen 1960 yılından itibaren Ordu için- huzurlu bir ortamda yaşayabilmenin yo- askersin. Senin de yerleşerek, kafasına göre tasfiye- lu birbirinin inancına, düşüncesine, ya- görevin hudutları ler yaptı. Bazen solcuları vurdu, bazen şayışına, kimliğine saygı besleyerek ve beklemektir. sağcıları, bazen de dindarları. Fakat provokasyonlar üreten darbeci zihniye- Bu millet bunun netice itibarıyla sürekli ülke siyasetinin tin yok olmasıyla mümkün olacaktır. Bu için besliyor tam göbeğinde yer aldı. da ancak insan haklarını önceleyen ge- seni. Bunun için lişmiş demokrasinin bütün kurumlarıyla, peygamber ocağı En son olarak da 28 Şubat postmo- bütün kurumlarda yerleşmesiyle sağla- demiş. Bunun için dern darbesiyle halkın seçtiği fakat ken- nacaktır. de baş tacı etmiş. di kafalarına uymayan hükümeti devirip kullanabilecekleri kimselere altın tep- Bugün; Türk Silahlı Kuvvetleri ve side iktidar teslim ettiler. Fakat iktidarı Yüksek Yargı içerisinde yer alan de- teslim ettikleri kişiler muktedir olama- mokrasiyi içerisine sindirmiş asker ve yınca veya halk artık oynanan oyunla- bürokratların desteği, kahraman savcı rı görüp sesini sandıkça gür çıkartmaya ve hâkimlerin kararlılığı, ayılmış med- başlayınca, yine kıpırdanmaya başla- ya mensuplarının objektifliği ve gözünü yan çeteciler duvara tosladılar, iç veya karartmış hükümetin dik duruşu, halkın dış destek ya da ileri teknoloji marifetiy- büyük çoğunluğunun teşviki, yetimlerin le sonunda yakayı ele verdiler. Olması gözyaşları ve anaların dualarıyla; 1000 gereken nihayet oldu. yıl ömür biçilen vesayet zihniyeti, 13 ya- şına geldiğinde çıkmaz bir sokakta kıs- Artık her şey açığa çıktı. tırılarak, komalık edilmiştir. Bu zihniye- Filmin sonu göründü. ti ayakta tutmak için akıl almaz yolları Bugün 12 Mart 2010, halkımız han- meşru görenler morgda kefenlenmeyi gi kurumda, hangi partide, hangi med- beklemektedir. Üç beş tane kardeşi ise; ya grubunda ve ne tür etnik gruba veya elbette ordu, yüksek yargı, baro, der- kimliğe sahip olursa olsun tüm değerle- nek, kurum ve medya ile birkaç malum ri ve farklılıklarıyla bir tek hedef doğrul- parti içerisinde saklanmaktadırlar. Ama tusunda omuz omuza verip, kendi ge- bu hasta beyinler o kadar azaldı ki; ade- leceğine kasteden büyük meseleyi yok ta son çırpınışlarını yaşamaktadırlar. etme derdine düştü. Elbette bunun kar- şısında cüzi bir azınlık da vesayetçi sta- Bu cennet vatanımızda, bütün de- tükoyu koruma adına, uşaklık yapmaya ğerlerimizle tüm vatandaşlarımızla, hep devam etmektedir. birlikte mutlu ve huzurlu yaşayacağımız Bir zamanlar sağcı solcu diye, Alevi günler yakındır, inşallah. 12.03.2010 Sünni diye farklı partilerde farklı gazete- lerde yer aldırılarak ve yakın zamanda mayıs-haziran 2010 | ASDER 37 asder14.indd 37 01.04.2010 15:18:18

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE M“DİELVLELTEMDİTEİN”LVİLLNEETTİİNNDEEN, Devlete zorla giy- 01.04.2010 15:18:20 dirilmeye çalışılan resmi ideoloji, hiz- metinde olmakla mükellef oldu- ğu halkın, inanç, tarih, kültür gibi tüm temel de- ğerleriyle çatış- ma halindedir. Hâlbuki devleti şekillendiren, yön- lendiren fikirlerin halkın değerleriy- le örtüşmesi en temel zorunluluk- tur. Çünkü devlet ve onu oluşturan kurumlar, o ülke- de yaşayan insan- ların oluşturduğu millet için vardır ve gereklidir. 38 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 38

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI - ASDER Gnl. Bşk. Yrd. - Emekli Binbaşı Türkiye; mevcut devlet yapısı ve ide- asıl ve asil hüviyetine kavuşma fırsatını Öncelikle, tüm olojisi ile varlık sebebi olan kendi halkı- yakalamış görünüyor. Bir azınlık grubun kesimleriyle mağ- nın, taşıdığı tarihi mirasın yüklediği gö- kendine dayattığı, benliğine her yönüyle dur edilen, tehdit rev itibariyle büyük beklentiler içindeki yabancı resmi ideoloji ve onun şekillen- olarak algılanıp bölge halklarının, tarih ve kader birliği dirdiği kurumların tasfiyesi ve yeniden düşman statüsün- olan Türk dünyasının, aynı inancı pay- yapılandırılması zamanı geldi. Yaşanan de hedefe konu- laştığı İslam âleminin ve emperyalist çatışmalar, bu yeni ve kutlu doğumun lan halkın, güçlü, güçlerin zulmü altında inleyen insanlı- sancıları... uzun soluklu top ğın, haklı ve geçerli nedenlerle kendi- yekûn bir azim ve sinden beklediği işlevleri hayata geçire- İşte o zaman, Anadolu’dan yükse- iradeyi ortaya koy- mez. len milli irade ile şekillenen, kendi özün- ması gerekmek- den neşet eden ve milletinin hizmetinde tedir. Yaşatılan Devlete zorla giydirilmeye çalışılan olan devlet yapısı ile Türkiye, bölgesinin sorunlar, sadece resmi ideoloji, hizmetinde olmakla mü- ve dünyanın en gözde ve güçlü ülkesi siyasi iktidarın kellef olduğu halkın, inanç, tarih, kültür olacaktır. Bunu başarmaya mecbur ve muhatap ve çöz- gibi tüm temel değerleriyle çatışma ha- mahkûmuz. Geleceğimiz, yaşadığımız mekle mükellef lindedir. Hâlbuki devleti şekillendiren, sorunların çözümü bu iradeye bağlı. Te- olduğu sorunlar yönlendiren fikirlerin halkın değerleriyle mel sorunlarla yüzleşip, çözüm üretme- değildir. örtüşmesi en temel zorunluluktur. Çün- den diğer tali sorunların halli mümkün kü devlet ve onu oluşturan kurumlar, o değildir. ülkede yaşayan insanların oluşturdu- ğu millet için vardır ve gereklidir. Millet, Halkın; dinsel, etnik, ideolojik bütün topyekûn bir irade ile devlete şekil verir. unsurlarıyla, sorunlarına birinci elden Bir anlamda devlet ideolojisi, milletin or- sahip çıkıp, tüm bedellerini ödemeye tak hafızasıdır. hazır olarak, geleceğin Türkiye’sini kur- ma idealiyle bu kutsal mücadeleyi azim- Öncelikle, batılılaşma denilen da- le yürütmesi en temel şart. yatma ile millet, kendi öz benliğinden zorla uzaklaştırılıp, kimliksiz kişiliksiz Bugün bizlere yaşatılan sorunların bir ucubeye dönüştürülmek istenmiştir. temel kaynağı, mevcut statü ve onun Milletimiz bulunduğu yerden memnun- korunması için tezgâhlanan entrikalar- dur. Batılılaşmaktan asıl maksat, batı dır. Darbeler, darbe tehditleri, Kürt so- dünyasının bilim ve teknolojisini almak runu, başörtüsü sorunu, azınlıklar, fai- değil, Anadolu insanını sahip olduğu li meçhuller... vs. tamamı aynı habis milli ve manevi değerlerden, milleti mil- ur’un ürünleridir. let yapan değerlerden soyutlamaktır. Yoksa ,’’ilmin yitik malı olduğunu’’ vaaz Öncelikle, tüm kesimleriyle mağdur eden bir öğretinin mensubu ve meftunu edilen, tehdit olarak algılanıp düşman olan milletimiz, kendini var eden mane- statüsünde hedefe konulan halkın, güç- vi değerlerini muhafaza etmek kaydıy- lü, uzun soluklu top yekûn bir azim ve la, modern dünyanın bilim ve teknoloji- iradeyi ortaya koyması gerekmektedir. sine karşı olamazdı. Tarihi süreç içinde Yaşatılan sorunlar, sadece siyasi iktida- bu milleti bilim ve teknolojiden mahrum rın muhatap ve çözmekle mükellef oldu- eden de o dönemin hâkim resmi ideolo- ğu sorunlar değildir. Küresel aktörlerin jisiydi. Özetle bu milletin her zaman en tezgahladığı derin oyunlar karşısında, büyük derdi benliğine yabancı ve ken- iç sorunlarını, temel yapısal dönüşüm dinden olmayan resmi ideolojiler oldu. ve düzenlemelerini gerçekleştirememiş Türkiye’nin, fazla bir etkinliği olamaya- Anadolu halkı, tarihten aldığı köklü ve caktır. bedeli büyük tecrübeyle, evrensel kaza- nımları da mezc ederek, birlik içinde el Temel hak ve özgürlüklerin, hiçbir ele verip, kendine zorla giydirilen, o bü- şekilde ihlaline fırsat vermeyecek, hal- yük cüssesine dar gelen elbiseyi yırtıp, kın iradesini devletin her kurum ve ku- ruluşunda etkin kılacak, devletin ve ku- rumların halkı değil, halkın devleti ve mayıs-haziran 2010 | ASDER 39 asder14.indd 39 01.04.2010 15:18:22

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Yerinden yönetim, kurumları kaidesini şaşmaz ve değiş- sete müdahil olmasına zemin hazırla- yerel yönetimler mez bir ölçü olarak hâkim kılacak, insa- makta orduya yapılabilecek en büyük için en doğru en nı önceleyen, tüm kesimler için adaleti kötülüktür. Bu konuda Atatürk’çü geçi- etkili yönetim en mükemmel şekilde hayata geçirebi- nen zevata en güzel cevabı da bizzat biçimidir. Tabii ki lecek yeni ve sivil bir anayasa mutlaka Atatürk vermektedir.’’ Benim düşünce- ülke genelinde yapılmalıdır. Türkiye mevcut yapısıyla, me göre, kuvvetli bir ordu dendiği za- yatırımlarda şekilde anayasalı hukuk devletidir. Yü- man anlaşılması gereken mana, her fer- adaletin rürlükteki anayasa ve dikte ettiği kurum- di, özellikle subayı ve kumandanı, fen sağlanması, lar, tarihi süreç içinde değişik biçim ve ilmi ve medeni âlemin gereklerine gö- standardın yöntemlerle militarist kadrolar tarafın- re yetişmiş ve bunlara göre düşünce ve korunması ve dan halka dayatılan, baskıyla kabul et- hareketlerini uygulayan ordudur, ordu yükseltilmesi, tirilen oluşumlardır. Kulağa hoş gelen, ise yüksek ahlâkta bir heyettir. Şüphe- yolsuzluk ve demokrasi, hukuk devleti, sosyal devlet, siz ki tek amacı, vazifesi, düşüncesi ve olumsuzlukların laiklik gibi temel kavramlar bile, özüne hazırlığı vatanı savunmak olan bu he- önlenmesi için ve ruhuna zıt bir şekilde, adaletin, eşitli- yet, MEMLEKETİN SİYASETİNİ İDARE merkezi yönetim, ğin, özgürlüklerin yok edilmesinde araç EDENLERİN VERECEKLERİ KARARA denetim ve olarak kullanılabilmektedir. GÖRE FAALİYETE GEÇER” destek görevini yürütecektir. Askerin görevi, halka şekil vermek Yapısı, milli iradeye uygun şe- değil, halkın kendisine verdiği yurt sa- kilde ele alınıp yeniden düzenlenme- vunması görevini en iyi şekilde yerine si elzem olan Milli Güvenlik Kurulu’nun getirmektir. Asker halka değil, tam ak- hazırlayıp, siyasi iradeye dayattığı Milli sine halk, emrindeki askere şekil vere- Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB),milli cektir. Devlet adamlığı, siyaset kurumu güvenliği sağlamanın tam aksine, uzun çok özel bilgi ve birikimleri gerektiren, vadede milli güvenliğimizi tahrip ede- halka hesap verme zorunluluğu ve so- cek tehlikeler içermektedir. Her ne ka- rumluluğu olan bir yapıdır. Halka hiçbir dar yeni sivil anayasada bu gibi mah- şekilde hesap vermeyi düşünmeyen, surları önleyecek tedbirler alınacak olsa bunu bir zillet olarak görüp halkını aşa- da, kısa vadede önlem alınması gerek- ğılayan, yazdırdığı her anayasada ken- mektedir. MGSB, iç tehdit algısı ve kri- disine hesap sorma yollarını tıkayan as- terleriyle milleti kamplara ayırmaktadır. keri bürokrasiye, siyaseti şekillendirme Askerin gözünde varlıklar düşman ve- yolunu açmak yapılabilecek en büyük ya dost olarak değerlendirilir. Ülke için- hatadır. Aynı zamanda, ordunun siya- de yaşayan hiçbir kesim bu kategoriye sokulamaz. Bu ülkenin vatandaşı olan herkes dosttur. Düşman, sınırlarımız ötesinde aranır ve buna da yine siyasi mekanizma karar verir. Halkı kategorize etme görevi, kararı askere bırakılırsa, geleneği, alışkanlıkları ve formatı gere- ği ortaya koyacağı değerlendirmenin de bu şekilde olması kaçınılmazdır. Hal- kı, kendi varlıkları için tehdit ve tehlike gören bazı grupların, usta manevra ve yöntemlerle, samimi duygular taşısalar da askerleri kendi çıkarları yönünde et- kilemeleri ihtimal dâhilindedir. Düşman olarak değerlendirilen kesimlere kar- şı her türlü yok etme, sindirme, dev- let kurumlarından tasfiye, görev olarak uygulanmaktadır. Toplumun bir kesimi öz evlat (dost) statüsünde alabildiğin- ce semirirken, ötekileştirilen diğer ke- 40 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 40 01.04.2010 15:18:25

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE simler (düşman) kaybedilmektedir. YAŞ meye hakları yoktur. Tam tersine halk, Darbe teşebbüsü (Yüksek Askeri Şura) kararlarını, ordu mazeret üreten siyasi kadroları tasfiye karşısında ne ya- içinde yapılan tasfiyede kullanan askeri ederek vekillerini değiştirmektedir. Mev- pacağını bileme- bürokrasi, MGSB vasıtasıyla diğer ku- cut şartlarda siyasi kadroların karşılaşa- yen ve irtica’ya rumlarda ve sosyal hayatın her alanın- bileceği sıkıntıları halk bilmekle beraber pirim veren! Şaş- da tasfiyeyi yaygınlaştırma gayreti içine sorunların çözümünü beklemektedir. kın bir hükümetin girmektedir. Milletin aleyhine yürütülen Askeri vesayet düzenine alışmış olan devlet kadroların- yıkıcı çalışmalar, milletin verdiği güç ve askeri bürokrasi ve onun güdümünde da yoğunlaşma- silahla yapılmaktadır.2010 yılında yeni- olan kurumlar alışkanlıklarını terk etme- sı örnek gösterili- den revize edilecek olan MGSB içindeki mek için direnç göstermekte, her türlü yordu. Aslında bu İç tehdit bölümü çıkarılmalıdır. Yasadışı yolu denemektedir. Dayatma ve bas- isabetli bir görüş oluşum ve eylem içinde olan kişi ve or- kılara taviz veren, boyun eğen siyasi değildi. Zira, ba- ganizasyonlara karşı, yeterli cezai mü- hareketleri de halk tasfiye etmektedir. lansçı kuman- eyyideler ile mahkemeler ve kolluk kuv- Eleştirilebilecek birçok yönü olmasına danlar karşısında vetleri müdahale imkânına sahiptir. rağmen, her seçimde tek başına ikti- boncuk boncuk dara gelebilecek halk desteğini almayı terleyen “Muhte- 28 Şubat sürecinde iktidara da- başaran iktidar partisinin ve liderinin en rem Başkan”ın yatılan EMASYA (Emniyet Asayiş Yar- önemli özelliği ve diğer siyasi oluşum- kadrolaştığına ço- dımlaşma) protokolü yürürlükten kaldı- lardan temel farkı, statükoyu elinde tu- cuklar bile inan- rılmıştır. Ancak İl Özel İdaresi kanunu tan asker ve sivil bürokrasi karşısındaki mazdı. hükümlerine göre EMASYA usulleri ha- duruşudur. la yürürlüktedir. Protokolün kaldırılma- sı olumlu bir gelişme olsa da uygula- Askeri vesayetin en önemli se- ma açısından değişen bir şey yoktur. beplerinden birisi, siyasi iradeyi temsil EMASYA ile ilgili gereken yasal düzen- eden kadrolardaki bilgi ve irade eksikli- leme, siyasi irade ve idarenin emir, ko- ğidir. Diğer kurumlar için de aynı durum muta ve denetiminde devamlılığı sağla- söz konusudur.28 Şubat sürecinde, yacak şekilde yapılmalıdır. kendi memuru konumundaki Genelkur- may Başkanını, başbakanlık merdiven- Askeri bürokrasi, yetişme tarzı, ve- lerinde, ceketinin düğmesini ilikleyerek rilen eğitim, teamüller sonucu kendisini karşılayan başbakan, farkında olmaya- vatanın yegâne sahibi, vatan toprakları- rak kendi iktidarına ve siyasi hareketi- nı tapulu malı gibi görmektedir. Gerçek ne en büyük darbeyi indirecek girişimin vatan sevgisinin de yalnız askerde ola- önünü açmış oluyordu. Darbecilerin bileceği vehmindedir. Bu vatan, bu top- emirle çağırdığı brifinge gönüllü iştirak raklarda yaşayan bütün vatandaşların eden yargı mensuplarının kuşatılmışlık- ortak malıdır. Her vatandaş ülkesini en tan söz etmeye hiç hakkı olmadığı gibi, iyi şekilde sevecek yüreğe sahiptir. Va- yargı kalesini askere kendi elleriyle tes- tan haininin de üniformalısı üniforma- lim etmişlerdir. HSYK, oluşumu ve uy- sızı olmaz. Şu unutulmamalıdır ki üni- gulamaları itibariyle milleti tatmin ede- formalı bir hainin ülkeye vereceği zarar mediği, sözde yargının, adına verdiği üniformasızına göre daha büyüktür. kararları millet içine sindiremediği için tepkiler almaktadır. Siyasi irade, halkın kendisine ema- net ettiği vekâletini ve yüce yetkiyi çok Asker, doğası gereği rütbesi ne iyi kullanmalı, hiçbir kişi veya kurumu, olursa olsun ya emir alır, ya da emir ve- hiçbir mülahaza ile ortak etmemelidir. rir. Siyasi irade ile arasındaki ilişki de Halk, yetkisini belirli bir süre için sadece bu şekilde biçimlenir. Şu unutulmama- seçtiği kişilere vermektedir. İktidar, hal- lı ki, asker kendisine emir verme maka- ka vereceği hesabı göz önüne alarak mında bulunan başbakanda, emretme vesayet rejimine izin vermemeli, kendi- dirayetini görmezse, mutlaka ona emir si de halka karşı vesayet değil vekâlet vermeye başlayacaktır. Bunun üçüncü görevini yürütmelidir. İktidar olmak için şıkkı yoktur… halktan vekâlet isteyenlerin, yasama ve yürütme çalışmalarında mazeret üret- mayıs-haziran 2010 | ASDER 41 asder14.indd 41 01.04.2010 15:18:28

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE «Silk-i Celîl-i Askerî Gerçi Sultan-ül Mesâlik İse De...» Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU - Emekli Hava Pilot Yüzbaşı/ 1975-109 eşkilatlı güçler Ordu sadece Türkiye’nin değil bütün dır. Azeriler ordu yani Silahlı Kuvvetler teşkilatsız dünya devletlerinin omurga gücü olarak için «HERBÇİ KUVVE», askerlerine ise vazgeçilemez ihtiyacıdır. Esasen insan- “herbçi” derler. Disiplinli, devletine sa- yığınlara üstün lar devletsiz yaşayabilmiş olsalardı ne dık ve devlet emrindeki silahlı güce sa- gelirler.» Evet orduya ne de polise ihtiyaç olmayacak- hip kuvvetlerdir ordular. tı. Lâkin devlet denilen teşkilatlı (mües- ama her teşkilatın ses) yapı şarttır. Ordunun ise, her dev- «ORDU VE POLİTİKA» disipline olması let için kıymet-i harbiyesi tartışılmaz. «Ordu ve Politika» benim gibi ced- şart değildir. Binaenaleyh TSK de Türkiye’nin vazge- lerinin birçoğu asker olan merhûm Ni- Meselâ Kanarya çilmezidir, kıymetidir. zamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun çok Severler sevdiğim bir eseri . N. Nazif merhûmu Cemiyyeti «Teşkilatlı güçler teşkilatsız yığınla- yeni nesiller pek tanımaz. O yüzden disiplinsiz de ra üstün gelirler.» Evet ama her teşkila- kendisini tanıtmalıyız: N. Nazif (d: Ta- olabilir. O halde tın disipline olması şart değildir. Meselâ şoz; 1901, ö: İstanbul 25 Mayıs 1970), bu hüküm Kanarya Severler Cemiyyeti disiplinsiz Tepedelenli Ali Paşa’nın (1744-1822) cümlesini, de olabilir. O halde bu hüküm cümlesi- torunudur. Genetik kodları asker, esas- “Disiplinli ni, “Disiplinli teşkilata sahip güçler üs- ta ise gazeteci ve araştırmacı bir yazar- teşkilata sahip tün gelirler” diye düzeltmek lazım. dır. Askerliği Deniz Harp Okulu ile sınırlı güçler üstün kalmış, Hukuk Fakültesi’ne ve Yüksek gelirler” diye Bakınız yukarıda “kıymet-i harbiye” Ticaret Mektebi’ne giderken gazetecili- tâbirini kullandım. Bunun anlamı güç- ğe başlamıştır (1917). İstanbul’un işgali düzeltmek lazım. lü bir kıymettir. Zira harb, güç sanatı- üzerine Anadolu’ya geçip millî mücade- 42 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 42 01.04.2010 15:18:32

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE leye katılıyor (1920), Hakimiyet-i Milliye yahut yürüyecek erlerim gibi görüyor- Ordu neye gazetesinde çalışıyor, Erivan’da konso- dum... Nizamettin Nazif babasından ya- inanırsa kıymet los yardımcılığı yapıyor... N. Nazif bir- digar bir mektubun yedi kelimesinden ondadır. Ordu çok gazetelerde fıkralar yazdı, romanla- etkilenmiş, belki de sırf bu yüzden yaz- kimi tutarsa rı tefrika edildi. Vefat etmeden önce Yeni mıştı bu hacimli kitabı. Ben de onun iş- kudret yalnız onda İstanbul’da yazıyordu. Kabri İstanbul’da te bu önsözündeki “Ordu neye inanırsa olur...” sözleriyle Silivrikapı Mezarlığı’ndadır. kıymet ondadır. Ordu kimi tutarsa kud- kanatlanmış, ret yalnız onda olur...” sözleriyle ka- henüz uçuş «Ordu ve Politika» asker−sivil herke- natlanmış, henüz uçuş okuluna (pilot- okuluna (pilotluk sin, ama hasseten rical-i devletin (dev- luk eğitimine) bile başlamadan uçmaya eğitimine) bile let yöneticilerinin) mutlaka okuması ge- başlamıştım ... başlamadan reken bir eser. Hava Harp Okulu’nda uçmaya iken Cağaloğlu’nda Bedir Kitabevi’nden Sadece bu cümle değil, bütün ki- başlamıştım alıp evde okuduğum ve halen kütüp- taptan oldukça fazla etkilenmiş, haya- hanemde aynı orjinal 1967 baskısı bu- tım boyunca aklımda kalacak düstur- lunan bu esere, daha ilk sayfalarından lar edinmiş, yedi ceddi asker bir âilenin itibaren büyülenmiştim. Kitabın önsö- evlâdı olmama rağmen, askerlik hak- zündeki; eserin hülasası diyebileceği- kında ne kadar çok bilgi eksikliğim ol- miz cümleler beni oldukça sarsmış, eve duğunu kavramıştım... varıncaya kadar olan yolculuğumda; banliyö treninde ve Üsküdar vapurun- “Birkaç yıl önce, İzmir’de baba- da, hiç ara vermeden okumuş, o yıllar- mın hatıraları ile dolu ana ocağında bir daki halet-i ruhiyemle (onyedi yaşında dosyayı karıştırırken, babamın evrak-ı bir subay namzeti olarak) biraz da gu- metrûkesinden bir mektup elime geç- rurlanıp şımarmıştım... mişti. (...) Bu mektubu yazan bir aydın asker... Merhûm pederin Edirne Askerî Öylesine şımarmışım ki, vapurdan Rüşdiyesindeki tarih muallimi. Sonra- inerken önümden iskeleye yönelen ka- dan ateşemiliter, fırka kumandanı ve labalığı ve hattâ bütün İstanbul halkını galiba Ayan ázası da olan Ferik Nazif emrime amade, bir işaretimle duracak Paşa, azametli âile servetine çok yük- sek bir şahsî kazanç katarak, bugün bankalarda tasarruf hesapları açtıran modern zenginlerimizin akıl erdireme- yecekleri engin bir israf içinde yaşarken babam, meğer hálâ «zabit olamadım» diye yanar, tutuşurmuş!.. Adaşı olan hocasına kimbilir nasıl bir vesile ile yazdığı bir mektupta «babası- nın erken ölüşünden, anasının tek ço- cuğu olduğu için asker ocağında kala- madığından veya bırakılmadığından» dem vurarak dert yanmış olacak ki, pa- şa bütün bu konular üzerinde cidden hâkimane mütalâalar serdederek ba- bamı âdeta teskine çalışmış, teselli et- miş... Ama şimdi okuyacağınız şu kitabı yazdıktan sonra o mektubu bana hatır- latan sebep, babamdan yâdigar bir ha- tıra oluşu değildir. Sadece ve yalnız ilk satırıdır. Hattâ ilk satırın baştan yedi ke- limesi... Ferik Nazif Paşa hazretlerinin ka- leminden çıkan ilk satırın yedi kelime- si: «Silk-i Celîl-i Askerî gerçi Sultan-ül mayıs-haziran 2010 | ASDER 43 asder14.indd 43 01.04.2010 15:18:35

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Evet, paşa mesâlik ise de...» (Askerlik, her ne ka- geçerli olmadığını söyleyebilir misiniz? haklıdır. Askerlik dar üstün, bütün işlerin, maişet yolları- Bakın şu satırlar sanki dün yazılmış ka- nın sultanı bir meslek ise de... –REB) dar taze ve geçerlidir: mesleği, mesleklerin Evet, paşa haklıdır. Askerlik mesleği, “Askerin normal hayatı bile imtiyazlı sultanıdır. Ve mesleklerin sultanıdır. Ve ben daha da bir politik durumdur! Düşününüz bir ke- ben daha da ileri giderek diyebilirim ki, yalnız mes- re... Asker her yere girer, fakat sivili kış- ileri giderek leklerin sultanı olmakla da kalmaz, bir lasına sokmaz. Dilediği yerden dilediği- diyebilirim ki, nazariye halinden çıkıp bir ordu halin- ni alır, ama kışlasından, ordugâhından yalnız mesleklerin de heybetlendi mi sultanların da sultanı bir iğne çıkartmaz. Her haberi alır o... sultanı olmakla olur. Ordu neye inanırsa kıymet onda- Fakat kendinden hiç haber uçurtmaz. da kalmaz, dır. Ordu kimi tutarsa kudret yalnız on- Biri gizlice bir haber almağa kalkıştı mı bir nazariye da olur... Bu kitap devlet idaresinin bu (Taraf gazetesinin darbe planlarını al- halinden çıkıp şaşmaz ezelî kaidesini bilmem ki biraz dığı gibi –REB) hemen casusluk (hattâ bir ordu halinde belirtebilecek mi?” vatan hainliği –REB) damgasını yer. Fa- heybetlendi mi kat kendisi aynı hareketi yaptı mı vatan sultanların da Bana kalırsa fazlasıyla belirtebili- hizmeti görmüş sayılır...” (sayfa: 124) sultanı olur. yor... Üstad Nizamettin Nazif gayesine hakkıyla nail olmuştur.. Devlet idaresi- TSK’nin darbeyle imtihanı... nin (modern medenî dünyadan ziyade, Genelkurmay Başkanlığı yaşamak- geri kalmış şark âlemine mahsus) şaş- ta olduğumuz asker–siyaset gerginliği maz kaidesini en güzel şekilde dile ge- sürecinde zayıf not aldı... Başta Sayın tirmiş, tarihî vesika ve çok eski Silahlı Genelkurmay Başkanı Org. İlker Baş- Kuvvetler nizamname veya talimatna- buğ olmak üzere TSK’nin darbe iddi- melerinden seçtiği misâller ve türlü ha- aları ve da’vâları karşısındaki tutumu; tıraları ile, konuyu vuzuha kavuştur- kamuoyunda müsbet karşılanmamıştır. mayı başarmıştır. Asker hakkındaki bu TSK üzerinden sinsi amaçlarına ulaş- genel mütalâaların bugünkü Türkiye’de mayı düşünenler dışında, TSK’nin yak- 44 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 44 01.04.2010 15:18:38

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE laşımını olumlu bulan yerli–yabancı bir yim: “... Subay, başka bir şeydir... Onu Evet, Türk Milleti, tek selim akıl sahibi yoktur. sadece “üniformalı aydın” gibi görenler ya da Türkiye aldanırlar... Kabul etseniz de, etmese- kamuoyu diyelim, TSK, iddialar karşısında bir taraftır niz de o kendisini bir fevkalbeşer (sü- yüzde itibariyle ama sivil iradenin emrindeki taraftır. Bu permen) addeder. En keskin görüşlü son olaylarda nedenle de herhangi bir yargıya müda- sivil aydın için dahi, askerî psikolojinin biraz puan haleye (etkilemeye yönelik söz, açıkla- derinlerine dalmak imkânsızdır. Subayı kaybetse de, ma) yapılmaması, ille de bir açıklama ancak subay anlar. (Ne kadar doğru bir hálâ TSK’ni “en yapılacaksa bunun nötr (yargıyı etkile- teşhis... Askerin işine şeytanın dahi ak- güvenilir kurum” meyen) tarzda olması gerekirdi. “Bo- lı ermemiştir.. Nükteli bir hikâye olarak olarak görüyor. ru, kâğıt parçası” türü açıklamalar yan- anlatılır: Şeytan aleyhillâ’ne askere tu- Ve hasseten lış olmuş, Firkateyn Muhtırası (benim zak kurar, köprüyü yıkıp askerleri azgın Türkiye için N. «nutuk muhtıra» olarak adlandırdığım nehrin sularında öldürecektir... Lâkin Nazif merhumun Trabzon’daki konuşma) yanlışın üzeri- asker yürüyüş kararı sayarak ilerledi- tesbiti hálâ aynı ne tuz biber ekmiştir. ği köprünün tam üzerine çıkacaktır ki, müstahkem bölük komutanının gür sesi işitilir: “kıt’a mevkiinde Hálâ da aynı tavırda ısrar edildiği dur..!” Asker durur. Sonra yine aynı gür duruyor: «Ordu görülüyor. Sayın Org. İlker Başbuğ son ses “geriyeee dönnn, ileriii marş” der... neye inanırsa açıklamasında “TSK’inde Askerî Yargı Şeytan afallamış, bu işe bir mânâ ve- kıymet ondadır. Genelkurmay Karargahından bağım- rememiştir. Kendi kendine söylenir: “Şu Ordu kimi tutarsa sız çalışır” diyor, fakat ardından Askerî askerin işine benim bile aklım ermedi kudret yalnız Savcılığın “ıslak imza” hakkındaki görü- ya...” −REB) onda olur...» şünün hadiseyi netleştirmemiş olduğu, askerî savcılığın şu anda “belge üze- ... Okulları başkadır, giyimleri baş- rinde parmak izinin de araştırılması ge- kadır, yürüyüşleri başkadır. İlim adına, rektiğini” düşündüğü, bunun ise “bel- fen adına dünyada ne varsa öğrenirler. gede fiziksel tahribat yapabileceği için” İnsanlık âleminde “fikir”in doğuşundan da’vâya bakan mahkemeye; buna izin yaşadıkları günlerde beliren taze filizle- verip vermeyeceğinin sorulduğunu da re kadar bütün düşünce dalgalanışları- yine bizzat Org. İlker Başbuğ açıklıyor- nı kavramak ve takip etmek vazifelerdir. du... (tarih: 13 Mart 2010) Her an küremizin içinde ve dışındaki tı- kırtılara kulak verirler, belirtileri gözet- Evet, Türk Milleti, ya da Türkiye ka- lerler. Mızıkaları başkadır. Hastanele- muoyu diyelim, yüzde itibariyle son ri başkadır. Yapıları mutlaka sağlamdır. olaylarda biraz puan kaybetse de, hálâ Tek olarak da topluluk olarak da atılgan- TSK’ni “en güvenilir kurum” olarak gö- dırlar. Kendilerini tamamıyla meslekle- rüyor. Ve hasseten Türkiye için N. Nazif rine vermişlerdir. Muhakkak ki, yalnız merhumun tesbiti hálâ aynı müstahkem haysiyetli, şerefli, vakarlı değil düpedüz mevkiinde duruyor: «Ordu neye inanır- azametlidirler. Asla uysal değildirler. Uy- sa kıymet ondadır. Ordu kimi tutarsa sal göründüler mi bilinmelidir ki bu tatlı kudret yalnız onda olur...» sürpriz, aralarında alınmış bir kararın, yahut mesleklerinin protokolüne uygun Türkiye düşmanları da bu şaşmaz olarak verilmiş bir emrin neticesidir...” Türkiye gerçeğinin farkında ve TSK’ni istedikleri yönde motive etmekten vaz- Merhûm N. Nazif askerin her an bir geçmiyorlar... Dün Fethi Okyar ve İsmet sürpriz yapabileceğini söylerken ne de- İnönü Paşalar yoluyla Mustafa Kemal rece isabet etmiştir, son hadiselerle gör- Paşa’ya uzanan “İslâm dini terakkiye dük... Şu andaki Genelkurmay suskun- manidir, yeni kurulan Cumhuriyet için luğu da pek hayra alamet değildir. Her Hristiyanlığı seçelim” yollu propaganda ne kadar sayın Başbuğ arada esip gür- bugün −din değiştirmek, hristiyanlığı lüyorsa da asker mantığında bu bile bir tercih yerine− yüce İslâm dinine “irtica” suskunluk sayılır!.. Bu orduda Osmanlı denilmek şekline dönüşerek TSK içinde Yeniçerilerinden bu yana KAZAN KAL- ve TSK payanda yapılarak devam etti- DIRMA vardır. N. Nazif merhûm, “mo- rilmektedir. Sözü tekrar N. Nazif merhuma vere- mayıs-haziran 2010 | ASDER 45 asder14.indd 45 01.04.2010 15:18:41

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE intiharları kamuoyundaki tedirginliği art- tırmaktadır... Askerlerimiz, acilen toparlanıp disip- line olmalı, yani kendine gelmeli, mille- tinin değerlerine dönüp yıkanmalı, mes- leklerin sultanı bir mesleğin mensupları olarak kendilerine (vergileriyle) maaşla- rını ödeyen, ellerindeki silahları alan ve kahir ekseriyeti Müslüman olan şu ne- cip milletin medar-ı iftiharı olarak kal- malıdırlar. Modern dünyada artık «Ordu neye inanırsa kıymet ondadır. Ordu kimi tu- tarsa kudret yalnız onda olur...» anlayı- şı itibar görmüyor... Modern ve çağdaş dünya bu zihniyeti terketti. Bu ilkellik, artık sadece Afrika’nın muz ya da ava- kado cumhuriyetlerinde geçerli... 15 Mart 2010 Bir yargıcın kendi dern orduya politikayı ilk sokan Hüseyin Dipnotlar çocuğunu doğru Avni Paşa’dır” diyor . Hüseyin Avni ya da yargılaması, bir Mithat Paşa, sonuçta birileri bu ordunun 1. Bedir Yayınları (İstanbul, 1967). “Sultan Ab- yöneticinin kendi genlerine politikayı ve kazan kaldırmayı dulhamit ve Osmanlı İmparatorluğunda Ko- yakınına adil sokmuşlar ve maalesef (Batıya öykün- mitacılar” da kütüphanemde mevcut ve yine davranması, bir me, uygarlaşma ile muhafazakârlıkta ıs- Nizamettin Nazif’in “Ordu ve Politika” gibi ne- hekimin nefret rar arasındaki) Kâzım Karabekir - Mus- fis bir tarihî tahlil kitabıdır. ettiği bir insana tafa Kemal Paşa mücadele ve husumeti bile doğru tedavi bugün paşalar arası çekişme sınırları- 2. Bizim zamanımızda dışarıdan okula kitap yapması, bir nın çok çok dışına çıkmış, genç subay- getirmek yasaktı, şimdi durum nasıl bilmiyo- bilim adamının lara hattâ erata kadar inmiş, yahut in- rum... laboratuara dirilmiştir... Bunu yargıya kapalı YAŞ girerken kendi kararlarıya ordudan ihraç edilen asker 3. Bütün kabahati N. Nazif merhûma attığım doğrularını rafa rütbelerinden de anlayabilirsiniz: Baş- sanılmasın. Harp okulunda aldığımız altyapı kaldırması ancak langıçta generaller, binbaşı üzerindeki da buna müsaitti... böyle mümkün üst subaylar, sonra teğmene kadar su- olur. baylar, daha sonra astsubay ve uzman 4. Askerî orta okulundaki... Şimdi sadece askerî çavuşlar dahi YAŞ mağdurları arasında liseler var, orta okullar yok. Millî eğitimde de yerlerini almışlardır... orta okullar ilköğretime katıldı. Yarın bir gün, Allah korusun bu bo- 5. Geniş bilgi için bunları bizzat anlatan dö- zuk disiplin anlayışı ile, savaşa girilme- nemin ünlü tarihî siması Kâzım Karabekir si halinde hezimet mukadder olacak- Paşa’nın hatıralarından oluşan ve tarihçi İs- tır... Şu anda devam eden PKK’ya karşı met Bozdağ’ın derleyip yayınladığı “Paşa- mücadeledeki yetersizlik, hattâ münfe- ların Kavgası” kitabına müracaat edilebilir. rit hadiseler sınırını zorlayan bazı te- Emre Yayınları, İstanbul 1991, s: 146. röristlerle işbirlikçi olaylar, artan asker 6. N. N. Tepedelenlioğlu, Ordu ve Politika, s: 15. 46 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 46 01.04.2010 15:18:44

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE 11 EYLÜL VE BALYOZ DARBE PLANI Ahmet TÜRKAN mayıs-haziran 2010 | ASDER 47 asder14.indd 47 01.04.2010 15:18:48

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Balyoz Darbe Pla- Bu iki plan hazırlanma gayesi açı- Körfez Harekâtı nı ise hem planla- sından biri diğerine ne kadar benzediği- İran - Irak savaşı sırasında Irak’a nin ve altında yatan amacın kaos oluş- yardım mahiyetinde verilen silahlar da- yıcıları, hem he- turmak açısından ne kadar acımasızca ha sonra Irak’a müdahale operasyonla- def tutulan kutsal tasarlandığının sebep ve sonuç ilişkile- rının sebeplerinden birini teşkil etmiş ve ri açısından tarihe kısaca bakarak izah petrole göz diken ABD’nin elinde birinci mekânlar, hem etmek istiyorum. Fark tasarlayanlarda, koz olmuştur. Amaç Irak’ta silahların ol- maddi ve mane- fark tasarlayan ülkelerde, fark varılmak ması değil petrolün Irak’ta olması idi. vi değerleri hiçe istenen hedeflerde. sayması, hem mi- Sovyetler Birliğinin Dağılma Süre- mari, hem statik, 11 Eylül’’de İkiz Kulelere uçak çarp- cinin sonuçları hem de uçuş tek- ması ile kulelerin yangın ve akabinde niklerini kıyasla- yıkılmasını hesaplayacak, hem mimari, Sovyetler Birliğinin dağılma süreci- mak açısından hem statik, hem uçuş tekniklerini bilme- ne girmesi ile ana unsur Rusya’nın ken- son derece ava- leri açısından son derece profesyonel- di başının çaresine bakması ve kendi iç ce tasarlandığıdır. meseleleri ile yüzleşme sürecinde ABD midir. meydanı bol bulmuş ve sataşacak yer Balyoz Darbe Planı ise hem plan- aramıştır. Rusya’ya karşı desteklediği layıcıları, hem hedef tutulan kutsal Afganistan’a girmiş, istediği menfaat- mekânlar, hem maddi ve manevi değer- lere ulaşamasa da saplandığı bataktan leri hiçe sayması, hem mimari, hem sta- kurtulmanın çarelerini aramaya devam tik, hem de uçuş tekniklerini kıyaslamak etmektedir. açısından son derece avamidir. Burada Körfez harekâtına tekrar Hazırlayan kurmay (STAF)’lar ara- dönmekte yarar var. Körfez Harekâtı sı- sında bariz bir fark vardır. 11 Eylül plan- rasında yapılan en önemli oyun 32. pa- ları ne kadar teknik ise Balyoz bir o ka- ralelin kuzeyinin uçuşa yasak saha ilan dar basittir. edilmesidir. Bu senaryoları tezgâhlayanların Tecrit edilen bu bölgede 25 yıldır ül- Osmanlı’dan günümüze olan seyr ü se- kemizi uğraştıran PKK’nın rahatça ko- ferlerine kısaca bir göz atalım. nuşlanması sağlanmış ve Irak’tan ne- redeyse bağımsız bir Kuzey Irak Kürt Hasta Adam Osmanlı Yönetimi oluşturulmuştur. Rus Çarı 1. Nikola Osmanlı için 1873 yılında “hasta adam” diyerek Çünkü Irak’a müdahale edildiğinde Osmanlı’nın elinde bulunan petrolün kısmen bölünmüş bir Irak hazır olacak- ele geçirilmesini planlamış ve bunu da tı. Avrupalı müttefiklerine açık bir şekilde söylemiştir. Bundan sonraki süreç bu 28 Şubat tezgâh üzerine kurgulanmış ve her fır- Dışarıda petrol savaşları yaşanırken satta Osmanlıyı yok etmek ve elindeki içeride de laiklerin iktidar savaşı vardı. petrollerin paylaşılması hedefi izlenmiş- Kendilerine göre, iktidara iyice yanaşan tir. ve demokratik yollardan kolay kolay bı- Neticede Osmanlı Devleti 1. Dünya rakmak niyetinde olmayan İslamcı kesi- Savaşına bir oldu bitti ile dâhil edilmiş me ciddi bir darbe vurmak. ve Çanakkale’de kazandığı zaferi ma- Problemin en kötü tarafı dönemin sada kaybederek parçalanma sürecine Başbakanı Erbakan’ın her fırsatta aske- sokulmuş. Elimizdeki petrol kaynakları re güvendiğini ve küfreden albayın (Os- bulunan topraklar Lozan’da sonra gö- man Özbek) bile ilk şurada terfi etmesi- rüşülsün denilerek soğutmaya alınmış ne ses çıkarmayarak darbeci zihniyete sonraki görüşmelerde de haklarımız- yaranacağını sanmasıdır. dan feragat ettirilmiştir. Maalesef ciddi bir duruş sergileye- Konuyu merak edenler Misak-ı Mil- memiştir. li veya Musul Meseleleri konularında Mahalli seçimlerde Deniz Kuvvetle- araştırma yapabilirler. rinin en önemli üssü konumunda olan 48 ASDER | mayıs-haziran 2010 asder14.indd 48 01.04.2010 15:18:51

AKSAJANS mustafa nazif 0212-665 31 52 MAKALE Gölcük ve Hava Kuvvetlerinin en önem- Necdet Sezer başarılı olamadılar ve ABD için Irak’a li üslerinden bir olan Etimesgut’ta be- sahneyi tekrar İslami kesime kaptırdı- girme yolunda lediye başkanlıklarını kazanınca zafer lar. Üstelik çok kötü bir kriz senaryosu önemli bir hamle sarhoşluğuna düşülmüş ve askerin İs- ile bir günde 10 milyar dolar sermayeyi yapmak kalıyordu. lami kesime olan yaklaşım modeli algı- heba etme pahasına. Çok ustaca plan- lanamamıştır. Sonraki süreç malum 28 lanmalı ve İslam Şubat postmodern darbesi ile sonuç- 11 Eylül Planı dünyasının bıra- lanmış ve binlerce mütedeyyin subay ABD için Irak’a girme yolunda önem- kın ittifak etmeyi ve astsubay günah keçisi edilmiş, mes- li bir hamle yapmak kalıyordu. Çok us- itiraz edecek hali leklerinden ve çok sevdikleri üniforma- taca planlanmalı ve İslam dünyasının bile olmamalıy- larından kopartılmışlardır. bırakın ittifak etmeyi itiraz edecek ha- dı. Hatta pişman li bile olmamalıydı. Hatta pişman olup olup kendilerini Aslında bu plan Balyozun ilk ayağı- kendilerini suçlamalıydılar. suçlamalıydılar. dır. Balyozcuların 28 Şubat’ta herhangi Giriş bölümünde kısa bir açıklama bir dirençle karşılaşmayınca işi azıttık- yapmıştım. Mimari, statik ve uçuş tek- ları ve camileri İslami kesimin başları- nikleri bakımından kusursuz bir plan ha- na yıkmaya varacak boyuta vardırdıkla- zırlandı ve İkiz Kulelere peş peşe uçak- rı görülmektedir. larla kamikaze dalışları yaptırıldı. İstenen plan başarılı olmuş ve İslam Eğer kendi elleri ile teslim ettikleri âlemi tam bir şaşkınlık içinde El Kaide Ecevit yönetimi başarılı olsa idi böyle militanlarını suçluyor, böyle de olmaz, bir plan olmayacaktı. Fakat en güven- ABD ne yapsa yeridir diyordu. dikleri Ecevit ve Ecevit tarafından des- teklenerek Cumhurbaşkanı olan Ahmet mayıs-haziran 2010 | ASDER 49 asder14.indd 49 01.04.2010 15:18:54


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook