Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 66 - Derin Tarih (Eylül 2017)

66 - Derin Tarih (Eylül 2017)

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-29 09:56:03

Description: 66 - Derin Tarih (Eylül 2017)

Search

Read the Text Version

 Avrupa Tarihi ————————————————————————————————————— S MUSTAFA ÖZEL [email protected] desi ile yazılan beden arasındaki çat- tim altına alamıyor. Dolayısıyla, “üze- ömürgecilik ve daha geniş an- laktan bu yazı Batı tarihini üretecektir. rine Batılı arzuların yazılacağı sayfa” lamda emperyalizm, sadece be- (Vurgular benim.) Afrika’da bir kadın bedenini andırır- lirli ülke veya bölgelerin doğal Conrad, sanki kendisinden yarım ken, Amerika’da sanki daha erkeksi kaynaklarına el konması, ekonomi- yüzyıl sonra yazmaya başlayacak olan bir bedene benziyor. (Bu direnen La- lerinin Merkez’e bağlanması değildir. Braudel, Certeau ve Wallerstein gibi tin Amerika maçoluğu, temel karak- Ülke siyasetlerinin ve bugüne ait her tarihçi/sosyal bilimcileri okumuş da, terini bugün de muhafaza ediyor. Af- şeylerinin denetim altında tutulması Nostromo’yu yazmaya öyle başlamış gi- rikalı dişi bedenin müstakbel tarihini da değildir. Bu gaspın sürekli olabil- bidir. Fildişi avcısı Kurtz nasıl Karanlı- ise galiba artık Çinliler yazmaya baş- mesi için, ülke tarihinin Merkez’e bağ- ğın Yüreği’nde ilkel Afrika keşmekeşi- lıyor.) lanması, Merkez’in bakışıyla yeniden ne düzen vermeye, kaosu kozmosun yazılması gerekir: Asıl emperyalizm merkezine bağlamaya gittiğini söy- Piyer Loti budur! Sömürü son kertede yazı ve pa- lüyorsa; Nostromo’da da gümüş avcısı raya dönüşür ki, para da özel bir ya- Charles Gould, orta/güney Amerika Tevekkül! zıdan ibarettir. Michel de Certeau, ne kaosundan bir düzen çıkarmaya az- Kısmet! yazık ki hâlâ Türkçeye kazandırılma- mediyor. İlkinde vahşileri hizaya sok- Kafes, han, kervan mış olan Tarih Yazmak başlıklı şâhe- mak için bir vapur düdüğü yeterli olsa şadırvan!  serine 1980 yılında yazdığı önsözde da, ikincisinde yerli ahaliyi gümüş ve Gümüş tepsilerde rakseden sultan! Avrupa/Amerika ve Dünya tarihinin kredinin kudreti bile her zaman dene- Mihrace, padişah, yazılış serüvenini özetlerken, Nazım binbir yaşında bir şah. Hikmet’in “Piyer Loti” şiirinden esin- “Amerigo Vespuçi Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar, lenmiş gibidir: denizden çıkagelir. burunları kınalı kadınlar Tepeden tırnağa zırh- ayaklarıyla gergef dokuyor. Amerigo Vespuçi denizden çıka- lı, dimdik ayakta bir Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar gelir. Tepeden tırnağa zırhlı, dimdik Haçlı olarak, Avru- ezan okuyor! ayakta bir Haçlı olarak, Avrupa’nın pa’nın anlam silahla- anlam silahlarını kuşanmıştır. Ar- rını kuşanmıştır.” İste Frenk şairinin gördüğü Şark! dında, Avrupa’ya cennetin ganimetle- İşte rini taşıyacak olan gemiler… Önünde, » Amerigo Vespuçi yerli “Amerika”, hamağında sallanan dakikada 1.000.000 basılan çıplak bir kadın: egzotik bir bitki ve kitapların hayvan âleminde uyanan bir beden. Şark’ı!  Bir anlık kendinden geçmenin ardın- Lakin dan, ağaçlardan bir kemerle işaretli ne dün bu eşikte, fatih, ‘öteki’nin bedenini ya- ne bugün zacak ve o bedende kendi tarihini izle- ne yarın yecektir. Ondan bir arma, emeğinin ve fantazilerinin ürünü olan tarihsel bir böyle bir Şark beden yapacak ve adına “Latin” Ame- yoktu,  rika diyecektir. olmayacak!  Bu erotik ve savaşçı sahne neredeyse Şark mitik bir değere sahiptir. Batı’da yazı- nın yeni bir işlevinin başlangıcını tem- üstünde çıplak sil eder. Bu kadın bedeni henüz hari- esirlerin talarda yer almayan bir nouva terra, bir ‘yeni ülke’dir, kendisini icat edenin aç geberdiği toprak!  adını taşımaya yazgılı meçhul bir be- Şarklıdan başka herkesin den. Fakat burada gerçekte başlatılan orta malı olan memleket!  şey, bedenin bir iktidar söylemi marife- Açlığın kıtlıktan olduğu diyar!  tiyle sömürgeleştirilmesidir. Bu, fethe- den yazıdır. Yeni Dünya’yı sanki o boş, Ağzına kadar “vahşî” ve üzerine Batılı arzuların buğdayla dolu ambar!  yazılacağı bir sayfaymış gibi kulla- nacaktır. Ötekinin mekânını, bir üre- Avrupa’nın ambarı!  tim sisteminin genişleme alanına (…) dönüştürecektir. Bir operasyonun öz- nesi ile nesnesi arasındaki, yazma irâ- Şarlatan!  Çürük Fransız kumaşlarını yüzde beşyüz ihtikârla Şark’a satan:  Piyer Loti!  Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer!  (Nazım Hikmet) 98 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————— Emperyalizm Tarih Yazıyor » Kuzey ve Güney Amerika ile Pasifik Okyanusu’nu tasvir eden harita bölgedeki sömürgecilerin Conrad ve kör gerçekçilik faaliyetlerine de rehberlik ediyor. 1587 yılında yapılmış ve Abraham Ortelius tarafından renklendirilmiş. Jane Austen ve Dickens’tan Geor- Conrad, büyük ve büyülü romanın- sağlayabiliyor: “Charles Gould ne yap- ge Eliot, Gissing, Gaskell ve Anthony da Braudel/Wallerstein kavramsallaş- tığını biliyordu, çünkü hayalci değil- Trollope’a kadar Viktorya döneminin tırmasının belkemiği olan dünya-e- di. Gould İmtiyazı yaşayacaksa, anla- bütün büyük İngiliz romancılarına konomi kurgusuna çok yaklaşıyor. mını yitirecek derecede evrensel olan realist körler desek, yeridir. Romanla- Birkaç yıl önce yayınladığı Karanlığın o fesat batağı içinde, o anda eline ge- rında memleketin içini bir röntgen ci- Yüreği’nde bir nevi iptidai gasp sözko- çirebileceği her silahla savaşmak zo- hazında olabileceğinden daha berrak nusu iken, Nostromo’da gasp yahut sö- rundaydı. Silahlarını elde etmek için görsek de, sömürge dünyasına dair mürünün kredi temelinde örgütlen- eğilmeye hazırdı. Bir an için, babası- hiçbir şey göremiyoruz. Kahraman- diği bir dünya pazarı çerçevesi çiziyor. nın ölümüne neden olan gümüş ma- ları, ya sayısız düşkırıklığından son- Müthiş bir teorik sıçrama! Romanda- deninin, kendisini, düşündüğünden ra bir sömürgeye doğru yola çıkarlar; ki en büyük kapitalist, Amerikalı bir daha ötelere götürüp tuzağa düşür- yahut da asıl serüvenleri bir sömürge- finans baronudur ve siyasî risklerden müş olduğunu hissetti ve coşkuların den döndükten sonra başlar. Sömürge- titizlikle uzak duruyor. Siyasî tehlike- dolaşık mantığıyla, yaşamının bir de- de olan biteni bize neredeyse ilk anla- lere atılmak, hayalci olmayan bir ide- ğeri olacaksa, bunun başarıya bağlı tan “İngiliz”, Lehistan doğumlu Josef alizm gerektirir. Bu insan kaynağını olduğunu anladı. Geriye dönüş yoktu Teodor Konrad (Joseph Conrad) oldu. ancak “gemileri yakmış” Avrupalılar artık.” Muhacirlik dünya tarihinin motoru- dur, diye yazmıştım yıllar önce; dün- ya romanının da, diye ilave ediyorum bugün! Jonah Raskin’e göre Batı romanın- da ilk gerçek devrim Conrad ile başlar. İngiliz romanının emperyalizmin et- rafına çevirdiği duvarları yıkar onun romanı. “Romanda 20. yüzyıl devri- minin zaman bombasının saatini o kurdu. İlk darbesiyle, yaşlı 19. yüzyıl roman köşkünü yıktı. İkinci darbesi, modern kurgunun emperyal kona- ğını havaya uçurmak oldu: Rudyard Kipling’in imparatorluk anıtını. Kip- ling’in ördüğü duvarlar emperyalizm gerçeğini gizliyordu; Conrad onları yerle bir etti. Sömürge dünyasını İn- giliz romanının merkez sahnesine çı- kardı.” Kapitalizmin yerküre çapında- ki, “küresel” genişlemesini “gördü” ve göstermeye çabaladı. Üslubunun müp- hemliği, sistemin o günkü karmaşık gerçekliğini yansıtıyor. Gücün kayna- ğı soyut değerlere doğru, gerçeklik- ten (üretim/ticaret/tüketim) gölgelere (para/kredi/faiz) doğru kaydıkça, di- lin müphemleşmesi de kaçınılmazdı. Aynı dönemde Simmel ve Veblen gibi iki büyük iktisatçı/toplumbilimcinin yeni gerçekliği benzer soyut kavram- larla ihata etmeye çalışması rastlantı değildir. Conrad’den on yıl kadar ön- ce, Emile Zola’nın Fransa’nın Ortado- ğu’daki kredi temelli sömürgecilik gi- rişimlerini tasvir ve tahlil ettiği Para (L’Argent) romanını yazması da! (Bu ro- mana dair yazdıklarımı Dergâh der- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 99

 Avrupa Tarihi ————————————————————————————————————— » Gümüş hırsızları Açılan her gümüş madeni vahşi toprakların kalkınmasına sebep oluyordu. Beyaz Adam cebe indirdiği gümüşün karşılığında yerli halklara medeniyet pazarlıyordu. gisinden takip edebilirsiniz: “Bilimro- yahut yeni anlamlar kazanan şu beş cı” İngilizlerdir. Ana vatanın dışında man, para ve iman”, Eylül 2017.) kelimeyi tartışarak başlıyor: Sanayi, doğup büyümüş ve sömürgelere dair demokrasi, sınıf, sanat ve kültür. Bunlar, doğrudan deneyim sahibi olmuşlar- Raskin, başta roman olmak üzere “dildeki değişimlerin aşikâr biçimde dır. Kipling ve Eliot “muhafazakâr” edebiyatın siyasî bir silah olduğunu işaret ettiği, hayat ve düşüncedeki da- yani emperyal sistemin devamını ya- düşünüyor. Emperyalistler de, onlara ha geniş değişimlerin” anahtarlarıdır. rarlı bulan sadık bendelerdir. Conrad direnenler de aynı silahı kullanıyor. Raskin’e göre, Williams, 19. yüzyıl so- ise eleştirelliğini sadakatine kurban “Batı Avrupa kültürü giderek çöküyor. nu ve 20. yüzyıl başlarından itibaren etmeyen; hem nalına hem mıhına vu- Siyah, Kahverengi ve Latin halkların icat edilen yahut yeni anlamlar kaza- rabilen çağdaş bir şamandır. Karanlık- kültürleri yaratıcılık ve hayatiyet mer- nan şu kelimeleri de ilave etmeliydi: ta görebiliyor olması, bu yüzden! kezleridir. Bir çözülme ve parçalanma Emperyalizm, Sömürgecilik, Faşizm, Bol- dönemidir; aydınlar kaos, yabancılaş- şevizm, Irkçılık, Beyaz Adamın Yükü, Tek- Adalet ve kalkınma peşinde ma ve yalnızlığın farkındadırlar. Irkçı- noloji, Freudçuluk, Dünya Savaşı. Raskin, lık Batı düşünce evini ele geçirmiştir; Edward Said’in Şarkıyat’ından önce Conrad emperyalizme mesafeli, fa- bölüyor, bozuyor, zehirliyor.” Kültür yazdığı eserinde (The Geometry of Im- kat sömürge güzellemesi de yapma- ve edebiyat tarihçileri emperyalizm- perialism, 1971), yukarıdaki kavramla- yan “büyülü gerçekçi” bir romancıdır. le hesaplaşmadılar, diyor Raskin. Ne rı romanlarında işleyen şu beş kurgu En azından, belirli roman karakterle- F. R. Leavis, Edmund Wilson, Lionel ustasını tahlil ediyor: Conrad, Kipling, rinin ağzından, sömürge ahalisini de Trilling gerekli görevi yerine getirdi, Lawrence, Joyce Carry ve T. S. Eliot. ciddi biçimde eleştirir ve okuyucu- ne E. M. Forster. Raymond Williams’ın Viktoryen romancıların çoğunun ak- da neredeyse onların “sömürülmeye emperyalizmi ele almadaki yetersizli- sine, Lawrence dışındaki yeni kurgu- müstehak” oldukları izlenimini uyan- ği de modern kültür ve toplumu tah- cularımız İngiltere’de doğup büyü- dırır. Nitekim, Nostromo’nun mekânı rif ediyor. müş değildirler. Tıpkı Henry James, Costaguana da siyasî bir cehennem- Ezra Pound, James Joyce gibi, Conrad, dir, yasasız ve güvensiz. Ülkenin her Williams, Kültür ve Toplum, 1780- Kipling, Eliot.. da “sadık fakat yaban- köşesinde biteviye “siyasî zulüm” öy- 1950 adlı baş eserine, 18. yüzyıl sonu küleri anlatılır durur. “Sanki ülkede ile 19. yüzyıl başlarında geliştirilen 100 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————— Emperyalizm Tarih Yazıyor hükümet olmak, kılıçları, üniforma- Gould çağdaş bir Meryem Ana’ydı ne- rısına gururla şöyle dedi: “Dünyada, ları ve tumturaklı sözleriyle ülkenin redeyse. Tanrı ona sanki “halkın gön- Gould İmtiyazı’nın gümüş damarının içine başıboş salınmış çılgın şeytan lünün tâ içini görme” gücü vermişti. zenginliğine yaklaşacak herhangi bir sürüleri arasında azgın bir savaşım şey daha görülmemiştir.” Maden kon- demekmiş gibi.” Ülkeye yatırım için Maden, eyalette kurumlaşma ve to- voyunun her geçişi “Sulaco için barı- gelmişsiniz; adalet ve kalkınma peşin- parlanmanın simgesi oldu. Güvenlik, şın fethi yolunda kazanılmış bir başka de koşuyorsunuz; fakat en küçük yet- bu topraklara dağdaki bu boğazdan zaferdi.” Akraba/hemşeri kayırmacılı- ki sahibi bir Ekselansa bile işiniz düş- akacak gibi görünüyordu. Maden işleri ğına dayanan liyakatsiz bir yönetime tü mü, adamın katılaştığını, ancak gelişti. Gümüş taşıyan katarlar, “san- sahip ülkede, San Tome Madeni’nin gerekli yıkama yağlama ve “para kok- ki peşlerinden şeytan kovalıyormuş ürettiği gelir, siyasî hesap ve dengeleri lama” ameliyeleri sonunda yumuşadı- gibi” süratle dağdan şehire gidip geli- etkiler duruma geldi. Politikada etki- ğını görürsünüz. “Paranın alınmasıy- yor oldular. Charles Gould bir gün ka- li olmak isteyenler, Charles Gould’un la birlikte (Ekselans’ın) basit ruhuna desteğini istiyordu. Madenin resmî ol- büyük bir tatlılık, yumuşaklık çöktü. “Bağımsızlığımız mayan bir ödeme listesi bile vardı. Ar- Apansız derinden iç geçirdi. Ah, Don için koca bir kıtayı kasında San Tome Madeni’nin desteği- Carlos! dedi, eyalette sizin gibi ileri in- sarstık, alt üst ettik, ni bulan her türlü çıkar grubu, yavaş sanlara ihtiyacımız var. Uyuşukluk, sonunda uyduruk bir yavaş Cumhuriyet’in o bölgesinde yü- şu aristokratların uyuşuklukları yok demokrasinin uysal künü tutuyordu. Böyle böyle, Batı Eya- mu! Kamu yararı diye bir şey yok! Giri- avı, alçakların ve leti “Tanrı’nın vaat ettiği bir güven ül- şim diye bir şey yok!” katillerin umarsız kesi” gibi görülmeye başlandı. Günlük kurbanı olduk.” sohbetlerde şöyle değerlendirmeler Bay Gould’un vicdanı rahattır. Bu olağanlaştı: “Charles Gould, eşsiz bir kaos ülkesinde işler böyle yürüyorsa, » Vapur düdüğünün bile korkutmaya yettiği insan! Bir işe başlamadan önce onu ne gelir elden? Ha despot devlete ver- Afrika halklarının aksine Amerika yerlileri mutlaka yanına almalısın. Yapabilir- gi vermiş, ha haydut siyasetçi ve bü- gerçekten “vahşi” idi. Onları dize getirmek zordu. sen, Maraga’dan bir tavsiye mektu- rokrata rüşvet! Nihayet maden üre- bu al -bilmiyor musun, hani şu Sulaco time hazır duruma getirilir ve ilk Kralı’nın temsilcisi var ya!” Conrad’in gümüş külçesi görünür. İdealist yatı- büyülü hayalnâmesinin, Panama’dan rımcımız, adeta mistik bir deneyim Irak’a kadar 20. yüzyıl boyunca ba- yaşamaktadır: “Para işlerinden an- ğımsızlığına kavuşan sayısız toplum/ lamayan, coşkudan titreyen ellerini devlet sisteminin röntgeni olduğunu kalıptan henüz çıkmış sımsıcak ilk söylemek abartı olmaz. Gururuma do- gümüş külçesine değdirmişti ve haya- kunsa da, Türkiye’yi bile listeye koy- linde bu maden külçesine, sanki o ba- makta zorlanmıyorum. sit bir olgu değil de bir coşkunun gerçek- ten dile gelişi ya da bir ilkenin ortaya çıkışı Sömürgede Avrupalı çocuklar gibi, etkisi çok uzaklara ulaşan, kolay kavranılmaz bir şeymiş gibi insanı Romanın ortalarına doğru ön pla- doğrulayıcı bir anlayış gücü vermişti.” na çıkmaya başlayan kahramanlar- dan Martin Decoud, “sandığından da- Mistik deneyimin ardından “Gö- ha da Costaguanalı olan” bir Avrupa rünmeyen El” tarafından sağlanan so- çocuğudur. Keskin bir zekâ, yaralı bir yut düzene geçiyoruz hemen: Made- kalp ve sözünü sakınmaz bir “demok- nin çalışması kente farklı bir düzen rat gazeteci”dir. Kişiliği çok önemser; getiriyor. Sulaco yetkililerine, “olayla- ona göre, “Bir sözün değeri, onu söy- rı ve insanları kendi başlarına bırak- leyen kimsenin kişiliğindedir, çün- manın kendi yararlarına olacağını” kü yeryüzünde söylenmedik yeni bir öğretiyor. Sağduyu ve adalet düzeni- söz kalmamıştır.” Costaguana’nın do- ne giden en yakın yol buydu. Maden, ül- ğal zenginliklerinin “ilerlemekte olan kede bir güç olmuştu, imperium in im- Avrupa” için önemli olduğunun far- perio, devlet içinde devlet. Hükümet kındadır. Tıpkı üçyüz yıl önce, İspan- memurlarının yanısıra şimdi bir de yol atalarının serveti, cesur korsanla- “madenin adamları” vardı ülkede. Ce- rın temsil ettiği Avrupa’nın geri kalan sur girişimcimize lâyık görülen Sulaco kısmı için nasıl ciddi bir amaç idiyse, Kralı lakabı laf olsun diye uydurulmuş öyle. Costaguana ahalisinin karakte- değildi. Kraliçemiz de doğrusu kra- ri üzerinde “uğursuz bir işe yara- lımıza tam lâyık bir kadındı. Bayan 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 101

 Avrupa Tarihi—————————————————————————————————————— mazlık lâneti” olduğunu düşünüyor: uslu, onurlu kimseler olduğumuz za- lar, denizde çift sürmüş olmalılar.” “Bağımsızlığımız için koca bir kıtayı man hiçbir şey kalmamış olacak bize. En kutlu kelimeler ayağa düşmüş- sarstık, alt üst ettik, sonunda uyduruk Hep böyle olmuştur. Bizler olağanüs- bir demokrasinin uysal avı, alçakların tü insanlarız, alın yazımız hep sömü- tür. Decoud bu yüzden yurtsever ol- ve katillerin umarsız kurbanı olduk. rülmek olmuştur.” Ülke yönetimini madığını düşünüyor ve açıkça da söy- Kurumlarımız gülünç birer taklit, darbeyle ele geçirmeye çalışan Mon- lüyor. Yurtsever sözcüğünün hiçbir yasalarımız birer maskaralık; Guz- tero’nun rüşvetle susturulabileceğine anlamı yoktur ona göre. Bir daha as- man Bento gibi biri, efendimiz. … Bu de inanıyor Martin Decoud. “Sanıyo- la temizlenemeyecek kadar kirlen- adamların en büyüğü olan Drake, bo- rum o meşhur ulusal gelişim için borçlan- miştir. Koyu barbarlığın çığlığı, yasa ru sesleriyle gemide kamarasında tek madan kendi payını istiyordu yalnız- dışılığın, cinayetlerin, açgözlülüğün, başına yemek yermiş. O günlerde bu ca. Budala ahali neden Avrupa’da bir basbayağı hırsızlığın maskesi, kılıfı kasaba zenginlikle dolup taşıyormuş. görev ya da buna benzer bir şey ver- olmuştur. “Hiç kimse bir hiç uğruna O adamlar bunu almaya geldiler işte. medi ona? Beş yıllık maaşını peşin alır yurtsever olmaz. Sözcüğün kendisi işi- Şimdi tüm ülke bir hazine adası sanki ve Paris’te gününü gün ederdi bu bu- mize yarar. Fakat ben her şeyi açıkça ve biz birbirimizle gırtlaklaşıp durur- dala, zalim indio! … Herif kendi ağırlı- gören bir insanımdır, bunun için de ken bütün bu adamlar zorla dalıyorlar ğınca altınla satın alınmalıydı, ağırlı- bu sözü size karşı kullanmayacağım, içeri.” ğınca altınla diyorum size, çizmeleri, Antonia! Yurtseverce hayallerim yok kılıcı, mahmuzları, şapkası ve her şe- benim. Bende yalnızca bir âşığın yü- Bu adamlar dediği haydut karak- yi içinde.” Büyük Kurtarıcı Bolivar’ın içi ce hayalleri var. … Bu da insanı çok terli siyasetçi ve askerleri uzakta tu- yanarak söylediği sözü hatırlar son- uzaklara götürebilir.” Aşkı ve “despot, tan tek şey, birbirlerini kıskanmaları- ra: “Amerika, yönetilmez bir ülkedir. açgöz, hırsız” yönetime tepkisi, bu dır. “Ama bir gün anlaşacaklar ve biz Onun bağımsızlığı için çalışmış olan- Costaguanalı Avrupa çocuğunu inti- aramızda kozlarımızı paylaşıp akıllı hara kadar götürecektir! 102 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————— Emperyalizm Tarih Yazıyor » Büyük sömürü projesi Uçsuz bucaksız okyanuslara açılıp yeni sömürgeler için rakiplerle mücadele etmek büyük bir siyasî projeydi. Böylesi bir projeye yatırım yapmak hayalci olmayan bir idealizmi gerektiriyordu. Bir de okyanus sularını göğüsleyecek silahlı orduların eşlik ettiği büyük armadaları. Bunlar da sedece Avrupalılarda vardı. Papazın derdi başka onlardan daha bozuk olduğunu” söy- - Charley bir idealist ha! Ne demek ler durur. Malı mülkü yağma edilmiş istiyorsunuz, Tanrı aşkına? Romanda diğer önemli bir karak- olan Kilise’ye adalet geri verilince- ter, Peder Corbelan; dört dörtlük bir ye kadar Batı Eyaleti piskoposluğuna - Evet, San Tome Madeni, tüm Gü- din adamı. Sayısız Kızılderili kabilesi- atanmayı da kabul etmemiştir. Mev- ney Amerika’daki en büyük gerçek. ni, “kendisi de onlarla birlikte bir vah- cut liberal başkanın yaptığı reform- Bayan Gould, onun, San Tome Made- şi gibi yaşayarak”, vaftiz etmiştir. Ya- lar, halkın elinden toprağını almış gi- ni’nin varlığını, değerini, anlamını rı çıplak, onlarla günlerce at koşturur. bidir. “Cahil halka göre”, toprağın bir nereye kadar idealleştirdiğinin farkın- Ülkesindeki siyasetçilerin “Tan- kısmı demiryolunu yapan yabancılara da mısınız? Farkında mısınız bunun? rı’nın adını götürmüş olduğu verilecek, büyük kısmı ise papazların … Görmüyor musunuz, bir İngiliz o? putperestlerden çok daha katı olacaktır. Bu ve benzeri imtiyazlara yürekli olduklarını, kafalarının olduğu kadar kurumsallaşmış dinin - Pekâlâ, ne olmuş? saçmalıklarına da baş kaldıran De- - Bu, her basit duyguyu, arzuyu, ya » Emile Zola Para romanında coud’u küfürle suçluyor Peder: da başarıyı idealleştirmeden edemez, Fransa’nın Ortadoğu’daki var olamaz, demek. Kendi nedenleri- sömürgecilik faaliyetlerini, - Sen kusursuz bir putperestsin! ne, onları önce bir peri masalının bir hedeflerini ve kullandığı - Öyle olsun. Fakat bu sözleriniz, parçasına benzetmeden inanamaz. yöntemleri eleştirel bir benim hangi Tanrı’ya taptığımı hâlâ Evet, dışarıdan ne denli kaba ve dille uzun uzadıya tasvir bulamamış olmanızdan ileri gelmiyor acımasız gözükürse gözüksün, em- eder. mu dersiniz? peryalizm içeriden bir peri masalını - Bir tür Fransız, Tanrısız bir mater- andırmazsa, sürdürülemez. Her em- yalist. Ne kendi ülkesinin ne de başka peryalist girişim, Conrad’ını bekleyen bir ülkenin evladı. bir roman. İngiliz olmak, kolay değil! - İnsan bile değil, neredeyse. Decoud, Batı Eyaleti’nin Costagu- - İnançsız bir çağın kurbanı. ana’dan ayrılıp bağımsız olmasının - Ama bir gazeteci olarak yine de en iyi çözüm olacağını düşünür. El- yararlı biri. deki gümüşü de kuzeye, ABD’ye doğ- Decoud’a göre, her inanç, etkili olur ru kaçırmayı önerir. Bu gümüş akımı, olmaz, Tanrıların yıkmak, yok etmek Holroyd’un o yüce kurumundan malî istedikleri kimselere gönderdiği bir destek şeklinde geri dönmek üzere tür çılgınlığa dönüşüyor. Onun için, kuzeye doğru akmalıdır. “Aşağıya in- papazla arası düzelmeyecektir hiç. dirilsin, senora. Aşağıya indirilsin de, kuzeye gidip oradan kredi şeklinde bi- Ve darbeci Montero, nihayet ze dönebilsin.” mevcut başkan Ribiera’yı ye- Fikir güzel ama tonlarca gümüşü, ner… Heyecan içindeki Ba- darbecilere kaptırmadan kuzeye kim kaçıracaktır? Garibaldino’nun ‘Bozul- yan Gould, Decoud’a sorar: maz, Ayartılamaz!’ dediği Nostromo, Ne yapmak niyetindesiniz pek tabii. Böylece, romanımıza adını şimdi? “Gerçek bir Costagu- veren halk kahramanına merhaba de- ana’lının ne yapmasını bek- miş olduk. Filim yeni başlıyor!.. lerdiniz? Bir başka devrim, Mustafa Özel elbet. Antonia’nın uğru- İstanbul Şehir Üniversitesi. na yapmayacağım şey yoktur. … Eşiniz ise tam bir idealist.” İdealist sıfatı Ba- yan Gould’u şaşır- tır: 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 103

 Keşifler Osmanlı Gayriresmî Nikâhla Nasıl Savaştı? Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi tartışıladursun biz dünyada devlet akdini ilk kanunlaştıran Osmanlı Devle- ti’ndeki nikâh uygulamalarına bakalım.  NERMİN TAYLAN [email protected] resmî kayıtlara geçirilmesi ve devle- dirdiği kadı veya kadının tayin ettiği tin izinnamesi olmaksızın nikâh kı- memur tarafından kıyılıyordu. S on günlerin çok konuşulan ko- yılmaması gibi resmî literatürde yapı- nularından nikâh, insanlık tari- lan bazı düzenlemeler bugüne kadar Nesep, nafaka, mehir, iddet, vera- hinin en eski müesseselerinden. devam etti. set, askerlik gibi çok sayıda hukukî Her cemiyette, ülkede, dinde şartları, neticesi olmasından dolayı Osmanlı- kuralları ve sonuçları farklılık göster- İslam tarihinde Hulefa-i Râşidin lar döneminde bu geleneğin devam se de mutlak surette nikâh akdi mev- devrinden itibaren kıyılan nikâhla- ettiğini mahkeme sicillerinden anlı- cuttu. Tarih boyunca bir akit olmak- rın kayda alındığına dair kuvvetli ri- yoruz. sızın birlikte yaşama isteği daima suç vayetler mevcut. İlk olarak Hz. Ömer sayılmış; nesep, nafaka, veraset gibi (ra) döneminde divanlar kurularak ya- Bizzat Kadının veya Şeyhülislamın hukukî işlerde kötü sonuçlar doğura- pılan nüfus sayımıyla -Beytülmal har- inhasıyla atanan imamlar tarafın- cağı düşüncesiyle fıkıh kitaplarında camalarına esas olmak üzere- ahali- dan nikâh kıyılması ve bunun derhal nikâh bahsi detaylı bir şekilde ele alın- nin isimleri teker teker kaydedilmişti. resmî kayıtlara geçirilmesi iki insa- mıştır. Emeviler zamanında da eksiksiz yeri- nın evlenebilmesi için temel şartlar- ne getirilen bu uygulamayla evlilikler dandı. Bu sebeple daha önceki devlet- Devletler ve hükümetler de zaman tescillenmiş oluyordu. Memlûk Devle- lerde yalnızca bir düzenleme halinde zaman kişilerin şahsî haklarını ko- ti, Selçuklular, Fatımîler gibi devlet- devam eden bu uygulamayı “Osmanlı rumak kaydıyla aile hukukunda ba- lerde de nikâhlar, devletin görevlen- kanunlaştırmış ve kanunnamelerinde zı düzenlemeler yapmışlardı. Nikâ- madde madde yer vermiştir.” hın devletten izin alınarak kıyılması, 104 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Osmanlı’da Nikah Osmanlı’da nikâhın usulü Şeriyye Sicillerinde Nikah Osmanlı döneminde iki kişinin ev- Osmanlıların nikâha ve lenebilmesi “mahallî kadı”nın kendi- nizama verdiği önemi lerine vereceği “izinnameye” bağlıydı. gösteren arşiv belgeleri... Kişiler evlenecekleri hengâmda bağlı bulundukları yerin kadısına başvu- Müslümanların Nikâh Kaydı rurlardı. Kadılıklarda görevli memur- lar tarafından gerekli araştırmalar GALATA 65 cilt: 39, sayfa: 37 Hüküm no: 1 yapılır, İslam hukuku açısından ta- Ayşe bt. Mustafa’nın es-Seyyid Musta- rafların evlenmelerine bir mani olup olmadığı tahkik edilirdi. Engel yoksa fa Ağa ile nikah akdinin yapıldığı Firuzağa evlenecek kişilere kadı tarafından ya- mahallesi imâmı el-mükerrem inhâ olunur zılı bir kâğıt verilirdi. Bu “izinname” ki, mahalle-i mezbûre sâkinelerinden Âişe bt. kişilerin bağlı oldukları mahalle ima- Mustafa nâm hâtunun mâni‘-i şer‘îsi yok ise mına hitaben yazılır, evlenmelerine tâlibi es-Seyyid Mustafa Ağa’ya inde’ş-şuhûd bir mani bulunmadığı açıkça zikredi- tarafeynin rızâsı ile akd-i nikâh edesiz. lirdi. Gayrimüslimlerin Nikâh Kaydı Kadı tarafından gönderilen izinna- meyi alan mahalle imamı şahitler hu- İSTANBUL KADI SİC.; 18 cilt: 18, s.: 135 Hüküm no: 84 zurunda ve belirlenen mehir miktarı- Gül bt. Samadis ile Kızıl v. Kirkor isimli na binaen kişilerin nikâh akdini yapar ve bunlar yazılı hale getirilirdi. Evve- Ermenilerin evlendikleri Mahmiye-i İstanbul’da la nikâhları yapılan kişilerin, sonra- Çerağī Hamza mahallesinde sâkine Gül bt. sında mehrin ve en nihaye- Samadin nâm Ermeniye meclis-i şer‘-i şerîfde tinde şahitlerin isimlerinin bâ‘is-i hâze’s-sifr Kızıl v. Krikor nâm Ermeni yazılı olduğu bu evrak, resmî muvâcehesinde ikrâr ve takrîr-i kelâm edip 6 kayıtlara geçirilmesi için böl- bin akçe mehr-i müeccel tesmiyesi ile mezbûr ge kadılıklarına gönderilir, bu Kızıl’a nefsimi nikâh ve tezvîc ve mezbûr Kızıl akitler kadılar marifetiyle o dahi tezevvüc ve kabûl eyledi dedikde gıb- bölgenin şeriye sicillerine kay- be’t-tasdîki’ş-şer‘î mâ hüve’l-vâki‘ bi’t-taleb dedilirdi. Devlet arşivlerinde- ketb olundu. Fî gurreti Cemâziyelevvel li sene ki çok sayıda şeriye sicilinde seb‘a ve semânîn ve elf. Şuhûdü’l-hâl: İbrahim nikâh akidnamesi örneği mev- Çelebi b. Ahmed, Ebûbekir b. Hüseyin, Mehmed cuttur. Çelebi b. Abdullah, Abdullah Efendi b. Veli, Ali b. Şaban, Mehmed b. Mehmed, Ali b. ( ), Ahmed b. Biraz da nikâh akdinin gay- Receb, Osman Çelebi b. Ömer ve gayrihüm. rimüslimlerde nasıl uygulan- dığına bakalım. Yahudi ise Gayriresmî Nikâh haham, Hıristiyan ise papaz ta- rafından nikâh kıyılarak, mü- Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) DH. MKT. 2472/2 hürlenen “ilmühaber” bölge Ruhsatsız bir şekilde devletten izin al- kadılıklarına ulaştırılıp işlem kayıt altına alınırdı. maksızın evlenmiş olan, Dersaadet Jandarma Alayının, 4. taburunun, 3. bölüğü efradından Bir kanun devleti olan Os- Ferhad oğlu Osman’ın nikâhını kıyan Üskü- manlı, resmî kayıt altına alınmayan, dar, Gerede Mahallesi İmamı Haşim Efendi kadıdan izinname alınmadan kıyılan hakkında gereğinin yapılmasına dair Zaptiye nikâhları asla kabul etmiyor ve bu tip Nezaretince düzenlenen evrak. uygulamalarda bulunanlara kanunî ceza uyguluyordu. Osmanlı hemen her dönemde devletten izinsiz nikâh kıyan imamlara adeta savaş açmıştı. Halkın selametini ve bireylerin şahsî haklarını teminat alma adına türlü ce- zalar uygulamış olsa da izinsiz nikâh- ların önüne tam anlamıyla geçileme- diği de bir gerçektir. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 105

 Tarihin Tanıkları ——————————————————————————————————— KALUSTMusul Petrollerini İngilizlerin, Sultan II. Abdülhamid’in ardından Mu- sul petrolleri üzerinde imtiyaz almalarını sağlayan Kalust Sarkis Gülbenkyan 1955’te Lizbon’da öldü- ğünde ardında büyük bir servet, dünyaca meşhur bir koleksiyon ve gizemli ilişkiler bırakmıştı. İşte Mu- sul petrollerinin ve Gülbenkyan’ın ibretlik macerası! 106 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Kalust Gülbenkyan GULBENKYANİngilizlere Sunan Ermeni 2017 EYLÜL /DERİN TARİH 107

 Tarihin Tanıkları ——————————————————————————————————— Musul petrollerinin ortağı Üsküdarlı Kalust Gülbenkyan’ın sırları! » Zenginliğe doğru uygun adım Babası tarafından Azerbaycan’a gönderilen Gülbenkyan, Bakü petrollerini işleten Nobel Kardeşlerden ticarî tecrübelerini dinlemişti.(W. Simpson’ın “Bakü’deki Petrol Kuyuları” adlı tablosu, 1886.) M ALİ OKUMUŞ [email protected] petrol çıkarmasıyla Amerika’da baş- dat ve Musul vilayetleri, Sultan Ab- usul petrollerinin var- layan petrolün saltanatı 20. asırda dülhamid tahta çıkar çıkmaz devle- lığı çok eskiden beri dünyayı saracaktır. Rockefeller’in tin ana gündem maddelerinden biri bilinirdi. Bölgede dep- başında bulunduğu Standard Oil şir- olmuştur. Avrupalıların bölge üze- remler neticesinde çat- keti muazzam bir kazanç elde edip rindeki emellerinden haberdar olan laklar oluşur, derinlerde bulunan kartel haline gelmiş, arka arkaya Sultan, zaman zaman uzmanlar petrol çatlaklardan yüzeye çıkar, pek çok petrol şirketi kurulmuş, göndererek Bağdat, Musul ve Basra hatta içinde gaz bulunduğundan ba- bunlar dünyanın çeşitli yerlerinde vilayetlerindeki petrol yataklarıy- zen fışkırdığı olur, şehir ve köylerin kuyular açmış ve işletmişlerdir. la ilgili esaslı raporlar hazırlatmış, çeşitli yerlerinde petrol gölcükleri dahası çıkarttığı üç ayrı irade (fer- oluşurdu. Musul’a gelen seyyah ve Amerika, Venezuela, Romanya, man) ile bölge petrollerini Hazine-i tüccarların gözünden kaçmayan bu Meksika, Bakü ve İran’da petrol keş- Hassa’ya devretmiştir. Bu tedbirler durum detaylarıyla anlatılmıştır. fedilip işlenmeye başlamasına rağ- sayesindedir ki, Bağdat ve Musul’da- İbn Battuta ziftin toplanması için men Musul petrolleri dokunulma- ki petrol yatakları uzun süre petrol havuzlar yapıldığını ve daha çok ka- dan kalmıştır. Bunun temel nedeni, kartellerinin hücumlarından koru- yaların etrafında çıktığını anlatır. Sultan II. Abdülhamid’in bölge pet- nabilmiştir. Evliya Çelebi’nin Musul için “mem- rollerini arama ve işletme imtiyazı- ba-ı zift” tabirini kullanması mani- nı Hazine-i Hassa Nezareti’ne bağlı II. Abdülhamid’in tahttan indiril- dardır. Emlâk-i Hümâyun’a, yani Osmanlı mesiyle Musul petrollerinin de için- hanedanına devretmiş olmasıdır. de bulunduğu Hazine-i Hassa’ya ait Petrolün asıl hükümranlığı 19. bir kısım arazi ve emlâk bu sefer yüzyılın ikinci yarısında başlar. Dünyanın en önemli ve verimli Maliye Nezareti’ne devredilmiş ve Edwin Drake’in 1859’da sondajla petrol yataklarının bulunduğu Bağ- 108 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Kalust Gülbenkyan bölgenin özel mülk statüsü devlet dir. Burada ihtiyaç duyulan yegâne Demiryolları mühendislerinden mülküne dönüştürülmüştür. Böyle- şey, iyi yetişmiş mühendislerdir. Bu duyduklarından hareketle yeni likle daha önce teşebbüs edip imti- da İngilizler tarafından temin edi- bir rapor hazırlayıp Hazine-i Hassa yaz koparmayan petrol avcıları ile lirse o sırada şöhret bulan Ameri- Nezareti’ne gönderdi. Bazı araştır- İstanbul arasında yeni bir pazarlık kan petrolü karşısında İngiltere pet- macılar Sultan Abdülhamid’in, bu dönemi başlamış oluyordu. rol sanayiinde bir öne geçebilirdi. rapora dayanarak Musul petrol ara- zilerini Hazine-i Hassa Nezareti’ne Bu durumda petrol şirketlerinin Bakü’de beş hafta kadar kaldık- devrettiğini iddia etseler de, bu ta- en ziyade ihtiyaç duydukları şey, İs- tan sonra Paris’e dönen Gülbenk- rihte büyük padişah bu işlemi ger- tanbul ile aralarında arabuluculuk yan, gördüklerinin o kadar tesi- çekleştireli yaklaşık üç sene olmuş- ve sıkı pazarlık yapabilecek komis- rinde kalmıştır ki, seyahatine dair tu. yoncular, yaygın deyişle simsarlar- birkaç makale ve bir kitap kaleme dır. İşte bu hengâmede sahneye hiç almıştır. Kitabının beş bölümünü Petrolcülerle tanışan Gülbenk- beklenmeyen- bir aktör çıkacaktır. tamamen Bakü petrollerine ayır- yan bir müddet sonra Royal-Dutch mıştı. Shell için çalışmaya başladı. Aslın- Raporlar ne diyor? da yaptığı iş, şirketin girişeceği mü- 1948’de yazdığı hatıralarında Ba- zakerelerde aracılık etmekten baş- Her ne kadar 1910’larda petrol kü seyahatini hayatının en önem- ka bir şey değildi. Bunu birkaç defa müzakerelerinde oynadığı rolle ta- li dönüm noktası olarak gösterir. tecrübe etmiş ve Shell’e milyonlar nınmaya başlamışsa da hikâyesi çok Ona göre yayınladığı çalışmalardan kazandırmıştı. Şimdi ise Türk hü- daha önce başlar Gülbenkyan’ın. sonra petrol şirketlerinin dikkatini kümeti ile İngiliz hükümetinin üzerinde toplamayı başarmıştı. Hat- 1869’da İstanbul’da dünyaya gelir. ta Hazine-i Hassa Nazırı Agop Paşa » Paranın sihirbazı Osmanlı’dan Aslen Kayserili olan tüccar bir Er- ile Maadin Nazırı Selim Paşa’nın da Dünyanın en zengin insanı olmayı meni ailenin ilk çocuğudur. Baba- dikkatini çekmiş, her ikisi de ken- hedefleyen Gülbenkyan, hayalini petrol sı Serkis Efendi gaz ticaretiyle meş- disinden Musul petrollerine dair bir sahasındaki uyanıklığıyla gerçekleştirmişti. gul bankerlerden, amcası Serovpe rapor hazırlamasını istemişlerdi. Musul ve Kerkük petrollerinin bulunduğu İstanbul Ticaret Odası’nın kurucu- harita (solda) ve Gülbenkyan’ın Osmanlı larındandır. Babası ve amcası İstan- Hayatında Musul’a gitmeyen Devleti nüfus kaydı (sağda). bul’daki ticarî faaliyetlerine Büyük Gülbenkyan, Albay Chesney’in Do- Aşir Efendi Hanı’nda başlamış, daha ğu Hindistan görevi esnasında ha- sonra kendi adlarına inşa ettirdikle- zırladığı raporundan, bilhassa Me- ri Sirkeci’deki Gülbenkyan Hanı’na zopotamya’da bulunmuş Anadolu geçmişlerdi. Üsküdar’da yaşayan aile 1872’de Kadıköy’e taşınacak; muhtemelen Gülbenkyan da ilk tahsiline burada başlayacaktır. Liseyi okumak için Marsilya’ya giden oğul Gülbenkyan Londra’daki King’s College’ın mü- hendislik ve uygulamalı bilimler bölümünden mezun olarak İstan- bul’a dönecekti. Hikâyenin sonrası daha önemli! Babası Serkis Efendi 1890’da İs- tanbul’a gelen oğlu Kalust Gülbenk- yan’ı iş arkadaşlarıyla görüşüp ta- nışması için Bakü’ye gönderir. Bu seyahat esnasında Bakü petrolleri- ni işleten Nobel Kardeşlerle görüşen Gülbenkyan, onlardan serüvenle- rini dinler. Bakü petrolü, Gülbenk- yan’a göre eski ve yeni dünyanın en önemli petrol madenlerinden biri- 2017 EYLÜL /DERİN TARİH 109

 Tarihin Tanıkları ———————————————————————————————————— petrol görüşmelerine aracılık etme- benkyan. Petrol Şirketi’ne kiralamayı” kabul si isteniyordu. Ancak bu paylaşımdan İngilizler ettiğini bildirmekteydi. 1908 yılında onu Osmanlı’nın pek memnun kalmadılar. Gülbenk- Bu şahsî mektubu her ne kadar Londra ve Paris elçiliklerinde Fahri yan ve Türk Millî Bankası’nın top- dönemin sadrazamı gönderiyor ol- Mali Müşavir olarak görüyoruz. Os- lam %50’lik hissesi vardı; geri kala- sa da resmî makamlarca böyle bir manlı devlet adamları ile yakından nı da eşit olarak Hollanda ve İngiliz imtiyaz onaylanmış değildi. Mütea- görüşen Gülbenkyan’ın asıl hede- ortaklığı olan Royal-Dutch Shell ile kip müzakerelere girişmeden Dün- finde İngilizler hesabına Musul pet- Almanlar paylaşıyordu. Aslında İn- ya Harbi’nin patlak vermesi imtiyaz rol imtiyazını almak vardı. Ona gö- gilizlerin istediği, kendi hükümet- girişimlerini akîm bırakacaktı. re izlenmesi gereken yol şuydu: lerine bağlı olan İngiliz-İran Pet- rol Şirketi’nin (Anglo-Persian Oil Dünyayı kasıp kavuran ve mil- Öncelikle bir banka kurulmalı, Company) bu yeni oluşumda hisse yonlarca insanın ölümüyle sonuç- sonrasında kurulacak petrol şirketi sahibi olmasıydı. lanan 1. Dünya Savaşı, petrolcüler banka sermayesini referans göstere- açısından o nispette dehşetli değil- rek imtiyaz istenmeliydi. Durumu İngilizler lehine düzelt- di. Savaşın hemen öncesinde kö- mek için yeni bir adım atmak ge- mür yerine petrolü tercih eden Bu noktalarda mutabık kalındı rekiyordu. 1914 yılında imzalanan İngiliz hükümeti petrolcülerin yü- ve işlemler başlatıldı. Foreign Office isimli anlaşmada şir- zünü güldürmüş, kazançlarına ka- ketin hissesi 160 bin sterline çıkar- zanç katmıştı. Ne var ki Türk Pet- Sultan Abdülhamid’in tahttan in- tıldı ve İngiliz-İran Petrol Şirketi rol Şirketi için durum pek iç açıcı dirildiği 1909’da Türk Millî Bankası %50 hisseyle Türk Petrol Şirketi’ne sayılmazdı. Haddizatında bir imti- (National Bank of Turkey) Lord Far- dâhil edildi. Geri kalan %50 ise yi- yaz şirketi olarak kurulmuştu, ya- rington ve Sir Ernest Cassel’in ser- ne eşit olarak Royal-Dutch Shell ile mayesiyle İstanbul’da kuruldu. Gül- Deutsche Bank arasında paylaşıldı. benkyan ise Londra’daki icra kurulu başkanıydı. Ardından ikinci ham- Bu arada Gülbenkyan’ın %15’lik le olarak 1912’de Türk Petrol Şirke- hissesi iptal edilerek şirkette oy kul- ti (Turkish Petroleum Company) ku- lanma hakkı elinden alındı. İngi- ruldu. liz Hükümeti’nin teklifiyle kendi- sine İngiliz-İran Petrol Şirketi’nden “Bay yüzde beş” %2,5’lik, Shell grubundan da yine %2,5’lik, toplamda %5’lik bir hisse Yeni kurulan Türk Petrol Şirke- bağış olarak verildi. Böylelikle Gül- ti’nin 80 bin sterlin değerindeki ser- benkyan’ın meşhur “bay yüzde beş” mayesi şu şekilde paylaşılmıştı: %35 lakabı doğmuş oldu. Türk Millî Bankası, %25 Deutsche Bank ve Anadolu Demiryolları, %25 Şimdi geriye hükümetten imtiya- Royal-Dutch Shell Grubu ve %15 Gül- zı temin etmek kalmıştı. ISMI TÜRK Müzakerelere başlandı. 28 Ha- KENDI YABANCI ziran 1914’te Sadrazam Said Halim Paşa’nın, o sırada İstanbul’da İngi- İsimlerindeki ‘Türk’ ibaresi sizi liz Büyükelçisi olarak bulunan L. yanıltmasın: Bu banka ve şirketin, Mallet’e hitaben bir niyet mektu- tamamıyla birer İngiliz kurumu bu göndermesi Türk Petrol Şirke- olduğu, o sırada Türkler tarafından ti açısından imtiyazın ilk adımı sa- idare edilen Musul mıntıkasındaki yıldı. Paşa mektubunda, “Musul ve petrolleri işletmeyi hedefledik- Bağdat vilayetlerinde bulunmuş ve lerinden bu ismi tercih ettikleri bulunacak olan petrol kaynakları bilinmeli. Nitekim Musul 1926’da konusunda Hazine-i Hassa yerine resmen Türkiye’den den ayrılınca geçmiş bulunan Maliye Nezareti(- Türk Petrol Şirketi’nin ismi Irak nin) bu kaynakları, ileride kendi ka- Petrol Şirketi’ne (Iraq Petroleum tılımı ve sözleşmenin genel hüküm- Company) dönüşecekti. lerine ilişkin hususları belirleme hakkını saklı tutmak şartıyla Türk 110 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Kalust Gülbenkyan ni imtiyaz alıp bunları başka şirket » “Menba-ı zift” Ortadoğu petrollerine yönelmesi veya kurumlara pazarlamayı hedef- Petrol deryası olarak bilinen Musul’da, o sıralarda ülkede petrolün bitme- lemekteydi. Ancak şansı yaver git- ziftin çıkarılıp belirli yerlerde toplanması ye yüz tuttuğuna dair söylentile- memiş ve imtiyaz garantileneme- için alternatif havuzlar kuruluyordu. re sebep oluyordu. Tükenmek üze- den savaş başlamıştı. Gülbenkyan Fotoğraflarda Abdülhamid devrinde re olduğu zannedilen petrol için hatıralarında bu durumun şirketi kaynağından çıkarılan zift havuzları. Amerikan hükümeti yeni fırsatlar çok zor duruma soktuğunu, hatta kovalıyordu. İngilizler de bunu bi- basit günlük masrafların bile karşı- gibi bazı sorumlulukları üzerlerine liyor, Amerika’yı petrol paylaşım lanamadığını sitemkâr bir dille an- almayı kabul etmişlerdi. alanlarından mümkün mertebe latır. uzak tutmaya çalışıyor, hatta görüş- ABD: Ben de isterim! melere bile davet etmiyorlardı. Savaştan sonraki barış görüşme- lerinde Musul petrolleri tartışma- 1. Dünya Savaşı’nın sonuna doğ- İngilizler Mondros Mütarekena- ların odağındaydı. Nisan 1920’de ru Almanya’ya savaş ilan eden ABD, mesi’nin 7. ve 21. maddelerine da- toplanan San Remo Konferansı’n- Musul petrollerinden pay almak is- yanarak 3 Kasım 1918’de Musul’u da İngiltere ve Fransa arasında bir tedi ve 1920’lerden itibaren İngil- haksız bir şekilde işgal ettiler ve 23 petrol anlaşması imzalanmış ve Al- tere’yi zorlamaya başladı. ABD’nin Ağustos 1921’de Şerif Hüseyin’in oğ- manlar harpte İngilizlere karşı sa- lu Kral Faysal liderliğinde Irak Kral- vaştığından Türk Petrol Şirketi’nde- lığını kurdular. Osmanlı’dan uzun ki hisseleri İngilizlerle ittifak eden süre talep ettikleri fakat almayı Fransızlara devredilmişti. Buna kar- başaramadıkları Musul petrol im- şılık Fransızlar boru hattı döşeme tiyazını bu sefer kendi elleriyle 2017 EYLÜL /DERİN TARİH 111

 Tarihin Tanıkları ———————————————————————————————————— DIKTATÖR kurdukları Irak Krallığı’ndan elde lerek İngiliz-İran Petrol Şirketi, OLSAYDIM! edeceklerdi. 14 Mart 1925’te imza- Shell Grubu, Fransız Grubu ve Ame- lanan petrol anlaşmasıyla imtiyaz rikalı toplam 7 şirkete eşit olarak Kendisini son derece iyi yetiş- hakkı resmî olarak 75 yıllığına Türk %23.75’lik hisse verilmiştir. tirmiş olan Gülbenkyan Türkçe, Petrol Şirketi’ne verildi. Ancak orta- Fransızca, İngilizce, Ermenice ve da çözülmemiş problemler vardı: Bu tarihten itibaren Gülbenkyan anlayabilecek kadar da Almanca aktif petrol hayatından çekilecek ve öğrenmişti. Doğru zamanda doğru Öncelikle bölge resmen Türklere kendisini uzun zamandan beri top- yerde olmayı çok iyi biliyordu. 1902 aitti. Henüz Musul’a dair bir antlaş- lamakta olduğu koleksiyonuna ve- yılında İngiliz vatandaşı olmuş, ma imzalanmamıştı. Bir de Ameri- receki. ömrünün sonuna doğru da İran’ın kalılar ısrarla şirketten pay istiyor- Londra ve Paris elçiliklerinde daha lardı. Gülbenkyan’ın sahip olduğu Uzun bir süre Londra ve Paris’te önce Osmanlı Devleti için yapmış %5’lik imtiyaz hakkı ise tam bir mu- yaşadı. 2. Dünya Savaşı çıkınca Pa- olduğu fahri mali müşavirlik göre- ammaya dönmüştü. Amerikalı pet- ris’teki malikânesinde bulunan vini üstlenmişti. rol şirketleri Gülbenkyan’ın hakkı- eserleri savaşta tarafsız kaldığı için na göz dikmiş, öte yandan buna razı Portekiz’in Lizbon şehrine taşıdı. Ölümüne yakın bir arkadaşı- olmayan Gülbenkyan’ın tavrı müza- Oraya yerleşti. Okyanus kıyısındaki na, “iki idealim vardı; biri dünya kereleri tam bir çıkmaza sokmuştu. Aviz Otel ona Üsküdar’daki evlerini çapında bir zengin olmak, diğeri hatırlatıyordu. hayatımın sır olarak kalması. Çok 1928 yılında Red Line (Kırmı- şükür ki, iki idealim de hakikat zı Hudut) Anlaşması veya Group’s Avrupa’da yaşamış olsa da Do- oldu” demiştir. Agreement (Grup Anlaşması) olarak ğu yemeklerini tercih eder, Türki- bilinen, Ortadoğu petrollerinin şir- ye’den aşçılar getirterek yemekle- “Dünyanın en zengin adamı” ketler arasında paylaşıldığı ve uzun rini onlara pişirtirdi. Hayatını sade denilen Gülbenkyan, hayatını şato- süre geçerli olan bir anlaşmayla yu- geçirmeye dikkat eder, cep defteri- larda, saraylarda değil, şahsiyetini karıdaki problem yumağı çözüme ne çoraplarının sayısına varıncaya pek belli etmeden otel odalarında kavuşturulacaktı. kadar not alırdı. Anne ve babasının geçirmiştir. mezarlarının yanında bulunduğu Uzun uzadıya müzakerelerin ya- İstanbul’daki Surp Pırgiç Hastane- Ömrünün sonuna kadar çalış- pıldığı bu anlaşmaya Gülbenkyan si’ne yardımlarda bulunmuş, ayrı- mış ve en büyük düşman olarak ve oğlu Nubar bizzat katılmıştı. As- ca Kudüs’te bulunan Ermeni Patrik- tembelliği görmüştür. Bir gün lında masa başındakilerin en küçük hanesi’nde kütüphane kurulmasına Shell grubu yöneticisi Deterding’e ortağı olan ve kendisinin “istenme- öncülük etmiştir. Bu kütüphane “Eğer diktatör olsaydım tembelleri yen adam” olduğunu hisseden Gül- hâlâ onun ismini taşır. kurşuna dizerdim” diyecektir. benkyan -rivayete göre- önüne bir harita çekmiş; eline aldığı kırmı- 6 bini aşkın nadide eser zı bir kalemle belli ülkeleri içine alan bir daire çizmiştir. Bu daire Gülbenkyan küçük yaşta başla- Bakü’den başlıyor, Kuveyt’i dışarı- dığı koleksiyonculuğuyla dünyanın da tutarak bütün Ortadoğu’yu içi- nice nadide eserini toplamayı başar- ne alıyor, Akdeniz üzerinden Kara- mıştı. Koleksiyonunda bulunan Os- deniz’e geliyor ve yeniden Bakü’ye manlı dokumalarını 1909 yılında varıyordu. Daha sonra masadaki- İnciyan adlı bir tüccardan, bazıları- lere dönerek, “İşte bu gördüğünüz nı Sotheby müzayedesinden almıştı. 1914 yılında bildiğim eski Osmanlı Bir kısmını Üsküdar’daki baba evin- İmparatorluğu’dur. Bunu iyi bilirim. den getirmiştir. Çok nadir Osmanlı O devlet içerisinde doğdum, orada çinileri de koleksiyonundadır. yaşadım ve ona hizmet ettim. Eğer bu devleti benden daha iyi bileniniz Asıl ilgilendiği, kitapların gör- varsa bırakın o konuşsun” demiş ve kemli ciltleri ile içlerindeki çok de- neticede anlaşma kendi direktifleri ğerli resimler ve şekillerdi. Kısacası doğrultusunda imzalanmıştır. kitabı bir şahesere dönüştüren hu- susiyetleriydi. Yeni düzenlemeye göre Gülbenk- yan’ın %5’lik hissesi muhafaza edi- Kütüphanesine girecek kitap- ta üç özellik arardı: güzellik, oriji- nallik ve çok iyi korunmuş olmak. 112 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Kalust Gülbenkyan Hem Doğu’da, hem de Batı’da yaşa- » Petrolden koleksiyonerliğe diği fakat çeşitli engellemelerden mış olmasından dolayı bir taraftan Gülbenkyan Doğu’dan Batı’ya topladığı dolayı bundan vazgeçtiğine dair bir İslam medeniyetine dair kitapları eserleri 1950’de Lizbon’da açtığı müzede iddia mevcut. Aynı iddia Ermenis- toplamış, diğer taraftan Batı mede- sergilemişti. Müzenin önündeki Gülbenkyan tan için de öne sürülür. Ancak bu niyetinin nadide eserlerinin peşine heykeli (solda) ve koleksiyonundaki Türk görüşü doğrulayabilecek herhangi düşmüştür. Kütüphanesinde Batı’da çinileri (sağda). bir kaynağa ulaşılamamıştır. Sadece üretilmiş tezhipli yazmalardan Rö- gazete haberlerinde yer verilen iddi- nesans dönemi kitaplarına, 1419 ta- giz Han’dan 18. asra kadar Şark’a ait aları, ailenin bugün yaşayan fertleri rihli yazma Mesnevî’den Firdevsî’nin pek çok eserden oluşan muazzam ve Lizbon’daki müzenin yöneticileri 1450 tarihli Şehnâme’sine ve Sâdî’nin bir koleksiyonun sahibi Gülbenk- de doğrulamamaktadır. eserlerinin 15. yüzyıl sonunda yazı- yan, 1930’lu yıllarda eserlerini bir lan nüshalarına kadar 6 bini aşkın müzeyle halka açmak düşüncesi- Musul petrollerinden sağladığı nadir yazma eser görülür. ni kafasında olgunlaştırmıştı. Ön- muazzam kazanç sayesinde ufak ce Londra, sonra Washington’daki boydaki devletlerle boy ölçüşe- Gülbenkyan’ın en kayda değer müracaatlar başarısızlıkla sonuçla- cek kadar güçlenen Gülbenkyan özelliklerinden biri de her eseri nınca düşüncesinden bir süreliğine Lizbon’da inzivaya çekildiği Aviz kimden, nereden ve ne kadar ücret- vazgeçti. Müzeyi ancak 1950’lerde Otel’de 20 Temmuz 1955’te 86 yaşın- le aldığını muhakkak kaydetmesi- Lizbon’da kurabildi. da hayata veda etti. dir. Koleksiyonuna katacağı eseri ya kendi inceler veya uzmanına incele- Aslında Türkiye’de kurmak iste- Ali Okumuş tirdi. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Tarih Bölümü, Türkiye, İran, Suriye, Hindistan ORDAF. ve Kafkas ülkelerinden, hatta Cen- 2017 EYLÜL /DERİN TARİH 113

VİTRİNDEKİLER AYIN KİTABI Sokaktaki İnsanın Duyulmayan Sesi İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye Murat Metinsoy, İş Bankası Yayınları, 2016, 559 sayfa, 28 ¨ Cumhuriyet tarihi çalışma- şartlardan en fazla etkilenen- na alındığından ortaya çıkan zı tedbirler aldı: Narh sistemi, larının -Türkiye’deki tarih ler elbette yoksul kesimlerdi. iş gücü açığını devlet kadın ve fiyat denetimi, ihtikârla mü- yazımının bütün türlerinde 1940’larda Türkiye nüfusunun çocuk işçilerle kapatmaya ça- cadele ve karne uygulaması olduğu gibi- pek çok eksiği % 80’ini oluşturan köylüler lıştı. İşgücü açığını kapatmak gibi. Ancak bu politikalar işe var. Siyasî tarihe odaklana- bunların başında geliyordu. için bulunan başka bir çare de yaramadı. Devletin bu işlerin rak sosyal tarihçiliği ihmal et- Seferberlik şartları yüzünden zorunlu iş mükellefiyetiydi. takibi için yeterli sayıda ve mek; kurumlar ve devlet gibi çalışabilecek durumda olan 1940-48 yılları arasında Tür- vasıflı çalışan yoktu. Vatan- soyut yapıları merkeze alarak nüfusun askere alınması kır- kiye’de kömür madenleri etra- daşın desteğini alamamıştı. “insan”ı tarihin dışına itmek sal alanda büyük bir iş gücü fındaki insanlar maden ocak- Zira memurlar arasında rüş- ve geçmişi “büyük adamlar” açığına yol açtı. 1936’da 120 larında çalışmaya mecbur vet alma, zimmete geçirme, üzerinden inşa ederek sıradan bin kişi olan ordu, 1939’da 1 edilmişti. Fakat ağır ve sağlık- görevi ihmal etme veya kötü- insanın tarihî değişim ve dö- milyona çıkmıştı. Bunun yak- sız çalışma şartları, yeteri ka- ye kullanma gibi yolsuzluk- nüşümlerdeki rolünü ıskala- laşık 750 binini köylüler oluş- dar beslenememe yüzünden lar çok yaygındı. Ayrıca devlet mak bunlardan sadece birka- turuyordu. Devlet savaşın eko- firar vakaları çok fazlaydı. Fi- büyük tüccar ve zenginlerin çı. Resmî tarih yazımı ve onu nomik yükünü karşılamak rarilerin geri dönmesi için ka- yolsuzluklarını görmezden eleştiren -sol, liberal veya mu- amacıyla yeni vergiler koy- dın devlet, çocuk veya ihtiyar geliyordu. Bu sebeple Millî Şef hafazakâr- çalışmaların nere- muş ve eskilerini de artırmış- demeden ailelerini rehin alı- yönetimi halkın güvenini ka- deyse hepsi ortak bir payda- tı. Yıllık mahsulünün önemli yor ve onlar teslim olana ka- zanmayı başaramadı. da birleşir. Hepsi siyasî tarihe bir kısmını devlete vermek zo- dar karakolda tutuyordu. Nihayetinde 2. Dünya Savaşı odaklanmıştır, tarihin aktörü runda kalan halk açlığa ve se- Hayat pahalılığı, iaşe sorunu, döneminde yaşanan sıkıntılar devlet ve büyük adamlardır, falete mahkûmdu. Bu vergiler temel ihtiyaçların karaborsa- hükümetin meşruiyetinin sor- sokaktaki sıradan insanın bir belirlenirken -gerekli araştır- ya düşmesi yoksul halkın be- gulamasına yol açmış ve halk ehemmiyeti yoktur. İkinci Dün- ma yapılmadığından- coğrafî lini bükmüştü. Devlet açlık ilk seçimde Millî Şef’e gerekli ya Savaşı’nda Türkiye kitabın- farklılıklar ve iklim şartla- ve kıtlığın Kahire, Tahran ve cevabı vermişti. da Murat Metinsoy başat tarih rındaki değişim hesaba katıl- Şam’daki gibi büyük isyanlara yorumunu terk ederek sokağa mamıştı. Dolayısıyla sel veya sebebiyet vermemesi için ba- Munise Şimşek ayna tutmuş. Savaş şartları- kuraklık yüzünden mahsul nın Türkiye’de yaşayan sıra- alamayan çiftçiler elinde avu- dan insanı nasıl etkilediğini, cunda kalanlarla ya çocukla- hangi zorluklarla karşılaştığı- rının karnını doyuracak ya da nı ve bunlarla nasıl mücadele vergisini ödeyecekti. Genel- ettiğini incelemiş. likle ilki tercih ediliyordu. Bu 1. Dünya Savaşı ve Millî Mü- yüzden hapishaneler on bin- cadale’nin ardından kurulan lerce köylüyle dolmuştu. Türkiye Cumhuriyeti 1929’da- Savaş şartlarından en fazla ki ekonomik krizin etkileri- etkilenen diğer kesim de kü- ni atlatamadan patlak veren çük esnaf ve işçilerdi. Çalışma 2. Dünya Savaşı’yla sarsıldı. saatleri uzatılırken, ücretler Savaşın yol açtığı olumsuz düşmüştü. Erkekler silahaltı- dumanı üstünde Nili-Ortadoğu’da Bolu Sancağı Osmanlı’da Milliyetçiliğin Casuslar Savaşı Kenan Ziya Taş, Toplumsal Temelleri Necmettin Alkan, Post Yayın, Kemal Karpat, Kronik Kitap, 288 sayfa, 2017, 30 ¨ Timaş Yay., 192 sayfa, 2017, 15 ¨ 208 sayfa, 2017, 18,50 ¨ 114 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN

VİTRİNDEKİLER Savaşın Esasları Cerrahi Tarihini Carl von Clausewitz, 28 Ameliyattan Okumak Doruk Yayınları, 2017, 128 sayfa, 15 ¨ Savaş konusunda üzerin- Bıçak Altında: 28 Ameliyatta Cerrahi Tarihi de en çok durulan ve en Arnold van de Laar, fazla tartışılan kitapla- rın başını çeker Clau- Koç Üniversitesi Yayınları, 2016, 356 sayfa, 26 ¨ sewitz’in başyapıtı Savaş Üzerine. Yandaki kitap İlk karın gerdirme ameliyatının Roma- Jan de Doot bunlardan biriydi. Kendi me- ise Clausewitz’in 1812 yı- lılar tarafından yapıldığını biliyor muy- sane taşını çıkartarak tarihteki başarılı lında Rus ordusuna ka- dunuz? Ya da tükürük damlacıklarıyla mesane taşı ameliyatlarından (litotomi) tılmak üzere Prusya’yı hastalık yapan minisküllerin sıçraması- birine imza atmıştı. Nasıl mı? Biraz geri- terk etmeden önce asker- nı engellemek amacıyla cerrahların 19. den alalım: Yıllarca ağrı çektikten sonra yüzyıldan itibaren ameliyat esnasında kahramanımız mesane taşını aldırma- lik eğitimi verdiği 16 yaşındaki Prus- maske takmaya başladıklarını? İşte bu ya karar verir. Bu hiç de kolay bir karar ya Veliaht Prensi Friedrich Wilhelm’e soruların cevabını Bıçak Altında isimli ki- değildir; çünkü bu ameliyat sonrasında bırakmak için kaleme aldığı deneme- tapta bulmak mümkün. hastanın ölüm riski % 40 civarındadır. den oluşuyor. Kimilerince onun  meşhur Yazar göre yara tedavisi muhtemelen Doot bu tehlikeye iki defa göğüs gerer. “topyekün savaş doktrini”nin  henüz ol- insanlık tarihindeki ilk cerrahi müda- Ama nafile, iki operasyon da başarısız gunlaşmamış bir özeti sanılsa da aslın- haleydi. Cerrahinin ilgi sahasına giren geçer. Dayanılmaz boyuttaki ağrıları ha- da Savaş Üzerine’nin temellerini atıp onu ikinci problem ise yumru, sivilce ve apse yatı zehir ettiğinden demirci kendi der- müjdeleyen bir kaynak. Dolayısıyla mo- gibi irinli bir enfeksiyonu açarak içinde- dine kendi merhem olmaya karar verir. dern savaş taktiklerinin öncüsü sayılan ki iltihabın akıtılmasıydı. Kırılan bir ke- Atölyesinde kasığından açtığı bir kesik Prusyalı general ve askerî tarihçi Cla- miğin düzeltilmesi de cerrahinin üçün- yoluyla mesanesindeki yumurta büyük- usewitz okumalarına bir giriş yapmak cü temel uğraşıydı. Yine aşırı kan kaybı, lüğündeki taşı kendi eliyle çıkarmayı ba- için doğru adres diyebiliriz. nefes alamama gibi acil müdahaleyi ge- şarır. Elbette yarasının iyileşmesi için yi- rektiren vakalar da cerrahları ilgilendi- ne bir doktorun yardımına ihtiyaç duyar. Harput’ta Dinî Mimari riyordu. Buna nasıl cesaret edebildi, diyorsanız Dr. Emine Güzel, 16. yüzyılda Amsterdam’da yaşayanlar cevabını yine kitapta bulmak mümkün. için idrar yolları enfeksiyonu ve mesa- Zira 16. yüzyılda Amsterdam’da bir cer- Çizgi Kitapevi, 2017, 128 sayfa, 14 ¨ ne taşı oldukça yaygın hastalıklardı. Sü- rahın çalıştığı ortam da demircinin dük- rekli rutubetli ve soğuk evlerde yaşayan kânından farksızdı. Sade bir esnaf kabul Kar mı yağmış şu Har- insanlar gece gündüz kalın kıyafetlerle edilen cerrahlar ameliyatları patenciler, put’un başına / Kur- yaşamak zorundaydı. Bu sebeple -normal ahşap kunduracılar ve berberle aynı yer- ban olam toprağına ta- şartlarda idrar temiz olmasına rağmen- deki küçük dükkânlarında yapıyorlardı. şına… Adeta bir açık kalın kıyafetlerle dolaşan ve yıkanmak Bir cerrah olmasına rağmen Arnold van hava müzesini andıran için temiz su bulamayan Amsterdamlı- de Laar oldukça kıvrak ve nüktedan bir Harput için nice efsane- lar daha çocuk yaşlarda idrar yolları il- kaleme sahip. Bu sebeple mide bulan- ler, türküler söylenmiş. tihabına yakalanıyor ve bu enfeksiyon dırıcı ameliyat sahnelerini bile satırla- Geçmişi MÖ 2000’lere zamanla mesane kesesinde taşların oluş- ra yedirilmiş ilginç bilgiler ve nükteler giden Harput günümüz- masına yol açıyordu. sayesinde bayılmadan, hatta eğlenerek de Elazığ sınırları için- Amsterdam’da yaşayan demirci ustası okuyabiliyorsunuz. de kalan küçük bir yerleşim yeri. Fakat tarihî süreç içerisinde sınırlarını aşan Kanunnâme-i Âl-i Osman bir tesire sahip. Hemen her sokağında Fatih Sultan Mehmed, Haz: Abdülkadir Özcan, Kronik, 49 sayfa, 14 ¨ birçok medeniyete ait tarihî yapılar kar- şılar sizi. Bu kitap, bölgenin dinî mira- Bütün Türk tarihinin en büyük örnekleri ilk defa bir araya ge- sını merak edenlere hakkıyla rehberlik lideri Fatih Sultan Mehmed tirilmişti. Kardeş katlinin daha edecek türden. Harput’un İslamî dinî Han’ın bir hatt-ı hümayun evvelce var olan usulü bu ka- yapılarının tamamına büyüteç tutan ya- şeklinde bizzat hazırlattığı eser nunnâmeyle yazılı hâlini aldı. zar, ayrıntıları kaçırmamaya özen gös- yeniden yayınlandı. Tarih me- Titiz bir tahlil ve karşılaştırmalı termiş. Ayakta kalabilen cami, mescit todu olarak birinci el kaynaklar metin neşri usulüyle hazırla- ve türbelerin kitabeleriyle birlikte ele arasında yer alan kanunnâme- nan eser, lügatçe ve tıpkıbasım alındığı kitapta yapıların ilk ve son du- de, İmparatorluğun protokol ile birlikte Osmanlı tarihi sa- rumları arasında karşılaştırma da ya- kaideleri, saltanat âdetleri, hasında çalışan araştırmacılar pılmış. Eserin tarihçesinin, kitabesi ve suç ve cezaların tatbiki, resmî kadar, bu alana meraklı bütün transkripsiyonu ile kitabenin anlamının yazışmalarda kullanılan elkap okurlara hitap ediyor. verildiği, yapının genel ve plan özellik- leri ile dış ve iç mekânının özetlendiği kitap her Harput yolcusunun çantasında bulunmalı. Türk Boğazlar Sorunu ve Tepedelenli Ali Paşa İsyanı Dış Politikada Liderlik Çanakkale Seferi Hamiyet Sezer Feyzioğlu, Kürşat Kan, Mehmet Ün, İş Bankası Kültür Yay., Çizgi Kitapevi, Kastaş Yay., 200 sayfa, 224 sayfa, 2017, 22 ¨ 192 sayfa, 2017 10 ¨ 2017, 16 ¨ 2017 MART / DERİN TARİH 115

VİTRİNDEKİLER Millî Mücadele’yi Kazandıran İman II. Abdülhamid ve Filistin Refik Şakir en-Nedşe, Millî Mücadele Günlerinde Din Adamları Recep Çelik, Mostar Yay., 183 sayfa, 2017, 12 ¨ ATAM Yay., 2017 236 sayfa., 20 ¨ Filistin başta olmak üzere Mısır, Ye- men, Lübnan, Suriye ve Irak toprak- Millî Mücadele öncesi ve sonrasında din adamla- larını içine alan Arap coğrafyasın- rının mücadeleye olumlu tesirleri üzerine birçok da Osmanlı hasreti her geçen gün isim kalem oynattı bugüne kadar. Elimizdeki ki- kendisini daha fazla hissettiriyor. Bu tapta din adamları, millî duruşun öncüleri olarak durum sebepsiz değil. Çünkü Filis- nitelendirilirken vatanın “millîleşmesi” uğruna tin’de başlayan otoritesizliğin bütün aldıkları rol, üslendikleri misyon ortaya konulu- Ortadoğu coğrafyasına yayılacağını yor. En merak edilen bölümlerin başını, Mustafa Abdülhamid Han çok önceden gör- Kemal ile din adamları arasındaki ilişki çekiyor müş, Filistin’i dava haline getirmiş- şüphesiz. Yazar, Mustafa Kemal’in Samsun’a gidi- ti. 1998’de Filistin Çalışma Bakanı ve şiyle birlikte başlayan Millî Mücadele’yi adım adım 2002’de Tarım Bakanı olarak görev takip ediyor. Havza Mitingi’yle birlikte din adam- yapan Refik Şakir en-Nedşe hayatını larının etkisinin arttığının altının çizildiği kitapta doğu illerindeki mücadeleyle Filistin davası uğrunda mücadeleyle batı vilayetlerindekiler ayrı başlıklar altında incelenmiş. Bir kısmının ismine aşina geçirmiş bir Arap siyasetçi ve siyasî olduğumuz din adamlarının yanı sıra ilk kez burada karşılaşacağımız isimler Millî tarihçi. Filistin’e Abdülhamid Han Mücadele’ye Anadolu halkının desteğini belgeliyor. Mustafa Kemal’i Anadolu’da ilk merkezli bakışa yer verdiği kitabında karşılayan, Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinde, cephede ve kongrelerde görev alan din söze Yahudi iskânıyla başlıyor. İsrail adamları ayrı ayrı, bulundukları bölgeler özelinde tanıtılırken Batı Anadolu’da din devletinin kuruluş serüveni karşı- adamlarının işgallere karşı mücadelelerine geniş bir bölüm hasredilmiş. Tirebolu’da sında Osmanlı Devleti’nin içinde bu- Müftü Ahmet Necmeddin Efendi’den Kozan’da Müftü Hafız Osman Efendi’ye, Hav- lunduğu durumu ele alırken, Türk ve ran’da Hakkı Efendi’den Develi’de Müftü Hacı Numan Efendi’ye kimler yok ki... Arap milliyetçilerinin ümmete ver- İstiklal Harbi’ndeki iman kuvvetinin işaret fişekleri olan bu zat-ı muhteremlerin her dikleri zararları da ilginç örneklerle birine müstakil ayrılan bölümler o ateşten günleri yeniden yaşatıyor okura. Millî paylaşıyor. Daha önce farklı yayınev- Mücadele yıllarında verilen fetvalar ve ekler kısmında Osmanlıca belgelerin orijinal- lerince basılmış olan kitabı okuma leri de atlanmamış. fırsatınız olmadıysa, tam zamanı. “Ortadoğu’nun yarası ne zaman ka- Dünyayı Yeniden namaya başladı?” sorusuna Abdül- Tasarlayan hamid ve Osmanlı zaviyesinden Büyücü Burjuva bakmak ve meseleye dair yeni pers- pektifler geliştirmek için… Burjuva Wernert Sombart, 116 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL DOĞU BATI, 2017, 404 sayfa, 21 ¨ Proleterya, burjuva ve aristokrasi olarak tasnif edilen Batı toplumları yüzyıllarca bu sınıflar üze- rinden anlaşılmaya çalışıldı. Gençliğini Marksizm tesirinde geçiren Sombart’ın, bu kategorileşmeden burjuva sınıfını incelemeyi seçmesine şaşmamalı. Girizgâhı kapitalizm öncesi toplumların sermaye zihniyetine geçiş sürecini anlatarak yaparken, altın tutkusu ve para aşkının nereden geldiğini şaşırtıcı örneklerle anlatıyor. İlk bölüm zenginleşme araçları ve girişimci- liğe hasredilmiş. Sonraki bölümlerde burjuva zihniyetinin doğuşunu, hangi tipler üzerinden görünür olduğunu, ahlakî ve etnik özelliklerini tespit ediyor. İbadet eder- cesine, huşu içinde çalışan burjuva kimdir? Zamanı idare eden sihirli gücü nasıl ya- kalar? Servet edinme tutkusuyla mı yola çıkmıştır? Bu soruların peşine düşerken modern dünyanın köklerini “burjuva zihniyetinde” arıyor. Buluyor da! Günümüzden yaklaşık 100 yıl önce yazılmış olmasına rağmen hâlâ tazeliğini ve güncelliğini koru- yan kitap, modern toplumun inşasında burjuvazinin önemini en tutarlı biçimde an- latan metinlerden.

VİTRİNDEKİLER Hürrem’e Dair Söylenmeyen Ne Kaldı? Hürrem Sultan Oleksandra Şutko, Kitap Yayınevi, 2017, 235 sayfa, 36 ¨ Hürrem hakkında neler okumadık, neler izlemedik ki! Bu kez bir hemşehrisi, Uk- raynalı Oleksandra Şutko anlatıyor onu, doğum ismiyle Roksolana’yı. Başta söyle- yelim, romantik bir Hürrem kurgusu beklemeyin. Osmanlı ve Batı kaynaklarının yanı sıra Ukrayna ve Rus kaynaklarından ve tarihçilerinden alıntılar karşılaştır- malı olarak kritik ediliyor. Yani tek bir Hürrem değil, tarihin yazıp söylediği ‘Hür- rem’ler geçit yapıyor. Ayrıca yerel söylenceleri, efsaneleri, aşağı Karpatya ve Podol- ya bölgesi tarihçilerinin aktardıklarını, hata ve doğruluk paylarının altını çizerek paylaşmış Şutko. Hürrem, han sarayında terbiye gördüğü için Müslüman dünyasına yabancı de- ğildi ve haremdeki eğitimleri hızla geçti. Sultan Süleyman Kırım’daki çocuklu- ğu sırasında Tatarca öğrendiği için onunla bu dilde konuşabiliyordu. Yani Kırım hanından Valide Ayşe Hafsa Sultan ve oğlu Sultan Süleyman için çok değerli bir hediyeydi. Ne var ki bu hediye, Kanuni Sultan Süleyman üzerindeki, onunla ni- kah kıydıracak ölçüdeki tesiri ve diplomatik misyonu dolayısıyla pek çok itham ve iftiraya maruz kalacaktı. Cadılık suçlamalarından tutun, vatanından gelirken koynunda iki yarım elma getirdiği, bunları yemesi için Sultan’a verdiği, böylece Sultan’ın tutkulu bir aşka tutulduğuna varan söylentilerdi bunlar. Sahip olduğu şahsî ve siyasî güç ölçüsünde hararet ve tazyik kaza- nan Hürrem aleyhtarı çizgiyi de temize çeken kitap pek çok soruya verilen farklı cevapları önümüze seriyor. İşte birkaç örnek: Kırım Tatarları Roksolana’yı Müslüman olmaya niçin zorlamamışlardı? Hürrem’in Daye Hatun’a gösterdiği cömertliğin sebebi neydi? Hür- rem’in sancağa çıkmayıp ölümüne kadar İstanbul’da kalmasının sebebi oğlu Cihangir’in kambur doğması, bu yüzden de hekimlerle birlikte sürekli oğlunun başında bulunması mıydı? Hürrem’i Hatice Sultan ve İbrahim Paşa’ya düşman eden, çok beğenmesine rağ- men kendisine hediye edilmeyen bir çift ayakkabı ve bir mendil olabilir mi? Vefatı mezotelyoma, yani ciğerlerindeki kötü huylu tü- mörden mi, yoksa şalgam kökü ve sonbahar çiğdeminden yapılmış bir karışımdan mı kaynaklanmıştı? Hürrem Sultan’ın vefatından sonra Kanuni’nin acısına, sorumluluklarına, seferde gelen vefatına, edebiyatta ve sanatta Hürrem-Rok- solana’ya ve Osmanlı Devleti’nde “Ukrayna Saltanatı”na da özel bölümler hasredilmiş. Kitabının başında Hürrem Sultan’ın Ukraynalı şairlerin, nesir yazarlarının, dramaturgların ve sinemacıların tasvir ettiği gibi biri olmadığına okurları ikna etmeye çalışacağını be- lirten Şutko, son noktayı bunu başarmış olarak koyuyor diyebiliriz. Müslümanlara 40 Yıllık İçeriden Vuran Kitabın Kitabı İngiliz Casus Bir Kitabın Kırk Yılı Siyah Papa’nın Casusu Mustafa Kara, Mehmet Hasan Bulut, Dergâh Yayınları, 244 sayfa, 29,25 ¨ IQ Kültür Sanat Yay., 324 sayfa, 2017, 19,90 ¨ Mustafa Kara’nın Din Hayat Sanat Açısından Tekkeler ve Za- viyeler eserinin yayınlanmasının 40. sene-i devriyesi ve- Wilfrid Scawen Blunt hayatını Türkleri silesiyle hocanın Bursa’daki talebeleri eser hakkında ya- Ortadoğu’dan atmaya adamış bir İngiliz zılanları bir kitapta toplamaya karar vermişler. Mustafa casusuydu. Onu diğer casuslardan ayıran Kara’nın hocaları, öğrencileri, dostları, aile fertleri ve en büyük fark, aynı zamanda bir İslam re- kitapla hususi bir teşrik-i mesaisi olan isimlerin kitap- formisti olmasıydı. Yazar bugün bile takipçileri azımsanmayacak la ilgili görüş ve hatıralarının yanı sıra 40 yıl evvel kitap kadar fazla olan Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh’un bu hakkında çıkan yazı ve söyleşiler de yer buluyor kitapta. İngiliz casusun fikirlerinden etkilendiğini iddia ediyor. Ona göre İs- Ayrıca hocanın tasavvuf camiasının meşhur simalarıyla lam ülkelerini içerden çökertmek isteyen İngilizler, ajanları vasıta- çekilmiş fotoğrafları kitabı zenginleştirmiş. Tasavvuf ça- sıyla Müslümanların gönüllerini fethetmeye çalışmışlardı. Kitabın lışmaları konusunda Türkiye’nin en seçkin isimlerinden kahramanı Blunt ise Hıristiyan mezheplerinden biri olan Cizvitle- olan hocaya ve eserine itibarı göstermek açısından mü- re hizmet ediyordu. Churchill’i bile etkisi altına almayı başaran bu him olan bu çalışmanın emsallerinin artması temenni- meşhur casusun milliyetçilik akımının girdabına kapılan Osmanlı siyle… milletlerine yakın olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilişini ve Arap milliyetçilerinin isyan- larını görecek kadar uzun yaşayan Blunt’ın bağlantıları bilinmeden modern Ortadoğu tarihinin anlaşılması hayli güç. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 117

Hediyeli Bulmaca [email protected] SOLDAN SAĞA: uzanan devrin romanı - Ekvador YUKARIDAN AŞAĞIYA: karakteri. 15- Lantanın simgesi - 1- 11 Kasım 2010 - 1 Ağustos internet kodu - Küçük körfez. 6- 1- ‘Medeni ... ... Efendi’ (1859 - Suyla çevrili kara parçası - Altının 2017’de görev yapan resimde- Papalığın simgesi olan üç katlı 1927’de yaşayan son Osmanlı simgesi - 12. yüzyılda Vietnam’da ki Diyanet İşleri Başkanı (DİB) haç - Ay kadar temiz. 7- Saf - Ana- Şeyhülislam’ı). 2- ‘Cedid ...’ (III. hüküm süren hanedan. 16- Mo- - ‘Hacı ...’ (Osmanlı’nın Rumeli tomide makaraya benzer çıkıntı. Ahmed döneminde 90 akçeye zambik internet kodu - 1 Ocak fetihlerinde hizmeti geçen Türk 8- Akıl - Hile - Fransa’da bir idari tekabül eden gümüş para) - Maki- 2005 - 31 Aralık 2009’da kullan- kumandanı) - Dingil. 2- A. Hâmit bölge. 9- 28 Mayıs 2003 - 11 Ka- ne ve Kimya Endüstrisi Kurumu dığımız para birimimizi simge- Tarhan’ın 1880 tarihli tiyatro oyu- sım 2010’da görev yapan DİB - ‘... (kısatma). 3- ‘Yarım Pansiyon / leyen harfler - Bilgi Teknolojileri nu - ‘Otto ... von Sanders’ (1855 - Ali Paşa’ (1571-87’de görev yapan Half Board’ teriminin İngilizce ve İletişim Kurumu (kısaltma). 1929’da yaşamış Alman general Osmanlı Kaptan-ı Derya’sı). 10- kısaltması - ‘İnsan Hakları Danış- 17- Batı Anadolu yiğidi - Elekt- ve Osmanlı mareşali) - Aktif. 3- İmaj - Yarı memnunluk anlatır ma Komisyonu / Human Rights ron Spin Rezonansı (kısaltma) Hırvatistan internet kodu - Eski - Kullanım süresi - Bir kadın giy- Advisory Commission’ (İngilizce - Bağlayan. 18- ‘Mustafa Said ...’ Mısır’da güneş tanrısı - Parola sisi - Köpek. 11- Kiloamper (kı- kısaltma) - Bilen. 4- Makamla (17 Haziran 1987 - 2 Ocak 1992’de - Kalp, göğüs ve karın boşlukla- saltma) - Ad - Darmstadtiyumun okunan Zebur suresi - Bir bağ- görev yapan DİB). 19- Antrenör rındaki organları örten tek katlı simgesi - ‘... Mektupları’ (Ziya laç. 5- Rütbesiz asker - Namaz Oyun Seviyesi’nin kısaltması - Sri yassı hücrelerin oluşturduğu Gökalp’in 1931’de kaleme aldığı çağrısı - İrlanda internet kodu. Lanka internet kodu - Bir maki- katman. 4- 3 Ocak 1992 - 19 Mart eseri) - Prensip. 12- 1 Nisan 1924 6- İstanbul Ticaret Borsası (kısalt- neli tüfek. 20- ‘Tayyar ...’ (9 Şubat 2003’te görev yapan DİB - Hara- - 5 Mart 1941’de görev yapan Tür- ma) - Taş pamuğu. 7- Yunanistan 1978 - 10 Kasım 1986’da görev ya- ret. 5- Ömer Seyfettin’in 1908’den kiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet internet kodu - 1572-1635’te ya- pan DİB) - Lübnan internet kodu. 1. Dünya Savaşı ortalarına kadar İşleri Başkanı - Bir sayı. şamış Türk şairi - Son. 8- Tabiat 21- ‘Elektronik Ateşleme (İngiliz- - Taşıtta ışık düzeneği - Bir soru ce kısaltma) - ABD Başkanı Eisen- Ağustos ayının çözümü. eki. 9- Lübnan’ın plaka işareti hower’in takma adı. 22- 28 Tem- - Dominika internet kodu. 10- muz 1976 - 7 Şubat 1978’de görev Osmanlı devlet hazinesi - İlk yapan DİB. gösterimi 1871’de Kahire Hidiv- lik Opera Evi’nde yapılmış ünlü Bulmacanın çözümünü ad-soyad, Verdi operası. 11- Bir tür cila - adres ve telefon bilgileriyle Hindistan’da, anamalcı dönem 20 Ağustos’a kadar dergimize öncesi toplumsal sınıflarının her ulaştıran 5 okurumuza Derin biri. 12- Güney Afrika internet Tarih Şehitler Özel Sayısını hediye kodu - Küçük bitkilerin genel adı. ediyoruz. 13- Afrika’da bir nehir - Milattan Adres: Derin Tarih Dergisi Önce (kısaltma). 14- Milimetre Maltepe Mah. Fetih Cad. (kısaltma) - Shakespeare’in kral No: 6, 34010 Zeytinburnu - İstanbul [email protected] 118 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL



Çizgisel Tarih HASAN AYCIN [email protected] 120 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL



TÜRK HAVA YOLLARI’NIN TEK RESMİ KREDİ KARTI 01 Ağustos-31 Aralık 2017 tarihleri arasında Opet, CarrefourSA, Arçelik, Beko, TeknoSA, Watsons, Enterprise üye işyerlerinde 1 TL harcama karşılığında 2 Mil, Rixos’ta 4 Mil kazanımı gerçekleşecektir. Mil kazanımı sadece Garanti Bankası POS’larından Miles&Smiles programı üyesi işyerlerinde Miles&Smiles Kredi Kartı ile yapılacak işlemlerde geçerlidir. Kampanya müşteri bazındadır ve bir müşteri 1 ayda Opet, CarrefourSA, Watsons ve Enterprise harcamalarından en fazla 5.000’er Mil, Arçelik, Beko ve TeknoSA’dan 10.000’er Mil kazanabilir. Rixos otellerinde yapılacak harcamalarda Mil kazanımında sınır yoktur. Firmalardan yapılan alışverişlerden kazanılan Mil’ler harcamaların yapıldığı ayı takip eden ayın 5’ine kadar yüklenecektir.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook