AYIRT ETME AYIRT ETME: Organizmanın uyarıcıları ayırt etmeyi öğrenmesidir. Uyarıcılar AYIRT EDĠCĠ arasındaki farkı anlaması bilmesi öğrenmesidir. Genellemenin tersi ayırt etmedir. UYARICI * Ayırt etmede, genellemenin tersine organizmanın koĢullama sürecinde AYIRT EDĠCĠ kullanılan uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek tepkide bulunma eğilimidir. EDĠM ÖRNEK: UYARICI **Evde her Ģeyi ağlayarak yaptıran bir çocuğun anaokuluna baĢladığında da KONTROLÜ öğretmenine ağlayarak her Ģeyi yaptırmaya çalıĢması genelleme, daha sonra anaokulunda ağlamanın fayda etmediğini görmesi de ayırt etmedir. **Daha önce maydanoza da çiçek diyen çocuğun daha sonra çiçeğe çiçek maydanoza, maydanoz demeyi öğrenmesi KPSS-2009-Evde oyuncaklarını toplama alıĢkanlığı olmayan Özgür, yuvaya baĢladığı ilk gün oynadığı oyuncakları toplayıp oyuncak dolabına kaldırmadığı için öğretmeni tarafından sertçe uyarılmıĢ ve o günden sonra yuvadayken her zaman oyuncaklarını toplamıĢtır. Ancak Özgür evde yine oyuncakları toplamama alıĢkanlığını devam ettirmiĢtir. Özgür‘ün yuvadayken oyuncakları toplamayı öğrenmesi ancak evdeyken toplamama alıĢkanlığını devam ettirmesi, sırasıyla aĢağıdaki süreçlerden hangileriyle açıklanabilir? CEVAP: Edimsel koĢullanma – Ayırt etmeyi öğrenme Ayırt Edici Uyarıcı: **Organizmanın hangi uyarıcılarda davranıĢı göstereceğini öğrenmesidir. DavranıĢı gösterdiği uyarıcı ayırt edici uyarıcıdır. Organizmanın davranıĢına yön veren uyarıcı ÖRNEK **Ahmet Bey eĢini ve çocuklarını rahatsız etmemek için sigara içeceği zaman balkona çıkmaktadır. Bir süre sonra baĢka sebepler için bile balkona çıksa sigara yaktığını fark eder. Burada BALKON sigara içmek için Ayırt Edici Uyarıcı, Balkona çıktığında sigara yakması ise Ayırt Edici edimdir. Genel olarak ise burada bir uyarıcı kontrolü vardır. KPSS-2010-Salih Bey trafikte aracını sıkıĢtıran bir kamyonet sürücüsüne korna çalmıĢ ve küfür etmiĢtir. Bu sırada araçta bulunan oğlu bu olaya tanık olmuĢtur. Daha sonra babasının her korna çalıĢında çocuk küfür etmiĢtir. Korna sesi çocuğun küfür etme davranıĢını kontrol eden ne tür bir uyarıcıdır? CEVAP: Ayırt edici uyarıcı KPSS-2006-Ücreti düzenli bir biçimde her haftanın son iĢ günü ödenen bir çalıĢan, diğer günlerde değil, sadece haftanın son iĢ gününde ücretini almak üzere muhasebe bürosuna gitmektedir. Bu durumda haftanın son iĢ günü söz konusu çalıĢanın muhasebe bürosuna gitme davranıĢını kontrol eden ne tür bir uyarıcıdır? CEVAP: Ayırt edici uyarıcı KPSS-2010-Bir çalıĢan patronundan maaĢına zam istemeye karar verir, ancak o sırada patronun telefonda öfkeyle birini azarladığını duyduğu için zam istemeyi erteler, çalıĢanın zam isteme davranıĢını kontrol eden bir uyarıcı vardır. Edimsel koĢullanma sürecinde bu tür uyarıcılara ne ad verilir? CEVAP: Ayırt edici uyarıcı Ayırt Edici Edim: Sadece belli bir durumda yani belli bir ayırt edici uyarıcıya yapılan edimsel tepkidir. AYIRT EDĠCĠ UYARICININ kontrolündeki davranıĢ AYIRT EDĠCĠ EDĠM‘ dir ÖRNEK: Yolda karĢıdan karĢıya geçerken kırımızı ıĢık (ayırt edici uyarıcı) gördüğümüzde bekler (AYIRT EDĠCĠ EDĠM) kaza geçirmekten kurtuluruz SAYFA 51
AYIRT ETME UYARICI KONTROLÜ: AYIRT EDĠCĠ **Ayırt edici uyarıcının sunulması ya da ortamdan çekilmesine göre organizma UYARICI belirli bir davranıĢta bulunur, Skinner bunu uyarıcı kontrolü olarak görmektedir. AYIRT EDĠCĠ DavranıĢın gerçekleĢme olasılığı ayırt edici uyarıcının kontrolündedir. EDĠM KPSS-2010-AĢağıdaki davranıĢlardan hangisi bir ayırt edici uyarıcı tarafından kontrol edilmesi söz konusudur? UYARICI KONTROLÜ CEVAP: Hatice ne zaman resim çekilecek olsa saçını düzeltmektedir (Resim çekimi Hatice için ayırt edici uyarıcıdır.) GENEL BĠR ÖRNEK: Bir çocuğun itfaiye aracının siren sesini, polis ve ambulans siren sesleriyle karıĢtırmaması AYIRT ETME, duyduğu sesin itfaiye aracının siren sesi olduğunu söylemesi davranıĢı AYIRT EDĠCĠ EDĠM, itfaiye aracının siren sesi ise AYIRT EDĠCĠ UYARICI, Bu arada çocuğun sesi bir uyarıcı tarafından kontrol edilmektedir. DavranıĢa sebep olan davranıĢı yönlendiren bir uyarıcı vardır. Bu duruma ise UYARICI KONTROLÜ denir. ALIġMA ALIġMA: PekiĢtireç devam eder ama davranıĢ yine de ortadan kalkar. PekiĢtireç ALIġKANLIK verilmesine rağmen davranıĢın ortadan kalkmasının nedeni organizmanın pekiĢtirece KAZANMA alıĢması ve pekiĢtirecin değerinin azalmasıdır. AlıĢmayı önlemek için sürekli aynı pekiĢtireç kullanılmamalı ara sıra değiĢtirilmedir UYARI-1:AlıĢmada sürekli aynı pekiĢtirec verildiğinden dolayı gücün azalmasından kaynaklı davranıĢın yapılma durumunun azalması ya da yok olması vardır. Sönme de ise pekiĢtireç verilmediği için davranıĢın yok olması söz konusudur. ÖRNEK: Öğretmeni öğrencisine derse katıldığında sürekli aferin dediği halde derse katılmamaya baĢlaması ALIġMA-Nasıl olsa katılıyor diyerek aferin demeyi kestikten sonra öğrencinin bir süre sonra derse katılması ise SÖNME dir UYARI-2-AlıĢmanın önlenmesi için sürekli aynı pekiĢtireç kullanılmamalı, pekiĢtireç değiĢtirilerek davranıĢ pekiĢtirilmeye devam edilmeli, bazı davranıĢlar bu Ģekilde bazen uzun süre pekiĢtirmeyi gerektirebilir. UYARI-3 Farklı pekiĢtireçler kullanarak davranıĢı kazanana kadar devam ettirmeye ise ALIġKANLIK KAZANMA denir ALIġKANLIK KAZANMA: AlıĢkanlıklar uzun sürede kazanılır ve otomatik hale gelir. Kazanılan bir alıĢkanlıktan vazgeçmek çok zordur ve alternatifleri göremeyiz. Kazandığımız alıĢkanlıkları otomatik olarak yaparız. Tilki dersinden vazgeçer de alıĢkanlığından vazgeçemez-AlıĢkanlıklar insanların ikinci huylarıdır sözleri de alıĢkanlıkların otomatik hale geldiğine iĢaret eder. KPSS-2010-AyĢegül Hanım akĢam evdeyken elektrikler kesilmiĢtir. DıĢarı çıkacak olan AyĢegül Hanım hangi odaların ıĢıklarının açık olduğunu bilmediğini fark etmiĢtir. Odaların düğmelerini tek tek kontrol etmiĢ ancak hangi yöne doğru açıldıklarını hatırlayamadığını görmüĢtür. Emin olmak için odalara ilk kez giriyormuĢ gibi yapıp düğmelere basmıĢ böylelikle düğmeler hangi yöne doğru basılı olduklarında ıĢığın açık olduğundan aĢağı yukarı emin olmuĢtur. AyĢegül Hanım‘ın hangi odaların ıĢıklarının açık olduğunu anlamak için bilmeden öğrenme ile ilgili aĢağıdaki süreçlerin hangisinden yararlanmıĢtır? CEVAP: AlıĢkanlık KPSS-2003-Odasını düzenli tutma alıĢkanlığı kazandırmak isteyen bir anne, çocuğuna bir hafta boyunca yatağını düzelttiği her gün için ona sütlü kakao vermiĢ; bir haftanın sonunda, artık yatağını her gün düzelten oğlunun düzenli olmanın yararlarını anladığını düĢünerek sütlü kakao vermeyi kesmiĢtir. Ancak bu düĢüncenin aksine, çocuğu yavaĢ yavaĢ yatağını düzeltmekten vazgeçmiĢtir. Bu durum aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? CEVAP: Bazı davranıĢların alıĢkanlık haline gelmesi için çok uzun süre pekiĢtirilmesinin gerekmesi KPSS-2005- Öğrencilerine öğrettiği istenen davranıĢın sürekliliğini sağlamak isteyen bir öğretmen, onların bu davranıĢını aralıklarla pekiĢtirmekte, ancak her seferinde aynı pekiĢtireci kullanmamaktadır. Bu öğretmenin farklı pekiĢtireçler kullanmasının nedeni aĢağıdakilerden hangisidir? CEVAP Bir pekiĢtirece alıĢmanın gerçekleĢmesini önlemek SAYFA:52
Simgesel ** Ġstenilen davranıĢları ortaya koyan öğrencilere aferin, not, para, Ģeker, oyun Ödülle gibi uyarıcılar yerine pekiĢtireç olarak puan, fiĢ, boncuk, çiçek figürü, yıldız, marka gibi nesnelerin verilmesi temeline dayanır. Birey belirli sayıda davranıĢı yaptıktan PekiĢtirme sonra ödüle kavuĢur. Belirlenen sayıdaki davranıĢa ulaĢmada gösterdiği her davranıĢa bir simge ya da sembol verilir. ÖRNEKLER: Trafik kazası sonucu kısmi felç geçiren 4 yaĢındaki Tuana‘ya fizyoterapisti doğru yaptığı her üç harekete bir pembe boncuk vermektedir. Her 10 boncuktan sonrada Tuana‘ya sevdiği Ģekerlerden vermektedir. Bu durum aĢağıdaki kavramlardan hangisi ile açıklanabilir? CEVAP: Simgesel ödülle pekiĢtirme Geceleri tuvaletini tutamayan 5 yaĢındaki Murat‘a, okul öncesi öğretmeni bir pano verir. Altını ıslattığı gecelerde, yağmurlu havayı temsil eden bir iĢareti koymasını, ıslatmadığı günlerde de güneĢi temsil eden iĢareti koymasını söyler art arda altını ıslatmadığı üç günde bir tane fazladan güneĢ iĢareti koymakta on beĢ günün sonunda dokuz güneĢ topladığın da ise istediği bir çizgi filmin dvd‘sini hediye etmektedir. Murat‘ın altını ıslatmasını önlemek için öğretmenin kullandığı teknik aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? CEVAP: Simgesel ödülle pekiĢtirme KPSS-2008- AĢırı kilolu bir genç, diyetisyeniyle bir anlaĢma yapmıĢtır. Bu anlaĢmaya göre belirli bir kaloriyi aĢmayacak biçimde yemek yediği her öğün için bir yıldız kazanacak altı yıldız topladığında ise bir güneĢ elde edecektir. Dört güneĢ topladığı zaman kendisine sevdiği bir sanatçının konseri için bilet verilecektir. Gencin belirli kaloride yemek yemesini sağlamak için diyetisyenin kullandığı teknik aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? CEVAP: Simgesel ödülle pekiĢtirme KPSS-2009- Öğrencilerine ödev yapma alıĢkanlığı kazandırmak amacıyla yaptıkları her ödeve bir yıldız veren ve toplam on yıldız kazananlara bir kitap hediye eden bir öğretmen, aĢağıdaki davranıĢ kontrol tekniklerinden hangisini kullanmaktadır? CEVAP: Simgesel ödülle pekiĢtirme ZĠNCĠRLEME **Bazı öğrenmeler aĢamaların izlenmesiyle ve pekiĢtirilmesiyle gerçekleĢtirilir. Her aĢama bir sonraki aĢamanın ayırt edicisi durumundadır ve her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ geliĢtirilir. **Her aĢama bir sonraki aĢamanın ayırt edicisi olur. Her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ geliĢtirilir. ÖRNEKLER **Bir kiĢiye patates kızartmayı öğretmek zincirleme yolla olur. Önce patatesler soyulacak, sonra tava ocağa koyulacak, ardından yağ eklenecek, patatesleri tavaya atılacak gibi sıra ile ve her aĢamanın pekiĢtirilmesiyle davranıĢın öğretilmesi mümkündür. ** Çay demleme davranıĢını öğrenebilmek için aĢamalar belirlenir. Çaydanlığa su koyma, çaydanlığı ateĢe koyma, suyun kaynaması, çayı demleme vb. aĢamalar birbirini izler. Her aĢama pekiĢtirilerek davranıĢ öğrenilmiĢ olur. ** Alfabenin öğretilmesinde A, B, C, D, E... gibi aĢamalar birbirinin ön koĢulu ve pekiĢtirme ilkelerine göre öğretilir. ** Bazı davranıĢlar vardır ki yapı olarak aĢamalardan oluĢur. Bu aĢamaların izlenmesi ve tüm davranıĢın gerçekleĢmesi biçimlendirmeye benzer bir mekanizmayla gerçekleĢtirilir. Bu mekanizmaya zincirleme denir. Örneğin, sizin arkadaĢınızı görmeniz ayırt edici uyarıcı görevi yapar ve arkadaĢınıza ―Merhaba‖ dersiniz, sizin yaptığınız bu tepki arkadaĢınızın size ―Merhaba‖ demesi için ayırt edici bir uyarıcıdır. Onun size merhaba demesi ise sizin ―Nasılsınız?‖ demeniz için hem ayırt edici uyarıcı hem de pekiĢtirici uyarıcıdır.(Senemoğlu 2005) SAYFA 53
YOKSUNLUK **Denek olacak hayvan bir yoksunluk programına tabi tutulur. Eğer pekiĢtireç olarak yiyecek kullanılacaksa hayvana deneyden önceki birkaç gün 23‘er saatlik periyotlarla yiyecek verilmez. PekiĢtireç olarak su kullanılacaksa da hayvan aynı Ģekilde susuz bırakılır. Bu yolla Skinner, hayvanı güdülemek için baĢvurmadığını söylemektedir. Ona göre yoksunluk sadece belli bir durumda gösterilecek performansla iliĢkilidir. Bir baĢka deyiĢle, yoksunluk yoksunluğu gidermek içim gerekli olan performansı etkilemekte, performansı yükseltmektedir. Edimsel KoĢullama Süreci a. Yoksunluk (Deprivation) b. Beslenme Mekanizması (MagazineTraining) Eğitimi) c. Manivelaya Basma (Lever Pressing) PROGRAMLI ÖĞRENME__SKİNNER PROGRAMLANDIRILMIġ ÖĞRETĠM *DavranıĢçı öğrenme kuramına bağlı olarak Skinner tarafından geliĢtirilmiĢtir. DavranıĢçı yaklaĢımı benimsemiĢ öğretmenlerin pekiĢtirme ilkelerini temel alan bilgi parçacıklarını adım adım düzenleyerek öğrenciyi ilerlemeye yönelten modeldir. *Programlı öğrenmenin en önemli noktası bireyin kendi hızına göre öğrenmesine hizmet etmesi ve bireysel farklılıkları dikkate almasıdır. PROGRAMLI *Öğretimin bireyselleĢtirilmesini ve hatanın en aza indirilmesinin ÖĞRENME amaçlandığı pekiĢtirme ilkeleri temel alınır ve dönüt-düzeltme hemen yapılır. Bu modelde Skinner in PekiĢtirme Ġlkeleri kavramına dikkat etmek (ÖĞRETĠM) gerekir. *Üniteler küçük adımlara ayrılır, önkoĢul öğrenmeler dikkate alınarak belli bir sıra içinde iĢlenir. Öğrenilecek konuların öğrencilere karmaĢık gelmesi ve hazırbulunuĢluk düzeyi üzerinde olması durumunda konu aĢamalılık ilkelerine göre iĢlenir. K- üçük adımlar (Parçalara bölme) E- tkin katılım (Öğrencinin sürece dâhil edilmesi) B- aĢarı ilkesi (PekiĢtireç kullanımı-her baĢarılı davranıĢ pekiĢtirilir) A- nında düzeltme(DavranıĢ doğruluğunun hemen bildirilmesi-geribildirim-dönüt) -Bireysel hız(Öğretimin bireyselleĢtirilmesi-bireysel farklılıklar) *Okulda ya da okul dıĢında yapılan bireyselleĢtirilmiĢ öğretme ve öğrenme yaklaĢımıdır. **Öğrenilecek her davranıĢ(bilgi parçacıkları)sırasıyla hiç atlamadan öğretilir. Öğrenci bu yöntemde özel hazırlanmıĢ bir materyalle(bilgisayar yazılımı, programlı ders kitapları v.b) kendi kendine öğrenir. **Öğretmen sürecin her aĢamasında dönüt vererek yönlendirir. Öğretim bireylerin hızına göredir. Cevaplar öğrenme sırasında öğrenciye bildirilir. Okul içinde ve dıĢında her yerde kullanılır. SAYFA 54
BĠTĠġĠK KURAMLAR-(DAVRANIġCI) WATSON- GUTHRIE BİTİŞİKLİK: Ġki değiĢik uyaran – tepki bağlantısının birbirini anımsatmasıdır. Yani iki uyarıcıdan biri ortaya çıktığın da diğeri onu hatırlatmaktadır. Birçok bilgiyi ve davranıĢı uyarıcı ile doğru davranıĢı tekrarlarla bitiĢtirerek öğrenmiĢizdir. **Watson davranıĢçılık kuramının kurucusudur. **Watson temel olarak davranıĢların yaĢantı yoluyla nasıl değiĢtirilebileceği ile ilgilenmiĢtir. Yani Watson‘a göre kalıtsal davranıĢlar yoktur. Öğrenmede çevrenin ve yaĢantıların önemine dikkat çeker. Ġnsan davranıĢı çocukluktan itibaren çevredeki belli uyarıcılarla belli tepkilerin birleĢmesi sonucu koĢullanma yoluyla, meydana gelir. Ġnsan davranıĢlarının ve sonuçlarının önceden tahmin edilebileceğini belirtir. **Çocuklar oyun hamuru gibidirler, onlara istediğimiz Ģekli veririz derken kalıtsal davranıĢ ve öğrenmenin olmadığına dikkat çektiğini tekrar görmekteyiz. Bana bir düzine çocuk getirin ben onları doktor avukat sanatçı tüccar hatta hırsız ve ya dilenci olarak yetiĢtireceğimi garanti ediyorum demektedir. **Watson yürüme, koĢma, konuĢma gibi karmaĢık becerilerimizin hep uyarıcı tepki arasında bağ kurma yoluyla öğrenilmiĢ davranıĢlar olduğunu ve bütün davranıĢların klasik koĢullanma yoluyla WATSON öğrenilebileceğini savunmuĢtur. Bebekler koĢullanma yoluyla suçlu, müzisyen, ressam haline BĠTĠġĠKLĠK getirilebilir. Yani insanda, koĢullanma yoluyla her kiĢilik oluĢturulabilir ve geliĢtirilebilir. WATSON ** Watson‘a göre öğrenme pekiĢtirmeye bağlı değildir, Ģartlı ve Ģartsız uyarıcıların birbirlerine çok yakın aralıklarla verilmesi yani bitiĢiklik sayesinde gerçekleĢir. Ona göre koĢullu ve koĢulsuz uyarıcılar ne kadar sık verilirse öğrenme de o kadar güçlenmektedir. Buradan bitiĢiklik ve tekrarın Watson da ne kadar önemli olduğu anlaĢılmaktadır. ** Watson öğrenmeyi davranıĢ geliĢiminin temel süreci olarak kabul etmiĢ ve ― bir insan ne öğrenmiĢse odur‖ anlayıĢı getirmiĢtir. ** Watson‘a göre insanlar üç temel duygu ile doğarlar: Bunlar; korku, öfke ve sevgidir. **Gözlenebilir-ölçülebilir davranıĢlar üzerinde durulmalıdır. **ĠçebakıĢ yöntemini kullandıkları için yapısalcılara karĢı çıkar WATSON‘DA ÖNEMLĠ KAVRAMLAR. 1-EN SON-EN SIK ĠLKESĠ ** Watson‘a göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya verilmiĢ olan en son tepki ya da en çok tekrarlanan tepkidir. Watson öğrenme sürecinde sadece bitiĢiklik ve sıklık ilkelerini kabul etmiĢ, pekiĢtirmenin ya da ödüllendirmenin gerekli olmadığını savunmuĢtur ** Watson‘un ―Sıklık‖ ve ―En son yapılmıș olma‖ ilkeleri de önemlidir. Yani belli bir uyarıcıya karșı belli tepkiyi ne kadar sık gösterirsek o tepkinin gerçekleșme ihtimali o derece artar. Aynı șekilde en son gösterilen tepkinin aynı uyarıcıya karșı yapılma ihtimali diğer tepkilerin gösterilme ihtimalinden daha fazladır. **Watson‘a göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o uyarıcıya karĢı en son yapılmıĢ ve en çok tekrarlanmıĢ tepkidir. Bu ilkeye ― en son ve en sık tepkisi‖ adı verilir. Watson için en önemli Ģey uyarıcı – tepki ikileminin tekrarlama sıklığıdır. Öğrenmede koĢullu ve koĢulsuz uyaranlar birbirlerine çok yakın zamanlarda verilmelidir. DavranıĢların en son ve en sık yapılan davranıĢlar öğrenilen davranıĢlardır. En sık ve en son ilkesi. 2-KORKU KOġULLAMASI VE UYARICI GENELLEMESĠ ** Watson, klasik koĢullanmanın genellemesi deneyini 11 aylık Albert adlı bir bebek üzerinde çalıĢmıĢtır. Albert‘e beyaz bir fare hediye edildi. BaĢlangıçta bebeğin fareye yönelik herhangi bir korkusu gözlenmedi. Bir süre sonra bebeğin fareye her yaklaĢımında koĢullu bir uyaran olarak güçlü bir mekanik ses çıkarıldı. Bu ses doğal olarak Albert‘i korkuttu ve fareden uzaklaĢtırdı SAYFA 55
WATSON ** BitiĢiklik ilkesi sonucu zamanla korku tepkisi koĢulsuz uyaran olan fareye karĢıda gösterilmeye baĢlandı. Zamanla bebek gördüğü beyaza benzer her Ģeyden (beyaz oyuncak, BĠTĠġĠKLĠK beyaz tavĢan) uyarıcı genellemesiyle korkmuĢtur(UYARICI GENELLEMESĠ) Bu deneyi ile Watson, klasik Ģartlanma yoluyla fobi oluĢturulabildiğini göstermiĢtir. 3-SĠSTEMATĠK DUYARSIZLAġTIRMA-ve KORKUNUN GĠDERĠLMESĠ **Tepkisel koĢullanma yoluyla korku öğrenilebiliyorsa korkmama da öğretilebilir. **Bu teknikle, korkulan bir objeye adım adım fiziksel yaklaĢma söz konusudur. Korkan kiĢi, pasiftir, Çocuk hedef davranıĢları yaptığı için ödüllendirilmez. GUTHRIE BĠTĠġĠKLĠK GUTHRIE **Öğrenmenin tek yasası bitiĢikliktir. Ödül-pekiĢtirece ve tekrara gerek yoktur. ** Öğrenmede tek deneme kuralı vardır. TEK DENEME BĠTĠġĠKLĠK ÖRNEK: Zil et, zil et verildiğinde ilk salya akıtıldığında öğrenme gerçekleĢir tekrara gerek yoktur. **Öğrenmenin en temel kanunu Eġ ZAMANLI KOġULLANMADIR. Bir uyarıcı tepkinin ortaya çıkmasını sağladığı anda UYARICI-TEPKĠ arasındaki bağ yani BĠTĠġĠKLĠK hemen kurulur. Organizma bundan sonra aynı uyarıcıyla tekrar karĢılaĢtığında yine aynı tepkiyi verir. Yani en son verilen tepkiyi verir. SONUNCULUK ĠLKESĠ UYARI-1: Sonunculuk ilkesi WATSON ile aynıdır. Fakat tekrara gerek yoktur diyerek Watson ile görüĢ ayrılığına düĢer. UYARI -2:Tekrar sadece beceriyi geliĢtirir. Örnek: Arabayı kullanmak çok sayıda hareketi gerektirir.(Gaza basma, debriyaj, vites kolu, direksiyon hareketi v.b) bu hareketler arasında bağlantı tekrar ile oluĢur. Hareketler tek baĢlarına TEK DENEME ile öğrenilir. Kötü alıĢkanlıkların (DavranıĢ DeğiĢtirme)yok edilmesinde üç yöntem önermiĢtir 1-EĢik Yöntemi-(AlıĢtırma): **Küçük bir adım atılır ve o yolda ilerlenir. Ġstenmeyen davranıĢları, istenen davranıĢlara dönüĢtürmeyi sağlayan bir öğrenme tekniğidir. Ġstenmeyen davranıĢı meydana getiren uyarıcı organizmaya azar azar ve yavaĢ yavaĢ uzun sürede verilerek, istenmeyen davranıĢın ortaya çıkması önlenir ve istenen davranıĢın yapılması sağlanır. ÖRNEKLER: **Bütün olarak bir yumurtayı yiyemeyen çocuğa yumurta çok küçük parçalara bölünerek azar azar verilir. EĢik olarak kabul edilen bir yumurtayı yiyebilme sınırı aĢılır ve kötü alıĢkanlık ortadan kalkar. **Spora yeni baĢlayan birinin terlememek için mekik sayısını her gün 10 ar adet artırarak sonunda 100 mekik çekecek duruma gelmesi GUTHRIE **ġehir dıĢına ÖSS tercihi yapmasına kesinlikle izin verilmeyen bir kız öğrenicinin babasını BĠTĠġĠKLĠK EĢik Yöntemiyle ikna etmesi mümkündür. Önce Ģehir dıĢında tercih edeceği okulların artılarından bahseder, daha sonra yaĢadıkları Ģehirdeki okulların olumsuz yanlarını anlatır. Bu Ģekilde baĢka olumlu yanları bulur ailesine anlatır. Aileyi sonunda ikna eder. ** Okula korktuğu için gitmek istemeyen çocuğa eğlenceli okul öyküleri anlatılır, okul arkadaĢlarının eve gelmesi sağlanır, okula yakın yerlerde gezintiye çıkılır, okul bahçesinde oyun oynanır ve çocuk alıĢtırılır. SAYFA 56
GUTHRIE 2-Bıktırma(Yorma)Yöntemi: BĠTĠġĠKLĠK **Çekici olan Ģey fazlasıyla maruz bırakılıyor ve kiĢi bundan bıktırılır. Ġstenmeyen davranıĢ organizma usanıncaya ya da yerine farklı bir davranıĢ gösterinceye kadar yaptırılır. Organizma istenmeyen davranıĢı yapmaktan sıkıldığı için, davranıĢ sönme eğilimine girer. ÖRNEKLER **Çikolata aĢırı yiyen birisine çok sayıda çikolata verilirse bu zevkinden bıkar. **Kibrit yakarak tehlike saçan bir çocuğu anne bir sürü kibrit vererek bıkıncaya kadar yakmasını ister.(KPSS-2002-CEVAP: Guthrie) **Günde bir paket sigara içen birine, günde 5 paket içirilmesi **Atı eğere alıĢtırmak için atın üzerine eğer yerleĢtirilir. KiĢi ata biner ve at eğeri atmaktan vazgeçinceye kadar koĢturulur. 3-Zıt Tepki Yöntemi-(ÇatıĢan Uyarcı Verme): Zıt tepkiler uyandıran iki uyaranın bir araya getirilmesi. Bireye yapmaktan kaçındığı ve hoĢlanmadığı davranıĢ, hoĢlandığı ve yapmak istediği bir davranıĢ ile birlikte yaptırılır veya gösterilir. Zıt tepki yönteminde, istenmeyen davranıĢı ortaya çıkaran uyarıcı, tam tersi bir davranıĢa neden olması beklenen diğer bir uyarıcıyla eĢleĢtirilir. ÖRNEKLER: ** Hiç sevmediği bir dersi çok sevdiği bir hocadan alması **Kediden korkan çocuğa korktuğu kedi annesinin (sevdiği birisi) kucağına konularak gösterilir. Korku kaynağı olan nesne ya da durum sevdiği kiĢi veya durumla iliĢkilendirilir. Böylece korku yok edilir… **Sigarayı bırakmak isteyen birinin sakız çiğneyerek sigarayı unutmaya çalıĢması EK AÇIKLAMALAR: GUTHRIE **Ona göre öğrenmek bir defa da ve son yaĢantı sonucunda meydana gelmektedir. **Günlük yaĢamda insanların isimlerinin bir kez söylendiğinde öğrenilmesi beklenir. BĠTĠġĠKLĠK **Bir öğretmenin öğrencisine istemediği halde yaptığı ödevi yeniden yaptırdığını düĢünelim. Öğretmen bir daha ödev verdiğinde öğrenci en son yaptığı ödevi yeniden hatırlayacaktır. **GUTHRĠE‘ göre öğrenciler sınavlara en son eğitim gördüğü yerde girmelidir. **Yaparak yaĢayarak öğrenmeye önem verir ve Yaptığımız Ģeyi öğreniriz ifadesi ile destekler. **Öğrenmenin aktarılması-transfere eğitim sürecinde fazla önem vermemektedir. ÖRNEK: Tahtada matematik problemini çözen bir öğrenci benzer hatta aynı problemi sırada otururken çözemeyebilir. Çünkü uyarıcılar birbirlerinden farklıdır. *Yaptığımız Ģeyi öğreniriz, tekrarlar beceriyi geliĢtirir. * Öğrenmede ödüle ve pekiĢtirmeye gerek yoktur. * Ceza bitiĢiklikle ilgilidir. ÖRNEK Eve her girdiğinde mantosunu ve çantasını yere atan çocuğunu annesi her seferinde azarlar ve onları yerine astırır. Ve bu hep böyle devam eder. Daha sonra annesi kızının manto ve Ģapkayı atmasını sağlayan uyarıcının onu azarlaması olduğunu anlayarak diğer seferinde manto ve Ģapkasını alarak dıĢarı çıkmasını ister ve içeri girer girmez azarlamaksızın manto ve çantayı asmasını ister; bu kez davranıĢ düzelir.(BURADA CEZANIN PEK ĠġE YARAMADIĞINI VURGULAMAKTADIR) AZARLIYOR FAKAT DOĞRU DAVRANIŞI YAPTIRMIYOR(Tahrik edici). SON DAVRANIŞ OLAN YERE ATMA DAVRANIŞIDA DEĞİŞMİYOR. SON AŞAMADA İSE MANTOYU KIZMADAN ASTIRIYOR. SON DAVRANIŞ ASMA DAVRANIŞI OLDUĞU İÇİN DEVAM EDİYOR. SAYFA 57
EġĠK YÖNTEMĠ KADEMELĠ ZĠNCĠRLEME SĠSTEMATĠK ALIġTIRMA YAKLAġTIRMA DUYARSIZLAġTIRMA PekiĢtireç yok BĠÇĠMLENDĠRME PekiĢtireç var PekiĢtireç yok PekiĢtireç var. AlıĢkanlıkların ve tutumların AlıĢkanlık beceri kazandırma Seri birbirini takip eden Korkuların giderilmesi- söndürülmesi-genellikle kötü ĠĢlem sırası önemli değildir. becerilen kazandırılması-iĢlem davranıĢ ok etme-Basit alıĢkanlıklar adımları-basamakları sıra ile refleksif davranıĢlar yapılır, önceden planlanır. Organizmaya hissettirmeden ĠĢlem sırası önemlidir. anlamayacağı Ģekilde verilir. Uyarıcı küçük dozlarda verilir. Edimsel öğrenme Edimsel öğrenme Tepkisel koĢullanma Guthrie Sistematik duyarsızlaĢtırma: Var olan bir duyguyu ortadan kaldırmak için kullanılır asla pekiĢtirme kullanılmaz ve yeni bir davranıĢ kazanılmaz. Mesela köpekten korkan bir çocuğa önce köpek resimleri gösterilir sonra çocuğun yanına küçük sevimli bir köpek getirilir ve böylece korku ortadan kalkar. ÖRNEK/2007 KPSS Köpeklerden korkan bir çocuğa, bu korkusunu yenmesi için, önce köpek resimleri, daha sonra oyuncak köpekler gösterilmiĢtir. Bunların ardından, çocuğun canlı bir köpeği önce uzaktan, daha sonra yakınlaĢarak izlemesi sağlanmıĢtır. Son aĢamada ise çocuk köpeğe dokunarak onu sevmiĢtir. Bu uygulamada aĢağıdaki tekniklerden hangisi kullanılmıĢtır? A) Aralıklı pekiĢtirme B) Kaçınma koĢullaması C) Sistematik duyarsızlaĢtırma D) BiliĢsel terapi E) Model alma Kademeli yaklaĢma: Yeni bir davranıĢ kazandırma sürecidir ve her davranıĢtan sonra pekiĢtirme yapılır. ÖRNEK: Kalabalık önünde konuĢamayan bir öğrenciyi önce 2-3 kiĢinin önünde konuĢturup alkıĢlarız(PekiĢtirme) sonra 5-6 kiĢinin önünde konuĢturup alkıĢlarız daha sonra kalabalık bir topluluk da konuĢtururuz ve alkıĢlarız gibi. EĢik Yöntemi: Bu yöntem kademeli yaklaĢtırma gibi yani bir davranıĢ kazandırma da kullanılır tek farkı asla pekiĢtirme yapılmaz. YavaĢ yavaĢ küçük adımlarla davranıĢ kazandırılır. AlıĢkanlığın değiĢtirilmesi için Guthrie'nin önerdiği yoldur. Uyarıcıyı belli belirsiz verir, zamanla artırırsın. Aynı uyarıcıyı artırırısın. BĠREYĠN ĠSTEMEDĠĞĠ UYARICI AZDAN ÇOĞA DOĞRU BELĠRLĠ DÜZEYDE VERĠLĠR. ÖRNEK: Bütün olarak zeytini yiyemeyen ve tüküren çocuğa,zeytin çok ufak parçalara bölünerek azar azar verilir.Tadı sevimsiz gelse de tükürme tepkisini uyandırmaz.hatta zamanla zeytini zevkle yiyebilir. ÖRNEK SORU: Evde çiçek bulundurulmasından hiç hoĢlanmayan Naim Bey’in eĢi Sevgi Hanım, önce salonun uzak bir köĢesine küçük bir süs çiçeği yerleĢtirmiĢtir. Sevgi Hanım, diğer haftalar geldiğinde de salonun ve evin diğer yerlerine Naim Bey’in tepkisini çekmeye neden olmayacak büyüklükte birkaç saksı daha yerleĢtirmeyi baĢarmıĢtır. Sevgi Hanım’ın evini çiçeklerle donatma çabası aĢağıdaki yöntemlerden hangisine uygun bir davranıĢ sayılabilir? A) EĢik yöntem B) KarĢıt koĢullanma C) KoĢullu tepki D) Ayırt etme eğitimi E) Kademeli yaklaĢma ÖRNEK SORU: Yüksel doğduğunda ailesinin ekonomik sorunlarından dolayı bir aileye evlatlık olarak verilmiĢtir. Aradan yıllar geçtikten sonra onu evlatlık alan ailesi Yüksel'e gerçeği anlatmak ister. Bu amaçla bu konuyla ilgili filmleri seçerek onunla birlikte izler. KonuĢmalarında evlatlık verilen çocuklardan bahsederler. Belli bir süre sonra onu öz ailesinin olduğu yere götürürler. Evlerini olduğu çevreyi gösterirler ve en sonunda durumu anlatarak ailesi ile tanıĢtırırlar. Bu süreçte kullanılan teknik hangisidir? a)Kademeli yaklaĢma b)Sistematik duyarsızlaĢtırma c)Zıt tepki d)EĢik yöntemi e)KoĢullu anlaĢma SAYFA 58
BAĞ KURAMI-BAĞSAL KURAM THORNDĠKE DENEY Thorndike, kafesteki kedilerin deneme yanılma yoluyla mandal mekanizmasının iĢleyiĢini öğrenerek kafesten nasıl kurtulduklarını inceleyen deneyiyle tanınır. Kapalı kafese yerleĢtirilen bir kedi, kafesin dıĢındaki bir balığa ulaĢmak ya da kafesten kurtulmak için kafesin içinde sağa, sola koĢar, köĢelere gider gelir, sıçrar, kafesin parmaklıklarını ısırır, fakat dıĢarı çıkamaz. DıĢarı çıkabilmesi kafesin kapısının açılmasına ve açmayı sağlayan bir kapı mandalına bağlı ipin çekilmesine ya da gerdirilmesine bağlıdır. Kedi rastgele yaptığı hareketler sonucu mandala bağlı ipi gerdirince kapı açılmıĢ ve dıĢarıdaki yiyeceği elde etmiĢ ya da kafesten kurtulmuĢtur. SONUÇ En temel öğrenme deneme – yanılma öğrenmesidir. Organizmanın yiyeceğe ulaĢma – para kazanma gibi ihtiyaçları vardır. Bu amaçlarına deneme – yanılma yoluyla ulaĢmaya çalıĢır. Birçok yol dener ve bunlardan iĢe yarayanları hoĢnutluk verenleri alır iĢe yaramayanları hoĢ olmayanları ise eler. Öğrenme bir tür problem çözmedir. (YapmıĢ olduğu deneyde kafes kedi için bir problemdir ve kedi çıkmayı öğrenir.) Uyarıcı ile tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığını inanır. Büyük atlamalardan çok küçük adımlarla meydana gelir DENEME-YANILMA-TEKRAR-HOġNUTLUK-HAZ- VEREN-SĠNĠRSEL BAĞ GENEL BĠLGĠLER **Organizma amaca ulaĢmak için bir takım tepkilerde bulunur. Bu tepkilerden biri rastlantısal olarak organizmanın amaca ulaĢmasını sağlar. Bundan sonra amaca götürmeyen tepkiler terk edilirken, amaca götürenlerin tekrarlanma olasılığı artar. ** BağlaĢımcılık iki uyarıcının aynı anda tekrar tekrar ortaya çıkmasıyla iki uyarıcının bitiĢik duruma gelmesi ve birinin diğerini hatırlatmasıdır. ** Uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığını savunur. Öğrenmenin en temel formu deneme-yanılma öğrenmesidir. Daha sonra buna seçme-bağlama yoluyla öğrenme adını vermiĢtir. **Bireye haz veren ve sonuca götüren davranıĢ kalıcı olur. **Thorndike‘a göre öğrenme, büyük atlamalardan çok, küçük sistemli adımlarla meydana gelir. Thorndike‘a Göre Öğrenmenin Üç Temel Kanunu 1-HazırbulunuĢluk Kanunu: **Deneyler sırasında aç hayvanların kafesin dıĢındaki yiyeceklere ulaĢmak için daha çok çaba gösterdiğini farkeden Thorndike, öğrenmede güdülenmenin etkili olduğunu ileri sürmüĢtür. ** Bu kanun üç bölüm halinde açıklanır. --Bir kiĢi etkinlik göstermeye hazırsa etkinliği yapması da mutluluk verir. --Etkinliği göstermeye hazır, fakat etkinliği yapmasına izin verilmez ise bu durum kızgınlık yaratır. --Etkinliği yapmaya hazır değilken etkinliği yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar. ÖRNEK: **Hazır bulunuĢluk ilkesine örnek verecek olursak; çocuk bilgisayar kullanmaya hazır ve buna izin verilirse kullanmaktan haz duyar. Çocuk bilgisayar kullanmaya hazır ancak bilgisayar kullanmasına izin verilmezse çocukta kızgınlık yaratır. Çocuk bilgisayar kullanmaya zorlanırsa kızgınlık duyar. KPSS-2009-Bir ilköğretim okuluna bu yıl atanan Stajyer Öğretmen Mehmet Bey, müdür tarafından 2A Ģubesinin sınıf öğretmeni olarak görevlendirilir. Mehmet Öğretmen, öğrencilerin ileriki yıllarda girecekleri önemli sınavları düĢünerek sadece öğretim programındaki konuların yeterli olmayacağına inanmaktadır. Bu nedenle öğrencilerinden her hafta en az 50 sayfalık bir hikâye kitabı okumalarını ve bu kitabın özetini çıkarmalarını istemektedir. Öğretmenin bu davranıĢı, Thorndike‘ın öğrenme ve eğitimle ilgili görüĢlerinden hangisine uygun değildir? A) Tekrar yasası B) Etki yasası C) Tepki analojisi D) Ait olma yasası E) HazırbulunuĢluk SAYFA 59
2-Tekrar Kanunu: 1930 ÖNCESĠ 1930 SONRASI **Thorndike göre, uyarıcı ve tepki arasında bağ ** Tekrar etme bağı güçlendirmediği gibi, kullanıldıkça güçlenir (Kullanılma Yasası) ve ―tekrar‖ kullanmamada bağın gücünü azaltmaz. Bununla devam etmediğinde uyarıcı durumlar ve tepkiler birlikte tekrar etme, bağın gücünde az bir geliĢme arasındaki bağlaĢım zayıflar (Kullanılmama Yasası). sağlayabilir, kullanmamada biraza unutmaya yol açabilir. **Ancak her tür amaç için tekrar yasası uygundur ** Ancak her tür amaç için tekrar yasası uygun değildir. DĠKKAT: **Uyarıcı ile tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir. Tekrar devam etmediğinde ise bağlaĢım zayıflar. Yani yaparak öğrenir yapmayarak unuturuz. (Daha sonra bu görüĢünü değiĢtirmiĢtir. Tekrar az bir geliĢme sağlar tekrar etmeme ise az bir unutmaya sebep olur demiĢtir.) **Öğrenme sürecinde tekrarlama ezberlemeden daha önemli bir etkilidir. ** Thorndike, tepkilerin doğruluğu hakkında geribildirim verilmeden yapılan tekrarların etkili olmadığını ortaya koymuĢtur. 3-Etki Kanunu: ** Thorndike'in etki kanunu, yani davranıĢın, sonuçları tarafından Ģekillendirildiği ilkesi, Skinner'in edimsel koĢullanma teorisinin temellerini oluĢturmuĢtur. ** Öğrenme psikolojisine getirdiği en önemli katkı, \"etki kanunu\" dur. Araçsal koĢullanma adı verilen etki kanununa göre tepki sonuçları tarafından kontrol edilir. Eğer bir davranıĢ o çevrede bir doyuma ulaĢıyorsa, aynı ortamda o davranıĢın oluĢma olasılığı artmaktadır.. **Eğer uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu haz verici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir. **Eğer yarıcının yol açtığı tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. SONUÇ: Etki pekiĢtirilirse uyarıcı tepki arasındaki bağ güçlenir. Tepki cezalandırılırsa uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. **DavranıĢları değiĢtirmede ödül cezadan daha önemlidir. ÖRNEK: **Ders çalıĢarak yüksek not alan bir öğrenci bundan haz alır ve çalıĢmaya devam eder. KPSS-2008- Okula yeni baĢlayan öğrencilerine çalıĢma alıĢkanlığı kazandırmak isteyen bir sınıf öğretmeni verdiği ödevleri yapan öğrencileri çikolatayla ödüllendirmekte, yapmayanları ise teneffüste dıĢarı çıkarmayarak cezalandırmaktadır. Öğretmenin öğrencilerine ders çalıĢma alıĢkanlığı kazandırmak için izlediği yol Thorndike‘ın hangi ilkesiyle uyuĢmamaktadır? CEVAP: Etki yasası 1930 SONRASI 1930 ÖNCESĠ **Ceza istenmeyen davranıĢların engellenmesinde .**Ceza istenmeyen davranıĢların engellenmesinde etkilidir. etkili değildir. ****Eğer yarıcının yol açtığı tepkinin sonucu ****Eğer yarıcının yol açtığı tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. zayıflamaz UYARI: Sayfa 60 **Yukarıdan da anlaĢılacağı gibi etki kanununu yarı yarıya değiĢtirmiĢtir **DavranıĢlar ortaya çıkardığı sonuçlardan etkilenir **PekiĢtirme cezadan daha etkilidir. **DavranıĢ sonuca bağlıdır.
ÖRNEK SORU: BağlaĢımcılık öğrenme kuramına iliĢkin aĢağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Öğrenme birdenbire içgörüsel bir Ģekilde gerçekleĢir. B) Öğrenmenin en temel formu amaca yönelik deneme- yanılma öğrenmesidir. C) Organizmanın hazırbulunuĢluk düzeyi öğrenmenin niteliğini etkilemez. D) Ceza uyarıcı - tepki bağını zayıflatmaz. E) Uyarıcı - tepki arasındaki iliĢki sinirsel düzeyde oluĢan bir bağlantı değildir. THORNDĠKE‘NĠN DĠĞER ĠLKE KANUN VE KAVRAMLARI BAĞLAġIMCILIK **Thorndike; öğrenmenin temelinin, duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ olduğunu kabul etmektedir. AlıĢkanlıkların meydana gelmesini ya da yok olmasını, bu duyusal uyarıcılar ile tepkiler arasındaki bağların güçlenmesine ya da zayıflamasına bağladığından Thorndike‘in kuramı ―bağ‖ psikolojisi ya da ―bağlaĢımcılık‖ olarak adlandırılmaktadır. ** Ġlgilendiği konu sadece uyarıcı koĢullar ve davranıĢ eğilimleri değil, aynı zamanda uyarıcı ve tepkiyi bir arada tutan Ģeyin ne olduğudur. Thorndike, uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına ifade etmiĢtir Etkinin **PekiĢtirme, pekiĢtirilen doğru davranıĢı arttırmakla birlikte, bu davranıĢla birlikte Yayılması görülen yanlıĢ davranıĢı da arttırmaktadır. PekiĢtirmenin etkisi pekiĢtirilen davranıĢla birlikte görülen diğer davranıĢlara da yayılmaktadır. **Zamanı geciken bir pekiĢtirme doğru davranıĢın tekrar edilmesini sağladığı gibi pekiĢtirilmeyen, fakat doğru davranıĢla yan yana olan yanlıĢ davranıĢların da tekrar edilmesine neden olmaktadır. **PekiĢtirilen davranıĢın öncesindeki-sonrasındaki-çevresindeki davranıĢlarında pekiĢtirilmesi anlamında gelir ÖRNEK: **Bir annenin kızına oyuncaklarını dolaba kaldırması için\" oyuncaklarını hızlı bir Ģekilde dolaba yerleĢtirirsen en sevdiğin pastayı yiyebilirsin\" demesi üzerine çocuk ödüle ulaĢabilmek için hızlı bir Ģekilde oyuncaklarını dolaba düzgün Ģekilde değil de dağınık dağınık yerleĢtiriyor. bu durumda annenin vaad ettiği ödül istenmeyen davranıĢın( oyuncakları dolaba dağınık Ģekilden yerleĢtirme) ortaya çıkmasına neden oluyor. **Yemeklerden önce ellerini yıkaması halinde çikolatayla ödüllendirilen bir çocuğun, ellerini kurulamak için bir ödül almadığı halde, ellerini yıkama davranıĢı ile birlikte ellerini kurulama davranıĢının da ödüllendirilmesi Ait Olma **Thorndike‘a göre iki uyarıcı arasında çağrıĢımsal bir iliĢkinin oluĢması için bu öğelerin bitiĢik ya da yakın olması yeterli değildir. Aynı zamanda bu iki öğenin birbirleriyle anlamlı bir Ģekilde bir arada olup olmadıkları da önemlidir. ÖRNEK: **Tuba bir kız, Orhan bir erkektir. Bu cümlede kız ve Orhan kelimeleri birbirlerine yakındır fakat bu cümle çok sayıda tekrarlansa yine de bitiĢik ve yakın olmalarına rağmen Orhan‘a ait olan erkek olma özelliğinden dolayı ORHAN-ERKEK çağrıĢımı daha güçlü olacaktır. Ait Olma Örnekleri Kedi-Havlar-BitiĢik ama çağrıĢım yok Köpek-Havlar-BitiĢik ama çağrıĢım yok Köpek-Havlar-ÇAĞRIġIM VAR. BĠRBĠRLERĠNE AĠT ÖZELLĠKLER. **Bir uyarıcı durumda iki öğe birbirine aitse, ikisi arasında bir çağrıĢım olmakta, bitiĢik olmasına karĢın bir birine ait olmayan öğeler arasında çağrıĢım meydana gelmemektedir. .**Ayrıca tepkinin meydana getirdiği etki organizmanın ihtiyaçlarıyla iliĢkili ise, öğrenme daha kolay yani tepki ihtiyacı karĢılamalıdır. ÇağrıĢım ve bağlaĢımcılığı etkiler ve güçlendirir. SAYFA 61
ÇağrıĢımsal **Thorndike bu kavramı Ģu örneklerle açıklamaya çalıĢmaktadır. Bireyler alfabedeki Zıtlık harfleri ileriye doğru daha kolay tekrar ederken geriye doğru daha zor söylerler. Seçme Ve Ġngilizce Türkçe öğrenen bir kiĢi ―Ġngilizce-Türkçe‖ sözlüğe bakmaya alıĢmıĢsa, Bağlama ―Türkçe-Ġngilizce‖ sözlüğe bakmakta zorlanabilir. Çarpım tablosunu ileriye doğru öğrenen kiĢinin geriye doğru sayması zordur. Dikkat: Uyarıcı tepki arasındaki bağların tek yönlü olduğunu söyleyerek mekanik bir öğrenme görüĢü ortaya sürmüĢtür. Dikkat: Organizma biliĢsel kuramlarda olduğu gibi genel ilkeleri değil, tek bir durumu öğrenir. **Thorndike'a göre öğrenmenin en temel formu deneme-yanılma öğrenmesidir. Ġnsan ya da hayvan olsun, öğrenme durumunda olan organizma, belli bir problemlerle karşılaştığında kendisini amaca götürmeyen başarısız tepkileri eler. Haz ile sonuçlanan, başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir. **Öğrenici olan organizma, kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaĢma, para kazanma gibi çeĢitli amaçlara ulaĢmak zorunda olduğu problemli bir durumla karĢılaĢtırılır. Organizma amaca ulaĢmak için değiĢik davranıĢlar yapar. Bunlardan bazıları amacına ulaĢtırır, bazıları ulaĢtırmaz. Öğrenen organizma aynı problemle karĢılaĢtığında amaca ulaĢtıran tepkileri seçer. Thorndike bu duruma daha sonra seçme ve bağlama adını vermiĢtir. ÖRNEK: **Bir ressam uygun rengi elde edebilmek için elindeki boyaları farklı farklı defalar karıĢtıracak, uygun olmayan renkleri eleyecek, kafasında tasarladığı rengi elde edince ise seçecektir. **Thorndike, problem çözme sürecinin ard arda sıralanan denemelerin sonucunda yavaĢ yavaĢ oluĢtuğunu savunur. Thorndike‘a göre öğrenme, büyük atlamalardan ziyade, küçük sistemli adımlar sonucunda gerçekleĢir. Öğrenmede ** Öğrenme küçük adımlarla oluĢur‖ ilkesi: Öğrenme birden bire değil, küçük Küçük Adımlar ve sistematik adımlarla oluĢur. Organizma davranıĢları parça parça yaparak sonuca ulaĢır. Ġlkesi .**Thorndike‘ye göre öğrenme doğrudandır: Öğrenme düĢünme yoluyla veya mantıkla gerçekleĢmez. Eğer zekâyı kullanarak öğrenme olsaydı, kedi kendini kafesten çıkaracak doğru tepkiyi öğrendikten sonra deney tekrarlandığında, kafesten çıkmak için sadece bu davranıĢı gösterecekti. Oysa ilk denemede kafesten çıkmayı baĢaran kedi, ikinci denemede benzer ve baĢka hatalar yapmıĢ sonunda kafesten çıkmıĢ, üçüncü denemede hataların bir kısmını tekrarlamıĢ ve daha uzun sürede kafesten çıkmıĢtır. Tekrarlar devam ettirildiğinde ise, kedinin kafesten çıkma süresi giderek azalmıĢtır. ÖRNEK:Bir yapboz genellikle parçalar arasındaki iliĢkiler dikkate alınarak değil,farklı durumların denenmesi sonucunda gerçekleĢir. Tepkinin ** Bu ilke sınama yanılma sürecinde ortaya konulan denemelerin sayısına ÇeĢitliliği bağlı olarak öğrenmenin süresine ve hızına açıklık getirir. Buna göre organizma öğrenme sürecinde ―ne kadar fazla tepki gösterirse, öğrenmesi o kadar hızlı olacak, öğrenmenin süresi de o kadar kısa olacaktır‖ **Organizma aktiftir, doğru çözüme ulaĢıncaya kadar çeĢitli tepkiler dener. **Tek tepki yoktur organizma problem durumundan kurtuluncaya kadar birçok farklı tepkilerde bulunur. ĠĢine yarayanları seçer iĢine yaramayanları eler. Bu durum aynı zamanda deneme yanılma öğrenmesinin de temelini oluĢturur SAYFA 62
Dikkat Çekici :**DavranıĢı yönlendiren çevredeki dikkat çeken bazı uyarıcılardır. Uyarıcılar ** Öğrenici, problem ya da uyarıcı durumundaki, dikkati çeken, daha baskın olan öğeleri ya da uyarıcıları seçerek onlara tepkide bulunur. DavranıĢı Unsurların yönlendiren çevredeki bütün uyarıcılar değil dikkati çeken uyarıcılardır. Kuvveti **Organizma dikkati daha çok çeken uyarıcıya tepkide bulunur. ÖRNEK SORU: Öğrenici Bir lokantada misafirlerini ağırlayan ve hizmetten çok memnun kalan Ömür Bey, Özellikleri misafir ağırlayacağı zaman pek çok lokanta arasından yine o lokantayı tercih edip oraya gitmektedir. Bu durum Thorndike'ın uyarıcı-tepki bağını güçlendirdiği söylediği Transferde faktörlerden hangisi için örnek olabilir? Benzer Öğeler (Tepki analojisi) CEVAP: Unsurların Kuvveti ÇağrıĢımsal :**Bir uyarıcıya yapılan tepkiyi hem dıĢsal hem de kalıtım, yorgunluk, açlık, GeçiĢ güdü vb. içsel uyarıcılar, daha önceki yaĢantıları ve bunlara bağlı oluĢmuĢ tutumları öğrenmeyi etkiler. Bireysel farklılıkların önemi Eski Uyarıcıyı ** Organizmanın çevredeki uyarıcılara verdiği tepki dıĢsal uyarıcılara bağlı Ortamdan olduğu kadar, insanın koĢullarına da bağlıdır. Bunlardan biri kalıtımdır ve Çıkarma değiĢtirilemez, diğeri ise organizmanın tutumları ve eğilimleri gibi daha değiĢmeye açık geçici koĢullardır. **Yeterli problem yaĢantısı kazanmıĢ hayvan acemi hayvana göre problemi daha hızlı çözecektir. ** Tepkiler, belirli bir oranda, bireyin içinde yaĢadığı kültür tarafından belirlenir. Tepkiler, aynı zamanda, içinde bulunulan anın eğilimleri tarafından da etkilenirler. Tutumlar, bireyin hangi koĢullarda tatmin olacağını veya hangi koĢullarda rahatsız olacağını belirler. **Ġki durumdaki öğelerin benzerliği ölçüsünde yeni duruma gösterilecek tepki, önceki durumda yapılan tepkiye benzerdir. Uyarıcı genellemesi olarak tanımlanabilecek bu duruma göre, iki durum arasında ne kadar benzer öğe varsa transfer o ölçüde artar. ** Organizmalar, yeni durumlara benzetmeler yoluyla tepkide bulunabilirler. Yeni bir duruma giren organizma, bu duruma benzer diğer durumlarda yaptığı tepkileri tekrarlayabilir. ** Öğretme-öğrenme ortamının gerçek yaĢamın bir temsilcisi olmasına özen gösterilmelidir. Thomdike'ın \"benzer öğeler transfer teorisine göre iki durum arasındaki ortak öğeler ne kadar çok olursa, transfer o kadar yüksek olur. ** Benzer durumlarda daha önce gösterilen tepkinin gösterilmesi. ÖRNEK: **Hayatında hiç motorlu taĢıt görmemiĢ bir Afrikalı çocuğun ilk defa motorlu bir taĢıt görünce, daha önce ormanda gördüğü yırtıcı hayvanlardan korunmak için yaptığı gibi koĢarak ağaca tırmanması ** ÇağrıĢımsal geçiĢ bir uyarıcı durumunda gösterilen tepkinin, duruma yeni uyarıcıların eklenmesi, eski uyarıcıların derece derece çıkarılmasıyla tamamen yeni uyarıcılara da eski tepkinin gösterilmesidir. GeçiĢ sırasında orijinal uyarıcı yavaĢ yavaĢ ortamdan çıkarılır; bu orijinal uyarıcıya gösterilen tepki eklenmiĢ yeni uyarıcıya da gösterilir veya yeni bir durum oluĢturulur. ÖRNEK SORU Orhan Bey 6. sınıfa giden çocuğunun resimli kitapları okumayı sevdiği halde resimsiz kitapları okumaya pek yanaĢmadığını gözlemlemiĢtir. bu durumu değiĢtirmek içinde çocuğunun severek okuduğu resimli kitaplar okuduğu kimi günler ona resimsiz bazı hikaye kitaplarından kısa kısa bölümler okumaya baĢlamıĢtır. Orhan Bey daha sonra ise resimli kitap olmadan resimsiz hikâye kitabı verildiğinde çocuğunun bu kitaplara da ilgi gösterdiğini görmüĢtür. Orhan beyin çocuğunun bu davranıĢı değiĢtirmede kullandığı yol THORHDĠKE ilkelerinden hangisiyle açıklanabilir? CEVAP: ÇağrıĢımsal GeçiĢ DENEY: Kedilere deneyde önce bir balığı göstermiĢ daha sonra ayağa kalk komutunu vermiĢtir. Bir süre devam ettikten sonra balığı yavaĢ yavaĢ ortamdan çekmiĢ ve kedi sadece ayağa kalk komutuna tepki verir hale geliĢtir. SAYFA 63
THORNDĠKE-EĞĠTĠME ĠLĠġKĠN GÖRÜġLERĠ **Öğretimin düzenlenmesine, öğrenciye kazandırılacak hedef davranıĢları belirleyerek baĢlamalıdır. Eğitim bilimsel bir nitelik taĢımalıdır. Bunun için çıktılar, nesnel olarak gözlenebilir, ölçülebilir özellikler taĢımalıdır. Bu özellikler öğrenciye kazandırılacak davranıĢlardır. Bu nedenle öncelikle hedef ve davranıĢlar belirlenmelidir. ** Hedef davranıĢları belirlerken öğrencinin hazır bulunuĢluk düzeyi dikkate alınmalıdır.(Hazır bulunuĢluk kanunu) **Thorndike için güdüleme, öğrenciye haz veren durumun belirlenmesi için önemlidir. Öğrenciye kazandırılacak davranıĢların öğrencinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olması gerekir. Ġçsel pekiĢtireç yerine dıĢsal pekiĢtireçler daha önemlidir. **Öğrenme küçük birimler halinde oluĢtuğundan, öğrenme adım adım sağlanmalıdır. Kolaydan zora doğru olmalıdır. **Öğrenci, uyarıcı durumdaki dikkati çeken baskın öğelere tepkide bulunur, diğer önemsiz ayrıntıları eler. Bu durumda, öğretme-öğrenme sürecinde, hedef davranıĢa yöneltecek uyarıcıların dikkati çekici nitelikte olması gerekir. **Doğru tepkiler hemen pekiĢtirilmeli, yanlıĢlar tekrar edilmeden düzeltilmelidir. Bu nedenle öğrenciye geribildirim (dönüt) verebilmek için düzenli olarak sınav yapmak gerekmektedir. **Thorndike'ın sisteminde ceza yoktur. Çünkü ceza, uyarıcı ile tepki arasındaki bağı zayıflatmaz. ● Hedef davranıĢlar belirlenirken hazırbulunuĢluk düzeyi dikkate alınmalıdır. ● Öğrenme adım adımdır. O yüzden öğrenme faaliyeti kolaydan zora doğru olmalıdır. ● Öğrenilecek konunun dikkat çekici olmasına özen gösterilmelidir. (Öğelerin baskınlığı) ● Öğrenme – öğretme ortamında öğretmenin değil, öğrencinin etkin olması gerekir. SĠSTEMATĠK DAVRANIġ KURAMI HULL ** Clark L. Hull (1884-1952), ilk olarak mühendislik eğitimi almıĢtır. Lisans sonrası eğitimini psikoloji üzerine yapmıĢtır. Yirmi dört yaĢında çocuk felci geçirmesine rağmen çalıĢmalarına devam etmiĢtir. Ġlk çalıĢması hipnoz ve telkin üzerine olan Hull, on yıllık süreç sonunda öğrenme psikolojisine ve klasik koĢullanmaya yönelmiĢ ve davranıĢın nesnel ilkelerini içeren genel davranıĢ kuramını geliĢtirmiĢtir. **AlmıĢ olduğu mühendislik ve matematik eğitiminden dolayı öğrenmeyi matematiksel formüllerle açıklamaya çalıĢması yönüyle diğer davranıĢçı kuramlardan farklılık gösteren önemli bir yöne sahiptir. ** Hull‘a göre ideal bir öğrenme kuramı Öklid geometrisi gibi önerme ve teoremlerden kurulan mantıksal bir yapıya sahip olmalıdır. Bu nedenle Hull‘un kuram oluĢturma anlayıĢı mantıksal tümdengelim olarak Belli bir düzeyde kaygının olması, kiĢiyi harekete geçireceğinden gerekli olarak görülmüĢtür. **Hull‘a göre, tepki dürtüyü azaltıcı nitelikte olmalıdır. Ġhtiyacı tatmin eden, pekiĢtirilen tepkiler öğrenilir. *****Öğrenilen davranıĢa yapılacak pekiĢtirmenin etkili olabilmesi için, pekiĢtirecin birey için önemli olması gerekmektedir. **Önceki öğrenmeler, benzer koĢullar altında meydana gelecek yeni öğrenmeleri etkilemekte, yeni öğrenmelere transfer edilmektedir. Buna göre, öğretme- öğrenme ortamını düzenlerken, çocuğun ön öğrenmelerini kullanmasını, bunların transferlerini gerçekleĢtirmesini ve iliĢkiler kurmasını sağlayacak benzer nitelikte öğeleri kapsamasına özen gösterilmelidir. ****Öğretme öğrenme durumunda organizmanın yorgunluğunu giderecek dinlenme araları verilmelidir. Aralıklı tekrarlarla performansın geliĢimi sağlanmalı; ayrıca aynı konu alanı bütün gün değil, belli saatlerde yer almalıdır. Haftalık ders çizelgelerinde, bir günde Türkçe, matematik, resim, fizik vb. derslerin birbiri ardına gelmesi bu duruma örnektir. **Öğretme-öğrenme ortamında verilecek uyarı sayısı ve çeĢidi öğrenciyi harekete geçirecek ve yorgunluğa neden olmadan beklenen davranıĢın kazanılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. ****KoĢullanma yoluyla öğrenmede uyarıcı-tepki gruplarının bir arada olmasını ve uyarıcı gruba yapılan tepkilerin doyumsal sonuçlar vermesi gerektiğini savunmuĢtur. **Organizmayı öğrenmeye götüren ihtiyaçlardır. Ġhtiyaçlar dürtü ve güdülenmeyi etkiler ve davranıĢ ortaya çıkar. ****Hull‘a göre karmaĢık davranıĢlar aĢama aĢama öğrenilir ve öğrenmenin temel mekanizması koĢullanmadır. **Bu kurama göre öğrenmenin temel kavramı alıĢkanlıktır. AlıĢkanlık tepki ve ipuçları arasında öğrenilmiĢ bağ gücünü geliĢtirir. SAYFA 64
SĠSTEMATĠK KURAMIN TEMEL KAVRAMLARI DıĢsal Uyarıcı **DıĢ uyarıcının sinirler üzerindeki etkisi, uyarıcı yok olduktan sonra birkaç ve saniye daha sürer. DıĢ çevreden gelen uyarıcılar önce organizmanın sinir sistemini uyarmakta, bu uyarıcı ortamdan kalksa bile sinir sistemi üzerindeki Uyarıcı Ġzi etkisi birkaç saniye devam etmektedir. Bu duruma UYARICI ĠZĠ denir. Hull‘a göre öğrenme uyarıcı tepki iliĢkisi değildir. **DAVRANIġ DĠZGESĠ =UYARICI-UYARICI ĠZĠ-TEPKĠ Ģeklinde formüle edilir. **Göze yabancı bir cisim kaçtığında gözyaĢının gelmesi, vücut sıcaklığı düĢtüğünde titreme gibi. Eğer bir tepki ihtiyacı azaltmıyorsa, bir baĢka tepki biçimi denenir. GenellenmiĢ **Uyarıcı tepkiye yol açar; tepki de biyolojik ihtiyacın karĢılanmasını sağlarsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir. Yani ihtiyaçlar karĢılandıkça, güdü azalır ve uyaran- tepki bağı güçlenir. BaĢarılı pekiĢtirmeler yaparak uyarıcı - tepki bağını ―alıĢkanlık‖ haline getirmek mümkündür. Hull‘a göre PekiĢtireçler, dürtüyü azaltabilen uyarıcılardır. **Önceki yaĢantılar yeni öğrenmeleri etkiler. Benzer uyarıcılar benzer Ģartlı tepkiler meydana getirir. Hull bu transfer sürecine GENELLENMĠġ ALIġKANLIK GÜCÜ adını vermektedir. AlıĢkanlık Gücü **Uyarıcı ve tepki arasındaki bağın gücünü gösterir. PekiĢtirilen uyarıcı ve Uyarıcı tepki sayısı artıkça alıĢkanlık gücüde artar. Genellemesi **Ġlk baĢlarda gösterilen uyarıcı tepki eĢleĢmelerinin alıĢkanlık gücüne olumlu etkisi daha yüksektir, daha sonra bu olumlu etki zamanla azalmaktadır. ****Uyarıcı tepki arasındaki bağın gücüdür. Bu bağ pekiĢtirildikçe güçlenir. Yani bir davranıĢ pekiĢtirildikçe alıĢkanlık gücü de artar. DĠKKAT: AlıĢkanlık gücü azalarak artar yani baĢlangıçta alıĢkanlık gücü hızlı artar fakat sonraki pekiĢtirmeler alıĢkanlık gücünü artırsa da baĢlangıçtaki kadar olmaz. ÖRNEK: Karnı çok aç olan bir kiĢi için bir tabak yemek çok önemlidir. Fakat bir tabak yemeği yedikten sonra ki tabağın gücü bir önceki tabak kadar olmaz. Reaksiyon Gücü **ÖğrenilmiĢ bir tepkinin istenilen (ihtiyaç duyulan)herhangi bir anda yapılması olasılığı. **DÜRTÜ VE ALIġKANLIK GÜCÜNÜN FONKSĠYONUDUR. **DÜRTÜ-ALIġKANLIK GÜCÜNÜN HAREKETE GEÇMESĠ-(REAKSĠYON GÜCÜ OLUġUYOR)-ÖĞRENĠLMĠġ DAVRANIġ GÖZLENĠYOR. ÖRNEK: Ġnsanın yemek yemek için mutfağa yönelmesi için aç olması gerekmektedir. Açlık yoksa mutfağa gitmeyecektir. Tepkisel **Yorgunluk sebebiyle geçici ya da tamamen sönmenin gerçekleĢmesi (KoĢullu) olayıdır. Engelleme **Yorgunluk bıkkınlık organizmanın tepkide bulunmasını zorlaĢtırır. Bu duruma Salınım Etkisi tepkisel engelleme denir. **Tepkinin ortaya çıkmasının engellenmesinin durumdan duruma, zamandan zamana farklılığı **Uyarıcı yoğunluğu ne kadar artarsa salınım etkisi o kadar artar. SAYFA 65
Salınım Etkisi ÖRNEK SORU: Sistematik davranıĢ öğrenme kuramında Clark Leonard Hull, Ģartlanma yoluyla öğrenme için, uyarıcı tepki gruplarının hem bir arada da meydana gelmesinin, hem de uyarıcı grubuna karĢı tepkilerin doyumsal sonuçlar vermesinin gerekli olduğuna dikkat çekmiĢtir. Hull, öğrenilmiĢ tepkinin ortaya çıkmasını engelleyen faktörler bir durumdan diğerine, bir andan diğerine değiĢme göstermesi durumunu hangi kavramla ifade etmiĢtir? CEVAP: Salınım etkisi Gecikme **Uyarıcı – Tepki arasındaki geçen süre Anlık Etkili **Bir uyarıcıya organizmanın birden fazla tepki vermesi olayıdır Reaksiyon Gücü **PekiĢtirmenin miktarı büyüklüğü arttıkça, etkisi gücü ne kadar fazlaysa tepki Crespi Etkisi o kadar kuvvetli olur ve artar. **PekiĢtirmenin büyüklüğü performansın gücünü büyük ölçüde etkilemektedir ÖRNEKLER ** Hayvana ne kadar büyük bir pekiĢtirici verilirse, hayvanın ona ulaĢmak için koĢma hızı o denli artmaktadır. **Çocuğa vaad edilen ödül ne kadar büyükse çocuk o kadar fazla çalıĢacaktır. KISMĠ- ÖNCE KISMĠ- ÖNCE GELEN AMAÇ TEPKĠ Farenin yiyeceği almadan önce, GELEN AMAÇ labirentte daha önce karĢılaĢtığı uyarıcıların meydana getirdiği koĢullu tepkiye ―kısmi- önce gelen amaç tepkisi‖ adı verilmektedir. TEPKĠ DÜRTÜ AZALMASI **Organizmanın ihtiyacı karĢılandıkça dürtü azalır. AlıĢkanlık gücünün azalarak PLASEBO ETKĠSĠ artmasının nedeni de dürtünün azalmasıdır. Yani organizma pekiĢtirildikçe dürtü azalır. HALO **Etkisiz bir pekiĢtirecin etkili bir pekiĢtireç gibi tepkiyi ortaya çıkarması. VE ÖRNEK: ** BaĢı ağrıyan birine sahte ya da alakasız bir ilaç verildiğinde, bir süre sonra baĢının HORN ETKĠSĠ ağrımadığını söylemesi **Organizmanın ya da kiĢilerin bir özelliğine bakılarak o kiĢi ve organizma hakkında olumlu ya da olumsuz görüĢ bildirmek. ÖRNEK: Bir kiĢinin baĢvuru cv sindeki bakıp onunla ilgili olumlu ya da olumsuz yargıya varılması.(Örnek: BaĢvuru cv sindeki resmine bakarak kiĢi hakkında yargıda bulunulması) HALO: KiĢinin belirli bir alanda sahip olduğu olumlu bir özelliğinin, diğer alanlarda da onunla ilgili yorum yapılırken göz önünde bulundurularak genel bir yargının oluĢmasını sağlamasıdır. **ÖRNEK: ** Zeki birinin bu iyi özelliğinden dolayı aynı zamanda çalıĢkan ve sorumluluk sahibi bir insan olduğunun düĢünülmesi ** Kurtlar vadisindeki eroin kaçakçısı, katil Halo‘nun, Ģirin siması ve esprilerinden dolayı gözümüze masum görünmesi ile günlük hayatta örneğini çok güzel bulan etkidir. HORN: KiĢilerin bir alandaki baĢarısızlığının genele mal edilerek olumsuz değerlendirilmesi ÖRNEK: Öğrencinin bir alandaki bir dersinin zayıf olmasından dolayı (fizik) sayısal derslerde baĢarılı olmayacağını söyleme SAYFA 66
HULL‘UN ÖĞRENME KURAMINDAKĠ BAġLICA ÖNERMELERĠ 1. DıĢsal Uyarıcıların Alınması Ve Uyarıcı Ġzi DıĢsal uyarıcı duyu sinirlerine etkiyi baĢlatmaktadır. Ancak bu duyu sinirleri üzerindeki etki çevresel uyarıcı yok olduktan sonra da birkaç saniye sürmektedir. Hull bu etkiye uyarıcı izi adını vermiĢtir. 2. Duyusal Uyarıcıların EtkileĢimi Duyusal uyarıcılar çok ve çeĢitlidir. Bir davranıĢın sadece bir uyarıcı sonucunda oluĢması çok nadirdir. Çoğu zaman davranıĢ, birçok uyarıcının etkileĢimlerinin bir sonucudur. DavranıĢ, birçok uyarıcı kalıntısının etkileĢimlerinin bir ürünü, bir fonksiyonudur. 3. ÖğrenilmemiĢ DavranıĢlar Hull‘a göre organizma bir ihtiyacı giderebilecek tepkiler, öğrenilmemiĢ davranıĢlar hiyerarĢisiyle donanımlı olarak dünyaya gelmiĢtir. Örneğin göze yabancı bir cisim kaçtığında gözyaĢı gelmesi, vücut sıcaklığı düĢtüğünde titreme, arttığında terlemenin meydana gelmesi gibi. Eğer hiçbir içsel tepki biçimi ihtiyacı etkili bir biçimde gideremiyorsa, bu durumda organizma yeni tepki biçimlerini öğrenmek zorundadır. 4. Öğrenmenin KoĢulları: BitiĢiklik Ve Dürtü Azalması Uyarıcı tepkiye yol açar; tepki de biyolojik ihtiyacın karĢılanmasını sağlarsa, uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir. Yani ihtiyaçlar karĢılandıkça güdü azalır ve uyaran-tepki bağı güçlenir. BaĢarılı pekiĢtirmeler yaparak uyarıcı-tepki bağını ―alıĢkanlık‖ haline getirmek mümkündür. 5. Uyarıcı Genellemesi Önceki yaĢantıların, yeni meydana gelecek öğrenmeleri etkilediğini ifade temektedir. Benzer uyarıcılar benzer Ģartlı tepkiler ortaya çıkarırlar. Hull buna genellenmiĢ alıĢkanlık gücü adını verir. 6. Uyarıcı-Dürtü Bağı Organizmadaki biyolojik yoksunluk dürtüyü meydana getirir. Örneğin, ağız ve dudakların kuruluğu, susuzluk dürtüsüyle; açlık hissi, midenin guruldaması gibi belirtiler açlık dürtüsü ile birliktedir. ÖRNEK: Labirent içindeki bir hayvana susuzluğunu gidermek için sola dönmeyi, açlığını gidermek için sağa dönmeyi önerebilirsiniz. Belirli bir dürtü ve uyarıcının birlikte olması, bu dürtüyü gidermek için belirli bir davranıĢın, bir baĢka dürtü içinde baĢka bir davranıĢın öğretilmesini mümkün kılmaktadır. 7. Dürtü Ve AlıĢkanlık Gücünün Bir Fonksiyonu Olarak Reaksiyon Gücü ÖğrenilmiĢ bir tepkinin istenen herhangi bir anda yapılma olasılığına reaksiyon gücü (SER) adı verilmektedir. ÖğrenilmiĢ tepkinin meydana gelmesi için, dürtünün ortaya çıkması ve alıĢkanlık gücünü harekete geçmesi gerekir. Hayvanın yiyeceği almak için kapıyı açma davranıĢını göstermesi, aç olmasına bağlıdır. Reaksiyon gücü, dürtünün ortaya çıkması ile pekiĢtirilen tepki sıklığının bir fonksiyonudur. 8.Tepkide Bulunma, KoĢullu Tepkinin Yapılmasını Engelleyen Yorgunluğa Neden Olur Hull, sönmeyi sadece pekiĢtirme yapılmamasının bir sonucu değil, aynı zamanda yorgunluk sonucunda oluĢan tepkisel engellemenin de bir sonucu olarak görmektedir. 9. Tepkide Bulunmamayı Öğrenme Yorgunluk, olumsuz bir dürtü durumudur ve bu durumda, tepkide bulunmama pekiĢtirici bir etkiye sahiptir. Tepkide bulunmamayı öğrenmeye koĢullu engelleme adı verilmektedir. 10. ÖğrenilmiĢ tepkiyi engelleme eğiliminde olan faktörler bir andan diğerine değiĢir. ÖğrenilmiĢ tepkinin ortaya çıkmasını engelleme bir durumdan diğerine, bir andan diğerine değiĢtirme göstermektedir. Hull bu engelleme potansiyeline ―salınım etkisi‖ adını vermektedir. Çoğu zaman bazı faktörler orta düzeyde engellerken bazen çok az, bazen çok fazla engel teĢkil edebilmektedir. 11. Anlık etkili reaksiyon gücü, tepkisel öğrenme oluĢmadan önce bir reaksiyon eĢiğini geçmelidir Bu önermeye göre, öğrenilmiĢ tepki anında gösterilen etkili reaksiyon gücü, belli bir reaksiyon eĢiğini geçtiği takdirde öğrenme ortaya çıkabilir. 12. ÖğrenilmiĢ Tepkiler; Etkili Reaksiyon Gücü, Salınım Etkisi Ve Reaksiyon EĢiğinin BirleĢik Fonksiyonudur Eğitimin baĢlangıcında, henüz birkaç kez pekiĢtirilmiĢ denemede, etkili reaksiyon gücü ve reaksiyon eĢiği birbirine çok yakındır. Ancak, ne kadar çok deneme yapılırsa yapılsın, her zaman engelleyici faktörlerin ortaya çıkıp koĢullu tepkinin meydana gelmesini önleme olasılığı bulunmaktadır. SAYFA 67
13. Anında Gösterilen Etkili Reaksiyon Gücünün Değeri, Uyarıcı Ve Tepki Arasındaki Gecikme Zamanı Kısaldığı Ölçüde Artar Gecikme, organizmaya uyarıcının verilmesiyle organizmanın öğrenilmiĢ tepkiyi göstermesi arasında geçen süredir. 14. Anında Gösterilen Etkili Reaksiyon Gücünün Değeri, Sönmeye KarĢı Direnci Belirler Sönme ne kadar geç olursa, anlık etkili reaksiyon gücü de o kadar yükselir. 15: KoĢullu tepkinin gücü, doğrudan anlık etkili reaksiyon gücünün ölçüsüne göre değiĢir. KoĢullu tepki oluĢtuktan sonra onun yaygın olarak görülmesi, büyük ölçüde herhangi bir anda gösterilen reaksiyon gücünün değeriyle iliĢkilidir. 16. Aynı durumda birden fazla tepki meydana getirebiliyorsa anlık etkili reaksiyon gücü en üst düzeydedir. Bu önermeye göre, ―anlık etkili reaksiyon gücü‖ ne kadar yüksek ise, aynı durumda meydana getirilen tepki sayısı da o kadar fazladır. **Hull‘a göre, tepki dürtüyü azaltıcı nitelikte olmalıdır. Ġhtiyacı tatmin eden, pekiĢtirilen tepkiler öğrenilir. *Öğrenilen davranıĢa yapılacak pekiĢtirmenin etkili olabilmesi için, pekiĢtirecin birey için önemli olması gerekmektedir. **Önceki öğrenmeler, benzer koĢullar altında meydana gelecek yeni öğrenmeleri etkilemekte, yeni öğrenmelere transfer edilmektedir. Buna göre, öğretme- öğrenme ortamını düzenlerken, çocuğun ön öğrenmelerini kullanmasını, bunların transferlerini gerçekleĢtirmesini ve iliĢkiler kurmasını sağlayacak benzer nitelikte öğeleri kapsamasına özen gösterilmelidir. **Öğretme öğrenme durumunda organizmanın yorgunluğunu giderecek dinlenme araları verilmelidir. Aralıklı tekrarlarla performansın geliĢimi sağlanmalı; ayrıca aynı konu alanı bütün gün değil, belli saatlerde yer almalıdır. Haftalık ders çizelgelerinde, bir günde Türkçe, matematik, resim, fizik vb. derslerin birbiri ardına gelmesi bu duruma örnektir. **Öğretme-öğrenme ortamında verilecek uyarı sayısı ve çeĢidi öğrenciyi harekete geçirecek ve yorgunluğa neden olmadan beklenen davranıĢın kazanılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. **Öğretmenler öğretme-öğrenme durumunda çok çeĢitli faktörlerin öğrenmeyi çeĢitli durumlarda engelleyebileceğini bilerek, öğrenme engellerine karĢı gerekli önlemleri almalıdırlar. ** Eğer tepki ihtiyaçları karĢılanmasını sağlarsa, güdü azalır. Uyarıcı–tepki bağı güçlenir ve “alıĢkanlık” haline gelir. SONUÇ OLARAK: Öğretme-öğrenme ortamında, öğrenme birimine duyulan ihtiyaç, güdülenme, uyarıcı yoğunluğu, pekiĢtirilen tepki sayısı ne kadar artırılır; yorgunluğun meydana getirdiği engellemelerle, diğer öğrenmeyi engelleyici faktörlerin etkisi ne kadar azaltılırsa o kadar etkili bir öğrenme meydana gelir. 68
BĠLĠġSEL AĞIRLIKLI DAVRANIġCI KURAMLAR BĠLĠġSEL 1-ĠĢaret Kuramı-------------------------------TOLMAN 2-Sosyal Öğrenme Kuramı ---------------BANDURA AĞIRLIKLI (Gözlem Yoluyla Öğrenme) DAVRANIġCI KURAMLAR ĠġARET ÖĞRENME (ĠĢaret – Beklenti Öğrenme-Amaçlı DavranıĢçılık) Edward TOLMAN **Tolman kullandığı yöntem ve yaptığı deneyler yönünden daha çok davranıĢ ekolüne bir yakınlık göstermekle birlikte, deneylerinin sonuçlarını yorumlama, önerdiği hipotezler ve genel olarak öğrenme konusundaki düĢünceler yönünden alan kuramlarına ve Gestalt kuramlarına eğilimlidir. Kuramı amaçlı davranıĢçılık olarak nitelendirilmektedir. Daha sonra bu kuram, ĠĢaret-Gestalt ya da Beklenti Kuramı olarak adlandırılmıĢtır. **Tolman bulgularını laboratuar deneylerinde farelerin labirentler içindeki davranıĢlarından objektif olarak elde etmiĢtir. Bu davranıĢların yorumunu kavrama, anlama, algı, alan, Gestalt gibi açıklayıcı ilkelerle yapmıĢtır. **Tolman; Guthrie ve Hull gibi davranıĢçılardan farklı olarak labirent içindeki uyarıcıların tepkiyi boĢaltan birer \"tetik‖ olmaktan çok \"yol gösteren iĢaretler\" niteliğinde olduğunu savunmuĢtur. ** Tolman, davranıĢçıların, davranıĢı çok küçük birimlere bölüp, analiz ederken, bütünü gözden kaçırdıklarını savunmuĢtur. Ona göre davranıĢ, amaca yöneliktir; davranıĢ, ulaĢılacak amaç doğrultusunda, çevre koĢullarına göre değiĢikliğe uğrayabilir, Ģekillenir ve uyum sağlayabilir ** Tolman‘a göre öğrenme; temel olarak çevreyi tanıma ve keĢfetme sürecidir. Organizma, araĢtırma yoluyla bir iĢaretin diğer bir iĢarete götürdüğünü keĢfeder ve bunları kullanarak amacına ulaĢır. **Organizma bu kazandığı bilgiyi birbirinden ayrı, bağımsız birimler halinde değil, organize edilmiĢ bilgi halinde saklar. Organizmanın çevreye iliĢkin organize edilmiĢ bilgi türü biliĢsel harita olarak adlandırılır. Organizma, yer öğrenme sürecinde bu haritalardan yararlanır. Tolman, üst düzey organizmaların kendilerini istedikleri amaca ulaĢtıracak yolların ve nesnelerin uzaysal planını kapsayan bilgilerini kullandıklarını savunur. Organizma biliĢsel haritasını kullanarak kendisini en kısa Ģekilde amaca ulaĢtıran yolu seçer. Bu durum en az çaba ilkesi olarak adlandırılır. ** Tolman'a göre labirent içinde amaca ulaĢma (farenin yiyeceğe ulaĢması) zincirleme koĢullanmalardan çok, zihinsel bir sürecin sonunda gerçekleĢmektedir. Ona göre farelerde seziĢ yeteneği vardır. Fare labirenti öğrenirken yol gösteren iĢaret uyarıcılarının rehberliği sayesinde labirentin, zihinde \"biliĢsel haritasını\" ya da bir \"alan haritasını\" geliĢtirir. Uyarıcıların iĢaret anlamını taĢımaları farenin labirent içindeki amacıyla ilgilidir. Fare davranıĢı ile umduğu amaç arasındaki iliĢkiyi öğrenir; bir baĢka deyiĢle uyarıcıların iĢaret ettiği anlama göre davranıĢta bulunur. KoĢullu uyarıcılara otomatik koĢullu tepkiler vererek yolunu bulmaz; ona yolunu gösteren iĢaret uyarıcılarla amaç arasındaki iliĢkilerin anlamıdır. Bu iĢaret uyarıcılar sayesinde fare labirenti zihninde yapılaĢtırır, bir bütün (Gestalt) haline getirir. Bu görüĢünden dolayı Tolman'ın kuramına \"ĠĢaret Gestalt Kuramı\" denir. **Tolman'a göre davranıĢa yön veren umulan amaçtır. En basit görülen bir öğrenme bile aslında karmaĢıktır. Öğrendiğimiz Ģey alıĢkanlık değil beklentidir. Hipotez bir beklentinin ifadesidir. Eğer bir beklenti doğrulanırsa tekrar olasılığı artar. ** Tolman‘a göre davranıĢ, amaçlı etkinliktir yani amaca yönelik etkinliktir. ÖRNEK: Telefon etmek, su içmek, ekmek almak vs. Farenin amacı yiyeceği elde etmekse, yiyeceği arama davranıĢı, buluncaya kadar devam eder. Farenin davranıĢı amaçsaldır. SAYFA 69
**DavranıĢ, organizmayı amaca ulaĢtıracak Ģekilde değiĢen koĢullara göre değiĢebilir. ÖRNEK: Birey iĢe her gün arabayla gidiyordur. Arabası o gün bozuksa taksiyle, yaya veya bisikletle gidebilir. Bu tepkisel bir refleks değildir. Organizma değiĢen koĢullara kendi bilgisini kullanarak, amaca ulaĢtıracak en uygun davranıĢı seçer ve uygular. **Öğrenmede biliĢsel süreçleri ilk ele alan psikologdur. **Tolman‘a göre bilgi edinimi, iki ya da daha fazla uyarıcı olaylar arasındaki iliĢki (klasik koĢullanma) olabilir. ÖRNEK: saat 12 olduğunda öğle yemeği yeme beklentisi oluĢur. Bu nedenle Tolman uyarıcı – uyarıcı kuramcısı olarak alınır. ** Organizma çevreden çok Ģey öğrenir ancak bu öğrendiklerini etkinlik olarak göstermez. Bu bilgiler onlara ihtiyaç duyuluncaya kadar bellekte kalır. ÖRNEK: Bankanın yerini biliriz ancak bu bilgiyi ihtiyacımız olana kadar kullanmayız. **Öğrenme ile performans ayrımı yapmıĢtır. Öğrenilenlerin gerek duyulduğunda gözlenebilir davranıĢa dönüĢmesine performans denir. ĠġARET ÖĞRENME ĠLE ĠLGĠLĠ KAVRAMLAR AMAÇLI **Tolman'a göre davranıĢ, amaçlı etkinliklerdir diğer bir deyiĢle, amaca yönelik etkinliklerdir. Labirent içindeki fare için amaç yiyeceği elde etmek ise, onun yiyeceği arama davranıĢı yiyeceği DAVRANIġCILIK buluncaya kadar sürecektir. Bu durumdaki farenin davranıĢı amaçsaldır; yani amaca yöneliktir. Tolman'a göre de davranıĢ amaca yönelik ise, organizma çevreyi araĢtırma ve amaca ulaĢma çabasını sürdürecektir. Sonuçta her iki durumda da davranıĢ amaçlıdır. **DavranıĢ aynı zamanda organizmayı amaca ulaĢtıracak Ģekilde değiĢen koĢullara göre değiĢir, uyum sağlar. ÖRNEK: Birey iĢyerine kendi otomobiliyle gidebilir. Otomobili o gün yoksa taksiyle, otobüsle, bisikletle gidebilir. Ya da yürüyebilir. Organizma değiĢen çeĢitli koĢullara, sınırlamalara göre kendi bilgisini kullanarak amaca ulaĢtıracak en uygun davranıĢı seçer ve uygular. **Yukarda belirtildiği gibi davranıĢ amaca yönelik olduğunda, amaç bazı Ģeylerden çıkmak, bazılarını da elde etmek olabilir. ÖRNEK: Kafesteki kuĢ, kafesten kaçmak için çabalarken; bir satıcı malının satıĢından kar elde etmeye uğraĢır. Sonuçta davranıĢ, organizmanın ulaĢmak istediği ürün yani amaç tarafından yönlendirilir. Tolman davranıĢı amaç etrafında organize ettiğinden, kuramına amaçlı davranıĢçılık adı verilmekle birlikte, moleküler davranıĢ değil, bütüncü (molar) davranıĢ üstünde çalıĢmak gereğini de vurgulamıĢtır. BÜTÜNCÜL ** Tolman'a göre davranıĢı küçük parçalara, elementlere ayırarak çalıĢmak, davranıĢın anlamını (MOLAR) kaybettirir. Bu yüzden anlamlı bütünlüğü olan amaca yönelik davranıĢlar üstünde çalıĢmak DAVRANIġ gerekmektedir ** Küçük davranıĢ birimleriyle değil, bütüncü davranıĢlarla çalıĢmak gerektiğini savunmuĢtur. Tolman, davranıĢçıların, davranıĢı çok küçük birimlere analiz ederken, bütünü gözden kaçırdıklarını ifade etmiĢtir. Ona göre davranıĢ, amaca yöneliktir; davranıĢ, ulaĢılacak amaç doğrultusunda, çevre koĢullarına göre değiĢtirilebilir, uyum sağlayabilir bir özelliğe sahiptir. Tolman, yöntem bakımından davranıĢçı, metafizik yönünden biliĢsel bir kuramcıdır. Diğer bir deyiĢle, davranıĢı biliĢsel süreçleri keĢfetmek amacıyla çalıĢmıĢtır. BEKLENTĠ **Beklenti: Kapı ziline basıldığında zil sesinin duyulması beklenir. Kapı ziline basıp da zil VE sesinin duyulmasını beklemek bir beklentidir DENENCELER ** Denence: YaĢantı geçirmeden önceki ilk geçici beklentilere denir. YaĢantılarla doğrulanır ya da doğrulanmaz. Doğrulandığında beklenti devam eder. Doğrulanmadığında ise terk edilir. ÖRNEK: Lezzetli bir yemek yeme beklentisiyle lokantaya giden kiĢi eğer yemeği beğenmemiĢse denence doğrulanmamıĢtır. Ve gelecek sefer aynı lokantaya gitmez. YER **Organizmanın amaçlarına ulaşabilmek için çevre hakkında bilgi edinmesi, ipucu ve çevre ÖĞRENME kaynaklarını kullanarak en kısa yoldan amacına ulaşmasıdır. (ĠĢaret) ÖRNEK: Aç olan birey zihninde yer alan karnın doyurmayla ilgili şemaları harekete geçirir ve karnını doyurur. SAYFA 70
YER ** Yer öğrenme deneyleri organizmanın içinde bulunduğu koĢullara göre uygun alternatif ÖĞRENME davranıĢı seçerek amacına ulaĢmayı öğrendiğini göstermek üzere düzenlenmiĢtir. Bir labirentteki fare yiyeceğe ulaĢabilmek için tüm yolları dener en kısa yolu bulduğu zaman (ĠĢaret) hep o yolu kullanır. DENEYĠN AÇIKLAMASI: Fareyi, amaç olan yiyecek kutusuna götüren üç yol vardır. Bunlardan en çok tercih edilen ve en kısa olan yol birinci yoldur. En uzunu ve en az tercih edileni, ise üçüncü 'yoldur. Birinci yol A engeli ile kapatıldığında, fareler ikinci yolu tercih etmekte; ikinci yol B engeli ile kapatıldığında, bir ve ikinci yol birlikte kapatılmıĢ olduğundan bu durumda zorunlu olarak en az tercih edilen üçüncü yolu seçmektedirler. Elde edilen bu bulgular, farelerin kör bir alıĢkanlık, ya da alıĢkanlık hiyerarĢisinin otomatik bir performansı olarak değil, duruma göre oluĢturdukları biliĢsel haritaya göre etkinlikte bulunduklarını desteklemektedir. EN AZ ÇABA *Organizma biliĢsel haritasını kullanarak kendisini en kısa Ģekilde amaca ĠLKESĠ ulaĢtıran yolu seçer. Bu durum en az çaba ilkesi olarak adlandırılır. **Organizma biliĢsel haritasını kullanarak diğer koĢullar eĢit olduğunda kendisini en kısa Ģekilde amaca ulaĢtıran yolu seçmektedir. **Öğrenmeler öğrenme amacı olmadan, hatta kiĢi farkında olmadan gerçekleĢir. Yapılan çalıĢmalar, gizil öğrenmenin zihinsel imge ya da biliĢsel harita olarak depolandığını göstermektedir. Organizma ilgili bir problemle karĢılaĢtığı zaman bu haritalara baĢvurur ve onu kullanır. Performansa dönüĢtürülmeyen öğrenmedir. Öğrenme, performansa dönüĢtürülünceye kadar bellekte saklı kalmaktadır. ÖRNEK: Bir organizmaya yaptığı davranıĢtan dolayı ödül verilmiyorsa bu organizmanın GĠZLĠ davranıĢında hiçbir farklılık meydana gelmez ancak ödül veriliyorsa daha iyi bir (ÖRTÜK) performans gösterir ÖĞRENME ÖRTÜK ÖĞRENME ÖDÜL BEKLENTĠSĠ Tolman ve Honzik (1930) tarafından yapılan bu deneyde fareler üç gruba ayrılmıĢtır. Ġki kontrol grubundan birinde fareler deney boyunca ödüllendirilmiĢ, yiyecek verilmiĢtir. Diğer kontrol grubunda deney boyunca hiç ödül verilmemiĢtir. Deney grubunda ise onbirinci güne kadar ödülsüz deneme yapılmıĢ, onbirinci günden itibaren farelere yiyecek verilerek düzenli bir Ģekilde ödüllendirilmiĢlerdir. Deney 17 gün sürmüĢtür. Elde edilen bulgular Ģöyledir: Hiç yiyecek ödülü almayan kontrol grubundaki farelerin hata sayısında bir düĢme olmakla birlikte, hata sayısı düzenli olarak ödül alan kontrol grubundaki kadar azalmamıĢtır. Ancak, onbirinci güne kadar yiyecek ödülü almayan, onbirinci günden itibaren ödül alan deney grubundaki farelerin hata sayısı, yiyeceği aldıktan sonra birden bire azalmıĢ, hatta düzenli olarak ödül alan gruptaki farelerden daha iyi performans göstermiĢlerdir. Bu durum, ilk 10 denemede de öğrenmenin meydana geldiği, ancak yiyecek alıncaya kadar bunu performans olarak göstermediğini ifade etmektedir. DENEYĠN AÇIKLMASI: Bu bulgu, aynı zamanda Tolman'ın pekiĢtirmenin bir öğrenme değiĢkeni değil, performans değiĢkeni olduğuna iliĢkin görüĢünü de desteklemektedir. Sonuç olarak, örtük öğrenme, performansa dönüĢtürülmeyen öğrenmedir. Öğrenme, performansa dönüĢtürülünceye kadar bellekte saklı kalmaktadır. **Organizma belli bir yere giderse belli bir pekiĢtireci elde edeceğini öğrenir. Tolman hayvanın almayı beklediği pekiĢtireç değiĢtirilirse performansının düĢeceğine inanmaktadır. ** Tolman'a göre, organizma eğer belli bir yere giderse belli bir pekiĢtireç elde edeceğini öğrenir. Tolman hayvanın almayı beklediği pekiĢtireç değiĢtirilirse performansının düĢeceğine inanmaktadır. Ödül beklentisiyle ilgili ilk önemli gözlemlerden birisini Tinklepaugh yapmıĢtır. Deneyinde maymunun gözü önünde iki kutudan birinin altına muz yerleĢtirmiĢtir. Ancak, maymunun kutuyu ve muzu hemen alması engellenmiĢtir. Birkaç saniye sonra maymun hiç yanılmadan doğru kutuyu seçerek muzu almıĢtır. Bu davranıĢ kazanıldıktan sonra, deneyin diğer aĢamasında; önce muz bir kabın altına saklanmıĢ sonra maymun görmeden muz kabın altından alınarak, yiyecek olarak sevilmeyen marul yaprağı konmuĢtur. Maymun yiyeceğin saklandığı doğru kabı bulmasına rağmen, tercih ettiği muz yerine marul yaprağını bulunca ĢaĢkınlık ve kızgınlık göstermiĢ yiyeceği reddetmiĢtir. Deney sonucu organizmanın elde edeceği ödülü bilerek tepkide bulunduğunu doğrular niteliktedir. SAYFA 71
ÖRTÜK ** Tolman'ın kuramına göre, organizma kendisine verilen gözlem yapma fırsatlarıyla (GĠZĠL) Tepki-Uyarıcı beklentisini öğrenmektedir. SÖNME **Fakat daha sonra organizma, artık bu tepkinin, yiyeceğe götürmediğini gözlerse, bu gözlemler sönmeyi meydana getirir. Bu koĢullarda meydana gelen sönmeye örtük sönme adı verilmektedir. Diğer bir deyiĢle, daha önce de açıklandığı gibi organizmanın öğrenilmiĢ beklentilerinin karĢılanmamasıyla sönme oluĢmaktadır. ÖĞRENMENĠN DEĞĠġKENLERĠ **Tolman, öğrenmenin bağımsız değiĢkenleri olarak çevresel değiĢkenleri ve bireysel farklılık değiĢkenlerini ele almaktadır. Tolman ayrıca psikolojiye ara değiĢken kavramını getirmiĢtir. Bireysel farklılık ve çevresel değiĢkenler ara değiĢkenlerle etkileĢerek bağımlı değiĢkeni yönlendirmektedir. ÖĞRENMENĠN Çevresel DeğiĢkenler: DEĞĠġKENLERĠ Beslenme programı amaç nesnenin uygunluğu, verilen uyarıcıların tür ve biçimleri, ÖĞRENMENĠN öğrenme durumunda gerekli olan motor tepkilerin türü labirentte ilerleme ve baĢarılı DEĞĠġKENLERĠ olma biçimi, deneme sayısı ve bu denemelerin birikik doğası. 1. Beslenme programı: Bu kavram hayvanın yoksun bırakılıma tarifesine iĢaret etmektedir. Örneğin; hayvanın yemek yemesinden itibaren geçen zaman miktarı 2. Amaç nesnenin uygunluğu: Verilecek pekiĢtirici uyarıcının hayvanın dürtü durumuna uygun olmasıdır. ÖRNEK: Susuz bir hayvan için yiyecek pekiĢtirici olamaz. 3. Verilen uyarıcıların tür ve biçimleri: Öğrenme durumunda hayvana sağlanan iĢaret ve ipuçlarının uygunluğu, açıklığıdır. 4. Öğrenme durumunda gerekli olan motor tepkilerin türü: KoĢma, keskin dönüĢler vb. 5. Labirentte ilerleme ve baĢarılı olma biçimi: Deneyi yapan kiĢi tarafından belirlenen, bir labirenti çözümlemek için gerekli olan yol, dönüĢ biçimi 6. Deneme sayısı ve bu denemelerin birikik doğası. Bireysel Farklılık DeğiĢkenleri: **Tolman, davranıĢı etkileyen çevresel değiĢkenlere ek olarak bireysel farklılık değiĢkenlerini ele almıĢtır. Bireysel farklılık değiĢkenleri, her bir çevresel değiĢkenle etkileĢimde bulunur ve ara değiĢkenlerin de etkisiyle bağımlı değiĢken olan davranıĢ meydana getirilir. Tolman'ın ele aldığı bireysel farklılık değiĢkenleri Ģunlardır: 1. Kalıtım 2. YaĢ) 3. Önceki eğitim 4. Organizmanın hormon, ilaç ve vitamin koĢullan Ara DeğiĢkenler: *Ara değiĢken, bağımsız değiĢken ve bağımlı değiĢken arasındaki iliĢkiyi açıklamaya yardımcı olmak üzere oluĢturulmuĢ bir yapıdır. Tolman ara değiĢken olarak biliĢi görmektedir. BiliĢ, hem uyarıcıya hem de tepkiye müdahale eden bir öğedir. **Organizma, verilen bir hedefe tek bir yolu kullanarak değil, çok çeĢitli alternatif yolları değerlendirerek ulaĢmaktadır. Bu durumda Tolman, amaca ulaĢmada kullanılan karmaĢık, bütüncü davranıĢ çeĢitliliğinin nedenlerini açıklamaya çalıĢmıĢtır. Tolman, bu sorunu ara değiĢken kavramını kullanarak cevaplamıĢtır. **BiliĢ hem uyarıcıya hem de tepkiye müdahale eden bir öğedir. Bireyin çevresindeki dünyaya iliĢkin algıları, inançları onun etkinliklerini etkilemektedir. Ara DeğiĢken Örnekleri: BiliĢleri, beklentileri, amaçları, varsayımları ve istekleri kapsar. Beklentiler Ara DeğiĢkenini Açıklarsak: Tolman’a göre bir beklenti, her bir baĢarılı tepkiyi bir ödül takip ettiğinde ortaya çıkar. Bir beklenti bir kere ortaya çıktığı zaman, davranıĢın yön bulmasında ve kontrolünde rol oynar. SAYFA 72
Güdülenme **Organizmanın çevredeki hangi olaylara dikkat edeceğini belirler. ÖRNEK: Aç bir organizma çevredeki yiyeceklere, susuz bir organizmada Zihinsel çevredeki su ile ilgili uyarıcılara dikkat eder. Deneme **Tolman'a göre, öğrenme için güdülenme gerekli değildir, çünkü güdülenme, Yanılma organizmanın çevredeki hangi olaylara dikkat edeceğini belirler. **Tolman'a göre güdülenme \"algısal vurgulayıcı\" olarak görev yapar. **Tolman organizmanın seçimden önce seçme noktasında durup karar verme öğelerini biliĢsel olarak gözden geçirdiğini belirtmektedir. Bu sürece de zihinsel deneme-yanılma adını vermektedir. **Fare labirentte yiyeceğe en kısa yoldan nasıl gidebilirim gibi çözümler ararkenki hareketleri, alternatif bir yol araması zihinsel deneme yanılmadır. Bu deneme-yanılma çözüm bulununcaya kadar devam etmektedir. Performans **Öğrenilenlerin gerek duyulduğunda gözlenebilir davranıĢa dönüĢtürülmesine performans denir. ÖRNEK: T bankasının nerde olduğunu biliriz ancak bankaya ihtiyaç duyduğumuzda bu bilgiyi kullanırız BĠLĠġSEL **Uzun süreli bellekteki iĢlemsel hafıza bilgilerine denir. Bir olayın nasıl SENARYO gerçekleĢtiği ile ilgili senaryo vardır. Bireylerin zihinlerinde bir olayın nasıl gerçekleĢtiği ile ilgili senaryoları vardır. Fakat bu senaryolar farkında olarak öğrenilmez. Durum ya da olayla karĢılaĢınca uygun Ģekilde hareket ederiz ÖRNEK: Ders dinlerken nasıl davranacağımızı farkına varmadan öğreniriz ve ders dinlerken de zihnimizdeki senaryoya uygun dinleriz. BĠLĠġSEL **Eğer organizmaya çevresini keĢfetme imkânı verilirse, çok sayıda uyarıcı ve uyancı HARĠTA tepki bağlaĢımları kazanabilir. Organizma bu kazandığı bilgiyi birbirinden ayrı, bağımsız birimler halinde değil, organize edilmiĢ bilgi halinde saklar. Organizmanın çevreye iliĢkin organize edilmiĢ bu bilgi türüne biliĢsel harita adı verilmektedir. **BiliĢsel harita denencel nitelikte olan geçici beklentilerin test edilmesi yoluyla geliĢir. Denence test etme süreci, biliĢsel haritanın geliĢiminde önemli bir yere sahiptir. Organizma biliĢsel haritasını kullanarak diğer koĢullar eĢit olduğunda kendisini en kısa Ģekilde amaca ulaĢtıran yolu seçmektedir. Bu duruma en az çaba ilkesi denir. KATEKSĠS TOLMAN‘IN ÖĞRENME TÜRLERĠ ÖĞRENME **Organizma içinde bulunduğu sosyo-kültürel özelliklere göre belli dürtü durumlarını belli nesneler ile iliĢkilendirerek öğrenir. ** Kateksis, belli dürtü durumlarıyla belli nesneleri iliĢkilendirme eğiliminin öğrenilmesidir. ÖRNEK: Kebap deyince akıllara Adana ve Urfa‘nın, Ġtalyanlar açlığını makarna ya da pizza ile giderme eğiliminde olabilir. NOT: Organizmanın belli dürtü durumlarında belli nesnelerden kaçınmayı öğrenmesine ise olumsuz Kateksis demiĢtir. ÖRNEK: Bir Müslüman açlığını gidermek için domuz eti yemez çünkü açlık ile domuz etini iliĢkilendirmemiĢtir. SAYFA 73
Eġ DEĞER **Tolman‘a göre öğrenmede fizyolojik dürtülerden çok sosyal dürtülerin ĠNANÇLAR doyurulması önemlidir. Bazen alt amaç gerçek amaçla aynı etkiye sahip olduğunda alt amaç eĢ değer inancı oluĢturmaktadır. Organizmanın açlık, susuzluk gibi fizyolojik dürtülerine göre saygı ihtiyacının karĢılanması daha önemlidir. ÖRNEK: ** ĠĢ yerinde baĢarılı olma algısı çalıĢanın saygı ve kabul görme ihtiyacını karĢılar. Yüksek not alma saygı ihtiyacını doyurur ** Alt amaç, ana amaçla aynı tepkiye sahip olduğunda, alt amaç, eĢdeğer inanç oluĢturur. Bu durum, uyarıcı-tepki kuramlarında ikincil pekiĢtirme kavramına çok benzemekle birlikte, bu öğrenme çeĢidi fizyolojik dürtülerden ziyade ―sosyal dürtülerin‖ tatmini ile iliĢkilidir **Tolman, pekiĢtirme olarak, sevgi – saygı ihtiyacının karĢılanmasını görürken, U-T kuramcıları açlık, susuzluk gibi fizyolojik dürtülerin doyurulmasını tercih etmektedirler. TOLMAN DERKĠ: 1949'da bu durumla ilgili Ģu örneği vermektedir. Yüksek not alma algısı, öğrencinin bir müddet sevgi ve kabul edilme ihtiyacını tatmin edecektir. Hatta arkadaĢlarına aldığı notlardan söz etmese bile, öğrenci için A almak, sevilme ve kabul edilmeye eĢdeğer olarak görülecektir. ALAN **Organizma neyin neye götüreceğini öğrenir. Belli bir iĢaret gördüğünde onu, belli bir diğer iĢaretin izleyeceğini bekler. Bu öğrenmeye uyarıcı-uyarıcı BEKLENTĠLERĠ öğrenmesi de denir. Bu tür öğrenmenin gerçekleĢmesi için tek pekiĢtirme beklentinin doğrulanmasıdır. ÖRNEK: Zil çalması dersin baĢlaması için bir iĢarettir. ġimĢek gök gürültüsünün iĢaretidir TOLMAN DERKĠ: Uyarıcı-Tepki (U- T) öğrenme değil, uyarıcı-uyarıcı (U=U) öğrenme denmiĢti. Organizma bir iĢareti gördüğünde, bir sonrakinin onu izleyeceğini öğrenir. Bu tür öğrenmenin meydana gelmesi için tek pekiĢtirme, beklentinin yani denencenin doğrulanmasıdır. ALAN BĠLĠġ **Alan-biliĢ yolu, bir problem çözme stratejisi olarak belli durumlarda algısal alanı YÖNTEMLERĠ düzenleme eğilimi olarak tanımlanır. Problem çözme stratejisinde önemli olan nokta, bir problemi çözmede etkin olan bir stratejinin gelecekte benzer durumlarda da kullanılmasıdır. **Problem çözme yaklaĢımı ya da yolu da denebilir. Tolman‘a göre en az güvenli öğrenme türüdür. Bir problemi çözmede kullandığı stratejiyi diğer problemlerde de kullanmadır. DÜRTÜ **Organizmanın kendi dürtü durumunu belirlemesini ve buna uygun tepkide AYRIMLARI bulunmasını kapsamaktadır. Organizma kendi dürtü durumunu belirlemedikçe onunla ilgili biliĢ haritasını kullanamaz. Yani ihtiyacını bilmedikçe amacını belirleyemez ve davranıĢta bulunamaz ÖRNEK: Bir T labirentinde hayvana aç olduğunda bir yöne, susuz olduğunda diğer yöne dönme öğretilmiĢtir. Organizma, kendi dürtü durumunu açıkça belirlemedikçe onunla ilgili biliĢ haritasını kullanamaz. Organizma ihtiyacını bilmediğinde, amacını belirleyemez ve sonuçta da uygun davranıĢı gösteremez. **Tolman, fizyolojik dürtülere olduğu kadar sosyal dürtülere de önem verdiğinden onun için dürtü ayırımı kavramı önemlidir. ÖRNEK: Sevgiye ihtiyaç duyan birisinin davranıĢı farklı olacaktır, yiyeceğe ihtiyaç duyan birisinin davranıĢı farklı olacaktır. SAYFA 74
HAREKET **Tolman kuramından esas olarak fikirlerin iliĢkilenmesiyle ilgilenmiĢtir. Bu BĠÇĠMLERĠ nedenle hareket biçimini öğrenme, bir eksiği gidermeye dönüktür. **Bir eksikliği gidermek için sergilenen hareketler ve bunların nasıl davranıĢa alıĢkanlığa dönüĢtüğünü belirlemeye yönelik Tolman‘ın yaptığı çalıĢmalar vardır. **Sonuçta kalıcı tutum ve alıĢkanlıklar oluĢur. TOLMAN‘IN KURAMININ EĞĠTĠM AÇISINDAN DOĞURGULARI 1 Eğitimle kazanılacak amaçlar, öğrencinin amaçlarıyla tutarlı olduğu, öğrencinin gereksinimlerini karĢıladığı ölçüde öğrencinin öğrenme çabasını sürdürmesini sağlayacaktır. 2 Okuldaki dersler öğrenciye öğrenmeye karĢı istek ve ihtiyaç yaratmalıdır. 3 Konular mantıksal ve aĢamalı bir sıra izleyecek Ģekilde yapılandırılmalıdır. 4 Öğrencilere denence kurma ve denenceleri test etme, zihinsel olarak deneme-yanılma fırsatı verilmeli. Öğretme-öğrenme ortamı öğrencinin beklentilerini karĢılamaya yönelik olmalıdır. 5 Öğrencilere yapacakları davranıĢ sonucu performansının artması için ödül verilmelidir. 6 Çevresel bireysel ve ara değiĢkenler öğrencilerin beklentilerine uygun olmalıdır. 7 öğrenme konusunda birçok önemli araĢtırma baĢlıkları ortaya atmıĢtır ve psikolojiye 'ara değiĢken' ve 'biliĢsel harita' kavramlarını kazandırmıĢtır. OKUMA PARÇASI Tolman'a göre davranıĢ, amaca yönelik ise organizma çevreyi araĢtırma ve amaca ulaĢma çabasını sürdürür. DavranıĢ, organizmanın elde etmek istediği ürün, ulaĢmak istediği amaç tarafından yönlendirilir. DavranıĢ belli bir amaca dönük değilse, organizma öğrenme çabasından vazgeçer. O halde eğitimle kazandırılacak amaçlar, öğrencinin gereksinimlerini karĢıladığı ölçüde, öğrencinin öğrenme çabasını sürdürmesini sağlayacaktır. Ayrıca, öğretme öğrenme ortamındaki uyarıcılar, nesneler, olaylar öğrencilerin gerek fizyolojik gerekse sosyal ihtiyaçlarını gidermelidir. Öğrencilerin öğrenme çevresindeki objelerle dürtülerini giderme arasında iliĢki kurmaları sağlanmalıdır. Tolman'ın kateksisin unutmaya karĢı direnci artırdığı görüĢü dikkate alındığında, öğrencinin ihtiyacını gideren davranıĢları kazandırmak daha da önem taĢımaktadır. Kısaca, dersler, öğrenme birimleri öyle yapılanmalı ki öğrencinin, algıladığı ihtiyaçları ile dersin hedefleri arasındaki iliĢkiyi kolayca keĢfetmesine yardımcı edebilsin. Tolman'a göre güdülenme, algısal vurgulayıcı olarak önem taĢır ve organizmanın çevrede dikkat edeceği olayları belirler. O halde ders, ünite ya da baĢka bir öğrenme birimi öğrencide öğrenmeye karĢı istek ve ihtiyaç yaratmalıdır. Organizma, araĢtırma yoluyla bir olayın baĢka bir olaya yol açtığını; bir iĢaretin diğer bir iĢarete götürdüğünü keĢfeder ve bu iĢaretleri kullanarak amacına ulaĢır. Buna göre, dersler, üniteler, konular mantıksal ve aĢamalı bir sıra izleyecek Ģekilde yapılandırılmalıdır. Ayrıca, Tolman'a göre, kazandırılacak davranıĢın bir anlamı, bütünlüğü olmalıdır. DavranıĢ çok küçük hareket parçalarına ayrıĢtırıldığında anlamını kaybetmektedir. O halde öğrenciye kazandırılacak davranıĢlar bütüncü olmalıdır. Tolman'a göre organizmanın denence kurması ve bu denenceleri test etme süreci onun biliĢ haritasının geliĢiminde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle öğretme-öğrenme ortamında öğrencilere denence kurma ve denenceleri test etme, zihinsel olarak deneme-yanılma fırsatları verilmelidir. Böylece öğrencilerin biliĢ haritalarını geliĢtirmelerine ve anlamlı etkinliklere yönelmelerine yardım edilebilir. Organizmayı amaca ulaĢtıran tepkiler, denencenin diğer bir deyiĢle, ön beklentinin doğrulanmasını sağlamaktadır. Beklentilerin gerçekleĢmesi ise davranıĢı güçlendirir. Bu durumda, öğrenciye davranıĢları ile ilgili verilecek dönütler, doğrulanan beklentilerle ilgili davranıĢların güçlenmesini sağlarken, doğrulanmayan beklentilerle ilgili davranıĢların yeniden gözden geçirilmesini ve biliĢsel haritada düzeltmeler yapılmasını sağlar. öğrenme Organizma, yapacağı davranıĢ sonucunda bir ödül beklentisine sahiptir. Eğer bu beklediği ödülü elde edemezse kızgınlık duyar. Bu durumda öğrencinin performansı sonucunda verilecek ödül,.onun için anlamlı ve beklentisine uygun olmalıdır. Aksi taktirde performansta düĢme gözlenebilir. Tolman‘a göre öğrenmeyi ve performansı etkileyen birçok çevresel, bireysel ve ara değiĢkenler bulunmaktadır. Öğrencinin öğrenmesini çok çeĢitli faktörlerin etkilediğinin farkında olan öğretmen, öğretme-öğrenme çevresini, öğrencinin beklentilerini karĢılayacak Ģekilde düzenler. Diğer bir deyiĢle, gerek programın hazırlanmasında, gerekse öğretimin düzenlenmesinde çevresel faktörler, bireyin ve ara değiĢkenlerin özelliklerine uygun olmalı ki, öğrencinin beklentileri doğrulansın ve öğrenmeye inancı artsın. SAYFA 75
SOSYAL ÖĞRENME-ALBERT BANDURA (GÖZLEM YOLUYLA-MODEL ALARAK-DOLAYLI ÖĞRENME) ** Sosyal öğrenme kuramı Bandura’nın yaptığı çalışmalar sonucu ortaya koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Bu kuram hem davranışçı hem de bilişsel öğrenme kuramından farklı bir yapıya sahip olmakla birlikte her iki kuramın özelliğini de taşımaktadır. Bandura’ya göre öğrenmelerin temelinde mutlaka her davranışı organizmanın yapması ve elde ettiği sonuçlara bağlı olarak davranışı şekillendirmesi söz konusu değildir. Birçok öğrenmenin temelinde gözlem ve başkalarının yaptığı davranışlar yoluyla öğrenme vardır. **Sosyal öğrenmede asıl olan bireyin başkalarını gözlemleyerek öğrenmesidir. Öğrenmenin etkililiği, öğrenenin modelden gözlemlediği davranışı taklit edebilme kabiliyetidir. Bandura Sosyal Öğrenmeyi gözlem yoluyla öğrenme olarak da isimlendirmektedir. Ancak taklit yoluyla öğrenme ile gözlem yoluyla öğrenmenin birbirinin yerine kullanılamayacağını da vurgulamaktadır. **Model almada birey gözlediği kişinin başarıya ulaştığı ve hoşa giden sonuca ulaşılan davranışlarını alırken, taklit de ise iyi ya da kötü ayrımı yapılmaksızın gözlenilen kişinin tüm davranışlarının aynen alınması söz konusudur. Model alma söz konusu olduğunda bir sınıf ortamında yanındaki arkadaşıyla konuşup öğretmeni tarafından azarlanan arkadaşını gören öğrenci bu davranışı yapmama eğiliminde olacaktır. Azarlanan öğrenci başka bir derste öğretmenin sorduğu soruları cevaplayarak öğretmeninden övgü almış ise bu davranışlar ise davranışları gözleyen öğrenci tarafından yapılacaktır. **Sosyal hayatta karĢılaĢtığımız birçok öğrenme durumları sadece koĢullanma teorileriyle açıklanamaz. Ġnsanlar birçok karmaĢık davranıĢlarını uzun pekiĢtirmeler olmadan sadece gözleyerek öğrendikleri görülmektedir. Bebekler, konuĢmayı çevresinde bulunan kiĢileri taklit ederek öğrenir. Cinsiyet rolleri; anne, baba ve kardeĢlerden öğrenilir. Gençler ilgi duydukları alanlarda ünlü kiĢileri model alarak davranıĢ oluĢturur ve geliĢtirirler. Bandura, çevrenin davranıĢ üzerinde etkili olduğunu ancak davranıĢında çevre üzerinde etkisi olduğunu ileri sürer. Buna karĢılıklı gerekirlilik adını verir. Daha sonra daha da ileri giderek kiĢiliğe üç Ģey arasındaki iliĢki olarak bakmaya baĢlar. Bunlar; çevre, davranıĢ ve kiĢinin psikolojik geliĢimi. BANDURA’NIN DENEYĠ Bandura, üç grup çocuğa deney yapmıĢtır. Bu üç grup çocuğa, oyun odasında oyuncağına karĢı saldırgan davranıĢlar sergileyen bir çocuğun filmi izletilmiĢtir. Bu film üç farklı son ile bitmektedir. Birinci grup çocuğa; bu saldırgan davranıĢlar sonucunda ödüllendirildiği son, ikinci grup çocuğa; saldırgan davranıĢtan dolayı oyuncakla oynamama cezası verildiği son, üçüncü grup çocuğa ise; ne ceza ne de ödül verildiği son izletilmiĢtir. Daha sonra bu çocuklar oyuncakla oynamak üzere oyun odasına bırakılmıĢtır ve Bandura bu çocukların davranıĢlarını gözlemlemiĢtir. DENEY SONUCUNDA: BĠRĠNCĠ GRUP: Sonunda ödül alan grup: Yüksek derecede saldırganlık ĠKĠNCĠ GRUP: Sonunda cezalandırılan grup: DüĢük seviyede saldırganlık ÜÇÜNCÜ GRUP: Sonunda ne ödül ne ceza: Orta seviyede saldırganlık DENEYĠN YORUMU: **Davranışın gözlenmiş olması yapılması için yeterlidir. Pekiştirmeye ihtiyaç yoktur-KANIT 3.GRUP **Pekiştirme performansı etkiler. KANIT 1.GRUP **Pekiştirme olmadan da davranış öğrenilir, fakat pekiştirme ile davranış güçlenir ve performans artar. Burada öğrenme ile performans ayrımı vurgulanmaktadır. ****Bandura bu deneyden; öğrenmede medyanın özellikle televizyonun çok büyük etkisi olduğu, çocuğun saldırgan, uysal, paylaĢımsal gibi davranıĢları öğrendiği sonucuna ulaĢmıĢtır. SAYFA 76
**Körle yatan ĢaĢı kalkar. **Kır atın yanında duran ya huyun ya suyundan **Bana arkadaĢını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. **Anasına bak kızını, al NOT: BiliĢsel ağırlıklı kuramcılar TOLMAN VE BANDURA‘ YA göre pekiĢtirmeye gerek yoktur. Bandura‘ya göre pekiĢtirme performansı artırır. Tolman‘a göre ise beklentiye dayalı olarak davranıĢı ortaya çıkarır. GENEL ÖZET: **Bandura‘ya göre gözleyerek öğrenme, sadece bir kiĢinin diğer kiĢilerin etkinliklerini basit olarak taklit etmesi değil, çevredeki olayları biliĢsel olarak iĢlemesiyle kazanılan bilgidir. ● Gözlem yoluyla öğrenme, taklidi içerebilirde, içermeyebilirde. ÖRNEK: Sınavda yanındaki arkadaĢının kopya çekerken yakalandığını ve cezalandırıldığını gören bir öğrenci, böyle bir duruma düĢmemek için soruları kendisi cevaplamaya çalıĢır. Bu durumda öğrenci gözlemleri yolu ile öğrenmiĢ ancak taklit etmemiĢtir. ● Bandura ve Tolman‘ın kuramları birer pekiĢtirme kuramları değil, biliĢsel eğilimli kuramlardır. ● Bandura da Tolman gibi öğrenmeyle performansı birbirinden ayırmıĢtır. ● Bandura‘ya göre davranıĢların çok büyük bir kısmı, diğer insanların gözlenmesi, yani davranıĢı gösteren bireylerin model alınması sonucu öğrenilir. ÖĞRENMEYĠ SAĞLAYAN DOLAYLI YAġANTILAR DOLAYLI **DavranıĢı pekiĢtirilen modeli izleyen bireylerin, modelin davranıĢlarını daha kısa PEKĠġTĠRME sürede ve sıklıkla taklit ettiği görülür. ÖRNEK: Derse katılan öğrenciyi öğretmenin övmesi diğer öğrencileri de derse DOLAYLI katılması için cesaretlendirir GÜDÜLENME **Model yapmış olduğu davranışlar sonucunda ödüllendirilmiş ise, gözlemcinin (öğrenen) o davranışı tekrar etme olasılığı artacaktır. Dolaylı pekiştirmede DOLAYLI CEZA pekiştireç öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir. **Gözlenen ürünler, bireyi sadece bilgilendirmez, aynı zamanda onu elde etmeye de güdüler. Gözlenen davranıĢ, değer verilen bir ürünle sonuçlanırsa, birey davranıĢta bulunmaya istek duyar. Ayrıca gözlemci o davranıĢı yapabileceğine inanmalıdır. BaĢkalarının baĢarılarını ya da baĢarısızlıklarını gözlemek, belli bir davranıĢı yapmak için, bireyin kendi yeteneğini değerlendirmesine yardın eder. ÖRNEK: Sınıfta burs kazanan bir öğrenciyi gören ve kendi düzeyinin de burs kazanmaya uygun olduğunu gören birey harekete geçer **Gözlenen davranış sonucunda model hoşa giden bir sonuçla karşılaşır ise, gözleyen kişi bu davranışı yapmaya istek duyar. Modelin başarısı gözleyenin o davranışı yapması için onu tetikler ve harekete geçirir **Modelin olumsuz davranıĢlarının cezalandırılması, gözleyenlerin benzer davranıĢlarda bulunmalarını engellemekte veya azaltmaktadır. Bir gruptaki bireylerin, kurallara uymalarını sağlamada ve istenmeyen davranıĢları engellemede önemli role sahiptir. ÖRNEK: Yalan söyleyen bir öğrenci cezalandırıldığında diğer bireyler aynı durumla karĢılaĢmamak için yalan söylemezler. Ancak çocuklar saldırganca ve duygusal olarak cezalandırılırlarsa, saldırganlığı taklit etme eğilimi doğabilir. Yani saldırganca cezalandıran anne-babalar, çocuklarının da saldırganca cezalandıran birer anne- baba olmalarına neden olurlar. ** Modelin yapmış olduğu davranış sonunda bir ceza ile karşı karşıya kalır ise, davranışı gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır ya da ortadan kalkar. Dolaylı pekiştireçte olduğu gibi ceza öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir. SAYFA 77
DOLAYLI **Birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Birçok insan doğrudan zarar görmedikleri DUYGU halde fareden, köpekten, yılandan, hocadan, sınavdan korkmaktadırlar. Bu korkuların DUYGUSALLIK nedeni söz konusu korkulara sahip modellerin gözlenmesidir. ÖRNEK: Böcek gördüğü zaman çığlık atan annesini gören çocuk, annesini taklit eder ĠÇSEL ve böceğin korkulacak bir yaratık olduğu sonucuna ulaĢır PEKĠġTĠRME **Gözleyen davranışı yapıp herhangi bir zarar görmese de modelin davranışları nedeniyle korku ve kaygı hissedebiliriz. Model alınan kişi bizim sevdiğimiz ve bize DOĞRUDAN yakın bir insansa onun korktuklarından korkma, onun sevdiklerini sevme eğiliminde PEKĠġTĠRME oluruz. **Bireyin baĢkalarının tepkilerine aldırmadan kendi amaçlarını kendi doğrularını belirlemesi ve uygulamasıdır. Kendi kendini güdüler kendine ve düĢüncelerine önem verir. KPSS-2009 KreĢte arkadaĢına vuran Mert, öğretmenin verdiği oturma cezasına aldırmamıĢ, ―Oh, iyi ki de vurdum, o da benimle alay etmiĢti, ona gününü gösterdim.‖ diyerek rahatladığını hissetmiĢtir. Mert‘in yaĢadığı rahatlık duygusu, sosyal öğrenme kuramına göre aĢağıdakilerden hangisine bir örnektir? CEVAP: Ġçsel pekiĢtirme Dolaylı pekiĢtirmeden sonra gözleyenin gözlemlediği davranıĢı taklit etmesiyle birlikte, gösterdiği taklitten sonra davranıĢının ödüllendirilmesi doğrudan pekiĢtirme olarak adlandırılır. Model alınan davranıĢın pekiĢtirilmesi SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ ĠLKELERĠ VE ETKĠLEYEN FAKTÖRLER GÖZLEMCĠNĠN ÖZELLĠKLERĠ MODELĠN ÖZELLĠKLERĠ DAVRANIġIN ÖZELLĠKLERĠ *Basit 1-SembolleĢtirme kapasitesi *Benzerlik *ĠĢlevsel 2-Öngörü kapasitesi *Statü *Sık tekrarlanması 3-Dolaylı öğrenme kapasitesi *Saygınlık 4-Öz düzenleme kapasitesi *Uzmanlık v.b 5-Öz yargılama kapasitesi TEMEL ĠLKELER-6 TANEDĠR **Bandura‘ya göre bireyin davranıĢı ile çevre, karĢılıklı olarak birbirini etkilemekte, bunun sonucunda bireyin sonraki davranıĢları belirlenmektedir. Hem çevre davranıĢı, hem de davranıĢ çevreyi değiĢtirebilir. ● PekiĢtirme ve ceza çevrede potansiyel olarak vardır. Ancak onların ortaya çıkıĢını davranıĢlar belirler. ÖRNEK: Sürekli problem yaratan birey olumsuz bir sosyal çevre yaratmaktadır. ● Bandura‘ya göre insanlar çevreyi belli yollarla etkilemekte, değiĢtirmektedir. Çevre de insanların daha sonraki davranıĢlarını etkilemektedir. KarĢılıklı ÖRNEK: Saldırgan bireylerin olduğu bir yerde saldırganlık uygun görülür. Saldırganlığın Belirleyicilik uygun görüldüğü ortamdaki birey de saldırgan davranıĢları seçebilir **Öğrenmeyi; birey, çevre ve davranıĢ olarak üç temel faktör birlikte oluĢturur. Bireyin karakteristik özellikleri, kiĢiliği, düĢünceleri, beklentileri ve inançları üçgenin bir köĢesinde yer almaktadır. -Diğer köĢede ise davranıĢ vardır. KiĢi kendi davranıĢı ile hem kendi kararlarını etkilemekte, hem de diğerlerinin kiĢiye göstereceği tepkiye neden olmaktadır. -Üçüncü köĢede ise; çevre yer almaktadır. Bir yandan çevresel faktörler bireyin kararlarını etkilerken diğer yanda çevrede olan olaylar, bireye nasıl davranması gerektiği ile ilgili olarak yol gösterici olabilmektedir SAYFA 78
**GeçmiĢi hafızasında TUTABĠLME, TAġIYABĠLME, meydana gelmemiĢ olayları da zihinde sembolik KODLAYABĠLME, TEST EDEBĠLME **Bandura insanların, düĢünme ve dili kullanma gücüme sahip olduğundan geçmiĢi kafasında taĢıyabilmekte, geleceği iĢi test edebilmektedir. Eğer insanoğlunun kafasında bir video kaydedici olduğu ve kendisine gelen her Ģeyi kaydettiği düĢünülürse bu video kaset, her yaĢantının biliĢsel temsilcisini ya da sembolünü hatırlama SembolleĢtirme kapasitesi olarak düĢünülebilir. Aynı Ģeyler, geçmiĢ için olduğu kadar gelecek için de Kapasitesi geçerlidir. Henüz meydana gelmemiĢ olaylarda zihinde temsil edilir. Gelecekteki Öngörü muhtemel davranıĢlar zihinde sembolik olarak yapılır, beklenir, merak edilir, test edilir. Kapasitesi **GeçmiĢ ve geleceğin sembolü ya da biliĢsel temsilcisi olan düĢünceler, sonraki davranıĢları etkileyen ya da onlara neden olan materyallerdir Geleceği DüĢünme ** Bandura'ya göre insanlar çevreye uyum sağlamak ya da çevrelerini değiĢtirmek Dolaylı için dünyada gördüklerini zihinlerinde sembolleĢtirirler. Öğrenme Kapasitesi **Semboller insanların zihninde dünyadaki gördüklerinin temsilcileridir. Bu Öz durum, insanlara düĢünme ve düĢüncelerini ifade etmede rehberlik Düzenleme Kapasitesi etmesini sağlar. (Kendini) **Diğerleri ise deneyim ve düĢünce olarak zihnindeki sembollerdir. Ġnsanın beyninde kendi kapasitesine uygun sanki bir kayıt cihazı vardır ve her Ģeyi kaydeder, kaydettiklerini hatırlamak içinse sembollerle kodlama yapar. **SembolleĢtirme özelliğinden dolayı geçmiĢi zihinde tutabilme geleceği zihinde tasarlayabilme **Öngörü Kapasitesi: Bireylerin ileriyi görme, plan yapabilme, baĢkalarının kendilerine nasıl davranacaklarını kestirebilme kapasiteleridir. **Sosyal öğrenme kuramı, sembolik kapasiteyi kullanmanın yanı sıra gelecek için plan yapabilme kapasitesini de gerektirir. Ġnsanlar, gelecekte baĢkalarının kendilerine nasıl davranacaklarını tahmin edebilmeli, hedeflerini belirleyebilmeli, geleceğini planlayabilmelidirler. Kısaca, düĢünme etkinlikten önce geldiğinde, insanlar ileri düĢünebilmelidirler. **GeçmiĢte öğrenilenlerden faydalanılır, birleĢtirilir **Ġnsanlar özellikle çocuklar, genellikle baĢkalarının davranıĢlarını ve davranıĢlarının sonuçlarını gözleyerek öğrenirler. KuĢkusuz kendileri de bazı Ģeyleri yaparak ve kendi davranıĢlarının sonuçlarını görerek çok Ģey öğrenebilirler. Ancak, yaĢam sadece insanların kendi yaptıklarından öğrenmelerini içerseydi çok sınırlı kalırdı. Oysa insanlar baĢkalarının deneylerimi gözleyerek çok Ģey öğrenmektedirler. Bu nedenle, dolaylı öğrenme kapasitesi sahip olma sosyal öğrenmede önemli bir ilkedir. KPSS-2010 Ablasının tırnakları kesilirken canı yandığı için ağladığını gören Taylan sıra kendisine geldiğinde tırnaklarını kestirmemek için uzun süre direnmiĢtir. Taylan‘ın tırnaklarını kestirmemek için uzun süre direnmesi aĢağıdaki kavramlardan hangisi ile açıklanır? CEVAP: Dolaylı Öğrenme **Ġnsanların kendi davranıĢlarını kontrol edebilme yeteneğine sahip olmalarıdır. Ġnsanlar ne kadar çalıĢacaklarına, ne kadar uyuyacaklarına, ne yiyeceklerine, nereye gideceklerine kendileri karar verirler ve davranıĢlarını kontrol ederler. ĠNSANLARIN KENDĠ HAYATLARINI KENDĠLERĠNĠN DÜZENLEMESĠ **Bireyin kendi davranıĢlarını gözlemleyip, kendi ölçütleriyle karĢılaĢtırarak yargıda bulunması ve gerekiyorsa davranıĢlarını ölçütlerine uygun hale getirmesidir. Yani bireyin, kendi davranıĢlarını etkilemesi, yönlendirmesi, kontrol etmesidir. DıĢarıdan baĢkalarının kontrolüne ihtiyacı yoktur. Kendi planını yapar ve uygular. ĠÇSEL PEKĠġTĠRME **Birey kendi kendini değerlendirme sonucunda, kendini içsel olarak pekiĢtirir. DavranıĢların düzenlenmesinde içsel pekiĢtirmeler dıĢsal pekiĢtirmelere göre daha etkilidir. **Birey, kendi davranıĢlarını gözleyip, kendi ölçüleriyle karĢılaĢtırarak değerlendirir ve kendini pekiĢtirerek ya da cezalandırarak davranıĢlarını düzenler. SAYFA 79
Öz Yargılama ** Bireylerin kendileri hakkında düĢünme, yargıda bulunma, kendilerini yansıtma Kapasitesi-Öz kapasitesine sahip olması. Bireyler etkinliklerin sonuçlarına göre yargıda bulunurlar. (Bu yargıya öz yeterlik denir) Yansıtma **Bireyin, farklı ve güç durumlarla baĢ etme, belli bir etkinliği baĢarma yeteneğine, kapasitesine iliĢkin kendini algılayıĢıdır, inancıdır. Bu güç durumlar, sınava girme, yarıĢmaya katılma, bir sınıfta öğretmenlik yapma, topluluk önünde konuĢma vb. ● Bireyin kendi kapasitesinin farkında olmasıdır. ** Bireyin öz yeterliliğime iliĢkin algısı kendi gerçek yeterliliğini yansıtmayabilir. Ancak, algılanan öz yeterlilik bireyin davranıĢlarını düzenlemede önemli bir role sahiptir. Öz yeterlilik, bireyin etkinliklerinin seçimini, bir etkinlikle harcayacağı çabayı, bir güçlükle karĢılaĢtığında göstereceği sebat süresini, duyacağı kaygı ya da güven düzeyini etkiler(Bandura,1982) ** Öz yeterliğe, teknik olarak ―algılanan öz yeterlik‖ denmektedir. Bireyin, becerisini kullanarak yapabildiklerine iliĢkin yargıların bir ürünüdür, sonucudur. Öz yeterlik, bireyin, farklı durumlarla baĢetme, belli bir etkinliği baĢarma yeteneğine, kapasitesine iliĢkin kendini algılayıĢıdır, inancıdır, kendi yargısıdır. ÖZYETERLĠK ** Ġnsanlar, kendileri hakkında düĢünür ve düĢündüklerini açıklayabilir. Bireyler kendi fikirlerini ve düĢüncelerini uyguladıktan sonra sonuçları değerlendirir ve kendisini yargılayabilir. **BĠREYLERĠN KENDĠ HAKKINDA BĠLGĠ SAHĠBĠ OLMASI KENDĠNE OLAN GÜVENĠ ĠNANCI VE BUNLARA BAĞLI OLARAK HAREKETE GEÇEBĠLMESĠ VE YAPTIKLARINI, SONUÇLARINI DEĞERLENDĠREBĠLMESĠ Öz yeterlik yargıları dört kaynaktan gelir. 1. YaĢantı: Bireyin doğrudan kendi yapığı baĢarılı ya da baĢarısız etkinlikler sonucu elde ettiği bilgiler. 2. Dolaylı yaĢantılar: Gözlenen modelin baĢarılı ya da baĢarısız ekinlikleri, bireyin aynı etkinliği baĢaracağına ya da baĢaramayacağına iliĢkin yargıları ortaya çıkarır. 3. Sözel ikna: Bireyin baĢarabileceğine ya da baĢaramayacağına iliĢkin teĢvikler, nasihatler özyeterlilik algısını etkiler. 4. Psikolojik durum: Bireyin belli bir görevi baĢarma ya da baĢarısız olma beklentisi özyeterlik algısını etkiler. Özyeterliği yüksek bireyin özellikleri ● KarmaĢık olaylarla baĢ edebilir ● KarĢılaĢtığı problemleri çözebilir ● Kendine güveni yüksektir ● Kendi ilgi ve yetenek saygı duyar ● Evde, okulda ve meslekte baĢarılı olur ● Cesaret ve inancı geliĢmiĢtir ●BaĢarıya Odaklanır Öz-yeterliği DüĢük Olan Bireylerin Özellikleri Olaylarla baĢ edemezler, umutsuz ve mutsuz olurlar, problemlerle karĢılaĢtıklarında kendilerini yetersiz bulurlar, Ġlk denemelerinde baĢarısız olurlarsa tekrar denemekten kaçınırlar, Kendi gayretlerinin sonucu pek fazla değiĢtiremeyeceğine inanırlar GÖZLEM YOLUYLA (SOSYAL ÖĞRENME) ÖĞRENME SÜREÇLERĠ **Gözlem yoluyla öğrenmenin birinci basamağı modele dikkat etmektedir. DĠKKAT Birey, model alacağı etkinliklere dikkat edip, doğru bir biçimde algılanamazsa gözlem yoluyla öğrenme meydana gelmez. Gözlemcinin dikkatini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan bazıları gözlemciye ait bazıları ise modele aittir. SAYFA 80
** Sosyal öğrenme kuramında ilk adım dikkattir. Gözleyenin, modelin davranıĢlarını izlemesi ve algılaması gerekmektedir. Modelin davranıĢlarındaki, basitlik, açıklık, ilgi çekicilik ve iĢlevsel olması dikkat sürecini etkilerken, gözlemcinin tercihleri, hazır bulunuĢluğu, duygusal durumu ve algılama kapasitesi bu süreci etkilemektedir. DĠKKAT ** Sonuç olarak, bireyin ilgi, gereksinim ve amaçları, önceki aldığı pekiĢtiriciler, modele duyulan hayranlık, gözlem yoluyla öğrenmede ―dikkat etme‖ sürecini önemli ölçüde etkileyen faktörlerdir. Gözlemcinin dikkatini etkileyen faktörler Ģunlardır. ● Gözlemcinin duyu organlarının yeterliği (sağır, kör olmamalı) ● Gözlenecek etkinliklerin, gözlemcinin amacına uygun olması (Birçok gözlenecek etkinlik varsa, birey amacına uygun olanını gözler) ● YaĢ, cinsiyet, saygınlık, statü, çekicilik, güç, ün vb. özellikler. HATIRLAMA ** Model davranıĢın özellikleri; basit, açık, ilgi çekici ve iĢlevsel değerinin olmasıdır. Gözlemleyen kiĢinin; algılama kapasitesi, yatkınlığı, eğilimleri, HATIRDA-TUTMA tercihleri ve duygusal durumu dikkat sağlamada etkilidir. ***Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için, gözlemcinin Zihinde Tutma modelin davranıĢlarını hatırlaması gerekmektedir. Bu nedenle gözlenen bilgi, sembolleĢtirilip kodlanmakta ve bellekte saklanmaktadır. Bilgi iki yolla sembolleĢtirilmektedir. Bunlardan biri, bilginin zihinsel resimlere, imgelere dönüĢtürülmesidir; diğeri ise sözel sembollere dönüĢtürülerek saklanmaktadır **Ġmgesel ya da sözel olarak depolanan bilgilerin zihinsel olarak tekrar edilmesi, ya da gözlendikten hemen sonra uygulanması davranıĢa dönüĢtürülmesi gerekmektedir. Bandura‘ya göre ―sembolleĢtirme kapasitesi‖ daha ileri düzeyde olan bireysel gözlem yoluyla öğrenme biçiminden daha çok yararlanmaktadır. **Model alma sürecinin üçüncü öğesi davranıĢı meydana getirme sürecidir. Bu aĢama öğrenilenlerin performansa dönüĢtürülmesini belirler. *** Ancak biliĢsel olarak öğrenilenlerin davranıĢa dönüĢtürülebilmesi için bireyin fiziksel ve psiko-motor özelliklerinin de uygun olması gerekir. Ayrıca, Bandura, bireyin fiziksel özellikleri uygun olsa bile, öğrendiklerini performansa dönüĢtürmek için yeterli DAVRANIġA isteğe ve baĢarabileceği inancına, yani ―Öz Yeterlilik Kapasitesi‖ne sahip olması DÖNÜġTÜRME gerektiğini vurgulamaktadır ÜRETME UYGULAMA ***Bandura‘ya göre, davranıĢın yapılmasından önce gözlemcinin davranıĢının, modelin davranıĢına uygun hale gelmesi için, birey davranıĢı zihinsel olarak tekrar etmelidir. Bu prova etme sürecinde birey kendi davranıĢını gözler ve kendi davranıĢı ile zihinde tuttuğu modelin davranıĢını karĢılaĢtırır. Bu karĢılaĢtırma sonucuna göre kendine dönüt verir. Gözlemcinin davranıĢıyla modelin davranıĢı arasındaki farklılık, düzeltme etkinliklerini baĢlatır. Bu süreç gözlemcinin davranıĢı model alınan davranıĢa benzeyinceye kadar sürer. Bu süreçte, model alınan yaĢantının sembolik olarak hatırlanması, gözlemcinin performansının göstermeden önce, kendi davranıĢını gözlemesini, düzeltmesini ve modelin davranıĢına yakınlaĢtırmasını sağlamaktadır. **Sonuç olarak, davranıĢı meydana getirme aĢamasında yapılan zihinsel tekrarlar davranıĢın daha doğru ve ustaca yapılmasını sağlar. Ayrıca, bireyin davranıĢı yapabileceğine iliĢkin inancı, yani öz yeterlilik duygusu, davranıĢın meydana getirilmesinde önemli bir etkiye sahiptir. SAYFA 81
**Bandura, pekiĢtirme kuramcılarından farklı düĢünmektedir. Ona göre öğrenmenin oluĢması ya da doğrudan yaĢantı kazanılması için sosyal öğrenme yeterlidir. GÜDÜLEME **Birey sadece modelin ya da baĢkalarının davranıĢlarının sonuçlarını gözleyerek de öğrenir. Dolaylı pekiĢtirme ya da dolaylı ceza, doğrudan pekiĢtirme ya da doğrudan ceza kadar etkilidir. Birey hem kendi, hem de baĢkalarının sonuçlarını gözleyerek bilgilenir ve bu bilgiyi de gelecekte pekiĢtireç elde etmek ya da cezadan kaçınmak için kullanır **Bandura‘nın önem verdiği bir baĢka pekiĢtirme türü ise içsel pekiĢtirmedir. Bireyin kendine değer vermesini, yeterliğinin geliĢmesinden zevk almasını sağladığından dolayı, bireyin kendi kendini pekiĢtirmesi dıĢsal pekiĢtirmeden daha önemlidir. ***Bandura, öğrenme ile performans ayrımı yapmıĢtır. Güdülenme süreci, öğrenilenleri performansa dönüĢtürmeyi sağlayan bir süreçtir. PekiĢtirilen davranıĢlar tekrar edilir, cezalandırılan davranıĢlar ise söner. Bundan baĢka Bandura, dolaylı pekiĢtirme ve dolaylı cezanın da etkili olduğunu belirtmiĢtir. Bandura‘nın değer verdiği bir diğer pekiĢtirme türü ise içsel pekiĢtirmedir. (Bireyin kendi yeterliğinden zevk almasıdır.) **Organizma ihtiyaç duyana kadar davranıĢı performansa dönüĢtürmez. Ġhtiyaç ortaya çıkınca güdülenme baĢlar. AÇIKLAYICI ÖRNEK: Annesini tatlı yaparken izleyen Sevim daha sonra kek yapmaya çalıĢmıĢtır. Annesi kızının çabasını görmüĢ ve sevinmiĢtir. Gülümseyerek kızına iyi bir tatlı yaptığı takdirde, arkadaĢlarıyla gezmeye gidebileceğini söylemiĢtir. 1-Annesini tatlı yaparken izleme-DĠKKAT 2-Tatlı yapmaya çalıĢması-HATIRLAMA-UYGULAMA 3-Annesinin arkadaĢlarıyla sinemaya gidebileceğini söylemesi-GÜDÜLEME Not: Canı tatlı yemek isteseydi bu durumda GÜDÜLEME olurdu Model alma yoluyla kazanılan ürünler 1. Birey baĢkalarını gözleyerek yeni biliĢsel beceriler ve psikomotor becerileri öğrenebilir. ÖRNEK: Masa tenisi oynama 2. Önceden öğrenilmiĢ olan yasaklar ya güçlenir ya da zayıflar. Kendisinin yapmaktan çekindiği bir davranıĢı model gösteriyor ve pekiĢtiriliyorsa, gözlemci de bu davranıĢı gösterir hale gelebilir. 3. Gözlemci yeni değerler ve inançlar kazanabilir. Model, gözlemci için sosyal bir harekete geçirici olabilir. ÖRNEK: Gösteri, miting vs. 4. Modeli gözleyerek çevrenin ve eĢyanın nasıl kullanılacağını öğrenir. YetiĢkinler de bu yöntemi kullanır. ÖRNEK: Kahve fincanı 5. Duygusal tepkilerin nasıl gösterileceğini de bu yolla öğrenebilir. Özellikle çocuklar bu yolla öğrenirler. EK BĠLGĠLER **Bandura‘ya göre gözleyerek öğrenme, sadece bir kiĢinin diğer kiĢilerin etkinliklerini basit olarak taklit etmesi değil, çevredeki olayları biliĢsel olarak iĢlemesiyle kazanılan bilgidir. ● Gözlem yoluyla öğrenme, taklidi içerebilirde, içermeyebilirde. ÖRNEK: Sınavda yanındaki arkadaĢının kopya çekerken yakalandığını ve cezalandırıldığını gören bir öğrenci, böyle bir duruma düĢmemek için soruları kendisi cevaplamaya çalıĢır. Bu durumda öğrenci gözlemleri yolu ile öğrenmiĢ ancak taklit etmemiĢtir. ● Öğrenmenin etkili olmasında, gözlenen davranıĢların taklit edilmesi ve bunun sonucunda alınan ödül veya ceza etkilidir. SAYFA 82
Sosyal Öğrenme Kuramının Eğitim Açısından Değerlendirilmesi ● Özellikle okul öncesi ve ilköğretim çağındaki çocukların gözünde saygın bir yere sahip olan anne-baba ve öğretmenler, kendileri iyi birer model olarak, çocuklara pek çok istendik davranıĢları kazandırabilirler. ÖRNEK: Yere tükürmemesi isteniyorsa büyüklerde tükürmemelidir ● Öğretmenler çocuğa yaratıcılığı, etkili öğrenme ya da çalıĢma stratejilerini, problem çözme becerilerini öğretmede, kendileri model olmalıdırlar. ● Gözlem yoluyla öğrenmenin temel süreçlerinden biri dikkat etmedir. Bu nedenle anne-baba ya da öğretmenler, çocukların model almalarını istediği davranıĢları dikkat çekici hale getirmelidirler. Modelin Nitelikleri ve Model Alma Sosyal öğrenme kuramında model alınanın temel nitelikleri model alma davranıĢına yön veren önemli bir ölçüttür. * YaĢ: Model alınan kiĢinin yaĢı gözleyene ne kadar yakınsa model alma davranıĢı o kadar artacaktır. * Cinsiyet: Gözlemci kendi cinsinden kiĢilerin davranıĢlarını daha çok model alır. Özellikle çocukluğun ilk yıllarında bireylerin cinsiyet kavramını öğrenmeleri için önlerinde kendi cinslerinden bir modelin olması gereklidir. * Karakter: Ġçinde bulunduğu grup içerisinde büyük bir güce sahip, karar verme ve uygulama açısından baskın karakterlerin davranıĢlarının model alınması daha yüksektir. . * Benzerlik: Gözleyen kendisine benzeyen ortak noktaya sahip olduğunu düĢündüğü kiĢilerin davranıĢlarını daha çok model alır. Özellikle yakın arkadaĢ gruplarında bireylerin birbirinden nasıl etkilendiği ve giyim, konuĢma, yürüyüĢ vb. gibi davranıĢların birbirine ne kadar çok benzediğine dikkat edin. * Statü: Model almayı etkileyen bir diğer özellikte modelin sahip olduğu statüdür. Eğer model toplumda yüksek bir statüye sahipse, bu modelin davranıĢlarının model alınması daha yüksek bir ihtimaldir. . ÖRNEK SORULAR 1- Bir öğrenci çantasını çok sevdiği bir arkadaĢı gibi, köĢesinden tutarak taĢımaya baĢlamıĢtır. Öğrencideki davranıĢ aĢağıdakilerden hangisine örnektir? KPSS 2002 CEVAP: Modelden öğrenme 2-Semra, ablası Yasemini model almakta ve onun birçok davranıĢını taklit etmektedir. Ancak, ablasının aĢırı makyaj yapması nedeniyle cildinin bozulduğuna tanık olduğu için, hiç makyaj yapmamaktadır. Semra'nın makyaj yapmaktan kaçınması aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2003) CEVAP: Ġstenmeyen bir durumla sonuçlandığı görülen davranıĢın taklit edilme olasılığı azalır 3- Çocukların Ģiddet içerikli film veya dizilerin kahramanlarını izleyerek olumlu ya da olumsuz birçok davranıĢ öğrendikleri iddia edilmektedir. Bu iddia aĢağıdaki yaklaĢımlardan hangisinin ön- görüleriyle tutarlıdır? (KPSS 2007) CEVAP: Sosyal öğrenme 4- ―Anasına bak kızını al‖ Ģeklindeki özdeyiĢte aĢağıdaki öğrenme türlerinden hangisinin önemine dikkat çekilmektedir?(KPSS 2007) CEVAP: Model alma yoluyla öğrenme 5-Sosyal öğrenme kuramına göre, aĢağıdakilerden hangisi gözlem yoluyla öğrenmede rol oynayan süreçlerden biri değildir? (KPSS 2006) A) Güdülenme B) Tekrar C) Zihinsel Ģema D) Hatırlama E) Dikkat 6- Sosyal öğrenme kuramı, öğrenmede farklı stratejilerin olması gerektiğini savunur. Bu stratejilerden birisi de gözlem yoluyla öğrenmedir. AĢağıdakilerden hangisinin gözlem yoluyla öğrenmede yer alması beklenmez? (KPSS 2007) A) Dikkat etme B) Hatırda tutma C) DavranıĢı ortaya koyma D) Güdülenme E) Uyarıcı-tepki bağı kurma SAYFA 83
7- Ceren annesini kek yaparken izlemiĢtir. Birkaç hafta sonra arkadaĢlarını eve davet ettiğinde onlara kendisi kek yapmıĢtır. Annesi yaptığı keki çok beğendiğini söyleyerek Ceren‘i arkadaĢlarının yanında övmüĢtür. Annesinin bu davranıĢından sonra Ceren daha sık kek yapmaya baĢlamıĢtır. Buna göre, Ceren sırasıyla hangi öğrenme süreçlerini yaĢamıĢtır? (KPSS 2007) CEVAP: Sosyal öğrenme – edimsel koĢullanma 8-KreĢte arkadaĢına vuran Mert, öğretmenin verdiği oturma cezasına aldırmamıĢ, ―Oh, iyi ki de vurdum, o da benimle alay etmiĢti, ona gününü gösterdim.‖ Diyerek rahatladığını hissetmiĢtir. Mert‘in yaĢadığı rahatlık duygusu, sosyal öğrenme kuramına göre aĢağıdakilerden hangisine bir örnektir? (KPSS 2009) CEVAP: Ġçsel pekiĢtirme 9- AĢağıdakilerden hangisi Bandura‘nın sosyal öğrenme kuramına uygun bir öğrenmedir? (KPSS 2009) A) Atletin, çekici doğru biçimde fırlatması B) Atletin yarıĢın baĢında yavaĢ, sonuna doğru hızlı koĢması C) Basketbolcunun, antrenörü gibi basket atması D) Kalecinin atılan topu yakalaması ve golü engellemesi E) Futbolcunun kurallara uygun oynaması 10-Sosyal öğrenme kuramlarına göre, çocukların gözledikleri modellerin davranıĢlarını taklit edip etmeyecekleri birçok etken tarafından belirlenir. Bu etkenlerden bir tanesi de modelin davranıĢlarının sonuçlarıdır. AĢağıdaki ifadelerden hangisi bu duruma bir örnek olabilir?(KPSB 2009) A) Ali‘nin konuĢma tarzı, çok sevdiği beden eğitimi öğretmeninin konuĢma tarzına benzemektedir. B) Hasan, kendisine örnek aldığı abisinin sigara içtiği için hastalandığını duyunca sigara içmemeye karar vermiĢtir. C) AyĢe, küçük ablasından çok, büyük ablasının giyim tarzının kendisine daha çok yakıĢacağını düĢünmektedir. D) Genç bir futbolcu takıma girince, uzaktan hayranlık duyduğu tecrübeli takım arkadaĢının kendini beğenmiĢ tavırları karĢısında ona öfke duymaya baĢlamıĢtır. E) Emre saçını, sevdiği bir pop Ģarkıcısının saçlarına benzer Ģekilde kestirmektedir. 11- Televizyondaki reklâmları hiçbir zaman dikkatle izlemeyen bir kiĢi, bir gün kendi kendine reklâm filminin müziğini sözleriyle birlikte tekrarlamaya baĢlamıĢtır. Bu durum aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2002) CEVAP: Bazı öğrenmelerin, bilinçli bir çaba gösterilmeden gerçekleĢebilmesiyle 12- Kibrit kutularıyla Ģekiller oluĢturma oyununu çok seven bir çocuk, kendisine verilen aynı renk ve büyüklükte, fakat farklı bir marka (yazı) taĢıyan kibrit kutusunu \"bu farklı\" diye kabul etmemiĢtir. Bu durum, aĢağıdakilerden hangisine bir örnektir? (KPSS 2002) A) Yer öğrenme B) Uyarıcı - tepki zinciri oluĢturma C) Kavrama yoluyla öğrenme D) Gizil (örtük) öğrenme E) Uyarıcı - tepki bağı kurarak öğrenme 13- Bir gezi sırasında arkadaĢlarının ısrarı üzerine, sözlerini tam olarak bilmediğini düĢündüğü, son günlerin popüler bir Ģarkısını onlarla birlikte söyleyen bir kiĢi, Ģarkı bitince Ģarkının sözlerini baĢtan sona kadar eksiksiz söyleyebildiğini hayretle fark eder. Bu kiĢinin Ģarkının sözlerini farkında olmadan öğrenmiĢ olması aĢağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (KPSS 2004) CEVAP: Örtük (gizil) öğrenme 14- Her gün aynı otobüse binip aynı güzergâhtan evine giden bir birey güzergâh üzerindeki otobüs yazıhanelerinin yerlerini, dikkat etmemesine rağmen öğrenmiĢtir. Bu bireyin daha önce hiç bilet almadığı yazıhanenin yerini kolayca bulabilmesi aĢağıdakilerden hangisine örnektir? (KPSS 2005) CEVAP: Örtük öğrenme 15-ÇalıĢmak için ailesinden ayrılarak baĢka bir kente yerleĢen bir genç, evde yemek piĢirmeye baĢlayınca daha önce hiç yemek piĢirmediği ve yemek piĢirmeyi öğrenmek için özel bir çaba göstermediği hâlde birçok yemeğin nasıl piĢirileceğini biraz bildiğini fark eder. Bu gencin, çok iyi olmasa da birçok yemeğin nasıl piĢirildiğini bilmesi aĢağıdakilerden hangisinin sonucu olabilir? (KPSS 2007) CEVAP: Örtük (gizil) öğrenme 16-Deneyde fareler iki gruba ayrılmıĢ ve sadece bir grup farenin deneyin yapılacağı labirentte önceden dolaĢmasına izin verilmiĢtir. Daha sonra, labirentin sonuna yiyecek konulmuĢ ve iki grup fare de labirente bırakılmıĢtır. Deneyin sonunda, daha önce labirentte dolaĢmasına izin verilen farelerin yiyeceğe daha hızlı ulaĢtığı gözlenmiĢtir. Önceden labirentte dolaĢmasına izin verilen farelerin ödüle daha hızlı ulaĢması, aĢağıdakilerden hangisinin önemini ortaya koymaktadır? (KPSS 2009) CEVAP: Gizil öğrenme SAYFA 84
BĠLĠġSEL BĠLĠġSEL KURAMLAR KURAMLAR 1-Gestalt Kuramı-------------------------Wertheimer-Köhler-Kofka-K.Lewin 2-Bilgiyi ĠĢleme Kuramı----------------GAGNE 3-Yapılandırmacı Kuram---------------PĠAGET-VGOTSKY 1-KPSS-2007-AĢağıdakilerden hangisi biliĢsel (cognitive) öğrenme kuramlarının ilkelerinden biri değildir? A) Öğrenci, verilen yeni bilgiyi daha önce öğrendikleriyle iliĢkilendirerek zihninde anlamlı hâle getirir. B) Anlayarak, kavrayarak öğrenme; ezberleyerek öğrenmeden daha kalıcıdır. C) Öğrenci, öğreneceği bilgideki iliĢkileri kendisi keĢfederse, öğrenilenler daha kalıcı olur. D) Bilgi, öğrenciye anlamlı bütünler hâlinde sunulmalıdır. E) Öğrenci, davranıĢının meydana getirdiği sonuçtan haz duyarsa, uyarıcı-tepki bağı güçlenir. 2-KPSS-2008-AĢağıdakilerden hangisi biliĢsel öğrenme yaklaĢımının temel sayıltılarından birisi değildir? A) Öğrenme sürecine aktif olarak katılım zorunludur, öğrenme kendiliğinden ortaya çıkmaz. B) Ön bilgiler ve biliĢsel beceriler öğrenmeyi etkiler. C) Birey, maruz kaldığı uyarıcılara kendisi anlam verir ve yorumlar. D) Anlamlandırma ve yorumlama süreci öğrenmeyi etkiler. E) Öğrenmenin ortaya çıkması için pekiĢtireç gereklidir. **BiliĢsel akım, DavranıĢçı akıma tepki olarak doğmuĢtur. Ġlk çalıĢmalar Gestaltçılar tarafından yapılmıĢtır. Özellikle algı ile ilgili çalıĢmaları vardır. Daha sonraki yıllarda Piaget, Ausubel, Bruner, Atkinson ve Gagne‘nin çalıĢmaları ile de desteklenmiĢtir. **BiliĢ kelimesi, insan zihninin dünyayı anlamasını ve kavramasını içeren tüm zihinsel faaliyetleri kapsamaktadır. Algılama bilgilerin karĢılaĢtırılması, yeni bilgilerin oluĢturulması, belleğe depolanması, hatırlanması ve değerlendirilmesi gibi birçok etkinliği içermektedir **BiliĢsel kuramlar, insanların biliĢsel davranıĢları nasıl öğrendiklerini araĢtırmaktadır. BiliĢsel yaklaĢım, davranıĢçı yaklaĢımın uyarıcı-tepki iliĢkisinden farklı olarak, uyarıcı-organizma-tepki üçlemesini vurgulamaktadır. Öğrenenin zihinsel süreçlerinin, öğrenme üzerinde etkili olduğunu ileri sürmektedir. **BiliĢsel kuramlar; öğrenmeyi hafıza, dikkat, algı, problem çözme ve kavram öğrenme gibi baĢlıklarla inceleyip açıklamaktadırlar. • Bazı öğrenme süreçleri insana özgü olduğundan, tüm biliĢsel araĢtırmalar insanlar üzerinde yapılır. • Hafıza, dikkat, problem çözme gibi zihinsel etkinlikler araĢtırmaların temelini oluĢturur. • Ġnsan öğrenmesi, nesnel ve bilimsel bir biçimde araĢtırılır. • Bireyler, öğrenme sürecine aktif bir Ģekilde katılırlar. • Öğrenme, her zaman gözlenebilen davranıĢ değiĢikliklerine yol açmayan zihinsel bağlantıların oluĢmasıdır. • Bilgiler örgütlenir. • Öğrenme, daha önce öğrenilen bilgiyle yeni öğrenilen bilgiyi iliĢkilendirme sürecidir. Gestalt Kuramı Wertheimer-Köhler-Kofka-K.Lewin GENEL BĠLGĠLER ● Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliĢtirilmiĢtir ● Gestalt, Almanca, bütün, Ģekil, biçim gibi anlamlara gelir. Gestalt kuramcılara göre; bütün parçaların toplamından daha farklıdır. Birey bütünü parçalarına ayrıĢtırarak değil, bütünlük içinde algılar. ÖRNEK: Bir senfoni orkestrasını dinlerken, her bir müzisyenin orkestraya katkısını analiz ederek değil, bütün olarak dinleyip anlamaya çalıĢırız. ● Gestaltçılar, organizmanın dıĢarıdan gelen duyumlara kendisinden bir Ģeyler katarak, yaĢantıyı yeniden örgütlediğine inanmaktadırlar. Bizler dünyayı bütün olarak algılarız. Uyarıcıları birbirinden ayrılmıĢ bir Ģekilde değil, bir arada anlamlı bütünler halinde görürüz. ● ĠçebakıĢ yöntemini psikoloji için uygun görmekle birlikte, yapısalcıların bu yöntemi yanlıĢ kullandığını belirtmiĢlerdir. ĠçebakıĢ, yaĢantıları bilmek için değil, anlamlı olan ve bütünlük taĢıyan yaĢantıları incelemek için kullanılmalıdır. (Ġnsanların dünyayı nasıl algıladığını öğrenmek için) SAYFA 85
● DavranıĢsal yaklaĢımı eleĢtirmiĢlerdir. DavranıĢların yalnızca uyarıcı-tepki ile açıklanmasının insan davranıĢlarını basitleĢtirdiğini savunmuĢlardır. ● Uyarıcı-tepki örüntüsü yerine algısal örgütleme-algıya dayalı tepki formülünü önermiĢlerdir. Organizma sadece çevreden gelen uyarıcılara tepkide bulunmaz. Çevreyle etkileĢim içindedir. ● Gestalt psikologlar öncelikle algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmiĢlerdir. Öğrenmeyle ilgili görüĢleri, algılamayla ilgili çalıĢmalarına dayanmaktadır. Algısal örgütlenme yasaları öğrenmeyi de açıklamaya yardım eder. ● Algı bir örgütlenmedir. Çok sayıda algılama ilkesi vardır. (Ģekil-zemin, yakınlık, benzerlik, tamamlama, basitlik) ● Gestaltçılar bu yardımcı yasaları daha genel ortak bir yasa çevresinde toplamak için çaba harcamıĢlardır. Bu genel yasaya Pragnez adını vermiĢlerdir. Pragnez: Her psikolojik olayda anlamlı olma, basit olma ve tam olma eğilimi olmasıdır. ** Bunlardan Wertheimer, Koffka ve Köhler'in yanı sıra \"YaĢam Alanı‖nı öne süren ve bireyi gereksinimleri, istekleri ve amaçları ile bir bütün olarak ele alan Kurt Lewin de Gestalt psikologlarındandır. ÖRNEKLER: ** Herhangi bir yemek piĢtiği zaman, içine konulan yiyeceklerin toplamından değiĢiktir. **Bir portreye bakarken teker teker burun, göz, dudak, saç gibi parçaları değil, bir portre görürüz. Gestaltçılar ile davranıĢçılar arasında görüĢ farklılıkları bulunmaktadır. **Gestaltçılar, davranıĢçıların en küçük birimler üzerinde çalıĢarak bütünün anlamını kaybetmesine yol açtıkları ve dolayısıyla yanlıĢ sonuçlar elde ettiklerini savunmaktadırlar. **DavranıĢçı yaklaĢımda öğrenen pasif ve çevresel uyarıcılara bağlı olarak ele alınırken, Gestalt yaklaĢımında birey aktiftir ve çevrenin yorumlanmasında doğuĢtan algısal kolaylığa sahiptir. **DavranıĢçılıkta uyarıcı-tepki bağının öğrenildiği, Gestalt'ta algısal yeniden organizasyonların aracılığıyla anlamlı bütünlerin kazanıldığı ileri sürülmektedir. ALGI ALGI VE DUYUM DUYUM: Uyarıcıların duyu organları tarafından alınıp beyne iletilmesidir. ALGI: Ġçten ve dıĢtan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hale getirilmesidir. Örnek: Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu anlamak algıdır. DUYUM ĠLE ALGI ARASINDAKĠ FARKLAR • Duyum basit fizyolojik bir olaydır. Algı ise karmaĢık psikolojik bir olaydır. • Duyumda uyarıcılar tek tek değerlendirilir. Algıda ise bir bütün olarak değerlendirilir. • Duyum her bireyde aynı Ģekilde gerçekleĢir. Algı ise bireyden bireye farklılık gösterir. 1-ALGISAL ÖRGÜTLEME –ORGANĠZASYON YASALARI-PRAGNANZ Phi Fenomen (GörünüĢteki Hareket Olgusu) **Wertheimer, ―görünüĢte devinim (hareket) algısını‖, yani gerçek bir fiziksel hareket yokken hareket algısını, araĢtırdı. Bir duvarın köĢelerine birer ıĢık konulur PHĠ ve ıĢıkların karĢısına bir denekler konulur. IĢıklar 0,2 saniyeden daha uzun FENOMEN gösterildiğinde denekler iki ardıĢık ıĢık gördüklerini söylerler. IĢıklar arasındaki boĢluk çok kısa olduğunda ise denekler ıĢıkları sürekli yanıp sönen ve hareketli tek ıĢık gördüklerini söylerler. **Zahiri hareket açıklanmaya ihtiyaç duymaz, algılandığı gibi vardır ve daha basit Ģeylere indirgenemez. Kısaca burada davranıĢçı kuramın davranıĢları bir U-T ile açıklamalarında yetersiz kaldıkları vurgulanmıĢtır. **Gestaltçılar, davranıĢçıların en küçük birimler üzerinde çalıĢarak bütünün anlamını kaybetmesine yol açtıkları ve dolayısıyla yanlıĢ sonuçlar elde ettiklerini savunmaktadırlar. **Aynı Ģekilde düĢüncelerimizin de anlamlı algılar olduğunu savunan Wertheimer, bir yerde bir ıĢık söndürüldüğünde ve hemen baĢka bir yerdeki ıĢık yakıldığında, sanki tek bir ıĢığın bir yerden bir yere hareket ettiği olgusunu yaĢattığına dikkat çekmiĢ ve bu illüzyonun, ıĢıklı reklâm panolarının görünüĢteki hareketinin temeli olduğunu vurgulamıĢtır. Sayfa 86
**Ġnsanın algılama sistemi Ģekil ve zemin arasında bir ayrım yapar. ġekil, bireyin, dikkatinin odaklandığı Ģeydir. Zemin ise, Ģeklin gerisinde kalan, dikkat edilmeyen, algı alanına girmeyen Ģeydir. Yani çevrede (ya da algısal alanda) dikkati çeken ilk obje Ģekil ġEKĠL olarak bilinirken, onu çevreleyen ortam zemin olarak adlandırılır. ġekil zeminden daha ZEMĠN ĠLĠġKĠSĠ dikkat çekici özelliklere sahiptir. Bazı durumlarda Ģekil ve zemin yer değiĢtirebilir. Ancak YAKINLIK aynı anda her ikisi de Ģekil ya da zemin olarak algılanamaz. TAMAMLAMA **Bu okumakta olduğunuz yazılar Ģekil, yazının arkasındaki beyaz alan ise zemindir. BENZERLĠK Eğer dikkatimiz yer değiĢtirirse Ģekil ve zemin de yer değiĢtirebilir. ġekil zemine göre daha etkilidir ve daha iyi anımsanır. **ġekil, arka yüzeyi oluĢturan zemin içinde bir anlam kazanır. ( Tiyatro oyunlarında oyuncular ve konu Ģekili, dekor ise zemini oluĢturur ). **Dikkat ettiğimiz uyarandır. Zemin ise uyaranların bulunduğu ortamdır. Bir sınıfta sınıf ortamı zemin, öğretmenin sesi Ģekildir. Zil çaldığında zil sesine dikkat eden öğrenciler için öğretmenin sesi o andan itibaren zemin olmuĢtur. **Organizma birbirine yakın olan nesneleri gruplandırarak algılama eğilimindedir. ĠĢitsel uyarıcıların gruplandırarak algılanması ise zaman içinde birbirlerine olan yakınlıklarına göre gerçekleĢmektedir. ** KonuĢmayı sözcükler ve cümleler arasındaki duraklamalara göre anlamlandırırız. **Yazma ve okumayı ise sözcükler arasındaki ayrım ve noktalama iĢaretlerine göre yaparız. **Okuyarak, yazarak, konuĢarak iletiĢim kurduğumuzda ise yukarıda verilen örneklerden farklı olarak hem yakınlık faktörünü sürekli olarak kullanırız hem de uyarıcılar anlamlıdır. **** Müzikteki ritim algılaması, zaman içinde birbirine değiĢik yakınlıklarda bulunan vuruĢlara dayalıdır. **Birbiri ardına verilen harfler belli bir özelliğe göre bir araya getirildiğinde daha kolay anımsanmaktadır. **Telefon numaralarını tek tek rakamlar değil de 2 Ģerli 3 erli Ģekilde gruplandırarak zihnimizde tutarız. **ġekil, renk, cinsiyet gibi pek çok özellik bakımından birbirine benzer maddeler gruplanarak algılanma eğilimindedir. **Gestalt kuramına göre, tamamlanmamıĢ maddeler tamamlanmıĢ gibi algılanmakta ve anımsanmaktadır. Bu durum iĢitsel uyarıcılar içinde geçerlidir. **Tamamlama yasası yalnızca algılarımızı değil motivasyonumuzu da etkilemektedir. Bu yasa, Gestalt yasaları içinde öğrenme ve bellek konularına doğrudan bağlı tek ilke olarak sunulmaktadır. **Tamamlama yasası ile tamamlanmamıĢ yaĢantıları tamamlamaya eğilimiz olduğu ifade edilmektedir. Bu doğal eğilimin yanı sıra insanlar tamamlanmamıĢ yaĢantılarını, tamamlanmıĢ olanlardan daha önce ve daha net bir Ģekilde anımsama eğilimindedirler. Lewin'in öğrencilerinden, Bluma Zeigarnik bu eğilimi \"Zeigarnik etkisi\" olarak isimlendirmiĢtir. **Sağır duymaz yakıĢtırır. Sözü de bir algıda tamamlamadır. **Organizma, önceden tanıdığı nesne, olay, ses ve etkinliklerin bazı parçaları eksik olsa bile onları tamamlayarak algılar. **Çocukların kulaktan kulağa oyunu oynarken, oyun sırasında ilk söylenenlerin son kiĢiye ulaĢtığında büyük farklılıklar göstermesi algıda tamamlama olarak açıklanır. **Benzer biçimde veya renkte olan nesneler birlikte gruplandırılarak algılanmaktadır. Örneğin; birbirini izleyen birimler, gruplar Ģeklinde görülmekte ve isimlendirilmektedir. a) b) AAAAA ARNTY RRRRR ARNTY NNNNN ARNTY TT T TT ARNTY YYYYY ARNTY Yukarıdaki harfler arasındaki yatay ve dikey uzaklıklar aynı olmasına rağmen a'dakini sıralar b'dekini sütunlar Ģeklinde algılarız. Çünkü aynı harf tekrarlanmaktadır **Birbirine benzer birimler algısal bir bütünlük kazanır ( Bir toplumu veya halkı oluĢturan kiĢiler: Çinliler veya üniversite öğrencileri, bir kalabalık içindeki birbirine benzeyen kadınlar). SAYFA 87
SÜREKLĠLĠK **Aynı yönde giden noktalar, çizgiler, sesler vs birlikte gruplandırılarak veya DEVAMLILIK birbirlerinin devamıymıĢ gibi algılanırlar. **Süreklilik yasası, ani, birdenbire olan değiĢikliklerden çok, düz giden sürekliliği BASĠTLĠK algılamaya yöneldiğimizi ifade etmektedir. **Reklam panolarında yanıp sönen ampuller bireye devamlılık algısı verir **Diğer unsurlar eĢit olduğu takdirde birey, daha düzenli ve basit olan nesne ve Ģekilleri algılama eğilimindedir. Bu yasa da algılamanın simetrik, düzenli, düzgün olan iyi bir biçime, Ģekle, bütüne (Gestalt) doğru olduğunu göstermektedir. **Ġnsan basit ve düzenli organize edilen Ģekilleri durumları karmaĢık Ģekilde organize edilenlerden daha kolay algılama eğilimindedir. **Gestalt kuramcıları algısal örgütlemeye yardımcı olan yasaların hepsini kapsayan daha genel bir yasa oluĢturmuĢlar ve buna pragnanz yasası adını vermiĢlerdir. **Kofka bunu Ģu Ģekilde açıklamaktadır : ‖Psikolojik örgütlemeler kontrol eden koĢullar izin verdiği ölçüde olabildiği kadar iyi olacaktır.‖ Her psikolojik olayda anlamlı tam ve basit olma PRAGNANZ eğilimi vardır. Gestaltcılara göre psikolojik yaĢantı ile beyinde var olan süreçler arasında izomorfizm(eĢ bilimcilik) vardır. DıĢsal uyarıcılar beyinde reaksiyona neden olmakta ve YASASI Anlamlılık bunun sonucunda yaĢantı kazanılmaktadır. **Gestaltçılar beyinin kendisine gelen duyusal uyarımları Pragnanz yasasına göre VEYA aktif olarak iĢleyip anlamlı ve tam olan yeni bir forma dönüĢtürdüğünü ileri ĠYĠ ġEKĠL sürmektedirler. **Kofkaya göre dıĢarıdan gelen duyusal uyarımları anlamlandırma ve örgütlemede sadece pragnanz yasası değil aynı zamanda bireyin inançları, değerleri, gereksinmeleri, tutumları da etkili olmaktadır. Bu nedenle aynı fiziksel çevrede bulunan kiĢilerin çevreyi yorumlamaları ve tepkileri farklı olabilmektedir. Bunun için de bireyin davranıĢının gerisindeki nedenleri anlayabilmek için coğrafi çevresinden çok davranıĢsal çevresi bilinmelidir. **Bu yasaya göre psikolojik alanda bir dengesizlik olduğunda pragnanz yasa bu dengeyi tekrar sağlamaya çalıĢır. **Her psikolojik olayın anlamlı basit ve tam olma eğilimi, buna göre pragnanz yasası algılama öğrenme ve belleği incelerken yol gösteren bir ilkedir. NOT: Bütün algı yasalarının özünde algının bütünselliği vardır, bütünlük insanın doğasında vardır. 2-ALGIDA DEĞĠġMEZLĠK- Algısal DeğiĢmezler **Bir kez algılanan nesnelerin Ģekilleri, renkleri, büyüklükleri değiĢtiği halde, organizma o nesneleri hep aynı biçimde algılar. **Nesnenin içinde bulunduğu fiziksel koĢullardan dolayı olduğundan farklı görünmesine rağmen bizim onu orijinal Ģekliyle algılamamıza denir. • Biçim DeğiĢmezliği: Daha önceden Ģeklini bildiğimiz bir nesneye hangi açıdan bakarsak bakalım hep aynı Ģekilde görürüz. ÖRNEKLER **Felsefe öğretmenine hangi açıdan bakarsak bakalım hep Felsefe öğretmeni olarak algılarız **Tabakları hangi mesafeden olursa olsun yuvarlak görmemiz • Renk DeğiĢmezliği: Parlaklık değiĢmezliği, nesnenin üzerine düĢen ıĢık miktarından bağımsızdır ve daha önce bildiğimiz rengi ile nesneyi hatırlarız ÖRNEKLER **Portakalın rengini aydınlıkta da karanlıkta da hep turuncu olarak algılarız. ** Gölgedeki karın beyaz, güneĢ ıĢığındaki kömürün siyah görüldüğü gibi değiĢik ıĢık Ģiddetleri altındaki renkler ve parlaklıkları aynı algılamamız renk ve parlaklık değiĢmezliğine örnektir. **Ay Yıldızlı Bayrağımız akĢama doğru kahverengine yakın bir görüntü ile görünse bile biz onu yinede kırmızı rengi ile ve aynı parlaklıkta algılarız • Büyüklük DeğiĢmezliği: Büyüklük değiĢmezliği: Bizden uzaklaĢan ya da uzak nesneleri hep aynı büyüklükte görmeye devam ederiz. Nesnenin bize olan uzaklığının bilinmesi büyüklük değiĢmezliğinin korunmasını sağlar. ÖRNEKLER ** Uzaktaki ve yakındaki telefon direği hep aynı boyda algılanır. ** Masadaki bardakları değiĢik uzaklıklarda aynı büyüklükte görmemiz NOT 1: Algıda değiĢmezliğin gerçekleĢebilmesi için o nesnenin daha önceden algılanması gerekir. NOT 2: Algıda değiĢmezlik olmasaydı, algısal dünyamız karmakarıĢık olurdu. Algıda değiĢmezlik algısal dünyamıza istikrar kazandırır. Sayfa 88
3-ALGIDA SEÇĠCĠLĠK ( Dikkat ) **Organizma, dikkatini etrafındaki uyarıcılardan yalnızca bir tanesine yoğunlaĢtırıp onunla ilgili özellikleri algılamasıdır. ** Organizmanın pek çok uyarıcı içerisinden belli uyarıcıları algılamasına denir. Algılanan uyarıcıların seçilmesinde bireyin ilgi ve ihtiyaçları, uyarıcının büyüklüğü ve Ģiddeti rol oynar. ** Kiralık ev arayan bireyin boĢ evler dikkatini çeker **Canin dondurma istemesi nedeniyle bütün baĢlıkların içerisinde dikkati \"algida\" kelimesinin çekmesi **Bizzat tecrübe ettiğim en net örneğini paylaĢmak isterim efendim algıda seçiciliğin. Hamile olduğumu öğrendiğim andan doğum yaptığım ana kadar ne zaman dıĢarı çıksam sokakta hep hamile kadınlar vardı. evet her yerdeydiler; durakta, dolmuĢta, otobüste, alıĢ veriĢ merkezlerinde, kuaförlerde her köĢe baĢında bir hamile kadın vardı. Sonra doğum yaptım ve sihirli değnekle yok edilmiĢlercesine kayboldular ortalıktan. Her yerde bebekli kadınlar görmeye baĢladım bu sefer, sırtını dönüp emzirenler, pusetle gezintiye çıkanlar, kısaca gittiğim her yerdeydiler. ġimdi bebekli kadınlar da yok oldu ortalıktan 2-3 yaĢında çocuğu olan kadınlar var etrafta. Evet, Ģimdi onlar var nereye kafamı çevirsem onları görüyorum. Bunun iki açıklaması olabilir ya ben hep aynı kadınlar tarafından nereye gitsem ciddi Ģekilde 3 senedir takip ediliyorum; ya da ben durumumla bağlantılı olan kadınları görmeye ĢartlanmıĢım etrafta. Ġyi ki algıda seçicilik diye bir kavram var yoksa paranoyak olmamız kaçınılmaz olurdu maĢallah. ALGIDA SEÇĠCĠLĠĞĠ ETKĠLEYEN FAKTÖRLER DıĢ Faktörler: • Uyarıcının Ģiddeti ve Büyüklüğü: Bir kasa elma içerisinde büyük olan seçilip alınır. • Tekrar: Ambulansın siren sesi diğer sesler içerisinde seçilerek algılanır. • Zıtlık: Kısa boylu kiĢilerin içerisinde uzun boylu kiĢiler algılanır. • Hareketlilik: Otoparkta seyir halindeki aracın algılanması • Ani DeğiĢiklik: Babanızın bıyığını kesmesi hemen algılanır. • Tuhaflık: Sokakta pijama ile gezen kiĢi hemen algılanır. Ġç Faktörler: • Ġlgi ve Ġhtiyaçlar: Acıkan bir kiĢinin dikkatini yemeklerin üstüne yöneltmesi. Bir insanın dikkatini mesleğiyle ilgili haberlere yöneltmesi • Kültür: Almanya’da Ģalvarlı bir kiĢi hemen dikkatimizi çeker. • GeçmiĢ YaĢantılar: Yıllar sonra memleketine dönen bir kiĢinin okuduğu liseyi algılaması NOT: Algıda seçicilik üzerinde iç faktörler, dıĢ faktörlerden daha önemlidir. Dikkat Duyu organlarının tek bir uyarıcı üzerinde toplanmasıdır. BaĢka bir deyiĢle; Psikofizik enerjinin bir noktada toplanmasıdır. Dikkatte Kayma: Organizma dikkat halindeyken, dikkati etkileyen iç ve dıĢ faktörlerden dolayı, dikkat bir noktadan baĢka bir noktaya yönelmesi. Örnek: Sınıfta ders dinleyen öğrencilerin, kapı çalınca dikkatlerinin dersten kapıya yönelmesi Sürekli Dikkat: Dikkatin belli bir noktaya odaklanması, bir noktadan baĢka bir noktaya gidip gelmemesi Örnek: Fanatik bir taraftar Fenerbahçe Galatasaray maçını izlerken, dikkatini hiçbir uyarıcının dağıtamaması Derinlik Algısı • Derinlik Algısı: Nesnelerin üç boyutlu olarak algılanmasına derinlik algısı denir. Bu algıya çevresel etkenler ve gözün yapısal özellikleri neden olmaktadır. Çevresel Etkenler: - Paralel hatların (tren rayları) uzakta birleĢiyormuĢ gibi görünmesi. - Yakında olan nesnelerin açık ve net olarak algılanırken, uzaktaki nesneler ayrıntısız ve puslu algılanır. - Yakındaki nesnelerin normal, uzaktaki nesnelerin küçük boyda algılanması - Birbirini kapatan nesnelerden tam görünenin daha önde algılanması Gözün Yapısal Özellikleri: Ġki göze sahip olmak derinlik algısına sebep olur. Çünkü iki gözün aldığı ayrı görüntüler beyinde birleĢtirilir. Gözler uzaktaki ve yakındaki nesnelere bakarken farklı açılar oluĢturur. Bu fark nesnenin uzakta veya yakında olduğunu belirtir. Monoküler Ġpuçları: Tek gözümüzü kullanarak algıladıklarımız Binoküler Ġpuçları: Ġki gözümüzü kullanarak algıladıklarımız Konveryans: Baktığımız bir nesnenin bize doğru yaklaĢtığında görüntünün netleĢmesi için gözbebeklerimizin birbirine yaklaĢması SAYFA 89
Algıda Bütünlük: Nesneler tek tek parça halinde değil de bir bütün olarak algılanır. Ġnsan çevresindeki nesne ve olayları önce bir bütün olarak algılar, sonra ayrıntılar algılanır. Algıda Organizasyon Uyarıcıların bir bütün içinde algılanmasıdır. Gerek varlıkların gruplar halinde algılanmasında, gerekse eksikliklerinin tamamlanarak algılanmasında, gerekse Ģekil - zemin iliĢkisi içinde algılanmasında algıda organizasyon özelliği etkilidir. Özellikle çocukların boyama kitaplarındaki kesik çizgili Ģekillerin bir bütün olarak algılanması, farklı formalar giyen iki takımın ayrı ayrı gruplar olarak algılanması algıda organizasyona birer örnektir. Uzay ve Zaman Algısı Varlıkların birbirine göre uzaklığı uzay algısını, değiĢen sürenin göreli algısı da zaman algısını ortaya koyar. Buna göre ´önde, ´arkada, ´yanda ifadeleri uzay algısını; ´önce, ´biraz ´sonra, ´yakında gibi ifadeler de zaman algısını belirtir. ÖRNEK: Siirt, Türkiye‘nin doğusundadır yargısı uzay algısını, 90 dakikalık bir futbol maçında son 5 dakikanın galip olan takım için hiç geçmeyecekmiĢ gibi algılanması, mağlup olan takım ise çok çabuk geçecekmiĢ gibi algılanması zaman algısını örneklendirir. ALGI YANILMASI **Algı yanılmaları fiziksel olayların yanı sıra sosyal durumları, insan davranıĢlarını da içermektedir. DıĢtan gelen bir uyarının yanlıĢ algılanması veya bir ifadeyi gerçek amacından saptırarak yorumlamak algı yanılmalarına açıklar **Bazen bizden veya algı özelliklerinden dolayı uyarıcılar olduğundan farklı olarak ya da hiçbir uyarıcı yokken bir uyarıcı varmıĢ gibi algılanabilir. Ġki tür algı yanılması vardır. Bunlar: Ġllüzyon ve Halüsinasyondur. Ġllüzyon: Ġllüzyonda gerçekte bir uyarıcı vardır. Fakat bu uyarıcılar olduğundan farklı algılanmaktadır. Ġllüzyon, fiziksel ve psikolojik olmak üzere ikiye ayrılır. Fiziksel Ġllüzyon: Algılanan uyarıcının özelliklerinden kaynaklanır. Bütün insanlarda aynıdır ÖRNEKLER: ** Bardaktaki çay kaĢığının kırıkmıĢ gibi gözükmesi. **Tren raylarının uzakta birleĢiyormuĢ gibi algılanması veya ufukta gökyüzü ile yerin birleĢmiĢ gibi görülmesi Psikolojik Ġllüzyon: **Algılayan kiĢinin psikolojik özelliklerinden kaynaklanır. **Psikolojik yanılsama ise açık seçik olarak algılanamayan uyaranların zihinsel olarak tamamlanmasına dayanır. Tamamlama yapılırken korkular, kaygılar, geçmiĢ yaĢantılar uyaranın örgütlenmesinde rol oynar. ÖRNEKLER: ** Yerdeki dal parçasının yılanmıĢ gibi algılanması. ** Asılı olan palto ve Ģapkayı alaca karanlıkta insana benzetmek, hortumu yılana benzetmek, arkadan gelen ayak sesini takip edilme kuĢkusuyla yorumlamak gibi örnekler verilebilir. NOT: Fiziksel illüzyon, uyarıcının kendisinden kaynaklandığı için tüm insanlarda aynı Ģekilde algılanırken, psikolojik illüzyon ise kiĢinin psikolojik özelliklerinden kaynaklandığı için kiĢiden kiĢiye değiĢir. Halüsinasyon(sanrı): **Hiçbir uyarıcı yokken kiĢinin bir uyarıcı varmıĢ gibi algılamasıdır. **Halüsinasyon bireyin akıl sağlığında bir dengesizliği iĢaret eder. Burada algılamayı meydana getirecek hiçbir uyarıcı yoktur ve hayal ürünüdür **Herhangi bir uyarıcı olmamasına rağmen, bireyin algıda bulunmasıdır. Akıl hastalarında ve ateĢli hastalık geçirenlerde görülür. AĢırı alkol alındığı durumlarda da görülebilir. Sanrı (halüsinasyon), algı yanılmasına benzese de gerçek algı yanılması değildir. Bunlar tamamıyla zihnin yarattığı imgelerdir ÖRNEKLER: **KiĢinin vücudunda örümceklerin yürüdüğünü söylemesi **Ortalık sessiz olmasına karĢın, kiĢi kulağına sesler geldiğini bildirebilir. NOT: Ġllüzyonda gerçekte bir dıĢ uyarıcı varken halüsinasyonda yoktur. Sanrıda ise bir dıĢ uyaranın yoktur, zihnin ürettiği imgelerle ortaya çıkmasıdır. **Sanrılar ruhsal hastalıklar, alkol ve uyuĢturucu etkisi, yüksek ateĢ, aĢırı korku, kaygı vb. anormal durumlarda ortaya çıkar. SAYFA 90
KAVRAMA YOLUYLA –ĠÇGÖRÜSEL-SEZGĠSEL ÖĞRENME ÖZEL UYARI: Ġçgörüsel öğrenme ile kavrayarak öğrenme kaynakların çoğunda aynı kavramlar olarak verilmektedir. Fakat dikkat edilmesi gerekir. 1-Evine televizyon alan bir kiĢi bu televizyonu odada istediği yere koyduğunda kablosunun elektrik prizine yetiĢmediğini görür. Mobilyaların yerini değiĢtirme, prizin yerini değiĢtirme gibi farklı çözüm yollarını düĢündükten sonra, bir uzatma kablosu alması durumunda sorunun çözülebileceğini anlar. Bu kiĢinin bir uzatma kablosu alarak sorunu çözebileceğini anlaması aĢağıdakilerden hangisine örnek olur?(KPSS 2004) CEVAP: Ġçgörü Kazanma 10- Daha önce bilgisayarlarla herhangi bir yaĢantısı olmayan bir kiĢinin aldığı bilgisayarın kutusundan çıkan fiĢleri ve parçaların arkasında bulunan fiĢ yuvalarının Ģekillerini karĢılaĢtırarak bilgisayar, ekran ve yazıcıyı birbirlerine doğru olarak bağlamayı baĢarması, aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? (KPSS 2009) CEVAP: Kavrama yoluyla NOT: Seçeneklerde Ġçgörü kazanma da vardır KAVRAMA YOLUYLA ÖĞRENME ĠÇGÖRÜ YOLUYLA ÖĞRENME **Eğer uyarıcılar karĢılaĢtırılır, incelenir **Organizma birkaç baĢarısız deneme ardından aralarında iliĢki kuruluyorsa ve doğrudan bir bekleme süresine girer bekleme süresinin çözüme ulaĢılır(Y-Ġ) ardından birden çözüm aklına gelir.(Y-Ġ) **0rganizma ipuçlarından faydalanarak çözümü **Ġçgörü kazanma-geliĢtirmede ise önceki zihinde bulur ve problemi çözer. sınama-yanılma deneyimlere bağlı olarak Bu durumda 2009 Kpss sorusunda her iki zihinde çözümlere ulaĢma vardır. kavram aynı soruda verilmiĢ fakat daha *Her iki kavram birlikte verildiğinde bu önce herhangi bir yaĢantısı olmadığı ifadesi uyarılara dikkat edilmesi gerekir eğer birlikte açıktır bundan dolayı cevap kavrama yoluyla verilmemiĢse zaten sorun yoktur. öğrenmedir. Hazırlık Evresi: AraĢtırılan konu ile ilgili bilgiler toplanır. Kuluçka Evresi: AraĢtırılan konunun çözümlenememesi karĢısında bir yana bırakılır. Ancak düĢünme gizli ya da açık konuyla ilgilidir. Ġlham (esin) Evresi: AraĢtırılan konu aniden çözümlenir. Gözden geçirme Evresi: Bulunan çözümün geçerliliği araĢtırılır. Eksikler tamamlanır ÖRNEK: Yerçekimi kanunu ve suyun kaldırma kuvveti kanunlarının bulunma hikâyesi MEB-EĞĠTĠM TEKNOLOJĠLERĠ Aniden problemi kavrama, çözüme ulaĢma yoludur, içgörü yolu ile öğrenme deneylerinde deneğe bir problem sorulur. Bir süre görünürde hiçbir ilerleme olmadan geçer, sonra birdenbire çözüm gelir. Kavrama yoluyla Öğrenmenin temelinde, benzer durumların genellenmesi yatar. Problemin parçaları arasındaki iliĢkinin ani olarak görülmesinde sezgi (içgörü)nin ve organizmanın muhakeme (uslamlama) gücünün rolü büyüktür. KavrayıĢ yolu ile öğrenmenin Ģempanzelerde de olduğu gözlenmiĢtir. DENEY Wolfgang Köhler, yaptığı deneyde maymunun deneme yanılma yoluna baĢvurmadan problemi çözdüğünü, basit anlamda da olsa uslamlama yeteneğine sahip olduğunu göstermiĢtir: Köhler deneyi Ģöyle gerçekleĢtirmiĢtir. Aç bir Ģempanzeyi kafese kapatır. Hayvanın ulaĢamayacağı bir yere muz asar. Kafesin içine de iç içe girebilecek iki çubuk, üst üste konulabilecek nitelikte birkaç sandık bırakır. ġempanze aç olduğu için muza ulaĢmak ister. Sandığın üzerine çıkar. Çubuklardan birini alır. Muza ulaĢmaya çalıĢır ama baĢarılı olamaz. Sonra sandığın üzerine probleme ilgisizmiĢ gibi çömelir. Bir süre böyle kalır, sonra gider iki çubuğu alır. Bunlarla oynamaya baĢlar. Çubukları doğru bir hat olacak Ģekilde tutar. Bu Wolfgang Köhler arada çubukların iç içe girebildiğini fark eder r. Ġnce çubuğu kalın çubuğun içine iter ve derhal kalkıp sandığın üzerine çıkar. Muzu çift çubukla kendine doğru çeker. Bu deneyde, Ģempanze içinde bulunduğu durumdaki iliĢkileri birdenbire kavramıĢtır. Ġki çubuğun iç içe sokulduğunda muzları düĢürebileceğini anlamıĢtır. ġempanze, bu çözümünde geçmiĢ yaĢantılarından yararlanmıĢtır **(Bu deneyde en önemli nokta, hayvanin ilgisizmiĢ gibi göründüğü durumdayken birden çubuklara bakması, onları alması ve uygun biçimde kullanmasıdır. Yani deneme yanılmalarla uğraĢmamasıdır). SAYFA 91
**Maymun Thorndike‘nin ifade ettiği gibi deneme – yanılma yaparak çözüme yaklaĢmaz. Aktif olarak deneme yanılma yapmadan, zihinsel deneme – yanılmalar sonucu uygun çözümü bulduğunda harekete geçer. **Ön çözüm dönemi daha uzun süre almaktadır. Bu dönemde birey, karĢılaĢtığı problemi ve problemin çözümü için verilen öğeleri, araçları değerlendirir. Problemin çözümü için olası yolları belirler, bu yolları zihinsel olarak test eder ve problemin çözümü için en uygun yolu keĢfettiğinde harekete geçer. Bir bakıma biliĢsel deneme – yanılmadır. Temel Özellikleri 1. Ön çözümden çözüme geçiĢ ani ve tamdır. 2. Ġçgörü yoluyla edinilen performans genellikle hatasız ve pürüzsüzdür. 3. Ġçgörü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun süre hatırlanır. 4. Ġçgörü yoluyla kazanılan bir ilke, diğer problemlerin çözümüne kolaylıkla uygulanabilir. 5. Zeki olanlar içgörüsel çözüme daha kısa sürede ulaĢırlar. Öğrenmeyle Ġlgili GörüĢleri 1. Tekrar etme – pratik yapma: Hatırladıklarımız, algıladıklarımızın bizde kalan izleridir. YaĢantının tekrar edilmesi, öncekinin yeniden düzenlenmesine ve daha tutarlı, daha anlamlı hale getirilmesine yardım eder. Aralıklı tekrar bilgilerin bellekteki izini korur. 2. Güdülenme: Ödüllenen davranıĢların tekrar edildiği, cezalandırılan davranıĢların ise baskı altına alındığı (etki yasası) Gestalt psikologlar tarafından da kabul edilmektedir. Ġçsel ödül dıĢsal ödüle göre daha etkilidir. 3. Anlama: Problemin mekanik bir Ģekilde, eski alıĢkanlıkları ya da ezberlenen kuralları kullanarak değil, kavrayarak, sezerek, yapısal olarak çözümlenmesi gerekmektedir. Fiziksel deneme yanılma değil, içgörüsel deneme yanılma kullanılmalıdır. Çözüm için kullanılan ilke keĢfedilmelidir. 4. Transfer: Bir durumda keĢfedilen ilkelerin bir baĢka durumda da kullanılabilmesidir. Transferi etkileyen Thorndike‘nin dediği gibi, iki durumun öğeleri arasındaki benzerlikler değil, problemin ve kullanılan ilkenin anlaĢılmasıdır. 5. Unutma: Unutmada iki öğe rol oynamaktadır. Birinci neden, geriye getirme için kullanılan ipucunun zayıf bir ipucu olması, yani bellekteki izle iliĢki kurmayı sağlayamamasıdır. Diğer neden ise, bellekteki izin yeni örgütlenmeler sırasında giderek büyük ölçüde değiĢikliğe uğramasıdır. Gestalt Kuramının Eğitim Açısından Değerlendirilmesi ● Gestalt psikologlarına göre öğretmen, dönem baĢında öğrenciye önce bütün olarak dersin temel çerçevesini organize edilmiĢ anlamlı bir bütünlük içinde vermesi daha sonra ayrıntıya inmesi gerekmektedir. Ders yılı için yapılan bu planlama her bir ünite için de yapılmalıdır. ● Konular basitten zora, bilinenden bilinmeyene doğru aĢamalı olarak bir bütün halinde öğrencilere sunulmalıdır. Bu Ģekilde öğrenciye nerede olduğu ve ne kadar öğrendiği konusunda bilgi verir. ● Öğrencinin içgörüsel problem çözmesi için uzunca bir çözüm dönemine ihtiyacı vardır. Bu nedenle öğretmen, öğrenciye problemle ilgili yeni bilgi araĢtırması yapması, problemi yeniden kurması, olası yolları geliĢtirip biliĢsel olarak denemesi için yeterli zamanı vermelidir. ● Eğitime yaptığı en önemli katkılardan biri içgörüsel öğrenme ve üretici düĢünmedir. Yani problemin çözümü için tüm öğeler öğrenciye verilmelidir. ● Öğrenci ihtiyaç duyduğunda küçük ipuçlarıyla rehberlik etmelidir. Ancak çözümü öğrenci bulmalıdır. ● Öğrenmeyle ilgili yapılan tekrarlar, öğrencilerin yeni iliĢkileri keĢfetmesini, bellekteki izlerinin daha sağlam olmasını sağladığı için çokça problem çözülmelidir. Bu Ģekilde problem çözme sürecide kısaltılmıĢ olur. ● Transferi kullanmaları için yani öğrenilenleri farklı durumlarda kullanmasını sağlamak için öğrencilere alıĢılmamıĢ problemlerle karĢılaĢtıracak ödevler verilmelidir. ● Dersin baĢında önceki öğrenmeler hatırlatılmalıdır. ● Hatırlamayı kolaylaĢtırmak için algı ilkeleri kullanılmalıdır. SAYFA 92
GESTALT ĠLE ĠLGĠLĠ DĠĞER BAZI KAVRAMLAR ÜRETĠCĠ DÜġÜNME Wertheimer iki çeĢit problem çözümünden bahseder. A türü çözümler, Gestalt ilkelere dayalıdır ve içgörüseldir. Problemin temel yapısını anlamayı gerektirir, çözüm bir baĢkası tarafından değil, birey tarafından bulunur, kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre hatırlanabilir. B türü çözümler ise, anlamadan ezberlemeye yöneliktir. Böyle bir öğrenme çeĢidi ise, esnekliğe sahip değildir ve kolayca unutulur, sadece sınırlı durumlarda uygulanır. ÖRNEK: Bir hemĢirenin, gece uyuyan hastaları uyandırıp onlara uyku ilacı vermesi Paralel Kenar Problemi: Wertheimer çocuklara verdiği bir geometri problemi ile bunu kanıtlamayı düşünmüştür. Önce deneklere bir dikdörtgenin alanının nasıl hesaplanacağını göstermiş; “taban ölçüsünün yükseklikle çarpılması” formülü yerine, dikdörtgeni küçük karelere bölmüş ve alanın bu karelerin alanlarının toplamı olduğunu göstermiştir. Daha sonra çocuklara kağıttan bir paralel kenar vermiş ve bunun alanını bulmalarını istemiştir. Bazıları bunun yeni bir problem olduğunu söylemiş ve çözümü bulamayacaklarını belirtmiştir. Bazıları bir kenarı diğer kenarla çarpan formülü kullanmıştır (B tipi çözüm). Bir çocuk ise, problemi zor hale getirenin 2 çıkıntılı uç olduğunu fark etmiş, makasla bir ucu kesmiş, diğer ucun üstüne yerleştirmiş, böylece paralel kenarı bir dikdörtgene dönüştürmüştür. A-TİPİ ÇÖZÜM: B-TİPİ ÇÖZÜM: ZİHİNSEL KURGU: PROBLEM ÇÖZMEDE KARġILAġILAN SORUNLAR Problem çözme durumuyla karĢılaĢtığımızda, önceki bilgi ve denemelerimizden faydalanırız. Önceki deneyimlerimiz problem çözmede bize yardımcı olabildikleri gibi, bazı güçlükler ve engeller de yaratabilirler. Bu güçlükleri aĢağıdaki biçimde özetleyebiliriz. ĠĢleve Takılma: Daha önceki deneyimlerimiz bize nesnelerin belirli iĢlevlerini öğretmiĢtir, **Kalem yazı yazmak için, çanta kitap taĢımak için, ayakkabı giymek içindir. Biz nesnelerin bu ĠĢleve takılma örnekleri. Çizimdeki kiĢiye, sarkan iplerin uçlarını birbirine bağlaması söylenmiĢtir. (A) ĠĢlevsel takılmaya saplanan kiĢi, bir süre denedikten sonra bunun olanaksız olduğunu ifade eder ve vazgeçer. (B) ĠĢlevsel takılmaya saplanmayan kiĢi, makası ipin ucuna bağlar ve makası sallayarak ipi yakalar ve uçların bağlar. **Yorgun olan bir kimse otobüs durağında beklerken çantasını iskemle gibi kullanıp oturarak dinlenebileceğini akıl edemez. Çünkü çantayı kitap taĢımak için gerekli bir araç olarak öğrenmiĢtir, bu nedenle onun üstüne oturulabileceğini akıl edemez. Zihinsel Kurgu: Bir sorunu belirli bir yöntemle çözdükten sonra, o yönteme bağlanırız. Bu tür algısal bağlılığa zihinsel kurgu adı verilir. Zihinsel kurgu benzer problemlerde yeni çözüm yöntemleri uygulamamızı engeller, sürekli daha önce kullanmıĢ olduğumuz yöntemleri uygulamaya yöneliriz Alan Kuramı (YaĢam alanı): ** Yaşam alanı, kişinin kendisi ile, onun davranışını etkileyen her şeyden oluşan davranıĢsal çevresini kapsamaktadır. Yaşam alanında özel bir öneme sahip olanlar ise kişinin peşinde koştuğu amaçlar, kaçınmaya çalıştığı şeyler ya da durumlar ve onun bunlardan uzaklaşması ve yakınlaşması için hareketini kısıtlayan engellerdir. ** YaĢam alanı kiĢinin bilinçli olarak farkında olduklarından oluĢabileceği gibi, bilincinde olmadığı faktörlerden de etkilenebilir. Bireyin davranıĢını etkileyen durumlar olumlu (+) ya da olumsuz (-) değerler alır, sürekli olarak değiĢir ve bir durumdaki değiĢiklik öteki durumları da etkiler ** Dolayısıyla, fiziksel olarak çok yakında olsa bile, kişinin farkında olmadığı ve kişiyi etkilemeyen bir nesne onun yaşam alanında bulunacaktır. Benzer biçimde, fiziksel olarak bulunmasa bile, kişinin var olduğunu düşündüğü ve varmış gibi tepki gösterdiği herhangi bir şey onun yaşam alanı içinde bulunur. Eğer bir çocuk yatağının altında kaplan olduğunu sanıyorsa, bir baĢkası kaplanın yalnızca hayal ürünü olduğunda ısrar etse bile, kaplan çocuğun yaĢam alanının bir parçasıdır. ÖRNEK: Bir lise öğretmeni yöneticilik görevi almak isteyebilir ve bu iĢi yapabileceğini hissedebilir. Bununla birlikte, bu iĢ için bir fırsat çıktığında, baĢvurmamak için bazı mazeretler öne sürer. Bu durum birkaç kez tekrarlandığında arkadaĢları, kendine güvensizlik gibi bazı engellerin olduğunu düĢünebilirler. Lewin'e göre bu kiĢinin yaĢam alanında kendisi ile yönetici olma amacı arasında bir engel vardır. Burada kiĢinin psikolojik gerçekliği önemlidir. SAYFA 93
Koffka Ve Ġz Teorisi: GeĢtalt öğretisinin bellek kavramına bakıĢı, algıların birer bellek izi olduğu Ģeklinde özetlenebilir. Bireyin deneyimleri zihinde bir çalıĢmaya yol açar. Bu süreç deneyimin türüne göre basit veya karmaĢık olabilir. Bu süreç bittiği zaman zihinde bir iz bırakmıĢtır. Daha sonra benzer bir durumla karĢılaĢtığımızda bu iz davranıĢımızı etkiler. Her bir sürecin sonunda birey biraz daha değiĢmiĢtir ve gelecek deneyimler bu durumdan etkilenir. ** Bir deneyimin hafızada (zihinde) bıraktığı iz ne kadar güçlüyse sürece etkisi o oranda güçlü olacaktır. Bir baĢka ifade ile ne kadar çok benzer sorun çözersek o konuda problem çözme becerisi o oranda geliĢecektir. Her karmaĢık beceri birçok alt süreçten oluĢur ve bu süreçlerin her birinin zihinde iz bırakması söz konusudur. ** Birbiriyle iliĢkili bireysel izler topluca bir izler sistemi oluĢtururlar. Hafıza da, algı ve öğrenme sürecinde olduğu gibi, anlamlı ve bütüncül olma eğilimi vardır. Bir baĢka deyiĢle anlamlı bilgiler hafızaya kolay yerleĢtirilirken yabancı bilgiler anlamlı veya önceden bilinenlere benzer hale getirilerek kaydedilmeye çalıĢılır ve böyle hatırlanır. Bluma Zeigarnik ve Zeigarnik Etkisi **Lewin, ―gerilim hareket denge sıralaması, ihtiyaç faaliyet rahatlama sıralamasına benzer‖ der. Her ne zaman bir ihtiyaç hissedilse bir gerilim hali yaĢanır ve organizma dengeyi yeniden oluĢturmaya çalıĢarak bu gerilimi çözmek için harekete geçer. Burada gerilim motivasyon veya ihtiyaç anlamındadır ve Lewin, bir amaca ulaĢıldığında gerilimin boĢaldığını düĢünmüĢtür. DENEY **1927 yılında Lewin‘in öğrencisi Bluma Zeigarnik tarafından gerçekleĢtirildi. Deneklere bir dizi görev verildi ve bunların bir bölümünü tamamlayıp kalanları tamamlayamadan çalıĢmaları bölündü. Durumla ilgili olarak Lewin‘in sisteminden Ģunlar tahmin edilebilirdi: (1) Yerine getirmesi için bir görev verildiğinde denekte bir gerilim sistemi oluĢur. (2) Görev tamamlandığında bu gerilim dağılır. (3) Görev tamamlanmadığında, gerilimin sürmesi büyük bir ihtimalle görevin hatırlanması ile sonuçlanır. Zeigarnik‘in sonuçları, deneklerin tamamlanmamış görevleri, tamamlanmış görevlerden daha kolay hatırladıkları yönündeki tahminleri pekiştirmiştir. Dürtü davranıĢa geçirilemediğinde doyuma ulaĢılamamıĢtır. ÖSYM SORULARI 1- Ġnsanlar gördüklerini bütün olarak algılarlar. Bütün, onu oluĢturan parçaların toplamından fazladır.\"Bu görüĢ hangi öğrenme yaklaĢıma aittir? (KPSS 2002) CEVAP: Gestalt öğrenme 2- DıĢarıdaki yiyeceği almak için kafesin kapısını açmaya çalıĢan bir Ģempanze bir süre hareketsiz olarak çevresine baktıktan sonra aniden kapının sağ tarafındaki kol kaldırıldığında açılabileceğini fark etmiĢtir. Bu durum aĢağıdaki problem çözme çeĢitlerinden hangisine bir örnektir?(KPSS 2003) CEVAP: Kavrama yoluyla 3- Organizma kendisini oluĢturan parçaların toplamından öte bir bütündür. Bu görüĢü savunan yaklaĢım aĢağıdakilerden hangisidir? (KPSS 2003) CEVAP: Gestalt 4- Bir çocuk, model uçağının her bir parçasını inceleyerek bunların nasıl ve hangi sırayla bir araya getirilmesi gerektiğini saptar ve sonuçta model uçağı yapmayı baĢarır. Çocuğun bu davranıĢı aĢağıdakilerden hangisine örnektir? (KPSS 2004) CEVAP: Kavrama yoluyla 5- Murat, yatağının altına kaçan topunu almak için elini uzatmıĢ ve baĢaramamıĢ ardından yatağını çekmiĢ daha sonra bir baĢka oyuncağını atıp topa çarptırarak dıĢarıya doğru yuvarlanmasın sağlama gibi birçok yol denemiĢ ve topunu alamamıĢtır. Kısa bir süre düĢündükten sonra uzaktan kumandalı oyuncak otomobilini yatağının altına yönlendirerek onunla topu dıĢarıya doğru ittirebileceğini aniden fark ederek problemin sonucunu keĢfetmiĢtir. Murat‘ın topu bu Ģekilde alabileceğini anlaması aĢağıdakilerden hangisine örnek olabilir? (KPSS 2005) CEVAP: Kavrama yoluyla 7- DıĢarıda bulunan yiyeceğe ulaĢmak için kafesin kapısını açmaya çalıĢan bir Ģempanze, bir süre hareketsiz olarak çevresine baktıktan sonra ansızın, sol taraftaki kol kaldırıldığında kapının açılabileceğini fark eder. ġempanzenin kapı ile kol arasındaki iliĢkiyi fark edip kendisini istediği sonuca ulaĢtıracak çözümü bulması, aĢağıdaki problem çözme yollarından hangisine örnektir? (KPSS 2007) CEVAP: Kavrama yoluyla 8- Öğrencisinin sorduğu matematik problemini o anda çözemeyen bir öğretmenin, evine giderken çözümü birden bire bulması aĢağıdakilerden hangisine örnektir? (KPSS 2008) CEVAP: Kavrama yoluyla SAYFA 94
BĠLGĠYĠ ĠġLEME KURAMI ● BiliĢsel öğrenme kuramları, insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel süreçleri inceler ● BiliĢsel açıdan öğrenme, bireyin zihinsel yapılarındaki değiĢme olarak tanımlanmaktadır. Bu zihinsel yapıdaki değiĢme, bireyin davranıĢlarında değiĢmeyi ya da yeni davranıĢlar kazanmayı sağlar. Bilgiyi iĢleme kuramı temel olarak Ģu dört soruyu cevaplamaya çalıĢmaktadır. 1. Yeni bilgi dıĢarıdan nasıl alınmaktadır. 2. Alınan yeni bilgiler nasıl iĢlenmektedir. 3. Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır. 4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır. ● Bilgiyi iĢleme kuramına göre öğrenme olayı, bilgisayarların çalıĢmasına benzetilmekte, girdilerin iĢlenip çıktılara dönüĢtürülmesi olarak görülmektedir. ●Duyu organlarına gelen bilgiyi ALMA-Alınan bilginin ĠġLENMESĠ-DavranıĢa DÖNÜġTÜRME BĠLGĠYĠ ĠġLEME **GeliĢtirilmiĢ olan bilgiyi iĢleme modeli iki temel öğeye sahiptir. Bu temel öğeler: Bilgi Depoları-Bellek Türleri BiliĢsel Süreçler-9 Nolu Soru Dikkat 1. Duyusal Bellek (duyusal kayıt) 1-Dikkat 2. Kısa süreli bellek (çalıĢan bellek) 2-Algılama 3. Uzun süreli bellek 3-Tekrar 4-Kodlama 5-Depolama-Saklama 6-Geri Bildirim BĠLGĠ DEPOLARI –Bellek Türleri **Bilgi depoları, bilginin tutulduğu ve iĢlemin gerçekleĢtiği depolardır. DıĢ çevreden gelen uyarıcılar, bu depolarda bilgi formuna dönüĢtürülür, anlamlı yapılar halinde iĢlenir ve daha sonra kullanılmak üzere örgütlü yapıda bir depolanır **Bilgi duyusal bellekten kısa süreli belleğe aktarıldıktan sonra artık duyusal belleğe geri dönemez. Oysa kısa süreli bellekle uzun süreli bellek arasında sürekli bir bilgi akıĢı vardır. • Duyusal kayıtın içeriği bilgi, özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır. • Görsel duyular, duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi kısa bir süre için kopyalanır. Aynı biçimde iĢitsel duyularda ses kayıtları olarak kopyalanır. **Duyusal kayıtın kapasitesi sınırsız olmakla birlikte, gelen bilgi anında iĢlenmezse, çok hızlı bir Ģekilde kaybolur. uyarıcıdan sadece dikkat edilen sınırlı sayıdaki bilgi, kısa süreli belleğe aktarılır *Saklama süresi kısadır, sınırlıdır. Bilgi miktarı ile saklama süresi ters orantılıdır. *Bilgiler buradan DĠKKAT -SEÇĠCĠ ALGI yoluyla kısa süresi belleğe aktarılır. **Depolama Ģekli: Duyusal bellekte kapsanılan bilgi dıĢ çevrenin ilk izidir ve dıĢ Duyusal Bellek uyarıcıların tam bir kopyasıdır. Duyu organlarının aldığı Ģekilde depolanır. (Duyusal Kayıt) Görsel bilgi görsel biçimde, iĢitsel bilgi iĢitsel biçimde vb. bir süre için depolanır ** Birey bilginin farkına varmaz, bilgi anlaĢılmaz ve yorumlanamaz, sadece kısa bir süre için depolanır. Anlamlı hale getirilmek istenen bilgi, iĢleme sistemi olan kısa süreli belleğe (çalıĢan bellek) aktarılır. Bu aktarma iĢlevini sağlayan mekanizma \"dikkat\"tir. ** Bilginin depolanma süresi, alındığı duyu organına göre farklılık gösterir. Görsel bilgi yarım saniye ile bir saniye arasında tutulabilirken, iĢitsel bilgi iki saniye ile dört saniye arasında tutulabilmektedir. Duyusal belleğe alınan bilgi kısa bir sürede iĢleme sistemine aktarılmaz ise kaybolur ve tekrar geri getirilemez. Duyusal belleğin bilgiyi ne kadar süre tutabildiğine iliĢkin kesin veriler sunmak oldukça güçtür ve bu noktada psikologlar arasında tam bir fikir birliği yoktur • Algılamada dört tane kural vardır. Bunlar; a) Yakınlık b) Benzerlik c) Süreklilik d) Tamamlama SAYFA 95
• Anlık zihnimizdir. Bilgiler en fazla 20 saniye hafızada kalır. • Kısa süreli hafızanın kapasitesi 7 ± 2 arasında değiĢebilmektedir. Sınırlı Kapasite • Kısa süreli hafızanın uzun süreli hafızaya gönderilme yöntemleri Ģunlardır: a) Gruplama yöntemi b) Tekrarlama c) Anlamlandırma d) Ezberleme ** Kısa süreli bellek, duyusal kayıtları aktarılan sınırlı miktardaki bilgiyi kısa süreli depolama görevini üstlenmektedir. Bilginin anlamlandırılması ve örgütlenmiĢ bir formda uzun süreli bellekte depolanmasını sağlayan zihinsel iĢlemleri yapma görevini yerine getirmektedir. ** Kısa süreli bellekte bilinçli olarak bilginin farkına varılır ve bilgi anlamlı bir Ģekle dönüĢtürülür. Duyusal bellekte depolama süresi çok kısa olduğundan bilginin farkına varılmaz. ** Kapasite: Duyusal belleğin tersine, kısa süreli bellek sınırlı miktarda bilgiyi alma kapasitesine sahiptir. Miller birçok araĢtırmayı incelemiĢ ve araĢtırma bulgularına dayanarak kısa süreli bellek kapasitesinin sınırlarını \"7\" birim olarak kabul etmiĢtir. Ortalama olarak bu bellek kapasitesinin sınırları 7+2 olarak değiĢebilmektedir. Kısa süreli belek öğrenme sürecinin birinci aĢaması olduğu için onun kapasitesi öğrenme güçlüğünü etkiler. Bir seferde fazla miktardaki bilginin kısa süreli belleğe gönderilmesi Kısa Süreli durumunda ancak 7 birimlik bilgi iĢleme sistemine alınacak ve diğer bilgiler kaybolacaktır. (ÇalıĢan) (ĠĢleyen Aktif) Bilginin daha geniĢ birimler içerisinde örgütlenmesi bellek yükünü azalttığı için kısa süreli Birincil Uyanık bellek daha fazla bilgiyi kullanabilmektedir. Simon'un yapmıĢ olduğu bir araĢtırmada, birim Bellek geniĢliği arttıkça bir seferde kısa süreli bellekte daha az sayıda birimin tutunabildiğini Uzun Süreli Bellek ortaya koymuĢtur. ÖRNEK: Telefon numaraları tek tek değil de ikiĢerli ya da üçerli gruplar halinde akılda tutulur. (3-2-1-4-5-1-5) (321-45-15) Burada yapılan iĢlem ―Gruplama‖ dır. **Depolama ġekli: Kısa süreli bellekte bilgiler çoğunlukla görsel ve iĢitsel olarak depolanır ve iĢitsel depolama daha baskındır. Özellikle yetiĢkinler, iĢitsel olarak depolanan durumları daha iyi hatırlamaktadırlar. Ancak kodlama Ģekli, bireyin özelliklerine ve durumlara farklılık gösterebilir. ÖRNEK: ĠĢitme özürlü çocuklar muhtemelen bilgiyi görsel biçimde depolarlar. Ayrıca, küçük çocuklar iĢitsel kodlamayı yetiĢkinlerden daha az kullanırlar ** Depolama süresi: Kısa süreli belleğin sınırlılıklarından biri de bilginin kısa sürekli bellekte tutulma süresi yaklaĢık olarak 15-20 saniyedir. Bu süre içerisinde bilgi iĢlenerek uzun süreli belleğe gönderilmezse unutulur ve unutulan bilgi geri getirilemez. ÖRNEK: Rehberden bir telefon numarasına bakarak telefon edilebilir, ancak bir kodlama yapmadan ikinci kez numarayı hatırlamak oldukça zordur ve numara tamamen unutulur. Bu süreyi artırmanın yolu \"zihinsel tekrar\"dır. ** Bilgiyi iĢleme Ģekli: Kısa süreli bellek bilgiyi iĢleme merkezi olarak kabul edilir. Kısa süreli bellekte iĢlenen bilgi uzun süreli depoya gönderilir. Bu gönderme iĢlemi iki türlü yapılabilir. EZBERLEME: Bilgiyi duyusal bellekten alındığı Ģekliyle aynen iĢleme ve depolama Ezberleme yoluyla öğrenmede kullanılan temel biliĢsel süreç \"tekrar\" dır. Bilgi aynen tekrarlanarak, alındığı Ģekliyle bağımsız bir birim olarak uzun süreli bellekte depolanır. Ezberlenen bilgi depolanırken, baĢka bir Ģemayla bağlantı kurulmadığı için, hatırlama zorluğu yaĢanır. Bir diğer öğrenme (iĢleme) Ģekli \"anlamlandırma\" dır. ANLAMLANDIRMA: Uzun süreli bellekteki iliĢkili bilgi ile bütünleĢtirerek iliĢkili Ģemalar içerisine depolama. Anlamlandırma, uzun süreli bellekteki bilginin, yeni gelen bilgi ile kısa süreli bellekte iliĢkilendirilmesi yoluyla yeni bilgiye anlam verilmesidir. NOT: Bu bilgi, etkili bir Ģekilde kodlandıktan sonra uzun süreli bellekteki iliĢkili Ģemalarla bağlantılı olarak depolanır. Anlamlı bilgi, iliĢkili Ģemaların çağrıĢımı yoluyla geri getirilebileceği için, hatırlanması daha kolay olur. ** Bir bilginin öğrenilmiĢ kabul edilebilmesi için mutlaka uzun süreli bellekte depolanmıĢ olması gerekir. • Gündelik dilde kullandığımız hafızadır. • Kapasitesi sınırsızdır. • Tekrar tekrar kullanılabilir. • Bilgiler kodlanmıĢ Ģekilde bulunur. ** Uzun süreli bellek, bellek deposu olarak kabul edilir. Kısa süreli bellekte iĢlenmiĢ olan bilgi uzun süreli belleğe gönderilerek depolanır. Uzun süreli bellekte yer alan bilgiler tekrar tekrar kullanılabilme özelliğine sahiptir. SAYFA 96
Uzun Süreli ** Telefon rehberine bakıp da tuĢladığımız bir numarayı öğrenmiĢ Bellek sayılmayız. Bir müddet sonra o numarayı yeniden aramak istesek numara hatırlanmaz, yani bilgi kaybolmuĢtur. **Uzun süreli bellek bir kütüphaneye benzetilebilir. Bir kütüphanede binlerce kitap vardır. Kitaplar belli bir sisteme göre yerleĢtirildiği için kullanılmak istenen kitabı bulmak çok zaman almaz. Sistem ne kadar iyi yapılandırılırsa istenilen kitabı bulmak o kadar kolaylaĢır. **Sınırsız kapasite ile sonsuza kadar bilgiler saklanabilir. FAKAT geri getirmede zorluk olabilir Çünkü KarıĢma ileri veya geri ket vurma olabilir ** Kapasite: Uzun süreli bellek kapasitesi sınırsız olarak kabul edilmektedir. Çok farklı bilgileri kapsayabilir. Bir bilgi biriminin depolanabilmesi için bazı bilgilerin kaybolması ve yeni gelenlere yer açılması gerekmez. Eğer çok fazla bilgi aynı Ģema içinde yer alırsa, büyük Ģema içerisinde bilgiyi bulmak ve geri getirmek zorlaĢır. Depolamanın etkin olabilmesi için büyük Ģema içindeki bilgilerin küçük Ģemalar haline dönüĢtürülmesi uygundur. ** Depolama Süresi: Duyusal bellek ve kısa süreli belleğin tersine uzun süreli belleğin depolama süresi oldukça uzundur. Hatta sınırsız olarak kabul edilmektedir. Bilginin uzun süreli bellekteki kaydolma Ģekli de diğer bellek türlerinden farklıdır. Duyusal bellekten kısa süreli belleğe geçmeyen bilgi tamamen kaybolur, geri getirilemez. Kısa süreli bellek için de aynı durum söz konusudur. Uzun süreli belleğe gönderilemeyen bilgi kaybolur, geri getirilemez. Ancak, bilgi uzun süreli bellekte bir kez depolandıktan sonra kaybolmaz. Sadece geri getirme zorluğu yaĢanabilir. BĠLGĠLER 2 TÜRLÜ KAYDEDĠLĠR A) Bildirimsel Bilgi-Bellek: Olgu ve olayların hafızasıdır. Bildirimsel bilgi; kavramlar, olgular, tanımlar ve kurallarla ilgili olan bilgidir. Bildirimsel bilgi içinde de 2 türlü hafıza bulunmaktadır. 1) Epizodik Hafıza Anısal Bellek: YaĢantılarla ilgilidir. Anısal (episodik) bellek: YaĢantı içerisindeki olayların depolanmasıdır. Ġzlediği bir futbol maçındaki olaylar, bir defile, doğum günü vb. olayların zamanı, geçtiği yer, içinde bulunan kiĢiler, olayların akıĢı ve sonuçları anısal bellekte depolanır. ÖRNEKLER: **Anısal bellekteki olaylar çoğunlukla birbirine bağlı olaylardan oluĢan bir bütün meydana getirirler ve zihinsel resimler olarak toplanırlar. **Bireyin yaĢantısında olağan bir tarzda meydana gelen ve özel bir anlam ifade etmeyen olayların hatırlanması zordur. Birbirinin üzerine gelen benzer olaylar öncekinin hatırlanmasını zorlaĢtırır. **Okula baĢlama, iĢe baĢlama, evlilik vb. olaylar, benzerleri meydana gelmediği veya çok az meydana geldiği için benzer olaylarla karıĢmaz ve hatırlanması daha kolay olur. 2) ġematik-Semantik Hafıza-Anlamsal Bellek: Dünya ile ilgili bilgiler ** Semantik (Olgusal) Bellek: Genel olgu ve bilgilerin depolandığı sistemi – Finaller Ocak ayında yapılır – KıĢ ayları soğuktur – Ġzmir Türkiye‘nin batısındadır -Jest ve mimiklerin el kol hareketlerinin anlamları, trafik iĢaretlerinin anlamları gibi nesne ve olayların anlamları B) ĠĢlemsel Bilgi-Prosedürel Bellek: Beceriler veya biliĢsel iĢlemlerin hafızasıdır. ĠĢlemsel bilgi; bir iĢin nasıl yapılacağını gösteren bilgidir. Bir iĢin yerine getirilmesinde, takip edilmesi gereken sıralamadaki her bir iĢlemin nasıl yapılacağını kapsar. DavranıĢların düzenlenmesinde \"bu durumda Ģöyle yapılır\" mantığı güdülür. Sırayla neler yapılması gerektiğini bilme ÖRNEK: **Bir otomobil kullanırken sıralamada yapılması gereken her bir iĢleme iliĢkin bilgidir. ** Bir bisiklet kullanırken; Hızlı gitmek istersen pedalı hızlı çevir. YavaĢ gitmek istersen pedalı yavaĢ çevir. Sağa dönmek istersen direksiyonu saat yönüne çevir gibi. **Yüzme araba kullanma matematik problemi çözme gibi etkinlikler. SAYFA 97
BĠLĠġSEL SÜREÇLER-Kontrol Süreçleri **Her bir bilgi deposu arasındaki bilgi akıĢını düzenleyen biliĢsel süreçler ve bunların iĢlevleri birbirinden farklıdır. Bu süreçler; dikkat, algılama, tekrar, kodlama ve geri getirme olarak sınıflandırılmaktadır. Dikkat DĠKKAT /Algı **Öğrenme, dikkat etme süreciyle baĢlar. Ortamdaki uyaran bombardımanına rağmen sadece dikkat edilen ve birey için önemli olan bilgi kodlanır. **Dikkat, uyarıcılar üzerinde bilinçli bir odaklaĢma sürecidir. Duyusal bellekten kısa süreli belleğe geçecek olan bilgilerin bu geçiĢ esnasında dikkat yoluyla farkına varılması ve bilinçli olarak seçilmesi gerekir. Bu seçimin dıĢında kalanlar ise kısa süre içerisinde duyusal bellekte kaybolurlar. **Dikkatin yoğunlaĢacağı bilginin seçiminde \"dıĢsal ve içsel\" özellikler etkili olur. Dikkati yoğunlaĢtıran dıĢsal özellikler, uyarıcı ile ilgili olandır. Uyarıcının; büyüklüğü, Ģiddeti, parlaklığı, değiĢkenlik arz etmesi, hareketliliği ve yeni olması dikkatin odaklaĢmasında etkili olur. ÖRNEK; Bir metin içinde koyu veya italik yazılmıĢ cümle veya kelimeler diğerlerine göre daha fazla dikkat çeker ve daha önemli olarak algılanır. Ġçsel özellikler, bireyin kendisi ile ilgili olanlardır. **Bireyin beklentileri, geçmiĢ yaĢantısı, ilgi ve ihtiyaçları odaklanmayı sağlayan özelliklerdir. Bireyin öğrenmesi gereken bilgiler olarak gördüğü ve bu yönde beklentiler geliĢtirdiği yapılar diğerlerine göre daha fazla dikkat çekici olur. ALGI ** Anlam vermeyi ifade eder. Birey duyusal bellekten gelen bazı uyarıcıları fark ettikten sonra bu uyarıcıları tanımaya ve yorumlamaya ihtiyaç duyar. Bu süreç algılamadır. Algılama kısa süreli belleğe giren bilgiyi etkiler. Çünkü kısa süreli belleğe gelen bilgi \"doğru özellikler özellikler\" olmaktan ziyade \"algılanmıĢ özelliklerdir.\" Kısa süreli bellek, ne olduğuna karar verilmiĢ olan bilgiyi iĢleyerek uzun süreli bellekte depoya gönderme görevini yerine getirir. Oysa algılanmıĢ bilginin geçersiz olması durumunda kısa süreli bellekte iĢleme ve uzun süreli bellekte depolama da yanlıĢ olacaktır. Algılama bireyin geçmiĢ yaĢantısından ve uyarıcının oluĢtuğu ortamdan etkilenir. **Birey geçmiĢ yaĢantısında edinmiĢ olduğu bilgi ve önermeler için Ģemalar oluĢturmuĢtur. Algılamayı etkileyen bir diğer faktör uyarıcının nasıl bir durum veya formda sunulduğudur. Aynı uyarıcı farklı durumlarda farklı algılanır. **Bir bilgi biriminin Ģeklini değiĢtirmeksizin sesli veya sessiz olarak defalarca söyleme Ģeklidir. Bilginin kısa süreli bellekte tutulma üresini artırır. Eğer tekrar edilerek, bellekte tutulma süresi artırılmazsa bilgi kısa süreli bellekte 15-20 saniye sonra atılır. Ġki türlü tekrar vardır: Basit tekrar, Anlamlandırıcı tekrar. Tekrar **Basit tekrarın fonksiyonu bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre tutulmasını sağlamaktır. Bu tür tekrarda bilgi defalarca tekrar edilir. Bu yolla bilginin zayıflaması ve karıĢmaların etkisiyle unutulması önlenir. ** Anlamlandırıcı tekrar eğer tekrar; gruplama veya değiĢik Ģekillerde yeniden kodlama gibi iĢlemlerle yeni bilginin içsel bağlantılar kurmasını kolaylaĢtırıyorsa, uzun süreli bellekte depolamayı sağlıyor demektir. **Tekrar yoluyla kazanılan bilgiler, geçmiĢ yaĢantılar veya Ģemalarla bağlantı kurularak depolanmaz. Bu tür bilgiler kendi içerisinde bütünlüğü olan Ģema olarak, diğer Ģemalardan bağlantısız depolanır. **1. Örtük ya da açık tekrar **Bilginin zihinsel ya da sesli bir biçimde tekrar edilmesi sürecidir. **Bilgiyi uzun süreli belleğe aktarmanın en ilkel yolu tekrar etmedir. Çocukların kullandıkları ilk bellek stratejisi de bilginin tekrar edilmesidir. Diğer bir deyiĢle ezberlemedir. **Tekrarda zamanlama önemlidir. Öğrenme ve hatırlamada aralıklı yapılan tekrarlar, bir defada çok yoğun olarak yapılan tekrarlardan çok daha etkilidir. Sayfa 98
**Bilgiyi uzun süreli belleğe yerleĢtirme sürecidir. **Kodlamanın amacı, bilgiyi anlamlı kılmak ve uzun süreli bellekteki iliĢkili bir Ģemanın içine bağlantılı olarak yerleĢtirmektir. Anlamlandırma yapılırken yeni bilgi ile önceki bilgiler arasında bağ kurulur. Anlamlı kodlama hatırlamayı artırmaya da yardım eder. Çünkü hatırlama, kodlamanın içinde gerçekleĢtiği bağlamda meydana gelir. Hatırlama durumu, kodlama durumuyla eĢleĢtiği zaman en iyi hatırlama meydana gelir. KISA SÜRELĠ BELLEKTEN UZUN SÜRELĠ BELLEĞE GÖNDERME Kodlama ** Kodlama, iĢleyen bellekteki bilginin uzun süreli bellekte önceden var olan Kodlama bilgilerle iliĢkilendirilerek, uzun süreli belleğe transfer edilme sürecidir. Yani, öğrenilecek yeni bilgi ile bireyin önceki bilgileri arasında iliĢkiler kurulması, yeni bilginin anlamlı hale gelmesini sağlamaktır. **Bazı bilgiler sadece tekrar etme ve ezberleme ile uzun süreli belleğe gönderilir. Ancak bilgiler anlamlı olarak kodlandığı takdirde daha kolay geri getirilmektedir. Yeni gelen bilgi ile eski bilgi arasında ne kadar çok sayıda iliĢki kurulursa, bilgi o kadar anlamlı hale gelmektedir. (Örnek: Ölçme dersinde hangisi güvenirliği etkiler diye sorulduğunda verilenlerin hangi hata türüne girdiğine bakmak) Kodlama sürecinde dört temel öğe etkilidir. a) Etkinlik b) Örgütleme c) Eklemleme d) Bellek destekleyici ipuçları kullanma a) Etkinlik: Bilgiyi iĢleme kuramına göre öğrenen kendine gelen bilgiyi sünger gibi çekmez, uzun süreli belleğinde depolamak üzere kendine özgü bir Ģekilde, bilgiyi yeniden yapılandırır, organize eder. Bu nedenle bilgiyi iĢleme kuramının kalbidir. Bilginin alınması ve iĢlenmesinde bireyin yaptığı etkinlikler önem taĢır. Bu nedenle öğretmenler, öğrenme etkinlikleri sırasında öğrencilere daha aktif rol vermeli ve bilgiyi en iyi Ģekilde kodlamalarına yardım etmelidir. Öğrencileri aktif kılacak öğrenme etkinliklerine önem vermelidir. Öğrenme etkinlikleri (Anlamlandırma stratejileri). ● Öğrencinin düĢünmesini, analiz etmesini sağlayıcı soru sorma. ● Dersin tanımlamalardan çok örneklerle iĢlenmesi. Uygulama yapılması. ● Problem çözmeye önem verilmesi. ● Ezberlemeden çok anlamlandırmayı gerektiren izleme ve düzey belirleme testleri verilmesi. ● Öğrencinin metni yorumlayarak kendi cümleleriyle ifade etmesi ● Konunun ana fikrini bulma ve özet yapma. Soru yazma. gibi daha pek çok strateji vardır. Öğrenme sürecinde öğrencinin aktif olması, bilgiyi anlamlı bir Ģekilde kodlamasına yardım eder. b) Örgütleme: Bilgiler birbirleriyle iliĢkisine göre ve bağlantısına göre gruplanır. KAVRAM HARĠTALARI KULLANILABĠLĠR c) GeniĢletme (Eklemleme): Yeni bilginin uzun süreli bellekte hazırda var olan eski bilgiyle iliĢkilendirilmesi yoluyla yeni bilgiye anlam verme ve anlamı geniĢletmedir. Anlamı geniĢletme, zihindeki Ģemaların geniĢlemesini de sağlar. ÖRNEK: Birler basamağı büyük olan sayıdan küçüğü çıkarmayı öğrenen ilköğretim öğrencisi, birler basamağı küçük olan sayıdan büyük olanı çıkarmayı öğrenince çıkarma iĢlemi ile ilgili Ģemayı geniĢletmiĢ olur. BaĢarılı öğrenciler geniĢletme – eklemlemeyi daha sık kullanırlar. d) Bellek destekleyici ipuçları kullanma: Örgütleme ve eklemleme çok güçlü kodlama türleri olmakla birlikte, tüm bilgiler örgütleme için elveriĢli olmayabilir. Ayrıca bazı bilgiler de tamamıyla yeni ve eskilerle tümden iliĢkisiz olabilir. Bu durumda kodlama için bellek destekleyici ipuçları kullanmak gerekir. Kapsam içerisinde doğal olarak bulunmayan iliĢkileri, çağrıĢımları meydana getirerek kodlamaya yardım eden stratejilerdir. Eklemlemenin bir türüdür. Özellikle olgusal bilgilerin, sözcüklerin ve terimlerin öğrenilmesinde kullanılır. ÖRNEK: Anlamsız heceleri anlamlandırma, baĢ harfleri kullanma (Ağrıdan Buzullar Sürükleniyor) kafiye oluĢturma vs. SAYFA 99
Kodlama Hafıza Destekleyicileri: Hafıza destekleyicileri doğal olarak var olmayan çağrışımlar oluşturarak, kodlamaya yardımcı olan stratejilerdir. Bu stratejiler hayal etmeye ve sözel sembollere dayalıdır. *Loci Yöntemi-Yerleşim: Bu yöntemde bazı maddeleri doğru sırasında hatırlayabilmek için çevrenin fiziksel özellikleri ve hayal etme birlikte kullanılır. Örneğin: Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlarını doğru sırayla hatırlayabilmek için bir evin tüm odaları sırayla hatırlanarak, cumhurbaşkanları ile eşleştirilir. Bu yöntem sırayla hatırlanması gereken tüm listeler için kullanılabilir. *Kanca-Askı Yöntemi: Bu yöntemi kullanabilmek için öncelikle sayılarla ses benzerliği olan sözcüklerden bir isim listesi oluşturulur. Bu liste gerek duyulduğu her zaman kullanılabilir. Örneğin: Bir-kir, iki-tilki, üç-güç, dört-sert vb… daha sonra saptanan sözcüklerle hatırlanması istenen sözcükler eşleştirilir ve bunlarla ilgili görsel imgeler oluşturulur. 1)İstanbul----------->Denizi kirli İstanbul 2)Manisa------------>Manisa’da çoktur tilki 3)Ağrı--------------->Çıkması çok güç Ağrı Dağına 4)Afyon------------->Çok serttir Afyon mermeri *Bağ Yöntemi: Bu yöntem, hatırlanacak sözcükler ile peş peşe gelen görsel imgeler oluşturulması biçiminde uygulanır. Bu imgelerin alışılmamış ve acayip olması hatırlamayı kolaylaştırır. Örneğin: Halı, televizyon, bayrak, tank, karınca ve kuş kelimelerinin sırayla hatırlanması gereksin. Bunun için ilk kelimeyle görsel imge arasında acayip bir ilişki kurulabilir. Okula bu gün uçan bir halıyla geldiğimizi, halının üzerinde televizyon seyrettiğimizi hayal edebiliriz. Televizyonda da bir marş okunuyor ve bayrak görünüyor. Bayrak direkte olması gerekirken tankın üzerinde duruyor. Tank karınca yuvalarını ezerek ilerliyor ve büyük bir kuş tankı yutuyor… *İlk Harf Yöntemi: Bu yöntem genellikle dizileri hatırlamada kullanılır. Dizideki her kelimenin ilk harfleri kullanılarak anlamlı bir bütün oluşturulmaya çalışılır. Örneğin: güneş sistemindeki gezegenleri sırasıyla hatırlamak için gezegenlerin ilk harflerinden oluşturulmuş bir cümle kurulabilir. Meraklı Veli Dün Mahallede Jiletle Saldırdığı Uğur’u Neredeyse Parçalıyormuş. 2010 KPSS Görüldüğü gibi hafıza destekleyicileri hatırlamayı kolaylaştırmada kullanılarak, bilgilerin uzun süreli hafızaya yerleşmesinde etkili rol oynamaktadır. -ANAHTAR SÖZCÜK(ONE-VAN) **Bilginin uzun süreli bellekten kısa süreli belleğe getirilmesi \"geri getirme\" veya \"hatırlama\" olarak adlandırılır. **Fakat uzun süreli bellekteki her bilgi istenildiği zaman hatırlanamaz ve aynı zamanda bazı bilgiler kolay hatırlanırken diğerleri ya oldukça zor hatırlanır veya hatırlanamaz. Bir bilgi ne Geri derece iyi kodlanmıĢsa geri çağrılması o derece kolay olur. Bildirim **Uzun süreli bellekteki bazı bilgileri hatırlama zorluğu ortaya çıkar. Bu zorluk kodlamadan Hatırlama kaynaklanabileceği gibi, Ģemaların veya Ģema içindeki bağlantıların değiĢmesinden de kaynaklanabilir. Bu durum \"unutma\" kavramı ile açıklanmaktadır. Unutma bilginin tamamen kaybolmasından farklıdır. Kaybolmada bir daha geri getirmeme söz konusu iken, unutmada bir hatırlama zorluğu vardır. ** Geri getirme, bilginin uzun süreli bellekten bulunarak açığa çıkarılması sürecidir. **Birçok bilim adamına göre uzun süreli bellekte unutma yoktur. Unutma denen olay bilgiyi geri getirmede baĢarısızlık olarak nitelendirilir. Sayfa 100
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110