Osmanlı Tarihi varisi olan Şehzade İbrahim’i de öl- » Avrupa’nın dilinde den biri, sert mizaçlı oluşudur. Özel- dürterek saltanatı musahibi Mustafa likle tütün yasağı ve sonrasındaki Paşa’ya bırakmak istediğinden söz edi- Şehzade Bayezid, Süleyman ve Kasım dönemde verdiği sert cezalar husu- lir. Ancak İbrahim’in hayatını annesi Çelebilerin katledilmeleri Avrupa’da sunda kimse padişaha söz söyleyemez Kösem Mahpeyker Sultan büyük bir dahi yankı bulmuş, Fransız trajedi olmuştu. Yaptığı sıkı denetimlerle maharetle korumuş, böylece haneda- yazarı Jean Racine’nin Bajazet adlı kendisi hakkında konuşanlara da çok nın bekasını sağlamıştır. Ölümü Batı şiddetli cezalar vermişti. Revan seferi dünyasında sevinçle karşılanan Sultan piyesine konu olmuştur. öncesinde İzmit’e ve İznik üzerinden Murad’ın devleti siyasî, askerî ve eko- Bursa’ya hareket eden, halktan gelen nomik bakımlardan düzlüğe çıkardığı ünlü gezgin Evliya Çelebi, icraatları- şikâyetler üzerine İznik kadısını öl- meselesinde tarihçiler müttefiktir. nın destekçilerinden olup Batılılar ta- dürtmekten çekinmeyen Sultan Mu- rafından Türklerin Monteskiyö’sü ola- rad’ın Bursa’da ecdadından Timur’a Sultan IV. Murad Çamlıca’da cami rak nitelenen Koçi Bey dikkati çeker. mağlup olan ve onun tarafından esir yaptırmış, birçok cami ve mescidi alınan Yıldırım Bayezid’in sandukası- tamir ettirmiş, İstanbul surlarını, Bo- Şiir ve musiki ile de ilgilenen IV. nı tekmeledikten sonra, “Burada bir ğaz’daki kaleleri ve Batı Karadeniz kı- Murad’ın günümüzde de sevilerek hükümdar gibi hangi hakla yatıyor- yılarındaki hisarları güçlendirmiş; asıl dinlenen “Uyan ey gözlerim gafletten sun? Osmanlı’nın şerefini zedeledin. önemlisi aşırı yağışlar sonucu tahrip uyan” sözleriyle başlayan ilahinin de Tatarlara esir oldun” dediği nakledilir. olan Mescid-i Haram’ı ve Kâbe’yi ade- sahibi olduğu nakledilir. Asiler tara- ta yeniden inşa ettirmiştir. fından öldürülen musahibi Musa Çe- İznik kadısının katlinin getirdiği lebi için söylediği; dedikodular ve Şeyhülislâm Ahizade 17. asrın en büyük padişahlarından Hüseyin Efendi’nin Kösem Mahpey- kabul edilen IV. Murad çabuk hiddet- Yola düşüp giden dilber ker Sultan’a sunduğu bir tezkire ile lenmesi, çok sert ve acımasız olması Musa’m eğlendi eğlendi bu olayı zımnen kınaması, Valide Sul- gibi özellikleri yüzünden Batılı mü- Yoksa yolda yol mu şaştı tanın da cülûs söylentileri olduğunu ellifler tarafından “Osmanlı’nın Ne- Musa’m eğlendi eğlendi düşünerek oğlunu acele İstanbul’a ron’u”, yerli tarihçiler tarafından ise çağırması üzerine padişah payitah- “Zamanın İskender’i ve Şarkın Sulta- dörtlüğü meşhurdur. ta döndü. Şeyhülislamı önce Kıbrıs’a nı” olarak nitelenir. Kültürel anlamda önemli gelişme- sürgüne gönderme kararı alan Sultan Murad, ardından siyaseten öldürterek Yine Batılılar tarafından ünlü İtal- lerin yaşandığı iktidarı döneminde Osmanlı tarihinde bir ilki gerçekleş- yan siyaset bilimci Makyavel’i oku- Hezarfen Ahmed ile Lagari Hasan çe- tirdi. Zira geleneksel uygulamada il- duğu da rivayet edilir. İstişareye pek lebiler ilk başarılı uçuş denemeleri ya- miye mensuplarına verilebilecek en önem vermemiş, devleti adeta tek pan kişilerdir. Klasik dönem Osmanlı ağır ceza sürgündü. başına yönetmiştir. Revan ve Bağdat tarihinin en güçlü hiciv şairi olan kuşatmaları esnasında örnekleri gö- Erzurumlu Nef’î ile en güçlü nesir Revan seferi arifesinde öldürülen rüldüğü üzere askerle yakından ilgi- yazarlarından Veysî de bu padişah dö- iki önemli şahsiyetten biri tekrar lendiği, yaralılara iltifatlarda bulun- neminde yaşamıştı. ayaklanacağı dedikoduları ile yeniden duğu ve halkın şikâyetlerini dinlediği, gündeme gelen ünlü asi Abaza Paşa, sorumluları cezalandırdığı bilinir. IV. Murad’ın iktidar yıllarına dam- diğeri ise ünlü divan şairi Nef’î idi. gasını vuran en önemli özelliklerin- Çok sert hicivleri ile vezirleri hatta pa- Uzun boylu, geniş omuzlu, düzgün dişahı bile eleştirmekten çekinmeyen vücutlu, yuvarlak yüzlü, sakallı, hey- Nef’î Bayram Paşa tarafından katletti- betli, tehdit eder bakışlı, ela gözlüydü. rilmiştir. Çağdaş tarihçilerden Peçuylu (Peçevi) İbrahim İslam tarihinde onun kadar Abdülkadir Özcan kan döken ve korkusuz bir hükümdar Prof. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. bulunmadığını yazar (Târih, II, 399). Vücutça da güçlü kuvvetli biri ol- duğunda bütün tarihçiler hemfikir- dir. Ok atmadaki ve yay çekmedeki mahareti ile cirit atma ve mızrak kul- lanmadaki ustalığı dillere destandır. Musahipleri arasında yine kendisi gibi kuvvetli biri olan Deli Hüseyin Paşa, 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 99
MSPERAHORFM.ADERY.T “ÇİN’İN İSLAM NEFRETİ ANLATILACAK GİBİ DEĞİL!” Çin yönetiminin BM’nin İnsan Hakları Beyannamesi’ni kabul etmiş bir ülke olmasına rağmen acımasız katliamlara imza atması en basit tabirle hukuksuzluktur. 100 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Konuşan: RABİA ALBAYRAK Söyleşi T ürklerin en eski anayurtların- gurların gördüğü zulüm mesela? dan Doğu Türkistan’ın parlak Türk tarihinin ve Türklerin şerefle geçmişine karşılık bugün ya- yâd etmesi gereken kardeş kavimler- şadığı dramın perde arkasını den biri Uygurlardır. Kutadgu Bilig’de, merak ediyor musunuz? Çin’in uluslara- Divân-ü Lügati’t-Türk’de adları sıkça rası hukuku ve insan haklarını göz göre geçer. Uygurların icat ettiği harfler- den ve matbaadan bahsedilir. Yalnız göre çiğneyerek icra ettiği mezalimi Türk bizim tarihimizde değil, dünya kültür tarihinde de bir hayli önemi olan bir tarihi araştırmalarının pirlerinden Prof. topluma bugünlerde reva görülen bu çirkin muameleler, açıkça söylemeli- Dr. Mehmet Saray ile konuştuk. yim ki, insanı tiksindiriyor. Doğu Türkistan’ın fizikî şartların- Çinliler kendi insanlarını köle gibi dan açalım bahsi. Soydaşlarımız çalıştırdılar. Bu sömürü faaliyetinden hangi bölgede, nasıl şartlarda yaşı- Çin idaresindeki Doğu Türkistan halkı yor ve ne kadarlık bir nüfusları var? ve 1960’da işgal ettikleri Tibet vatan- daşları da nasibini aldı. Kuzey tarafın- Türkistan’ın yüzölçümü 5.340.066 daki Moğolistan’ın da yarısı düne ka- kilometrekare, bunun 1.823.418 kilo- dar Çin kontrolündeydi. Bu ülkelerin metrekaresi Doğu Türkistan toprak- tamamında Çin’in yapmadığı zulüm larını teşkil ediyor. Bir tarafta uçsuz kalmamıştır. bucaksız çöller uzanırken diğer tarafta yer alan gayet verimli ve ağaçlık ara- Biz rahmetli İsa Yusuf Alptekin ile ziler insanı hayrette bırakıyor. Doğu Tibet’in ruhani lideri Dalay Lama’yı Türkistan’ın kuzeyinde Altay dağları, davet etmiştik. Kendisiyle oturup güneyinde Karakurum çölü ile Altun dertleştik. Hiç unutmam, bize, “Doğu ve Pamir dağları yükselir. Çin yöneti- Türkistan’da ve Tibet’te de dağların, minin asimilasyon politikalarından ovaların, nehirlerin adlarını değişti- ötürü nüfusla ilgili elimizdeki resmî riyorlar. Türkçe ve Tibetçe isimlerin rakamlar gerçeği tam olarak yansıtma- yerine Çince isimler veriliyor. 50-60, maktadır. Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar, bilemediniz bir asır sonra ülkelerimiz Özbekler, Tatarlar, Tacikler, Moğollar, sanki Çin ülkesiymiş gibi görünecek. Dunganlar (Çinli Müslümanlar) ve Çin- Gelin birlikte hareket edelim dostlar” li nüfusun oluşturduğu etnik kökenler dedi. Suudi Arabistan’daki dostlarımız içinde Türklerin nüfusu toplamda 28 izin vermediğinden biz onun bu tekli- milyonu bulmaktadır. fine evet diyemedik. Bu benim içimde ukde olarak kalmış bir üzüntüdür. Geçmişte Çinlilerin Türk nüfusunu azınlıkta bırakmaya yönelik uygula- Çin’e hâlâ komünist sistem hâkim. malarından örnek verebilir misiniz? Köle gibi çalıştırdıkları insanların sır- tından muazzam bir kalkınma adımı 1758’de Doğu Türkistan’ı işgal eden attılar. Rus dostlarımızın yardımıyla Çinliler 500 bin, 1877’deki işgalden nükleer güce sahip oldular. Bugün sonra 600 bin Müslüman Türkü öldür- Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konse- düler. Komünist Çin işgaline dayana- yi’nde beş daimi üyeden biri Çin! İn- mayan 70 bin Türk de Batı Türkistan’a giltere, Fransa, Amerika, Rusya ve Çin göç etmek zorunda kaldı. 1940’ların istemediği müddetçe bu yapı doğru dü- sonu ile 1950’li yılların başında ise 600 rüst karar alamıyor. Çin yönetiminin bin Türk katledilerek öldürüldü. Yine BM’nin İnsan Hakları Beyannamesi’ni bu dönem zulümlere dayanamayan kabul etmiş bir ülke olmasına rağmen yaklaşık 750 bin kardeşimiz de Türki- acımasız katliamlara imza atması ye, Suudi Arabistan ve diğer ülkelere göç etti. 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 101 Şimdi de durum pek farklı değil. Uy-
“Çinliler kendilerini ‘merkezdeki çiçek’ diye tasvir ederlerken komşu ülkeleri ‘yabanî otlar’ olarak görürler. onlara göre ”kendileri dışında kalan topluluklar barbardır. HEM MEDENİYET en basit tabirle hukuksuzluktur. gereken ve nesilden nesile aktarılması HEM TİCARET için uğraş verilen kutsal bir bilgi kayna- Çinliler hariç herkes barbar ğı olmuştur. Çinli tarihçiler ülkelerini Türk boyları içinde kendilerini en ‘Doğu Dünyası’nın güneşi addediyor- çok ticarete ve ekonomik kalkınma- Bu durumda yaptırımı olduğu hal- lar. Bahsettikleri sınırlar aşağı yukarı ya veren uygurlar olmuştur. aynı de uluslararası hukuk kurallarını bütün Asya’yı kapsıyor. Kendilerini zamanda yerleşik hayata geçen ilk çiğniyorlar, değil mi? ‘ortadaki-merkezdeki çiçek’ diye tasvir Türk boylarından biridir. Kaşgar, Ho- ederlerken komşu ülkeleri de ‘yabanî ten, Turfan ve Yarkent gibi şehirlerin Evet, zaten işin püf noktası orada otlar’ olarak gördüklerini belirtmişler- yanına Kara-Hoço, Karabalsagun, karşımıza çıkıyor. Bugünkü Çin yöne- dir. Çinliler dışında kalan toplulukları Beşbalık, Karaşar, Kulca, urumçi, aksu timi resmen artık hodri meydan demiş da barbar olarak nitelemişlerdir. ve Çerçen gibi şehirler kurmuşlardır. oldu! Ne hukuk ne insanlık tanıyor. Muntazam yollarla birbirine bağla- Gücü yettiği kadar sınırları zorluyor. Hocam, bu Avrupa merkezci tarih nan bu şehirler kısa zamanda birer Rusya ve Amerika’nın nükleer gücü ol- anlayışına benziyor. O bakış açısı- sanat, ticaret, sanayi ve kültür mer- masa Çinliler dünyayı yok etmek ister- nın Çin uyarlaması gibi… kezleri haline gelmiştir. Zira kendini ler çünkü öyle bir kafa yapısındalar. Bu ticarete veren uygurlar kısa zamanda arada Çin Anayasası’nı da es geçmeye- Bir nevi öyledir. Gerçi zamanla Çin- zenginleşmiş, bu zenginlik onları kül- lim. Çin hükümeti, Çinliler dışında ka- türel faaliyete sevk etmiştir. Ülkede lan etnik kökenli vatandaşlara (Tibetli, açtıkları sulama kanalları sayesinde Moğol, Türk vb.) eşit davranacağını ziraatta oldukça ileri giden uygurlar, anayasasında taahhüt etmiştir. Yap- ihtiyaç duydukları bitkileri-meyveleri tıkları kıyımlarla kendi anayasalarını yetiştirmişler ve bunları pazarlarda çiğniyorlar. satmışlardır. İleri düzeydeki sanayile- rinin en önemli maddelerinden biri Neden bu katliamları reva görüyor- kâğıttır. Bu durum onları okuma-yaz- lar peki? ma alanında da ileri götürmüştür. Bu sayede matbaayı keşfeden uygurlar, Çin’in Doğu Türkistan siyasetini Gök-Türkler’den sonra kendi alfabe- anlatabilmek veya anlayabilmek için lerini kullanan ikinci Türk topluluğu öncelikle bu ülkenin dünyaya bakış olmuşlardır. Kısaca, aurel Stein ve açısını ortaya koymak gerekiyor. İlk Sven Hedin’in dediği gibi, bu yüksek devirlerinden itibaren Çin tarihine ba- medeniyetin sahibi uygur Türkleri- kalım: “Şi” adı verilen Çinli tarihçile- nin bugünkü torunları ecdadı ile ne rin yazdıkları yıllıklar ve hatıralar asır- kadar iftihar etse azdır. larca Çin hükümdarlarına öğretilmesi 102 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Söyleşi li tarihçiler ve halk dünyanın farkına nerallerin işine mi ilim ve teknolojide vardı ve komşularının kimler olduğu- nu gördüler. Etraflarının Türk dünyası geldi yani? bu kadar ilerlediği ile çevrili olduğunu fark ettiler. Çin tarihi ve tarihçiliği üzerine araştırma Elbette. Çinli devrimizde Çinli yaparken bu enteresan bilgileri tespit etmiştim. İşte bugünkü mezalimin se- tarihçilerin bu tarihçilerin, do- beplerini burada aramalıyız. tutumu, doğal layısıyla Çinli yö- Türk tarihçileri de Çin’i Türk tari- hinin içinde görmeye başlasalar ne olarak Çin dev- neticilerin Doğu olacak? Ve bu düşüncelerle Çin’in belli bölgelerini işgal etseler… Böylesi bir let adamlarının Türkistan Türk politikayı dünya basını ya da siyaset- çiler tabii mi karşılayacaklar zannedi- siyasetlerine de tarihine bakışla- yorsunuz? Bu gibi gelişmeler tarih il- minden beklenen objektifliğe vurulan aksetti ve hâlâ ak- rında herhangi bir bir baltadan ibarettir. Dolayısıyla Çinli tarihçilerin, Çin’in kuzeybatısında yer sediyor. Çinli tarih- değişiklik olmadı- alan ve Tarım havzası olarak adlandırı- lan Doğu Türkistan’ı Çin’in bir parçası çilerin desteklediği, ğını şu iki örnekte olarak görmeleri her türlü mantığa, ilme ve gerçeklere aykırı bir düşünce yayılmacı generaller » Yakup Bey görüyoruz. Çinliler şeklidir. ile devlet adamlarının 1750-60’lı yıllarda ilk Tarihçilerin tutumu sömürgeci ge- uyguladığı bu siyaset ne- defa Doğu Türkistan’ı işgal ticesinde hiçbir zaman Çin ettiler. Arkasından da ikinci toprağı olmamış Doğu Türkistan, dönem geliyor. 1877-78 yıllarında Çin’in arka bahçesi addedildiği için Yakub Bey’in kurduğu devlet bu dö- işgale uğramıştır. Çinliler milyonlarca neme örnektir. Hem Osmanlı Devleti Müslüman Türkün vatanını gasp ede- tarafından hem de İngiliz Krallığı tara- rek haklarını herkesin gözü önünde fından bağımsızlığı tanınmış bu devle- çiğneme hakkını nereden buluyorlar? ti sen nasıl yok farz edersin? Ama Çinli Bu gasbın olağan karşılanması ve du- geldi ve yine emniyeti bahane göstere- yarlılığın yitirilmesi mümkün değildir. rek sömürü için işgale başladı. İnsanlığın kültür ve medeniyette, Peki Doğu Türkistanlı kardeşlerimi- zin Müslüman olması bu dramda ne kadar etkili? Yüzde yüz etkili. Bir kere komü- nizm din kabul etmez. Sovyet siste- minde de öyleydi Çin’de de öyle. Zaten Çinlilerin İslama karşı öyle bir nefre- ti var ki anlatılacak gibi değil. İbadet eden insanların işleri yarım kalıyor gibi bahanelerle kendilerini savunu- yorlar. Ne münasebet? Kalmaz! Kar- deşlerimiz gerekirse gece de çalışıp işlerini bitirirler. Zaten buna mecbur- lar, çünkü başlarında silahlı adam du- ruyor. » Çin: zulmün adresi Osmanlı Devleti, Yakup Bey önderli- ğinde kurulan Doğu Türkistan dev- Genç-yaşlı, kadın-erkek letine sıkıntılarında yardımcı oldu demeden mezalim mu? uygulayan komünist rejim uygurlara nefes aldırmıyor. Batı Türkistan’da Rus işgali varken urumçili imamlar bir meydanda toplanarak zorla kardeşlerimiz Osmanlı Devleti’nden dans ettiriliyor (yukarıda). yardım istemişlerdi. Fakat Osmanlı arzu ettiği yardımı yapamamıştı. Bu konuyu doçentlik tezimde bütün bel- geleriyle kaleme aldım. Yalnız Yakub- Bey döneminde birtakım yardımlar yapılmıştır. Doğu Türkistan’dan 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 103
» İnsanlık henüz ölmedi! Çin hükümetinin Müslümanlara uyguladığı zorba politika Türkiye’de ve avrupa’da protesto edildi. Kamuoyu vicdanı Doğu Türkistan’ın hakkını sokak gösterilerinde arıyor. gönderilen subaylar Osmanlılar ta- rından biri gelip II. Abdülhamid’e, “Biz tarihinin de kültür ve medeniyetine rafından eğitildi ve kardeşlerimize sizlere biat etmiştik. Orada sizlerin büyük katkıları olmuş bulunan Doğu toplar, tüfekler yollandı. Bu yıllar Ab- bir parçası biliniriz. Niçin Doğu Tür- Türkistan Türklerine ve ülkelerine dülaziz döneminde başlar ve II. Abdül- kistan’a sahip çıkmıyorsunuz?” dedi. bu zulümlerin devam etmesi bizi çok hamid dönemini kapsar. Osmanlılar 93 Harbi’nde çok ağır bir üzüyor. Çinlilerin süreç içinde değiş- mağlubiyet aldıklarından orada bulu- meyen zihniyeti dikkat çekmek istedi- Bu talebi karşılıksız bırakmadılar, namamışlardır. Bu çok acı bir dramdır. ğim önemli bir husustur. öyle değil mi? Diren Doğu Türkistan! Bütün bu işgallere rağmen soydaş- Yakub Bey kötü gününde yardımına larımız direnmekten vazgeçmediler. koşan Osmanlı Devleti’ne biat etti ve Peki, bölgenin doğal kaynakları da 1911’de istiklallerini yeniden aldılar. para bastırdı. Doğu Türkistan’ın, Hali- bu işgallerde etkin olabilir mi? Eko- Bağımsızlıkları bir müddet devam etse fenin bir mensubu olarak imparatorlu- nomik çıkarlar söz konusu mudur? de Çin yeniden baskın çıktı. Fakat en ğun bir parçası olduğunu dile getirdi. son 1933 yılında pırıl pırıl bir devlet Halife namına hutbeler okutuldu. Tabii, yüzde yüz bu da etkili. Ama kurdular: Doğu Türkistan İslam Cum- daha çok emniyet meselesi ağır bası- huriyeti. Bütün dünyanın bu genç dev- Batı’nın sömürgeci zihniyeti bizim yor. Çin’in emperyal bir ülke haline leti tanımaya başladığı esnada Çinliler idaremiz altındaki İslam ülkelerinde geldiğini unutuyoruz. Tekrar ediyo- gelip tekrar kardeşlerimizin devletini petrolün varlığını keşfedince bu coğ- rum: Uygurlar ve Karahanlılar döne- yıkmaya kalktılar. Tabii burada bilhas- rafyadaki insanları birbirlerine kar- minde yalnız Türklerin değil, insanlık sa Rusların (Sovyetlerin), komünizmi şı kışkırttılar. Ruslara da el altından Çin’e yerleştirmek için planlar yaptık- Balkanları bırakacaklarını taahhüt KARDEŞ COĞRAFYADA larını ve bu kurgu çerçevesinde onlara ettiler. Bu yüzden 93 Harbi olarak bi- NAKŞîlİĞİN İZlERİ yardım ettiklerini hatırlatalım. linen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı yaşadık. Osmanlı’nın savaşla boğuştu- nakşibendi tarikatının ilk şeyhi Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ğu döneme denk gelen Çin işgalinde olarak bilinen Hoca Bahaüddin kurulduğunda Türkiye’deki iktidar maalesef Yakub Bey’in ve oradaki kar- nakşibendi, 1318 yılında Buhara ve basın nasıl bir tepki verdi? Tür- deşlerimizin kahramanca direnişine yakınlarında Kasr-ı arifan köyünde kiye’deki siyasi kadrolar da Türk yardımcı olamadık. doğmuştur. 18 yaşından sonra tasav- milletinden hareketle yeni bir dev- vuf üzerinde çalışmalar yapmış ve let kurduklarından soydaşlarımızı İşgalden sonra Yakub Bey’in evlatla- Halil ata’nın Semerkand hükümdarı epey gündeme getirip onlara destek olduğu devirlerde 10 yıla yakın onun vermiş olmalılar. yanında kalmıştır. nakşibendiliğin bir kolu olan ahrariye, onun talebeleri O dönem basınımızda Doğu Türkis- ve müridleri tarafından 16. yüzyılda tan İslam Cumhuriyeti’nin kurulması Doğu Türkistan’da yayılmıştır. Hoca haberleri doğrusu pek yer almadı. Ga- Bahaüddin nakşibendî, İslamiyeti zete taramalarını da yaptırmıştım ve Doğu Türkistanlılara daha çok sevdi- itiraf edeyim ki böyle haberlere rast- ren büyük bir din âlimi olarak tarihe lamadım. Çünkü kendi coğrafyamızda geçmiştir. bir taraftan İngilizler Irak’ı kontrol etmek için ve oradaki birtakım unsur- ları kullanarak Doğu ve Güneydoğu’da isyanlar çıkartmaya çalışırken diğer 104 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Söyleşi » Yasaklar diyarı İş yerlerinde alkol ve tütün bulundurma şartını gösteren belge (üstte). Cami kartıyla sadece mahalledeki ibadethaneyi kullanabiliyorsunuz. Hastane ve kütüphanelere başörtülü / sakallı girilmesi ise yasak (yanda). taraftan da Fransız dostlarımız Hatay tekin Bey ve onu takip eden pek çok da yeterince bilim adamı yetiştireme- sebebiyle epey başımızı ağrıttılar. Yeni dostumuza yardımlarımız oldu. Hepsi kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde bir- nur içinde yatsınlar. Adnan Menderes memiz. Baskıya sevk edilen Doğu Tür- den bu tehlikeler ortaya çıkıyor. onlara 1950’lerde Türkiye’ye yerleşme kistan Türkleri Tarihi kitabımın ilk cildi hakkı verdi. Bugünkü kardeşlerimiz o Atatürk o dönemde Balkan ve Sada- dönemde gelip oturmaya devam eden- çıkmıştı. İkinci cildi çıkacak. Bir iki ha- bat Paktlarını kurdurarak Türkiye’nin lerdir. tıra da var ama yeterli mi? Daha fazla etrafında bir emniyet çemberi kurma- bilim adamı yetiştirip bu gibi konuları ya çalışsa da 2. Dünya Harbi’ni çıkaran- Burada üzüldüğüm bir husus var: dünyaya duyurmamız lazım. lar bu paktları pek dikkate almadılar. Doğu Türkistan camiası ile Türkiye’de Bir tarafta Stalin, diğer tarafta Mussoli- yaşayan kardeşlerimiz birlik halinde Son olarak gündemdeki zulme geri ni ve Hitler vardı. Üç diktatör sahnede hareket etmiyorlar. Benim bütün rica- dönecek olursak, çözüm için bir yol ve dünyada şiddet tırmanıyordu. Bu larıma ve yalvarmalarıma rağmen. En haritası öneriniz var mı? gibi sebeplerle maalesef dikkatimizi son rahmetli İsa Yusuf Bey’in vefat yıl- Türk dünyasına veremedik. dönümünde bu konu tekrar gözüme Hem Türkiye’mizin hem de me- çarptı ve açıkçası çok üzüldüm. deniyet dünyasının yüzünü ağartmış Çinliler Uygur Türklerinin kullan- bulunan Doğu Türkistanlı Türkler bu dıkları Arap alfabesinde de bir deği- Türkler paramparça zulmü hak etmiyorlar. Çinliler rakam şiklik yaptılar. Bu da asimilasyonun vermese de 25-40 milyon oldukları bir parçası mıydı? Neden birleşemiyorlar sizce? tahmin edilen kardeşlerimiz bu coğ- Benim Türk dünyasına 40 yılım rafyanın öz evlatlarıdır. Muhakkak ki bir parçası. Kendi alfa- besinin, kendi dilinin kullanılması için gitti. Türkiye’mden çok onlar için mü- Şu an orada bir dram yaşanıyor ve Çinliler devamlı zorbaca bir sistem cadele verdim. Yazdım. Çizdim. Şimdi ilk kez Türkiye’den tepkiler yükseldi. uygulamaya çalışıyorlar. Bizim hata- bakın Suriye’deki Türkmenler param- Türkiye’nin dört bir bucağında kardeş- mız 2. Dünya Savaşı döneminde ken- parça. Bunlar bir arada olsalardı onları lerimiz için hem mevlit okutuldu hem dimizi korumak için aktif bir siyaset kimse ezemezdi. Ama maalesef birlik protestolar yapıldı. Kamuoyunun bu izlemememiz. İsmet Paşa temkinli bir olamıyorlar. Balkan Türkleri de aynı ilgisi nedeniyle sevinç duydum fakat adam… Aman memleketi harbe sok- şekilde… Kıbrıs’takiler de. Ne oluyor gururlanamadım çünkü geç kaldık. İn- mayayım; aman yeni bir acı olmasın bize, bilemiyorum. Birbirimize sarı- şaallah gerisi gelir diyelim! diye sessiz kaldı. Oradan gelen insan- larak hem milli hem dini duygularla lara bile yeterince yardım edemedik. birlik içinde hareket etsek olmaz mı? Not: Mehmet Saray hocamızın Başlangıçtan Günümüze Doğu Türkistan Türkleri Tarihi kitabı önümüzdeki ay raflardaki yerini Ancak harpten sonra İsa Yusuf Alp- Benim en çok üzüldüğüm, bu alan- alacak. 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 105
TÜRK DOSTU AFGAN DA CUMHURİYET KOMİTACILIĞI KURBANI İSMAİL AKBAL [email protected] T erakkiperver Cumhuriyet Adam”a karşı durabileceklerin tama- rısına uğrayıp öldürülmesi, bu cina- Fırkası’nın kurulmasına mı siyasî alanın dışına itilecektir. yetle yakın zamanda işlenen Kasap izin vermek aslında muha- Osman’ın karısının katli ve nihayet Bu süreçte ne hikmetse Rauf Orbay cinayetle Kasap Osman’ın ilişkilendi- lefeti bir araya toplamak ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası rilip İstiklal Mahkemesi aracılığıyla ile yakın ilişki içinde olanların başına idamı… ve meclisin dışına itmek amaçlı bir birşeyler gelir; birer birer hayatlarını kaybederler: 1925 Şubat’ındaki Deli Bu ölüm zinciri tesadüf gibi gö- stratejidir; oyundur deyiş yerindeyse. Halid Paşa cinayeti sonrasında Mayıs rünse de düpedüz bir seri cinayettir ayında Peşaverli Abdurrahman Bey’in ve komitacı usullerle işlenmiştir. Deli Nitekim Kasım 1924’te kurulan par- gece yarısı üç kişinin organize saldı- Halid Paşa’nın yaralandığı zaman ti, Şeyh Said isyanı bahane edilerek Bakanlar Kurulu kararıyla Haziran 1925’te kapatılacak, böylece “Tek 106 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
siyasî cinayetler 1912 ArAlık’ının ilk günlerinde, PeşAver’de BAlkAn sAvAşlArındA Türklere yArdımA gidecek HinT HilAl-i AHmer’i için seçimler yAPılır. ABdurrAHmAn niHAd dA küçük yAşTAn Beri HAyrAn olduğu osmAnlı ToPrAklArınA giTmek için yAnıP TuTuşmAkTAdır. ArAdığı fırsAT kArşısınA çıkmışTır sonundA! cebinden Terakkiperver Fırka’nın ibaret değildir; tıbbî yardımları da zamanda çok zeki ve bilgili bir genç programının çıktığı ve Rauf (Orbay) hatırlamakta fayda var. Hint Müslü- olan Abdurrahman Bey’in doğum ta- Bey’in partiye katılma teklifini kabul manları sağlık hizmetleriyle özellikle rihi, ailesi ve çocukluk yılları hakkın- etmiş olduğu bilinir. Kasap Osman’ın Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı’n- da net bir bilgiye sahip değiliz. asılmasının asıl nedeni de keza Rauf da ordunun içinde bizzat bulunmuş- Bey’e yazdığı mektuptur. lardı. İkincil kaynaklarda karşımıza çı- kan bilgilere bakılırsa 1912 Aralık’ı- Öncelikle Peşaverli Abdurrahman İşte bu yardımların ulaştırılma- nın ilk günlerinde Peşaver’de Balkan Nihad Bey kimdi ve Afganistan’dan sında büyük hizmetleri geçen biri Savaşlarında Türklere yardım için gi- gelip Türk ordusunda düşmana kafa tarihin hafızasına altın harflerle ka- decek Dr. Muhtar Ahmed Ensari’nin tutan bu tutkulu asker, komitacıların zınmıştır: Abdurrahman Nihad Bey, (Avrasi) başkanlığındaki Hint Hilal-i bu denli tepkisini nasıl çekebilmişti? nam-ı diğer Peşaverli Abdurrahman... Ahmer’i (Kızılay) için seçimler yapıl- maktadır. Abdurrahman Nihad da Peşaver, Hint Müslümanlarının Uzun boylu, yakışıklı, cesur, aynı küçük yaştan beri hayran olduğu Os- (Pakistanlıların) yaşadığı, kendi ha- manlı topraklarına gitmek için yanıp linde, ekonomik seviyesi fazla yüksek tutuşmaktadır. Aradığı fırsat karşısı- olmayan bir şehirdi. Kabil Irmağı’nın na çıkmıştır sonunda! içinden geçtiği ve “sınır kenti” anla- mına gelen Peşaver, geçmişte İpekyo- Bu arada yolculuktaki bireysel lu’nun önemli duraklarından biriydi. masraflar katılanlara aittir; heyet ta- Şehrin bir özelliği daha vardı: Halkın mamen gönüllüdür anlayacağınız. gönlünde bitmeyen Osmanlı sevdası. Ama Abdurrahman’da para ne gezer! Bu sevgidir ki, Peşaver kadınlarının Babasından ister fakat oğlunun tahsi- mücevherlerini, hatta alyanslarını lini yarıda bırakarak bu şekilde mem- yardım için Halifeye göndermelerini leket dışına çıkmasına rıza göster- sağlamıştır. » Büyük dostluk başlıyor Peşaverliler tarafından Osman- lı’nın hızla toprak kaybettiği Trablus- Abdurrahman Bey (solda), Osmanlı garp, Balkan ve 1. Dünya savaşları ile İmparatorluğu’nun can çekiştiği günlerde Millî Mücadele yıllarında maddi ve maiyetinde çalıştığı Rauf (Orbay) Bey manevi ciddi yardımlar yapılmıştır. ile. Sultan Reşad, Emir Habibullah’a Özellikle Millî Mücadele döneminde Afgan halkının yardımlarına teşekkür gelen yardımlar silah temin etmemiz- mahiyetinde göndermek istediği kıymetli de büyük pay sahibi olmuş, geç gelen hediyeleri ulaştırmak üzere Enver Paşa’yı paralar ise İş Bankası’nın kuruluşun- görevlendirmiş, o da bu vazifeyi Rauf Bey’e da sermaye olarak kullanılmıştır. vererek heyete Afgan dilini bildiği için Abdurrahman Bey’i dahil etmişti. Ancak kurtuluş mücadelemiz sü- resince Hint Müslümanlarının Os- manlı’ya destekleri para yardımından 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 107
» Hilal-i Ahmer’in mağrur mensubu görev yaparken, diğer taraftan göç- İngilizlere geçit vermedi menler için ülkesinde yardım kam- Hint Müslümanlarının 1912’de Dr. Muhtar panyaları düzenler. Balkan Savaşlarının hemen ardın- Ahmed Ensari başkanlığında Türkiye’ye dan patlak veren 1. Dünya Savaşı’nda gönderdikleri Hilal-i Ahmer (Kızılay) Balkan Savaşlarında yaptığı hiz- da Afganlar aynen Hint Müslüman- heyetini gösteren fotoğrafta Abdurrahman metlerden dolayı takdir toplayan Hint ları gibi desteklerini esirgemediler. Bey de gururla yerini almış (3. sırada ayakta Hilal-i Ahmer heyeti, 9 Ocak 1913’te Devrin padişahı Sultan Reşad, Afgan duranlar arasında soldan ikinci şahıs). İstanbul’a geldi. Hem ordu içinde, Emiri Habibullah’a teşekkür mahiye- hem de göçmenlerin gözünde yaptığı tinde bazı kıymetli hediyeler gönder- meyen babası metelik vermez. Bunun hizmetlerden dolayı takdir toplayan üzerine Abdurrahman ceketini satışa Abdurrahman Bey, Balkan Savaşları » Cinayet sonrası ilk rapor çıkarır. Arkadaşları ceketi birkaç defa sonrasında heyetle Peşaver’e geri dön- satın alıp sonra tekrar kendisine iade medi, Türkiye’de kalarak hizmetlerine 2 Haziran 1925 tarihli Cumhuriyet’te çıkan ederek yol parasını temin ederler. Ar- devam etti. Derken Teşkilât-ı Mahsu- ‘Mecruh Abdurrahman Bey’başlıklı haberde tık Abdurrahman’ın ceketi de vardır, sa’ya kabul edildi ve istihbari görevler- yaralının ahvali ve işlenen suçun mahiyeti parası da... Böylece önce İstanbul’a, de kullanılmaya başlandı. şöyle verilir: “Bundan birkaç gün evvel oradan Rumeli’ye gider. Pangaltı’da Ihlamur Caddesi’nde üç şahs-ı meçhul tarafından karmanyola edilerek 15 Aralık 1912’de, Balkan Savaşla- ağır surette cerh edilen Abdurrahman rının en acı günlerinde Türklerin yar- Bey’in ahval-i sıhhiyesi (sağlık durumu) dımına koşan Hint Hilal-i Ahmer’inde vehamet kesb etmiştir. Mecruh (yaralı) Abdurrahman Peşaveri’nin yanında elân kimseyle görüştürülmemektedir. Doktor Khalguazzaman gibiler de bu- Zabıta karmanyolacıları şiddetle taharri lunuyordu. Abdurrahman Bey bir yan- etmektedir. Bu hususta fevkalâde ketum dan hasta bakıcı olarak hastanelerde davranılmakla beraber karmanyolacıların şu bir iki gün zarfında derdest edilecekleri ümid olunmaktadır”. 108 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
siyasî cinayetler mek istiyordu. Bu iş için önce Enver AfgAn dilini iyi Bilen ABdurrAHmAn Bey, Bmm Paşa görevlendirildi; o da görevi Rauf HükümeTi’nce“fevkAlAde murAHHAs”unvAnı (Orbay) Bey’e vererek heyete kendi adamı Abdurrahman Bey’i dahil etti. ile AfgAnisTAn’A ilk Türk mAslAHATgüzArı Rauf Bey, Enver Paşa’nın Afgan dilini olArAk yollAndı. iyi bildiği için Abdurrahman Bey’i ya- nına verdiğini şöyle anlatır: İstanbul’da gizlenerek geçirir. Mebu- muş, muhaberat ve neşriyat işlerine san Meclisi’nin kapatılması ve İngi- bakmak üzere kurulan büroda çalış- “Enver Paşa’nın dil bilir, işine ya- liz işgali sonrası Rauf Bey İngilizlere mıştır. rar diye bana verdiği Afganlı Abdur- esir düşmemesi için Abdurrahman’ı rahman Nihad da vardı ki, bu zat Karakol Cemiyeti aracılığıyla gizlice İlk Afgan maslahatgüzarı daha evvel bir sıhhiye heyetiyle Afga- Anadolu’ya göndererek Kuva-yı Milli- nistan’dan İstanbul’a gelmiş ve bizde ye’ye katılmasını sağlar. Birden fazla BMM Hükümeti bir yandan düş- kalmıştı.” dili çok iyi bilen ve zekâsıyla kendi- manla mücadele ederken, diğer yan- sini gösteren Abdurrahman Bey, Millî dan uluslararası alanda mücadelesini Heyet üyeleri binbir zorlukla İran Mücadeleye bu vasıflarıyla faydalı ol- sürdürüyordu. Burada da en büyük sınırına ulaşırlar. Burada İngiliz kuv- destekçilerimizden biri Afganistan’dı. vetleri tarafından durdurulunca daha Bizimle dostluk ve dayanışma anlaş- ileri gidemezler. Bunun üzerine Rauf ması yapmışlardı; Ankara’ya elçi gön- Bey bir yıl süreyle bölge halkını teş- deren devletlerin başında yine onlar kilatlandırarak İngilizlere karşı ayak- vardı. Bu jeste karşılık BMM Hüküme- landırır. İngilizler heyetin üzerine ti Peşaverli Abdurrahman Bey’i “Fev- gitmeye karar verirler; bunun üze- kalade Murahhas” unvanıyla Afganis- rine de Abdurrahman Bey o sırada tan’a ilk Türk maslahatgüzarı olarak Hacca gitmek üzere İran sınırına ya- yollayacaktı. kın bir yerde toplanmış bulunan bazı Afganlıları silahlandırır. 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Dev- leti adına savaşan ve daha sonra Türk Önemli bir geçidi İngilizlere karşı 36 saat tutarak heyet üyelerinin esir vatandaşlığına geçen Abdur- düşmelerine engel olurken Abdur- rahman Bey böylece 1921 rahman Bey de çarpışma esnasında yılında Afganistan maslahat- yaralanacaktır. güzarı sıfatıyla memleketine gidiyordu. Görevi sırasında Neticede Rauf Bey ve Kral Amanullah Han’ın dost- arkadaşları Afganistan’a luğunu kazanmış, kendi- gidemeyince Abdurrah- sinden büyük iltifat gör- man Bey de onlarla be- müş, hatta ikametine raber İstanbul’a döner. prensliği zamanında Bundan sonraki hayatını, oturmuş olduğu sarayı aralarında büyük bir dostlu- tahsis etmiştir. ğun başladığı Rauf Bey’in Peşaverli Abdur- hizmetine adar. Rauf Bey rahman 1923 yılında de bu hizmeti karşılık- geri çağrılarak yerine sız bırakmamış, Ab- Medine Müdafii diye durrahman Bey’i va- tarihe geçen Fahreddin tandaşlığa geçirtmiş, (Türkkan) Paşa büyükel- dahası onu Harp Oku- çi olarak gönderilecek- lu’na kaydettirmiştir. tir. İstanbul’a dönünce İki sene sonra Türk ordusuna subay olarak katıldığını göreceğiz Pe- şaverli Abdurrahman’ın. Bütün vatansever subay- lar gibi o da Mütareke yıllarını 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 109
yine Rauf Bey’in maiyetinde çalışma- 39 gün boyunca ölüme direnmesine Dünkü nüshamızda Abdurrahman ya başladığını biliyoruz. rağmen Temmuz’un ilk günü tedavi Bey namında bir zatın Nişantaşı’nda gördüğü Şişli Sıhhat Yurdu Hastane- ağır surette mecruh (yaralı) bulun- O sırada Rauf Bey ve Kâzım Kara- si’nde hayata gözlerini yumar. duğunu yazmıştık. Mümaileyhin (bu bekir, 1924’te Terakkiperver Cumhu- şahsın) hayatı tehlikededir. Operatör- riyet Fırkası’nın kuruluş hazırlıkları Gelin bu cinayetin ayrıntılarını vu- ler vasıtasıyla yarası tedavi edilmek- içindedirler. Tabii yakın çalışma ar- rulduktan iki gün sonraki, 25 Mayıs tedir. kadaşları arasında çok güvendikleri isimlerden Abdurrahman Bey de yan- 1925 tarihli Vakit gazetesinden bera- Yaptığımız tahkikata göre müma- larındaki yerini almıştır. ileyh aslen Afganlı olup Balkan Har- berce takip edelim: binde Hindistan’dan gelen Doktor Ancak memleket idaresine yönelik “Abdurrahman Bey niçin yaralan- Ahmed Ensari (Avrasi)’nin riyaseti muhalif bir damardan beslenen plan (başkanlığı) altındaki Hilal-i Ahmer ve hayallerin ortasında Abdurrahman dı? Heyetinde hasta bakıcı olarak şehri- Bey kendisini bekleyen hazin sondan Mümaileyhin (adı geçen zatın) üze- mize gelmiş ve tahsil-i askeriyesini ik- habersiz olarak var çalışmaktadır. mal ederek (askeri eğitimini tamam- rinde her zaman külliyetli (çok) mik- layarak) ordumuza girmişti. Ve 1925 yılının 23 Mayıs gecesi tarda para taşıdığı, kendisini yakından saat 23:00 civarında Nişantaşı’ndaki uzaktan tanıyanlara malum imiş, vaka İsmi Abdurrahman Nihad Bey olan evinden çıkıp Beşiktaş’ta biriyle bu- gecesi de bir hayli parası alınmıştır. mümaileyh, bir aralık Fahri Paşa’dan luşmak üzere Ihlamur Caddesi’nden evveli temsilen Kabil maslahatgüzar- geçerken üç meçhul şahıs tarafından lığımızda bulunmuştur. tabanca ile vurulur. Saldırganlara karşılık vermeyi başarır ama kalbin- Abdurrahman Bey, o gece saat 11,5 den aldığı kurşunla ağır yaralanır ve raddelerinde apartmandan çıkarak Beşiktaş’ta bulunan Hasan Bey na- » Baba-oğul Türk dostuydu mında bir zattan kitap almak üzere buluşacakmış ve tam Ihlamur Cad- Sultan Reşad’ın kendisine hediye desi’ne saparken üç kişi tarafından göndermek istediği Afgan Emiri düçar-ı tecavüz olmuştur (tecavüze Habibullah... Üstte ise babası Emir uğramıştır). Habibullah’ın 1919’da öldürülmesinin ardından tahta geçen Emir Amanullah Meçhul şahıslar mümaileyhin üze- Han, Gazi Mustafa Kemal ile (Ankara, rine hücum ederek yere devirmişler- 1928). Abdurrahman Bey Afgan dir. Abdurrahman Bey bunun üzerine Maslahatgüzarı olarak görev yaptığı derhal silahını çekmiş ve bu sırada dönemde kendisinin dostluğunu oturur vaziyette iken atılan kurşun- kazanmış; o kadar ki Emir, prensliği lardan kalbi üzerinden yaralanmış, zamanında ikamet ettiği sarayı kurşun önünden girerek mailen seyr kendisine tahsis etmiştir. ile arkadan çıkmıştır. Abdurrahman Bey de mütecavizlere mukabele ede- rek üç el silah atmış ise de isabet etti- rip ettirmediği malum değildir. Mahall-i vakada (olay yerinde) bu- lunan üç kurşun kovanının Abdurrah- man Bey’in tabancasına ait olduğu anlaşılmıştır. Mütecavizler tarafından atılan fişenk ko- vanları vak’a mahallin- de bulunmadığına göre bunların toplu rovelver (tabanca) kullandıkları tahakkuk etmiştir (orta- ya çıkmıştır). Polis 2. şube mü- 110 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
siyasî cinayetler düriyeti ciddiyetle takibata devam » Komitacılar mı, cebindeki para mı? topraklarından bin bir güçlükle ülke- etmektedir. Abdurrahman Bey kesb-i mize yardıma gelmesi mi? sıhhat ettiği (sağlığına kavuştuğu) 25 Mayıs 1925 tarihli Vakit’teki takdirde bu gibi işleri yapan birkaç “Abdurrahman Bey niçin yaralandı?” başlıklı Kararı siz verin! sabıkalı mümaileyh ile muvacehe haberde Abdurrahman Bey’in Hilal-i olunacaklardır (yüzleştirileceklerdir). Ahmer’de (Kızılay’da) hasta bakıcı olarak İsmail Akbal Mütecavizlerin yakında zabıtalarca ülkemize geldiği, daha sonra ordumuzda Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari meydana çıkarılacakları hem kuvvet- görev aldığı bildirilir. Olay gecesinde Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü le muhtemeldir. Mütecavizler Abdur- yaşananlar anlatılırken, yaralının her daim Öğretim Üyesi. rahman Bey’in cebinden bir miktar üzerinde yüksek miktarda para taşıdığının para da almışlardır. Zaten Abdurrah- bilindiği özellikle vurgulanır. Hayatının man Bey’in üzerinde daima külliyetli tehlikede olup yarasının operatörlerce (çok) miktarda para bulundurduğunu tedavi edildiği bilgisi de eklenir. kendini uzaktan yakından tanıyanlar- ca malum bulunmakta imiş”. Kim gecenin bir yarısı kitap almaya gider? Muhtemeldir ki Abdurrahman Vefat haberi ise yalnızca Son Sa- Bey bir ulak olarak gönderilmiş ve bu at’in ikinci sayfasında “Abdurrahman esnada canına kıyılmıştı. Bey öldü” başlığıyla şöyle verilir: Zaten Rauf Bey bu olaydan sonra “Bundan takriben bir ay evvel üç çevresiyle ilişkisini koparmaya baş- layacaktır. Çünkü kiminle buluşsa ve meçhul şahıs tarafından Nişantaşı’n- yakınlaşsa başına bir felaket gelmek- da bir gece ağır surette cerh edilen tedir. (yaralanan) ve İstanbul Mebusu Rauf Bey’in nezdinde ikamet eden Abdur- Asıl önemli olan, olayın önceden rahman Bey dün sabah taht-ı tedavide planlanması ve kullanılan silahların (tedavi altında) bulunduğu Şişli Sıh- tam bir suikast silahı olmasıdır. Olay hat Yurdu’nda vefat etmiştir ve Maç- yerinde boş kovan bırakılmaması ya ka Kabristanına defnedilmiştir.” da gazetenin bildirdiğine göre “toplu rovelver” kullanılması da olayın basit Rauf Bey’e gözdağı bir silahlı soygun girişimi olmadığı- nın açık kanıtıdır. Failler, olay yeri Gazete hükümetin resmî yayın incelemeden tutun da cinayetle ilgili organı mahiyetindedir. Olayı adi ve her türlü bulguyu yok edecek kadar önemsiz bir vak’a gibi verirken ıs- tecrübelidirler. rarla Abdurrahman Bey’in üzerinde “yüklü miktarda para” bulunduğunu Velhasıl kâh bir hastanın yarasını ve olayın adi bir soygun olduğunu sararak, kâh cephede elinde silahla yazmaktadır. Lakin ayrıntılarda gizli hizmet eden Peşaverli Abdurrahman bilgileri de aktarmıştır. Cinayetin üç Bey de komitacıların hedefi olmaktan kişi tarafından işlenmesi ve toplu ro- kurtulamamıştır. velver kullanılması bu olayın sanıla- nın aksine basit ve adi bir soygundan Suçu neydi dersiniz? Osmanlı or- ibaret olmadığını gösterir. dusuna katılmak için yanıp tutuşmuş olması mı, yoksa ceketini satıp Afgan Nitekim olay planlıdır ve uzun takipler sonucunda gerçekleştiril- miştir. Üstelik bu bir istihbarat ve ajan hesaplaşmasına benzemektedir. Daha açık bir ifadeyle bu, muhalefe- tin odaklarından Rauf Bey’e karşı bir gözdağı cinayetidir. Evinden gece yarısı çıkması, takip edilmesi ve bahane olarak kitap alma- ya gitmesi… Hepsi birer muamma... 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 111
» Kongo’da Belçikalıların zincire vurduğu yerliler. » Kongo’yu özel mülkü ilan eden Kral II. Leopold. » Eli kesilmiş onbinlerce çocuktan biri. D ergimizin baskıya girmek niteliğindeki sömürü çok sayıda insa- anlatıyordu: Bölükten sorumlu beyaz üzere olduğu 23 Temmuz nın hayatını kaybetmesine ve acılar subay ‘bize erkeklerin kafasını kesip 2015 günü Belçika parla- çekmesine sebep oldu. Ölüm ve organ köyü çevreleyen çitlere asmamızı em- mentosunun Ermeni Soy- kesmek sıradan bir iş haline geldi. retti... Kadınlar ve çocuklar da yine bu kırımı’nı tanıdığı haberleri düştü haber çitlere çarmıha gerilmiş şekilde asıla- sitelerine. Kendisi bölünme tehdidi al- Reçine toplama kotalarını tuttura- caktı.’ Danimarkalı bir misyoner, ilk tındaki bir ülkenin meclisinin, üstelik de mamanın cezası ölümdü. Kamu Gücü kez bir Kongolunun öldürülüşüne şa- karanlık geçmişinden yüzü kızarmadan üyeleri birini vurup öldürdüklerinde hit olduktan sonra şunları yazıyordu: böyle bir karara imza atması tek keli- kanıt olarak kurbanın elini göstermek “Asker ‘Bu meseleyi çok da büyütme. meyle utanç vericiydi. Biz de Belçika’nın zorundaydılar, aksi halde cephaneleri Eğer kauçuk getirmezsek bizi öldürü- soykırımını tanıyor ve Ermeni tehcirin- avlanmak için kullandıklarına inanılı- yorlar. Komiser bize yeterince (kesik) den sadece 10 yıl önce Kongo’daki 10 yordu. el getirirsek görev süremizi kısaltma milyon insanı nasıl katlettiklerini ortaya sözü verdi’ dedi”. seren Adam Hochschild’in çarpıcı kitabı- Bunun neticesinde reçine kotala- nın bir değerlendirmesini sunuyoruz. DT rı kısmen kesilmiş ellerle ödenirdi. Yukarıdaki fotoğrafta kızının elini Bazen eller Kamu Gücü askerleri, ba- ve ayağını tutan Nsala Wala adında bir 1884 Berlin Konferansı’nın ardın- zense bizzat köylüler tarafından top- adam görülüyor. Kongo’da misyoner dan Belçika Kongo’sunun (bugünkü lanırdı. Köylerin karşılamayacakları olarak çalışan Alice Harris bu fotoğrafı Demokratik Kongo Cumhuriyeti) 2344 kadar yüksek olan reçine kotalarına Mayıs 1904’te, Nsala Wala, içinde kı- kilometrekarelik kısmı Belçika Kralı II. karşı el toplamak için komşu köylere zının vücudundan kesilen parçaların Leopold’un şahsi mülkü haline getiril- saldırdığı ufak tefek savaşlar bile gö- bulunduğu küçük bir çanta ile birlikte di. Leopold’un bölgede özellikle de ka- rülürdü. Baringa’daki görev yerine geldiğinde uçuk ticaretinde yürüttüğü soykırım çekmiş. Adamın karısı ve çocuğu öldü- Alt kademeden beyaz bir subay rülmüş ve uzuvları kesilmişti. kotayı protesto eden köyü cezalan- dırmak üzere girişilen saldırıyı şöyle 112 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Gündem » Kızının kesik el ve ayağına bakan kederli baba. » Sol eli bileğinden kesilmiş bir kadın. » Belçikalıların açlığa mahkum ettiği Kongolular. Avrupalı yetkililerin önüne kesil- Avrupalı sömürgeci devletlerin pek 1908 yılında yükselen uluslararası miş ellerle dolu dizilen sepetler Özgür temiz bir tarihi olduğunu söylemek tepkiyle birlikte Kral Leopold kendi Kongo Devleti’nin simgesi haline gel- güç; ancak bunlar arasında en kirli mülkiyetindeki toprakları Belçika Hü- di... Ellerin toplanması kendi içinde tarih şüphesiz Belçika’nınki. İngilte- kümeti’ne devretmek zorunda kaldı. bir amaca dönüşmüştü. Kamu Gücü re’nin 1. Dünya Savaşı’nda koruması Belçika Hükümeti Kongo 1959 yılında askerleri kauçuk yerine bu elleri istas- gerektiği anlatılan “Cesur Küçük Bel- bağımsızlığını kazanana dek ülkeyi yona getirirdi; hatta bazı zamanlarda çika”da şimdilerde Fransa’nın Ermeni kontrolü bırakmadı. Öldürülen insan- kauçuk değil, el toplamaya çıkarlar- Soykırımı’nı tanıması konuşuluyor. ların sayısı azaldı fakat sakatlanmalar dı... El bir nevi para birimine dönüş- Belçika ise halen kendi suçlarını kabul ve sömürü devam etti. müştü. Kauçuk kotalardaki eksiklikle- etmeyi reddediyor. ri tamamlamak üzere... ve zorunlu işçi Belçikalılar ülkeyi terk ettiklerinde çeteleri tarafından aranan insanların » Kongo’yu mahveden Kral öyle bir halde bıraktılar ki, bağımsızlı- diyeti olarak kullanılır hale gelmişler- ğın ilanından sonra milyonlarca insan di; Kamu Gücü askerleri topladıkları el Belçika Kralı II. Leopold’un bir Kongolunun iç savaş ve hükümetlerin yetersizliği sayısına göre primler alıyordu. vücudunu yılan şeklinde sardığını ve sebebiyle hayatını kaybetti. Lumum- öldürmeden bırakmayacağını temsil eden ba cinayeti ve yaklaşık 100 bin kişinin Adam Hochschild Kral Leopold’un bir karikatür. hayatını kaybetmesinin ardından ülke Hayaleti (King Leopold’s Ghost) adlı için tam bir felaket olan Mobutu hükü- meti göreve geldi. 1996-98 yılları ara- kitabında ülkenin Kral Leopold ve sındaki 1. Kongo Savaşı’nı 1998-2003 Belçika Hükümeti’nin kontrolünde olduğu dönemde 10 milyondan fazla yılları arasındaki 2. Kongo Savaşı Kongolunun hayatını kaybettiği tah- izledi. Bu savaşın modern Afrika ta- mininde bulunuyor. Belçika’nın bu rihindeki en kanlı savaş olduğu düşü- Holokost’unda Nazi Soykırımı’n- nülmektedir. Tam 5.4 milyon insan dakinden daha fazla insanın öldürülmüş olması muhte- hayatını kaybetti. Ölenlerin çoğu meldir. Ancak hiçbiri kitap- açlığa ve hastalıklara yenik düş- larda kendilerine yer bula- müştü. Bu rakam bu savaşı 2. madılar ve bu insanlık suçu Dünya Savaşı’ndan beri dünya hala çok az kişi tarafından çapındaki en kanlı savaş haline biliniyor. Binlerce Belçika- getiriyor. Bu da Batı tarafından lı, Kongo’da görev almıştı pek bilinen bir şey değil. ve burada meydana gelen suçlar, tıpkı Hitler’in suç- Adam Hochschild, King Leopold’s larının sıradan bir Alman Ghost: A story of Greed, Terror and He- tarafından bilindiği gibi, roism, Pan: 2012. Belçika halkı tarafından da biliniyordu. Kaynak: https://ghb67.wordpress.com/2012/03/05/ african-holocaust-king-leopolds-belgian-congo/ 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 113
500 YILLIK HESAP: OSMANLILAR ve KIZILBAŞLAR TUFAN GÜNDÜZ [email protected] E rdebil’de doğan Safeviyye Safeviyye hareketini hareketinin Ortadoğu’nun siyasal bir harekete kaderini derinden etkile- dönüştürüp yecek olan bir devlete dö- uğrunda canlarını veren Türkmenler nüşmesi Azerbaycan, İran ve Anadolu Anadolu halkına sahasından toplanan Kızılbaş Türk- mı mensuptu? Türkmenlerin tercihi menler sayesinde olmuştu. Hareket o Safeviler miydi, kadar güçlüydü ki, mezhep coşkusu yoksa Akkoyunlular Şah İsmail’in fetih fırtınalarına dönüş- mı? II. Bayezid ve Yavuz Sultan müş; Çaldıran Savaşı’na kadar önlene- Selim zamanında Safevilerle ilişkiler mez bir yükseliş, durdurulamaz bir nasıldı? Kızılbaşlar ne zaman bir tehdit savaş gücü ortaya çıkmıştı. halini aldı, ne tür tedbirler alındı? Safevî hareketi başladığında Os- » Selimnâme minyatüründe Çaldıran Savaşı manlı Sultanı II. Bayezid idi. Bu ha- lim selim, yumuşak huylu, dertten beladan olabildiğince kaçınıyor görü- nen Sultan, aslında İran’da meydana gelen gelişmeleri yakından takip et- mişti. Her şeyden önce İran ve Azer- baycan’da hüküm süren Akkoyunlu hanedanı ile hısımdı. Uzun Hasan’ın torunu Göde Ahmed Bey, II. Baye- zid’in damadıydı. Üstelik Akkoyun- lularla sınırdaş idiler ve orada mey- dana gelen olaylar, tabii ki Osmanlı ülkesinde de duyuluyordu. Bununla birlikte içten gelen isyan dalgası ve iç mücadeleler karşısında Osmanlıların bir şey yapması da beklenemezdi. Şah İsmail tahta geçtikten sonra, Osmanlı Sultanının tebrik için elçiler göndermesi aslında beladan kaçmak için değildi. Devrin âdeti böyleydi ve Kızılbaşlar, Osmanlılar için gerçek an- 114 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Öteki Osmanlı lamda bir tehdit sayılmazlardı. Ne Şah İsmail’e can u gönülden des- zaman ki Osmanlı reayasından tek veren ve uğrunda canlarını teslim bazılarının Erdebil’e yöneldiği, eden Kızılbaş Türkmenlerden Dul- Erdebiloğlu’nun kendisine “Şah” kadirliler; Dulkadir Beyliği toprak- olarak benimsediği haberleri larından, yani Maraş ve çevresinden gitmişlerdi. Avşarlar, Akkoyunlu Türk- gelmeye başladı, işte o zaman II. menleri içinde önemli bir konuma sa- Bayezid’in tedbirleri ağırlaştı. Yolda, hiptiler ve bunların bir kısmı daha Şah belde “öte canibe” ya da “Yukarı”ya İsmail’in dedesi Cüneyd döneminden gidenlerin tutulması, “halife” olan- itibaren Safevîlerin sadık takipçileri ların mallarının alınması, belalıların olmuşlardı. Şamlular da Osmanlı hâ- “şer’le hakkından gelinmesi” gibi kimiyetinin henüz uzanmadığı Halep emirler yağmaya başladı. Sınırlardaki bölgesi Türkmenlerindendi. Oldukça tedbirler artırıldı; geçitler, bentler tu- kalabalık bir nüfus gücüne sahip olan tulmaya çalışıldı. “Öte canipten” (yani Ustaclular da Şamluların bir koluy- Safevî diyarından) gelen âdemlerin, du. Ama bunlar Halep Türkmenleri- her ne kisve altında olursa olsun dik- nin tamamını temsil etmiyorlardı ve katle takip edilmeleri istendi. mesela Osmanlı hâkimiyetine giren Halep Türkmenleri Sünniydi. Varsak Bu sıralarda Osmanlıların sınırla- Türkmenleri de Şah İsmail’e katıldık- rı Trabzon’un doğusundan başlıyor. larında henüz Osmanlı tebaası değil- Erzincan ile Sivas’ın arasından güne- lerdi ve bunların tarikata bağlılığı da ye doğru iniyordu. Erzincan henüz ta Şeyh Cüneyd’e kadar dayanıyordu. Osmanlı hâkimiyetine girmiş değil- di. Daha güneyde Kayseri ve Niğde Rumluların ve Tekelülerin ise Ana- Osmanlı sınır şehirleriydi. Buraya dolu’dan, yani Osmanlı hâkimiyet komşu olan Maraş ve Elbistan hava- sahalarından gittikleri kesin olarak lisi ise Dulkadirlilerin elindeydi. Sınır bellidir. Teke ili (Antalya ve çevresi) Akdeniz’e doğru ulaşırken Çukuro- Şeyh Haydar zamanında Safeviyye va’yı ve Tarsus’u Ramazanoğlu’nun halifelerinin etki sahasındaydı. Şeyh hâkimiyetine bırakıyordu. Hal böyle Haydar’ın gönderdiği Hasan Halife olunca Şah İsmail, 1502’de Tebriz’de bölgede irşadla meşguldü. Şah İsma- tahta oturduğunda Osmanlı Devleti il’in hurûc ettiği ve müridlerini kendi- için tam bir kriz durumu söz konusu sine katılmaya davet ettiği haberi ula- değildi. şınca çağrıya hemen uydular. Meşhur Tekelü isyanını çıkaranlar da bunlar- Osmanlı Alevileri kimlerdi? dır. Hadi sözün arasında söyleyelim, günümüzde Antalya bölgesindeki Safeviyye hareketini siyasal bir ha- (tabii Karadeniz’i unutmadan) Tekeli, rekete dönüştürüp uğrunda canlarını Tekelioğlu gibi isimler taşıyan ailele- veren Türkmenlerin ezici çoğunluğu rin Tekelü isyanını çıkaranlarla hiçbir İran ve Azerbaycan sahasında yaşa- bağları da yoktur. yanlardı. Yani açıkçası, Orta ve Batı Anadolu’daki Yörüklerden başka ad- Rumlu olarak tanımlanan Türk- larını sıklıkla duyduğumuz Dulkadir, menlerin, İsmail’in hurucundan çok Bozulus, Yeni İl, Varsak, Şam, Halep önce Şeyh Haydar veya Şeyh Cüneyd Türkmenleri ile Çukurova ve Bozok zamanında Safeviyye tarikatına bağ- bölgelerindeki Türkmenler henüz landıkları ve peyderpey Erdebil’e yer- Osmanlı hâkimiyetine alınmamışlar- leştikleri anlaşılmaktadır. Bunların dı. Orta Anadolu’daki Atçekenler ile Anadolu’nun hangi kesimlerinden Eskişehir’den Tokat’a kadar uzanan gittikleri tam olarak belli değildir. sahada bulunan Uluyörük, Osmanlı Ama Safevî kaynaklarında bazı Rum- Anadolu’sunun en kalabalık Türkmen lu beyleri için yapılan, “Aslında Si- grubuydular. 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 115
vas şehrindendir” açıklamasına göre » Yavuz Sultan Selim dirlikler yararlı kişilere verilirdi; tıma- Sivas, Tokat ve Amasya havalisinden ra liyakat, kılıca liyakat demekti. Oysa gidenler olduğunu söyleyebiliriz. EMİR KAT’İ: İDAM son zamanlarda (II. Bayezid’in son dö- nemlerinde) bu hususa riayet gösteril- Kaçar, Karacadağlu, Karamanlu, II. Bayezid’in Anadolu’nun doğu- meyip rüşvet ve iltimasla dirlikler dağı- Çepni, Alpavut vd. aşiretlerinin ise sunda gittikçe büyüyen tehlikeden tıldı; yiğit, işe yarar ve hak sahiplerinin Azerbaycan bölgesinde konar-göçerlik haberdar olmadığı doğru değildir. ise adları bile anılmaz oldu. Bunların eden aşiretler olduğunu ilave etmek Onun dönemine ait bir ahkâm defte- hepsi küstürüldü. İşte tam da bu sıra- gerekir. Bundan dolayı vaktiyle Faruk rinde Kızılbaşların çıkardığı prob- larda İran’da Kızılbaşların hâkimiyeti Sümer tarafından ileri sürülen Safevî lemlere karşı alınacak tedbirler şöyle ele geçirip dirlikleri hak ve adaletle da- Devleti’ni kuran ve onu ayakta tutan sıralanmaktadır: ğıttığı haberleri gelince Anadolu halkı- unsurun Anadolu Türklerinden mey- nın çoğu o tarafa meyletti. dana geldiği, Akkoyunlu ulusundan “…Şimdilerde şöyle duyuldu ki, o olmadığı gibi Karakoyunlularla da hiç- şer taifesi hususunda gönderdiğim Celalzâde, herhangi bir dinî etki- bir münasebetlerinin bulunmadığı, fermanlara uyulmayıp sufilerin siya- den bahsetmeden konuyu bütünüyle hepsinin Orta ve Güney Anadolu’ya setleri karşılığında malları alınmakta politik ve ekonomik sebeplere dayan- mensup “yeni” bir Türk topluluğu ve kendilerine yol verilmekteymiş. On- dırıyor. Ona göre kötü idare ortadan oldukları yolundaki görüşlerin kabul lar da cerime verip varıp dönmektey- kalkar ve istikrarlı bir yönetim temin edilebilir tarafı yoktur. mişler… Emrim bu hususta eskiden edilirse -ki bunu I. Selim yapabilir- olduğu gibi mukarrerdir. Yolları görüp problemler ortadan kalkacak, göç me- Safevî Devleti’ni kuran Türkmen- gözeteler. Emrime muhalif her kim selesi de hallolacaktır. Güya I. Selim lerin ezici çoğunluğu Akkoyunlu ve Yukarı Taraf’a (İran’a) giderse tutup de Anadolu halkına haberler göndere- Karakoyunlu sahasında Safevî tarika- muhkem bağlayalar. Hemen idam rek İran’a meyletmemelerini tembih tına bağlananlardır. Aynı coğrafyada eyleyeler” (Ahkâm Defteri, s. 71, 111, 281, edip kendisinin saltanatını bekleme- Kızılbaş hareketine katılmayanlar 330, 454). lerini istemiştir. ise bedelini ya canları ve mallarıyla ödediler, ya da Çaldıran’dan sonra Os- İşte asıl nokta burası: Selim’in hü- manlı hâkimiyetine girdiler ve Sünni kümdarlığını meşrulaştırmak. Çün- kaldılar. Mesela Musullu, Avşar, Dul- kü Osmanlı tarihçilerinin Safevîleri kadirli gibi pek çok Türkmen aşireti- ciddi bir şekilde gözden geçirmediği nin Osmanlı hâkimiyetine girenleri muhakkak. Bu yüzden Safevîlerin ete- Sünni kalırken, Safevî Devleti hizme- ğine yapışan Türkmenleri sadece eko- tindekiler Kızılbaş oldular. nomik sebepten o tarafa meyleden gruplar olarak gösteriyorlar. Türkmenlerin ikilemi Hâlbuki Şah İsmail’in huruc ettiği Öncelikle şunu sormak gerekir: yolundaki haberlerin yayılması sıra- Türkmenlerin birinci tercihi Safevîler sında onun etrafında toplanan Türk- miydi, yoksa Akkoyunlular mı? Ya menlerin tek düşüncesi makam ve da Dulkadirliler miydi, Safevîler mansıp elde etmek değil; şeyhlerinin, mi? Çünkü Safevîlerin Osmanlılarla yani İsmail’in şah olmasını sağlamak, temasından önce bu iki devlet ve beylik, en azından bu yolda ölmekti. Tama- Kızılbaşlık sorunuyla karşı karşıya men dinî coşkuyla yola çıkıyor ve kalmışlardı. Osmanlıların meseleye onunla beraber savaşmaktan başka ciddi bir şekilde eğilmeleri ise öyle tek bir şey düşünmüyorlardı. tük gitmelerden falan değil, Tekelü Türkmenlerinin tam bir kavga ile Hepsi Kızılbaş mıydı? İran’a doğru yürümelerinden sonradır. Şimdi asıl meseleye dönelim: Ko- Osmanlı tarihçisi Celalzâde Mus- nar-göçer Türkmenlerin genel olarak tafa, I. Selim dönemini anlatmak için Sünnilik dışı inanışlara eğilimli ol- kaleme aldığı eserinde Türkmenlerin duğu düşüncesi kabul edilebilir gö- Osmanlı topraklarından ayrılma se- rünmüyor. Hem arşiv kaynaklarında, beplerini dirliklerin haksız dağıtılma- hem de sözlü edebiyatta bunu doğru- sına bağlıyor. Eskiden diyor Celalzâde, layacak delillerle sahip değiliz. Bunun 116 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Öteki Osmanlı yanı sıra Anadolu’nun her yerinde » Şeyh değil, şah olmak istedi! yüzünden temel ihtiyaçları güvenlik- ti ve buna da ancak güçlü bir otorite Selçukluların ilk devirlerinden itiba- Şah İsmail, atalarının mirası ‘şeyhliği’ terk sayesinde kavuşabilirlerdi. Mesela edip dünya nimetlerini elde edebilmek için Akkoyunlu Devleti’nin yıkılmasından ren Sünni akideye uygun medreseler devlet reisliğini tercih etti. Yavuz Sultan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Selim, Anadolu’yu da ele geçirmek isteyen konar-göçer Türkmenler bölgenin Os- açıldığını, buralarda tahsil gören tale- Şah İsmail’in bu politikalarını akamete manlı idaresine girmesinden sonra uğratacaktı. Erdebil Şeyh Safi Külliyesi ve hukukî haklarını koruyabilecek duru- belerin ülkenin her tarafına dağıldığı- Kültür Merkezi’ndeki Şah İsmail heykeli. ma gelmişlerdi. nı biliyoruz. Keza Anadolu’da sadece Osmanlı Devleti’nin ilk kuruluş yıl- larından itibaren özerk veya yarı özerk Sünnilik dışı tarikatlar veya tasavvuf bir Türkmen teşekkülü zaten bulun- muyordu. Her Türkmen teşekkülünün zümreleri değil, Nakşibendiye başta kendine mahsus kanunnamesi vardı. Eğer iktisadî faaliyetlerini tehdit eden olmak üzere kaynağını Sünni akide- bir durum ortaya çıkarsa haksızlığı kendi inisiyatifleriyle çözmek yerine den alan pek çok tarikat faaliyet gös- merkezî otoriteden yardım talep edi- yor ve ellerindeki kanunnameye aykırı termekteydi. Bundan dolayı Safeviyye davranıldığını bildiriyorlardı. tarikatının etki sahalarını diğer tari- Osmanlılar Kızılbaşlarla hesaplaştı mı? katları da göz önüne alarak tespit et- Bütün bunlardan sonra artık mek doğru bir hareket tarzı olacaktır. Osmanlıların Kızılbaşlarla olan me- selelerine gelebiliriz. II. Bayezid’in İkinci olarak, Şah İsmail’in hizme- Kızılbaşlara karşı katı bir tutum sergilemesinin nedeni, İran’a göç tine giden Türkmenlerin Osmanlı yö- etme eğilimlerini sert bir şekilde bas- tırmaktı. Hatta bir kısım Kızılbaşları netiminden rahatsız oldukları, devlet Rumeli’ye bile sürgün etmişti. Ama İran’a gidenlerin engellenmesi yo- idaresinin merkezileşmesiyle birlikte lundaki fermanların sık sık yenilen- diğine bakılırsa bu hususta da tam geri plana atıldıkları, yerleşik haya- bir başarı elde edilemediği, bazı ida- recilerin sufileri yakaladıktan sonra ta geçmeye zorlandıkları; buna ya rüşvet alarak ya da mallarına el ko- yarak serbest bıraktıkları anlaşıl- bütün güçleriyle direndikleri için maktadır. II. Bayezid emrinin baskı ve zulme uğradıkları, bu yerine getirilip getirilme- diğini denetleyebilmek yüzden Mehdici propagandadan için her ay idam edilen- lere veya yakalananlara kolayca etkilendikleri, kendileri- dair kayıtların gönderil- mesini bile talep etmiştir. ne makam, mansıp vaat eden Şah Bu sıkışık dönemin Te- kelü İsyanına kadar önem- İsmail’i tercih ettikleri yolundaki li aşamalardan geçtiği bellidir. Tekelülerin isyanı yaygın fikirlere de katılmak müm- ve İran’a gitmeleri ise bar- dağı taşıran son damla kün değil. Yukarıda belirtildiği üzere Safevî Devleti’nin kuruluşuna iştirak eden ve askerî gücünün tamamını oluşturan Türkmenler daha çok Azer- baycan, İran (Akkoyunlu sahası) ve Suriye bölgesinden toplananlardan teşekkül etmekteydi, buna kar- şılık Osmanlı coğrafyasından gi- denler genel nüfusa göre ciddi bir yekûn tutmamaktaydı. Buna bağlı olarak Osmanlı merkezileşmesine direnen Türkmenlerin varlığın- dan söz etmek de sanki kurgusal bir değerlen- dirme gibi görünüyor. Çünkü konar-göçer Türkmenlerin (ya da Yö- rüklerin) devletin mer- kezileşmesi sonucu uğ- rayacakları bir kayıp söz konusu değildi. Onların değişken bir iktisadî ya- pıya sahip bulunmaları 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 117
olmuştur. Ne var ki, II. Bayezid’in de almaktadır. Hatta bunların Osmanlı te- » Siyaset uğruna saltanatının sonu gelmiştir. baası olan Kızılbaşları hedef aldığını ve 40 bin Kızılbaşın katledildiğini söyle- Şah İsmail Sünni Safeviyye hareketini Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı mek mümkün değildir. Zaten bu husus siyasî çıkarları uğruna Şii bir devlet tahtına geçmesi ve Çaldıran Savaşı, dergimizin önceki sayılarından birinde inancına dönüştürdü. Erdebil Safevî Kızılbaşlar ile Osmanlılar arasındaki bütün detayları ile ele alınıp incelen- tekkesinin çinihane bölümü. en temel kırılma noktası olmuştur. miştir (Derin Tarih, sayı: 18, Eylül 2013). Yavuz Sultan Selim’in Kızılbaşları bas- Burada tekrara lüzum yok. takibat daha çok, “bir yerlerde topla- kı altına aldığı doğrudur. Kızılbaşlık nan Kızılbaşların” ashaba ve Hz. Aişe’ye aleyhine çıkarılan fetvalar ise doğru- Ama şu kadarını söylemek gerekir kötü söz söyledikleri yahut Safevîlere dan Safevî Devleti ile mücadeleyi esas ki, Yavuz Sultan Selim ile başlayan et- karşı savaşa girişilmemesi konusunda kin mücadele Anadolu’daki Kızılbaşlar propaganda yapıldığı yolundaki şika- ŞAH İÇİN ÖLÜM YARIŞI ile İran’dakiler arasındaki bağın büs- yetlerin üzerine gidilmesinden ibaretti. bütün kopmasına yol açtı. İran’da Sa- Çünkü hangi din veya mezhebe men- Venedikli bir tüccarın anlat- fevî Devleti’nin kuruluşunu sağlayan sup olursa olsun, raiyyet hukuku içinde tığına göre Kızılbaşlar şahlarının ve uğrunda ömürlerini tüketen Kızıl- bütün unsurların Osmanlı yönetimine yanında savaşmaktan ve ölmekten başlar hızla Şiileşirken, Anadolu’daki- mesafesi eşit uzaklıktaydı ve genel dü- büyük haz duyuyorlardı. Öylesine ler hem İran ile irtibatlarını devam et- zeni bozmadığı müddetçe devletin on- büyük bir sevgi ile bağlanmışlardı tirememe, hem de Osmanlı resmî din larla işi olmazdı. ki, birinin başına bir bela gelse anlayışı içinde yer almama gibi sebep- Allah yerine Şah’a dua ediyor, sa- lerden Kızılbaş olarak varlıklarını sür- 19. yüzyılda Kızılbaş köylerine vaşta zırhsız ve belden dürmeye devam ettiler. Zaman içinde cami inşa ettirme ve imam tayin etme yukarısı çıplak olarak Kızılbaşlık inancına özgü ibadet ve ri- meseleleri var ki, onu bir başka sefere savaşıyor ve “Şah! Şah!” tüellerini gizli de olsa sürdürdüler. bırakalım. diye bağırıyor, canlarını onun yolunda verme- Kanuni Sultan Süleyman zamanında Tufan Gündüz yi kendileri uzun süreli Osmanlı-Safevî savaşlarının Prof. Dr. , Hacettepe Üniversitesi Türkiyat için şans sonunda gerçekleşen barış ortamı da Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi. addedi- durumda pek bir değişiklik yaratmadı. yorlardı. Hatta Safevîler hiçbir dönemde Anadolu’daki bazıları onu Tanrı müritleriyle Şah İsmail dönemindeki gibi görüyor ve kadar ilgilenmediler. Osmanlılar ise asla ölmeyeceğini daha çok şikayet vaki olduğunda -şi- düşünüyordu. kayet mahalline ve konusuna uygun olarak- kovuşturmalar yaptı. Osmanlı kaynaklarından tespit edildiğine göre, 118 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
HUİCLBUÖYLHE AOKKUMAANDIN’IIZ! ◉E◉nS◉güFinlreaDyn.mçAoakinsaGrKleıızoırl◉tgoNe◉poeNrnciamlkSea◉trŞt◉ıüiMnki◉ArmüMlkHKüaeafnimndiâoY◉lüğMÖklukuseeslt◉av◉MfeaAdubAasdrthmüaaflakafğaaKadzalniarçsaÖır.z◉.cM.a◉enKhemm◉eAatzlAmKlaii BrÖpezacytahnan Açtığı hastanelerden Hicaz demiryoluna, İslam birliği politikasından eğitim hamlesine, Mısır’da İngilizlere direnişinden tasavvufla alakasına, Çin’e gönderdiği heyetten Bediüzzaman’ın duasına kadar onlarca başlık, yazı, belge. Diğer özel sayılarımızı edinmek için: www.birlikte.com.tr Abone Hattı: 0212 467 52 52
BÜYÜK ZAFERİN ANATOMİSİ 120 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Biz Osmanlıyız Kazanılması çok zor bir YAVUZ savaştan galip çıkan ve BAHADIROĞLU zafer sarhoşluğunu bir yana iterek mağlup kumandan B izans’ın Müslüman Türkleri Anado- Diogones’e insanlık dersi lu’dan atmak için fırsat aradığı yıllar- veren Sultan Alparslan dı. Rastlantıya bakın ki, Bizans bunla- açmıştı Müslümanlara rı kurgularken İmparator ölmüş, eşi Anadolu’nun kapılarını. Evdoksiya dul kalmıştı. Evdoksiya ile evlenmek, İşte Malazgirt Zaferi’nin Bizans’a imparator olmak anlamına geldiği için asiller etrafında pervane oluyor, kendilerini be- nefes kesen hikayesi. ğendirmek için imkân ve servetlerini ayaklarının altına seriyorlardı. Ali Rıza İşipek, Türklerin İlk Amirali Çaka Bey ve Döneminin Deniz Savaşları, Denizler, İst., 2013. Tam o günlerde İmparatoriçe’nin Anemas Zin- danı’nı ziyaret edeceği tuttu. Bizans’ın önde gelen komutanlarından Kapadokyalı Konstantin Dioge- nes’in oğlu Romanos Diogenes de zindandaydı. 1067 yılında Bizans İmparatoru X. Konstantin Du- kas’ın oğullarını tahttan indirmek için düzenledi- ği darbeden yargılanmış, idam cezası almıştı. Kur- tulmak için hiçbir umudu yoktu. İdamın infazını bekliyor, her ayak sesinde yüreği ürperiyordu. Kaderi yine korkuyla kulak verdiği bir ayak se- siyle değişti. Gelen, Bizans tahtının sahibi Evdok- siya idi. Evdoksiya “Kim bu?” diye sordu yanında- kilere. “Eski komutanlardan Romanos Diogenes” dediler. “Peki, suçu nedir?” “Darbe teşebbüsü. Ölüm cezasına çarptırıldı, infaz edilmeyi bekliyor.” Evdoksiya, “Onu bağışladım, yıkayıp giydirin ve bana getirin!” dedi. Kararlı sesi karşısında herkes sustu. Romanos Diogenes, İmparatoriçenin hu- zuruna çıkarıldı. Evdoksiya, “Seni görür görmez sevdim. Niyetim seninle evlenmek, ama bir şar- tım var” diye itirafta bulundu. Romanos Diogenes ölümü beklerken talih kuşuyla tanışmıştı. Fırsatı kaçıracak değildi, “Emrinizdeyim!” dedi. “Kendilerine Selçuklu diyen Türkleri yenip Al- parslan denilen sözde Sultan’ı zincire vurulmuş olarak ayaklarımın altına atacaksın. Kabul eder- sen hemen evlilik hazırlıklarına başlarız.” Romanos Diogenes ile Evdoksiya 1 Ocak 1068’de görkemli bir düğünle evlendiler. Eski idam mahkû- mu, IV. Romanos Diogenes unvanıyla VII. Mikha- il’in tahtına ortak oldu (bir tür eş başkanlık). 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 121
» Anadolu platosunun kilidi kırılıyor Romanos Diogenes hırsla çıktığı seferden ağır bir hezimetle döndü. Sultan Alparslan‘ın büyük zaferiyle Anadolu kısa sürede Türk yurdu haline gelecekti. Talihi dönen kumandan Bu sefer, taraflar açısından sadece siyasî değil, dinî amaç- lar da taşıyordu. Diogenes Müslümanları Anadolu’dan te- IV. Romanos Diogenes imparator ilan edilir edilmez mizlemeyi hedeflerken Sultan Alparslan da Halife’ye mek- ordusunu hazırlayıp Doğu Anadolu’ya giren Selçuklulara tup yazarak, Bizans’la bir ölüm-kalım savaşına gireceğini, saldırıya geçti. Hem hanedandan olmadığı için kendisini dua buyurmasını rica etti. Halife Kâim Biemrillah (1031-75), hazmedemeyen Bizans asilzadelerine karşı gücünü ispat İbnü’l-Mahleban isimli ilim adamı başkanlığında bir heyeti edecek, hem de Evdoksiya’ya verdiği sözü tutacaktı. Alparslan’a gönderdi, bütün İslam âlemine mektuplar gön- dererek Cuma hutbesinde ona dua edilmesini emretti. 1071 yılına kadar hemen her yıl sefere çıktı. 1068’de Po- zantı’ya, 1069’da Palu’ya kadar ilerledi. 1070’te Kayseri’ye Sultan Alparslan, Halife’nin gönderdiği bilim adamının ordu gönderdi. Talihi yaver gitti ve savaşların çoğunu ka- yanına en değerli komutanlarından Sav Tigin’i katıp savaşı zandı. Selçuklu ordularının kuvvetlerini Fırat Nehri’nin engellemek üzere İmparator Diogenes’in ordugâhına yol- doğusuna püskürttü. Artık o sadece Evdoksiya’nın değil, Bi- ladı. Fakat elçiler İmparatordan ve adamlarından hakaret zans’ın da kahramanıydı. İmparatorluk ortağı VII. Mikhail gördüler. Diogenes, sonuçtan gayet emindi. Elçi gönderme- doğal olarak onun gölgesinde kalmıştı. sini de Sultan’ın korkusuna vermişti. Dizginsiz bir gururla Sultan Alparslan’ın elçilerine sordu: Yıl 1071 oldu. Diogenes, Büyük Selçuklu Sultanı Alpars- lan’ın Mısır üzerine sefere çıktığını öğrenir öğrenmez, “fır- “Siz bana şunu söyleyin: Kışı geçirmek için İsfahan mı, sat bu fırsattır” diye düşündü. 13 Mart 1071’de İstanbul’dan yoksa Hemedan mı (Selçuklu Devleti’nin önemli kentleri) hareket etti. Emrindeki orduda Frank, Norman, Slav, Gür- daha uygun?” Cevap beklemeden yerinden fırladı: “Gidin cü, Abaza ve Ermeni paralı askerler de vardı. Hıristiyan Sultanınıza deyin ki, kendileriyle sulh müzakerelerini Peçenek ve Uz Türkleri de ordusundaydı. Bizans ordusu, Rey’de yapacağım, ordumu İsfahan’da kışlatıp Hemedan’da dönemin şartlarına göre büyük sayılırdı ama birlik-bera- sulayacağım!” berlikten ve özellikle “ortak amaç”tan yoksundu. Disiplin sağlanamıyordu; dağınık biçimde ilerliyor, geçtikleri yerleri Sav Tigin ne zamandır tutmaya çalıştığı öfkenin ucunu yağmalıyorlardı. bırakarak, “Atlarınızın Hemedan’da kışlayacaklarından biz de eminiz, fakat sizin nerede kışlayacağınızı bilemiyoruz” İmparator’un niyeti İran içlerine ilerleyerek Türkleri do- dedi. İmparator hak ettiği cevabı almış, içine bir korku düş- ğuya sürmek, başşehirlerini zapt edip Hıristiyanlık âlemine müştü: Acaba Türkleri yenebilecek miydi? nam salmaktı. Böylece Bizans’taki pozisyonu güçlenecekti. Ardından Anadolu’dan geçip Malazgirt’e yöneldi. Casus- Sultan Alparslan Bizans ordusunun hareketini haber ları Alparslan’a durumu bildirdiler: “Bizans İmparatoru 300 alınca Suriye’den geri döndü. Önce doğuya yönelerek ge- bin kişilik (kaynaklarda ordu mevcudu 70 bin ile 300 bin rekli hazırlıkları yaptı. Bu arada karakulakları (casus) vası- arasında değişir) bir orduyla üzerimize geliyor.” tasıyla Bizanslılara, Türklerin Rey’e çekildiği haberini yaydı. Şaşırtmaca veriyordu. Alparslan’ın cevabıysa tam bir mümine yakışır nitelik- teydi: “Biz de 54 bin kişilik bir orduyla onların üzerine gidi- 122 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Biz Osmanlıyız yoruz!” Tedbir ve tevekkül sultanıydı o. Korku nedir bilmez, la kapatılıp kıskaca alındı. O sırada Peçenek ve Uz Türkleri sürprizler karşısında soğukkanlılığını elden bırakmaz, “Hü- Bizans ordusundan ayrılıp Selçuklu ordusuna katıldı. İşte o küm Allah’ın” diyerek yoluna devam ederdi. zaman mağrur İmparator, komutanlarıyla birlikte can der- Elçiler döndüğünde Alparslan toplantı halindeydi. Çadı- dine düştü. Mağrur ama amaçsız kalabalıklar kaybederken, ra buyur edildiler. Karşılaştıkları manzarayı özetlediler. Sul- birlik şuuru içinde hedefine kilitlenmiş, mütevazı ama di- tan, “Kangi sebeple olursa olsun, kan akmasını istemedik” siplinli azınlık bir zafer daha kazandı. dedi, “ama başka çaremiz kalmadı. Allah şahit, biz temiz Savaş kaybedilseydi Osmanlı Devleti’ni kuran Kayılar Müslümanlarız. Bid’at nedir bilmeyiz. Bu sebepledir ki, Al- Anadolu’ya gelemeyecek, dolayısıyla Osmanlı dediğimiz lah Teala, milletimizi aziz kıldı.” müthiş manzume kurulamayacaktı. Şu halde Alparslan, Os- Alparslan sadece kahramanlığı ve cihangirliğiyle değil, manlı Devleti’nin çekirdeğini Anadolu’ya eken insandır. Bu inancına sadakati, adaleti, şefkati, bağışlayıcılığıyla da ör- yönüyle de hatırlanmalı ve selamlanmalıdır. nek alınması gereken “Yürek Adam”larımızdandır. Aynı Esir imparatora insanlık dersi zamanda yeni nesillerin ihtiyacı olan “örnek insan”- dır: Zaferlerine ulaşmak artık mümkün değil Bizans’ın mağrur İmparatoru Diogenes’i ama ahlakına, sağlam karakterine, mert- Alparslan’ın huzuruna getirdiler. Onu liğine, dostluğuna ulaşmak mümkün. yanına buyur etti. Diogenes oturmak- Malazgirt’te bir Cuma ta tereddüt gösterince “Buyurun, sabahı rahatınıza bakın İmparator Haz- retleri” dedi Alparslan, “savaş Büyük gün gelip çatmıştı. kader olunca netice de kader Alparslan, hocası Buharalı Ebu olur. Kimi zaman yener, kimi Nasr Muhammed’in tavsiye- zaman yeniliriz. Mahzun ol- sine uyarak savaş zamanını mayınız.” mübarek Cuma günü olarak İmparator dikkatle düş- belirlemişti. “Cemaat-ı Kübra” manının yüzüne bakıyordu. ile kılınan Cuma namazından Sultan’ın yüzü güleçti. Ama sonra Alparslan ellerini açtı, gülüşü alaycı değildi. Biraz ol- “Ey Rabbim! Seni kendime vekil sun rahatlamıştı. “Bana ne yapa- yapıyor; azametin karşısında yü- caksınız?” diye sordu, otururken. zümü yere sürüyor ve senin uğrun- » Alparslan Alparslan soruyu soruyla karşıladı: da savaşıyorum. Niyetim halistir, bana “Ben elinize esir düşmüş olsaydım siz yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kah- ne yapardınız?” Diogenes dürüstçe cevap ret!” diyerek dua etti. Sonra askerlerine seslendi: verdi: “Kamçılatırdım… Demir kafese koyup “Ey kumandanlarım ve ey askerlerim! Daha ne zamana tüm Hıristiyan dünyasını dolaştırırdım”. kadar biz azınlıkta, düşman çoğunlukta olmak üzere bek- “Peki, benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” leyeceğiz? Düşmanı yenersek arzu ettiğimiz netice hâsıl “Ya öldüreceksiniz yahut da savaş esiri sıfatıyla demir olacak. Yoksa şehit olarak Cennet’e gideceğiz. Beni izlemek kafese koyup İslâm ülkelerini dolaştıracaksınız.” isteyenler gelsinler. Geri dönmek isteyenler serbestçe dön- Alparslan son sözünü söyledi: “Düşündüğünüz şeylerin sünler. Onlara hiçbir ceza verilmeyecek. Bugün burada ne hiçbirini yapmayacağım! Zira inancım insanın aşağılanma- emreden bir Sultan, ne de emir alan bir asker var. Ben de bu sına engel. Aslında sizi serbest bırakmayı düşünüyorum”. meydanda sizlerden biriyim ve sizinle birlikte savaşacağım.” Alparslan’ın duruşunun kaynağı Devr-i Saadet’tir. Ma- Askerler coşkuyla karşılık verdiler: “Asla emrinden ayrıl- lum, Peygamber Efendimiz (sav), Mekke’nin fethinden son- mayacağız!” Sultan, beyazlara büründü. Kuyruğunu elleriy- ra eski düşmanlarını toplayıp sormuştu: “Ey Kureyş cemaa- le bağladıktan sonra atına bindi: “Gazilerim!” diye son kez ti! Size şimdi nasıl bir muamele yapacağımı sanıyorsunuz?” seslendi, “şehit olursam, bu beyaz elbiseyi kefenim yapın! Yıllar sonra aynı soruyu, öldürülmeyi bekleyen esir Bi- Benden sonra oğlum Melikşah’a bağlı kalın. Zaferi kazanır- zans İmparatoru’na soran Alparslan, belli ki, yüreğini Pey- sak istikbal bizimdir! Bismillah hücum!” gamber’inin yüreğiyle bütünleştirmişti. Bunlar hitabet sanatının ve savaş öncesi psikolojik şartla- Diogenes’e bol miktarda para verdi, yanına muhafızlar rın bütün inceliklerine sahipti, etkisi de savaş boyu sürdü. katıp ülkesine uğurladı. Ama ülkesinde mağluplara hayat Alparslan ordusunu önce hilâl şeklinde açtı. Düşman za- hakkı yoktu. Nitekim İmparator, kendi ülkesinde katledi- fer sarhoşluğu içinde hilâlin açık ağzından girince uçlar hız- lecekti. 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 123
The Dirt On Clean kitabının yazarı Katherine Ashenburg’la Batı’nın “kirli” tarihini konuştuk. Okurken burnunuzu tıkayın, zira yıllarca yıkanmayan Avrupalı soyluların ağır mı ağır kokusunu duymamanız imkânsız. BATI’NIN KİRLİ TARİHİ KONUŞAN: MUSTAFA ARMAĞAN B öylesine ilginç bir ko- Mesela Fransa’daki muhteşem Ver- yunca sadece iki ya da üç kez banyo nuda sizi kitap yazmaya say Sarayı’nda bundan birkaç yüzyıl yapmıştı. Öte yandan sabahları ellerini sevk eden faktör nedir? önce gezintiye çıksanız merdiven alt- şarapla yıkardı. Bütün bunlara rağmen Neden böylesine “kirli” larında insan dışkılarının toplandığını, kralın son derece temiz olduğu düşü- saray beyefendilerinin merdiven boş- nülürdü. Zira beyaz keten gömleğini bir konuyu seçtiniz? luklarına ve avlulara idrarlarını yaptı- günde 3 kez değiştirirdi. Gariptir, 17. ğını ve tabii ki yatak odalarında ağzına yüzyıl insanları, ketenin kiri temizle- Bu kitabı yazdım çünkü bir gün kadar dolu lazımlıklar bulunduğunu diğine ve gömleği değiştirmenin suda görürdünüz. Örneğin 16. Louis’nin öl- yıkanmaktan çok daha güvenli, bilim- Toronto’daki Kraliyet Ontario Müze- düğü sene merdivenlerdeki dışkıların sel bir temizlenme yöntemi olduğuna haftada bir kez temizlenmesi için bir inanırlardı. Çünkü suyun hastalık taşı- si’nde dolaşırken çok kirli olduğunu emir yazdığını düşünün. İşte vaziyet dığını düşünürlerdi. bundan ibaretti! düşündüğüm Ortaçağ insanının, Haç- Batı’da temizliğe bu denli uzak Avrupalı kraliyet ailelerinden ban- duruş günlük hayattaki ilişkileri lı seferinden dönenlerin beraberinde yo alışkanlığı olmayan, asgari vücut nasıl etkiliyordu? Temizlenmeme temizliğine önem vermeyen isimle- alışkanlığı sıhhî, siyasî, kültürel ve getirdiği Türk hamamı sayesinde as- re kitabınızda genişçe yer veriyorsu- toplumsal ne tür olumsuz sonuçlar nuz. Banyo fobisi olan kraliyet men- doğurmuştur? lında epeyce temiz insanlar olduğunu suplarından da örnekler verebilir misiniz? Bu zor bir soru, çünkü insanlar belirten bir sergiyle karşılaştım. Ne çok güzel kokmayan başka insanlarla Fransa Kralı 16. Louis oldukça atle- birlikte yaşamaya alışmışlardı. Fakat var ki bu temiz “ara dönem” vebanın tik ve uzunca bir ömür geçirmiş bir yıkanmama hali onların hayatının adamdı. Söylenene göre hayatı bo- oldukça olağan bir parçasıydı, nasıl gelişiyle birlikte sona ermişti. Birden- bire “temiz” olanın tarihinin düşündü- ğümden çok daha karmaşık ve ilginç olduğunu fark ettim. Kitabımın çıkış noktası oldu bu. Peki birkaç asır önceki Avrupa sa- raylarına girmiş olsak bizi temizlik ve hijyen bakımından nasıl bir man- zara karşılardı? 124 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Söyleşi » Bir zamanlar bu koridorlar... ki Kuzey Amerikalılar ya- nı, zira gözenekleri açan sıcak suyun Versay Sarayı’nın bu ışıl ışıl kın bir tarihe kadar sigara hastalığa davetiye çıkardığını söyle- koridorlarında bir zamanlar nasıl kokusuyla yaşamaya alış- diler. Bu, Fransız tarihçi Michelet’nin bir manzara olduğunu bir daha kınlarsa, onlar da yıkan- “banyosuz bin yıl” dediği dönemi baş- anlatalım mı? 16. Louis’nin öldüğü mamaya alışıklardı. Şimdi- lattı. Yaşadığınız ülkeye ve sosyal sını- sene merdivenlerdeki dışkıların lerde ortak alanlarda sigara fınıza bağlı olarak değişmekle birlikte haftada bir kez temizlenmesi için içme yasağı gelince insanlar bu yaklaşık dört yüzyıllık bir dönemi bir emir yazdığını söylesek yeter kapsıyordu. Ancak 2. ve 3. soruya ver- diğim cevaplarda da söylediğim gibi, sanıyoruz. çok zarif olduğunu düşündüğümüz 17. yüzyıl insanları Ortaçağ’da yaşamış sigara kokusunu pek de sevme- insanlardan çok daha kirliydi. diklerini anladılar. Benim bildi- Avrupalıların temizlik hususunda bu denli üşengeç davranmasının ğim herhangi bir siyasal ya da kültü- dinî bir sebebi de olabilir mi? Din- lerinin (mesela vaftizin) bir daha rel girişim yok. Hijyenden bahsedecek yıkanmamayı gerektirdiğini mi dü- şünüyorlardı yoksa? olursak, tabii epey kirli insanlardı. Hıristiyanlık, söz gelimi İslam veya Peki, bu kirlilik hastalığa sebep oluyor Hinduizmin aksine temizliğe özellikle vurgu yapmayan dünya çapında etki- muydu? Çoğu durumda olmuyordu. ye sahip yegâne büyük dindir. Vücut bakımı, vücudu temizlemek vs. gibi Banyosuz geçen dört asır meseleler ya kilise tarafından hiç önemsenmiyor ya da yıkanmayan in- Okuduğum bir makalede Rönesans sanlar, kutsallıkları ve dünyevî olan insanının, bugünkü temizlik bedene önem vermemeleri sebebiyle anlayışı açısından bakılırsa övülüyorlardı. Ortaçağ insanından çok daha “pis” olduğu yazıyordu. Rönesans’ı Merak ettiğim bir başka husus, Amerika’nın temizlik karnesi nasıl- hep “ilerleme” (progress) dı? Özellikle Amerika Birleşik Dev- bağlamında öğrenmiş biri letleri’nin? olarak bu bilgi doğru mu, diye sormak istiyorum. Doğru, çünkü Ortaçağ insanı 1347 yılında kara veba kıtaya ulaşana kadar buhar banyosu yapardı. Veba salgını bu alışkanlığı kökten değiş- tirdi, çünkü doktorlar insanlara banyo yap- maktan kaçınmaları- 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 125
Amerika şaşırtıcı bir şekilde 19. İspanya’daki Müslüman hamamla- yüzyılın ikinci yarısında Batı’nın en rının pek çoğu ya yıkıldı ya da kaderi- temiz ülkesi oldu. Bunun sebepleri ise ne terk edildi. Bu sayede İspanya yeni- karmaşıktır: Bunlar arasında babadan den kirliliğiyle gurur duyan bir ülkeye kalma bir sınıf sisteminin olmayışı dönüşmüş oldu! (yani insanlar temizlenerek kendile- rini kültürlü ve asil gösterebiliyorlar- Endülüs tur rehberimiz İspanya dı), İç Savaş’ta temizlik sayesinde ölü sayısının azaltılması, Amerikalıların Kraliçesi Pasaklı Isabella’nın ettiği yeni şeylere duyduğu ilgi, dünyada bir numara olan Amerikan sıhhi tesisat bir yemin yüzünden 3 yıl yıkanma- sistemi faktörler arasında sayılabilir. yıp elbiselerini de değiştirmediğini Parfümün Avrupa saraylarındaki kötü kokuyu bastırmak için icat anlatmıştı. Doğru mudur bu edildiğini okuruz öteden beri. Doğ- ru mudur bu ve parfüm ilk kez ne olay? zaman, kimin tarafından geliştiril- miştir? Doğru. Kraliçe İsabella Parfüm burun deliklerimizi güzel » En gözde eseri 1601 yılında Ostend Ku- kokularla doldurmak için kullanılırdı, bu sayede komşularınızın kötü koku- Dickens ve Noel hakkında şatması sona erene dek sunu çekmek zorunda kalmazdınız! Antik Mısırlılar ve hatta antik dönem- hazırladığı doktora tezinin içliğini değiştirmeye- lerde yaşamış bütün insanlar güzel ardından akademik kariyerini ceğine yemin etmişti. kokulu yağlar, kremler ve parfümler Kuşatma tam 3 yıl, 3 ay, kullanırlardı. yarıda bırakan Katherine Ashenburg’un konuşmamıza 13 gün sürdü ve başlan- Kirinden gurur duyanlar kaynaklık eden kitabının Temizlik maddelerine gelecek olur- sak ilk akla gelen ürün sabundur. Müslümanlar Hıris- kapağı. gıçta beyaz olan içliği ku- Araştırmalarınıza göre Avrupa ve Amerika’da sabun hangi amaçla tiyanlara göre çok daha şatma sona erdiğinde kah- kullanılırdı? Daha sonra sabun kul- lanımına bakış nasıl değişti? temizdi ve bunu sağlayan verengiye bürünmüş haldeydi. Sabun 19. yüzyılın ikinci yarısına İslamın temel öğretileriydi. Ne Isabella bu vatanperver jesti sayesin- kadar Avrupa ve Amerika’da yerleri ve kıyafetleri yıkamakta kullanılırdı. yazık ki Müslümanların hamam ve de milli bir kahramana dönüşmüştü. Bilim insanları deri için çok zararlı olmayan kalıp (sıvı olmayan) sabun temizlenme geleneği İspanya’da yer- Son olarak biz Türklerin yabancıla- yapmayı öğrendiler. Bu dönemden iti- leşemedi. Bunun sebeplerinden biri, ra sorduğumuz klasik bir soruyla baren Batı’da insanlar sabunla yıkan- İspanyolların Müslümanlardan pek bitirelim söyleşimizi: Ülkemize hiç maya başladılar. Daha öncesinde ise hoşlanmaması ve onları taklit etmek sadece su ile yıkanırlardı. istememesiydi. geldiniz mi? Avrupa banyo kültürü/kültürsüzlü- Türkiye’ye hiç gitmedim ama ziya- ğü ile karşılaştırınca Müslümanla- rın hamam ve temizlik kültürünü Avrupalılar egemenlikleri altına al- ret etmek istediğim ülkelerin başında nasıl değerlendirmeliyiz? Avrupa- dıkları topraklardaki Müslümanla- geliyor. lılar Endülüs’ten ve Osmanlıların hamam ve temizlik kültüründen ra banyo alışkanlığını bırakmaları Umarız Türkiye’de oturup bu ‘kirli’ etkilenmişler miydi? hususunda yaptırım uygulamışlar konuları yüz yüze de konuşuruz si- mıydı? Mesela Hıristiyanlar 1236’da zinle. Kurtuba’yı ele geçirdiklerinde şe- hirde 300 hamam bulunduğunu ya- Umarım. zıyorsunuz. Bu hamamların akıbeti ne oldu? KATHERINE ASHENBURG KİMDİR? Seyahatten mimarîye kadar kurgusal olmayan kitaplar ve yüzlerce makalenin sahibi ödüllü yazar Ashenburg, kendisini her 10 yılda bir değişen farklı kariyere sahip biri olarak tanımlıyor. “Dickens ve Noel”konusunda hazırladığı doktora tezinin ardından akademik kariyerini yarıda bıraktı. Canadian Broadcasting Corporation’da (Kanadalı Yayın Şirketi) radyo yapımcılığı, Toronto gazetesi The Globe and Mail’de sanat ve kitap editörlüğü, son olarak da serbest yazarlık, öğretim görevliliği ve öğretmenlik yaptı. Yazılarıyla The New York Times dergisinin “Sunday Travel”bölümüne katkıda bulunuyor, ayrıca Toronto Life dergisinde tasarım ve mimarî alan üzerine köşe yazarlığı yapıyor. Yayınlanan kitaplarının bazıları şunlar: The Dirt On Clean (2007), Going To Known (1996), The Mourner’s Dance (2010). 126 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
İLK MÜEZZİN ARAP DEĞİL HABEŞLİ BİR KÖLEYDİ ADNAN DEMİRCAN [email protected] C ahiliye toplumunun acı- Köle olarak doğup büyüdüğü için masız hiyerarşisinde Ku- çocukluğu ve gençliğiyle ilgili yeterli reyş’in kibirli zenginlerin- bilgiye sahip değiliz. Vefatında yak- laşık 60 yaşında olduğunu biliyoruz. den birinin kölesi olarak Bundan hareketle Hicretten 40 yıl önce, 580 senesi civarında doğduğu dünyaya geldi. Ama Mekke semala- tahmin edilir. Halid adlı bir erkek kardeşi ve Gufre adlı bir kız karde- rını yanık sesiyle titreten İslamın ilk şi olduğu bilinse de haklarında bilgi yoktur. müezzini Bilal-i Habeşî oldu. Nebevî tebliğin başlamasından Çileli, bir o kadar da vakur bir sonra Müslüman olan Bilal, Ammar ve Ammar’ın annesi Sümeyye, Mek- hayattı onunkisi. İslamla gelen şere- ke’nin zayıflarından, kendilerini koruyacak güçlü yakınları bulunma- fin bedelini işkencelerle ödeyecekti. yan, azat edilmiş kişilerdi. Bilal gibi diğerleri de ağır işkencelere maruz Mekke sokakları onun “Ehad” (O bir- kalıyorlardı. Nitekim Ebu Cehil, Müs- lüman olduğu için Sümeyye’ye çirkin dir) haykırışlarıyla gece gündüz inle- sözler söylemiş, sonra mızrağını sap- layıp onu öldürmüştü. Böylece Sü- di. Gür sesi sebebiyle Hz. Peygamber meyye İslam uğruna şehit edilen ilk Müslüman olma şerefine nail oldu. (sallalahu aleyhi vesellem) ilk ezânı Bilal b. Rebah’ın annesi Hama- okuma görevini ona verecekti. Hz. me, kendisi gibi Cumahoğullarından Ümeyye b. Halef’in cariyesiydi. Hz. Ömer (r.a.) ise “Ebubekir efendimiz- Peygamber’in çağrısına uyarak Müs- dir; efendimizi (Bilal’i) azat etmiştir” diye övecekti onu. Bilal b. Rebah el-Habeşî, Serat do- ğumlu bir siyahîydi. Hz. Ebubekir (r.a.) tarafından satın alınıp azat edildiği için “Ebu Bekir’in mevlası” olarak da anılır. Habeşistanlı yani Etiyopyalı an- lamına gelen “el-Habeşî” nispeti ora- da doğduğu için değil, anne-babasının kökeni sebebiyle verilmiştir. “Ebu Ab- dullah” künyesiyle hitap edilirdi. 128 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Hayat Mecmuası, Yıl 11, Sayı 18, 28 Nisan 1966. İslam Tarihi Kim derdi ki, Habeşli bir köle Kâbe’nin üzerine çıkarak Tevhid’i haykıracak ve kimse ona dokunamayacak. Allah Resulü’nün (sav) müezzini, namaza çağıran sesin sahibi çileli ömründe nelere şahit oldu? Taşları çatlatacak sabrıyla İslamın örnek şahsiyetlerinden birinin hayatı. lüman olmuş; bu sebeple ağır işken- celere maruz kalmıştı. Hz. Ebubekir ileride Bilal’le birlikte annesini de satın alarak azat edecekti. Müslüman olunca dininden dön- mesi için Bilal-i Habeşî’ye sahibi Ümeyye b. Halef tarafından ağır iş- kenceler yapıldı; Allah’a şirk koşması ve putlara tapması istendi. Ancak o sabretti ve isteklerin hiçbirini yerine getirmedi. Ümeyye onu öğle sıcağın- da sırt üstü yere yatırır, göğsünün üstüne büyük bir taş koydurarak, “Ya ölünceye ya da Muhammed’i inkâr edip Lat ve Uzza’ya tapıncaya kadar böyle kalacaksın” derdi. Bilal bu hal- deyken dahi “O birdir, O birdir” de- mekten vazgeçmedi. Hep O’nun yanındaydı Bir gün yine işkence altındayken Varaka b. Nevfel yanından geçti. Ta- şın altında Bilal yine, “O birdir, O 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 129
» Yılmaz cengâver Bilal b. Rebah el-Habeşî Bedir’e, Uhud’a, Hendek’e ve diğer seferlere katılmıştı. İslam ordusunun Uhud Savaşı’nda düşmanla karşılaşmasını gösteren bir Osmanlı minyatürü. BİLAL’İN EZANINI İŞİTİNCE birdir” diye inliyordu. Varaka, “Ey Hz. Ebubekir, Bilal’i alarak azat YÜZLERİNİ ÖRTTÜLER Bilal, vallahi birdir, birdir” diye karşı- etti. (100 ya da 140 dirheme satın ala- lık verdi. Sonra da Ümeyye b. Halef’e rak azat ettiği de rivayet edilir.) Hz. Peygamber (sav), Mekke müş- ve yanında bulunan yakınlarına, “Al- rikleriyle yaptığı Hudeybiye Antlaş- lah’a yemin ederim ki, onu bu şekilde Böylece özgürlüğüne kavuştu Bi- ması gereği o yıl niyetlendiği umreyi öldürürseniz kabrini türbe yaparım” lal-i Habeşî ve ömrü boyunca Hz. Pey- yapamadı. Ertesi yıl (629) antlaşmaya dedi. gamber’in yanından hiç ayrılmadı. uygun olarak arkadaşlarıyla birlikte Bedir’e, Uhud’a, Hendek’e ve diğer Mekke’ye giderek “Kaza umresi”diye Yine bir defasında sahipleri Bilal’i seferlere katıldı. Veda haccında da anılan ibadetini ifa etti. Efendimiz alıp güneşin altında boylu boyunca yanındaydı. Hz. Peygamber’in abdest umreyi bitirince Bilal’e Kâbe’nin üstüne uzatmışlardı. Üstüne çakıl taşları ve suyunu temin etmek, sütre olarak çıkarak öğle ezanını okumasını istedi. soyulmuş inek postu atıp “Senin Rab- kullandığı harbeyi taşımak (açık yer- bin Lat ve Uzza’dır” dediler. Onun ağ- de namaz kılarken kişinin kıble tara- Bilal’in ezan okuduğunu duyan zındansa sadece “O birdir, O birdir” fına gelecek şekilde önüne koyduğu İkrime b. Ebi Cehil daha önce ölmüş sözleri döküldü. mızrak ya da değnek), şahsi ihtiyaç- olan babası Ebu Cehil’i kastederek, larını karşılamak, özellikle savaşta “Allah ona acıdı da bu kölenin dedik- Bir gün Hz. Ebubekir ile Ümeyye b. geceleri korunmasını, gündüzleri göl- lerini işitmedi”dedi. Safvan b. Ümeyye Halef arasında şu konuşma geçti: gelenmesini sağlamak, yemeğini ha- ise “Bunu görmeden babamı götüren zırlamak, beytülmal işlerine bakmak, Allah’a hamd olsun”diye hayıflandı. “Ebubekir: Bu zavallı için Allah’tan onun emriyle bazı ödemeler yapmak, Halid b. Üseyd, “Babamın canını alıp korkmuyor musun?” elçileri ağırlamak, seriyye (Peygambe- da, Bilal’in Kâbe’nin üstünde anırdığı rimizin katılmadığı küçük askeri bir- günü görmediği için Allah’a hamd -Onu sen bozdun, içinde bulundu- lik) kumandanlarına sancak vermek, olsun”dedi. Süheyl b. Amr ve yanın- ğu durumdan da sen kurtar! emirlerini halka duyurmak ve kadın dakiler ise ezanı işittiklerinde yüzlerini esirleri muhafaza etmek gibi işleri örtmüşlerdi. -Yaparım! Ondan daha güçlü bir üstlendi (M. Fayda, “Bilal-i Habeşî”, DİA, kölem var. Üstelik senin dininden. VI, 152). Buna karşılık sana onu veriyorum. Allah Resulü Bilal’i Mekke’de Ubey- -Kabul. Senin olsun.” de b. el-Haris b. el-Muttalib’le kardeş ilan etmişti. Hz. Ömer’in tutturduğu atıyye (maaş) divan kayıtlarından an- ladığımız kadarıyla Medine’ye hicret- ten sonra Ebu Rüveyha el-Hasamî’yle kardeş olmuştu. Atıyye divanlarının yazıldığı dönemde cihad etmek üzere Şam’da bulunuyordu. Hz. Ömer ona mektupla, “İsmini kiminle beraber yazayım?” diye so- runca “Ebu Rüveyha ile! Allah Resu- lü’nün aramızında yaptığı kardeşlik 130 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
İslam Tarihi sözleşmesinden dolayı ondan asla Bakara suresinin ‘İnna lillah ve inna ayrılmam” cevabını aldı. Ömer de is- ileyhi râciûn’ (Allah’a aidiz ve ona mini ve -Bilal’in onlar arasındaki yük- döneceğiz) ayetini okurken uyandım; sek makamı dolayısıyla- Habeşlilerin güneş ortalığı ısıtmıştı. Herkes beni listesini Hasam kabilesinin listesine kınamaya başladı. En çok yüklenense ekledi. Ebubekir’di. Kâbe’nin damında ezan Resulullah, ‘İhtiyacı olan ihtiyacı- nı gidersin. Ey Bilal, ilk ezanı oku!’ Resulullah hicretin 7. yılında (Mi- dedi. Resulullah’ın bütün yolculuk- ladi 628) Hayber ve civarındaki yerle- larında yaptığım gibi ezanı okudum. şim yerlerinin fethini tamamladıktan İnsanlar toplanınca Resulullah, ‘İki sonra Medine’ye dönmek üzere yola rekât sabah namazının (sünnetini) çıktı. Medine’ye yaklaştıklarında ge- kılın!’ dedi. Kıldılar. Sonra bana, ‘Ka- celeyin bir süre yürüdüler. Ancak met getir!’ dedi. Getirdim. Resulul- sabah namazı vaktinden biraz önce dinlenmek için durabildiler. Hz. Pey- gamber ashabına, “Bizi sabah nama- zına kaldıracak salih ve gözüne hâ- kim olabilecek (uyumayacak) biri yok mu?” diye sordu. Bilal, “Ben varım!” deyince Resulullah ve yanındakiler uyudu. Ebubekir ise Bilal’i, “Gözleri- ne hâkim ol!” diye tembihledi. Bun- dan sonrasını Bilal anlatır: “Elbiseme sarılarak şafağı bekle- meye başladım. Ne zaman yanım üze- re düştüğümü bilmiyorum. İnsanlar 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 131
O CENNET EHLİNDENDİ Hz. Peygamber’in abdest suyunu temin etmek, şahsi ihtiyaçlarını karşılamak ve özellikle savaşta Hz. Peygamber Bilal’e verdiği geceleri korumak, beytülmalın işlerine bakmak değeri, “Bilal, [fazilet yarışında] Ha- Bilal-i Habeşî’nin vazifeleri arasındaydı. beşlilerin birincisidir” sözleriyle dile getirmişti. vardı: Ebu Mahzure ve Amr b. Ümmi Bilal ezan okurken sesini her za- Mektum. Bilal’in olmadığı zamanlar- mankinden daha çok yükseltti. “Eşhe- Ebü’l-Bükeyr’in oğulları, Allah da Ebu Mahzure, o da olmayınca Amr dü enne Muhammeden Resûlullah” Resulüne geldiler. Aralarında şu b. Ümmi Mektum müezzinlik ederdi. (Muhammed’in Allah’ın elçisi oldu- konuşma gerçekleşti: ğuna şehadet ederim) kısmına gel- Bilal ezanı bitirir, Hz. Peygam- diğinde Ebu Cehil’in kızı Cüveyriye, -Kız kardeşimizi falan kişiyle ber’in kendisinin ezan okuduğunu “Vallahi (Hz. Peygamber’i kastederek) evlendir! anlaması için kapısında durur ve adam senin şanını yükseltti. Namaza “Haydi namaza (Hayye ale’s-salâh), gelince, biz namaz kılarız; fakat dost- -Bilal’e ne dersiniz? haydi kurtuluşa (Hayye ale’l-felâh), larımızı öldürenleri asla sevmeyece- Sonra bir kere daha gelerek ey Allah’ın Resulü!” derdi. Allah Re- dediler ki: sulü evinden dışarıya çıktığında Bilal -Ey Allah’ın Resulü! Kız kardeşimizi kamet getirmeye başlardı. falan kişiyle evlendir! -Bilal’e ne dersiniz? Hicretin 8. yılında (Miladi 630) Üçüncü kez tekrar aynı taleple Mekke’nin fethedildiği gün öğle vak- geldiler: ti Resulullah Bilal’e, Kâbe’nin damına -Kız kardeşimizi falan kişiyle çıkıp öğle ezanını okumasını emretti. evlendir! Kureyşlilerin bir kısmı etraftaki dağ- -Bilal’e ne dersiniz? Cennet ehlin- lara çekilmişlerdi. Liderleri kaçmış, den olan bir adama ne dersiniz? Bunun üzerine kız kardeşleri- öldürülme korkusuyla ni Bilal’le evlendirdiler (İbn Sad, gizlenmişlerdi. Bazıla- Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr, III, 219). rıysa güvence talep ediyordu. lah uzun bir namaz kıldırdı. Öyle ki, herkes güneşin sıcaklığından alnın- daki terleri silmeye başlamıştı. Selam verince insanlara dönüp, ‘Nefislerimiz Allah’ın elinde. İsterse onları kabzeder. Bu hususta Allah herkesten çok hak sahibidir. Allah nefislerimizi bize iade edince namaz kılmaya başladık’ dedi. Sonra bana yönelerek, ‘Yeter (üzül- me)!’ dedi. Ben de, ‘Anam babam sana feda olsun. Vallahi senin nefsini kabze- den benimkini de kabzetmişti’ dedim. Resulullah tebessüm ederek karşılık verdi (Vakıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, 711-712). Kölenin ezan okumasını hazmedemeyenler Bilal, hicretin ilk yılında Hz. Pey- gamber’in kendisine öğrettiği şekil- de ilk ezanı okuyan kişiydi. Vefatına kadar da müezzinliğini yapmıştı. Peygamberimizin iki müezzini daha 132 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
İslam Tarihi ğiz. Muhammed’e gelen peygamber- Vincent Monteil, Monde Musulman, Paris, 1963. lik babama da gelmişti ancak babam Kalem Güzeli. kavminin zıddına gitmek istemediği için onu reddetti” dedi. Eski bir Habeşli kölenin Kâbe’nin damında ezan okumasını hazme- demeyen tek kişi o değildi. Halid b. Üseyd, “Babama ikramda bulunup da bu günü işitmesine engel olan Al- lah’a hamd olsun” derken, Haris b. Hişam da, “Vah anam vah! Ölseydim de bugünleri görmeseydim. Kâbe’nin üzerinde Bilal’in anırdığını duyuyorum” sözleriyle öfkesini dile getiriyor- du. Hakem b. el-Âs ise “Vallahi bu büyük bir olay. Cümahoğul- ların kölesi Beni Talha’nın binasının üze- Peygamber’den sonra sustu rinden bağırıyor!” demişti. Ebu Süfyan da, “Şahsen bir Allah Resulü vefat ettiğinde (henüz şey söylemeyeceğim. Söy- kabre konulmamıştı) ezanı yine Bilal leyecek olursam bu çakıl okudu. “Eşhedü enne Muhammeden taşları ona (Hz. Peygam- Resûlullah” derken insanlar mescitte ber’i kastederek) haber gözyaşlarını tutamadılar. Allah Resu- verecek” dedi. Gerçekten lü defnedildikten sonra Hz. Ebubekir, de biraz sonra Cebrail Bilal’e şöyle dedi: gelip aralarında geçen -Ezan oku! konuşmaları Resulul- -Beni sadece seninle beraber olmam lah’a haber verdi (Vakıdî, için azat ettiysen bunu benden isteme- Kitâbü’l-Meğâzî, 846). ye hakkın var. Ama beni Allah için azat ettiysen o zaman beni, kendisi için » Hayye âle’l felâh! azat ettiğin [Allah] ile baş başa bırak! -Seni sadece Allah için azat ettim. İslam, her milletten ve ırktan -Öyleyse ben de bundan böyle Al- insana kapılarını açmış, tebliğ lah Resulünden başka hiç kimse için yoluyla uzak coğrafyalardan pek ezan okumuyorum. çok kimse kısa sürede İslamla -Bu senin bileceğin iş.” (İbn Sad, şereflenmişti. Habeşli Bilal de bu Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr, III, 218). bahtiyarlardan biri idi. Yaygın rivayete göre Bilal, Hz. Peygamber’in vefatından sonra ezan okumamış ve Allah Resulü’nün vefa- tının ardından Hz. Ebubekir’le arala- rında şöyle bir diyalog geçmiştir: -Ey Allah Resulünün halifesi! Allah Resulünü şöyle derken duydum: ‘Mü- minin en faziletli ameli, Allah yolun- da cihat etmektir.’ 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 133
İslam Tarihi » Acaba şimdi ne halde? İslamın ilk müezzini Bilal-i Habeşî’nin Şam’daki kabrinin son yıllardaki hali. -Ne istiyorsun ey Bilal? Hz. Peygamber bu algıyı değiştir- maşk’ta (Şam’da) vefat etti. Dımaşk -Düşmanın saldırma tehlikesi ol- mek için azatlısı ve evlatlığı Zeyd b. mezarlığındaki küçük kapının yanı- duğu bir yerde ölünceye kadar nöbet Harise’yi halasının kızı Zeyneb bt. na defnedildi. Daha sonra üzerine bir tutmak istiyorum. Cahş’la evlendirdiği gibi Bilal’i de türbe yapıldı. -Sana Allah’ı hatırlatırım. Benim Zühreoğullarından bir kadınla evlen- hatırım ve üzerindeki hakkım için dirmişti. Hâsılı Bilal’in ten renginin Son bir not: bırakıp gitme! Yaşlandım, düşkün ol- belirlediği kaderini İslam değiştire- Bilal-i Habeşî’nin rivayet ettiği 44 dum ve ecelim yaklaştı.” cek, şahsında İslamın rengi, ırkı ve Bu sözler üzerine Bilal, Ebubekir soyu aşan sosyal adaleti tecelli ede- hadisten ikisi Buharî’de, biri Müs- vefat edinceye kadar yanında kaldı. cekti. lim’de, biri de her ikisinde birden Vefatının ardından Hz. Ömer’e gide- rek aynı talepte bulundu. Yeni halife Kaynaklarda Bilal’in çocuğu oldu- yer almıştır. Yani Peygamber Efendi- de bu isteği geri çevirince Bilal ısrar ğuna ilişkin bir kayıt bulunmuyor. miz’in bazı sözleri bu Habeşli kölenin etti. Hz. Ömer, “Ezan okuma işini “Ebu Abdullah” künyesi, Abdullah kanalından bize ulaşmıştır ki, bunlar kime tevdi etmemi uygun görürsün?” adında bir oğlu olduğu anlamına gel- İslamiyetin, insanlığın yeni yeni aş- diye sordu. Bilal cevapladı: “Sad’a mez. Zira Araplar bu künyeyi, çocuğu maya başladığı ırk ve renk takıntısını vermeni öneririm. Zira o, Allah Resu- olmayan kişiler için de isim gibi kul- asırlar evvelinden aştığının en çarpı- lü’ne ezan okumuştu.” Bunun üzeri- lanırlardı. cı misallerinden biri olarak ebediyete ne Ömer, Sad’ı çağırdı ve görevi ona kadar hatırlanacaktır. verdi. Ondan sonra görevi onun nes- İnsanlar gelip faziletlerinden ve Al- line tevdi etti. lah’ın nasip ettiği güzelliklerden bah- Adnan Demircan İslamdan önceki Arap örfüne göre settiklerinde Bilal, “Ben sadece bir Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat bir kölenin, azat edildikten sonra Habeşliyim, daha düne kadar köley- Fakültesi Öğretim Üyesi. bile hür bir Arap kadınıyla evlenmesi dim” diyerek tevazuyla cevap verirdi. mümkün değildi. Hele hele Arap ol- mayan birinin böyle bir evlilik yap- Güzel ve gür sesiyle okuduğu ması düşünülemezdi bile. ezanlarla en müşkil anlarında Müs- lümanların kalplerine huzur ve ümit yağdıran Habeşli Bilal 60’lı yaşlarında hicretin 20. (Miladi 641) yılında Dı- 134 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Derin Kitap eSPMirdyoaifİ[email protected], kİidslitmeaerniiMbBnöutallâüTrmiichlaü.crÖeÖotğmÜkrentieivmerÜsiyteessii,. İ.İ.B.F. 21MAGdNneoardud.eEnorAnulundL’daöaSnnmEüemfaIuyiziCanLzellagednreEeiatnbiYnriidltmĞvaiğekAeiibkpauİtçeegmZNtnümangzeeelAkaçdiriyelTlagokirbRn.gAaMçöşnooaülğDaçlRoıblkelimlriiisIr.tfaİeiNnltaHıhnseıyydloIaeİlnuZsaNitrrasfraı?ilnhaİıninnBykSsEbnöşndgahraonoüaykaoizleiveaiüaiburknrnnngnsıntesnyFLTglirıyıfütamıldlaeüaoldou,ıaöıgsgmrrlirtkyunllıdestnzselhegifaaeiueüh!deükuelmçıtoamzilflmnneddieTmsnsyelaleaniiertdnaâi;afodmyyraakDaeodruh.rydleloyrtoaiknae.yeabİğiahüiınısllrdktpanklnOiuşy,rtiueiaruiaıieâna,hnyddrazğc(ybrdnbtglbsahri,erkaTmaaarteieaepaiarndplaaneno.rmçkncişmeeilnetretnamEaayiidkızeinds“iiğbdyçc,nuhle,eaçdmitameieaiüıein’elreoşryeomslbişâtbğaonazğlikiekıluüotllımamrnsdilkenylgiekıâllrkakerzayeiçıuoauamymöaaiydlnehıınoab,jıço,knnnoetinb“a.pkaiuüubekiakb.ergcadbimBrtkalnnbltbemeuseyıeüeaumiumağğuıemaanlakmyknnrdtelıhl”bhstpudaaaeliuniaucdmıiehıalsmrırtiölç?eıraoarolsmmeğiai,ısal.ğahrindhlelkdVaçdlızenbmaıyiaiinteiükaeanacnzc(niasemhğmirılcseraddehllyn,inceiüteı?elybkdaedliedmaaaızeke,r-odndarearnrdzaeeillenrhsğıi.ıdyeie,ıyalhhrkch)ğeoieaşaeTerm.saoliâiıtoışidlplıdladn”nnnimyldBlteiluirrıtniidyilaarışiyenruüiitra?.iiaio----.züoiarrd--larkdddüYcseeüueşaattürşğnktayüniu!ğoüynmDKT2ESilazbcnaau0okpüüeeisnni1frra,,,---iee5vvKm.viuivtfeDaupTnea,mAkdnaiktcbİisdliiaktpeiüertrıdlçk.nmılsil,Aifilimelil,Çlaealakırerlazlsrisleıkığ,lıedleranı;tmşlıeeıtrfamni,iıkgkrkyhiuöesııillzrödrirll,çl?ecazianmflğefraeTeraİdctdBbnAdeeçııiksalıinıkdaniia1eoılüdksnlrşbİsrysakkiıpkeş2aıkiti.şıKagıeyşioymtlıiflüı.otrçivı,f.öpooeBt“yeroaçmvaelnvıyk:,zçrnyosuieşrneliunidudüiA-oüuıçrumdelPa,ıaşefü1ü:dmzikkvenmeçrtunrdV4yianmenıoîst.mıThiknr’.daleııle.).yfüyaPlrladvülheTela.rıkeıaeemDezsimemındsaak…tasobkDrkrhıeeseıeidavtmlroiaileninradmlaenliya”ldv,üd.edtmrvaıgoyemroüuai.ışkfıakirvEyıiğ;ğkroafürf?din2bıkaaui.iukıayrlnnlznze1ldidislduafm“oonrp)al?i,ü.(üüaraBeaeksrtunoadıryaruramHşuyğvuAnhnkealeüüsdaeimebnyladanc)lıavttnmzüyiilrayiiaıkeaDnvitylyla,inüşrraısbafnevkabosıüelıiantrehlenuavenz.sı(römıÇd”nviKmv.n.nnires/fhklvaaciecM…udBıüom.ilniindıuetğrabennemBzbkeonlsbaııfrundieizv:uTniiğneidrünlkzvadlhüooKehs?keididikadb.nireşlrn,oeailtveGHeaikivyrylmitnaperdmresklaeRü-eemekeeaİatşrâyriie.sçzuvrimimerdyillalbdehbzmyicShmiayadazmssieeiıidlaasmiivnpdlizeeaainnnniılğeaaeşi,---------- 136 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
oaitbMleradlirdsslıl:isuBaeımrMvlaniievhkseyuevDisÜenllfenaeuzcytmnetiöbiraağneiii,lrrnistımlYeeeşüiuı,mrskinotkİlaunteioadtsscrlamıe.lmvreblleeaııamanNmdrkıeidıa-ylğŞeıpanıramızayiir-ııkizSaoudloafabibr-jiealekçctıyeifkolirk.elOne TANIDIĞIM ŞAHSİYETLERSiyasetatŞkeuDtnaeesHirybaldlmtvıgaulltaioedebıirlinrlurydıiidl“ğeılausçimibül.ırrior.OtıanTauanDkenuycbnkreşdlarukuaaiegmseç-rn”eyiıuirdnnihlsggtryaaıee’ainaeeuyrlyzn’çlneieaıt-tri olçrkVbddHyğsBssotkyGmd“soAObBmlBedGlikııaaoŞııeoığkoeaaveaeennliaeaeeasdkiüakğşiamhueakdvnnnhliyırb,nnnkntıuainmıknnbnutyOBAlnrçma“”irıbeacrdtkuTraadmnat.ıGaiTeieçddzadslaıtrımirzııüıaknas/GimmmssekeıükpişarıvnmbeeeeBglşzmgaküh.heşairdStatantdöerntalekdaBıvıt.eiiııaeksyaocsçboıre.hrmlbmdıabnişki’Ş“ite,veidiyınkneaıolssUdysekrv.rıŞkapndaii.iüibiuıeirn.htva.elTeııycmrkaanansgdiçamKisnıneiTllOefmfyaaapdiubÇği’.aiarrkioaheı?nyüaeaa’lsa,kdngodnKbuprtaaakiihan’ğpinnÖamkhndzlnltrGtigvibirıiıaçt.imymlnnbvaeaaany.baridauveyaigaeEeazuiemıTeaTakegtıitlmrbıaoiıyiHyybamabllkçrtmölmşlRmllünlpdaöadiaaymelıgiitelçayaoluditgatmrmysT’.ryn,aızniıetrıiıtı”ıırdrcieykrknıncvSr,eübkeştaabli’rbiıaarrd-dbddaa“eşak.lızeşüiıteeoaıl’çibiza.iymdinBeyötyiınykteiayi.Ae,nTrmd.ltlmbmbmitreıavaoniaeüMıe.ulmenikddütıHldraüba.’diaşeDelmiynrimğic,zriç.ieair.Bnmif.aebmosiş.miarbeheCsakBiılkaGyeynnK,ileBnnOkilreciinfnağOkiiraoöuavehıınrhüeesar.öymçeıakddkytlş?ihennicytmteGaçeğumzyneıcdmazyiitaaüeakgAateoııGa.htak.lrflımundidnkülcennekıhay”KetaHfaöesk.hkictrutze,aimpaşa.drdr’nıiuedtaıirbıa“maosmAnysiütNkrnpsB.tlşmGmüebdoçr?oııueyiaeaitOala.anlndizbm.a”daea.aelahriderşçdrUeaşohiiBA”cdziSkaağrudnOvbnipslkeikçihde.edvılmimzue,işranmeükı’mmtaaçryıdaÖrYdsrş’aas:ikiinmtçrtkdikçr-tdılkyaığhieeiaiişkrasıa.aareayuzayiernia.iedasıımamıın.--un.nbek.le-’rsrîdnneı-ıeralı.a-,ee--- ilgili bedirkeçarıiçkmkmaa.lnBeışemutkırrdia,ntoddatavelasoniinykeutinfala dökOştmlgblmgndnstbblNmM“dnsküuıoıiaevöenaeüaiiaayieınilerrakypnzzviiaarstnrbzltosşcrnHDÖÇEGSİİıkei.onkurel,isgblülşeilrrçktoaşlüsdeailçmoeliMarıektk.naömalindeeei’ernenaenouhrleeeçlrynrâsn,mlkrrraercdlezçiık!drsmgabiaaiomüiekihimnteyümlsaşiihüonnnrbuieyöve”lmenyerliscnl.slnerışiivlruesrddteaeaelabianlua.nevm,üpauayrozonesçkürlvriduirenleiGmırn.eskaokknfiafıaeunnHfeınrilitancirsakiyeşüHuünsrhımesdyteanıerüseirz.saiebartnrnnnmriikeaiantmDsb.cmençlYnrskueioeekaaersünlbirYuoaereuinbııoıns.roeammliadşaknrnuavkşnmri,neimrndcaİlnbli”kunernüaınaoonıdmmysgıiuçüüzgyrödyiDikalzid:nliosusaısrmdtszenmoboilbDi”elgıaaaailtenruü’snlaiüfiirnnijduüey-i.âanbly’e-ii.rlrmiyanuiokleairnteaeim,ıo-nebnaphŞkülılnndrnüdçyhmky“süeegeinibşgiuaadlailanarsborlkiliuağe-aealnçemdtlmehldtlisı.irieşbiçddüdrşerıenneildningeemaiiKayknnrueaşdiynninimücelneeltydeğ,zeseadoia”ıistknzıneöeeunrtrhneailüdpketiiemcdblıidnnılnuaoi“eyş,larimüisgibnpüus.arıüıly“astaiszişbıiuidnyOnnİıiraetbğnkrüfeynyeottad-izceelin.ıadeainliaupnsekes,h“uklnleiocşimkrasHakmndmtnuraâeiliruraluumsieianliyrsiıınüktleeezrşnntukkıea”--------... vvskkdkk“ykoodaeddb““stseuHBboöıaeeeelaaadlnlaaaeirdeml.eaaynşyldnnsohnremuykşBıDİlgiylblayurddalcacalıuteoanmkeemşe’oıaiıaaerrnsyiirynrşlşlmssnfızl”dta”skiğcaagtiemdeaaliiynaşdaiudınyruasiaibmrknğdaolgnamıdııle.dıienmknüğneimodıyırseıHbelmr!aaşdli.divisıeaniiçtırhçrmOıa”y’eığaeuekn.ioimzoıuniihmşurdmznnİlnılm.elllkkiynniıaigrmekdşenğBlbtküabaçayıldkpaü.tdsuaiıedaondyrayyzmtmaBiipaaneınğnşlaüıakmahlaşlseinyşıbmlreuıerkpıkümrüaıbyrzlödrıgaaakgaedşmvaayoçakıruğa1ıkmşeşneüaeslrrnpilkknitmtr9suagakımjlrrnvıeılnaımateıiad8n.ğdeığlzuğmeğuatrandrFba7nlııimişnkıberenı.kmır.calaliğ’ıimidmdıaGundsmialdikkkedhrerıarıöeomliuaeeizıünşaebıodyği.zdarnltmfnıysdl.daBakşıeeebledüeçrtmöaÜçıgnpiıiumararnrı,.armaşlsonaködlçtikbğoÖyüümnaa…ykınlemürıeğbaimuitşkrnaapnyürmdiunaıntıişlnlnınomlmilüsaehuİşduezÇtcnedkludün.termlieüşmıeaiuıaıb,an,u-nmnpsnsninaüücir-i, 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 137
vitrindekiler dumanı üstünde OSMANLI’DAN TÜRKİYE’YE MODERN İKTİSADIN SERÜVENİ aVruPa’Da MÜSlÜMaNlar 16. - 18. yÜzyIllar L. Valensi, Çev: Alp Tümertekin İş Bankası Kültür Yay., 332 s, 24 ¨ OSManLı’da MOdern ikTiSadın iZinde seviyesiz münakaşaların kısır bir üslupla kaleme aldığına, Kocaeli Şehitleri 1 - MeBÂdi-i iLM-i ServeT-i MiLeL döngüsü uzar gider. Bunca eleştiri bir yandan da hayata dair Sakızlı Ohannes Efendi okundan biri size saplandıysa, konuları somutlaştırdığına şahit Haz: Abdülkadir Kalay, modern iktisadi düşüncenin olacaksınız. Yazar, çok yönlü Son Kitap, 680 sayfa, 25¨ Dergâh Yayınları, 2015, 352 s., 22¨ Osmanlı’ya girişi üzerine bir kişiliği sayesinde ekonomik kitapla tanıştıralım sizi. sorunları siyasî ve kültürel ÇalDIraN SaVaŞI’NDa Türkiye’de hemen herkesin iki dinamiklerle harmanlamış. oSMaNlIlar SaFeViler kelam edeceği iki mevzu vardır: İsmail Kara’nın tavsiyesiyle, Adam Smith geleneğinin siyaset ve ekonomi (bir de futbol akademik grup çalışması sonucu Türkiye’deki temsilcilerinden Ve KÜrtler ama o bahs-i diğer)! Gelin görün raflarda yerini alan eser, Sakızlı olsa da kitabında klasik iktisat ki mesele teorik çerçeveye gelip Ohannnes Efendi’nin, Mekteb-i mantığına doğrudan yer Murad Ciwan, çattığında gazetelerin ekonomi Mülkiye başta olmak üzere 20 vermemiş. Bunun sebebi, iktisat Son Kitap, Avesta Yay. 296 s., 22¨ sayfaları dahi ışık hızında geçilir. seneden fazla Osmanlı eğitim alanında daha evvel yazılmış Batı Siyasî ya da kültürel sorunların kurumlarında ders kitabı olarak kaynaklarının Osmanlı Devleti’ne kaynağı yüzeysel sebeplere okutulan iktisadî fikirlerinden tatbikinin mümkün olmayacağını bağlanıp üstü kapatılır ya da oluşuyor. Metin, özgünlüğü düşünmesi. korunarak Latin alfabesine aktarılmış ve sadece Arap Kısacası bugün üzerinde alfabesinde bulunup da karşılığı durmaktan kaçındığımız pek çok olmayan harfler transkripsiyon iktisadi kavramla tanışma fırsatı işaretleriyle birlikte verilmiş. sizi bekliyor. Hem de Osmanlı’nın en önemli iktisatçılarından birinin II. Abdülhamid’in kaleminden. başmabeyincisi Mehmed Arif Bey’in de hocalığını yapan Yayınevi sunuşuna eserin Ohannes Efendi’nin satırlarında, bir başlangıç olduğunu ve iktisadın ilk bakışta kafa devamının geleceği müjdesini karıştırıcı teorik kısımlarını iliştirmiş. Heyecanla bekliyoruz sade bir anlatımla ve öğretici diyelim! Diyelim mi? HUZURUNUZDA SAVAŞÇI oSMaNlI coğraFyaSI’NDa TÜRK KADINI Petrol MÜcaDeleSi KaluSt S.GÜlbeNKyaN Ve tÜrK Petrol ŞirKeti Ali Okumuş, Taş Mektep Yayıncılık, 224 sayfa, 17¨ bu göreve talip olur dersiniz? gözükse, tuttuğunu koparan, Neyse ki bu vazifeyi hakkıyla ifa peşine düştüğünü yakalayan Türk Tarihinde kadın ve Savaş eden hacimli bir kitap yerleşti bir karaktere sahip oldukları Hava Selçuk raflara. Yazar, mitoloji ve destan bilinmez. Mete’nin eşi Ulu Çizgi Kitabevi, 2014, 240 sayfa, 16¨ kahramanları da dahil, 20. yüzyıla Hatun’dan Selcen Hatun’a, Taçlı Dağınık ve farklı coğrafyalarda kadar Türk kadınlarına çevirmiş Begüm’den Kara Fatma’ya, Süyüm birçok devlet kuran Türklerin tarihini ve sosyal yapısını merceğini. Türk kadının yürek ve Bike’den Tomris Hatun’a 62 DiyarbeKir PeyGaMberler, hakkıyla araştırmak güç. Bir Sahabeler Ve de bu sosyal yapı içinde Türk bileğindeki savaşçı kahramanı kahraman dirayet ve metanetiyle kadınının savaş toplumundaki MeDeNiyetler Şehri yerini tespit edin desek kaç kişi çekip çıkarmış ortaya. misafir oluyor kitaba. Abdülkadir Arslanoğlu, Atalay Coğrafi, kültürel ve siyasî Yeri geldiğinde ordulara Matbaası, 2014, 107 sayfa. şartlar hemen her dönemde komutanlık yapan, eline yay, kimi Türk kadınını dişli, mahir ve zaman da ateşli silah alarak harp acar olmak zorunda bırakmıştı. meydanında mücadele eden Türk Her ne kadar fiziken narin de kadınıyla tanışmaya hazır olun. 138 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
vitrindekiler BUYURUN RESÛLULLAH “MEVLANA VE MOĞOLLAR” MI DEDİNİZ? (SAV) SOFRASINA! MOĞOLLar ve MevLana karşımızda. Mevlana-Moğol Moğolları sakinleştirmek dışında reSÛLULLah’ın (aSM) SOFraSı ilişkisi tartışmalara göre 3 ne gibi bir gayesi vardı? Yazar Kemal Ramazan Haykıran ana gruba ayrılmış durumda. bu soruları Mevlana’nın Divan-ı Ülkü Mensure Solak İlkine göre, Mevlana bilinen Kebir ve Mektûbât gibi eserleri Sentez Yay., 2015, 202 s., 15 ¨ şahsiyetini korumuş ve kesinlikle ışığında açıklamayı tercih etmiş. Nesil Yay., 2015, 176 sayfa, 15 ¨ Moğollarla birlikte Anadolu Konu Mevlana’dan ziyade Asırlardır nice gönlü siyaseti aleyhine karşı hareket Moğollar zeminine oturtulmuş. Asr-ı Saadet yıllarına ait Arap muhabbet sözleriyle titreten etmemiştir. İkincisi, Mevlana’nın Bu zemin üzerine 13. yüzyılda mutfak kültürü üzerine kaynak bir sufi ile yine nice gönlü Moğollarla birlikte hareket Anadolu’nun genel durumu bulmak zor. Bu alanda yapılmış kılıç sesleriyle ürperten bir ettiği ve Moğol ilerlemesine bina edilmiş. Moğolların çalışmalar da kısıtlı olduğun- devletin yolu neden ve nasıl önayak olduğu yönündedir. bilinmeyen yönleri eklenerek dan açığı kapatmak adına bu kesişti? Mevlana ile Moğollar Üçüncü görüş ise olaya daha okuyucunun meseleye dahli kitap hem İslam tarihi, hem de ilişkisinin hakikati nedir? İşte objektif yaklaşmış, dönemin kolaylaştırılmış. Mevlana’nın kısa gastronomi literatürüne hatırı cevaplanması güç bu sorulara kaynaklarına göre Mevlana- bir biyografisiyle de muhkem bir sayılır bir katkı yapıyor. Yazar fener tutmak üzere yola Moğol ilişkisini açığa çıkarıp arka plan oluşturulmuş. 2011’den bu yana sayısız İslam çıkmış gayretkeş bir kalem var yorumlamaya gayret etmiş. kaynağı taramış; hangi besinin Mevlana’nın Moğollara şifalı olduğunu öğrenmekten Eser, bu 3 görüşe bir üst bakış yaklaşımının dönemin kültürel ziyade Resûlullah’ın (sav) neyi, getiriyor ve tartışmaların içinden farklılığında aranması gerektiğini nasıl yediği merakıyla topla- can alıcı sorularla çıkmaya gayret vurgulayan kitap bu önerme mış bilgileri. Hadis kaynakları ediyor. İslam dünyasında Moğol istikametinde hitama eriyor. yanında Kitâbü’t- Tabih gibi saldırıları sonucu kan gövdeyi Moğol-Mevlana paradoksal eski yemek kitaplarını da götürürken Mevlana nasıl ilişkisine bu kitabın gözlüğüyle unutmamış tabii. Peygamber onların yarında durabilmişti? bakın ama bununla yetinmeyin Efendimiz ne yer, ne içer- Sadece kendi istikbalini mi deriz. Mevlana da öyle isterdi di? Sofrada adabı hakkında düşünmüştü? İstilacı ve işgalci zaten, değil mi? neler söylemişti? En sevdiği yemekler hangileriydi? Sağlıklı İRAN’I TANIMAK İÇİN REHBER bir hayat için neler öğütle- mişti? İslamiyet öncesinde ve iran Tarihi ve bir süre daha gündemde Çaldıran’dan sonra moralman sonrasında beslenme kültürü kalacağa benziyor. Peki İran çöküşüne, Şah Abbas’ın rüyası nasıldı? Hangi yemekler haram, Gene R. Garthwaite dediğimiz coğrafya mıdır, Isfahan’ın kuruluşundan hangileri helaldir? Bütün bu so- devlet mi, millet mi? Halkı Osmanlı’ya karşı Portekizliler ve ruların cevaplarını bulacaksınız İnkılap Yay., 2011, 277 s., 20 ¨ yekpare bir manzaraya mı İngilizlerle kurdukları ittifaklara, kitapta. Bitmedi. Resullullah’ın sahiptir? En önemlisi de nasıl Safevi sarayındaki ‘kardeş katli’ sofrasında en çok bulunan ye- Ayetullahların 1979 bir tarihin evladıdır? vakalarından “Orta Asyalı son mek tariflerini aslına en uygun yılındaki devrimiyle dünyaya fatih” Nadir Şah’ın fütuhatına malzemelerle paylaşmış yazar. kapanan İran uzun süredir Bu ve benzeri soruların kadar derinliğinden bir şey Hazira, tafeyleş, tharid, ekmek devam eden nükleer cevabını sayfaları arasında kaybetmeden kolay kavranılır tiridi, harira, nasa, telbine, keşk görüşmelerin ardından rahatlıkla bulabileceğiniz bir üslupla anlatılmış. gibi yemekleri evinizin mutfa- dünyaya açılıyor. Daha bir kitap kotarmış ABD’deki ğında pişirebileceksiniz yani. doğrusu, kapitalizme Küba’dan Darthmouth Koleji öğretim Arka kapaktaki şu cümle Böylece Efendimizin sofrasına sonra kapılarını açan ülke üyelerinden Garthwaite. 250 pek çok şeyi anlatıyor: “İranlı misafir olan yemekleri tada- oluyor. Dolayısıyla gündemde sayfaya binlerce yıllık bir tarihi kimliğinin temelinde yer alan bileceksiniz. Şimdiden afiyet sıkıştırabilmek, hele yoğunluk hükümdarlık kurumunun olsun diyoruz. ve tadından bir şey yitirmeden ekseninde ülkenin siyasi, bunu başarabilmek ancak toplumsal ve kültürel tarihinin ustalıkla mümkün. zengin bir özeti…” Özellikle merak edilen Hem güncelliği, hem de Safeviler bölümü, mistik Erdebil dolgun muhtevası bakımından halılarından Şah İsmail’in okunmalı diyoruz. 140 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
Hediyeli Bulmaca e-mail: [email protected] SOLDAN SAĞA: Temmuz ayının çözümü. kodu - Engelleri yenme kararlılığı. 18-Silis- 1- 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919’da toplanan yum simgesi - Aza - Avrupa Birliği. 19-Yapma - kongre - Terbiye. 2-Kale duvarı - Osmanlı’da Yankı - Kuşatma. 5-Trabzon’da bisiklet turu Dişi tutsak - Tahıl tozu. 20-751’de Abbasiler ve resmî yazışmalarda kullanılan büyük boy yazı yapılan rota - Osmiyum simgesi. 6-Tümör - Oy- Karluklarla Çinliler arasındaki 5 günlük mu- kağıdı - Derince çanak. 3-Bankada hesabı olan- lumlu - Kraliçe. 7-Yemin - Mitoloji. 8-Aynı bi- harebe - Kalitatif. 21-Bir peygamber - Eski Mı- lara gönderilen ödeme ya da çekme bildirimi çimde - Yönetimsel. 9-İşletim Sistemi (İngiliz- sır’da güneş tanrısı - Osmanlı’da hükümdarlık - Yetmez miktarda - Bulunulan yer - Düzelme. ce kısaltma) - Tantal simgesi. 10-Bir element tahtına çıkma. 22- Erzurum Kongresi’ne da- 4-Resimdeki binada gerçekleştirilen kongre- - İnanç. 11-Yunanistan internet kodu - De- vetli olarak katılan Mustafa Kemal’in asil üye nin Erzurum vilayeti Bayazıt Sancağı delege- mirin simgesi. 12-Osmanlı’da Roma kentine olabilmesi için istifa eden Erzurum delegesi. si - Lityumun simgesi - 1502’de Osmanlıların verilen ad - Çarpma ve toplama işlemlerinde fethedip sancak yaptığı Karadeniz’in kuze- bir sonraki sıranın rakamlarına katılacak sayı. Bulmacanın çözümünü kimlik, adres ve telefon yindeki kasaba. 5-Armoniyi sağlayan seslerin 13-Hayatın sonu - Çok eski bir tarihi anlatır. bilgileriyle 20 Ağustos’a kadar dergimize birleşmesi - Valide - Arap harfli metinlerde bir 14-Taraça - Vücuda herhangi bir işlevi yerine ulaştıran 5 okurumuza Adnan Demircan’ın Beyan ünsüzün ‘ı, i’ seslerinden biriyle okunacağını getirmesi için yerleştirilen doku parçası. 15- Yayınları’ndan çıkan bir kitabını hediye ediyoruz. gösteren işaret. 6-Damar tıkanıklığı - Asker Kaz Dağlarının mitolojik çağlardaki adı - Bas- - Görevin yürütüldüğü merkez - İsim. 7-Ede- ton - Hangi yer. 16-Milli Şef unvanlı asker ve Adres: Derin Tarih Dergisi biyat (kısaltma) - Dinî tören. 8-Resim ve hey- devlet adamı - Sayma - Antimonun simgesi. Yenidoğan Mah. Kızılay Sok. kelde varlıkların biçimi - Avrupa Uzay Ajansı 17-Bir gıda maddesi - Güney Afrika internet No: 39 Bayrampaşa - İstanbul (İngilizce kısaltma) - Azerbaycan dili. 9-Hane [email protected] - Resimdeki binada gerçekleştirilen kongreyi geçici başkan olarak açan Erzurum vilayeti de- legesi - Nesneleri sterilize etmede kullanılan araç. 10-Birlikte yapılan işlerde söylenen gay- retlendirme sözü - Tarihte bir devlet - Tarihte kadın hükümdarlara verilen bir ad - Fas inter- net kodu - Göz rengi. 11-Yugoslavya kurucu- su - Uzaklık anlatır - Kalıtım - Atmosferik bir yığın. 12-Resimdeki eski idadi mektebi binası. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- Erzurum Kongresi’nin Trabzon vilayeti Rize Pazar sancağı delegesi. 2-Çeşitli dans ve oyunlardan oluşan sahne gösterisi - Ünlü bir müzikal. 3-Hedefi tutturma - Mezar. 4-Akıl - 142 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS
2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 143
Çizgisel Tarih hasan aycın [email protected]
A HE Ayasofya Camii’nin 1936 yılında çıkarılan resmi tapusunda sahibi Ebu’l-Fetih Sultan Mehmet Vakfı gözüküyor. (Kaynak: Vakıflar Genel Müdürlüğü)
II. ABDÜLHAMİD’İN OSMANLI’YA HİZMETLERİSULTAN’I SAVUNMAK BİR AMERİKALIYA DÜŞMÜŞTÜ II. ABDÜLHAMİD’İN OSMANLI’YA HİZMETLERİ ALEXANDER RUSSELL WEBB 120 YIL SONRA 28 İLK KEZ TÜRKÇEDE
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230