Sevgiyle üretilen her üründe, her eserde ‘destansı’ bir yan vardır. Destanlar nesillerle birlikte daha da büyür, sonsuzluğa uzanan kolları daha da güçlenir, köklenir. İlk defa 90 yıl önce Karadeniz topraklarında filizlenen ve bölgeye umut aşılayan çay da işte böyle bir destanın konusudur. Karadeniz topraklarını seven çayı biz de çok sevdik, büyüttük, paylaştık. 90 yıllık sevginin adı ÇAYKUR…
GAZNELİ MAHMUD’UN BAŞARI KILAVUZU “PENDNÂME” » Gazneli Mahmud’un mezarını tasvir eden bir resim.. 100 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Türk Tarihi İlk Müslüman Türk devletlerinden birinin başına geçen Gazneli Mahmud’un, babası tarafından yazdırılan nasihat kitabı Pendnâme’yi gece gündüz okuduğunu, öğütlerini adeta dua gibi ezberlediğini biliyor muydunuz? Üzerinden 10 asırdan fazla zaman geçse de bugünün liderleri için bile eskimemiş olan nasihatler... 2015 EKİM / DERİN TARİH 101
MUHARREM KESİK muharremkesik@gmail.com G aznelilerin ilk Müslüman askerlerle ordusunu güçlendirdi. Bu Türk devletlerinden ol- duğunu biliyorsunuz. sırada son Hint seferinde cesareti ile dikkatleri üzerine çeken oğlu Mah- Daha ziyade İslamın Hin- mud ile Sebük Tegin’in arası açıldı. distan’a yayılmasında gösterdikleri Mahmud, Gazne Kalesi’nde hapsedil- büyük başarı ile anılırlar. Temelleri se de çok geçmeden baba-oğul barış- Alp Tegin tarafından Gazne şehrinde tılar. atılan devlet, 963’te kurulduğu mer- O günlerde Gaznelilerin tâbi ol- kezden dolayı “Gazneliler” şeklinde duğu Samaniler Devleti eski gücünü adlandırıldı. kaybetmiş, yıkılmaya yüz tutmuştu. 975-77’de hüküm süren Böri-Te- Sebük Tegin, isyan eden valilerle sı- gin’in başarısız idaresi yüzünden bey- kıntılar yaşayan Samani hükümdarı lerin ileri gelenleri tarafından Gazneli II. Nuh’a yardım amacıyla çıktığı se- tahtına “emir” olarak Alp-Tegin’in en ferden başarıyla döndü. Ancak kısa güvendiği adamlarından Sebük Tegin süre içinde hastalanarak Ağustos seçildi. Alp Tegin gibi bir hüküm- 997’de vefat etti. darın itimadını kazanmak ko- Öldüğünde oğullarından Mahmud, lay değildi. Peki Sebük Nasr, İsmail ve Yusuf hayatta idiler. Tegin bunu nasıl ba- Babaları onlara Pendnâme şarmıştı? Sorunun ce- adı verilen, öğüt ve vasi- vabını, karakterinde yetname niteliği taşıyan arayalım. » Gazneli Mahmud (971-1030) bir risâle (kitapçık) bırak- mıştı. Karluk Türklerine bağlı bir boydan geldiği tahmin edilen Oğulları arasında çıkan Sebük Tegin, Kırgızistan sınırları için- taht kavgasının galibi “Gazne- deki Issık Gölü sahilindeki Barshan li” lakabıyla ün salan Mahmud oldu. bölgesinde dünyaya geldi. Gazneli Mahmud babasının yolundan Tuhsilerin bir akını sırasında bu giderek Hindistan seferlerine ağırlık kabilenin eline esir düşmüş, sonra Gaznelilere mağlup oldu. Bu savaş- verdi. 33 yıllık başarılı hükümdarlık da köle olarak satılmıştı. Son sahibi ta Sebük Tegin’in oğlu Mahmud da yıllarında kadim medeniyet havzala- Alp-Tegin oldu. Görünüşte Samanile- büyük bir cesaret örneği sergilemiş, rından biri olan Hindistan coğrafyası- rin bir valisi olarak hareket etse de önemli yararlılıklar göstermişti. Se- nın Müslümanlaşmasına öncülük etti. bağımsız Gazneli Devleti’nin gerçek bük Tegin gelen barış teklifini kabul Şüphesiz bu başarısında yukarıda kurucusudur diyebiliriz. etti ancak Caypal ülkesine döner dön- dikkat çektiğimiz Sebük Tegin’in, ve- Doğu Afganistan’daki Zabulistan mez antlaşma şartlarını bozacaktı. ziri Ebu’l-feth Bustî’nin hattı ile kale- bölgesinin asil ailelerinden birinin Caypal’ı cezalandırmak üzere yeni- me aldırdığı Pendnâme’nin büyük bir kızı ile evlenerek burayı kontro- den sefere çıkan Sebük Tegin, Lamgan etkisi vardı. Gazneli Mahmud Pendnâ- lü altına almaya çalıştı. 977 yılında bölgesinde birçok şehri ele geçirdi. Bu me’yi bir dua gibi ezberlemişti. Her Büst şehrini ele geçirdi. Kuzeydoğu saldırıya karşılık Hint racaları ile itti- gün okuyor ve babasının öğütlerine Belucistan’daki Kusdar bölgesini de fak kuran Caypal, 100 bin kişilik bir sıkıca sarılıyordu. Gaznelilerin sınırlarına katarak hâki- ordu ile Gazne üzerine yürüdü. Sebük Sebük Tegin oğluna hangi nasihat- miyetini Doğu Gur, Tohâristan ve Ze- Tegin rakiplerini bir kez daha mağlup lerde bulunmuş, idarecilik konusun- mindâver’e kadar genişletti. etmeyi başardı. Böylece Lamgan ve Pe- da nelere dikkat etmesini öğütlemiş- Bundan sonra Hindistan’a yönel- şaver arasındaki bölgeye de İslam dini ti? Başarılı bir hükümdar olmanın di ve Hindûşahî hükümdarı Caypal’ı ulaştırılmış oldu. yolu neydi? mağlup ederek Lamgan bölgesini yağ- Buradaki Halaç Türkleri ve Afgan- İşte bugünün siyasetçi ve yönetici- ma etti. Buna mukabil Caypal büyük lar da Sebük Tegin’in buyruğu altına lerine de ilham verecek tavsiyelerle bir ordu ile Gazne’ye ilerlediyse de girdiler. Sebük Tegin onlardan aldığı dolu Pendnâme’den bir bölüm: 102 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Türk Tarihi “Şimdi sana nasihat ediyorum, bil darlığı) yaparlar. Bir kimse onlardan ordunun insanlarının hepsini tanıma- ve haberdar ol ey oğul, eğer Allah seni şikâyet edince yıllarca zulümle halk- lı ve ismini bilmelisin. Her asker du- de bir gün böyle benim gibi emîrli- tan aldıkları parayı, onların idaresi rumu, soy ve şekil ile senin yanında ğe ulaştırırsa bil ki, Allah’ın kulları altında olan ve işin içine seni karıştı- olmalı. Her kavmin huy ve yaradılı- üzerine hükmetmek küçük bir iş de- ranlar alırlar. İki-üç yıl âmillik yapmış şını öğrenmelisin. Yiğit kimselere iyi ğildir. Padişahlık tehlikeli bir iştir ve olanların durumunu sor ve hesabını davran ve okşa ki, sana karşı müşfik can tehlikesi de hazırdır. Bunun için al. Onun üzerindeki, halktan haksız (şefkatli ve sevecen) olsunlar. Böyle Allah’tan korkman gerekir. Sen Al- olarak aldığı sâbit olan her şeyi al ve davranırsan bir işin düştüğü vakit lah’tan korktuğun zaman kullar ve hak sahibine geri ver. Bu malı hiçbir (vr. 228b) sabah emredersen ordunun elinin altındaki ahali de senden kor- surette hazineye koyma. Amili ilk gü- hepsi bütün silah ve teçhizat ile kuş- kar. Dindar olmalısın, çünkü dindar nahında azletme ve tekrar işin başına luk vakti ata binmiş olur. olmayan padişah ve emire hürmet gönder. Çünkü insanların çoğu bu şe- edilmez ve haşmeti (büyüklüğü) ol- kilde muamele ile yumuşak ve uyanık Beceriksiz ve kahramanca hare- maz. olurlar. Bundan sonra dilleri ve ka- ketler için cesaretten yoksun olan lemleri doğrulur. İşleri bir kere daha insanları huzurunda tutma ve filan Bil ki, hükmetmek en çok hazi- karıştıranları azlet ve bunlara asla iş filanın oğludur deme ve babası hatırı nenin dolu olmasıyla mümkündür. için Allah’ın malını (halkının parasını) Eğer mal yoksa kimse senin itaatin- buyurma. Çünkü hiçbir israf etme. Müstahak olanın hakkını de olmaz ve dindar, akıllı kimseler vakit onlardan doğruluk ver. Söz gelişi bir kimsenin bir iktâı seninle müttefik olmadıkça mal da gelmez. (topraktan alınan vergi geliri) varsa toplanmaz. Halkı söz ve malla yap- Ordu ve askerin duru- ve hayırsız bir evlat bırakarak ölürse tıklarınla kendine müşfik kılmak mundan, silahlarından veya kendisi zenginse, sultanın iktâı- iyi bir çaredir. Bu meziyetlerin ve maaşlar ve iaşelerin- na muhtaç değildir. Bu iktâa ihtiyacı hepsi büyük himmete muhtaç- den haberdar ol. Ordu olanlar varken o iktâı babasının şah- tır. Çünkü eğer büyük himmet listesi (Cerîde-i Arz) siyeti uğruna hayırsız evlada verirsen olmazsa bu meziyetler meyda- “Kull huvallahu” Tanrı’nın malını israf etmiş olursun. na gelmez. İnsanın içindeki gibi mutlaka ez- Malı, ülkenin menfaati için iş görene himmet yüksekliğe meyleden berinde olmalı, bağışla. ateş ve rüzgâr gibidir. Oyun ve eğlence ve lezzet ve şehvet »SnaeaÇlbdsoüıiğhckıauTPtkeemlgnaaidrnkın’nisânaamdenıveya’ldlasaetilkhnaaarblıtneirmaseayfa. inişe meyli olan toprağın mi- zacında da bulunur, imdi se- nin en mühim işin iyi yoldan mal toplamaktır. Ben sana halkın malını al veya müsadere et (el koy) demiyorum. Zulüm ve haksız- lıkla bir malı alır, hazinene koyarsan dünya ve ahiret düşmanı olursun. Halkın vermesi gereken ve hüküm- darın hakkı olan malı verdiklerinde alma da demiyorum. Divânın (devle- tin) hakkı olduğunu bildiğin malı gö- nül hoşluğu ile almalısın ve hazineye koymalısın. Siyaseti ilgilendiren hiçbir işte ih- mal gösterme ve adalet ve şeriat yo- lundan çıkma. Kılıç gerekli olduğu yerde kırbaca iş buyurma, kırbacın gerektiği yerde kılıç vurma. Memle- ketinin idaresinde gâfil olma. Bazıları olur ki, senelerce âmillik (vergi tahsil-
Türk Tarihi » Sultan şiir meclisinde Biri, hükümdarlığında gözü olan ve seni hükümdarlıktan bıktırmaya kast Saltanatı boyunca ülkesini Orta Asya’nın büyük ve güçlü devleti haline getiren Gazneli eden kimselerdir, oğlun dahi olsa böy- Mahmud ve kendisine Şehname’den bölümler okuyan Firdevsî’yi tasvir eden bir minyatür. lelerinin kökünü kurut. Diğeri halkın malına el uzatanlardır. Onları öldür Yolları emin tut, zira bu çok önem- men senin önüne gelir; onun sorgu- ve malı tekrar sahibine ver. Geri ka- li bir iştir ve çölde tüccardan çalınan sunu yapasın. Sen dahi kıyamette her lan günahkârları günahlarına göre her malın senin hazinenden götürül- hâl ü kârda Allah’ın önünde duracak- cezalandır. Af her şeyin üstündedir ve müş olduğunu bil. Hırsızı öldürüp sın ve o senden hesap soracak. Eğer Allah’ın sıfatlarından biridir. Eğer bir malı hak sahibine iade edinceye ka- gece yarısı memleketinde bir canlı aç suçluyu afv edersen Allah da sana bir dar uyuma. Aksi halde Allah’ın sana uyursa Allah senin cezanı verir. iyilik bahşeder. kıyamet günü bundan dolayı hesap soracağını bilesin. Kendi divân-ı Büyük günah işleme, eğer sen gü- Elbette cömertlik ve civanmertliği mezâlimi’ne otur (örfi mahkemende nahkâr olursan halkı ahlaksızlık ve alışkanlık edinmelisin. Hasis (cimri) hâkimlik yap) ve bu işte ihtiyatlı (ted- günahkârlığı için cezalandıramazsın. bir hükümdar her hünerde üstad olsa, birli) bulun. Çünkü zulüm yapmış çok Hiçbir zaman zulmü uygun görme. yine de hiçbir işe yaramaz. Cimri asla kimse senin huzurunda öyle görünür- Eğer bir kimse bir makam elde etmek şöhret kazanamaz. İnsanlar şöhret ve ler ki, ondan daha mazlumu yoktur. için bir meblağ getirir ve bunun ha- ünü cömertlikle elde ederler. Aynı za- Elbette yanıp yakılmaları derinliğine zine menfaatine olduğunu söylerse manda israfı uygun görüp de bütün incele ki, bir yanlışlık olmasın, yoksa asla cevaz verme, çünkü bu mal onun hazineyi boş yere savurma. Bahşişi kıyamette suçlu olursun. evinden çıkmış değildir. Eğer kendisi- hakkıyla ve vaktiyle ver ve hak ka- nin olsaydı bu işi yapmazdı. Sonra bil zanmış olana ulaştır. Bağış ve bahşişi Aç uyuyandan layık olmayanlara verme. Çünkü cevâ- sorumlusun! ki, bunu halktan alacaktır. Halk fa- hiri (mücevherleri) domuzun boynu- kir olduğu zaman vilâyet harap na gerdanlık olarak takmış olursun. Muâmelâttan, pazar, narh- olur ve kötü isim senin üstün- lar ve alış-verişten haberdâr de, servet ise gâsıbın (ele geçi- Geveze ve gereksiz söz söyleyenleri ol ve pazarda doğru adam renin) elinde kalır. huzurunda tutma; sakın onların sözle- ününü kazanmış, güvenilir Cömert ve merhametli ol- rine iltifat etme. Zira padişahın sırları adamları tayin et. Bugün malısın ve affın öfkenden faz- daha çok şakacı ve geveze insanlar ile elinin altındakiler ne la olmalı ki, insanlar sana rağ- dışarıya sızar ve düşmanlar ülkenin yaparlarsa he- bet etsinler. İki günahkârı sırlarına vakıf olurlar ve bundan çok asla affetmemelisin. kötülükler meydana gelir. Bir işi layık 104 DERİN TARİH / 2015 EKİM olmayan bir kimseye buyurmama- » Gazneliler Devleti’nin temellerini lısın. Çünkü insanların kabiliyetleri çeşitlidir. Şöyle ki, vezirlik kabiliyeti atan Alp Tekin (963-1183) olan bir kimseye ferraşlık (temizlik- çilik/süpürgecilik) buyurursan ona zulm yapmış olursun, eğer ferraşa da vezirlik verirsen yine zulm etmiş olursun. Herkesin kabiliyetini ölç, uygun olduğu işe tayin et ve işi de hüner ve istihkaka göre buyur. Söz gelişi birisi vezir oğlu olsa fakat onda vezir aklı olmasa, filanın oğlu vezirdir diye onu tayin etme, bir eşekçi oğlunda vezir aklı dahi olsa vezirlik verme. Bak, soylu kişi hünerli olduğu zaman ona daha öncelik tanı. Çünkü onlardan hem soy ve hem de hüner olur. Eğer birisi hünerli ama asil değilse onu ye-
» Hind putuna Gazneli kılıcı Ali Rıza İşipek, Türklerin İlk Amirali Çaka Bey ve Dönemin Savaşları, Denizler Kitabevi, 2013. Gazneli Mahmud’un Hindistan’a yaptığı 16. sefer (1026). Bu seferde Sultan Mahmud Hindu putu Şiva’yı dörde böldürtmüştü. tiştir ki, derece derece asil olsun. An- bakımdan önce meseleyi dikkatlice san o vakit mazur olursun. cak hüneri kadar iş buyur. İdarecileri düşünmeli ve eğer dostça anlaşma Memleketinin her tarafına casuslar sağlam yetiştir. mümkünse, kâfirler ile savaşın dışın- da harbe meyletmemelisin. ve haberciler tayin etmelisin, ta ki, En büyük düşman gece ve gündüz durumdan seni haber- Devleti sana intikal etmiş kimsele- dar etsinler. Zira padişahların başına Kendi dostunu ve düşmanını tanı- ri itaat altında bulundur. Onlar fela- gelen her bozukluk gaflet ve ihmal- malısın, insan tabiatına vâkıf olmak ket sebebinin sen olmadığını bilseler den gelir. Ülkenin gelir ve giderlerine tam bir kiyâset (uyanıklık) ve mükem- bile kıskançlıktan uzak durmazlar. vakıf olmalısın. Kâtipler ve vezirlerin mel bilgi ister. Bu husus deneme ile Onlara karşı hazır ve uyanık olmalı- durumundan gafil olma. Çünkü za- elde edilebilir, böylece onlara ceza ve sın, daima onları meyus tutmalısın ve man gelir; kâtipler hain olur ve amil mükâfat verdiğin zaman herkesin ka- sırrını bunlardan saklamalısın. Bil ki, ile işbirliği ederler ve mal çalarlar, va- rakterini anlayabilirsin. Padişahın kit vakit onları kontrol etmelisin. en büyük düşmanının kendi- vakit gelir dost düşman olur, ancak ni beğenmişlik ve istibdat düşman asla dost olmaz. Kendi Sana söylediğim bu sözlerin hepsi- olduğunu bil. Her işte dost- akraba ve kardeşlerinden dahi ni ezberlemeli ve kalbine nakşetmeli- luğu denenmiş sadık insan- gâfil olma, çünkü müfsit in- sin ve bundan yüz çevirmemelisin; ta ların tavsiyesini al ve o hu- sanlar her vakit onları senin ki, Allah seni iki cihanda talihli kılsın, susta kendi aklınla karar hükümdarlığını elde etmek inşâllâhuteala. Bu benim sana nasihat ver. Seninle aynı derece- için kışkırtırlar. Yakınları- ve vasiyetimdir ve ben bu mesuliyeti deki düşmanlarına lü- nı ve akrabanı sevmeli ve üzerimden attım. Allah bilir ve hük- tufkâr olmalı ve onlarla küçüklere şefkatli davran- meder.” hoş geçinmelisin. Fakat malı, büyüklere hürmetle onlar senden üstünse o muamele etmelisin. Ancak (Erdoğan Merçil, “Sebüktegin’in Pendnâme- işte kılıca başvurmaktan hükümdarlığına tama eden si”, İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cild VI, başka çare yoktur. Harp- birine sevgi göstermemeli, cüz: 1-2, İstanbul, 1975, s. 203-232.) ler ve savaşlarda uzun onu meyus ve mağdur tut- düşünmek gereğindesin, malısın. Nezaret ve hapis- Muharrem Kesik çünkü savaş ticaret gibi- hane onlara kifayet ettiği Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat dir, ya muvaffak olunur müddetçe kılıç kullanma- Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. yahut da olunmaz. Bu malısın. Eğer hapsetmenin fayda sağlamadığını anlar- 2015 EKİM / DERİN TARİH 105 » Gazneli Mahmud’un valisi Aslan Câzib’in İran’da yaptırdığı camiden günümüze kalan minare.
KİMLİK POLİTİKALARI NE ZAMAN İCAT EDİLDİ? “Müslümanlar için Hıristiyan Avrupa’da kimliğin ve buna bağlı olarak sadakatin esas belirleyenleri olan ülke ve etnisitenin ikincil bir önem var. Onlar için temel kimliğin belirleyeni ve buna bağlı olarak sadakatin odağı dindir”. defter terimlerin tariflerinde değişiklik olup mız yerlerde neredeyse her zaman bu olmadığına dikkatle bakacaksınız; bu kelimeler [ırk, ırksal] kullanılıyordu. İSMAİL KARA yetmez, diğer yakın-uzak kavramlarla 1940 yılında Britanya ordusuna katıl- ilişkilerine yani hiyerarşideki yerine dığımda doldurmam için satırlardan » Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi de bakacaksınız. Kavramın, terimin, birinde ‘ırk’ yazan bir form verilmiş- İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi. kelimenin kendisi/adı aynı da kalsa ti. O güne kadar ‘ırk’ sözcüğüyle res- tanımında veya sıradüzenindeki deği- mi bir belgede hiç karşılaşmamıştım İ çinde yaşadığımız modern devir- şiklikler birçok şeyi etkiler ve farklı- ve neyi öğrenmek istediklerini bilmi- lerde zaman film şeridinin ma- laştırır. Eğer farklılık varsa o zaman yordum. Alman ordusuna katılıyor karası süratle döndü(rüldü)ğü için da bunun zamanını, zamanlarını tes- olsaydım bunun ne anlama geldiğini hadiselerin, fikirlerin, kişilerin, du- bite yöneleceksiniz. Nefesiniz yeter, bilirdim. (…) [Ne yazmam gerektiği- rumların-duruşların takibi hayli zor takatınız kalırsa ardından da sebep- ni sorduğum çavuş] bana yavaşça ve bir hal aldı. Dilin ve kavramların da… lerine… dikkatle, Britanya ordusu sözkonusu Milattan önce olan bir şeyle dün veya olduğu sürece dört ırk bulunduğu- bugün olan birbirine karışmış vaziyet- Bıraktığımız bu yere tekrar dön- nu ve benim de bu dördünden biri- te. (Harry Potter benzeri kitapların mek üzere önce aşağıdaki metne bir- ni seçmekte özgür olduğumu anlattı: ve filmlerin neredeyse bütün dünyada likte bakalım. (Çünkü bu yazımız ilk İngiliz, İskoç, Galli ve İrlandalı. 1993 satış ve gişe/CD satış rekorları kırma- defa ağırlıklı olarak bir kitabın anlat- yılında basılan bir kitapta ‘ırk’ sözcü- sı bununla doğrudan alakalı olmalı). tıkları üzerinden yürüyecek): ğünü bu anlamıyla kullanmak nahoş, Hâlbuki takip fikri, idrak ve tahlil daha da önemlisi yanıltıcı olurdu. denilen şeyler asgari olarak belli bir “[Yeniden redakte ettiğim kitap- Özgün baskıda ‘ırk’ ya da ‘ırksal’ ke- zaman tesbitini de zaruri kılmaz mı? larımdaki] değişikliklerin çoğu ta- limelerini kullandığım pekçok yerde Aristo’dan beri bizi takip eden kate- mamen dilseldi. Hatta birkaç yerde bunu ‘etnik’ ile değiştirdim”. gorilerden biri de zaman değil mi idi? metni özgün anlamı korumak için değiştirmek zorunda kalmıştım. (…) Bu satırlar oryantalist, 2. Dünya Onun için düşünce tarihiyle hatta ‘Irk’ ve ‘ırksal’ kelimelerinin kullanı- Savaşı sırasında İngiliz ordusunda herhangi bir şeyin tarihiyle uğraşan- mı bunun bir örneğiydi. İngiltere’de subay ve Modern Türkiye’nin Doğu- lara ısrarla şunu söylüyoruz: Bir fikri [metinlerimi yazdığım] 1946 ve 1947 şu kitabının yazarı Bernard Lewis’in takip edebilmek için kavramların ve yıllarında bugünlerde ‘etnisite’ ya hatıralarında kayıtlı (Tarih Notla- da ‘etnik’ kelimelerini kullanacağı- 106 DERİN TARİH / 2015 EKİM
rı-Bir Ortadoğu Tarihçisinin Notları, » Kimlik ne ile tanımlanacak? örnekler verebilirim: 1945 Kasımında çev. Çağdaş Sümer, İstanbul, Arkadaş Britanya’nın Balfour Deklerasyonu’nu Yay., 2014, s. 356-57). “Hatay 1. Medeniyetler Buluşması”nda ilan edişinin yıldönümünde Mısır’da hahambaşı İzak Haleva, Fener Rum gösteriler düzenlendi. Gösterileri Sizce şaşırtıcı bir şey var mı bu patriği Bartholomeos, Diyanet İşleri düzenleyenler bunun Britanya hükümeti satırlarda, bilmiyorum. Ama yine de başkanı Ali Bardakoğlu ve Ermeni ile onun himaye ettiği Siyonistlere karşı pek uzağında kaldığımız “zamanı kol- patriği Mesrob Mutafyan konuşuyorlar bir protesto olmasını amaçlamışlardı. lama”nın önemine işaret etmek için (26 Eylül 2005). Hangi medeniyetler Gösteri kısa zamanda Yahudi karşıtı bir hatırlatmada bulunabilirim: 11 buluşuyor acaba? Parlaklığı ve siyaseten bir kalkışmaya, daha da dikkat çekici Eylül’den sonra İslâma, Müslümanla- kullanışlılığı ölçüsünde bir karşılığı, olarak pek çok Katolik, Ermeni ve ra karşı bambaşka bir hâlete bürünen bir muhtevası var mı? Hele Türkiye’yi Rum Ortodoks kilisesinin saldırıya ve yaşına başına aldırmadan dişlerini taşıyacak derinliği?! Kimin düşündüğü, uğrayıp tahrip edildiği daha genel bir gösteren Lewis, 1940’larda, 1950’ler- kimin izin verdiği belli olmayan “Hatay” gayrımüslim karşıtı bir ayaklanmaya de yazdığı kitaplarını yeniden redakte yazısı nasıl bir kimliğe işaret ediyor dönüştü. etmeye 1993’te değil de on yıl önce, dersiniz? Türkiye’de böyle bir kimlik, meselâ 1983’te başlamış olsaydı ırk ye- böyle bir Hatay var mı? Türkiye’nin Düşman tanımının benzer bir şekilde rine etnisite kullanma ihtiyacını -çok kimliği mi bu? Diyanet İşleri Başkanını genişletilmesi 1952 Şubatında Süveyş’te, büyük bir ihtimalle- duymayacaktı. buraya kim oturttu? Kanal üzerinde devam eden Britanya Çünkü kimlik politikaları Soğuk Sa- işgaline karşı gösteriler düzenlendiğinde vaş sonrasının dünyasında tedavüle Bu sorular cevapsız ama ortada tarihe de yaşandı. Britanya karşıtı gösteriler giren/sokulan ve neredeyse eşzamanlı kalacak bir fotoğraf var. Bizim anlama bir Kıpti kilisesini yağmalayıp ateşe olarak, hiçbir perhizkârlık engeline ta- sorumuz şimdilik zamanla alakalı: Bu vererek, farklı mezheplerden bir dizi kılmadan basın yayın dünyasının vo- fotoğraf ne zaman mümkün olabildi ve yerli Hıristiyanı öldürdüler. (…) 2011’in kabülerinde, üniversitelerde, akademik anlamı ne? sonlarında ben bu kitabı kaleme alırken eserlerde boy gösteren, hem de nice on olaylar neredeyse yüz bin Kıptiyi Mısır’ı yıllardır tedavülde imiş gibi tezahür B. Lewis ise karşı taraftan başka bir terk etmeye zorladı. Hezeyan anlarında eden kavramsal-siyasal bir programdı, hikâye anlatıyor: düşmanın bir parçası olarak görüldüler elbette aynı zamanda yeni inşa edilmiş ve buna göre davranıldılar. Muhtemelen politik bir dildi. “Yirminci yüzyılın ortalarıyla birlikte gayrısahih bir biçimde Peygamber’e İslâm dünyasında ortak bir Müslüman atfedilen bir hadise göre ‘küfür tek bir kimliğine ve küresel dünyada kâfirlerden millet’ti” (Tarih Notları, s. 269-70). oluşan ortak bir düşmana dair giderek artan bir farkındalığa işaret eden sayısız gösterge ortaya çıkmıştı bile. Kimi 2015 EKİM / DERİN TARİH 107
defteR İSMAİL KARA İsterseniz tetkik ve tahkik için bi- huriyet ideolojisinin baskıları, korku- Aynı kitapta kendisi anlatıyor: raz sözlüklere (Fransızca-Türkçe veya ları ve perhizkârlıkları idi. Fakat aynı “Çok tartışılan ‘medeniyetler ça- İngilizce-Türkçe sözlükler dahil) mü- zamanda edep-ahlâk ve tedavüldeki tışması’na ilk kez 1957 Ağustosunun racaat edin, bakalım etnik, özellikle dil-üslup da buna yol vermezdi. Böyle son haftasında Washington[’da] (…) etnisite kelimelerini bulabilecek mi- konuşmak kendini bilmezlik ve kaba- bir konferansta atıf yaptım. (…) Or- siniz, bulursanız eğer hangi anlamla- lıktı, en azından hafiflikti). tadoğu’nun Müslüman halklarının rıyla karşılaşacaksınız? Osmanlıcanız büyük bir çoğunluğu için Hıristiyan varsa daha güzel ve vasıflı sürpriz “Herkese refah” yerine Avrupa’da kimliğin ve buna bağlı ola- örnekler için mutlaka Şemseddin Sa- “herkese etnisite” rak sadakatin esas belirleyenleri olan mi’nin, Kelekyan’ın, Redhouse’ın iki ülke ve etnisitenin ikincil bir önem dilli sözlüklerine de bir göz atın. Lewis İslâm dünyasıyla, Müslü- arzettiğini ve pek dikkate alınmadığı- manlarla, Ortadoğu’yla ilgili çalışma- nı anlattım. (…) Temel kimliğin belir- (Yaşı müsait olanlar hatırlayacak- larında bazı ‘ırk ve ırksal’ kelimelerini leyeni ve buna bağlı olarak sadakatin lardır, düne kadar kimse durup du- artık ‘etnisite ve etnik’ kelimeleriyle odağı dindi. Batıda biz farklı dinlere rurken, uluorta ben Çerkezim, ben değiştirmişti ama meselenin aslının bölünmüş bir ulus tahayyül ederiz. İs- Gürcüyüm, ben Kürdüm, ben Lazım, tamamen farkında idi. Ne ırkın ne lâm dünyasında ise onlar daha ziyade ben Arnavutum, ben Ermeniyim, de “bidat” etnisitenin Müslümanlar uluslara bölünmüş bir din tahayyül ben Aleviyim, ben Arabım demez- arasında (daha fazlasıyla Müslüman ederler ve bu bölünmeler yerel olarak di. Bunu yazmazdı, ima da etmezdi. Türkler arasında) kayda değer bir önemli olsalar da küresel açıdan ikin- Devlet adamlarının bunları herhangi karşılığı olmadığını, olsa olsa sun’î cildirler. Ortadoğu’da [Müslümanlar bir şekilde telaffuzu zaten sözkonusu veya moda/dayatılmış/uyarılmış bir tarafından] esasen Hıristiyan olarak değildi. Meşruiyeti de yoktu. Diye- karakterde olacağını, kalacağını bili- görülen batılı uluslar [ABD dahil] memenin, yazamamanın önündeki yordu; hem bilgi olarak hem de fiilen, genellikle tek bir grup olarak algıla- engellerden biri elbette zaman, Cum- yaşadığı tercrübelerle… nırlar, her zaman olmasa da zaman zaman buna Rusya da dahildir” (s. » Mehmet Akif » Ahmet Haşim » Yahya Kemal 266). Müellif bu tesbitleri Müslümanla- » Çağdaş Türk Edebiyatı veya hissiyatını, işaretlerini öne alarak bir rın faziletlerini saymak için zikretmi- değerlendirme veya sıralama yapsanız nasıl yor elbette, aksine bugün bile İslâm düşüncesi hangi kimlikten? bir sonuca ulaşırsınız? dünyası ve Türkiye için çok önemli olan bir hususiyeti yani kurucu ve Türk edebiyatının son büyük İsterseniz çağdaş Türk düşüncesinin sürdürücü fikrin, birliği sağlayıcı un- üstatlarından Mehmet Akif Arnavut, Ahmet büyük isimlerine intikal edin: Said Halim surun Batıda olduğu gibi ırk üzerin- Haşim Arap, Yahya Kemal suyun ötesinden Paşa, Abdullah Cevdet, Yusuf Akçura, Ziya den değil din/İslâm ve Müslümanlık “kimlik”leriyle tanı(mla)nabilirler mi? Aynı Gökalp, Fuat Köprülü, Babanzâde Ahmet üzerinden olduğunu, 1957 yılında şey Süleyman Nazif, Tevfik Fikret, Mehmet Naim, Ahmet Ağaoğlu, Bediüzzaman… Amerikalıları, Müslümanların sadece Emin Yurdakul, Cenap Şahabettin, Halide Boyunlarına hangi kimliği asarsanız onların Avrupa’ya değil kendilerine de derin Edip Adıvar, Abdülhak Hamit Tarhan… için hususiyetlerini ve fikir dünyalarını ele bir düşmanlık beslediğini isbat ve de geçerli. verebilirsiniz acaba? muhataplarını ikna için anlatıyor, dil döküyordu. Gerekçesi de hazırdı: İlk hatırladığınız mısraları, şiirleri, yazıları, Etnisite bir işe yarar mı? Hangi ırktan ve etnisiteden gelirse başlıkları üzerinden, onun anlamını, gelsin tek bir millet olan Müslüman- lar için “küfür de tek bir millettir”. Yazarın tecrübi bilgi olarak aktar- dıkları da zikre değer: 50’li yıllarda Osmanlı arşivlerinde çalışmak için Türkiye’ye geliyor (kendi beyanlarına göre o yıllarda gittikçe harareti artan İsrail meselesi yüzünden Yahudi bir akademisyenin Türkiye ve İran dışın- da rahatlıkla kalıp çalışabileceği bir 108 DERİN TARİH / 2015 EKİM
İslâm ülkesi yok) ve geçici ikamet izni Türkiye’ye rini yürüten kişi olmuş bu zat), Hıris- için önüne konan bir belgeyi dolduru- “medeniyetler tiyanlıktaki ötekilik meselesini de bir yor. Belgeyi almaya gittiğinde “kim- papaz anlatacak normal olarak. Peki lik” hanesine “Protestan” yazıldığı- çatışması- İslâmda ötekilik kim tarafından şerh nı görüyor ve şaşırıyor. Niçin böyle medeniyetler ittifakı”, u beyan edilecek diye bekliyorsunuz? kaydedildiğini sorması üzerine, belki “dinlerarası diyalog”, Boşuna Türkten, Acemden, Araptan, de Cumhuriyetçi olan ama milliyet- Hintten sarıklı bir âlim yahut kravatlı le dini aynı bilen Türk memur bütün “Medine vesikası”, bir ilahiyatçı akademisyen bekleme- rahatlığı ve açıklığıyla şu cevabı ve- “çokhukukluluk”, yin, bunun anlatıcısı B. Lewis... “Bir riyor: “İngiliz yazmışsınız ve İngiliz “hoşgörü”, “birarada molla değilim ben” diye konuşmasına Protestan demektir, bunu herkes bi- başlayınca yanındaki papaz “hayır, lir” (s. 268-69). yaşama” gibi siz bir müftüsünüz” diye otoritesini parlak başlıkların, kutsamış ve yerindeliğini tasdik etmiş Etnisite, çatışma, barış… programların “ne (s. 285-90). zaman”ve kimler, Bernard Lewis’in “medeniyetler Sonra onun sandalyesine aynı/ çatışması”ndan ilk defa ne “zaman” hangi siyasî ve benzer meseleleri anlatmak, konuş- bahsettiğini atlamadınız değil mi? dinî gruplar, hangi mak için Müslümanlar da oturacak, 1957… Türkiye’ye “medeniyetler ça- kurumlar marifetiyle kurulacak. Hem de ne kadar!? Şair tışması-medeniyetler ittifakı”, “din- geldiğini, ne türden demişti ya; “Bilemem eyleyecek han- lerarası diyalog”, “Medine vesikası”, bir mantıkla ortaklaşa de midir girye midir”. Öyle bir şey “çokhukukluluk”, “hoşgörü”, “bira- seslendirildiğini bu. rada yaşama” gibi parlak başlıkların, hatırlıyor musunuz? programların “ne zaman” ve kimler, Söz vermiştik, başta bıraktığımız hangi siyasî ve dinî gruplar, hangi Bu hususi toplantıların meyvele- yere dönelim: Zaman film şeridinin kurumlar marifetiyle geldiğini, ne rinden biri İtalyan Hıristiyan Demok- makarası çok süratli dön(dürül)üyor, türden bir mantıkla ortaklaşa seslen- rat Partisi’nin “entelektüel kolu”nun kimlik politikaları gibi daha dün önü- dirildiğini hatırlıyor musunuz? Şimdi düzenlediği “Ötekilik” kolokyumu. müze gelenleri “zamanı kollama”dan sadece kendinin dışındaki bir grubu, 80’li yıllardayız. (“Öteki” meselesi de tarih boyunca hep böyle imiş gibi bir kurumu, bir kişiyi hatırlamak an- etnisite gibi yeni ve parlak bir kav- görüyor, öyle zannediyoruz. Hâlbuki cak körlükleri artırabilir, basiret için ramsallaştırma başlığı). Üç büyük ilmî ve fikrî bir çaba yeniliklere, sıç- hepsini hatırlamak ve tablonun ta- semavî dinde bu meselenin nasıl ele ramalara, yeni kavramsallaştırmalara mamını görmek, süreci bir daha göz- alındığı konuşulup tartışılacak bu ko- ve açıklama tarzlarına açık ve hatta den geçirmek lazım. Hatırlamak da lokyumda. teşne olmakla beraber ısrarla ne za- bütünlük ister çünkü, bunun için de man, niçin ve nasıl sorularını da sor- gayret ve cesaret… Yahudilikte ötekiliği bir haham malı, süreci ve neticeleri takip etmeli, anlatıyor (daha sonra Vatikan’la İs- kendi zaviyesinden, kendini merkeze Fakat daha çarpıcı bir hikâye var rail arasında diplomatik ilişkilerin alarak değerlendirmeli. Ayrıca bu Lewis’in anlattıklarında: İki önceki kurulması anlaşmasının müzakerele- politikalar bize çözüm ve yakınlık Papa II. John Paul dinlerarası diya- mı sağlıyor, “küresel” yeni/sun’î bir log meselesiyle yakından ilgileniyor- kimlik mi veriyor yoksa gerçek kim- muş (1964’ten beri hepsi ilgileniyor liklerimizi mi topluyor, törpülüyor? aslında, Vatikan’da bir ruhban müte- Harcıyor, mezata sunuyor, onlarla hassıslar sınıfı var bunun için). Onun savaşı körüklüyor? Bunlara da bak- düzenlediği hususi sohbet toplantıla- malı. rına davetli olarak katılanlardan biri de B. Lewis. Hıristiyanlık ve Yahudi- Düşündürücü, belki ızdırap verici lik ilişkilerini, diyalog ve yakınlaşma bir şey daha var: Vatandaşın, halkın, meselelerini konuşuyorlar. İslâm me- sevad-ı a‘zamın zaman anlayışı sanki selesi ve “hoşgörü” edebiyatı da sık okumuş yazmışlardan daha uzun-za- gündeme gelip gidiyor. “Diyalog”un manlı ve dayanıklı gözüküyor. önşartlarının tamamlanabilmesi için ona da ihtiyaç var… Devir “cehalet”in prim yaptığı de- virler, zamanlar mı oldu yoksa?! Ahir zaman alametleri!!! 2015 EKİM / DERİN TARİH 109
GALATA’DAN T arihî İstanbul’un ikinci BANKER AİLESİ büyük bölgesidir Galata. Boğaz’ın girişi ile Haliç’in başlangıcı arasında, kıyıdan Galata Kulesi’ne doğru yükselen bir arazi üzerine kurulmuştur. Evvelce bu bölgenin etrafını, aynen Haliç’in karşı tarafındaki gibi bir sur duvarı çevreli- yordu. Galata Orta Çağ’ın sonlarına doğru Batılılar tarafından tercih edilir olmuştu. Bizans İmpara- torluğu’nun güçlü oldu- ğu dönemlerde Batılı tüccarlar tarihî İstan- bul’un içinde Sirkeci ile Eminönü’nden yukarıya doğru çıkan yamaca yer- leşmişlerdi. Fakat 1203- 04 yıllarında 4. Haçlı Se- feri’yle İstanbul önlerine kadar gelen Batılılar Bi- zans’ın başşehrini ele ge- çirerek korkunç bir yan- gınla burayı harap ettiler. 1261’de Bizans, eski başkentine yeniden sahip olduktan sonra La- tinlerin artık burada ya- şamalarına imkân tanı- madı. 110 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Usta Kalemler © MUSTAFA CAMBAZ Kamondo ailesinin İstanbul’da başlayan hikâyesi 2. Dünya Savaşı’nda Yahudilerin katledildiği Nazi kamplarında son bul- muştu. Özel mimarili merdivenleri, hanları ve tabii emsalsiz bir hayat hikâyesini miras bırakan ailenin izini sürüyoruz. Prof. Dr. SEMAVİ EYİCE DERİN TARİH İÇİN YAZDI » Zamanın tanığı Avram Kamondo’nun Hasköy’deki Neo- Gotik mimarili anıt mezarı zenginlik, şöhret ve acıyla imtihan edilmiş hayattan geriye kalan hüzün yüklü bir hatıra. 2015 EKİM / DERİN TARİH 111
» Galata’nın kalbinde Kamondo damgası Gerek büyük para oyunlarında devlet maliyesini sömüren, gerekse munta- Art Nouveau usulü farklı mimarisiyle dikkat çeken zam olarak maaşlarını alamayan dev- ‘Kamondo Merdivenleri’ Galata ile özdeşleşmiştir. let görevlilerinin “kırdırdıkları” maaş- Çiçeklikleri ve kıvrımlı yapısı ile bir ulaşım vasıtası lardan dolayı bu yabancı para babaları olmanın ötesinde seyirlik bir sanat eseri olarak varlıklarını iyice artırdılar. şehrin kalbinde yıllardır nöbete devam ediyor. Burada bunların birinden bahsede- Böylece 13. yüzyılın sonlarından iti- bu armaların bir kısmı müzeye kaldı- ceğim: Abraham (bazı kaynaklarda Av- baren Batılı gemilerin durduğu ve bu rılmış ise de bir kısmı ortadan kaybol- ram) Kamondo’dan. suretle taşıdıkları malları depoladık- muştur. ları en büyük liman ve merkez Haliç Soyu İspanyol-Portekiz Yahudile- ağızındaki Galata olmuştu. Galata, fetihten sonra da -Osmanlı rine dayanan Abraham Salomon’un devri boyunca- yabancı gemici ve tüc- ailesi 18. yüzyılda İstanbul’a yerleş- Orta Çağ sonlarında İtalya’nın en carların kaldıkları bir merkez olma mişti. Abraham, kardeşi İzak ile birlik- ünlü ve en büyük ticaret merkezle- karakterini daima korudu. Akdeniz ül- te Kuledibi yakınındaki, önceleri adı rinden olan Cenova’nın tüccarları bu- kelerinden İstanbul’a gelen işin erbabı Kamondo iken sonradan Banker So- rayı benimseyerek Türklerin Bizans’ı yabancılar 19. yüzyıl başlarından iti- kağı’na çevrilen sokakta I. Kamondo fethettikleri 1453’e kadar Galata’nın baren buradaki para ticaretine hâkim ve Şürekâsı isimli bankayı kurdular. hâkimi oldular. Buranın sahibinin res- olmaya başladılar. Beyoğlu’nun ara so- Ancak kardeşi İzak 1832’de vebadan men Bizanslılar olduğuna işaret eden kaklarının başında evleri, apartmanla- vefat ettiğinde servet ve işlerin idaresi dört ‘B’li Bizans armasının birkaç du- rı olan sarraflar ise Osmanlı tarihine Abraham’a kaldı. varda bulunmasına rağmen surlarda Galata bankerleri olarak geçtiler. ve kapıların üstlerinde bu ticaret şeh- Bu özel banka Osmanlı Devleti’ne rinin gerçek hâkiminin Cenovalılar 19. yüzyıl boyunca mali durumu bilhassa Kırım Harbi (1853-56) yılların- olduğunu gösteren idareci armaları pek parlak olmayan devlet, bizim da para vermek suretiyle destek oldu. ve kitabeleri bulunuyordu. 1850’den sarraf olarak adlandırdığımız, Batılıla- Lakin merkezi Paris’e nakledilen bu az sonra Galata surları yıktırıldığında rın ise banker dedikleri, para ticareti müessesenin faaliyetleri zamanla kü- yapan bu yabancılara başvurmuştu. çülmüş ve banka 1910’lu yılların sonu- na doğru tamamen kapanmıştı. 112 DERİN TARİH / 2015 EKİM
1866’da tek oğlunu kaybeden Ka- sesi’nin alt tarafına doğru uzanan cad- Usta Kalemler mondo, torunları Nesim ve Abraham denin ortasında olup bugün Kamondo ile 1871’de Paris’e yerleşti. Bir yıl son- Apartmanı olarak bilinir. » Avram Kamondo ra, 1872’de Pare Monceau’daki köşkün- de vefat etti. Vasiyeti üzerine cenazesi 30 yıl kadar önce başlanan bu 2015 EKİM / DERİN TARİH 113 Osmanlı elçiliğinin de araya girmesiy- apartmanın yıkımı, içinde yerli ya- le Paris’ten getirilip 14 Nisan 1873’de bancı bazı önemli kişilerin yaşamış Hasköy’de türbe şeklindeki anıt meza- olduğu gerekçesiyle anıtlar kararıyla rına defnolundu. durdurulmuştur. Sarayburnu’ndan Boğaz girişine kadar çok geniş bir 2. Dünya Savaşı sırasında Fransa Al- manzarası olan apartman maalesef man işgalindeyken Kamondo soyunun ihya da edilemediğinden öylece bı- son temsilcileri olan Kont Moise de Ka- rakıldı. mondo’nun kızı Beatrice, kocası Leon Reinach ve iki evladı Yahudi oldukları Avram Kamondo’nun Has- için toplama kamplarının birine kapa- köy’de gömülmeyi vasiyet ettiği tılmış ve 1943’te de öldürülmüşlerdi. türbe binası ise garip bir macera Böylece Kamondoların soyu toplama geçirse de bugün hâlâ ayakta- kamplarında kuruyup gitti. dır. E-5 yolunun Hasköy-Ayvan- saray köprüsüne iniş bölümün- Türbesinde soba yakıldı de, tepenin en yüksek yerinde görülen tek bina bu türbedir. Avram Kamondo’nun bankası Ban- ker Sokağı’nda bulunuyordu. Eskiden Tek kat üzerinde fazla yük- Voyvoda olan adı sonradan Bankalar sek olmayan yapının açık şekilde Caddesi’ne dönüştürülen bu ana cadde Neo-Gotik üslubunun mimarî örneği bankaya yokuşlu bir yolla bağlanıyor- olduğu görülür. Sonraları o kadar sa- du. Osmanlı Bankası’nın tam karşısın- hipsiz bırakılmıştır ki, köprüden her daki bu yokuşlu yol, merdivenleri ile geçişimizde binanın nasıl hor kullanıl- geçenlerin dikkati çekmekteydi. Art dığını hayretle görürdük. Nouveau tarzı mimarisiyle diğer mer- divenli yollara hiç benzemeyen bu Evsiz kalan biri bu mezar binasının bağlantı yolu Kamondo merdiveni ola- içine yerleşmiş, hatta içeride ısınmak rak tanınmıştır. için kullandığı sobanın bacasını dışa- rı çıkartmıştı. Böylece bu mükemmel Aşağıdan çift olarak başlayıp 16. manzaralı mezarı ev olarak yıllarca basamakta birleşen, sonra ayrılarak kullandı. içi toprak dolu bir çiçeklik alan oluş- turan ve tekrar ikiye ayrılarak 29. ba- Nihayet birkaç yıl önce bir gayrete samakta yeniden birleşen merdiven gelindi de burası tekrar mezar bina- ikiye ayrıldıktan sonra bitmektedir. sına dönüştürüldü. Burayı yıllarca ev 43 basamağı bulunan Kamondo Mer- olarak kullanan kişinin tabii ihtiyaç- diveni Galata’da benzeri olmayan bir larını nasıl sağlamış olduğunu da bi- geçit yeri olarak tarihî eser hüviyeti lemiyorum. Fakat İstanbul’da hiçbir taşımaktadır. şeye şaşırmamak gerekir. Avram Kamondo zenginliği nispe- Kamondo’nun mezarı nasıl bir ev tinde İstanbul içinde birtakım iş han- haline gelmişse, Vefa’da bulunan 17. ları da yaptırmıştı. Söylendiğine göre yüzyılın son yıllarına ait bir şeyhülisla- Kamondoların yapıları Satmpa adında ma ait türbe de ev olarak kullanılıyor- bir mimarın projelerine göre inşa edil- du. Silivrikapı yakınında sur duvarıyla mişlerdi. bir burcun birleştiği köşeye yapılmış Geç Roma Çağı’na, yani 4. veya 5. yüz- Dilber, İbret, Latif ve Yakut adlarını yıllara ait mezar binasının -içindeki taşıyan hanlar bunlardandı. Bunlar- lahitlere ve iskeletlere rağmen- ev ya- dan bir tanesi Kuledibi’nden Alman Li- pıldığını gördükten sonra hiçbir şeye şaşırmıyorum.
GKEANDÇEORSİNMİAÇNİZ’IENN SEFERABDÜLKADaoİzRcanÖ@ZfsmC.eAduN.tr HO394. TİNyıldönümünde 114 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Osmanlı Tarihi »SmSugPuilentalaltyyiannaindttI’aüIıi.nğhrOdibtdseaaüm,şgryıa”aeünnyrz’ogaıentiryunHiünddoreüütögiyşnneüeüsnllemeşnsfüeoyrşlaein(krNdelaâe“rdSnınuirİlsîgt,taŞeanernihsbOniunsâmld’maea,edna-öitHnNı üaüânzşdeüisrrneîi)nüf.edtreadseivlneirrleedyeenn Genç Osman’ın katline varan kritik süreci anlamak bakımından Hotin seferi kilit noktasıdır. Sultan’ın askeriyle arasındaki ipler büyük umutlarla çıktığı bu seferde kopmuş, ardından gerilim tırmanmıştı. Peki bu kritik sefer sırasında neler yaşandı? Padişah’ın beklentisi ve hataları nelerdi? D avası uğruna öldürülen elçilik raporlarını inceleyerek iki cilt ilk Osmanlı padişahıydı halinde Sultan II. Osman döneminin o. 3 Kasım 1604’de dün- tarihini yazan Madame de Gomez’e göre amacı Lehistan’ı geçerek Baltık yaya geldi. I. Ahmed’in Denizi’ne çıkmak, orada kuracağı do- nanmayla Atlas Okyanusu’na ulaşıp Mahfiruz Sultan’dan doğan en büyük Avrupa Hıristiyanlığını hem oradan sürmek, hem de Akdeniz’den kıskaca oğluydu. Şehzadeliğinde iyi bir eği- alarak dahilde Habsburg Almanya’sı- tim aldı ve I. Ahmed’in diğer hasekisi na karşı Osmanlı’ya meyil gösteren Protestanların da desteğiyle Katolik Kösem Mahpeyker Sultan’ın himaye- Hıristiyan dünyasını parçalamak ve Avrupa’ya hakim olmaktı. sinde yetişti. Özellikle hocası Ömer Yine Gomez’e göre Sultan Os- Efendi’nin etkisinde kaldı. Devletin man’ın bir başka büyük projesi, Sicilya’yı fethedip Napoli Krallığı’na bazı kurumlarının ıslaha muhtaç hakim olarak bütün padişahların Kızıl Elma’sı olan Roma’yı almak olduğu kanaatine hocasının da etki- ve Avrupa devletlerinin birbirlerine husumetini de kullanarak Osman- siyle daha o yıllarda vardı. Çocukluk lı üstünlüğünü kurmaktı. Bu büyük düşüncenin gerçekleştirilebilmesi yıllarında Fâris veya Fârisî mahlasıy- ise ancak güçlü bir orduyla mümkün olabilirdi. Tarihçi Tûgî’ye göre bu or- la şiirler yazdı. Bunlardan, duyu Türklerden ve Türkmenlerden oluşturmak istiyordu. Niyyetüm hizmet idi saltanat ü devletime Dönemin İngiltere elçisi Thomas Çalışur hâsid ü bedhâh nekbetüme Roe’nun raporlarına yansıyan hayal/ kurgu görünümündeki bu düşünce Padişahın Portresi: Tesavir-i Âl-i Osman, İş Bankası Kültür Yay., 2000. beyti ülküsünün büyüklüğünü gös- » II. Osman’dan önce ve sonra iki defa çağdaş yerli kaynaklarda yer almasa termesi bakımından önemlidir. da, II. Osman’ın cihangirlik davasının tahta çıkan amcası I. Mustafa’nın nadir Batı’daki yansımasının bir göstergesi Babasının vefatından sonra teamü- resimlerinden biri. Tarihlerimizde “pâdişâh-ı gibidir. Zira o sıralarda Avrupa devlet- le aykırı olarak aklî dengesi bozuk Edhem-meşreb” diye zikredilir. lerinin Otuz Yıl Savaşları yüzünden amcası Mustafa’nın tahta çıkarılması birbirleriyle mücadeleleri onun işini çocuk ruhunda derin izler bıraktı. 26 1618’deki Kırıkköprü bozgununun ar- kolaylaştıracak gibi görünüyordu. Şubat 1618’de amcasının yerine tahta dından İran’la barış antlaşması yapıl- geçtiğinde henüz 13 yaşındaydı. dı ve genel olarak Kanuni döneminde 1555’te imzalanan Amasya Antlaşma- II. Osman’ın cülûsunu müteakip sı’nın şartları benimsendi. yaptığı ilk iş, babadan oğula geçen saltanat teamülünü değiştirerek am- Bir süredir Lehistan ile savaş devam cası Mustafa’yı tahta çıkaran Sadaret ediyordu. İskender Paşa bazı başarılar Kaymakamı Sofu Mehmed Paşa’yı kazanmıştı. İngiltere’nin teklif etti- görevden almak oldu. Aynı töhmetle ği barış arabuluculuğu reddedilerek Şeyhülislam Esad Efendi’nin yetkile- sefer hazırlıklarına başlandı. Çağdaş rini sınırlayarak hocası Ömer Efen- di’yi ön plana çıkardı. Cülûsu esnasında Osmanlı-Safevi savaşı devam etmekteydi. 10 Eylül 2015 EKİM / DERİN TARİH 115
» Sultan Süleyman gibi Padişahın Portresi Tesavir-i Âli Osman, İş Bankası Yay., İstanbul, 2000. olacağım derken... Tecrübesizliği ve toyluğu çağdaş kaynaklarca da vurgulanan Sultan II. Osman kararlarında yakın çevresinin etkisi altında kalmış, bunun bedelini de maalesef kanıyla ödemiştir. Bu idealin doğruluğunu tartışmak- Bu çocukça davranışları göz önü- Ağası İbrahim Ağa’nın etkili olduğu tan çok, yeni bir ordu kurma düşün- ne alan bazı akl-ı selim sahipleri Le- nakledilir. cesine bakarak II. Osman’ın gerçek- histan seferine baştan karşı çıktılar. ten bir cihangirlik emelinin olduğu Bunların başını kayınpederi Şeyhü- İyi yetişmiş biri olan, halkın çok söylenebilir. Nitekim 1620 yılında lislâm Hocazade Esad Efendi çekmek- sevdiği ve kendisinden olumlu şeyler Kaptanıderya Halil Paşa’nın İtalya’ya teydi. Onlara göre Lehistan meselesi beklenen şehzadenin katli kamuoyu- asker çıkarması ve Manfredonya’yı ya barış yoluyla çözülmeli ya da bir nu çok üzmüştü. Katli için gereken yağmalaması da onun bilgisi dışında serdarın kumandasına havale edil- fetvayı Şeyhülislam Esad Efendi ver- değildi. Ancak çok genç bir hükümda- meliydi. Fakat dedesi Kanuni Sultan meyince şeyhülislamlık beklentisi rın gençlik hayallerini süsleyen bu ta- Süleyman’ı örnek alan genç padişah, içinde olan Rumeli Kazaskeri Taşköp- savvurun gerçekleşmesi imkânsızdı. uyarıları dinlemedi. rüzade Kemaleddin Efendi’den alın- mıştı. Sefer öncesi kardeş kanı Sultan Osman devrinin en önemli siyasî olayı, Lehistan’a yönelik Hotin Kendisini boğmak için gelen cellat- Artık tefessüh etmeye başlamış, seferidir. Sefer hazırlıkları sırasında ları görünce Şehzade Mehmed’in yük- seferden de, başkumandan konu- İstanbul’da hazin bir olay yaşandı. sek sesle, “Osman! Allah’tan dilerim mundaki padişahtan da soğumuş bir Sultan Osman kendisinden birkaç ki ömr ü devletin berbad olup, beni orduyla böyle büyük bir idealin ger- ay küçük kardeşi Şehzade Mehmed’i ömrümden nice mahrum eyledin çekleştirilemeyeceği, sefer sırasında 12 Ocak 1621’de siyaseten öldürttü. ise sen dahi behremend olmayasın anlaşılacaktır. Tecrübesiz padişah Lehistan seferi esnasında arkasında (nasiplenmeyesin)” şeklinde beddua davranışlarıyla askeri kendinden so- güçlü bir rakip bırakmaktan endişe ettiği nakledilir. Çağdaş tarihçiler bu ğuturken, sipahilere gecikmiş maaş- ediyordu. Bu meselede Darüssaade bedduanın tuttuğu hususunda mütte- larını verdirmemek gibi şevklerini fiktir. Zira fetvayı veren Kemaleddin kırıcı hatalar yapıyordu. Aynı şekilde arpalıklarını kestirme kararıyla ule- manın da tepkisini çekmişti. En çok tepki çeken davranışı ise sefer esna- sında muhafız askerlerinden bazıla- rını şahsî nişan talimlerinde oklarına hedef yapması ve yeniçerileri tek tek önünden geçirerek yoklamayı bizzat yapmasıdır. Bu durum askeri de, su- bayları da üzmüştür. Her iki uygulamanın askeri ken- disinden soğuttuğuna şüphe yoktur. Kararlarıyla devlet ileri gelenlerini uzaklaştırması ise meselenin bir baş- ka yönüdür. 116 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Osmanlı Tarihi Hotin seferindeki başarısızlığın sebepleri arasında Genç Osman’ın tecrübeli kumandanların fikirlerine değil de Darüssaade Ağası’na tabi olması gösterilir. Efendi birkaç ay sonra sefer yolunda hareket etti. Edirne ve Yanbolu üze- YOLUNDA GİTMEYEN İsakçı’da korkunç bir hastalıktan ve- rinden İsakçı’ya varıldı. Burada Tuna BİR ŞEYLER Mİ VAR? fat etmiştir. üzerinde köprü kurulurken askere biner akçe sefer bahşişi dağıtıldı ve 1619 Temmuz’u sonlarında Bu hadiseyle ilgili olarak Sultan asker bizzat padişah tarafından yok- Budin Muhafızı Karakaş Mehmed Osman’ın Sadrazam Ohrili Hüseyin lamaya tabi tutuldu. O anda orada Paşa’dan gelen arzda Macaristan’ın Paşa’ya, “Babam sağken kardeşim bulunmayanlara ise bahşiş verilme- kuzeyinde siyah ve yuvarlak bir Mehmed’e çok düşkün olduğundan di. Sultan Osman burada kale, cami bulutun ortaya çıktığı, içinden padişahlığı ona bırakır diye can kor- ve hamam inşasını başlattı. Genç ve kan yağdığı, büyük bir yıldırım kusuna düşmüştüm. Kanun-i Osmanî tecrübesiz padişahın has kullarından kopup buluttan haç şeklinde uyarınca taht babadan oğula geçtiği bazılarını ok talimleri için hedef yap- bir ateş göründüğü; daha sonra halde amcam cülûs ettirildi. Acılar ması da İsakçı’da gerçekleşti. toparlanıp dumanlar çıkararak çektim. Can korkusuyla yaşadım” de- dağıldığı, akabinde şiddetli bir diği nakledilir. Hareket sırasında Tuna gemileriyle yıldırım düştüğü, sesini duyanların Kaptanıderya Halil Paşa, Kırım Hanı sersemlediği; dışarıda bulunan O sıralarda İstanbul’da çok sert bir Canbek Giray ve Eflak Voyvodası’nın hayvanların dizleri üzerine çöküp kış hüküm sürmekteydi. Haliç ve Bo- kuvvetleri orduya katıldılar. Düşman başlarını semaya kaldırdıkları, daha ğaz donmuş, İstanbul’dan Galata’ya tarafından gelen haberlerden Lehle- sonra kırlara dağıldıkları; ardından ve Üsküdar’a yaya olarak gidilip gelin- rin Hotin önlerinde tabya ve metris işitenlerin ödlerini patlatan miştir. Bu önemli olaya dönemin şair- hazırlıkları içinde olduğu öğrenilmiş- gökyüzünden birbiri ardınca üç lerinden Haşimî Çelebi, “Yol oldu Üs- ti. 20 Ağustos günü Kırım kuvvetleri defa haykırma sesleri duyulduğu; küdar’a bin otuzda Akdeniz dondu” akın için ileriye gönderilirken, firar buluttan siyah ve yuvarlak gülleler mısraıyla tarih düşürmüştür. (Hicrî söylentilerinin artması üzerine ye- inip düştüğü yerde birer metreden 1030/Miladî 1621). Boğaz’ın donması niçerilerin yoklaması bir kez daha fazla çukurlar açtığı, bunlardan üzerine İstanbul’da gıda maddeleri bizzat padişah tarafından yapılmış ve bazısını çıkarıp tarttıklarında üçer bulma sıkıntısı belirmiş, pahalılık yeni hoşnutsuzluklar yaşanmıştı. kantar geldikleri bildirilmiştir. Kâtib fevkalade artmıştı. Çelebi ise bu olayın sebebinin “Düşmanla bahşiş alan tabiat bilgisi dersi görenlerce Lehistan seferi için 8 Mayıs 1621’de savaşsın” malum olduğunu belirtirse de çok gösterişli bir törenle Davutpa- ayrıntıya girmez . şa’daki otağına geçen Sultan Osman, Osmanlı ordusu 1 Eylül 1621 günü 13 gün sonra buradan hareket etti. Hotin önlerine ulaştı. Leh Kralı Sigis- Padişahın bu seferde dedesi Kanuni mund’un oğlu ve veliahdı Ladislas/ gibi parlak bir zırh giydiğinden söz Vladislas kumandasında olup Lehler- edilir. O sıralarda gerçekleşen güneş den başka Ukrayna Kazağı, Alman ve tutulması da bir süre önce Haliç ve Macarlardan oluşan düşman kuvvet- Boğaz’ın donması gibi halk arasında lerinin mevcudu 102 bin civarınday- uğursuzluk işareti sayılmıştı. Avus- dı. Osmanlı ordusunun mevcudu ise turyalı tarihçi Hammer o günlerde daha azdı. Ancak düşman kuvvetle- bir kuyruklu yıldız görüldüğünden rinin tamamı bir araya gelememişti. söz eder. Çağdaş tarihçiler hemen hücuma ge- çilmeyip düşmanın toparlanmaları- İçinde iki yıl önce Şah Abbas’ın na fırsat tanınmasını büyük hata gönderdiği dört filin de bulunduğu ordu 21 Mayıs günü Davutpaşa’dan 2015 EKİM / DERİN TARİH 117
» Sefer anısına Sultan II. Osman’ın Hotin Seferi anısına yaptırdığı kayık ve köşkü tasvir eden minyatür (Nâdirî, Şehnâme-i Nâdirî). olarak görür ve bu hatanın arkasın- başlıca gerekçesi, kendilerine bahşiş yasasında fiyatların düşmesine sebep da, padişahın hocası Ömer Efendi ile verilmemesiydi. Nitekim dillerinde olmuştu. Darüssaade Ağası Süleyman Ağa’nın dolaşan “Düşmanla bahşiş alan kul bulunduğunu yazarlar. savaşsın” sözü bunun açık bir delili- Gerilimin fitili ateşleniyor dir. Birkaç gün sonra 60 büyük topla 8 Eylül günü yapılan hücumda bazı başlatılan sonuncu yürüyüş yine yeni- Toplanan harp divanında Sultan başarılar elde edildiyse de yeniçerinin çerilerin gevşekliği yüzünden başarı- Osman kışı orada geçirme pahasına yağmaya kalkışması ve Lehlerin karşı ya ulaşamadı. savaşın devamından yanaydı. Ancak saldırıya geçmeleri yüzünden kesin son gelişmelere kış şartlarının ağırlı- netice alınamadı. Ertesi gün yapılan Böylece 25 gün devam eden Hotin ğı da ilave edilince çok zor durumda ikinci hücum da şiddetli Leh top ve muharebelerine bir süre ara verildi. kalan Lehistan’ın barış talebine sıcak tüfek ateşi yüzünden sonuçsuz kaldı. O sıralarda Lehistan içlerine bir akın bakılıyordu. 11 Eylül’deki üçüncü hücumda ise düzenleyen Kırım veliahdı 100 bin ci- düşman iaşe (yiyecek) sıkıntısına dü- varında esirle geri dönmüş ve esir pi- Öte yandan Batı kaynaklarında bir şürülmüş, fakat yine kesin neticeye hücum daha yapılsa Lehistan ordusu- ulaşılamamıştı. Dört gün sonra yapı- lan dördüncü yürüyüşe bu defa bizzat Sultan da katılmıştı. Tecrübeli Budin Valisi Karakaş Mehmed Paşa bu hücumda düşman ordugâhına girip Osmanlı bayrağı- nı dikmeyi başardı. Ancak onun bu kahramanlığını kıskanan Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa kendisine gerekli yardımı yapmayıp düşman ortasında yalnız bırakınca Mehmed Paşa şehit düştü ve askerleri geri çekilmek zo- runda kaldı. Ohrili Hüseyin Paşa iha- netinin cezasını görevden alınmakla ödeyecekti. Birkaç gün sonra düşman kuvvetleri Turla nehrinin karşı tarafı- na serdar yapılan Ohrili Hüseyin Pa- şa’nın karargâhına baskın düzenledi. O sırada Karaman Beylerbeyi Doğancı Ali Paşa şehit olurken Ohrili canını zor kurtardı. Kırım ve Rumeli kuvvetlerinin 24 Eylül günü gerçekleştirdiği hücum da Sultan Osman’a kırgın yeniçerilerin gösterdiği gevşeklik yüzünden neti- cesiz kaldı. Gevşekliği gösterenlerin 118 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Osmanlı Tarihi Hotin seferinin öncesinde ve savaş meydanında yaşananlar daha sonra genç padişahın yeniçeriler tarafından öldürülmesiyle sonuçlanan gerilimin fitilini ateşleyecekti. nun kesinlikle mağlup edileceğinden göre iki devlet arasındaki sınır Kanu- tin karargâhından gerekli yerlere za- söz edilir. II. Osman’ın barış teklifini ni dönemindeki gibi olacak, dostluk fernameler gönderilmiş, İstanbul’da kabul etmesi ise askere, özellikle de ilişkileri tekrar kurulacak, iki taraf- da şenlikler düzenlenmiştir. Savaşlar yeniçerilere kırgın olmasıyla açıkla- tan da akınlar yapılmayacaktı. Yine sırasında her iki taraftan 100 bin civa- nır. Padişahın Yeniçeri Ocağını kal- Hotin kalesi Osmanlı’ya tâbi Boğdan rında askerin öldüğü nakledilirse de dırma düşüncesini bu savaş sırasında Voyvodalığına bağlanacak ve Lehistan rakamlar abartılıdır. edindiği de rivayetler arasında. eskiden olduğu gibi Kırım Hanlığı’na vermekte olduğu haraç vergisini öde- Barıştan sonra İstanbul’a hareket Başarısızlık sebepleri arasında Genç meye devam edecekti. eden II. Osman 1622 Ocak’ı ortaların- Osman’ın tecrübeli kumandanların fi- da Edirne’ye gelmiş, oradan da payi- kirlerine değil de Darüssaade Ağası’na İstenilen sonuç alınmamasına tahta ulaşmış, üç gün üç gece zafer tabi olmasını gösterenler de vardır. rağmen anlaşma şartları Hotin savaş- şenlikleri yapılmıştır. larının Osmanlı üstünlüğüyle sona Sonuçta 6 Ekim günü Osmanlı-Le- erdiğinin göstergesidir. Nitekim Ho- Sultan II. Osman devrinin en histan barış antlaşması yapıldı. Buna önemli askeri olayı Lehistan’a yapı- lan Hotin seferidir. Olayın askerî de- ğerinden ziyade ileride yol açacağı siyasî gelişmeler mühimdir. Seferin öncesinde ve savaş meydanında ya- şananlar daha sonra genç padişahın yeniçeriler tarafından öldürülmesiyle sonuçlanan gerilimin fitilini ateşleye- cektir. Payitahta dönerken II. Osman ideallerine ulaşma yolunda mevcut ordunun engel teşkil ettiğini düşü- nürken, askerleri de biriktirdikleri öfkeyle hesap soracakları günün ha- yalini kurmaktaydılar. Abdülkadir Özcan Prof. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 2015 EKİM / DERİN TARİH 119
© Mustafa caMbazİslamın Kayıp Medeniyeti Son günlerde terör olayları sebebiyle yeniden gündeme gelen Cizre’nin ismi silah sesleriyle hafızalarımıza kazındı. Peki şehrin İslam tarihi ve medeniyetindeki yeri neydi? Cizre’nin tarihî arka planına güncel tartışmalardan uzaklaşarak bakmaya ne dersiniz? 120 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Şehir Tarihi CİzRE OLCAY CAN KAPLAN Dolcaycan.kaplan@derintarih.com ünyaca ünlü Müslüman âlim El-Cezerî’yi ta- nımayanınız var mı? Hani şu otomatik abdest alma makinasının mucidini. Modern bilim adamlarının -o dönemin imkânlarını düşü- nürsek- hayran oldukları El-Cezerî’nin icatla- rı, bugün dahi üniversitelerde ders olarak okutuluyor. Mezo- potamya’nın bereketli topraklarına dahil olan El-Cezerî’nin memleketi Cizre’den daha nice âlim yetişmiş. Ünlü İslam tarihçisi İbnü’l-Esîr ile Molla Ahmed El-Cezerî ilim tarihine armağanları Cizre’nin. Ahmed-i Hanî’nin kaleme aldığı Kürt edebiyatının ilk örneği Mem u Zin’in kahramanlarının türbe- lerini de Cizre’de görmek mümkün. Dicle’nin Türkiye’yi terk edip Suriye topraklarına girdi- ği mevkiin hemen yakınlarındayız. Dicle’nin sağ kıyısında 400 metre yükseklikteki eski çağlardan kalma Bâzâbdâ Kale- si’nin civarına kurulan şehir, içindeki zorlu geçitle meşhur olmuştur. Rivayete göre Büyük İskender Cizre’yi aşarken kullanmış bu geçidi. Cizre’nin ilk İslam fetihleri öncesinde Sasani ve Bizans mücadelesinin önemli duraklarından birini oluşturduğu bi- liniyor. Geçmişte Cezîre adıyla anılan şehir sonraları Cezîre-i İbn Ömer ismini almış. Bu ad ile ilgili olarak kaynaklarda farklı rivayetler yer alsa da en çok rağbet göreni şehrin Ha- san b. Ömer b. Hattâb et-Tağlibî tarafından kurulduğu ve is- mini buradan aldığıdır. Cizre stratejik önemi sebebiyle uzun süre askerî üs olarak kullanılmış. Sasani hükümdarı Şapur’un bütün Irak toprak- ları yerine Cizre ve Sincar’ı ele geçirmesi bölgenin önemini anlatır. Bunun yanında Musul Emiri Mevdud b. İmadeddin Zengî ile Artukoğlu Sökmen’in ordugâhlarını Cizre’de 2015 EKİM / DERİN TARİH 121
Şehir Tarihi kurmuş olduklarını da akıldan çıkar- tarih sahnesinden çekilince Abbasi etkilenmemesi için tedbirler aldı. Sel- mamak gerekiyor. Emevilerin hâkimi- idaresine giren şehir Harici isyanları çuklu hükümdarı Tuğrul Bey ile dost- yet dönemi bölgedeki imar faaliyetleri yüzünden zor günler geçirir. Karmati luk kurma yoluna giden emir, sonun- için dönüm noktası sayılır. Bu dönem- saldırıları ve Bizans ile mücadele de da Selçukluların hâkimiyetini kabul de köprü, hamam ve kervansaraylar bölgeyi yıpratan unsurlar olarak öne etmek zorunda kalacaktı. inşa edilmiş, önceki devirden kalan çıkar. eserler tamir görmüştür. Emeviler Sınır boylarının emniyet altına alın- 990 yılı ayrı bir öneme sahiptir. Ciz- dığı bu dönemde şehir âlim ve sanatçı- re’yi merkeze alan Mervani Emirliği ların uğrak yeri, kısaca bir ilim merke- bu yıl kurulacak ve etkin bir güç olarak ziydi. Ne var ki, devletlerin de insanlar tarih sahnesine çıkacaktı. Bu emirliğin gibi ömürlerinin olduğunu belirten neşvünema bulmasıyla Kürtler ilk kez İbn Haldun bir kez daha haklı çıkacak, devlet olarak teşkilatlanıyorlardı. Mervaniler Nasrüddevle’nin ölümü- nün (1061) ardından giderek güçten Bölge tarihi için dönüm noktası düşecekti. Nitekim 1085’de Selçuklu olan bu dönemde huzur ve barış günle- Sultanı Melikşah’ın emriyle bölge üze- rini ekonomide hızlı gelişmeler takip rindeki hâkimiyetleri sona erdi. etti. 10. yüzyılda Cizre artık önemli bir İslam dünyasındaki olumlu ve liman şehriydi. Makdisî Ahsenü’t-Teka- olumsuz gelişmelerden birebir etki- sim adlı eserinde şehri “iyi inşa edil- lenen Cizre, Mervanilerden sonra Ey- yübilerin hâkimiyetine girdi. Bir süre miş, nüfusu kalabalık, çevresi verimli sonra şiddetini arttıran saldırılar neti- topraklarla çevrili ve Dicle üzerinden cesinde Moğollarca işgal edildi. Hıristi- gelen taşıtlarla bal, tereyağı, badem, yan bir vali tayin edilerek yönetilmeye ceviz ve şamfıstığı gibi ürünlerin Mu- çalışılan Cizre, Hülâgü döneminden sul’a gönderildiği bir merkez” olarak sonra Emir Tûdan’a verilecekti. tasvir eder. Moğol tahakkümünün kırılmasıyla Oğuzların -Selçuklu hanedanındaki birlikte Memlükler İslam dünyasının rekabet yüzünden- Güneydoğu Ana- birçok yöresine olduğu gibi buraya da dolu bölgesine gelişlerinin Cizre ve seferler düzenleyeceklerdi. 15. yüz- Diyarbekir’in ekonomik ve demogra- yılda bölge hakkında bilgiler veren fik yapısında değişiklikler meydana coğrafyacı İbn Batuta şehrin büyük bö- getirdiğini kaynaklar zikreder. Cizre lümünden “harabe” diye söz eder. Bu hâkimi Nasrüddevle b. Mervan, göç durum da göstermektedir ki Cizre 5 dalgasından yöre halkının olumsuz asır içinde istila ve isyanlarla güç kay- betmiştir. » İhtişamın göstergesi El-Cezerî’nin icat ettiği filli Anadolu’da söz sahibi olmak isteyen saat ihtişamlı görüntüsüyle ve bu niyetle sefere çıkan Timur’un hayranlık uyandırır. Günde stratejik önemi sebebiyle Cizre’yi es iki kere kurulan bir düzeneğe geçmesi elbette beklenemezdi. Onun sahipti. Bunun için 30 metal 1394’te bölgeyi ele geçirmesiyle şehri topun ilk yerlerine geri uzun süredir yöneten yerel beylerin dönemi son buldu. Fakat Timur Dev- getirilmesi, ayrıca gece ve leti’nin hâkimiyeti Timur’un ölümüy- gündüz uzunluğunun le son bulacaktı. Timur’un oğulları günbegün değişmesi Şahruh Mirza ve Muhammed dönem- sebebiyle su lerinde şehri Emir Bahtî yönetmiş; seviyesinin korunması ondan sonra sırasıyla Karakoyunlu ve gerekiyordu. Akkoyunlu devletlerinin egemenliği- ne girmişti. Sonrasında Cizre’yi ele geçiren Emir Şerif yerel emirliklerin yönetimdeki etkisini yeniden ön 122 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Şehir Tarihi plana çıkaracak uygulamaları günde- CİZRE’NİN İLME BAKAN YÜZLERİ Sonraki dönemde yerel emirlerin me getirecekti. (sün‘zeftş1dŞiİboCoİmbcszCaeaieel1ylnaüiifma-zealzkıilarrrug5kCşzalntlerîrdCneütaıal’rl3enaikeyyl.alasefiii.eiilkaükBâzzcaelraryivS)krırebalonzay,oıbyT‘zaeiieazlbmrzkstıalıoıildlilsnîaunnkaıuaodllierraia(amdrıpımdnânu1Erdinelmr(mtlnüalDaelı1uğkaüaidb-artmingna5Cırşun,atdneesna,yiıkit3biğenımkmabrlübyİ’benaesi.d-zakbanunairm1aCesreeıebhyamndsanşiıyl2rinnlranapıtzaaanliiaeîn3aıncbondriirsrıysebns3lleı)er.iisiııdaantakıtrnEauE)ml,a,aiyaiiaabCdkmoldMşganğtnbı-lslaaiseduetaCmaeilbflıünaıeohnar’tszllıleieiodairdyzimmaaalalİRnzıâgilznoütlünil,lrdiede.allaiıaîmrplikebnknniArazmnuore(trîsoiy.iGzi.dmmilsnukbhdikoRiEaEa,tnıtaaçcîolaifnlıuectlşzçrda-zneeikaamEt.sa’dzouCcdanelraddinbzai,zicnerıytyaıaırrîuvvu,n-.a)-,zeelk- ailevi çekişmeleri Cizre’ye büyük za- rarlar vermiştir. 1627’de IV. Murad son Bütün bu siyasî kargaşada gerçekle- Cizre emiri IV. Mehmed’i görevinden şen ‘güzellikleri’ de ıskalamasın gözle- uzaklaştırmış, böylece emirlerin etki- rimiz. Mesela Meşhur Kırmızı Medrese sine bir kez daha balta vurulmuştur. (el-Medrestü’l-hâmrâ) 15. yüzyılda inşa 1830’dan sonra şehrin nüfuzlu bir edilmişti. Şah İsmail’in de iştahının ailesinden gelen Bedirhan Bey müte- kabarmasına şaşırmamak gerekir. Ciz- sellim olarak görevdedir. 1846’da bir re’yi ele geçirmek için akınlar düzen- ayaklanma başlatır ve isyanın sonun- ledi. Kısa süreliğine emellerine ulaşsa da ailesiyle birlikte İstanbul’a sürgüne da yerel emirlerden Ali Bey tarafından gitmek zorunda kalır. Cizre geri alındı. Günümüzde şehrin önemli mahallelerinden Mirali’nin Sultan II. Abdülhamid ümmetin isminin bu emirin adından geldiğini birliği önündeki engelleri birer birer söyleyerek Osmanlı’ya geçelim. ortadan kaldırırken, Cizre’ye de bölge- nin güvenliğine verilen önemin işareti Cizre’ye Osmanlı damgası olarak Hamidiye Kışlası’nı inşa ettir- mişti. Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı Devleti’nin doğu planları arasında Ciz- Osmanlı Devleti döneminde ticaret re’ye hâkim olmak da vardı. Yerel Kürt kervanlarının önemli bir durağı olmuş emirlerin gücünden istifade etmeyi Cizre. Güneyden ve doğudan gelen hedefleyen Yavuz, Anadolu için bir mal yüklü kafileler için güvenli olu- tehdit olarak gördüğü Safevilerle mü- şuyla meşhur bu bölge vazgeçilmez cadelenin eksenini bu düşünce üzeri- bir konaklama merkeziydi. ne inşa edecekti. İdris-i Bitlisî’nin özel gayretleri de bu düşüncelerin pratiğe Nüfusuna gelince 19. yüzyıl sonla- dönüşmesinde etkili oldu. Bu sayede rında Müller-Simonist ve Sashau gibi Kürt emirler Osmanlı Devleti’ne bağlı Batılı yazarlar Cizre’de 600-800 arası hale geldiler. mesken olduğunu belirtirken Vital Cuinet nüfusunu 9.560 olarak ver- Şia’nın Anadolu’ya yayılma tehli- mektedir. Cumhuriyet döneminin ilk kesinin Sünni Kürtlerin Osmanlı’ya nüfus sayımında (1927) ortaya çıkan yaklaşmalarındaki etkisi inkâr olunamaz. Özgürlüklerinin rakam ise neredeyse bunun ya- koruyucusu olarak gördük- rısı, yani 5.348 idi. leri Osmanlı’ya bağlılıklarını 1979’dan sonra Hacca ka- bildiren Cizre halkı, devlet radan gidenlerin son istasyo- teşkilatında Diyarbekir eya- nu haline dönüşen Cizre’nin leti içinde yer almıştı. 16. gerek döviz değiş tokuşunda, yüzyıl boyunca aralıklarla gerekse alışveriş açısından devam eden Osmanlı-İran daha faal bir hale geldiğini savaşlarında Osmanlı’ya görüyoruz. Ancak bu mesut bağlılık bildiren emirlere dönem karadan Hacca gitme- ayrıcalıklar verildiği de bir nin yasaklandığı 1990 yılın- hakikattir. Yerelde özgür- dan sonra bitecek ve 1990’lar, lükleri devam eden emir- sancılı bir rota çizecekti Cizre ler savaş sırasında Osmanlı tarihine. Devleti’ne her türlü desteği vermekten geri durmayacak; Kaynaklar: -diğer Sancak beyleri gibi- ha- Dr. Mesut Tüzün, Cizre Tarihi 1, Nübihar Yayınları, zır ve nazır, üstlerinden emir bekleyeceklerdi. 2014. Bilim Düşünce ve Sanatta Cizre, Mardin Artuklu Üniversitesi, 2012. Abdullah Yaşın, Tarih, Kültür ve Cizre, Kent Işıkları Yayınları, 2011. Tuncel Metin-Özaydın Abdülkerim, 'Cizre', TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 8, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1994. 124 DERİN TARİH / 2015 EKİM
KANAİDŞÇAİ’DAKİ TÜRKLERKENDİ HAPİSHANELERİNİ KENDİLERİYAPTILAR 126 DERİN TARİH / 2015 EKİM
bdieröoivknrlİgtaÇemmyiidorrasrçdiepoağnmnakiannuılkdneırrontşeagdasdealuntiöaaanynaonnnalstr1seTodlklaoK.üuıepe1nmnDarğrrl0ıknraîüipualalhmaKde’ncnödımaariyua,nlbpasaeOnecıikirmBreSsm.saaAhamrhmzall1avemanapan9pkpntşa1aeıefsınlrny4o’tıenaaley’rdetad,aeri’lidenare; Öteki Tarih IŞIL ACEHAN 1.isillacehan@gmail.com Dünya Savaşı’nın siyasî ve diplomatik sonuçlarına dair çok şey yazılıp çizilse de insan hikâyeleri açısından halen karanlıkta kalan pek çok yönü olduğuna ne şüphe! Savaşın ilk yıllarında yaşanan acı ha- diselerden biri de, İngiltere’nin domin- yonu Kanada’da bulunan Türk işçilerin esir alınarak toplama kamplarında tut- sak edilmesidir. Bu olayın sessiz şahitle- ri, bugün Kanada’nın Ontario eyaletine bağlı Brantford kentinde 1873 yılında kurulan Mount Hope Şehir Mezarlığı’n- da “Turkish Plot” (Türk bölümü) diye adlandırılan bölümde medfunlar. Bu mezarlar 1900’lerin başında Osmanlı İmparatorluğu’ndan, özellikle Kiğı’dan Kanada’ya, burada bulunan dökümha- nelerde işçilik yapmak üzere göç edip daha sonra hayatlarını kaybeden Os- 2015 EKİM / DERİN TARİH 127
» Kendi sığınağını kendin yap! Kanada’da toplama kampına alınan esirler kendi barınaklarını kendileri inşa etmek zorundaydılar. Spirit Gölü’ndeki toplama kampında ağaç kesmekle görevli esirler. manlı tebaası Müslümanlara ait. Fakat Toplama kampı günleri rınabildiği yurt niteliğindeki evlerde kayıtlı 16 mezardan 14’ünün mezar ikâmet ettiklerini biliyoruz. Bu evler- taşının bile bulunmayışı, gurbet eller- Peki, kimdir bu Türkler? Osman- de nüfus kayıtlarının gösterdiği üze- deki esaretlerinin bir asır sonra bile lı’dan Amerika kıtasına 1860’larda re Türk, Kürt ve Ermeniler bir arada tamamlanmadığını gösteriyor. başlayan göçler, 1910’larda had safha- kalıyorlardı. Dolayısıyla bu göçmen- ya ulaştı. Amerika ve Kanada endüstri- ler için herhangi bir etnik ve dinî ay- Mount Hope Mezarlığı’ndaki Secti- lerinde işçilik yapmak üzere göç eden rımdan söz etmek yanlış olur. Onları on J, Kanada’nın bilinen ilk Müslüman Osmanlılar, bu ülkelerin endüstriyel bağlayan temel unsur hepsinin Kiğılı ve Türk mezarlığı. Burada yatan Türk- bölgelerine yerleştiler ve Osmanlı’da olmasıdır. ler, ilk Türk ve Müslümanlar olmaları yaşadıkları hayatın bir modelini de nedeniyle hem oradaki Türkler, hem buralarda oluşturdular. Çoğunun amacı biraz para biriktir- de Kanada toplumu için tarihî öneme dikten sonra memleketlerine dönmek sahip. Dahası Brantford’da daha eski Çoğu Doğu ve Güneydoğu Anado- olan Türkleri, Osmanlı İmparatorlu- bir Müslüman mezarlığının bulunma- lu’dan ABD’ye göç eden Türkler, daha ğu’nun 1914’te Almanya’nın yanında yışını da göz önüne alırsak, burasının çok deri endüstrisinin yoğun olduğu 1. Dünya Savaşı’na girmesiyle acı bir Türk ve Kanada tarihi için önemli bir Massachusetts eyaletine yerleştiler. sürpriz beklemektedir. yere sahip olduğunu söylemek gerek. Kanada’ya göçler ise bugün Bingöl’e bağlı bir ilçe, ancak 1900’lerde Erzu- 1914 Savaş Halinde Tedbir Kanunu- [Bu mezarlıkta yatan esir Türkler- rum’un kazası olan Kiğı’dan gerçek- na (War Measures Act) göre tüm düş- den adlarını tespit edebildiğimiz kişi- leşmiştir. Kiğı’dan göç eden nüfus man devletler sınırları içinde doğan- ler şunlar: Osman Hassa (1873-1918), Türk, Kürt ve Ermenilerden oluşuyor- lar kayıt altına alınır. 5 Kasım 1914’te Alexander Botion (1884-1916), Ossa du. Bunların hemen hepsi Kanada’da İngiltere’nin Osmanlı İmparatorlu- Maumak (1885-1913), Mumen Esmal demir ve çelik dökümhaneleriyle ğu’na savaş ilan etmesinden sonra, (1891-1913), Jamaha Hussain (1873- meşhur Brantford şehrine yerleşerek 10 Kasım 1914’te Brantford’da çalışan 1918), Alexander Demon (1888-1918), en ağır işlerde çalıştılar, bir yandan da yaklaşık 200 Türk işçi bir gece polis Ayha Suliman (1887-1912), Ahmed Os- memleketlerine para göndererek aile- tarafından evlerinden alınıp önce ka- man (1890-1912), Ollie Hassan (1892- lerine yardım ettiler. rakollarda hapsedilirler; sonra askerî 1912), Mohammed Ayand (1890-1912), hapishaneye, oradan da toplama kam- Ayha Manuel (1890-1912), Oman 1960’larda Almanya’ya göç eden pına gönderilirler. Orhan (1891-1918), Sharkey Hassan vatandaşlarımızın yaşadıkları yurtlar (1891-1939), Alli Hassan (1884-1939).] gibi “boarding house” ismi verilen, Bunların arasında 10 yıldır Kanada çok sayıda erkek göçmen işçinin ba- vatandaşı olan Türkler de vardır. Ha- 128 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Öteki Tarih pishaneye götürülürken kendilerini, »“Neden tutuklandık?” örgüleri yapmaları emredilir. Tutsak “Neden savaş esiri olarak alındığımızı edilecekleri esir kampının yapımını anlamıyoruz, biz sadece işçiyiz” diye Toronto Star gazetesinin tamamlayana kadar bir tren vagonun- savunabilirler ancak. 13 Kasım 1914 tarihli da barınırlar. nüshasındaki haberde Askerî hapishanede sadece ekmek Ontario Eyaleti, Brantford 10 Kasım 1914’te enterne edilmele- ve su verilen Türkler açlık grevine şehrindeki Türklerin bir rinin ardından 25 Kasım 1914’te Türk- başlarlar. Türklerin yanı sıra Avustur- gece evlerine baskın lerin Osmanlı İmparatorluğu’na her ya-Macaristan İmparatorluğu’ndan yapılıp savaş esiri olarak türlü mektup gönderimleri de dur- 70 bin kadar Ukraynalı sivil de esir alındıkları bildirilir. 98 durulur. Bilindiği kadarıyla Alex Has- kamplarına gönderilir. Osmanlı’dan Türk’ün Kingston eyaletine san (gerçek ismi büyük ihtimalle Ali gelen Ermeniler ve Ortodoks Make- gönderilmek üzere Hasan) isimli bir Türk toplama kam- donlar enterne edilmekten (gözaltına trenlere bindirildiğini pında hayatını kaybetmiştir. Osmanlı alınmaktan) muaf tutulurlar. Türkler arşivlerindeki belgelere göre buradaki ilk başta Kingston’da bulunan Fort öğrendiğimiz habere Türklerden ikisi de kamp şartları ne- göre vagonda gazete deniyle ruhsal sağlıklarını yitirirler. muhabirleriyle konuşan iki Türk, Kanada vatandaşı 1915’te Amerika’nın Massachusetts olduklarını ve neden eyaletindeki Peabody şehrinde yaşa- tutuklandıklarını yan Türkler iki avukat tutarlar ve Ka- anlamadıklarını nada’da esir alınan Türklerin Ameri- söylemişler. ka’ya gönderilmeleri için dava açarlar. Ancak ne yazık ki davadan herhangi Henry kampına, daha sonra da yak- bir sonuç alınamamıştır. laşık 1,000 kilometre uzaklıktaki Kapuskasing’de bir toplama kampına 1950’lerin Kanada hükümeti 1. ve götürülürler. 2. Dünya Savaşı esir kamplarına ait tüm bilgi ve belgeleri imha etmiştir. Belgeleri imha ettiler Bu nedenle esir edilen Türkler hak- kındaki bilgiler daha çok Kanada ga- Esir kampı muhafızlarından bi- zetelerinde ve olaya şahit olanların rinin tuttuğu günlükte buradaki günlüklerinde yer almaktadır. ağır tabiat ve kamp koşulları anla- tılmaktadır. Tren raylarının sonlan- Esir kampında geçirilen yıllardan dığı, Kuzey Kutbu kadar soğuk olan sonra Türklerin akıbetinin ne oldu- Kapuskasing’de kar fırtınalarıyla mü- ğu henüz netliğe kavuşmamıştır. cadele eden Türklere, kalacakları ba- Gemi kayıtlarının gösterdiğine göre rakaları ve içine hapsedilecekleri tel göçmenlerin bir kısmı esaret sonrası Amerika’ya gelerek burada Michigan eyaleti Detroit şehrinde bulunan 2015 EKİM / DERİN TARİH 129
Öteki Tarih akraba ve arkadaşlarının yanına yer- gelir. 8 Nisan-3 Haziran 1923 tarihle- yardım için de ellerinden geleni ya- leşmiş, Ford fabrikalarında çalışmış- ri arasında ABD’de Türk ve Kürtlerin pan, varlıklarının önemli bir kısmını lardır. yoğun olarak yaşadıkları bölgeleri Türkiye’de yetimhanelerin kurulması Bir mezar taşları bile yok dolaşarak yardım toplar. Şehit çocuk- için bağışlayan, hatta Amerika’dan ları için yürekleri sızlayan göçmenler yetim çocuklara süt gönderen göç- Daha önce yine Derin Tarih’te ya- zorluklarla biriktirdikleri paralarını menler için ne yapılsa azdır. Ancak yınlanan “Neden Geldim Amerika’ya” Dr. Fuad Umay ve Kızılay aracılığıyla ne yazık ki hem Kanada’da, hem de başlıklı makalede de bahsettiğim gibi memlekete göndererek alicenaplıkla- Amerika’da hayatını kaybeden Türk- Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kurucu- rını göstermişlerdir. lerin çoğunun mezar taşı bile yok. su Dr. Mehmet Fuad, Kurtuluş Savaşı Hem esarette, hem de Kanada dö- Öte yandan savaş esiri olarak tutsak sırasında babalarını kaybeden çocuk- kümhanelerinde 1000 derece üzerin- edilen Ukraynalılar için Kanada’daki lara yurtlar yaptırılması için 21 Mart deki sıcaklıkta çalışarak sayısız sıkıntı kamp bölgelerinde anıtların mevcut 1923 tarihinde Büyük Millet Mecli- çeken, Kanada endüstrisine önemli olduğunu hatırlatmakta fayda var. si’nin oluru ile 5 ay süreyle ABD’ye katkılarının yanı sıra memleketlerine 27 Mart 2013 tarihli Bugün ga- zetesinde Kanada’da esir edilen Türkler hakkında çıkan haberden » Kuşbakışı toplama kampları sonra Türk Büyükelçiliği harekete geçti. Toronto Başkonsolosu Ali 1914-20 arasında Kanada’nın güneybatı ve Rıza Güney, mezarlığın etrafının, üzerinde yürünmesini engelleye- güneydoğu kesimlerinde yoğunlaşan toplama cek biçimde çevrilmesini ve Türk kampları ve esirlerin görev sahaları görülüyor. bayrağının bulunduğu kitabe- BrITIsH CoLomBIA Jasper kANAdA’NIN iLk miLLÎ gözALTI de, mezarlıkta gömülü olanların opErAsyoNLArI 1914-1920 isimleri ile kısa bir hikâyenin her ALBErTA Kabul istasyonu iki dilde yer almasını istedi. Revelstoke Field Banff/Castle Daimi toplama kampı görEV BöLgELEri Ancak bu iyi niyetli girişim, Ka- CoLomBIA Vernon Monashee/ Yol yapımı ve nada’da yaşayan radikal Ermeni Mora Lake Arazi temizleme grupların tepkisine yol açıp giri- ALBErTA Edgewood Kamp inşaası şimin engellenmesi için Kanada hükümetine dilekçe vermelerine Fernie/Morrissey NEWFoUNdLANd neden oldu. Sonuç ne olursa ol- QUEBEC sun, bu fedakâr vatan çocukları her zaman saygı ve rahmetle anı- lacaktır. sAskATCHEWAN oNTArIo Spirit Lake prINCE EdWArd IsLANd Munson/Eaton mANIToBA Amherst anaimo Lethbridge Brandon Kapuskasing Valcartier Halifax Montreal Beauport Winnipeg Sault Ste Marie NoVA sCoTIA PetawOatwtawaa Kingston Toronto Niagara Falls NEW BrUNsWICk Işıl Acehan Yrd. Doç. Dr., İpek Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 130 DERİN TARİH / 2015 EKİM
TARİHÎ BEDESTEN’E BÜYÜK ÖDÜL Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından 2 bin 687 dükkan biriminde restorasyon çalışması yapılan, dünyanın en büyük yenileme projelerinden olan Tarihî Konya Çarşısı Restorasyon Projesi’ne “Kültür Mirasını Koruma Büyük Ödülü”verildi. Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Mevlana Kültür Vadisi Projesi Tarihî Bedesten’in 2000 yıllık geçmişe sahip olduğunu anımsatan Bu bir advertorial ilandır. kapsamında 2 bin 687 dükkan biriminde restorasyon çalışma- Başkan Akyürek, “Bu bölge, Alaaddin Tepesi ile birlikte Anadolu’nun sı yaptığı Tarihî Bedesten Projesi, geçtiğimiz hafta İtalya’nın tapu kayıtlarını oluşturmaktadır. Çalışmayla hem Konya’yı geçmiş- Verona şehrinde düzenlenen törenle ödüllendirildi. teki görkemine kavuşturmayı, hem de ticareti, turizmi, kazançları artırmayı amaçladık”diye konuştu. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, dünyada kültürel mirasın korunması ve değerlendirilmesini teşvik etmeye TARİHÎ BEDESTEN yönelik çalışmalar yapan YOCOCU (Youth in Conservation of Cultural Heritage) tarafından verilen Kültür Mirasını Koruma Büyük Ödü- Tarihî Bedesten’de gerçekleştirilen restorasyon çalışmasıyla geç- lü’nün manasının çok büyük olduğunu dile getirdi. Verilen ödülün mişi 2000 yıl öncesine dayanan merkez şehrin çekim alanlarından Bedesten Projesi’nin uluslararası boyuta taşındığının bir belgesi biri haline geldi. 95 bin metrekarelik toplam alanda yürütülen Bedes- olduğunu kaydeden Başkan Akyürek, “Tarihî Konya Çarşısı Restoras- ten Projesi’nin kapalı mekan alanı toplamı yaklaşık 180 bin metreka- yon Projesi dünyanın sayılı yenileme projelerinden birisi. 2 bin 687 re. Bölgede toplam 519 bina bulunurken bunların 138’i tescilli, 381’i bağımsız bölüm ve işyeri yeniden düzenlendi, çatıları dahil yeniden tescilsiz. Bölgede 24 farklı esnaf grubu hizmet veriyor. yapıldı” dedi.
“sühEyl! İstanbul sana EmanEt...” HALİL SoLAk İstanbul RİsaleleRİ 5 cilt etüdler yapılmalı, İstanbul’u iskâna A. Süheyl Ünver sarfedilen gayretler, ilk tesis edilen Bhalil.solak@derintarih.com mahalleler, çoğunu semt ve mahalle eyazıt Meydanı’ndan Çar- Kültür A.Ş. Yay., 2015 adlarıyla tanıdığımız Türk İstanbul’un şıkapı istikametine doğru ilk büyük hemşehrilerinin hayat ve gözleriyle şehrin ruhuna hakkında kaleme aldığı bir yazısında eserleri, hayrat ve külliyeleri layıkıyla adeta dokunarak aheste Türk İstanbul’un bütün yönlerinin tanıtılmalıdır.” adımlarla yürüyen adam, karşıdan aksettirilmesi gerektiğine işaret eden büyük bir telaş içinde gelen dostunu Tanpınar, şunları söylüyordu: Ünver’in Fatih ve Fetih tetkiklerine görünce duraksadı. Selamlaşma ve hal göz atmak bile yazılarıyla adeta bu fa- hatır faslından sonra fakültedeki der- “Büyük ordunun İstanbul’u muha- aliyetlerin bir programını veren Tan- sine yetişmek için müsaade isteyen sarası, fetih günlerinin hâdiseleri, son pınar’ı büyük bir dikkat ve heyecanla dostu birkaç adım attıktan sonra geri hücum, Akşemseddin’in duası elbette dönerek, “İstanbul sana emanet…” ki bütün bir destandır ve teganni edil- takip ettiğini, dahası emanet’e nasıl la- dedi ve hızla uzaklaştı. melidir. Bunun yanıbaşında Fatih’in yık olduğunu/olunacağını anlamamızı Merak mı ettiniz? İstanbul’un ema- hüviyetini meydana çıkaracak sağlayacaktır. net edildiği kişi Prof. Dr. Süheyl Ünver, dostu ise şair ve romancı Ahmet Ham- Bu hususta en büyük yardımcımız di Tanpınar’dı ve daha acısı, bu veda- Süheyl Bey’in daha ziyade İstanbul’un laşmadan yaklaşık bir ay sonra vefat fethinin merkezde yer aldığı irili ufaklı etmişti. yayınlarının 5 cilt halinde bir araya ge- tirildiği ve İmparatorluğun bir hülasası Huzur yazarının “ruh bahçemiz” sayabileceğimiz İstanbul Risaleleri’dir. dediği İstanbul’u Ünver’e emanet et- mesine şaşırmamak gerek. Zira 1940’lı Evveliyatı olmakla birlikte İstan- yıllarda İstanbul’un fethinin 1953’teki bul’un fethine dair 1940-53 arasında 500. yıldönümü kutlama faaliyetleri büyük bir yekûn tutan ve vefatına kadar sü- ren yayınlarının fik- rî arka planında
‘ruhdaşı’ sayabileceğimiz Yahya Ke- Ünver, “Şu İstanbul’u aldık. Muhak- likte. Son cildin son risalesiyse gayet mal tarafından formüle edilen “Türk kak ki içimizden alınış gününün önce- anlamlı bir seçim: “İstanbul’un Mutlu İstanbul” kavramı yatan Ünver, İstan- si ve sonrası gibi heyecanlar duyuldu. Askerleri ve Şehit Olanlar.” Peygambe- bul’u bütün bir Türk tarihinin, Türk Bunlar belki asırlar boyunca söylendi. rimizin (sav) hadis-i şerifine mazhar coğrafyasının bir terkibi, hülasası ve Fakat tespit olunamadığından unutul- olan ve İstanbul’un çeşitli semtlerinde tecellisi olarak görür. Tükenmeyen bir du gitti” şeklindeki hayıflanmalarının kabirleri bulunan bu mutlu askerler, enerji, aşk ve iman neşvesiyle vesika, adeta aksisedası olarak 2. ciltte Fatih halen, Ünver’in tabiriyle söylersek, bu- yazma, süsleme sanatlarına ait parça- devrinde ilim ve sanat sahasında öncü lundukları yerlerde “manevî polis”lik lar, mimarî eserler, mezar taşları... ne kişi, kurum ve hadiseler temelinde in- görevlerini sürdürüyorlar. bulursa kaydetmeye başlar ve ortaya celemiş, ayrıca okuyanların Fatih dev- binlerce sayfayı aşan muazzam bir rini yeniden yaşayacaklarından emin İsmail Kara tarafından titizlikle neş- külliyat çıkar. olduğu fıkraları derlemiştir. re hazırlanan ve Ahmed Güner Sayar tarafından kaleme alınan bir takdim- Osmanlılar tarafından Ebu’l-feth, Bir gün gelecek ki... le başlayan külliyatta okuru yalnızca yani “Fethin babası” şeklinde tavsif yazılar değil, birbirinden ilgi çekici, edilen Fatih Sultan Mehmed’in türbe- Bu dönemi en hurda teferruatıyla resim, çizim, minyatür ve desenler vs. sini ziyareti esnasındaki hissiyatıysa kuşatan yazarın yemek konusuna bi- bekliyor. günümüz insanı için idraki zor olan gâne kalacağını elbette düşünemeyiz. bu gayreti anlamamızı sağlayan anah- 3. ciltte Fatih’in saray mutfağında pi- İstanbul’da, Fatih’le çağdaş bir tarı avucumuzun içine bırakıyor: şen yemeklerin bir listesi bizi bekliyor. ulu çınarın kesilmesinin ardın- Sultan’ın israftan kaçındığı ve çeşidi dan ağıtlar yakacak kadar bu “Türbesini ziyarete giderken Fatih az ve sade yemekleri tercih ettiğini öğ- devre aşkla bağlanan bu sanki dirilmiş de huzuruna gidiyorum rendiğimiz bu bahsi Fatih İmareti’ne kültür arkeoloğunun Tan- sanır, adeta tarif edemeyeceğim bir ait bir “Aşhane Tevzinâmesi” tamam- heyecan hisseder, Fatih’in fetih günle- lıyor. pınar’ın emanetine/vasiye- rini yeniden yaşardım.” tine hakkıyla sahip çıktı- İmparatorluk payitahtının kültürel İstanbul Risaleleri arasında yapaca- yönüyse 4. ciltte vurgulanıyor. Osman- ğına şüphe yok. Peki biz lı hat sanatının kurucusu kabul edilen İstanbul’da yaşayanlar, ğımız bir cevelan bize de bu günleri ve Fatih’in özel kütüphanesi için ki- İstanbullular(!), bizim yaşatacaktır. taplar istinsah eden Şeyh Hamdullah’a payımıza düşen bir şey- dair bir bölüm dikkat çekiyor. Saray ler yok mu? İlk ciltte daha ziyade fetihten son- nakkaşhanesinin düzeni ve çalışmala- ra yapılan ilk binalardan olan ve bu- rı ile bu dönemin süsleme sanatlarına Süheyl Ünver Yahya damgasını vuran Baba Nakkaş hak- Kemal’in İstanbul’daki günkü İstanbul Üniversite- kındaki ilk bilgilerimizi de Ünver’e imar faaliyetlerini eleş- si’nin başlangıcı sayılan borçluyuz. Cildin ihtiva ettiği belki de tirdiği 1921 tarihli “Kör Fatih Külliyesi’ne en önemli yayın, “Fatih’in Çocukluk Kazma” başlıklı makalesinin dair tetkikler yer Defteri”. Süheyl Bey tarafından keşfe- yanına elyazısıyla şu notu düş- alıyor. İnceleme- dilip ilim âlemine tanıtılan defterde müş: lerde külliyenin Sultan’ın çocukluk döneminde yaptığı mimarî yapısı 15. çiçek motifleri, bazı Farsça beyitler, “Bir gün gelecek ki, otuz kırk asrın eğitim tari- tuğralar, at başları, kartal ve leylek çi- metre irtifaında (yüksekliğinde) evler hiyle iç içe geçiyor. zimleri vs. bulunmaktadır. ve yüz metre irtifaında apartmanlar arasında büyük camiler nerededir diye 5. cilt 22 yaşındayken rahle-i tedri- arayacağız.” sine oturduğu Üsküdarlı Ali Rıza Bey’e ait kahvehanelerin ve bugün maalesef Feraset mi yoksa keramet mi bile- adlarını dahi unuttuğumuz kahve eş- meyiz. Ancak bu tespitleri dikkate ala- yalarının resimleriyle açılıyor. 16. yüz- rak bugün müjdelenmiş şehre baktığı- yıl Osmanlı astronomu Takiyüddin’e, mızda yaşadığımız durumun hamakat eserlerine ve kurduğu rasathaneye dair olduğu kesin gibi. ayrıntılı bilgiler Fatih döneminden o yüzyıla bilgi aktarımını gösterir nite- Ne dersiniz? Hâmiş: Süheyl Ünver’in 88 yıllık verimli hayatı ve şaşırtıcı külliyatının bir dökümü için şu kitaplara bakmanızda fayda var: Ahmed Güner Sayar, A. Süheyl Ünver, (Ötüken: 2011); Gülbün Mesara, Aykut Kazancıgil, Ahmed Güner Sayar, A. Süheyl Ünver Bibliyografyası, (İşaret: 1998). Ayrıca Semavi Eyice’nin dergimizin 26. sayısındaki yazısını okuyabilirsiniz. Yazıda kullanılan gör- seller S. Ünver’in Fatih’in Defteri’nden alınmıştır. 134 DERİN TARİH / 2015 EKİM
BİR İMPARATORLUK TARİHİ Beylikten Cihana Hükmeden İmparatorluğa KAYI BOYUNUN HİKÂYESİ… • Herkesin anlayabileceği akıcı bir üslup • Birincil kaynaklarla beslenmiş objektif bir anlatım • Tüm osmanlı padişahlarının bilinmeyen yönleri Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, adaletiyle kalpleri kazanan, yiğitliği, cesareti ve mertliğiyle dosta güven, düşmana korku salan; üç çağa damgasını vurmuş, üç kıtaya yayılmış Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin hikâyesine KAYI VII: Kutsal İttifaka Karşı kitabıyla devam ediyor.
Muradiye’de çocuk sesleri B uzdan damlamış bir gün, Hanedanın II. Selim devrine kadar- rüzgarlarıyla huruç ediyorlar. kar eprimiş bir kilim gibi ki macerasından fani kesitlere çarpı- Artık Muradiye şendir ve zamanın yerlerde. Issız bir semt çe- yorum adım başı. II. Murad’ın sadeli- ğin şahikası denilmeye layık üstü açık duvarındaki çatlaktan fersiz de olsa kiyor kendine, sarılıyorum bırakılan türbesi de, avluda göz göz bir demet ışık sızmıştır içine. Kış ordu- şakırdayan berrak su da, ihtiyar çınar- ları bahar sultanına bırakmıştır yerini, sımsıkı. Osmanlıcayı henüz sökmü- dan dökülen zaman tozları da, ‘yeni- sükunet sütunları cıvıltı kazanlarında den her gün açan’ güller de, Mahıdev- eriyivermiştir. Umutlanıyor insan ve şüm, Osmanlı’ya bir kedinin yumağa ran Sultan’ın elemli satırları da yanı tabii nefese muhtaç mekanlar da... başımda her daim. dolanması gibi dolanmaktayım ki yer Aradan kim bilir kaç on yıl daha Velhasıl burada zaman 16. asrın or- boşalıyor zamanın zembereğinden, Bursa’dır ve Muradiye’dir. talarına kadar gelip kesafet kazanmış yeniden gidiyorum Muradiye’ye ki ve o gün bu gündür el değmemiş bir artık ehil ellerden geçip gençleşmiş Kapısında Verem Savaş Dispanseri ayna gibi; görüyor ve gösteriyordu. türbelerin aydınlandığını, intizama Kâh ana ve babasının arasında Fatih’in sokulmuş mezar taşları ve kitabelerin yazılı bir eski binanın huzurundayım. asırlara çapkın tebessümünü, kâh bah- konuşmaya başladığını, en güzeli de çesine öylece atılmış, yok edilen nice yaşlanıp devrilmiş ihtiyar çınarın ye- Hatırlamaz olur muyum? İlkokulday- mezarlıktan hasbelkader toplanmış rine dikilen gencecik fidanın muştu- yüzlerce mezar taşının, kitabenin ses- lu dinelişini görüyor ve bir kere daha ken buraya topluca getirilip röntgen- siz çığlıklarını. umutlanıyorum geleceğimiz adına. lerimiz çekilmişti. Lakin şimdi avlusu Tarihimiz buradaydı ama sahipsizdi. Muradiye bâtını geçmişe gömülü, O sırada sanki zamanın zarif şişesi zahiri ise köklerini geleceğe uzatmış hemşire giysilerinin rengine bürün- bir taşa çarpıp kırılıyor ve içeriye ço- bir ağaç olarak hatırlanmalı diyorum. cuk sesleri, tıpkı kuş sesi, su sesi gibi müş, ortadaki şadırvanda su damar doluşuveriyor. Bir mektebin mini mini Çinliler öyle dermiş zira: “Otun talebeleri o ıssızlığın zarından sevinç kökü sudaysa korkma!” damar buz. Bir medrese binasının dis- Mustafa Armağan panser oluşuna sevinmeli mi yoksa ta- salanmalı mıyım? İçleniyorum. Derken kapıdan çıkıp sağa dönüyor ve cami ile medrese arasındaki birkaç basamaktan kademe kademe ıpıssız bir âleme dalıyorum. Şu II. Bayezid’in şehzadesi Mahmud, işte Kanuni’nin talihsiz oğlu Mustafa, bu bahtsız Cem Sultan, o Fatih’in annesi, Şah Sultan, nam u nişanları kalmamış saraylılar… 136 DERİN TARİH / 2015 EKİM
VİTRİNDEKİLER ORTADOĞU’NUN hâkimiyetinde yaşadı. Ne yazık ki emperya- SOLAN RENKLERİ lizmin Doğu’nun zenginliklerini paylaşma iştahı dramların hiç dinmediği bir coğrafya Osmanlı Ortadoğu’dan çekildiği günden bu yana bırakacaktı arkasında. Bağdat, Şam, Kahire ve Kudüs kaybettiği saadeti arıyor. Kan ve gözyaşı içinde... Çevirdikçe ağır bir duygu yükünü de sırtlandığımız sayfalar Napolyon işgaline YAOahSrıMmn AYeaNtyL.Ö,I2’Nz0cI1Na4n,O2,R3T7AsD., O15ШU’DAN ÇEKİLİŞİ Ortadoğu coğrafyasında dinmek bilme- direnen Cezzar Ahmed Paşa’nın kahraman- yen şiddet ve kaosun sebeplerini 1. Dünya lığından, asilere ve açlığa karşı Medine’yi Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’nin böl- ölümüne savunan Fahreddin Paşa’nın tevekkülünden, İngilizler kendisine Irak’ta geden çekilmesine bağlayan bir kitapla krallık ve binlerce altın teklif ettiği halde buluştuk raflarda. Bu tezi öne süren bölgeyi Osmanlı adına savunmaktan çok kitap var diyorsanız, elimizdeki vazgeçmeyen Arap asıllı Uceymi Paşa’nın çalışmada Kudüs, Lübnan, İran, Irak, Urfa’nın işgalden kurtuluşuna katkılarından Medine, Suriye, Ürdün, Mısır, Yemen, da bahis açıyor. Cezayir, Sudan, Tunus ve Libya üzerinde ayrı ayrı durulduğunu Bölgedeki şehir ve ülke tarihleri hakkın- belirtelim. Yani bölge, yekpare bir da bilgi verilirken Kudüs aslan payını kap- bir coğrafya olarak değil, ülkelere mış tabiatıyla. Şehrin binlerce yıldır değişen bağlı kültürel, sosyal ve ekonomik çehresine adım adım şahit oluyoruz. Fakat farklılıklar göz önünde bulunduru- diğer ülke ve şehirlerde kısmen daha sınırlı larak tetkik edilmiş. Sayfalar bazen bir anlatıma başvurulmuş. Kitabın hacmi bir şehrin tarihiyle buluşturuyor bizi, düşünüldüğünde böylesine ayrıntılı bir bazen de bir ülkenin elim kaderiyle. analiz mümkün olmayabilir. Bu durumda Kitap, Osmanlı’nın çekilişinin önerimiz, sonraki baskılarda sayfa sayısının neticelerini anlatmak için kullandığı artırılması, hadi biraz daha talepkâr olalım, malzemeyle sıradan bir Ortadoğu iki ya da daha fazla cilt halinde yayınlanma- tarihinden ayrılıyor. Yazara göre bu sı olabilir. topraklar binlerce yıllık tarihin tanığı, Peygamberler diyarı ve büyük me- Yazarın kullandığı şiirler, fotoğraflar; deniyet ve fikir akımlarının kaynağı. günlük ve hatıratlardan yaptığı alıntılar Yazı, para, şiir ve mimarînin en güzel olaylara elle dokunulurcasına bir gerçeklik örnekleri buradan filizlenmiş. Tarih kazandırmış. orada bütün renkleriyle birlikte akmış yazarın tabiriyle. Bu mukaddes topraklar nasıl bitmek bil- Kitaba göre tarih boyunca nice mez bir zulmün içine çekildi? Osmanlı’nın mirası üzerinde neler yaşanıyor? göçler, savaşlar ve yenilgiler gören Ortadoğu en mesut günlerini Osmanlı Bu yakıcı sorular nicedir peşinizi bırak- mıyorsa cevap için hemen bir kitapçıya... dumanı KIŞKIRTAN TAPELER SÜRGÜNDEKİ HÂNEDAN üstünde Fikri Akyüz Ekrem Buğra Ekinci, HALİFELER TARİHİ Ahmet Yaşar Akkaya, Timaş Yay., 2015, 29.50¨ Truva Yay., 2015, 15¨ Cemâleddîn Suyûtî, Çev: Onur Özatağ Ötüken Neşriyat, 2015, 43¨ 138 DERİN TARİH / 2015 EKİM
VİTRİNDEKİLER BİR SAATTE SELÇUKLULAR Selçuklu’nun kuruluşundan çöküşüne köşe taşlarını OSMANLI ERMENİLERİNDEN kuşatıcı başlıklarla ele al- “ERMENİ MESELESİ” YARATMAK mış Erdoğan hoca. Koca bir devletin serencamını özetlemeyi başarmış. Ki- taptan daha fazla ayrıntı “Ermenilerin Sultan II. Abdülhamid’in Ermeni sorununa müdahil olan ya da bekleyemez miydik? Pek planlı bir temizlik girişiminin kurbanları onu kışkırtan diplomat, misyoner ve siya- olduğuna inanmıyorum. 19. yüzyılın son setçilerin kirli oyunları gün yüzüne çıkar- tabii, fakat yazılış amacı 20 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun ken, bu algı operasyonunun merkezine doğu vilayetlerinde ortaya çıkan kargaşa- yerleştirilmiş ‘Son Sultan Abdülhamid’in Selçukluları A’dan Z’ye BÜYÜK SELÇUKLU nın, bunun daha ötesinde bir açıklaması mücahitliğine de şahit oluyoruz. Yazarın anlatmak değil, krono- DEVLETİ olmalıdır”. ifadesiyle, “Zeki, çalışkan ve hem iç hem lojik bir harita çıkarmak; de dış güçlerin tehdidi altında iken İmpa- ileri okumalar için bir Erdoğan Merçil Söze böyle başlıyor yazar. Hıristiyan- ratorluğu bir arada tutma işini yüklenmiş ların İslamiyet aleyhine tartışmalarının Sultan”ın çözüm odaklı siyaseti kitaba fikrî Nobel Yayıncılık, 2014, Avrupa’daki Osmanlıların gidişatına rengini veriyor diyebiliriz. ilgilerini ne şekilde etkilediğine, misyo- rehber olmak. 146 s., 13,76¨ nerlerin Doğu vilayetlerinde cereyan Özellikle Batı’da, Ermeni meselesiyle eden olaylara dair raporlarına, İngiltere ve ilgili dayanakları olmadan ezbere hüküm ANADOLU’NUN ABD’deki Ermeni lobilerine ilişkin sağlam verenlerin bir doktora tezi dahi yazdıracak İSTİLACI ‘GALATLAR’I bir kaynakçayı haiz tespitler besliyor bu birikime sahip olmadığını biliyor muy- görüşü. dunuz? Peki tarafsız inceleme yürüten Asıl yurtları Ren Nehri boyları araştırmacılara Ermeni, Süryani, Yunan ve olan Batı Avrupa’nın ilk halklarından Anlayacağınız bu bir Ermeni tarihi İsrail lobilerinin basın üzerinden yaptık- Galatlar MÖ 7. yüzyıldan itibaren Av- değil. Batının Osmanlı Ermenilerinden bir ları baskıdan haberdar mısınız? Üstelik rupa’ya yayılan savaşçı bir topluluktu. “Ermeni meselesi” icat edişinin kitabı. bu ikiyüzlü siyaset yeni peyda olmadı! Balkanların ardından Anadolu’yu da Ne yazık ki Türkleri cani olarak gösterip istilaya başlamış, Yukarı Kızılırmak JOEeSMrMePmAERNyYLASI LEaİRlZtMME,NEVİLAENRJİELİZM VE kurban olduklarını iddia ederek timsah Havzası’na yerleşmişler. Bu toprak- gözyaşı dökenler, Ermenilerin katlettikleri larda hâkim kültürü benimsemeyip Tarih&Kuram Yay., 2015, 215 s., 15¨ kendi din ve gelenekleri koruyan Müslümanları görmezden gelmeyi Galatların Romalılar ve Pergamon tercih ettiler. Savaş sırasında yarım Krallığı’yla münasebetleri, idarî, sosyal milyon Müslüman Osmanlı’nın ve ekonomik yapısı titizlikle detaylan- hunharca öldürülmesi karşısın- dırılmış alt başlıklarıyla meraklılarına da bu katliama yardım eden sesleniyor. Rus subaylar ve Fransızlar neye uğradıklarını şaşırmışlardı. Evet, ANADOLU’DA gALATLAR VE yanlış duymadınız, kuklacı bile gALATYA TARİhİ kuklasının vahşeti karşısında Mehmet Ali Kaya, dehşete düşmüştü! Çizgi Kitabevi, Konya, 2011, 396 s., 25¨ Kitap Müslümanlara ithaf edilen acımasızca suçlamalara tokat gibi HZ. FATIMA (RA) SEVGİLİ cevaplarla tartışmaları körükleye- BABASINI ANLATIYOR ceğe benziyor. Hem de bir İngiliz akademisyenin dilinden. “Kendi Resulullah (sav)’ı sevgili kızı Hz. Fa- değişik kültürlerini daha güçlü tıma’nın dilinden anlatan, klasik siyer an- komşularının ezici ihtiraslarına latımından farklı bir çalışma. Ayrıntılı bir karşı korumak için yapılan destansı literatür araştırması, yazarın tahayyülü bir savaş gibi yorumlanan” Ermeni ve kendine has üslubu birleşince roman tarihinin bu topraklardaki tadında bir kitap çıkmış ortaya. Nere- hikâyesine vicdanlı ve bilim- sel bir bakış arayanlar, Bilkent deyse Hz. Fatıma gibi görüp düşüne- Üniversitesi’nde de öğretim bilmeyi gerektiren kitap yalnız üyeliği yapmış olan Salt’ın hanımlar değil, İslam tarihine ilgi sesine kulak verilebilir. duyan herkes için. BABAM hAZRETİ MUhAMMED (a.s.m.) Nuriye Çeleğen, Nesil Yay., İstanbul, 2015., 272 s., 15¨ 140 DERİN TARİH / 2015 EKİM
KONUT PROJESİ DEĞİL BİR YASAM HİKAYESİ Bahçeşehir’in en değerli arazisi üzerinde hayata geçirilen Vaditepe Bahçeşehir, özlem duyulan o sımsıcak mahalle kültürünü, modern yaşam çizgileriyle birleştiriyor ve sizlere, alışılagelmiş konut projesi yerine, bir yaşam hikayesi sunuyor. Size de dairenizi seçip hikayede yerinizi almak kalıyor. Bekleriz... 212428 88 00
Hediyeli Bulmaca e-mail: medyapuzzle@yahoo.com SOLDAN SAĞA: Eylül ayının çözümü. gösterme sıfatının eski biçimi - İngilizce’de 1- Resimdeki 36. ve son Osmanlı sultanı - Ağrı ‘Yardım’. 20- 10 Ağustos 1920’de İtilaf Devlet- Dağı’nın adlarından biri. 2- Lityumun simgesi soru sözü - Eski Mısır’da güneş tanrısı - İdeal. leri ile imzalanan antlaşma için Paris’e gide- - Shakespeare’in bir kral karakteri - Osmiyu- 7- Osmanlı’da devlet tarihçisi - Ermin, kakım. rek Osmanlı heyetinde yer alan eski Şura-yı mun simgesi - Pembeye çalan beyaz - Karak- 8- Boğa güreşi alanı - Arsız. 9- Platinin sim- Devlet (Danıştay) reisi. 21- Sanat - Kalsiyumun ter. 3- Bir haber ajansı (kısaltma) - İsveç inter- gesi - Cet - Akımtoplar. 10- Bir nota - Mihrak. simgesi - Diyanet. 22- Karadeniz’e özgü küçük net kodu - Bir tür başlık - Kullanım süresi - İlk 11- Adlar - Aynı biçimde. 12- Çalışma - İsim. tekne - Kolomb öncesinde Güney Amerika’da- kez 1455’te Türk donanmasınca fethedilen 13- Yemek - Bir ekmeklik hamur topağı. 14- ki en büyük imparatorluk. Ege adası. 4- İtilâf Devletleri ile Osmanlı ara- Fetva verme - M.Ö. 1894’te Mezopotamya’da sında 10 Ağustos 1920’deki antlaşma - Erme- kurulmuş imparatorluk. 15- Numara (kısalt- Bulmacanın çözümünü kimlik, adres ve telefon nilerin 1918’de katliam yaptığı Erzurum Azi- ma) - Dolmakalem - Batı Anadolu yiğidi. 16- bilgileriyle 20 Ekim’e kadar dergimize ulaştıran ziye’nin köyü. 5- Adın durum eklerinden biri Düğün bahşişi - İstanbul’da tarihi bir semt. 5 okurumuza Derin Tarih’in “Son Sultan - Valide - Haiti internet kodu - Uzaklık anlatır. 17- Teklik adlara tamlayan görevinde getirile- II. Abdülhamid” 3. özel sayısını hediye ediyoruz. 6- Osmanlı’nın 1392’de fethettiği Balkan şehri rek ‘birer birer’ anlamını veren söz - Bir tür - Payı olmayan. 7- Laos internet kodu - Hayır cetvel. 18- 10 Ağustos 1920’de İtilaf Devletleri Adres: Derin Tarih Dergisi karşıtı - 1232’de yapılmış Selçuklu kalesi - Bir ile imzalanan antlaşma için Paris’teki Os- Maltepe Mah. Çayhane ilimiz. 8- Su taşkını - Yapma, etme - Dar karşıtı manlı heyetinde yer alan Bern Sefiri. 19- ‘O’ Sok. No: 1, 34010 - Söz. 9- Orak biçerken kılavuzluk eden adam Zeytinburnu - İstanbul - Alt karşıtı - Antilopa benzer bir Afrika hay- iletisim@derintarih.com vanı - Yüce - Kaz Dağları’nın mitolojik bir adı. 10- Tellal ile duyurma - Yabancı - Geri verme - Aygıt, gereç - Türk müziğinde bir usul. 11- Gözün renkli bölümü - Kiloamper (kısaltma) - Ham ipeği iplik durumuna getiren- Sodyu- mun simgesi. 12- Resimdeki sultanın annesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- Resimdeki sultanın babası. 2- Muğla’nın bir ilçesi - Avrupa Uzay Ajansı (İngilizce kısaltma) - Bir meyve. 3- Lichtenstein internet kodu - Yavrusunu sırtında taşıyan keseli bir tür sıçan. 4- Yüzyılda bir olan - Asker. 5- Yalım. 6- Bir 142 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Çizgisel Tarih hasan aycın editor@derintarih.com
Muhyî Lârî’nin Futuhu,l-Haremeyn adlı eserinden Mescid-i Haram’ın bir tasviri. Türk Medeniyetinin İhtişamı Topkapı Sarayının Osmanlı Hazineleri Sergisi, İst., 1988.
yılmaz öztuna ● KISA oSmAnlI tArihi 30
YILMAZ ÖZTUNA KİMDİR? 20 Eylül 1930 İstanbul doğumludur. İstanbul’da lise tahsilinin yanında İstanbul Kon- servatuarı’na devam etti. 1950 Eylül’ünden 1957 Temmuz’una kadar Paris’de kaldı. Paris’in büyük kütüphanelerinde çalıştı. Paris Üniversitesi Siyasi İlimler Enstitüsü’nde Sorbonne’da Fransız Medeniyeti kısmında, Alliance Française’nin yüksek kısmında okudu ve Paris Konservatuarı’na devam etti. 13 yaşında ilk makalesi ve 15 yaşında ilk kitabı basıldı. 1969’da Adalet Partisi’nden Konya Milletvekili seçilerek Ankara’ya yerleşti. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nda denetleme kurulu üyesi, repertuvar kurulu üyesi, eğitim kurulu üyesi (Ocak 1966–Kasım 1981), Kültür Bakanlığı’nda bakan başmüşaviri (1974–77), İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsıkîsi Devlet Konservatuarı’nda kurucu yönetim kurulu üyesi ve Türk Mûsıkîsi Korosu’nda kuru- cu yönetim kurulu üyesi, Yay–Kur (Yaygın Yüksek Öğretim) üniversitesinde Osmanlı siyasî ve medeniyet tarihi öğretim üyesi (1975–78), Millî Eğitim ve Kültür Bakanlık- larında 1969’dan beri pek çok ihtisas kurulunda üye ve başkan oldu. 1974–1980 ara- sında Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî ansiklopedisi olan ve Millî Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanan Türk Ansiklopedisi’nin genel yayın müdürü olarak “K” harfinden “T” har- fine kadar olan cildleri yayınladı. 1983 Mayıs’ında Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin kurucuları arasında bulunarak merkez genel yönetim kuruluna seçildi, sonra istifa etti. 1985’de Faisal Finans Kurumu müşaviri oldu. Pek çok radyo ve televizyon programı yaptı, bunlarda konuştu. Bazı konuşmaları abd, Fransa, Avusturya gibi ülkelerin televizyonlarında yayınlandı. Bazı kitap ve yazıları çeşitli dillere tercüme edildi. Dünyada ilk defa olarak Türk Mûsıkîsi Tarihi kürsüsü- nü kurdu. “Büyük Türkiye”, “Osmanlı Cihan Devleti”, “Büyük Türk Hakanlığı” gibi son yıllarda çok kullanılan tarihî ve siyasî tabirler, Yılmaz Öztuna’nındır. Ayasofya Hünkâr Mahfili’nin ibadete açılması ve Topkapı Sarayı’nda Hırka–i Saadet Daire- si’nde Kur’an okunması, 1000 Temel Eser, Ankara Devlet Konser Salonu ve İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin Türk Mûsıkîsi’ne açılması gibi fikirler ve uygulamalar Yılmaz Öztuna’nındır ve siyasî iktidara onun tarafından telkin ve kabul ettirilmiştir. Türk Kara Kuvvetleri’nin ve Deniz Kuvvetleri’nin evvelce yanlış olarak kutlanan yıl- dönümlerini bugünkü doğru başlangıç tarihleri ile kutlanmasını sağlayan da Yılmaz Öztuna’dır. Birçok konferans verdi. 6 kıtada pek çok ülkeyi gezdi, devlet adamları ve halkla görüşerek incelemeler yaptı. Milletlerarası birçok kuruluşa üye seçildi. Türkiye’de Osmanlı tarihinin çatışmasız bir anlayışla algılanmasında katkısı vardır. Türk Parlamenterler Birliği, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti, Ankara Aydınlar Ocağı, Anadolu Kulübü, Yahya Kemal’i Sevenler Cemiyeti, İstanbul Şehrini Güzelleştirme Derneği, Müsteşrikler Cemiyeti, wacl, apacl, nato Parlamenterler Birliği, Parla- mentolararası Türk–Japon ve Türk–Kore, Türk–Suudi Dostluk cemiyetleri, Avrupa Konseyi cemiyeti, Yılmaz Öztuna’nın üye, kurucu olduğu veya bulunduğu millî veya milletlerarası kuruluşlar arasındadır. 1 Eylül 1998 tarihinden itibaren Türkiye gazetesinin başyazarlığını yaptı. 9 Şubat 2012 tarihinde Ankara’da vefat etti.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333