İzdüşüm » Bağımsızlık uğruna Bolşeviklerle ittifak Bağımsız bir Başkırt devletinin kuruluşuna izin verecekleri ümidiyle Z. Velidi Togan (altta) Bolşeviklerle işbirliği yaptı. Gatchin Sarayı’nın savunmasında onlara destek vermesine karşın kendisine verilen sözler tutulmadı. Sarayın porselen üzerine yapılan bir tablosu. adrese ulaşması üç ayı buluyordu. Fa- göçmenlerin edebi eserleri yayınla- devrimin yıldönümü kutlamaları sıra- kat Lenin bir şekilde Ankara’daki mil- namıyordu; 1945’te ise İsmet İnönü sında Komünistler Batı’daki diğer bü- liyetçilerin örgütlü ve geleceklerinin Almanların yanında savaşmış sürgün- tün ülkelerde başarısızlığa uğramıştı. parlak olduğuna kanaat getirdi. Diğer lerin Sovyetler Birliği’ne geri gönde- Ama köylü Doğu’nun uçsuz bucaksız tarafta Türk milliyetçileri Moskova ile rilmelerine izin verdi (Zeki Velidi To- topraklarında müthiş başarılar kazan- ittifak yapmanın kendileri için avan- gan tutuklanmıştı). dılar. Çin’i fethettiler, Küba onların- tajlı olacağını anlamıştı. dı, hatta Vietnam’da ABD’yi mağlup Bu bağlamda bir husus dikkat çeki- etmeyi bile başardılar. Ve bu ironi 1920’de mükemmel bir Osmanlı cidir. Genel olarak insanlar -İspanya İç içinde bir ironi daha vardı: Komünist- üst sınıf kökenine sahip olan Albay Ali Savaşı’nda olduğu gibi- Komünistlerle lerin ilk ilerlemelerini kaydettikleri Fuat Cebesoy, Bolşeviklerin Dışişlerin- ittifak yaptıklarında bunun sonuçları Müslüman ülkeler -özellikle de Afga- den sorumlu komiseri Georgi Çicerin ağır olmuştur. Mustafa Kemal, tıpkı nistan- Komünizme en başarılı şekilde (tesadüf odur ki Çicerin de aristokrat De Gaulle gibi, Komünistlerle yaptığı direnen ülkelerdi. Öyle ki bu ülkeler- kökenlere sahip biriydi: Çarlık rejimin- ittifaktan Komünistlerden daha fazla deki direniş Sovyet sisteminin sonunu de dışişleri bakanlığında kütüphane- fayda sağlayan çok az sayıda devlet hazırlayacaktı. cilik yapmış, Mozart’ın yaylı çalgılar adamından biridir. Bu ittifak çerçe- dörtlülerine hâkim bir eşcinseldi) ile vesinde ülkede paravan bir Komü- bir anlaşma yaptı. İki adam birbirle- nist Partisi kurmuş ve partinin genel rine ‘yoldaş’ dediler. Moskova Büyük sekreterliğine Celal Bayar getirilmişti Ermenistan projesini desteklememe ve (Mustafa Kemal esprili bir adamdı). Ankara’daki milliyetçilere altın ve silah Her halükarda 1921’e gelindiğinde gönderme; Mustafa Kemal ise bunun Bolşevikler hayatta kalabilmek için karşılığında Azerbaycan’a dokunmama bütün ‘kapitalist’ güçleri karşılarına sözü verdi. Anlaşmanın ilk meyvesi, almak yerine, bunlar arasındaki fark- Kars’ın Ekim 1920’de Türk ordusu ta- lılıklardan nemalanmaları gerektiğini rafından kontrol altına alınması oldu. öğrenmişlerdi. Bu tarihten sonra uzunca bir süre Bütün bu hikâye ironilerle dolu. Türklerle Sovyetler iyi ilişkiler kurdu- Bolşevikler işe sanayi devleti Alman- lar. Cumhuriyet Türkiye’sinde Kafkas ya’ya yaklaşarak başladı. 50 yıl sonra, 2015 EKİM / DERİN TARİH 49
Harvardlı Tarihçi Niall Ferguson ile Tarihin Ufuklarında Seyahat “PEKİ YA OSMANLI YIKILMASAYDI...” “Biz tarihçiler deney yapamayız. Yani aslına bakılırsa bir bilimle uğraşıyor değiliz. Bizimkisi çok daha soyut bir uğraş.” 50 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Söyleşi HKONUŞAN: MERVE ARMAĞAN Oysa bizim ülkemizdekiler dâhil nız. Dünya çok daha karmaşık, arvard Üniversitesi Ta- birçok akademik çevrede tarih çok daha sorunlu bir yer. Savaş bir rih Bölümü hocaların- ‘bir bilim dalı’ olarak görülüyor. asteroidin gelip dünyaya çarpması dan Prof. Dr. Niall Fer- Sizce tarih sırf akademide araş- gibi bir hadise değil. Bence biz ta- guson Türkiye’de daha tırma konusu oluyor diye bir bi- rihçiler modellenemeyecek kadar çok İmparatorluk adlı lim dalı sayılabilir mi? karmaşık konular üzerine çalışma kitabıyla tanınıyor. Oysa Prof. Ferguson yürütüyoruz. Ben bir sosyal bilimci fikirden iktisada, medeniyetten savaş İngilizcede bilim (science) dedi- de değilim. Benim işim, günümüze tarihine kadar çok geniş bir sahada ka- ulaşan belgelere ve diğer kanıtlara lem oynatıyor. Kendisiyle Harvard’daki ğimizde çoğunlukla doğa bilimle- bakarak geçmişteki düşünce yapı- ofisinde buluştuk ve tarihin bilim olup rini kastederiz. Ben de İngiltere’de larını ve meydana gelen olayları olmadığı, tarih öğretiminin faydaları, büyümüş biri olarak fizikçilerin, anlamak ve insanların geçmişteki Doğu-Batı kültürel münasebetleri ve kimyagerlerin ya da biyologların eylemlerini anlamlandırmak. Ben- Osmanlı’nın son yüzyılına dair zevkle yaptığı işi tarihçilerin yaptığı işten ce bu bilimsel bir yöntemle yapıla- okuyacağınız bir sohbet gerçekleştirdik. tamamen farklı olarak görme eğili- bilecek bir şey değil. Tarih, fizikten mindeyim. Benim kız kardeşim ve çok felsefeye benzeyen tamamen Dünyaca ünlü üretken bir tarih- annem de bilim insanı. [Fakat] bi- farklı bir disiplin. limin temelinde deneysel yöntem çisiniz. The Times’ın deyişiyle yatar. Tarih söz konusu olduğunda Sizin de üzerinde durduğunuz dikkatle gerçekleştirilen kontrollü İngiliz devlet adamı Sir Winston “kuşağının en parlak tarihçisi”. deneyler söz konusu olamaz. Ta- Churchill, “Tarihi incele. Tarihi Onlarca kitap yazdınız ve daha rihin örneklemi bütün dünyadır incele. Devlet adamlığının bütün onlarcası sırada. Kitaplarınız sık ve biz tarihçiler deney yapamayız. sırları tarihte yatar” demiş. Ger- sık çok satanlar listesinde yer alı- Yani aslına bakılırsa bir bilimle uğ- çekten de başarılı bir devlet ada- yor, yazılarınız tartışılıyor, belge- raşıyor değiliz. Bizimkisi çok daha mı olmak için tarih öğrenmenin selleriniz ilgi çekiyor. Peki sizi soyut bir uğraş. Sosyal bilimciler, faydasına inanıyor musunuz? tarihe çeken şey neydi? Neden “Evet deney yapamıyoruz ama mo- tarihi seçtiniz? deller oluşturuyoruz ve bu model- Evet, tarih eğitimi bence zorun- lerin gerçeğe ne derecede uygun lu olmalı. Bence dünya liderlerini Aslında edebiyat da okuyabi- olduğuna bakıyoruz, bu bakımdan tarihe ilişkin yeterli bilgi ve biriki- lirdim, hatta bir ara edebî eserler yaptığımız şey bir bilimdir” diye- me sahip kişiler olarak yetiştirme yazmayı da düşündüm. Ama daha bilirler. Bence bu çok tehlikeli bir konusunda başarısızız. Dünya eği- sonra gerçek olayların karmaşık- girişim çünkü söz gelimi ekono- tim sisteminde değiştireceğim bir lığı sebebiyle tarihin entelektüel mide modeller geliştirme pratiği, şey olsaydı bu, uygulamalı tarihi bakımdan çok daha doyurucu ol- pek çok akademisyen için gerçeği -yani bugünün sorunlarını anla- duğuna kanaat getirdim. Edebiyat- anlamanın başlıca yöntemi haline mak amacıyla tarih öğrenimini- sa- ta yaşanan olaylar genelde oldukça geldi. Buna ilaveten, bir model ge- dece devlet memurları için değil, basittir ve anlaşılması kolaydır. liştirebilmek için olayı basite indir- aynı zamanda iş adamları ve siyasî Gerçek hayatsa hakikaten çok kar- gemeniz, bazı hususları devre dışı liderler için de zorunlu kılmak bırakmanız gerekir. olurdu. Çünkü stratejik bir karar maşıktır. Benim için en cezbedici veren herkesin tarihî bilgiye ihti- olan, gerçek hayatın karma- Benim bu konuya dair en sev- yacı vardır. Ve karar alıcıların tarih şıklığını anlamanın zorluğu diğim örnek, iktisatçıların savaşı konusunda yeterli bilgi ve birikime oldu. exogenous/harici görmesidir. Ama sahip olmasını sağlayacak bir eği- bir tarihçi açısından bu görüş saç- tim sunmaktan çok çok uzak oldu- Civilization adlı kitabı- madır. Barışı esas olarak alamazsı- ğumuzu söyleyebilirim. nızda “Historians are not scientists” (Ta- rihçiler bilim ada- mı değildir) diye bir cümleniz var. 2015 EKİM / DERİN TARİH 51
Osmanlı’yı yıkan, borçlardı Osmanlı’nın oldukça Zira ekonomi bu borçların kapatılma- gelişkin bir hukuk sına yetecek kadar hızlı büyümüyor- Çok ilginç gerçekten. Bundan bir sistemi vardı. Ancak du. Nitekim 1870’li yıllarda Osmanlı Osmanlı yasalarının, İmparatorluğu ve Mısır borçlarını öde- süre önce çıkan Foreign Affairs’deki söz gelimi İngiliz yemez hale geldi. Bu Türkiye tarihinde çok kritik bir aşamaya tekabül ediyor- yazınızda sekiz büyük imparatorlu- yasalarına du çünkü bu olaydan sonra ülke eko- ğun çöküşündeki ortak bir özelliği oranla sermaye nomisi Avrupalı alacaklılar tarafından vurguluyor ve Roma, Çin İmparator- oluşumuna daha az kontrol edilmeye başlandı ve bu da luğu, Bourbon Fransa’sı, Habsburg imkân sağlaması Osmanlı’nın mali bağımsızlığını sınır- Avusturya-Macaristan’ı, Osmanlı açıklanması gereken ladı, gümrük gelirleri Avrupalı alacak- Türkiye’si, Romanov Rusya’sı, Bri- önemli bir konudur. lılar tarafından toplanmaya başladı vb. tanya ve Sovyetler Birliği’nin çöküş- lerinde aşırı borç yüklenmesinin rol diğer Doğulu imparatorluklar gibi Benzer bir durum Çin’de de yaşan- oynadığını söylüyorsunuz. Diğer- Avrupa sermayesinden borç almak zo- dı, hatta orada bağımsızlık bakımın- lerini bir yana bırakırsak Osmanlı rundaydı. Aynı şey, Osmanlı’nın hima- dan çok daha ağır sonuçlar doğurdu. Devleti’nin borç sarmalına düşüşü yesindeki Mısır gibi devletler için de Günümüzde böyle bir olayın yaşana- nasıl oldu ve bu sarmal onun çökü- geçerliydi. Tarihte çok sık karşımıza bileceğini düşünmüyoruz fakat bu yıl şüne giden yolu nasıl hazırladı? çıktığı üzere bu borçların -ekonomiyle imzalamış olduğu borç anlaşmasıyla orantısız bir biçimde- ödenemeyecek Yunanistan da mali bağımsızlığını fii- Aşırı borçlanma günümüzde dün- düzeyde arttığı bir noktaya gelindi. len kaybetmiş oldu. Yani bence bura- dan çıkarmamız gerek önemli bir ders yanın pek çok yerinde yaşayan insan- var, o da şu: Eğer alacaklılar yeterince güçlüyse, ki kesinlikle öyleydiler, aşırı lar için tanıdık bir kavram; çünkü çok borçlanma bağımsızlığın tehlikeye gir- mesi tehdidini beraberinde getirebilir. sayıda ülke, şirket ve hane bu sorunla Osmanlı ve Çin ortaklığı boğuşuyor. 19. yüzyılda ise aşırı borç- Yine Civilization adlı kitabınıza dö- lanma bu kadar yaygın değildi ve ço- nersek burada oldukça karamsar ğunlukla sürdürülebilir olmayan dü- bir Osmanlı medeniyeti portresi çiziyorsunuz. Matbaayı yasaklayan, zeylerde büyümeden kaynaklı kamu rasathaneyi yıktıran sultanlar ve şeyhülislamlar gibi. Bilimsel alanda borçları söz konusuydu. Osmanlı İm- Osmanlı gerçekten de kitapta dedi- ğiniz gibi ‘offline’ mı olmuştu? paratorluğu 19. yüzyılın ortalarında Görünüşe göre öyle. Bilimsel dev- genel anlamda en azından bazı ku- rim Avrupa’da esas olarak 17. yüzyılda gerçekleşti ve 18. yüzyılda da devam rumlarını Batılılaştırmak, özellikle de etti. Osmanlı tarihi üzerine yaptı- ğım okumaların bana gösterdiği şey, askerî gücünü artırmak için çeşitli re- Osmanlı’nın bu müthiş yeniliklere ve gelişmelere en ufak bir katkı yap- formlara girişti. Mevcut yapısıyla bunu madığı. Aynı şekilde Doğu Avrupa ve Rusya’nın da bilimsel devrime önem- gerçekleştirebilmesi için Çin benzeri li katkılar yapmadıklarını görüyoruz. Bilimsel devrim neredeyse tamamen Batı Avrupa’da ve bir ölçüde Kuzey Amerika’da gerçekleşti. Yani burada istisnai olan Osmanlı İmparatorluğu değil, Batı Avrupa. İstisnai çünkü bü- tün gelişmeler orada gerçekleşmiş ki bütün Batı Avrupa ülkeleri de buna 52 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Söyleşi dâhil değil. Yani bana göre Osmanlı’da YENİ(DEN) OSMANLI? veten] az önce üzerinde durduğumuz meydana gelen, Çin’de olanlarla ay- bilimsel devrim -bu şüphesiz Batı’nın nıydı. Mesela 16. yüzyılda Osmanlı İm- OEbüpğbobbysekğHkMybckikeieoıırpryiuaöuuauedâlissdıbtnebmnskanybşemfladHBrfgoıieâclıiliiüydrkyoilskienkşröuğiabğdlarasüyaıeayuaredyrlyanibiinıieaaunykrü,dğlçılcvnaieaedirTlreosnnışraıbaa.ıidızrkdnüezaşnionBrcrcıızTİeçıaayedrtmtnnaTiyakoülesilkönipıhodnkaüekırzbınamrigc4rpazniiyuiknbbrnbbnicsabeddvkreauiiymğioieikeykaiaerrri’eerarrOnnıyçnueknüsaalobffseöeeaiETt’iiiasnaöonyttnakksae’nkzmyrütonbaaurilnieikdgapeonarücrurgdirfe.rmacnomöeebkykkalldnmianAkeunbğllr.maiiiıçiliinaelezyvyl.ğakGieaNiazeyıinBseroargyTiinucdfeloavuçbelia’imurüoeaön’n’Mkknrıil.ıpwnanaeğnnğrrdrrBliiebı.raaknuüzinıdusşıieeYüansluonşi?wtnbBeyınkaotnbklmeymrğııkeeiinnlozlaeeuuçSrriıuaeE’nlallddnioılenTakarigrlrşdzpsğbeumaiüadkykrami.nıöurdiri.kı-mroi’ornirçtğakankee-ejiiauseanin-n-ı,ç; öldürücü güçlerinden biriydi, çünkü paratorluğu teknolojik bakımdan ve fizik yasalarının çözülmesi doğal ola- askerî teknoloji anlamında Avrupa ile yıllarda meydana gelen bir değişikliği rak Batı’yı dünyadaki diğer uygarlık- aşağı yukarı aynı konumdaydı. Ama o açıklasın? lara karşı oldukça güçlü bir konuma noktadan itibaren, yani 1600’lerden getirdi. Özel mülkiyet haklarının yasa sonra Batı Avrupa tabiatı anlama ko- Bu teorilere bakınca bu büyük dö- ile güvence altına alınması da önem- nusunda muazzam adımlar attı. Sanı- nüşümün ancak kurumlar ve fikirler li örneklerden biridir. Elbette bu, Os- rım kısmen din adamlarının Osmanlı üzerinden açıklanabileceği sonucuna manlı İmparatorluğu’nun yasalarının İmparatorluğu’nda sahip olduğu güç, vardım. Öldürücü güç fikri de, yeni fi- olmadığı anlamına gelmiyordu. Me- kısmen de eğitim kurumları ve dev- kir ve kurumların dünyanın diğer yer- sela Osmanlı’nın oldukça gelişkin bir let sisteminin işleyişi sonucu bilimsel lerinden önce Batı’da kök salmasına hukuk sistemi vardı. Ancak Osmanlı devrim burada gerçekleşmedi. Bilim- imkân sağlayan o karmaşık süreci ba- yasalarının, söz gelimi İngiliz yasaları- sel devrimin temel fikirlerinin Türki- sit bir dille açıklama amacı güdüyordu. na oranla sermaye oluşumuna daha az ye’de tartışılmaya başlaması 19., hatta Daha yüksek ekonomik büyümenin, imkân sağlaması açıklanması gereken 20. yüzyılı buldu. Burada İstanbul’daki daha sofistike bir askerî teknolojinin önemli bir konudur. Şirketlerin kurul- astronomi derslerini ve Kopernik’in ve Avrupa’nın hâkimiyetini mümkün masını teşvik eden yasalar bu dönem- güneş sistemi teorisinin kullanımını kılan diğer şeylerin kökeninde de bu de yürürlükte olan İslam hukukunda kastediyorum. Yani arada muazzam fikir ve kurumlar yer alıyordu. yer almaz. bir uçurum vardı ki bu bence modern tarihin en önemli unsurlarından biri. Bu yeniliklerden ilki, siyasal ve Bunlara ek olarak üç unsur daha Ama tekrar ifade edeyim, bilimsel ekonomik rekabetin meşru olduğu var: Modern tıp ki, bu da bir Batı Avru- devrim her şeyden çok Batı Avrupa’ya, fikriydi ki, bu bütün medeniyetlerin pa icadı olup diğer yerlerde çok az ge- hatta Kuzeybatı Avrupa’ya özgü bir benimsediği bir fikir değildir. Pek çok lişme göstermiştir. Tüketim toplumu gelişmeydi ve dünyanın geri kalan ül- medeniyet ekonomik hayatta tekel- fikri de 17. ve 18. yüzyıllarda İngilte- keleri bu süreci izlemekle yetindiler, lerden ve güçten yanadır. [Buna ila- re’de ortaya çıktığında [diğer medeni- hatta bazıları izlemedi bile. yetlerde] çok yaygın değildi. Son ola- rak da Max Weber’in de bahsettiği iş 1412 yılında Avrupa sefil bir hal- etiği meselesi var. Ben bunun dinden deyken Doğu göz kamaştırıcı bir çok teşviklerle ve Batı toplumlarında medeniyete ev sahipliği yapıyordu çok çalışmanın ödüllendirilmesini diyorsunuz. Peki Batı kendisi dışın- sağlayan uygulamalarla ilgili olduğu- dakilere nasıl galebe çaldı? Batı’yı nu düşünüyorum. Batı’da zaman için- muzaffer yapan ‘Altı ölümcül uygu- de bir iş etiği oluştu ki bu bence daha lama’ meselesini biraz açar mısınız? çok okuma yazma oranı ile ilgiliydi, yani bu bağlamda Protestanlık burada Batı’nın diğer bütün uygarlıklardan etkili olmuştur denilebilir. daha zengin, daha güçlü ve daha sağ- lam bir yapıya kavuşması söz konusu Ancak bu altı unsur bana, söz geli- olduğunda, bu konuda tarihin birkaç mi çok da gelecek vaat eden bir coğ- döneminde popüler olmuş birkaç te- rafyada bulunmayan İskoçya’daki in- orinin varlığından söz edilebilir. Ör- sanların Anadolu’daki insanlardan çok neğin bundan 100 yıl önce insanlar daha büyük zenginliklere ulaşmasını beyazların tabiatları gereği diğer ırk- açıklamanın yollarından sadece biri lardan üstün olduğunu söyleyebilirler- gibi geliyor ki, İskoçlar 1500’lerde ya di, ama bugün kimse buna inanmaz, da 1412 yılında kesinlikle Anadolu’da- yani bu teorinin üzerini çizebiliriz. Bir ki insanlar kadar zengin değildi. başka teori ise meselenin coğrafyayla ilgili olduğunu söyler ama coğrafyada Tarihçiler kâhin değildir herhangi bir değişiklik olmamıştır. 1000 yılında da 100 yılında da coğrafya Aynı zamanda Batı da 2. Dünya Sa- aynıdır. Öyleyse coğrafya niçin 1600’lü vaşı’ndan bu yana Doğu ülkeleri (Çin, Hindistan vs.) karşısında bir 2015 EKİM / DERİN TARİH 53
gerileme halinde. Peki 100 yıl son- » Batı ve“dış”ı Bundan 100 yıl sonra Avrupa Birliği or- raya bir projeksiyon yaparsanız 22. tadan kalkabilir ki şimdiden yüz yüze yüzyılda nasıl bir dünya bekliyor “1412 yılında dünyaya bakan biri nasıl kaldığı sorunlar karşısında çatırdıyor. olacak bizi? olup Batı’nın bu sefil vaziyetten çıkıp Buna ek olarak, İslam dünyasındaki dünyaya hâkim olacağını tahmin bazı devletlerin (Suriye, Irak ve Libya Neyse ki tarihçilerin böyle bir şey edemezdi?”diyen Niall Ferguson gibi) bölüneceğini de öngörmek müm- yapmak gibi bir zorunlulukları yok. Batı’nın 6 öldürücü silahını Civilization kün. Hatta bundan 100 yıl sonra Suriye Bu soru gelecekle ilgili, bizim işimiz (Medeniyet) adlı kitabında çarpıcı bir ve Irak’ın bağımsız devletler olacağını ise geçmiş. Ve tarihin bize öğrettiği tahlile tabi tutuyor. düşünmüyorum. Yani dünya haritası şeylerden biri, geleceğe dair böylesi değişebilir. Kuzey Kore’nin de 100 yıl doğru bir tahmin yapmanın çok zor azından bir kısmının çok daha kanlı sonra var olacağını sanmıyorum. Ben- olduğudur. Düşünün ki yarın havanın bir çehreye bürünmesi gibi bir tehli- ce dünyada bu tür bazı değişiklikler nasıl olacağını tahmin etmek bile çok ke mevcut. Fakat aynı zamanda Soğuk olabilir. Ancak yine de teknoloji ve zor. Savaş’ın sona ermesinden bugüne, ya- ekonomideki gelişmeleri göz önüne şanan görece barışçıl dönemin sonuna aldığımızda daha iyi bir dünya kurma Gelecek hakkında yapılan tahmin- geldiğimizi görmemiz gerekiyor. şansımızın olduğunu ve az önce çiz- ler konusunda oldukça dikkatliyimdir. diğim distopik (gelecekte toplumun Bana göre önümüzde birden çok ge- Dünya 1991 ve 2010 yılları arasın- kötüleşeceğini ortaya koyan bakış açı- lecek var. Tek bir gelecekten bahset- da modern tarihin en şiddetsiz yıl- sı DT) tablodan kaçınmanın mümkün mek mümkün değildir. Çok cazip ge- larını yaşadı. Halen kayda değer bir olduğunu düşünüyorum. leceklerin hayalini kurabilirim çünkü ekonomik büyümeye şahit oluyoruz. teknoloji bugün yüz yüze olduğumuz Çin gibi ekonomilerin büyümesiyle Ya Osmanlı çökmeseydi? iklim değişikliği, işsizlik ya da dünya yoksulluk önemli ölçüde geriletildi. nüfusunun büyük çoğunluğu için ha- Yani bu iyi ve kötü senaryoya baktı- Umarım öyle olur. Sanal tarih yatın gerçekliği olmaya devam eden ğımda iyi senaryonun gerçekleşme alanında da öncü çalışmalar yoksulluk gibi sorunlara çözüm bula- ihtimalini daha yüksek görüyorum kaleme aldınız. Şunu hiç bilecek denli hızlı gelişiyor. Yani bun- diyebilirim çünkü bugün dünyadaki düşündünüz mü?: Osmanlı Devleti dan 100 yıl sonra, bütün sorunların çö- trendlerin pek çoğu görece zararsız. 1. Dünya Savaşı’ndan Almanya ile züldüğü bir gelecek hayal edebilirim Dünyanın sadece belli başlı birkaç böl- birlikte galip çıksaydı Avrupa ve zira bu sorunların teknolojik olarak gesine baktığınızda gerçek anlamda Ortadoğu’nun bugünkü durumu çözülemez olduklarını düşünmüyo- kaygılanıyorsunuz. Yani bu konuda nasıl olurdu? rum. Hükümetlerin adım atmaya zor- iyimser ama ihtiyatlıyım. lanması halinde bu sorunların bazı- Çok ilginç bir soru. Bu benim hâ- larına kolayca çözüm bulunabilir. Bu Bundan 100 yıl sonra Çin’in dünya- lihazırda üzerine bir şeyler yazdığım tespitin ima ettiği önemli bir nokta ise ya hükmedeceğini ya da ABD’nin tarih bir konu. Almanya’nın olası bir zaferi- bu sorunları çözmek için herhangi bir olacağını düşünmüyorum. Daha doğ- nin Avrupa üzerinde nasıl etkileri ola- adım atmama ihtimalimizin olduğu. rusu dünyadaki dengelerin bu kadar bileceği üzerine fikir yürütmüştüm. hızlı değişebileceğini sanmıyorum. Almanların ve elbette Osmanlıların Bunun dışında gelecek ideal olan zafer kazanması halinde Yakındoğu’da dünyayı değil, sorunlarla dolu bir dün- gerçekleştirmek istedikleri şeyleri bili- yayı da beraberinde getirebilir. Bugün yoruz. Şüphesiz Ortadoğu bugünkün- Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya baktığım- den çok farklı bir görünümde olurdu da böylesi bir senaryonun mümkün çünkü bu bölge savaş sonrası dönem- olduğunu rahatlıkla görebiliyorum. de çizilen haritanın temelini oluştu- Yıllarca bugünkü Ortadoğu’nun 20. ran Sykes-Picot haritasına göre dü- yüzyıldaki Orta ve Doğu Avrupa kadar zenlenmişti. Almanların Ortadoğu’da şiddet dolu bir yere dönüşebileceği ne isteyeceğini kestirmek güç, çünkü uyarısında bulundum. Ortadoğu’da bu Almanya’nın bu dönemdeki önceliği senaryoyu mümkün kılacak unsurla- topraklarını genişletmek değildi, asıl rın varlığını tespit etmek mümkün. ve en önemli dertleri Avrupa’ydı. Görece genç nüfus, ABD’nin azalan hegemonyası ve sorun yaratma ihti- Zaten karmaşık bir halde bulunan mali epey yüksek olan radikal siyasal Osmanlı rejimi açısından düşündüğü- İslam ideolojisi. Yani dünyanın en müzde -savaş Osmanlıların Ermeniler- le ve Anadolu’daki Ortodoks Rumlarla 54 DERİN TARİH / 2015 EKİM
çeşitli sorunlar yaşamasına sebep ol- SIrADIşI Bİr TArİhçİ Söyleşi muştu- onların savaşı kazanmış olma- sı halinde rejimin devam edip etmeye- üSEBmfvBbyrbgYTE1atFioiaeaxearüm0niözinuiçsraarpryrev0kalçelliibiglHümduumaalhrsaontaiaemuemkenaaşsrgksyilşBı::mslnrledtpntieea1tüaBpoöhÖşniauaedknln9if’irnloednd’ırdükiğaNana1gntipHiiMdh1üalmrur.4içedeeWnaüieaO9nil-oşwolanü5sü1lnrüie6y(okedx ınvs(9T’nrabzi4anrfrEmewyakh1oel’dkdl’edmnrdddiari8eerrnateüadlbeıeenidgaeWnplnA(znWereg kbÜTdeİiu(gÜdsMaysrml 2öhsaecgooennkiearne0deseor:reloeiinIimtslov0mlnHçe)dvPsdeçı çeaa9ltbvneeoeiyd)eraeztlrl)eo rilardwıavyskkaulkeşn‘srdfdşP’ieıodmtOen.itü.atMBtaDiai eDnanaT.Hetzf(rlreasmİüoıi2oiseaaWmoadmnPtitlnina0mnarhkzlüdırTeampryşee0ioiiıaanlnanntiary ay4ifdır:aüç-.)yrar)i.eokah,zıdprek-et--ı 2015 EKİM / DERİN TARİH 55 ceğini ya da bir cumhuriyetin kurulup kurulmayacağını tahmin etmek zor. Öte yandan bugünün dünyasına bak- tığımızda Osmanlı İmparatorluğu’na benzer pek fazla yapının kalmadığını görürsünüz. Yani Osmanlı İmparator- luğu savaşı kazansa dahi muhteme- len belli reformları hayata geçirerek bugünün Türkiye’sine benzer bir hal alırdı. Osmanlı’nın bir monarşi olarak bugüne dek ayakta kalacağını düşün- mek zor. [Osmanlı İmparatorluğu sa- vaştan zaferle ayrılsaydı] yine ayakta kalabilir, belki topraklarını daha da genişletebilirdi. Ancak savaşın Avrupa’da çok daha önemli sonuçlarının olacağını unut- mamak gerekiyor çünkü Almanlar savaşı kazansaydı hem Batı Avrupa devletleri üzerinde egemenlik kura- cak, hem de Rusya’dan çok büyük bir toprak parçası koparacaklardı. Yani Almanya’nın çok daha güçlü ve çok daha büyük olduğu bir dünya manza- rasıyla karşı karşıya olacaktık. “Eğer böyle olsa dünya daha iyi bir yer olur muydu?” diye soracak olur- sanız bana göre evet, çünkü 1. Dünya Savaşı sağlam ve sürdürülebilir yapı- nın kurulmasını sağlayamadı. Ve de- vamında 1930’larda ve 1940’larda çok daha korkunç bir savaş yaşandı. Yani bu senaryoda Almanya’nın egemen- liği altındaki Avrupa kıtasını, daha geniş topraklara sahip bir Türkiye’yi, daha istikrarlı bir dünya düzenini, gö- rece zayıf bir Rusya’yı, çok daha zayıf bir Fransa’yı, halen gücünü koruyan ama Avrupa’da eskiden sahip olduğu gücü kaybetmiş bir İngiltere’yi hayal edebiliriz. Bu noktada ise hayal gücü tıkanı- yor, çünkü böylesi bir dünyanın ne- lere gebe olduğunu tahmin etmek gerçekten çok zor. Tahmin yapmayı imkânsız kılacak kadar farklı değiş- kenler var. Ama bunun bir felaket olacağını söylemek zor. En azından
Söyleşi » Çok yönlü ve renkli bir tarihçi Niall Ferguson genç yaşına rağmen peş peşe verdiği eserler ve aldığı ödüllerle yükselen bir başarı grafiği çiziyor. Rothchildlerden sanal tarihe, İngiliz ve Amerikan imparatorluklarından medeniyet ve savaş tarihine çok sayıda eserde imzasını görmek mümkün. Almanların 2. Dünya Savaşı’nı kazan- PkbetuOEtliPuSğPoyiİmüpoNürLdLlmeEeİrurkrgtsaLiuTmrEniAhiuzfrdzDA?İeehYrSgriDiçzinleAeİTLtrLaaiİnrIkkiihdf’iaimyndaasıllı Türkiye’yi bir kez daha ziyaret etme- mış olması halinde oluşacak felaket yi çok istiyorum. İstanbul dünyada benzeri bir felaket olmazdı diye düşü- gcşbHaçgKüSaeoensızıöeuirsslyekallartaltaeKmderdoicömycyielnruaaeneeiesydneanvğitelsnTeieliiumrdiaizzorl.nrkirzliüyidDkensılna?onişalareivcebünıynsrbervinifdaalrnduaaetmğyaiyaerTşdalgıdryraaenmyiegeaahmryariiçtleahsgdpıabma.iyiransıİİimyyainlneihigigşocgvsıaiyiizaarnaskinbaslkzingtuydeöielyelleaımndaınetnrrrreeruerıeeıleyınla’ndzamektodyı.alirearhyeadir.knmornieBehiairre.aknz.- en sevdiğim şehirlerden biri. ABD ve nüyorum. Avrupa’da Türkiye’yi daha iyi anlama- adımdır zira Osmanlı İmparatorluğu mız, daha yakından tanımamız gerek- Hilafet mi Osmanlı mı? Almanya’nın çok önemli bir müttefi- tiğini düşünüyorum çünkü Türkiye kiydi. Yani Hilafetin kaldırılmasının birçok açıdan bir köprü konumunda. Hilafetin 1924 Mart’ında Atatürk ta- İngilizler açısından ne kadar öncelikli rafından kaldırılması İngilizler için bir hedef olduğunu bilemiyorum ama Buna ek olarak Atatürk’ün vizyo- bir sürpriz miydi yoksa İngilizler Osmanlı İmparatorluğu’nu zayıflat- nuna kişisel bir sempati duyuyorum bunun için hususi surette çalıştılar mak ve parçalamak İngiltere’nin he- çünkü bütün İslam dünyasında dinin mı? Çünkü National Archives’deki defleri arasında olduğundan bu bağ- siyasetten ayrılmasını sağlayan çok az bir belgede Ocak 1924 tarihli Kralın lamda böyle bir bağlantı kurulabilir. sayıda liderden biridir. Parlamento açış konuşmasında Lo- zan Antlaşması’nın kabul edilmesi Son olarak biraz klasik olacak ama Bence bu çok önemli bir başarı ve halinde “yeni bir çağın açılacağı”, “a Türkiye’deki okurlarınıza bir mesa- 20. yüzyılda Türkiye’ye çok büyük new era will open” şeklinde belirti- jınız var mı, diye sorayım. faydaları olan bir gelişme. Genel itiba- liyor. Zira Lozan’ın Kral tarafından riyle değerlendirdiğimizde bu mirasın tasdiki Hilafetin kaldırılmasından Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, getirdiği faydaların dezavantajların- birkaç ay sonraya rastlıyor. Sizce bu dan çok daha büyük olduğunu söyle- bir tesadüf olabilir mi? mek mümkün. (Gülerek) Bu sorunun cevabını Son olarak olayları yalnızca tarihî bilmiyorum. Bu konuda söyleyebile- bağlamında değerlendirdiğimizde ceğim tek şey, Osmanlı İmparatorlu- kavrayabileceğimizi düşünüyorum. ğu’nun parçalanmasının İngiltere’nin Tarihin bize öğrettiği en önemli şey, politikası haline gelmesi. Ve bu ilke olayların karmaşık olduğudur ki, Tür- benimsendiğinde en acımasız şekil- kiye de bu bakımdan anlaşılması en de uygulamaya konuldu. 19. yüzyılın zor yerlerden biridir. Dolayısıyla Tür- neredeyse tamamı boyunca Osman- kiye’deki okurlara mesajım, Türkiye lı yanlısı olan İngiltere için bu çok tarihi ile ilgili hata yaptığımızda ya da önemli bir değişim demekti. bazı olayları yanlış yorumladığımızda biz Batılı tarihçilere sabırla yaklaşma- İngiltere’nin bu girişimleri netice- ları. sinde kendisini Filistin’i ya da Mısır’ı, Irak’ı ve Ürdün’ü idare etmeye çalışır- Ben kendi adıma olayları mümkün ken bulmasına bakınca, uzun vadede olduğunca doğru yorumlamaya çalışı- bu politika değişikliğinin İngiltere’nin yorum ve bundan sonra da öyle yapa- çıkarlarına ne ölçüde hizmet ettiği tar- cağım. tışılır. Ama 1. Dünya Savaşı’nın kazanıl- ması bakımından bu çok mantıklı bir 56 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Tadımlık 184 Sayfada Osmanlıların dünyasına hızlı yolculuk Derin Tarih bu ay okurlarına ülkemizin yetiştirdiği değerli tarihçilerden“tarihi sevdiren adam”Yılmaz Öztuna’nın daha önce kitaplaşmamış bir çalışmasını armağan ediyor. Söğüt’ten Lozan’a, Ertuğrul Gazi’den Sultan Vahidüddin’e 6 asırlık Osmanlı tarihi 184 sayfalık Kısa Osmanlı Tarihi’nde. Y avuz Sultan Selim 42 ya- elinde Doğu Anadolu’da ancak şında tahta çıktı. Çok uzun küçük parçalar kalıyordu. müddet Trabzon sancak O zamana kadar Dulkadır beyi olarak birçok seferde Türkmen beyliği (Maraş), Osman- lı’ya tâbî idi. Yavuz, beyliği doğru- bulunup tecrübe kazanmıştı. Türki- dan doğruya ilhak edip ortadan kaldırmak isteyince, Yavuz’un ye’yi Safevî baskı, hattâ tehdidinden annesi Ayşe Hâtûn’un babası, yani padişahın ana tarafından de- kurtarmak için ordu tarafından tahta desi olan Dulkadıroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey direndi, 12 Haziran çıkarılmış gibiydi. Bu misyonla -birta- 1515 Turnadağı muharebesi ile bu di- reniş ortadan kaldırılıp beylik Osman- kım iç meseleleri hallettikten sonra- lı topraklarına katıldı. Şiddetli Safevî savunması kırılarak 19 Eylül 1515’te derhal İran meselesini ele aldı. de o zaman “Âmid” denilen Diyarba- kır alındı. 23 Nisan 1514’te Üsküdar’dan ha- Diyâr-ı Acem’den sonra sıra Diyâr-ı reket etti. 2 Temmuz’da Sivas’a geldi Arab’a gelmişti. Burası da bir Türk nuna çıkmak üzere Topkapı Sarayı’n- (Türkleşmiş Çerkes) devletinin elin- dan Üsküdar ordugâhındaki otağ-ı ve ordusundan 40.000 kişiyi burada deydi. Mısır, Suriye ve çevre ülkeleri hümâyûnuna geçti. Çukurova’ya gel- ellerinde tutan Memlûkler, Türkiye ve diği zaman, merkezi Adana olan ve bıraktı, 100.000 kişi ile yoluna devam İran Türk imparatorluklarından sonra Memlûkler’e tâbî bulunan Ramazano- dünyanın en güçlü devleti idiler. İslâm ğulları Türkmen beyliği, kendiliğin- etti. 23 Ağustos’ta Güney Âzerbay- Halîfesi de Memlûk sultanlarının hi- den Osmanlı Devleti’ne katıldı. mayesinde Kahire’de yaşadığı, Kutsal can’da Çaldıran sahrâsında Şâh İsma- Şehirler (Mekke, Medîne, Kudüs) elle- Yavuz’u, Haleb yakınlarında Merc-i rinde olduğu için, Memlûk imparator- Dâbık’ta Memlûk Sultanı Kansu bek- il’in 100.000 muhâribden müteşekkil luğunun mânevî gücü de büyüktü. liyordu. 24 Ağustos 1516’da, Çaldı- ran’dan günü gününe 2 yıl sonra ordusunu yok etti. Şâh, tesadüfen ca- Yavuz Sultan Selim Han, 5 Haziran burada, gene çok büyük bir meydan 1516’da 2. ve sonuncu sefer-i hümâyû- muharebesi geçti. Memlûk ordusu nını kurtardı. Yavuz 16 Eylül’de İran yok edildi, Sultan Kansu öldü ve Ab- bâsî Halîfesi esir düştü. Memlûkler, Safevî Türk imparatorluğunun taht Mısır’da iktidâra geldikleri ve Eyyûbî- ler’in yerini aldıkları 1250 tarihinden şehrine (Tebriz’e) girdi. Bu suretle dün- beri asla bu derecede büyük bir darbe yememişler ve sultanlarını muharebe yanın ikinci devletini bir müddet için meydanında bırakmamışlardı. olsun Türkiye’yi tehdîd edemez hâle getirdi. Şâh İsmail, daha 10 yıl yaşadığı halde, Çaldıran’ın öcünü almaya asla girişmedi. Gene bu zafer neticesinde Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Irak, İran’dan Türkiye’ye geçti. Bu suretle Osmanlılar, Anadolu’da Türk birliğini gerçekleştirmiş oluyorlardı. İran’ın 2015 EKİM / DERİN TARİH 57
OSMANLI’YI TASFİYE PLANLARI 58 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya Lozan Antlaşması, Sevr’in yani Osmanlı’nın tasfiyesinin resmî, hukukî ve siyasî belgesidir. Sevr bir parçalama projesi, ondan üç yıl sonra imzalanan Lozan ise parçalamanın resmen ve hukuken uygulamaya geçirilmesidir. » Almanların Sevr’i mi? MEHMET ÇELİK İngilizlerin yaklaşık bir asırdır üzerinde çalıştıkları, İslam dünyasını Versay Barış Antlaşması’nda [email protected] bir arada tutan bu kurum İstanbul’da İngiltere, Fransa, ABD anayi devrimini gerçekleş- Osmanlı Sultanı’nın şahsında münde- gibi galip İtilaf devletleri tirmiş Avrupa’da manzara miçti. Hilafet siyasî olduğu kadar dinî Almanya’yı ağır bir tazminata şuydu: Dünyanın dört bir bir makamdı da. mahkum edecekler ve yanından hammadde yağı- antlaşma Almanların Sevr’i yor, bütün şehirlerde fabrika bacaları Bu amaçla İngilizler, bir zamanlar olarak tarihe geçecekti. tütüyor, beyaz kıtayı baştanbaşa demir İmam Cüveynî’nin Abbasiler adına ağlar örüyordu. Bu manzaranın bekası Batınî Fatımîlere karşı giriştiği Hilafet için Avrupa’nın tek şeye ihtiyacı vardı: savaşında dinî-siyasî bir argüman ola- Enerjiye. rak kullandığı “Halife Kureyş’tendir” sözünü bir “hadis” olarak lanse ettiler. Enerji hammaddesi olarak Avru- Buna birçok Arap siyasetçi ve din ada- pa’da sadece kömür vardı. Sınırlı sayı- mı da katıldı. İngilizler, Mısır hıdivle- daki rezervler fabrikaları kaç yıl daha rinden Suudlu kabile reislerine kadar çalıştırabilirdi ki? Üstelik kömürün çı- birçok uygun adayı da teşvik ederek karılması hem çok zahmetliydi, hem halifeliğe heveslendirdiler. Ancak iste- de maliyetli. Hâlbuki Osmanlı İmpa- dikleri neticeyi bir türlü elde edemedi- ratorluğu’nun güney toprakları pet- ler. Sultan II. Abdülhamid’i devirirler- rol kaynıyordu. Ve bu petrol mutlaka ken de hesap bu minvaldeydi. Avrupa’ya getirilmeliydi. Demek ki “hasta adam”ın mirasının paylaşılma Bu büyük operasyonun iki temel zamanı gelmiş, hatta geçiyordu. hedefi vardı: Öncelikle tespihin ima- mesini kopararak tanelerinin dağılma- 1. Dünya Savaşı’nın tek nedeni bu- sını sağlamak ve bir araya gelmelerini dur. Gerisi (Avusturya-Macaristan veli- önlemek. İkinci adımda ise imameyi ahdının Saraybosna’da bir Sırp militan temsil eden Türk milletinin ve onun tarafından öldürülmesi, iki Alman genetiğini oluşturan “cihan hâkimi- gemisinin Karadeniz’deki Rus limanla- yeti” mefkûresini besleyen damarları rını bombalaması vs.) teferruat ve ba- yok etmek! hanedir. Başta İngiltere olmak üzere Batı’nın hedefi Osmanlı’yı dağıtmak, Çanakkale’ye gelmelerinin sebebi emin ve ucuz bir şekilde bölgedeki bu de buydu. Yoksa Türk milletini tama- enerji kaynağını Avrupa’ya taşımaktı. men tarihten silmek değil. Peki, Ana- dolu’yu işgal ne anlama geliyordu? Osmanlı’yı bir “tespih”e benzeti- Bu sorunun cevabı Sevr’i anlamaktan yorlardı. Onu bir arada tutan imameyi geçer. Sevr anlaşılmadan ne Millî Mü- kopardıkları anda taneler etrafa saçıla- cadele anlaşılabilir, ne de Lozan. caktı. Bundan sonrası kolaydı. Bütün iş “imame”de bitiyordu. İmame ne miy- di? Hilafet müessesesi tabii ki. 2015 EKİM / DERİN TARİH 59
A'dan Z'ye Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Dönemi, ABC Yayınları, 2005. » Antlaşma mı, icbar mı? bir devlet kurduk. Laik atak cumhu- edilmedi, Batı Trakya ve Musul gibi riyetçilere göre büyük bir zaferdi bu. yerler hususunda ısrar edilmedi” şek- Sevr, Osmanlı delegelerinin imzalamasına Sevr paçavrasını Lozan’da yırtıp işgal- lindeki söylemlerden ibaret. rağmen hiçbir zaman yürürlüğe girmemiş, cilerin suratlarına fırlatmış ve masaya teklif safhasında kalmıştı. Hadi Paşa, yumruğumuzu vurarak Lozan’ı imza- Oysa iki taraf da yanılmakta, yanlış müzakereye dayanmayan ve dayatılan latmıştık. Bu nedenle Millî Mücadele yerde durmaktadır. metni imzalarken. bir var oluş veya istiklal savaşıydı. Bu sebeple Lozan emsalsiz bir zaferdi. Birinci kesimi teşkil eden ulusal- Yakın tarihimizin en muğlak noktası cılar çıplak gerçeğe karşıdırlar ve bu burasıdır. Müthiş biçimde çarpıtılmış Milliyetçi ve muhafazakâr kesim çarpıtma onların dünya görüşlerinin ve anlaşılmaz bir kılığa sokulmuştur. de -detaylardaki bazı farklılıklar hariç- temelini teşkil eder. Adeta Kemalist ulusalcılar gibi düşünmekte. Bunlara manifestonun itikatnamesidir, dolayı- Hepimiz ilk öğretim yıllarımızda, göre Sevr’in şartları çok ağırdı. Antlaş- sıyla bir tabudur. Bırakın bunu tartış- okullarımızın duvarlarında aynı hari- ma başta Sultan Vahdeddin tarafından mayı, konuşmaya bile tahammülleri tayla karşılaştık. Bu haritaya göre Sevr imzalanmadığı gibi, Meclis-i yoktur. Her Türkiye Cumhuriyeti va- Antlaşması ile Anadolu işgal edilmişti: Mebusan’da da görüşül- Ege bölgesini Yunanlar, İstanbul ve medi. Hatta Yunanistan Çanakkale Boğazı dâhil bütün Mar- haricinde Sevr’i dikte etti- mara’yı İngilizler, Antalya ve yöresini ren devletlerin parlamen- İtalyanlar, Adana’dan Urfa’ya kadar tolarında da görüşülmedi. olan bölgeyi Fransızlar alacak; Doğu Yani kâğıt üzerinde kaldı, Anadolu Ermenilere, Karadeniz’in uygulamaya konulmadı. önemli bir kısmı da Pontus Rumlarına Lozan’a itirazları ise “Mi- bırakılacaktı. Bize de Ankara ve Kasta- sak-ı Millî sınırlarına riayet monu civarını kapsayan İç Anadolu’da küçücük bir alan bırakılıyordu. Harita- » Anadolu’da Ermeni devleti ya göre Sevr buydu. ABD Başkanı Wilson’un 1918’de Millî Mücadele ile bütün Anadolu’yu belirlediği 14 maddelik prensipler bu düşmanlardan temizledik, Lozan’da 1. Dünya Savaşı sonrasındaki da bunu tescil ettirerek bağımsız yeni siyasî düzenin inşasına yönelikti. Bu prensipler sonradan Anadolu toprakları üzerinde bir Ermeni devleti kurulmasını da isteyecek şekilde genişletilecekti. Ermenistan sınırlarını gösteren Wilson haritası (1912). 60 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya bilmediğimiz sevr gerçeği tandaşı buna iman etmek mecburi- Beşinci fasıldaki 369. maddeden yetindedir. 413. maddeye kadar olan kısım İkinci grubu oluşturan mil- Lozan, Sevr’in kabul edilip fiilen yürür- Cemiyet-i Akvâm’ın kararlarıy- liyetçi-muhafazakâr kesim ise lüğe girdiği, yani Osmanlı’nın tasfiye edilişinin la ilgilidir. Gelin de çıkın işin cehalet ve bilgisizliğin kurba- resmî, hukuki ve siyasî belgesidir. Bir cihan impa- içinden! Söz konusu maddeler nıdır. Bu konudaki bütün tez- ratorluğunun tarihe gömülmesinin ruhsatıdır. Türk Cemiyet-i Akvâm’ın siyasal ve lerini Mustafa Kemal karşıtlığı tarihinde bedeli bundan daha ağır olan başka bir ant- hukuki manada işleyiş yöner- üzerine bina etmiştir. laşmaya rastlanmaz! Özetle, Osmanlı coğrafyasının geleridir. “İmameden koparılarak yarı sömürge yönetimler Bu projenin siyasî ve hu- İşin aslı şudur: şeklinde dizayn edilmesi”projesidir. Nitekim met- kukî ayağı ise “Lozan”dır. Sa- 1. Dünya Savaşı’nın ana se- bebi ve hedefi Osmanlı Devle- nine baktığımızda antlaşmanın 20. yüzyılın en dece Millî Mücadele’nin sonuç ti’ni tasfiye ederek başta petrol büyük, en kapsamlı “Yeni Dünya Projesi” antlaşması değildi Lozan. Öyle olmak üzere topraklarındaki ener- olduğunu görürüz. olsaydı sadece Yunanlarla oturur, ji kaynaklarını Avrupa’ya taşımaktı. bir antlaşmaya varır ve metni imza- Sevr Antlaşması ise bu projeyi hukukî lardık. O gün dünyanın güçlü ülke- ve siyasî bir zemine oturtmak amacı- lerinin Lozan’da ne işi vardı diye hiç na matuf. Bu nedenle savaş sona er- düşünmüyoruz. ABD’den Japonya’ya dikten sonra antlaşma devreye sokul- Birinci babda yer alan 25. madde kadar herkes bu işe burnunu soktu. du ve yüzde yüz uygulandı. Cemiyet-i Akvam’ın (Milletler Cemi- Savaştığımız tek ülke olan Yunanistan Sevr güney topraklarımıza tatbik yeti) kuruluşuyla ilgilidir. Haydi şimdi ise Lozan’da bir yanaşma hizmetçi mu- edildi. Cumhuriyet nesilleri “güney ders kitaplarımızda “Sevr Haritası” amelesi gördü. Çünkü bu proje kapsa- topraklarımız” ifadesinden bugün- diye yutturulan haritaya bakarak bu mında kullanılmıştı. kü Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu maddeyi izah edin bakalım! Anado- Nihayet projenin ana hatları belir- bölgesini anlarlar. Bu yanlış algıya da lu’nun bu uyduruk paylaşım harita- lendi. Savaşlar bitmiş, şimdi sıra barı- bilinçli olarak çizilen ve hâlâ okulla- sıyla 25. maddenin ne alakası var? şı (!) sağlamaya gelmişti. İnşa edilecek rımızın duvarlarını, ders kitaplarımı- Bırakın aklı başında bir tarihçiye veya barışı bütün dünyaya kabul ettirebil- zı süsleyen o çarpıtılmış harita yol siyaset bilimciye sormayı, sokaktaki mek için kurumsal bir yapı gereki- açmaktadır. Hâlbuki Sevr’in kaleme bir vatandaşa bile sorsanız ikisi arasın- yordu. Bu yapı Osmanlı’nın tasfiyesi alındığı tarihte bizim güney toprak- da bir ilişki kuramaz. ve topraklarında kurulacak sömürge larımız Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak Biraz daha açalım: yapılara meşruiyet sağlayacak hu- ve Suudi yarımadası idi. Sevr buralara uygulandı ve 1000 yıl- lık (Selçuklu-Osmanlı dönemleri) top- raklarımız üzerinde birçok nevzuhur kukla devlet kuruldu. Emperyal meşruiyet çarkı Şimdi Sevr Antlaşması’nın metnine ayrıntılı olarak bakalım: » Paris’ten Sevr’e Paris Barış Konferansı, 1. Dünya Savaşı sonrasındaki paylaşımların antlaşmalara dönüştüğü beynelmilel bir konferanstı. İtilaf devletlerine ait bir savaş gemisinin güvertesinde Osmanlı’yı temsil eden heyet (soldan sağa): Rıza Tevfik, Damad Ferid Paşa (heyet başkanı), Hadi Paşa ve Reşat Halis Bey. 2015 EKİM / DERİN TARİH 61
kukî ve siyasî bir yapıydı: Cemiyet-i » Etkisiz bir cemiyet lanmamıştı. Konsey tarafından bugün Akvâm, yani Milletler Cemiyeti. Daha seçilebilir, yarın azledilebilirdi. Esas sonra hin-i hacette başka yerlerde de 1. Dünya Savaşı’nın hemen ardından olan kurucu dört üyeydi. (örneğin Afrika’da, hatta dünyanın kurulan Cemiyet-i Akvâm gelişmeleri öbür ucundaki sömürgeler için) lazım değerlendiriyor (yanda). Sözde Kimin statükosu? olabilir düşüncesiyle süreç içinde ge- devletlerarası problemleri savaşa nişletilecekti. dönüşmeden, diplomatik yollarla çözmeyi Genel kurulun gündemini de kon- hedefleyen cemiyet 2. Dünya Savaşı’nı sey belirlerdi. Dünyada cereyan eden, Plan Paris Barış Konferansı’na su- engelleyemedi ve1946’da dağıldı. Sevr edecek olan küçük büyük her konuyu nuldu ve 25 Ocak 1919 tarihinde Ce- Antlaşması’nı “Bugün Türklerin matem miyet-i Akvâm’ın kurulmasına karar günüdür” manşetiyle veren Dersaadet (insan hakları, ticarî veya as- verildi. Bunun üzerine galip devletler gazetesi (12 Ağustos 1920). kerî meseleler) konsey günde- hemen bir komisyon oluşturdular ve me getirebilir, istediği kararı bu “Misak” 28 Nisan 1919’da, Paris dışında bu üyelerin çoğu kendi sömür- aldırabilirdi. Bu karara itiraz Konferansı Genel Kurulu’nda kabul geleriyle küçük ve güçsüz devletlerdi. edecek veya şerh düşecek ve- edildi. 10 Ocak 1920’de ise merkezi Kolombiya, Küba, Panama, Yeni Zelen- yahut uygulamasında üzerine Cenevre’de olmak üzere cemiyetin ku- da, Arnavutluk gibi. düşen yükümlülüğü yerine ruluşu resmen ilan edildi. Böylece kü- getirmeyecek ülke üyelikten resel emperyalizmin “meşruiyet çar- Çoğunluğunu sömürgelerin oluş- ihraç edilirdi. Üye olabilmek kı” İngiliz aklı ile hayata geçirilmişti. turduğu genel kurulun üstünde ise her şeye hâkim bir “konsey” vardı. Bütün Cemiyet-i Akvâm’a bir de anayasa yetkinin sahibi olan konsey dört dai- lazımdı ki bununla Yeni Dünya Düze- mi üyeden oluşuyordu. Bunlardan üçü ni’ni rahatça kurabilsin ve işletebilsin. müttefik devletlerdi: İngiltere, Fransa Bunun da mimarı tahmin edeceğiniz ve İtalya. Dördüncüsü ise Osmanlı coğ- gibi İngilizlerdi. rafyası ve Afrika ile hiç ilgilenmeyen vitrinlik bir üyeydi: Japonya. Kurumsal yapıyı öyle bir titizlikle oluşturdular ki, emperyal gayelerinin Bunların ilk üçüne müttefik, Japon- tahakkukunu engelleyebilecek veya ya’ya ortak deniyordu. İşleyiş yönerge- sıkıntıya sokacak en ufak bir açık kapı sine göre genel kuruldan konseye dört bırakmadılar. En başta 27 kurucu üye üye daha ekleniyordu. Ancak bu dört ile hayata geçirilirken Milletler Ce- üyenin görevi yasal bir şekilde tanım- miyeti’nin üye sayısı kısa süre sonra 43’e ulaştı (1920). Galip müttefiklerin A'dan Z'ye Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Dönemi, ABC Yayınları, 2005. » Diğer topraklar nerede? Sevr Antlaşması’nın yalnız Anadolu’yu ele alan çarpıtılmış haritalarından bir örnek. Peki Osmanlı’nın diğer toprakları neden yok haritada? 62 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya veya üyelikten çıkmak da kimsenin ceden haber vermek ve ayrıldığı anda, Üyelerinden birine yapılacak bir sal- keyfine bırakılmamıştı. Sevr Antlaşma- bu Misak’ın yüklediklerini de içermek dırı Milletler Cemiyeti’ne yapılmış ka- sı’nın I. babında yer alan bu ilkelerin üzere, uluslararası bütün yükümlü- bul ediliyor ve üyelerin hepsine ortak 1. maddesi bununla ilgilidir. Maddenin lüklerini yerine getirmiş bulunmak tavır alma yükümlülüğü getiriyordu. metnini sadeleştirerek aktaralım: şartıyla, Cemiyet’ten çekilebilir. İşte o madde: 1. İş bu Misak’a bağlı Ek’te adları ya- Görüldüğü gibi konsey ince eleyip 11. Madde: zılı imzacı Devletlerle, yine Ek’te adla- sık dokuyarak üyeliğe kabul ediyor 1. Cemiyet üyelerinden birine doğ- rı belirtilen Devletlerden, Misak’ın ama girdikten sonra çıkmak hiç de rudan doğruya dokunsun ya da dokun- yürürlüğe girmesinden başlayarak iki kolay olmuyordu. Ağır şartlar koyarak masın, her savaşın ya da savaş tehdi- ay içinde Sekreterliğe sunacakları ve iki yılın ardından, tabir caizse burnun- dinin bütün Cemiyet’i ilgilendirdiği Cemiyet’in öteki üyelerine yapacak- dan getirdikten sonra üyelerin ayrıl- ve Cemiyet’in ulusların barışını etkin ları bir bildiri ile hiçbir çekince öne masına müsaade ediyordu. Tabii bu bir biçimde korumaya özgü önlemleri sürmeksizin iş bu Misak’a katılanlar, yükümlülüklerin ağırlığından dolayı almakla yükümlü olduğu kesin olarak Milletler Cemiyeti’nin asıl üyeleridir. kimse ayrılmayı göze alamıyordu. Ce- açıklanmıştır. Böyle bir durumda, Ce- miyet kendisini küresel bir güç haline miyet’in herhangi bir üyesinin iste- 2. Kendini özgürce yöneten ve Ek’te dönüştürmeyi de ihmal etmemişti. mesi üzerine, genel sekreter, konseyi adı gösterilmiş bulunan herhangi bir hemen toplantıya çağırır. Devlet Dominyon ya da Sömürge, uluslararası yükümlülüklerini içten- 2. Bundan başka, Cemiyet’in likle yerine getirme niyeti konusun- herhangi bir üyesinin, uluslararası da etkin güvenceler vermesi ve hava, ilişkileri etkileyecek nitelikte olan kara ve deniz kuvvetleriyle silahları ve sonuç olarak uluslararası barışı konusunda Cemiyet’in koyduğu dü- ve barışın dayandığı iyi geçinmeyi zenlemeleri kabul etmesi şartıyla, bozacak bir durum üzerine genel Üyeliğe kabulü Genel Kurulun üçte iki kurulun ya da konseyin dikkatini çoğunluğuyla kararlaştırılırsa, Cemi- dostça çekmek hakkı olduğu da yet Üyesi olabilir. açıklanır. 3. Cemiyet’in her üyesi, iki yıl ön- “Cemiyet üyelerinden birine doğrudan doğruya dokunsun ya da dokunmasın, her savaşın ya da savaş tehdidinin bütün cemiyeti il- gilendirdiği” ifadesine dikkat edin. Yani herhangi bir ülke bizden bi- rine “kaşının üstünde gözün var” dedi mi, bunu hepimize karşı söy- lemiş kabul ederiz. Ve “… Cemiyetin, ulusların barışını etkin bir biçimde korumaya özgü önlemleri almakla yü- kümlü olduğu kesin olarak açıklanır”, yani Milletler Cemiyeti kesin olarak, topyekûn hemen harekete geçer! Cenab-ı Hak bu alçak ve ikiyüzlü emperyalistlerin samimiyetini dene- mek için 1935 yılını bekledi. O yıl İtal- ya Habeşistan’ı işgal etti. Üstelik Ha- beşistan Milletler Cemiyeti üyesiydi. Dünya barışını korumak ve kollamak için cemiyeti kuran üç müttefikten biri kendi üyesine saldırıyor ama ce- miyetten ses çıkmıyordu! İngiliz, Fran- sız ve İtalyanlar bu cemiyeti “kendi 2015 EKİM / DERİN TARİH 63
Dosya lehlerine oluşturulan statükoyu ko- KArA KITAdAKi kendi kendilerini yönetmeye yete- rumak, kurucu üyelerin çıkarla- KArANlIK PlAN nekli olacakları zamana kadar, rını gözetmek için kurdular” yönetimlerine bir mandaterin ve öyle de işlettiler. Adını da Sevr Antlaşması’nın 1. babında Araplar ve Afri- öğütleri ve yardımı kılavuz ol- “barış cemiyeti” koydular. kalılar için manda yönetimleri düşünülüyordu. Gerekçe mak şartıyla, bağımsız ulus- olarak da “bunlar kendi kendilerini yönetemezler, henüz o lar olarak varlıkları geçici Manda sistemi birikim ve kültürleri yok!”deniliyordu. Yani bu sistem kurucula- nitelikte tanınabilecek bir rın çıkarlarını değil, ‘ötekilerin’iyiliğini hedefliyordu sözde. Ancak gelişme düzeyine erişmiş- Şimdi Osmanlı coğraf- maskeleri birkaç cümle sonra düşecek ve bu ülkelerde halkın lerdir. Mandaterin seçil- yasının nasıl paylaşılaca- askerî eğitim yapması yasaklanacaktı. Sömürme işine gelince, mesinde, her şeyden önce, ğını açıklayan ve kurula- orayı kim yönetiyorsa, kaymağını sadece o yememeliydi. Bunun bu toplulukların dilekleri cak manda yönetimlerini için kurucu konsey ortaklarının da paylarını şu cümleyle göz önünde tutulmalıdır. yasallaştıran 22. maddeyi inceleyelim. garanti altına aldılar: “Cemiyetin öteki üyelerine de (yani 5. Öteki halkların, özel- 1. Savaştan sonra, daha İngiliz-Fransız-İtalyan) alış-veriş ve ticaret konularında likle Orta Afrika halklarının, önce kendilerini yöneten eşit imkânlar sağlayacak şartlar içinde, üstüne içinde bulundukları gelişme devletlerin egemenliğine bağlı almasını gerektirmektedir”. derecesi, mandaterin buralarda olmaktan çıkmış ve çağdaş dün- ülkenin yönetimini, köle ticareti, yanın özellikle güç şartları altında silah ve alkol alım satımı gibi kötü- kendi kendilerini yönetme yeteneğin- ye kullanımını yasaklamayı; kamu den henüz yoksun halkların oturduğu düzeniyle ahlak kurallarının sürdürül- sömürgelere ve ülkelere şu ilkeler uy- en elverişli bulunan ve bunu kabule mesinin gerektirdiklerinden başka kı- gulanır: Bu halkların refahları ve ge- razı olan uluslara emanet etmektir. sıtlamalara bağlı olmaksızın, inanç ve lişmeleri kutsal bir uygarlık görevidir Bunlar mandayı, mandater sıfatıyla ve din özgürlüğünü sağlamayı; tahkimât ve bu görevin yerine getirilmesi için Cemiyet adına yönetecektir. yapılmış yerler ya da kara ve deniz işbu Misak’a güvenceler konulması 3. Mandaterliğin niteliğinin, halkın üsleri kurmayı ve yerli halka ülkenin gerekir. gelişme derecesine, ülkenin coğraf- kolluk (zabıta) düzenini ve savunma- 2. Bu ilkenin uygulamada gerçek- yasına, ekonomik şartlarına ve buna sını sağlamak amacı dışında, askerlik leştirilmesi için en iyi yöntem, bu benzer öteki durumlara göre değişme- eğitimini yasaklamayı güvence altına halkların vesayetini kaynakları, gör- si gerektirmektedir. alacak ve aynı zamanda Cemiyet’in güleri ya da coğrafya durumları bakı- 4. Eskiden Osmanlı İmparatorlu- öteki üyelerine de alışveriş ve ticaret mından, bu sorumluluğu yüklenmeğe ğu’na bağlı bulunan kimi topluluklar, konularında eşit imkânlar sağlayacak şartlar içinde, üstüne almasını gerek- tirmektedir. 6. Afrika’nın güneybatısı ve kimi Güney Pasifik Adaları gibi ülkeler var- dır ki, bunlar nüfus yoğunluğunun azlığı, yüzölçümünün küçüklüğü, uy- garlık merkezlerinden uzaklığı, man- Ruyan Soydan arşivi. » Paylaşımın resmidir Sevr Projesi’nin Osmanlıca metninde Osmanlı coğrafyasının nasıl paylaşılacağını açıklayan ve kurulacak manda yönetimlerini yasallaştıran 22. maddenin yer aldığı sayfalar. 64 DERİN TARİH / 2015 EKİM
70. Yıldönümünde Lozan , Kültür Bakanlığı Yayınları. » Sultan Vahdettin’e iftira 9. Mandaterlerin yıllık raporlarını diler. Biz de kabul ettik. Fakat referan- almak, incelemek ve mandaların yü- dum hazırlıkları devam ederken, İngi- İtilaf devletlerinin Sevr ile Osmanlı’yı köşeye rütülmesine ilişkin bütün sorunlar lizler Musul halkının %98’inin Türkiye sıkıştırdığı doğrudur. Ancak bilinenin aksine üzerinde Konseye görüş bildirmekle lehine oy vereceğini anlayınca hemen Sultan Vahdettin ve Meclis-i Mebusan görevli bir sürekli Komisyon kurula- çark ettiler. Konuyu Milletler Cemiye- anlaşmayı imzalamayı kabul etmemişlerdi. caktır. ti’ne götürelim, kararı dünya versin İnkilap tarihi kitaplarında gördüğümüz dediler! gerçeği yansıtmaktan uzak bir Sevr haritası. İngiltere, Fransa ve İtalya bu em- peryal meşruiyet çarkının kuruluş Musul’un kaderi İngiltere’nin baş- daterin ülkesine bitişikliği ya da birta- hedeflerini sıralarken “dünya barışını kanı olduğu, bizim ise üye bile yapıl- kım başka durumlar yüzünden, yerli sağlamak, toplumların yaşama hak- madığımız bir kuruluşa soruluyordu; halkın yararına yukarıda sözü edilen larını garanti altına almak ve bütün biz de neticesi yüzde yüz belli olan bu güvenceler saklı kalmak şartıyla, en dünyada insan kaynaklarını korumak, karara razı olacaktık. İngiltere’ye ha- iyi biçimde ancak mandaterin yasaları kollamak ve geliştirmek” gibi evren- yır demeye kudretimiz yoktu. Ve Mil- ile sanki kendi ülkesinin bir parçasıy- sel insanî ilkeleri kendilerine maske letler Cemiyeti oy birliği ile Musul’u mış gibi yönetilebilirler. yaptılar. Diğer taraftan Osmanlı coğ- elimizden aldı. Çıtımız çıkmasın diye rafyasında, Afrika’da manda sistemleri de aldırdığı karara şu notu ekledi: 7. Her bir durumda mandater yö- tesis etmeyi garanti altına aldılar. Bu netimini üzerine aldığı ülkeye ilişkin emperyal çarkla hem dünyaya nizam “Konseyde alınacak zorlayıcı ön- olarak, Konseye yıllık bir rapor gönde- veren bir güç oluşturdular, hem de lemlere Türkiye’nin uyma zorunlulu- recektir. çıkarlarını bu çarkı kullanarak koru- ğu vardır!” Karara itiraz edersen geri- dular. sini sen düşün, diye tehdit ediyordu 8. Mandaterin kullanacağı otorite- açıkça. Sevr’in planlayıcılarına da bu nin, denetimin ya da yönetimin de- Nitekim İngiltere, Misak-ı Millî sı- yakışırdı zaten. recesi, Cemiyet üyeleri arasında ön- nırlarımız içindeki Musul’u elimizden ceden yapılmış bir sözleşmeye konu almak için “ulusların kaderini tayin Mehmet Çelik olmamışsa bunlar her bir durumda hakkı” söylemiyle karşımıza çıktı. Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi konseyce kesin olarak saptanacaktır. “Musul halkına soralım, sizi tercih Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Başkanı. ederse size katılsın, Irak’ın bir parçası olmak isterse, Irak’a katılsın” dediler ve referandum (plebisit) yapmak iste- 2015 EKİM / DERİN TARİH 65
KURTULUŞ SAVAŞI Ankara’da BMM’nin MEHMET ÇELİK Paşa ve Rıza Tevfik’ten oluşuyordu. açılışından bir gün Antlaşmaya göre Suriye ve Lübnan sonra antlaşma [email protected] topraklarımız Fransız dostlarımıza; metninin San Remo eni Dünya Düzeni Projesi Arabistan, Yemen, Irak ve Filistin İngi- Konferansı’nda olarak Sevr’in nerede ve lizlere veriliyordu. Ayrıca Mısır, Sudan onaylanması nasıl uygulandığı, Millî ve Kıbrıs’ın yönetimi de İngiltere’ye tesadüf olabilir mi? Mücadeleyi ve Lozan’ı an- bırakılıyordu. Fas ve Tunus da daha Kurtuluş Savaşı’yla lamak için elzemdir. önceden Fransız yönetimine terk edil- Sevr Antlaşması mişti. yürürlükten 24 Nisan 1920’de hazırlanan Sevr kalktı mı? Ankara metni San Remo Konferansı’nda onay- Şimdi sıra vazgeçilen ve terk edilen hükümetinin landıktan 15 gün sonra (11 Mayıs yerlerin dizaynına gelmişti. kuruluşuyla büyük 1920) “incelenmek üzere” Osmanlı güçlerin hesapları payitahtına gönderildi. Biz antlaşmayı Bu coğrafyaları problemsiz yönet- arasındaki ilişkiler 19 Ağustos 1920’de Paris’in Sevres ka- mek hiç de kolay değildi. Halkları ta- nelerdi? sabasında yapılan son toplantıda im- İşte cevaplar! zaladık. Heyetimiz Reşad Halis, Hadi 66 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya SEVR’İN TALİMATIYDI mamen Müslümandı ve Osmanlı’ya ederek Halife’yi pasif ve etkisiz hale 4) Anadolu’daki askerî ve siyasî or- bağlıydı. Bağımsız devlet kurmak gibi getirip bu coğrafyalarla temasını kes- ganizasyonu Yunanları Anadolu’ya çı- bir düşünceleri de yoktu. Hıristiyan mek ve mümkün olursa bu süreç için- kartarak meşgul etmek, Ortadoğu ile âlemine de hiç mi hiç sıcak bakmı- de Hilafet’i ilga etmek. ilgilenmelerini önlemek ve son olarak yorlardı. Üstüne üstlük Osmanlı Padi- Ortadoğu’daki Osmanlı topraklarının şahı bütün Müslümanların “Halifesi” 2) Anadolu’dan gelebilecek tehli- arkasına düşerek hak arama taleple- idi ve bu manevi otorite üzerlerinde keyi önlemek için öncelikle Ortadoğu rinden vazgeçirmek. hâlâ etkiliydi. Dolayısıyla bu projenin ile temaslarını kesmek üzere Anadolu hayata geçirilebilmesi için muhtemel coğrafyasının güney kısımlarında bir 5) Diplomatik süreci de ihmal et- risklere karşı bazı önlemlerin alınma- tampon bölge oluşturmak. meyerek Anadolu’da yeni bir Türk sı gerekiyordu. devleti kurdurarak, eski Osmanlı top- 3) Bu tampon bölgeden Anadolu’da- raklarının gaspını bu yeni devlete ka- Bunların en önemlileri şunlardı: ki askerî ve siyasî faaliyetleri gözetle- bul ettirmek, ardından bir antlaşmay- 1) Osmanlı’nın başkentini işgal mek ve süreç içinde gerekli önlemleri la tescilleyerek uluslararası meşruiyet almak. sağlamak. İngilizlerin ve Fransızların belli baş- lı hedefleri bunlardı. Plan ise şuydu: Osmanlı Hilafet müessesesi tamamen tasfiye edilecek; yerine Anadolu’da bir küçük Türk devleti kurulacak. Ancak bu devlet Osmanlı’dan tevarüs eden dinî (ümmet) ve millî damarlarından soyutlanacak, tarihi ve coğrafyasıyla ilişkisi kesilecek, yüzü Batı’ya dönük, Batı değerleriyle dizayn edilecek bir ulus devlet olacaktı. Afrika ve Ortadoğu’daki Osmanlı coğrafyası İngiliz ve Fransızların man- dasına girecekti. Bilâd-ı Şam tabir edi- len coğrafyada yeni devletler kuruldu: Bunlardan Lübnan ve Suriye Fran- sız, Ürdün ve Filistin de İngiliz manda yönetimine teslim edildi. Irak ve kör- fez emirliklerinin yer aldığı bölge ise tamamen İngiliz mandasında kaldı. Suudi Arabistan ve Yemen de öyle. 2015 EKİM / DERİN TARİH 67
YUNAN ÇOCUĞU da onaylandı. İngilizler ve Fransızlar madı. Meclis’teki arkadaşlarını hemen BÖBÜRLENMESİN DE Sevr’i uygulayacaklar, 2.5 milyon ki- harekete geçirdi ve askerî teamülleri NE YAPSIN? lometrekarelik Osmanlı coğrafyasının alt üst ederek İsmet Bey’i generalliğe Anadolu kısmını da bize bırakacaklar- yükseltti. 400 sene bir vali ile yönettiğimiz, dı. Bu açıkça dillendirilmişti. bugün dahi nüfusu İstanbul’dan az Yine bu havadan yararlanarak ikin- olan eski tebaamız Yunanların Sakar- Mustafa Kemal Paşa Nisan 1920’den ci adımı da attı: Kuva-yı Milliye tasfi- ya’daki yenilginin ardından çekilmele- itibaren Anadolu’da yeni bir devlet ye edilecekti! Evet, sıra buna gelmiş- riyle yaklaşık 30 vilayette kurtuluş gün- kurmak üzere hummalı bir çalışma- ti. Başıboş ve düzensiz, hatta ileride leri düzenlemek bu milletin kanına ya başladı ve Mart 1921’e kadar yol kontrol edilemeyecek olan bu silahlı hâlâ dokunmuyor mu? Evet, Cumhuri- haritasını tamamladı. Buna göre hem gücün tasfiyesi gerekliydi. Kuva-yı Mil- yetin ilk yıllarında bunlar belki anlaşıla- Yunanları sürmek, hem de yeni bir liye komutanlarının birçoğu da siyasî bilir, hatta millî duygular için gerekliydi devlet kurmak için öncelikle kont- emelleri olan insanlardı. Yarın bu de, denebilir. Fakat üzerinden 93 yıl rol edebileceği düzenli bir askerî güç güce dayanarak birçok konuda “pay” geçti. Bu milletin körpecik çocukları- oluşturması gerekiyordu. Ne var ki sahibi olduklarını iddia edecek ve bazı nın şuur altına bunu “aşağılık komplek- başıboş Kuva-yı Milliye süreç içinde taleplerde bulunacaklardı. Özellikle si”olarak nakşetmek ne oluyor? Yunan sıkıntılara sebep olabilirdi. Mutlak su- yönetim alanında yetki paylaşımı ta- çocuğun bizim bu halimizi gördükçe rette tasfiye edilmeliydi. Bu nedenle lep etmeleri onun istikbaldeki plan ve “Vay be, ben neymişim, bu Türkler 93 alt yapısı hızla tamamlanarak düzenli hedeflerini zora sokabilirdi. yıldır benden kurtulduklarına bayram ordu teşekkül ettirildi. Akabinde he- edip duruyorlar”diye şişinmesine, men harekete geçildi. Kemal Paşa Kuva-yı Milliye hakkın- bizimkinin ise büzülmesine sebep da topladığı küçük büyük negatif bil- olmuyor musunuz? Birazcık Türklük Bu arada Yunan birlikleri Ege’de gileri abartarak dillendirmeye başladı. onuru, tarih bilinci olan bu sorunun ilerliyorlardı. İnönü’de keşif anlamın- Son darbeyi vurabilmek için İsmet’i cevabını düşünsün. da da olsa Yunan müfrezeleri ile Albay Çerkes Ethem’i sıkıştırmak üzere gö- İsmet Bey denetimindeki Türk müfre- revlendirdi. Baskı ve tahrikler netice- Mısır İngilizlerde kalırken, Libya, Tu- zeleri arasında (6-10 Ocak 1921) sıcak sinde Çerkes Ethem adeta bir çıban- nus ve Cezayir Fransızlarla İtalyanlar temaslar yaşandı. Bu son derece doğal, başına dönüştürüldü. Mustafa Kemal arasında paylaştırıldı. hatta kaçınılmaz olan tacizlerin bir savaş formatına sokularak “zafer” ola- İngilizler ve Fransızlar güney top- rak lanse edilmesi, gerek Meclis’e, ge- raklarımızda manda yönetimleri ku- rekse halka ümit ve moral aşılanması rarken Mustafa Kemal de Sivas’tay- elbette son derece faydalıydı. Ancak dı. İngilizler ve Amerikalılar burada Mustafa Kemal Paşa’nın hedefi hak- Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ettiler. kında -neticelerine baktığım zaman- Sivas görüşmelerinden birkaç ay son- kanaatim şudur: Kemal Paşa, başta ra İngilizler İstanbul’daki Meclis-i Me- Fevzi Paşa olmak üzere arkadaşlarının busan’ı dağıttılar; İttihatçıların önde çoğuna güveniyordu ama bunun ölçü- gelenlerini (önemli bir kısmı Mustafa sü sınırlıydı. Birkaç müstesna dışında Kemal’e muhaliflerdi) tutuklayıp Mal- hiçbiri kendisine, sorgulamadan ka- ta’ya sürdüler. yıtsız-şartsız itaat etmezdi. İsmet ha- riç! Fakat o da sadece bir albaydı. Meclis-i Mebusan kapandıktan 11 gün sonra Ankara’da Büyük Mil- Kuva-yı Milliye’ye “vatan let Meclisi açıldı ve M. Kemal, hiçbir haini” suçlaması yasal dayanağı olmayan bir dernek başkanıyken kendisini Meclis Başka- Ordu yönetimini İsmet Bey’e teslim nı koltuğunda buldu. Tarih 23 Nisan ettiğinde birçok paşa bundan rahatsız 1920 idi. olacaktı. Hal böyle olunca İsmet Bey’i ne yapıp edip bir bahaneyle paşa yap- 24 Nisan günü, yani Ankara’da mak gerekiyordu. İnönü’de zafer kaza- Mustafa Kemal’in başkanlığında yeni nıldığı haberi hem Meclis’te, hem de meclisin açılışından tam bir gün sonra Ankara halkında coşku ve sevince yol Sevr’in metni Sen Remo Konferansı’n- açmıştı. Kemal Paşa bu fırsatı kaçır- 68 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya »Mkaamu“lasVabtcaaiıltnfmaaanKeueshlimanaşiiamnnlişadahsürıaztiıymeodnklluaiartonalrsakdırzgu”dökı.ruüKryumovraady-yuı ıA.MBnaiklşlaiıybraeohşbüKirkuliükvmlae-reyitıciMneipinlhlihyeeadyeba.itrtliakleriyle Fotoğraflarla Kurtuluş Savaşı, Bahçelievler Belediyesi Yay., İstanbul. silahlı milis grupları (Kuva-yı Milliye) organize ederek bir işgal anında si- meclis kürsüsünden Kuva-yı Milliye kelerle temaslara başladı. 12 Mart lahlı direnişin zeminini hazırlarken, hakkında “vatan haini haydutlar” baş- 1921’de Ankara adına Londra Kon- diğer yandan da kurdurduğu cemi- lığı altında öyle şeyler söyledi ki, yeni- feransı’na katılan heyet bu konuda yetlerle bu toprakların siyasî ve hu- lir yutulur tarafı yoktu. olumlu mesajlar verdi; karşıdan da kukî haklarını savunacak kurumların olumlu cevaplar alarak Ankara’ya temeli atıldı. Anadolu nasıl organize Kuva-yı Milliye’nin tasfiyesinin ar- döndü. Yine aynı hafta içinde Sov- edildiyse, Suriye ve Kuzey Irak da öyle dından 1920-23 arasında İstiklal Mah- yetler Birliği ile temasa geçildi ve 16 teşkilatlandırılmıştı. kemelerinde, içinde Kuva-yı Milliye- Mart 1921’de Sovyetlere Batum he- cilerin de bolca yer aldığı 59.164 kişi diye edildi. Batum’un milletvekilleri Anadolu ve Suriye kökenli Osmanlı yargılandı, 41.678 kişi çeşitli cezalara Ankara’daki mecliste milletvekiliydi. aydınları (önemli bir kısmı İttihat ve çarptırıldı, 1054 kişi de darağaçların- Sovyetler bu jestten oldukça memnun Terakki Cemiyeti’nin çeşitli kademe- da sallandırıldı. Bunların içinde elbet- kalmıştı. lerinde görev yapmış tecrübeli insan- te Mustafa Kemal’in ve yakın kadrosu- lardı) Suriye’yi gerçekten çok ciddi nun muhalifleri de vardı. Böylece bir Sırada Suriye’de oldukça sıkıntıya şekilde organize etmişlerdi. Enver İnönü taşı ile üç kuş birden vuruldu. düşen Fransızlar vardı. Onlar için Su- Paşa’nın, M. Kemal Paşa’nın, Şeyh Ah- riye hiç de kolay lokma değildi. Tahay- med Sunusi posterleri ve muhtemel 23 Mart ile 1 Nisan (1921) tarihleri yül edemedikleri bir dirençle karşılaş- bir işgali kınayan pankartlar Halep, arasında yine İsmet Paşa’nın önderli- mışlardı. O dönemde Zaho ve Erbil’in Hama, Humus, Şam ve Beyrut’un cad- ğinde, 2. İnönü Zaferi karşımıza çık- Mardin ve Siirt’ten, Halep’in An- de ve sokaklarını süslüyordu. maktadır. Konumuz Millî Mücadele tep’ten, Beyrut’un Adana’dan hiçbir savaşları olmadığı için şu kadarını söy- farkı yoktu. Kayseri ile Niğde neyse, o Suriyeli aydınlar, Fransızların gel- lemekle yetineceğim: 2. İnönü diye gün bu şehirler öyleydi. Bu tarihî, dinî dikleri günden itibaren Ankara ile lanse edilen savaşı Kütahya-Eskişehir ve sosyolojik gerçeklerden hareketle irtibatlı olarak direnişe geçmişlerdi. hattında yapmadık. Yunan kuvvetle- Mondros’tan hemen sonra harekete Fransa bu direnişi bir türlü kırama- riyle Aslıhan ve Dumlupınar’da savaş- geçen Teşkilat-ı Mahsusa ileride vuku dı. Bütün uğraşlarına rağmen istediği tık. Sonucunda da yenildik. bulacak işgallere karşı bu coğrafyayı neticeyi alamayınca, direnişi çözme- hazırlamıştı. Bir yandan her vilayette ye çalıştı; Suriye ve Lübnan’ı küçük Bunlar yaşanırken Mustafa Kemal parçalara bölerek gayesine ulaşabi- yeni kuracağı devlet için yabancı ül- leceğini düşündü. Bu nedenle Şam ve Halep’te iki Sünni Arap devleti, Lazkiye’de bir Nusayri, Cebel-i Lüb- nan’da bir Dürzi, İskenderun da ayrı bir devletçik olmak üzere yeni devlet- çikler kurdu. Ancak olmadı. Bir türlü gerçek anlamda Suriye’de hâkimiyet kuramadı. Mustafa Kemal’den kahraman çıkarmak Suriye halkının ve aydınlarının gözleri, kulakları ve kalpleri Anka- ra’ya kilitlenmişti. Ayrı bir devlet akıl- larının ucundan bile geçmiyordu. İş- gali boşa çıkarıp bizimle beraber aynı bayrak altında hayatlarını devam 2015 EKİM / DERİN TARİH 69
»İhMnagMüyitalaaitzrdaleeagkrlieeynçogeirönnmrutürenişkkmötaitl.eaeBlrekuıyrinilnyauiünngzeyiüçraçinpeıkeldlneığşueıynMgMuunduadmnauynahyaHatüMakpüüAtmanreketakKreaosihn’nüaiknğüıa.mmeatci’ıySdei.vr’i Pars Tuğlacı, Çağdaş Türkiye, Cem Yayınevi, İstanbul, 1987. ettirmek düşüncesindeydiler. Fransa, rine inanıyorlardı. Bu algı Ankara’yı tan’a karşı size siyasî destek verece- başarısızlığının nedenlerini anlamıştı. oldukça rahatsız etti. M. Kemal Suri- ğiz” teklifi çerçevesinde yapılan bir Bu iş Ankara ile çözülebilirdi. yeli liderlere peş peşe telgraflar çekti. antlaşmanın neticesiydi. Nitekim Amaç Suriyelileri yatıştırmaktı. Fransa Ankara Antlaşması’ndan sonra Bir de baktık ki bir Fransız heyeti Yunanistan’a cephe aldı, Anadolu’dan Ankara’da. Mustafa Kemal Fransız he- Öte yandan fısıltı gazetesi vasıta- çekilmesi için baskı yapmaya başladı. yetiyle ne konuştu, ne üzerine anlaştı, sıyla Suriyelilerin kulaklarına şunlar Yunan arşivleri bu feryatlarla dolu. Bu- bilmiyoruz. Kuru kuruya bildiğimiz üfleniyordu: “Merak etmeyin, sizi sat- nun karşılığını hemen gördük. bir şey var! Fransızlarla bir antlaşma madık. Yunanların işini görmek için imzaladık: Ankara Antlaşması (20 Fransızları katakulliye getirdik. Vatanı Londra Konferansı’nda İtilaf devlet- Ekim 1921). Ne Mustafa Kemal bu hep birden kurtaramayız. Gücümüz leriyle mesajlaştık. İngiltere ve Fransa görüşmenin içeriğinden bahsetti, ne ortada. Ancak parça parça bunu başa- Yunanistan’ın Anadolu’yu terk etme de Fransızlar. Kitaplarda Ankara Ant- rabileceğiz. Şu Yunanların işini bitirir laşması’na dair yer alan ulaşım ve bitirmez Suriye’ye yöneleceğiz”. Su- Fotoğraflarla Kurtuluş Savaşı, Bahçelievler Belediyesi Yay., İstanbul. ekonomik konularla ilgili bilgiler ka- riyeliler buna inandılar doğrusu. Sa- muoyunca bilinmesinde mahzur gö- karya’da yaptığımız savaşta ordumu- rülmeyen düzenlemelerdir. Garnitür zun içinde az sayıda Suriyeli de vardı. yani! Bunu bir kenara not edelim. Ancak biliyoruz ki, Fransa ile yap- Sakarya zaferinden sonra Suriye’de tığımız bu antlaşma sonrasında Su- bayram havası yaşandı ve Beyrut’ta riye’de kıyamet koptu. Suriye’deki toplanan binlerce altın Mustafa Ke- Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin yö- mal’e gönderildi. Muhtemelen bu para neticileri ve direnişin siyasî önderleri “Yunanların işi bitti, Ankara Suriye’ye Ankara’ya, Mustafa Kemal’e yüzlerce yürüyecek, ihtiyaçlarını rahat temin telgraf çektiler. Bu telgraflar Suriye etsinler” düşüncesiyle gönderilmişti. arşivlerinde duruyor. Telgraflardaki Ham hayal işte! feryat üzerine Ankara sessizliğe gö- müldü. Bu sessizlik Suriyelileri daha Sabah akşam bu ümitle beklediler da çıldırttı. İhanete uğradıklarına, sa- fakat biz hiç oralı olmadık. Muhte- tıldıklarına, arkadan hançerlendikle- melen bu tavrımız, Fransızların “Siz Suriye’den vazgeçin, biz de Yunanis- 70 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya BEĞENMEZSENİZ ÇÖPE ATIN! vaktinin geldiğini işaret etmişlerdi. İsmet Paşa’nın Lozan heyetine baş- Biz Yunanla kavga ettik, İngiltere ile Özellikle Fransızlarla Ankara Antlaş- kanlık etmesi mecliste tartışılırken mu- masaya oturduk. Bunu nasıl yorumla- ması’nı imzaladıktan sonra M. Kemal haliflerin sesi oldukça gür çıkıyordu. En yabiliriz?” gibi sorular karşısında yıl- de, İtilaf devletleri de artık ne yapa- sonunda M. Kemal meclisi topladı ve larca kekelediler. Bir türlü bu ezberle- caklarını biliyorlardı. Herkes payına şunları söyledi: “Efendiler, İsmet Paşa rinden, tabularından vazgeçmediler. düşene razı olmuştu. Şimdi yapılacak için askerdir, bu işin altından kalka- Ama sorular da peşlerini bırakmadı. tek şey vardı: Yunanistan hayallere maz, ülkenin menfaatlerini tam olarak Sonunda düşündüler, taşındılar, ken- kapıldığının farkına varmalıydı. Uyku- savunamaz diye düşünüyorsunuz. Bu di aralarında kargaları güldüren ce- dan uyandırılmalı ve “yerinin neresi” endişelerinizi anlayışla karşılıyorum. vaplar buldular. olduğunu açık seçik anlamalıydı. Ancak İsmet Paşa’nın imzalayacağı antlaşmanın hayata geçirilebilmesi Sevgili okuyucu, senin de gülme- Yunanistan’a bu tokadı Mustafa için, meclisin bu antlaşmayı onayla- ye hakkın var. Bu nedenle buldukları Kemal vuracaktı elbette. İlerideki pro- ması lazım. Sizler onaylamadıkça, o cevapları buraya aktarıyorum. Tabii jelerin tahakkuku için bu elzemdi. antlaşma geçersiz sayılacaktır. Yani son Yunan delegelerin İngilizler tarafın- Yeni devleti kuracak kişi olarak henüz sözü sizler söyleyeceksiniz. İmzala- dan gemiye hapsedildiklerini, masaya siyasî meşruiyeti yoktu. Halk nezdin- nacak antlaşmayı beğenmezseniz, İngilizlerin oturduğunu saklayamı- de yönetim merkezi hâlâ İstanbul. imzalamaz çöpe atarsınız. Bu kadar!” yorlardı. Haliyle olayı İngilizler üze- Siyasî kimliğinin kabul görebilmesi rinden izaha mecbur kaldılar ve İngi- için ondan bir “kahraman yaratmak” Özetle bu minval üzere yapılan lizlerin ateşkese mecbur kaldıklarını, gerekiyordu. M. Kemal Paşa da bunun konuşma ortamı biraz yumuşattı da bu nedenle Mudanya’da barış yapalım bilinciyle Yunana vurulacak darbenin muhalefetin dozu azaldı ve İsmet Paşa diye bize çağrıda bulunduklarını söy- hazırlıkları içindeydi. Nihayet Sakar- başkanlığındaki heyete yetki verildi. lemeye, yazmaya başladılar. ya’da istenen oldu ve Yunanlar geri çekilmeye başladılar. kırıcı bir şekilde- Marmara Denizi’n- Şimdi İngilizleri ateşkese zorlayan de bir savaş gemisinde misafir olarak müthiş buluşlarını sıralayalım: Bunun üzerine İtilaf devletleri, An- ağırlıyorlardı. kara hükümetine (yani Mustafa Kemal 1. İtilaf devletlerinin maddi-mane- Paşa’ya) haydi gelin artık anlaşalım, Ateşkese zorlayan buluşlar vi bütün desteklerine rağmen Yunan teklifinde bulundular. 3 Ekim 1922’de ordusunun Türkler karşısında ağır bir Mudanya’da toplandık. Masada İngil- Mudanya’da alınan kararlar şun- mağlubiyete uğraması (yani görünüş- tere, Fransa ve İtalya delegeleri vardı. lardı: 1) Yunanistan Anadolu ve Trak- te biz Yunanı yenmekle aslında İngil- Yunanistan’dan hiç temsilci yoktu. İn- ya’dan çekilecek, savaş bitecek. 2) İti- tere başta olmak üzere İtilaf devletle- gilizler, Yunanistan delegelerinin (Ge- laf devletleri barış antlaşmasını (yani rini de yendik anlamına geliyordu). neral Mazarakis ve Albay Sariyanis) ka- Lozan) imzalamadan, İstanbul ve civa- tılımını engellemişlerdi. Onları -onur rından çekilmeyeceklerdi. 2. Fransa ve İtalya Anadolu’nun iş- galinden vazgeçerek, İngilizleri yalnız Buradan çıkan sonuç son derece bıraktılar (Fransızlar Maraş, Antep ve açıktır: Anadolu’nun elimizden alın- Urfa’da yumruğumuzu yiyince akılları masıyla Türk milletinin bağımsızlı- başlarına geldi, çekip gidelim evimize ğına son verilerek tarihten silineceği dediler. Yalnız kalınca Mudanya’da iddiası tamamen uydurma bir senar- İngiltere’nin barış yapmaktan başka yodur. İşin aslı, Osmanlı coğrafyasın- çaresi kalmadı). da Sevr’in uygulanması için uygun şartların oluşturulmasıdır. 3. İngiliz toplumu da savaşlardan bıkmıştı, Türklerle yeni bir savaşa gi- Birçok sempozyum, toplantı ve pa- rilecek diye uykuları kaçıyordu (Allah nelde ulusalcı papağanlar, “Yahu şu Allah, sanki cephelerde İngilizlerin sa- Mudanya Mütarekesi ne numaradır? rışın conileri telef oluyordu! Ugandalı, Hindu, Yeni Zelendalıya kıran mı gir- »CLgdouiabGzmyiaaagnhtliiıuylbdardöiniyyinreebiülttmü’şiktnüiüşılkİnsıvuğmeşrıaunePrctdtaulPaaşlaarabış’rykaıianrataybröeeugrfenlaönekirlletagemtLikeoiaştztrmaişkınil.şabtni.üdOyı.üyUskazbmbiruaziaasnfiemtrladlişig.mBeaunyçslaekbıSzeegpvelre’ldine mişti, yoksa İngilizler hümanist duy- gularla bu siyahi sömürge kölelerinin telef olmaları karşısında üzüntüden gözyaşlarını tutamaz hale mi gelmiş- lerdi? Mızrak çuvala sığmayınca, bu konuya da açıklık getirmek zorunda kaldılar ama bir yalanı başka bir ya- 2015 EKİM / DERİN TARİH 71
»MgyaeuKprseaıtlkhaaicfyraaaokKmrdesauamnv. aalBılş’kuilnagdrİösabtsuaatnnnecubrainuskliiçnHoiniünYukbuükinçmaiahlemnrtaliinaşmerkaıaknnfatüyraşaznıpedsrmiıyi.naMadsk.îleKabdeimrmemünameel şcdkreüiupniyhdeeütd.keYa.uznaannmlaarslıa Hanri Benazus, Türkiye Gerçeği (1919-1929), Bizim Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 2012. lanla desteklemek ne işe yarar? Sevgi- yemekten çekiniyordu. (Sanki onlar Lozan’a zafer mi dediniz? li papağanlar bunu sıradaki maddeyle Çanakkale’den sonra ellerini kollarını düzelttiler). sallayarak İstanbul’u işgal etmediler İtilaf devletleri imameyi, yani Hi- de biz gidip Londra’yı işgal ettik. Ce- lafeti kontrol altında tutmak, onun 4. İngiliz sömürgeleri yeni bir sa- halet işte, ne yapalım! Bu kadar ciddi tesbih taneleriyle ilgilenmesini en- vaş fikrine sıcak bakmıyordu, üstüne ve bilimsel gerekçelerin içinde Kemal gellemek amacıyla Yunanları İzmir’e üstlük İngiliz ordusu da savaşmak Paşa’ya ayrı bir fasıl açılmazsa olmaz çıkardılar. Biz onlarla meşgul olalım istemiyordu (demek üzerinde güneş tabii. Çanakkale’nin kaderini bir “Yar- diye. Kendileri İstanbul’da imameyi batmayan imparatorluk diye tanımla- bay”a bağlayan bu zavallı papağanlar kontrol ederken, Antalya’dan Urfa’ya nan İngiltere’nin politikalarına, kendi bakın ne yumurtladılar.) kadar olan bölgelere geçici nöbetçi kendilerini yönetmekten aciz bu sö- birlikler yerleştirdiler. Bu şehirlere mürgeler karar veriyormuş). 6. Mustafa Kemal Paşa diplomatik daha sonra “Gazi” veya “Kahraman” atağa geçti ve dünya kamuoyunu lehi- gibi unvanlar verilmesi “ne büyük be- Gülmeyin beyler, biraz ciddi ola- mize çevirdi. İngilizler, Fransızlar ve ladan kurtardık bu ülkeyi, bu devleti lım. Bunu statükonun bekçileri olan İtalyanlar neye uğradıklarını şaşırdı- ne kahramanlıklarla kurduk” siyaseti- büyük Türk tarihçileri, pardon Cum- lar ve barış dediler! ne zemin hazırlamak için geliştirilen huriyet tarihiyle iştigal eden akade- söylemlerdi. Oysa Anadolu’da yaşa- misyenler söylüyor. Bu söylemler (Bu “dünya kamuoyu, diplomatik nanlar gerçek bir işgal operasyonu de- inandırıcı olmadığı ve kargaları saba- atak” ne ola ki? Üstelik Ankara’daki ğildi. Sadece Avrupalıların sınırlarını hın köründe kıkırdattığı için Cumhu- hükümetin henüz hiçbir resmiyeti, cetvelle çizdikleri Suriye, Irak, Ürdün, riyet papağanlarının ağababalarından yasal dayanağı yok. Dünya kamuoyu Lübnan, Suudi Arabistan gibi dev- biri daha makul gerekçeyi buldu. dediğin halklar ise M. Kemal Paşa’nın letçikleri kurup kendilerine itaatkâr adını bile duymamışlardı. Cemiyet-i manda yönetimleri oluşturmak gaye- 5. Çanakkale’de tokadımızı yiyen Akvam dersen bizi üye bile yapma- sine yönelik bir stratejiydi. İngiltere hâlâ bu tokadın acısını ha- mıştı. tırlıyordu. Bu nedenle ikinci bir tokat 72 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Artık masaya oturmanın zama- DİPLOMASİ TARİHİNİN Dosya nıydı. İngilizler ve Fransızlar güney YÜZ KARASI topraklarımızda işlerini bitirmişlerdi. ikna ederken şöyle demişti: “İsmet Pa- Bizi masaya davet ettiler: Lozan’a! An- Lozan’ın en gırgır tarafı ise şu idi: şa’nın yapacağı antlaşmanın hiç öne- cak imza atılıncaya kadar Çanakkale, İsmet Paşa müzakereler esnasında ileri mi yok. Sonunda o antlaşma Meclise Trakya ve İstanbul’dan çekilmeyecek- sürülen tezlere cevap veremiyordu; gelecek, onaylarsanız yürürlüğe gire- lerdi. İşi sağlama almak gerekti. çünkü konuşulanları anlamıyordu. cek, onaylamazsanız çöpe atılacak”. Karşı tarafsa konuşup duruyordu. Ce- Sıra Lozan’a barış heyeti gönder- vap vermek için bir sonraki oturumda Peki, meclis bu kadar büyük bir meye geldiğinde problemin en önem- Ankara’dan gelecek talimatlar bekle- kaybı nasıl onayladı dersiniz? Hemen li kılçığı ortaya çıktı. Meclis Başkanı niyordu. Yani İsmet Paşa M. Kemal’den çözüm bulundu, M. Kemal meclisi fes- M. Kemal Paşa heyetin başkanı İsmet habersiz adım atamıyordu. Şifreli hetti. Yerine tayinle getirilen meclis Paşa olsun istiyordu. Herkesin aklı metinlerle Ankara’ya gidişatı rapor edi- bile Lozan’ı zar zor onayladı. Şimdi haklı olarak karıştı. Bu, savaş da, as- yor, gerekli talimatları alıyordu. Telgraf söyleyin bana, bu antlaşma zafer mi, kerî bir iş de değildi. Ameliyathaneye aracılığıyla gönderilen mesajların bir hezimet mi? cerrah yerine kasap sokmaya ne gerek nüshası Lozan’daki postane memurları vardı? Tartışmalar başladı. tarafından İngiliz ve Fransız diplo- Bir soru daha sormak lazım. İki kişi matlara verildi. Bu sebeple rakipler bir araya gelir, bir şirket kurar ve bu İsmet Paşa bir askerdi, diplomasi- bir sonraki celsede Türk delegasyo- şirket adına bir market açarak işletir- den anlamazdı. Yabancı dil de bilmi- nunun ne söyleyeceğini ve blöflerini ler. Aradan zaman geçer, işler iyi git- yordu. Tarzanca bir Fransızcayla kurt bilerek masaya geliyorlardı. Diplomasi mez. Şirketi feshedip işe son vermeye diplomatların masasında, diplomatik tarihinin en komik (daha doğrusu karar verirler. Altı üstü iki kişilik bir cambazlıklarla, kelime oyunlarıyla trajikomik) antlaşması budur. Başka bir şirket ve iş de bir market nihayetinde. nasıl başa çıkacaktı? örneği yoktur. Küçük şirketin bile maliye tarafından tasfiyesi en az iki yıl sürer. Peki, nasıl Bu itirazlar büyüdü ve meclisi en- Lozan’da masaya oturduğumuzda olur da koca bir imparatorluğun tasfi- dişe sardı. Mustafa Kemal ve İsmet çoğu işgal altında da olsa toprakları- yesi sekiz ayda yapılır? Paşa’ya çok yakın olanların bile ağzını mızın yüz ölçümü 2 milyon 500 bin bıçak açmıyordu. Bu iş diplomatların kilometrekareydi. Masadan kalktığı- Tamam, antlaşmayı imzaladınız işiydi. M. Kemal Paşa’nın bu ısrarına mızda 780 bin kilometrelik toprağı- ama Bulgaristan, Yunanistan, Irak, hiçbir anlam veremiyorlardı. Tartış- mız kalmıştı elimizde. Mustafa Kemal Suriye ve Mısır ile bir komisyon kur. malar yaklaşık üç ay sürdü. Sonunda Paşa, İsmet Paşa’nın Lozan heyetine Her ülkeyle karşılıklı olarak oradaki bazıları ikna edildi, bazıları ikna edil- başkanlık yapması hususunda meclisi tapulu mülklerimizi, mal varlığımı- miş gibi göründü, bir kısmı da sessiz- zı konuş, mütekabiliyet esasına göre liğe büründü. bunları neticeye bağla, kolay iş mi? »SvkeeuTvrFeurrklapmnrhosueıjşzedtsmueinfbaiOnniledsa.mamEsamıannçeallavıg’riyyiırnıemdbCaeiatnsimirybmdiiir’inei. diBkneitlimaAdifn-rıiakŞraaemvsiendOdeerntnailedŞnaomğbuöş’dlegahekrdiineOinysmegnöairndüleıncvüoleşğütrl.earfyçaoskıntaınnİngiliz Osmanlı Belgelerinde Suriye, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay., İstanbul, 2013. Söyleyin bakalım, neyin karşılığın- da bu hesaplar görülmedi? Bunları milletin bilmeye hakkı var! 2 milyon 500 bin kilometrekareyi koruyamadı- nız ve hibe edilen 780 bin kilometre- kareye razı oldunuz. Peki, vatandaş- larımızın kaybedilen topraklardaki şahsi mülklerini niye masaya getirme- diniz? Neden defteri kapattınız? Düşünülmesi, irdelenmesi gereken en önemli soru işte bu, yani Sevr! Mehmet Çelik Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı. 2015 EKİM / DERİN TARİH 73
OSMANLI’NIN SEVR’E CEVABI Osmanlı Devleti’nin Sevr Antlaşması’nı sorgusuz sualsiz kabul ettiği yakın tarihimizin yanlış kabullerinden biridir. Oysa ne dönemin padişahı Sultan Vahdettin, ne de Meclis-i Mebusan antlaşmayı onaylamıştı. İşte Osmanlı’nın Sevr’e karşı İtilaf devletlerine verdiği o iki cesur muhtıra ve sonuçları. 74 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya MUSTAFA BUDAK [email protected] B aşlık size garip gelebilir. için bu konferanstan Osmanlı lehine Oysa İtilaf devletleri aksini düşü- Öyle ya, Sevr’i imzalayan bir karar çıkmasının tek şartı, geçici nüyor; özellikle İngilizler, bu müta- Osmanlı hükümeti bir olacağını düşündükleri işgallere kar- rekenin Osmanlı Devleti’nin sonunu şı fazla direniş gösterilmemesiydi. Şu getireceğinin Türklerce kabul edilme- siyasî hezimet ve imha sözler devrin Sadrazamı Ahmed İzzet sini, Mısır ve Hindistan Müslümanla- Paşa’ya ait: rının da Türklerin yenildiklerine iyice belgesi olan Sevr’e karşı nasıl bir ar- ikna olmalarını istiyorlardı. Yani bir “Sulh müzakeresine girinceye ka- taşla iki kuş… güman geliştirmiş olabilir? Antlaşma- dar düşmanlarımızın öteden beri bir cihan sulhu için ilan ettikleri esaslar Beklenen barış konferansı 18 Ocak nın imzalanmasından önce herhangi haricine çıkmayarak bunlardan bize 1919’da Paris’te başladı. Hedefinde iki mülayim gelecek kısımları şimdi- devlet vardı: Almanya ve Osmanlı. 28 bir siyasî girişimde bulunmuş muy- den mevki-i file (yürürlüğe) koymak Haziran 1919 tarihli Versay Antlaşma- ve mücavir (komşu) hükümetlerle sı ile Almanya ağır şartlara mahkûm du? En önemlisi, Sevr imzalandıktan anasır-ı ecnebiyeyi (yabancı unsur- edilmiş, savaş dışı bırakılarak önce- ları) devr-i Hükümetimizden hoşnut likle Fransa dâhil Avrupa’nın güven- sonra onaylandı mı? bırakmak suretiyle itimadları vesair liği sağlanmıştı. sulhde lehimize hareketlerini müm- Mondros Mütarekesi (30 Ekim kün olduğunca kazanmaktır.” Bu arada Mayıs sonlarında Osman- lı Devleti Paris Barış Konferansı’na 1918) Osmanlı Devleti açısından 1. Dünya Savaşı’nı bitiren, Anadolu ve Trakya’da İtilaf devletleri işgallerini başlatan bir antlaşmaydı. Aynı zaman- da Osmanlı devlet ricaline artık yakın gelecekte bir barış konferansı top- lanacağı ümidini de vermişti. Onlar » Tasfiyenin imzaları atılıyor Osmanlı Devleti’nin Sevr Heyeti üyelerinden Rıza Tevfik (Bölükbaşı) Sevr Antlaşması’nı salondaki yabancı ülke delegelerinin önünde imzalıyor (solda). Hadi Paşa aynı masada (sağda). AAtitlilllaaOOrrala,l,İİşşggalalddeennKKuurrttululuuşşaaİİssttaannbbulu,l,DDeemmkkaarrYYaay.y,.,2200113.3. 2015 EKİM / DERİN TARİH 75
Dosya davet edildi. İtilaf devletleri ilkeleri ile galip devlet- 11. maddesindeki sözler Osmanlı Osmanlı’nın ısrarına da- lerin taksim planlarıy- Devleti’nin kendiliğinden kabul et- yanamayarak, “gelsinler dı. Osmanlı devlet ricali tiği yeni uluslararası konumu ortaya bakalım, ne söyleyecek- muhtıralarını bu gerçek- koymakta. Bunlar aynı zamanda galip ler?” edasıyla yapmışlardı bu leri dikkate alarak kaleme devletlere açık bir taahhüttü: daveti. Oysa Osmanlı almışlardı. “Nihayet işbu taleplerin kabulü devlet ricali öyle dü- Öncelikle Yeni halinde yeni müstakil ve ilerlemeye şünmüyor, siyasî Türkiye’nin sı- istekli bir Türkiye’nin temelli kuru- güçleri yetmese nırlarını belirli- lacağına inanan Osmanlı hükümeti bile altı asırlık yordu muhtıra. Türklerin daha sonra büyük devletler bir imparator- Bu sınırlar, ba- arasında genel üretimlere katılan ba- luk geleneğiy- tıda Gümülcine rışsever, çalışkan ve Milletler Cemiye- le savaş sonrası » Rıza Tevfik (Bölükbaşı) livası dahil olmak ti’ne girmeye değer bir millet halin- oluşan bazı siyasî üzere Balkan Harbi de çalışma ile medeni ve galip Batılı gelişmeler (Wilson ilkele- öncesi Türk-Bulgar devletlere ilelebet minnettar ri, imparatorlukların yıkılması gibi) sınırı, kuzeyde Karadeniz, doğuda olarak yaşayacağını beyan ışığında yeni bir uluslararası düzen Nahçıvan dahil Güneybatı Kafkas ile onur duyar.” kurulacağını da dikkate alarak “Os- Cumhuriyeti (Elviye-i Selase/Kars, Her ne kadar galip dev- manlı Devleti’nin talepleri”ni esaslı Ardahan ve Batum)’nin kuzey sı- letlerce ciddiye alınmasa bir şekilde bildirmeyi planlıyorlardı. nırı Poti, güneyde ise Osmanlı da bu muhtıra Osmanlı Nitekim öyle de oldu. devletinin Halep ve Musul (Mu- devlet ricalinin, zorlu Tasfiyeye karşı iki muhtıra sul, Kerkük ve Süleymaniye iç ve dış siyasî şartlara livaları) vilayetlerinin gü- rağmen devrin reelpoliti- Aslında Paris Barış Konferansı -yu- ney sınırlarına kadar ğinin farkında olarak, altı karıda değindiğimiz gibi- 1. Dünya uzanmaktaydı. Yani asırlık bir devlet ciddiye- Savaşı sonrasında galip devletlerin son Osmanlı Mec- tiyle hazırladıkları ve Os- mağlup devletlere dikte ettirilecek/ lis-i Mebusanı’nın manlı’nın siyasî talep- ettirilen barış antlaşmalarının çer- resmî olmayan lerini içeren bir devlet çevelerinin çizildiği bir uluslararası bir toplantısın- belgesiydi. toplantılar dizisinin adıydı. Bilinenin da kabul etti- Osmanlı Devleti’nin aksine bu konferanslar 10 Ağustos ği ve sadece ikinci cevabı Sevr Ant- 1920’de Sevr’in imzalanmasıyla sona kriter olarak laşması taslağına karşı ermedi. Farklı adlar (Londra konfe- belirlenmiş sı- hazırlanan 25 Haziran ransları, Paris görüşmeleri) taşıma- nırların isimlen- 1920 tarihli muhtıra larına rağmen Lozan Konferansı’nın dirilmiş haliydi. olmuştur. 18-26 Nisan (24 Temmuz 1923) sonuna kadar de- Ayrıca kapitülas- 1920 tarihleri arasın- vam etti. Amaç, Osmanlı Devleti’nin yonların ilgası, his- da İtalya’nın San Remo siyasî tasfiyesini gerçekleştirerek ta- seye düşen borçların şehrinde toplanan İtilaf rihî Şark meselesini çözüme kavuş- ödenmesi, Çanakkale devletleri, barış antlaş- turmaktı. ve İstanbul boğazlarının ması taslağını 11 Mayıs Hedefi kendi toprakları olan böy- deniz trafiğine açılma- 1920’de Paris’teki lesi bir sürece Osmanlı Devleti’nin sı, Anadolu sahilleri- » Damad Ferid Paşa Osmanlı Devle- cevabı iki muhtıra şeklinde oldu. Bi- ne yakın adalar üze- ti’nin temsilcisi rincisi, 23 Haziran 1919 tarihli olup rindeki haklar saklı Ahmed Tevfik Pa- “müdafaaname” adını da taşıyan 11 kalmak kaydıyla şa’ya verdiler. Buna maddelik bir muhtıraydı. 1. Dünya ahali değişimi hu- ilk tepki bizzat Tevfik Savaşı sonrasında galiplerin kuracağı susunda İtilaf dev- Paşa’dan gelmiştir. Ona yeni uluslararası düzenin hangi esas- letlerinin alacağı göre bu taslak Osman- lar üzerinde şekilleneceğinin bilin- kararın kabulü lı Devleti’nin ciyle hazırlanmıştı. Nitekim bu yeni gibi talepleri siyasî varlı- düzenin meşruluk kaynağı, Wilson içermekteydi. ğını sona 76 DERİN TARİH / 2015 EKİM
» Osmanlı Devleti'nin Sevr'e karşı savunması devrin gazetelerinde bölüm bölüm yayınlanmıştı. erdirmeyi amaçlayan bir metin olup bu parlamento beş yıl içinde Millet- kabul edilmesi imkânsızdır. ler Cemiyeti’ne başvurarak Yunanis- Acaba Tevfik Paşa’nın “kabul edi- tan ile birleşebilecekti. En önemlisi, lemez” dediği bu barış tasarısı hangi Doğu’da Türkiye’den alınacak bazı şartları içermekteydi? Bu tasarının topraklarla bağımsız Ermenistan birinci özelliği, Osmanlı Devleti’nin kurulacak, Kürtlerin yaşadıkları yer- yeni sınırlarını tayin etmesiydi. lerde de özerk Kürdistan tesis Mesela devletin yeni sınırı edilecekti. batıda Çatalca olacaktı. İs- Bundan başka Türkiye’de- tanbul Türklerde kalacak ki azınlıklara özel haklar ama İstanbul ve Çanakkale getirilecek, kapitülasyon- boğazları uluslararası bir lar devam edecekti. Dahası, Daha sonra bu tasarı İstanbul’a gön- derilmiş, Meclis-i Vükela ve Padişah komisyon tarafından yöne- Anadolu’da her İtilaf devle- tarafından tasdik gördükten sonra Damad Ferid Paşa tarafından Paris’te tilecekti. İkinci özelliği, tine ait yeni ekonomik Onlar Konseyi’ne sunulmuştur. siyasî feragatler nüfuz alanları oluş- Baskın Oran’a göre Osmanlı Devle- ti’nin bu cevabî barış tasarısı oldukça içermesiydi. Os- turulacaktı. zengin içerikli bir belgeydi. Çünkü bu belge hem üslup, hem öz, hem manlı Devleti » Maarif Nazırı Hadi Paşa “Lozan’ın de güçlü hukuk mantığı bakımından kendisinden fii- öncülü onur dikkate değerdi. Hatta bu özellik- len ayrılmış ama anıtı” hukuken bağlı » Versay hatırası Mısır, Libya, On Böyle bir taslağı Osmanlı Devleti’nin Sevr heyetinden Reşat İki Ada ve Meis adası hiçbir Osmanlı devlet ada- Halis, Rıza Tevfik (Bölükbaşı) ve Hadi Paşa Fransa’daki Versay Sarayı’nda. üzerindeki hükümranlık mı kabul edemezdi. Öyle ki, bu şart- hakkından feragat edecekti. Hicaz lar Tevfik Paşa’ya göre “istiklal ve hat- bağımsız olacak; Suriye, Irak ve Filis- ta devlet mefhumlarıyla kabil-i telif” tin’de manda yönetimleri kurulacak- değildi ve kesinlikle uygulanamazdı. tı. Fransa’nın Fas ve Tunus’taki koru- Bu amaçla daha Paris’te iken berabe- yuculuğu tanınacaktı. Ayrıca İzmir rindeki heyette bulunan Dâhiliye Na- ve çevresinin yönetimi Yunanlara zırı Reşit Bey ve Nafıa Nazırı Operatör bırakılacak, azınlıkların söz hakkının Dr. Cemil Paşa (Topuzlu) ile birlikte olacağı bir parlamento kurulacak ve bir karşı barış tasarısı hazırlamıştı. Atilla Oral, İşgalden Kurtuluşa İstanbul, Demkar Yay., 2013. 2015 EKİM / DERİN TARİH 77
Atilla Oral, İşgalden Kurtuluşa İstanbul, Demkar Yay., 2013. VAHDETTİN SEVR’İ ONAYLAMAMIŞTI » Karşılama kıt’ası bu düşünce uyarınca… Osmanlı Dev- leti’nin Barış Konferansı’nın da aynı 10 Ağustos 1920’de Sevr Barış Ant- Osmanlı Devleti’nin Sevr Heyetinin adalet ve hak duygusuyla duygulan- laşması Osmanlı delegeleri tarafından başındaki Damad Ferid Paşa Fransa’ya mış olarak bunu kabul edeceğinden imzalanmıştır. Buna rağmen bu ant- ayak basar basmaz devlet yetkililerince kuşku yoktur.” laşma ne Osmanlı Meclis-i Mebusanı, karşılandı. Bu karşılamadan bir kare. ne de Sultan Vahdeddin tarafından onaylanmıştır. Bunun sebebini Sultan Her ne kadar bu sözler fazlasıyla Vahdeddin şu sözlerle açıklamaktadır: soyut ve ümitvar bir tavrın göster- “ … hakk ve adaletle telif oluna- mayacak (uzlaştırılamayacak) suretde gesi olsa da tasarının başlangıç bö- gayr-i tabii olan böyle bir muahedenin devam ve takarrür edemeyeceğini lümü daha somut olaylar üzerinden (istikrar kazanamayacağını) bildiğim- den hakkımızın anlaşılmasına müsaid tepkisini dile getirir. Mesela Sevr zamanın hululüne gelmesine kadar vakit kazanmak tarikinde (yolunda) taslağının Versay Antlaş- devam ile muahedenin hükümetçe kabulüne taraftar göründüm.” lerinden dolayı Oran ta- ması’ndan daha ağır hü- Hiç şüphesiz bu sözler savunma sarıyı “Lozan’ın öncülü kümler içerdiği görüşü amaçlıdır ve sübjektiftir. Ancak Sevr’in imzalanmasından hemen sonra bir onur anıtı” olarak ileri sürülmüştür. Hat- antlaşmanın onaylanmaması, Osmanlı hükümetinin onay için bazı şartlar tanımlamıştır. ta bu taslak Osmanlı ileri sürmesi ve sonunda Damad Ferid Paşa’nın azledilerek Tevfik Paşa’nın Barış tasarısı Devleti’ni bölme sadrazamlığa getirilmesi ve onun da şart olarak yapılacak seçimlerden sonra hakkında söylene- amaçlıdır. Bu bağ- Meclis-i Mebusan’ın onayının yanı sıra Mustafa Kemal Paşa ile uzlaşma cek ilk söz, “eşit lamda Osmanlı şartını ileri sürmesi, sonraki uluslararası antlaşma süreçlerinin hepsinin “Sevr’in haklar ilkesi” ile Devleti’nden tashih ve tadili”şeklinde geçmesi gibi sebepler Sultan Vahdeddin’in yorumu- “adalet” düşünce- birtakım özerk ya nu makul hale getirmektedir. sine vurgu yapılma- da bağımsız siyasî sıdır. Hiç şüphesiz bu yapılar çıkarmak, sözlerin ilk muhatabı » Ahmed Tevfik Paşa “son derece haksız İtilaf devletleri idi: kesip biçme ve çekip “Barış ancak herkes alma işlemi”dir. Ayrıca için eşit haklar ilkesinin ko- cevabî tasarıda İstanbul’un ruyuculuğu altında uluslararasında Türkiye’den sayılmaması, Türkiyesiz güvenlik, karşılıklı saygı ve dayanış- bir Boğazlar komisyonunun varlığı, ma duyguları üzerine kurulabiliyor… Osmanlı jandarmasının İtilaf İşgal 78 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Dosya Komutanlığı’na bağlı olması, mali » Sevr’e özel pul 25 Haziran tarihli tasarıya göre komisyon marifetiyle Türkiye’nin Osmanlı Devleti azınlıklar hak- mali işlerinin denetlenmesi gibi Yunanlar Sevr Antlaşması’nın imzalanması kında mütekabiliyet esasını kabul hususlara değinilmiş ve bunların, akabinde özel bir pul bastırmışlardı. etmektedir ki, bu husus nüfus de- “Türkiye’nin bağımsızlığını orta- Venizelos’u Sevr’i imzalarken gösteren pul ğişimini öngören 23 Haziran 1919 dan kaldıran durumlar” olduğu 2 drahmi değerinde. tarihli muhtıradan farklıdır. Adli vurgulanmıştır. kapitülasyonlarla ilgili olarak da Fas üzerindeki Fransız, Mısır ve Kıb- Osmanlı Hükümeti, kendinden Diğer taraftan İtilaf devletle- rıs üzerindeki İngiliz koruyuculukla- bir üye olmak kaydıyla, uluslara- rine Türkiye barışı ile ilgili bazı rı onaylanmaktadır. Libya, On İki Ada rası bir adli komisyon kurulmasını teklifler sunulduğu da görülmüş- ile İmroz (Gökçeada) ve Bozcaada baş- kabul etmiştir. Hatta anlaşmazlık tür. Teklifler arasında tehditvari ta olmak üzere Limni, Midilli, Sakız, hallerinde Milletler Cemiyeti’nin ifadeler vardı: Sisam ve Nikarya adaları üzerindeki hakemliği de onaylamıştır. bütün haklarından İtalya ve Yunanis- “Ya Müttefik devletler Türki- tan lehine vazgeçmiştir Osmanlı. Di- Ne yazık ki bu muhtıra 17 ye’nin varlığını sürdürmesi dü- ğer taraftan, Trakya ile İzmir ve çev- Temmuz 1920’de İtilaf devletleri şüncesindedirler; böyle ise ona resi ile ilgili maddeler reddedilmiştir. tarafından reddedilmişse de güç- yaşamak ve özgür ve sorumlu bir Doğu Anadolu’dan toprak verilme- lü bir şekilde Osmanlı Devleti ve devlet gibi haklarına saygı göster- mek kaydıyla Ermenistan’ın bağım- milletinin hukukunu korumaya terek ödevlerini yerine getirmek sızlığı tanınmaktadır. Kürdistan’ın çalışmıştır. Kanaatimizce, “12 mil- olanağını vermek zorundadırlar. bağımsızlığı yerine yerel özerklik yonluk Türkiye kendini korumaya Ya da Müttefik devletler Türki- verilebileceğinden söz edilmektedir. kararlıdır” anlayışının hem lafzen, ye’nin ortadan kalkmasını isti- Ayrıca Suriye ve El-Cezire’nin bağım- hem ruhen muhtırada yer alması, yorlar; öyle ise hükümlerini ken- sızlığı ise gerek milliyet ve gerekse Anadolu’da yeşermiş olan direniş dilerinin yürürlüğe koymaları ve sosyo-ekonomik sebeplerden dolayı ruhunun bir yansımasıdır. savunması bile dinlenilmemiş olan kabul görmemiştir. Sadece Hicaz’ın Şurası bir gerçek ki Sevr Antlaşma- hükümlüden bu hükme imza koy- bağımsızlığı tanınmıştır. sı devletler hukuku açısından “onay- masını ve uygulanması konusunda lanmayan” ve “hükümsüz” bir ant- kendileriyle işbirliğinde bulunmasını laşmadır. Bu sebeple olsa gerektir ki, istememeleri gerekir.” Mustafa Kemal Paşa bile onaylanma- yan bu antlaşmayı “proje” ve “ahit- Ancak ikinci yol İtilaf devletlerine name” olarak adlandırmış ve “büyük önerilmemektedir. Çünkü bir halkı bir suikastın inhidamını (çökme) ifa- kısa sürede yok etmek o kadar kolay de eden bir vesika” şeklinde tanımla- değildir. Bu düşüncede olanlara ise mıştır. Osmanlı tasarısının cevabı hazırdır: Unutmayalım ki, tarihî olaylar “12 milyonluk bir halkı öyle az bir tek başına değil, cereyan ettiği süreç zaman içinde ve kesinlikle barışta içinde değerlendirilmelidir. Sevr Ant- yok edebilmenin olanaklı olabilece- laşması da öyle. Sevr’i anlamak ve ğini hiç kimse düşünemez”. Bununla anlatmak için Paris Barış Konferan- yetinmeyen tasarı, “yok edilmek is- sı sürecinde Osmanlı Devleti’nin 23 tenen bir milletin hakkını ve bağım- Haziran 1919 ve özellikle 25 Haziran sızlığını korumaya kararlı” olduğunu 1920 tarihli muhtıraları/tasarılarını kesin bir dille ifade etmiştir. değerlendirmek gerekmektedir. Geçmiş ayrıntıda gizlidir. Sevr’in iki Antlaşma mı, suikast mı? ayrıntısı bu iki muhtırada saklıdır. Sevr taslağının siyasî hükümler Mustafa Budak kısmı incelendiğinde görülecektir ki, Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri “Osmanlı Devleti’nin adeta imhası” ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi. planlanmıştır. Bu bağlamda Osman- lı’nın, kurulacak yeni devletler düşü- nüldüğünde bu işi feragat-rıza-tasdik ekseninde gerçekleştirmek istediği dikkat çekmektedir. Mesela Tunus ve 2015 EKİM / DERİN TARİH 79
Tarİh aTlası Sultan Vahdettin Mustafa arMağan SeVr’i onaylamadı » Araştırmacı-Yazar Sevr’in İngiltere ve Fransa tarafından‘ya imzalarsınız ya da harp başlar’tehdidiyle imzalandığını, belki de şartlarını bile doğru dürüst okumadan gönderilmiş bulunan delegelerce adeta namlu önünde imzalatıldığını biliyor muydunuz? B“ izim tarihimiz çalınmış bir ta- tanbul hükümeti ve padişahına imza- Yakın tarihin bundan sonraki göre- latmışlardır. Dolayısıyla Damad Ferid vi, bu beyin hasarının nasıl iyileştirile- rihtir” der Kemal Tahir. Çalınmış ve kadar Sultan Vahdettin de haindir, ceği, beynimizin nasıl sağlığına kavuş- yerine fark edilmemesi için çakması satılmıştır, işbirlikçidir vs. turulabileceği ve Mustafa Kemal miti konulmuş bir tarih, demek daha doğru etrafında oluşturulmuş bulunan bütün olur. Bu sahte tarihin üzerine yığılan Oysa, diye devam eder hikâye, çarpıtılmış tarihi nasıl olduğu haliyle çeri çöpü ayıklamak ise maalesef bize Mustafa Kemal önderliği altında top- (thing in itself) kavrayabileceğimizi ve size düşüyor ey okur. Müteyakkız lanan Millî Mücadele, yani Ankara, göstermek olacaktır. olun ve resmî tarihin aslında tarih Sevr Antlaşması’nı asla kabul etmeyip değil, ideoloji olduğunu bilerek atın yırtıp atmış ve ‘yedi düveli’ yurttan Bundan kaçınan her tarihçi gele- adımlarınızı. kovarak Lozan’da şerefli barış antlaş- cekte kendini suçlu veya işbirlikçi san- ması imzalayarak bağımsızlığımızı ilan dalyesinde göreceğini bilerek kalemine Çalınmış ve yerine çakması konul- etmişlerdir. abanmalı, onu, Namık Kemal’in deyi- muş tarih sahnelerinden biri de “im- şiyle ne isterse yaptırabileceği bir ‘zen- paratorluğun idam fermanı” şeklinde Kurgu budur ve bunun 90 küsur ci köle’ haline getirmekten kaçınmalı- lanse edilen Sevr Antlaşması’dır. Bu yıldır bir olgu gibi sunulması, sunmak dır. Ne de olsa, biz geçmişi yargılarken resmî yalana göre İngilizi, Fransızı, ne kelime, resmen dayatılması, eğitim geçmiş de bizi yargılayacaktır. Tarihi İtalyanı, Yunanı… toplanmış, toprak- sistemi tarafından ezberletilircesine zi- bu derece çarpıtmaktan ve yolsuzluk- larımız bölüp parçalamak, ‘Türk’ün hinlere kazınması Sevr ve Lozan hak- tan sanık Cumhuriyet tarihçilerinin de haysiyetini beş paralık etmek için kındaki bilgilerimizi maalesef altüst bir ‘Yassıada’sı mutlaka olacaktır! onun vücudunda “vivisection”, yani etmiş ve adeta bir trafik kazası veya diri diri ameliyat yapmak için el ele felç geçirmişçesine zihnimizin hasar Kemalistler tarihin istedikleri gibi vermiş; Sevr’i ‘hain’ ve ‘işbirlikçi’ İs- görmesine sebep olmuştur. at oynatabilecekleri babalarının çift- 80 DERİN TARİH / 2015 EKİM
liği olmadığını öğreninceye kadar » Osmanlı’nın itirazı bazı hakikatleri -mahut 5816 kı- lıcının verdiği müsaade nisbetin- Sevr antlaşmasına Osmanlı tarafının de- hatırlatmak bizim sırtımıza itirazı üzerine Fransız Başbakanı yüklenmiş bulunmaktadır. Ancak Clemenceau’nun Damat Ferid Paşa’ya resmî tarih tekeli kırıldığında -ki yazdığı cevabın baş kısmı (yukarıda). kırılmaya başlamış olup bir resmî Sultan Vahdettin (sağda). tarih enkazı göreceğimiz günlerin uzağında değiliz- bugüne kadar Ayağa kalktı ama neden? yazılmış yüz kızartıcı kitap ve yazıların nasıl birer yolsuzluk ve Şimdi TBMM’ye uzanalım ve Giz- arpalık belgesi olduğunun ortaya li Zabıtlar’ın 1921 yılına ait cildini çıkacağından emin olabilirsiniz. elimize alıp başlayalım karıştır- maya; 8 Şubat günü yapılan Arkalarına devletin bütün oturuma gelelim. Meclis Reisi imkânlarını alarak yiğitlik tasla- Mustafa Kemal Paşa’ya göre yanların, 5816 zırhına bürünerek Sultan Vahdettin, Sevr Ant- pervasızca ateş edenlerin böyle laşması’nın imzası öncesinde, gelmiş ama böyle gitmeyeceğini 22 Temmuz 1920’de toplanan bilerek hareket etmelerinde fay- Saltanat Şurası’nda “Sevr mu- da var. Bunları tamamen gayri ahedesini... bizzat ayağa kalk- siyasî bir düzlemde söylüyorum, zira mak suretiyle kabul etmiştir”. resmî tarih üzerindeki Kemalist te- kelin kırıldığını görmek isteyene gün Peki olay hakikaten Musta- ışımıştır. İstemeyeni ise ne kadar uğ- fa Kemal’in açıkladığı gibi mi raşırsanız uğraşın ikna etmeniz müm- cereyan etmiştir? Saltanat Şu- kün değildir. rası’nda ‘Sevr’i kabul edenler ayağa kalksın’ denilmiştir “Sevr efsanesi”nin de böyle bir hikâyesi var ve maalesef bu ‘hikâye’ye Kastamonu Nasrullah Camii’nde ver- diği vaazda Mehmed Akif gibi dini bütün insanlar da iştirak etmiş görü- nüyor ve bu bizi daha çok yaralıyor. Sevr’in öldürücü maddeleri Akif’e göre bizden “başımızı, boynumuzu, hayatımızı, saltanatımızı, devletimi- zi, hilafetimizi, dinimizi ve imanımı- zı” istemektedir. İslam âleminin son kalesi olan Osmanlı’nın yıkılması halinde her şeyimizi kaybedeceğimizi söylüyor, cemaat de gözyaşları içinde “Amin, Amin” diye ağlıyordu. Akif’in o tarihte Sevr’in aslında neye hizmet ettiğinin farkında olma- ması anlaşılabilirse de aradan 95 yıl geçtikten ve bunca yayın piyasaya sü- rüldükten sonra aynı saflıkla meseleye bakmamız tek bir şeyle, uyutulmuşluk ve uyanmaya niyetli olmamakla açık- lanabilir. Şimdi uyanma, Attila İlhan’ın sev- diği tabirle ‘intibah’ vaktidir. 2015 EKİM / DERİN TARİH 81
tarİh atlası Mustafa arMağan de, Vahdettin de ayağa kalkmak su- Bir antlaşma nasıl yürürlüğe yatımın en acı dakikalarını yaşadı- retiyle kabul mü etmiştir? Şuraya ka- girer? ğımdan herhalde şüphe edilemez. tılmış olan Sadrazam İzzet Paşa’nın Kulaklarım uğulduyordu, sanki dilim hatıralarında hadise şöyle geçer: Neticede Sevr Antlaşması 10 Ağus- damağıma yapışmıştı. Bereket versin tos 1920 günü çini ve porselenleriyle ki, konuşma falan diye bir şey yoktu. “Müzakere garip bir tarzda geçti… meşhur Sevres fabrikasının salonun- Ellerimin titrediğini belli etmemeye Ayan’dan Topçu Rıza Paşa merhum, da Ayan Reisi Hadi Paşa, diplomat çalışarak, önce imzamı attım, sonra gür sesiyle itiraza kalkıştıysa da, Sad- Reşad Halis Bey ve Dr. Rıza Tevfik da mührümü bastım. Bundan sonra- razam onu çirkin bir şekilde susturdu tarafından imzalandı. Peki imzalama- sını pek net olarak hatırlamıyorum. ve mecliste düşünce ileri sürüleme- ma lüksleri var mıydı? Bunu isterseniz Salon, salondaki kalabalık, tamamen yeceği, mesele oya konulacağı zaman Rıza Tevfik anlatsın: gözlerimin önünden silinmiş gibiydi. kabul edenlerin ayağa kalkması, et- İçlerimiz kan ağlayarak, başlarımız meyenlerin yerinde kalması gerekece- “Salona girmezden evvel bize Fransız önümüzde, büyük ve muhteşem salo- ğini kahraman bir eda ile ihtar etti. hariciye memurlarından seçilmiş ve bu nu terk ettik!” (Hayat, 20 Mart 1974) Bunun üzerine Zât-ı Şahane [Vahdet- işe memur edilmiş üç kişi ağız açtırma- tin]: “Böyle müzakere olmaz. Fayda ve dılar ve şu tenbih ile bizi ikaz ettilerdi: İlk defa Kadir Mısıroğlu’nun Hila- zararlarına dair burada bulunanların - Efendiler, her şey olmuş bitmiştir. fet adlı kitabında (Sebil: 2013, s.702) görüşleri dinlenmelidir” buyurdular. Sizlerin imza etmekten başka bir işiniz neşrettiği 15 Temmuz 1933 tarihli Ferit Paşa bunun üzerine galiba daha kalmamıştır!” mektubunda ise Rıza Tevfik’in Sevr’i önce konuşup anlaştığı bazı kişilerin niçin imzaladıklarına dair bir dostuna görüşlerini sormuş, bunlar da hep ka- Durum o kadar vahimdir ki, heye- yazdıkları manidardır: bul tarafında görüş ortaya koymuş- tin eli kolu değil, ağzı da bağlanmıştır. lardır. Kabul edenler ayağa kalksın Rıza Tevfik anlatıyor: “Tevfik Paşa’ya anlatmıştım ki, biz denilmesi üzerine Zât-ı Şahane birden- sulhü imza etmekle hakikaten sulh bire kalkıp salondan çıkınca herkes de “Bize ağız açmak memnu (yasak) teessüs etmiş (gerçekleşmiş) olmaz. tabiî olarak ayağa kalkmış, komedya idi. (…) Bizlere sadece vesikayı imza Ancak Meclis-i Mebusan toplanıp da bu şekilde sona ermiştir.” etmek mecburiyeti düşüyordu. (…) onu tasdik ve kabul ederse, yani ‘rati- Bizi çağırdılar. (…) Evvela Hadi Paşa, fier’ ederse o vakit resmen musaddak Buna göre Vahdettin, Sevr’i onay- sonra ben, sonra da Reşad Halis Bey (onaylanmış) olur. Bunu Padişaha lamak için değil, toplantının Sevr’i muahedeyi imzaladık ve mühürledik. dahi anlatmıştım. Şimdilik ise (Sevr’i onaylatmak üzere taraflı bir tarzda Sonra da salondan çıkıp gittik.” (Bi- imzalamakla) resmen memleketimize yürütülmesini protesto mahiyetinde raz da Ben Konuşayım, İletişim: 2013, sükunet temin etmiş ve Mustafa Ke- ayağa kalkmış ve çıkıp yan odaya geç- s.136 ve 140-41). mal’e de azim bir fırsat kazandırmış- miştir. tık.” Yıllar sonra o anda yaşadıklarını da şöyle anlatacaktı: “Sıra bana gelmişti. Bu anda, ha- » Sevr’e Cevabımız Osmanlı’nın Sevr’e cevabı Vakit gazetesinde böyle tefrika edilmişti ama İtilaf devletleri bunları küstahlık sayarak kaale bile almadı. 82 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Sevr hukuken geçerli » Antlaşma mı proje mi? Mehmet Çelik’in yazıların- midir? dan öğrenmiş olmalısınız. Nutuk’ta Atatürk Sevr’e 10 yerde Öte yandan Sevr’in onay- antlaşma (muahede) değil“proje” Şimdi biz Sultan Vahdet- lanması (ratification) mese- demektedir. Nutuk’un 1927 tin’in Sevr hakkındaki kana- lesi var ki, Sultan Vahdettin baskısından bir sayfada “Sevr projesi” at ve tavırlarını görelim. Nisanın 11’inde, yani Sevr’e ifadeleri görülmektedir. karar verecek San Remo “Mecelle-i mesaib” Konferansı’nın bir hafta ön- dilmiş bir tasarıdan söz ediyoruz ve cesinde Meclisi fesh etmiş ilginçtir Gazi Mustafa Kemal de Nu- Sevr’in İngiltere ve Fransa olması sebebiyle Meclis-i tuk’unda tam 10 ayrı yerde Sevr’den tarafından ‘ya imzalarsınız Mebusan toplanıp onay ka- ‘muahede’ olarak değil, ‘proje’ olarak ya da harp başlar’ tehdidiy- rarı alamıyor, karar ala- söz etmek mecburiyetinde kalarak le imzalandığını, itirazların mayınca da Padişah bunu bu hükmü doğrulamaktadır. Demek ciddiye bile alınmadan zor- bahane ederek Sevr’i tasdik ki Sevr bir andlaşma değil, hatta ak- la, aslında uygulanamaya- etmekten kaçıyordu. dedilmiş bile sayılmaz, çünkü onay- cak kadar saçma olduğunu lanmamıştır ve bir projeden ibaret görerek vakit kazanmak için Özel Hukukta yetkili kalmıştır. Neyin projesi olduğunu ise Sevr’e belki de şartlarını bile temsilci bir sözleşmeyi imza- doğru dürüst okumadan gön- larsa asil’i, yani vekili oldu- derilmiş bulunan delegelerce ğu kimseyi bağladığı halde adeta namlu önünde imzala- kamu hukukunda durum tıldığını görmüş olduk. farklıdır. Özellikle Devletler Hukukunda yetkili delegeler Bir kere şunu belirtelim bir andlaşmayı imzalar ama ki, İngilizler ile iyi geçinme eğer andlaşma asil, yani ve- siyasetinin İngilizlerin ‘ada- kili olduğu devletin yasama mı’ olmakla alakası yoktur organı ve devlet başkanı ta- ve asıl İngilizlerin adamının rafından onaylanmazsa dev- kimler olduğunu onlar nasıl leti bağlamaz ve yürürlüğe bir Ortadoğu düzeni kurmak girmez. Bunu Prof. Dr. Yıl- istediyse aynen kabul eden ve maz Altuğ (Belgelerle Türk tasarladıkları Yeni Ortadoğu Tarihi Dergisi, 32, Mayıs Düzeni’ne harfiyyen sadık 1970, s. 16-19) şöyle açıklar: “Bütün kalanlar, üstelik ‘irredentist’ bir millete hem de uzun bir müddet olmayacağına, yani eski Osmanlı top- için bir külfet yükletilir ve serbestliği raklarını geri almaya kalkmayacağına bağlanırken ona bir kere daha bunu dair ettiği yemini bir de “Yurtta sulh, inceleme ve düşünme imkânının veril- cihanda sulh” diye vecizeleştirenler ol- mesi amme (kamu) hukukunun mahi- duğu ileriki yıllarda ayan beyan orta- yeti icabıdır.” ya çıkacaktır. Belki Sultan Vahdettin’in tavrını Hükmünü şöyle verir Prof. Altuğ: İran’ın en zor zamanında İngilizler ile “Günümüzde pek çok yazar onayı uzlaşır görünüp de devletin varlık ve andlaşmanın andlaşma olması için bağımsızlığını bir miktar itibar kay- mutlaka ararlar. Hal böyle iken bir- betme pahasına korumayı amaçlayan çok tarih kitaplarında ve hukuk eser- ve Sevr’den tam 1 yıl, 1 gün önce lerinde Sevr’in bir andlaşma olarak İngilizlerle bir antlaşma imzalayan gösterilmesini hayretle karşılamamak Vüsukuddevle’ninkiyle kıyaslayabi- mümkün değildir. (…) Sevr andlaşma- liriz. Onun bu tavrı da milliyetçilik sı Türkiye tarafından onaylanmadığı döneminde ‘ihanet’ olarak damgalan- gibi (…) onaylanmadığından akdedil- mıştır ama sonradan İran’ın devlet miş (resmiyet kazanmış) kategorisine olma vasfını korumasına ve Osmanlı bile girmeyen bir tasarıdan ibarettir.” Devleti gibi ortadan kaldırılmasına engel oluşuna vurgu yapılarak za- Güzel, hukukî olarak yok adde- 2015 EKİM / DERİN TARİH 83
tarİh atlası Mustafa arMağan yıfın silahı olarak uzlaşmanın gücü- » Yunanistan’ın büyük rüyası “Ben Sevr Antlaşmasını kesin- ne atıfta bulunularak tarih önünde leşmiş sayılacak surette tasdik haklı çıkarılmıştır. Vüsukuddevle de Sevr’e göre Megola İdea etmedim. Meselenin kesinleşmesinin Sultan Vahdettin gibi ikili oynamış, doğrultusunda hazırlanan “Büyük Meclis-i Mebusan’ın kabulünden son- ince bir diplomasi yürütmüş ve İran Yunanistan”haritası. Buna göre Ege raki tasdikime bağlı olduğunu ve hak için bütün kapıları açık tutmayı ba- bölgesi de Yunanlıların olacaktı. ve adaletle bağdaşmayacak surette şarmıştır. (Oliver Bast, “Yanlış Anla- anormal olan böyle bir antlaşmanın şılmaları Ortadan Kaldırmak” Der.: olduğunu yazar (TTK: 1984, s. 227). devam ve istikrar sağlayamayacağını T. Atabeki-E.J.Zürcher, Otoriter İnsaf ile düşünülsün: Böyle birinin bildiğimden hakkımızın anlaşılması- Modernleşme, İst. Bilgi Üni.: 2012, s. ‘hain’ olması mümkün mü? Aynı ki- na müsait zamanın gelmesine kadar 250-5) taptan “Gece gündüz ne çektiğimi bir vakit kazanmak yolunda devamla Allah bilir, bir ben bilirim. Ben mil- antlaşmanın hükümetçe kabulüne ta- Sultan Vahdettin’in Sadaret Müs- letimin ateşli külü üzerine oturdum, raftar göründüm.” teşarı Ali Fuad Türkgeldi, sarayında taht-ı saltanatın kuş tüyünden min- bir köşkün geceleyin yanması üzerine derleri üzerine oturup gömülmedim” Demek ki vakit kazanmak için bahçeye fırlayan Sultanın, hizmetçile- sözlerini okurken gözlerimizin buğu- Sevr’in imzalanmasına taraftar gö- rin yangın karşısında ağlaması üzeri- lanmasına engel olamıyoruz. rünmüş. Peki ‘ümid kapısı’nı açık ne “Benim milletimin ocağı yanıyor, bırakmak için imzalanması sineye çe- ben onu düşünüyorum; kendi evim Sultan Vahdettin Sevr karşısın- kilen Sevr hakkında ne demişti: “Me- yanmış, ne ehemmiyeti var” diyecek daki kesin tutumunu net bir şekilde celle-i mesâib”, yani musibetler bel- kadar vatanperver ve millet sever biri açıklamıştır: gesi. Sevr’in şartlarını duyar duymaz 84 DERİN TARİH / 2015 EKİM
yaptığı yorum buydu ve sonraki tavrı hİNDİsTaN’DaN Kendi deyişiyle ‘hadiselerin ge- da gayet netti. Sevr imzalanacak ama sUlTaNa DEsTEK onaylanmayacaktı. Vakit kazanılacak lişmesini beklemeyi’ tercih etmiştir. ve kazanılan vakitte dünya ve Tür- Sevr’den kısa bir süre önce, Mayıs kiye şartlarının değişmesi beklenecek, 1920’de Hind Hilafet Delegasyonu Ancak b ve c planları da kafasında- uygun bir vasatta yine hakların ve Osmanlı Sultanı Vahdettin’e bir toprakların hiç değilse bir kısmının mesaj yollayarak onu yüreklendiriyor dır. Şöyle bir cümlesi okunur Şerif geri alınması için fırsat kollanacaktı. ve arkasında olduklarını şöyle haykırıyordu: Paşa’nın notlarında: Muhtemel bir barış antlaşmasında baskı altında kalmaması için Anka- “Ancak İslam dünyası için çok daha “Eğer işler kötü gider ve oya- ra’daki Meclisin açılışını kolaylaş- önemli olan, siz Majestelerinin İtilaf tıran 11 Nisan 1920 tarihli Meclis-i devletlerinin taleplerine vereceğiniz lamakta muvaffak olamazsam, Mebusanı fesih kararı, 12 gün sonra cevaptır ve bu cevap verilmeden önce açılacak BMM’nin müjdesi gibidir ve siz majestelerine İslam dünyasının andlaşmayı imzalamaktansa Sevr gibi bir dayatmaya karşı Mec- bugün Hulefa-i Raşidin’den bu yana lisin İstanbul’dan uzaklaştırılmasına hiç olmadığı kadar sizin yanınızda tahttan feragat etmeye kararlıy- yönelik planlı bir tasarruf olması akla bütün gücüyle durduğunu bildirmeyi yakın gelmektedir. görev sayıyoruz. Şu anda her bir dım.” Müslüman gözünü kırpmadan ve hiç Şerif Paşa’nın Fransızca notların- korkmaksızın Allah’ın kendilerinden Bu kararından dönmedi ve Da- da Sultan’ın Sevr hakkındaki şu tes- beklediğini, imanın bedeli olarak pitleri çarpıcıdır: hayatını feda etmek dahil olmak üzere mad Ferid Paşa ve İtilaf devletlerinin yapmaya kararlıdır. Cenab-ı Hakk’ın “O Sevr Andlaşması ki, elime ilk siz Majestelerine ve sizin asil ve cesur, “geçici” olarak dahi olsa imzalaması aldığımda keskin bir acı ve korkulu ancak parçalanmış milletinize, yalnızca bir ürperti hissettim. Sevr Andlaşma- Türkiye’ye değil, aynı zamanda İslama yönündeki bütün baskılarına rağmen sı bana göre ne bir andlaşmaydı ne karşı olan görevinizi yerine getirme de bir pakttı; kötülüğün baştan aşağı gücü ve azmi vermesi ve Türkiye’nin Sevr’i “geçici” olarak bile imzalama- kendisiydi.” birliğinin kısa süre içinde İslamın birliğinin gerçek aynası haline gelmesi yı reddetti. İsmail Hakkı Okday’ın Başka ne desin? Ama diyor. Şun- için dua ediyoruz. ‘Korkma, şüphesiz ları: Allah bizimle beraberdir.’” Şahbaba’da yer alan notlarına göre “Bana gelince; mecburi ve geçici Unutmayalım ki, İngilizleri Vahdettin Han Sevr Andlaşması’nın imza taktiğiyle biraz zaman kazan- İstanbul’u Türklerden almaktan maya çalıştım. Saltanat Şurası’nı da vazgeçiren ve imzalattıkları Sevr’i ‘anayasal bir mecburiyet’ olduğu ha- zaten her türlü mes’uliyeti üzerime uygulamakta tereddüde sevk eden alarak galipleri ve zaferlerinden sonra faktörlerden biri de idaresi altındaki tırlatılmasına rağmen imzalamayı Türkiye’ye karşı aşırı düşmanca bir Hind Müslümanlarının Halifeye tavır içine giren bu memleketlerin böylesine cansiperane bir şekilde reddetmiş ve “açık bir şekilde bu ba- kamuoyunu biraz sakinleştirmek için destek çıkmalarıydı. teşkil etmiştim. Gelişmeleri bu şekil- rışın şartlarını kabul etmediğini yete- de beklerken biraz zaman kazanma- Anlaşılan kimse Sevr’i ya çalıştım, zira olayların gidişatını ciddiyete almıyordu rince göstermişti”. normale sadece zaman çevirebilir- ki, hiçbir devlet bu di.” (Murat Bardakçı, Şahbaba, Pan: antlaşmayı onaylamadı. Avni Paşa ise hatıratında Vahdet- 2002, s. 436-7) Sevr’i, garip bir şekilde, bile bile ölü doğurdular. tin’in Sevr için “mecelle-i mesaib” Hind Hilafet hareketinden bir he- yet Sultanı ziyaret ederek Sevr’i ka- Sina Akşin dediğini tekrarlarken arkasından şu bul etmemesini söylemiş, Sultan da ‘oyalama kararı’nı onlara şöyle bildir- cümleyi eklediğini yazar: “Bu Sevr mişti: “Son sözüm şudur: Ben yapa- cağımı bilirim. Bugünkü muameleler antlaşması mecelle-i mesaibdir fakat zevahiri kurtarmak ve vakit kazan- mak içindir. Müsterih olsunlar.” nakş-ı ber-âbdır (su üzerine yazılan bir yazıdır)”. Yani hemen bozula- caktır ki Nasreddin Hoca’nın karla pekmezi karıştırıp “Yaptım ama ben de beğenmedim” dediği gibi imzala- tanlar bile beğenmeyecek, yürüme- yeceğini anlayınca da kendileri dahi onaylamayacak (Yunanistan hariç) ve sonuçta Sevr başta Vahdettin ol- mak üzere taraf devletler tarafından dahi tasdik edilmeyecek, dolayısıyla hukuken geçerlilik kazanmamış bir antlaşma olarak tarihe geçecektir. Ne isabetli bir teşhis Yarabbi: Nakş-ı ber âb! Lakin o su üzerine ya- zılan yazıdan biz ne yalan kuleleri ve kaleleri diktik, hayret edilecek haldir. Yakın tarihin bize en uzak tarih oldu- ğu yolundaki beylik lakırdıyı burada tekrar etmemde mahzur var mı? 2015 EKİM / DERİN TARİH 85
PARİS BARIŞ KONFERANSI’NDAN SEVR’E GİDEN YOL Paris Konferansı ile başlayıp Sevr Antlaşması’yla sonuçlanan süreçte halkların birbiriyle çelişen talepleri, galip devletler arasındaki çıkar çatışmaları ve Wilson prensipleri uzlaşmayı zorlaştırmıştı. Osmanlı toprakları paylaşılacaktı ama nasıl? TARİHÇİ GÖZÜYLE dan çok farklı sonuçlara yol açacağının yayınladıklarında bu beklentinin ne da farkındaydı. Osmanlı’nın savaşa derece hayalci olduğu anlaşılmıştı. m. şükrü hanİOĞLU girme kararı üzerine açıklamalar ya- Dışişleri Komiseri Troçki tarafından pan Britanyalı liderler de bunu vurgu- açıklanan metinler sadece Arap vila- » Prof. Dr., Princeton Üniversitesi Yakın Doğu lamaya özen göstermişlerdi. Örneğin yetlerinin değil, Doğu ve Güney Ana- Çalışmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi. Başbakan Herbert Asquith, “Osmanlı dolu’nun da farklı işgal ve nüfuz bölge- [email protected] hâkimiyetini sadece Avrupa’da değil, lerine ayrılacağını gösteriyordu. Savaşa Asya’da da sona erdirmek ve Türkle- İstanbul Anlaşması sonrasında katılan B atı Cephesinde Kaiserschlacht rin ölüm fermanını yazmak” için ka- İtalya ve 1917 yılında dâhil olan Yu- (Operation Michael) adı verilen rarlı olduklarını belirtmişti (Times, 10 nanistan’ın Batı Anadolu üzerindeki ve Mart-Haziran 1918 arasında ger- Kasım 1914). talepleri de göz önüne alındığında Os- çekleştirilen Alman bahar taarruzu- manlı yöneticileri için oldukça karam- nun başarısızlığı, 3 Mart 1918 tarihin- Osmanlı yöneticileri kendilerini sar bir tablo ortaya çıkıyordu. de imzalanan Brest-Litovsk anlaşması kötü bir sonun beklediğini ve düşman- sonrasında Rusya’nın savaştan çekil- ların imparatorluğun paylaşımı için Rusya’nın savaştan çekilmesi mesiyle doğan ümitleri boşa çıkartmış- değişik anlaşmalar yaptıklarını bili- sonrasında Nisan 1915’de Winston tı. Dağılan, sadece kâğıt üzerinde var yorlardı. Buna karşılık uzun süredir Churchill’in ifadesiyle, “savaş ga- olan ordular, sayısı bir milyona yakla- Avrupa dengesinin önemli bir parçası nimetlerinin en yağlı parçası” ola- şan asker kaçağı, Arap vilâyetlerinin olmuş ve hilâfet makamını elinde tu- rak Rusya’ya vaad edilmiş olan ve elde kalan bölümünde yaygınlaşan is- tan bir imparatorluğun, ciddi toprak Enez-Midye hattından başlayarak yanlar ve Kafkasya dışında bütün cep- kaybına karşılık yaşamasına izin veri- bütün İzmit yarımadasını içine alacak helerde hızla ilerleyen İtilâf devletleri leceğini düşünüyorlardı. Bu beklentiye ve Ege’de elde kalan iki Osmanlı ada- orduları savaşın kaybedildiğini hiçbir göre payitaht ve imparatorluğun mer- sını kapsayacak “İstanbul bölgesi”nin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya kezi korunacak, çevresinin ise muhta- akıbetinin ne olacağı meçhul olsa da, koyuyordu. riyet verilerek İstanbul ile bağlantısı bu stratejik alan üzerinde pek çok ta- sürdürülecekti. lebin gündeme getirileceği ortadaydı. 1918 yazının ilerleyen günlerinde Dolayısıyla beklenen yenilgi, impara- Osmanlı liderleri savaşın kaybedilmiş 1917 Kasım’ı sonunda Bolşevikler, torluğun sonunu getirecekti. olduğunun bilincindeydiler. Devlet ri- 1915 İstanbul uzlaşması ve 1916 Sy- câli bu yenilginin geçmişte yaşananlar- kes-Picot-Sazonov olarak bilinen pay- Hatırlanacak olursa 1915-18 dö- laşım planlarını Izvestia gazetesinde neminde Osmanlı paylaşımına ilişkin 86 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Atilla Oral, İşgalden Kurtuluşa İstanbul, Demkar Yay., 2013. bir dizi uzlaşma, plan ve açıklama mayı gerçekleştirmelerine yardımcı » Beklenen acı son yapılmıştı. Zikrettiğimiz İstanbul ve olunacağını vaad ediyordu. Osmanlı devlet ricali 1. Dünya Savaşı sonundaki yenilginin öncekilerden Sykes-Picot-Sazonov uzlaşmaları son- 1918 yılı Ocak ayında İngiltere, farklı olduğunun bilincindeydi. Ancak imparatorluğun değişen ve küçülen rasında 26 Nisan 1916 Londra Anlaş- Bolşevikler tarafından açıklanan gizli sınırlar içinde devam edeceğine inanıyorlardı. Konferans için Paris’e giden ması ile Antalya ve çevresinin İtal- anlaşmalardan rahatsızlık duyan Şerif Damad Ferid Paşa ve heyeti, karşılama sırasında. ya’ya verilmesi ve bu devletin On İki Hüseyin ibn Ali’ye, Arap bağımsızlığı- “ilke” olmaktan öteye gitmediği or- Ada üzerinde sürmekte olan işgalinin nı destekledikleri ve Balfour Deklaras- tadaydı. Bu anlaşmalar ayrıca cid- di İngiliz-Fransız, İtalyan-Yunan ve ilhaka dönüştürülmesi kararlaştırıl- yonu’nun kendisine evvelce yapılmış Arap-Yahudi çatışmaları doğurma po- tansiyelini de haizdi. Ama bu çelişki- mıştı. Haziran 1915-Mart 1916 tarih- vaadlerle çelişmeyeceğini belirten ve ler ve çatışma potansiyeli paylaşımın nasıl olacağı alanındaydı. Yoksa impa- leri arasında ise Mekke Şerifi Hüseyin Hogarth mesajı olarak anılan bir not ratorluğun parçalanacağı ve impara- torluğun Türkler dışındaki unsurlara ibn Ali ile Mısır’daki İngiliz iletti. Aynı ay içinde Lloyd ait olduğu düşünülen alanlar üzerin- deki egemenliğinin sona erdirileceği Yüksek Komiseri Sir Hen- George İngiliz savaş amaç- alanında bir tartışma bulunmuyordu. ry McMahon arasında larını açıkladı. 1918 Ha- Paris Konferansı’na katılan bir İngi- liz diplomatının belirttiği gibi, “Türk- Ortadoğu’da kurula- ziran’ında ise İngilizler ler savaşa giriş kararıyla son zarlarını atmışlardı”. Lloyd George, “bir insan- cak Arap devletinin Mısır’da ikamet eden lık kanseri olan ve kötü yönettikleri ülkelerdeki bütün yaşam hücrelerini sınırları üzerinde Suriyeli yedi lide- çürüten Türklerin” dünya medeniyeti- nin kurulduğu yerleri yönetmesine bir yazışmalar yapı- re, savaştan önce daha asla izin verilemeyeceğini söy- lerken, Georges Clemenceau Avrupa, larak bu devletin bağımsız olan ve Asya ve Afrika’da Türk idaresi altına giren ülkeler arasında refah ve kültür yayılacağı coğrafî savaş sırasında seviyesinin düşmediği bir örneğe alan belirlenmişti. Arap güçleri tara- Mayıs 1916’da fından Türklerden bunu zikredilen kurtarılan alanların Sykes-Picot-Sazonov » Herbert tam bağımsızlığının ta- uzlaşması izlemiş, Ağus- nınacağı, İttifak devlet- Henry Asquith tos 1917’de ise Saint Jean leri tarafından işgal edilen de Maurienne anlaşması ya da Türklerin elinde ka- gerçekleşmişti. lan alanların geleceğinin belirlenme- Bu anlaşmaya göre İtalya Batı sinde ise yerel ahalinin onayı ilkesinin Anadolu’da sadece nüfuz alanı oluş- göz önünde bulundurulacağı garanti- turmakla kalmayacak, belirli bir sini verdi. bölgeyi de ilhak edecekti. 2 Kasım Paris Konferansı: Paylaşımın 1917’de kaleme alınan Balfour Dek- zorluğu larasyonu ise Dünya Siyonist Teşkila- tı’na Filistin’de Yahudilerin “national Bu uzlaşma, anlaşma ve vaadle- home” olarak tanımlanan bir yapılan- rin birbiriyle çeliştiği, bazılarının ise 2015 EKİM / DERİN TARİH 87
TarİhÇİ GÖZüYLE m. şükrü hanİOĞLU » Aslan payı kimin olacak? nun Onlar Konseyi önüne çıkması an- metini daha da artırdı. ABD Başkanı Paris Konferansı’nın en büyük hedefi, cak 1919 yılı Haziran ayında mümkün Woodrow Wilson’ın gizli anlaşmaların Osmanlı mirasını paylaşmak için galip devletlerin hepsini hoşnut edecek bir olabildi. Bunun neticesinde Yunan bir kenara bırakılarak yeni bir uzlaş- paylaşım planı hazırlamaktı. Herkes aslan payını istediğinden bu imkânsızdı. devlet adamlarından Ermeni delegas- ma yaratılması yaklaşımı ise çözüm- Konferansın ‘büyük dörtlü’sü Lloyd George (İngiltere), V. H. Orlando (İtalya), yonuna, Kürt cemiyetlerinden Marunî süzlüğe önemli katkıda bulundu. Georges Clemenceau (Fransa) ve Woodrow Wilson (ABD). Kilisesi temsilcilerinin önderliğindeki Genç bir diplomat olarak Paris rastlanamayacağını, buna karşılık Lübnan heyetine, Şerif Hü- Konferansı’na katılan Ha- Türk idaresinin sona ermesinin refah ve kültür seviyesinde artışa neden ol- seyin ibn Ali’nin oğlun- rold Nicolson toplantıya, madığı bir örneğin de bulunmadığını söylüyordu (David Lloyd George, War dan Siyonist Teşkilâtı “barışı değil, ebedî barışı Memoirs of Lloyd George, 4, 1917 [Boston, liderliğine uzanan bir kuracakları” ümidiy- 1934], ss. 42-43 ve Harry N. Howard, The yelpazedeki gruplar le, kutsal bir vazife Partition of Turkey: A Diplomatic History, birbiriyle çatışan is- yaparcasına gittik- 1913-1923 [Norman, 1931], s. 237). tekleri konferansa lerini ama kısa Ocak 1919’da Paris Konferansı top- ilettiler. Bunlara süre içinde eski lanarak barış anlaşmaları için çalışma başlatıldığında sadece savaş galipleri ilaveten İngi- dengeyi arar du- değil, Osmanlı paylaşımından etkile- necek değişik gruplar da taleplerini liz-Fransız ve Yu- ruma geldiklerini ilettiler. Diğer savaş mağlupları gibi Osmanlı Devleti’ne de uzun süre söz nan-İtalyan reka- söylerken önemli hakkı verilmedi. Osmanlı delegasyonu- beti savaş sırasında bir gerçeğe parmak ulaşılan anlaşmaların » ABD Başkanı basıyordu (Harold Ni- hayata geçirilmesini im- Woodrow Wilson colson, Peacemaking 1919 kânsız hale getirdi. [London, 1933], s. 25). Diğer İngiliz siyaset yapımı- savaş mağluplarıyla barış nın sacayağı durumunda olan Foreign anlaşmalarının imzalanması da zanne- Office (Dışişleri Bakanlığı), War Of- dildiği kadar kolay olmayacaktı. Ama fice (Savaş Bakanlığı) ve India Office Osmanlı paylaşımı ve Ortadoğu’da (Hindistan İşleri Bakanlığı) arasında- barışın sağlanmasının hepsinden zor ki farklı yaklaşımlar durumun vaha- olacağı kısa sürede anlaşılmıştı. 88 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Karşılaşılan zorlukların ilki, Wil- tiyor, bölgede de örneğin Lübnan’da Ortadoğu’nun geleceği son’ın idealizmine karşı savaş gali- olduğu gibi seküler partilerle değil, İngilizlerin elinde bi Avrupa devletlerinin emperyalist Marunî kilisesiyle çalışmayı tercih edi- amaçlarını maksimize etmeye çalışma- yordu. Osmanlı paylaşımında karşılaşılan larından kaynaklanıyordu. Bu vurgu- ikinci sorun, bölgeyi fazla tanımayan lanırken genellikle iddia edilenin tersi- Demokrat Parti’nin 1918 Kasım’ın- emperyalist güçlerin stratejik müca- ne Wilson’ın da başta Almanya olmak daki Kongre seçimlerinde uğradığı delesiydi. İngiltere savaş sırasında bu- üzere savaş mağluplarına yönelik yenilgi Wilson’un idealist yaklaşımı- lunduğu vaatlerden bir bölümünü geri “şiddetli cezalandırma” yaklaşımını nı savunmasını daha da güçleştirdi. almak istiyordu. Bunun ilk gösterge- savunduğu gözden uzak tutulmalıdır Artık amansız düşmanı Cumhuriyet- si Mondros’ta İngilizlerin mütareke- çi Parti Senatörü Henry Cabot Lod- yi doğrudan müzakere etmeleriydi. (Bkz. Marc Trachtenberg, “Versailles after ge’un başkanlığını yaptığı Senato Dış İngilizler mütareke koşullarını daha İlişkiler Komitesiyle çalışacak olan önce Fransızlar ile tartışmışlardı. An- Sixty Years,” Journal of Contemporary Wilson’ın eli kendi ülkesinde bir hayli cak Mondros’taki Fransız amiralinin zayıflamıştı ki bu da emperyalist çı- şiddetli protestolarına karşılık Ami- History 17/3 (1982), ss. 491-92). karlara öncelik veren barış yaklaşımı- ral Calthorpe, Londra’dan Fransız- Clemenceau’nun Wilson hakkın- na güç kazandırdı. ları dışlamasını isteyen emre uyarak Rauf (Orbay) Bey ile müzakereleri da dile getirdiği, “dünyaya barış ge- » Osmanlı’nın son kartı tirmek ve insanları ıslah etmek için doğrudan yürütmüştü. Bunun indirilmiş ahir zaman Hz. İsa’sı ol- 1918’de W. Wilson tarafından belirlenen neticesinde Fransızların daha duğunu düşünüyor” yorumu bu ilkelere göre her milletin kendi kendini evvel talep etmiş oldukları çatışmayı belki de en açık yönetme hakkı olduğundan bağımsızlığı Kilikya’nın askersizleştirilmesi biçimde ortaya koymaktadır. tanınmalıydı. Bu yüzden Osmanlı benzeri istekler metinde yer Lloyd George da konferansta devlet adamları için Wilson prensipleri almamıştı. “Hz. İsa ile Napoleon Bona- görüşmeler sırasında önemli bir dayanak Ortadoğu’nun geleceğinin part arasında” oturduğunu olacaktı. Damad Ferid Paşa Le Monde İngiltere tarafından belirlene- belirtirken sadece Wilson’ın Illustre’nin kapağında (14 Haziran 1919). ceğini vurgulayan bu jestler- idealizmini eleştirmekle kal- den sonra Paris Barış Konfe- mıyor, Clemenceau’nun daya- ransı öncesinde Lloyd George naksız olduğunu düşündüğü savaş sırasında Fransa’ya veri- emperyalist yaklaşımından da len vaatlerin bir kısmını doğ- şikâyet ediyordu. rudan geri istemiş ve almıştı. Benzer şekilde İtalya da Lond- Fransa ve İngiltere için in- ra Antlaşması ve Saint Jean de sanî amaçlar, stratejik çıkarla- Maurienne uzlaşması çerçeve- rı için kullanılan birer araçtan sinde ve “Akdeniz dengesi”ni başka bir şey değildi. Örneğin bozmayacak şekilde vaatlerin İngiltere başlangıçta Filistin yerine getirilmesini talep ettik- için yerel ahali tarafından da lerinde karşılarında İngiltere arzulanan Amerikan manda- ve Fransa’yı buldular. sının anlamlı olacağını düşü- İtalya’nın Adana’ya asker nürken, daha sonra Curzon’un çıkarma başvurusunun redde- açıkladığı gibi stratejik neden- dilmesi, buna karşılık Fran- lerle buna karşı çıkmıştı. sa’nın İtalya’ya vaat edilen bölgelere asker göndermesi- İngiltere, son tahlilde, Wil- son idealizminden Fransa’ya ne izin verilmesi anlaşmazlığı karşı bir koz olarak istifade tırmandırdı. İtalyanlar, İngiltere ve etmeye çalışıyordu. Fransa’nın Fransa’nın imparatorluktan kolaylıkla Hıristiyanlığın koruyucusu ro- ayrılacak Arap bölgelerine sahip çıkar- lünü üstlenmesi ise ilginçti. Üçüncü ken, kendilerine ne olacağı konusunda Cumhuriyet Fransa’da son derece belirsizlik bulunan Türklerle meskûn güçlü bir antiklerikalizm (örgütlenmiş alanların bırakılmasına da itiraz et- din karşıtlığı) siyaseti izlerken, Levant (Maşrık) için kilise desteğiyle Katolik- lerin koruyucusu olarak siyaset üre- 2015 EKİM / DERİN TARİH 89
TarİhÇİ GÖZüYLE m. şükrü hanİOĞLU Atilla Oral, İşgalden Kurtuluşa İstanbul, Demkar Yay., 2013. » Ortadoğu’nun akıbeti Konferansa sunulan taleplerin bir [Galip] devletler kamp ateşi etrafında bölümünde “iklim” dahi meşrulaştırıcı toplanan kurtlar gibi kapısının eşiğin- Ortadoğu’yu iyi tanımayan emperyalist olarak kullanılıyordu. Örneğin Yunan de aç gözlerle sinsice dolaşıyorlardı. güçler arasındaki stratejik rekabet, isteklerinde Aydın ve Bursa vilayetle- Türkiye tab‘an zengin, emperyalistler görüşmeleri kendi lehlerine çevirmek rinin büyük bölümünün sadece Rum ise tamahkârlardı” (Arnold J. Toynbee isteyen Osmanlı heyeti açısından büyük nüfusa sahip bulunmaları nedeniy- bir fırsattı. Ancak bölgenin geleceğini le değil, iklim olarak da Ege’ye ait and Kenneth P. Kirkwood, Turkey, New rakiplerinden daha avantajlı olan oldukları gerekçesiyle Yunanistan’a İngilizlerin belirleyeceği açıktı. Damad bağlanmalarının gerekliliği vurgulanı- York, 1927, ss. 67-68). Ferid Paşa Paris’te trenden inerken. yordu. Dolayısıyla kâğıt üzerinde son Son sözü söyleyecek Britanya da derece kolay gözüken, ayrıntıları ince tiler. İtalyanların bir diğer ciddi itirazı detaylara varıncaya kadar tartışılmış monolitik bir yapıda değildi. Ne kadar da Yunanların bölgede yaşayan Rum Osmanlı paylaşımı tam bir karmaşaya toprak ele geçirebilirsek o kadar iyi nüfusu gerekçe göstererek bu topraklar dönüşmüştü. olur diyen geleneksel emperyalistler ile üzerinde hak iddia etmesiydi. imparatorluğun fazlasıyla yayıldığını Belirgin hale gelen husus, bu payla- ve stratejik seçicilik temelinde bir em- Karşılaşılan üçüncü sorun ise em- şımın Wilson prensiplerine göre değil, peryalizmi tercih etmesi gerekliliğini peryalist devletler dışında topraklar emperyalist devletlerin arzuları çerçe- savunan iki grup arasında büyük bir üzerinde farklı grupların hak iddia et- vesinde gerçekleşeceğiydi. Bu payla- çatışma yaşanıyordu. Bunun yanı sıra mesiydi. Kendilerine sunulan haritalar şımda ise son söz İngiltere tarafından zikrettiğimiz gibi Foreign Office, War konferans liderlerini şaşkınlığa uğrat- söylenecekti. Ama bu hiç de kolay Office ve India Office arasında büyük mıştı. Farklı istatistikler ve haritalar olmayacağı gibi paylaşımın bütün ta- bir mücadele sürüyordu. sunan değişik etnik ve dinî gruplar aynı raflarını memnun etmek de mümkün bölgeler üzerinde hak iddia ediyordu. görünmüyordu. İngiliz hariciyesi adına Türk karşıtlığının en yoğun biçim- Örneğin Venizelos konferansa yaptığı çalışan Toynbee’nin ifadesiyle: de gözlendiği Foreign Office, India sunumda Doğu Trakya ve İstanbul’da- Office’e benzer bir Ortadoğu depart- ki Rum nüfusunun 730,822 olduğunu “On iki yıl süren savaş ülkenin da- manı kurulmasını ve India Office’in ve bu bölgede Yunanların çoğunluğa hilî gelişmesini engellemişti. Türki- devreden çıkarılmasını istiyordu. sahip bulunduğunu iddia etmişti. Şerif ye’nin eyaletleri gitmiş, müttefikleri Buna karşılık Eyre Crowe’un deyi- Hüseyin ibn Ali’nin talepleri, Abdüla- ezilmiş ve Hint Müslümanları arasın- miyle “India Office 1918 sonundan ziz ibnu’s-Sa‘ud ve Seyyid Muhammad daki destekçileri dışında, İslam kam- itibaren Müslüman kelimesi kullanıl- ibn Ali el-İdrisî’nin başını çektiği diğer pında bile dostu kalmamıştı. İstanbul dığında kırmızı renk” görmüş boğaya yerel Arap liderleri tarafından büyük muzaffer galiplerin elindeydi, Türkiye dönüyordu. itirazlarla karşılanıyordu. düşmanlar tarafından kuşatılmıştı. India Office, Sultan’ın İstan- bul’dan çıkarılmasının Hindistan’da 1857-58’de karşılaşılana benzer bir 90 DERİN TARİH / 2015 EKİM
duruma neden olacağı korkusuyla Müslümanların da katledildiğini ifade Wilson, “hayatında bundan saçma Türklere karşı aşırı dozda bir cezalan- ettikten sonra imparatorluğun parça- bir şey duymadığı” yorumunu yap- dırılmaya gidilmesine karşı çıkarken, lanmasını kabul etmeyeceklerini ifade mıştı. Lloyd George da sadrazamın Gladstonevâri yorumlar yapan Foreign etti. Osmanlı heyeti bu sunumun ar- sunumu ve Osmanlı memorandumunu Office Türkleri Avrupa’dan kovmak kasından aynı tezleri detaylı biçimde “güzel şakalar” olarak nitelendirmişti. için asırladır beklenen fırsatın çıktı- ele alan ve imparatorluğun parçalan- Kendisine göre ortaya konulan talep- ğını savunuyordu. Benzer şekilde War masına şiddetle karşı çıkan bir memo- ler “Türklerin siyasal yetersizliğinin Office hilâfeti Araplara vermek ister- randumu Konsey’e sundu. en güzel delilleri” idi (Paul Helmreich, ken, India Office güçlü bir Arap hilâfe- tinin Türk hilâfetinden daha tehlikeli Osmanlı hükümetine göre Trak- From Paris to Sèvres: The Partition of the olacağı görüşüyle buna şiddetle karşı ya’da Edirne’nin savunulabilmesi için Ottoman Empire at the Peace Conferen- çıkıyordu. War Office ayrıca bölgede 1878 Berlin Kongresi sınırlarına geri bulunan 1,084,000 personeli orada dönülmeliydi. Ege denizindeki adalar ce of 1919-1920, Columbus, 1974, s. 110). uzun süre tutmanın maddeten imkân- da yeniden Osmanlı egemenliğine ve- Diğer bir ifadeyle Osmanlı Devleti’ni sız olduğunu vurgulayarak, bir an ev- rilmeliydi. Musul dâhil olmak üzere tatmin edecek bir anlaşma yapılması- vel pragmatik ve yeni çatışmalara yol Arap vilayetleri değişik statülere sa- na imkân bulunmamaktaydı. açmayacak bir çözümün bulunmasını hip kılınarak imparatorluk merkezi- talep ediyordu. Bu kurumlar İstan- ne bağlı kalmalıydı. Müttefikler Rus Osmanlı’yı bir savaş mağlubu ola- bul’un geleceği için de 1920’nin ba- Ermenistan’ında bağımsız bir devlet rak cezalandırmak mümkündü. Ama şında kurulan Cemiyet-i Akvam adı- kurarlarsa Osmanlı Devleti bu yeni sorun, diğer talepleri uzlaştırmak ve na Amerikan mandası, dost Sultan’ın devlet ile sınırları tartışabilirdi. Hicaz barış anlaşması kaleme alınırken ye- İstanbul’da kalması ve şehrin Büyük dışındaki Arap vilayetlerine muhtari- rel talepleri de göz önüne alabilmekti. Yunanistan’a bırakılması gibi taban yet verilebilirdi ama bütün valilerin Bu ise yukarıda açıkladığımız neden- tabana zıt üç tezi savunuyorlardı. sultan tarafından atanması ilkesinden lerden dolayı imkânsızdı. Bu zor- vazgeçilebilmesi mümkün değildi. An- İngiltere’nin bir diğer sorunu, üç cak Hicaz’ın özel statüsü korunabilir- » “Güzel şakalar” bunlar büyük din mensuplarını da memnun di. Nihayet Osmanlı Devleti İngiltere edecek bir çözüm bulmak zorunda ol- ile Mısır ve Kıbrıs’ın geleceğini görüş- Lloyd George, Damad Ferid Paşa’nın masıydı. Lloyd George’un Paris Kon- meler yoluyla belirlemeye hazırdı. sunumu ve Osmanlı memorandumunu feransı’ndaki ilk sunumunda söyledi- “güzel şakalar” olarak nitelendirmişti. ği gibi kendisi konferansa “en büyük Müttefik devletlerin bu zeminde Paris Barış Konferansı’na katılan Müslüman devletin temsilcisi olarak” bir barışı kabul etmeleri doğal olarak Osmanlı heyetiyle alay eden bir Fransız katılıyordu. Ama Büyük Britanya mümkün değildi. Bu talepler Damad kartpostalı. aynı zamanda bir Hıristiyan impara- Ferid Paşa tarafından iletildiğinde torluktu ve 1917 yılında Balfour Dek- larasyonu’nu yayımlayarak Yahudile- rin de koruyucusu durumuna gelmişti. Osmanlı hayalleri ve galipler Osmanlı merkezinin Paris Konfe- ransı ile başlayan süreci iyi okuyamadı- ğı ortadadır. Uzun süre sonra galiplere sunum yapmasına izin verilen Osmanlı hükümetinin 1919 Haziran’ında Onlar Konseyi’ne getirdiği çözüm planı ciddi bir şaşkınlık ve kızgınlığa yol açmıştır. Damad Ferid Paşa yaptığı sunumda savaşa giriş ve savaş sırasında işlenen katliamların sorumlusunun İttihad- çılar olduğunu, Türklerin her zaman İngiliz taraftarı bulunduğunu, savaş sırasında sadece Hıristiyanların değil, 2015 EKİM / DERİN TARİH 91
TarİhÇİ GÖZüYLE m. şükrü hanİOĞLU » Altı ay sonra gelen söz hakkı hükümetin ortaya çıkması barışın sa- Dünya Savaşı’nın son anlaşması olan vaş mağluplarına kolaylıkla empoze Sevr yaklaşık üç ay sonra, 10 Ağustos Ocak 1919’da toplanan Paris edilmesini imkânsız hale getirdi. günü imzalanabilmiştir. Barış Konferansı’nda Osmanlı delegasyonunun Onlar Konseyi önüne Amerika’nın süreçteki katılımını Osmanlı delegeleri anlaşmayı onay- çıkması ancak 1919 Haziran’ında düşürmesi, Fransa ve İtalya’da seçim- lamışlardı ama Sultan söz konusu bel- mümkün olabildi. Onlar Konseyi’nin ler sonrasında değişik eğilimleri tem- geyi “mecelle-i mesâib” (musibetler dört askerî temsilcisi, yardımcıları ve sil eden yeni hükümetlerin iş başına kitabı) olarak görüyordu, yani İstan- çevirmenleriyle birlikte Versay’da. gelmesi tartışmaların farklı zeminlere bul’da bile anlaşma İngilizlerin bek- kaymasına neden olmuştu. Millerand lediği desteği görmemişti. Ankara’nın luk barış anlaşmasının hazırlanmasını ve Tittoni hükümetleri, Clemenceau bunu hiçbir şekilde tanımayacağı ise uzatmıştır. Alt komisyon çalışmaları ve Orlando’ya göre daha ılımlı siya- ortadaydı. ve araştırma komisyonlarının faaliyeti setler izlenilmesini savunmuşlardır. isteklerin dengelenmesini ve uyuştu- Örneğin Millerand, İstanbul’un Türk- Anlaşmanın adil olduğunu, barış rulmasını sağlayamamıştır. lerde kalmasını savunurken, İtalyan getireceğini savunanlar azınlıkta kal- Dışişleri Bakanı Nitti, “siyasî deği- mışlardı. Onlar bile anlaşmanın uy- Ermenistan mandasını kimse üst- şiklikler değil, ekonomik avantajları gulanmasının son derece zor olacağını lenmek istememiş, Yunanların İzmir’e hedeflemenin” daha anlamlı olacağını kabul ediyorlardı. Herkesin görebildiği asker çıkartması sonrasında Anado- varsaymıştır. Ancak Londra Konfe- gibi manda statüsü verilecek alanlar lu’da başlayan çatışma çözümü daha ransı sürerken İstanbul’un işgali duru- dışındaki bölgelerde yeni düzenin na- da zorlaştırmıştır. Diğer bölgelerde mu daha da karmaşık hale getirmişti. sıl şekilleneceği Türk-Yunan savaşının de sorunlar baş göstermiştir. Örneğin neticesiyle belirlenecekti. Suriye’de milliyetçiler 1920 Mart’ında Supreme Council 18 Nisan 1920 ta- bağımsızlık ilan etmiş, ancak Fran- rihinde San Remo’da yeniden toplan- Almanya ile barış anlaşması im- sızlar bunu tanımayarak yönetime el dığında kimseyi memnun etmeyeceği zalandığında General Jan Christian koymuşlardır. ve Ankara’daki hükümetin kabul et- Smuts, Versailles’ın savaş tohumları meyerek savaşı sürdürmesine yol aça- içerdiğini ve gelecekteki rövanşist giri- Yunan-İtalyan anlaşmazlıklarında cağı ortada olan karmaşık bir metin şimlerin önünü açacağını savunmuştu ulaşılan Tittoni-Venizelos anlaşma- üzerinde anlaşmaya varılmış ve bu, (“Versailles and After,” New Outlook, 122 sı pamuk ipliğine bağlı bir dengeyi 24 Nisan günü galip devletlerin tem- [1919], s. 389). tesise muvaffak olmuşsa da bunun silcileri tarafından imzalanmıştır. Bu uzun sürmeyeceği ortadaydı. Nitekim metin 11 Mayıs günü Osmanlı delegas- Paris Konferansı ile başlayan 20 ay- Sevr’in imzalanması öncesinde Giolit- yonuna sunulmuş ve aynı gün bir özeti lık sürecin ortaya çıkarttığı Sevr için ti kabinesi anlaşmayı tek yanlı olarak basına dağıtılmıştır. Buna karşılık I. ise, “savaşın kendisi anlamına geldiği” feshetmişti. İstanbul ve Ankara’da iki yorumunu yapmak herhalde uygun olur. 92 DERİN TARİH / 2015 EKİM
a Hz. Fatım RESULULLAH(SAV) ONU “BaBasının annesi” DİYE SEVERDİ Hz. Peygamber’in (sav) son kızı, İslamla birlikte büyümüş bir hanımefendiydi o. Babasının hem evladı, hem de kederini bölüşen yoldaşıydı. İşte Ehl-i Beytin gözbebeği, Müslümanların ciğerparesi Hz. Fatıma’nın (ra) zahmet ve keder dolu hayat hikâyesi. 94 DERİN TARİH / 2015 EKİM
ADNAN DEMİRCAN İslam Tarihi [email protected] K 2015 EKİM / DERİN TARİH 95 imi zaman babasının kıy- için Mekke’ye gönderdiği Zeyd b. Ha- metli küçük kızı, kimi rise Hz. Fatıma, ablası Ümmü Külsûm, zaman yapılan eziyetler üvey annesi Sevde binti Zem’a ve ken- di hanımı Ümmü Eymen ile oğlu Üsâ- karşısında yardımına ko- me’yi Medine’ye götürdü. Hz. Fatıma hicret ettiğinde henüz genç bir kızdı. şan bir yoldaştı Hz. Fatıma (ra). Müs- Evlilik yaşına geldiğinde ona talip lümanların Mekke müşriklerinin mu- olan Hz. Ebubekir (ra) Hz. Peygam- ber’den “Allah’ın onun hakkında ve- kavemetiyle karşılaştıkları o sıkıntılı receği hükmü bekliyorum” cevabını aldı. Hz. Ebubekir’in durumu anlattı- günlerin şahidiydi. Yaşı büyüdükçe ğı Hz. Ömer (ra) de, “Resulullah seni geri çevirmiş” diye yorumlayacaktı bu Müslümanlara yapılan fenalıklar da cevabı. artmış; hakaret ve alay yerini çoktan » Manevi korunma objesi işkence ve cinayetlere bırakmıştı. Hz. Fatıma’nın (ra) eline atfen üretilen yed-i Fatıma Mekke döneminin bütün kederini ba- üzerinde şifa âyetleri veya Ashab-ı Kehf’in ismi yazılıdır basıyla birlikte o da omuzlamıştı. (Aksa Müzesi’nden). Peygamber Efendimiz’in (sav) Hz. Bunun üzerine Hz. Ebubekir, “Bir Hatice’den olan dört kızından en de sen Fatıma’yı iste” önerisinde bu- lundu. Ancak Hz. Ömer de Allah’ın el- küçüğü olan Hz. Fatıma peygamber- çisinden aynı cevabı aldı. Daha sonra Hz. Ali (ra) isteyince Resulullah kızıy- likten bir veya beş yıl önce dünyaya la konuşarak görüşünü sordu. Hz. Fa- tıma sustu, cevap vermedi. O zaman- geldiği için hayata Müslümanların ki örfe göre susmak, kabul anlamına geliyordu. arasında açmıştı gözlerini. Hayatı- nın Mekke dönemi hakkında fazla bir bilgi mevcut değilse de, genç bir kız olarak baba- sının müşrikler tarafından maruz bırakıldığı kötü mua- meleye çok üzüldüğünü biliyoruz. Bir defa- sında onun üze- rine atılan yeni doğurmuş deve- nin eşini temiz- leyerek müşriklere sitem ettiğini biliyoruz. Hz. Fatıma 13 yaşlarındayken an- nesi Hz. Hatice’yi kaybetmiş, ailenin yükü ablası Ümmü Külsûm ile onun üzerine kalmıştı. Bu sırada bazı sa- habilerin tavsiyesi ile Hz. Peygam- ber, eşini kaybetmiş olan Sevde binti Zem’a ile evlendi. Hicret’e kadar Hz. Sevde Peygamberimizin çocuklarına annelik etti. Tebliğ imkânı kalmayınca Efendi- miz ailesini Mekke’de bırakarak Me- dine’ye hicret kararı verdi. Daha son- ra ehl-i beytini (ev halkını) getirtmesi
Zırhını mehir olarak verdi HEM BETÜL, HEM ZEHR mek gerekir” demişti. Bunun üzerine Ensar’dan bir sahabi bir koçu oldu- Hz. Ali’nin maddi durumu iyi de- ğunu söyledi. Yine onlardan birkaç ğildi. Evlilik masraflarını karşılama- Hz. Fatıma’nın künyesi kişi avucunda bir miktar un getir- sı ve mehir ödemesi gerekiyordu. “Babasının Annesi”anlamına gelen di ve pişirilen yemek davetlilere Hz. Peygamber ona parası olup “Ümmü Ebîhâ”idi. Hz. Peygamber onu se- ikram edildi. Hz. Fatıma evlen- olmadığını sorunca hiçbir şeyi verken “Babasının Annesi”diyerek iltifat ederdi. diğinde 18 yaşındaydı. Düğün- olmadığını söyledi. Bunun üze- Kendisine “Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in annesi” leri, hicretin 2. yılında olmuş, rine Allah Resulü, kendisine anlamında “Ümmü’l-Haseneyn”(iki Hasan’ın annesi) 3. yılında Hz. Hasan (ra), 4. yı- daha önce verdiği bir zırhı ha- de denirdi. “Beyaz, parlak ve aydınlık yüzlü kadın” lında ise Hz. Hüseyin (ra) dün- tırlatarak onu Fatıma’ya mehir anlamındaki Zehrâ, “iffetli ve namuslu kadın” yaya gelmişti. olarak vermesini tembihledi. anlamındaki “Betül”lakaplarıyla da anılırdı. Bu Hz. Ali o günlerdeki durumla- Böylece Hz. Ali değeri dört dirhem lakapların her ikisi de ülkemizde sıkça rastla- rıyla ilgili olarak, “Fatıma ile evlen- olan bu zırhı mehir olarak vererek Hz. Fatıma ile evlendi. dığımız isimler arasındadır. diğimde bir koç derisi dışında yatağı- Bazı rivayetlerde Hz. Fatıma’nın is- mız yoktu. Onu gece yatak, gündüz de tenme süreciyle ilgili ayrıntılı bilgiler oturmak üzere sergi olarak kullanır- verilir. Buna göre Ensar’dan bazı kişi- dık” demiştir. Yatmak istediklerinde ler Hz. Ali’ye, Fatıma’yı istemesini söy- Hz. Ali, Hz. Fatıma’yı istemesini koç derisinin yünlü tarafını çevirirler- lediler. Hz. Ali de gidip selam verince tavsiye edenlerin yanına dönünce di. Yastıkları da hurma lifindendi. Hz. Peygamber, “Ebu Talib’in oğlunun kendisine, “Ne haber getirdin?” diye Resulullah evlenirken Fatıma’ya çe- ihtiyacı nedir?” diye sordu. Hz. Ali, sordular. “Bana hoş geldin sözünden yiz olarak bir havlu, içi hurma lifiyle Fatıma’ya talip olduğunu söyleyince, başka bir şey söylemedi” diye cevap dolu deriden bir döşek, iki parçadan “Hoş geldin! Sen aileden birisin” ce- verince onlar da “Resulullah sana ev- oluşan bir değirmen taşı, bir su tulu- vabını aldı. Ancak aralarında bundan den biri gözüyle baktı ve merhaba de- mu, iki de su testisi vermişti. Evlilik- başka herhangi bir konuşma geçmedi. mekle sana evinden yer verdi” dediler. leri maddi sıkıntılarla başlayan genç Hz. Peygamber evlenen kişinin çiftin hayatları böyle devam etti. güç yetirebileceği bir yemekle evlili- Bir gün Hz. Ali hanımına şöyle dedi: ği duyurmasını önemserdi. Kızını ve- — Allah’a yemin olsun ki, su çek- rince, “Ey Ali! Düğün için yemek ver- mekten göğsüm ağrımaya başladı. Ba- bana bir savaş esiri verilmiş. Onu bize hizmetçi olarak istesen! Bunun üzerine Fatıma: — Allah’a yemin olsun ki, benim de değirmen taşında un öğütmekten elle- rim kabardı, dedi. Babasının yanına gidince Resulul- lah, “Seni buraya getiren şey ne ey biricik kızım?” diye sordu. O da “Sana selam vermek için geldim” deyip utancından bir şey isteyemeden geri döndü. Başka bir gün Hz. Fatıma ve Hz. Ali birlikte Hz. Peygamber’in yanına var- dılar. Hz. Ali: — Allah’a yemin olsun » Emsalsiz bir miras ki, ey Allah’ın Resulü, su taşımaktan göğsüm ağ- Deve tüyü renkli yünlü rımaya başladı, dedi. kumaştan yapılmış ve Hz. Fatıma da: günümüze kadar intikal — Benim de un öğüt- mekten ellerim kabardı. etmiş olan Hazreti Fatıma’nın (ra) hırkası. 96 DERİN TARİH / 2015 EKİM
İslam Tarihi Allah sana bir esir » Ebedi istirahatgâh nasip etti. Onu bi- zim hizmetimize Hicretin 11. yılında Ramazan versen, diyerek ayının 3’ünde vefat eden Hz. eşine destek verdi. Fatıma’nın (ra) Cennetü’l- Bâki’de medfun olduğu türbe ne yazık ki Vahhabiler tarafından yıkılmıştır. Bunun üzerine şöyle buyurdu Resulullah: — Allah’a yemin olsun ki, şu Suffe ehli aç iken, onlara in- fak edecek bir şey bulamazken, onları bırakıp da sizlere bir şey verecek de- ğilim. Ben o esirleri satıp ele geçeni onlara dağıtıyorum. Bu sözler üzerine genç çift elleri boş, evlerine döndüler. Örtünecek yorganları yoktu Dinle, kulak ver ve aklet! Kocasının ettiler: “İçeri girerken başka bir hal isteklerini yerine getirmeyen kadını üzereydin; şimdiyse yüzünde bir hoş- Resulullah evlerine ziyarete gittiği idare etmek mümkün değildir”. Bu nutluk görüyoruz”. O da bu sözlere, bir gün ikisini de yorgana sarılmış hal- nasihati işiten Hz. Ali pişman oldu ve “Sevdiğim iki kişinin arasını bulunca de buldu. Başlarını örttüklerinde ayak- bir daha eşinin hoşuna gitmeyecek beni sevinmekten hangi şey alıkoyabi- ları, ayaklarını örttüklerinde başları bir şey yapmamaya kendi kendine söz lir ki” şeklinde mukabelede bulundu. açıkta kalıyordu. Ayağa kalktıklarında verdi. Mekke’nin fethinden sonra Hz. Ali’nin Resulullah yerlerine oturmalarını söy- başka bir hanımla evlilik yapması gün- ledikten sonra şöyle dedi: Bir defasında Hz. Ali ile Fatıma ara- deme gelmişti. Hz. Peygamber bunu sında bir tartışma olmuştu. Resulullah duyunca minberde şöyle dedi: — İkinize de benden istediğiniz- evlerine geldi ve kendisine bir sergi den daha hayırlı bir şey söyleyeyim serilince üzerine uzandı. Kızını bir “Ey İnsanlar! Bilin ki, Hâşim b. mi? Cibrîl’in bana öğrettiği sözler yanına, damadını da diğer yanına ya- el-Muğîreoğulları kızlarını Ali ile ev- var. Her namaz sonrasında 10’ar tırdı. Hz. Ali’nin elini alıp göbeği üze- lendirmek için benden izin istediler. defa “sübhanallah”, “elhamdülillah”, rine koydu, ardından Hz. Fatıma’nın Bilin ki, ben buna izin vermiyorum, “Allahu ekber” dersiniz. Yatağa girdi- da elini alıp göbeğinin üzerine koydu izin vermiyorum, izin vermiyorum. ğinizde de 30 defa “sübhanallah”, 33 ve onları barıştırdı. Oradan ayrıldık- Fatıma ancak benden bir parçadır. defa “elhamdülillah” ve 34 defa da “Al- tan sonra Hz. Peygamber’i görenler Onu sıkıntıya sokan şey beni de sıkın- lahu ekber” dersiniz. kendisindeki değişikliği hemen fark tıya sokar”. Hz. Ali’nin, “Allah’a yemin olsun ki, “Fatıma, Cennet Hz. Peygamber’in bu konuşması Resulullah bize öğrettiği günden beri ehli kadınların üzerine Hz. Ali, Hz. Fatıma hayatta ol- onları okumaktan vazgeçmedik” dedi- hanımefendisidir” duğu sürece bir daha evlilik konusunu ği rivayet edilir. gündeme getirmeyecekti. (Buharî). Kadınla erkek arasında evliliğin ilk Hz. Fatıma muharebelere de işti- günlerinde, birbirlerini tanıma ve alış- rak etmişti. 10 kadar hanımla birlikte ma sürecinde ufak tefek tatsızlıklar Uhud Savaşı’nda bulunmuş, geri hiz- olur. Hz. Fatıma ile Hz. Ali de benzer metlerde mücahitlere yardım etmişti. bir süreç yaşamışlardı. Hz. Ali’nin eşi- Hz. Peygamber’in yüzünden yaralan- ne sert davrandığı zamanlar olmuştu. ması üzerine bir hasır parçasını yaka- Bir defasında Hz. Fatıma, “Allah’a ye- rak külünü yaraya bastırmak suretiyle min olsun ki, seni Resulullah’a şikâyet akan mübarek kanı durdurmayı başar- edeceğim” diyerek evden çıktı. Hz. Ali dığını biliyoruz. de peşinden gitti ve babasıyla konuş- malarını duyabileceği bir yerde bekle- di. Eşi onun kabalığından ve sertliğin- den dem vuruyordu. Resulullah kızına şöyle karşılık verdi: “Ey biricik kızım! 2015 EKİM / DERİN TARİH 97
İslam Tarihi “O benden bir parçadır” SAÇLARININ Hz. Fatıma’nın Resulullah’ın ve- Hz. Peygamber bütün çocukları AĞIRLIĞINCA GÜMÜŞ fatından sonra halife seçilen Hz. gibi Fatıma’yı da çok sever, ona Ebubekir ile kısa süreli bir ihtilaf hususi alaka gösterirdi. Bazen Hz. Fatıma’nın Hz. Ali’den Hasan, yaşadığını biliyoruz. Hayattay- onu evinde ziyaret ederdi. Hüseyn, Muhassin, Zeyneb ve Ümmü Külsûm ken babasının elinde bulunan Baba evine geldiği zaman isminde çocukları oldu. Muhassin bebekken öldü. Fedek ve Medine’deki bazı karşılar; iltifat ederdi. Sefere Zeyneb, amcasının oğlu Abdullah b. Cafer, Ümmü Kül- arazilerin kendisine miras çıkacağı zamanlarda ise Hz. sûm ise Hz. Ömer ile evlendi. Ondan Zeyd adlı bir çocuğu olarak verilmesini istemiş, Fatıma, aile fertleri içinde oldu fakat küçük yaşta öldü. Daha sonra amcasının oğlu Mu- bunun üzerine Hz. Ebube- ziyaret ederek vedalaştığı hammed b. Cafer ile evlendi. Hz. Peygamber’in soyu Hz. Hasan kir ona şöyle itiraz etmişti: Ben Resulullah’tan şöyle son kişi olurdu. Şöyle buyur- ve Hz. Hüseyin’den devam ettiği için ikisinin de Müslümanlar işittim; “Biz (peygamberler) miras bırakmayız, bizim bı- duğu nakledilir: “Fatıma ben- nezdinde hususi bir saygınlıkları vardır. İkisinin de ismini raktıklarımız infak olarak da- ğıtılır”. den bir parçadır. Onu kızdıran Hz. Peygamber vermiş; kulaklarına ezan okumuş, akika Resulullah’ın ebedî hayata inti- beni kızdırmış olur” (Buharî, kurbanlarını kesmişti. Ayrıca anne ve babalarından “Fedâilü’s-Sahâbe”, 12). saçlarının kesilerek ağırlığınca gümüş sadaka dağıtılmasını istemiştir. Ahzâb suresinin 33. ayeti nazil kalinden sonra ailesinden -ölüm ön- olunca, bir rivayete göre hanımların- cesinde müjdelediği gibi- ona kavuşan dan Ümmü Seleme’nin evinde iken, ilk kişi sevgili kızı Hz. Fatıma olmuştu. “Ey ehl-i beyt! Allah kusurlarınızı O Hicretin 11. yılında Ramazan ayının giderip sizi tertemiz yapmak ister” 3’ünde (22 Kasım 632) yaklaşık 29 ya- dedi. Hz. Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı ve Seleme, “Ey Allah’ın Resulü! Ben de Hüseyin’i abasının (kaba kumaş- onlarla beraber miyim?” diye sorun- şındayken vefat etti. Cenaze namazını tan yapılan hırka) altına alarak, ca, “Sen yerindesin! Sen, zaten hayırla Hz. Ali veya bazı rivayetlere göre Hz. “Allah’ım! Benim ehl-i beytim birliktesin” buyurmuştur. Abbas kıldırdı. Geceleyin Bakî Mezarlı- işte bunlardır. Bunların kusur- O gün abasına bürünenlerin sayısı, ğı’na defnedildi. larını gider, kendilerini Hz. Peygamber’le birlikte beş oldu- Hz. Peygamber’e layık bir evlat, Hz. tertemiz yap” diye ğundan, (Hz. Fatıma, Hz. Ali ve iki to- Ali’ye layık bir zevce olarak yaşayıp dua etti. Müminle- runu) bunlar Hamse-i Âl-i Aba, Pençe-i Müslüman kadınlara örnek bir hayat rin annesi Ümmü Âl-i Aba diye de anılmışlardır. sürdü Hz. Fatıma. İnsanlık tari- hi için büyük bir dönüm noktası olan bir süreç- » Peygamber mescidi te, tevhidin şirke ve küfre galebe çaldığı Hz. Peygamber’in (sav) kabrinin meşakkatli günler- de bulunduğu Mescid-i de, babasına hem destek, hem de Nebevi’nin eski bir görüntüsü. teselli kaynağı ol- Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ömer muş; zevci Hz. Ali’ye (ra) de buradaki Hücre-i Saadet’te medfundurlar. de bir peygamber kızı olmanın ağırlığına rağ- men her türlü meşakkate katlanmayı bilen örnek bir hayat arkadaşı olmuştu. Çocukları Hasan ve Hüseyin ise ümmete en büyük hediye- leri idi. Adnan Demircan Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. 98 DERİN TARİH / 2015 EKİM
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333