Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 66 - Derin Tarih (Eylül 2017)

66 - Derin Tarih (Eylül 2017)

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-29 09:56:03

Description: 66 - Derin Tarih (Eylül 2017)

Search

Read the Text Version

Başkan mecburen derhal geri döner. Hükümet istifa Özal’ın vefatından sonra Demirel cumhurbaşkanı ol- etmesi için baskı yapar ama istifa etmez! İki ay boyunca du ve Refah-Yol Hükümeti’yle 28 Şubat süreci başladı. 28 bütün ricalar ve baskılar bir işe yaramayınca Bakanlar Şubatçılar tarafından bu makama Çankaya İlçesi eski Kurulu kararıyla görevine son verilir. müftüsü Mehmet Nuri Yılmaz getirildi. Yılmaz, 28 Şu- Üç-beş gazete, bir-iki mason locasıyla bu ül- batçılarla kelimenin tam anlamıyla son derece ke nasıl yönetildi yıllarca, değil mi? Bir Diya- “uyumlu” çalıştı. net İşleri Başkanı’nın bir ülkeye ziyaretten Onların irtica ile mücadele program ve men edildiği, bunun rejim meselesi yapıl- uygulamalarına destek verdi. Başörtüsü dığı devri düşünün, bir de Diyanet İşle- meselesinde, İmam-hatip okullarının ri Başkanı’nın Mescid-i Aksa’da “Kudüs, kapatılmasında, İlahiyat fakültelerinin tüm ümmetindir!” nidasıyla minber- kontenjanlarının azaltılmasındaki den bütün dünyaya haykırdığı Ka- duruşu ve tavrı mütedeyyin kitleleri sımpaşalının devrini! derinden yaraladı. Bedreddin Hoca’nın görevden Diyanet İşleri Başkanlığına da- alındığı gün (25.10.1966) yerine Ali Rı- nışman yapılan emekli Albay Kale- za Hakses atanır, 15.01.1968 tarihinde lioğlu, 28 Şubatçılar adına dinî hiz- emekli olur. Aynı gün Başkanlığa Lütfi metleri hem denetliyor, hem de sık sık Doğan atanır. İkisi de sessiz ve mülayim » Süleyman Demirel müftüleri toplayarak onlara talimatlar insanlardır. Suya sabuna dokunmadan ida- yağdırıyordu. Yine bu dönemde “merkezî re ederler. Lütfi Doğan’ın 1972 yılında siya- hutbe” ve “merkezî vaaz” uygulamasına ge- sete atılmak için (MSP’den Erzurum Senatörü çildi. seçildi) görevinden ayrılmasının akabinde Tayyip Erdoğan’ın, Özal’ın bıraktığı yer- CHP-MSP koalisyonunda bu makama An- den Türkiye’yi dış dünyaya entegre et- kara İlahiyat’ta öğretim görevlisi olan Dr. mede hamle üzerine hamle yaptığı dö- Lütfi Doğan’ın getirildiğini görüyoruz. nemde, Diyanet de gerek Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, gerekse halefi Prof. Dr. Diyanet yurt dışına açılıyor Mehmet Görmez döneminde (2010- Dr. Doğan, CHP tarafından bu 17) bu entegrasyona takdire şayan makama getirilmesine rağmen teş- şekilde ayak uydurdu. Avrupa’dan kilatı ve halkı rahatsız edecek her- sonra Afrika, Avustralya ve Ameri- hangi bir tasarrufta bulunmadı. On- ka’ya… kısaca dünyanın dört bir tara- dan sonra Diyanet’te akademisyen fına hizmet götürdüler. başkanlar dönemi başladı. Bunlar Doç. » Turgut Özal Görmez’in boşalttığı makam şimdilik Dr. Süleyman Ateş (28.07.1976 - 07.02.1978), yeni hadimini bekliyor. Bakalım kim ge- Dr. Tayyar Altıkulaç (09.02.1978 - 10.11.1986, lecek, göreceğiz (muhtemelen siz bu yazıyı şu anda Prof. Dr.), Prof. Dr. Mustafa Said Yazı- okurken o isim belirlenmiş olacak)! cıoğlu (17.06.1987 - 02.01.1992)’dur. Bu, Diya- Son olarak “laikatak” kesimin Diya- net’in siyasî baskılardan kurtulduğu, şah- net’e bakış açısı belli. Ancak mütedey- siyetini bulduğu bir dönemdir. yin kesimlerden zaman zaman ufak Turgut Özal’a kadar Türkiye her açı- tefek aksaklıklar, noksanlıklar baha- dan dünyaya kapalı bir ülkeydi. Di- ne edilerek şu mealde çıkışlara şahit yanet açısından da böyleydi. Beş oluyoruz: Laik devlette Diyanet diye milyona yakın vatandaşımız yurt bir kurum olur mu? Diyanet devlet dışında yaşıyordu ve bunların dinî kurumları arasından çıkarılsın, din ihtiyaçlarını devlet aklına bile getir- işleri cemaatlere bırakılsın. Diyanet memişti. “Bu gurbetçiler Cuma ve bay- daha özgür olsun… Bunlara benzer ram namazlarını nerede kılacak, cena- onlarca öneri... zelerini nasıl kaldıracak?” gibi sorular » R. Tayyip Erdoğan Şu kadarını söyleyeyim: devleti yönetenlerin hiç gündemine gel- Yurt dışındaki camilerde kaynayan fit- memişti. Bu boşluğu cemaatler doldurmaya ne kazanlarını buraya da mı taşımak isti- başladıysa da bir süre sonra rekabet yüzün- yorsunuz? Böyle bir uygulama bu ülkenin so- den birbirlerine hasım oldular. nu olur! Rahmetli Özal bunu gördü. Onun desteğiyle Diyanet Yoksa şu FETÖ meselesinden de mi ders çıkaramadı- dışarıya açıldı. Özellikle Altıkulaç ve Yazıcıoğlu’nun ça- nız? baları takdire şayandır. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 49

 Dosya ————————————————————————————————————————— Siyaset-Din Arasında Sarp Bir Yokuş ALEVİLİK VE DİYANET Alevilik bugün için ne ifade ediyor? Gittikçe siyasî bir kampa dönüşen Alevilerin Diyanet’ten talepleri neler? Diğer cemaat ve tarikatlara kurum içinde temsil hakkı tanımayan Diyanet’in Aleviler için bunu yapması ne anlama gelir? 50 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Aleviler ve Diyanet  NECDET SUBAŞI [email protected] Türkiye’de Kemalizm içinde kendi- için özgün bir meşruiyet haritası ola- ne yer bulan yoruma göre muhtemel rak işlev görmektedir. Ancak bu iddia- Alevileri Diyanet kapsamında bir sorunlar daha baştan fark edilmiş ve nın yer yer hayalî bir fantezi düzeyin- sorun olarak ele alma çabası ol- sağlam öngörülere dayanan düzenle- de değerlendirilmesine yol açan temel dukça yeni. Bu grubun siyasî bir melerle devlet dinde ayrışma yerine sorun, kurumun başından beri din ile sorun olarak algılanmasını perdeleyen buluşmayı merkeze alan bir yapılan- siyaset arasındaki makuliyet zeminini bu çaba, bütün kritik tartışmaları Di- ma inşa etmiştir. Böylece toplumsal tutturmakta yaşadığı güçlüklerdir. yanet üzerinden yürütmeyi amaçla- birliğin olmazsa olmaz bir gereği ola- yan yeni bir güzergâha girdi. Aleviliği rak farklılıklar ortak bir paydada tem- Diyanet İşleri Başkanlığı, her ne su- -Türkiye bağlamında- öncelikle başat sil edilmiş, hatta buna zorlanmıştır. retle olursa olsun, verili siyaset zemi- bir “sorun” olarak görmekle başlayan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ihdas et- ninin tipik bir parçası olmamayı başa- arkasından bu sorunun kritik eşikleri menin altında yatan sebep, dinî inanç rabilse ve kuruluşunda içselleştirdiği arasına ısrarla Diyanet İşleri Başkan- ve farklılıkların bir kargaşaya, keşme- ölçütlerle varlığını devam ettirebilsey- lığı’nı yerleştirmeye çalışan bu bakış keşe ve sıkıntıya yol açmasını önle- di, bugün başta Alevilik olmak üzere açısı ivedilikle tartışılmaya muhtaç. mektir. Fakat bu hamleyle problemler her dinî yönelim ve hareket için fiilî Belirtmek gerekir ki Aleviler, İslam tamamen çözülememiştir. Bu bağlam- bir hakemlik vazifesi üstlenmesi hiç dairesi içindeki öz(n)el vurgularıyla da katlanarak çoğalan, hatta genişle- de zor olmayacaktı. her Türk vatandaşı gibi Diyanet’in hiz- yen pek çok sorundan söz edilebilir. metlerinden yararlanma hakkına sa- Aleviliği doktrinel tartışmalara hiptirler. Türkiye’de belli başlı kısıtlamala- hapseden araştırmacılar problemle- ra uğrayan, kimi zaman resmî plan- rin nasıl çözüleceği konusundaki ara- Diyanetin görev alanı ve sorumlu- da yok sayılmış bazı dinî örgütlenme- yışlarıyla zaman kaybetmektedirler. lukları anayasa ile belirlenmiştir. Ku- ler bile kendi söylediklerine meşruiyet Bunun yerine kendilerini Alevi olarak rum öteden beri faaliyetlerini, Kur’an zemini ararken Diyanet İşleri Başkan- tanımlayan grupların hangi sorun, ve sünnette vurgulanan dinî ve ah- lığı’nı dışarıda bırakmamışlardır. Di- tartışma ve açılımlarla var olduğuna lakî vecibelerin gerçekleştirilmesi ko- yanet bir şekilde İslam temelli her tür odaklanmak gerekir. nusunda genel geçer Müslüman algısı- yapılanma, tercih ve yönelim objesi nın sınırlarını zorlamayan bir dairede Alevilik siyasî bir mesele haline yürütmektedir. Bu bağlamda inanç ve Alevilik bugünkü ge(tiri)lmiştir. Siyasallaşma olgusunun kültür çeşitlilikleriyle iftihar edilebile- varlığına Osmanlı’nın bütün çağrışımlarını hatırlatabilecek cek ülkemizde, Diyanet İşleri Başkan- muhatap olmaya zor- bu tanımlamadan hareketle Alevili- lığı İslam dairesi içinde tanımlanage- ladığı organizasyon ğin sonuçta ancak siyasî bir müzake- len bütün unsurlara hizmet etmekle re ortamı içinde, bir tartışma nesnesi yükümlüdür. Hiç şüphesiz bu gruplar yapılanmasıyla haline ge(tiri)ldiği açıkça görülür. Ale- arasında Aleviler de yer alır. erişmiştir. viliğin sözcülerinin -dinî ve kültürel bir grup oldukları yönünde zaman za- Bu haliyle Diyanet’in ülkenin laik » Hacı Bektaş-ı Veli man birbirini nakzeden açıklamaları ve demokratik yapısının açıkça hem bir yana bırakılırsa- gerçekte yaptıkla- teminatı, hem de süreklilik içindeki rı, Aleviliği siyaset zemininin limitleri tamamlayıcısı olduğunu göstermek- içinde ele almaktır. Bu da sonuçta gru- tedir. Buna karşılık kurum içinde her bun dinî-manevî içsel talep ve beklen- herhangi bir dinî, mezhebî ya da kül- tilerini öncelemeyen, daha çok siyasî türel grubun temsilini esas alan bir ör- bir kamp üretme çabasına destek ol- gütlenme, hem İslamın herkesçe ka- maktadır. bul görmüş sistematiğini ve teolojisini, hem de ülkenin bölünmez bütünlüğü- Belirtmek gerekir ki, Aleviliği siyasî nü aşındırmaya yol açacaktır. bir zeminin parçası olarak ele alma ça- baları, sonuçta Alevi algısının parça- Bu çerçevede Alevilerle ilgili ısrarın lanmasına, hatta giderek esaslı bir ai- kendi başına esaslı bir yeterlilik sun- diyet sorununa yol açmaktadır. Bunun duğuna ikna olmak için bu özgünlü- emareleri çoktan görülmeye başlamış- ğü doğru bir şekilde anlamak ve de- tır. Bununla birlikte kimi Alevi seçkin ğerlendirmek gerekir. Bunun için de ve önderler meseleyi siyaset zeminine İran’ın Şii, Suriye’nin Nusayri, Suudi kaydırmanın zorunluluğuna ilişkin Arabistan’ın Vahhabi eğilimlerini dev- birtakım açıklamalar yapmaktan geri let nezdinde önceleyen uygulamaları- durmamaktadırlar. İddiaya göre Alevi- na bakmakta yarar var. Bu ülkelerdeki lerin sorunları mevcut seçenekler için- sistem incelendiğinde belli bir grubun de bir türlü çözülememiş ve konu tabii inançlarını genele dayatmanın ağır fa- olarak bu mecraya sürüklenmiştir. turaları görülecektir. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 51

 Dosya ————————————————————————————————————————— Aleviler: Fark(lılığ)ın temsilleri Nitekim Ticanilik, Hizbullah, Aczimen- » Ali’siz ve İslamsız bir Alevilik dilik gibi yakın zamanlarda kendileri- Günümüzde Alevilik geleneksel Alevilik bugün için ne ifade etmek- ni dinî bir söylem dahilinde gösterme tedir? Bu ifade ve sunumlarıyla Alevi- azmindeki sıra dışı grupların politik formatından uzaklaşarak Hz. Ali’yi (ra) lerin öne çıkardıkları sorunları aşma düzeyde açığa çıkan faaliyetleri bir ya- ve İslamı dışlayan bir din anlayışı inşa konusunda Diyanet’ten ne gibi beklen- na, dinî kamuoyunda gayri İslamî ilan etmektedir. Hattat Aziz Efendi’ye ait, “Yâ tileri söz konusudur? edilmelerine yol açan asıl özellikleri, din dilinin kıstaslarına riayet etmeme- Ali” yazan bir hat eseri. Her şeyden önce Alevilerin prob- leri ve İslamı gündelik politik dilin ta- lemlerinin bütünlüklü bir çerçevede savvuruna teslim etmeleridir. Geleneği devam ele alınması gerekir. Ancak mevcut du- ettiren Alevilik ol- rum bu perspektifi elverişsiz kılar. Par- Tanımlama gereği bir cemaat ola- dukça kabarık bir çalı yapıları, farklı Alevilikler, siyasî ve rak algılanmalarına fırsat verilse bile yüzdeye sahip olsa dinî tercihlerdeki ayrışmalar, birlik- (ki bu sosyolojik açıdan imkânsızdır da bu kitlenin ka- te yaşama temelinde gündeme gelen çünkü parçalı, bolünmüş ve ayrıksı ol- musal temsil oranı kimi ayrılıkçı söylemler, dinî-kültü- malarına bağlı olarak teolojik açıdan ve değeri zayıftır. rel terminolojilerinin hızlı bir şekilde ağır bir tahribata maruz kalmışlar- aşınması, hatta sekülerleşmesi bu fark- dır) grup, geleneksel Alevi referansla- lılaşmaları daha da çeşitlendirilebilir. rının kullanımında oldukça sorunlu bir kimlik beyanıyla karşı karşıya ge- Diyanet İşleri Başkanlığı mevcut hiz- tirilmiştir. Bugün Alevi söyleminin en metlerini ifa ederken, siyasetten olabil- büyük handikabı da budur. Tipik bir diğince yalıtılmış bir retoriği kullan- refleks olarak bu kayıpları kendi dışın- makta ısrarcı olmakta, bu tercihiyle de daki öğelerle açıklama konusunda hay- her zaman ortaya çıkan tartışmaların li becerikliyse de bunu kabul etmek merkezinde yer almaktadır. Bu bağlam- zordur. da ülkedeki her türden alt-dinî temsil gruplarını da muhatap almanın ön şar- “Alevi Cemaati” kendi gelenekleri- tı olarak aynı duyarlılığa sahip olmaya nin sıkı bir takipçisi ol(a)mamıştır. Mo- davet etmektedir. Bu çerçevede kimi dernleşme süreçlerinden hiç şüphesiz radikal hareketlerin giderek ekstrem her dinî topluluk belli bir düzeyde et- birer grup olarak tanımlanmasının ne- kilenmiştir. Ayakta kalanlar bu dün- denleri arasında da öncelikle söz konu- yanın diline kendi dinî kadro ve söy- su hassasiyete dikkat edilmemesi gelir. 52 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Aleviler ve Diyanet lemlerini aktarabilenlerle sınırlıdır. Öte yandan Aleviler kendi ayrıksı- itibardan düşmesi ve en önemlisi de Bununla birlikte bugün çok az sayıda lıklarının altını çizen bir bakış açısıy- modern hayatın öngördüğü zihniyet müntesipleri olmasına rağmen dünya- la oldukça geç bir zamanda tanışmış- kalıplarıyla yüzleşme konusunda Ale- nın her yerinde var olma çabalarını, lardır. Bir kimlik ve örüntüler toplamı vi fikriyatı çok zayıf kalmıştı. otantik yüzdelerini zayıflatmadan ıs- olarak Aleviler, Osmanlı toplumu için- rarla koruyan pek çok dinî grup vardır. de çoğunlukla Sünnîlerin kıyısında, Gerçekten de şifahi kültürün gün- ciddi bir gerilim moduna asla sürük- cellenmesi kolay değildir. Hem hayata, Ne var ki Aleviler bu konudaki ka- lenmeksizin yaşıyorlardı. Bu toplum- hem de geleneğe eşzamanlı bir bakış yıplarını telafi etme konusunda hay- daki hâkim din algısıyla yer yer prob- gerektiren bu güncelleme Alevilik söz li gecikmiş durumdalar. Ayrıca bu geç lemler yaşasalar da sonuçta tercih konusu olduğunda tam bir kopmaya keşfedilmiş duyarlılıkların seferber ettikleri yaşama biçimini değiştirmeye dönüşmüştür. Nitekim bugün yaşları edilme biçimi de problemlerle yüklü- açık oldukları asla söylenemez. genellikle 40’ın altında olan Alevile- dür. Cemaat kendi içindeki sorunları rin çoğunluğu için gelenek bir kök ha- soğukkanlı bir şekilde ele almak ve bü- Gelenek: Kök hafıza fıza işlevi görmektedir. Bununla bera- tün bunları meşru yollarla aşmak yeri- ber kökler ritüel süreklilik açısından ne problemlerin kaynağını sürekli dı- Gelenekte yer yer kendi kimlikleri- hiçbir şey ifade etmez. Bugün Aleviler şarıda arayan gerilimli bir strateji içine ne rücu etme haklarına saygı gösteri- cem evlerini birer ibadet mekânı ola- girmiştir. len Aleviler, “Anadolu İslamı”nın fark- rak yeniden tanımlamakta ve ısrarla lı yorumları söz konusu olduğunda, onu taleplerinin en başına yerleştir- Hiç kuşkusuz, bu durum Aleviliğin sınırlarının hangi ölçülerde esneye- mektedirler. öz çıkarları için olduğu kadar devlet ge- bileceğini gösteren kimi tercihleriyle reklilikleri için de açıkça bir belirsizlik emsalsiz bir topluluk özelliği taşımak- Alevilerin mevcut sunumlarında kaynağıdır. Bu vesileyle başta modern- taydılar. Nitekim himaye edilen bir öne çıkan hâkim tema geleneksel dö- leşme olmak üzere içinde yaşadığımız grup olarak heretiklikten senkretik- nemden bağımsız işlemektedir. Gele- zamanların yarattığı problemlerle baş liğe kadar değişik değerlendirmeler neği devam ettiren Alevilik oldukça etme konusunda diğer dinler ve cema- ışığında hâkim din algısının dışında kabarık bir yüzdeye sahip olsa da bu atlerin tavırlarına, korunma stratejile- kalan konumlarıyla bugüne kadar var- kitlenin kamusal temsil oranı ve değe- rine pek az müracaat etmişlerdir. Tec- lıklarını sürdürmüşlerdi. ri zayıftır. Genelde bugün için bir an- rübe zenginliğine kapılarını kapatan lam ifade etmeyen radikal-sol bir dile bir oluşumun fiilî durumunu açıkla- Alevilik bugünkü varlığına Osman- kilitlenmiş söylem ve tasavvurlarıyla ma çabaları, her zaman bir başkasını lı’nın muhatap olmaya zorladığı orga- popüler Alevilik pek çok alanda sorun- sorunların asıl kaynağı ya da muhatabı nizasyon yapılanmasıyla erişmiştir. lu maliyetler üretmeye devam ediyor. olarak görmeye mahkûmdur. Dergâh ve ocaklarının temsil değeri- nin onaylanması ve hükümdar nezdin- Doğrusunu söylemek gerekirse, » Osmanlı’dan de protokol hükümlerine tâbi düzen- geleneksel Aleviler bu kumpası yar- Cumhuriyete lemeler sonucunda Alevilik varlığını mak ve aşmak konusunda zayıf bıra- bugün bilinen sistematiğiyle, ocaklar kılmışlardır. Sunum fırsatları, ulusla- Aleviler Osmanlı’da da sistemi içinde sürdürmüştür. rarası ilgiyi kontrol etme imkânları, Cumhuriyet devrinde de modern bir lehçe ve dahası siyaset re- devletle sorunlar yaşadılar. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıy- toriğinden beslenen bir popülerlik ge- Bu sorunların temel sebebi la birlikte sadece Alevi merkezleri de- nel Alevi kitlesini şaşırtıcı bir şekilde ğil, diğer dinî ve kültürel temsil or- gelenekten uzaklaştırmakta ve kor- temsil problemidir. ganları da gayriresmî ilan edilmiştir. kulduğu gibi marjinalize etmektedir. Bu hava içinde Dedelerin tarihî-dinî Paradoksal bir şekilde temsil kudre- formasyonları ilga edilmiş, bilinen ve tine sahip olanlar bu tercihleriyle bir Osmanlı toplumu içinde onay gören yandan genel kitle içinde marjinalle- meşruiyetleri de radikal bir şekilde şirken, öte yandan bu konumlarından reddedilmiştir. Bu düzenleme sadece fiilî bir gerçeklik üretmeye çalışmak- Aleviler açısından değil, başta Mevle- tadırlar. Ancak gerçeklik hiç de böyle vilik olmak üzere diğer bütün Sünnî işlememektedir. Alevilik dünyasında tarikatlar için de geçerlidir. meydana gelen gelişmeler eleştiri-kri- tik açısından verimli bir sonuç doğur- Bu tahmin edilebilir sarsıntıdan mamaktadır. Söz gelimi, siyasî Ale- Aleviler, ancak siyasî bir dil kullana- viliğin açtığı güzergâhları doğru bir rak çıkabileceklerini umdular. Köy- şekilde değerlendirme ve tartmaya sı- den kente göç, ölçüsüz modernleşme, ra geldiğinde genel Alevi kitlesi bir ini- dinî temsil makamlarının devre dışı siyatif geliştirmekten acizdir. Bunun kalması, okuma-yazma oranının art- pek çok sebebi var. ması, geleneksel hayat ünitelerinin 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 53

 Dosya ————————————————————————————————————————— Ali’siz Alevilik eşit vatandaşları olarak Aleviler de top- Bu yönelim, zaman zaman Alevi- lumun ortak geleceğinin bir parçasıdır lik ile Sünnîlik arasında eşleştirmeler Popüler-sol bir jenerasyonun ağları- ve varlıklarına bu minvalde dikkat et- ve mukayeseler yaparak -Diyanet’in na takılan bu Alevilik söylemi Alevileri mek gerekir. Bu sorunsallaştırma, de- Sünnî bir organizasyon olarak varlığı- devletle, milletle, en önemlisi de toplu- rinlik kaygısı gütmeksizin Kürt sorunu nı sürdürdüğü inancından hareketle- mun ortak hafızasıyla apaçık bir geri- etrafında yaşanan gerilimleri hatırlat- Türk laikliğini sorgulamaktadır. Hiç lime sürüklemektedir. Bu nedenle ka- makta ve Alevilik konusundaki inisiya- kuşkusuz bu yaklaşım da başlı başına muoyunda sesini duyurma imkânını tif kullanımının gelecekte toplumsal sorunludur. Diyanet İşleri Başkanlığı, ele geçiren kimi Alevilerin toplum vic- birlikteliği uluslararası bir müdahale kurumsal yapılanması çok az müda- danında Alevilik ile ateistlik arasında imkanına dönüştürmesinden kaygı du- hale görmüş Cumhuriyet’le kaim ku- gidiş gelişleri kaygı vericidir. yulmaktadır. Alevileri genel toplumun ruluşların başında gelir. Kurum, meş- dışında tutmamaya özen gösteren bir ruiyetini ısrarla korumaya çalıştığı üst Gerçekten de Aleviliği tarihî önyar- hassasiyet olarak bu bakış açısının, iş- İslamî söylemlerle ve bu yöndeki uygu- gılar içinde zayıflatma çabalarını aş- levsel bir açılım arayışı içinde olmak- lamalarıyla güçlendirmiştir. Türk la- maya herkesin ihtiyacının olduğu şu la birlikte önerilerinin sağlıklı olduğu- ikliği, Diyanet kurumunun belli başlı günlerde, kimi Alevilerin gelenekle- nu söylemek zordur. Zira fiilî durumun görünümleri hesap dışı edilerek değer- rini İslam temelinde dindışı bir unsur acıtıcı gerçekliği teorik mülahazalara lendirilemez. olarak yansıtma çabaları dikkat çeki- pek az şans tanımaktadır. ci. Aleviliğe açılacak bir yolun, İslam Üçüncü yaklaşım: Aleviliği İslam ve Hz. Ali (ra) Müslümanlığından ko- İkinci yaklaşım: Aleviliği gelenek- dışında bir yapı olarak görme arzusun- puk bir şekilde tasarlanması olsa olsa sel yönelimleri içinde ele almakta ve dadır. Bu arzu retorik olarak henüz bir intihar olabilir. Ancak devasa prob- modern bir algı çerçevesinde mümkün net bir dile kavuşmuş olmamakla be- lemlerle boğuşan Aleviler için bu kay- olabilecek en az hasarla yeni bir tasav- raber, bu yönelimin özellikle Avrupa gılar, hâlâ görünmez ve fark edilmez vur yaratmak istemektedir. Geleneksel Alevileri arasında ilgi gördüğü açıktır. hususlardır. Alevi muhitlerin önünü açmaya çalış- Bu yaklaşımda Alevilik İslam dışında tığı bu tasavvur, Aleviliği İslam içinde bir referans alanına gönderme yapı- Bu bağlamda sorun iki yönlüdür: Bi- özgün bir inanç grubu olarak görür ve larak değerlendirilir. Buna göre Alevi- ri Aleviliği kendi içeriğinden uzaklaş- bu bağlamda devleti -Aleviliği de içine ler İslam içinde değerlendirilemez. Bu tıran bir teopolitikle alakalıyken, diğe- alacak şekilde- Diyanet İşleri Başkan- değerlendirmenin kendisi bile yüzyıl- ri son zamanlarda bir karşılık bulmaya lığı’nı yeniden yapılandırmaya davet lardır Aleviler için uygulandığını dü- başlayan ve onu İslamın dışında göster- eder. şündükleri asimilasyonun esaslı bir meye çalışan bir arayışla bağlantılıdır. İkincisi ilgi çekici bir adım olarak özel- likle Avrupa’da yapılanan Aleviler ara- sında yaygınlaşmaktadır. Aleviliğin pratik sunumlarının si- yasete endekslenmiş akışı içinde, önde gelen taleplerine bakıldığında, bunla- rın mevcut düzenek içinde ele alınıp gi- derilmesinin imkânsız olduğu açıktır. Tekrarlamak gerekirse, din dili Ale- vilik nezdinde hayli hasar görmüştür ve bu restorasyon her şeyden önce ke- mikleşmiş Alevi cemaatinin önemse- diği bir sorun olmaktan çıkmıştır. Öte yandan Alevilik siyasetin kulvarına teslim edilmiştir. Bu retorik çeşitlilik, beklendiği gibi Alevilerin muhayyilesi- ni paramparça etmiştir. Bir sorun olarak Alevilik üç ayrı fo- toğrafta ele alınabilir: Birinci yaklaşım: Aleviliği dev- let gereklilikleri içinde tanımlamanın önemine inanmakta ve ayrıksı yöne- limlerinin yaratacağı sorunlara karşı önlem almak üzere güvenlik endeksli bir çözüm arayışını deklare etmekte- dir. Bu yaklaşıma göre bu toprakların 54 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Aleviler ve Diyanet parçasıdır. Bu söylemin tutarlılığı söz » Günümüzde Aleviler cem eviyle kıyas ve takas etme fikri konusu değildir, ancak kendilerini Tür- ehl-i sünnet bir tarikat olan hem Alevilik, hem de İslam için öldü- kiye devletiyle öteden beri sorunlu bir Bektaşiliği sahiplenmektedirler. rücü bir taleptir. İslamî referans siste- ilişkiler ağında tanımlayanlar için bu İstanbul’daki Bektaşi Âsitanesi minin kuşatıcı dünyası parçalanamaz. durum anlaşılır bir arayış olarak değer- Şahkulu Sultan Dergâhı’nın siyah Alevilerin kültürel ve dinî yorumları- lendirilebilir. beyaz bir fotoğrafı. nı daha rahat ifa ettikleri bilinen cem evleri, tarihî kurumlar olmaktan çok, Muğlak bir gelecek tablosu kirken, mevcut polemiklerin yarattığı işlevselliklerine dikkat çekilen mekân- gerilimler eşliğinde Aleviliğe din kül- lardır. Bu bağlamda cem evlerinin ku- Alevilerin kültürel ve dinî konum- türü derslerinde uygun bir şekilde yer rumsal yapılar olarak düşünülmeleri larını net bir görüntüye sahip kılmak- verilmesi artık pek az tartışma konu- için yeterli ve düzeyli bir tartışma trafi- taki gevşek ve dağınık tutumları, gele- su edilmektedir. Oysa Aleviliğin de, di- ği yaşanmamıştır. Ancak Aleviler ken- ceklerine ilişkin muhtemel bir öneri ğer dinî tarikat ve oluşumların da yer di pratiklerini her şartta ve her yerde ve düzenleme konusunda hem kendi- alması gereken yer belki de sadece fel- sürdürebilme imkânına (ayrıcalığına lerine, hem de devlete muğlâk resimler sefe müfredatı olmalıydı. Bu bağlamda değil) sahip olmalıdırlar. sunmaktadır. Bu bulanık tablonun aşıl- Yunus Emre’den Ahmed Yesevi’ye, Ha- masına yönelik olarak akla gelebilecek cı Bektaş’tan Pir Sultan’a kadar bütün Bu bağlamda başta Mevlevîler ol- asıl öneri, Diyanet kurumunun varlığı tarihî simaların Türk düşünce hayatı mak üzere Nakşibendî gelenekleri ya etrafında şekillenen bir meşruiyet ve içindeki ağırlıklarını ihmal etmek tu- da Kadirî organizasyonları da bu im- tartışmaya yönelmektedir. Aslında Ale- tarsızlıktan öteye gitmeyecektir. Oysa kânlardan yararlanabilmelidir. Esasen vilerin Diyanet içinde temsilleri hem din kültürü ve ahlak, inançlar ve ter- bu durum Diyanet’in değil, devletin yasalar, hem de entelektüel açıdan sık- cihler üzerinde bir üst söylem olarak sorumluluğundadır. Mevlevî ayinleri, lıkla tartışılmıştır. Şimdiye kadar prag- konumlanmak zorundaydı. Nakşibendî zikirleri için tasarlanmış matik gerekçelerle atılmış adımların bir kurum söz konusu olmadığı gibi, yarattığı ezberler, Alevi tahayyülünü Diyanet de aynı bağlamda ele alı- bugün çoğu hâlâ gayrı kanuni sayılan darmadağın etmiştir. Siyaset dünyasın- nabilir. Diğer dinî temsiller gibi Alevi- bu grupların temsillerine Diyanet’te dan beklentiler ve bu beklentilere veri- liğin de Diyanet’te yer almasını, mev- yer vermek asla düşünülmemiştir. len ödünler giderek konunun tartışma cut teamül ve hukukî prensipler içinde Bu havanın dönüşmesi konusundaki ve ele alınma zeminini köreltmiştir. düşünmek zordur. Hiç şüphesiz ayrım- adımlar kabul edilebilir ama Diyanet cılık, pozitif ayrımcılık düzeyinde bile İşleri Başkanlığı’nın Atatürk’ten be- Mesela bir bilgi olarak ancak felse- kabul edilemez. Dinî ve kültürel çeşitli- ri biçimlenmiş tabiatının bu kadar çe- fe müfredatına dahil edilmesi gere- liğin, dikkat edilmezse her zaman sıkı şitlilik içinde yeniden düzenlenmesini bir gerilime yol açabileceği Türkiye gi- düşünmek kurum gerekleri açısından bi bir ülkede Diyanet, bütün bu alt söy- da imkânsız görünmektedir. lemlerden uzak durmaya mecburdur. Sonuç olarak Aleviler İslam dairesi Aynı şekilde İslam dairesi içinde içinde toplam değerlerinin korunması yer alan bütün gruplar için cami ney- konusunda Diyanet’in her zaman sun- se Aleviler için de cami odur. Camiyi duğu hizmetlerden yararlanma hakkı- na her Türk vatandaşının sahip olduğu limitler ekseninde sahip olmalıdır. Bu konuda bir kısıtlama olduğu da söyle- nemez. Ne var ki konunun siyasallaş- mış olması, sorunun soğukkanlı bir şe- kilde ele alınmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca Diyanet’in de üst İslam söylemi konusundaki bilinen hassasiyetlerin takipçisi olmaktan yılmaması gerekir. Bu duyarlılık, ülkenin dinî kimlikleri- nin güvenliği için olmazsa olmaz şart- lardandır. Necdet Subaşı Dr., Din Sosyoloğu. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 55

 DTaorsiyhaŞ—a—şır—tı—r —————————————————————————————————————— NUREDDİN ZENGÎ’NİN MESCİD-İ AKSA’YA HEDİYESİ K udüs’ün 2 Ekim 1187 (h. 27 Re- cep 583) tarihinde gerçekleşen fet- hi sonrasında Selahâddin Eyyûbî, Mahmud Nureddin Zengî tarafından 1169 (h. 564) yılında yaptırılan minberin Mes- cid-i Aksa’ya taşınmasını emretti. İslam sanatının muhteşem örnekleri arasında yer alan bu hediye sedir ağacından yapıl- mış olup fildişi, sedef ve inciyle süslenmiş, ahşap oyma sanatıyla benzersiz bir hale ge- tirilmişti. Yapımında 12 bin parça, hiç çivi kullanılmadan bir araya getirilmişti. Özgürlüğün sembolü olan minber, 21 Ağustos 1969’da Mescid-i Aksa’da bir Hı- ristiyan Siyonist tarafından çıkarılan yangında tamamen yandı. Yapımı Halep’te tamamlanan minber, Mescid-i Aksa’da tam 782 sene muhafaza edilmişti. Kudüs toprakları henüz fethedilmemiş- ken Nureddin Zengî’nin Mescid-i Aksa için 20 sene öncesinden bir minber hazırlat- ması onun fetih konusunda ne kadar ileri görüşlü olduğunu ortaya koymaktadır. Ne yazık ki, Haçlılara göz açtırmayan şanlı kumandanın fethin sembolü olan bu zarif hediyesi de Siyonizmin hedefi olmuştu. “Selahâddin minberi” olarak meşhur olan bu tarihî miras yakılışından 38 yıl sonra, 2007’de aslına uygun olarak yeni- den yapılarak yerine konuldu. Orijinal minberin arşiv ve müzelerdeki fotoğrafla- rından hareketle aslına uygun olarak ya- pılan yeni minber Aksa’da ziyaretçilerini bekliyor. 56 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL



 Dosya » Meclis önünde yapılan duada Mareşal Fevzi Çakmak, Rauf Orbay ve Mustafa Kemal (1922). DİNİ SİYASETE “KİM” ALET ETTİ? Diyanet İşleri Başkanı CHP İl Başkanı mıydı? Diyanet İşleri Başkanlığı ile CHP Ankara İl Başkanlığı’nı bir süre aynı ismin, Rifat Börekçi’nin yürüttüğünü söylesek... Üstelik bu, bizzat Mustafa Kemal’in emriyle gerçekleşmişti. Peki, nasıl oldu da bu durum CHP’nin laikliğine halel getirmedi? D. Mehmet Doğan cevaplıyor. 58 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————— Diyanet, Riyaset ve Siyaset Diyanet İşleri Başkanı Mehmet » Rifat Börekçi ğil. Bin yıldır milletin dokularına işle- Görmez’in emekli olarak gö- miş, kültürünü oluşturmuş, hayatını revini bırakması, dikkatleri Rifat Efendi, yani tanzim etmiş din, öğretilebilir olmak- bu teşkilata çevirdi. Cumhurbaşkanı- Rifat Börekçi... İşte tan çıkarılıyor, yaşanılırlığı da tahdit mızın açıklaması hatırımızda: “Baş- tarihî bir “Nisan bir” ediliyor. Din siyasete müdahil olamaz- kan başka bir görev talebinde bulun- şakası! Diyanet ta- ken, siyaset dine istediği şekilde mü- du!” Recep Tayyip Erdoğan ya şöyle mam. Ya askeriye? dahil oluyor. Böyle önemli bir alanın bir açıklama yapsa idi: “Diyanet İşle- Askeriyenin başına başıboş bırakılmaması gerekiyor, mu- ri Başkanımız görevden affını istedi, da Mustafa Fevzi temet bir adamın elinde tutulmak is- kendisini partimizin Ankara il baş- Paşa getiriliyor. teniyor ve bunun için Ankara Müf- kanlığına getireceğim!” Böyle bir be- Erkân-ı Harbiye-i tüsü, Millî Mücadele’ye güçlü destek yanat üzerine şunu söyleyenler azın- Umumiye Reisi, yani vermiş bir hoca, 1 Nisan 1924’te Diya- lıkta kalacaktır: “Adam emekli olmuş, “Genelkurmay Baş- net İşleri Reisi yapılıyor. siyasetle iştigal edebilir!” Başta CHP kanı” olarak. yâranları olmak üzere bazı kesimler- Rifat Efendi, yani Rifat Börekçi... İş- dense şiddetli itirazlar yükselecektir! te tarihî bir “Nisan bir” şakası! Diya- “Din siyasete âlet ediliyor!” net tamam. Ya askeriye? Askeriyenin başına da Mustafa Fevzi Paşa getirili- Tarih trenine bir binelim isterse- yor. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi, niz. Yıl 1924: Hilafet ilga edildi, Evkaf yani “Genelkurmay Başkanı” olarak. ve Şer’iye ile Erkânı Harbiye-i Umumi- ye vekaletleri lağvedildi. Birinin yeri- “İki değişmez” dışında her şey ne Diyanet İşleri Riyaseti, diğerinin değişir! yerine Erkânı Harbiye-i Umumiye Ri- yaseti kuruldu. Şimdi “Diyanet İşleri İki güvenilir isim, Rifat Hoca’nın Başkanlığı” ve “Genelkurmay Başkan- güvenilirliği bir yana, Fevzi Paşa’nın lığı” diyoruz. 429 sayılı ve 3.3.1924 ta- güvenilirliği tartışılmaz, ona halk rihli kanunun gerekçesinde mesele “kuzu paşa” diyor. Eski yazıda “f”ye şöyle vaz’ ediliyor: Din ve ordunun si- bir nokta daha konulunca “k” oluyor, yasi akımlarla alâkadar olması birçok böylece Fevzi de Kuzu’ya dönüşüyor! mahzurları davet ediyor. Yeni bir ha- Cumhuriyet idaresinde her şey değiş- yat ve varlık meydana getirmek vazi- se dahi bu iki makamdaki başkanlar fesini üstlenen Türkiye Cumhuriye- değişmiyor. ti siyasî teşkilatında zaten sonradan konulan Şer’iye ve Evkaf Vekaletiy- Rifat Börekçi, 1924’ten ölünceye, le Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekale- yani 1941’e kadar 17 sene başkanlık ti’nin bulunması uygun değildir... makamında kalıyor. Ona “Cumhu- riyet’in en devamlı yöneticisi” diye- Diyanet’in konumu ve vazifesi ka- cekken, Mareşal Fevzi Çakmak’ın nunun 4. maddesinde şöyle çiziliyor. Genelkurmay Başkanlığı mani olu- “Türkiye Cumhuriyeti’nde dinin iba- yor. Çakmak 1944’e kadar koltuğun- det dışında hayatı, insan ilişkilerini da kalıyor. Hayır, makamı vefatla bo- tanzim eden hükümlerine dair ku- şalmıyor, 12 Ocak 1944 tarihinde yaş ralların kanunlaştırılması ve uygula- haddinden emekli ediliyor. Millî Şef ması, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile İnönü’ye, kendisinin cumhurbaşkan- onun oluşturduğu hükümete aittir, lığında mühim rolü olan “Mareşal” apaçık İslâm dininin bundan başka Fevzi Çakmak ağır geliyor. Malûm inançlar ve ibadetlere dair bütün hü- kendisi mareşal olamamış, orgeneral- kümleri ve işlerinin yürütülmesi ve liği de sivil hayatında, Başvekil iken dinî kurumların idaresi için Cumhu- 1926’da almıştır! riyet’in merkezinde bir Diyanet İşleri Reisliği makamı tesis edilmiştir.” Rifat Börekçi’ye döneceğiz. Ondan sonra halefi olarak yine bir mutemet Din işleri ve askerlik işleri... İki has- isim aranıyor, Şerefeddin Yaltkaya bu- sas alan. Cumhuriyet’ten sonra devlet lunuyor. Onun Atatürk’ün cenaze na- dinle yollarını ayırıyor, laikliğe doğru mazını Dolmabahçe Sarayı’nda beş on yürüyor... Bu, bildiğimiz din ve devlet asker ve hizmetlinin katılımıyla kıl- ayrımı anlamında gerçek laiklik de- dıran İstanbul Vakıflar Müdürü oldu- ğunu hatırlayalım. Şerefeddin Ho- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 59

 Dosya ————————————————————————————————————————— » İlk Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Rifat (Börekçi) Efendi TBMM’de mebuslarla (1920, üstte) ve makamında (karşı sayfada, üstte). 13. Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç (karşı sayfada, solda) ve 5. Diyanet İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen (karşı sayfada, sağda). ca da koltuğu ölene dek işgal ediyor. Nasuhi’ye “Devir, devr-i mefsedet (fe- Diyanet’in yeni dönemi 1947’de vefat edince, yıllardır Başkan sat devri), celb-i maslahat (iyiliğe ça- yardımcısı olan Ahmed Hamdi Akseki ğırma) devri değil. Zor zamandayız, “28 Şubat zemininde yürünülen başkan yapılıyor. İşe bakın, o da vefatı- hamdolsun ki bu vazifeyi sana tevdi bu kadar aktif bir dönemde Diyanet na kadar başkan! 1951’de vefatıyla Ey- ettiler. Sen devletimizi, milletimizi İşleri Başkanı ile çok sayıda görüşme, yüp Sabri Hayırlıoğlu başkan oluyor. kötülüklerden, yanlışlıklardan koru- konuşma yapılmalıydı” diye düşünü- Demokrat Parti, iktidarı döneminde maya gayret edeceksin inşaallah” der. yoruz. Bir tek dikkat çekici konuşma Rifat Hoca ile başlayan “ölene dek baş- Nasuhi Hoca 8 ay sonra istifa etmek var, o da ne tesadüf, Rifat Börekçi’nin kanlık” geleneğini bozmuyor. Eyyüp zorunda kalır. Rivayete göre, Mende- başkanlık görevinin yıldönümü gün- Sabri Hoca’yı Demokrat Parti’den son- res ve arkadaşlarının idamıyla ilgi- lerine rastlıyor. Bu tarihten 86 yıl son- ra vefatını beklemeden emekli edi- li  “katledilmelerinin dinen de caiz ra aynı makamı işgal eden Bardakoğ- yorlar, çünkü 1960 darbesinin lideri olduğu hatta vacip olduğu” şeklinde lu, kurumu hakkında konuşuyor.1 Erzurumlu Cemal Gürsel, bir hemşeh- bir hutbe talebi ile karşı karşıya kalır, risini, Ömer Nasuhi Bilmen’i başkan reddeder ve görevi bırakır. Başkan, bulunduğu konumun has- yapmak istiyor. Hayırlıoğlu da birkaç sasiyetine rağmen bazılarına katılma- ay sonra bu dünyaya veda ediyor. Ondan sonra da başkanlar birer iki- sak da önemli şeyler söylüyor. Önü- şer yıl koltuklarında kalabilirler, ta ki müzdeki yıllarda Diyanet’in daha Nasuhi hoca gerçek bir âlim, görev- Tayyar Altıkulaç’a kadar... Onun 1972- sivil, bağımsız karakterinin öne çıka- de bir yıl bile kalmıyor, darbecilerin 86 arasındaki başkanlığı, daha önce cağına inandığını belirtiyor. “Bu AB taleplerini karşılamaktan imtina edi- beş yıllık başkan yardımcılığı da dik- süreciyle de dünyanın gidişatıyla da yor. Onun selefiyle görüşmesi bir za- kate alınırsa önemli. Denilebilir ki, alâkalı bir durumdur” diyor. Bundan manların insan münasebetleri hak- Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bürokra- kimsenin rahatsız olmaması gerekti- kında ne güzel bir örnek! tik anlamda teşkilatlandıran odur. 28 ğini ifade ediyor. “Diyanet, dini din Şubat döneminin Diyanet üzerinden olarak algılayan, nerede duracağını Ömer Nasuhi Ankara’ya gelir gel- silindirler geçirdiği malûm. O zama- bilen, siyasete karışmayan ama dini mez, Eyyüp Sabri Hoca’yı evinde ziya- nın mutemed adamı M. Nuri Yılmaz de doğru şekilde algılamayı önemse- ret ediyor ve diyor ki: “Efendim, bana oluyor. Ak Parti hükümeti 2003’te Ali yen bir kurum... Biz din-devlet işleri- bir vazife yüklediler. Ben de vazifeye Bardakoğlu’nu başkan yapıyor. O da nin ayrı olmasını önemli bir imkân başlamadan önce sizin izninizi alma- uzun süre görev yapanlardan. olarak görüyoruz ama siyasete, yasa- ya geldim.” Eyyüp Sabri Hoca, Ömer ma, yürütme, yargıya karışmadığı- 60 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————— Diyanet, Riyaset ve Siyaset mız kadar bize karışılmasını da doğru yasaklayabilir, devlet serbest bıraka- Laiklik, dini siyasete âlet bulmuyoruz. Laiklik tek taraflı kesen bilir. Müslümana düşen o günahtan etmeye mani değil! bir bıçak olamaz. Şu eleştiriyi de yapa- uzak durmaktır. Ne zaman çatışma lım. Bazıları elbette zaman zaman Di- olur: dinin haram kıldığını kanunlar Başkan belki de halefi olduğu Bö- yanet İşleri Başkanlığı’nı devletin de- yapmaya zorlarsa. Böyle de bir şey yok rekçi’nin 1930 yılında Gazi Paşa’nın ğişik mekanizmalarının dini kontrol zaten. Demek ki Müslümanın birey- emriyle Diyanet Riyaseti üzerinde altında tutmanın bir aracı olarak gör- sel sorumluğu var. İçki, milli piyango, kalmak üzere Cumhuriyet Halk Fır- müş, kullanmış olabilir.” serbest ilişkiler konusunda dinin gü- kası’nın Ankara il başkanlığına ge- nah ve haram çizgisi apaçıktır. Biz bu- tirildiğini de bilmiyordur! Bu mu iti- Başkanın, din alanını mevcut ve- nu söyleriz. Bu yasaların da verdiği bir bar? Eğer mesele statü meselesi ise rilerle tanımlama konusunda olduk- görevdir bize. Burada bir bilgi kirliliği Rifat Efendi’nin bir partinin Ankara ça hassas davrandığı anlaşılıyor. Şunu yoktur.” il başkanı değil, daha yüksek bir yö- da söylüyor ki, çok önemli: “Din Diya- neticisi olması gerekirdi! Meselenin net’ten bağımsızdır. Din, din adamla- Altını çizdiğimiz bölüm elbette sı- bu tarafı önemli değil, 1930’larda laik rının tekelinde değildir.” Şu sözdeki kıntılı. Kanunların, kanunları da- CHP’nin zerre kadar laiklikle ilgisi ol- ilk cümlesine tam olarak katılmasak yanak yapan kurum ve kişilerin ha- madığını belgeleyen bir uygulamadır da, ekseriya doğru çerçeveler kurdu- ramları işleme konusundaki tavırları, bu. Paşa, Millî Mücadele döneminde ğunu söyleyebiliriz: “İslam, insanla- baskıları başkanın da malûmu olma- olduğu gibi gerektiğinde dini ve din rın hangi rejimle yönetildiğiyle değil, mış olamaz, diyoruz. adamlarını dama taşı gibi kullanabi- dinin o insanî, ahlâkî değer ve hedef- leceğini bir daha göstermiştir. lerinin ne kadar gerçekleştirildiğiyle Velhasıl Gazi Paşa, Cumhuriyet’ten ilgilenir. Adaleti, dünya nimet ve kül- sonra halkın “Kuzu Paşa” dediği Fevzi Şimdi laikliği bayraklaştıranlar ve- fetlerinin doğru paylaşımını sağlaya- Paşa’yı askeriyenin, yine her türlü tali- ya laiklik şampiyonu partilerin yöne- biliyor, insana insan olarak değer ve- mata uyma konusunda Kuzu Paşa’dan ticileri, mevcut Diyanet İşleri Başkanı rebiliyor, istişareyi, katılımı, ötekini geri kalmayan Rifat Efendi’yi de Diya- iktidar partisinin Ankara il başkanı adam yerine koymayı başarabiliyor net’in başına geçirmişti. Paşa’nın Rifat yapılsa nasıl bir tepki ortaya koyar- musunuz? Esas olan odur.” Hoca üzerinde otoritesi o kadar güçlü lar acaba? Elbette böyle bir uygula- idi ki, 86 yıl sonra halefi olan başkanın ma birçok sebepten doğru bulunma- Dini ferdileştirme yaklaşımını ay- savunduğu laiklik anlayışını anlamsız yacaktır. Bir kere, bir din teşkilatının nı çerçevede sürdürüyor başkan: “Din bırakan noktalara kadar gidiyordu. başkanı bir siyasî partinin değil il baş- kanı, üyesi bile olmamalıdır. İlaveten üst kademede bir memur olarak da Diyanet İşleri Başkanı’nın bir siyasî partinin üyesi ve il başkanı olması da doğru değildir. Buna rağmen lâfı do- landırmadan şunu söylemek zorun- dayız: bu fikirler veya kanaatler, Ata- türk’ün uygulamasına aykırıdır! Rifat Börekçi, yani Atatürk döne- minin Diyanet İşleri Reisi, 1930’larda aynı zamanda CHP’nin Ankara İl Baş- kanıydı! Gelin de çıkın işin içinden! “Atatürk ve laiklik” konusunda dikkatimizi çeken bir uygulamaya yıllar önce Naşit Hakkı Uluğ’un Hem- şehrimiz Atatürk adlı kitabında rast- lamıştım. Başka kaynaklarla doğru- layamadığım için ihtimal vermek istemediğim bu uygulama Cumhuri- yet Arşivi’nde CHP belgelerini karıştı- rırken ciddiyet kazandı. Gazi aynı zamanda CHP (o zaman “Fırka”sı) başkanı olarak Diyanet İş- leri Reisi Rifat Börekçi’ye hem “dün- yevî” ve hem de “siyasî” bir vazife tev- di ediyor. Şu anda laiklik üzerinde konuşan, yazan, ahkâm kesen her- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 61

 Dosya ————————————————————————————————————————— » Cumhuriyet bayramı kutlaması teşekkürü Rifat Börekçi’nin, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlama telgrafına cevaben Atatürk’ün Börekçi ve arkadaşlarına gönderdiği teşekkür belgesi (yanda). Diyanet İşleri Reisi sıfatı yanında “Cumhuriyet Halk Partisi İlyönkurul Başkanı” hitabı dikkat çekiyor. kesin bunu teslim edeceğinden şüphe teşekkül namına veya müstakillen geçinen CHP’nin havasını kaçırmış- etmiyoruz. Gazi, CHP Genel Başkanı namzetlik (adaylık) koymak teşeb- tır. Dindarların da mecburen yöneldi- olarak, Diyanet İşleri Reisi Börekçi’yi büsünde bulunanlar veya namzetlik ği ikinci parti, kurucusu tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Ankara koymak suretile dahi fırkamızın (par- kapatılmıştır, fakat henüz halkta mu- il başkanlığına tayin ediyor (Unvanı: timizin) muvaffakiyeti aleyhinde her halif partinin oluşturduğu hava dağı- CHF Ankara Vilayet İdare Heyeti Rei- hangi kimseler tarafından her hangi tılamamıştır. Rifat Hoca işte bu hava- si). O da elbette bunu, ek görev olarak bir mahiyette faaliyet his olunursa et- yı dağıtmak için Ankara’da vazifeye kabul ediyor. CHP arşivinde “Rifat” rafile ve mufassal olarak süratle ma- çağrılmıştır. O da vazifesini bihakkın imzalı çok sayıda vesika var. lumat verilmesi rica olunur efendim.” yerine getirmiştir! Vesikalar ortadadır ve Diyanet İşle- Biz deriz ki, Diyanet kuruluşta ta- Zaman zaman Rifat Börekçi’nin ri Reisi Rifat Börekçi bir süre aynı za- mamen siyasî bir kurumdur! Devlet kefen parası ile Mustafa Kemal Pa- manda Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasetinin din teşkilatında yürütül- şa’ya destek verdiğini yazan sulu göz Ankara il başkanlığını yapmıştır. mesi için vücut verilmiş bir teşkilat- Kemalistler, nedense onun CHP An- Doğrudan siyasetle uğraşmıştır, siyasî tır. Gerektiğinde başkanı siyasî bir kara il başkanı olduğunu bilmezler kararlara imza atmıştır. Bu, dinle si- kurumda görevlendirilebilir ve bu da veya bilmezden gelirler!2 yasetin birlikte yürütülmesi, dinin si- onun görevine halel getirmez! yasete âlet edilmesi veya siyasetin di- Dipnotlar ne âlet edilmesi anlamına gelmez mi? Bu görevlendirme ne zaman yapıl- 1. 5 Nisan 2010 tarihli Star gazetesinde Fadime Özkan’ın Veya din ve devlet işlerinin karıştırıl- mıştır? 1930’un güz aylarında Serbest ması şeklinde anlaşılmaz mı? Cumhuriyet Fırkası’nın danışıklı ola- yaptığı konuşma. rak kurulması, buna rağmen halktan 2. Bu hususu ilk defa Mağlubiyet İdeolojisinin Sonu kita- İşte Rifat Efendi’nin CHP Anka- büyük rağbet görmesi üzerine kuru- ra “Vilayet İdare Heyeti Reisi” olarak cusu Fethi Bey tarafından kapatılma- bında dile getirmiştik (Ankara, 2007). Ankara ilçelerine gönderdiği 18 Mart sı hatırlanmalıdır. Mevcut siyaset ze- 1931 tarihli yazı: minini allak bullak eden muvazalı D. Mehmet Doğan ikinci parti, “kurtarıcılık” rantı ile Yazar. “Kazanız dahilinde her hangi bir 62 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

 Kayıtlar ———————————————————————————————————————— Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmed Şerefeddin Yaltkaya İskilipli Atıf Hoca’nın İslam Yolu adlı ilmihali hakkında bakın hangi değerlendirmede bulunmuş. İSKİLİPLİ ATIF HOCA’NIN KİTABINA DİYANET YORUMU İslamın şartlarını altı olarak göstermiş! T.C. DİYANET İŞLERİ REİSLİĞİ Hususi 7/7/1944 Beğim Selam ve ihtiram Merhum İskilibli Atıf Efendi’nin İslam Yolu nam ese- rinde İslamın şart ve binasını altı göstermiş olduğunu okudum. Peygamberimizin: “Buniyel İslâmı ala hamsin: Şehâdetü ellâ ilahe illâl- lâh ve enne Muhammeden Rasulullah ve ikâmi salah ve itâiz zekah…” suretiyle beyan buyurdukları hadis-i şeriflerinde İsla- mın binasının beş olduğunu Peygamberimiz buyur- muşlardır. Hep bildiğimiz ve şimdiye kadar bildirdiği- miz budur. Kendisi bu hususda eslaf-ı kiram ve hatta Peygamberimize muhalefetle altı saymış olduğunu 15 inci sahifenin sonunda itiraf ediyor. Çok çok selam ederim. Tevfikat-ı İlahiyeye her an ve zaman mazhar buyurulmaları duasıyla hatm-ı kelam kılınır. M. Ş. Yaltkaya Not: Aslı özel arşivimizde bulunan M. Ş.erefeddin Yaltkaya’nın 7 Temmuz 1944 tarihli bu notunun kime hitaben yazıldığı tes- pit edilememiştir. DT

 Dosya ————————————————————————————————————————— Gazeteci - Yazar Avni Özgürel: Diyanet 93 Yılda Nereden Nereye? 3 Mart 1924 tarihli kanunla kuruluşundan bu yana Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hak, vazife ve sorumluluk çemberi nasıl daralıp genişledi? Avni Özgürel dönemde çok sayıda ‘Kam’ zihniyet dünyasında fazla kendisinden beklenen hiz- bir değişiklik olmadı. Hat- Gazeteci - Yazar. metleri vermekte başarısız ta halk bu inancını dinî görüldüğü için canından dayanaklar bularak İslam 2200 yıllık tarihimizin derlik eden kişi; adı ister oldu. Padişahın atı tökezle- çatısı altında da korudu. ilk bin yılı Gök Tanrı dini, bey, ister kağan, han, ha- yince müneccimin ‘la hav- Selçuklu ve Osmanlı asırla- Paganizmin değişik yorum- kan, padişah olsun, çoğu le’ çekmesi sebepsiz değil. rı boyunca sadece halk de- ları, Zerdüşlük, Mani, Tao, kez dinî otoriteyi de temsil ğil, hükümdarlar da Allah Budizm vs. inançlarına bağ- etti ya da tayin ettiği kişi- İslam inanç halkasına tarafından bu göreve seçil- lı geçti. İslamla şereflendik- ler üzerinden inanç saha- girdikten sonra ister iste- miş olduklarını düşündü- ten sonra da zaman zaman sını kontrol etti. El üstün- mez emirlerin din âlimle- ler. kabile, boy çekişmeleri kıs- de tutulan, saygı gören din riyle, müftülerle ilişkile- kacında savrulsak da, ge- adamları vardı var olması- ri farklılaştı. Ama İslamın Dayanak Kur’an’da Nisa nelde Sünnî, bazen Şiî çiz- na ama onların birinci gö- ferdiyetçi yaklaşımı ne suresinin 59. ayetiydi: “Ey gisinde olduk. revleri hükümdarı kötü denli güçlü olursa olsun, inananlar, Allah’a, peygam- ruhlardan, nazardan, kö- tarihi boyunca tanrının bere ve içinizden emrede- Bütün bu asırlar boyun- tü enerji veren yıldızların kağanları ‘kut’, yani kendi cek kudret ve liyakata sa- ca inanç halkasındaki fark- etkisinden, büyüden, iha- katından gönderdiği ener- hip olanlara itaat edin.” lılaşmalara rağmen bir şey netten korumaktı. Pagan jiyle özel olarak seçtiğine hiç değişmedi: Topluma li- inanan Türk toplumunun Söz konusu ‘itaat’ haya- tın bütününü kapsıyordu Millete sıkıntı veren etkisi bugünlere uzanacak biçimde devletle elbette. Ama günlük ha- milletin arasını açan uygulamalar neticesinde CHP iktidarı son yatta amelî konular hiç- bulduğunda halkın hissiyatı ve Demokrat Parti’den yegâne bek- bir zaman siyasî otoritenin lentisi devletin inancına saygı göstermesi noktasındaydı. müdahale sahası içinde gö- rülmedi. Keza istisnai du- rumlar dışında fıkhî/ilmî meseleler de… Kaza, ya- 64 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————————— Diyanet’in 93 Yılı 27 MAYIS DARBESİNE DE FETVA VERİLMİŞTİ! 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren cunta, halkın oylarıyla seçip işbaşına getirdiği siyasî kadroların derdest edilip Yas- sıada’ya gönderilmesinin uyandıracağı tepkiyi sınırlamak için Diyanet İşleri Başkanlığı’na “Darbenin meşru olduğuna dair fetva” yayınlaması için baskı yaptı. Fetva metninin ilmî değeri yok elbette ama arşiv kıymeti tartışılmaz. “Aziz cemaat! Kahraman ordumuzun hummalı çalışmaları ve semereli gayretleri cümlemizin malumudur. Bu yolda bize düşen millî, dinî ve insanî vazifelerimiz vardır. Her şeyden evvel şunu bil- meliyiz ki Türk milleti cesur ve olgun ve necip bir millettir. Asla haksızlığa, adaletsizliğe tahammülü yoktur. Varlığını ve ege- menliğini vatan ve millet uğrunda feda etmekten çekinmeyen ulvi bir millettir. Zira ecdadından aldığı tecrübe bunu iktiza ettirmektedir. Fatihlerin, Yavuzların, Yıldırım ve Atatürk’ün izinden giden kahraman bir milletiz. İşte Millî Birlik Komitesi ve azası bu ulvi milleti temsil et- mektedir. Her şeyden önce imanda birlik vatanda dirlik şiarına şiddetle ihtiyacımız vardır. Vatan için en aziz canımızı dahi esirgeyemeyiz. Zira vatanını sevmek imandandır. Vatana iha- net ise cinayetlerin en büyüğüdür. Fertlerden cemiyetler, cemiyetlerden de hükümetler teşekkül ettiğine şüphe yoktur. Çünkü millet devletsiz, devlet de milletsiz olamaz. Bunlar birbirlerinin mülazımıdırlar. O halde aziz cemaat, biz de millet olarak köylü ve şehirli hepimiz elbirlik milli birlik hükümetimize, ordumuza müzâhir olma- lıyız. Geceli gündüzlü durmadan çalışmalıyız. İlimden, fenden ve sanat ve teknikten ileride ve tıbba olanca kuvvet ve kudreti- mizle uğraşmalıyız. Ecnebi milletlere karşı kıymetli mevkiimizi yükseltmeliyiz. Bu yolda bizim çalışmalarımız hem dinî ve hem de vatanî bir vazife olduğuna şüphe yoktur. Elâ inne ahsene’l kelâm...” ni kanun ve yargı sahası- Mahalle bekçisi imam Şurası gerçek ki, özel- fetva vermeyi reddetmesi na gelince Fatih Kanunna- yapıldı likle imparatorluğun son üzerine teamüllere aykı- mesi’nde görüldüğü üzere yüzyılında siyasî sonuç do- rı olarak Şeyhülislam Zi- ‘örfî hukuk’ başlığı altın- Unutulmaması gereken ğuran fetvaların altında yaüddin Efendi’nin imza- da çerçevelenen alan hü- ayrıntı, hükümdarların bu imzası olan Şeyhülislam- sını taşıyan fetvayla hal’ kümdarlık hak ve hukuku kararları verirken Şeyhülis- lar siyasî hareketlerde ta- edildi. olarak görüldü. lam fetvası olmadan hare- raftılar. Örneğin Sultan ket etmediğiydi. Fetvaların Aziz, “Rüştü Paşa’nın ıs- Millî Mücadele döne- Bu pencereden bakıldı- alınması bazen zor oldu, rarıyla şeyhülislam yap- minde Ankara hükümeti ğında Osmanlı İmparator- bazen ısrar yetmedi, mak- tık, Allah vere de bir halt yıllarında, yani Cumhuri- luğu tahtına çıkmış hü- sat Şeyhülislam değişikli- etmese” diyerek göre- yet’in ilanından önce hü- kümdarlar “Zıllullah fi’l ğiyle hâsıl oldu ama sonuç- ve getirdiği, annesi Per- kümette Şer’iye ve Evkaf alem”, yani Allah’ın yeryü- ta şöyle ya da böyle istenen tevniyal Valide Sultan’ın Vekâleti adı altında bir zündeki gölgesi ya da “Ha- fetva alındı. Saltanat de- “müfsid (fesatçı) imam” di- bakanlık yer alıyordu. 3 life-i ruy i zemin” olarak ğişikliğini öngören fetva- ye andığı Şeyhülislam Ha- Mart 1924’te Diyanet İşle- anıldı. Ve sıradan insanlar lar dahi önce mevcut siyasî san Hayrullah Efendi’nin ri Başkanlığı kuruluncaya için geçerli kuralları pa- otoritenin şer’an meşruiye- fetvasıyla tahttan indiril- kadar bu bakanlık Şeyhü- ranteze alma imkânı ve- tini kaybettiğine ilişkin te- di. Keza II. Abdülhamid lislamlık ile Diyanet İşleri ren “Siyaseten katl” veya ferruatlı açıklamalardan de Fetva Emini Hacı Nuri Başkanlığı arasında köprü daha kapsamlı bir hüküm sonra ulema ve vüzera tara- Efendi’nin “Padişahın ken- vazifesi gördü. alanı olan “Nizam-ı âlem fından yeni durumun önü- di kararıyla tahttan çekil- için” gerekçesini kullan- nü açan “el-cevap olur...” mesi uygundur” diyerek “İslam dininin itikat dılar. hükmüyle noktalandı. ve ibadet alanıyla ilgili iş- leri yürütmek ve dinî 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 65



 Dosya ————————————————————————————————————————— » Fetva Emini Hacı Nuri Efendi “Padişahın kendi kararıyla tahttan çekilmesi uygundur” diye fetva vermeyi reddedince, Sultan II. Abdülhamid teamüllere aykırı olarak Şeyhülislam Ziyaüddin Efendi’nin imzasını taşıyan fetvayla hal’ edildi. kurumları idare etmek”. 3 sinden sorumluydu. Bunun telakki eden idarenin mu- kasaba ve köylerde ezan Mart 1924 tarihli kanunda dışında ne dinî bir görevi, radı tam tersi olsa da çare- okuyacak, namaz kıldıra- görev alanı böyle tarif edi- ne yetkisi bulunuyordu. siz kalan halk gizlice örgüt- cak, ölüleri yıkayacak, cu- liyordu Diyanet İşleri Baş- lenen dinî örgütlenmelere ma hutbelerini okuyacak kanlığı’nın. Ülkedeki bü- Zamanla din hizmeti yöneldi. İstanbul Müftüsü imam hatip ve hatta müez- tün cami ve mescitlerle verecek kişileri yetiştiren Mehmet Fehmi Efendi’nin zin bile bulunmamaktadır. bunların görevlilerinin ida- okulların kapanmasıyla ziyaretine gelen Sulhi Dön- Umumiyetle şehir, kasaba resi yanında tekke ve zavi- (1933’te İlahiyat Fakültesi, mezer Hocaya: “Bugün ha- ve köyler ahalisinin zaman yelerle bunlarda görev ya- 1930’da önce İmam Hatip yatımın en elemli gününü zaman şuraya buraya baş- pan şeyhlerin idaresinden Mektepleri’ne çevrilen Dâ- geçirdim. Bir camiye imam vurmakta oldukları ve bu de başkanlık sorumlu kı- rü’l-Hilafeti’l Aliye Medre- olarak mahalle bekçisini yolda ne yapılması lazım lınmıştı. 1925 yılında tekke seleri kapatıldı, 1933’te din tayin ettim” dediği günler- geleceği hakkında mahalli ve zaviyelerin kapatılma- eğitimi aşama aşama iler- den söz ediyoruz. ve hatta mıntıkaları hari- sıyla bunlara dair hususlar leyen bir sürecin sonun- cindeki yerlerin müftülük- başkanlığın görev alanın- da müfredattan çıkarıldı) Keza 1942’de Diyanet İş- lerine müracaat ettikleri ve dan çıkarıldı. DİB mevcut ülkede din hizmetleri ve leri Başkanı Şerefeddin bazı mahallerde ise köyle- camilerle bunlarda görev diyanet alanında tam bir Yaltkaya’nın, Başbakan- rin hiçbirinde imam ve ha- yapan hizmetlilerin idare- kaos oluştu. Dini, rejime lığa resmî yazıyla ilettiği tip gibi dinî vazife sahipleri muhalif bir unsur olarak tablodan, “…Bugün birçok 66 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————————— Diyanet’in 93 Yılı “ŞÖYLE B..TAN BİR RİFAT ATTIK İŞTE” » Rifat Börekçi Ahmet Kabaklı merhum Tercüman’da 1990 yılında Falih Rıfkı’dan alıntılayarak Cumhuriyet’in ilk Diyanet İşleri Reisi’yle ilgili bir anektod yazmıştı: Atatürk, o akşam bizi sofraya çağırdı. Yemeğin bitimine doğru, Çocuklar, yarın hilâfeti kaldırıyoruz, dedi. Bunu sizden başkası yapamaz, dedik. Peki öyleyse, dedi Atatürk. Geçin öbür odaya, yazın bir takrir. Ben onu hocalara imzalatayım. Geçtik yazdık. Sabah Atatürk, eliyle Meclis’e getirdi, odasına çıktı. Hocaların kendi aralarında toparlanarak, Hilâfeti ilga takririne ateş püskürdüklerini Atatürk’e biz haber verdik. Hocalar aşağıda hâlâ bağırışıp çağırıyorlardı. Gazi, bunun üzerine öfkelenerek: ‘Çağırın bana aşağıdan Rıfat Hoca’yı’ dedi. Çağırdılar, Hoca hem öfkeli, hem sıkılgandı. Mustafa Kemal yüzüne bile bakmaksızın: Hoca şu takriri imza et, dedi. ‘Ama paşam, Hilâfetin ilgası gibi ciddi bir konuda, müzakere filan olmaksızın… Sonra biz, din adamları bunu istemi…’ Ata- türk sözünü kesti, ‘Hoca imza et dedim, keyfini bozarım sonra’ dedi. Rıfat Hoca biraz yutkundu, ama mecburen imzaladı. Üzgün, öfkeli bir halde aşağı inince hocalar etrafını sardılar. Onun konuşmasına vakit bırakmadan: ‘Neee? Yoksa takriri imzaladın mı?’ diye bağırdılar. Hoca: ‘Canım, imza değil de, ne yaparsın, şöyle bir b..tan Rifat attık işte’ dedi. bulunmadığından, cena- kisi bugünlere uzanacak bunun dışında siyasî ikti- vermek kolay değil. Tür- zelerin ekseriya yıkanma- biçimde devlet ile milletin darların etkisine açık ça- kiye Cumhuriyeti hükü- dan gömülmekte olduk- arasını açan uygulama- lışmak zorunda kalmış metleri Diyanet İşleri Baş- ları ve bu esefli halin, lar neticesinde CHP ikti- olsa da Diyanet İşleri Baş- kanlarına sıradan devlet halkın vicdanları üzerin- darı son bulduğunda hal- kanlığı hizmetleri itiba- memuru muamelesi yap- de ızdıraplar hasıl ettiği kın hissiyatı ve Demokrat riyle etkinliğini arttıran, mayı bırakalı yıllar oldu. sık sık vuku bulan müra- Parti’den yegâne beklenti- 1924’te ve sonraki düzen- Diyanet İşleri Başkanları caatlardan anlaşılmakta- si devletin inancına saygı lemelerde öngörülmeyen kabine üyesi olmamakla dır.” Sonraki yıllarda Diya- göstermesi noktasınday- ağırlıkta bir kurum hali- birlikte protokolde Başba- net İşleri Başkanı Ahmed dı. Kastamonu Milletveki- ne geldi. kan Yardımcısı mevkiin- Hamdi Akseki’nin şikâyeti li Muzaffer Ali Mükta’nın de görülegeldi. Ancak baş- de aynıdır. sözüdür: Yıllar içinde siyasilerin, kanlığın hizmet alanı ve kendisini ‘laiklik komise- kendisinden beklenenler Nasıl bir örgütlenme? “Bizler Demokrat Par- ri’ gibi gören çevrelerin öylesine genişledi ki, gü- ti’den iktidara geçer geç- oluşturduğu hava dolayı- nümüzde imparatorluk Üzüntü veren, bu mez milleti refaha kavuş- sıyla dinî alanda görünme yıllarının Şeyhülislamlık umursamazlık hali yaşa- turmasını beklemiyoruz. korkusu da son buldu. Cev- çatısına tekabül eden, tek- nırken Diyanet İşleri Baş- Bu, zamanla olacak iştir. det Sunay umre ziyareti sı- ke ve zaviyelerin yasakla- kanlığı’nın eli kolu bağ- Bizlerin birden çarıkları- rasında çekilen ihramlı fo- malarının sınırladığı hiz- lı halde bırakılması; daha mızı kundura, bez panto- toğraflarını yaktırırken, metleri de kapsayan bir ötesi, 15 Kasım 1935’te çı- lon ve ceketlerimizi ku- Kenan Evren bunun bilin- örgütlenmeye ihtiyaç ol- karılan kanunla cami ve maştan yapamazsınız. mesinde sakınca görmedi. duğu açık. mescitlerden bir kısmının Bunu beklemiyoruz. Yal- Siyasiler de çekingenliği kullanım dışı sayılarak de- nız bizleri dinî ve manevî üzerlerinden attılar. po vs. hizmetler için tahsi- sahada hürriyet ve refaha si ya da satışı yoluna gidil- kavuşturun, bu kâfidir.” Diyanet İşleri Başkan- mesiydi. lığı açısından mevcut çer- 1950 sonrası darbe dö- çeve son ve yeterli mi, de- Millete sıkıntı veren et- nemlerinde baskılanmış, nilirse, buna “evet” cevabı 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 67

 Dosya ————————————————————————————————————————— © SEDAT ÖZKÖMEÇ Devlet eski Bakanı Hasan Aksay, bakanlığı süresince görev yapan Diyanet İşleri Başkanları ile ilgili bilinmeyen ayrıntıları Derin Tarih okurlarıyla paylaştı. Devlet Eski Bakanı Hasan Aksay Diyanet Siyasî Otoriteden Bağımsız Politika İzleyemez  KONUŞAN: OLCAY CAN KAPLAN Ne gibi farklılıklar getiriyordu tasarı? Getirdiği değişikliklerin hepsini hatırlamam müm- 1965 yılında değiştirilen Diyanet Kanunu’nda sizin de kün değil fakat başıma iş açan bir mesele vardı ki, ka- payınız olduğunu biliyoruz. O günleri anlatır mısınız? naatimce o en önemlisiydi. Kanun görüşülürken dedim Diyanet Kanunu’nu değiştirme fikri Millet Partisi ki: “10 sene sonra en azından İmam Hatip mezunları Kur’an kurslarında hoca olsun. Okumuş adamları oku- milletvekili Mehmet Altınsoy tarafından ortaya atılmış- muş adamlar yetiştirsin.” Sesimi yükselttim. Bu değişik- tı. Adalet Partisi’nden bizler de tasarıya destek olduk. liği CHP’liler bile kabul etti. Fakat bakan olduğum za- Mehmet Bey eski Diyanet İşleri Reislerinden Ahmed man 1.029 adet Kur’an kursu vardı. Bakanlığım boyunca Hamdi Akseki’nin damadıydı. Ortak bir kararla iki par- Kur’an kurslarına 4.500 kadro açtım ama bir türlü İmam ti bu kanunu değiştirmek için komisyonda çalıştık. Ben Hatip mezunlarını Kur’an kursu hocası olarak tayin ede- hem komisyon üyesiydim, hem de AP’nin sözcüsüydüm; medim. Çünkü o zamanlar İmam Hatip mezunları müf- tasarıyı ben sundum. Adalet Partisi içerisinde Celal Ba- tü oluyordu. Adam müftü olmak varken kurs hocalığını yar’ın kızı Nilüfer Gürsoy’un başını çektiği bir ekip “la- tercih eder mi? Açtığım kadrolar boş kaldı uzun yıllar. ikliğe aykırı mı?” diye bir müddet tasarıya muhalefet et- tiler, lakin sonra mesele çözüldü. Adalet Partisi geniş bir Askerler bu kanunun değişmemesi için baskı yaptı mı? koalisyon hareketiydi ama ana omurgayı muhafazakâr- lar oluşturuyordu. Bu sebeple çok büyük sorunlar yaşan- madan meclisten de geçirdik tasarıyı. 68 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

———————————————————————————————————— Hasan Aksay ile Söyleşi Biz baskıyı hissetmedik fakat AP’nin parti yönetimine ları severdi. Süleyman Hoca her ne kadar tedirgin bir zat baskılar yapıldığını duyduk. Daha çok Nilüfer Hanım ve olsa da Hoca’nın sözünden çıkmazdı. Bu tedirginlikle ilgi- çevresindeki vekiller bir nevi askerlerin sözcülüğünü yapa- li bir hatıramı paylaşmak istiyorum: Muhammed Ali’nin rak parti içi muhalefet yöntemiyle baskıyı bizlere yansıtma- Türkiye ziyareti sırasında Süleyman Ateş bir program ge- ya çalıştılar. Celal Bayar şedid bir İslam aleyhtarıydı, hatta tirdi. Bir baktım, Anıtkabir ziyaret adresleri arasında yer İsmet İnönü’den bile daha sertti bu konuda. Kızı da zaman alıyor. Ne alakası var kardeşim?, diye sinirlendim. O da Ge- zaman onu aratmıyordu. Şaşırabilirsiniz fakat CHP millet- nelkurmay’dan böyle bir talep geldiğini belirtti. Bir kez de- vekilleri Nihat Erim ve Turan Güneş İslam dinine ve Müslü- ğiştirmesini teklif ettim, yapmadı. Ben de aldım programı, manlara daha yakın isimlerdi. Nitekim bu kanun görüşü- Anıtkabir kısmını çıkardım. Süleyman Hoca’ya da dedim lürken de çok fazla muhalefet etmediler. ki: “Sana bunu söyleyen adama git söyle, bakan bey böy- le uygun gördü de.” Bizim neslimizin Müslümanları maale- O dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı sizin bakanlığınıza sef çekingen ve korkaktı. Özellikle askerlerden çekinirlerdi. bağlıydı. Diyanet İşleri Başkanlarıyla ilişkiniz nasıldı? Ben en genç milletvekili olarak meclise girdiğimden dolayı Diyanet İşleri Başkanlığı siyasî otoriteden bağımsız po- biraz daha cesaretliydim. Ragıp Gümüşpala’nın bendenizi zisyon alamaz. Siyasî irade neyi istiyorsa onu yapmakla yü- her daim desteklemesi de bu sebeple olmuştur. kümlüdür. Bağımsızlığı maalesef yoktur. Bizim gayemiz her daim Müslümanların haklarının korunmasıydı. Ma- Tayyar Altıkulaç’ın Başkanlığı devrinde Erbakan Hoca ile so- sonların dediğini yapan isimlerle problemler yaşadığımız runlar yaşadığı iddia ediliyor. Hoca’ya yakın biri olarak cevap- oldu. O zamanın Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan’ı değiş- larsanız seviniriz. Bunlar ne kadar doğru? tirmek için çok uğraştım. Tabii cahilliğimiz de var. Hoca’ya Evet, başkanlığı döneminde Tayyar Altıkulaç, Erbakan dedik ki: “Sizin yerinizde sakallı, dışarıdan bakıldığında Hoca ile büyük sorunlar yaşamıştır. Aslında MSP hareketin- daha heybetli görünen biri olsa…” O da, “Beraber çalışa- den gelen herkesle sorun yaşadı Tayyar Bey. Diyanet İşleri lım, her şeyi dediğin gibi yaparız” diye karşılık verdi. Biz bünyesinde çalışan MSP kökenli isimlere baskılar yapmış- değiştirmek için uğraştık. İtiraz etti. Benim dediğimin ter- tır. Çok şikâyet gelirdi partililerden. Sebebini bilmiyorum sini yaptı. Burada ismini vermek istemediğim fakat herke- ama o her zaman Demirel ve arkadaşlarına yakın olmuş- sin yakından tanıdığı bir ilin müftüsüne “Gel, tur. Değiştirmek için çok uğraştık Tayyar Bey’i. reis sen ol” dedim. “Olurum fakat gençliğim- Hoca, “Derhal göndermeliyiz” derdi. Ama ba- den beri kendime verdiğim bir söz var. Mutla- şaramadık. Bir ara din eğitim genel müdürü ka bir camide Cuma vaazını ben vereceğim. yaptılar, orada da görev yapmasını istemedi Bunu yapmak isterim” dedi. Bunun üzeri- Erbakan Hoca. Hasta diye Londra’ya gön- ne arkadaşlarıma şöyle söylediğimi hatır- derdi. Demirel, “Hoca, adam hasta, bı- lıyorum: “Biz adama memleketin hut- rak görevden almayalım. Sana ne zararı be ve vaazlarını sen hazırla diyoruz, o var?” derdi. yerellikten kurtulamamış. İlla ben va- az edeceğim diyor.” Bu gibi sebeplerden 28 Şubat sürecinde birçok icraatı ötürü istediğim isimleri reis yapamadım. tartışılan Mehmet Nuri Yılmaz’ı soralım Onun ardından Diyanet Başkanı olan zat » Necmettin Erbakan son olarak. (Dr. Lütfi Doğan) okuldan hocamdı, onunla Kendisini tanırım. O dönemki icraatları- çok büyük problemler yaşamadık. nı onaylamak elbette mümkün değil. Fakat tek suçlunun o olduğu kanaatinde değilim. Di- Süleyman Ateş’in Diyanet İşleri Başkanlığı’na yanet İşleri Başkanlığı adeta bir uygulama mer- kezidir. Resmî politikalar ne söylüyorsa o yapılır. gelişinde sizin isminiz anılıyor. Aksi olduğu takdirde zaten çalışamazsınız. Minarelerden Yeni isim arayışındaydık. Fakat kimi önersem Süley- Türkçe ezan okunurken de bu ülkede Diyanet Reisleri var- man Demirel o ismi veto ediyordu. Bir gün meclis grubun- dı! Ne yapabildiler? O yüzden siyasî otoriteden bağımsız po- litika izleyemezler. Mehmet Nuri Yılmaz da öyle yaptı. Her- da arkadaşlarla konuşurken, “Süleyman Ateş’i önersen he- pimiz kabul ederiz, ne diye diğer isimler konusunda inat ediyorsun?” dediler. Ben de Ateş’i önerdim, herkes kabul et- kesin bindiği trene binmeyi tercih etti. Başkası olsa farklı ti. Onun öncesinde de Süleyman Hoca’dan reisliği istediği- mı olurdu? Sanmıyorum. Başörtülü öğrenciler dinî inanç- ne dair işareti almıştık. Eğer bakanlığınız bünyesinde bir ları yüzünden üniversitelere alınmazken, Fransa’da bir Ya- makamda boşluk oluşmuşsa kimin koltuğu istediğini hisse- hudi öğrenci Cumartesi günü yapılan sınava katılamadığı derseniz. Burada da öyle oldu. O da arkadaşımızdı sonuçta, için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açmış ve o öğrenci için ayrı bir sınav yapılmasına karar vermişti mah- okuldan tanırdık birbirimizi. keme. Peki başörtüsüne neden sessiz kaldı? Çünkü mağdur Necmettin Erbakan ile Süleyman Ateş’in arası nasıldı? olanlar Müslümanlardı. Müslümanlar mağdursa kimsenin Gayet iyiydi. Erbakan Hoca kendi sözünü dinleyen adam- sesi çıkmaz. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 69

 Dosya ————————————————————————————————————————— AHMED HAMDİ AKSEKİ Samimi Bir Müslüman Diyanet’in Kurucu Başkanı Olursa! Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstiklal Mahkemesi’nde yargıla- nan Ahmed Hamdi Akseki, kendi ifadesiyle “Allah demenin cürm-ü meşhut olduğu” ve dinî eserlerle ilgili sıkıntıların yaşandığı bir dönemde Cumhuriyet ideolojisinin sınırlarını aşacak bir külliyatın ortaya çıkmasını sağlamıştı.  RABİA KARAKOYUN GÜNDOĞDU [email protected] “Hey’et-i hâkime memleketin siz- duğunda burada görev yapacak sekiz rı esnasında ona hatırlatılmıştı. den istifade edeceğine kânidir. azadan biri oldu. Müşavere Heyeti aza- Kurum tarihinin en etkili ismi ola- Şu şartla ki inkılabın bugünkü ları arasında yer alıp pek çok kez Baş- esasâtına en ufak bir uygunsuzluk yap- kana vekâlet ederek reislik makamın- rak önce Müşavere Heyeti azası, sonra mayacaksınız. Mevkiniz ve gençliğiniz da da bulunacak olan Akseki, medrese başkan yardımcısı ve nihayet başkan itibariyle, bilhassa Tevhid-i Tedrisat Ka- eğitimiyle birlikte Darülfünun tahsi- olarak görev aldığı Diyanet İşleri Riya- nunu’nun kabulünden sonra dahi va- lini ikmal etmiş, felsefe ve kelam ala- seti’nin işlevi, dinî hükümlerin ve dinî tanî hidemâtta (hizmetlerde) bulunabi- nında önemli çalışmalara imza atmış, müesseselerin siyasî ve idarî yönetim lirdiniz ve bulunabilirsiniz. Bu itibarla medreselerin ilgasından önce Tedrisat üzerindeki etkisini azaltmak ve bunla- beraatinize karar verildi.” Umum Müdürlüğü vazifesini ifa etmiş rın iktidar tarafından denetim altında ve bu görevi esnasında mesai arkadaş- tutulmasını sağlamak şeklinde düşü- Bu sözler birlikte yargılandığı 11 ar- larıyla birlikte yıllardır yapılamayan ıs- nülmüştü. kadaşının idamıyla sonuçlanan An- lahatı kısa bir sürede yaparak Mustafa kara İstiklal Mahkemesi’nde hâkim Kemal Paşa’nın takdirini toplamıştı. Bugünkü Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından Ahmed Hamdi Akseki’ye Üyesi’ne emsal teşkil eden sekiz Heyet-i söylenmişti. Yukarıdaki sözler kendisine söylen- Müşavere azası Diyanet reisiyle birlik- diğinde henüz genç bir Müşavere Heye- te dinin sadece itikat ve ibadet hüküm- Akseki Cumhuriyet’in ilanından kı- ti azasıydı ve ondan beklenenler, üze- leriyle ilgilenecek ve dinî kurumların sa bir süre sonra, 3 Mart 1924 tarihinde rine yüklenen ağır yükler vardı. Bu kısıtlı bir bütçe ile yönetimini sağlaya- Meclis’te ivedilikle kabul edilen bir ka- beklentiler vatan hainlerini yargıla- caktı. Hilafetin kaldırıldığı gün kurul- nunla Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti kaldı- mak için kurulan İstiklal Mahkeme- ması kararlaştırılan bu riyaset, Cum- rılıp devletten bağımsız olmayan fakat leri’nde daha göreve başladığı ilk yıl- huriyet idaresi için başlangıçta oldukça devlet işlerine de karışmayan Başvekâ- larda geçirdiği 40 günlük tutukluluk önemli bir işlev üstlenmişti. Halkın let’e bağlı bir “Umur-ı Diyaniye Reisli- sürecinin sonunda verilen beraat kara- Hilâfet konusunda ikna edilmesi adı- ği”, yani “Diyanet İşleri Riyaseti” kurul- na devreye girmeli, Hilâfet yanlısı söy- 70 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

————————————————————————————————————— Ahmed Hamdi Akseki » Meclis’ten çıkarken çekilmiş bir fotoğraf, 29 Ekim 1947 (Aile Arşivi). lemlerden uzak durulması hususunda tan Rifat Hoca oldukça sadık ve sakin konusu kurumun oldukça sıkıntılı ilk vaiz ve müftüleri uyarmalı ve Cumhu- mizaçlı bir insandı. Göreve geldikten yıllarda rejimin aranılan isimlerinden riyet yolunda hizmet etmenin bütün kısa bir süre sonra Hilâfet, Mecelle ve (tiplerinden) biri olarak görülen Akseki Müslümanların vazifesi olduğunu hut- Kanun-ı Medeni hakkında müspet gö- beklentilerin ne kadarını karşılamış/ beler yoluyla ilân etmeliydi. Bütün bu rüş beyan etmiş, yeni kullanılacak ser- karşılayabilmiştir? sebeplerle kurumun başına getirilen puşlar hakkında fetva vermişti. Öyle kişinin Mustafa Kemal Paşa’nın ve yeni ki, devletin isteği üzerine camilerde Cevabı sağlıklı bir şekilde verebil- rejimin manevi destekçilerinden olma- tayyare piyangosuna katılmanın caiz mek için öncelikle o günlerde toplum- sı icap ediyordu. olduğunu bildiren el ilanlarının dağı- sal ve dinî alanda yaşanan köklü deği- tılmasında bir mahzur görmemişti. şiklikleri gözden geçirmek gerekir. Bu isim Ankara Fetvası’nın hazırla- yıcılarından, ilk günden itibaren Ku- Burada cevabını arayacağımız esas Hilâfetin kaldırılmasıyla başlayan va-yı Milliye’nin hizmetkârlarından, soru şudur: Acaba kurulması karar- süreç medrese ve tekkelerin kapıları- 1908’den itibaren de Ankara Müftülü- laştırıldıktan kısa bir süre sonra bu na kilit vurulması, camilerin kulla- ğü yapan Rifat Hoca idi. Yaşı hayli iler- kurumda göreve başlayan ve 1924-51 nım durumuna ve büyüklüğüne gö- leyen ve hastalıkları gün geçtikçe ar- yılları arasında, yani ülkenin ve söz re sınıflandırılıp bir kısmının buğday ambarı, bir kısmının askerî depo hali- “Allah demenin cürm-ü meşhut olduğu” bir ne getirilmesi, ihtiyaç fazlası kabul edi- hava memleketin üzerine çökmüş, her geçen lenlerin satılarak banka, Halkevi gibi gün yayılan dinsizlik cereyanı gençleri etkisi kurumlara tahsis edilmesi ve pek ço- altına almaya başlamıştı. ğunun kapatılmasıyla devam etmişti. Harf inkılabı ile bir gecede bütün halk okumaz-yazmaz olarak uyanmış; Arap harfli kitapların basımı, satımı, hatta evlerde bulundurulması bile yasak- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 71

 Dosya ————————————————————————————————————————— — ÜSTADIN DILINDEN BIR BAŞKANIN IZDIRABI lanmıştı. Din dersleri önce kademeli olarak, -sonra da tamamen- okul müf- Necip Fazıl Diyanet İşleri Başkanı olduktan sonra hocası Akseki’yi eleştirse de redatlarından çıkarılmıştı. Akseki’nin ilişkileri ölene kadar devam etti. Bir Ankara ziyaretinde hocasının içinde bulun- kendi ifadeleriyle söyleyecek olursak, duğu ruh halini şöyle anlatır. “Allah demenin cürm-ü meşhut oldu- ğu” bir hava memleketin üzerine çök- “Bundan 30 küsur yıl önceydi. (…) eski hocamız Ahmed Hamdi Akseki’yi, hazır müş, her geçen gün yayılan ve sempati Ankara’ya gelmişken ziyaret edelim, dedik. O zamanlar Diyanet İşleri, Ulus tara- duyulan dinsizlik cereyanı gençleri et- fında, Bankalar Caddesi’nde, refahlı bir aileye bile yetmeyecek, kümese benzer kisi altına almaya başlamıştı. bir apartman dairesindedir; Aksekili Hoca da Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı başkan yardımcısıdır. Aksekili, eski talebesini kollarını açarak iştiyakla İşte bu günlerde Akseki dinin resmî karşıladı ve bana saatlerce dert yandı. Birden o kadar fenalaştım ki, kendisine olarak temsil edildiği bu kurumda Mü- edep dışı bir laf ettim: ‘Hocam, sen bu makamda oturacağın yerde sırtına bir şavere Heyeti azaları arasında en etki- küfe alıp kanalizasyondan necaset taşısan daha hafif olmaz mı?’ Aksekili’nin li isimken kendisine tanınan şartları benzi o türlü attı ki, bir ân, arkasındaki beyaz kireç badanalı duvardan çehresi- ve imkânları zorlamış, beklentilerin ni ayıramadım. Ve işte, dünyada ve âhirette seve seve şahitliğini edeceğim şu bir kısmının karşısında durabilirken, sözüne muhatap oldum: ‘Hakkın var Necip Fazıl, ne yapayım ki, ben burada daha bir kısmını da zımnen desteklemek fazla kötülüğe mâni olmak için oturuyorum!’. O zaman ürperdim ve kendisine zorunda kalmıştır. Örneğin 1926 yılı- ‘İhlas ve ıstırap dereceni Allah’a havale ediyorum! Eğer böyleyse ecrin, bu işlere na denk gelen 1344 Ramazan’ında İs- uzak kalmaktan çok daha büyüktür!’ dedim.” tanbul Göztepe’de dersiamdan Cema- leddîn Efendi (Seven) Türkçe tekbir “Diyanet İşleri Reisi olunca da şu müstesna ıstırap tavrı içinde bana dert yan- alıp Türkçe namaz kıldırdığında iba- dı: ‘Ne yapayım Necip Fazıl, başımı alıp kaçayım mı, yerimde oturup da kıvrana- detlerin Türkçeleştirilmesi ve özellik- yım ve acı içinde kavrulayım mı, ne yapayım?’ Ona dedim ki: ‘Kaçamazsın; hain le ‘Türkçe namaz’ meselesinde yapılan olursun! Oturamazsın, ihanet etmiş olursun!.. Artık düşün, bu rejimde işlerin ve gün geçtikçe dozu artacak olan tar- ne hâle getirildiğini ve hangi şekil sana uygun düşerse ona göre davran!’ Çok tışmalara en net cevabı Namaz ve Kur’ân geçmedi, bizzat Başkanlık makamına geçmekle her türlü yıldırımı üzerine çekici isimli eseriyle Akseki verecektir. Ce- meşguliyet mihrakına yerleşen bu gerçekten mümin insan kül olup gitti.” maleddîn Seven imamlık görevinden alınacak ve kamuoyu nezdinde olduk- ça tepki gören bu meseleyi bir daha gündeme getirmeye uzun zaman kim- se cesaret edemeyecektir. Akif’in meali projesi 1925 yılında TBMM bir Kur’an meâli ve hadis mecmuası hazırlanması yönün- de karar aldığında Babanzâde Ahmed Naim (ö. 1934) ve Kâmil Miras’ın (ö. 1957) Tecrid-i Sarih Tercüme ve Şerhi’nin, Elmalılı Hamdi Yazır’ın (ö. 1942) Hak Dini Kur’ân Dili tefsirinin vücut bulma- sını, böylece Cumhuriyet ideolojisinin sınırlarını aşacak bir külliyatın ortaya çıkmasını sağlayacak olan Akseki, ta- rafları ikna adına izlediği ılımlı politi- ka ile bugün bile aşılamayan bu eserle- rin devlet eliyle bastırılmasında etkin bir rol oynayacaktır. Yine aynı pro- je için Mehmet Akif’i de Kur’an meâ- li yazmaya ikna etmenin binbir türlü yolunu arayacak ve nihayetinde bunu başaracaktır. Dinî hayatla, dinî yayıncılıkla ilgili sıkıntıların, sansürlerin kol gezdiği bir dönemde ferdî olarak gece gündüz ça- lışacak; dinî eğitim ve dinî yayın boş- 72 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx » Çok partili sisteme geçişle birlikte Millî Şef dönemi bitmiş ve Cumhurbaşkanlığı koltuğuna Celal Bayar oturmuştu. Ahmed Hamdi Akseki seçimin hemen ardından 22 Mayıs 1950 tarihinde TBMM’de Celal Bayar’la birlikte (Aile Arşivi). luğunu adeta tek başına doldurmaya rülfünun İlahiyat Fakültesi 1949’da An- partili hayata geçiş tartışmalarının ya- uğraşacaktır. Diyanet İşleri Reisliği’nin kara’da kapılarını öğrencilere tekrar şandığı dönemde bu sıkıntıyı pek çok yayın kataloğuna bakıldığında 1950 yı- aralayacaktır. 1927 yılında yayına baş- mahfilde dile getiren Akseki, hüküme- lına kadar Hak Dini Kur’ân Dili ve Tecrid-i layan Ankara Radyosu’nda 27 yıl sonra ti ikna ederek Hademe-i Hayrât kadro- Sarih haricinde yayımlanan 17 eserden Kur’an-ı Kerim sesleri yankılanacaktır. larının yeniden Diyanet İşleri’ne bağ- 8’inin Akseki’ye ait olduğu görülecek- lanmasını sağlamıştır. Şu sözler ona tir. Din derslerinin okul müfredatın- Özerk Diyanet hayali aittir: dan çıkarıldığı dönemde asker için, köylü için, çocuklar için din dersi ki- Ayrıca 1950 yılında vefatından kı- “Evkaf Diyanet İşleri’ne bağlanma- tapları kaleme alan, başta imam ve ha- sa bir süre önce dönemin hükümetine dıkça bütün bu işleri istenildiği yolda tipler için düşündüğü ancak zamanla sunmak üzere “Din Tedrisatı ve Dinî yürütmeye de imkân yoktur. Cena- neredeyse her eve girecek olan İslam Müesseseler Hakkında Bir Rapor” adıy- zelerin kaldırılmasından ve köy ima- Dini adlı vasıflı ilmihali hazırlayan ve la önemli bir metin kaleme alacak ve mından tutunuz da vilâyet müftüsü- bunu devlet eliyle bastırıp dağıtan yi- bu rapor -ülkemizdeki din eğitiminin ne, yüksek vaiz ve mürşitlere, İslam ne odur. gelişimi ve problemlerin yetkili bir dil- Akademisi’ne kadar derece derece din le tasvir edilmesi açısından- bir dönüm adamları yetiştirecek mektepler, ders- Yine onun başkanlığı döneminde noktası olarak 1950 sonrası dinî ve haneler tesis ve idaresi de düşünülecek 1925’te kapatılan türbelerden tarihî siyasî hayatı derinden etkileyecektir. işlerdendir. Bütün bunlar ancak teş- değer taşıyanlar ve sanat değerini ha- kilâtı tevsî ve ikmal olunmuş, istiklâli iz olanlar tekrar açılacaktır. 1939-46 1931’de Meclis’ten geçen kanunla kanunî tekeffül altına alınmış bir Di- yılları arasında okul müfredatında hiç bütün camilerin ve Hademe-i Hayrât’ın yanet Riyaseti müessesesinin kurulma- yer ayrılmayan din dersleri programa (cami görevlilerinin, din adamlarının) sı ile kabildir.” dâhil edilerek derslerde okutulacak ki- yönetimi Evkaf (Vakıflar) Umum Mü- taplar Akseki tarafından kaleme alına- dürlüğü’ne devredilmişti. Böylece Ha- Akseki’nin üst makamlara ve ka- caktır. 1932’de öğrenci yokluğu bahane deme-i Hayrât ve camiler üzerindeki muoyuna duyurduğu Diyanet’e muh- edilerek tamamen kapatılan İmam-Ha- yetkileri sınırlandırılan Diyanet İşleri tariyet talebi, onun aza olduğu günler- tip Mektepleri ile 1933’te kapatılan Da- Reisliği, hizmetlerin sadece dinî yönü- den reislik günlerine kadar hayalini nü takip ve kontrol edebiliyordu. Çok kurduğu şeydir. Diyanet özerk bir 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 73

 Dosya ————————————————————————————————————————— » Ahmed Hamdi Akseki Camii (Ankara) kurum olmalıdır. Ancak bu arzusu pek rafını kestiği Üçüncü Napolyonvarî sa- na kimlerin katıldığı, bu kurslarda ve- çok kişi tarafından eleştirilmiş, onun kalını beğenmiyorum (şeriata zıt tavır). rilen eğitimin niteliği, Diyanet tarafın- bütün gayesinin, Diyanet İşleri teş- Seleflerine nazaran gerçek ve hâlis bir dan yapılan dinî neşriyatın insanları kilâtını devlet kadrosundan büsbütün mümin bildiğimiz Diyanet İşleri Reisi ne kadar birlik ve beraberlik etrafında ihraç edip bir cemaat işi hâline getir- daha nice incelikler üzerinde nefsini topladığı gibi sorular da gündeme gel- mek isteyenlerin muradına hizmet et- sıkı bir muhasebeye çeksin.” miştir. Ferit Melen İslam memleketle- mek olduğu ve bu yolda devam etme- rine komünizmin daha ziyade cübbe sinin Diyanet adına “ölümlerden ölüm Osman Yüksel Serdengeçti de 1950 ve sarıkla girdiğini dile getirmiş, Hü- beğenmek” anlamına geldiği dile geti- yılında hacca gitmek için hazırlanan seyin Ortaçoğlu ise Akseki’nin Hacı rilmiştir. Akseki’nin -Millî Şef’in seçim yılı ol- Bayram’daki bir vaaza beyaz cübbe ile ması dolayısıyla haccını tehir etmesi is- gelmesinin sebebini sormuştur. Yine Yaptıklarıyla adeta Diyanet’in ku- teği üzerine- vazgeçmesini ve tam da Melen alaycı bir biçimde kendisini Şey- rucu başkanı vasfını haiz olan Akseki, o günlerde emrine resmî bir makam hülislam sanıp sanmadığı sorusunu yö- -bir kısmı siyasî içerikli olmakla birlik- arabası tahsis edilmesini, “Allah’ın em- neltmiştir. te- pek çok eleştiriye maruz kalmıştır. ri mi mühim, İnönü’nünki mi? Allah Meclis kürsüsünden yapılan eleştirile- ‘gel’ diyor, İnönü ‘gitme’ diyor. Siz han- Akseki kendisini üzen ve yoran bu rin yanı sıra bizzat talebesi olan Necip gisine uyacaksınız? Hem de Azrail’le soru ve eleştirilere tek tek cevap ver- Fazıl ile akrabası Osman Yüksel Ser- anlaşmanız mı var ki, seneye gidece- miştir. Fakat bu gergin ortam çok kı- dengeçti gibi İslamcı isimlerin eleşti- ğinizi söylüyorsunuz? Hoca Efendi sı- sa bir müddet sonra rahatsızlanması- rilerine de hedef olacaktır. Necip Fazıl, rat köprüsünü sana verilen bu makam na sebep olmuştur. Aslında Akseki’nin hocası hakkında şu sözleri sarf etmek- arabasıyla mı geçeceksin? Bırak bunla- bu kadar üzülmesine sebep, müzake- ten geri kalmayacaktır: ra uymayı!” diye eleştirmiştir. reler esnasında bütçenin geçirilmeye- ceği kaygısı yaşadığından eleştirilere “Diyanet İşleri Reisi’nin Ankara’da 1951’in ilk günlerinde Meclis Bütçe hak ettiği cevabı verememesidir. Büt- Hacı Bayram Camii’nde verdiği hutbe- Komisyonu Diyanet İşleri bütçesini mü- çe görüşmelerinin ardından son dere- de kendisine ve Müslümanlara ait ol- zakereler ederken Akseki ve Diyanet ce üzgün bir halde evine dönen Akseki mayan yeni yılı tebrik etmesini ve bu İşleri Riyaseti de birçok açıdan eleşti- ertesi gün görevi başında kalp krizi ge- münasebetle beşeriyete hayır dilemesi- rilmiştir. Kürsüye ilk çıkan CHP Millet- çirerek hastaneye kaldırılmış, üç gün ni beğenmedik (Hıristiyanî tavır); Diya- vekili Cemal Reşit Eyüboğlu ile başla- sonra yanındakilere hademe-i hayrât net İşleri Reisi’nin ‘İslam akıl dinidir, yan eleştiriler, Cahit Zamangil, Ferit bütçesini takip etmelerini tembihleye- ilim dinidir, ahlâk dinidir’ tarzında, İs- Melen, Fethi Çelikbaş, Hamdi Başar ve rek ruhunu teslim etmiştir (1951). lam dini gibi topyekûn hakikat ve küllî pek çok milletvekilinin söz alarak ko- tebaiyet merkezini kendisince kıymet nuşmasıyla devam etmiştir. Eleştiriler Rabia Karakoyun Gündoğdu verdiği mefhumlara tâbi kılarcasına fi- özellikle Akseki’nin bütçe müzakere- ABD New York Ateşeliği Din Görevlisi. kir yürütmesini beğenmedik (her şeyi lerinden birkaç ay önce basına verdiği akla bağlayan tavır); Diyanet İşleri Rei- beyanat etrafında dönmüştür. si’nin yalnız çenesinde bırakıp üst ta- Ayrıca açılan İmam-Hatip Kursları- 74 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————Ka—y—ıtl—ar———————————————————————————————————————————————————————————Ah—m—ed—Ha—m—di A—ks—ek—i —— M. Şerefeddin Yaltkaya’nın Başkan olduğu 1946 yılında bazı dinî eserler Diyanet tarafından sıkı bir ilmî tetkikten geçirilip raporlanmış. Aslı arşivimizde bulunan ve ilk kez burada yayımlanan belgede o sıralarda tek tük piyasaya çıkmaya başlayan dinî kitaplardaki hatalara dikkat çekildiği ve düzeltilmesinin istendiği görülüyor. Diyanet, demokrasiye geçilirken ipleri tamamen bırakmamış 1 940’ların ikinci yarısı… Basın-yayın hayatı üzerin- himin” ibaresinin yanlış bir şekilde “Erhamerrahimin” de çeyrek asırdır süren baskı ve sansürün gevşe- diye harekelenmiş olduğu, bunun ayetin mânâsını boz- me eğilimine girdiği yıllar. İşte nicedir nefes ala- duğu fakat yazarın Arapça bilgisinin yetersizliği sebe- mayan yazarlar halktaki dinî bilgi açlığını doldurmak biyle bunu anlamadığı belirtilmiş. “Bu gibi ehemmiyet- için kalemlerine sarılmış, daha çok halk tipi kitaplar li mevzulara bundan sonra dikkat etmesinin bir kere birer ikişer vitrinlere arzıendam etmekte. Artık Basın daha kendisine tebliği uygundur” cümlesiyle yumuşak Yayın Genel Müdürlüğü emirle yayın yasaklatamıyor bir ikâz yapılmış. Bu arada kurumun yetkisini ideolojik olmalı ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bazı yayınların bir silah haline dönüştürmediği, sadece teknik hataları ahvalini sual ediyor. Dişanet de oturup inceden inceye sebepleriyle tespit ettiği dikkat çekiyor. Öte yandan me- tetkik ediyor. Haklarını yememek lazım, hocalarımız rak ediyoruz: Acaba bugün dinî kitaplar üzerinde böyle belgede görüleceği gibi işlerini ciddiye alıp insafsızlık bir inceleme yapılsa kaç eser geçer not alır? yapmamaya çalışmışlar. İlk defa burada yayınladığı- mız 25.10.1946 tarihli resmi belge, Basın Ya- yın Umum Müdürlüğü’nün 3.9.1946 tarihli, bazı dinî eserlerin sağlıklı olup olmadığına dair sorusuna cevaben Diyanet İşleri Reisli- ği tarafından hazırlanmış. Ali Kemalî Ak- süt, Hafız Nazmi Altınkalem, Dr. Münif Çe- lebi, Murat Öztin, Hilmi Öztürk, Şemsettin Yeşil ve Demir Hafız Mehmet’in kitapları ile bir Mevlid-i Şerif incelenmiş. “Hurafeler- le dolu”, “içinde zayıf hadisler var” gibi de- ğerlendirmeler yapılan eserler arasında en fazla dikkat çekeni, zamanın popüler hati- bi Şemsettin Yeşil’in Allah’a Nasıl Münaca- atta Bulunmalı adlı kitabı. Başkan Şerefed- din Yaltkaya ile üyeler Kıvamettin Burslan, Yusuf Ziya Yörükan, Halim Sabit Şibay ve Hasan Hüsnü Erdem’in imzalarıyla hazırla- nan raporda Yeşil’in, daha önce heyet tara- fından ikaz edildiği hâlde kitabında gerek- li düzeltmeleri yapmayıp hatalarında ısrar ettiği de vurgulanmış. Mesela “Erhamürra- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 75

 Dosya ————————————————————————————————————————— TARİH ATLASI MUSTAFA ARMAĞAN Araştırmacı - Yazar Adalet Bakanı Mahmut Esad Bozkurt Sırrı Faş Ediyor: “İNKILAPLARIN ASIL HEDEFİ MAZİYİ YIKMAKTIR!” Devrin Adalet Bakanı, C umhuriyet’in kuruluşuyla, özellikle 1924 yılında Hi- Atatürk İhtilali adlı lafetin kaldırılmasıyla birlikte Osmanlı’ya, medeniye- kitabıyla tanınan Mahmut tine, tarihine, İslam eksenli mazisine ve değerlerine Esad (Bozkurt) 13 Eylül dehşetli bir hücum başlatılacaktı. Bunu göstermek için ders 1927 tarihli Hâkimiyet-i kitaplarında Osmanlı’nın alabildiğine kötülenmesinden tutun Milliye gazetesinde da binaların üzerinden padişah tuğralarının sökülmesine ve yayımlanan söyleşisinde isimlerinin kitabelerden kazınmasına, camilerin yıkılıp satıl- inkılapların asıl hedefinin masından masallardan sultan ve şehzade isimlerinin kaldırıl- maziyi yıkmak olduğunu masına, Osmanlıca dediğimiz Arapça ve Farsça kelimeler yeri- bizzat, kıvırmadan dile ne (Arapça müşir yerine Fransızca mareşal kelimesini getirmek getirmektedir. gibi) Batı dillerinden karşılıklar devşirilmesinden Osmanlı hu- kuk düzeninin tercüme kanunlar yoluyla Avrupalılaştırılma- 76 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL sına kadar yığınla örnek rahatlıkla zikredilebilir. Bütün bu yı- kımların ve yıkılanın yerine Batı’dan yapılan ikamelerin bir de milliyetçilik-Türkçülük perdesi altında yapılmış olması ise büsbütün faciadır. Şimdi bunları söylediğimizde şöyle bir savunma refleksi ge- lişmiş bazı aklıevvellerde: - Yalan söylüyorsunuz. Nerede, kim inkâr etmiş maziyi? Kim düşmanlık etmiş? Günahlarını almayın! Belgesiz konuş- mayın vs.

————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx » Topyekûn eğitim seferberliği! Harf inkılâbı sonrasında, Millet Mekteplerini bir sınav sonunda başarı ile bitirenlere Maarif Vekâleti tarafından okur-yazarlık belgesi veriliyordu. Doğrusu kimsenin günahını almak gibi bir niyetimiz katlerden ustaca saklanmaktadır. Bu tarih kitaplarını yok. Ancak yapılan, hatta yapanların üstelik gurur du- bizden birilerinin yazmış olması mümkün müdür? yarak anlattıkları ve taş gibi belgeleri elde bulunan geç- mişe düşmanlıkları ortaya koymak bu milletin tarihine İşte bu iddiaları kanıtlayacak birinci elden çarpıcı bir ve ecdadına saygı duyan birinin temel görevlerinden bi- belge elimizde. ridir. Devrin Adalet Bakanı ve Atatürk İhtilali adlı kitabıy- Tarihtir bize kimlik kazandıran… Mazidir... la Kemalist çevrelerde yere göğe konulamayan Mahmut Mazimiz karartılırsa kimliğimiz de karartılmış olur. Esad (Bozkurt) 13 Eylül 1927 tarihli Hâkimiyet-i Milliye ga- Yüzümüz tanınmaz hale gelir. zetesinde yayımlanan bir söyleşisinde bizim söylediği- Bugün birçok insanımızda rastladığımız kimlik kri- miz ne varsa, hem de fazlasıyla söylemekte ve inkılap- zinin temelinde yatan unsurlardan biridir tarihini yan- ların asıl hedefinin maziyi yıkmak olduğunu bizzat, lış bilmek. Nicedir Batı karşısında kıvranıp durduğumuz kıvırmadan dile getirmektedir. aşağılık komplekslerinin başlıca sebeplerinden biridir. Bu krizin bir sebebi, kimse kusura bakmasın, okul- Aslında o yıllarda Mahmut Esad Bey’in başka beyanat- lardan başlayan yanlış tarih anlatımıdır. Düşünün, hâlâ ları da Alman basınında çıkmıştır; bunları tespit etmiş ders kitaplarımızda Harf İnkılabı anlatılırken Arap/İslam bulunmaktayız. Bütün belgeleri topluyoruz ve zamanı harfleriyle ‘kargacık, burgacık, öğrenilmesi zor’ diye dal- geldikçe sizlere ulaştıracağız. Şimdilik bir başlangıç ya- ga geçilmektedir. Hiçbir alfabe zor veya kolay değildir. palım ve bakalım yeni düzen kurulurken devlet adamla- Her alfabe yerine göre zor veya kolaydır! rının kafasındaki proje neymiş? Öte yandan tarihimizdeki minnacık hatalar gözümü- ze sokulmakta ama Avrupa tarihindeki mertekler dik- Adliye Vekili Mahmut Esad Bozkurt anlatıyor, biz din- liyoruz… Aslı Neue Freie Press gazetesinde çıkan söyleşinin tam metnini Hâkimiyet-i Milliye’den olduğu gibi aktarıyorum. 201270E1Y7LEÜYLL/ÜDL E/ RDİENRTİNARTİAHRİH 77

 DTAosRyİaH—A—T—L A—S—I ———————————————————————————————————— » Hakimlerle yakın temas Adliye Vekili Mahmut Esad Bozkurt Eskişehir Temyiz Mahkemesi Hakimler Kurulu (Heyet-i Hakime) üyeleri ile. Maziyi yıkıp gömüyoruz! mülmüştür. Mazinin bu mezarı bir daha gömülecek, keskin silahı elinde olan bir nöbetçi tarafından bakayası bir daha Bir kaç sene zarfında Türkiye’de husule gelen teceddü- mezarların altından yeni hayat fideleri üremesin diye ge- dat ve tahavvülatın (yenilik ve değişikliklerin) ehemmiyet ce-gündüz bekleyecektir. ve kudretine en büyük bir misal, Türk adliye reformudur. Eski Osmanlı İmparatorluğu, ahkâm ve kavanini (hüküm- Türkiye adliyesindeki teceddüdat (yenilikler) o kadar ko- ler ve kanunları) ile yeni Türkiye Cumhuriyeti ahkâm ve laylıkla ve cidalsiz (kavgasız) husule gelmemiştir. Mazideki kavanini arasındaki fark tasavvur edilemeyecek kadar bü- zihniyet birçok defalar, hatta Millet Meclisinde bile kendisi- yüktür. En asrî ve cezrî (çağdaş ve zorlayıcı) prensiplerle ni göstermiştir. Bilhassa hoca mebuslar muannidane ve gay- hedefine yürüyen ve Türk adliyesindeki büyük inkılabı rikabil-i ikna (inatçı ve ikna edilemez) bir surette kendilerini vücuda getiren Türkiye Adliye Vekili Mahmud Esad Beye- birçok hususatta (hususlarda) mazinin an’anelerinden (gele- fendi muhabirimize (Josef Hans Lazar) ber-vech-i ati (aşağı- neklerinden) ayırmak istememişlerdir. Birçok çetin müca- daki) malumatı vermek lütfunda bulunmuşlardır: delelerden sonradır ki, bu zafere nail olabildik. Eski ahkâm-ı şeriat (şeriat hükümleri) yerine memleketin ahval ve husu- “Bütün inkılâpların en esaslı hedefi mazi ile hesapları satına tevafuk eylemeleri (uymaları) hasebiyle pek az tadilat kesmek ve maziyi yıkmaktır. Türk inkılabının en mühim ile İsviçre kanun-i medenisi ile İtalya ceza kanunlarını kabul vazifesi de bu sebeple maziyi en son bakiyesine (kalıntısına) ettik. Bu tahavvülatın (değişikliklerin) müşkilat ve ehemmi- kadar söküp atmaktır. Bizim mazinin seyyiatı (kötülükleri) yetini ancak ahkâm-ı şeriatı bilenler takdir edebilirler. Bu ile alakamız kalmamıştır. Kanunlarımızda onların düşün- kavaninin hayat-ı ictimaiyedeki (sosyal hayattaki) tesiri pek ce ve usullerine yer yoktur. Biz onları en bî-aman (amansız) büyüktür. Yeni kavaninin erkek ve kadını aynı hukuka ma- düşmanlarımız gibi memleketin en ücra köşelerine kadar lik kılması, din serbestisi bahşeylemesi en doğru misaldir. kovalayarak imha eyledik. Onların bakayası yerin dibine gö- 78 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx Kadınlar esirdi, kurtardık » ”Mazi ile hesapları kesmek” Mahmut Esad Bey’in 13 Eylül 1927 tarihli Hâkimiyet-i Milliye Memleketimizin kadınları, çocuklarımızın anneleri, Türk aileleri daha düne kadar esirden pek farklı bir va- gazetesinde çıkan söyleşisinin metni (üstte). ziyette değildiler. Hiçbir sebep dermeyan etmeden (gös- termeden), hiçbir formaliteye lüzum görmeden bir erkek istediği anda karısını terkeder ve kapı dışarı atabilirdi. Bir Türk kadını ve anası herhangi bir Avrupa memleke- tindeki hizmetçiden daha fazla efendisinin keyfî mua- melesine tâbi ve bî-hukuk (hukuktan mahrum) idi. O her amelenin (işçinin) malik olduğu 14 günlük bir müddet ferağına (tanınmasına) bile malik değildi. Türk adliyesin- deki inkılap ile yegâne hakkı kocasından lütuf ve ina- yet istirham etmek olan Türk kadını bir darbe ile aynı medeni hukuka malik olmuştur. Burada teferruata gi- rişmek lüzumsuzdur. Yalnız size şunu söylemekle iktifa edeyim ki, bugünkü Türk kadınının kanun nazarında- ki mevkii herhangi bir Avrupa kadınınınkinin aynı olup harekâtında (davranışlarında), teşebbüsünde ve meslek intihabında (seçiminde) serbesti-i tamme (tam serbestli- ğe) malik ve yalnız izdivac ve talak (boşanma) mesele- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 79

 DTAosRyİaH—A—T—L A—S—I ———————————————————————————————————— “HIÇBIR GÜÇ ESKIYI GERI lerinde değil, aynı zamanda veraset meselelerinde de ma- GETIRMEYE MUKTEDIR DEĞILDIR” zidekinin tamamiyle aksine olarak erkekle aynı hukuku haiz bulunmaktadır. İşte asıl bombanın pimini çeken Reichspost gazetesindeki söyleşiden çarpıcı bölümler. Dinî nikâha gerek yoktur Muhabir soruyor: Bundan maâda (başka) “dinî akd-i izdivac” (dinî nikâh) “Yeni Türkiye önceki geleneklerden bilinçli bir şekilde Türkiye’de tamamile hususi bir mahiyeti haiz olup kanu- ayrılmış diyebilir miyiz?“ Adalet Bakanı şu cevabı veriyor: nen hiçbir kıymeti yoktur. Yalnız “medeni izdivac” kanu- “Bunda hiçbir kuşku yok. Biz çağdaş medeniyeti kayıtsız nen muteberdir. İzdivac eden şahısların din farklarının şartsız kabul ettik ve onu tamamen gerçekleştirmenin yolu- hiçbir ehemmiyeti yoktur. Bir Müslüman kadın intihap na baş koymuş bulunuyoruz. etmiş (seçmiş) olduğu erkek ile, ister Müslüman, ister Hı- Yeni Türkiye geçmişiyle tamamen bağları kopardı. Bizim ristiyan veya Yahudi olsun, bilâ kayd u şart (kayıtsız şart- için artık geri dönüş yoktur. Hiçbir güç eskiyi geri getirmeye sız) evlenebilir. Yeni kanunun bilhassa bu mevaddının muktedir değildir. Türk milleti karşı hareketi ayaklarıyla ezme (maddelerinin) Millet Meclisi’ndeki hoca mebusların pek gücüne sahip. Yeni zaferlere ve kazanımlara doğru gidiyoruz şedit itirazlarına maruz kaldığını sizden saklamak iste- ve bunu yüzyılları geride bırakarak yapıyoruz. Yürüyüşümüz mem. Bu nokta etrafında tamam iki gün uğraşılmış ve durdurulamaz ve arkamızda kalan bütün köprüleri havaya nihayet Başvekil İsmet Paşa hazretlerinin müdahalesile uçuruyoruz. Geride kalanları düşünmüyor, yalnızca önümüze bu hususta muvaffakiyet elde edilmiştir.” bakıyoruz, gelecekten geleceğin sırlarını koparmak için. Biz Türk milleti bugün bütün modern Batı kültür ve medeniyeti- Bundan az bir zaman evvel Avrupa’da bir genç Müslü- nin bizim olduğunu söyleyebiliriz. man erkeğin Hıristiyanlığı kabul etmesi üzerine matbuat Muhabir soruyor: “Hangi reformlar en önemlileri sizce?“ (basın) bu gibi ahvale mani olmak için hükümetin teda- Cevap şu: bir-i kanuniye (kanuni tedbirler) ittihaz eylemesini (alması- “Hepsi birbirinden önemli ve bir bütün. İhtilal eski sistemi nı) yazmıştı. Adliye Vekili Beyin beyanatından anlaşılacağı yerle bir etti. Yeni Türk devleti laik bir devlet. Şahsen, en vechile matbuatın bu talebinin kanun-i medeni dolayısıyle önemli reformun İslam şeriatinin yerine gelen laikliğin is’afı (gerçekleştirilmesi) mümkün olamayacaktır. Mahmud olduğunu düşünüyorum. Yeni anayasayla tamamen Av- Esad Bey İsviçre Kanun-i Medenisinin 277 inci maddesini ve rupa’ya bağlanmış durumdayız. Ceza kanunu İtalyan ceza Türk kanununun 265 inci maddesini zikir ile fail-i muhtar kanununa dayanıyor ve üç aydır yürürlükte. Medeni hukuk (yetişkin) her kimsenin istediği dini kabulde serbest oldu- üç haftadır yürürlükte ve İsviçre Medeni Hukukunun aynısı. ğunu söylemiş ve beyanatına devam ile demiştir ki: Ticaret hukuku Almanya’dan ve o da yürürlüğe sokuldu. Ek olarak söylemek isterim ki, Medeni Usul Hukukunu birkaç “Kanunun bu maddesi de Mecliste pek müşkilat ile ka- hafta sonra TBMM‘de müzakere edeceğiz, elimdeki taslağı bul edilmiştir. Bunda da müessir (etkili) olan yine Başve- İsviçre hukununu kopyalayarak hazırladım.“ kil İsmet Paşa hazretleridir. Muhabirin “Yakın gelecekteki Türkiye iç politikasını nasıl görüyorsunuz? Yeni ve önemli reformlara hazırlık- lı olmak gerekiyor mu?“ sorusunu Mahmut Esad şöyle cevaplandırıyor: “Şahsen Türk dilinin halen yazılmakta olduğu Arap harf- lerinin kaldırılmasından yanayım. Bu sadece yabancı dilleri öğrenmeyi kolaylaştırmayacak, aynı zamanda Avrupalılara Türkçe olan bir metni kullanmayı da kolaylaştıracak.“ Son soru: “Yeni Türkiye’nin Asya’daki rolü nedir?“ Mahmut Esad’ın cevabı, Theodore Herzl’in Siyonist Kongre’de Batılılara İsrail devleti için söylediklerinin birebir aynısı. Şöyle diyor: “Türkiye bir Avrupa devletidir ve bugün ihtilal sayesinde Asya’da Avrupa kültür ve medeniyetinin ileri karakolu (ön- cüsü) durumundadır. Bu ihtilal Fransız İhtilali’yle kıyaslana- bilir ancak. Dolayısıyla rolü büyük olacaktır.“ Almanca yayınlanan Reichspost gazetesinin, röportajın yer aldığı 9.11.1926 tarihli nüshası. 80 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx » Adliye Vekili Mahmut Esad Bozkurt, üst düzeydeki Vekâlet mensupları ve Temyiz azâları ile. İrticadan korunmak için maktadırlar. Yeni kavaninin tefsirleri de 45 gün gibi kı- sa bir zamanda tercüme ve tab edilerek (basılarak) kitap Mazi ile mücadelemiz bize dini propaganda ile ala- halinde hâkimlere tevzi olunmuştur (dağıtılmıştır). El- kadar olan siyasî propagandalarla da mücadele eylemek yevm (bugün itibariyle) Türkiye’de 600 mahkeme ve lüzumunu hissettirmiştir. Dinî mesaili (meseleleri), si- 3000 hâkim çalışmaktadır. Harb-i Umumide (1. Dünya yasetle karıştırmak idamı müstelzimdir (gerektirir). Bu Savaşı’nda) pek ziyade telefat veren hükkamın (hâkim- maddenin tatbikinde de hiçbir suretle müsamaha gös- lerin) boşluğunu İstanbul Darülfünununun ve Ankara’da terilmemesi mukarrerdir (kararlaştırılmıştır). Eğer biz tesis edilen Hukuk mektebinin yetiştirdiği gençler dol- kendimizi bir irticadan korumak ve inkılap sayesinde duracaklardır. Bu mektebin tesisine de pek ziyade itiraz elde edilen muvaffakiyeti muhafaza eylemek istiyorsak edilmiş ve Mecliste ancak dört rey ekseriyetle (oy çoğun- dinî siyaseti, hocalar siyasetini ilelebed (sonsuza kadar) lukla) Ankara Hukuk Mektebinin küşadına (açılmasına) memleketten uzaklaştırmaklığımız lazımdır. muvaffakiyet elvermiştir. Her ne kadar bir dinin hususi mahiyetine riayetkâr Mektebin hâlihazırda 600 talebesi vardır. Bu sene ni- isek de siyasî birtakım makasıda (maksatlara) alet edildi- hayetinde birçok gençler mektebin ilk mezunlarını teş- ği anda buna karşı en şedit (şiddetli) mücadeleden çekin- kil edeceklerdir. Bu gençler, mazinin birçok mevâniin- meyiz. Biz şimdiki şekl-i hükümet (yönetim şekli) için en den (engellerinden) kurtulan eski meslektaşları ile yeni büyük tehlikeyi dinî siyasetin aksülamelinde (tepkisin- Türkiye’de hak ve adaletin birer rehberi olacaklardır.” de) gördüğümüzden yukarıdaki izahat ile Cumhuriyetin himayesi kanunu da tavazzuh etmiş (netleşmiş) bulunu- Hâkimiyet-i Milliye, 13 Eylül 1927 yor.” ATATÜRK İHTİLALİ Son söz olarak Vekil Bey yeni kavanine göre teşkil edi- Mahmut Esat Bozkurt, lecek olan Türk adliye teşkilatını mevzubahis etmiş ve Altın Kitaplar, 1967, 382 sayfa ber-vech-i ati (aşağıdaki) beyanatta bulunmuştur: “Yeni kavaninin (kanunların) kabulü hâkimlerimi- zin vazifelerini güçleştirecek yerde son derece teshil ey- lemiştir (kolaylaştırmıştır). Hâkimler anlamadıkları bir lisan ile yani Arapça yazılmış kavanin-i şer’iyyeyi (şer’i kanunları) uzun uzun tefsir ile meşgul olacaklarına şim- di önlerinde sarih (açık) Türkçe ile yazılmış kitaplar bul- 201270E1Y7LEÜYLL/ÜDL E/ RDİENRTİNARTİAHRİH 81

 Yakın Tarih ——————————————————————————————————————— — 12 Eylül Darbesi Temmuz 1979’da Yapılacakken Neden Ertelendi? 12 Eylül 1980’de ülkenin şah damarına saplanan hançer 37 yıl geçmesine rağmen çıkarılamadı. Çok önceden planlanmasına rağmen Kenan Evren niçin 12 Eylül’e kadar beklemişti? 82 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————————— 12 Eylül Darbesi  MUSTAFA İNAL [email protected] yon dolar bulur, yollarız.’ Hiç unutmam, Taha Yasin öneriyi reddetti ve ‘Para peşin. 15 milyon dolar yatı- 1977seçimleri sonunda CHP çok par- rılmadan bir gram petrol vermeyiz’ dedi…” tili sistem içinde tarihinin en yüksek oy oranı olan %41.4’e Özal Avrupa’nın finans merkezlerinde günlerce ulaşmayı başarmıştı. Tek başına iktidar olabilmesi dolaşmasına rağmen ancak 15 milyon dolar borç bu- için 13 milletvekiline ihtiyacı vardı. Değişik vaatler- labilir. Küçük Lüksemburg’un lütfen verdiği 1 mil- le 10’u Adalet Partisi’nden olmak üzere 13 milletve- yon dolar da buna dâhildir. Batılı ülkeler o günlerde kilini kandırdı. Güneş Motel’de yapılan gizli pazar- Türkiye’ye adeta sadaka gibi borç para verirler. lıklar sonunda Bülent Ecevit, bu milletvekillerinin hepsini bakan yaparak 15 Ocak 1978’de dış destekli Demirel Hükümeti ekonominin iplerini tama- CHP hükümetini kurmayı başardı. Ancak Ecevit’in men eline almıştır ancak anarşi bir türlü durmaz, başbakanlığı döneminde şiddet olayları azalacağı aksine tırmanır. Sağ ve sol adeta savaş halindedir. yerde daha da arttı. Hatta bu kez sadece sağ-sol çatış- Ülkede kurtarılmış bölgeler, hatta beldeler vardır. ması değil, Malatya, Sivas ve özellikle Kahramanma- Demirel, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile raş’ta kanlı Alevi-Sünni çatışmaları meydana geldi sık sık bir araya gelerek gittikçe artmakta olan (Maraş’ta 680 kişi hayatını kaybetti). Bu vahim geliş- meler üzerine hükümet 25 Aralık 1978’de 13 ilde sı- » Askere gün doğdu kıyönetim ilân etmek zorunda kaldı. Uzun süren siyasî istikrarsızlık ve sağ-sol çatışmaları yüzünden 12 Eylül 1980’de ordu yönetime el koydu. Dönemin Hürriyet gazetesi haberi böyle vermişti. Ecevit hükümetinin başarısızlığı 1979 yılında iyi- ce belirginleşti. İstikrar sağlanamadığı gibi anarşik olaylar gittikçe arttı, ekonomi büyük bir darboğaza girdi ve sonunda ülke kendisini yokluklar, kuyruk- lar ve karaborsa batağında buldu. Halk İnönü’nün cumhurbaşkanı olduğu 2. Dünya Savaşı döneminde- ki gibi günlerini yağ, ekmek, benzin, tüpgaz kuy- ruklarında geçiriyordu. Muhalefet ve basın Ecevit’in iktidar dönemini “umudun tükenişi” olarak tanım- layacaktı. Demirel’in tabiriyle ülke “70 sente muh- taç” hale gelmişti. 14 Ekim 1979’de yapılan kısmi senato ve milletve- killiği ara seçimlerinde CHP’nin tam bir hezimete uğraması üzerine Ecevit 16 Ekim’de istifa etti. Bu- nun üzerine Demirel, 25 Ekim’de AP azınlık hükü- metini kurdu; ekonominin başına da devrimci bir teknokrat olan Turgut Özal’ı getirdi. Gerçekten de Özal’ın liderliği altında hazırlanan “24 Ocak 1980 Kararları” Türkiye için tam anlamıyla bir ekonomik devrim oldu. O yıllarda Özal’ın ekibinde uzman ola- rak çalışan Burhan Özfatura o günleri şöyle anlatır: “Başbakanlık’ta 24 Ocak kararlarını hazırlıyor- duk. Ülkenin bir doları bile yoktu. Petrol ithalatı ya- pılamadığı için yakıt yoktu ve Başbakanlık buz gi- biydi. Paltoyla çalışıyorduk. Rahmetli Turgut Ağabey ısınalım diye sık sık salep getirtiyordu. Bir tanker petrol 15 milyon dolardı. Bütün dövizler toplanmış ancak 12 milyon dolar bulunmuştu. Irak’ta bir tan- kerimiz bekliyor ama parayı yatıramadığımız için dolum yapmıyorlardı. Kamran İnan’a, Taha Yasin Ra- mazan’a telefon ettirildi. İnan, Yasin’e aynen şöyle dedi: ‘Siz tankeri doldurmaya başlayın, biz 12 mil- yon doları yatıralım. Tanker dolana kadar da 3 mil- 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 83

 Yakın Tarih ——————————————————————————————————————— — anarşi olaylarına çözüm yolları arar netimine girmesi şartına bağlamış, nuç olarak ABD yönetimi Türkiye’den fakat bir sonuç elde edemez. Bir gün Ecevit bunu kabul etmemişti. An- beklentilerini mevcut siyasî liderler- Evren’e şöyle der: “Yetki lazımsa size cak 13 Mayıs günü gazetesini açan le karşılayamayacağını çok iyi anladı. yetki vereceğiz. Para lazımsa para ve- Başbakan, kendisini yerden yere vu- receğiz. Gelin bu yangını söndürün, ran tam sayfa ilânlarla karşılaşacak- Darbede “Okyanus ötesi” el devletin sizden başka bu yangını sön- tı. TÜSİAD ekonomik krizin tek ne- dürecek meşru gücü yoktur.” deni olarak hükümeti gösteriyordu. Bu durum karşısında Pentagon Aslında bir süre önce ABD Ulusal derhal devreye girdi ve asker dostla- 12 Eylül’e giden yol Güvenlik Konseyi Başkanı Brzezins- rı vasıtasıyla duruma müdahale et- ki TÜSİAD liderlerini Washington’a ti. 19 Şubat 1980 tarihli MGK toplan- Aslında 12 Eylül’e giden yolun baş- çağırmış ve gerekli talimatları ver- tısında Evren, Türkiye’nin 1974’te langıcı 1974 yılında çıkarılan af ka- mişti. Brzezinski’nin işi bu dere- koyduğu ve Ege Denizi’nde hava sa- nunu ve Kıbrıs Harekatı’dır. Af kanu- ce sıkı tutmasının bir sebebi vardı: hasını sınırlayan “mor hat”tın tek nu ile aşırı sol cesaretlendirilirken SSCB’nin 26 Aralık 1979’da Afganis- taraflı olarak kaldırıldığını Demi- sistem de dejenere edilmiştir. Kıbrıs tan’a müdahalesinin sonucunda Tür- rel’e bildirdi. Bu karardan Dışişleri Harekâtı ise Türkiye’nin istikbali açı- kiye’nin stratejik önemi iyice artmış- Bakanlığı’nın haberi yoktu. Açıkçası sından son derece önemliydi. Ancak tı. ABD’nin bölgeyle ilgili planlarında Genelkurmay bağlı olduğu hükümet bu durum başta İngiltere ve ABD ol- kendisiyle işbirliği yapacak bir rejime yerine Pentagon’un direktifleri doğ- mak üzere Batılı ülkeleri rahatsız ihtiyaç vardı. Ecevit’in ABD’nin talep- rultusunda hareket ediyordu. Niha- etmişti. Türkiye’nin derhal frenlen- lerini kabul etmesi mümkün değildi. yet 29 Mart’ta Türk-Amerikan Savun- mesi ve kontrol altına alınması gere- ma ve İşbirliği Anlaşması imzalandı. kiyordu. Kıbrıs müdahalesinden son- ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı M. The Economist’in Ankara muhabirinin ra başlanan ABD silah ambargosu ve Nimmetz, yeni bir Türk-Amerikan sözleriyle, “...Türkiye’nin artık Batı’ya Avrupa’nın ekonomik yaptırımları Savunma ve İşbirliği Anlaşması’nı zincirlendiğini dünyaya ilân ediyor; durumu iyice ağırlaştırdı. Kıbrıs so- neticelendirmek üzere Ocak 1980’de Rusya ile flört ve Ecevit’in çok bo- rununda bir ilerleme sağlanıncaya Ankara’ya geldi. Ancak Demirel Türk yutlu diplomasisinin bir parçası olan kadar bütün kredili satışlar ve hibe üslerinin ABD’nin istekleri doğrul- bağlantısız dünya terk ediliyordu.” edilecek malzemeler bloke edildi. Bu tusunda kullanılmasını ve Yuna- nedenle Türkiye uzun vadeli borçlan- nistan’ın NATO’nun askerî kanadı- Bu dönemde Demirel, Ecevit za- ma yerine peşin parayla askerî silah na geri dönmesi için Ege’deki Türk manında terörizm konusunda sivil ve malzeme almak zorunda kaldı. Bu haklarından Yunanistan’a herhangi yönetimin ellerini bağladığından arada 1974 Arap-İsrail savaşından son- bir taviz vermeyi kabul etmedi. So- sürekli yakınan komutanlara fiilen ra Arapların petrolü silah gibi kullan- açık çek verdi. Üstelik hükümet ve maları petrol fiyatlarını tırmanışa geçirmişti. Bütün bu olumsuzluklar her geçen gün ekonomiyi zora soku- yor, bu durum sosyal ve siyasî olayla- ra da yansıyordu. 1978 yılına gelindiğinde Ortado- ğu yeni istikrarsızlıklara gebedir. İran’da hızlı bir siyasî değişim söz ko- nusu olup ABD’nin sadık adamı Şah Rıza Pehlevi oldukça zor bir durum- dadır. Bu gelişmeler üzerine ABD Kongresi, 1 Ağustos 1978’de Türki- ye’nin Kıbrıs sorununun çözümü yö- nünde bazı ciddi adımlar atması şar- tıyla ambargoyu kaldırma kararı alır. Kararın sebebi bir yıl sonra ortaya çı- kacaktır. 1979 yılında meydana gelen Halk Devrimi sonucu Şah İran’ı terk ederken, Humeyni Fransa’dan ülke- sine dönerek devrimin başına geçer. Ecevit döneminde Batı’dan acil kredi talebinde bulunulduğunda Ba- tı bu yardımı Türkiye’nin IMF’in de- 84 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————————— 12 Eylül Darbesi » Postal sesleri sokakta 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içerisinde gerçekleşen darbe Tük Silahlı Kuvvetleri’nin siyasete üçüncü müdahalesiydi. Darbenin ardından partiler lağvedildi ve liderleri yargılandı. komutanlar, terörist tehdidin sadece Demirel’in güvenoyu aldığının erte- ADIM ADIM YEŞİL soldan geldiği ve ülkücülerin gerçek- si günü, 13 Aralık 1979’da İstanbul’da KUŞAK PROJESİNE te komünizmle mücadelede devletin toplanarak gelecekte yapacakları dar- müttefiki olduğu noktasında anlaşı- benin niteliği ve zamanlamasını tar- 1961 Anayasası’nın geniş özgür- yorlardı. tışmıştı. Peki, Evren müdahale için lük imkânlarından yararlanan sol, neden Eylül 1980’e kadar beklemişti? 70’lerde devleti zorla ele geçirip 9 Nisan 1980’de İran-Irak savaşı- ülkeyi SSCB benzeri komünist bir nın patlak vermesi Türkiye’nin böl- Demirel bunu iki nedene bağlı- rejime geçirmek için kullanılmıştı. gesel önemini iyice artırdı. Bu arada yordu. Birincisi: “General Bedrettin 12 Eylül’ü gerçekleştiren askerî yö- 24 Ocak kararları meyvelerini vermiş Demirel bunu çok enteresan bir bi- netime göre ise Türkiye’de komü- ve Türkiye rahatlıkla kredi bulmaya çimde söylemiştir. ‘Bu müdahalenin nizm ideolojisinin panzehiri İslamdı. başlamıştı. ABD yönetimi hükümet- Temmuz 1979’da yapılması lazımdı. Öyleyse Türk gençliği zararlı sol ten ısrarla Yunanistan’ın NATO’nun Yani bu tarihte müdahale kararı al- fikirler yerine Atatürkçülük ağırlıklı askerî kanadına dönmesine izin ver- mıştık.’ Niçin yapmıyoruz, denildi- dinî bilgilerle teçhiz edilmeli, devlet mesini istiyordu. Ancak Demirel’in ği zaman aldığı cevap, ‘Canım biraz kadroları bu kişilerle doldurulma- böyle bir taviz vermesi mümkün de- daha kan dökülsün de müdahalenin lıydı. ğildi. Yunanistan ve TC Dışişleri Ba- gerekçesi çıksın’ olmuştu.” İkincisi: kanları sorunları görüşmek üzere “Ülkenin ekonomik sorunlarını biz Aslında bu düşünce Sovyetler Ankara’da bir araya geldiyse de sonuç 9 ay içinde halletmişiz. Zaten hallet- Birliği’nin yayılma tehlikesine karşı alınamadı. Böyle bir taviz verebilmek memiş olsak belki müdahale kararı ABD’nin “Yeşil Kuşak” projesiyle için halka karşı sorumluluğu olma- alamazlardı. Çünkü ihtilalciler bo- uyuşuyordu. Bu sebeple askerî yan askerî bir idareye ihtiyaç vardı. zuk bir ekonomi almak istemezler, yönetim Cumhuriyet tarihinde ilk çünkü çok yıpranırlar.” defa askerler eliyle dinî eğitime Şiddet olaylarının her geçen gün destek vermişti. artması komutanları askerî müdaha- Terör bir gecede sona erdi leyi düşünmeye zorluyordu. İran Dev- Evren 23 Temmuz 1981 günkü rimi’nden sonra Batı için Türkiye’nin 12 Eylül döneminde darbeyi bir kı- konuşmasında, “Ortaokullara mec- stratejik öneminin hızla artması ve sım basın ve onların kışkırtıp yön- buri din dersi konulacaktır. Dinsiz bölgedeki istikrar kaygıları bir dar- lendirdiği bazı sivil çevreler teşvik millet olmaz, işte Sovyet Rusya be nedeni olarak görülüyordu. Evren ediyordu. Evren’in açıklamaları “Dar- böyleydi. Ne hale geldi gördük. Brüksel’de müttefik ülkelerle görüş- be yanlılarının” sadece orduda değil, Çocuklar dinî bilgi sahibi olsunlar melerde bulunmuştu. Mehmet Ali sivil kanatta da var olduğunu göster- istedik. Bir insan hiç olmazsa iki Birand’ın ifadesiyle Yüksek Komuta, mişti. Darbeden sonra yönetimi dev- rekât namaz kılmayı bilmeli. Cena- ralan Millî Güvenlik Konseyi (MGK) zeye gittiği zaman cenaze namazı 12 Eylül Müdahalesinin sebeplerini kılmayı bilmeli” diyordu. şöyle özetlemiştir: Dahası mitinglerde ayetler - Terör olaylarının önlenememesi, okuyor, İslamı toplumu birleştire- - Siyasî partilerin uzlaşmaz tutu- cek bir çimento gibi kullanmaya mu, çalışıyordu. Kürt-Türk, Sünni-Alevi - 1961 Anayasası’nın krizleri önle- ayrımının dinin birleştirici rolüyle medeki yetersizliği. aşılacağı kanaatindeydi. Maksat Başbakan Demirel’in görüşü ise muhafazakâr bir toplum modeli şöyledir: oluşturarak solu güçsüzleştirmekti. “12 Eylül’de devlet saldırıya uğra- Bu nedenle o dönemde İmam Hatip mıştır. Mademki devlet saldırıya uğ- Liseleri ve Kur’an kurslarının sayısı ramıştır, devlet saldıranlara karşı hızla artmaya başladı. gereğini yapacaktır. Devlet saldıran- lara karşı gereğini yapmayı bir kena- ra bırakıp da kendisine destek veren rejime, kendisine destek koyan par- lamentoya, kendisine destek olan 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 85

 Yakın Tarih——————————————————————————————————————— » Siyasî istikrarsızlık davetiye çıkardı lacağını söyleyerek halkın teveccü- 1980 İhtilâli’nin en büyük sebeplerinden biri siyasî istikrarsızlıktı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde 114 tur hünü kazanacaktı. yapıldığı hâlde bir netice vermemiş ve müdahaleye zemin hazırlamıştı. Bülent Ecevit, Süleyman Demirel ve Kenan Evren aynı karede. Terörde kısa sürede ciddi bir mesa- fe kaydedildi. Güvenlik güçleri kurta- sivil idareye döner, gücünü ona uy- MGK üyeleri 18 Eylül 1980 günü rılmış bölgelerin hepsini birer birer gulamaya kalkarsa o meseleyi çöz- TBMM’de törenle ant içtiler. Üç gün ele geçirdi. 12 Eylül Harekatı’nın ar- müş olmaz. Aksine durumu çok daha sonra emekli Oramiral Bülent Ulusu dından militan sağ kesim faaliyetle- kmaşık hale getirmiş olur.” başkanlığında, sivillerden oluşan bir rini hemen durdurdu. Hatta birçok hükümet kuruldu. Bu arada Demirel yerde terörün durdurulmasında gü- Ülke yeniden formatlanıyor hükümetinde 24 Ocak kararlarının venlik güçlerine yardımcı bile oldu. mimarı olan Başbakanlık Müsteşarı Çünkü ülkücü veya komando olarak MGK’nın yayınladığı 1 nolu bildi- Özal, yeni hükümette Başbakan yar- isimlendirilen sağ militanların mak- ri ile parlamento ve hükümet feshe- dımcısı olarak koltuğunu korudu. sadı devleti zorla ele geçirip düzeni dildi ve parlamento üyelerinin do- değiştirmek değildi. Onlar Komünist kunulmazlığı kaldırıldı. Aynı gün Diğer taraftan 12 Eylül Darbesi ilk sol örgütlerin devleti ele geçirmesini Konsey Başkanı Evren bir radyo-tv günden itibaren halktan büyük bir engellemeye çalışıyorlardı. Şimdi ay- konuşmasında yeni bir hükümet ve destek ve yardım görmüştür. Bunun nı işi devlet güçleri başarıyla yaptı- yasama organı kurulana kadar geçi- en önemli sebebi, 74 affından itibaren ğına göre görevleri sona ermişti. Mi- ci olarak yasama ve yürütme yetkile- zaman içerisinde toplumun her kesi- litan sol kesim ise eylemlerini asla rinin Genelkurmay Başkanı, Kuvvet minin ağır bir şekilde politize olması durdurmadı. Çok iyi organize olmuş Komutanları ve Jandarma Genel Ko- ve terörün adeta sağ-sol gruplar ara- ve oldukça kararlı olan devlet güçle- mutanından oluşan MGK tarafından sında kan davası haline gelmesidir. ri karşısında başarılı olma şansları kullanılacağını açıkladı. Konsey Baş- Türkiye yargı alanından polis teşki- olamayacaktı. 1980 Ekim’inde İstan- kanlığını Genelkurmay Başkanı da latına, işçi sendikalarından üniver- bul’daki cezaevlerinde yatan 1.651 sol olan Evren üstlenirken, Genel Sekre- siteler ve liselere kadar bölünmüştü. görüşlüye karşı 88 sağ görüşlü bulu- terliğine müdahalenin beyni olarak Gazetelerde her gün 10-15 gencin öl- nuyordu. tanımlanan Haydar Saltık getirildi. dürüldüğü yazılıyordu. Bunlar artık Darbenin yapıldığı gün Demirel ve vaka-ı adiyeden kabul edilir olmuştu. 12 Eylül müdahalesiyle sağlanan Ecevit birer general nezaretinde evle- sükûnet ortamı içerisinde 24 Ocak rinden alınarak zorunlu ikamete tabi İşte bu ortamda askerî yönetim ekonomik kararları da kararlılıkla tutulmak üzere Çanakkale-Hamza- halkın mal ve can güvenliğinin en kı- sürdürüldü. Bunun tabii bir sonucu koy’a gönderildiler. sa sürede sağlanacağını ve toplumun olarak ekonomide büyük bir rahatla- bozulan dengelerinin yeniden kuru- ma ve istikrar meydana geldi. Bu arada basın, ideoloji gözetmek- sizin baskı altına alındı. Gazeteci Na- dir Nadi bir gün Evren’le görüşmesin- 86 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————————— 12 Eylül Darbesi de, “Bari her gazeteciye bir albay ve devireceklerdir. Terörün kayna- atayın. O ne yapacağımızı söyle- sin” diye sitem ettiğinde Org. ğında da bu vardır ve terörü tırman- Saltık, “Gerekirse bunu da ya- parız cesaretinizi frenlemek dıracaklardır. için” cevabını vermişti. Bu dönemde 1.253 üniversite Bunun bir sebebi de Türk-Sovyet hocası ve 3.854 öğretmen işten çıkarıldı. Bunların % ilişkileridir. Örneğin ABD, İhsan Sab- 95’i sol görüşlüydü. ri Çağlayangil’siz bir hükümet Bir sağdan, bir soldan… ister. Çağlayangil’in 1965’ten 12 Eylül mahkemelerinde silah- lı örgüt kurarak devleti ele geçir- başlayarak Türk-Sovyet meye çalışan sol militanlarla bera- ber ülkücüler de yargılanıyordu. ilişkilerini geliştiren in- Oysa ülkücüler devleti korumak için mücadele verdiklerini söy- san olduğuna inanır, is- lüyorlardı. MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı olarak temez Çağlayangil’i. yargılanan Agâh Oktay Güner hayal kırıklıklarını » NATO eski başkomutanı İkincisi, Türk ekono- şöyle ifade etmişti: misindeki ‘bağım- Alexander Haig sızlığa’ gidiştir. Bu “Sayın Evren’in, Sayın Kuvvet Komutanlarının ve Baş- sebeple Türkiye’de bakan Ulusu’nun sözlerini bi- zim sözlerimizle karşılaştırdım. iktidarı devirecek- Mahkemede 4 saat 35 dakika süren hüküm bölümünde dedim ki, gördü- lerdir.” ğünüz gibi bizim fikirlerimiz, Anaya- sanın, hukukun, kanunların olaylar Dışişleri Bakanı karşısındaki yorumudur...” » ABD’li siyaset bilimci Çağlayangil’in bir gaze- Sonuç olarak 12 Eylül döneminde teye verdiği demeçte 12 mahkemelerce 517 kişiye idam cezası Zbigniew Brzezinski verildi, bunların 49’u asıldı. Asılan- lardan 6’sı adi suçlu, 34’ü sol ve 9’u Eylül Darbesi’nin ABD tara- sağ görüşlüydü. fından yapıldığını ima ede- Diğer taraftan Evren Atatürk mil- liyetçiliği üzerinde ısrarla duruyor- rek, “Altımızdaki halıyı ABD çekmiş- du. Onun bu hassasiyetini bilen Batı- lı liderler ise bunu kendi menfaatleri tir” demesi üzerine ABD Büyükelçisi doğrultusunda çok iyi kullanıyorlar- dı. Mesela ABD eski Dışişleri Bakan- Hupe, “Ben küt sesini duymadım” di- larından, NATO eski başkomutanı Alexander Haig, 13 Eylül 1983 gün- » 12 Eylül’ün beyni yerek kendince dalga geçmişti. Yaşa- kü konuşmasında, “Bir insanın bir- nanlar hakkında gazeteci Kurtul Al- kaç kez dünyaya geldiğine sahiden denilen Org. Haydar Saltık inanacak olsam, Evren’in kişiliğinde Atatürk’ün yeniden dünyaya geldiği- tuğ’un yorumu şöyledir: ni düşünebilirdim” demişti. Haig’in halefi Rogers ise Yunanistan’ın NA- “Bu bir Çankaya kavgasıydı. Müda- TO askerî kanadına dönüş müzakere- lerinde Evren’le görüşmeye gelirken Nihayet serbest seçimler yaklaş- hale sebebi lazımdı. Nitekim Çanka- çantasında mutlaka Atatürk hakkın- tı. Evren sağ oyların emekli orgene- ya’ya çıkabilmenin başka yolu yoktu. da birkaç kitap bulundururdu. Aslına bakarsanız 12 Mart’ın da ar- ral Turgut Sunalp’ın kurduğu MDP’ye kasında gene Çankaya vardı. 27 Ma- gitmesini istiyordu. 4 Kasım günü te- levizyona çıkıp Özal’ı yerden yere yıs’tan sonra Çankaya sanki Silahlı Kuvvetlerin hakkıymış gibi bir zih- vurdu ve vatandaşa ANAP’a oy ver- niyet yerleşti. Tabii Silahlı Kuvvetler memesini tavsiye etti. Ancak 6 Kasım 1983 seçimlerinde Türk halkı şaşmaz deyince, Silahlı Kuvvetler ile Silah- lı Kuvvetler içinde siyaset yapanları sağduyusunu kullanarak Özal’ın kur- ayırmak lazımdır.” duğu ANAP’ı tek başına iktidara ge- Sonuç olarak her darbe yapıldığı tirecekti. ülkeye karşı bir harekettir ve hiçbir “Altımızdan halıyı ABD çekti” darbe gerekçesi haklı değildir. Maalesef Türkiye 1970-80 arası- nı son derece istikrarsız geçirmişti. 1965’te kazanılan istikrar devam et- tirilebilseydi kalkınmada çok daha büyük mesafe alınabilirdi. MİT’te da- ire başkanlığı da yapmış olan Mahir Kaynak darbe öncesindeki günlerde teşhisini şöyle açıklamıştı: “Demirel Başbakandı. Ben dedim ki: Terör bir zabıta olayı değildir. Ter- sine siyasî bir olaydır; çözümü de si- yasaldır. Şu anda ABD ve Avrupa, Tür- Mustafa İnal kiye’deki iktidarı beğenmemektedir Dr., Emekli Albay. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 87

 İslam Tarihi —————————————————————————————————————— MÜJDE EY ÂİŞE! Allah senin iffetli olduğunu bildirdi Zevcesi Hz. Âişe’ye (ra) atılan çirkin iftira, önce Resulullah’ın [ ] ha- nesini, sonra İslam birliğini sarsmaya yönelik bir propagandaydı. Hz. Âişe’nin masum olduğu ortaya çıkmış, Efendimiz de fitne ve ifti- ra karşısında nasıl davranılacağını göstermişti. ADNAN DEMİRCAN etmesi için devenin üstüne yerleştiri- gittiklerini gördüm. Orada bekleme- len, etrafı örtülerle kapatılmış küçük ye karar verdim. Mahfede olmadığımı [email protected] dolap) içinde deveye bindiriliyor, gide- fark ettiklerinde geri dönüp beni ara- ceğimiz yere varınca indiriliyordum. yacaklarını düşündüm. Beklerken uy- Resulullah’ın [ ] zevcesi ve mü- kum geldi. O arada otururken uyuya- minlerin annesi Hz. Âişe (ra), Resulullah gazasını bitirip geri dön- kalmışım. Safvân b. Mu’attal es-Sülemî Peygamberimizin aile hayatını düğü ve Medine’ye yaklaştığımız za- ordunun arkasından bölgeyi kontrol ve mahremiyetini hedef alan çirkin bir man gece yürümemizi istedi. Yürüyü- etmek için geride kalmıştı. iftiraya maruz kalmıştı. Asıl hedef, İs- şü bildirdikleri vakit kalkıp ihtiyacım lam birliğini parçalamak olsa da şah- için biraz uzaklaştım. Hacetimi gör- Gece yarısından sonra yola çıkmış; sî anlamda oldukça yaralayıcı bir ka- dükten sonra konak yerine yöneldim. bulunduğum yerde sabahlamış ve uyu- ralama propagandasıydı bu. Kur’an-ı Bu sırada gerdanlığımı düşürdüğümü yan bir insan karartısı görünce hemen Kerim’de “ifk [iftira]” olarak geçen bu fark ettim. Hemen geri dönerek ger- yanıma gelmişti. Beni görünce tanı- hadise Hz. Peygamber’in hicrî 5, miladî danlığımı aradım. Onu ararken biraz mış. Onun, “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi 626-27’de çıktığı Benû Mustalık Gazve- zaman geçti. Bu arada diğerleri mah- râciûn” sesiyle uyandım ve hemen yü- si dönüşünde meydana geldi. Allah Re- fenin içinde olduğumu zannedip onu zümü örttüm. Vallahi benimle bir tek sulü günlerce devam eden dedikodular deveye yükleyerek yola koyulmuşlar- kelime konuşmadı. Ondan bu bir cüm- sebebiyle çok üzülmüş, buna rağmen dı. O zaman kadınlar hafifti. Henüz leden başka bir söz işitmedim. Devesi- eşini itham etmemiştir. Kendisini son şişmanlamamışlardı çünkü az yemek ni çöktürüp ön ayağına bastı, ben de derece müteessir eden olayın seyrini yiyorlardı. Bundan dolayı mahfe deve- deveye bindim. Devemi çekerek yola Hz. Âişe’den dinleyelim: ye yüklenirken içinde olmadığımı fark koyuldu. Nihayet orduya, öğle zamanı edememişlerdi. sıcak bastığında yetiştik. Resulullah (sas) Mustalıkoğulları Gazvesi’ne çıktığında ben de yanın- Gerdanlığımı bulduktan sonra or- Bu sırada aleyhimde konuşarak gü- daydım. Onunla birlikte yolculuğa çık- dunun konakladığı yere geldiğimde naha girenler olmuştu. Bu işin büyük tım. Peygamber hanımlarının açıkta yolculuk etmesi uygun olmadığından ben “mahfe”min (kadınların yolculuk 88 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

————————————————————————————————————————— İfk Hadisesi kısmını Abdullah b. Übey b. Selûl üze- - Sübhanallah! Hakikaten insanlar - Hata ettin! Allah’a yemin ederim ki rine almıştı. Müteakiben Medine’ye bu iftirada bulundular mı? onu öldüremezsin. Öldürmeye kadir de geldik. Bir süre sonra hastalandım. Bir değilsin, dedi. ay sürdü. Bu arada insanlar iftiracıla- O gece sabaha kadar ağladım. Gözü- rın sözlerini dillerine dolamışlar. Ben mün yaşı dinmeden ve gözüme uyku Arkasından Sa’d b. Muâz’ın amcaoğ- ise konuşulanlardan habersizdim ama girmeden sabahladım. Resulullah du- lu Üseyd b. Hudayr ayağa kalkarak Sa’d hastalığım esnasında Resulullah’tan rumu istişare etmek üzere Ali b. Ebî b. Ubâde’ye karşılık verdi: eskiden rahatsızlandığımda gördü- Tâlib ile Üsâme b. Zeyd’i çağırdı. ğüm ilgiyi görememek beni şüphelen- - Hata ettin! Allah’a yemin ederim diriyordu. Resulullah içeriye giriyor, Üsâme b. Zeyd, Resulullah ailesinin ki, onu mutlaka öldürürüz. Sen ger- selam verdikten sonra “Nasılsınız?” di- ithamlardan uzak olduğunu bildiğini çekten münafıksın. Münafıklar namı- ye sormakla yetiniyordu. Bu da kuşku- söyleyip onlara beslediği sevgiye işaret na mücadele ediyorsun. lanmama sebep oluyordu ama kötü bir ederek, şey olduğunu düşünmüyordum. Vahiy ile temize çıktı - Ey Allah’ın Elçisi! Onlar senin ai- Biraz iyileştikten sonra dışarı çık- lendir. Biz onlar hakkında hayırdan Bu atışma üzerine iki kabileye men- tım. Benimle beraber Ümmü Mistah başka bir şey bilmiyoruz, dedi. sup olanlar ayağa kalkıp tartışmaya da vardı. Gittiğimiz yer evlerden uzak, başladılar. O sırada minberde ayakta tuvalet olarak kullanılan bir mekândı. Hz. Ali ise şöyle demişti: duran Resulullah onları yatıştırmaya Yalnız geceden geceye çıkardık. Bu hâ- - Allah senin başını dara sokmaz. dise helaları evlerimize yakın yapma- Ondan başka kadın çok. Hizmetçiye so- çalıştı. Nihayet sustular. mızdan önceydi. Ayakyolu hususunda rarsan sana doğruyu söyler. Sürekli ağlıyordum. Gözyaşım din- âdetimiz ilk Arapların âdetiydi. Bunun üzerine Resulullah Berîre’yi çağırarak, miyor, gözüme uyku girmiyordu. An- Ben ve Ümmü Mistah yürüdük. Bu - Ey Berîre! Âişe’den seni şüpheye nem ve babam ağlamaktan ciğerimin kadının annesi, babamın teyzesiydi. düşürecek bir şey gördün mü, diye sor- parçalanacağından korkuyor, yanım- Hacetimizi gördükten sonra eve yö- du. Berîre, dan ayrılmıyorlardı. Ben ağlarken En- neldik. Yürürken Ümmü Mistah çar- - Seni hakla gönderen Allah’a ye- sar’dan bir kadın yanıma girmek iste- şafına basıp tökezleyince oğlunu kas- min ederim ki, onda kedisini ayıplaya- di. İzin verdim. tederek şöyle beddua etti: cağım hiçbir şey görmedim. Şu kadar var ki, o tazecik bir kız. Bazen hamur Kadın oturup ağlamaya başladı. Biz - Mistah belâsını bulsun! yoğurduktan sonra uyuyakalır. Koyun bu durumdayken yanımıza Resulullah - Ne kötü bir laf söyledin! Bedir’de gelip o hamuru yer, dedi. girip selam verdi. Sonra oturdu. Hak- bulunmuş bir adama mı sövüyorsun? Resulullah istişarelerden sonra Mes- kımda söylentiler çıkalı beri yanıma - Be kadın! Sen onun ne söylediğini cid-i Nebevî’de şöyle konuştu: oturmamıştı. Bir ay beklemiş, hak- işitmedin mi? “Ey Müslümanlar! Ailem kımda kendisine hiçbir şey vahyedil- - Ne söylemiş? hakkında beni son derece memişti. Kelime-i şehadet getirerek Aramızda geçen bu diyalogdan son- üzen sözler duyuyorum. Val- şunları söyledi: ra bana iftiracıların söylediklerini an- lahi ailem hakkında hayır- lattı. Oğlu da iftiraya inanan ve onu ya- dan başka bir şey bilmi- - Ey Âişe, hakkında konuşulanları yanlardandı. yorum. Söz konusu edilen biliyorsun. Eğer suçsuzsan Allah senin İşittiklerim karşısında hastalığım kişi ise ailemin yanına an- kat kat arttı. Evime döndükten sonra cak benimle beraber girer- iffetli olduğunu bil- Resulullah eve girip selam verdi. Ar- di.” dından sordu: Bunun üzerine Sa’d b. - Nasılsınız? Muâz ayağa kalkarak: - Bana ebeveynimin yanına gitmeye “Bunu söyleyenin izin verir misin? dedim. haddini ben bildiri- Konuşulanları onlardan öğrenmek rim ey Allah’ın El- istiyordum. Resulullah izin verdi. Ben çisi! Şayet Evs kabi- de ailemin yanına gittim. Olanları an- lesindense boynunu neme sordum: vururuz. Kardeşleri- - Anneciğim! Neler konuşuluyor? miz Hazrec’den ise - Yavrum, sakin ol! Vallahi pek az emir buyurursun, ge- güzel kadın vardır ki, kendisini seven reğini yaparız” dedi. bir adamla evli olsun, ortakları da bu- Ardından Hazrec kabi- lunsun da onun aleyhinde çok lâf edil- lesinin liderlerinden Sa’d mesin. b. Ubâde ayağa kalkarak Sa’d b. Muâz’a hitaben: 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 89

 İslam Tarihi —————————————————————————————————————— » Adıyaman’da bir sahabe İfk hadisesine adı karışan sahabe Safvân b. Mu’attal es-Sülemî’nin Adıyaman’daki kabri. direcektir. Şayet bir günah işlediysen Sonra yan dönerek döşeğime yat- cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık Allah’tan bağışlanmayı dile ve tövbe tım. Vallahi o anda suçsuz olduğumu ederek) o günahın büyüğünü üstle- et. Çünkü kul bir günahı itiraf eder de ve Allah’ın iffetli olduğumu bildire- nen için ise ağır bir azap vardır. Bu sonra tövbe ederse Allah onun tövbesi- ceğini biliyordum. Ancak hakkımda iftirayı işittiğiniz zaman iman eden ni kabul eder. vahy indirileceğini zannetmiyordum. erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş) Resulullah’ın bir rüya göreceğini, o rü- leri hakkında iyi zan besleyip de ‘Bu Resulullah sözünü bitirince gözya- ya ile Allah’ın beni temize çıkaracağını apaçık bir iftiradır’ deselerdi ya! On- şım dindi. Babama dönerek: umuyordum. lar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit - Benim adıma Resulullah’ın söyle- Vallahi Resulullah henüz oradan ay- getirmediler, işte onlar Allah yanın- dikleri hakkında konuş! Dedi ki: rılmamış, ev halkından hiç kimse dı- da yalancıların ta kendileridir. Eğer şarı çıkmamıştı ki Allah, peygambe- size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu - Vallahi Resulullah’a ne diyeceğimi rine vahiy indirdi. Kendisinde vahiy ve rahmeti olmasaydı içine daldığınız bilmiyorum. aldığı anda görülen belirtiler zuhur et- bu iftiradan dolayı size mutlaka bü- ti. Üzerine indirilen kelâmın ağırlığın- yük bir azap dokunurdu. Hani o ifti- Sonra anneme döndüm: dan soğuk olmasına rağmen alnından rayı dilden dile dolaştırıyor, hakkında - Benim adıma Resulullah’ın söyle- inci gibi ter damlaları dökülüyordu. hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzını- dikleri hakkında konuş! Vahiy hâli sona erdiğinde gülüyordu. za alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir - Vallahi Resulullah’a ne diyeceğimi İlk sözü şu oldu: “Müjde ey Âişe! Allah iş sanıyordunuz. Hâlbuki bu, Allah bilmiyorum. senin iffetli olduğunu bildirdi.” katında büyük bir günahtır. Bu ifti- Bunun üzerine genç yaşta olduğum rayı işittiğiniz vakit ‘Böyle sözleri ağ- ve Kur’an’dan çok şey bilmediğim hal- Bunun üzerine annem kalkıp Re- zımıza almamız bize yaraşmaz. Seni de şöyle dedim: sullah’ın yanına gitmemi söyledi. eksikliklerden uzak tutarız Allah’ım! - Vallahi iyi anladım ki, siz söyle- Bu çok büyük bir iftiradır’ deseydiniz nenleri işitmişsiniz. Hatta kalplerini- - Vallahi kalkıp onun yanına git- ya! Eğer inanıyorsanız bu gibi şeyle- ze yerleşmiş ve ona inanmışsınız. Size mem, dedim. Allah’tan başka kimseye re bir daha ebediyen dönmemeniz ben suçsuzum desem -ki Allah suçsuz de teşekkür etmem. Benim iffetli oldu- için Allah size öğüt veriyor. Allah size olduğumu bilir- bu hususta bana inan- ğumu bildiren O’dur. ayetleri açıklıyor. Allah her şeyi hak- mazsınız. Size bir şey itiraf etsem be- kıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahi- ni tasdik edersiniz. Vallahi söyleyecek Yüce Allah şöyle diyordu: bidir. İnananlar arasında hayâsızlığın söz bulamıyorum. Ancak Yusuf’un ba- “O ağır iftirayı uyduranlar sizin yayılmasını arzu eden kimseler var basının dediği gibi benim işim güzel içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı sabırdan ibarettir. Sizin söyledikleri- kendiniz için kötü bir şey sanmayın. niz üzerine yardım dilenecek varlık, Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlar- Allah’tır. dan her biri için işledikleri günahın 90 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

————————————————————————————————————————— İfk Hadisesi ya, onlar için dünya ve ahiret- EYYÛB SULTAN HAZRETLERİ - Allah’ın hakkında ‘İçlerin- te elem dolu bir azap vardır. İFTİRALARA KULAK ASMAMIŞTI den (elebaşlılık ederek) o güna- Allah bilir, siz bilmezsiniz. Al- hın büyüğünü üstlenen için ise lah’ın lütfu ve rahmeti sizin Hz. Âişe hakkındaki iftiraya inanan bazı Müslüman- ağır bir azap vardır’ (Nûr, 11) bu- üzerinize olmasa ve Allah çok yurduğu kişi mi senin huzuru- lar olmuşsa da çoğunluk bu iftiraya iltifat etmemişti. esirgeyici ve çok merhametli na çıkıyor?, diye sorulunca Âi- olmasaydı haliniz nice olur- Bunlardan biri Ebû Eyyûb el-Ensârî’ydi. Dedikodu şe şöyle cevap verdi: du? Ey iman edenler! Şeyta- yayıldığı sıralar hanımı kendisine: - Veya o azap içinde değildir. nın adımlarına uymayın. Kim - İnsanların Âişe hakkında söylediklerini duydun mu, Baksanıza âmâ olmuş. şeytanın adımlarına uyarsa, diye sordu. Bunun üzerine Hassân, bilsin ki o hayâsızlığı ve kö- Ebû Eyyûb: hakkında daha önce kendi kı- tülüğü emreder. Eğer Allah’ın - Evet! Ancak söylenenler yalandır, dedi ve Ey zına okuduğu şu beyti Âişe’ye size lütfu ve merhameti olma- Ümmü Eyyûb sen böyle bir şey yaptın mı, diye sordu. okudu: saydı hiçbiriniz asla temize çı- - Hayır, vallahi, cevabını alınca da, kamazdı. Fakat Allah, dilediği - Vallahi Âişe senden hayırlıdır, diye karşılık verdi. İffetli kadın, şüpheyle itham kimseyi tertemiz kılar. Allah edilmez Aksi takdirde masum kadınla- hakkıyla işitendir, hakkıyla rın eti yenmiş olur. bilendir” (Nûr, 11-21). - Ey babacığım! Bu Allah’ın nimeti Bu mısraları işiten Hz. Âişe, Babam önceden maddi durumu iyi sayesinde oldu, senin ve arkadaşının “Fakat sen böyle biri değilsin” diye kar- rızalığı sayesinde değil. Sen beni suçlu şılık verdi. Yanında Hassân’a sövülme- olmayan Mistah’a nafaka verirdi. “Val- bulmuştun. sinden hoşlanmaz, derdi ki: lahi Âişe hakkında söylediği sözlerden sonra artık ona ebediyen bir şey ver- - Ben seni bilmediğim bir şeyle nasıl - O şu dizeleri bir kimsedir: mem” dedi. suçlayabilirim? Hakkında bilgi olma- Babam, onun babası ve benim ırzımdan yan bir şeyle ben seni suçladığım gün Daha çok korunmaya layıktır, Muham- Bunun üzerine yukarıdaki ayetle- hangi yer beni üstünde taşır? med’in ırzı. rin devamı olan şu ayet indi: Sonuç olarak Resulullah’ın aile sa- İffetli bir kadına iftira cezasıyla il- adetini bozarak İslam birliğini tehdit “İçinizden varlık ve servet sahibi gili ayetler de İfk hadisesinden sonra amaçlı bir iftiraya maruz kalan Hz. Âi- kimseler yakınlarına, düşkünlere ve indi: şe vahiy ile temize çıkmış, İslam düş- Allah yolunda hicret edenlere (kendi manlarının hevesleri kursaklarında mallarından bir şey) vermeyecekleri- “Namuslu kadınlara zina isnad edip kalmıştı. ne yemin etmesinler. Onlar affetsinler, sonra da dört şahit getiremeyenlere 80 İfk hadisesinde Hz. Âişe’nin masu- vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. değnek vurun. Artık onların şahitliği- miyetinin verdiği emniyetle dik dur- Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez ni asla kabul etmeyin. İşte bunlar fasık ması kadar, Resulullah’ın söylentilere misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok kimselerdir. Ancak tövbe edip bundan temkinli yaklaşması, zevcesine mua- merhamet edendir.” (Nûr, 22) sonra ıslah olanlar müstesna. Çünkü melesinde titiz davranması ve vahiy Allah çok bağışlayandır, çok merha- alana kadar tarafsız kalmaya gayret Bunun üzerine Hz. Ebubekir (ra), met edendir” (Nûr, 4-5). etmesi de önemlidir. İfk hadisesi za- “Vallahi Allah’ın bana mağfiret etme- man zaman huzurunu ve dirliğini bo- sini isterim. Ona yaptığı yardımı asla Ayetler indikten sonra Hz. Pey- zan tehditlerle karşılaşması muhtemel kesmem” diyerek daha önce Mistah’a gamber iftirayı kabul edip yayan şa- bir Müslüman ailenin nasıl bir tutum yaptığı yardımı devam ettirmişti. ir Hassân b. Sâbit, Mistah b. Üsâse ve sergilemesi gerektiğine dair kıymetli Hamne bt. Cahş’a iftira cezası (hadd-i bir örnek olarak değerlendirilmedir. Sonradan duyduğuma göre olay sı- kazif) uygulattırdı. Bu arada iftiraya rasında Resulullah hanımı Zeyneb bt. maruz kalan Safvân da çok sıkıntılı Kaynaklar Cahş’a beni sormuş: günler geçirmiş, iftiraya uğradığını İbn Sad, Kitâbü’t-Tabakâti’ l-Kebîr, thk. Ali Muhammed anlatmaktan yorulmuştu. Buna rağ- - Ne düşünüyorsun? men Hassân b. Sâbit’in bir şiir oku- Ömer, Kahire 1421/2001 [Çevirisi: Siyer: 2014].el- - Ey Allah’ın Resulü! Kulağımı ve duğunu duyunca kızarak ona kılıcıy- Belâzürî, Ensâbü’ l-Eşrâf, thk. Süheyl Zekkâr, Riyâd Ziriklî, gözümü korurum. Vallahi hayırdan la saldırmış ve gözünü kaybetmesine Beyrut 1417/1996. başka bir şey bilmem. Peygamber’in sebep olmuştu. Hassân önce kısas is- el-Vâkıdî, Kitâbü’ l-Meğâzî, thk. Marsden Jones, Beyrut hanımlarından benimle boy ölçüşen temişse de Hz. Peygamber’in araya 1404/1984 [Çevirisi: İlk Harf: 2014]. oydu. Allah onu verâ ve takvâ ile koru- girmesi ve kendisine bazı hediyeler du. Kız kardeşi Hamne bt. Cahş ise bu iftiraya katılmıştı (Müslim, “Tevbe”, 56). İftiracının sonu vermesi üzerine bu isteğinden vaz- Adnan Demircan geçti. Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Allah, Hz. Âişe’nin suçsuz olduğu- Fakültesi Öğretim Üyesi. na dair ayet indirince Ebubekir kalkıp Yıllar geçti, Hassân b. Sâbit âmâ ol- kızını alnından öptü. Hz. Âişe dedi ki: duktan sonra Âişe’nin huzuruna çıktı. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 91

 Tarihin Tanıkları ———————————————————————————————————— » Bulgaristan’ın Burya köyündeki Malkoç Bey türbesinin onarımdan önce, insan boyunu aşan yabani otlarla çevrili harap ve yıkık hali. Malkoç Bey Türbesini Bir Ziyaretçi Onardı Bulgaristan’ın Burya köyünde harabeye dönmüş Malkoç Bey türbesi bir gönüllünün şahsî çabasıyla yenilendi. Bu örnek yenileme çalışmasının kahramanı yaşadıklarını anlatıyor. 92 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Malkoç Bey Türbesi  BİRDAL KANMIŞ [email protected] 28Haziran 2015, saat 17:00. Burya (eski adı iliklere işleyen bir Şubat günün- zılmış, oyulmuş, besbelli içinde Malkoçevi) köyüne de arabamla Şipka Geçidi’ni tır- hazine aranmıştı. Hele yıkık ça- mandıktan sonra kendimi köy- tısı ve bahçesindeki o eski tabut... Gözlerim hep bir yazı, bir resim, varış… Türbeyi yenileme çalış- de buluverdim. Hemen tamamı bir kayıt aradı ama nafile! masının ilk haftası boyunca sü- ihtiyarlardan oluşan, yaklaşık Köyün en hatırı sayılır zatı Mümin (Mutishev) amca ile ta- rekli yağmur yağdı. Türbenin ve 30 kadar Türk’ün yaşadığı Bur- nışmam o günün tek kârıydı di- yebilirim. Sanki çok eskiden ta- caminin bulunduğu 10 dönüm ya’daydım. Bir an önce türbeye nışıyormuşuz gibi uzun uzun sarıldık birbirimize. Niçin geldi- arazide akıncı beyinin askerleri- kavuşmaktan başka bir şey gör- ğimi anlatırken kendisi de Türk- çemi, kelimelerimi seçerek ne ait mezarlar da mevcut. İlgi- müyordu gözüm. Ne var ki vuslat » Türbenin onarımdan sizlikten insan boyunu aşan ya- anı, yıkıldığım an olacaktı! sonraki hali. bani otları aşıp türbeye ulaşmak Sadece türbe mi, hemen yakı- neredeyse imkânsızdı. Ustalar nındaki cami de içimi burkmuş- bölgeye varana kadar bir motor- tu. Mihrap ve minber altları ka- lu tırpan bulup otları kesmeye karar verdim. Fakat ustalar ara- yıp araçlarının yolda kaldığını haber verince tırpanı bir kenara bırakıp aracımla onların aracını çekmeye gittim. Bardaktan boşa- nırcasına yağan yağmur cabası… Evet, her şey böyle başlamış; internette gördüğüm andan itiba- ren yanına koşmak için can attı- ğım, Sultan I. Murad ve Yıldırım Bayezid dönemi komutanların- dan Malkoç Bey türbesini yenile- me hikâyesi böyle vuku bulmuş- tu. İyisi mi en baştan anlatayım. Yaz tatilinde motosikletimle Balkanlar ağırlıklı olmak üzere takip ettiğim güzergâhta Avru- pa’daki Türk-Osmanlı eserlerini görme şerefine nail olmuştum. Yola çıkmadan önce yerli ve ya- bancı internet sayfalarını, çeşitli yazarların yayınlarını inceledim. Belli başlı Osmanlı eserlerini ve konaklama mekânlarını GPS üzerindeki rota güzergâhına ko- yup yola düştüm. Ta ki Bulga- ristan’ın Sevlievo bölgesi Burya köyündeki Malkoç Bey mezarı gözüme ilişene dek. Bulunduğu 2005 yılından bu yana maalesef restorasyon adına hiçbir şey yapılmayan, bahçesin- de içki şişeleri ile sarhoşların ci- rit attığı, etrafının çöplük hali- ne geldiği bu türbe ve içindeki muhteşem komutandan gecik- miş hürmet ve ilgiyi nasıl esir- gerdim? Motosiklet sürüşü, rota, gezi- lecek diğer yerler… Hepsini bir kenara bırakıp 2015’in soğuğu 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 93

 Tarihin Tanıkları———————————————————————————————————— anlamaya çalışıyor, sorular so- ları ve politikacılar, çeşitli ziya- Jeneratör almaya karar ver- ruyordu. Düşünün, yıllar ön- retçiler, hatta TRT… Söyledik- miştim ki Orhan Kurt adlı çok ce akıncıların at koşturduğu lerine göre TV ekranlarına bile ama çok yardımsever bir arka- topraklarda belki de onlardan çıkmış burası. Ben de pek çok daşla tanıştım. Traktörüyle ko- birinin torunu karşımdaydı. internet sitesinde dokunaklı ca bir tanker su getirdi, jenera- Gözlerine baktıkça 1,5 asır ön- yazılar görmüştüm gerçi; fakat törünü de kullanmamız için ce çekilip ardımızda gözü yaş- malum manzarayı değiştirmek verdi. O ve annesi daha pek lı bıraktığımız soydaşlarımız adına somut bir adım atılma- yardımlarda bulundular. geldi aklıma. mıştı ne yazık ki! Bu kadar mı zordu bu iş, bu kadar mı paha- Ayrıca konuyu açtığımda Beni telefonda Veliko Tırno- lı? Helalleşip tekrar geleceğimi beni maddi-manevi yalnız bı- vo şehri müftüsüyle görüştür- söyleyerek ayrıldım. rakmayan ağabey ve ablala- dü. Meğer benden önce de pek rım Süleyman Kozuva, Sinan çok kişi aynı vaatlerle gelmiş Domuz kafatasları Pek, Necat Akgül, İrfan Atma- ziyarete. İki ülke kültür bakan- ca, Ömer ve Reşat Ünlü, Rıdvan Sağ olsunlar, Bulgaristan’da Özkan, Ali Atıcı, Hüseyin Sağ- MALKOÇ BEY KİMDİR? birkaç tanıdık vasıtasıyla yerel lam, Necati Kahraman, Ercan yönetimlere ve çeşitli kurum- Temiz, Ahmet Avcı, Murat Nar- Malkoçoğulları sülalesinin soyatası olan Malkoç lara ulaştım. Gerekçesini izah çın, Nihal Özcan, Mehmet Toz, Bey, Sultan I. Murad ve Yıldırım Bayezid dönemi ederek türbeyi onarmak için İsmail Ediz, Sefer Kılıç, Eser komutanlarından. 1389 1. Kosova Savaşı’nda sağ tasarladıklarımı anlattım. Ar- Önsal, Yusuf Bahadır, Cema- cenah okçu kumandanı olarak savaşmış, oğlu Mus- tık ben de köyün kayıtlı saki- lettin Farımaz ve Kadir Uz; köy tafa Bey de sol cenah okçu kumandanı olarak görev niydim, yenileme iznim vardı. sakinlerinden Mümin Amca, yapmıştı. Savaşın kayıtlarına adı Hamidoğlu Malkoç Aneta Teyze, Hüseyin ağabey... olarak geçmiş olan Malkoç Bey’in Hamidoğulları Ne var ki kalacak yer bula- Hepsinden Allah razı olsun. Beyliği’nin komutanlarından ve bu beyliğin ilhakıyla madım; kimse kiralık ev ver- Osmanlı Devleti’ne hizmete devam eden beyler- mek istemiyordu. Türbe civa- Lojistik ve malzemelerin te- den olduğu tahmin ediliyor. Niğbolu Savaşı’nda rında yaşayan Bulgarlar da su mini derken işe 1 Temmuz’da da (1396) Türk ordusunun sol kanadında komutan ve elektrik vermediler. Hâlbu- başlayabildim. Restorasyonda olarak görev yaparak Yıldırım Beyazid’in takdirini ki köyün muhtarından bunlar mümkün olduğu kadar aslına kazanmıştı. Vefat tarihi bilinmeyen Malkoç Bey’in için söz almıştım. Sonuç ola- sadık kalmaya çalıştım. Kes- ömrünün sonuna kadar uçlarda akıncı beyi olarak rak 5 km uzakta başka bir köy- me taşların ağırlık yapmasın- şerefle görev yaptığı bilinir. deki otelde konaklamak zo- da dolayı çatıyı kiremitlerle de- runda kaldım. ğiştirdik. Taşları indirirken çatı arasında karşıma çıkan domuz Taşıma suyla işe başladık ve kafatasları ve derileri kan don- üç gün aracıma koyduğum bi- duruyordu. donlarda su taşıdım. Elektrik? 94 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

—————————————————————————————————————— Malkoç Bey Türbesi Çatı tamamen söküldü ve dim. Üzerlerinde harika desen mıştım, kimseye el sürdürt- » Ay-yıldız yenilendi. Sonunda türbe içine ve boyamalar vardı. Ağaç kiriş- müyordum. Çatıdaki kesme girebildik. Duvarlara sıva ve bo- leri zımparalayıp vernikledim. taşlardan iki tane seçtim. Biri- uğruna ya, yerlere fayanslar ve yeni bir Aynı şekilde dışarı girişteki pa- nin üstüne Malkoç Bey Türbe- Birdal Kanmış kendi giriş kapısı... Türbenin cam ve yandalar, içerideki çatıyı tutan si yazıp ay-yıldız çizdim, diğe- çerçeveleri de yoktu; 6 adet ah- ahşap omurgalar zımpara ile rinin üstüne de ustalarımın ve elleriyle türbe şap kapağın yerine plastik doğ- verniklendi. kendi ismimi yazıp duvara ya- duvarlarını onarırken ve rama koyduk. Ahşap kapakları pıştırdık. Dua çerçevelerini de da yenileyip boyadım. Sökme- Ve sıra geldi tabuta! Kayın- duvarlara astık. Türkiye’den getirdiği ye kıyamamıştım; bazılarının dan mamul, çok ince fakat es- dua çerçevelerini üzerinde çok eski ay yıldız çi- nek ve sağlamdı. Güzelce zım- 12 Temmuz sabahı ve ayrı- zimleri vardı, bunları muhafa- paraladıktan sonra yeşil yağlı lık… yerleştirirken (karşı za ettim. boya ile boyadım. Yerde, tabut sayfa.) Türbenin dış etrafındaki tuğlaları tamir Ustalarım Mustafa Kahra- cephesinin yenilendikten Dışarıdan içeriye herhangi edip temizleyerek boyadım. Ta- man ve Mehmet Mustafa, Or- sonraki hali ve onarıp bir hayvan ve haşeratın girme- but örtüsü, yeni tac-ı şerif ve han Kurt ve Hüseyin ağabey- boyadığı, ay-yıldız çizimli sini engellemek için kapı yanı duvarlara asılacak dua çerçeve- ler, Mümin amca ve eşi Aneta, ve eşiğini aydınlatmak üzere lerinin hepsini Türkiye’den ta- kızı ve torunu bebek Aksel… pencere (üstte). açılan duvardaki oyuğu kü- şımıştım. Hepimiz türbedeyiz. Tabut ör- çük bir camla kapattık. İçeride tüsünü ve tac-ı şerifi yerleştir- Malkoç Bey’in çok eski, mum- Köylülerin söylediğine göre dikten sonra kimimiz dua et- lardan dolayı kısmen yanmış kafa tarafı ve ayakucu taşla- tik, kimimiz mum yaktık. bir tac-ı şerifi vardı. Temizle- rı Roma kalıntılarından bura- yip cam fanus içine aldım ve ya taşınmış. Bunları da güzel- Elimde süpürge, telefonum- duvardaki iki adet mumluk ce temizledim. Tac-ı şerifin da Yasin-i Şerif okunurken, bu- oyuntusundan birine sabitle- konulduğu ağaç kütüğünü de radan ayrılmamak için bahane dim. (mumlardan kısmen yanmıştı) bulmaya çalışıyordum sanki. güzelce temizleyip boyayarak Bir içeri, bir dışarı koşuşturup, Duvarlardaki eski taş işçili- kafa tarafındaki taşa sabitle- etrafı izleyip eksik kalan bir ğini bir nebze olsun göstermek dim. Bunlarla meşgul olurken şey var mı diye bakınıyor, bir için çerçeve şeklindeki iki yeri her gün, bazen de günde 2-3 yandan da gözyaşlarımın ya- sıvamadım. Belki bizden son- kez 40 km uzaklıktaki Sevlie- naklarımdan aşağıya süzülme- rakiler yapıyı merak edip ince- vo’ya (Selvi) malzeme satın al- sine engel olamıyordum. lerler diye düşündüm. Çok eski maya gidiyordum. iki su testisini güzelce temiz- Tekrar tekrar içeri girip dua ledikten sonra diğer mumluk Sabah saat 7:30’da başlayıp ettim. Sonunda kilidi vurdum oyuntusunun içine yerleştir- akşam 8’e kadar çalışıyorduk. ve içim rahat bir şekilde Bis- İnce işçiliklerle bizzat uğraş- millah deyip dönüş yoluna ko- yuldum. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 95

 Avrupa Tarihi ————————————————————————————————————— EMPERYALİZM TARİH YAZIYOR! 96 DERİN TARİH / 2017 EYLÜL

——————————————————————————————————— Emperyalizm Tarih Yazıyor Tarihteki hiçbir istila veya işgalin etkisi Batı em- » İspanyol yağması peryalizmininki kadar yıkıcı olmadı. Çünkü em- Kıtaya çıkmalarının peryalizm işgal edilen ülkelerin kaynaklarını sö- ardından 50 yıl mürmekle kalmayıp tarihlerinin de kendi bakış geçmeden İspanyollar açısından yeniden yazılmasını sağladı. Tarihin Amerika’daki iki büyük yeniden yazılması, kültürel benliğin ve kimliğin imparatorluğa son de yeniden tanımlanması anlamına geliyordu. verdiler. Azteklerin başkentinin yağmalanmasını tasvir eden, ressamı belirsiz bir tablo. 2017 EYLÜL / DERİN TARİH 97


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook