Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Habe rBülteni 25. Sayı

Habe rBülteni 25. Sayı

Published by Adaleti Savunanlar Derneği, 2020-07-21 10:32:53

Description: HaberBulteni_25

Search

Read the Text Version

EDİTÖRDEN... Kıymetli Dostlar, Yine uzun sayılabilecek bir aradan sonra ASDER Bülten’in 25. sayısı ile karşınızdayız. Bu süre içerisinde ülkemizde ve coğrafyamızda hızlı ve baş döndüren olaylar zinciri yaşan- dı. Dershaneler bahanesi ile başlayan ve 17-25 Aralık süreçleriyle devam eden gergin ve yo- ğun çatışmalı bir dönem yaşandı, etkileri ve sarsıntıları halen devam etmekte. 7 Haziran’da genel seçimler yapıldı ve hemen hiç kimsenin tahmin edemediği bir parla- mento tablosu karşımıza çıktı. AK Parti tek başına iktidar olabilmek için gerekli çoğunluğu sağlayamadı, CHP bildiğimiz gibi oy kaybıyla da olsa pozisyonunu muhafazaya çalıştı. Asıl ırk üzerinden siyaset yapan HDP beklenenin üzerinde bir sonuç elde ederek parti olarak parlamentoya girdi. Yine temelde milliyetçi duygularla siyaset yapan MHP oylarını artırdı. Doğu ve Güneydoğuda baskı, tehdit ve şantajla; hatta açık hile ve silahla oy aldığı açıkça ortaya çıkan örgüt, dayandığı sol ideolojik temel gereği, seçim sonrası aynı baskı ve aymaz siyasetine devam etmekte ve edeceği mesajını vermektedir. Görünen o ki, kendisinden başka hiçbir düşünceye tahammülü olmayan/olmayacak örgüt önümüzdeki dönemin başlı- ca kaygı unsuru olmaya devam edecek. Ortadoğu ve özellikle İslam coğrafyasında üst akıl ve stratejistlerin oyunları bütün hızı ile devam etmekte. Kuzey Suriye’de başta Türkiye olmak üzere bölgedeki ülkelerin siyasetle- rini derinden etkileyecek bir kurgu ve şiddet sarmalı olanca vahşeti ile yürütülmekte. Gele- cekte bir bölgesel yönetime, dahası devlete evrilmeye müsait kaos planı devreye alınmaya çalışılmakta. Coğrafyamızda cereyan eden ve hepimizi derin üzüntüye sevk eden olaylar zinciri, “ümmet” olabilme potansiyelini ve bilincini yeniden hissetmeye ve bu alanda yoğun çaba içerisinde olmamız gerekliliğine olan ihtiyacı, bütün çıplaklığı ile yeniden önümüze koymaktadır. Bu çabada olabilmeyi temenni ediyoruz. Diğer taraftan üst aklın işinin oyun kurmak, hile ve entrika olduğunu bilmeliyiz, ancak en ha- yırlı hile yapıcı ve oyun kurucunun Cenab-ı Hak olduğunu da unutmamamız gerekir. Bunun için strateji hesapları yaparken hak, hukuk ve adalet çizgisinden çıkmadığımız sürece, ilahi hedefe uygun davranmış olacağımızı da unutmamalıyız. Bu sebeple yaşanan olaylar bizi iç muhasebeye sevk etmelidir. Aynı zamanda Allah’ın Resulünün (ASM) en güçlü zamanı olan Mekke fethinde Mekke müşriklerine “sizinle olan münasebetim Yusuf’un kardeşleri ile olan münasebeti gibi olacak- tır” mealindeki hitabının bugün için bize örnek olduğunu unutmamalıyız. Çünkü İslam birliği Türkiye’nin iç birliği olmadan gerçekleşemez. ASDER olarak bu şuurla çalışmalarımız ve gayretimiz devam edecek. Yeni sayılarımızda buluşmak temennisi ile…

Çocukları Terbiye Hakkı ADALETİ SAVUNANLAR Adalete Başvurma Hakkı BÜLTENİ SAYI 25 l TEMMUZ 2015 Hayat Hakkı SAHİBİ Eşitlik Hakkı Adaleti Savunanlar Derneği Adına Azınlık Hakları Sığınma Hakkı Prof. Dr. Nevzat TARHAN Özgürlük Hakkı Aile Kurma Hakkı EDİTÖR Çalışanların Hakları M. Abdullah KAPLAN Seyahat, İkamet Özgürlüğü ve Hakkı Otoritenin Zulmünden Korunma Hakkı ADALETİ SAVUNANLAR BÜLTENİ YAYIN KURULU İşkenceden Korunma Hakkı iSLÂM DAVASINDA M.Abdullah Kaplan İktisadi Haklar YALNIZ BIRAKILMAK Sayı:25 l temmuz 2015 Din Özgürlüğü Gürcan Onat Mülkiyet Hakkı ve Korunması Darbe Müslümanların Ümmet Bediüzzaman Bültenimizde yayınlanan yazı, şema, şekil İbrahim Töre Fikir, İnanç Özgürlüğü Hakkı Davalarındaki En Büyük Düşmanı Geri Üzerinden ve fotoğraflardan yayıncının izni olmadan, Ahmet Türkan Irz ve Namusu Koruma Hakkı Gelişmeler Döndü Psikolojik kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı Hulusi Gülen Ferdin Sırlarını Koruma Hakkı Savaş yapılamaz. Yazıların sorumluluğu yazı sa- Zaruri İhtiyaçları Elde Etme Hakkı hiplerine aittir. www.as-der.org.tr Kamu Hizmetlerine Katılma Hakkı 30.06.2015 15:33:39 Fikir Açıklama Hakkı Adil Yargılanma Hakkı on_arka_kapak.indd 2 YAZIŞMA ADRESİ İÇİNDEKİLER Gureba Hüseyinağa Mah. Kakmacı Sok. İnci Apt. Darbe Davalarındaki Gelişmeler No:10 Daire:11 Aksaray/FATİH/İSTANBUL Tel: +90 212 526 11 31 Fax: +90 212 526 11 32 Adnan TANRIVERDİ 8 E-mail: [email protected] Web: www.as-der.org.tr Bediüzzaman’ın “İki Batı ve YAYINA HAZIRLIK Mustafa Nazif / Sanat Yönetmeni - www.mustafanazif.com İki İslam” Tasnifi Işığında, BASKI-CİLT İmak Ofset Basım Yayın Tic. San. Ltd. Şti. Atatürk Caddesi, Merkez Mahallesi, Göl Sk. No: 1 Bahçelievler / İstanbul Tel: 0212 656 49 97 ANKARA ŞUBESİ KAYSERİ ŞUBESİ ORTADOĞU VE Başkan: Şahin AKDOĞAN Başkan: Halit ERDOĞAN GSM: 05357973670 Adres: General Emir Mah.Fevzi Çakmak TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ Adres: Meşrutiyet caddesi 42/11 Cad.No.1/D Bakanlıklar/ANKARA Kocasinan/KAYSERİ Yusuf ÇAĞLAYAN 14 Tel-Fax: 0312 432 08 77 Tel: 0352 344 32 52 e-posta: [email protected] E mail: [email protected] Bediüzzaman Üzerinden BURSA ŞUBESİ KONYA ŞUBESİ “Psikolojik Savaş” Başkan: Arif ÇELENK Başkan: Mehmet KANMAZ Adres: Reyhan Mah. Kozaklı Sok. Çınar Adres: Aziziye Mah. Aziziye Cad. Nevzat TARHAN 36 İşhanı No:1/21 OSMANGAZİ / BURSA Eserizade Sk.No.17-2 Tel&Fax: 0224 223 25 26 - 0224 224 32 47 Karatay- KONYA Müslümanların En Büyük Düşmanı Fitne Arif ÇELENK Tel: 0332 352 22 31 E-mail: [email protected] [email protected] Halil MERT 41 İslam Davasında Yalnız Bırakılmak Mehmet KANMAZ 44 7 Haziran’da Neden Çuvalladık TEMSİLCİLİKLERİMİZ Ersan ERGÜR 50 İL ADI SOYADI E POSTA Serhildan AFYONKARAHİSAR Ahmet ÇALIM [email protected] ANTALYA Zekeriya GÖKBERK [email protected] Osman KAÇMAZ 52 BALIKESİR Sıtkı GÜLGÖNÜL [email protected] Ordular Dindar Olmalıdır BİLECİK İsmail KAPLAN [email protected] BOLU Ahmet TÜRKAN [email protected] Adnan TANRIVERDİ 54 BOLU / Gerede İsmail CEVAHİRLİ [email protected] Bediüzzaman Said Nursi ve BURDUR Halil CEYLAN [email protected] DENİZLİ Fahri DEMİREL [email protected] Adem-i Merkeziyetçilik DÜZCE Resul KÜÇÜK [email protected] Vehbi KARA 60 ESKİŞEHİR Mehmet BAŞ [email protected] GAZİANTEP Sadık PAKSOY [email protected] Yakın Doğu Ülkeleri Arasındaki Sorunlar HATAY Zübeyir TUFAN [email protected] Kemal METE 62 ISPARTA İbrahim GÜNGÖR [email protected] İZMİR Ahmet DURGUN [email protected] Müslüman, Vefa ve Söz KAHRAMANMARAŞ Şevket YEŞİLÖRDEK [email protected] Halil MERT 64 KOCAELİ Mehmet ATMACA [email protected] KÜTAHYA Bayram YÜĞRÜK [email protected] Kürt Siyasetinin Dinamikleri MALATYA Ahmet Fatih TUTYER [email protected] Mehmet KANMAZ 66 MANİSA Feramuz UÇAR [email protected] MERSİN Ramazan AKBULUT [email protected] Gidin İsrail’e Söyleyin; MUĞLA Yakup BAYKAN [email protected] “Bu Ümmet Geri Döndü” NEVŞEHİR Hasan Hüseyin GÖRGÜLÜ [email protected] NİĞDE İsmail YÜCE [email protected] Ersan ERGÜR 69 OSMANİYE Mehmet Ali ÇOBAN [email protected] ASDER Ne Yapmalı? SAKARYA Tansel Cavit KULAK [email protected] TOKAT Salih ÖZGÜR [email protected] Osman KAÇMAZ 70 TRABZON Mustafa MUTLU [email protected] ZONGULDAK Mehmet Yüksel GÜNEŞ [email protected]

iSLÂM DAVASINDA YALNIZ BIRAKILMAK 44s. FİTNE Darbe Müslümanların Ümmet En Büyük Geri Düşmanı s. Döndü Davalarındaki 68s. 08 41Gelişmeler s.

HABERLER 1. Ankara Şube Başkanlığının için Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile 20/09/2014 tarihinde yeni dernek Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma binasında Araştırmacı Yazar Süleyman Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’na yazı ARSLANTAŞ’ın katılımıyla yapılan gönderilmiştir. 28.10.2014 söyleşimizi Kurucu Başkanımız Prof. Dr. Ahmet ALPER hocamızın teşrifleri 10. ASDER Şube Başkanları ve İl ve Mehmet Yavuz AY Beyin muhteşem Temsilcileri BURSA BULUŞMASI 1-2 sunumuyla gerçekleştirilmiştir. Kasım 2014 tarihlerinde Bursa’da gerçekleştirilmiştir. Programda; 2. Asder Yönetim Kurulu Üyelerinden Mustafa Hacımustafaoğulları, Reşat A. Genel Merkez Yönetim Kurulu, Şube Fidan, Osman Kaçmaz,Arif Çelenk ile Başkanları ve İl Temsilcileri tarafından Bursa Şubemizden rahmetli Nurettin 6 aylık faaliyetlerinin değerlendirilmesi Keskin ve Kazım Çetin’in katılımıyla yapılmıştır. KOCAELİ-SAKARYA-ESKİŞEHİR Bölge B. Asder Onursal Başkanı E.Tuğg. ziyareti yapılmıştır. 20.09.2014 Adnan Tanrıverdi tarafından Bursa’daki STK. Temsilcileri ile halka açık Küresel 3. Yazar Asım Yekeler tarafından Saldırının Hedefindeki İslam Dünyası Mutluluğun Yolları konulu konferans konulu konferans verilmiştir. AKV. Salonunda 23.09.2015 tarihinde C. Yerli ve yabancı akademisyenlerin yapılmıştır. sunum yaptığı MISIR konulu ASSAM Semineri gerçekleştirilmiştir. 4. Yaş Mağdurları Haklarını Arıyor D. Asder Genel Bşk. Prof.Dr.Nevzat konulu basın toplantısı 24.09.2014 Tarhan tarafından Bursa halkına tarihinde ASDER Genel Merkezinde Bağımlılıktan Bağımsızlığa Gençlik yapılmıştır. konulu konferans verilmiştir. E. Bursa’nın içindeki tarihi ve turistik 5. Asder Bursa Şube Yönetim Kurulu yerler ile Uludağ gezisi gerçekleştirilmiştir. Üyesi ve ASSAM Bursa Temsilcisi Nurettin Keskin 28.09.2014 tarihinde 11. Burdur İl Temsilcimiz Halil Ceylan Hakka yürüdü. Makamı cennet olsun. 15.11.2014 tarihinde göreve başlamıştır. 6. ASSAM – ASDER Seminerlerinden 12. Bilimsel makale hazırlama disiplini konulu seminer Ali Coşar 15.10.2014 tarihinde Üsküdar tarafından 25.11.2014 tarihinde Üsküdar Üniversitesinde verilmiştir. Üniversitesinde Prof.Dr.Mehmet ZELKA 13. ASDER Yönetim kurulu üyelerinden tarafından Ekonomik Entegrasyon Mustafa Hacımustafaoğulları, Osman Kaçmaz, Reşat Fidan, Necmettin Keleş (Avrupa Örneği) konusu işlenmiştir. tarafından DÜZCE-BOLU-ZONGULDAK/ Ereğli bölge ziyareti 29-30 Kasım 2014 7. Eskişehir İl Temsilcimiz H.Caner tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Ziyarette Akkurt görevini 15.10.2014 tarihinde üye ve gönüllüler ile bir araya gelinerek görevini Mehmet Baş’a devretmiştir. istişarelerde bulunulmuştur. Ayrıca Caner Bey’e çalışmalarından dolayı Mustafa Hacımustafaoğulları tarafından teşekkür eder, yeni görevi alan STK.lara ve halka konferans verilmiştir. arkadaşımıza başarılar dileriz. 14. ASDER Askeri Öğrenci Komisyonu 8. Kobani olayları ile ilgili Asder tarafından hazırlanan mağdur askeri Basın Bildirisi 20.10.2014 tarihinde öğrencilerin durumunu anlatan dosya yayınlanmıştır. Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık başta olmak üzere yetkili makamlara 9. Demokratikleşme Süreci ile ilgili gönderilmiştir. 13.12.2014 Orduevleri ve Askeri Tesislerden hak sahiplerinin eşit olarak yararlanması 4 ASDER | temmuz 2015

15. Çözüm Süreci ile ilgili 10 kişilik Serbestiyet Devri” başlıklı doktora tezi ikinci inceleme heyeti oluşturulmuştur. veren arkadaşımız Vehbi KARA’yı tebrik VAN- HAKKARİ Bölgesine üç kişilik, ederiz.11.02.2015 URFA-DİYARBAKIR-BATMAN Bölgesine üç kişilik, ŞIRNAK-MARDİN Bölgesine 24. ASDER Genel Merkezimiz dört kişilik heyetler tarafından Aralık ayı tarafından “28 ŞUBAT MEŞRU HALE Mİ içerisinden bölgede beşer gün kalınarak GETİRİLİYOR” konulu basın açıklaması incelemelerde bulunulmuştur. İnceleme 25.02.2015 tarihinde yapılmıştır. esnasında Üniversiteler, Valilik ve Kaymakamlıklar, sivil toplum kuruluşları, 25. TGTV Türkiye Gönüllü Teşekküller kanaat önderleri, barolar, sendikalar, Vakfı Yönetim Kurulu Bşk. Av. Hamza esnaf ve sanatkar odaları, ticaret ve sanayi AKBULUT, Asder heyeti tarafından odaları ile görüşmelerde bulunulmuştur. makamında ziyaret edilmiştir. 25.02.2015 16. İstanbul TkMM yetkilileri 13.01.2015 26. 27 Şubat 2015 tarihinde MİLAT tarihinde Dernek Genel Merkezimizde GAZETESİ Genel Yayın Yönetmeni Ali Dernek Yöneticilerini ziyaret etmiştir. ADAKOĞLU ASDER Heyeti tarafından ziyaret edilmiştir. 17. Araştırmacı Yazar ve E.As.Hak. 27. GENÇ ASDER’in de aralarında Yusuf Çağlayan’ın son kitabı TAHRİF-İ bulunduğu 18 GENÇ STK’ nın TEDRİSAT yayın hayatına girdi. organize ettiği “DARBELERE KARŞI 19.01.2015 SAFLARI SIKLAŞTIRIYORUZ” konulu Beyazıt Meydanında basın açıklaması 18. İDSB tarafından düzenlenen AİLE yapılmıştır.27.02.2015 ÇALIŞTAYI’na Derneğimizi temsilen Gn.Bşk.Yrd.Necmettin Keleş katılmıştır. 28. Asder yönetimi tarafından YENİ AKİT GAZETESİ İcra Kurulu Bşk. Mustafa 19. ASDER ASSAM Çözüm Süreci KARAHASANOĞLU makamında ziyaret edilmiştir. 02.03.2015 Raporu 2015, Basına ve kamuoyuna 29. 06.03.2015 tarihinde Asder duyurulmuştur. Ayrıca rapor; yönetimi tarafından TVNET Genel Yayın Yönetmeni Hasan ÖZTÜRK makamında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İlgili ziyaret edilmiştir. Bakanlıklar, Diyanet İşleri Başkanlığı, Valilikler, Üniversiteler, Sivil Toplum Kuruluşlarına gönderilmiştir. 27.01.2015 20. Necmettin Keleş Bey’in oğlu Ahmet 30. ASDER Afyon İl Temsilciliğinin Hüsrev ile Sena Hanım dünya evine organizesiyle Genel Bşk.Yrd. Arif girmişlerdir. Rabbimizden iki cihan saadeti ÇELENK tarafından 18 MARTTAN 28 dileriz. 30.01.2015 ŞUBATA ZİHNİYET DEĞİŞİMİ konulu konferans verilmiştir. 13.03.2015 21. LACİVERT DERGİ muhabirleri 28 Şubat özel sayısı için dernek üyeleri 31. Asder, Mazlumder, İhd, Tihv. Nin ile ropörtaj yapmış ve yapılan söyleşiler katılımıyla KONTRGERİLLAYA KARŞI Dergi’nin Şubat sayısında yayımlanmıştır. İNİSİYATİF Platformu oluşturulmuştur. 12 Mart 2015 tarihinde saat:12.00 da 22. Çözüm Süreci Nereye Gidiyor? Kadıköy Zihni Paşa Köşkü Parkında, Konulu ASDER-ASSAM Söyleşisi sekiz İşkence mağdurlarına saygı anıtı önünde araştırmacının sunumu ile Üsküdar basın açıklaması yapılmıştır. Üniversitesinde yapılmıştır. 10.02.2015 32. GENÇ ASDER kuruluşundan sonra 23. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler ilk AİLE BULUŞMASINI gerçekleştirdi. Enstitüsünde “Çalışma İlişkileri Açısından 28.03.2015 Kapitalizm Sonrası Dönem Malikiyet ve temmuz 2015 | ASDER 5

HABERLER 33. Eskişehir E.İl Temsilcimiz Değerli 40. Mısır Cuntasının İdamları Araştırmacı Yazar arkadaşımız Hüseyin Caner AKKURT’un NURİ DEMİRAĞ Önlenmelidir konulu basın bildirisi Bitmeyen Şarkımız adlı eseri yayın hayatına girmiştir. Yazarımızı tebrik Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak ederiz. 31.03.2015 hazırlanmış, ulusal ve uluslararası 34. Üyemiz Musa SARAÇ Kardeşimiz 15.03.2015 tarihinde Hakka yürüdü. medyada paylaşılmıştır. Ayrıca dünyadaki Cenazesi kalabalık bir topluluğun katılımı ile Arnavutköy Mezarlığına defnedilmiştir. insan hakları dernek ve kuruluşlarına Rabbimiz rahmet eylesin. gönderilmiştir.25.05.2015 35. Şehit Savcımız için 14.04.2015 günü Asder Heyeti olarak Başsavcı 41. Burdur İl Temsilciliğimizin organize Hadi Salihoğlu’nu makamında taziye ettiği, bölgedeki STK. Temsilcileri ziyaretinde bulunarak, yanlarında ve halkın katılımı ile Mustafa olduğumuz mesajı verilmiştir. HACIMUSTAFAOĞULLARI’nın sunduğu Küresel Saldırının Hedefindeki İslam 36. GENÇ ASDER ve Marmara Vizyon Dünyası konusu konferans verilmiştir. Kulubünün ortaklaşa düzenlediği ASDER- 30.05.2015 ASSAM adına bölgede incelemelerde bulunan Yrd.Doç.Dr.Naim DENİZ Çözüm GÜCÜMÜZE GÜÇ KATAN YENİ Süreci Nereye Gidiyor konulu konferansı ÜYELERİMİZ (EYLÜL 2014 – HAZİRAN Marmara Üniversitesinde yapılmıştır. 2015) 37. ASDER ASSAM Çözüm Süreci 1. Yusuf SEVİMLİ- Araştırmacı Raporu 2015 kitap haline getirilerek, 2. Osman TOMAR – Araştırmacı dağıtımı yapılmıştır. 28 Nisan 2015 3. Bayram YALÇIN – Araştırmacı 4. Oğuz AKKAŞ – Araştırmacı 38. ASDER Şube Başkanları ve İl 5. Abdullah ŞİMŞEK – Araştırmacı Temsilcileri KAYSERİ BULUŞMASI 6. Kamer POLAT- Ev Hanımı 1-2 Mayıs 2015 tarihlerinde Kayseri’de 7. Ömer POLAT – Öğrenci gerçekleştirilmiştir. Programda; 8. Aydın YILMAZ – Araştırmacı A. Genel Merkez Yönetim Kurulu, Şube 9. Ersel AYAS – Bankacı Başkanları ve İl Temsilcileri tarafından 10. Abdulvahit KAVALCI – Araştırmacı 6 aylık faaliyetlerinin değerlendirilmesi 11. Taner TÜRKGÜLSÜM – Araştırmacı yapılmıştır. 12. Hüsnü CAN – Emekli Astsubay B. Asder Onursal Başkanı E.Tuğg. 13. Sami EMREM – Araştırmacı Adnan Tanrıverdi tarafından Kayseri’deki 14. Mustafa Cemil TÜRKYENER – STK. Temsilcilerine konferans verilmiştir. Araştırmacı C. Asder Genel Bşk. Prof.Dr.Nevzat 15. Zeki KILIÇ – Memur Tarhan tarafından Bursa halkına Aile İçi 16. Hikmet KAÇMAZ – Ev hanımı İletişim konulu konferans verilmiştir. 17. Mehmet Hakan BİLGİN – Serbest D. Kayseri’nin içindeki tarihi ve turistik 18. Yıldız Konal SÜSLÜ – Psikolog mekanlar ile ÜRGÜP,GÖREME,AVANOS 19. Faik GÜLEÇYÜZ – Emekli Subay Gezisi gerçekleştirilmiştir. 20. Fatma ÖZKAN – Ev Hanımı 21. Mehmet YILDIRIM – Emekli Pilot 39. ASSAM – ASDER Seminerlerinden; 22. İlyas KELEK – Memur Prof.Dr.Ahmet Ağırakça’nın Müslüman 23. Serkan ÇALIŞ – İşletmeci Bilim Adamlarının Medeniyet Tarihine 24. Mehmet Akif GÜDEK – Öğrenci Katkıları konulu konferans Üsküdar Üniversitesinde yapılmıştır. 17.05.2015 Reşat Fidan Genel Sekreter 6 ASDER | temmuz 2015

temmuz 2015 | ASDER 7

Özlemimiz Adil Yönetim Tarafsız Ve Bağımsız Yargı Darbe Davalarındaki Gelişmeler Adnan TANRIVERDİ - Emekli Tuğgeneral / ASSAMYnt. Krl. Bşk. ASDER On.Bşk. Mahkemesinin kabul Balyoz Davası li mahkûmiyet hükmünün iptal edildiğini ettiği iddianamede belirtmiş, sonra da sanıklara yüklenen İstanbul Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza “Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heye- belirtilen belge, bilgi Mahkemesinde, Yargıtay 9. Ceza Daire- tini cebren ıskat veya vazife görmekten ve değerlendirmeler since mahkûmiyetleri onaylanmış olarak cebren men etmeye teşebbüs suçunun” kendisine gelmiş olan “Balyoz Planı”(1) sabit olmadığının anlaşıldığını belirtilerek tanıdık gelmişti. davası ile ilgili 236 sanığın duruşması 31 “Balyoz Davası” sanıklarının tamamı hak- İnanmıştık. Darbeciler Mart 2015 tarihinde, mahkûmiyet kararla- kında beraat kararı vermiştir. tam da böyle yaparlar rı bozulmuş olarak kendisine gelmiş olan 63 zanlının duruşmaları da 07 Nisan 2015 Bir tarafta Yargıtay 9. Dairesinin de demiştik. tarihinde yapılmıştır. onayladığı 10. Ağır Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet kararı, diğer tarafta 4. Ağır Şimdi sahte deliller Duruşmalarda mütalaasını veren Ceza Mahkemesinin beraat kararı. ortaya çıktı diyorlar; cumhuriyet savcısı tarafından her iki du- ruşmada da, dosyadaki dijital verilerin Türk adalet sisteminin iki ayrı mahke- dosyadaki dijital delil vasfına sahip olmadığı, bu nedenle mesi ve taban tabana zıt iki ayrı kararı, verilerin delil vasfına de sanıklarla suça konu dijital veriler ara- birisi deliller yeterli derken diğeri yetersiz sında bağ kurulmasının mümkün olmadı- olduğunu belirtmektedir. sahip olmadığını ğı kanaatine varıldığı belirtilerek “Balyoz söylüyorlar. Sanıklarla Planı” sanıklarının tamamının beraati is- Kamuoyunun kafası karışık, kararı ile tenmiştir. adalette isabet eden mahkeme hangisi suça konu dijital acaba? Mahkûmiyet kararı veren mahke- veriler arasında bağ Mahkeme heyeti her iki duruşmada me mi? kurulmasının mümkün sanıkları dinledikten sonra açıkladığı ka- olmadığını savunuyorlar. rarında önce, kapatılan İstanbul 10. Ağır Yoksa beraat kararı veren mahkeme Ceza Mahkemesi’nin 2 Mayıs 2013 tarih- mi isabet etti? 8 ASDER | temmuz 2015

Özel yetkili 10. Ağır Ceza Mahkeme- Başsavcılığınca hazırlanan 2010/420 Balyoz Davasında sinin kabul ettiği iddianamede belirtilen sayılı iddianamede 12 Eylül 1980 darbe- darbe planlayanların belge, bilgi ve değerlendirmeler tanıdık sinin “Bayrak Harekât Planı”ndan Balyoz yanısıra görevi icabı gelmişti. İnanmıştık. Darbeciler tam da Harekât ve buna ekli Suga, Oraj, Sakal, seminere katılan, darbe böyle yaparlar demiştik. Çarşaf Eylem Planlarına kadar uzanan organizasyonu içinde geniş bir zaman dilimine ait olaylar ve as- bulunmayan masum Şimdi sahte deliller ortaya çıktı diyor- keri müdahalelere ait 50 klasör belgeden askerler de vardır. Bu lar; dosyadaki dijital verilerin delil vasfına ve içeriğinden bahsediliyor. davanın görüldüğü sahip olmadığını söylüyorlar. Sanıklarla iki mahkemenin de suça konu dijital veriler arasında bağ ku- 4. Ağır Ceza mahkemesinin gerekçeli bu ayırımı yapacak rulmasının mümkün olmadığını savunu- kararını görmeden beraat kararının daya- hassasiyeti gösterdiğini yorlar. naklarını anlamak mümkün değildir. söylemek mümkün değildir. Dosyada bulunan 19 adet CD, özel Pekiyi dava sonuçlandı mı? yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkeme- si tarafından, İstanbul Cumhuriyet Baş- Kararların temyiz edilme imkân ve ihti- savcılığınca görevlendirilen TÜBİTAK’tan mali var mıdır? iki, 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafında görevlendirilen ve askerlerden Karar, davanın müdahilleri, davanın oluşan dört bilirkişi heyeti ve Emniyet savcısı ve İstanbul Anadolu Adliyesi Baş- Genel Müdürlüğü uzmanlarının ayrı ayrı savcısı tarafından temyiz edilebilir. hazırladıkları raporlar dikkate alınırken; 4. Ağır Ceza Mahkemesi kararına sanık ve Davanın savcısının, delil vasfına sahip müdafilerin talebi ile oluşan bilirkişilerin olmayan dijital verilerle sanıklar arasında hazırladığı raporları dayanak yapmıştır. bağ kurulmasının mümkün olmadığını 10. Ağır Ceza mahkemesi, resmi organ- belirttiğine ve davacı müdahillerin müda- lar tarafından teşkil ettirilen 6 ayrı bilirkişi hillikleri de 4. Ağır Ceza Mahkemesince heyetinin raporuna itibar ederken, 4. Ağır kabul edilmediğine göre, beraat kararı an- Ceza Mahkemesi sanık ve müdafilerinin cak İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcısı teşkil ettirdiği bilirkişilerin raporlarını esas tarafından Yargıtay’a taşınabilecektir. almıştır. Başsavcı böyle bir irade serdedecek- Öte taraftan; CMK ’nun 250. madde- se, 4. Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli si ile yetkilendirilen İstanbul Cumhuriyet kararını beklemesi gerekmekte, gerekçeli karar verilinceye kadar kararın kesinleş- mesinin engellenmesi için de mahkeme- temmuz 2015 | ASDER 9

Hava Kuvvetleri ye kararın açıklanmasını takip eden 7 gün mek mümkün değildir. Her iki mahkeme mensubu bir kısım içinde “süre tutum” müracaatında bulun- de toptancı davranmıştır. Biri tamamı suç- subay ve astsubay, ması gerekmektedir. lu derken diğeri tamamı masum demiştir. Yani her iki kararda da “HAKKIN ADALE- 1986-1992 yılları İstanbul Anadolu Adliyesi Başsavcı- Tİ” tecelli ettirilememiştir. arasında, Etimesgut/ sı, “Balyoz Planı” davasındaki kararı için 4. Ağır Ceza Mahkemesine “süre tutum” DİĞER DARBE DAVALARINDAKİ Ankara Disiplin müracaatında bulunmuş ise, dava henüz GELİŞMELER Ceza Evinde, İslâmi sonuçlanmış sayılmayacağından, itiraz inançlarından dolayı edilen hususlarda Yargıtay kararı belirle- Son kararın verildiği zamandaki geliş- “Bulut” adı verilen yici olacaktır. meleri incelediğimizde yargımız açısın- bir proje kapsamında dan bizi endişeye sevk edecek olaylar işkenceye tabi tutulmuş Yani yargımızın farklı mahkeme ve he- cereyan etmiştir. yetlerince aynı deliller ve kişilerle ilgili bir ve bunlardan 160 Yargıtay onaylı mahkûmiyet, bir de henüz Kozmik Oda Soruşturması kadarı 28 Şubat 1997’ye Yargıtay’a intikal etmeyen beraat kararı çıktı. İçinde bulunduğumuz garip durum, Kozmik Oda Soruşturması olarak bili- uzanan bir süreç yargımıza dönüp “bu son kararınız mı?” nen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a içinde idari işlemlerle diye sorma hakkını bize vermektedir. suikast davası ile ilgili olarak Ankara Cum- TSK’den re’sen emekli huriyet Başsavcılığınca 09 Mart 2015 tari- Türk Toplumu olarak üzerinde durma- hinde takipsizlik kararı verilmiştir. Hemen edilmişlerdir. mız gereken husus, masum insanlar ke- akabinde HSYK 3. Dairesi de, 19 Mart sin olarak suçlu konumuna sokulmamalı, 2015 tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu cezalandırılmamalı ve mağdur edilmeme- Ankara Bölge Başkanlığında arama talep lidir. Adaletin çekici sadece gerçek suç- eden soruşturmanın eski savcısı ile ara- lular üzerine inmelidir. Kuruların yanında ma kararı veren mahkeme üyeleri hakkın- yaşlar yakılmasın, ama yaşlar var diye da inceleme yapılmasına karar verdiğini kurular da cezasız kalmasın. açıklanmıştır. Balyoz Davasında darbe planlayanla- Genelkurmay Başkanlığı da yaptığı rın yanısıra görevi icabı seminere katılan, resmi açıklamada TSK’ne ait bilgi ve bel- darbe organizasyonu içinde bulunmayan gelerin yetkisiz kişilerin eline geçmesine masum askerler de vardır. Bu davanın sebebiyet verenler hakkında adli yollara görüldüğü iki mahkemenin de bu ayırımı başvurulacağını duyurmuştur. yapacak hassasiyeti gösterdiğini söyle- 10 ASDER | temmuz 2015

Poyrazköy Davası Merhum Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın Şehit Edilmesi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesin- de görülmekte olan 85 sanıklı “Amirallere Balyoz Davasında beraat kararının Suikast” ve “Kafes Davası” ile de birleş- verildiği 31 Mart 2015 tarihinde, İstanbul tirilen “Poyrazköy Davası”(2) sanıkları, Çağlayan Adliyesi savcılarından merhum 2010 yılında “Poyrazköy Cephaneliğinin Mehmet Selim Kiraz, odasında ve göre- yerini ihbar ettikleri” ve “asılsız ihbarda vi başında DHKP-C örgüt üyesi oldukları bulunduklarını” iddia ederek bazı askerler açıklanan iki terörist tarafından şehit edil- hakkında suç duyurusunda bulunmuşlar- miştir. Mütedeyyin bir insan olarak tanı- dı. Haklarında imzasız mektuplarla suç nan merhum savcının şehit edilmesinin duyurusunda bulunulan bu askerlere, Ge- arkasında basına yansıyan sebeplerin nelkurmay Askeri Savcılığınca Mart 2015 dışında başka hangi sebeplerin olduğu ayı içinde ifade vermek üzere davetiye merak konusu olmuştur. gönderilmiştir. 2012 yılında aynı gerekçe ile haklarında açılan davanın beraatle so- Soruşturma sırasında bazı mihraklar nuçlanmasına rağmen aynı kişilerin aske- rahatsız mı edilmiştir? Merhum savcı- ri savcılık tarafından yeniden ifadelerine mızın emsallerine verilmiş bir gözdağı başvurulması, Genelkurmay Başkanlığı- mıdır? Suikastın darbe davaları ile ilgili nın, henüz kararı verilmemiş olan “Poy- yoğun gelişmelerin olduğu dönemde ya- razköy Darbe Davası” ile de yakından pılması bir rastlantı mıdır? ilgilendiği izlenimini vermektedir. Soruları cevap beklemektedir. Bulut Projesi Davası GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ Balyoz Davasında beraat AÇIKLAMALARI kararının verildiği 31 Hava Kuvvetleri mensubu bir kısım su- Mart 2015 tarihinde, bay ve astsubay, 1986-1992 yılları arasın- Kozmik Oda Davası Kararından Sonra İstanbul Çağlayan da, Etimesgut/Ankara Disiplin Ceza Evin- Genelkurmay Başkanlığınca Yapılan Du- Adliyesi savcılarından de, İslâmi inançlarından dolayı “Bulut” adı yuru merhum Mehmet verilen bir proje kapsamında işkenceye Selim Kiraz, odasında tabi tutulmuş ve bunlardan 160 kadarı 13 Mart 2015 tarihinde Genelkurmay ve görevi başında 28 Şubat 1997’ye uzanan bir süreç için- Başkanlığı web sitesinden yaptığı 12 DHKP-C örgüt üyesi de idari işlemlerle TSK’den re’sen emekli maddelik duyuruda, kamuoyunda “Koz- oldukları açıklanan iki edilmişlerdir. mik Oda Davası” olarak bilinen “Bülent terörist tarafından şehit Arınç’a Suikast Davası” ile ilgili olarak edilmiştir. 6191 Sayılı Kanunun kabulünü mü- soruşturma safhasında cereyan eden teakip, işkenceye maruz bırakıldıklarını gelişmeler hakkında ayrıntılı açıklamada iddia edenlerden, re’sen emekli 27 subay bulunduktan sonra; “Ankara Cumhuriyet ve astsubay tarafından “Bulut Projesi” ve Başsavcılığınca sözkonusu soruşturma sebep olanlar hakkında Ankara Cumhuri- ile ilgili verilen kararın Genelkurmay Baş- yet Başsavcılığına suç duyurusunda bu- kanlığına ulaşmasını müteakip, gerekli lunulmuş, dosya aidiyeti nedeniyle Genel- inceleme ve değerlendirmelerin yapılaca- kurmay Başkanlığı Askeri savcılığına ve ğını, mahkeme kararı gereği Cumhuriyet oradan da Hava Kuvvetleri Komutanlığı Savcılığına teslim edilmiş imaj içeriğinde- Askeri Savcılığına intikal ettirilmiştir. ki TSK’ne ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geç- Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri mesine sebebiyet verenler hakkında adli Savcılığı tarafından 2011 tarihinde “gö- yollara başvurulacağını” bildirmiştir. revsizlik kararı” (3), akabinde, davanın taşındığı Ankara Batı Adliyesi Cumhuriyet Balyoz Davasında verilen Beraat Ka- Başsavcılığı tarafından da 25 Mart 2015 rarından sonra Gnkur Bşk.lığınca yapılan tarihinde “kovuşturmaya yer olmadığı ka- duyuru rarı” (4) verilmiştir. 01 Nisan 2015 tarihinde web site- Son bir ay içinde sonuçlanan bu dava- sinden yaptığı duyuru ile Genelkurmay ya konu olan 160 askerin mağduriyetinin Başkanlığı, “Balyoz Davasında” sahte giderilmesi için Genelkurmay Başkanlığı- delillerin ortaya çıktığını, davanın bekle- nın idari bir tedbiri olmamıştır. temmuz 2015 | ASDER 11

Balyoz Davası, “cebir dikleri gibi beraatla sonuçlandığını, adil Ergenekon Davası 05 Ağustos 2013 ve şiddet kullanarak yargılanma ilkesi çerçevesinde davanın tarihinde sonuçlanmıştır. İstanbul 13. Ağır Türkiye Cumhuriyeti hakkaniyete uygun neticelendiğini, dava Ceza Mahkemesince, en ağırları “Erge- Hükümetini ortadan ile ilgili yaptıkları suç duyurularının etkili nekon Silahlı Terör Örgütü kurucusu ve kaldırmaya veya görev ve süratli soruşturularak sebep olanların üyesi olmak”, “cebir ve şiddet kullanarak yapmasını engellemeye cezalandırılmasını beklediklerini açıkla- Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini orta- mıştır. dan kaldırmaya veya görev yapmasını teşebbüs etmek” engellemeye teşebbüs etmek” ve “Tür- suçundan yargılanan Adil olması gereken sadece yargı mı- kiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı halkı 236 muvazzaf ve emekli dır? Siyasi yetki sahiplerinin yanısıra as- silahlı isyana tahrik etmek” olmak üzere TSK personeli hakkında ker ve sivil bürokrasi mensubu idareciler 12 ayrı suçtan, 254 muvazzaf ve emek- de adil olmak zorundadır. İdeolojileri on- li TSK personeli ile sivil kişiler hakkında yerel mahkemede ları tarafgir davranmaya götürmemelidir. mahkûmiyet kararı verilmiş, ancak temyiz verilen beraat kararı ile edilen davanın Yargıtay’daki incelemesi sonuçlanmıştır. Ancak Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz sa- devam etmektedir. nıklarının beraat etmeleri ile adaletin te- Yargıtay’a intikali söz celli ettiğini ve bu davada mağduriyetlere Poyrazköy Davası ile ilgili olarak 85 konusudur. sebep olanların yargı önüne getirilmesi muvazzaf ve emekli TSK personeli hak- gerektiğini deklare ederken, geçmiş dö- kındaki dava, İstanbul 12. Ağır Ceza nemde yargısız olarak Silahlı Kuvvetler- Mahkemesinde görülmeye devam etmek- den çıkarılan ve uğradıkları haksızlıkların tedir. bir kısmı 6191 sayılı yasa ile giderilen mensuplarına ve mağduriyetleri devam 28 Şubat BÇG Davasında, darbenin eden idari işlemlerin muhataplarına sahip ancak üçüncü dereceden sorumluları çıkmamıştır. olabilecek 103 muvazzaf ve emekli TSK personelinin, “Türkiye Cumhuriyeti Hükü- Genelkurmay Başkanlığının Son metini cebir ve şiddet yoluyla devirmeye Duyurusu iştirak” suçundan, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılanmaları devam Genelkurmay Başkanlığının web site- etmektedir. Darbenin esas sorumluları sinde 13 Nisan 2015 tarihinde kamuoyu- hakkındaki soruşturma ise henüz tamam- na duyurulan “Türk Silahlı Kuvvetlerinin lanmamıştır. bazı emekli ve muvazzaf personeli ile ilgili olarak yürütülen soruşturma ve kovuştur- 678 muvazzaf ve emekli TSK perso- ma süreçlerinde, her zaman olduğu gibi nelinin yargılandığı yukarıdaki dört büyük bugün de hukuka ve yargı bağımsızlığı- dava devam etmektedir. na saygı çerçevesinde hareket edilme- sine büyük bir hassasiyet gösterildiği; Genelkurmay Başkanlığı son bir bu- yargıda devam etmekte olan soruşturma çuk ay içinde resmi web sitesinden yap- ve kovuşturmaların takibine devam edil- tığı üç ayrı duyuru ile darbe yargılamaları mekte olduğu, yasalar çerçevesinde TSK hakkındaki düşüncelerini kamuoyu ile personelinin kişilik haklarının korunması paylaşmıştır. yönündeki gayretlerin sürdürülmekte ol- duğu”(5) yönündeki açıklamasının hangi Genelkurmay Başkanlığı, duyurula- sebebe dayandığı da ayrı bir merak konu- rında kullandığı üslup ile 28 Şubat 1997 su olmuştur. sürecinde ve sonrasında, hiçbir Silahlı Kuvvet mensubunun hiçbir darbe hazırlığı SONUÇ ve teşebbüsü içinde bulunmadığına inan- dığını ima etmektedir. Balyoz Davası, “cebir ve şiddet kulla- narak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini or- Yargı da, darbe davalarının yargı için- tadan kaldırmaya veya görev yapmasını deki Paralel Cemaat mensuplarının KUM- engellemeye teşebbüs etmek” suçundan PASI imiş izlenimi vererek, Genelkurmay yargılanan 236 muvazzaf ve emekli TSK Başkanlığının inancını destekler şekilde personeli hakkında yerel mahkemede ve- toptancı davranmaktadır. rilen beraat kararı ile sonuçlanmıştır. An- cak Yargıtay’a intikali söz konusudur. Son gelişmeler, 28 Şubat Sürecinde Genelkurmay Başkanlığınca yüksek yargı mensuplarına verilen brifingleri, Yargıtay Başsavcısı tarafından Anayasa Mahke- 12 ASDER | temmuz 2015

mesine yapılan parti kapatma başvurula- ğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri- Son gelişmeler, 28 rını, Anayasa Mahkemesinde görülen ikti- ni değiştirme gayretlerinin gizlenemeyecek Şubat Sürecinde dar partisini kapatma ve TBMM kararlarını kadar aşikâr ve had safhaya ulaştığı…” Bal- Genelkurmay iptal etme eylemlerini hatırlatmaktadır. yoz davası ile ilgili özel bir açıklama olabilir. Başkanlığınca yüksek yargı mensuplarına Darbe davaları ile ilgili son gelişmeler, (2) Yargıtay 9. Ceza Dairesi Gerekçeli verilen brifingleri, devlet kurumları içindeki cemaat uzantı- Kararındaki Değerlendirme Maddesi: ‘..İm- Yargıtay Başsavcısı sı paralel yapı tasfiye edilirken, geçmişte za Bloğunda Orgeneral Çetin Doğan’ın adı- tarafından Anayasa devlete ve millete çok büyük zararı do- nın yazılı olduğu Balyoz Güvenlik Harekât Mahkemesine yapılan kunmuş olan Genelkurmay-Yargı mer- Planı adlı 11 sayfalık belgenin “DURUM” parti kapatma kezli yeni bir paralel yapılanma tehlikesi başlıklı bölümünde; “28 Şubat sürecinde başvurularını, Anayasa ile mi karşı karşıyız? sorusunu aklımıza elde edilen kazanımlardan istifade edileme- Mahkemesinde görülen getirmektedir. mesi ve 2002 seçimlerinde AKP’nin tek parti iktidar partisini kapatma olarak iktidara gelmesi ile beraber, ülkede ve TBMM kararlarını İSTİYORUZ VE BEKLİYORUZ hızlı bir zemin kayması yaşandığı, büyük iptal etme eylemlerini Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve mil- hatırlatmaktadır. Yeni bir vesayet sistemine dönmek is- leti ile bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti temiyoruz. devletinin laiklik karşıtı ve irticai unsurların etkisine girmeye başladığı, son zamanlarda Devletin hiçbir kurumunun milletin ira- varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik desi ile iş başına gelen TBMM ve Türkiye fikri ve fiziki haince saldırılar içinde bulundu- Cumhuriyeti Hükümetinin kontrolü dışına ğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri- çıkmasını istemiyoruz. ni değiştirme gayretlerinin gizlenemeyecek kadar aşikâr ve had safhaya ulaştığı…” Bal- Hiçbir paralel yapılanmaya müsaade yoz davası ile ilgili özel bir açıklama olabilir. edilmemesini istiyoruz. (3 Poyrazköy Keçilik mevkiinde 21 Ni- Siyasi ve bürokratik makamların sa- san 2009 tarihinde başlatılan kazılara 28 hiplerinin adil yöneticiler safında olmasını Nisan 2009’a kadar devam edilmiş, kazılar- istiyoruz. da 15’i dolu 21 lav silahı, 14 el bombası, 24 el bombası fünyesi, 450 gram C3 patlayı- Tarafsız ve bağımsız yargı istiyoruz. cı madde, 7 adet hakem bombası, 3 adet gösteri bombası, 5 bubi tuzağı, 2 kullanılmış Yargının devlet veya bir zümre adına bubi tuzağı, 23 işaret fişeği, 45 sis bombası, değil, millet adına yargılama yapmasını 15 aydınlatma fişeği, 30 metre uzunluğunda istiyoruz. infilaklı fitil (korteks), 38 metre uzunluğunda saniyeli fitil, 3 bin 17 adet çeşitli çapta fişek Yargımızdan ve yöneticilerimizden ve 1 adet siyah renkli kamuflaj kremi tüpü haksızlıklara mani olmalarını, hak ihlalle- ele geçirilmişti. rinde hakkı sahibine teslim etmelerini ve HAKKIN ADALETİNİ sağlamalarını bekli- (4) Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri yoruz. 14 Nisan 2015 Savcılığının 05.10.2011 tarih, 2010/817 ev- rak, 2011/256 esas ve 2011/51 Karar numa- (1) Yargıtay 9. Ceza Dairesi Gerekçeli ralı görevsizlik kararı Kararındaki Değerlendirme Maddesi: ‘..İm- za Bloğunda Orgeneral Çetin Doğan’ın adı- (5) Ankara Batı Cumhuriyet başsavcılı- nın yazılı olduğu Balyoz Güvenlik Harekât ğının 25 Mart 2015 tarih, 2015/3395 soruş- Planı adlı 11 sayfalık belgenin “DURUM” turma ve 2015/5958 karar numaralı “kovuş- başlıklı bölümünde; “28 Şubat sürecinde turmaya yer olmadığı” kararı elde edilen kazanımlardan istifade edileme- mesi ve 2002 seçimlerinde AKP’nin tek parti Genelkurmay Başkanlığının 13 Nisan olarak iktidara gelmesi ile beraber, ülkede 2015 tarih ve BA-15/15 numaralı basın hızlı bir zemin kayması yaşandığı, büyük açıklaması Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve mil- leti ile bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin laiklik karşıtı ve irticai unsurların etkisine girmeye başladığı, son zamanlarda varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içinde bulundu- temmuz 2015 | ASDER 13

Yusuf ÇAĞLAYAN Bediüzzaman’ın “İki Batı ve İki İslam” Tasnifi Işığında, ORTADOĞU VE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ Ulus ve ulus altı Yusuf ÇAĞLAYAN kimlikler bağlamında çatışan ve birbirinin Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun gele- karşı karşıyadır: Ulus ve ulus altı kimlikler ceği ile İslam’ın geleceği sıkı sıkıya bir- bağlamında çatışan ve birbirinin şerrinden şerrinden statüko birine bağlı bulunmaktadır. Osmanlı’yı statüko güçlerine sığınan küçük topluluk- güçlerine sığınan Ortadoğu’ya dönüştüren etki sistemi, lar olarak kalmak… Veya İslam dayanış- küçük topluluklar İslam toplumlarının dayanışma bağla- ması bağlamında küresel bir aktör olarak olarak kalmak… Veya mı değişimi olduğu gibi, Türkiye’nin ve tarih sahnesine yeniden çıkmayı başar- İslam dayanışması Ortadoğu’nun geleceği de, dayanışma mak... Bu ikinci seçenek, İslam dünyası- bağlamında küresel bağlamı değişimi ile yakından ilgilidir. nın akademik bir akla ve entelektüel bir bir aktör olarak tarih Sykes-Picot Düzeni ile dayanışma bağla- temsile sahip olmasına bağlı bulunuyor. sahnesine yeniden mı ulus kimliğine indirgenen İslam dünya- Risale-i Nur’un bu keyfiyette bir akıl oldu- çıkmayı başarmak... sı, yeni değişim sürecinde iki seçenekle ğunu iddia ediyorsak, bu aklı, entelektüel Bu ikinci seçenek, İslam dünyasının akademik bir akla ve entelektüel bir temsile sahip olmasına bağlı bulunuyor. 14 ASDER | temmuz 2015

ve akademik düzeyde temsil etmekten so- bir alan olması durumu itibariyle Ortado- İslam bölgesinin en rumlu bulunuyoruz. Bu sorumluluğumuzu ğu olarak tanımlanmaktadır. stratejik alanlarına yerine getiremediğimiz takdirde, Türkiye konuşlandırılan bu ve İslam dünyasının geleceğini, Batı me- Osmanlı’yı Ortadoğu’ya Dönüştü- okullarda, Ermeni, deniyetini menfi olarak temsil eden güçler ren Etki Sistemi Bulgar, Yunan, Sırp gibi ve İslam’ı siyasal ve radikal olarak temsil azınlıkların yanında eden maceracılar belirleyecektir. Risale-i Tarih, 1800’lü yılların başı... Bu yıllar- Arap, Türk, Kürt gibi Nur’un, Türkiye’deki Müslüman entelektü- dan itibaren İslam bölgesini Ortadoğu’ya Müslüman unsurlar da el çevrede bile atıf alan bir eser olmama- dönüştüren etki sistemi, Osmanlı okumaktadır. sı, bu alanlarla ilişkili olmamasından de- Devleti’nin en stratejik bölgelerinde peş ğil, entelektüel çevrelere O’nu taşıyacak peşe konuşlandırılan yabancı okullar bir okumanın yapılmamasından kaynak- olmuştur. İslam bölgesinin en stratejik lanıyor. Makalemizde, Risale-i Nur’un bu alanlarına konuşlandırılan bu okullarda, anlamda, Ortadoğu’nun geçmişi, bugünü Ermeni, Bulgar, Yunan, Sırp gibi azınlık- ve geleceğine dair bir okuma denemesi ların yanında Arap, Türk, Kürt gibi Müs- yapılmıştır. lüman unsurlar da okumaktadır. Okul- lar, sosyolojik süreç odaklı çalışmalarla, Kavramlar: Risale-i Nur, Medeniyet, etnosentrizm=ırk merkezci felsefe ve ulus İki Batı, AB, ABD, Jeokültür, Jeopolitik, devlet ideolojisini yaygınlaştırmayı temel Ortadoğu, Uluslar Arası Sistem, Küresel strateji olarak uygulamaktadır. Bu strate- Sistem, Küreselleşme, Medeniyetler Ça- ji, İslam coğrafyasının birlik ve dayanış- tışması, İttihad-ı İslam, İslam Birliği, Yeni masının merkez dinamiği olan “İslamiyet Dünya Düzeni. milliyeti”ni ortadan kaldırmak üzere Or- tadoğu çalışmalarının bir ürünü olarak Sykes-Picot Düzeni: Ortadoğu geliştirilmiş ve okul sistemi ile etkinleşti- rilmiştir. Bu okullarda büyük boy bir sos- Ortadoğu, dünyanın yalnızca fiziki ve- yolojik dönüşümü ve bu dönüşüme bağlı ya siyasi bir coğrafyasını tanımlayan bir olarak ortaya çıkacak diğer dönüşümleri kavram değildir. Ortadoğu kavramı, İslam tetikleyecek milliyetçilik tohumları ekilme- dünyasını Avrupa’nın ulus temelli yapısını ye başlamıştır. Etnik unsurların her birine oluşturan Westphalia düzenine geçmesini mahsus olarak etnik ben algılarını yüksel- sağlayan Sykes-Picot düzeni ile kazandı- ten çalışmalar yapılmıştır. Böylece, farklı ğı yeni anlamı ifade etmektedir. Ortado- etnik kimliklerin ortak birlik ve dayanışma ğu, kimlikler ve coğrafyalar bağlamında bağlamları ortadan kalkmış, bir arada kurgulanmış siyasi ve ekonomik birimler- dayanışma içinde yaşama duyguları yok den oluşan bir dünya bölgesinin adıdır. olmuştur. İslam bölgesi, etnik uyuşmaz- Ortak bir karar mekanizması olmayan, lık ve anlaşmazlıkların yol açtığı bir kaos farklı alt kimlikler ekseninde parçalanmış, ortamına dönüştürülmüştür. Bu kaos or- uluslar arası ilişkilerde özne rolü olmayan tamında, her şey etnik bağlamda anlam sadece konu olan, kendi iç çatışmaları ile kazanmaktadır. Bu anlam çerçevesinde gücü sıfırlanmış ve geri kalmışlığın, terö- olaylar patlak vermekte, bu da etnik kimlik rün sembolü yapay bir bölge… Ortadoğu aidiyetlerini ve dayanışmalarını daha da kavramı, İslam’ın jeokültürel ve jeopolitik şiddetlendirmektedir. kavramlar dünyasını perdeleyen, İslam dünyasının kendi kendisini Batı’nın gözü Bediüzzaman, Osmanlı’yı Ortadoğu’ya ile algılamasını sağlayan fonksiyonel bir dönüştüren etki sisteminin sosyolojik bo- kurgu kavramdır. Ortadoğu, Sykes-Picot yutuna şöyle işaret eder: “Fikr-i milliyet, düzeni ile açılan yüz yıllık bir parantezin şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan des- adıdır. Kısaca, Ortadoğu bir durumun ifa- sas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde desidir. Günümüzde, İslam’ın merkez böl- menfî bir surette uyandırıyorlar; tâ ki, par- gesi, küresel güçlerin hâkimiyet kurduğu çalayıp onları yutsunlar.”(1) temmuz 2015 | ASDER 15

Yıl 1918... Osmanlı İşte, Osmanlı’nın Ortadoğu’ya dönüşü- bir yapı kazanmıştır. Büyük boy dayanış- Devleti ortadan münün en etkili dinamiklerinden birisi de, ma, yerini küresel güçler açısından daha “menfi milliyet ve unsuriyet fikrinin” besle- fonksiyonel küçük boy etnik dayanışma- kaldırılmış, Batılı diği sosyolojik dönüşümlerdir. Bu sosyolo- lara terk etmiştir. Ortadoğu parsellenmiş, güçlerin çıkarları jik dönüşümler, baş aktörü oryantalist mis- her parsel bir iktidar adacığına dönüştü- doğrultusunda bir yonerler olan 1890 küreselleşmesini inşa rülmüş, aralarındaki irtibatlar kesilmiştir. statüko oluşturulmuş eden süreçlerle birebir ilişkilidir. Öncelikle, Tarihin bu en büyük sosyolojik dönüşümü, ve varlığını, çıkarlarını İslam bölgesini toplumsal ve siyasal da- yine tarihin en büyük sosyolojik harekâtı bu statükoda bulan yanışma olarak tek merkezde birleştiren ile gerçekleştirilmiştir. 1890 Küreselleş- kişi veya zümrelerin İslam sosyolojisinin manevi dinamikleri mesinde gerçekleştirilen bu değişimi, kı- temsil ettiği küçük tahrip edilmiş, çok merkezli toplumsal ve saca “İslam sosyolojisinden etnik sosyo- ulus devletçikler siyasal dayanışmalara yol açacak yeni bir lojiye, Osmanlı’dan Ortadoğu’ya” ifadesi kurulmuştur. Bu sosyolojik süreç başlatılmış ve bu süreç ile özetleyebiliriz. devletçikler uzun yönetilerek Osmanlı toplumları kendini et- yıllar kendi aralarında nik kimlik bağlamında algılamaya başla- Dayanışma Bağlamı Değişimi hiçbir dayanışma mıştır. Bediüzzaman’ın ifadesi ile : “nev’in gösteremediği gibi, enaniyeti de bir asabiyet-i nev’iye ve mil- Osmanlı’nın Ortadoğu’ya dönüşümü- bilakis çizilen kimlik liye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip; o nün temel dinamiği, “dayanışma bağlamı” sınırları ve ihtilaflı siyasi ene, enaniyet-i nev’iyeye istinad ederek, değişimidir. Osmanlı dönemi dayanışma sınırlar sebebiyle, şeytan gibi, Sâni’-i Zülcelal’in evamirine bağlamı ile Osmanlı sonrası dayanışma Ortadoğu’yu gergin karşı mübareze eder. Sonra kıyas-ı bin- bağlamı arasındaki farklılık, jeopolitik ve çatışma ortamına nefs suretiyle herkesi, hattâ herşeyi ken- farklılık olarak tezahür etmiştir. İslam dün- dönüştüren bir yapı dine kıyas edip, Cenab-ı Hakk’ın mülkünü yasının Ortadoğu formu, dayanışma bağ- onlara ve esbaba taksim eder.”(2) lamındaki değişimin bir tezahürüdür. kazanmıştır. Yani kendini etnik ben merkezli olarak Bediüzzaman, Osmanlı’yı Ortadoğu’ya algılayan insanlar, kıyas-ı binnefs yapa- dönüştüren dayanışma bağlamı değişimi- rak ötekini de etnik kimliği bağlamında ni, İslam cemiyetine de sirayet eden Avru- algılamaya başlar ki, etnik ötekiler ortaya pa medeniyetinin beş menfi esasından bi- çıkar. Etnik sosyoloji, değişik etnik grup- ri olan “Kitleler mâbeynindeki(arasındaki) larda, kendi etnik kimlikleri bağlamında rabıtası (bağı), âhari yutmakla beslenen örgütlenme dürtüsünü beslemiştir. Os- unsuriyet ve menfi milliyettir.”(3) ifadesi manlı, İslam sosyolojisinin dinamize ettiği ile tespit etmiştir. Bediüzzaman’ın, “Kit- toplumsal ve siyasi süreçten, etnik sosyo- leler mâbeynindeki rabıtası” ifadesinin, lojinin ürettiği toplumsal ve siyasi yapıya modern literatürdeki karşılığı “dayanışma geçiş yapmıştır. Böylece İslam bölgesi, bağlamı” kavramıdır. içindeki farklı unsurların birbirlerine karşı tecavüz vaziyeti aldığı Ortadoğu olarak Bu kavram neden çok önemlidir? Çün- tanımlanan bir bölgeye dönüşmüştür. kü toplumların içinde bulundukları çok boyutlu sorunların merkez dinamiği, ya- Yıl 1918... Osmanlı Devleti ortadan şadıkları “dayanışma bağlamı” krizinden kaldırılmış, Batılı güçlerin çıkarları doğrul- kaynaklanıyor. Osmanlı, bünyesindeki tusunda bir statüko oluşturulmuş ve var- kitleler arasındaki dayanışma bağlamını lığını, çıkarlarını bu statükoda bulan kişi kaybettiği için dağılmıştır. veya zümrelerin temsil ettiği küçük ulus devletçikler kurulmuştur. SSCB, aynı şekilde dayanışma bağ- lamını kaybettiği için dağılmıştır. Kitleler Bu devletçikler uzun yıllar kendi ara- arasındaki dayanışma bağlamlarının ay- larında hiçbir dayanışma gösteremediği rıştırıcı karakterde çeşitlenmesi ile o kit- gibi, bilakis çizilen kimlik sınırları ve ihti- leleri ortak bir karar merkezi tarafından laflı siyasi sınırlar sebebiyle, Ortadoğu’yu temsile rapteden sosyolojik güç kapa- gergin ve çatışma ortamına dönüştüren sitesi devre dışı kalıyor; farklı dayanış- ma bağlamı ekseninde toplanan kitleler, 16 ASDER | temmuz 2015

aralarına sosyolojik sınırlar çizerek, çok Osmanlı, İslam medeniyeti açısından Osmanlı bünyesindeki merkezli temsillere ayrışıp küçülüyorlar. böyle bir devlet idi. Westphalia (Vestfalya) milliyetler arasındaki Aralarında dayanışmayan, bilakis çatışan süreci olarak tanımlanan ve “ulusu temel dayanışma bağlamı parçalı bir yapı ortaya çıkıyor. Dayanışma bağlılık nesnesi olarak gören ve merkezin- değişiminin jeopolitik bağlamının özelliği, farklı toplumları böyle de ulusun yer aldığı” (7) yapı, Avrupa’da yansıması menfi tek merkezli bir politik güce dönüştüre- yaşanan dayanışma bağlamı değişiminin olmuştur. İslam bölgesi, bildiği gibi, kötü huylu dayanışma bağ- ifadesidir. Yani, Bediüzzaman’ın ifadesi ile tek merkezli siyasal lamları da, farklı kitleler arasındaki ortak “kitleler mâbeynindeki rabıta, unsuriyet ve temsilini yitirmiş; paydaları ortadan kaldırarak, bölge dışı menfi milliyet”; yani “ulus” olmuştur. Ulus birbirinden bağımsız güçler karşısında çok merkezli zayıf mu- bağının merkezileşmesi, ulus altı kimlik- ve kopuk çok merkezli hataplara da dönüştürebiliyor. Bu olgunun lerle parçalanmış Avrupa toplumlarını ye- siyasi ve sosyolojik en tipik örneğini Ortadoğu olarak tanımla- ni bir üst kimliğe kavuştururken, ulus üstü parçalara ayrışmıştır. nan bölgedeki İslam ülkeleri oluşturuyor. bir kimlikle dayanışan Osmanlı’nın, bu üst kimliğin dayanışma bağlamı özelliğini “Siyasi tavır olarak İslam uygarlığı kaybetmesine, ulus kimliğinin dayanışma kabile, toplum ve uygarlıkların çeşitliliği bağlamı özelliği kazanmasına yol açmış- gerçeğini tanımış ve bu çeşitliliğe asla tır. Bediüzzaman, “…eski zamandan be- yukarıdan bakmamıştır. Aksine çeşitliliğin ri menfî milliyet ve unsuriyet-perverliğe, ilahî irade tarafından verildiğini kabul et- Avrupa’nın bir nevi firenk illeti olduğundan, miştir.”(4) “Hz. Peygamber’in tek bir şehir bir zehr-i katil(ölümcül bir zehir) nazarıy- devleti altında topladığı Medine toplumu, la bakmışım. Ve Avrupa, o firenk illetini tek tip bir toplum değildi. Çekirdek toplum İslâm içine atmış; tâ tefrika versin, par- Müslüman olmakla birlikte, Müslümanlar çalasın, yutmasına hazır olsun. O firenk da o dönemde çok farklı, hatta birbiri ile illetine karşı eskiden beri tedaviye çalıştı- hasım Arap kabilelerinden oluşuyordu. ğımı, talebelerim ve bana temas edenler Hz. Peygamber, çekirdek toplumu oluş- biliyorlar”(8) diyerek, Westphalia (Vestfal- turan kabilelerin, siyasi ve sosyal daya- ya) süreci ile Avrupa da doğan ve İslam nışma bağlamını, kabile bağlamından bölgesinde yayılan ulus odaklı dayanış- “İslam milliyeti” bağlamına taşıyarak ön- mayı, “Kitleler mâbeynindeki(arasındaki) celikle aynı din mensuplarını birbirine ka- rabıtası (bağı), âhari yutmakla beslenen patan sosyolojik sınırları açtı. Daha sonra unsuriyet ve menfi milliyet” olarak nitele- bu çekirdek toplumu, farklı din ve kültür miştir.(9) gruplarına açan dayanışma bağlamlarını devreye soktu. Bu bağlam değişiklikleri- Gerçekten de, Osmanlı bünyesindeki nin işlevi, kapalı kimlikleri birbirine açmak milliyetler arasındaki dayanışma bağlamı oldu.” O dönemde, kabileciliğin ve kavmi- değişiminin jeopolitik yansıması menfi ol- yetçiliğin cahiliye toplumu özelliği olduğu muştur. İslam bölgesi, tek merkezli siya- vurgusu, dayanışma bağlamı olgusunun sal temsilini yitirmiş; birbirinden bağımsız önemini açık bir şekilde ortaya koymakta- ve kopuk çok merkezli siyasi ve sosyolojik dır. Nitekim bu bağlam değişimi, Medine parçalara ayrışmıştır. toplumunu oluşturan unsurların birbirleri arasında önceden var olan alt kimlik sı- Hatta Tek merkezli siyasal dayanış- nırlarını açmış ve bu kimlikleri bir tanışma manın kültürel zeminini oluşturan İslam, ve iş bölümü (5) işlevine kavuşturmuştur. sadece tek merkezli siyasal temsilini kay- İslam’ın Mekke ve Medine dönemleri, bir- betmekle kalmamış, ortaya çıkan ulus birini tamamlayan mükemmel bir sosyolo- merkezli dayanışmalar da, İslam’ı temsil jik süreç yönetimidir. etmekten uzak kalmışlardır. “Genel olarak, her bir medeniyeti te- Dayanışma bağlamının jeopolitik yan- mel kültürel, sosyal ve siyasi özellikleri ile sımasını daha iyi anlayabilmek için, jeo- ekonomik, teknolojik ve askerî güce da- politik-jeokültür ilişkisini açıklamak yerin- yanan bir merkezi devlet temsil eder.”(6) de olacaktır. temmuz 2015 | ASDER 17

İkinci Dünya Savaşında, Jeokültür-Jeopolitik İlişkisi Nitekim İkinci Dünya Savaşında, Alman Alman ırkçılığının ırkçılığının kısa vadede sağladığı askerî Jeopolitik, politik gücün; jeokültür ise, gücü, mukabil jeokültürel sınırlılığı yü- kısa vadede sağladığı kültürün coğrafi yayılım alanı olarak ta- zünden mağlup düşmüştür. İşte, Rusya’yı askerî gücü, mukabil nımlanırsa; bu iki kavram arasındaki ilişki, SSCB’ne dönüştüren; Almanya’yı ise Do- jeokültürel sınırlılığı bir devletin temsil ettiği kültürün coğrafi ğu ve Batı olarak parçalayan şey, Alman yayılımı oranında, o devlete jeopolitik güç ve Rus jeokültüründeki sözünü ettiğimiz yüzünden mağlup vereceği şeklinde açıklanabilir. farklılığın jeopolitik yansımasıdır. düşmüştür. İşte, Rusya’yı SSCB’ne Bir devletin jeopolitik gücünün ana Wallerstein Fransa, Almanya ve Rus- unsurlarından birisi de, temsil ettiği je- ya örneğinde jeokültürel farklılıkların yol dönüştüren; Almanya’yı okültürün özelliğidir. Örneğin, “Fransız açtığı jeopolitik durumu şöyle açıklıyor: ise Doğu ve Batı olarak Devrimi’nin kapitalist dünya-ekonomi için “Fransa, 1789’da bir devrim yaşadı ve parçalayan şey, Alman başlıca etkisi, sermayenin sonsuz biriki- bu olgu Fransa’ya son turda muazzam ve Rus jeokültüründeki miyle en fazla uyumlu bir değer sisteminin jeopolitik destek sağladı. Fransız askerî kültürel bakımdan olgunlaşması oldu.”(10) birlikleri Avrupa’da sınırları çiğnerken; sözünü ettiğimiz Fransız Devriminin uluslar üstü bir ideale en azından başlangıçta, evrenselleştiri- farklılığın jeopolitik ruh veren bu değer sistemi, Fransa’ya ci bir idealin muzaffer müjdecileri olarak muazzam bir jeopolitik güç sağlayan ev- geliyorlardı. Eski rejime karşı ‘devrim’e yansımasıdır. renselci bir kültür olarak algılanmıştı. Aynı can veriyorlardı. (...) Almanya’nın sahip şekilde, jeokültür-jeopolitik ilişkisi, Rusya, olabileceği yegâne devrim ruhen evren- Fransa ve Nazi Almanya’sı arasındaki je- selci karşıtı olan bir devrim oldu. Alman opolitik farklılıkların bu ülkelerin jeokültü- askerleri sınırları çiğnerken, başlangıçta rel farklılıklarına paralellik arz etmesi ile bile devrimci kahramanlar diye coşkuy- açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Birinci la karşılanmak yerine, karanlığın tem- Dünya Savaşında, Alman jeopolitiği, Al- silcileri olarak görüldüler. Bu jeokültürel man kültürünün uluslar üstü bir ideal taşı- farklılık―1917’den sonra, evrenselleşti- masından çok, Osmanlı jeopolitiğine ken- rici bir ideale ruh veren ülkenin Almanya disini eklemlemesinden kaynaklanıyordu. 18 ASDER | temmuz 2015

değil de Rusya olduğu gerçeği―çok tuhaf rişilecek bir savaşta ararken, dağılmasına Sözü edilen bu ve müphem bir jeopolitik duruma yol aç- sebep olan olaylar askerî bir operasyon krizler, komünist tı.”(11) Aynı biçimde, “dünyayı demokrasi ile değil, kendi içinde gerçekleşen poli- jeokültüre olan inancı için emin hale getirme ve işçi sınıfını her tik, ekonomik ve sosyal krizlerle olmuş- yıkmıştır. Sovyetlerin yerde evrensel sınıf olarak iktidara getir- tur.”(14) Sözü edilen bu krizler, komünist dağılmasının altında, me”(12) ideallerini temsil eden jeokültürel jeokültüre olan inancı yıkmıştır. Sovyet- jeokültürel bütünlükten kutuplaşmanın, Sovyetlerin dağılmasına lerin dağılmasının altında, jeokültürel yoksunluğun ve kadar süren bir jeopolitik kutuplaşmaya bütünlükten yoksunluğun ve komünist komünist jeokültürün, yol açtığı görülmektedir. Bu kutuplaşma, jeokültürün, artık komünist bir jeopolitik artık komünist bir Avrupa ve Ortadoğu’yu ABD ve Sovyet- üretme kapasitesini yitirmesinin bulundu- jeopolitik üretme lerin siyasi, askerî, kültürel ve ekonomik ğu açıktır. Sovyetlerin dağılması, bloklar kapasitesini yitirmesinin hegemonya kurduğu arka bahçeler haline arası sıcak bir çatışma ile izah edilemeye- bulunduğu açıktır. getirmiştir. ceğine göre, ortada bloklar arası bir sos- yolojik çatışma vardır ve bu çatışmada ABD’nin 1949’da Sovyetlere karşı kaybeden taraf Sovyetler olmuştur. Ko- oluşturduğu Kuzey Atlantik Dayanışma- münist jeokültürün merkez temsilcisi olan sının (NATO) teşkili, temelindeki jeokültür Rusya’nın Afganistan’ı işgal ederek kendi sayesinde mümkün olmuştu. Kissinger, kendisini tanımlaması ve ardından yenile- NATO’nun kurulmasındaki jeokültür-jeo- rek bu ülkeden çekilmesi ile başlayan ve politik ilişkisini, “Komünizme moral bakım- ardından Polonya’da ortaya çıkan Daya- dan karşı olma amacı, Sovyet yayılmacılı- nışma Sendikasının yol açtığı sosyolojik ğına karşı direnmenin jeopolitik görevi ile süreç, Sovyetlerin dağılması ile sonuçlan- birleşmişti”(13) ifadeleri ile dile getirmiştir. mıştır. Bunun sebebi, Sovyetlerin evren- sel bir ideali temsil eden emperyalizmin Aynı şekilde, Sovyetlerin dağılması karşıt cephesi olduğu yönündeki jeokültü- da, blok içi toplumları siyasi birlik içinde rel imajının Afganistanı işgali ile çökmesi tutabilecek güçte bir jeokültürel yapı ek- ve bu imajdan kaynaklanan jeopolitik gü- sikliğinden kaynaklanmaktadır. “Sovyetler cünün temelsiz kalmasıdır. Afganistan’ın Birliği en büyük korkuları rakip blok ile gi- temmuz 2015 | ASDER 19

Osmanlı İmparatorluğu, Sovyetler tarafından işgali, Sovyetlerin nik kültürler bağlamında kimlik algılarına emperyalist güçlerin dayandığı ideolojinin ve dolayısıyla da değiştirilmesi; dahası medeniyet bağlam- ilgi alanına giren en bu ideolojinin ürettiği dayanışmanın yı- larının değiştirilmesi, dayanışma dinamik- kılmasına yol açmıştır. Sovyetlerin Afga- lerinin ortadan kaldırılması, dışlayıcı alt zengin petrol ve enerji nistan’daki askerî başarısızlığı ise, karşı dayanışmaların inşası gibi kilit değişimler, yataklarına, stratejik konulmaz askerî güç imajını yıkmıştır. çok değişimleri beraberinde getirmiştir. Böylece, Sovyet Bloğunun eşzamanlı ola- sanayi hammaddelerine rak hem jeopolitik hem de askerî gücüne Jeopolitik gücünün kültürel zeminini ve bu kaynakların dair eski algılar çökmüş ve Sovyetler da- yitirmiş bir devlet, uzun müddet ayakta ğılmıştır. kalamaz. Jeopolitik gücü, İslam’ın jeokül- Batıya aktarılmasında türüne dayanan Osmanlı’nın, tarihî süreç kullanılacak geçiş Bütün bu misaller, uluslar arası daya- içinde gerçekleştirilen sosyo-kültürel ope- yollarına hâkim nışmaların vücut bulması kadar ortadan rasyonlarla dayanışma dinamiklerinin de- bir coğrafyayı işgal kalkmasında da, jeokültür-jeopolitik ilişki- ğişimi sağlanmış ve böylece Osmanlı je- ediyordu. sini ve bu ilişkinin doğurduğu “dayanışma opolitiği, Ortadoğu’ya dönüştürülmüştür. bağlamı” dediğimiz olgunun rolünü net Bu büyük boy değişimin altında, “kitleler olarak açıklamaktadır. İşte, Osmanlı’nın mâbeynindeki(arasındaki) rabıtası (ba- dağılması ve Ortadoğu formuna dönüş- ğı), âhari yutmakla beslenen unsuriyet ve mesi de, Osmanlı Devletine vücut veren menfi milliyet” (15) anlayışının doğurduğu İslam dayanışmasının yerini, ulusal kimlik “dayanışma bağlamı” değişimi vardır. dayanışmalarına bırakması ile ortaya çı- kan bir durumdur. Bu durum, jeokültürel Osmanlı İmparatorluğu, emperyalist değişimin yol açtığı jeopolitik bir durum güçlerin ilgi alanına giren en zengin pet- olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü jeokültü- rol ve enerji yataklarına, stratejik sanayi rel temsilin ortadan kalkması, büyük boy hammaddelerine ve bu kaynakların Ba- dayanışma bağlamını da parçalamıştır. tıya aktarılmasında kullanılacak geçiş Bu parçalanma ise, İslam’ın blok ve tek yollarına hâkim bir coğrafyayı işgal edi- merkezli jeopolitik gücünü ortadan kaldır- yordu. Osmanlı merkezli İslam dayanış- mış, alt kimlikler arasında ayrışma ve ça- ması, üretimi tekeline almak ve tüketimi tışmaların belirlediği bir jeopolitik durum yaygınlaştırmak isteyen Batı için bir engel ortaya çıkmıştır ki, bu durum nesneleşmiş teşkil ediyordu. Etnik, dinî ve kültürel kim- bir İslam dünyasını ifade eden Ortadoğu lik çeşitliliği, bu dayanışmayı parçalayıp olarak tanımlanmıştır. coğrafyasını ayrıştırmanın en fonksiyonel aracı olabilirdi. Hele bu devlet, dinî cema- Ortadoğu’da Jeokültür ve Jeopoli- at, ırk, renk, din ve dil farkı gözetmeksizin tik ilişkisi tüm tebaasına her türlü hoşgörüyü gös- teriyorsa, bir zamanlar ömrünü uzatan Jeopolitik gücün etki alanının sınırlan- bu anlayış, artık ömrünü törpüleyecek ve dırılması, zayıflatılması veya tamamen kısa zamanda yok edecek bir süreç için yok edilmesinde stratejik nokta, belli bir istismar edilebilirdi. Zengin hammadde homojenliği temsil eden ve ortak payda- kaynaklarına sahip geniş bir coğrafya, lar üreten kültür alanıdır. Kültürel alan, çok sayıda etnik, dinî ve kültürel çeşitlili- sosyolojik müdahalelerin kilit stratejik ğe sahip bir demografik yapı ve bütün bu alanıdır. İslam toplumlarının, jeokültürel farklılıklara açık bir devlet yapılanması... bağlamının değiştirilmesi ve etnokültürel Emperyalist güçlerin önlerinde bir engel temelde farklılaştırılması yönündeki Orta- olarak gördükleri Osmanlı’yı ortadan kal- doğu araştırmaları, Ortadoğuda jeokültür dırmak için yapacağı tek şey, O’nun bu ve jeopolitik ilişkisinin nasıl kullanıldığına özelliklerini istismar etmekten ibaret kalı- dair önemli ipuçları vermektedir. yordu. İslam toplumlarının homojen İslam Dünya coğrafyasının “hammadde de- kültürü bağlamındaki kimlik algısının, et- posu” ve “tüketim pazarı” niteliğindeki bir 20 ASDER | temmuz 2015

bölgesinde “İslam dayanışması” ile vücu- askerî müdahalelerinde olduğu gibi, kül- Osmanlı’nın güçlü Batı da gelen ve İslam’ın jeopolitik teşkilatını türel, ekonomik ve politik müdahalelerin- karşısındaki stratejisi, temsil eden Osmanlı, kaçınılmaz olarak, de de asıl hedef tahtasını oluşturmaktay- askerî alanda orduda 1890 küreselleşmesinde Batı medeniye- dı. Osmanlı jeopolitiği, sanayileşmiş Batılı reformlar, bünyesindeki tini temsil eden güçlerin sosyolojik müda- devletlerin jeoekonomik alanı ile çakış- farklı dinî ve etnik halesine birinci derecede hedef haline gel- maktaydı. Bu sebeple, başta ABD olmak unsurların merkeze miştir. Çünkü Osmanlı’nın jeopolitik gücü, üzere tüm Batılı güçlerin İslam Dünyasına olan bağlılıklarının Osmanlı’ya vücut veren bunca çeşitliliği karşı izledikleri strateji, Osmanlı’nın böl- zayıflamasına bağlı bir arada tutan ve bütünleştiren sosyolojik gedeki “İslam dayanışması”ndan kaynak- olarak ortaya çıkan kapasitesinden kaynaklanıyordu. Bu bir lanan “jeopolitik gücünü” yıkmaya yönelik dayanışma zaafına arada ve bütünleşmiş bünyenin doğurdu- olmuştur. karşılık olarak da ğu sosyal güç, ekonomik, askerî ve po- merkezin çevredeki litik bütün alanlara yansıyor ve Osmanlı Yeni Bir Değişim Kavşağında Orta- otoritesini pekiştirmeye Devleti’nde temerküz ederek, emperyalist doğu yönelik idari reformlar güçleri zor bir muhatap ile karşı karşıya gerçekleştirmek bırakıyordu. Muhatabın zayıflatılması, “Birinci Dünya Savaşı öncesi yüz yıllık olmuştur. dayanışma bağlamının ve dolayısıyla bu süreçte gerçekleştirilen sosyolojik müda- bağlamda ortaya çıkan sosyal, siyasal ve halelerle olgunlaştırılan ve Birinci Dünya askeri gücün hedef alınması ile mümkün Savaşı ile dağıtılan Osmanlı sisteminin olabilirdi. İslam bölgesinde Osmanlı’ya yerini alan Ortadoğu sisteminin çöküşüne jeopolitik güç veren dayanışma yeteneği- şahit olduğumuz yeni bir değişim kavşa- nin İslam’dan beslendiği gerçeği, İslam’ı ğına yaklaşmaktayız. ve dolayısıyla bu dayanışma yeteneğini hedef haline getirmişti. Osmanlı’nın bün- “21. yüzyılda dünyanın yeni bir dö- yesindeki farklı toplumların dayanışma neme girdiği birçok tarihçinin üzerinde yeteneğini kaybetmesine yol açacak bir hemfikir olduğu bir düşüncedir.”(17) “Sek- sosyolojik müdahale, Osmanlı’nın dağıl- senli yıllarda iki kutuplu sistemin sarsıl- masına ve İslam bölgesinin kapılarının maya başlaması, Amerika’nın uluslara- Batılı güçlere açılmasına yol açacaktı. rası örgütler yoluyla kurduğu düzen ile Avrupa’nın çıkarları arasındaki çelişkilerin Osmanlı’nın güçlü Batı karşısındaki artışı ve Pasifik’te yeni bir ekonomi-politik stratejisi, askerî alanda orduda reformlar, alanın ortaya çıkışı, II. Dünya Savaşı son- bünyesindeki farklı dinî ve etnik unsurla- rasında kurulan uluslararası ekonomik ve rın merkeze olan bağlılıklarının zayıfla- politik sistemi ciddi bir değişim süreci ile masına bağlı olarak ortaya çıkan daya- karşı karşıya bırakmıştır.”(18) Yüz yüze nışma zaafına karşılık olarak da merkezin geldiğimiz değişim, tarihin hızlı geçiş dö- çevredeki otoritesini pekiştirmeye yönelik nemlerinden birini oluşturmaktadır. idari reformlar gerçekleştirmek olmuştur. Askerî ve idari alanda gerçekleştirilen bu 20. yüzyılın son çeyreğinde başlayan “reformlar, aynı zamanda devletin doğa- değişim sinyalleri, 21. yüzyılın ilk çeyre- sını da değiştirmiştir.”(16) Osmanlı tebaa- ğinde giderek yoğunlaşmaya başlamıştır. sındaki sosyolojik değişimler, Osmanlı’nın 1991 yılında Sovyetlerde açığa çıkan de- askerî gücünün bu tebaayı koruyucu do- ğişim, sadece Sovyetlerdeki değil bütün ğasını, gözetleyici ve kontrol edici, gerek- dünyadaki değişimin bir ucudur. “İdeolojik tiğinde de bastırıcı bir doğaya dönüştür- ve askerî temeller üzerine oturan ittifak müştür. Aynı şekilde merkezî otoritenin ilişkileri, Sovyet tehdidinin ortadan kalk- güçlendirilmesi de, çevredeki farklı dinî ve masıyla birlikte yeni zeminler bulma arayı- etnik imparatorluk unsurları ile olan ilişki- şı içine gir[miştir]. Aktörlerin çıkar ve teh- nin doğasını değiştirmiştir. dit algılarında meydana gelen kaymalar, eski modellerin yıkılarak yenilerinin oluş- Görüldüğü üzere, İslam’ın jeopolitik turulması arayışına yol aç[mıştır].”(19) gücünü temsil eden Osmanlı, Batı’nın ABD ve Sovyetler kutuplu küresel temmuz 2015 | ASDER 21

Ortadoğu’da yaşanan sistemin Sovyet ayağının yıkılmasından doğrultuda gerçekleşmesi için manipüle değişim, ABD’nin ulus sonra, ilk on yıl boyunca, 21. yüzyılın edildiği görülmektedir. tek kutuplu ve Amerikan yüzyılı olacağı üstü dayanışmadan yönündeki öngörüler, daha milenyumun Mevcut değişim süreci, temel hak oluşan jeopolitik ilk yıllarında geçerliliğini yitirmiştir. İçinde ve özgürlükleri ve demokratik değerle- sistemi tarafından bulunduğumuz zaman ve mekân, ulusla- ri Ortadoğu’da yaygınlaştırma iradesini rarası sistemin yeniden yapılandırılması yansıtmaktan uzaktır. Bilakis, 19. yüzyıl- yönetilmektedir. AB, doğrultusunda insanlığın yeni bir değişim da Osmanlı’yı Ortadoğu’ya dönüştüren bu jeopolitik sistem kavşağına gelip dayandığına tanıklık et- etki sistemi daha da genişletilerek, Avru- içinde veya karşısında mektedir. pa Ortaçağında yaşanan mezhep ve da- ha alt kimlik temelli Otuz Yıl Savaşları’nın bir bütün olarak Ortadoğu’da yapılandırılan statükoyu, İslam dünyası versiyonu sahneye konul- bir konuma sahip nasıl geçmiş uluslar arası küresel yapı- maktadır. Ortadoğu’da ulus üstü kimlik dan bağımsız olarak tanımlayamazsak; parçalanarak inşa edilen ulus devletler, bulunmuyor. aynı şekilde, Ortadoğu’nun geleceğini günümüzde ulus altı kimliklere parça- de küresel boyutlu bu değişimlerden ba- lanarak, Sykes-Picot düzeni ile kurulan ğımsız olarak tanımlayamayız. Keza, Westfelyan yapı yenilenmek istenmek- küresel sistemi de, Ortadoğu’nun geç- tedir. Böylece, Osmanlı’dan Ortadoğu’ya mişteki ve gelecekteki yapı ve rolünden sürecini yöneten güçler, aynı stratejinin bağımsız olarak tanımlamak mümkün güncel versiyonu ile Ortadoğu’dan Büyük değildir. Osmanlı’nın dağılmasından ön- Ortadoğu’ya sürecini yönetmektedir. ce Ortadoğu’nun jeopolitik yapısını belir- leyen temel güç İslam dayanışması iken; Sovyetlerin dağılması ile şiddetlenen bu sistemin dağılması ile ortaya çıkan je- bu değişim, Batılı küresel güçlerin tasav- opolitik yapıyı ise, ulus dayanışması be- vur ettiği gibi, küresel statükonun yeni lirlemiştir. Ortadoğu’nun ve dolayısıyla da gelişmelere uyarlanarak sürdürülmesi küresel sistemin geleceği de, Batı’da ve ile sınırlı mı kalacaktır? Batı jeopolitiği, İslam dünyasındaki dayanışma bağlamla- salt ABD jeopolitiğinden mi ibarettir? İs- rının niteliğine sıkı sıkıya bağlı bulunmak- lam dünyası, sadece Batı’nın hali hazır tadır. yönettiği tek yanlı değişime boyun mu eğecektir? Bu kritik suallerin cevabını ve- Ortadoğu’da yaşanan değişim, rebilmek için, Batı ve İslam jeopolitiğini ABD’nin ulus üstü dayanışmadan oluşan ve Ortadoğu’ya yansımalarını açıklamak jeopolitik sistemi tarafından yönetilmek- gerekir. tedir. AB, bu jeopolitik sistem içinde veya karşısında bir bütün olarak bir konuma Batı Jeopolitiği ve Ortadoğu sahip bulunmuyor. AB ülkelerinin mün- feriden bu sistem içinde veya karşısında “Medeniyetsel çoğulculuk ilkesine da- yer aldıklarını görüyoruz. AB, bir bütün yalı çok medeniyetli bir dünya düzeninin olarak temel hak ve özgürlükleri ve de- nasıl kurulup sürdürüleceği konusunda mokratik değerleri referans alan ulus üstü dünyanın güçlü aktörleri olan Amerika Bir- bir yapı olsa da, kendi içinde temel aldığı leşik Devletleri, Avrupa Birliği, Çin, Rusya bu değerleri küresel ölçekte savunan bir ve Hindistan tarafından yeni bir fikir veya merkez aktör olma hüviyetini henüz ka- proje ortaya sunulmamaktadır. Her me- zanabilmiş değildir. Ortadoğu’daki ABD deniyet eskiden olduğu gibi adeta kendi jeopolitiği karşısındaki konumu bunun en üstünlüğünü veya hâkimiyetini sağlama açık göstergesidir. hesabı içindedir.”(20) İçinde bulunduğumuz küresel değişim Batılı küresel aktörler, değişimi gerekli sürecinde, bu değişimin, AB’nin de içinde kılan nedenleri, hep hâkimiyet alanların- parçalı olarak yer aldığı küresel statü- daki oyunun kurallarının ve karşı denge- ko güçleri tarafından kendi öngördükleri leyici unsurların değişimine bağlasalar da, 21. yüzyılı bir değişim kavşağı haline 22 ASDER | temmuz 2015

getiren asıl neden, mevcut statüko güçle- sorunlardan biridir. Maalesef günümüz 1890’lı yıllardan itibaren rinin adaleti küreselleştirme noktasındaki itibariyle, uluslar arası sistem denilince gelişen küreselleşme yeteneksizliği ve iradesizliğidir. hemen akla gelen aktörler, ABD, AB ve sürecinde askerî, Çin/Rusya/Hindistan olmaktadır. Ancak siyasi ve ekonomik Mevcut Batı jeopolitiği, küresel boyut- bu aktörlerin doğasının, ekonomik çıkar olarak işgal edilen ta insanlığın beklentilerine cevap vere- ve güç odaklı olduğu ve kendi aralarında İslam coğrafyası, bu cek değişimi, İslam bölgesinin ve diğer güç ve çıkar rekabeti içinde oldukları dü- yeni dönemde Batı Üçüncü Dünya bölgelerinin ekonomik şünülürse, bu güçlerin kutuplaşması da, için, Rusya, Çin ve kaynakları ve toplumu üzerinde kurduğu çatışması veya birbirini dengelemesi de, Hindistan tehdidine hegemonik statükoyu yenileme olarak al- gerçekleşecek değişimi, güç ve çıkar iliş- karşı çıkarlarını gılamaktadır. kilerinin belirlemesine yol açacaktır. Güç koruduğu stratejik bir ve çıkar ilişkilerinin belirleyeceği uluslar savunma, dolayısıyla da 1890’lı yıllardan itibaren gelişen küre- arası sistem ve bu sistemin Ortadoğu bir çatışma alanı olarak selleşme sürecinde askerî, siyasi ve eko- uzantısı, insanlığın bütünü için bir çatış- görülmektedir. nomik olarak işgal edilen İslam coğrafya- ma ve kaos anlamı taşımaktadır. Tıpkı, sı, bu yeni dönemde Batı için, Rusya, Çin yüzyıllık geçmişte yaşanan vahim insani ve Hindistan tehdidine karşı çıkarlarını maliyetler gibi. koruduğu stratejik bir savunma, dolayısıy- la da bir çatışma alanı olarak görülmekte- Statüko güçleri, güç dengesinin ezici dir. Batı, 19 ve 20. yüzyılın biçimlendirdiği bir biçimde kendi lehlerine olduğu bir or- klasik sömürgeci bilinçten kendisini kur- tamda, bilinçli olarak çatışma stratejisi iz- taramamaktadır. Günümüzde yaşanan lemekte ve çatışmanın doğasını da bilinçli değişim gerilimleri, eski küresel güç mer- olarak bir medeniyetler çatışması olarak kezlerinin Ortadoğu toplumlarını kendi takdim etmektedirler. Bu strateji, adalet, çıkarları doğrultusunda yeniden kolonize eşitlik, özgürlük ve vicdan duygularını, etme stratejisinden kaynaklanmaktadır. uluslararası ilişkilerin dışında tutmaya (21) yol açmakta ve bu ilişkileri güç iliş- Evrensel değerler ekseninde küresel kisine indirgeyerek dünyayı bir çatışma bir düzen değişiminin kurucu aktörlerinin alanına dönüştürmektedir. kim olabileceği noktasında insanlığın kar- şı karşıya olduğu boşluk en önemli temel temmuz 2015 | ASDER 23

Ortadoğu’daki Küresel ölçekte ilerleyen süreç, güç ve Batı, bu anlamda sorunu, kendi çıkarları- küresel statükonun çıkar odaklı bu aktörlerin adaleti ve evren- nı temsil eden statükoyu etkileyecek ka- yerel uzantıları olan sel insani değerleri küreselleştirecek ulus- pasitede güçlerin ortaya çıkması olarak lararası bir düzen kurmaktan çok, mevcut tanımlamaktadır. rejimlere karşı en statükoyu yeniden uyarlama iradesinin bir büyük muhalefet, İslami tezahürüdür. Ortadoğu’ya da yansıyacak Batı algısında mevcut küresel sistemi mevcut değişim süreci, Batı medeniyeti- etkileyecek kapasitede ortaya çıkma po- kimlikli dayanışmalar nin güç ve çıkar odaklı temsilcilerinin de- tansiyeli olan değişim güçlerinden birisi de olarak ortaya çıkmıştır. netiminde ilerlemektedir. İslam olarak kabul edilmektedir. İslam’ın eski dönemde olduğu gibi nesne rolünü Bu özellikteki halk İslam Jeopolitiği ve Ortadoğu terk ederek en azından kendi bölgesinde iradesinin, küresel ve kendisi ile ilgili konularda bir özne rolü Geçmişte İslam Dünyasını yeniden ya- talep etmesi ya da eski nesne rolünü sür- sisteme entegre pılandıran küresel güçler için, günümüz- dürmesi baskılarına karşılık değişim ta- durumda olan mevcut de de, gelecekte de İslam Dünyası daima lepleri, bir kriz olarak nitelendirilmektedir. rejimleri etkileyeceği yeniden yapılandırılacak jeopolitik bir te- Yüzyıllık bir emperyal müdahale yaşamış değerlendirilmektedir. ma olmaya devam edecektir.(22) Çünkü olan ve yaşamaya da devam eden İslam küresel statüko, Ortadoğu’da İslam’ın ye- Dünyasının adil bir siyasi, ekonomik ve niden bir dayanışma bağlamı keyfiyeti ka- kültürel ilişki talep etmesi kadar doğal bir zanmasını, vazgeçilmez bir yaşam alanı şey olamaz ve bu taleplerin kriz olarak olarak gördüğü Ortadoğu’nun jeopolitiğini algılanması aslında bir manipülasyondur. değiştirecek jeokültürel bir tehdit olarak algılamaktadır. Fuller’e göre, emperyalizmin, antiem- peryalist tepkiler doğurması kaçınılmaz Nitekim, Ortadoğu’daki küresel sta- ve doğal bir süreçtir. Batı’nın-özellikle tükonun yerel uzantıları olan rejimlere ABD’nin-kültürel, siyasi, ekonomik ve karşı en büyük muhalefet, İslami kimlikli askerî arenada ortaya koyduğu simge- dayanışmalar olarak ortaya çıkmıştır. Bu sel ve reel güç, ürkütücü ve müdahaleci özellikteki halk iradesinin, küresel siste- bir nitelik taşıyor. Batı medeniyetinin bu me entegre durumda olan mevcut rejim- müdahaleci ve çatışmacı temsiline karşı, leri etkileyeceği değerlendirilmektedir. insanlığın itiraz eden, adalet isteyen bir Statüko, bu kaçınılmaz değişimlere, eski cephesinin ortaya çıkması kaçınılmazdır. çıkarları sürdürmeye uygun bir fonksiyon Batı, bu cepheyi, İslam dayanışmasının kazandırmak ihtiyacındadır. teşkil edeceğini düşünmektedir.(24) Birçok Batılı gözlemcinin zihninde, ABD merkezli statüko, yeni değişim Sovyetler Birliği’nin oluşturduğu karşı güçlerinin sahneye çıkmaya başladığı ağırlığın Batı’nın gücü karşısında çökme- noktasında yeni algılar ve mukabil politi- siyle doğan boşluğu İslâm dolduracaktır. kalar ile dikkat çekmektedir. Afrika üzeri- Dolayısıyla, Dünyanın büyük bölümün- ne yaptığı araştırmalarıyla tanınan Ame- de- ki bu büyük bölüm, İslam bölgesidir- rikalı gazeteci-yazar Elizabeth Liagin, Batı’nın güç ve çıkar odaklı çıkarlarına Impact International dergisinde, ABD’nin karşı bundan sonra yürütülecek muhale- küresel savaşını değerlendirdiği röporta- fetin en muhtemel adayı İslâm olacaktır. jında; “Bush’un 17 Eylül Ulusal Güvenlik (23) Stratejisi’nde de açıkladığı gibi, Amerikan dış politikasının tek gayesi; uluslararası Batı kültür ve medeniyetinin materya- arenada ABD’nin politik, ekonomik ve dip- list ve oryantalist temsili, Batı’nın gücünü lomatik gücünü by-pass edecek, onun bu bir meşruiyet aracı olarak görüp, dünya- gücüyle yarışacak, ona denk veya eşit bir nın kalan bölgesini ve toplumları üzerinde gücün oluşmasına imkân vermemektir” kurumsallaşmış bir ekonomik, siyasi ve tespitinde bulunuyor. kültürel hegemonya kurmasına ve buna süreklilik kazandırmasına yol açmıştır. Günümüz dünyasında askerî güç an- 24 ASDER | temmuz 2015

lamında “ABD’yi dünyanın en büyük asi- ba¬ğımsız bir şekilde işlememektedir. Bu Bilimsel paradigma, metrik gücü kabul edersek, neden ABD birbirini takviye eden ilişkiler ağı içinde simetrik bir başlıca tehdit algılamalarından bir tanesi- mede¬ni¬yet¬¬ler çatışmasının doğması paradigmadır. Ancak ni asimetrik tehdit olarak değerlendirmek- bugün (Batı’da) artık popüler bir beklenti kültürel paradigma tedir?”(25) Çünkü asimetrik tehditten kas- haline dö¬nüş¬müş¬tür.”(27) “Uluslara- asimetrik bir dettiği, ABD askerî gücünü dengeleyecek rası sistem, İslam’ın karşısına, yine kendi paradigmadır ve etki ve hatta by-pass edecek farklı bir güç türü kur¬gu¬la¬dığı, dünya ölçeğinde bir terör sistemi medeniyet ile karşılaşmaktır. Bu güç türünü İslam ve kaos menbaı olan bir İslam’ı(!) rakip temelli bir değişime Dünyasının barındırdığı düşünülmektedir. olarak çıkarmak istemektedir.”(28) yol açacaktır. İslam’ın Robert H. Scales’in, “Er ya da geç yaratı- jeopolitiğini, asimetrik cı bir rakip, bizim hedefinden şaşmayan İslam’ın jeopolitik bir aktör olarak or- bir güç olarak algılayan ateş gücü üstünlüğümüzü yenmeye ça- taya çıkması, ekonomik çıkar paradig- ve kendi çıkarlarına lışacak bir savaş yöntemi ile karşımıza masına dayalı bir reel politik izleyen Batı engel gören statüko çıkacaktır. Bu artık maalesef an mese- tarafından bir sorun olarak algılanmak- güçleri, İslam’ın lesidir”(26) sözleri de asimetrik bir tehdit tadır. Öte yandan, başta İslam Dünyası Müslüman toplumlar algısını ortaya koymaktadır. olmak üzere, Üçüncü Dünyanın temel so- için yeniden bir runu ise, Batı hegemonyası altında nes- dayanışma bağlamı Küresel statüko stratejistleri, Busch neleşmiş durumdan nasıl kurtulacakları haline gelmesinin Doktrini’nde belirtilen “ABD hegemonya- noktasında düğümlenmektedir. Özellikle önlenmesi stratejisi sını tehdit eden paradigma” konusunu iki çatışmacı tezler, temel soruna dair bu iki izlemektedir. meydan okuma ile açıklamaktadırlar: Her mukabil algıyı, ‘Batı’nın İslam sorunu’ ve şeye rağmen kültürel direnişini sürdüren ‘İslam’ın Batı sorunu’ olarak formüle et- İslam ve yine her şeye rağmen bilim ve mektedirler. teknolojide Batı ile yarışma potansiyeli bulunan Rusya, Çin ve Hindistan daya- Ortadoğu, Batı’nın İslam’a dair ve nışması… Bu iki paradigma, biri bilim, İslam’ın Batı’ya dair bu algıları bağlamın- diğeri kültür alanlarında Batı’nın hakimi- da mı şekillenecektir? yetine son verecek iki tehdit olarak algı- lanmaktadır. Ortadoğu, Afrika, Balkanlar, Bu kritik noktada, Bediüzzaman’ın Kafkasya ve Asya toplumlarının sosyolo- problem tanımlaması, çözüm yolunda jik sürecinde İslam’ın yeniden etkinleşme- önemli bir açılım sağlayacak imkânı da si, Batı’lı statüko güçlerince kültürel olarak içinde barındırmaktadır. Bediüzzaman, meydan okuyan bir paradigma olarak de- sorunu “tek Batı ve tek İslam” ve ‘Batı’nın ğerlendirilmektedir. Bilimsel paradigma, İslam sorunu’ ve ‘İslam’ın Batı sorunu’ simetrik bir paradigmadır. Ancak kültürel bağlamında değil, “hangi Batı, hangi paradigma asimetrik bir paradigmadır ve İslam” bağlamında ele almaktadır. Bu etki sistemi medeniyet temelli bir değişi- problem tanımlaması, çözümün de han- me yol açacaktır. İslam’ın jeopolitiğini, gi zeminde mümkün olabileceğini ortaya asimetrik bir güç olarak algılayan ve ken- koymaktadır. di çıkarlarına engel gören statüko güçleri, İslam’ın Müslüman toplumlar için yeniden Hangi Batı; Hangi İslam? bir dayanışma bağlamı haline gelmesinin önlenmesi stratejisi izlemektedir. Küresel değişim, iyi ve kötü huylu esaslar ile bu esasları temsil eden aktör- Bu stratejinin temel argümanı, İslam ler arasında süren gerilim eşliğinde ilerle- jeopolitiğinin çatışmacı olduğu ve Batı mektedir. medeniyeti ile girişeceği çatışmada terör sila¬hını kul¬lanacak bir aktör olacağıdır. Hangi Batı sualini sorduğumuzda kar- “Müslüman dünyanın yaşanan gerginlikler şımıza iki Batı çıkıyor: bağlamında birer terör odağı olarak res- medilmesi, aslında Batı’da gele¬nek-sel “Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldı- olarak varlığını sürdüren İslam algısından ğı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi’ san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takib eden” Birinci temmuz 2015 | ASDER 25

Batı kültürü ve Avrupa ve “felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, mensup insan ve toplum tipinin kumanda- medeniyetinin medeniyetin seyyiatını mehasin zannede- sında olan bilim ve teknoloji, sömürgecili- materyalist ve rek, beşeri sefahete ve dalalete sevkeden ğe suiistimal edilen zalim ve yıkıcı bir güç oryantalist temsili, bozulmuş ikinci Avrupa”(29) Yani, Batı niteliği kazanmış bulunmaktadır. adaletin değil, medeniyetinin iki temsili vardır: Birincisi, savaşların, kitle imha Hz. İsa’nın getirdiği hak dinden aldığı fe- “Zekâyı maddeye hükmeden ve bunu silahlarının, terörün, dış yiz ile toplum hayatına faydalı sanatları, pratik gayeler için kullanan, bilime sana- ve iç sömürgeciliğin, fen bilimlerini adalet ve hakkaniyete hiz- yide kullandığı oranda değer veren”(33) hegemonyanın, açlığın, met ettirecek bir temsil; diğeri ise, Mater- Batı, tamamen maddi ve bedenî tatmin- çevre kirliliğinin, yalist felsefeden beslenen ene-perest, lere yönelten materyalist bir hayat felse- tüketimin, uyuşturucu tabiat-perest, sebep-perest, ırkperest ve fesini insanlık âlemine musallat etmiştir. ve alkolizmin nefisperest temsilidir. Hâlbuki maddeci bir zihniyet ve hayat küreselleşmesini felsefesi insanın kendi öz yapısına uygun Bediüzzaman’a göre, günümüzde ya- disiplin ve düzen değerlerini temin ede- getirmiştir. şanan bütün krizlerin merkez dinamiği, mez ve toplumları da bu disiplin ve düzen Batı medeniyetinin ikinci temsilidir. Bu değerlerinin muhiti haline getiremez. temsil insanın varoluşa dair hakikatini ka- ranlıkta bırakır. Bu noktada kendi düştü- Batı kültürü ve medeniyetinin mater- ğü dalaleti, bütün insanlığa bulaştırmıştır. yalist ve oryantalist temsili, adaletin değil, Bu dalaletin üç meyvesi vardır: “küfr-ü savaşların, kitle imha silahlarının, terörün, mutlak, istibdad-ı mutlak, sefahet-i mut- dış ve iç sömürgeciliğin, hegemonyanın, lak”(30) Küfr-ü mutlak, “hayat-ı beşeriye- açlığın, çevre kirliliğinin, tüketimin, uyuş- nin maddî ve manevî rabıtalarını bozarak, turucu ve alkolizmin küreselleşmesini ge- serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri ba- tirmiştir. şıboş bırakarak, hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaf- Güç ve çıkar odaklı aktörlerin oryanta- fine bataklığında, birbirine saldırmak için list karakteri, öteki medeniyet dünyalarına cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdad bir müdahaleyi de beraberinde getirmekte- hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistli- dir. Bediüzzaman bu haksız ve zalimane ğe meydan açar ki, o vakit o insanlar ga- müdahalenin altında yatan esası şöyle yet şiddetli bir istibdaddan başka zabt al- açıklar:“Felsefenin hayat-ı içtimaiyedeki tına alınamaz.”(31) İnsanı birey ve örgütlü düsturlarından ve yalnız bir kısım zalim formları itibariyle, güç, çıkar ve haz odaklı ve canavar insanların ve vahşi hayvanla- bir özne haline getirir. Küfr-ü mutlakın şe- rın, fıtratlarını sû’-i istimallerinden neş’et kil verdiği zihni arkaplan, beş menfi esası eden düstur-u cidali o kadar esaslı ve küllî besler ve Batı medeniyetinin bu temsili ile kabul etmişler ki, ‘Hayat bir cidaldir’ diye ortaya çıkan tüm failleşmeler, çatışma, eblehane hükmetmişler.”(34) Gerçekten zulüm ve kaos üretir. Çünkü “küfr-ü mut- de, Batı materyalist felsefesi, biyolojideki lakın altı anarşi; üstü ise istibdad-ı mut- “doğal seleksiyon kuramı” nı sosyal teori- laktır”.(32) ye ve uluslararası ilişkilere uyarlamış ve “Güçlü toplum ve medeniyetler güçsüzleri Salt bilim ve teknoloji, bireyler ve top- yok edecektir” şeklinde, Batı medeniyeti- lumlar arası boyutta adaletin temellendiri- nin menfi temsiline felsefi zemin oluştur- leceği insani ve ahlaki mükellefiyeti sağ- muştur. lamaktan uzak bulunmaktadır. İnsanlığın, bireysel, toplumsal ve toplumlar arası Fuller, “Amerika’nın tüm dünya- düzeylerde yaşadığı adalet sorunu, esas da yedi yüzün üzerinde askerî üssü ve itibariyle bir inanç ve kültür krizinin teza- Pentagon’un geniş nüfuz alanıyla dünya- hürüdür. İnsanlık, küresel boyutlar ka- nın tek süper gücü olmakla övünürken, zanmış bu sorunu, yine küresel boyutlar nasıl oluyor da dünyadaki olayların seyrini kazanmış materyalist Batı kültürü iklimin- çizen en baskın güç olarak oynadığı rolün de yaşamaktadır. Nitekim Batı kültürüne büyüklüğünün farkında olamıyor?”(35) sorusunu soruyor. Batı müdahalesine 26 ASDER | temmuz 2015

maruz toplumların tepkisel patolojik dü- dan ölmekte. İnsanoğlu evrenin derinlik- Öte yandan, adaletsizlik şünce ve davranışlarını, bir tepki olarak leri hakkında öncesine nazaran çok daha ve eşitsizlikle nitelendirmeyip, bu toplumların ait olduğu fazla bilgi sahibiyken, 130 milyon çocuk beslenmekte medeniyetin kendi iç dinamiklerine bağ- temel eğitimden mahrum kalmakta ve çok olan kutuplaşmış lamak oryantalist bir tavır olarak devam taraflı düzenlemeler ve kurumların varlı- algılamaların çoğu etmektedir. Bu duruma dikkat çeken Ful- ğına rağmen uluslararası toplum çatışma zaman uluslararası ler, Washington’daki politika yapıcıların ve soykırım karşısında çaresiz kalmakta- istikrarı tehdit eder yanında düşünce kuruluşlarının da, “Dış dır. İnsanlığın büyük bir kısmı için yokluk bir biçimde şiddet ve ülkelerdeki durumlara ilişkin analizlerinde ve korkudan uzak yaşayabilme özgürlü- çatışmaya yol açtığı, sadece diğer ülkeye, diğer kültüre, diğer ğü, hiç olmadığı kadar erişilmez gözük- giderek karmaşıklaşan aktörlerin kötü niyetlerine odaklandıkları” mektedir. bir dünyada yaşıyoruz. eleştirisini getiriyor ve denklemde ABD’nin Son birkaç yıllık süre eylemlerinin yol açtığı etkilere hiç yer ve- Öte yandan, adaletsizlik ve eşitsizlik- zarfında yaşanan rilmediğini, işte bu eylemlerin titiz biçimde le beslenmekte olan kutuplaşmış algıla- savaşlar, işgal ve terör incelenmesi, sorgulanması gerektiğini be- maların çoğu zaman uluslararası istikrarı eylemleri toplumlar lirtiyor.(36) tehdit eder bir biçimde şiddet ve çatışma- içinde ve arasındaki ya yol açtığı, giderek karmaşıklaşan bir karşılıklı kuşku ve Fuller, fiilen mevcut ve potansiyel ola- dünyada yaşıyoruz. Son birkaç yıllık süre korkuyu artırmıştır. rak gelecekteki yaşanabilecek çatışma- zarfında yaşanan savaşlar, işgal ve terör larda Batı’nın emperyalist müdahaleci- eylemleri toplumlar içinde ve arasındaki liğine ve etkilerine şöyle dikkat çekiyor: karşılıklı kuşku ve korkuyu artırmıştır. Ra- “Müslümanlar ve diğerleri, bizden onlara dikal grupların yanı sıra bazı siyasi lider- yaptıklarımız yüzünden gerçekten de ler ve medya çevreleri bu ortamı istismar nefret ediyorlar: İşgaller, sömürgeler, sa- etmek suretiyle, tarihi açıdan farklı, kendi vaşlar, darbeler, siyasi, ekonomik ve kül- aralarında çatışmaya mahkûm ve birbirini türel hâkimiyet, kaynakların ele geçirilip dışlayan kültürler, dinler ya da medeniyet- kullanılması, kibir, umursamazlık, Batılı lerden oluşan gerçek dışı bir resim ortaya olmayan kültürlere saygı ve anlayış gös- koymuşlardır. (...) Radikal gruplar kadim termeme... Bu argümanları daha önce tarihten seçili alıntılar yaparak, tarihsel de duymuştuk ve bunlarda ciddi oranda açıdan farklı ve birbirlerini suçlayan inanç doğruluk payı olduğunu söylemek gere- topluluklarının çatışmaya mahkûm oldu- kir.”(37) ğu şeklinde tehditkâr bir manzara oluş- turmaya çalışmaktadır. Bu tür çarpıtılmış Medeniyetler İttifakı Girişimi’nin temel tarihsel anlatımlara karşı çıkılmalıdır. Bu belgesi olan Kasım 2006 tarihli raporda raporun hedefleri açısından daha önemli “Dünyadaki Bölünmeleri Gidermek” baş- olan, bahse konu tarihin, mevcut çatışma- lığını taşıyan bölümde, uluslararası temel ları ya da Batılı ve Müslüman toplumlar sorundan “Hangi Batı” nın sorumlu oldu- arasındaki artan düşmanlığı açıklayıcı bir ğu şöyle tespit edilmiştir: nitelikte olmadığı gerçeğidir. Aksine bu olayların kökleri, Avrupa emperyalizmi ile “Dünya tehlikeli boyutlara varan bir başlayan, ardından gelen sömürgeciliğe dengesizlik içindedir. Geçtiğimiz yüzyıl karşı hareketleri ve iki taraf arasındaki birçoğuna eşi görülmemiş gelişme, refah çatışma mirasını doğuran on dokuz ve ve özgürlük getirmiştir. Diğerleri için ise yirminci yüzyıldaki gelişmelerde yatmak- bu dönem ezilme, aşağılanma ve mah- tadır.”(38) rumiyet anlamına gelmiştir. Dünyamızda büyük eşitsizlikler ve çelişkiler bulunmak- Görüldüğü üzere temel sorun, mede- tadır. Dünyamızdaki en zengin üç kişinin niyetler İttifakı Girişimi Raporunun ve ge- gelirleri en az gelişmiş ülkelerinin toplam rekse Fuller’in ifadesi ile “En az dört yüz gelirinden daha büyük. Modern tıp her yıl boyunca, dünyanın geri kalanı üzerin- gün mucizeler yaratmasına rağmen her de büyük kâr ve dokunulmazlıkla emper- yıl 3 milyon insan önlenebilir hastalıklar- yalist gücünü kullanan”(39) Batı’dır. temmuz 2015 | ASDER 27

Batı’nın Batı algısı- 21. yüzyıla kadar küresel sistemin yapılandırmaya soyunan Batılı aktörle- Batı’nın İslam algısı merkez kültürü ve toplumu olan Batı kül- rin geçmişteki sicilinin referans etkisinin türü ve toplumunun güç ve çıkar odaklı olumsuzluğundan kaynaklanan, dünya- ve İslam’ın İslam aktivasyonu, yerini adalet ve barış odaklı nın geri kalan bölgelerindeki güvensizlik algısı-İslam’ın Batı algısı bir aktivasyona nasıl bırakacaktır? Böyle nasıl aşılacaktır? Batı medeniyetini temsil radikal bir değişim ne kadar mümkündür? ettiğini iddia eden aktörler açısından, bu çerçevesinde yüklenen 1890 küreselleşmesinde kendini ifade ciddi soruların cevapları ne Batı ve ne de kendine ve karşı tarafa eden Batı kültür ve medeniyetinin mater- İslam dünyasında tam karşılığını bulmuş yalist temsili, 1990 küreselleşmesi olarak değildir. Bu cevapsızlık ve güvensizlik, yüklenen anlamlarla tanımlanan yeni süreçte, ne kadar adalet Batı medeniyetine toptancı itirazları bes- İslam, Batı ve Ortadoğu eksenli bir özne rolü oynayabilir? Dahası lemekte, İslam’ın Batı’ya tavrını, radikal böyle bir rolü kabul etmeye hazır bir baş- temsillere mahkûm etmektedir. çeşitlenmekte ka Batı aklı ve vicdanı var mıdır? Batı me- ve karmaşık deniyetinin bütün insanlığın tanıklığında Batı’nın Batı algısı-Batı’nın İslam al- kendini ifade ettiği 18, 19 ve 20. yüzyıl, gısı ve İslam’ın İslam algısı-İslam’ın Batı birer probleme 21. yüzyılın küresel yapılandırılmasında algısı çerçevesinde yüklenen kendine ve dönüşmektedir. oynayacağı rol açısından bu medeniye- karşı tarafa yüklenen anlamlarla İslam, te hangi yönleri ile referans oluşturabilir? Batı ve Ortadoğu çeşitlenmekte ve kar- Yeni dönemde küresel düzeni yeniden maşık birer probleme dönüşmektedir. İş- te, “Hangi Batı ve Hangi İslam” sorusu bu 28 ASDER | temmuz 2015

çeşitliliği ve karmaşıklığı önemli ölçüde huylu Batı ve İslam temsilleri ayırt edildi- “Hangi Batı; Hangi giderecektir. Yine bu tasnif, Batı’yı prob- ğinde, raporda belirtilen bölünmüşlük ve İslam” sorusu, lem olarak tanımlayan bir İslam ve İslam’ı bunun ürettiği çatışma bağlamında ilerle- Batı medeniyetinin problem olarak tanımlayan bir Batı şeklin- yen değişime mukabil, insanlığın önüne materyalist temsilinin de bir problem ve çözüm tanımlaması ye- iyi huylu Batı ve İslam temsillerinin diya- yol açtığı ve rine, bu dört boyutta problematik algıları log ve ittifakına dayalı bir değişim alterna- Medeniyetler İttifakı ortaya koyarak, karşılıklı algıların iyileşti- tifi çıkacaktır. Girişimi raporunda rilmesine ve tek boyutlu algının yol açtığı belirtilen temel bölünmüşlüğün ortadan kaldırılmasına İki Batı ve İki İslam Temsili Arasında sorunun, yani ekonomik kapı açacaktır. Ortadoğu sömürünün beslediği “Dünyadaki Bölünmeleri “Hangi Batı; Hangi İslam” sorusu, Ba- Ortadoğu’da değişim, dört stratejik ira- Gidermek” sorununun tı medeniyetinin materyalist temsilinin denin karşıt ve paralel gerilimi eşliğinde en kritik sorusunu teşkil yol açtığı ve Medeniyetler İttifakı Girişimi devam etmektedir. ediyor. raporunda belirtilen temel sorunun, yani ekonomik sömürünün beslediği “Dünya- 1- Sivil Toplum daki Bölünmeleri Gidermek” sorununun Huzur ve barış yüzü görmemiş olan en kritik sorusunu teşkil ediyor. Çünkü bu Ortadoğu’da, etnik sosyoloji ve medeni- kritik soruya karşılık gelecek cevap, tek yet içi çatışma stratejileri giderek deşifre boyutlu olmayacaktır. İyi huylu ve kötü olmaya başlamıştır. Batılı güçlerin 21. temmuz 2015 | ASDER 29

yüzyıla kadar tek taraflı olarak gerçekleş- ğişim rolünü torpillemek, başta statüko tirdiği sosyolojik müdahalelere rağmen, güçleri olmak üzere bu güçlerle bütün- kimlik olarak İslam’ı önceleyen sivil bir ira- leşmiş seküler ve ulusalcı halk unsurları denin giderek ortaya çıkışı Ortadoğu’daki kullanılarak, olayı bir değişim olgusundan değişimi etkileyecek en önemli sebeptir. rejim güvenliği olgusuna dönüştürmek ve iç çatışma ile değişim iradesini kırarak, Batılı stratejistler, kısa vadede Orta- değişimi mevcut statükoyu yeni bir forma doğu sisteminin çökeceği, orta vadede kavuşturmak amacıyla manipüle edilmek- ise İslam toplumlarındaki statüko kuşa- tedir. Bu manipülasyon, Ortadoğu Müslü- ğı-değişim kuşağı çatışmasının değişim man toplumlarında tek Batı algısına yol kuşağı lehine sonuçlanacağı yönünde açmaktadır. Bu algı, bizatihi Batı’nın stra- değerlendirmeler yapmaktadır. Bu durum, tejisinin bir parçası olan çatışmacı reaksi- küresel statükonun uzantısı olan yerel yonları beslemektedir. Ortadoğu, iki Batı rejimlerin ve yöneticilerin kullanım ömür- ve İki İslam temsili kıskacında sıkışmıştır. lerinin bittiği düşüncesini doğurmaktadır. Ortadoğu doğru İslam temsili krizi yaşa- Bu doğrultuda gerçekleşecek değişimler, dığı gibi, iki Batı ayrımı yapamadığından, Ortadoğu’da yeniden yapılanma düşün- Batı’nın çıkar ve güç odaklı temsiline kar- celerini gündeme getirmektedir. Çünkü şı, güç odaklı bir mukabele anlayışına bu değişim kuşağı, ABD ve müttefiki İsrail mahkûm olmaktadır. Arap Baharı olarak ve diğer Batılı ülkelerin neo-emperyalist politikacıları tarafından tehdit olarak al- tanımlanan süreç bunun gılanmaktadır. açık bir örneğidir. Ortadoğu’da Sivil toplum, de- ABD stratejisinin beş temel ilkesini açıklayan Passig, en önemlisi kabul ettiği beşince stratejik ilkenin, “Avrasya ülkelerinin bölünmüşlüğünü devam ettirmek”olduğunu belirtir. Bu ilke zaten Ortadoğu’da uygulanan bir stratejik ilkedir. Bölünmüşlük, kimlik temelli bir olgudur ve kimliklere müdahalenin doğası da sosyolojik olacaktır. 30 ASDER | temmuz 2015

2-Büyük Ortadoğu Projesi Stratejisi Projenin gerçekleşmesinde, bölgede- ki nüfus ve toprak itibariyle geniş hacimli BOP’un Ortadoğu için ne anlama gel- devletlerin küçültülmesi; yükselen İslami diğini anlayabilmek için, sadece BOP kimliği nötralize edecek milliyet, mezhep haritasına bir göz atmak yeterlidir. BOP, ve cemaat kamplaşmalarının azami de- küresel ekonominin şah damarı olan recede kışkırtılması; bu kamplaşmaların stratejik hammaddelerin ve geniş tüketici ürettiği çatışmalarla, İslam toplumlarının kitlelerin yer aldığı Ortadoğu’nun, başta kendi aralarında tam bir güvenlik kaosu- Rusya olmak üzere, yükselen Çin ve Hin- na sürüklenerek, bölgedeki sivil toplum ve distan ekonomisine karşı ekonomik dene- yönetim otoritelerinin iradelerinin kontrol timinin sürdürülmesi, İsrail’in güvenliği ve altına alınması stratejisi izlenmektedir. İslam dayanışmasının önlenmesi gibi üç temel güvenlik odağında yeniden yapılan- İslam Dünyası için öngörülen gele- dırılmasını öngörmektedir. cek, Irak’ta bir çekirdek yapı, prototip ola- rak hayata geçirilmiştir. Rejim ve sınırlar ABD stratejisinin beş temel ilkesini değiştirilmiş, etnik ve mezhep kavgaları açıklayan Passig, en önemlisi kabul et- şiddetlenmiş, ülke halkı kendi kendini yö- tiği beşince stratejik ilkenin, “Avrasya netemez duruma getirilmiştir. İslam top- ülkelerinin bölünmüşlüğünü devam ettir- lumlarının, Büyük Ortadoğu Projesi kap- mek”(40) olduğunu belirtir. Bu ilke zaten samında dönüşümü, sosyolojik süreçlerin Ortadoğu’da uygulanan bir stratejik ilke- dir. Bölünmüşlük, kimlik temelli bir olgu- dur ve kimliklere müdahalenin doğası da sosyolojik olacaktır. Ortadoğu’da statükonun devamından veya daha da güvenlikli yeni bir formda düzenlenmesinden yana olan ülke ise, İsrail’dir. Yerel statüko güçleri, İsrail ile kendi iktidarlarına süreklilik kazandıracak bir işbirliğini hep sürdürmüşlerdir. temmuz 2015 | ASDER 31

Bugün İslam dünyası ve bu süreçlerin üreteceği krizlerin yöne- bir işbirliğini hep sürdürmüşlerdir. Bu se- Ortadoğu sisteminin tilmesi ile sağlanmaktadır. beple, bu yerel güçlerin iradesi ile İsrail’in stratejik iradesi paralellik arz etmektedir. ürettiği sorunları “Büyük Ortadoğu” kavramı özellikle se- çözmek bir yana, bir çilmiş, yeni dönemde İslam toplumlarına Ancak, yerel statüko gerek Batı ve ge- karşı izlenecek ana stratejiyi ve gerçek- rekse İsrail ile işbirliğinde bir paradoks da “Hangi İslam” krizi leştirilecek müdahalelerin niteliğini yan- yaşamaktadır. Çünkü Ortadoğu’daki Müs- yaşıyor. Bu kriz, İslam sıtan bir kavramdır. Büyük Ortadoğu’nun lüman toplumun iradesi, normal şartlar dayanışma bağlamı, İslam olmayacaktır. altında orta vadede değişimi etkileyecek ülkelerinin kendi iç Salt yerel toplumların dayanışması da güçte ortaya çıkmaktadır. Bu irade kar- barışlarından, bölge olmayacaktır. Büyük Ortadoğu kavramı, şısında yerel iktidarlar Batı için eski kul- barışına ve hatta küresel İslam coğrafyasının jeokültürel, jeopolitik lanım özelliğini kaybetmeye başlamıştır. barışa kadar uzanan bir ve jeoekonomik bütünlüğünü ve dayanış- Statükonun bu iktidarlar aracılığı ile de- sorunlar yumağı olarak masını ifade edecek tüm kavramları dev- vam ettirilmesi ve yenilenmesi pek müm- re dışı bırakan bir kavramdır. kün görülmemektedir. Ayrıca, Batı, özel- tezahür ediyor. likle de BOP kapsamında Ortadoğu’daki Günümüz Ortadoğu’sunda ilerle- sınırları da, İsrail ile barışık veya İsrail’e yen süreç, BOP sürecidir. BOP süreci, tehdit oluşturmayacak bir formda yeniden Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılmasın- düzenlemek istemektedir. Bu düzenleme- da, İslam bölgesindeki medeniyet içi un- nin bir açılımı olan Arap Baharı’nda da surların kimlik farklılıkları ekseninde ça- görüldüğü üzere, Batı, mevcut iktidarla- tışmalarını öngörmektedir ve yaşanan da rı ve toplumun iktidar yanlısı seküler ve budur. BOP sürecini meşrulaştırmada en ulusalcı kesimlerini, değişim güçlerine fonksiyonel araç olarak, bölgede İslam’ın karşı, değişim güçlerini de iktidarlara kar- siyasal ve radikal temsilleri kullanılmakta- şı kullanarak, tam bir kaos ve iç çatışma dır. Ortadoğu’da siyasal ve radikal ittifak- ortamı oluşturmaktadır. Böylece, BOP lar da, parçalanmalar da BOP sürecinin stratejisi doğrultusunda müdahaleler stratejik kurgusunun bir parçasıdır. meşrulaşmakta, Ortadoğu’nun yeniden yapılandırılmasında, sivil toplum ve yerel 3- Yerel Statüko Güçleri yönetimlerin iradesi etkisizleştirilmektedir. Potansiyel güç ise, radikal örgütlerle açı- Ortadoğu’da yerel statükoyu tem- ğa çıkarılarak imha edilmektedir. sil eden mevcut yönetimler, demokratik meşruiyetten yoksun yönetimlerdir. Kral- 4- Radikal Örgütler lıklar, Emirlikler ve Şeyhlikler şeklinde an- tidemokratik yönetimlerdir. Radikal örgütler küresel sistemin yerel temsilcileri olan mevcut yönetimlerle ça- Ortadoğu’da küresel sistemin yerel tışmayı küresel sistemle çatışma olarak uzantısı olan rejimler, mevcut statükoyu kabul ediyor. Bu çatışmaya dini referans- devam ettirmek istemektedirler. Yerel sta- lar üretiyor. Böylece sivil toplum manipüle tüko güçleri, iktidarlarını devam ettirmek edilerek İslam dayanışmasının tek Batı/ için, eskiden olduğu gibi küresel statüko Tek İslam cepheleşmesine hizmet ediyor. güçleri ile işbirliği yapmaya ve kendi ara- Dahası, İslamofobia’yı besliyor. BOP stra- larında birbirlerine destek vermeye de- tejisinde, İslam’ın siyasal ve radikal temsi- vam etmektedirler. Halk iradesini temsil li olarak kurgulanan rolünü gönüllü olarak etmeyen bu güçler, bilakis kendi halkına oynuyor. İslam dayanışmasının kaynağı karşı örgütlenmiş yapılardır. Ordu, yargı ve dolayısıyla da jeokültürel zemini olan ve bürokrasi bu güçlerin birer iktidar ara- sivil toplumun potansiyel enerjisini, BOP cına dönüşmüştür. stratejisinin icra edildiği çatışma sahasına kanalize ediyor. Ortadoğu’da statükonun devamından veya daha da güvenlikli yeni bir formda Ortadoğu’da küresel ve yerel statüko düzenlenmesinden yana olan ülke ise, güçlerinin baskı ve tahakkümleri ve hiçbir İsrail’dir. Yerel statüko güçleri, İsrail ile kendi iktidarlarına süreklilik kazandıracak 32 ASDER | temmuz 2015

kayıt tanımadan güç kullanmaları karşı- İki Batı ve İki İslam Temsili Arasında Sözü edilen gerilimin sında, statükoya karşı direnişi temsil ro- Türkiye yol açacağı kaçınılmaz lünde radikal örgütler ön plana çıkıyor. İki değişim küresel boyutta Batı temsilinden, Batı’nın oryantalist ve Büyük Ortadoğu Projesinin merkez olacaktır. Değişimin neoemperyalist temsili ile iki İslam temsi- ülkesi ABD’nin, Ortadoğu ve Orta Asya küresel boyutta olması, linden, İslam’ın siyasal ve radikal temsili bölgesine yönelik askerî operasyonlarının değişim aktörlerini ve görünüşte karşı karşıya geliyor. Gerçekte bölge toplumlarında yol açtığı ve açacağı dolayısıyla bu aktörleri ise omuz omuza BOP süreci gerçekleşti- tepkiler, ABD’yi Türkiye ile işbirliği yapma motive eden dinamikleri riliyor. seçeneğine yöneltmiştir. Çünkü İslam da- de, örneğin-İslam yanışmasına kaynaklık edecek dinamik- Dünyası aktörlerden İslam’ın adaleti küreselleştirmek doğ- lerin gittikçe yoğunlaşmasının yanında, birisi olacak ise-İslam’ı rultusundaki jeopolitiği, Batı’nın menfi sözünü ettiğimiz tepkiler, bölgeyi, ABD da küresel etki rolü ile esaslara dayalı medeniyet temsilinin üret- stratejisinin uygulanmasına elverişli bir buluşturmuştur. tiği jeopolitik tarafından manipüle edil- sosyolojik zemin olmaktan gittikçe uzak- dikçe, aynı oranda sakıncalı ve İslam’ın laştırmaktadır. ABD’nin ihtiyaç duyduğu özü ve hakikati ile bağdaşmayan, sadece sosyolojik zemin boşluğu pekâlâ Türki- İslam’ı araçsallaştıran patolojik tepkiler ye tarafından doldurulabilir. Bu projede de İslam’ın jeopolitiğini, kendi cephesin- Türkiye’ye biçilen rol, beş menfi esasa den manipüle ediyor. dayalı Batı medeniyeti temsilinin bölgesel unsuru olmaktan ibarettir. Etnik sosyo- Batı’nın kurduğu Ortadoğu sistemi- lojinin yol açtığı büyük güvenlik sorunla- nin ürettiği sorunlar, doğal olarak çözüm rı ile sıkıştırılan ve bir çıkış yolu arayan arayışlarında İslam’ı da bir alternatif ola- Türkiye, bölgede ABD’nin gücünü temsil rak gündeme getirmiştir. İslam’ın müspet etmeye zorlanmaktadır. ABD, Türkiye ile esaslarının merkezileşmesi ile ortaya bu stratejik ilişkisini Westfalya düzeninin çıkacak bir jeopolitik sistemi, Batı hayati yenilenmesine aracılık eden bir rol üze- bir tehdit olarak algılıyor. Bu sebeple de, rine temellendiriyor. Türkiye’yi Türk ve Batı Ortadoğu’da dayanışma bağlamları- İslam dünyasında bir sosyolojik katalizör nı mümkün olduğu kadar çeşitlendirmeye olarak kullanmak isteniyor. Bunun sebebi, ve İslam’ı temsil rolünü, siyasal ve silahlı Türkiye’nin sosyolojik kapasitesidir. ABD, cihatçı ve radikal akımlara vermeye çalı- Türkiye’nin bu sosyolojik kapasitesini, şıyor. Böylece, kendi kamuoyuna stratejik bir avantaj olarak görmektedir. (41) İslamofobia’yı pompalarken, öte yan- dan İslam dünyasını da medeniyet içi SONUÇ: çatışma ile tüketiyor. Batı’nın büyük boy İslam dayanışmasını önleyici savaşının “Uluslararası sistem ve yeni ortaya çı- temel stratejisi olan medeniyet içi ça- kan olgular arasındaki gerilim, aslında ge- tışmanın içinde yer alanlar, İslam dün- zegenin sosyal ve siyasal bir mekân ola- yasında “hangi İslam” karmaşasını da rak rasyonel ve doğal kurgusu arasındaki beraberinde getiriyor. Bugün İslam dün- gerilime işaret etmektedir. Son dönemde yası Ortadoğu sisteminin ürettiği sorunla- tanık olduğumuz yeni faktörler, dünyayı rı çözmek bir yana, bir “Hangi İslam” krizi siyasal ve sosyal açıdan farklı biçimde yaşıyor. kurgulamak istemektedir. Böylece doğal faktörler üzerinden Westfalyan sistemin Bu kriz, İslam ülkelerinin kendi iç ba- özü olan rasyonalite, yani akla göre dün- rışlarından, bölge barışına ve hatta kü- yayı paylaştırmak düşüncesi büyük dar- resel barışa kadar uzanan bir sorunlar be almaktadır. Özellikle Soğuk Savaş’ın yumağı olarak tezahür ediyor. Bu açıdan, bitişinden itibaren aslında tanık olunan Ortadoğu’nun geleceği, İslam’ın Jeopoli- süreç, Westfalyan yapı ile henüz tanım- tiğini üretecek İslam dayanışmasının mı, lanamamış olsa bile yeni yapı talebinde yoksa Batı stratejik aklının tezgâhladığı bulunan olgular arasındaki gerilime işaret medeniyet içi çatışmanın mı aktörü olaca- etmektedir.”(42) ğı noktasında düğümlenmektedir. temmuz 2015 | ASDER 33

Bediüzzaman’ın Uluslar Günümüzde jeopolitik analiz, uluslara- siyaset ilişkileri bağlamında okumamız- arası güç ve siyaset rası ilişkilerin dinamiklerinin; ulus devlet dan kaynaklanıyor. Bu okuma bir yan- ilişkileri bağlamında ve ideolojiler dinamiğinden, medeniyetler dan çok parçalı bir temsile, öte yandan, da okunması, O’nun dinamiğine kaydığını göstermektedir.(43) Bediüzzaman’ı bir ülke içi din ve siyaset aktörü algısına indirgeyerek, diğer grupla- neden siyasal ve radikal Sözü edilen gerilimin yol açacağı ka- rın ve devlet aklının kendini Risale-i Nur’a İslam temsillerine çınılmaz değişim küresel boyutta ola- kapatmasına yol açıyor. Bediüzzaman’ın caktır. Değişimin küresel boyutta olması, Uluslar arası güç ve siyaset ilişkileri tavır koyduğunun da değişim aktörlerini ve dolayısıyla bu ak- bağlamında da okunması, O’nun neden anlaşılmasına ve bu törleri motive eden dinamikleri de, ör- siyasal ve radikal İslam temsillerine ta- noktada ortaya çıkan neğin-İslam Dünyası aktörlerden birisi vır koyduğunun da anlaşılmasına ve bu olacak ise-İslam’ı da küresel etki rolü ile noktada ortaya çıkan ihtilafların ortadan ihtilafların ortadan buluşturmuştur. İslam medeniyetinin bu kalkmasına, diğer grupların ve devlet kalkmasına, diğer küresel etki rolünü yerine getirmesi, ön- aklının Risale-i Nur’a kendini açmasına grupların ve devlet celikle, İslam medeniyetinin doğru temsili, imkân sağlayacaktır. Bu açılım, Türki- aklının Risale-i Nur’a bu bağlamda Batı medeniyetine bakışı ve ye’deki devlet aklını da, siyasal ve radikal kendini açmasına imkân bu medeniyet ile ilişkisinin doğasının ne temsillerin etkisine açık toplumsal zemini olacağı ile yakından alakalıdır. de, Risale-i Nur’un temsil ettiği: “cihet-ül sağlayacaktır. vahdeti tevhid-i İlahî; peyman ve yemi- Batı medeniyetinin güç ve çıkar odaklı ni, iman; Müntesibîni umum mü’minler; temsili, insanlığı ve özellikle de İslam dün- nizamnamesi Sünen-i Ahmediye (ASM); yasını, Batı’ya karşı bir tür karşılık üret- kanunu, evamir ve nevahi-i şer’iye; ve meye mahkûm etmektedir.(44) Bu karşılık Bu zamanın en büyük farz vazifesi olan münferit değil müşterek bir karşılık olma- İttihad-ı İslâm hakikatı”nda birleştirecek- lıdır. Müşterek keyfiyette bir karşılığın tir. Bu birleşme ise, Türkiye’nin, İttihad-ı ortak zemini ne olabilir? Ortadoğu’nun Muhammedî (ASM) olan ittihad-ı İslâm müşterek zemini İslam’dır. Ancak, Büyük meslek ve hakikatını efkâr-ı umumiyeye” Ortadoğu sürecinde, İslam toplumları- yani Ortadoğu’ya ve Âlem-i İslam’a arz nın “İslam Dayanışmasını” temel alan bir etmesini sağlayacaktır. (46) merkez oluşturmasının önlenmesi temel bir stratejidir. Potansiyel bir merkez ülke Türkiye, “nokta-i istinadı, kuvvete bedel adayı olan Türkiye, bu stratejinin yöneltil- şe’ni, adalet ve tevazün olan hak; hedefi, diği en önemli cepheyi teşkil etmektedir. menfaat yerine şe’ni, muhabbet ve teca- Bu cephenin bloke edilmesi ve dağıtıl- züb olan fazilet; cihet-ül vahdeti, unsuriyet ması amacıyla geliştirilen strateji ve bu ve milliyet yerine, şe’ni samimî uhuvvet ve stratejinin taktik safhaları çerçevesinde müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı, Türk-Kürt kimliği üzerinden yoğun bir yalnız tedafü’ olan rabıta-i dinî ve vatanî ve sosyolojik savaş sürdürülmekte ve İslam sınıfî; hayatta, düstur-u cidal yerine, şe’ni, bölgesinin potansiyel lider halkası dağıtıl- ittihad ve tesanüd olan düstur-u teavün; maktadır.(45) Heva yerine, şe’ni, insaniyeten terakki ve ruhen tekâmül olan hüda”(47) esasların- Türkiye, müdahalesini Türk ve İslam dan oluşan İslam medeniyetini temsil ettiği dünyasındaki kimlik çeşitlenmeleri üze- takdirde, hem iki Batı ve hem de iki İslam rinden yürüten stratejik akla karşı fonk- temsili ayrımı ve bu ayrım çerçevesinde bir siyonel bir İslam/Ortadoğu jeopolitiğine Batı ve İslam anlamlandırması yapabile- medeniyet temelli bir açılım sağlayabi- cektir. Bu doğru anlamlandırma çerçeve- lir. Batı’nın menfi medeniyet temsili ile sinde geliştireceği uluslar arası ilişkilerde, İslam’ın siyasal ve radikal temsili kıska- siyasal ve radikal örgütlerin kaosa çevirdiği cında sıkışmış Türk ve İslam dünyasına, Ortadoğu’da, temel hak ve özgürlükleri ve Bediüzzaman’ın “İki Batı, İki İslam” for- demokratik değerleri temsil eden yeni bir mülü çerçevesinde politik bir vizyon kapı- değişim gücünü destekleyecek ve inkişaf sı aralayabilir. Problem, Bediüzzaman’ın ettirebilecektir. küresel güç ve siyaset ilişkilerine dair okumalarını, bizim sadece ülke içi güç ve 34 ASDER | temmuz 2015

KAYNAKLAR VE OKUMALAR: san Kaya, Profil Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul: Nisan 27 Mayıs 1960 darbesini (1) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Yirmi- 2011, s.278 yapan ve “Milli Birlik altıncı Mektub/Üçüncü Mebhas, Üçüncü Mes’ele, Komitesi” adını s. 322 (25) GÜRSOY, Barış, (Soğuk Savaştan Günü- alan cunta, darbeye (2) Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Otuzuncu müze) Asimetrik Tehdit, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, taraftar olmayan 235 Söz, Birinci Maksad, s.538 1. Baskı, İstanbul: 2005, s.151 general ile 4177üst (3)Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Dönemi rütbeli subayı tasfiye Eserleri(Çanta Boy), Sünuhat (s.459-504); Rüyada (26) Age. S.178 ederek Silahlı Bir Hitabe Bölümü (s.489-501); Yeni Asya Neşriyat, Kuvvetlerde darbeci İstanbul, Haziran-2009 (27) Necdet Subaşı, Sınırları Yoklamak (Din bir yapı oluşturmuş, Sosyolojisi Okumaları), Ötüken Yayınları, İstanbul: yönetimi sivillere (4) Kemal Kahraman, Çağdaş Sömürge İmpa- 2007, s.163 teslim ettikten sonra da ratorluğu, Seha Neşriyat, İstanbul: 1989. S.47 varlığını muhafaza etmiş (28) Yusuf Çağlayan, Darbeci Kuşatma, Nesil (5) Kur’an, Hucurat Suresi, 13. Ayet. Yayınları, İstanbul: 2011, s. 262 (6) Ahmet Uysal, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması (The Clash (29) Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar : Onye- of Civilizations and the Remaking of World Order).” dinci Lem’a/Beşinci Nota, s. 115 Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,” Sayı: 12, 2005, s.155. (30) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahika- (7) Ahmet Yıldız, Ulus Devletin Bunalımı-Fede- sı-1, s. 126 ralizm ve Kürt Meselesi, Etkileşim Yayınları, İstan- bul: 2010. 2010, s. 19 (31) Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Beşin- (8) Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat: Onal- ci Şua/Tetimme olarak üç küçük mes’ele/Birinci tıncı Mektub/İkinci Nokta. s. 63-64 Mes’ele, s. 593 (9) Unsuriyet ve menfi milliyet kavramı için Bkz. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Yirmi altınca (32) Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahi- Mektup, Üçüncü Mebhas, Üçüncü Mesele kası-1, s. 126 (10) Immanuel Wallerstein, , Jeopolitik ve Je- okültür, çev. Mustafa Özel, İz Yayıncılık, İstanbul: (33) René Guénon, Doğu ve Batı, çev. Fahret- 1998, s. 24 tin Arslan, Yeryüzü Yayınları, İstanbul: 1980, s. 19 (11) Age. s.19 (12) Age. s.20 (34) Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Otuzun- (13) Henry Kıssınger,, Diplomasi, çev. İbrahim cu Söz/Birinci Maksad, s. 542 H. Kurt, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara: 1998, s. 417 Akt. Gürsoy, 2005, s. 70 (35) Graham E Fuller, İslamsız Dünya, çev. Ha- (14)Barış Gürsoy, (Soğuk Savaştan Günümü- san Kaya, Profil Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul: Nisan ze) Asimetrik Tehdit, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 1. 2011, s.12 Baskı, İstanbul: 2005, s.88 (15) Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Döne- (36) Graham E Fuller, İslamsız Dünya, çev. Ha- mi Eserleri(Çanta Boy), Sünuhat (s.459-504); Rü- san Kaya, Profil Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul: Nisan yada Bir Hitabe Bölümü Yeni Asya Neşriyat, İstan- 2011, s.13 bul, Haziran-2009, s.489-501 (16) Gökhan Bacık, Modern Uluslararası Sis- (37) Age. s. 157 tem‒Köken, Genişleme, Nedensellik, Kaknüs Ya- yınları, 1. Basım, İstanbul, 2007, s.159 (38) Medeniyetler İttifakı Yüksek Düzeyli Grup (17) Ahmet Tarık MİMAN, Küreselleşmenin Or- Raporu, 2006, s.9 dusu, Ekonomik İstihbarat, IQ Kültür Sanat Yayıncı- lık, İstanbul: 2007, s.26 (39) Graham E Fuller, İslamsız Dünya, çev. Ha- (18) Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım, Küre san Kaya, Profil Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul: Nisan Yayınları, 2. Baskı, İstanbul: 2009, s.184 2011, s.271 (19) Ramazan Gözen, Uluslararası İlişkiler Sonrası, Çoğulculuk, Küreselleşme ve 11 Eylül, Alfa (40) PASSİG, David, 2050-İKİ BİN ELLİ, çev. Yayınları, 1. Basım, İstanbul: 2004, s.122 Nita Kuttant, Koton Kitap, İstanbul: 2011, s. 160 (20) Recep Şentürk, , Açık Medeniyet (Çok Me- deniyetli Dünyaya ve Topluma Doğru), Timaş Yayın- (41) Age. s. 353 ları, İstanbul: 2010, s. 23 (21) R. Tayyip Erdoğan, Küresel Barış Vizyonu, (42) Gökhan Bacık, Modern Uluslararası Sis- Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Yayınları, İstanbul: tem‒Köken, Genişleme, Nedensellik, Kaknüs Ya- 2012, s. 170 yınları, 1. Basım, İstanbul, 2007, s.337 (22) George Frıedman, Gelecek Yüzyıl: 21. Yüzyıl İçin Öngörüler, çev. İbrahim Şener, Enver (43) ŞENTÜRK, Recep, Açık Medeniyet (Çok Günsel, Pegasus Yayınları, İstanbul: 2011, s. 85 Medeniyetli Dünyaya ve Topluma Doğru), Timaş (23) Graham E. Fuller, ve Ian O. Lesser, Ku- Yayınları, İstanbul: 2010, s. 226-228 şatılanlar-İslam ve Batı’nın Jeopolitiği, çev. Özden ARIKAN, Sabah Kitapları, İstanbul: 1996, s. 1-3 (44) Graham E. Fuller, ve Ian O. Lesser, Ku- (24)Graham E Fuller, İslamsız Dünya, çev. Ha- şatılanlar-İslam ve Batı’nın Jeopolitiği, çev. Özden ARIKAN, Sabah Kitapları, İstanbul: 1996, s. 1 (45) Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım, Küre Yayınları, 2. Baskı, İstanbul: 2009, s. 82-83 (46) Bediüzzaman Said Nursi, Divan-ı Harb-i Örfi, Sadâ-yı Hakikat, s.59 (47)Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Haki- kat Çekirdekleri, s.474 (48) Analist Dergisi, Şubat 2015, 48. Sayısı. (analistdergisi.com) temmuz 2015 | ASDER 35

Bediüzzaman Üzerinden “Psikolojik Savaş” Abdülhamid’i eleştirdi diye Mehmet Akif ve Bediüzzamanı, kendisini kutsallaştırıyor diye Mevlâna ve Bediüzzaman’ı eleştirmek ne kadar gerçekçidir? Bu tutum hangi yaramızı tedavi edecek ve tutacak bir dal arayan sokaktaki insana ne kazandıracağını merak ediyorum. 36 ASDER | temmuz 2015

Nevzat TARHAN Fark şuradadır. Kibirli olan ilhamın kay- Bediüzzaman hakkında nağını kendisinde bilir . Mütevazi olan ÇAĞIN VİCDANI Bu savaşta nerede duruyoruz? temellük etmez “Yapan yaptıran Allah’tır” kitabını yazdığımda der. bana “Bediüzzamanın İki ihtimal var. Ya Türkiye’de akıl tutul- eleştirilebilir bir insan ması yaşanıyor ve cinnet halindeyiz ya Bediüzzaman’ı incelerken ve ‘İhlas olduğunu gösterdiniz” da önemli kişi veya cemaatler güç odak- Risalesi’ni okurken o’nun bu yaklaşımda diyen bir okuyucu larının psikolojik savaş stratejilerine pro- olduğunu “Ben sadece ma’kes yani ay- olmuştu. je malzemesi oluyorlar. Bir Nur cemaati nayım kaynak Kur’andır” mealindeki söz- grubu diğer gruba komplo kuruyor iddiası lerini hep dikkatle izlemişimdir. çok korkunç. Gerçek neyse ortaya çıkma- lı, kimse yargıdan kaçmamalı… Düşün- ‘Bediüzzaman’ vurgulamasını Said memiz gereken şey şu: Bediüzzaman’ın Nursi’nin kendi egosu için değil eserleri- öğretisi bu mu? Bugün Bediüzzaman’ın ne dikkat çekmek için yaptığını düşünmü- takipçisi olduğunu söyleyen grupların ço- şümdür. Bediüzzaman’ı kibir içinde gör- ğu ‘Gülen Hareketi’ ile arasındaki sınırları mek onu hiç tanımamanın ötesinde ona tam olarak çizmiş değil. büyük bir iftira da atmaktır. Risaleleri eleştirmek moda oldu Ancak egosu yüksek olan kişiler onu böyle okurlar ve anlayamazlar. Bunun için Abdülhamid’i eleştirdi diye Mehmet de yargılarlar. Sayın İslamoğlu’nun özür Akif ve Bediüzzamanı, kendisini kutsal- dileyecek fazilete sahip olduğunu düşün- laştırıyor diye Mevlâna ve Bediüzzaman’ı düğümü belirtmek isterim. eleştirmek ne kadar gerçekçidir? Bu tu- tum hangi yaramızı tedavi edecek ve tu- Gülen Hareketi tacak bir dal arayan sokaktaki insana ne kazandıracağını merak ediyorum. Fethullah Gülen hareketi ile Bediüzza- man Said Nursi’nin orjinal hareketi ara- İslamoğlu’nun çıkışı sında sosyal davranış açısından şu 17 farkı tespit ettim. Sayın Mustafa İslamoğlu’nun kendisi dışındaki grup ve cemaatlere hep eleştiri- 1. Merkezi figür: Risale-i Nur (RN) sel, sarkasdik yani müztehzi ve yukarıdan Hareketi kitap merkezli, Gülen Hareketi bakışı dikkati çekmekteydi. Ancak ilhamla ise şahıs merkezlidir. vahyi eşit olarak ele alıp ‘Bediüzzaman’ın vahiy aldığını iddia ettiğini’ öne sürmesi 2. Kutsallaştırma: Bediüzzaman anlaşılır değildi. İslamoğlu’nun böyle bir kendisine ‘Ulu kişi, kutsal kişi’ dedirtecek çarpıtma içerisinde olacağına gerçekten söylemlere şiddetle karşı çıkmış, şahsi inanmakta zorlanıyorum. keramet olarak anlaşılabilecek davranış- lardan kaçınmış, kitaplarındaki tevafukla Sohbetlerinden faydalandığım ilim sa- yetinmiştir. Mezarının bile gizli olması- hibi bir kimsenin bu açıklanamaz yaklaşı- nı vasiyet etmiştir. Fethullah Gülen ise mı bir projenin varlığını yahut bilinmeden kendisinin yüksek manevi makamlardan yönlendirilmiş olması şüphesini de bera- ilahi mesajlar aldığını söyleyen takipçile- berinde getiriyor. rine sessiz kalarak bunu desteklemiş ve onaylamıştır. Takipçileri arasında yay- Bediüzzaman hakkında ÇAĞIN VİC- gın olarak söylenen ‘Her Perşembe Hz. DANI kitabını yazdığımda bana “Bediüz- Peygamber’le görüştüğü’ iddiasını res- zamanın eleştirilebilir bir insan olduğunu men yalanlamamıştır. gösterdiniz” diyen bir okuyucu olmuştu. 3. Müsbet hareket: Bediüzzaman Mûterizlerin, Bediüzzamanın takipçi- kendisini idamla yargılayan savcının ço- lerinin –O’nun arzu etmediği- kutsallaş- cuğunu gördüğünde ona beddua etmek- tırmayı yaptıklarını eleştirmek haklarıdır ten vazgeçmiş, Gülen ise kamera önünde ancak eserleri kendini kutsallaştırıyor diye bedduaya başvurmuş ve bunun yayınlan- yorumlamak en hafif ifade ile su-i zandır. masına izin vermiştir. “Sezgisel algı” yani ilham dediğimiz 4. Para ve hediye kabul etme: Be- şey, ruh hâli duygusal derinliğe sahip olan diüzzaman hiç hediye almamış, yaptığı herkeste olur. İlham Mimar Sinan’dan hizmeti mali karşılığa tahvil etmemiştir. Mozart’a kadar, Necip Fazıl’dan Ticaret yapmak isteyen talebelerine de İslamoğlu’nun sözlerinde hep yaşanır. temmuz 2015 | ASDER 37

Gülen Hareketi şahısları adına ticaret yapmayı tavsiye len Hareketi ise hiyerarşik bir yapılanma sadeleştirmeyi orjinali etmiştir. Gülen Hareketi ise bankasından içinde aşırı büyüme arzusu ile kendinden yerine geçecek biçimde okullar ve dersanelerine kadar büyük bir olanı liyakata bakmaksızın tercih eden bir sermaye grubu oluşturmuştur. kadrolaşmaya girmiş devleti yönetmeye yaparak basımını talip olmuştur. gerçekleştirmiş, 5. Metodolojisi: Başlangıcı Os- varislerinin muhalefetine manlı dönemine dayanan Risale-i Nur 10. Açıklık ve şeffaflık: ve fikri te’lif haklarının Hareketi’nin üç ana ayağı mevcuttur. Bediüzzaman’ın metodu üzere giden müsade etmemesine gruplar açıklık ve şeffaflıktan çekinme- rağmen Risale-i Nur 1. İman hakikatları ile ilgili kitapları miş gizli servislerin elemanı olduğunu eserlerinin temel yapısı ile temel eğitim, bildikleri kişilere bile kapılarını açmış- lardır. Açık grup olmaya özen gösteren ile oynamıştır. 2. Lahika kitapları ile hizmette meto- Bediüzzaman’ın tersine Gülen Hareketi doloji eğitimi ve sosyal konularda rehber- ise özel güvenlik alanları oluşturup ‘kapalı lik örnekleri, bir grup’ olmuştur. 3. Müdafaalarla ilgili kitapları ile sal- 11. Doğruluk anlayışı: Bediüzzaman dırılara savunma stratejilerini anlatır. eserlerinde ve yaşayışında doğruluk, yalan söylememek gibi ilkelerden hiç Gülen Hareketi RN Hareketi içinde vazgeçmemiş, yargılanırken dahi yalana başlayarak Risale-i Nur eserlerinden fay- başvurmamıştır. “En büyük hile hilesizlik- dalanmış ancak 1970 li yıllarla birlikte tir” sözü meşhurdur. Gülen Hareketi ise hizmette farklı metodoloji uygulamıştır. b ‘faydacı ve fırsatçı’ denilebilecek güven ve c ayaklarını ölçü olarak göz önüne al- vermeyen yöntemleri doğallaştırmıştır. mamıştır. Zengin, şöhret ve başarı tutkunluğu ile ayrımcılık yapmıştır. 6. Kendini tanımlama: Bediüzza- man; Nur Talebesi, Nurcu sözünü açık- 12. Güç odakları ile ilişki: Bediüz- lıkla kullanırken Gülen Hareketi yüksek zaman hayatının hiç bir döneminde güç sesle Bediüzzaman ve Risale-i Nur ta- odakları ile pazarlık iması dahi olabile- nımlamalarından kaçınmış ve sürekli Fet- cek davranışlara girmemiş, 28 yıl sürgün hullah Gülen’i ön planda tutmuştur. yaşadığı ve 18 defa zehirlendiği halde Türkiye’yi terk etmemiştir. Sayın Gülen 7. Kitapların korunması: Bediüz- ise 15 yıldır yurt dışında kalmaya devam zaman eserlerini hayatında Türkçe harf etmekte, İsrail lobisinin siyasetine paralel karakteri ile bastırmış ancak açıklayıcı ve söylem ve duruş göstermektedir. sadeleştirici metin (text) değişikliğini iste- memiştir. Gülen Hareketi sadeleştirmeyi 13. Din ve siyasi güç ilişkisi: Bediüz- orjinali yerine geçecek biçimde yaparak zaman “Dini siyasete alet ediyor” iddiası basımını gerçekleştirmiş, varislerinin mu- ile ilgili sayısı 700’ü geçen davalarında halefetine ve fikri te’lif haklarının müsade en son 1973 olmak üzere beraat etmiş etmemesine rağmen Risale-i Nur eserle- kitapları iade edilmiştir.17 Aralık 2013’ten rinin temel yapısı ile oynamıştır. sonra yaşanan siyaset-cemaat tartışma- larında Bediüzzaman’ın resmi vesayet 8. Kişisel bağlanma: Gülen Hareketi verdiği talebeleri ve diğer Nur Hareketi Bediüzzaman’ı vazifesini tamamlamış bir gruplarının siyasi duruşu farklı olmuştur. din büyüğü olarak görmüştür. Diğer Nur “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığını- Hareketleri ise Bediüzzaman’ın eserleri- rım” diyen Bediüzzamana uygun olarak ne bağlılığı yeterli görerek sadakatlerini siyasi ilgileri ikinci planda kalmış ilgilen- devam ettirmişlerdir. diklerinde de meşru hükümeti savun- ma şeklinde olmuştur. Mevcut hükümeti 9. Devletle ilişki: RN Hareketinin mümkün olanlar içerisinde en iyisi olarak orijininine sadık gruplar aktif siyasete me- ele alarak değiştirme gerekecekse bunun safeli olmuşlar, cemaat adına devlet tale- seçimden seçime olağan işleyişle olması- bi ve siyasi talepte bulunmama ilkesine nı savunmuşlardır. Gülen cemaati ise si- hassasiyet göstermişler. Bediüzzaman ve yasi bir hareket gibidavranarak bütün var- yakın talebeleri siyasete girmek isteyen lığı ile devleti yönetme talebi ile topyekün kişilere sadece kendileri adına girmeleri mücadele sergilemiştir. yönünde telkinde bulunmuşlardır. Siya- sette ilişkilerini görüş verme sınırları için- 14. Stratejik hedef: Bediüzzaman’ın de tutmuşlardır. Dini değerlerin canlan- masına ortam hazırlama kapasitesindeki her siyasi hareketi desteklemişlerdir. Gü- 38 ASDER | temmuz 2015

Bediüzzaman hayatının hiç bir döneminde güç odakları ile pazarlık iması dahi olabilecek davranışlara girmemiş, 28 yıl sürgün yaşadığı ve 18 defa zehirlendiği halde Türkiye’yi terk etmemiştir. Sayın Gülen ise 15 yıldır yurt dışında kalmaya devam etmekte, İsrail lobisinin siyasetine paralel söylem ve duruş göstermektedir. temmuz 2015 | ASDER 39

Aralarında önemli stratejik hedef olarak “süreç ve vazife manın geçersiz olduğunu söylediği için, farklar olan dini odaklı” olduğu, sonucu ilahi iradeye bı- Rabbanî ordu içinde müridleri var şiayı raktığını İhlas Risalesi’nde yazdığını ve tenkid ediyor denilerek işkence, hapis ve cemaat ve gruplar uygulamada da bunu hayata geçirdiğini sürgüne maruz kaldılar. Şafî;ilmi tenkit- müştereklerini bir görüyoruz. Maksat olarak Allah rızasını leri nedeniyle idamdan dönmüştü. Bütün kenara bırakarak gaye edinmiştir Ancak Gülen Hareketinin imamlar zaman üstü olarak anlaşmışlar birbirlerine benzemeyen ise söylemde böyle olduğu ancak tatbikat- gibi itirazlarından vazgeçmediler ama özellikleri üzerinden ta stratejik olarak “sonuç odaklı” olduğu, isyan da etmediler. Bediüzzaman kendi çatışmaya girmişlerdir. uyguladığı gizli gündemli metodolojiden döneminde farklı fikirlerini, itirazlarını ya- Bu çatışmayı maksimize ve büyüme arzusundan anlaşılmaktadır. zılı olarak neşretti hapse razı oldu ama eden üçüncü taraflar Gülen cemaatinde Allah rızası anlayışının vatanını terk etmedi, itirazını isyana çe- vardı ve yaşananları Allah adına liderlik anlayışı ile karıştırıldı- virmedi. “Dahilde cihat maddi olmaz ma- ğı görülmektedir. nevi olur” diyerek fikir mücadelesi yaptı. bir proje olarak Bu sosyal duruş İslam dininin şiddete izin düşünmek gerçekçi bir 15. Dünyevîlik-uhrevîlik farkı: Ke- vermediğinin canlı bir duruşu ve bence değerlendirme olacaktı. miyet, keyfiyet bakışını da belirleyen bir demokrasi dersi idi. farktır. Bediüzzaman en yüksek değer olarak ihlası almış, ihlasa aykırı olan BAŞARI KÖRLÜĞÜ maddi zenginliği, takipçi olanın çokluğunu reddetmiştir. Uhrevi bir cemaat olmaya iti- Görüldüğü gibi aralarında önemli fark- na göstermiştir. Gülen Hareketi ise ihlası lar olan dini cemaat ve gruplar müşte- ikinci plana almış adanmışlık adı ile itaati reklerini bir kenara bırakarak birbirlerine ve daha çok çoğalmayı yüceltmiştir. Dün- benzemeyen özellikleri üzerinden çatış- yevi bir cemaat olmayı önceliklemiştir. Bu maya girmişlerdir. Bu çatışmayı maksimi- esas açısından temel bir fark olmuştur. ze eden üçüncü taraflar vardı ve yaşanan- ları bir proje olarak düşünmek gerçekçi bir 16. Diğer dini cemaatlerle iliş- değerlendirme olacaktı. ki: RN Hareketi İhlas Risalesi’nde yer alan “Hak sadece benim mesleğimdir Çözüm olarak hiç bir dînî cemaatin, dememelisiniz”düsturuna uymayı tavsiye zulme de uğrasa, açık açık yolsuzluk ederken Gülen Hareketi diğer dini cema- vakaları dahi olsa, meşrû iktidara savaş atlere uzak, yukarıdan bakışlı, mesafeli açma hakkı yoktur, silahı toprağa gömen durmuş ve işbirliğinden kaçınmıştır. taraf Gülen cemaati olmalıydı. 17. Zulme karşılık verme biçimi: Be- Psikolojik savaş stratejistlerinin en çok diüzzaman vefatı öncesi Urfa’ya vuslat kullandığı özellik olan “Narsizm”dir. Yani yolculuğuna çıkarken söylediği son sözler kendini özel, önemli, ayrıcalıklı ve üstün “Beni anlayamadılar” olmuştu. Her ikti- görmek. Hem cemaat narsizmi hem de dar tarafından zulüm, eziyet, hapis ve en yöneticilik narsizmi haddi aşmaktır ve bir azından mecburi ikamete mecbur edildi. çeşit zulümdür. Buna başarı körlüğü ve O büyük imamların yaptığı gibi itiraz etti başarı hastalığı da diyebilirsiniz. ama isyan etmedi. Gülen grubu ise ma- alesef zülme uğradığını düşünerek 28 Siyasi iktidar ise ihanete uğramanın Şubat 1997 “medya, asker, yargı” darbe- asabiyeti ile adaletten sapıp sapmama sı- sini hatırlatır “medya, polis, yargı” darbe- navı ile karşı karşıyadır. “İnsanların size si diyebileceğiz girişimlerde bulunmaya itaat etmesini istiyorsanız onlara adaletli devam ediyor.Karşısında güçlü bir liderlik davranınız.” diyen semavi öğretileri hepi- bulunmasaydı şu anda Türkiye kaos ya- mizin hatırlamasında fayda var. şayacaktı. Kaldıki karşısında isyan edile- cek bir kadro da yoktu. İtirazı isyana çeviren de, tedbiri adalet- sizce yapan da sınavı kaybeder. Hepimiz Bediüzzaman gelenekle geleceği bir- son olaylarda nerede durduğumuzu sor- leştirmiş İslamla demokrasiyi mezcetmiş- gulamalıyız. ti. Vesselam. Büyük İmamlar ne yapmıştı? Hanbelî, zalim hükümdarlarla ilgili ha- disleri neşrettiği için, Hanefî; katl fetvası vermediği için, Malikî baskı ile boşan- 40 ASDER | temmuz 2015

Müslümanların FitneEn Büyük Düşmanı (E) Yb. Halil MERT Strateji ve Yönetim Uzmanı Hâlâ dünyanın en zengin aile ve şirketleri bu 600-700 yıllık Avrupalı aileler değil midir? Tabii Siyonist Yahudiler de onların içinde yer bulmuşlardır. Ortak alanları ise eski Pagan medeniyetleri ile Yahudi Kabbalizminin ortak yönleri ve yanlarıdır. Asyalılarla Avrupalılar arasında ciddi bir kültür ve medeniyet farkı var. Avrupa tarihinde her şey sistemli. Tabii zulüm ve işkenceler de buna dâhil. Diyalektik ma- teryalizmi inceleyin. Batı tarihi ve sosyal sürecinin eleştirisi ve çıkartılan sonuç- lardır. Doğuda aynı süreci göremezsiniz. Avrupalı ağa (derebey) ‘ağa hakkı’ deyip gelin olan her kızla damattan önce ger- değe girerken, Asya’da ağa, kendisi elle- riyle evlendirmiştir tebaasını. Batıda hal- kın açlığına rağmen biriktiren feodallere karşılık doğuda, açlığa karşı ambardakini paylaşan bir ağa tipi vardır. Hatta bizde de “Ağalık vermekle olur” sözü atasözü haline gelmiştir. Sermaye ve mal biriktiren derebeyler, feodalizmi, liberalizme ve emperyalizmle sanayi devrimine ve kapitalizme dönüş- türmeyi becermişlerdir. Hâlâ dünyanın en zengin aile ve şirketleri bu 600-700 yıllık Avrupalı aileler değil midir? Tabii Siyonist Yahudiler de onların içinde yer bulmuş- lardır. Ortak alanları ise eski Pagan me- deniyetleri ile Yahudi Kabbalizminin ortak yönleri ve yanlarıdır. Masonlukta tüm sap- temmuz 2015 | ASDER 41

Müslümanlar arasında kınlıklarını bir araya getirip örgütlenmiş- riye adeta vilayetimiz olmaya doğru gi- çıkan her fitne lerdir. Bugün halen devam eden Tapınak derken bir anda ne oldu?” diyorlar. Soru Şövalyelerini inceleyiniz. Hani Hz. İsa ile çok doğru. Evet, ne oldu? Aynı şekilde siz hareketini bir Yahudi’ye mücadele eden devrin Hahamı diyor ya: “Halk Bankası’na ve MİT’e neden bir an- ve Haçlı oyunu diye “Musa (AS) dahi gelse, Yahudi menfaatle- da operasyon yaptınız? Yolsuzluklar yeni ri için O’nu bile öldürürüm.” İşin özü bura- mi oldu?” özetlemeye hep kızdım. da saklıdır. Yahudilik, eski Mısır’dan getir- Ne için? “Biz bu kadar diği tüm sapkınlıklarla önce Hz. Musa’nın İslami Cephe son süreçte allak bullak mı aptal insanlarız?” şeriatını bozmuş, akabinde Hz. İsa ile biz- oldu. Herkes adeta bir avuç Ergenekon zat mücadele etmiş ve akabinde de Hıris- vs. artığı eski Türkiye aktörlerinden me- diye. Evet, Müslümanlar tiyanlığı mecrasından çıkarmıştır. det umar hale geldiler. Zaman Gazetesi arasında fitne durup Vatan Parti’li bir generali haber yapıyor. dururken çıkmıyor. Allah Resulü (SAV) ile de büyük mü- Adam, hükümeti de cemaati de ayrıca Onlar uzun soluklu ve cadeleler vermişlerdir. Siyer kitaplarında bu işlerde taraf olmaktan kaçınan emekli sabırla çalışıyorlar, ilginçtir Yahudilerle yapılan mücadele imanlı bir generali de topa tutuyor. Onları bölücülüğü ve fitneyi üzerinde fazlaca durulmaz. Oysa gerek kutluyorum. Geçmişte de karşıydılar şim- İslam öncesi gerek sonrasında bölgede di de. Ya bu taraf? Karşılıklı olarak; “yanıl- olgunlaştırıyorlar. Sonra yaşayan Yahudilerin Araplar üzerinde cid- tıldık!” diyenler, “aldatıldık!” diyenler, “biz da vuruyorlar. di etkileri vardır. hep biliyorduk ama düzelir diye umduk” diyenler. Bir de sessizce bekleyenler… Müslümanlar arasında çıkan her fitne Bizim camiayı, içinde ben de olmak üze- hareketini bir Yahudi’ye ve Haçlı oyunu re son yıllardaki tutarsızlıklarından dolayı diye özetlemeye hep kızdım. Ne için? ayıplıyorum. Sessiz yığınlar ise fitnenin “Biz bu kadar mı aptal insanlarız?” diye. büyümesinden endişe ettikleri için belki Evet, Müslümanlar arasında fitne durup de susuyorlar. Yoksa bunun ilerisi Harici- dururken çıkmıyor. Onlar uzun soluklu ve lik gibi bir tehdit ancak, bekleyişimizin de sabırla çalışıyorlar, bölücülüğü ve fitneyi kendisini yemeye gelen aç kurtu gördüğü olgunlaştırıyorlar. Sonra da vuruyorlar. halde hareket edemeyen yaşlı eşşeğe Bugün İslam coğrafyasında yaşananlara dönüşmesinden endişe ediyorum. bakınız. Hepsi dış merkezlerden sabırla planlanmış, iyi çalışılmış örgütlenmeler Gördüğüm en net şey de şu! Gerek ve yapılar. İşin en ilginç yanı da şu! Tüm emperyalizm, gerek bir şekilde onların İslami örgütler ve mücadele gurupları kullandığı çevreler Müslümanları koyun Kur’an-ı Kerim’i ve sünnetleri esas aldığı- yerine koyuyor, aptal muamelesi yapıyor- nı söyleyip bunlardan delil getiriyorlar. “Al- lar. Koca koca adamlar toplumun gözünün lahü Ekber” deyip Müslümanları vuruyor- içine bakarak büyük ve iz bırakacak ya- lar. Hiç bir araya gelip de küfür ve zalimle lanları söylemekten kaçınmıyorlar. İslami mücadele eden İslamcı örgüt var mı şu guruplarda genel olarak zaten mensup- anda? Filistin’dekiler İsrail ile savaşıyorlar ların söz söyleme soru sorma hakkı yok. doğru. Ama boş kaldıklarında da birbirleri Beklenen sadece itaat. Peki, imanımızın ile savaşıyorlar. özünde aklımız ile iman edip, dilimiz ile ik- rar edip, kalbimizle tasdik etmek yok mu? Ülkemde de şu anda maalesef böyle büyük bir çatlak oluştu. Cemaat-Hükümet Allah Resulü (SAV)’in sosyal alanlar- kavgası olarak görünen kavganın arka daki mücadele ve uygulamalarının çok iyi planında ne var? Neden, bir anda her anlaşılması gerekmez mi? Bugün dinimiz şey değişti. Taraflara bakıyoruz, maalesef rivayet ve hikâye dinine dönüştürülerek herkes çok haklı olduğunu düşünüyor ve Müslümanlar birbirine düşürülüyor, cahil ifade ediyor. Kimse haksız değil. Herkes ve eğitimsiz bırakılıyorlar. Sonuç güdül- adalet ve İslam üzere. meleri kolaylaşıyor ve sürüye dönüşüyo- ruz. Peki, tarafların suçlamalarının halka dönük mantıklı cevapları var mı? Me- “Fitne uykudadır, uyandırana Allah sela; TSK, Emniyet ve Yargıda kadro- lanet etsin.” buyuruyor Peygamberimiz laştınız. Peki, adil işler mi yaptınız? MİT (SAV). Bize düşen de fitne zamanında; tırlarına operasyona cevap; daha önce “Konuşan sussun, koşan yürüsün, yürü- “bizimle ilgisi yok.” diyorlardı. Şimdi ise; yen dursun, duran otursun.” emrine uy- “Suriye’de gelinen noktada Erdoğan ve mak sanırım. Ancak endişemiz fitnenin Davutoğlu’nun suçu çok.” diyorlar. “Su- büyümesi ve gözü dönmüş zevatın ülkeyi 42 ASDER | temmuz 2015

kendi hırsları yüzünden felakete sürük- biri ile hareket ediyorlar mı? Gelinen nok- lemesinden de çok korkuyoruz. Çıkacak ta bu soruyu cevaplıyor. bir kaos ya da suikasta ülkem tahammül edemez. Ancak bu tarz emirlerin verilme- Bize, “Yarabbi, ümmeti ve insanlığı, sinden endişe ediyorum, korkuyorum. Bu zalimlerden, gözü dönmüş hırslı insan- nedenle de ne yapılmalı deyip, hareket ların şerrinden, küfrün emrinde hareket etmekten ve kaba tarafgirlik tuzağına dü- eden Müslümanlardan, münafıklardan şüp fitneyi büyütüp, kul hakkına girmek- koru. Yarabbi bizi her türlü hata ve günah- ten korkuyorum. Acaba diyorum bizlerin tan, şeytanın ve nefsimizin oyunlarından “büyüklerimiz” dediğimiz insanlar ister din koru. Yarabbi, cümle Müslümanlara fera- adamı, ister siyasi benim kaygımın binde setle ve ihlâsla hareket etmeyi nasip et.” diye dua etmek düşüyor… temmuz 2015 | ASDER 43

İslam Davasında Yalnız Bırakılmak Mehmet KANMAZ Diğer bir ifade ile İslâm Müslümanın; aynı zamanda onun da- İslâm davasına sahiplenmek, onun so- davasına sahiplenmek, vasıdır. Yani o, hiçbir zaman iman ettiği rumluklarının bilincinde olmak ve bu so- ve gereklerini yerine getirmekle sorumlu rumlulukları yerine getirmek için çaba ve onun sorumluklarının olduğu dininin, hem kendisi için hem de gayret harcamak, nâfile ya da farz-ı kifâye bilincinde olmak ve bu bütün insanlık için temel bir dava olduğu- bir ibadet değildir. Herkes için farz-ı ayn- nu hatırından çıkarmaz. Onun için bu da- dır. Tıpkı namaz gibi, oruç gibi… Bütün sorumlulukları yerine vanın anlamı, kendisi tarafından yaşan- rükünlerini eksiksiz yerine getiremeyen- getirmek için çaba ve dığı -daha doğru bir ifade ile yaşanması lerin getirebildikleri kadarıyla namaz kıl- gayret harcamak, nâfile gerektiği- gibi başkaları tarafından da ya- maları, oruç tutmaları nasıl farz ise, tam ya da farz-ı kifâye bir şanabilir olması için üzerindeki görev ve olarak eda edemeyişleri üzerlerinden far- sorumlulukların bilincinde olması ve bu zı kardırmıyorsa, yapabildikleri kadarıyla ibadet değildir. bilinci gereğince hareket etmesi demektir. yapmakla muhatap oluyorlarsa, “İslâm Davası”nı sahiplenmek ve sorumlulukları- Buna göre dava birilerimize havale nı yerine getirmek de böyle bir yükümlü- edilmiş, gereklerinin yerine getirilmesi lüktür. Herkes gücü yettiğince bu davayı yalnızca o havale edilenlerden beklenen omuzlamak zorundadır. bir yükümlülük değildir. Diğer bir ifade ile 44 ASDER | temmuz 2015

Davamızın Mahiyeti “De ki: Allah, her şeyin Rabbi iken Davamızın mahiyetini açıklamayı aşa- ben, ondan başka bir ğıda belli bir mantıkla sıralayacağımız Rab arar mıyım hiç? çeşitli iktibaslardan hareketle yapmayı Herkesin kazandığı tercih etmekteyiz. Yüce Rabbimizin bu yalnız kendisine aittir. husustaki birçok buyruğu arasından aşa- Günahkâr hiçbir ğıdaki buyruklar ile yetinelim: nefis, başkasının günahını yüklenmez. “De ki: Şüphesiz benim namazım, Nihayet dönüşünüz bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, ancak Rabbinizedir. âlemlerin Rabbi Allah içindir.” İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyleri size “O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bu- haber verecektir.” nunla emrolundum ve ben Müslümanların ilkiyim.” “De ki: Allah, her şeyin Rabbi iken ben, ondan başka bir Rab arar mıyım hiç? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Günahkâr hiçbir nefis, başkasının günahını yüklenmez. Nihayet dönüşünüz ancak Rabbinizedir. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.” (En’âm, 6/162-164) Bu ayetlerde ilk olarak Müslüman’ın itaat etmek durumunda olduğu makam ilan edilmektedir. Çünkü ibadet, bütün itaat derecelerinin en ilerisini ifade eder. İbadet edilen makamın verdiği bütün emirlerin hepsi eksiksiz yerine getirilmeye çalışılır ve onlara aykırı, onları iptal eden, geçersiz kılan ya da daha alt bir mertebe- ye indiren hiçbir makam ya da emrin var- lığı ve hatta tasavvuru mümkün değildir. Bu ilan hayatın şuuruna varıldığı andan yani mükellefiyet anından itibaren başlar, hayatın nihayete erdiği ölüm anına kadar devam eder. Buyrukların başında esasen ilan edil- miş olmakla birlikte, Allah’ın ulûhiyet ve rubûbiyeti ile tevhid edilmesi bir daha hatırlatılarak önemine ayrıca dikkat çe- kilmekte ve bu yüce makamın verdiği bütün emir ve hükümlere kayıtsız şartsız teslimiyet, yapılan bu ilanda özellikle ha- tırlatılmaktadır. Bu teslimiyet ile birlikte muhatapların böyle bir davaya bağlılığını ilan eden kimseden aksi bir tutuma ya da muhalif bir kanaate sahip olma ihtimali de ortadan kaldırılmaktadır. Son ayette, böyle bir davanın ve duru- şun esasen kâinat ve fıtrat ile tam tamına örtüşen gerçek ve doğru duruş olduğuna dikkat çekilmektedir. Gerçek bu kadar açık ve belirgin olmakla birlikte bazı kim- temmuz 2015 | ASDER 45

Dava adamları, selerin bu hak davayı sahiplenmeyişleri, vası ile karşılaştırmalı olarak- davamızın davamızın ve davamızın onların tercihine kalmıştır. Ama bu dava- mahiyetine dair açıklamalarını önemli nın sahiplerine bu gibi kimselere sorum- gördüğümüz için hatırlatmayı yerinde gö- mensuplarının luluklarını hatırlatmaları gerekmektedir: rüyoruz: durumu ne olursa Kendi günahlarını kendileri yüklenecek- lerdir. Herkes işlediğinden hesaba çeki- Cafer (ra)’in bu açıklamaları birkaç ba- olsun, o duruma lecek, bu davaya karşı duruşuna bağlı kımdan oldukça önemli bir belgedir: uygun takınacakları olarak yaptıklarının, ettiklerinin mükâfat tutum ve duruş ne ise ya da cezasını görecektir. 1. İslâm davasının mahiyeti Risaletin onu ortaya koymak erken yıllarından itibaren açık ve etraflı bir Ayetlerin sonunda oldukça önemli bir şekilde ortaya konulmuştur. durumundadırlar. hususa vurgu yapılmaktadır: Bu dünyada Cahiliyeye karşı tutum İslâm davasını sahiplenenler, bu dava uğ- 2. İman edenler, bu davanın mahiyeti- runda sorumluklarını yerine getirmeye ça- ni, kendilerine yüklediği sorumluluğu çok ve duruşu, davanın lışanlar ile karşı duranlar arasında hüküm iyi bildikleri gibi, cahiliyeden farkını ve do- içinde bulunduğu verilecektir. Kimin haklı, kimin haksız ol- layısıyla iman edenleri ne denli yükseltip duğu ortaya çıkacaktır. Böyle hak bir hük- yücelttiğini de çok iyi idrâk etmişlerdi. şartlara göre belirlemek mün verilecek olması ise bu dava sahip- için, o hususta kaynak lerinin bu dünyadaki en önemli azıkları ve 3. Dava adamları, davamızın ve dava- teşkil eden nasları ve davalarına bağlılıklarını artıran müstesna mızın mensuplarının durumu ne olursa ol- uygulamaları referans bir motivasyon kaynağıdır. sun, o duruma uygun takınacakları tutum almak zorunludur. ve duruş ne ise onu ortaya koymak du- Biricik önderimiz, davamızın başko- rumundadırlar. Cahiliyeye karşı tutum ve mutanı, efendimiz davamızın mahiyetini duruşu, davanın içinde bulunduğu şartla- şöyle dile getirmektedir: ra göre belirlemek için, o hususta kaynak teşkil eden nasları ve uygulamaları refe- Muâz b. Cebel diyor ki: Biz, konuştuk- rans almak zorunludur. larımızdan sorumlu tutulacak mıyız ki, de- dim. O: Davamızın Tarihi ve Esası - Anan iyiliğini görsün ey Muâz, insan- İslâm davası, beşeriyetin yeryüzünde ları yüzüstü -ya da burunları üzerine- Ce- var oluşundan çok daha önce vardı. Bu henneme yıkan dillerinin kazandıkların- davanın insana ne zaman teslim edildiği- dan başka bir şey midir ki, buyurdu. ni tayin etmek imkânımız olmasa bile bu davanın insana teslim edilişinin, beşeriye- Yüce Resulümüz, bu hadiste İslâm da- tin yeryüzündeki maddî ve fiilî varlığından vasının mahiyetini bütün kapsayıcılığıyla çok önce gerçekleştiği muhakkaktır. dile getirmektedir. Çünkü bu hadisinde “iş- lerin başından, temel direğinden ve zirve- Rabbimizin emri ve bizim irademizle sinin tepe noktası”ndan söz etmekle, söz yaptığımız ikrar sonucunda “davamız”ın konusu etmediği diğer bütün hususlara da bize emanet edilişi ile ilgili olarak yüce topluca göndermede bulunmaktadır. Ar- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: kasından hatırlattığı “dilini tutmak” irşadı ile de bütün ayrıntılarıyla İslâm ahlâkına “Hani Rabbin, kıyamet günü: Bizim dikkat çekmektedir. Böylelikle -akidesiyle, bundan haberimiz yoktu, demeyesiniz di- ibadetiyle, Müslüman olmayanlara yönelik ye Âdemoğullarının sırtlarından (sulbün- ilişkilerin ve hukukun esaslarıyla ve bütün den) zürriyetlerini çıkarıp almış ve onları ayrıntılarıyla ahlâkıyla- “İslâm davamız”ın kendilerine şahit tutup ben sizin Rabbiniz mahiyetine bütün kapsayıcılığı ile dikkat değil miyim, (buyurmuştu). Onlar da: Evet çekmektedir. (Rabbimizsin), şahit olduk, demişlerdi.” Aşağıda Efendimiz’in siretinde önemli “Yahut: daha önce sadece atalarımız bir yeri olan Habeşistan’a Hicret esnasın- Allah’a ortak koşmuşlardı. Biz de onlar- da cereyan etmiş bir olaydan söz edece- dan sonra gelen bir kuşaktık. Şimdi (ata- ğiz. Bu olayda Efendimiz’in doğrudan eği- larımız olan) o batıla saplananların işle- timinden geçmiş olan Cafer b. Ebi Talib’in, dikleri yüzünden bizi helâk mi edeceksin, Necâşi’nin sorması üzerine -cahiliye da- demeyesiniz diye.” “İşte biz ayetleri böyle açıklarız. Belki 46 ASDER | temmuz 2015

(tevhide) dönerler diye.”(A’râf, 7/172-174) göstermek de o oranda büyük bir şereftir: Ayetlerin etraflı bir şekilde açıklanması da Bu üç ayetin başında ayrıntılarını bil- “Şüphesiz biz, göklere, yere ve dağ- şunu göstermektedir: mediğimiz bir şekilde bütün insanlardan lara emaneti yüklenmelerini teklif ettik de Yüce Rabbimiz kendisini ruhlar âleminde alınmış olan “bir söz”den onlar onu yüklenmek istemediler. Bundan tevhid edeceğimize bahsediliyor. Böyle bir söz alınması, bu- endişeye düştüler ama onu insan yük- dair bizden almış nun insanın aklî melekelerinin -ya da lendi, çünkü o çok zalim ve çok cahildir.” olduğu sözü, dünyada onların yerine geçebilecek bir gücün- fa- (Ahzâb, 33/72) da bizlere hatırlatmak al ve yerinde olduğunu göstermektedir. üzere gerek gördükçe Buradan dünyada İslâm davasına sahip- Ayet bir taraftan insanın böyle bir ema- peygamberler lenmenin bütün insanlar için aslî bir gö- neti yüklenebileceğinin farkında olup onu göndermiş, resullerine rev olmakla birlikte irade ile yapılan bir yüklenmek iradesini gösterdiğine dikkat kitaplar indirmiştir. tercihin sonucu olarak -ve o verilmiş söze çekerken diğer taraftan -esas itibariy- rağmen- farklı olabileceğini anlamaktayız. le- bu emaneti yüklenmeyi kabul etmiş olmakla birlikte gereklerini yerine getir- Bundan sonraki ayetten de anlaşıldı- memesi halinde karşı karşıya kalacağı ğı üzere Tevhid’den sapmak, ya da İslâm zor durumu da gözler önüne sermektedir. davasını dava olarak bilmemek, beşeriyet Emanetin gereklerini yerine getirmenin tarihinde sonradan ortaya çıkmış ciddi bir önemini vurgulayan iki ayet meâli ile bir- sapıklıktır. Buna rağmen böyle bir sapık- likte “emanet”e dair açıklamalarımızı bağ- lığı asla kabul etmeyen ve İslâm davasını layalım: sahiplenmeyi sözlerine sadakatin bir gös- tergesi olarak sürdürecek olan kimseler “Ey iman edenler, Allah’a ve Rasûlü’ne her zaman bulunacaktır. Bu kimselerin hainlik etmeyin. Bile bile emanetlerinize sorumluluk duygusu ve Allah’ın hesaba de hainlik etmeyin. Bilin ki mallarınız da çekecek olmasından korkuları o kadar evlatlarınız da ancak birer imtihandır ve derindir ki kendilerinden öncekilerin da- muhakkak ki Allah katında büyük mükâfat valarını kaybedip şirk bataklığına saplan- vardır.” (Enfâl, 8/27-28) malarından dolayı üzülmekle kalmayıp helâk edilmekten korkacak kadar endişe- Diğer buyruk da emanetin sahipleri- lenmektedirler. Bu ise onların şirkin ve do- ne tam olarak ve hak edenlere verilmesi layısıyla İslâm davasını unutarak Allah’a emrini, insanlar arasında adaletle hüküm bu davaya sahiplenileceğine dair verilen verilmesi emri ile birlikte ele almaktadır: taahhüde uymamanın ne kadar büyük bir günah olduğunu bilmelerinin ve bunun “Şüphesiz Allah size emanetleri ehli- şuurunda olmalarının bir neticesidir. ne (sahiplerine ve kamu görevlerini liya- kat sahibi olanlara) vermenizi ve insanlar Ayetlerin etraflı bir şekilde açıklanması arasında hüküm verdiğiniz zaman ada- da şunu göstermektedir: Yüce Rabbimiz letle hüküm vermenizi emretmektedir…” kendisini tevhid edeceğimize dair bizden (Nisâ, 4/58) almış olduğu sözü, dünyada da bizlere hatırlatmak üzere gerek gördükçe pey- İşaret ettiğimiz ayet-i kerimeler bir ta- gamberler göndermiş, resullerine kitaplar raftan davamızın tarihî derinliklerini ortaya indirmiştir. Dolayısıyla bu hususta insan- koymakta, diğer taraftan böyle bir davayı lara yaptığı açıklamalar dolayısıyla insan- sahiplenmenin gereği ve bu sahiplenme- ların ileri sürebilecekleri bir mazeretleri nin esas dayanağını ortaya koymaktadır. bırakılmamış olmaktadır. İslâm davası, Müslüman’a gereği yerine getirilmek üze- Bunun ihtiva ettiği anlamlardan birisi re verilmiş bir “emanet”tir. Emanetin hakkı de İslâm davamızın, sıradan beşerî bir ise, gereken şekilde korunmasıdır. dava olmadığıdır. Bu dava, temel nitelik- leri bizimle eşit olan, bizim gibi insanların İslâm davası, göklerin, yerin ve dağ- ortaya koyduğu ve yayıp imkân buldukları ların yüklenmekten af edilmelerini iste- takdirde de diğer insanlara dayatmak için dikleri muazzam bir emanettir. Böyle bir çalıştıkları beşerî bir dava değildir. emaneti taşımak yükümlülüğü büyük bir sorumluluktur, onu taşımak yürekliliğini Burada İslâm davamızın önemli bir yanı daha öne çıkarılmaktadır ki bu da- vanın gerçek sahibinin Allah, önderlerinin yüce peygamberler ve asıl hedefinin yal- temmuz 2015 | ASDER 47

Böyle bir uçuruma nız Allah’a kulluğa çağırmak suretiyle in- etmeye çağırdığı ebedi hakikate ve bu yuvarlanmış bir sanlığa gerçek özgürlüğün yolunun gös- hakikati kabul sonucunda sahip olunacak terilmiş olmasıdır. Bunun dışındaki bütün gerçek özgürlüğe davet etmeyi sürdüre- kimsenin başkası davalar ya insanların birbirlerini kul edin- ceğiz. Tıpkı bizden önce aynı yolun izle- tarafından bu meleri ile ya da insanın kendi “hevâ”sını yicilerinin yaptığı ve bizden sonra gelecek ilâhlaştırmasıyla neticelenir: dava erlerinin yapacağı gibi: hevâya uymanın kötü akıbetlerinden “Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen Dava Sahibi Olmak, Allah ile Yapılan korunmasına imkân kimseyi gördün mü? O kimseye sen mi Akde / Sözleşmeye Bağlı Kalmayı Ge- bulunmamaktadır. vekil olacaksın?” (Furkan, 25/43) rektirir Hevâsına uyan kimsenin “bilgi sahibi” olmasının “Kendi hevâsını ilâhı edinmiş, bilgisine İslâm davasını kabul ederek böyle bir dahi bu durumda bir rağmen Allah’ın kendisini şaşırtmış oldu- akde taraf olmanın ne anlama geldiğini ğu, kulağına ve kalbine mühür vurduğu, ortaya koyan buyruklar arasında şu ayet-i gözü üzerine de perde gerdiği kimse hak- kerimeler oldukça dikkat çekicidir: kında ne dersin? Artık buna Allah’tan baş- ka kim hidayet verebilir? Hiç öğüt almaz “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canla- mısınız?” (Câsiye, 45/23) rını ve mallarını -onlara Cenneti vermek karşılığında- satın almıştır. Onlar Allah Böyle bir uçuruma yuvarlanmış bir kim- yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler. senin başkası tarafından bu hevâya uy- Bu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da yeri- manın kötü akıbetlerinden korunmasına ne getirmeyi taahhüt ettiği hak vaaddir. imkân bulunmamaktadır. Hevâsına uyan Allah’tan daha çok vaadini kim yerine kimsenin “bilgi sahibi” olmasının dahi bu getirir ki? O hâlde yapmış olduğunuz bu durumda bir değeri olmaz. Çünkü hevâya alış verişe sevinin. En büyük kurtuluş işte uymak öyle bir musibettir ki bilginin, ilmin budur.” (Tevbe, 9/111) olumlu etkilerini dahi ortadan kaldırır. Bilindiği gibi akidde taraflar ve akid ko- İşte bizim bu çağı da tıpkı on beş asır nusu bulunur. Burada tarafların biri yüce öncesindeki “cahiliye” gibi, “cahiliye çağı” Allah, diğeri ise bu davayı dava bilen, bu olmakla nitelendirmemizin sebebi de bu- davaya sahiplenmeyi taahhüt eden her- dur. Evet, bu çağ, daha doğrusu bu ça- kestir. Akid konusu ise, Allah tarafından ğın insanları, hevâlarını ya da türlü zalim vaad edilen cennet ile İslâm’ı dava edinen otorite ve makamları ilâhlaştırmaları se- tarafın takdim edeceği malı ve canıdır. bebiyle bunca büyük bilimsel ilerlemele- re rağmen “cahiliye”dedirler. Çünkü “ilim” Yüce Allah’ın şu buyruğu dava yolunda sıfatına layık olabilmenin birinci ve temel sebatın yüceliğini ve dava adamı olarak şartı, sağlam tevhid akidesi başta olmak yaşayacaklarına söz verenlerin sözlerin- üzere İslâm davasına iman etmek ve onun de durmanın ne derece üstün bir özellik gösterdiği hedefler doğrultusunda bütün olduğunu ortaya koymak için yeterlidir: gücü, azim ve kararlılığı ile yürümektir. Bu şartın tahakkuk etmediği kişi ve toplumlar “Müminler arasında Allah’a verdikleri için “cahiliye mensubu” olmaktan kurtuluş sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğit- mümkün değildir. ler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar Buna göre -adı ne olursa olsun- çağ- hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir. Çünkü Al- daş siyasal, ekonomik, ahlâkî ya da felsefî lah doğru olanları doğrulukları sebebi ile bütün sistemler, görüşler, ideolojiler… mükâfatlandıracak…” (Ahzâb, 33/23-24) Bu ilim çağında bulunmalarına ve ilmin imkânlarından yararlanmalarına rağmen Geçmişte ve Günümüzde Davamız “cahiliye” vasfını bütün korkunçluğuyla taşımaktan ve her türlü dalâlet ve zulmü Müslüman’ın davası, kuru, anlamsız, temsil etme özelliği ile yaftalanmaktan dünyevî herhangi bir maksatla güdülen kurtulamazlar. Buna rağmen biz İslâm da- bir dava değildir. Müslüman’ın davasında vasının sahipleri olarak on beş asır önce başkalarını ezmeye, alçaltmaya, sömür- Allah’ın emri ile yüce Resulümüzün “Ki- meye, haklarını gasb etmeye, adaletsiz- tap Ehli” şahsında bütün insanlığı kabul liğe, zulme ve ahlâksızlığa yer yoktur. 48 ASDER | temmuz 2015

Müslüman’ın davası tam anlamıyla in- yükümlüdürler. Mücadelelerini ne kadar Dava adamının sanlığın hayrını istemeye ve bu hayrı her ve nasıl bir kararlılıkla sürdürdüklerine davasının neticesinde türlü meşru yol ve imkânı kullanarak ger- gelince şu buyruk, bunu göstermektedir: beklentileri; “De ki “Bize çekleştirmeye matuf bir davadır. Bu dava iki güzel şeyin birinden uğurunda gösterdiği fedakârlıklardan kim- “Ey kavmim, elinizden geleni yapın. başkasının gelmesini seden en ufak bir karşılık beklemez ya Muhakkak ben de yapacağım. Yakın- mi gözetir durursunuz? da bu yolla herhangi bir menfaat aramaz. da kendisini rüsvay edecek azabın kime Hâlbuki biz Allah’ın Onun için en büyük mükâfat, amelinin, bir geleceğini ve kimin yalancı olduğunu bi- size kendi katından dava adamı olarak yaptıklarının Allah’ın leceksiniz. Gözetleyin, gerçekten ben yahut bizim ellerimizle huzurunda kabul edilmesi ve beşeriyetin de sizinle beraber gözetleyiciyim.” (Hud, bir azab getireceğini mutluluğuna katkıda bulunduğunu göre- 11/93)9 bekliyoruz. Öyleyse bilmesi ya da buna kanaat getirmesidir. bekleyiniz, muhakkak Dava uğrunda mücadele etmeyi bı- biz de sizinle beraber Dava adamının davasının neticesinde rakmak ya da gevşetmek, dava adama- bekleyenleriz.” (Tevbe, beklentileri; “De ki “Bize iki güzel şeyin nın yapabileceği bir iş değildir. Tehdit, 9/52) buyruğunda dile birinden başkasının gelmesini mi göze- tehlike, hapis, işkence ya da -bazı ölçü getirilmektedir. tir durursunuz? Hâlbuki biz Allah’ın size ve değerlendirmelere göre- başarısızlık, kendi katından yahut bizim ellerimizle dava adamının yolunda her zaman kar- bir azab getireceğini bekliyoruz. Öyleyse şı karşıya kalabileceği hâllerdir. Bu böyle bekleyiniz, muhakkak biz de sizinle bera- olduğuna göre, özellikle egemen (ABD ber bekleyenleriz.” (Tevbe, 9/52) buyru- şahsında temsil edilen) çağdaş cahiliye ğunda dile getirilmektedir. (ve onun uydusu durumundaki) İslâm top- raklarına çöreklenmiş, Müslüman ümme- “İki güzel şey”in ikisi de biri diğerinden te her türlü zulüm ve baskıyı uygulayan, güzel. bu uygulamalarıyla da ancak siyonist ve haçlı emellerine hizmet eden kukla yö- Ya zafer ya da şehadet, akabinde netimler, her zaman için İslâm davasının Cennet… ve bu davayı güden gerçek Allah erlerinin karşısına dikileceklerdir. Onları her türlü Resullerin Duruşu yola başvurarak her türlü hile ve desise ile yollarından vazgeçirmeye çalışacaklardır. Kastettiğimiz anlamda “dava adamı” Gerektiği yerde, zindanlarını, katil asker- olmanın zirvesini elbette ki resuller temsil lerini, -Müslüman’ın her türlü güven hakkı- eder. Dolayısıyla onlar, davaları adına ca- nı ortadan kaldırmakla görevli- güvenlik(!) hiliye ile verdikleri mücadelelerinde sergi- güçlerini, darbecileri… devreye sokmak- ledikleri duruşları ve takındıkları tutumları tan da geri kalmayacaklardır. Çünkü on- ile her zaman için müminlerin en önde ge- ların gayeleri Allah’ı değil, gönüllü kölelik len örnekleridirler. Onların mücadeleleri- yaptıkları İblis’in kuklaları efendilerini razı nin mahiyeti ne idi ve onlar mücadelelerini etmekten ibarettir. ne pahasına sürdürmüşlerdi? Yani hangi davanın adamı idiler ve bu davalarındaki Bütün bunlara ve buna benzer her direnç ve sebatları hangi boyutlarda idi? türlü tehlikeye rağmen Allah’a verdiği sö- zünde duran, bu yoldaki alışverişinden Davalarının mahiyeti; “And olsun ki biz vazgeçmeyen, bey’atini asla bozmayan, her ümmet arasında, ‘Allah’a ibadet edin bozmayı hatırına dahi getirmeyen ve da- ve tağuttan kaçının.’ diye bir peygamber vasını beşeriyete tebliğ edip onu egemen göndermişizdir.” (Nahl, 16/36) buyruğu ile kılmak için gayret eden ve bunun da be- dile getirilmektedir. delini gerektiğinde ödemekte tereddüt et- meyen kimseler “dava adamı”dırlar. Onların davetleri “Lâ ilâhe illallah” da- vası idi. Allah’tan başka uydurma bütün Gerçek anlamıyla “adam gibi adam” ilâhlar tâğuttur ve red ve inkâr edilmelidir- olan bu adamlara ümmet olarak da insan- ler. Çünkü “ilâh”lık ile gerçekte en ufak bir lık olarak da gerçekten çok muhtacız. ilgileri bulunmamaktadır. Çünkü “ilâh”lık yalnızca Allah’ın hakkıdır. Peygamberlerin davası bu idi. Müslü- manlar da onların kutlu izinden gitmekle temmuz 2015 | ASDER 49


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook