Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 60 - Derin Tarih (Mart 2017)

60 - Derin Tarih (Mart 2017)

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-27 12:45:13

Description: 60 - Derin Tarih (Mart 2017)

Search

Read the Text Version

 Avrupa Tarihi ————————————————————————————————————— 1789 Fransız Devrimi sonrasında Vendée bölgesindeki on binlerce Fransız, Cumhuriyetçilere karşı çıktıkları için kendi devletleri tarafından katledildi. Geçtiğimiz yıllarda Ermeni soykırımını inkâr yasası çıkaran Fransa parlamentosu sıra kendi tarihine gelince işi tarihçilere bırakıyor! 50 DERİN TARİH / 2017 MART

——————————————————————————————————————— Vendée Katliamı » Soykırım bahanesi Fransa yüzleşmekten utandığı Vendée katliamının bahanesi olarak, XVI. Louis’in (yanda) giyotine gönderilmesinin hemen ardından patlak veren halk isyanını gösteriyor. Türkiye de Fransa’nın Vendée Soykırımını Tanısın!  AYNUR KIRCI [email protected] olarak adlandırılan Vendée köylü ordusu artık cumhuriyetçi “Mavilere” karşı savaşıyordu. Ç izgi roman yazarı ve kültür-tarih araştırmacısı René Le Honzec, Contrepoints adlı haber sitesinde yayın- Ayaklanmaların kontrolden çıkması üzerine 1 Ağustos lanan “L’Arménie vendéenne” (Vendée Ermenistanı) 1793’te çıkarılan bir kararname asileri kesin olarak ortadan başlıklı yazısında Fransız tarihinin ilk soykırımların- kaldırmayı hedefliyordu. İsyancıların bütün mal varlıkları- dan sayılan ve üç yıl süren Vendée katliamını ele alıyor. Le na el konuldu ve üç yıl sürecek olan katliamlar silsilesi baş- Honzec’in ülkesine yönelik esaslı bir özeleştiride bulundu- ladı. ğunu söyleyebiliriz. Doğru söze ne denir, bu katliamda Fran- sızlar on binlerce Fransızı katletti. İhtilalciler “haydutları katletme” emrini çıkardıktan son- ra kadın, erkek, yaşlı, çocuk ayırt etmeksizin herkesi -Le Le Honzec Fransa’nın sözde Ermeni soykırımını kabul et- Honzec’i kusacak duruma getiren- işkence metodlarıyla top- mesinin Fransız İhtilali’nin bir mirası olduğunu belirterek lu hâlde öldürdüler. başlıyor söze. Fransa’nın bütün dünyanın kendisine imren- diğine inanması; kendisi hariç herkesi otoriter bir mecbu- Kaynaklar katliamda hayatını kaybedenlerin sayısının riyetle aydınlatması gerektiğini düşünmesi de bu mirasın 180 bin ila 600 bin kişi arasında olduğuna işaret ediyor. tezahürü. Kendisinden başka herkesten “gösterişli bir piş- manlık talep ediyor”. Burada bir parantez açalım ve Reynald Secher’in Bir Fran- sız Soykırımı: Vendée (2003) adlı kitabında bunun ilk modern Bu talebin yansımalarını da, Fransız İhtilali akabindeki soykırım olduğunun altını çizdiği belirtelim. ayaklanmaları bahane ederek yapılan katliamlar üzerinden değerlendiriyor Le Honzec. Le Honzec’in yazısında yer verdiği, General François Jo- seph Westermann’ın Aralık 1793’te Paris’e gönderdiği rapor- Kral XVI. Louis’nin Ocak 1793’te giyotine gönderilmesin- daki sözleri Secher’i haklı çıkaracak türden: den hemen sonra 1793-96 yılları arasında sürecek olan Ven- dée isyanı patlak vermişti. (Vendée, Fransa’nın orta-batısın- “Cumhuriyetçi yurttaşlar, artık Vendée yok! Bana verdiği- da, Atlas Okyanusu kıyısında yer alan bir tarım bölgesi). niz emir uyarınca çocukları atların ayakları altında ezdim. Kadınları, yeni haydutlar doğurmamaları için katlettim. Ba- Nüfusun hatırı sayılır bir bölümünü oluşturan Katolikler na yaklaşabilecek bir tane tutsak kalmadı. Hepsini katlet- Fransız ihtilali sonrasındaki cumhuriyet rejimine karşı çı- tim.” karak ayaklandılar. Yeni düzenlemeler Katoliklerin elinden neredeyse bütün yetkileri almayı hedefliyordu çünkü. Fransız tarihinin “hafıza problemine” değindikten sonra -istemediklerini hatırlamıyorlar çünkü- Türk parlamentosu- Önce XVI. Louis’in idamına karşı çıktılar. Devrimin ilk na kayda değer bir çağrıda bulunuyor Le Honzec: yıllarında ise ekonomik gelişmelerden umduklarını bula- mayan köylüler Paris’ten atanan yöneticilerin ve cumhuri- “Fransa kendi tarihini inkâr ettiğine göre katledilen Fran- yetçi rahiplerin otoritesini tanımak istemediler. Hatta bazı sızlar için Türk parlamentosunun bir inkâr yasası çıkarma- rahipler ve soyluların önderliğinde yeni vergileri ödemeyi sına ne dersiniz!” reddettiler. Aynur Kırcı Yoksulluğun körüklediği bu ayaklanmalar ülkenin bir- Viyana’da dil eğitmeni ve doktora öğrencisi. çok bölgesine sıçradı. Karşı devrim başlıyordu. “Beyazlar” 2017 MART / DERİN TARİH 51

 Dosya ————————————————————————————————————————— DOSYA C M Amerika’nın Karanlık Tarihi Y CM Donald Trump’ın Amerika Birleşik Dev- MY letleri Başkanı seçilmesiyle birlikte CY pek çok kadim tartışma alevlendi CMY ve ibre ister istemez yine ta- K rihe kaydı. Derin Tarih olarak ABD’nin geçmişindeki sisleri dağıtmak ve karanlıkta kalmış tarihine ışık tutmak istedik. David E. Stannard Hasan Köni Peter Kuznick 52 DERİN TARİH / 2017 MART

MUTLULUK MÜZ°KAL° 7-77 Yazan: Eleanor H. PORTER Uyarlayan-Yöneten-Şarkı Sözleri: Binnur ŞERBETÇİOĞLU Süha UYGUR 2016-2017 Süha UYGUR 2016-2017 '$5h/%('$<ú 2016 - 2017 Sezonu “Bir Evlilik Komedisi” 100HİSSE-İ ŞAYİA YAŞINDA Yazan: İ. Ahmet Nuri SEKİZİNCİ Yöneten: Tarık ŞERBETÇİOĞLU Süha UYGUR 2016-2017 2016-2017 2016-2017 Genel Sanat Yönetmeni Süha UYGUR www.ibst.gov.tr 2017 MART / DERİN TARİH 53

 Dosya ————————————————————————————————————————— A DAVID E. STANNARD [email protected] talık ve sefaletten hayatını kaybet- man almakla beraber yıkım 50 Hi- merikalıların asıl istilası ti. Hispaniola’da vuku bulanlar, bi- roşima’dan fazlasına bedeldi. His- Kristof Kolomb’un ikinci raz daha uzun bir zaman, yani tek paniola ise sadece bir başlangıçtı. seyahatiyle başlamıştır. bir insan neslinin ömrü kadar za- Sefere yetki veren kra- Ocak 1494’ün başında filo Ko- liyet emirleri bu yolculuk için En- dülüs’teki en iyi gemilerin kulla- nılması ve bu gemilere bölgenin en deneyimli kılavuz ve gemicile- rinin komuta etmesi yönündeydi. Sefere 1200’den fazla asker, denizci ve koloniciyi ve bir mızraklı süvari birliğiyle beş altı rahibi taşıyan 17 gemi katıldı. Yol üzerinde Kanarya adalarında başka yolcular da gemi- ye alındı: koyun, sığır ve keçilerle birlikte sekiz domuz da güverteye ve ambarlara yerleştirildi. Kolomb’un Karayiplere ilk ayak basışından tam 21 yıl sonra, Hispa- niola diye isimlendirdiği, çok ka- labalık bir nüfusa sahip olan ada ıpıssız kalmıştı. Hintli (İngilizce- de Hintli anlamına gelen Indian kelimesi, Kolomb’un Amerika’ya ayak bastığında Hindistan’a ulaş- tığını zannetmesinden dolayı bun- dan sonra Kızılderili anlamında da kullanılmıştır) demeyi tercih ettiği yaklaşık 8 milyon insan şiddet, has- 54 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————— Kızılderili Katliamı lomb’un Yenidünya’sının başkenti yerlinin ölümüne neden olan bu istilacılar ve ataları yüzyıllardır ve- Isabella’yı kurmak için seçtiği His- salgına dair teoriler geliştirdi- ba salgınıyla birlikte yaşıyordu. Ci- paniola’nın kuzey sahilindeki mev- ler. (…) Her halükârda dışarı- ğerleri hastalıktan hasar görmüş, kiye vardı. Ancak gemiler yükünü dan getirilmiş olan bu has- çiçek hastalığı yüzlerinde izler bı- boşaltır boşaltmaz mürettebat ara- talık her neyse, yerli halk rakmıştı; defalarca çeşitli hastalık- sında hastalık patlak verdi ve kısa arasında tarihlerindeki hiç lara maruz kaldıklarından bunla- sürede gemidekilerden birinin ha- görülmeyen bir acımasız- rın çoğunu savuşturabiliyorlardı. tırladığı gibi “sanki biz onların kar- lıkla yayılıyordu. Gonzalo Bundan dolayı ağır fakat -karşılaş- deşleriymişiz” gibi armağan olarak Fernandez de Oviedo “Baş- tıkları yerliler müstesna- nadiren getirdikleri balık ve meyvelerle ge- tanbaşa bütün memlekette öldürücü olan enfeksiyonları git- mileri karşılamaya gelen yerlilere Kızılderililer ölüyordu” di- tikleri her yere taşıyorlardı. sirayet etti. Amiralin (Kolomb) tabi- ye yazar. Ölülerin kokusu bi birkaç gün içinde yerlilerin her öyle yoğun ve iğrençti ki... Amiralin emriyle adanın her yerde ölmelerine karşılık İspanyol- yanına, Küba’ya, Jamaika’ya ve ların ancak üçte birinin hastalan- Getirdikleri salgının yakındaki diğer yerlere keşif dığını kaydetmişti. hemen ardından İspan- grupları yollandı. İspanyol sal- yol askerleri geldi; bunlar gınları hızla yayılmaya devam Kolomb sağlıklı tayfalardan yerlilerden altın veya al- oluşturduğu grupları adanın iç böl- tını nerede bulunacağına ediyordu. Yerliler ise misafirle- gelerini keşfetmeye ve varlığından dair malumat elde etme- rine karşı, Kolomb’un ilk seya- emin oldukları efsanevi altın ma- nin peşindeydiler. Onlar hatinde gözlemlediği nezaket denlerini bulmaya gönderdi. Fakat da hastalıktan mus- ve cömertliklerini hâlâ sürdü- bu adamların çoğu yolda gizemli taripti, bazıları bir hastalığa yakalanarak gemilere ölmüştü. Fa- rüyorlardı. Yerliler tehli- döndüler. kat ada yerli- keli silahlardan öyle- lerinin aksi- sine habersizdiler ki Tarihçiler yıllardır çok sayıda İs- ne Avrupalı Kolomb, “onlara kı- panyolu yatağa düşüren ve birçok lıçları gösterdim, keskin tarafından tutarak bilmeden kendilerini kesti- ler” diyecekti. Ağır silahlar- la donanmış, öl- dürmek ve ka- rın deşmek için eğitilmiş olan, yırtıcı, zırhlı köpeklerin eşlik ettiği yağmacı ve hastalıklı İspan- yol kuvvetleri keşif harekâtı için gittikle- ri her yerde zaten hasta- lıktan bitap düşmüş yerel toplu- luklardan zorla yiyecek, kadın, köle ve arzuladıkları başka şey- leri tedarik ettiler. Kolomb’un birlikleri karaya çıkarak av- lanır gibi, karşılarına çıkan her şeyi, Kolomb’un oğlu Fer- nando’nun neşe içinde dediği gibi “her ne buldularsa yıkıp 2017 MART / DERİN TARİH 55

 Dosya ————————————————————————————————————————— yağmalayarak” hayvan, kuş, yerli KRISTOF KOLOMB kaydedilmiştir. Nihayet sağlığına ayırt etmeden katletmişlerdi. LAIK BIR HAÇLIYDI tekrar kavuşan Kolomb’un adamla- rının çapulculuğuna karşılığı, bun- Kolomb Hispaniola’da gripten ve Kolomb birçok bakımdan sadece ları sistemli bir hale getirmek oldu. muhtemelen başka bir illetten has- o dönemdeki Avrupa, özelikle Mart 1495’te birkaç yüz kişiden olu- talanınca uzun nekahet dönemin- Akdeniz düşünce ve zihniyetinin şan zırhlı birliğiyle süvari bölüğü- de adamları üzerindeki otoritesini son derece faal ve canlı bir teces- nü ve 20 kadar eğitimli savaş köpe- kaybetti. Bu esnada birlikler iyice sümüydü: Bütün endişesi, Hıristi- ğini bir araya topladı. Bu birlikler çığrından çıkarak çalıp çırpmaya, yan olmayan herkesin Hıristiyan hasta ve silahsız yerli kitlelerine öldürmeye, ırza geçmeye ve hayalî yapılması, zaptedilmesi ve ortadan saldırıp binlercesini kılıçtan geçi- altın hazinelerinin yerini söylet- kaldırılması olan bir din bağnazı, rerek kırsal bölgelerde ilerlemeye mek için yerlilere işkence etmeye cennette yaşayan altın ırkın insanla- başladılar. Baskınlarda izlenen yol, başladılar. Kızılderililer ise başıboş rı ve yabani ormanlarda yaşayan gelecek 10 yıl ve sonrasında İspan- İspanyollara etkisiz tuzaklar kura- canavar ırklarla dolu muazzam yollara örnek olacaktı. rak öç almayı deniyorlardı. Fakat ve gizemli bir dünya bulduğunu İspanyol hastalıkları ve askerî kud- zanneden, şahsî zenginlik ve şöhret İşte sefere katılan en meşhur İs- retinin yekvücut olan öldürücü gü- peşinde koşan, kendi döneminin panyol misyonerlerinden Bartolo- cü yerlilerin tahayyül edemeyece- bir Haçlı savaşçısı… Aynı zamanda me de Las Casas’ın yolculuktan ha- ği kadar büyüktü. Sonunda yerliler kendisi gibi inanmayan, bakmayan tırladıkları: en iyi mukabelenin kaçmak oldu- veya davranmayan herkesi hor gö- ğunda karar kıldılar. Kızılderililer ren hoşgörüsüz bir adamdı, öyle ki Kızılderililer ormana girdiğin- İspanyol fatihlerin saldırılarının sırf kendisi gibi olmadıkların dolayı de sonraki adım, süvari bölükleri azgın öfkesinden kaçarken mah- böyle insanların köleleştirilmesi oluşturarak peşlerine düşmek olu- sulleri tarlalarda çürümeye terk veya öldürülmesi işten bile değildi. yordu. İspanyollar onları buldukla- edildi. Böylece yerli halkın dertleri O, Hıristiyan kültürünün bin yıldan rı zaman her birini ağıldaki koyun- arasına, bulaşıcı hastalıklar ve kit- uzun süredir işlediği şeylerin laik bir lar gibi hiç acımadan kesiyorlardı. le ölümlerinin yanı sıra şiddetli aç- somutlaşmasıydı. Bundan dolayı Zalim olmak İspanyollar arasında lık da eklenmiş oldu. Hispaniola yerlilerine dehşet verici genel bir kaideydi; fakat öyle böy- bir şiddet kampanyasına girişmesi le bir zalimlik değil, çok sert mu- “Cennet Hıristiyanların de kimseyi şaşırtmamalı. Hatta ameleyle Kızılderilileri kendilerini gittiği yerse…” diyebiliriz ki Kolomb eğer böyle insan gibi görme veya bir an için bir kıyımı başlatmasaydı şaşırtıcı böyle düşünme cüretinden men Umutsuz Hispaniola yerlileri olurdu. edecek, olağanüstü bir gaddarlık... başka adalara kaçtılar. Bunlardan Bundan dolayı İspanyollar Kızılde- biri olan Hautey isimli bir cacique rak birçoğunu öldürüp kalanları rililerin ellerini keser ve onları bir (Kızılderili kabile reisi) Küba’ya gi- köleleştirdiler; liderlerini ise diri deri parçasının tuttuğu kesik elle- derken halkının hayatta kalanla- diri yakılmaya mahkûm ettiler. Ri- ri sallanır halde bırakarak, “şimdi rından kurtarabildiği kadarını ve vayete göre Hautey’i kazığa bağlar- git ve olanları reisine anlat” diye- sahip oldukları bir miktar altını da ken Fransisken keşişi ondan İsa’ya rek gönderirlerdi. Kılıçlarını ve yi- yanında getirmişti. Oraya varınca iman etmesini istedi, aksi takdirde ğitliklerini esir Kızılderililerin üze- Punta Maisi denilen bir yerde ken- ruhu cennete gidemeyecek, cehen- rinde denerler, bir vuruşta bedenin disiyle gelenleri bir araya topladı neme atılacaktı. Hautey bunu, eğer yarısının kesileceğine veya başla- ve onlara sahip oldukları hazinele- cennet Hıristiyanların gittiği yer- rın kopacağına dair bahse girerler- ri göstererek İspanyol birliklerinin se cehenneme gitmeyi yeğlediğini di. Yakalanan reisleri yakar veya peşinde oldukları şeyin bunlar ol- söyleyerek cevapladı. asarlardı. duğunu anlattı; belli ki kanlı istila- cılar bunlara tapıyorlardı. Bundan Katliamlar devam ediyordu. Ko- Ancak en azından bir reis vardı sonra da halkını bu kötü yabancı- lomb aylarca hasta yatarken asker- ki, Kolomb’un Hispaniola’nın ön- ların zulüm ve açgözlülüğünden leri başıboş kalmıştı. Amiral iyi- de gelen yerli lideri olduğunu dü- korumak için altını yakındaki bir leştiği zaman öldürülen yerlilerin şündüğü bu adam ne yakıldı, ne de nehrin dibine attı. sayısının 50 binden fazla olduğu asıldı. Yakalanıp zincirlenerek hal- ka teşhir edilmek ve hapis hayatı Fakat bu hiçbir işe yaramadı. İs- yaşamak üzere gemiyle İspanya’ya panyollar Hautey ve halkını bula- gönderildi. Ama bu yolculuğa zor- 56 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————— Kızılderili Katliamı lanan Kızılderililerin çoğu gibi Se- lerine çullanmıştı. Askerler de sırf beleriyle burada buldukları herke- si öldürmeye başladılar, sanki bir villa’ya varamadan yolda öldü. eğlence olsun diye keyfî insan öl- sığır sürüsü kesilmişçesine oluk oluk kan akıyordu. Ölenlerin ve öl- dürmekten vazgeçmiyorlardı. mekte olanların bedenlerinin her yanında açılan yaralar korku ve Altın getirmezsen eller Bu dönemde İspanyolların kendi dehşet verici bir manzaraydı. gider kanlı sadizmlerine ilişkin tuttuk- Bu olağandışı katliam, köylüle- rin daha önce İspanyol fatihlere Amiral daha önce birliklerinin ları binlerce kayıt var. Muziplik ol- manyok (sıcak ülkelerde yetişen bir bitki), meyve ve balık ziyafeti gelişigüzel cinayetlerini düzenle- sun diye “bebekleri ayaklarından verdikleri Zucayo köyünde başladı. Buradan başka yerlere yayıldı. Bu mekte gösterdiği kararlılıkla bu yakalayıp annelerinin kucağın- sadistçe eğlencede İspanyolların kaç Kızılderili öldürdüğünü kimse kez de yerlilerin rastgele köleleş- dan çekip alıyor ve başlarını kaya- bilmiyor fakat Las Casas adlı yazar askerlerin kana susamışlığı yatışa- tirilmesini sisteme bağlamaya gi- lara çarpıyorlardı”. Başka çocukla- na kadar ölenlerin sayısının 20 bi- nin çok üzerinde olduğunu bildirir. rişti. Tek aradıkları altındı; bu se- rın bedenlerine de “anneleriyle ve İlgili Dominiken keşişlerin tut- beple adada çocuklar hariç her önlerindeki herkesle birlikte kılıç- tuğu başka bir kayıtsa İspanyol as- kerlerin yerli çocuklara muamele Kızılderiliye üç ayda bir İspanyolla- larını saplıyorlardı.” Küba’da mey- tarzları üzerinde durmaktadır. ra belli bir miktar değerli maden dana gelen meşhur bir olayda, 100 Köpeğe yem edilen bebek getirmeleri emredildi. Altını ge- veya daha fazla İspanyoldan oluşan Birkaç Hıristiyan, kucağında emzikteki bebeğiyle gelen bir Kı- tirene, boynuna asacağı, haracın bir birlik kurumuş bir ırmağın kı- zılderili kadına rastlar; yanların- daki köpek aç olduğundan bebeği ödendiğini gösteren bir işaret veri- yısında durarak kılıçlarını ırmak kadının kollarından çekip alarak onu canlı canlı köpeğe atarlar, o liyordu. Gereken sayıda işarete sa- yatağındaki bileği taşıyla bilediler. da annesinin gözleri önünde be- beği mideye indirmek için atılır. hip olmadığı anlaşılan herkesin el- Birbirlerinin kılıçlarının keskinli- Mahkûmlar arasında yeni doğum yapmış kadınlar olduğu zaman be- leri kesiliyordu. ğini kıyaslama hevesiyle bir görgü bekler olur da ağlarsa onları ba- Hispaniola’nın altın kaynağı İs- şahidinin anlattığına göre şunları panyolların hayal ettiğinden çok yaptılar: daha az olduğu için yaşamak iste- Kılıçlarını çektiler ve kadın, er- yen Kızılderililer gıda üretimi gi- kek, çocuk, yaşlı; hepsi de otur- bi diğer faaliyetlerin hilafına his- muş, savunmasız ve ürkek bakış- selerine düşen miktardaki madeni larla İspanyolları ve kısrakları bulmaya yollanıyordu. Daha önce seyreden bu koyunları, karınlarını Kızılderililer İspanyol katillerden deşerek kesip öldürmeye başladı- gizlenmeye çalışırken başlayan kıt- lar. Ve iki credo içinde bunlardan lıklar artık berbat bir hal bir tanesi bile sağ kalmadı. almış; İspanyolların be- İspanyollar bu olayın raberinde getirdikle- » İşkence listesi kapısı önünde vuku ri yeni hastalıklar- İpe asıp canlıyken karnı bulduğu yakındaki sa zayıf düşen ve yararak bağırsakları büyük eve girerek yetersiz beslenen çıkarmak, diri diri ateşe aynı şekilde kı- yerlilerin beden- vermek, kafa derisini lıç ve hançer dar- yüzmek, bebekleri köpeklere yem olarak vermek, bedeni kılıçla doğramak, elleri kesip sallanır halde bırakmak... 2017 MART / DERİN TARİH 57

 Dosya ————————————————————————————————————————— — » Kıtaya Haç “çakılıyor” Kibir dolu bir edayla bakir kıtaya ayak basan Kolomb’u hediyelerle karşılayanlar. Sağ üstte canını kurtarmak için kaçışan yerliler, solda toprağa haç dikmeye caklarından tutarak taşlara çarpı- ler. çalışan İspanyollar. mamı silahlı İs- yor veya ölmeleri muhakkak olan ormana atıyorlardı. Eğer bu hadise- panyol birliklerinin Las Casas’ın şahit olduğu başka lerden bazıları, ya- tehlikesi giderek bü- bir olay şöyle: kın geçmişte My Lai, yüyen ve artık isyana İspanyollar insan kanı dökmek için her türden acayip zalimlikler Song My ve diğer Vietnam doğru giden hırslarını tatmin icat etmekten zevk duyuyorlardı; bu icatlar ne kadar zalim olursa o köylerindeki kıyımları hatırlayan etmek için repartimiento, yani Kı- kadar iyiydi. (Bir seferinde) boğul- mayı engellemek için ayak par- okurlara tiksindirecek derecede ta- zılderili tahsisatları adını verdiği, maklarının yere değeceği kadar al- çak ve uzun bir darağacı kurarak, nıdık geliyorsa bu aşinalık İspan- -sonraları gözden geçirilmiş bir şe- 13 (yerliyi) aynı anda Kurtarıcımız İsa ve 12 havari adına astılar. Kızıl- yolların terör seferlerini tanımlar- kilde encomiendas sistemi de deni- derililer askıda ve canlıyken İspan- yollar güçlerini ve bıçaklarını on- ken kullandıkları “pasifleştirme” len- bir program oluşturdu. Bu sis- lar üzerinde deneyerek bir darbede göğüslerini yarıp bağırsaklarını dı- terimiyle kuvvetlenmektedir. An- tem sadece toprakların değil, aynı şarıya döktüler; daha kötüsünü ya- panlar da vardı. Sonra yerlilerin cak Vietnam’daki o dehşet verici zamanda bütün halklar ve toplu- parçalanmış bedenlerini samanla sarmalayarak diri diri ateşe verdi- katliamlar, sırf çapları bakımın- lukların da bölünmesini ve burala- dan 500 yıl önce sadece Hispaniola ra sözüm ona bir İspanyol efendi- adasında vuku bulan olayların ya- si tahsis edilmesini öngörüyordu. nında hiç kalmaktadır: Kolomb’un Bu efendi halkına istediği her şeyi 1492’deki gelişinde 8 milyon civa- yapmakta serbestti, ekin ektirebi- rında olan ada nüfusu 1496 yılı çık- lir, madenlerde çalıştırabilir ya da madan üçte bire, sonra da yarıya Carl Sauer’in dediği gibi “sınırsız indi. 1496’dan sonra artan bir şey olarak hiçbir tazminat vermeden” varsa, o da ölüm oranıydı. her türlü işi yaptırabilirdi. Kolomb bölgeyi ve halkını müm- Sonuç zulmün iyice artması ve kün olduğunca sömürmek ve ta- muazzam insan kıyımı yangını- 58 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————— Kızılderili Katliamı nın büyümesi oldu. Sadece toprak- » Amerika’nın Soykırım Tarihi, David E. Bazıları intihar etti. Birçoğu çocuk tan sökülen kısa vadeli maddi zen- Stannard, Gelenek Yayınları, 2004. sahibi olmayı reddetti; çünkü ken- ginlikle ilgilenen Hispaniola’daki dileri İspanyol zulümlerine katlan- İspanyol yöneticiler kölelerini bil- Yerli halkın soyu tükendi salar bile evlatlarının da ancak kö- medikleri yerlere gönderdiler. Las le olacağının farkındaydılar. Casas Casas’ın hatırladığına göre “ma- Köleler bazen hastalık, kötü bes- şunları yazıyor: denlere giden yollar karınca yu- lenme ve yorgunluktan bitap dü- vaları gibiydi” ve buralarda onları şüp daha fazla iş çıkaramadıkla- Hiçbir suçları olmadığı halde yiyecekten dahi mahrum ederek rı zaman çalıştıkları madenler ve krallıklarının, memleketlerinin, yere yığılana kadar çalışmaya mec- tarlalardan kovuluyorlardı. Las Ca- özgürlüklerinin, hayatlarının, ka- bur ettiler. Kızılderililer madenler- sas’ın tahminine göre Kızılderili rılarının ve evlerinin ellerinden de mineros ve tarlalarda estancieros kölelerin ancak yüzde 10’u bunu alınışına şahit oldular. Halklarının olarak bilinen İspanyol gözcülerin görecek kadar yaşıyordu: her gün İspanyolların insanlık dı- nezareti altında çalıştıkları ma- şı ve zalimce muameleleriyle, at- denler ve tarlalarda koyun gibi gü- Evlerine gitmelerine izin veril- ların ayakları altında çiğnenerek, dülüyorlardı. Bu gözcüler “Kızılde- diği zaman çoğu zaman orayı terk kılıçlarla doğranarak, köpeklere rililere öyle sert ve insanlık dışı edilmiş halde buluyorlar ve yiye- yedirilerek veya parçalatılarak kat- muamelelerde bulunuyorlardı ki cek bulmak için ormana gidip öl- ledilişini, birçoğunun akla gelme- onları gece gündüz dayakla tekme, mekten başka çareleri kalmıyordu. dik nevai türlü işkenceye maruz yumruk ve kırbaçla çalıştıran ve Hasta oldukları zaman, ki bu tür bırakılarak diri diri mezara gömü- köpeklerinkinden pek farkı olma- işlere alışık olmayan narin yapılı lüşünü gördükleri için daha fazla yan adlarla çağıran cehennem ze- insanlar olduklarından bu çok sık mücadele etmeden kendilerini on- banileri gibiydiler”. olurdu, İspanyollar onlara inanma- lara dilediklerini yapabilecek olan dıklarından tembel köpekler diye- düşmanlarının ellerine bırakarak Bazı Kızılderililerin buradan rek tekme tokat dövüyorlardı. Has- bahtsız yazgılarına teslim olmaya kaçmaya teşebbüs ettiklerini söy- talık kesin olarak ortaya çıktığında karar verdiler. lemeye gerek yok. Bunların peşine ise artık hiçbir işe yaramayacakla- av köpekleri salınıyor, bulunduk- rından dolayı 20-80 fersahlık yol- 1496’da Hispaniola’nın nüfusu 8 ları zaman eğer oracıkta parçalan- culuk için yanlarına ibraz manyok milyondan 4-5 milyona düşmüştü. mazlarsa geri getirilerek hem ken- vererek evlerine gönderiyorlardı. Bu sayı 1508’de 100 binin, 1518’de dilerinin, hem de orada durarak Bunun üzerine nehre düşer ve bu- 20 binin altına indi. 1535’e gelindi- olanları seyretmeye zorlanan diğer rada çaresizlik içinde ölürlerdi; ba- ğindeyse bu iç karartıcı konunun Kızılderililerin ıslahı için göster- zılarıysa daha fazla dayanır, ancak önde gelen uzmanlarının deyişiy- melik bir mahkeme kuruluyordu. çok azı evlerine dönmeyi başarırdı. le “her türlü pratik amaç bakımın- Bazen yolumun üzerinde cesetlere, dan yerli halkın soyu tükenmişti”. Kaçaklar, visitador’un (İspanyol bazen de ölüm acısıyla soluk soluğa gözcü-hakimin) ve savcının, yani inleyerek “açım, açım” diye feryad Bir insanın ömründen daha kısa onların asi köpekler ve hiçbir işe edenlere rastlamışımdır. bir sürede, binlerce yıldır anayurt- yaramaz kimseler olmakla suçlaya- larında mukim olan milyonlarca rak ağır cezalarını talep eden sözde Mutlak bir çaresizlik karşısında kişinin mensup olduğu bir kültü- dinî amirin önüne çıkarıyorlardı. kalan Kızılderililer hayatlarından rün kökü kurutuldu. Karayiplerde- Visitador onları bir direğe bağlatı- kolayca feragat etmeye başladılar. ki civar adaların yerlileri de aynı yor ve kasabanın en şerefli insanı akıbete uğradı. 20. yüzyılda Yahu- olarak kendi elleriyle demir kadar dilere, Çingenelere, İbolara, Ben- sert olan kadırgalarda kullanılan gallilere, Timorlulara, Kamboçya- türden katranlı bir denizci kırbacı- lılara, Ugandalılara ve daha birçok nı alarak açlıktan bir deri bir ke- halka karşı girişilen tüyler ürperti- mik kalmış çıplak bedenlerinden ci soykırımların hiçbiri, tamamen kan akıncaya kadar kırbaçlıyordu. masum bir halkın bu kadar büyük Sonra durup bunu bir daha dener- bir kısmını imha eden bu soykırı- lerse aynı cezaya çarptırılacakları mın yanına yaklaşamamıştır. tehdidiyle onları ölüme terk edi- yordu. Not: Bu yazı David E. Stannard’ın American Holocaust (Amerika’nın Soykırım Tarihi, Çeviren: Türkan Çolak, Gelenek, 2004) kitabından derlenmiş ve sadece bazı kelimelerde tasarrufa gidilmiştir. DT 2017 MART / DERİN TARİH 59

 Dosya ————————————————————————————————————————— © Fotoğraf: SEDAT ÖZKÖMEÇ Uluslararası Siyaset uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni’ye sorduk  KONUŞAN: OLCAY CAN KAPLAN İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Köni ile ABD’nin tarihini ve dünyanın efendisi olmak amacıyla gerçekleştirdiği askerî ve siyasî faaliyetlerini konuştuk. ABD nasıl ‘hâkim güç’ haline geldi? CIA hangi darbeleri organize etti? Trump ABD’de neleri değiştirecek? Ortadoğu’dan sonra yeni çekişme bölgesi neresi? “Amerikan yüzyılı”nı neler bekliyor? Cevaplar şaşırtacak… 60 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————————— Söyleşi ABD’de “Demokrasi” Değil “Lobitokrasi” Var George Modelski’nin teorisine göre 20. yüzyılın başat Türkiye’deki 1946 seçimlerini Marshall Planı’na bağla- gücü ABD. Peki bunu nasıl başardı? yabilir miyiz? Asıl güç Avrupa idi, bilhassa İngiltere. İki büyük Evet, Türkiye Marshall Planı dâhilinde ABD’den savaş İngiltere’yi aşağıya çekti. Onun yerine bir baş- destek alabilmek için 1946’da ilk çok partili seçimi ka gücün geçmesi gerekiyordu. Bu, 1919’da içine ka- gerçekleştirdi. Demokratikleşme vs. bu sayede geldi. panmış ve Avrupa’daki çekişmelere katılmamış bir devlet olacaktı. ABD’nin bu anlamda ilk güç deneme- Marshall Planı’nın ABD’ye geri dönüşümü ne oldu? si Latin Amerika’da kendini gösterdi. Sonra Kalifor- ABD yardım kapsamında dünyaya liberal ekonomi niya civarında tuz madenlerinin bulunduğu bölge- deki yatırımlarıyla ekonomik yükselişe geçti. Fakat ve demokrasi modelini dayatınca Rusya bunu kabul 1929’daki büyük iktisadî buhranı önleyemedi; Avru- etmeyerek kendi bloğunu oluşturdu. ABD 2. Dünya pa’da ABD mallarını satın alacak mecal kalmamıştı Savaşı sonrasında Avrupa’dan bilim adamları getirtti çünkü. Bunun üzerine yeni bir sosyalist politikaya ge- çünkü teknolojik ilerleme gerekiyordu. çildi. Ancak bu defa 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Bu, bir ekonomi harbiydi. ABD’nin üretim gücünde sıçra- 1945’ten günümüze kadarki dönem için “Amerikan Yüz- ma yaptı. İlginçtir, Rusya’ya 2 senede 8 bin uçak üre- tip verdi. İş gücü olarak da o zamana kadar atıl du- yılı” demenizin sebebi bu bilim adamları mı? rumda olan kadın işçileri kullandı. Evet, Alman ve İtalyan bilim adamları… ABD on- Savaştan sonra harbin sebebini incelediklerinde lara yaptırdığı atom bombasını Japonya’ya ilk attığın- para ve yatırım eksikliği olduğuna karar verdiler ve da Japonlar teslim olmuştu ancak bir deneme yaptı Marshall Planı’nı ortaya attılar. Buna göre demokratik ABD. Bu, onu 1 numara yapan güç gösterisi olacaktı. ülkelere ABD’den destek akacaktı. Bunu temin için “Amerikan yüzyılı” dememin sebebi hem ekonomi, Paris merkezli istasyonlar (Amerikan Tüketim Koope- hem sosyal, hem de askerî yapıda 1 numara olması. ratifleri) kuruldu. ABD’den bu istasyonlara belli bir fi- Az önce de belirttiğim gibi bir ara İngiltere zirvedey- yatla satılan ürünler burada bir miktar kârla halka di; 1945’ten sonra yerini Amerika aldı. arz ediliyor; kazanç da ABD’ye ödeniyordu. Ayrıca bu mallar Amerikan gemileriyle taşınmak mecburiyetin- Avrupa 2. Dünya Savaşı’ndan sonra alt yapı yatı- deydi. Para istediğinizde ABD kendi finans kuruluş- rımlarına -bugünkü parayla- 2 trilyon dolar yatırmış- larından temin edip ihtiyacı olanlara devrediyordu. tı. Temel sanayi 1960’lara kadar ABD’den Avrupa’ya Böylelikle ABD finans kuruluşları dev gibi büyüdü. akmış, bu da savaş sanayii sayesinde gerçekleşmişti. Mesela Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kurdurmuş Tabii dünya o sırada petrole muhtaç. Teksas ise ABD; çünkü kendi üretimini emebilecek bir kapasite petrol cenneti. 1890’lardan beri kuyular açılıyor. Bu, sağlayacaktı. O zamanlar Almanya ve Fransa çekişme ABD’yi 1 numaralı zengin devlet hâline getirdi. Aka- hâlinde; ABD de hemen müdahale ediyor. Paris’teki binde İngiltere ile birlikte 2. Dünya Savaşı sonrasının ABD elçiliğinde yapılan konuşmalarda ABD’nin Av- yapılanmasını planladılar. 1944’te kurulan Dünya rupa’dan daha az nüfusa sahip olmasına rağmen da- Bankası ile bu yapılanma iktisadî anlamda kurum- ha fazla gelir sağladığı, çünkü ekonomik olarak fe- laştı. Yatırım yapacak olana kredi verildi. 1945 so- deral yapı içinde daha net karar aldığı vurgulanıyor. nunda kurulan IMF’den (Uluslararası Para Fonu) ise Böylece ABD, Avrupa’da federatif yapıyı teşvik ediyor. -ithalat-ihracat açığınız varsa- borç alınabiliyordu. Avrupa Birliği’ni kuranların hemen hepsinin Mars- Böylelikle yatırımlar olduğu müddetçe iş bulunacak hall fonunda ve Amerikan ekonomik kurumlarında ve savaş olmayacaktı. 1947’de kurulan GATT (Gümrük çalışmış olduklarını düşünürsek AB’nin kuruluşuna Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması) ile gümrükler ABD’nin ön ayak olduğunu söyleyebiliriz. eşitlenip malların serbest dolaşımı sağlandı. Avrupa tarihi 1950’lere kadar savaş tarihidir. Sis- temi Amerika kurduruyor; çünkü Amerikan kapita- lizminin ürettiği malları tüketecek potansiyel Avru- pa’da var. Çin’e naylon kadın çorabı satamazsın; 2017 MART / DERİN TARİH 61

 Dosya ————————————————————————————————————————— viski, lüks eşya satamazsın. Bir de ta- için ABD’nin yolunu tuttu ama eli boş daşı bir öğrenciyim” dedim. Katılmak bii Rusya var. ABD sosyalizmi de kul- döndü. 1958 yılında büyük bir deva- isteyip istemediğimi sordular, katıl- lanarak, “Marks Allahsız, kitapsızdır” lüasyon baş gösterdi: Dolar 9 TL oldu. madım. Durum böylesine vahimdi. diyerek kendine müttefik topladı. Çünkü ABD’den dolar akışı sağlana- Oda arkadaşım savaşa gitmemek için Böylelikle Amerikan malları tüketen mamıştı. Bu sırada orduda kıpırtılar Kanada’ya kaçtı. Vietnam Savaşı eko- büyük bir kitle oluşturdu. 1890’lar- baş gösterdi. Bunun üzerine Mende- nomik yapıları sarstı. Ve arkasından da Latin Amerika’yı tamamen kont- res Rusya’dan borç para almaya karar 1973’de Ortadoğu… rol altına aldığında kendisini istisnaî verdi. Fakat Rusya seyahatine bir haf- bir devlet olarak sundu. “Dünyaya ba- ta kala 27 Mayıs darbesi yaşandı. Ar- ABD’nin Ortadoğu’ya ilgisi o tarihte mi rış, modernizasyon, insan hakları ge- dından 1961 Anayasası… Kıbrıs için tirmek için varız” söylemine sığındı. 1964’te hamle yapmaya kalktık, ay- başladı? Ancak bu yapı, kendisine karşı çıkan nı yıl içinde Johnson Mektubu geldi. Amerika’nın Ortadoğu’ya ilgisi pet- ve çıkarlarına uymayan ülkelerde re- “NATO’ya verdiğimiz silahları maksa- jim değişikliği yaptırma davranışına dı dışında kullanamazsınız” diye bi- rolden kaynaklanır. İlk olarak 1935’te dönüştü. zi tehdit ediyordu. Sadece bizi değil; Suudi Arabistan’la yaptığı petrol an- 1953’te Musaddık, “Bu petrol İran’ın laşmasıyla ortaya çıktı. 1. Dünya Sa- Azgelişmiş ülkelerde ordu refor- petrolüdür, biz çıkarıp satacağız, ni- vaşı sonunda İngiltere ekonomik an- munda ısrar ederler. Osmanlı’nın çö- ye Batılılar burada?” diye soracak ol- lamda çökünce Ortadoğu’nun güney küşü esnasında da aynısını yaptılar. du; hemen ordu eliyle gönderildi. Ül- kısmında ABD başat güç konumuna Osmanlı devrinde Tophane kurduk; ke içindeki idareyi götürmenin en iyi geldi. Sonra Suudları Ruslara karşı subayları Alman, Fransız… Çanakka- yolu askerî müdahaledir. İslamî ayaklanmalar çıkarmak için le’de bile komutan Alman. Ama kaza- kullandı. Suudi Arabistan çok zengin- nan biz oluyoruz tabii. Orası derin, Bunlar CIA tarafından tertiplendiği ka- leşti. 15 bin insan bambaşka bir hayat nasıl yorumlarsan. Bu şekilde ABD tarzına geçti. Biliyorsunuz Avrupa’da 1947’de Truman Doktrini ile Türki- bul edilen darbeler mi? evler, barlar vs… Sonraki yıllarda bu ye’ye 100, Yunanistan’a 300 milyon Aynen. Yazılmasa da herkes bi- daha da arttı. Mesela 1979’da Afganis- dolar verdi. Ordular memnun tabii tan Savaşı sırasında ABD Suudlar eliy- ama yedek parçayı Amerika’dan ala- lir ki Türkiye’de gerçekleşenlerde de le oradaki İslamî grupları silahlan- caksın, elin mahkûm. ABD parmağı vardır. FETÖ’nün orta- dırdı, Ruslarla savaşsınlar diye. ABD okul mezunu lideri bu kadar büyük istihbaratı-Suudlar-Usame Bin Ladin Darbelerde ABD parmağı bir analiz yapabilir mi? O zaman kor- bağı kuruldu. Sonra Pakistan istihba- generale ne gerek var? Adamı alıp ge- ratı dâhil oldu ve ortaya Taliban çık- Truman Doktrini’yle birlikte o zamana tirseydik ortaokuldan! ABD’nin izleri tı. Taliban El Kaide’yi doğurdu, ondan çok açık şekilde belli oluyor ve bu ya- ayrılanlar da DEAŞ’ı. kadar Prusya sistemiyle disipline edi- pılanma elan devam ediyor maalesef. ABD bir lobitokrasidir len Türk ordusu Amerikan sistemine Amerika’nın zenginleşmesi ve Av- Silsile devam ediyor. dönüyor, öyle değil mi? rupa’ya bunu taşıma isteği var ama Tabii. ABD istikrarsızlık ve çatışma Aynen öyle. Hatta ABD MİT’in pa- Amerikan rüyası bir yerde kırılıyor. Bu yaratıyor, silah satışları artıyor. Fakat rasını veriyor, istihbarat öğretiyor hiç istihbarat desteği sağlarsan, silah ve- bilmiyormuşuz gibi! Sonra da Rus- kırılmayı Vietnam’la başlatmak doğru rirsen bir gün bütün bunlar sana ge- ya’dan korkutup NATO’ya sokuyor. ri dönebilir. Nitekim 11 Eylül’de dünya mu? çıplak gözle bunu müşahede etti. Me- Böylelikle darbeler dönemi başlıyor. Vietnam’la başlatabiliriz. Savaş sela NATO’nun üyelerine yönelik da- yatmalardan biri de Amerikan silah- 1940’ların sonlarına doğru dünya gene- harcamaları batık giderlerdir. Topu larının kullanılması şartıdır. Türkiye atıyorsun, güm! 100 bin dolar gitti! Çin füze sistemini almak istediğinde lindeki darbelerle görüyoruz bunu. Karşılığında üretim yok. Bu paraya bi- kabul etmediler. Neden? ABD silah en- Darbeler ne zaman oluyor? ABD’nin zim orada iyi bir lokanta açarsın! Do- düstrisinin ağırlığını kırmak isteme- ların altına endeksli olmasından vaz- diler de ondan. Ama Yunanistan ada- tayin ettiği sistemin dışına çıkıldığı geçildi; çünkü devlet daha fazla para larında Rus S-300 füzeleri var. Ona bir anda! Amerika’yı korkutan bir başka basmak zorundaydı. Amerikan orta şey söyleyen yok! Böyle ikircikli, birbi- unsur da Sputnik. Biliyorsunuz Rus- sınıfı aşağı çekildi. İşte bu çekilişin rine uymayan politikaları var. lar 1949’da atom bombasını geliştir- ilk aşaması Vietnam’da tezahür et- mişlerdi. Fakat 1957’de Sputnik yapay miştir; korkunç bir harcama var çün- Ya siyasî sistem? uydusu uzaya fırlatılınca erişilmez sa- kü. 1971-72’de Amerika’da öğrenciy- O da tuhaf. Türkiye’dekiler “ABD yılan ABD, Rus füzelerince ulaşılabi- dim. O sene sınıfı geçemezsen hemen lir hâle geldi. Bunun üzerine ABD’de askere alıyorlardı. Bir yazı da bana demokrasisi” diyor da, ben “ABD lo- korkunç bir silahlanma yatırımı baş- geldi: “Hasan Köni, ABD Hava Kuvvet- ladı. Bu arada Türkiye NATO’ya dâhil leri bekliyor.” “Yahu ben Türk vatan- olmuş, nüfusu artmış, yatırımlar hız- lanmıştı. Hasan Polatkan ilk köprü 62 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————————— Söyleşi bitokrasisi” diyorum. Lobilerin yöne- HASAN KÖNI KİMDİR? timi yani. Türkiye-Yunanistan ara- sında sürtüşme varsa hemen Yunan 1946 İstanbul doğumlu. Saint Joseph Lisesi’ni ve Ankara Üniversitesi Siyasal lobisi devreye giriyor. 1915 olayları Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. “Uçaklara Karşı Girişilen Eylemlerin Uluslararası Hukukta mı dediniz, karşınızda Ermeni lobi- Doğurduğu Sorunlar” başlıklı teziyle aynı fakültede doktorasını tamamladı. Doktora si! Ortadoğu akla gelince Siyonist lo- sonrası çalışmalarını 1977-79’da Michigan State Üniversitesi’nde yaptı. 1982’de Ka- bi devrede. İran çıkarlarına aykırı ha- lifornia Üniversitesi’nde, 1990-91’de John Hopkins Üniversitesi’nde misafir öğretim reket ediyor bahanesiyle İsrail ABD’yi üyesi olarak bulundu. 2009’dan beri Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler dilediği gibi yönlendiriyor. Ama bir Hukuku Anabilim dalı başkanlığını sürdürüyor. yandan da Haşdi Şabi ile İran’ı Irak’ta muharip kuvvet olarak kullanıyor. Kitapları: Amerika’nın Uluslararası Politikası, Ekim Yayınevi, 2007. Okuduğumuz hemen bütün me- Son Küresel Kart: Amerikan Turanı, Hayy Kitap, 2007. tinlerde ABD’nin dış politika ve eko- Kaos - Batı Hakimiyetinin Çöküşü, Wizard Yay., 2016. nomideki rasyonelliği övüldü. Bir örnekle açıklayayım; bir pantolon al- mak istiyorsun, gezer, en kalitelisini en uygun fiyata alırsın. Ama patron seninle geliyor ve “kardeşimin oğlun- dan alacaksın” diyor. “Ama o pahalı” diyorsun, kabul etmiyor. İşte bu yüz- den ABD’nin bütün politikaları irras- yonel. (Fakat kitabî bilgide tamamen rasyonel!) Lobitokrasiden kaynakla- nır irrasyonalite. Biliyorsunuz, İsrail’in kuruluşuna 1917’de Lord Walter Rothschild karar veriyor. Siyonist lobiyi iyi tanımak lazım. Bütün dünyada birbirlerine acımasız şekilde bağlıdırlar. 1941- 42’de “Almanya’da Yahudiler toplama kamplarına alınıyor” diye korkunç haberler çıkmıştı ABD’de. Ama David Rockefeller Yahudi olmasına rağmen Alman denizaltılarına Kanarya ada- larında petrol sattı. Sebebini sorduk- larında “business” cevabını verdi! İş başka, arkadaşlık başka… Öyle diyor. Bu yapı içinde bulun- duğunuz müddetçe sisteme uymak, hazmetmek zorundasınız. Yoksa sis- tem sizi dışarı iter. FETÖ diyoruz, değil mi? Arkasındaki ZETÖ’yü bul- malıyız; ama biz gardiyan dövmekle meşgulüz. Asıl mesele Adalet Bakanı- nı bulup ortaya çıkarmak. Gardiyan Adalet Bakanından habersiz hareket edebilir mi? FETÖ gardiyan! Öbür sis- temlerde de öyle, ABD hep birilerini kullanmıştır. Korkunç bir yapı bu. Trump’ın “devletlerin iç işlerine ka- rışmayacağız, rejim değişikliği yap- mayacağız” sözleri bu sebeple olduk- ça önemli. Ama onun geleceğinin ne olacağını da bilmiyoruz. 2017 MART / DERİN TARİH 63

 Dosya ————————————————————————————————————————— Trump demişken, ABD Başkanlığına Mahkeme kendi içindeki demok- Irak Savaşı öncesinde Saddam’ın elin- giden süreci nasıl değerlendiriyorsu- rasiyi göstermelik de olsa ortaya koy- nuz? mak istedi. Ama belki o da zaman deki kitle imha silahları konuşuluyor- içinde değişecek. Trump’ı getiren olay, Ortadoğu’da- du. Gördük ki Irak bunları hiç üretme- ki askerî harcamalardır. Dünya Ban- Suç var, ceza yok! kası eski başkanı bir yazısında böl- miş. geye yönelik askerî harcamaların Peki “Amerikan rüyası”nın neresinde Çarşaf çarşaf gazete yazıları ya- 6 trilyon dolar olduğunu belirtiyor. 2008’deki ekonomik krize rağmen duruyor bu karar? Amerikan halkının yınlandı, Genelkurmay Başkanı Co- harcamalar devam etti. Bu krizde lin Powell resimleri göstererek basın Amerikan halkı Wallstreet’i basmış- yüzde 40’a yakını göçmen çocuğu. Ka- toplantıları yaptı. Biz de diyorduk ki tı, 1929’a benzer bir bunalımdı. Irak’ta okullarda okutulan fizik ki- rarı nasıl kabul edebilirler? taplarında bile ilkel fizik öğretiyor- Trump’ın 7 Müslüman ülkeye koyduğu Toplum zenginken insan hakları- lar, hangi bilgiyle yaptılar bu silahla- vize yasağı ve akabinde mahkemenin rı? Var, dediler. Gittiler ve elleri boş bunu iptal etmesi de çok tartışıldı. na saygıda kusur edilmez. Ama zor- döndüler. 150 bin adam öldü yahu! luklar çekmeye başladığında hâlâ Hiç mi karşılığı olmayacak bunun? saygılı kalabiliyorsan değerlerin tu- tarlı demektir. Bu, dışarıya karşı bir Ebu Gureyb cezaevinde yaşananlar var baskı, tehdit aracı. ABD insan hakla- rıyla ilgili ne yapması gerektiği hu- bir de. Dünya kamuoyu da gerektiği susunda bir ülkeye baskı yapabiliyor. Ama Türkiye’den bir heyet gidip, “si- kadar tepki göstermedi. Ülkemizde- zin siyahilere ve yerlilere yönelik in- san hakları standartlarınızı inceleye- ki en ufak hadisede CNN, BBC kesinti- lim” diyemiyor. Uluslararası sistemin en büyük zaafı, güçlü devletlerin ce- siz yayın yapıyor ama sıra kendilerine zalandırılamaması. gelince dut yemiş bülbüle dönüyorlar. Çünkü sistemin kurucu unsuru onlar... Evet. Mahkeme kararı uygulana- Çifte standart değil mi bu? Bizim yazdığımız siyaset bilimi ki- madıktan sonra bu karara gelene ka- darki hukukî sürecin bir kıymeti ka- tapları taş çatlasa 1500 adet satıyor. lır mı? 1990’lı yıllarda Türkiye’de çok ABD ise İngilizcenin de avantajıyla meşhur bir aşiretin lideri elektrik bütün dünyaya aynı anda servis ede- borçları sebebiyle 5 yıl hapis ve borç- biliyor. Bugün Hindistan’dakiler bile 1915’te yaşananlar hadiseleri, Erme- larını faiziyle ödeme cezasına çarp- nilere ne olduğunu biliyor. Neden? İn- tırılmıştı. Ama aşiret yetkilileri li- giliz istihbaratı öyle yayınlar hazırla- derlerini teslim etmediler, deyiş tıp dağıttırıyor ki inanamazsınız. yerindeyse gelin de alın dediler. Bir örgüt var: UKASA. İngilte- Aradan geçen onca yıla rağmen re, ABD, Kanada, Yeni Zelanda ve hapis cezası infaz edilemedi. Ne- Avustralya istihbarat işbirliği ve ko- münikasyon örgütü. Almanya gibi den? Çünkü 10 bin silahlı ada- yan ülkeler de destek veriyor. Mesela mı vardı. ABD’nin dünya hâ- ABD’de ders veren bir üniversite ho- kimiyeti de buna benziyor. cası ertesi yıl Avustralya’da ders ve- rebiliyor. Onun yazdığı ya da öner- Yapacağını yapıyor, iş cezaya diği kitabı hem ABD’deki, hem de gelince ‘sıkıysa gelin’ diyor. Avustralya’daki öğrenci alıyor. UKA- Uluslararası hukuk kendi SA’ya üye bütün ülkelerde aynı kitap- sistemlerini yönetmeye ya- lar okunmuş oluyor. Bizde ise İstan- bul’daki iki üniversitenin hocası sırf rıyor. Örneğin Uluslararası çekememezlik yüzünden farklı kitap- Ceza Mahkemesi savaş suç- lar okutuyor. lularını yargılamak için kuruldu. Ama bütün Afri- İletişim çağını Batılılar açtı. Face- ka liderleri ceza mahkeme- book, Twitter vb. platformlar üzerin- sindeyken ABD anlaşmayı den sosyal medyanın kontrolünü de imzalamadı. Deniz huku- onlar sağladı. Siber saldırı gibi tek- ku anlaşmasını da imza- nik işler ortaya çıktığında da onla- lamadı ve bütün dünya bu- rı görüyoruz. Sen bunun arkasında nu seyretti. ABD suç işliyor emekleyen bir güçsün, teknoloji üre- ama cezalandırılmıyor. temiyorsun. Tank yapıyorsun, moto- runu üretemiyorsun. Bir örnek ve- reyim: Mahir Kaynak’ın kızı Deniz 64 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————————— Söyleşi Ülke Arıboğan Bahçeşehir Üni- ABD insan haklarıyla burada; bizim hiç ilgimiz yok. versitesi’ne rektör olduğunda he- ilgili ne yapması ge- Bir öğrencim vardı, “Türk mü- yecanla gelip “250 bin dolarlık rektiği hususunda bir sün?” dedim, “Türkem” dedi. bir araştırma ödeneği aldık, uça- ülkeye baskı yapabili- “Hangi Türksen?” dedim, “Ya- cağız” dedi. Harvard’a yetişiyo- yor. Ama Türkiye’den kut” dedi. “Para var mı sizde, ruz diye düşünüyor. “Harvard’a bir heyet gidip, “sizin nasıl geldin?” dedim, “Babam bir bakalım” dedim, 3,5 milyar siyahilere ve yerlilere elmas madeni ortağı, buradan dolar! “Tabii, 3056 yılında aynı yönelik insan hakları ABD’ye gideceğim” dedi. Gör- seviyeye geliriz!” dedim. Bizdeki standartlarınızı ince- dünüz mü? Oradaki adamla iyi bütün üniversitelerin ödenekle- leyelim” diyemiyor. ilişkiler kurmalıyız. Soy bakı- rini toplasak Harvard’a yaklaşa- mından yakınlar. Japonya’ya ge- mıyoruz. için bu bölgenin uluslararası hukuk- mi gönderiyoruz; Ruslarla anla- taki yerini sordular. “Kuzey Kutbu şalım, bir gemi de Yakutistan’a Yeni çekişme Afrika’da hukukuna göre her ülke izdüşümü- gönderelim. Ne kaybederiz? Çin ne gelen yerde hak sahibidir” dedim. daha 1920’de Kuzey Denizi’n- Amerika’nın Uluslararası Politika- Ama kendilerinden öğrendim ki böl- deki adalarla ticaret anlaşması gedeki buzullar eriyince Çin Bering yapmış. “Uyuyan Güzel”iz her sı adlı kitabınızda çekişme coğraf- Boğazı’ndan geçerek, yani Asya ve zamanki gibi… Avrupa’yı kutup bölgesinden aşarak yasının Afrika’ya kayacağını ön- Rotterdam’a bir yılda 3 milyon ton Trump’a dönecek olursak, Rusya mal taşımış. görüyorsunuz. Afrika’da Çin-ABD ile iyi ilişkiler kurup Çin’i düş- Kimsenin haberi olmuyor mu peki? rekabeti mi yaşanacak? Türkiye olarak ‘Tarzan’ gibi dav- man olarak görmesinin sebep- ABD ve Çin bölgede teknik ve randığımız için haberimiz yok. Rus- lerinden biri de değişen dünya kon- altyapı yatırımları yapıyor, tüke- ya Arktik bölge komutanlığı kur- tim malları pazarlıyor. Ayrıca di- muş. Onu takip eden ABD ve Kanada jonktüründe Rusya-Çin bloklaşmasının ğer ülkelere yatırım için kredi sağlı- da askerî komutanlık kurmuşlar. Sü- yorlar. Borçlandırıyorlar yani. veyş Kanalı’ndan 1,250 km daha kı- önünü kesme düşüncesi mi? sa burası. Ticaret rotası oraya dönme- Kesinlikle öyle. Danışmanı Henry Niçin Afrika? Ondan sonra hangi coğ- ye başlamış. O yollar açılınca ABD de Kanada üzerinden mal göndermeye Kissinger ermiş bir Yahudi artık. rafyaya sıra gelecek? başlamış, Panama kanalını es geç- 1973-77 yıllarında ABD Dışişleri Ba- Çin diyor ki tarih boyunca hiç sö- miş. Kanada’dan çıkıyor, Rusya’nın kanı olarak görev yaptığını hatırla- üstünden Çin’e ve Japonya’ya mal gö- yın. ABD için Şangay bloğu çok faz- mürge faaliyetimiz olmadı, size za- türüyor. la büyüdü. İran bu blokta; Hindistan rar vermeyiz. ABD zaten bölgede. da gözlemci. 4 milyar dolarlık ekono- En önemli yeri Cibuti’deki Afrika Bizim gemilerimiz Arktik bölgede mik bölge oluştu. Bunun çekici gü- komutanlığı. 50 ülkede asker ve po- yüzemiyor. Rusya bu topraklardaki 12 cü Rusya ile Çin: ABD’ye yakın olan lis yetiştiriyor. Tabii önemli olan bu yerde petrol ve doğalgaz arama tesisi beyaz adam ve Hıristiyan oluşundan ülkelerdeki hammadde zenginliği. kurdu. Anlayacağınız, Ortadoğu’da ötürü Rusya. ABD, İran ve Çin’den zi- Ormanlar, uranyum, altın… İngiltere değil, kuzeyde asıl kavga. Rusya top- yade Rusya’yı yanına çekmeyi planlı- Güney Afrika’dan giriyor, Mısır’dan raklarının kuzeyini düşünün: Sibir- yor. Ama son dönemde Ortadoğu’daki çıkıyor, Kıbrıs’a kadar nehirler ara- ya. Ne çıkıyor karşınıza? Yakutistan! pozisyonlar icabı bunu yapabilir mi, cılığıyla geliyor. İngiliz İmparatorlu- Bu adamlar bizim soydaşımız, Türk. yapamaz mı, tartışılıyor. Bir yandan ğu’nun zenginliği nereden geliyor? Dünyanın en zengin elmas yatakları Musevî lobisi İran’ı vurun diye bastı- Ada devleti ama sömürgelerini iyi rıyor. Diğer taraftan Suriye ve Irak so- kullanıyor. runlarını Rusya ile çözmedik, bu işi halledin diyorlar. Şimdi güçlerini kaybettiler çün- kü klasik sömürge çağı kapandı. Şu Dünya yeniden bir bloklaşmaya giderse an ‘kaynak bulma savaşları’ yaşanı- yor. Sürekli yeni arabalar üretiliyor; ABD ile Rusya’yı yan yana görebiliriz bunlar için demir lazım. Latin Ame- rika’da bir şey kalmadı. Afrika kıtası öyleyse. ise bakir. Petrol artık her yerde var. Durum onu gösteriyor. Trump mü- Fakat Afrika’nın yanında yeni ça- esses nizamı sağlayan lobilerle nasıl tışma alanı olabilecek bir yer daha anlaşacak, göreceğiz. 15 gündeki ic- var: Arktik bölge. Buzulların erime- raatlarıyla değerlendirmek doğru ol- siyle fark edildi. Bir süre önce Türk maz; en az 3-4 ay geçmeli. Deniz Kuvvetleri’ne ABD’den bir ya- zı gelmiş. Ben de o dönemde Salem Truman ABD Başkanı olduğunda bir master programında ders verdiğim anlamda atom bombasını kucağında 2017 MART / DERİN TARİH 65

 Dosya ————————————————————————————————————————— bulmuştu. Trump’a da Obama’dan öyle Klan var, diğer ucunda ise devleti yö- rıca bu dönemde öylesine ağır savaş netenler. Klux Klanlar en uçtakiler; suçları işlendi ki Nazi Almanya’sını bir ABD miras kaldı ki, ne yapacağını bunlara göre Latinolar, İtalyanlar da Nürnberg’de yargılatan ABD, dünya ‘gerçek’ Amerikalı değil. Trump’ın kamuoyuna bu yaptıklarını açıklaya- bilemiyor. temsil ettiği tarafsa ABD’nin kurucu madı. Müesses nizam Obama’ya savaş Evet, öyle bir durum var. NAFTA iradesi. ABD’nin görünmez can tava- devamcısı rolü biçti ve onu uygulat- nı bunlar. Kendileri dışında kimsenin tı. Trump onlara rağmen ve onlardan (Kuzey Amerika Serbest Ticaret An- o katmana ulaşmasını istemiyorlar. biri olarak seçildi. Bu sebeple bu sar- laşması) ABD istikrarına büyük za- malı kıracak mı, yoksa onların istek- rar verdi. Buna göre Kanada kaynak Obama bu çarkı kıran bir adamdı. leri doğrultusunda mı hareket ede- sağlayacak, ABD teknoloji üretecek, iş Chicago Üniversitesi mezunu bir pro- cek, bunu zaman gösterecek. Michael gücünü Meksikalılar sağlayacaktı. Fa- fesör, hanımı da Harvard mezunu ve Flynn’in görevden alınması Trump’ın kat düşünüldüğü gibi gitmedi. Mek- ikisi de siyahi. Böyle insan bulmak müesses nizam karşısında aldığı ilk sika üzerinden bütün Latin Amerika zordur ABD’de. Obama savaş karşıtı mağlubiyet. Bunu sineye mi çekecek, ABD’ye aktı. biriydi; 1990’lı yıllarda bozulan ABD yoksa savaşmayı mı tercih edecek, gö- imajını tazelemek için ön plana çıka- receğiz. Sosyo-ekonomik yapıda büyük de- rıldı. ğişiklikler oldu. Florida’da bir adam kulağıma eğilip, “Amigo Meksiko” de- Ama ideallerini gerçekleştireme- mişti. “I’m Turco” dedim. Gördükleri di çünkü George W. Bush öyle bir her esmeri Latino sanıyorlar anlaya- Amerika bırakmıştı ki, onun savaş- cağınız. Hemen İngilizceye geçiyorlar larını sürdürmekle geçti 8 yılı. Ay- onlardan olmadığını anlayınca. Bun- lar önceleri işçiydiler, sonra ufak öl- çekli işletmeler açmaya başlayıp zen- ginleştiler. Afro-Amerikan, Arap ve Çinli göçmenler için de aynı şey söz konusu olunca Amerika’yı kuranlar öfkeyle karışık şaşkınlıklarını gizle- yemediler tabii. WASP burada mı devreye girdi? Öyle oldu. “Bizim kazanılmış hak- larımız vardı, onları mı kaybediyo- ruz?” diye sordular. Bir de “Dünyaya fazla müdahale etmek bize zarar mı veriyor?” sorusu geldi. ABD’nin dün- yada 800’den fazla üssü var. Ülkede yollar çökmeye başladı. Beyazlar ilk kez işsiz kaldı. ABD istihbaratı aleyhi- ne çalışmasına rağmen Trump seçil- di, gözden kaçmasın. Klasik Cumhuriyetçi Bush ailesi oy ver- meye gitmedi… Bunlar ABD için büyük kırılmalar- dır. Trump’ı müesses nizamın deva- mından yana olanlar istemedi. WASP’a rağmen mi seçildi yani? WASP’ın açılımıyla başlamak ge- rekiyor. Beyaz (White)-Anglo-Sak- son-Protestan grup İngiltere’deki Ka- tolik baskısından kaçarak geldikleri için ABD’nin kurucu unsurları ola- rak görüyorlar kendilerini. WASP çok katmanlı. Bunların bir ucunda Klux 66 DERİN TARİH / 2017 MART



 Dosya ————————————————————————————————————————— ABD’nin Gizli Tarihi kitabının yazarı, Amerikan Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Nükleer Araştırmalar Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Peter Kuznick ile ABD tarihine dair en çok tartışılan meseleleri konuştuk. 68 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————————— Söyleşi Prof. Dr. Peter Kuznick ÜSLER İMPARATORLUĞU ABD DÜNYANIN HER YERINDE SAVAŞA HAZIR! Darbeleri, işgalleri, cinayetleri, nükle- er tehdidi ve Ortadoğu topraklarındaki planlarıyla işte ABD gerçeği!  KONUŞAN: ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY sindirici bir tablo; fakat aslında tesadüf değil. Bu tam da, Amerikan Barışı’nın Amerikalı plütark- Amerikan İmparatorluğu’nun meşruiyeti adına lar (yönetim gücünü elinde bulunduran zengin- ler) için ne denli büyük bir başarı hikâyesi oldu- en sık başvurduğu o kavramla başlayalım. “Pax ğunu ortaya koyuyor. Americana”ya (Amerikan Barışı) inanıyor musu- Soğuk Savaş döneminde Amerika’nın izledi- ği çevreleme politikasının mimarı olan ve yıllar nuz? sonra Amerika’nın Soğuk Savaş politikasının Eğer daha fazla ‘pax’ (barış), daha az ‘Ame- belirlenmesinde yaptığı yanlışlardan duyduğu pişmanlığı ifade eden George Kennan, 1948 yı- rika’ demek olsaydı inanabilirdim. Fakat Ame- lında kaleme aldığı bir gizli notta Amerikan Ba- rikan Barışı şimdiye kadar barışa çok da fazla rışı’nın asıl hedeflerini şu sözlerle ifade ediyor: hizmet edebilmiş değil. Amerikan Barışı’nı 1945 yılından başlayıp günümüze kadar devam eden “Dünyadaki zenginliğin yaklaşık %50’sini dönemle ilgili bir olgu olarak kabul edersek, kontrol ediyor olmamıza rağmen, dünya nü- 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasına mâni olduğunu fusunun yalnızca %6,3’ü topraklarımızda yaşı- söyleyebiliriz. Fakat bu dönem aynı zamanda, yor... Haliyle dünyanın geri kalanının bize kin peşi sıra gelen çok sayıda kanlı vekâlet savaşla- ve kıskançlıkla bakıyor olması şaşırtıcı değil. rına da şahitlik etmiştir. Zenginliğin paylaşımı Önümüzdeki dönemde bize düşen asıl görev, açısından bakarsak, yine bu dönemin çok adila- bu [ayrıcalıklı] konumumuzu sürdürmemize ne geçtiğini söylemek güç. Son yayınlanan Ox- fam raporuna göre, dünyadaki en zengin sekiz kişinin toplam serveti, en fakir 3,6 milyar kişi- nin toplam varlığından daha fazla. Ne kadar tik- 2017 MART / DERİN TARİH 69

 Dosya ————————————————————————————————————————— » Prof. Peter Kuznick (sağda), birlikte ABD’nin Gizli Tarihi adlı belgesel serisine ve kitaba imza attığı yönetmen Oliver Stone ile. imkân tanıyacak bir ilişkiler ağı oluş- muamele görüp idam edileceği şek- Truman Japonların umutsuz bir turmaktır. Bunu yapmak için de duy- linde yorumluyordu ki pek çok Japon durumda olduğunun farkındaydı. gusallığı bir kenara bırakmalı, hayal için kabul edilemeyecek bir durumdu Sonradan deşifre edilen 18 Temmuz kurmaktan vazgeçmeliyiz. Belirsiz bu. Savaşı bitirmenin ikinci yolu ise tarihli bir telgrafa göndermede bu- meseleler üzerine kafa yormamalı. Japonlara, kudretli Sovyet Kızıl Ordu- lunarak “Japon imparator barış isti- İnsan hakları, hayat standartlarının su’nun Ağustos ayı başlarında veya or- yor” diyordu. Potsdam’da Stalin’den yükseltilmesi ve demokratikleşme gi- talarında savaşa gireceği yönünde bir Sovyetlerin savaşa gireceğine dair bi safsataları unutmalıyız. Bizim işi- uyarı vermekti. Müttefik devletler is- güvence aldığında ise, “Japonların işi miz dolaysız iktidar konseptleriyledir. tihbaratı aylardır Sovyet Ordusu’nun işte şimdi bitti” diye yazacaktı. Erte- İdealist sloganların bizi geriye çekme- savaşa girmesinin Japon İmparatorlu- si gün karısı Bess’e yazdığı mektupta sini ne kadar engellersek, o kadar iyi.” ğu’nun sonu anlamına geleceği konu- gururla şöyle diyordu: “Savaşı planla- sunda uyarılarda bulunuyordu. dığımızdan bir yıl daha önce bitire- 2. Dünya Savaşı’nda atom bombası at- ceğiz, hayatı kurtulan çocukları bir 11 Nisan 1945’te Müttefik Devletle- düşün!” Fakat Truman, atom bomba- madan savaşı bitirmenin yolları mev- re ait Ortak Komuta Kademesine bağ- larının gereksiz olduğunu bildiği gibi, lı Ortak İstihbarat Birimi şu tahmin- kendisinin bombaları kullanma biçi- cuttu, diyorsunuz. ABD’nin Hiroşima ve de bulunuyordu: “Eğer SSCB herhangi mi itibariyle gezegendeki canlıların bir anda savaşa girerse bütün Japon- gelecekteki varlığını tehdit ettiğinin Nagazaki’ye attığı bombalar gereksiz lar mutlak mağlubiyetin kaçınılmaz de farkındaydı. En az üç farklı vesiley- olduğunu idrak edecektir.” Japonların le bunu teyit eden sözler sarf etmişti. miydi? Öyleyse ABD’nin amacı neydi? kendi arasındaki yazışmalara da aynı Amerikalı politika yapıcılar, atom hava hâkimdi. Mayıs ayında Japonya Alamogordo’da yapılan en başarı- Yüksek Savaş Konseyi bir raporunda lı nükleer bomba testinde kaydedilen bombası kullanmadan savaşı sona er- “Japonya’nın ABD ve İngiltere’ye karşı tesirin ne denli büyük olduğuna dair dirmenin iki yolu olduğunu gayet iyi ölüm kalım savaşı yürüttüğü şu gün- rapor kendisine sunulduğunda günlü- biliyorlardı. Bunlardan ilki, Japonlara lerde Sovyetlerin savaşa girmesi im- ğüne şunları yazacaktı: “Nuh’un Ge- savaşın sona ermesinden sonra Japon paratorluğa son ve öldürücü darbeyi misi’nden sonra geleceği rivayet edilen İmparatorunun tahtta kalacağının ga- vuracaktır” deniliyordu. o büyük ateşten yıkım, işte bu bomba rantisini vermekti. Japonlar Müttefik devletlerin “şartsız teslimiyet” üze- rindeki ısrarını, savaştan sonra İmpa- ratorlarının bir savaş suçlusu olarak 70 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————————— Söyleşi ile gelebilir.” derlere bir mesaj vermekti. Olur da mara bir defasında öğrencilerime, Nihayetinde Japonları teslim olma- Sovyet liderler ABD’nin savaş sonra- Vietnam’da 3,8 milyon Vietnamlının sında Avrupa ve Asya’da hayata geçir- hayatını kaybettiğini tahmin ettiği- ya mecbur bırakan şey, atom bomba- mek istediği planlara çomak sokarlar- ni söylemişti. Fakat Washington’da- larının atılması değil, Sovyetlerin Ja- sa, aynı şeyin, hatta daha beterinin ki Vietnam Anıtı’na gittiğinizde bu- ponya’yı işgal etmesiydi. ABD zaten kendi başlarına geleceğini bilmeliler- rada Vietnam’da hayatını kaybeden 100’den fazla Japon şehrini baştan so- di. Doğal olarak Kremlin’deki liderler 58,250 Amerikalının adının yazılı ol- na bombalamış, adeta yerle bir etmiş- atom bombalarını tam da bu şekilde duğunu görürsünüz. Bu anıt duvarla- ti. Japon liderler ABD’nin bütün Japon yorumladılar. Açık ki ABD, mesele sa- rın her biri 150 metre yüksekliğinde- şehirlerini haritadan silebileceğini vaş sonrası dönemde sınırlarını ge- dir. Burada verilmek istenen mesaj, kabullenmişti. Dolayısıyla tepelerin- nişletmeyi planladığı imparatorluğu Vietnam’daki en büyük trajedinin de bir uçak mı, yoksa 200 uçak mı uç- savunmak olduğunda acımasızlıkta hayatını kaybeden 58,250 Amerika- tuğu, şehirlerine bir bomba mı yok- sınır tanımayacaktı. lı olduğudur. Eğer bu savaşta ABD ve- sa binlerce bomba mı atıldığı çok da ya müttefikleri tarafından öldürülen önemli bir fark teşkil etmiyordu. Fa- ABD dünya çapında kat Sovyetlerin savaşa girmesi yaklaşık 800 askerî 3,8 milyon Vietnamlı ve yüz- denklemi tamamen değiştirdi üssü ile gerekli gördü- binlerce Laoslu ve Kamboçyalı ve Japonları uzun süredir kabul ğü her durumda kala- insanın adı bu anıta yazılmış etmekte direndikleri gerçekle balık kara ordularını olsaydı, duvarın yüksekliği yüzleşmeye mecbur bıraktı. bir bölgeye gönderme- yaklaşık 13 km olurdu. İşte ye hazırdır. Ekonomik o zaman Vietnam Savaşı’nın CIA darbelerinin sebebi anlamdaki en büyük dehşetini gerçek anlamda or- rakibi Çin’in ise sınırla- taya koyan münasip bir anıt Amerikalı yetkililer arasında bu rı dışında yalnızca bir ortaya çıkardı. duruma itiraz eden kimse çık- askerî üssü bulunuyor. Eski ABD Başkan Yardımcısı madı mı peki? Vietnam’a atılan bombaların sayısının Henry Wallace’ın Churchill’in Bu durumun ayırdına va- 2. Dünya Savaşı’nın tüm taraflarının attığı bombaların sayısının üç katı ol- 1946’da Demir Perde üzerine ran Amerika’nın beş yıldızlı se- duğunu söylüyorsunuz. Buradan bakın- kiz generalinden yedisi, 1945 ca Vietnam’ı ABD’nin vahşet tarihinde konuşması akabindeki uyarı- yılında Japonya’ya atılan atom nasıl konumlandırıyorsunuz? bombalarının askerî olarak ge- sını hatırlatıyorsunuz: “Bütün reksiz ve/veya ahlaki olarak ka- Vietnam bana göre Amerika’nın bul edilmesi mümkün olmayan 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki dö- hatalarımızın temelinde korku bir eylem olduğunu söyleyecek- nemde işlediği en büyük günahtır. ti. Washington DC’deki resmî ABD’nin Vietnam’ı işgalinin hiçbir yatmakta. Eğer bu korkular de- ABD Donanması Ulusal Müze- surette meşru bir açıklaması olamaz. si dahi, savaşı bitiren asıl şeyin Eski Savunma Bakanı Robert McNa- vam ederse bir gün oğullarımız atom bombaları değil, Sovyetle- rin Japonya’yı işgali olduğunu ve torunlarımız bu korkuların kabul etmekte. Resmî ifadeler tam olarak şu şekilde: “Hiroşi- bedelini kanlarını akıtarak ma ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının yarattığı deva- ödeyecekler. Büyük uluslar kor- sa tahribat ve 135 bin kişinin hayatını kaybetmesi, Japon or- kunun etkisiyle köşeye sıkıştı- dusu üzerinde çok küçük bir etki ya- ratabilmiştir. Fakat Sovyetlerin Man- rılmış vahşi hayvanlar gibi dav- çurya’yı işgali -yani Şubat ayındaki Yalta Konferansı’nda verilen sözün tu- ranıyorlar, akıllarında hayatta tulması- Japonlar açısından işin rengi- ni değiştirmiştir.” kalmaktan başka hiçbir şey Atom bombasının insanlık için ne den- yok.” ABD’nin (CIA) dış ülkeler- li büyük bir tehdit olduğunu bilmesine deki darbelerde aktif rol oyna- rağmen Truman neden bu kararı aldı? masını (İran (1953), Guatemala Ne kadar vicdansız görünse de, as- (1954), Kongo (1960), Dominik lında yapmak istediği şey, Sovyet li- Cumhuriyeti (1961), Güney Viet- nam (1963), Brezilya (1964), Şili (1973)…) bu bağlamda nasıl değerlendirebiliriz? Henry Wallace 1944-47 yılları ara- sında ABD-Sovyet ilişkileri hakkında pek çok zihin açıcı ve isabetli söz et- miştir. Eğer Nisan 1945’te, Amerikan halkının kalpten istediği şekilde Baş- kanlık koltuğuna Harry Truman de- ğil de o oturmuş olsaydı, 1945 yılında atom bombaları, hatta belki de So- ğuk Savaş hiç yaşanmayacaktı. Fakat ABD’nin sözünü ettiğiniz askerî dar- belere dahli korkudan çok onun aç- 2017 MART / DERİN TARİH 71

 Dosya ————————————————————————————————————————— gözlü ve saldırgan tavırlarıyla ilgili “ABD büyük çaplı kara orduları ile baş- muhafaza ediyor. Bu “imparatorluk” bir durum. Elbette ABD Sovyet yan- bünyesinde dünya çapında yaklaşık lısı rejimlerin genişlemesinden çe- ka ülkeleri işgal etmek yerine -ki bu- 800 askerî üs yer alıyor. Dolayısıy- kinmiş olabilir, fakat bu ülkelerin yö- la ABD gerekli gördüğü her durum- netimlerine müdahil olması ve halk nun işe yaramadığı defalarca kanıtlan- da kalabalık kara ordularını bir böl- tarafından seçilmiş hükümetleri ala- geye göndermeye hazırdır ama genel şağı etmesinin ardında yatan asıl dı- daha üzeri örtük ve daha az yıkım olarak aynı etkiyi askerî anlamda da- amaç, ilerici hükümetlerin görev ba- ha küçük bir ayak izi bırakarak ger- şında kaldığı süre zarfında hareket yaratan yöntemler geliştirmiştir” diyor- çekleştirmeyi hedefler. ABD’nin eko- alanı daralan ABD’li işadamlarının nomik anlamdaki en büyük rakibi çıkarlarını savunmaktır. Bu ülkeler- sunuz. Ne tür yöntemler bunlar? Çin’in sınırları dışında yalnızca bir deki hükümetlerin pek çoğu, ülkele- Bu sözü hangi bağlamda söylediği- adet askerî üssü bulunuyor. rinde üretilen zenginlikten bir avuç yabancı kapitalistin değil, geniş halk mi tam olarak hatırlayamıyorum. Fa- ABD’nin “teröre karşı savaş” tasarımı- kitlelerinin yararlanmasını istedikle- kat şunu baştan söylemek gerekiyor nın dünya barışına bir katkısı olacağı- ri için ülkelerinde faaliyet gösteren ki, Amerikan yerlilerine karşı gerçek- na dair umudunuz var mı? yabancı holdinglerin millîleştirilme- leştirilen soykırımı saymazsak, ABD sinden yanaydı, hatta bir kısmı bu genel hatlarıyla Avrupa sömürgeci Hayır, yok. doğrultuda somut adımlar atmaya da modelini reddetmiş ve büyük ordula- başlamıştı. Eğer bu girişim bir ülkede rın varlığını gerekli kılan türden bir ABD, Irak işgalini hangi gerekçelerle başarıya ulaşırsa diğer ülkeler de bu kontroldense ekonomik ya da “açık meşrulaştırdı? ABD tarihinde bunun örneği izleyebilirdi. Bu, ABD’nin hoş kapı” imparatorluğunu tercih etmiş- örneklerine rastlanıyor mu? görebileceği bir gelişme olamazdı. Ya- tir. Elbette bunun bazı istisnaları var. ni bana göre burada karşımıza çıkan Söz gelimi Orta ve Güney Amerika’da George Bush ve Dick Cheney ka- şey, 1946 yılında Sovyetler Birliği ile yapılan darbeler, hiç kuşku yok ki is- muoyuna yalan söyleyerek ABD’yi sa- ilgili duyulan korkudan farklıdır. tisnalardır. Bir de bu söylediğim tabii vaşa soktu. Fakat Paul Wolfowitz et- ki ABD’nin sömürgelerini Avrupa’ya rafında toplanan Neoconlar işgalden O dönem SSCB, ABD için potansi- nazaran daha az sömürdüğü anlamı- yıllar önce Irak’ın işgali için baskı yel olarak askerî bir tehditti ki bu bile nı taşımıyor. kurmaya başlamışlardı. Bu savaşa ge- biraz abartılı bir yargı sayılabilir. Sov- rekçe olarak gösterilebilecek pek çok yetler sözü geçen dönemde halen ba- ABD daha yakın zamanlarda Viet- sebep de belirlemişlerdi. Nihai karar- rışçıl bir şekilde bir arada var olmak- nam, Afganistan ve Irak’ta kalabalık ları Irak’ta kitle imha silahlarının tan yanaydı. Wallace da, Churchill’in birlikleriyle işgal operasyonları yü- sarf ettiği sözlerin bir savaş çağrısı rütmüştür. Bu girişimcilerin tamamı, olduğunu ve bu çağrının ABD-Sov- ABD’nin şehirleri yerle bir edip bir sü- yet ilişkilerine vurulan son ve nihai rü insanın canına kıymasına rağmen darbe anlamı taşıyacağını fark etmiş- anlamlı bir zafer kazanıp barışı temi- ti. Bu şekilde ABD’deki savaş yanlıları nat altına alamadığını göstermiştir. ile İngiltere’deki emperyalist odaklar, Eski Savunma Bakanı ve CIA Direktö- barışçıl ve müreffeh bir gelecek idea- rü Robert Gates bile Afganistan, Irak lini savunan ve savaş sonrası dönem- ve Libya örneklerinden sonra dünya- de kurulan ortaklığın daha uzun bir nın bir ucundaki bir toprak parçası- vadeye yayılmasını umut eden Walla- na bir askerî birlik göndermeyi plan- ce ve diğer ilerici politikacıların çaba- layacak savunma bakanlarının “akıl larını boşa çıkarmak üzere güçlerini sağlığının sorgulanması gerektiği- birleştirdi. Roosevelt de iki ulus ara- ni” söylemiştir. Gates ABD’nin Suri- sında savaş sonrası dönemde güven- ye’yi bombalamasına da karşı çıkmış, liğin nasıl tesis edileceğine dair gö- bu tür operasyonların kaçınılmaz so- rüş ayrılıklarına rağmen ABD-SSCB nucu olan “istenmeyen sonuçlara” ittifakının savaştan sonra da devam atıfta bulunmuştur. ABD aynı etkiyi edeceğine inandığını çeşit- bu kez insansız hava araçları ve her li vesilelerle dile getirdi. yıl aşağı yukarı 135 ülkede operasyo- na katılan özel birlikleri kullanarak Üsler yapmaya çalıştı. ABD aynı zamanda imparatorluğu Chalmers Johnson’un deyimiy- le “üsler imparatorluğunu” Bir röportajınızda 72 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————————— Söyleşi bulunduğu iddiası üzerinden işgale leri en büyük kötülüğü yaptıklarını PETER KUZNICK girişmek oldu, zira Wolfowitz’in son- söylüyordu. ABD düşmansız kalmıştı. KİMDİR? radan kabul edeceği gibi bu, bütün tarafların üzerinde uzlaşabileceği Tabii bu uzun sürmedi. George Amerikan Üniversitesi’nde yegâne gerekçeydi. Cheney, Bush ve H. W. Bush Gorbaçov’un Doğu Avru- Tarih profesörü. Doktorasını Condoleezza Rice, Irak’tan yükselen pa’dan geride durma kararını mem- Rutgers Üniversitesi’nden aldı dumanların bir mantar bombasına nuniyetle karşılarken, önce Pana- (1984). Amerika’da Yurttaşlık ait olabileceği yalanıyla korku iklimi- ma’yı işgal etti, ardından Irak’a karşı Hakları Hareketi ve Vietnam ni genişletti. Elbette işgal başlama- 1. Körfez Savaşı’nı başlattı. Her iki Savaşı karşıtı hareket ile nükleer dan önce söylediğim ve yazdığım gi- operasyonun altında yatan gerekçe- silahların ortadan kaldırılmasına bi, bütün bunlar palavradan ibaretti. lerin de büyük oranda gerçekle ilgi- dönük kampanyalar yürüt- Fakat bu, ABD başkanlarının kamuo- si yoktu. Umut edilen barış iklimi mekte. 1995 yılında Amerikan yuna yalan söyleyerek ülkeyi savaşa bir türlü tesis edilemedi, çünkü ABD Üniversitesi bünyesinde halen sürükledikleri ilk örnek değildir. kendine “güvenliğini” tehdit eden yöneticiliğini yürüttüğü Nükleer başka düşmanlar buldu ve dünya- Çalışmalar Enstitüsü’nü kurdu. Bunun örneklerini görmek iste- nın dört bir yanında askerî ve istih- 1995’den beri her yaz ensti- yen İspanyol-Amerikan Savaşı’na, 1. barî varlığını sürdürdü. 11 Eylül’ün tü bünyesindeki öğrencilerle ve 2. Dünya Savaşı’na, Kore Savaşı’na, ardından, ABD bu kez radikal İslam- Kyoto, Hiroşima ve Nagazaki’ye Vietnam’a, Grenada’ya, Birinci Kör- cılarla savaşı gündemine aldı. 2014 geziler düzenledi, ayrıca Nükle- fez Savaşı’na, Afganistan’a, Irak’a ve yılından beri de bu kez Rusya tehdi- er Tarih ve Güncel Politikaların Libya’ya bakabilir. Fakat Neoconla- dinin yeniden hortladığı anlatılıyor. Ulusal Düzeyde Tartışılması rın savaş tercihi Irak oldu. Bu kişiler Bu hikâyeye göre Rusya eski Rus İm- Komitesi’nin kurucuları arasında 1997 yılında Yeni Amerikan Yüzyılı paratorluğu’nu diriltmeyi hedefliyor, yer aldı. Oliver Stone’la birlikte Projesi’ni ortaya attılar ve Irak’ta re- en azından Amerikan liderlerin iddi- 10 bölümden oluşan ABD’nin jim değişikliği için çalışmalar yürüt- ası bu. Kısacası Soğuk Savaş bitti ama Gizli Tarihi (2012-2013) adlı bel- meye başladılar. İlk hedefleri Irak’ta değişen pek bir şey olmadı. geselle dünya genelinde büyük rejimin değişmesiydi. Irak’ın ardın- yankı bulan ve Türkçe dahil pek dan beş-altı ülkede daha mevcut re- Trump’ın nükleer tehdidi çok dile tercüme edilen aynı jimlerin devrilmesini planlıyorlardı. isimdeki kitaba imza attı. Aynı Listenin başında Suriye, Libya ve İran Diyorsunuz ki: “ABD tek kutuplu bir başlığı taşıyan grafik roman bu yer alıyordu. 11 Eylül ihtiyaç duyduk- yıl raflarda yerini alacak. ları zemini sağlamış oldu. Afganistan dünya istiyor ve bu tek kutuplu dünya- bir hedef şaşırtmacadan ibaretti. Asıl Diğer kitapları: hedef her zaman Irak’tı. Neoconların daki tek ve rakipsiz süper gücün ken- Beyond the Laboratory: bazıları, Amerikan ordusunun Irak’ta Scientists As Political Activists özgürlük savaşçıları olarak görülece- disi olmasını istiyor.” Trump yönetimi in 1930s America (University of ğine ve memnuniyetle karşılanaca- Chicago Press), ğına yürekten inanıyordu. Ama dü- söyleşi boyunca altını çizdiğimiz tek Rethinking the Atomic Bom- şüncelerinin gerçekle alakası yoktu. bings of Hiroshima and Naga- Sebep oldukları kâbusa baktığımızda kutuplu dünya hayalini kuran ABD’nin saki: Japanese and American bu daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. Perspectives (ortak yazar: Akira rotasını hangi yönde değiştirebilir? Po- Kimura, Horitsu Bunkasha: 2010) Soğuk Savaş bitti mi hakikaten? Yoksa Nuclear Power and Hiros- zitif ve ilerici çözümler getirebilir mi? hima: The Truth Behind the Doğu ve Ortadoğu’da yeni makyaj ve Trump yönetiminden olumlu hiç- Peaceful Use of Nuclear Power (ortak yazar: Yuki Tanaka, Iwa- kostümler içinde devam mı ediyor? bir beklentim yok. Bu ekip ABD tari- nami: 2011), Aslına bakılırsa Soğuk Savaş’ın hinin gördüğü en beceriksiz, en eh- Rethinking Cold War Culture bir ara gerçekten de sona erdi- liyetsiz, en cahil ve en gerici insan (ortak yazar: James Gilbert, ği, sonrasında yeniden gün düşmanı ve soytarılar grubundan Smithsonian Institution Press: yüzüne çıktığı söylenebi- oluşan bir yönetim. Trump’ın kam- 1990). lir. Tabii bu, Soğuk Savaş panya boyunca söylediği tek olumlu tabirinden ABD ile Sov- şey, Rusya ile ilişkileri düzeltmek is- yetler arasındaki Soğuk tediğiydi. Bu fena bir haber sayılmaz, Savaş’ı anlıyorsak böy- çünkü büyük ihtimalle Hillary Clin- le. SSCB çöktüğünde ton ABD-Rusya ilişkileri için tam bir bir Rus yetkili, Ame- felaket olacaktı. Eğer yürütmeyi vaat rika’ya yapabilecek- ettiği politikaları hayata geçirseydi, dünya üzerindeki en güçlü iki devleti savaşın eşiğine getirebilirdi. Clinton Suriye’de uçuşa yasak bölge oluştu- rulması çağrısı yapıyordu. ABD Ge- nelkurmay Başkanı General Dunford, bu politikanın Rusya’yla savaş riskini beraberinde getireceği uyarısında bu- lundu. Clinton ayrıca Ukrayna me- 2017 MART / DERİN TARİH 73

 Dosya ————————————————————————————————————————— selesi ve NATO’nun Polonya ve lü sağlanamadı. İnsanlar yok- sul ve eğitimsiz olduklarında, Baltık ülkelerini de içine ala- her tür dinî referansı sorgula- madan kabul eder. Bu da böl- cak şekilde genişlemesi konu- genin sorunlarını çözmek için ihtiyaç duyulan eleştirel dü- sunda oldukça sert politikalar şünceyi zedeler. Özellikle Su- udi Arabistan, Vahhabi aşırı- benimsemişti. Seçim kampan- lığı yayarak bu bakımdan en kötücül rolü üstlenen ülke du- yası süresince ihtiyatsız, tutar- rumunda. Bütün bunları da yozlaşmış, kendinden başka sız, bağnaz, cahilce ve düşün- kimseyi düşünmeyen ve pet- rol düşkünü Amerikalı hami- cesiz bir delidense, ne yapacağı lerinin gözetiminde yaptı. İs- rail-Filistin sorunu kanayan öngörülebilir bir savaş çığırt- bir yara olmayı sürdürüyor ve iki devletli çözüm her geçen kanını tercih etmenin daha gün daha acil bir ihtiyaç ola- rak ortaya çıkıyor. doğru olacağı düşüncesiyle ABD Körfez ülkelerini gözü Clinton’ı desteklemiştim. Bu- kapalı bir şekilde destekleyip İran’ı bütün cephelerde mu- nunla birlikte Clinton’ın yeni halefet edilecek bir düşman olarak görmeye devam ettiği muhafazakâr eğilimlerine ve sürece bir adım ileri gitmemiz müm- kün değil. İran’ın en son füze testinin savaş yanlısı politikalarına hep ardından General Flynn’in İran’a sa- vurduğu tehditler gereksiz bir provo- karşı durdum ve bunları eleş- kasyondan başak bir şey değil. Flynn istifa edip görevi bıraktı ama Trump tirdim. Fakat Trump’ın kabine- hâlâ görevinin başında ve İran’la yapı- lan nükleer anlaşmayı ilga etmek is- sinde yer alan isimler Obama tediğini söylüyor. Bu, tam bir felaket anlamına gelecektir. Amerikalı pek döneminde resmî ağızlardan » Oliver Stone ve Peter Kuznick imzalı The Untold çok politika yapıcı yıllardır İran’la sa- vaşa girilmesi için uğraş veriyor. Suu- duymaya alıştığımız söylemle- History of The United States kitabı ve Türkçe tercümesi di Arabistan ve İsrail’deki savaş çığırt- ri benimsemiş gibi görünüyor. (Profil, 2015, 709 sayfa). kanları da bu kişileri tahrik ediyor. Bir başka önemli sorun da Suriye. Anlaşılan o ki Trump ilişki- Trump Suriye’deki insanî felakete bir çözüm getirmek için Putin ve diğerle- lerin iyileştirilmesine dönük ri ile işbirliği yapmak istediğini söyle- mişti. Eğer hayata geçerse bu harika çabalarından vazgeçmek duru- bir gelişme olur. Kısaca ifade etmek gerekirse bölge- munda kalacak. Bu dünya açı- bundan nükleer silahların tamamen nin ihtiyacı olan asıl şey, din veya mi- sından büyük bir şanssızlık çünkü ortadan kaldırılacağı sonucunu çıka- litarizm değil, ekonomik kalkınma, ABD ve Rusya geçtiğimiz birkaç ay zar- rabilir. Trump ise aksine nükleer si- çeşitlenme ve eğitimdir. fında 1962 Küba Füze Krizi’nden bu ya- lahları daha kullanışlı hale getirmek na ilk kez savaş durumuna bu kadar istiyor. Bu doğrultuda nükleer silah- yaklaştı. Trump NATO’nun misyonu- lanma, nükleer cephanenin moderni- nu tamamladığı ve ABD’nin dünyanın zasyonu ve yeni nükleer silahlar üre- geri kalanındaki varlığının haddinden tilmesi gibi konularda ipe sapa gelmez fazla olduğu yönündeki sözlerinden pek çok söz etti. Bütün bunlar, küçük geri adım attı bile. Okinawa’da askerî parmakları o meşhur nükleer düğmesi üssün kapatılmasına yönelik kam- yakınında gezinen biri için kabul edi- panyanın bir parçası olan arkadaşla- lemeyecek kadar bilgisiz ve mental an- rım, Trump’ın Futenma’da yer alan lamda dengesiz olduğunu gösteriyor. deniz üssünü Henoko’ya taşıma pla- nına engel olacağına yönelik ihtiyatlı Son olarak kapı komşusu Ortadoğu top- bir umut besliyorlardı. Fakat onları da raklarında yaşanan işgalleri, siyasî mü- uyardığım gibi, bu pek gerçekleşecek dahaleleri, petrol ve mezhep savaşları- gibi durmuyor. nı kan ter içinde izleyen Türk okuruna ne söylemek istersiniz? Trump’ın Çin’e karşı tutumu baş- langıca göre daha yumuşak olmakla Petrol neredeyse 100 yıldır Ortado- birlikte, ABD-Çin ilişkileri de güven ğu’nun laneti. Bu problem Soğuk Sa- verici olmaktan uzak. Dışişleri Bakanı vaş ve Sünnî-Şiî mezhep ayrılığı se- Tillerson, Çin’in Güney Çin Denizi’n- bebiyle daha da kötü bir hâle geldi. deki yapay adalara erişimini engelle- Bölgenin muazzam zenginliği içeride me tehdidinde dahi bulundu. Ve hep- oligarklar, dışarıda ise emperyalist- sinden korkutucu olan da, Trump’ın ler tarafından kıyasıya sömürülüyor. nükleer kodlara erişiminin olması ve Bölgenin uzun zamandır ihtiyaç duy- istediği an bir nükleer bomba atabi- duğu farklı alanlara yönlendirilmiş lecek yetkiye sahip olması. Kullanıl- ekonomik kalkınma veya bölge halk- mayan nükleer silahların bir işe yara- larının yaratıcılığını ve varoluşunu madığını dahi söyledi. Pek çok insan destekleyecek insani gelişme bir tür- 74 DERİN TARİH / 2017 MART



 Yakın Tarih ——————————————————————————————————————— 27 MAYIS’IN 12 MART’LA Türkiye Yeniden Amerika 76 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————— 12 Mart Muhtırası RÖVANŞI ALINDI Ekseninde 12 Mart Muhtırası radikal sol bir darbeyi engel- lemek için mi yapıldı? Aslında SSCB’ye yakın olan siyasî kanat hangisiydi? 27 Mayıs ile Türkiye hangi dış mihrakların eksenine girmişti? 12 Mart bu ekse- ni nasıl değiştirdi? İşte 12 Mart’ın perde arkası...  CENGİZ SUNAY [email protected] zedi Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’i öne sürmesi ise ona yönelik ölüm tehdidiyle 27Mayıs darbesi neticesinde bertaraf edilmişti. kurulan Millî Birlik Komite- si, 14 üyesinin tasfiyesiyle ne- Aslî vazifesini gerçekleştirmek üze- ticelenen 13 Kasım 1960’daki iç darbeyle re kışlasına dönmesi beklenen ordunun büyük bir güç ve itibar kaybına uğradı. asıl niyeti, ilki 22 Şubat 1962’de, ikinci- Bu tarihten itibaren dışarıdaki sivil akıl si 21 Mayıs 1963’te girişilen iki askerî hocaları ve işbirlikçileriyle birlikte ordu- darbeyle açığa çıktı. Kara Harp Okulu da birçok cuntanın kurulduğu, bunlar- Kumandanı Kur. Alb. Talat Aydemir’in dan en yüksek mevkiye gelenin de Türk bedelini Süv. Bnb. Fethi Gürcan’la bir- Silahlı Kuvvetler Birliği olduğu biliniyor. likte asılarak ödediği bu kalkışmalar, Nitekim bu cuntanın, 15 Ekim 1961 se- ordunun siyasete müdahale refleksini çimlerinin beklenen neticeyi vermeme- ortadan kaldırmadı. Aksine müdaha- si durumunda Meclis başkanlık divanı le edilecekse emir-komuta zinciri için- oluşturulmadan önce 21 Ekim Protoko- de olması gerektiği tezini güçlendirdi. lü’yle sürece müdahalede bulunulacağı Bu tez, müdahalenin sadece en tepede- ve iktidarın milletin hakiki mümessil- kinin kararıyla mümkün olmayacağı- lerine tevdi edileceği kararlaştırılmıştı. nı da öngörüyordu. Piramidin altındaki geniş tabandan gelecek dalga iyi çözüm- 27 Mayıs’ın alt rütbeli bir subay ha- lenmeli, dış konjonktür de müsait olma- reketi olduğu gerçeğinin endişeyle kar- lıydı. Nitekim 12 Mart Muhtırası’nı ve- şılandığı bu dönemde başta Genelkur- ren komuta heyetinin tepesindeki Org. may Başkanı Org. Cevdet Sunay olmak Memduh Tağmaç’ın selefi ve bir dar- üzere generallerin böyle bir müdahale- be hazırlığı içinde olduğuna dair güç- sine mâni olmak gayesiyle sivil siyasetin lü emareler gözüken Org. Cemal Tural verdiği antidemokratik tavizlerle dar- olayı hâlâ hafızalarda. Sunay-Demirel be geçiştirildi: Meşhur “Yuvarlak Masa” işbirliğinde yapılan bir operasyonla as- toplantısıyla Cemal Gürsel’e cumhur- keri şûra üyeliğine kaydırılarak etkisiz- başkanlık, İsmet İnönü’ye başbakanlık leştirilen Tural, ordunun en yetkili ismi garantisi verilmiş; eski Demokrat Par- olmanın müdahale için tek başına ye- tililerin affına mâni olunacağı da İnö- terli olmadığını gösteren bir vakıadır. nü’nün şerhiyle kayıt altına alınmıştı. Adalet Partisi’nin cumhurbaşkanı nam- 2017 MART / DERİN TARİH 77

 Yakın Tarih ——————————————————————————————————————— 1961-64 devresinde Türkiye siyase- Seçimle birlikte radikal Türkiye ci ve Filipin demokrasisi”, kendilerini tine ilk koalisyon hükümetleri ve İnö- solunun ilk yasal temsili Türkiye İşçi zinde güçler şeklinde adlandıran ke- nü’nün son başbakanlığı damgasını Partisi’nin yaklaşık %3’lük oy ve mil- simlerdeki “içtimaî altyapı bu hâldey- vurdu. Ragıp Gümüşpala’nın ani ve- let meclisinde elde ettiği 14 sandalye, ken demokratik bir seçimle işbaşına fatıyla genel başkanlık yarışının fa- ihtilalci metotlar yerine parlamenter gelmek imkânsız” şeklindeki karam- vorisi Saadettin Bilgiç’in önünde ipi demokrasi yoluyla sosyalizme geçişin sarlığı da perçinliyordu. göğüsleyen ve Adalet Partisi’nin başı- mümkün olabileceğini gösterdi ve se- na geçen Süleyman Demirel 1965 se- çim sistemini tartışmaya açtı. Millî Moskova yolu çimlerini kazanarak siyasetin çehre- bakiye ile tahkim edilmiş, temsilde sini değiştirdi. Mevcut seçim sistemi adaleti istikrarın önüne geçiren bu sis- 1969 seçimleri 12 Mart’tan çok, 12 tek partinin iktidara gelmesini zor- tem, aslında Türk seçmen profilinin Mart’la önlenen 9 Mart darbesini plan- laştırmıştı. Yine de oyların yaklaşık bilinen temayülüne karşı alınmış bir layanların nezdinde başka bir çarenin %53’ünü alan AP, millet meclisinde tedbiri ifade ediyordu. olmadığını gösteren sonuçlar vermiş- elde ettiği 240 sandalyeyle tek başına ti. Seçim sistemindeki millî bakiye bo- iktidar oldu. 12 Mart’ı önceleyen günlerin müs- yutu kaldırıldı; TİP’in oyları artmadı- tehzi ifadesiyle “sandıktan çıkan, ci- ğı gibi meclisteki sandalye sayısı 14’ten 2’ye düştü. Parlamentoda ve partinin meşhur Doğu Mitingleri’nde sergile- nen renkli muhalefetin oyları arttır- madığı; hem miktar, hem de oran ola- rak gerilettiği; buna mukabil AP’nin, sağdaki bölünmüşlüğe ve yüzde 46’ya gerileyen oy oranına rağmen meclis- teki temsilci sayısını 256’ya çıkardığı görülüyordu. 1965 seçimlerine prog- ram ve ideolojisinde yaptığı açılımlar- la giren CHP de sandıkta umduğunu bulamadı. Partiyi şaha kaldıracağına inanılan “Ortanın Solu” açılımı sağda “Ortanın Solu, Moskova Yolu” şeklinde alay konusu oldu. CHP içinde de Turhan Feyzioğlu ve Kemal Satır grupları tarafından başa- rısızlığın müsebbibi addedildi. Seçmen Bülent Ecevit, Haluk Ülman, Turan Güneş, Ahmet Naki Yücekök, Besim Üstünel, Deniz Baykal gibi isimler ta- rafından teorize edilen ve Ecevit dışın- daki teorisyenlerinin SBF öğretim üye- leri olmaları hasebiyle parti içindeki muhalefet tarafından Mülkiye Cunta- sı’nın eseri sayılan “Ortanın Solu” ide- olojisine 1969 seçimlerinde de tevec- cüh göstermedi. Feyzioğlu, Güven ve Satır Cumhuriyetçi Parti’yi kurarak » Cuntacıların ‘başbakanı’ 27 Mayıs darbecilerine verdiği aleni destekten sonra İsmet İnönü askerlerin de onayıyla 1961’de başbakanlık koltuğuna geri döndü. Fakat halk 1965 seçimlerinde onu bir kez daha başbakan- lıktan uzaklaştırdı. Ecevit’in CHP lideri olmasıyla İnönü’nün siyasî kariyeri de sona erecekti. 78 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————— 12 Mart Muhtırası » Askerlere halk tokadı Askerler 27 Mayıs’ta DP’yi iktidardan indirmişlerdi fakat halkın gönlünden ‘demokratları’ silmek çok zordu. Nitekim seçmen 1961 seçimlerinde askerlerin CHP’yi tek başına iktidar yapma yolun- daki baskılarına cevap verecekti: DP’nin devamı olduğu iddiasıyla yola çıkan AP %34 oy oranıyla koalisyon ortağı oldu. 1969 seçimleri öncesinde CHP’den ay- bir tablo ortaya koyan Avcıoğlu’nun ki- ki ilerici her hamlenin başrolünü oy- rıldılar. tabının 1960’larda orduda Akis dergi- nayan ordu olacaktı. sinin yarattığıyla kıyaslanabilecek bir Siyasî yelpazenin sol kanadındaki etkisi olduğu söylenebilir. İhtilaflarla bölünen cunta umutsuzluk, ortanın solundan radi- kal sola uzanan çizgide yeni bir tar- 27 Mayıs’ta Madanoğlu “14’lerin” 12 Mart Muhtırası işte bu tasavvur- tışma başlattı. Ülkenin son 20 yıldır gerekli reformlar yapılmadan iktida- ların ortak bileşeni olarak ortaya çık- yaşadığı büyük çaplı toplumsal mobi- rın sivillere bırakılmaması yönünde- tı. 12 Mart, ordunun çengel atılmış un- lizasyonun beslediği düzen değişikliği ki görüşlerini benimsedi. Öte yandan surlarının eliyle yapılacak radikal sol taleplerinin siyasî düzlemdeki ifadesi- onların tasfiye edilerek sürgüne gön- bir darbeye mâni olmak için girişilme- nin neden bir türlü sol kadrolarca tem- derilmelerini de bizzat idare etmiş- si planlanan 9 Mart darbesini önleme sil edilemediği sorgulandı. 1960’ların ti. 1961 Anayasası’yla eski MBK üye- operasyonudur. Muhtırayı veren heyet başında Yön ve sonunda Devrim isimli lerine verilen tabii senatörlüğü kabul de kendi içinde bölünmüştü. dergi ve gazeteleriyle Doğan Avcıoğlu etmeyen ve Sunay tarafından bir dö- ve ekibi; TİP’te Behice Boran, Mehmet nem kontenjan senatörlüğüne ata- Dönemin Genelkurmay Başkanı Ali Aybar ve Sadun Aren arasındaki gö- nan Madanoğlu’na göre ordunun ile- Org. Memduh Tağmaç ile Deniz Kuv- rüş ayrılıkları göz önündeki gelişme- rici unsurlarıyla temas kurularak ve vetleri Komutanı Oramiral Celal Eyi- lerdi. Diğer taraftan parlamento dı- 27 Mayıs sonrasındaki hataları tek- ceoğlu’nun cuntacı oluşumlarla hiçbir şı muhalefetin radikal sol boyutunu rarlamadan yeni bir müdahalede bu- irtibatı yoktu. Buna mukabil gerek KK temsil eden Ant, Ekin, Aydınlık, Proleter lunulması gerekiyordu. Böylece ana- Komutanı Org. Faruk Gürler, gerekse Devrimci Aydınlık gibi dergilerde toplan- yasanın öngördüğü reformlar tatbik HK Komutanı Org. Muhsin Batur mü- mış çeşitli unsurlar ve Fikir Kulüpleri edilebilirdi. Tasfiyelerinde başrol oy- dahale planlarının bizzat içindeydi. Federasyonu’nun Devrimci Gençlik Fe- nadığı “14’lerden” yıllar sonra Ma- İkisi de planlanan yeni rejimin en te- derasyonu’na (DEV-GENÇ) tekâmülüy- danoğlu’nun aynı çizgiye gelmesi il- pe noktalarında “Selim Bey” ve “Yavuz le devrimci mücadelenin usulü konu- ginçtir. Şüphesiz onun tasavvur ettiği Bey” kod isimleriyle yer almışlardı. La- sundaki fikir ayrılıkları arttı. Türkiye, Türkeş ve arkadaşlarının kin iki komutan da bu eylemin içinde Türkiye’si değildi. bulunmalarının sadece omuzlarının Bu gruplardan bilhassa üçü -Avcıoğ- diğerlerinden daha kalabalık olma- lu, Madanoğlu ve Belli ekipleri- gerçek- Öte yandan Belli soldaki tartışma- sından kaynaklandığının farkındaydı. leştirilecek düzen değişikliği noktasın- ların odak noktasındaki isimlerdendi. Hatta Gürler, darbe sonrasında kendi- da sosyalist teorinin ortaya koyduğu Ona göre Türkiye henüz millî demok- sinin devlet başkanı yapılacağı kurgu- şablonun aynen tatbikinin Türkiye ratik devrimini gerçekleştirmemiş, suna itirazını, “Aslanlı kapıyı yeğleye- şartlarında mümkün olmadığı kanaa- emperyalizmin tasallutundan kurtu- ceği” şeklinde dile getirmişti. tindeydiler. Diğer ikisinden farklı ola- lamamıştı. Emperyalizm karşısında rak Avcıoğlu hızlı kalkınmanın eski çıkar birliği içindeki işçi, köylü, millî Muhtıranın altında imzası olan dört düzenin tamamen tasfiyesi ve yüzde burjuvazi gibi sosyal sınıfların elbirli- komutan da birbirleriyle ihtilaf hâlin- yüz devletçi bir politikayla mümkün ğiyle mücadele etmesi kaçınılmazdı. deydiler. Sözgelimi Eyiceoğlu’nun du- olduğunu düşünüyordu. Bunun için Bu mücadeledeki öncü rol, Türkiye’de- ruma göre hareket ettiği noktasını de disiplinli otoriter bir modele ihtiyaç eleştiren Batur tarafından itimat- vardı. Ancak bu programın çok parti- li parlamenter rejimle değil, tayinle oluşturulan mevcudu sınırlı bir dev- rim meclisiyle uygulanabileceğini mü- dafaa ediyordu. Türkiye’nin Düzeni baş- lığını taşıyan incelemesiyle karamsar 2017 MART / DERİN TARİH 79

 Yakın Tarih ——————————————————————————————————————— sızlık söz konusuydu. Türkiye radyo- ren Soğuk Savaş diplomasi anlatısının lik, Seydişehir Alüminyum, Aliağa larında spiker Çetin Çeki’ye okutturu- argümanlarına göre Türkiye konumu Rafinerisi gibi ağır sanayi yatırımları lacak muhtıra metnine imzasını atan itibarıyla Sovyet tehdidi ve buna bina- yapılmıştı. Varşova Paktı üyesi olma- Tağmaç’ın gözleri yaşlıydı. Tağmaç’ın en NATO koruması altındaydı. Dola- dığı halde Türkiye -Küba’dan sonra- 2 Eylül 1972’de dolacak görev süresi- yısıyla ülke içindeki yıkıcı ve bölücü SSCB’den en çok yardım alan ülkeydi. nin ardından 1. Ordu Komutanı Org. faaliyetlerin, ittifak ilişkisi içinde bu- Kemal Atalay’ın yerine mutadın dışın- lunduğu ülkelerden değil, SSCB veya Sol sloganların belirttiğinin aksi- da 2. Ordu Komutanlığından KK Komu- güdümündeki ülkelerden geldiği kuv- ne Demirel hükümetinin ABD ile iliş- tanlığına getirilen Gürler’in de emek- vetle muhtemeldir. Oysa 1963’teki Kıb- kileri egemenlik temelli değildi. Poli- liliği söz konusuydu. Ayrıca Tağmaç 30 rıs krizi ve müdahale kararının meş- tika dışındayken bir dönem Morison Ağustos’tan önce görevden ayrılarak hur Johnson Mektubu’yla iptali sonrası şirketinin Türkiye mümessilliğini Gürler’in önünü açmamakta direni- bu tez oldukça zayıflamıştı. yapmasından mülhem “Morison Sü- yordu. Bu direnç çok açık bir tehditle leyman” yaftasıyla hakaret gören De- kırıldı; Batur’un emriyle ülke savun- Geleneksel paradigmanın hem 27 mirel, bölgede ABD politikaları karşı- masına tahsisli jetler Genelkurmay bi- Mayıs, hem 12 Mart, hem de 12 Eylül sında edilgen değil, bilakis bağımsız nası üzerinde alçaktan uçuşa geçirildi. darbeleri noktasında pek açıklayıcı ol- ve Türkiye’nin menfaatlerini öne alan madığını söylemek mümkün. Önce- bir siyaset izliyordu. Türk toprakla- Sunay’ın görev süresinin sona er- sinde meydana gelen şiddet olayları ve rından havalanarak Sovyetler üzerin- mesinin ardından cumhurbaşkanı ol- gerginlikler darbenin son çare olarak de seyreden ve casusluk faaliyetlerin- maya heveslenen ve bu hevesin kapalı değerlendirilmesini sağlar. Gidişata de bulunan U-2 uçaklarının uçuşlarını kapılar ardında kendisini tasfiye etme- dur denilmediği takdirde ileride tela- yasaklamıştı. Arap-İsrail gerginliğinde ye kararlı kesimler tarafından verildiği fisi imkânsız neticelerle karşılaşılaca- Filistin’in yanındaydı. ABD gençliğini hususunda ciddi iddialar bulunan Gür- ğı yönündeki tezlerin, aslında operas- zehirlediği iddia edilen uyuşturucu- ler, Batur’un desteğinden mahrum kal- yon öncesinde toplumu âtıl ve gönüllü nun kaynağı olan haşhaş ekiminin ya- dı. Ardında bırakacağı Genelkurmay kılmak üzere verilen bir tür kolektif saklanması doğrultusundaki baskılar Başkanlığı koltuğuna oturmak isteyen narkoz olduğu da pekâlâ söylenebilir. karşısında da dik durmuştu. İhracat ve Batur’a, GK başkanlarının ancak kara- Maksat müdahale etmek ve olağan iş- işçi dövizleri sayesinde döviz sıkıntısı cılardan çıkacağı cevabını veren Gür- leyişte bir türlü gerçekleştirilemeyen çekmemekte, ithalatını borçsuz yapa- ler’in CB adaylığı sürerken Batur’un politika değişiklikleriyle yeni bir yöne- bilmekte, cari harcamalarını Sovyet uçuracağı jetlerden beklediği zor gücü tim getirmektir. kredileriyle karşılayabilmekteydi. kabilindeki destek gelmeyecekti. 27 Mayıs’la birlikte Türkiye’de zinde Çekişmeli bir mola Muhtıra öncesinde özellikle Türk-A- güçler eliyle sol bir muhalefet etkinli- merikan ve Türk-Sovyet ilişkilerinin ğini arttırmıştı. İlginç olan, sol muha- Bu olgular etrafında 12 Mart Muh- yanı sıra bölgenin eski sahip ve hâmi- lefetin kesinlikle SSCB bağlantısının tırası’yla ilgili genel bir değerlendirme si İngiltere’yle ilişkiler nasıldı? Doğu olmayışıydı. Sanılanın aksine SSCB ile yapıldığında ortaya ilginç sebep-sonuç ve Batı blokları arasındaki kutuplaş- muhafazakâr sağ AP hükümetinin iliş- ilişkileri çıkar. manın yarattığı ve yaklaşık 45 yıl sü- kileri daha iyiydi. Sovyet kredileriy- 1. 27 Mayıs’la birlikte basın, genç su- le finanse edilerek Ereğli Demir-Çe- baylar ve üniversiteler garip bir şe- kilde sol entelijansiyanın nüfuzu al- tına girmiştir. Bu kesimlerin eliyle propagandası yapılan anti Ameri- kanizm, 27 Mayıs’ın bir ABD projesi olduğu tezini zayıflatır. Dolayısıyla » Darbe manşetlerde 12 Mart 1971’de TSK, Genelkurmay Başka- nı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muh- sin Batur’un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vererek hükümeti istifaya zorladı. O günün Hürriyet gazetesi manşeti. 80 DERİN TARİH / 2017 MART

—————————————————————————————————————— 12 Mart Muhtırası » “Süleyman hep başbakan” etmesine sebep oldular. CHP’de ise Türk siyasî tarihinde İsmet İnönü ve Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra en uzun süre başbakanlık yapan İnönü’nün genel başkanlığı sona er- Süleyman Demirel 12 Mart 1971 muhtırasından ve 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra iki kez miş; 12 Mart karşıtlığını ifade et- başbakanlığı bırakmak zorunda kaldı. mek suretiyle genel sekreterlik va- zifesini bırakan Bülent Ecevit 12 27 Mayıs’ın ardında ABD’nin değil, ti önleyememekle “iktidar ancak Eylül darbesine kadar partinin lide- ABD’nin üzerinde kurmaya çalıştı- muktedir değil” diye suçlanmıştır. ri olmuştu. ğı egemenliği kırmaya çalışan İngil- 4. AP’nin de kendi içinde bir koalis- 6. Ordudaki hiyerarşi dışı darbeci eği- tere’nin olduğunu düşündürebilir. yon olduğu ortaya çıkmıştı. Kredi limlerin önde gelenleri 15 Mart’ta 2. 1961 Anayasası’nın sağladığı im- ve teşviklerde büyük sermaye grup- tasfiye edilmiş; özellikle Gürler’in kânlarla gelişen Türkiye solunun, larının aslan payını alması karşısın- adaylığı öncesinde bu kesimlerin TİP örneğinde görüldüğü gibi parla- da güç duruma düşen orta ve küçük sivil uzantılarıyla birlikte Ziverbey menter demokrasinin imkânları ve sermayenin parti içindeki milletve- sorgulamalarına muhatap olmaları 1965 ile 1969 seçimleri sonuçları iti- kili temsilcilerinin 1970 yılı büt- sağlanmıştı. barıyla iktidara gelme ihtimalinin çesine kırmızı oy vermesi ve eski 7. “Kontrgerilla”, “kışkırtıcı ajan” gibi zayıflaması, beklenen Türkiye dev- DP’lilerin siyasî haklarının iadesi kavramlar ilk kez 12 Mart ve sonra- riminin (!) kır ve şehir gerillasının noktasında Demirel’in sergilediği sındaki ara dönemde telaffuz edil- öncü rolüyle gerçekleştirilebileceği ikircikli tavır sonrasında Demokra- di. 1970’lerden sonra alevlenen so- tezini güçlendirmiştir. Böylece bu tik Parti adı altında AP’den kopma- kaktaki şiddetin kaynağı olan sol ve kesimlerin eylemleri karşısında hü- lar gerçekleşti. sağ örgütlerde üs kurmak suretiyle kümetin aciz kaldığı intibaı uyandı- 5. Millî Nizam Partisi ve TİP kapatıl- 12 Eylül darbesinin gerekçesi üretil- rılmıştır. dı. TİP yöneticilerinin çoğu cezaevi- miştir. 3. İktidar bir taraftan anayasanın ön- ne gönderildi. Bir dönem AP içinde İç dinamikleri itibarıyla 12 Mart gördüğü reformları yapmayarak so- ifadesini bulan sağın bütün renkle- Muhtırası ve sonrasındaki Nihat Erim- kaktaki haklı (!) şiddetin müsebbibi ri partileşerek sağdaki bölünmüşlü- li, Ferit Melenli, Naim Talûlu ara dö- gösterilmiş, diğer taraftan da şidde- ğün 1977 seçimlerine kadar devam nem hükümetleri, 27 Mayıs sonra- sındaki 10 yıllık süreçte toplumsal değişmeye ayak uyduramayan siyasî sisteme bir tür balans ayarı gibi gö- züküyor. Bu anlamda en özlü ifade dönemin Genelkurmay Başkanı Tağ- maç’tan gelmişti: “Sosyal uyanış eko- nomik gelişmeyi aştı.” Dış dinamiklere ise Madanoğlu Cuntası içindeki MİT ajanı Mahir Kay- nak’ın analizi ışık tutuyor: “27 Mayıs’la birlikte ABD’nin kont- rolünden çıkıp daha çok İngiltere ek- senli bir çizgiye yönelen Türkiye’nin, perde gerisindeki ABD-Avrupa rekabe- tinde yeniden Amerikan saflarına dâ- hil edilmesidir.” Sonuç olarak diyebiliriz ki, 24 Ocak 1980 kararlarıyla ekonomik, 12 Eylül 1980 darbesiyle de siyasî açıdan dünya sistemine eklemlenen Türkiye’nin bu yolculuğunda uzun ve çekişmeli bir molaydı 12 Mart dönemi. Cengiz Sunay Yrd. Doç. Dr., Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. 2017 MART / DERİN TARİH 81

TARİHÇİ GÖZÜYLE M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU Prof. Dr., Princeton Üniversitesi Yakın Doğu Çalışmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi. [email protected] ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN TARİHÎ ARKA PLANI Amerika ile Tanzimat, ABD-Türkiye ilişkilerinin evrimi Soğuk Savaş sonrasında Sultan II. Abdülhamid önemli akademik araştırma konularından biri haline gelmiş- ya da 2. Dünya Savaşı tir. Bu alanda gerçekleştirilen çalışmalar konuya genellikle sonrasındaki ilişkilerimiz lineer bir gelişim çizgisi çerçevesinde yaklaşmaktadır.1 Diğer bugünkü sorunlu bir ifade ile söz konusu “ilişki” iki tarafın farklılaşan talepleri ortaklığımıza dair ipuçları ve beklentileri çerçevesi ve “ABD-Osmanlı/Türkiye bağlamla- veriyor mu? Kültürel rı”nda tahlil edilmektedir. farklılık, düşmanlık ve gizli planlar, bölgesel rakipler Bu yaklaşım şüphesiz tarihî süreç ve bağlamı anlama haline gelme ve asimetrik alanında önemli avantajları beraberinde getirmektedir. Bu- ilişki çerçevesinde iç işlere na karşılık, ABD-Türkiye ilişkilerinin düz bir gelişim çizgi- müdahale bağlamında ABD- si üzerinden tahlili, fazlasıyla sınırlı bir münasebetin ittifak Türkiye ilişkilerinin tarihi. ve stratejik ortaklığa dönüştüğü, bunun akabinde ise sorunlu bir bölgesel-küresel güç mücadelesine evrildiği bir süreci “an- lamamız” konusunda yetersiz kalmaktadır. Diğer bir ifade ile Tanzimat ya da II. Abdülhamid döne- mi Osmanlı-Amerikan ilişkileri, 2. Dünya Savaşı sonrasında şekillenen ittifakı ya da günümüzün sorunlu ortaklığını an- lama alanında önemli ipuçları sunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu ilişkinin farklı bir bağlamda ele alınması daha anlamlı kıyaslama ve analizler yapabilmemizi mümkün kı- lacaktır. Bu bağlam ise “büyük devlet-bölgesel güç ilişkisi” olma- lıdır. Dolayısıyla günümüz ABD-Türk ilişkileri ile yaşanan sorunları anlayabilmek için ABD-Osmanlı yerine 18. asır sonundan itibaren İngiliz-Osmanlı münasebetlerini değer- lendirmek gerekir. Bunun yanı sıra ve 1914-18 dönemi Os- manlı-Almanya ilişkisi de küresel ve bölgesel güçler ara- sındaki ittifakın yönetiminin ikincisi açısından zorluğunu ortaya koyan önemli bir örnek olay sunmaktadır. 82 DERİN TARİH / 2017 MART

» Her şey Kuzey Afrika’da başladı Amerika ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilk ilişkiler ABD’nin 19. asır başında hukuken Osmanlı’ya bağlı bulunan Kuzey Afrika beyliklerine yönelik askerî müdahalesiyle başlamıştı. Bu döneme ait bir Cezayirli korsan gemisini tasvir eden tablo (ressam: Andries van Eertvelt). Zikredilen dönemlerdeki İngiltere-Osmanlı ilişkilerinin devlet ile bölgesel bir güç arasındaki ilişki, tabiatı gereği değerlendirilmesi sadece günümüz ABD-Türkiye ilişkisinin günümüz münasebetini anlamamıza yardımcı olamamak- tarihî arka planının inşa edilmesini sağlamaz, günümüzde tadır. Dolayısıyla tarihî arka plan için farklı bir ilişkiye bak- karşılaşılan sorunları anlama ve çözümler getirme alanın- mamız gerekmektedir. da önemli kıyaslamalar yapma imkânı da sunar. Bu bağ- lamda değerlendirildiğinde İngiliz-Osmanlı ilişkileri, müş- 18. yüzyıl sonrasında Londra’da yükselmeye başlayan terek tehdit nedeniyle yakınlaşarak müttefik haline gelen Russophobia (Rus düşmanlığı), İngiliz siyaset yapımcılarını küresel ve bölgesel iki gücün, söz konusu tehdidin tedricen farklı arayışlara yöneltmişti. Bu çerçevede Whitehall, Rus azalması ve çatışan bölgesel çıkarlar nedeniyle yaşadığı so- yayılmacılığı tehditi altında olan Avrupa’nın “Öteki”si Os- runları anlama alanında önemli ipuçları sunmaktadır. manlı Devleti ile ortaklığı ciddi bir seçenek olarak değer- lendirmeye başlamıştı. Şüphesiz “ortak tehdit” iki devletin Günümüz ABD-Türk ilişkilerinde karşılaşılan sorunları yakınlaşmasını realpolitik zaviyesinden anlamlı kılmak- anlayabilmek için zikredilen tarihî arka plana baktığımız- taydı. Ancak bir Müslüman güç ile ortaklığın beraberinde da üç alanda mukayaseler yapma imkânı doğmaktadır. getirdiği temel sorunlardan biri, bunun “kamuoyuna pa- zarlanması” idi. Bu, İngiliz siyaset yapıcıları açısından hiç Kültürel farklılıklar ve kamuoyu de kolay değildi. Örneğin, daha 1791 yılında Rusya’ya yöne- lik bir İngiliz-Osmanlı ittifakı Avam Kamarası’nda tartışıl- Vurgulamaya çalıştığımız gibi ABD-Türk ilişkilerinin ta- dığında Wendover temsilcisi olan ünlü düşünür Edmund rihî geçmişi, iki ülke arasındaki güncel ilişkileri anlama Burke “bu anti Haçlı seferine” ve “böylesi barbarları tercih konusunda yardımcı olmaktan uzaktır. Diğer bir ifadey- ederek Hıristiyanların bastırılması ve insanlığın ilerleme- le, ABD’nin korsanlığı önleme gerekçesiyle 19. asır başın- sinin engellenmesine” şiddetle karşı olduğunu belirtmek- da hukuken Osmanlı egemenliğinde olan ama güçlü özerk- ten geri kalmamıştı.2 likten yararlanan Kuzey Afrika beyliklerine yönelik askerî müdahalesi (First and Second Barbary Wars, 1801-05/1815- Söz konusu “savunmasız Hıristiyanları katleden barbar 16) aynı dönemde Washington’ın İzmir’e atamaya çalıştı- Müslüman Türkler” imajının Yunan İsyanı (1821-29) sonra- ğı konsoloslara berat verilmemesi, 1830 Ticaret Anlaşması sında pekişmesi İngiliz-Osmanlı ittifakı girişimlerinin me- ve sonraki yıllarda misyoner faaliyetleri nedeniyle yaşanan safe almasına ciddi anlamda sekte vurmuştu. Buna kar- kapsamlı krizler günümüz ABD-Türk ilişkilerini değerlen- şılık, 1838 Ticaret Anlaşması ve Tanzimat sonrasında söz dirme alanında son derece sınırlı katkıda bulunabilir. Bu, konusu imajın yerini “İngiliz tavsiyelerini dinleyerek ıs- söz konusu gelişmelerin önemsiz olduğu anlamına gelmez. lahât yapan reformcu Osmanlı idarecileri” algısının alma- Buna karşılık, bölgeyle ilgisi asgarî düzeyde olan yeni bir sı, ortaklığın kamuoyuna sunumunu kolaylaştırmıştı. 2017 MART / DERİN TARİH 83

TARİHÇİ GÖZÜYLE Buna yönelik Hıristiyanlık vurgulu eleştirilerin dile geti- taleplerin bir “États Désunis de Turquie (Türkiye Birleşmemiş rilmesi sürüyordu; ama resmî çevreler bunlara kulak as- Devletleri)” yaratacağı endişesini dile getirmişti.3 İngiltere madıkları gibi böylesi eleştirilerin kamuoyu kampanyala- taraftarı ricâlin lideri olan Ahmed Midhat Paşa ise Lord Sa- rına dönüşmesini engelliyorlardı. lisbury’nin Tersane Konferansı sırasında dile getirdiği ve ülkenin, valilerini yabancı devletler onayıyla atayabilen fi- 1849 Macar ve Leh mülteciler krizi, Kırım Savaşı ve 1856 ilî bir sömürge haline gelmesi anlamını taşıyan taleplere, Islahat Fermanı benzeri gelişmeler ise “Whitehall’ın sö- “hiçbir Türk”ün bunları kabul edemeyeceği cevabını ver- zünü dinleyen reformcu Müslümanlar” imajının zirve mek zorunda kalmıştı.4 Osmanlı ricâlinin uzun bir süreçte yapması ile neticelenmişti. Artık “Müslüman Türk” İngil- anladığı gibi “İngiliz tavsiyelerini dinleme” bir noktadan tere’nin en sadık liberal dostu idi. Ama söz konusu “liberal- sonra ülke menfaatleri ile çıplak gözle görülebilecek ölçü- lik” ya da Londra’nın tavsiyelerini uygulama konusunda en de çelişebiliyordu ki, bunu Osmanlı kamuoyuna satabil- ufak şüphe belirdiğinde onun Müslüman kimliği ön plana mek imkânsızdı. çıkarılarak sorgulanıyordu. Nitekim 1875-77 Büyük Doğu Krizi sırasında stratejik çıkarlarına karşılık İngiltere stra- 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması ile başlayan sü- tejik ortağı Osmanlı’nın değil, en büyük rakibi Rusya’nın recin ilk 20 yılında Osmanlı ricâli güçlü Rus tehdidi göl- safında yer almayı tercih etmişti. Lord Salisbury, Tersane gesinde liberal iktisat siyasetleri ve gayrımüslimler lehine Konferansı’nda Rus temsilcisi Kont Ignatiev ile ortak hare- ıslahâtı güçlükle de olsa kendi kamuoyuna kabul ettirebil- ket etmiş; Lord Derby, Midhat Paşa’nın anayasal rejim uy- mişti. Bir karşılaştırma yapılırsa Osmanlı devlet adamla- gulamasının İngiltere ya da Büyük Devletler’in denetimine rı bu alanda İngiliz mevkidaşlarından daha az zorlanmış- konulması önerisini reddetmiş; 1877 yılında ise kâğıt üze- lardı. Ancak kamuoyunun artan bir ivme ile sorgulamaya rindeki müttefik, ortak düşman Rusya ile yalnız başına sa- başladığı bu siyaset ve uygulamalar bir noktadan sonra vaşmak zorunda bırakılmıştı. onaylanamaz bulunmaya başlanmıştı. Bu açıdan değerlen- dirildiğinde II. Abdülhamid’in İngiltere siyasetinin kamu- Burada temel sorun, İngiltere’nin ortaklığı kendi ka- oyunda revaç bulan sorgulama ve eleştirileri yansıttığını muoyuna satabilmek için talep ettiği reformlar ve liberal belirtmek mümkündür. Bu dönemde kâğıt üzerinde dost siyasetlerin Osmanlı devlet adamları tarafından impara- ve ortak olan Osmanlı ve İngiltere devletlerinde kamuoy- torluğun parçalanmasını hazırlayacak siyasetler olarak ları “kültürel farklılık,” “düşmanlık” ve “gizli planlar”ı ön görülmeye başlanmasıydı. Keçecizâde Mehmed Fu’ad Paşa plana çıkartmıştır. ironik bir ifadeyle diğer Batılı güçlerce de dile getirilen bu İngiliz kamuoyu artan bir ivme ile II. Abdülhamid’in Pa- » Kıbrıs’ın idaresi Osmanlı’dan çıkıyor nislâmizm siyasetinin Hindistan ve Mısır başta olmak üze- Lefkoşa’da Baf Kapısı’nın yanındaki Değirmen Burcu’na ilk Birleşik re imparatorluk idaresindeki İslam coğrafyasında yarattığı Krallık bayrağının çekilişini tasvir eden bir çizim. sorunları vurgularken, Osmanlı kamuoyu ise Makedonya Hıristiyanları ve Vilâyât-ı Sitte Ermenileri lehine reform ta- leplerinde bulunan İngiltere’nin gerçek amacının ülkeyi bölme olduğu algısını geliştirmiştir. Bu algı 1908 sonrasın- da da güçlenecektir. İttihad ve Terakki, 1908 ve 1911 yılla- rında İngiltere ile ittifak girişimlerinde bulunmasına kar- şın, temelde II. Abdülhamid’in yaklaşımını sahiplenmiştir. Buna karşılık Whitehall da İttihadçıları II. Abdülhamid’in milliyetçi-seküler takipçileri, dindar olmayan Panislamist- ler olarak görmüştür. Şüphesiz ilişkilerin gitgide bozulmasında uluslararası ilişkiler alanında gerçekleşen değişimler de önemli rol oy- nuyordu. Bir diplomatik devrim olan 1907 Antantı ile neti- celenen İngiliz-Rus yakınlaşması Londra’nın gözünde Os- manlı Devleti’nin stratejik önemini tedricen azaltmıştı. Buna paralel olarak da evvelce göz ardı edilen sorunlar ar- tık açık biçimde gündeme getiriliyordu. ABD-Türk ilişkilerinin bu tarihî arka plan çerçevesinde değerlendirilmesi anlamlıdır. Soğuk Savaş’ın temelleri atı- lırken karşılaşılan Sovyet tehdidi Washington’ın o döneme kadar önemsemediği bir bölgesel güç olan Türkiye’ye “or- tak düşmana karşı potansiyel müttefik” olarak yaklaşma- sına neden olmuştu. İki savaş arası dönemde güçlü Yunan ve Ermeni lobilerinin etkisiyle Türkiye’ye yönelik eleştiri- lerin yoğunlaştığı Amerikan kamuoyunda, 2. Dünya Har- 84 DERİN TARİH / 2017 MART

bi’nde uzun süre denge siyaseti izleyerek Almanya’ya krom Soğuk Savaş sona erdiğinde Ankara’da resmî ağızlar ta- satan ve Varlık Vergisi benzeri uygulamalarla Müslüman rafından da dile getirilen “gizli planlar, üst akıl” söylemi olmayan azınlıklara yönelik baskıcı siyasetler gerçekleşti- ivme kazanmış, ABD’nin Türkiye’den talep ettiği liberal re- ren Ankara hakkında oldukça olumsuz bir kanaat egemen- formların ülke çıkarları ile çeliştiği yönetim kademelerin- di. Bu açıdan bakıldığında “ABD-Türkiye” ittifakının kamu- de kabul görmeye başlamıştır. Osmanlı kamuoyunda 1878 oyuna satışı kolay gözükmüyordu. sonrasında İngiltere için dile getirilenlere benzer suçlama- Ancak Soğuk Savaş tehdidinin kapsamı, Türkiye’nin lar, Washington’ın Kürtler ve Rum Ortodoks Patrikhane- uluslararası ortamın da baskısıyla çok partili hayata yö- si’ne gösterdiği ilginin bir büyük planın parçası olduğu id- nelişi, 19. yüzyılda İngiliz siyasetçilerin yaptığına benzer diaları yaygınlık kazanmıştır. Ankara ve Washington’ın bir parlatmayı mümkün kılmaktaydı. “Müslüman Türki- kamuoyları üzerinde uyguladıkları baskıyı karşılıklı ola- ye,” komünizm tehlikesinin zirve yaptığı bir dünyada “de- rak kaldırmaları tarafların birbirini kıyasıya eleştirdiği bir mokrasi” kampının üyesi olmak isteyen bir “dost” olmakla ilişkinin şekillenmesine yol açmıştır. Bilhassa son yıllarda kalmıyor, Sovyetler Birliği ve uydularına kıyasla “liberal” Türk ve Amerikan ana akım basını eleştirilerin dozunu di- bir rejimi temsil ediyordu. Bu yaklaşıma göre Türkiye “Batı ğer müttefikler için düşünülemeyecek ölçüde artırmıştır. demokrasisinin Doğu’nun en ucundaki kalesi (easternmost ABD’nin bölgeye yönelik siyasetinin değişimi ise sorunun bastion of Western democracy)” idi. daha da çetrefilleşmesine neden olmuştur. Güçlü Sovyet tehdidi Türkiye’nin de kendisi- ne bahşedilen bu unvana dört elle sarılması- Bölgesel rakibe dönüşme na yol açmıştı. Kore Savaşı’na ABD ve Büyük 19. asırda İngiltere ile ortaklık söz konusu Britanya’dan sonra en büyük üçüncü Birleş- olduğunda Osmanlı ricâlini buna yönelte- miş Milletler gücünü gönderen Türkiye nin sadece Rus yayılmacılığı olmadığı be- 1952 yılında NATO üyeliğine kabul olun- lirtilmelidir. Şüphesiz Rus tehdidi, Bâb-ı muştu. ABD Başkanı Eisenhower’ın Âlî’nin en büyük endişesi idi. Ancak ifadesiyle “Türk ordusu Avrupa uygar- Russophobia nedeniyle benzer kuşku- lığının en güçlü ve en güvenilir koru- lar taşıyan İngiltere’yi İstanbul’da ca- yucusu” idi. zip kılan başka nedenler da vardı. Bu yaklaşım şüphesiz Türkiye ile it- Bu dönemin başlarında İstanbul’da tifakın Amerikan kamuoyuna kabul etti- yaygın kabul gören tez, İngiltere’nin Bal- rilmesini kolaylaştırılıyordu. Times dergisi- » Lyndon B. Johnson kanlar ve Ortadoğu’ya yönelik ilgisinin nin kullandığı ifadede Türkler “dağları olan bu alanlarda Rus nüfûzunun engellenmesi Finlandiyalılar” olarak tanımlanıyor5 ve Sov- (1908-73) ile sınırlı olduğu idi. Diğer bir ifade ile Lond- yet tehdidini durdurma işlevi, demokrasi ve in- ra’nın bölge üzerinde Avusturya ya da Rusya gi- san hakları alanlarında kamuoyunda dile getirilen bi “doğrudan” bir çıkarı olmadığına duyulan inanç eleştirilerin önüne geçiyordu. Türkiye’nin 1949 yılında İs- İngiltere ile ortaklık siyasetinin revaç bulmasına önemli rail’i tanıması da “Ortadoğu’nun yükselen seküler demok- katkıda bulunmuştu. İstanbul’daki beklenti, stratejik or- rasisi” imajına olumlu katkıda bulunacaktır. Türk demok- taklık gerçekleşirse İngiltere’nin bölgedeki sorunlara Os- rasisinin sorunları ve askerî müdahaleler Washington manlı Devleti’nin bakış açısından yaklaşacağı yolunda idi. tarafından olduğundan önemsiz gösteriliyor, Türkiye Halbuki bir küresel güç olarak İngiltere’nin böylesi bir siya- aleyhtarı lobilerin eleştirileri kontrol altında tutuluyordu. set izlemesi ve Osmanlı yöneticilerine açık çek vermesi söz Soğuk Savaş’ın yoğunluğunun tedricen azalması ve konusu değildi. Nitekim Osmanlı Devleti’nin Paris Antlaş- sona ermesi 1907 Antantı’na giden süreçte olduğu gibi ması ile Avrupa dengesinin üyesi haline gelmesi sonrasında Washington’ın Ankara ile ilişkilerini ciddi biçimde etkile- yaşanan Eflâk ve Boğdan’ın fiilî birliği, Sırp şehirlerinden miş ve daha önce halının altına süpürülmesi tercih edilen Osmanlı askerinin çekilmesi ve Cebel-i Lübnan krizlerinde sorunlar ve eleştiriler açıkça dile getirilmeye başlanmıştır. İngiltere zikredilen türde bir siyaset benimsemek yerine Türkiye “dağları olan Finlandiya,” “Ortadoğu’nun seküler İstanbul’a Hıristiyan toplumlara daha fazla muhtariyet ver- yıldızı” metaforlarıyla tanımlandığında görmezlikten geli- mesi yolunda baskı uygulamayı tercih etmişti. nen demokrasi eksiklikleri, düşünce ve basın özgürlüğü kı- İngiltere 1878 Berlin Kongresi sonrasında ise barış ant- sıtlamaları, askerin siyasete müdahaleleri, değişik dinî ve laşmasının 23. ve 61. maddelerinde zikredilen Makedonya etnik toplulukların şikâyetleri Washington’da güçlü yankı- Hıristiyanları ve Vilâyât-ı Sitte Ermenileri lehine reform- lar bulmuştur. Son dönemlerde ise yeniden Müslüman kim- ların kaleme alınması için baskıyı artıracaktı. Mürzsteg liği ön plana çıkarılan Türkiye’nin “demokrasi”si doğrudan programının (1903) anlamlı neticeler vermemesi ve Liberal eleştirilere uğratılmıştır. Benzer şekilde Soğuk Savaş’ın tır- Parti’nin 1905 seçimlerini kazanması sonrasında Londra, mandığı, Türkiye’nin Sovyet tehdidini güçlü biçimde hisset- dönemin en büyük sorunu olan Makedonya Meselesi’nde tiği dönemde “hür dünyanın lideri” di tanımladığı ABD’nin yeni reformların hayata geçirilmesi yaklaşımının da başı- imajı da tedricen benzer bir aşınmaya maruz kalmıştır. nı çekecekti. 2017 MART / DERİN TARİH 85

TARİHÇİ GÖZÜYLE Bu gelişmelerin Tanzimat ricâli ve II. Abdülhamid’i faz- da ortaya koyduğu gibi onu engelleyici bir siyaseti dahi be- nimseyebiliyordu. Türkiye’nin Washington’ın ikazlarını lasıyla hayal kırıklığına uğrattığı şüphesizdir. Ancak farklı dinlemeyerek 1974 yılında Kıbrıs’a askerî müdahalede bu- lunması, ABD silah ambargosuna ve ilişkinin fazlasıyla so- aktörlerle ilişki sürdürmeye çalışan küresel bir güç ile itti- runlu hale gelmesine neden olacaktır. fakın beraberinde getirdiği bu sorunlardan daha vahimi, Ancak ilişkiyi daha da zorlaştıran, ABD’nin Irak’ı 2003 yılında işgali sonrasında bölgede fiilen var olması ve gele- İngiltere’nin süreç içerisinde bölgenin de önemli bir oyun- cek için Türkiye’ninki ile çelişen bir tasavvur geliştirme- siydi. Bu Sykes-Picot-Sazonov uzlaşması ile başlayan yapı- cusu haline gelmesi olmuştur. lanmayı değiştirecek büyük mücadele içinde küresel aktör ABD ile bölgesel güç Türkiye’nin ciddi bir rekabete girmesi İstanbul-Londra yakınlaşması başladığında İngiltere, anlamına gelmekteydi. Osmanlı sınırlarına yakın stratejik noktalarda bayrak gös- 1878-1914 arasında benzer bir rekabeti yaşayan İngilte- re ve Osmanlı Devleti Harb-i Umumî başlamadan kısa süre termiş durumdaydı. Perim adası 1799 yılında East India önce zor da olsa yeni bir bölgesel status quo üzerinde uzlaş- maya varabilmişlerdi. Büyük çapta İngiliz çıkarlarını göze- Company adına işgal edilmiş, Aden limanı ise 1838-39 se- ten bu yeni düzen üzerinde anlaşmaya varmalarına karşın iki taraf kısa süre sonra başlayacak ölüm kalım mücadele- nelerinde kontrol altına alınmıştı. Ancak bu gelişmeler, sinde karşı kamplarda yer alacaklardı. bölgeye yönelik yayılmacı bir ilgiden ziyade Hindistan yo- Günümüzde bölgenin geleceği için uzlaşmakta fazla- sıyla zorlanan ABD ve Türkiye’nin bu gelişmeden alacak lunu güvence altına alma girişimleri olarak yorumlanmış- önemli dersleri olduğu şüphesizdir. En önemli dersin, uz- laşmazlıkları uzun süre güçlükle kontrol altında tutarak tı. Disraeli’nin Süveyş ve çatışmanın eşiğine gelerek sürdürmenin bir ortaklığı ciddi biçimde yıpratarak, beklenmedik anda çökertebilme- Kanalı hisselerinin % si olduğu şüphesizdir. 44’ünü satın alması Asimetrik ilişki ve içişlerine müdahale (1875), Kıbrıs Sözleş- Küresel ve bölgesel güçler arasındaki ilişkiler tabiatı ica- bı “asimetrik” karakter arz etmektedir. Bu çerçevede küre- ABD-Türkiye mesi (1878), Mısır’ın sel güç bölgesel müttefikinin içişlerine müdahale ederken ilişkileri işgali (1882), Sudan’da tersi söz konusu olmamaktadır. 19. asır sonrasındaki İngi- İngiliz-Mısır yöneti- liz-Osmanlı ittifakının temel sorunlarından biri de bu idi. minin yeniden tesisi Whitehall kısa sürede İstanbul’da kapsamlı bir nüfûz fazlasıyla 19. asır (1896-99) ve daha son- alanı oluşturmuş, halkın “küçük Sultan” lâkabını taktı- ra Arabistan yarıma- ğı Sir Stratford Canning benzeri İngiliz elçileri bürokra- İngiliz-Osmanlı dasında Osmanlı Dev- tik atamalar ve kabine teşekküllerine doğrudan müdahale leti’nin tebaası olarak eder hale gelmişlerdi. Bu süreçte İngiliz Sefareti Osman- münasebetlerini lı siyasetinin belirlendiği kurumlardan biri haline gelmiş; andırmaktadır. gördüğü yerel lider- sadrâzamlar, nazırlar, ordu komutanları önemli sorunları lerle imzalanan söz- elçi ve yetkililerle tartışmışlar, sefaret de dragoman olarak leşmeler Büyük Bri- adlandırılan tercümanları Bâb-ı Âlî ve gerektiğinde doğru- tanya’yı bölgesel bir dan Saray’a göndererek “tavsiyeler”de bulunmuştu. güç ve İstanbul’un en Bu tek taraflı bir gelişme idi. Çoğu zaman İngiltere’nin tercihi çerçevesinde belirlenen Osmanlı sefirleri Londra’da önemli rakibi haline ikinci kategoride yer alan diplomat muamelesi görüyorlar; ancak çok önemli gelişmelerde, genellikle çağrıldıkları Fo- getirmişti. reign Office ile doğrudan görüşebiliyordu. Başbakan ile fi- kir alışverişinde bulunmaları sıra dışı bir gelişme olan Os- Kuveyt, Akabe, “Nevahi-i Tis‘a” (Yemen-Aden arasında manlı sefirlerinin ya da hükümetinin İngiliz siyasetine müdahalesi söz konusu değildi. egemenliği tartışmalı alanlar) benzeri krizlerde savaşın İttifakın bu karakteri uzun vâdede onun en önemli so- eşiğine gelen Osmanlı Devleti ve İngiltere bölgesel uzlaş- runlarından biri haline gelmişti. İngiltere’nin İstanbul’da tercih ettiği, siyasetlerini destekleyen bürokratlarla çalış- mazlıklarını, Anglo-Turkish Convention ile neticelenen ma, önemli makamlara onların atanmasını sağlama yak- 1913-14 pazarlıklarına kadar sürdürmüşlerdi. Bu açıdan bakıldığında iki devlet, bölge için ortak ya da benzer bir tasavvuru paylaşmak bir yana, birbiriyle en fazla çelişen planların sahibi olmuşlardı. Soğuk Savaş dönemi ABD-Türkiye ilişkileri bu arka pla- nın iki mirasçı tarafından sürdürülmesi olarak değerlen- dirilebilir. Bir küresel güç olarak İngiltere’nin yerini alan ABD ile bölgenin liderliğinden önemli güçlerinden biri dü- zeyine gerileyen Türkiye benzer sorunlarla boğuşmak zo- runda kalmışlardır. Ankara’nın ABD’nin bölgede doğru- dan çıkarı bulunmadığı, bu nedenle de mevcut sorunlarda “Batı demokrasisinin Doğu’nun en ucundaki kalesi”ni des- tekleyeceği ümitleri yerini kısa sürede hayal kırıklığına bı- rakmıştı. Bir küresel güç olarak ABD değişik aktörlerle ilişki sür- dürmeyi tercih ediyor, bu ise her zaman Türkiye’nin çı- karlarına uygun düşmüyordu. Nitekim ABD, Kıbrıs Kri- zi sırasında Ankara’yı desteklemek bir yana, Lyndon B. Johnson’ın 1964 yılında kaleme aldığı meşhur mektubun 86 DERİN TARİH / 2017 MART

laşımı Osmanlı ricâli içinde ciddi bir kutuplaşmaya neden » Mehmetçik Kore’de olmuştu. II. Abdülhamid’in bu müdahaleleri durdurmaya Douglas Duncan’ın objektifinden, ilk kez Life dergisinde yayınlanan, çalışması ise Londra-İstanbul ilişkilerinin hatırı sayılır öl- Kore Savaşı’na katılan Türk askerlerine ait bir fotoğraf. çüde gerginleşmesine neden olmuştu. İttihad ve Terak- ki’nin benzer yaklaşımı benimsemesi ve Hariciye Nezareti tifak yorgunluğu” yaratarak ortaklığın çökmesine yol ile sadarete elçilik tercümanlarının gönderilmesi uygula- açabilmesidir. Bu “yorgunluk,” “yıpranma” ve “karşılık- masını durdurması ise İngilizlerin tepkisiyle karşılaşmıştı. lı güvensizlik” 1914 yılı Haziran ayında Anglo-Ottoman Convention’ın Sultan tarafından onaylanması ve mevcut Buna karşılık olarak İngiltere, II. Abdülhamid ve 2. Meş- bütün sorunların kâğıt üzerinde halledilmesine karşılık rutiyet dönemlerinde yönetim aleyhtarı ve İngiliz taraf- tarafların patlayan küresel krizde karşı kamplarda savaş- tarı olan muhaliflere destek vermişti. 1895 krizi sırasında masına neden olmuştur. İngiltere yanlısı üst düzey bürokratların II. Abdülhamid’i devirme girişimine zımnî destek veren6 Londra, 1902-03 Sorunlarına genellikle güncel değerlendirmelerle yak- yıllarında Osmanlı Hürriyetperverân Cemiyeti çatısı altın- laşan Türkiye’nin bu tarihî arka plandan önemli dersler da toplanan muhaliflerin darbe teşebbüsünü desteklemiş- çıkartabilmesi mümkündür. Benzer şekilde kısa süreli ti.7 Benzer şekilde İngiltere kısa süreli bir balayı sonrasında Osmanlı-Alman ittifakı da bölgesel bir gücün küresel iddi- aşırı milliyetçi bulduğu ve İngiliz çıkarlarına zarar verdi- aları olan bir devletle ortaklığı yönetmesinin ne denli zor ğini düşündüğü İttihad ve Terakki’ne yönelik eylemlere de olduğunu gösteren derslerle doludur. Bunları ayrıntılarıy- el altından yardımda bulunmuş, bu girişimler ise değişik la değerlendirmenin günümüz dış siyaset yapımcılarına sorunlarla boğuşan ittifakın daha da zayıflamasına neden önemli analiz araçları sunacağı şüphesizdir. olmuştu. Dipnotlar: Soğuk Savaş sonrası Türk-Amerikan ilişkilerinin de sü- 1Konuyu 1952 yılına kadar inceleyen bir araştırma için bkz. Şuhnaz Yılmaz, Turk- reç içinde benzeri karakter arz etmeye başladığını belirt- ish-American Relations , 1800-1952: Between the Stars, Stripes and the Crescent, mek yanlış olmaz. 2. Dünya Savaşı sonrasında ufak bir sol (London: Routledge, 2015), 2000’li yıllara taşıyan bir dereleme için ise bkz. Turk- entelijensiya dışında Türkiye’deki siyaset kadroları ve bü- ish-American Relations: Past, Present and Future, ed. Mustafa Aydın ve Çağrı Erhan rokrasinin ezici çoğunluğu ABD yanlısı bir tavır benimse- (London: Routledge, 2004). mişti. Bu açıdan Washington açısından bir seçim durumu 2 The Parliamentary History of England, ed. William Cobett, 29 (London: R. Bagshaw, gerekli olmamıştı. Ancak bilhassa 1960’ların sonunda yük- 1817), sütun 78. selen Amerikan karşıtlığı Washington’ın Türk siyasetinde 3 Roderic H. Davison, Reform in the Ottoman Empire, 1856-76 (Princeton: Princeton kendi yanlıları ile çalışma arzusunu güçlendirmişti. Bu sü- University Press, 1963), s. 235. reçte Washington, Türk siyaset yapımı üzerindeki etkisini 4 Salisbury’den Derby’ye, Pera, 1 Ocak 1877/no. 78 (confidential), NA- F.O. 424/37. de hatırı sayılır derecede güçlendirmişti. 5 Lewis V. Thomas and Richard N. Frye, The United States and Turkey and Iran (Cam- bridge MA: Harvard University Press, 1951), s. 146. 1970’lerde Türkiye kamuoyunda ABD’nin sağ siyaset ve 6 Bu konuda bkz. Derin Tarih Sultan Abdülhamid özel sayısı, s. 96-103. askerî kadroları tercih ettiği, bunlara sol siyasete karşı des- 7 a.g.e, s. 96-103. tek verdiği kanaati yaygın kabul görüyordu. Benzer şekilde Washington’ın iç savaş eşiğine gelen Türkiye’de 1980 dar- besine yeşil ışık yaktığı da siyasal mahfillerde dile getirile- cektir. Benzer iddialar yakın dönemde Obama yönetiminin Ankara’daki iktidar ve muhaliflerine yaklaşımı konusunda da tekrarlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında ABD-Türkiye ilişkileri fazlasıyla 19. asır İngiliz-Osmanlı münasebetini andırmaktadır. Söz konusu tarihî arka plan, Washington’ın ittifakı Ankara’da kimin iktidarda olduğundan bağımsız biçimde değerlen- dirmemesi ve bu alanda tercih kullanmasının sorunlu or- taklığı daha da zorlaştıracağını ortaya koymaktadır. Tarihî arka planın söylediği Soğuk Savaş sonrasından günümüze uzanan ABD-Tür- kiye ilişkisini 19. yüzyıldan başlayarak 1914’te noktala- nan Osmanlı-İngiliz ortaklığı arka planına dayanarak in- celemek geleceğe yönelik önemli ipuçları sunmaktadır. Bu arka plan göz önüne alınarak değerlendirildiğinde günümüzdeki ABD-Türkiye ortaklığının ciddi sorunları aşmak zorunda olduğunu belirtmek yanlış olmaz. Bura- da önemli olan, bu sorunların çözülememesinin bir “it- 2017 MART / DERİN TARİH 87

 Osmanlı Tarihi ————————————————————————————————————— ABD’nin ilk deniz aşırı savaşını Osmanlı ile yaptığını biliyor muydunuz? Prof. Çağrı Erhan siyasetten ekonomiye, işbirliğinden çatışmaya Osmanlı-ABD ilişkilerinin bilinmeyen boyutlarını yazdı. 88 DERİN TARİH / 2017 MART

———————————————————————————————————Osmanlı-ABD Münasebetleri ABDOSMANLI ILISKILERININ BILINMEYENLERI  ÇAĞRI ERHAN [email protected] ABDile ilişkiler klâsik Osmanlı tarihi kitaplarında fazlaca zikredilmez. İngiltere, Rusya, Fransa, Avustur- ya ve Prusya ile yaşanan askerî, siyasî ve ticarî ilişkile- rin hacmiyle mukayese edildiğinde Osmanlı’nın ABD ile ilişkileri birçok tarihçi tarafından kayda değer bu- lunmamış olabilir. Hâlbuki ABD’nin bağımsızlığını kazanmasından önce başlayan Türk-Amerikan ilişki- lerinin hacmi mütemadiyen gelişmiş ve bazı açılar- dan en az adı geçen ülkelerinki kadar mühim siyasî neticelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunla- rın arasında Protestan misyonerlerin gayrimüslim Os- manlı tebaası arasında yürüttüğü faaliyetlerin Dev- let-i Aliyye için bir beka sorunu haline dönüşmesini, Bulgar ve Ermeni milliyetçiliğinin yükselişinin arka- sındaki itici gücün oluşumunu, 19. yüzyılın ikinci ya- rısında Osmanlı ekonomisinin küresel kapitalizmin nesnesi haline gelme sürecini sayabiliriz. Ayrıntılarına inildiğinde Osmanlı-ABD ilişkileri- nin ortaya çıkışı, gelişimi ve muhteviyatı hakkında uzun değerlendirmelere girmek mümkün. Bu yazıda iki devlet arasındaki ilişkilerde dikkat çekici niteliği haiz dört tarihî olay üzerinde durulacaktır. 2017 MART / DERİN TARİH 89

 Osmanlı Tarihi————————————————————————————————————— ABD’nin ilk deniz aşırı savaşı tercih ediyorlardı. Koloni döneminde Anlaşmalarla sağlanan barış dö- Türk-Amerikan ilişkilerinin tari- İngiltere’nin Garp Ocakları’yla ilişki- neminde Osmanlı-Amerikan ilişki- hinden bahseden birçok yazıda iki devletin tarihleri boyunca birbirleriy- lerinin sağladığı güvenceyle Kuzey Af- leri açısından önemli bir gelişme le hiç savaşmadıkları bilgisi yer alır. Cumhuriyet devri için geçerli olan bu rika kıyılarında ve Akdeniz’de rahatça yaşandı. 1800’de ABD’nin yıllık ver- bilgi, Osmanlı dönemi için yanlıştır. Üstelik ABD’nin 1801-05 yılları arasın- seyreden Amerikan tacirleri ABD’nin gisini Cezayir’e getiren Kaptan Wil- da ve 1815’te Osmanlı Devleti’ne bağ- lı Garp Ocakları ile yaptığı savaşlar, bağımsızlığını müteakip bu koruma- liam Bainbridge idaresindeki George kendi askerî tarihleri açısından -deniz aşırı ilk çatışmalar olmaları hasebiyle- dan mahrum kaldılar. Cezayir, Trab- Washington savaş gemisi, Cezayir Da- hususî bir önem taşır. lusgarp ve Tunus korsanları yeni yısının ısrarıyla Cezayir’in Osman- Cezayir, Trablus ve Tunus’tan müte- şekkil Garp Ocakları 18. yüzyılın or- bağımsız olmuş ABD’nin ticaret ge- lı Devleti’ne gönderdiği elçi heyetini talarından itibaren Dersaadet’ten yarı bağımsız şekilde yönetilmeye başla- milerini ele geçirerek sahiplerinden İstanbul’a taşıdı. Gemi Aralık 1800’de mışlardı. “Dayı” adı verilen yeniçe- rilerin idareci oldukları bu bölgeler fidye talep etmeye başladılar. Bu du- İstanbul’a vardı. Gemi kaptanı ile Os- iç işlerinde olduğu kadar yabancı ül- kelerle ilişkilerinde de kendi başları- rumu ortadan kaldırabilmek için ABD manlı makamları arasında yapılan na hareket edebiliyorlardı. Cebel-i Ta- rık Boğazı yakınından geçen ticaret “Berberi Kıyıları” olarak isimlendirdi- görüşmeler tarafların ilk doğrudan gemilerini ele geçiriyor, karşılığında fidye alıyorlardı. Bu korsanlık faaliye- ği Garp Ocakları ile anlaşmalar yap- temasları olarak tarihe geçti. tine maruz kalmak istemeyen yaban- cı devletler Garp Ocakları ile anlaş- mak zorunda kaldı. ABD’nin, 1795’te Öte yandan, kendisine ödenen ver- ma yapmayı ve yıllık haraç ödemeyi Cezayir’le, 1796’ta Trablus’la, 1797’de giyi yeterli bulmayan Trablusgarp Da- Tunus’la imzaladığı anlaşmalar bir- yısı Yusuf Paşa 1801’de ikili anlaşma- birine benzer hükümler taşıyordu. yı feshederek ABD’ye savaş ilan etti. Garp Ocakları ABD gemilerine saldır- Bunun üzerine ABD bir yandan savaş mayacak, Amerikalılara uygulanacak gemileriyle Trablus limanını abluka- gümrük vergisi Avrupalılarla eşit ola- ya alırken, diğer yandan da Yusuf Pa- cak, ABD’nin Garp Ocakları’n- şa’yı devirip yerine kardeşi Ha- da konsolosluk açması sağ- mid Paşa’yı getirmek için lanacaktı. Anlaşmalarla » Çekişmenin ilk Trablusgarp’ın içişleri- ABD Garp Ocakları’na ne doğrudan müdahil yıllık vergi (haraç) durağı oldu. Amerikan sa- Yavuz Sultan Selim ödemeyi kabul et- döneminde Osmanlı’ya vaş gemilerinin ver- mekteydi. dahil olan Cezayir diği destekle Hamid toprakları, daha sonra ABD-Osmanlı çekişmesinin yaşanacağı ilk yer olacaktı. Osmanlı Cezayir’inin 18. yüzyıla ait bir tasviri. 90 DERİN TARİH / 2017 MART

———————————————————————————————————Osmanlı-ABD Münasebetleri Paşa’ya bağlı birlikler Derne’yi ele ge- sefain Anlaşması’nın görüşmeleri sı- çirdi. Bu gelişme karşısında Yusuf Pa- şa ABD ile barış yapmaya mecbur kal- rasında Osmanlı tarafı bu talebini net mıştır. biçimde dile getirmiştir. Müzakereler Sonraki dönemde ABD’nin Ceza- yir’e ödediği verginin miktarı yü- sonucunda 7 Mayıs 1830’da (14 Zilka- zünden anlaşmazlıklar yaşandı. Görüşmeler neticesinde anlaşma sağ- de 1245) imzalanan dokuz maddelik lanamayınca 1815’te ABD Kongresi Cezayir’e savaş ilan etti. Akdeniz’e Osmanlı-ABD Ticaret ve Seyrisefain gönderilen güçlü ABD donanması karşısında tutunamayan Cezayir, yıl- Anlaşması’na bir hafî (gizli) madde lık vergi ödenmesi uygulamasına ta- mamen son veren bir barış anlaşma- de eklendi. Bu maddeye göre Osman- sı yapmaya ve ABD’ye savaş tazminatı ödemeye mecbur kaldı. Trablusgarp lı Devleti’nin talebi halinde İstan- ve Tunus da bu anlaşmaya uydular. Böylece ABD daha önce vergi ödedi- bul’daki ABD diplomatik temsilcisi- ği Garp Ocakları’ndan karşılıksız ti- carî ve adlî kapitülasyon hakları elde nin istenilen cins ve boyuttaki savaş etmeyi başarmış oldu. Amerikan De- niz Piyadeleri’nin marşında yer alan gemisinin fiyatını ve inşa süresini “Trablusgarp Kıyılarına” (To the Sho- res of Tripoli) ifadesi ABD’nin Garp bildirmesi, teklifin uygun bulunma- Ocakları’yla savaşlarına bir gönder- medir. sı halinde iki taraf arasında sözleşme Savunma sanayiinde işbirliği yapılarak ücreti mukabilinde savaş Amerikalı denizcilerin Osmanlı gemilerinin ABD tarafından Osman- limanlarındaki alışverişleri 19. yüz- yılın başından itibaren arttı. Ticaret lı’ya teslim edilmesi öngörülmüştü. hacminin artmasıyla birlikte ABD, Osmanlı liman şehirlerinde konsolos- Anlaşmanın dokuz maddesi ABD luk açmak için girişimlerini hızlan- dırdı. Konsolosluk açılabilmesi için Senatosu tarafından onaylanırken, iki devlet arasında ticaret anlaşması bulunması gerekiyordu. ABD bu yol- gizli madde reddedildi. Senatörlerin la kapitülasyon elde etmenin peşin- deydi. Osmanlı, iki ülke arasındaki çoğunluğu Osmanlı’ya savaş gemisi » Ermeni propagandası mesafenin uzak oluşundan, İngiltere satılmasının, ABD’nin 1823’te Mon- Ermenilerin soykırım iddialarının en kuvvetli ile ABD arasındaki ilişkilerin gidişatı- roe Doktrini ile kabul ettiği Avrupa destekçisi ABD olmuştu. 1918’de yazılan Ravished nın ne olacağı bilinmediğinden, yeni işlerine karışmama siyasetine aykırı Armenia adlı biyografi Hollywood’da filme de bir ülkeye daha düşük gümrük tari- olduğunu düşünüyordu. Ayrıca azım- uyarlandı. Filmin afişi. fesi avantajı vermek istemiyordu. Bu yüzden uzunca bir süre bu teklifleri sanmayacak sayıda Yunan-sever (Fil- reddetti. helen) senatör de gemi satışına kar- 1827’de Osmanlı-Mısır ortak do- nanmasının Fransız-İngiliz-Rus ortak şı çıktı. Bu durum İstanbul’da hayal filosu tarafından Navarin’de imha edilmesinden sonra, Osmanlı ABD’yle kırıklığına yol açtı. Konuyu Saray’a bir anlaşmaya sıcak bakmaya başladı. Zira yakılanların yerine ABD’nin yar- bir telhisle intikal ettiren sadrazama, dımıyla yeni savaş gemileri inşa edi- lebileceği düşünülüyordu. Nitekim Sultan II. Mahmud’un verdiği cevap Osmanlı-Amerikan Ticaret ve Seyrü- tarihe not düşecek nitelik- tedir: “Frenklerin âdet- leri kendülerinin mu- ford’un şahsî girişimi kaddemâ söyledikleri olduğunu söylese de, sözden nükul etmeğe aslında gelişmeden asla utanmazlar.” memnundu. Hatta Böylece sırf ge- Elçi Porter, reisül- mi alabilmek küttaba bir mek- için ABD ile ya- tup yollayarak bu pılmış bir anlaş- satış işleminin ar- manın varlık sebebi dından başkalarının ortadan kalkıyordu. da olabileceğini söylü- Sultan II. Mahmud’un » Amerikan amirali David yordu. Bunun üzerine bu durumda anlaşma- II. Mahmud anlaşmayı Porter (1780-1843) yı onaylaması mümkün onayladı. Ardından da Os- değildi. ABD yönetimi Se- manlı Devleti Eckford’un nato’nun tutumunun doğurduğu tı- gemisini satın aldı. Dahası Eckford kanıklığı aşmak için bir girişimde ile Tersane-i Amire’de Amerikankâri bulundu. Henry Eckford adlı bir New gemiler inşa etmesi için bir sözleşme Yorklu gemi mimarı, kendi inşa ettiği imzalandı. United States adındaki savaş gemisiy- 1832’de ABD’den getirdiği ustalar le İstanbul’a geldi. Amacı onu burada ve işçilerle birlikte Aynalıkavak’ta satmaktı. ABD Dışişleri ısrarla bunun kendisine tahsis edilen tersanede ça- kendi resmî politikaları değil, Eck- lışmaya başlayan Eckford daha ilk 2017 MART / DERİN TARİH 91

 Osmanlı Tarihi ————————————————————————————————————— gemisini suya indiremeden tifodan » Çıkmaza giren ilişki bulmasa da tamamen sonuçsuz da öldü. Yerine ustabaşısı Amerikalı Fos- Sultan II. Abdülhamid zamanında kalmadı. Mesela ABD elçisi Amerikan ter Rhodes geçti. Rhodes 1840’a ka- güçlenen Osmanlı-ABD ilişkileri basın organlarına mektuplar yolla- dar 10’dan fazla savaş gemisini ta- Ermeni meselesi yüzünden çıkmaza mamlayarak donanmaya teslim yarak Sultan hakkındaki olumsuz etti. girdi. haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade etti. 1893’te ABD’de sahneye Bu tarihten sonra 1870’lere ka- Bâbıâli aldığı tedbirlerle bu olum- konulan ve Hz. Muhammed’e (sas) dar Osmanlı-ABD savunma sana- suzlukları gidermeye çalışsa da başa- yii işbirliği bir müddet kesinti- rılı olamamıştır. Osmanlı-ABD ilişki- hakaretler içeren bir tiyatro oyu- ye uğradı. 1870’lerde Amerikalı lerine yeni bir bakış açısını ise Sultan nu da II. Abdülhamid’in ricası kara silah üreticileri, Osmanlı II. Abdülhamid getirdi. Onun dış siya- üzerine bizzat ABD Başkanı Cle- ordusunun en önemli tedarikçi- setinin en önemli unsurlarından biri, veland’ın devreye girmesiyle sah- leri arasına girdiler. Osmanlı-Al- “Avrupa içindeki hasımları, Avrupa neden kaldırıldı. Mısır’daki Urabi man yakınlaşmasına bağlı olarak dışındaki dostlarla dengelemek” ola- (Arabi) Paşa isyanı sırasında yine 1880’lerde onların yerini Almanlar rak biçimlenmişti. Bu çerçevede bir II. Abdülhamid’in talebi üzerine alacaktır. yandan Japonya’yla sıcak ilişkiler ge- ABD sorunun çözümü için arabulu- liştirmeye çalışırken, artık sanayileş- culuk yaptı. II. Abdülhamid ve ABD mesini tamamlayarak büyük güçler II. Abdülhamid döneminde Os- arasına girmeye başlayan ABD ile de manlı-ABD ilişkilerindeki diplomatik 1830’dan sonra artan ve çeşitle- yakınlaşmak hedefleri arasındaydı. işbirliği örneklerinden biri de Filipin- nen Osmanlı-ABD ilişkilerinde işbir- ler’deki Müslümanlarla ilgili hadisey- liğinin yanı sıra çok ciddi gerginlik- Bu politikaya uygun olarak II. Ab- di. 1898’de İspanya’yı yendikten son- ler de ortaya çıktı. Bunların başında dülhamid tahta çıktığı günden iti- ra Filipinler’i ele geçiren ABD Sulu Amerikalı Protestan misyonerlerinin baren bir yandan ABD başkanlarıyla ve Mindanao’da yaşayan Moro Müs- Osmanlı topraklarındaki faaliyetleri kişisel dostluklar geliştirmeye çalışır- lümanlarını bir türlü denetimi altı- gelmekteydi. ken, İstanbul’daki ABD elçilerine de na alamıyordu. İspanyollar gibi Ame- daha önce olmadığı kadar sıcak dav- rikalıların da kendilerine dinî baskı 1819’dan itibaren Osmanlı ülkesin- ranmaya başladı. ABD ile yakınlaş- uygulayacağını düşünen Müslüman- de kolej, hastane, yetimhane gibi ku- mak için fırsatları değerlendirmek lar, ABD işgalini kabul etmemiş ve rumlar açmaya başlayan Protestan isteyen Sultan, karaya oturan bir ayaklanmışlardı. misyonerler evvela Marunî ve Erme- Amerikan savaş gemisinin kurtarma ABD Başkanı McKinley bütün Müs- ni cemaatlerinde huzursuzluğa sebep masraflarını şahsî hazinesinden öde- lümanların Halifesi olan II. Abdülha- oldular. Akabinde açtıkları kolejler- yerek, ABD’de çıkan orman yangınla- mid’in bu isyanın sona erdirilmesin- de milliyetçi fikirlerle eğittikleri gay- rından veya depremlerden duyduğu de ABD’ye yardım etmesini talep etti rimüslim tebaanın başlattığı ayak- üzüntüyü mektupla ABD başkanları- (Mart 1899). ABD Elçisi Oscar Strauss lanmalara destek verdiler. Bilhassa na bildirerek, Washington’a kıymetli Sultan Hamid’le yaptığı görüşmede, İngiltere Büyükelçiliği’nin Bâbıâli hediyeler yollayarak ilişkileri geliştir- ABD’nin Filipin Müslümanlarına bas- üzerinde kurduğu baskıyla Protestan- meye çalıştı. kı uygulamayacağını, zira ABD ana- lığın 1847’de ayrı bir “millet” olarak yasasının bütün dinlere saygı ilkesini tanınmasından sonra Osmanlı top- Bu çabalar her ne kadar II. Abdül- içerdiğini anlattı. Elçinin, bir Osman- raklarına gelen misyonerlerin sayı- hamid’in istediği ölçüde bir karşılık lı heyetinin Filipinlere gönderilerek sında patlama yaşandı. Sulu Sultanını ikna etmesi talebini geri çeviren II. Abdülhamid, bunun 1875’te başlayan Bulgar ayaklan- yerine Hac mevsiminde (Nisan-Ma- masından 1890’lardaki Ermeni ayak- yıs 1899) Mekke’ye bir telgraf yolla- lanmalarına kadar birçok huzur- dı. Telgraf Hac için Mekke’de bulunan suzlukta Protestan misyonerlerin Sulu Müslümanlarına ve onlar eliyle parmak izlerini görmek mümkündü. de Filipinler’e ulaştırıldı. II. Abdül- Hatta yaşananların tamamen Osman- hamid Sulu Sultanı’na hitaben yazdı- lı karşıtı biçimde Avrupa ve Amerika ğı mektubunda, Müslümanların ABD basınına yansıtılması Amerikan ko- işgal kuvvetlerine karşı sürdürdük- lejlerinde görev yapan misyonerlerin leri mücadeleyi sona erdirmelerini yolladıkları mektuplar yoluyla ger- isterken, Amerikalıların İslam dini- çekleşiyordu. “Korkunç Türk” (Ter- nin gereklerinin yerine getirilmesi- rible Turk), “Cahil Türk” (Unspeakable ne müdahale etmeyecekleri temina- Turk) gibi olumsuz klişelerin ortaya tını verdi. çıkışlarına misyonerler doğrudan katkı sağlamıştı. 92 DERİN TARİH / 2017 MART

———————————————————————————————————Osmanlı-ABD Münasebetleri Mektup Filipinler’e ulaştıktan son- hamid’in ABD başkanlarıyla geliştir- sayıda mektup yazarak hem ABD ba- ra Sulu Sultanı ile ABD işgal kuvvet- leri komutanı arasında bir ateşkes mek istediği kişisel diyalog da büyük sınını, hem de ABD Kongresi’ni Os- anlaşması imzalandı. 1902’ye kadar herhangi bir gerginlik yaşanmadı. oranda bu mesele yüzünden istenen manlı Devleti’ne karşı tahrik ettiler. ABD askerleri ile Müslümanlar ara- sında çatışmaların yeniden başlama- seviyeye ulaşamamıştı. Aksine iki Senato Aralık 1895’te bir karar alarak sı üzerine bu kez II. Abdülhamid ABD elçisine, yaşananlardan dolayı Müs- devlet çatışmanın eşiğine geldi. ABD Başkanının, Türkiye’deki Ameri- lümanların büyük zarar gördüğünü, bu durumdan rahatsız olduğunu, is- 1895’te Maraş ve Harput’ta yaşa- kan vatandaşlarının can ve malları- terlerse Filipinler’e bir Osmanlı heye- ti gönderebileceğini iletti. ABD Hükü- nan Ermeni ayaklanmalarının bas- na yönelik eylemleri hakkında bilgi meti bu teklifi reddetti. ABD’nin bu kez Sultan’dan yardım almak isteme- tırılması sırasında ayaklanmaya lo- vermesini istedi. ABD Başkanı Sena- mesinin arkasında başka bir gergin- lik yatıyordu. jistik destek sağlayan Amerikan to’ya, üç savaş gemisinin Osmanlı “İzmir’i topa tutarız” kolejleri de zarar görmüştü. ABD limanlarına gönderildiğini ve Ame- 1890’larda Osmanlı-ABD ilişkileri- olaylar sırasında Kürt aşiretleri tara- rikan vatandaşlarının can güvenliği- ni en fazla meşgul eden konu Ame- rikalı misyonerlerin desteğiyle çıkan fından tahrip edilmekle birlikte, Os- nin sağlanması için Bâbıâli’ye baskı Ermeni ayaklanmalarıydı. II. Abdül- manlı askerinin olup bitenlere göz uygulandığını, ayrıca Harput ve Ma- yumduğu gerekçesiyle Osmanlı Dev- raş kolejlerinin uğradığı zararın da leti’nden 100 bin dolarlık bir tazmi- tazmin edileceğini bildirdi. nat talep etti. Osmanlı hariciyesi, Bu dönemde ABD Kongresi’nde ba- sözkonusu binaların ayaklanmanın zı senatör ve milletvekilleri yaptıkları başlangıcında Ermeni isyancılar ta- konuşmalarda ve aldıkları kararlarda rafından yakıldığını raporlarla tazminatın Osmanlı’dan zorla ortaya koyarak, tazminat alınması, Payitahtın Erme- talebini geri çevirdi. Bu- nilerin yaşadığı bölge- nun üzerine Ameri- lerde reform yapmaya kalı misyonerler çok » İlk karşılaşma zorlanması, hat- Amerikalı amiral Stephen Decatur’un Osmanlı adına Cezayir’i yöneten “Cezayir Dayı”sı ile karşılaşma anını tasvir eden gravür. 2017 MART / DERİN TARİH 93

 Osmanlı Tarihi————————————————————————————————————— bir süre daha diplomatik görüşme ve pazarlıklar yürütüldükten sonra Ha- ziran 1901’de ABD’nin talep ettiği taz- minat ödendi. Tazminatın ödenmesi, Ermeni me- selesinden kaynaklanan gerilimi ta- mamen ortadan kaldırmadı. Bir son- raki ABD Başkanı Theodore Roosevelt zamanında 1904’teki Ermeni ayak- lanmaları sırasında bazı başka Ame- rikan kolejlerinin zarar görmesi ve ABD vatandaşı olan Ermenilerin tu- tuklanması üzerine bir Amerikan fi- losu İzmir’e gönderildi. 12 Ağustos 1904’te İzmir’e demirle- yen Amerikan savaş gemilerine ABD Başkanı Roosevelt tarafından, Os- manlı Devleti’nin Amerikan vatan- daşlarını serbest bırakmaması ve Amerikan kolejlerinin faali- yetlerine izin vermemesi » Donanmanın imhası hâlinde İzmir limanını ABD’nin Philadelphia bombalamaları talima- savaş gemisi Cezayir’e tı verilmişti. Konunun ciddiyeti İstanbul’u çıkarma yaptığında bir kez daha ikna etti. Osmanlı kuvvetlerince 307 mürettebatıyla birlikte ele geçirildi ve ateşe verildi. Yangını Amerikalılara gerekli tasvir eden bir tablo. sözler ve teminatlar ve- ta ABD’nin askerî kuvvet kullanarak çen Rusya, ABD’den rildi. Amerikan filosu da bağımsız Ermenistan’ın kurulmasına yardımcı olması gibi konuları öne çı- önce davranarak Os- 15 Ağustos’ta İzmir’den ay- karttılar. Aynı dönemde kurulan Ulu- sal Ermeni Yardım Komitesi (National manlı’dan bu parayı aldı. rıldı. Armenian Relief Committee) Doğu Anadolu’daki olaylarda zarar gören Sultan Hamid Amerikalıları çe- Bu dört olay Osmanlı-ABD ilişkile- Ermeniler için ABD kentlerinde yar- dımlar topladı. şitli yollarla oyalayarak sözkonusu rinin inişli çıkışlı seyrini ortaya ko- tazminatın ödenmesini geciktirdi. yuyor. 1790’lardan 1917’ye dek süren 1896’dan itibaren ABD hüküme- Mesela bir Amerikan gemi inşa şirke- ikili ilişkiler ticaretten sosyal alana, ti her fırsatta Harput ve Maraş kolej- tiyle savaş gemisi alımı için pazarlık eğitimden turizme, Yahudi göçünden leri için tazminat ödenmesi talebi- başlatan II. Abdülhamid, sonuç alına- arkeolojik faaliyetlere çok geniş bir ni yineledi. İstanbul’un silah zoruyla na kadar tazminatın ödenmeyeceğini alanı kapsıyor. “ikna edilmesi” için donanmaya ha- Osmanlı-ABD ilişkilerinde çok az zırlık talimatı verildi. ABD Dışişleri- bildirdi. nin İstanbul’daki büyükelçilerinden 1898 savaşında İspanya’ya karşı el- çalışılan başka bir konu da aynı dö- Çanakkale Boğazı’ndaki kalelerin ve de edilen galibiyetle ülkesinin artık nemde Osmanlı vatandaşlarının tahkimatın bir haritasının edinilip “emperyal bir dünya gücü” olduğu ABD’deki faaliyetleridir. Bütün yön- Washington’a göndermesini istediği hissini taşımaya başlayan ABD Başka- leriyle incelendiğinde Osmanlı-ABD belge ABD arşivinde bulunmaktadır. nı McKinley 1900 yılının başından iti- ilişkilerinin, Türkiye Cumhuriyeti ile baren tazminat konusunda daha sert ABD arasındaki ilişkilere olumlu ve 1897’deki Osmanlı-Yunan Sava- adımlar atılmasını istedi. Nitekim o olumsuz birçok miras bıraktığı görü- şı’nın ardından Osmanlı’nın Yunanis- yılın sonunda bir ABD savaş gemi- lecektir. tan’dan savaş tazminatı almasını fır- sat bilen ABD, kendi tazminatının bu si İzmir limanına demirledi. Topla- paradan ödenmesini talep etti. Fakat 93 Harbi’nden (1877-78 Osmanlı-Rus rı limana dönük bekleyen savaş ge- Savaşı) kalan alacağı için harekete ge- misinin üst rütbeli mürettebatını İstanbul’a davet eden II. Abdülhamid, onlarla yaptığı görüşmede tazmina- tın ödenmemesi durumunda İzmir Çağrı Erhan limanının bombalanabileceğini ke- Prof. Dr., İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi sin biçimde anladı. Bunun üzerine Öğretim Üyesi. 94 DERİN TARİH / 2017 MART

%40’a Varan 6 Kal Erken Rezervasyon 5 Öde Fırsatları 9 Taksit 0 2323 722 22 22 www.ClubFamilia.com Balayı Çiftlerine Özel Fısatlar Denize Sıfır Alkolsüz Aile Oteli Bay ve Bayanlara Özel Havuz ve Plaj İmkanı

 1 Kitap 1 Yazar————————————————————————————————————— © SEDAT ÖZKÖMEÇ ZEYTINBURNU’NUN EBEDI MISAFIRLERI Zamanı Aşan Taşlar – Zeytinburnu’nun Tarihi Mezar Taşları kitabının yazarı Doç. Dr. Süleyman Berk ile şehri serin bir yorgan gibi saran mezar taşlarından Zeytinburnu’nun payına düşen zengin mirası konuştuk.  KONUŞAN: OLCAY CAN KAPLAN dım” diye cevap verir, “çünkü biz ölü- lerimizle beraber yaşarız”. Osmanlı’da Mezar taşlarından yola çıkarak Osman- ölüm ve mezarlık, mezar taşı kültürü vardır; mezarlıklar hayatın içindedir. lı medeniyetinin izlerini takip etmeye Bazen bir mescid, cami veya türbe et- rafında hazîre şeklinde, bazen de bir nasıl başladınız? yerleşim yerinin kenarında ama dai- Hüsn-i hat ile ilgilendiğim için ba- ma göz önündedir. Ölümü mûnis gös- terecek şekilde tesis edilmişlerdir. Ser- şından beri mezar taşları da ilgimi çekmekteydi. Hüsn-i hattın önemli vi ağaçlarının gölgesinde örneklerini incelerken mezar taşları- muazzam taş işçiliği taşı- na karşı bir ülfet oluştu. Belli bir süre yan mezar taşları insanı sonra ilgili kaynaklara ulaşmak ihti- cezbeder. Bu bağlamda yacı hissettim. Sonraları bir “cennet bahçesi” mi- mezarlıklar, hazîreler ve sali Eyüp Sultan mezar- mezar taşlarının peşini lıkları, Zeytinburnu’nda- bırakmadım. ki Merkez Efendi, Kozlu, Seyyid Nizam, Erikli Ba- Bazen dinlenmek için ba, Silivrikapı mezarlık- girdiğim hazîrelerde sa- ları, Sümbül Efendi Hazî- atlerce kaldığım ve me- resi, Süleymaniye Camii zar taşlarını zevkle in- Hazîresi, özellikle Fatih celediğim olmuştur. Bu Camii ve Çemberlitaş Sultan II. Mah- taşlarda sanatımızın üç mud hazîreleri, Yahya Efendi Hâzire- yönünü görürüz: ince si, (çok tahrip edilmesine rağmen) Ka- taş işçiliği, hat sanatının racaahmed Mezarlığı, Üsküdar Şeyh örnekleri ve kâh düşün- Devâtî ve Aziz Mahmud Hüdâi hazî- düren, kâh tebessüm ettiren son de- releri beni etkileyen ve çokça ziyaret rece edebî ifadeler. ettiğim mekânlar. İstanbul’da ismini sayamadığım daha birçok kıymetli Osmanlı mezarlıkları içinde sizi en çok mezarlık ve hazîre var. etkileyen hangisi oldu? Yahya Kemal Varşova Büyükelçisi iken İstanbul’un nüfusunu soranlara çok yüksek bir rakam söyler. İtiraz- lar üzerine, “Ben ölülerimizi de say- 96 DERİN TARİH / 2017 MART



 1 Kitap 1 Yazar ————————————————————————————————————— Tahrip olmuş hazireler için edildi. Fakat ne hikmetse bütün bun- etmiş. Mûsa Muslihiddin lar tarihî mezar taşlarının korunması- (Merkez Efendi) ve Seyyid ne söylemek istersiniz? na yetmiyor. Ayrıca son derece kıymet- Nizam Hazretleri, Ahmed Genel bir ilgisizlik ve tah- li ve hususi mezar taşları açık havada Kemâl Dede, Aşçı Dede, gün geçtikçe kendiliğinden tahrip olu- Şeyh Sinan Erdebilî, Hattat ripten söz edilebilir. Son yıl- yor. Bu yüzden farklı koruma tedbirleri Kayışzâde Hâfız Osman Nu- larda birçok hazîrenin dü- de düşünmeliyiz. ri Efendi, Hattat Mehmed zenlendiği, mezar taşlarının Hulûsi Efendi, Hattat Meh- temizlendiği oldu. Fakat tah- Kitabınızı hasrettiğiniz Zeytinburnu me- med Şevkî Efendi, Tanbûri rip ve ilgisizlik bunların fev- Cemîl Bey, Tepedelendi Ali kinde. Eski eserlere ilgisizlik zar taşlarını diğerlerinden ayıran özel- Paşa, Abdurrahman Nâfiz yanında tarihî mezarlıkla- Paşa gibi zevâtın defnedildi- ra yeni defnin devam etme- likler neler? Kimler yatıyor bu hazîrede? ği bu makberelere sonraları, si mezarlıkların ve mezar İstanbul’da Eyüp Sultan mezarlıkla- Tahir Olgun (Tâhirü’l-Mev- taşı kitâbelerinin büyük öl- levî), İsmail Saib Sencer, Ab- çüde tahribine sebep olmuş- rından sonra en fazla tarihî mezar ta- dülhak Adnan Adıvar, Hali- tur. Ecdadının mezar taşını şı Zeytinburnu’nda. Birçok tarihî şah- de Edip Adıvar, Hattat Suud okuyamayan neslin tahribi, siyet burada medfun. Bu çalışmada Yavsi (el-Mevlevî), Tahsin Öz, çok daha acımasız olmuş- Zeytinburnu sınırları içinde yer alan Ressam İbrahim Çallı, Sadet- tur. Temel taşı ve bahçe du- 18 mezarlık ve hazîredeki 4 bine ya- tin Kaynak, Rızâ Nûr, Abdül- varı yapılan taşlar yanında kın mezar taşı kitâbesini fotoğrafları hak Şinâsi Hisar, Hamdullah tamamen sahipsiz kalan ta- ve okunuşlarıyla birlikte aldık. Arala- Suphi Tanrıöver, Hakkı Ta- rihî taşlar kimi mezar taşı rında İstanbul’un fethinden bu yana rık Us, Ekrem Hakkı Ayver- ustalarına “hammadde” teş- birçok tanınmış sima var. İstanbul’da di, Sâmiha Ayverdi, Kenan kil etmiştir. Bu sadece mezar sur dışında Merkez Efendi ve Seyyid Büyükaksoy (Rıfâi), Şem- taşlarının yok olmasına yol Nizam Hânkâhı, Yenikapı Mevlevîhâ- seddin Yeşil, Hattat Mustafa açmamış, koca bir tarih de nesi, Erikli Baba Tekkesi etrafında ve Halim Özyazıcı, Ressam Sami Yetik, yok edilmiştir. Tarihî eserler Topkapı’da geniş mezarlık alanları Mükremin Halil Yinanç, İbnülemin bir milletin tapu senedi hükmündedir. oluşturulmuş. Sosyal, dinî ve kültürel Mahmud Kemal İnal, Nizameddin Na- Bunlar içerisinde tarihin en mühim şa- önemi haiz bu mekânlarda nüfuzlu ki- zif Tepedelenlioğlu, Muharrem Nuri hitleri olan mezar taşlarının önemi bü- şiler medfun. Osmanlı döneminde ol- Birgi, Nurettin Topçu, Nuri Arlasez, yük. Yahya Kemal’in ifadesiyle: “Kırık duğu gibi Cumhuriyet döneminde de eski başbakanlardan Necmeddin Er- bir mezar taşına, kırk bohçaya sarılı sa- önemli zevatın buralara defni devam bakan ve daha birçok zât, eski tabirle kal-ı şerîf gibi sahip çıkmazsak, ne din “defn-i hâk-i ‘ıtır-nâk” edilmiştir. Son kalır ne milliyet”. olarak hocaların hocası Orhan Okay Çamlık Mezarlığı’na defnedildi. Bilin- Tarihî mezar taşlarını korumak için ne diği gibi eski başbakanlardan Adnan Menderes, dava arkadaşları Hasan Po- yapılabilir? latkan ve Fatin Rüştü Zorlu, “nakl-i Öncelikle yasal tedbir alınmalı. kubûr” yapılarak, 1991 yılında Yeni Topkapı Mezarlığı’ndaki anıt mezara Sonra mezarlık alanları fizikî olarak defnedilmişlerdir. 8. Cumhurbaşkanı- korunmalı. Genel mezarlık alanları mız Turgut Özal da vasiyeti gereği 1993 gömüye açık olduğundan buralarda yılında Yeni Topkapı Mezarlığı’na def- sessiz ve derinden bir tahrip hâlâ sür- nedilmiş ve kabri üzerine sonradan mekte. İnsanlar belli bir mezarlığa gö- anıt mezar inşa edilmiştir. mülmek için ısrar ettiklerinde bir şe- kilde eski mezar taşları tahrip edilerek Yeni projeleri sormak âdettendir. Biz de yeni mezar alanları açılmakta. Kara- ca Ahmed Mezarlığı bu şekilde tahrip bozmayalım âdeti. edilerek eski mezar taşları yok deni- Sırasını bekleyen ve çalışması yürü- lecek seviyeye inmiştir. İkinci önemli husus, halkın bilinçlenmesi. Halkımız yen dosyalar var. Allah ömür verirse ve hassas davranmalı ve tarihî eserlere, nasip olursa bunlar da gün yüzüne çı- mezarlık alanlarına ve mezar taşlarına kar inşallah. İstanbul bir hazine bu ba- sahip çıkmalı. Son dönemlerde mezar- kımdan! lıklara çeki düzen verildiği görülüyor. Ara yollar düzenlendi, gece aydınlat- ması yapıldı, güvenlik görevlileri tayin 98 DERİN TARİH / 2017 MART


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook