Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Derin Tarih_01_Nisan_2012

Derin Tarih_01_Nisan_2012

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-24 15:01:29

Description: Derin Tarih_01_Nisan_2012

Search

Read the Text Version

Usta Kalemler fethi takip eden yıllarda İstanbul bir Türk şehri olarak imar ve iskân edilirken, kilise ve manastırlardan hangi esaslar dahilinde istifade olunmuştu? SEMaVİ EYİCE İ stanbul’un fethi arifesinde Bizans Kilisesi, Eski İmaret Camii; Atatürk Bulvarı’na İmparatorluğu’nun merkezindeki kili- hâkim bir noktada görülen ve 12. yüzyıla dam- se ve manastırların çoğu harap haldey- gasını vuran Komnenos ailesi tarafından inşa et- di. Hatta geceleri, Türk toplarının kara tirilmiş Pantokrator Manastırı’na bitişik 3 bina- tarafındaki surları dövmesiyle açılan dan oluşan kilise ise Zeyrek Kilise Camii olarak tanınmaktadır. (Bir Bizans uzmanının iddiasına gedikleri kapatmaya çalışan Bizanslılar, göre, Eski İmaret Camii, Pantepoptes Manastırı olmayıp adı tespit edilemeyen başka bir manas- dışarıdan taş sağlayamayınca harap Mo- tırın kilisesidir. Bu Bizantologa göre, Pantepoptes Manastırı, Sultan Selim Camii’nin yerindeydi.) kios Kilisesi’nin taşlarını surları örmekte kullan- Şehrin medrese ve tabhane-imaret (misafirha- mışlardır. ne) bakımından acil ihtiyaçları için tadil edilen bu binalar, zaten harap halde bulunan Havariyun Genel kanaatin aksine, fetihten hemen sonra Kilisesi’nin yıktırılarak yerine muhteşem Fatih Külliyesi’nin kurulmasına kadar vazife görmüş çoğu kilisenin İslam ibadetine tahsis olunmadığı ve külliyenin yapılışından sonra mahalle camile- ri halinde kullanılarak günümüze kadar gelmiş- anlaşılıyor. Öteden beri şehrin en büyük kilisesi lerdir. Bu arada yanlarındaki manastır yapıları da yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Pantokrator cami haline getirilirdi. Bu gelenek, fethedilen Hı- Manastırı’nın 50 yataklı hastanesinin de izi kal- mamıştır. ristiyan şehirlerinin hemen çoğunda şaşmaz bir Fatih devrinde hiçbir devlet ileri geleninin prensip olarak tatbik olunmuştur. Nitekim bir- mevcut kiliselerden birini cami veya mescit ha- line getirmeye heveslenmediği dikkat çeker. çok şehir ve kasabalarda kale içindeki en büyük Yalnız Fatih’in hocası Molla Gürâni, biri Suriçi İstanbul’da, diğeri de Galata’da olmak üzere iki kilisenin cami haline getirildiği görülür. Bu usul kiliseyi mescit haline getirmiştir ki, İstanbul’da olan, Vefa Kilise Camii adı ile hâlâ kullanılmakta- üzere “Ulu Cami” mahiyetini alan Ayasofya’dan dır. Ancak Galata’da bulunan ve Manastır Mescidi olarak adlandırılan diğerinin yeri bile belli değil- başka Fatih Sultan Mehmed, Cenevizlilerden aldı- dir. Buna karşılık şehrin muhtelif yerlerindeki terk edilmiş ve çok küçük ölçüdeki bazı kilise ve ğı San Domenico ve San Paolo Kilisesi’ni camiye manastır kalıntılarının fethe katılan üçüncü de- recedeki askerî şahıslar tarafından veya onların çevirmiştir ki, bu bina sonraları Arap Camii adı namına (teberrüken) mescide çevrildikleri tespit edilmiştir. Bunlar arasında Balaban Ağa, Sekban- ile şöhret bulmuştur. başı İbrahim Ağa, Sancaktar Hayreddin, Sekban- başı Ferhad Ağa, Mustafa Çavuş ve Kasım Ağa Bursa’da bugün mevcut olmayan Hisar’daki adlarına vakfedilen mescitleri saymak mümkün- dür. Orhan Camii, İznik’te Ayasofya, Edirne’de izi bile kalmayan Ayasofya, Trabzon’da Ortahisar Camii, Antalya’da Güdük Minare denilen Cuma Camii (Korkut Camii), Silivri’de izi kalmayan Fa- tih, Enez’de Ayasofya, Amasra’da Fatih, Karadeniz Ereğlisi’nde Orhan, Atina’da Fatih Camii yapılan Parthenon Tapınağı, Budapeşte’de Budin’in Bü- » © Mustafa Cambaz yük Katedrali (Kanûni zamanında) akla gelen ilk örneklerdir. II. Mehmed ayrıca kendi adını taşıyacak külli- yenin inşası bitinceye kadar kullanılmak üzere Pantepoptes ve Pantokrator manastırlarının kili- selerini de camiye çevirtmiş; adı meçhul -bir ih- » Zeyrek Camii timal Akataleptos- olan bir manastır kilisesini de Kalenderî dervişlerine tekke mescidi yaptırmıştır. Bu vakıflara ilişkin kayıtlar, Fatih Vakfiyelerinde görülmektedir. Bunlardan Pantepoptes Manastırı 2012 NİSAN / DERİN TARİH 99

Usta Kalemler » Kariye Camii - Yıldız Arşivi fatih’in sancaktarı roma kilisesinde 100 DERİN TARİH / 2012 NİSAN » Zeyrek Camii - Yıldız Arşivi 1911’de yanmış olup 1932’de Laleli bölgesinin tanzimi sırasında ortadan kaldırılmış olan Bala- » Camcılar Mescidi - İstanbul’un 100 Kaybolan Eseri, Kültür AŞ. İST, 2009. ban Ağa Mescidi yuvarlak bir binaydı. Bazı sanat tarihçileri bu yapının aslında Bizans dönemin- de bir kütüphane olabileceğini iddia etmişlerse de yıkılırken görüldüğü gibi altında mezarlar vardır, hatta bunlardan bir tanesinin 14. yüzyı- lı işaret ettiği görülmektedir. Atatürk Bulvarı kenarındaki arazi, 1942’de büyük apartman ve iş hanlarının yapılması için açılırken yıktırılan Sekbanbaşı İbrahim Ağa Mescidi, bir yangından sonra 19. yüzyılda Pertevniyal Valide Sultan tara- fından ihya edilmişti. Aynı sırada yine bulvarın kenarında bulunduğu bilinen ve hakkında Bi- zans yapısından döndürüldüğüne dair bilgi olan Sekbanbaşı Ferhad Ağa Mescidi ise tamamen ortadan kalkmıştır. Samatya’da 1894 depremin- den beri harap halde bulunan Sancaktar Mesci- di, Fatih’in alemdarı adına yapılmıştır. Burası, anlaşıldığına göre, Bizans döneminde kiliseye dönüştürülmüş bir geç Roma dönemi binası idi. Sadece ana duvarları kalmış olan bu küçük yapı, Vakıflar İdaresi İstanbul şube başmimarı Fikret Çuhadaroğlu tarafından 1973-1975 yıllarında restore edilmiştir. Topkapı’da eski Otobüs Garı kenarında kalan (Ahmet Paşa Camii karşısında) Manastır Mescidi denilen küçük kilisenin vâkıfı olarak bilinen Mustafa Çavuş, yine Fatih devrine ait tanınmayan bir simadır. Aynı şekilde, Karagümrük’te, 1894’ten beri yıkık duran Kasım Ağa Mescidi’nin de banisi meçhulümüzdür. Bu mescit, 1970’li yıllarda ye- niden yapılırcasına onarımdan geçirilip ibadete açılmıştır. Bu listeye Şeyh Süleyman ve Toklu İb- rahim Dede mescitleri ilave olunabilir. Fatih ile Zeyrek Camii arasındaki Şeyh Süleyman Mesci- di, sekizgen planlı bir yapı olup esasında yakı- nındaki Pantokrator Manastırı’nın kütüphanesi olduğu ortaya atılmışsa da, bu iddianın yanlışlığı, yapılan bir araştırmada bir mezar odasına rast- lanılmasıyla ortaya çıkmıştır. Ayvansaray surları- nın iç tarafında olan ve 1928’de yıktırıldığı için uzun yıllar ayakta duran tek duvarı da bugün tamamen yıkılmış bulunan Toklu İbrahim Dede Mescidi, bu devrin iki velisinin hatıralarına yap- tırılmıştır. Öte yandan Fatih devrinde birçok manastır ve kilise, camiye çevrilmeyip Rumların elinde bıra- kılmıştır (Lips, Pammakaristos, Peribleptos, Pet- ra, Moukhliotissa, Khora…). Bazıları Katoliklere (Santa Maria, Saint Nikola) verilmiş, şehrin mer-

1475’te fatih tarafından Kırım’ın Kefe şehrinden İstanbul’a getirilen Katolik ermeniler ile latinlere bırakılan ikisinin 17. yüzyılın ortasına doğru mescit haline getirilmesiyle Bizans kiliselerinin İslam mabedine çevrilme muamelesi sona ermiştir. kezinde veya sarayın sınırları içinde kalanlar da Khora Manastırı Kilisesi’ni Atik Ali Paşa (Kariye ambar haline getirilmiştir. Nitekim sarayın etra- Camii), Yedikule’de Studios Manastırı Kilisesi’ni fını çevirmek üzere inşa edilen Sur-i Sultanî’nin Mirahor İlyas Bey (İmrahor Camii), Khalkoprate- içinde ve sarayın ilk avlusunda kalan Aya İrini ki- ia Kilisesi’ni Lala Hayreddin (Acem Ağa Mescidi) lisesi İç Cebehane olarak sarayın silah ve mühim- cami haline getirmiştir. mat deposu yapılmıştır. Haliç kıyısında Cibali’de- ki Theodosia Kilisesi ise tersane ambarı olmuş, II. Bayezid’e “Velî” lakabının verilmesine yol eski Sultanahmet Cezaevi ile Ayasofya arasında açan, fethedilen toprakların Türkleştirilmesi ve bulunan Khalke Kilisesi’nin bodrumuna sara- İslâmlaştırılması politikası böylece bariz bir ör- yın vahşi hayvanları, yukarı katına da nakkaş- neği ortaya koymaktadır. Cami haline getirilen lar yerleşmiş ve Arslanhane olarak tanınmıştır. kiliselerin çoğunun, aslında ve başlangıçta şehir- Bu bina, Ayasofya’nın tamirini üstlenen mimar li dervişlere ve tarikat mensuplarına zaviye Fossati’nin burada Abdülmecid’in isteği üzerine büyük bir Darülfünûn inşa etmesiyle 19. yüzyılın » İki medeniyet şaheseri: Kariye Camii Müzesi, İstanbul’da Edirnekapı başlarında tamamen ortadan kalkmıştır. semtindedir. Kariye (Khora) sözcüğü eski Yunancada kent dışı, kırsal anlamına geliyor. Yapı, manastır kompleksinden geriye kalan tek kalıntıdır. 1296’daki Hipodrom’un kenarında olan Hagia Euphemia büyük depreme dayanan 15 asırlık bu bina, İstanbul’un fethinden sonra bir süre Kilisesi baruthane haline getirilmiş ve 1490’larda daha kilise olarak kullanılmış, 1511’de Vezir Hadım Ali Paşa tarafından camiye yıldırım isabet ederek kubbesi havaya uçmuş- dönüştürülmüştür. Bu nedenle mozaik ve freskler bazen tahta kepenklerle, bazen tur. İstanbul’da yangın yerlerinden çıkarılan de badana ile örtülmüştür. 1948’den 1958’e kadar Amerikan Bizans Enstitüsü’nün toprağın yığılması sonucu kalıntıları bütünüyle yaptığı çalışmalar sonunda tüm mozaik ve freskler ortaya çıkarılmıştır. toprak altında kalmış ve bu toprak 1937’lerde kazıldığında altındaki Euphemia Kilisesi’nin du- » © Mustafa Cambaz varlarında hâlâ fresko resimler bulunan bazı par- çalar ortaya çıkmıştır. Kalıntılar Firuz Ağa Camii ile eski İstanbul Adliye Sarayı arasındaki sahada görülmektedir. Fatih Camii civarında Canalıcı Ki- lisesi denilen büyük bir bina da geçen yüzyılın ortalarına kadar ambar olarak kullanılmıştır. ıı. bayezid kiliseleri dervişlere veriyor Fatih devrinde cami veya mescide çevrilme- miş belli başlı kiliseler II. Bayezid (1481-1512) devrinde devlet ileri gelenleri tarafından İslam ibadetine tahsis edilmiştir. Büyük Andreas Ma- nastırı, Koca Mustafa Paşa tarafından kendi adı- na cami haline getirilmiş olup Ayvansaray’daki diğer bir kilisenin de aynı Paşa tarafından Atik Mustafa Paşa Camii adıyla camiye çevrildiği tahmin edilmektedir. Laleli’deki eski Myralaion Manastırı Kilisesi’ni Mesih Paşa (Bodrum Camii), Yenibahçe’de Lips Manastırı Kilisesi’ni Fenârizade Alâeddin Ali Efendi (Fenâri İsa Camii), Kadırga li- manında Sergios ve Bakhos Kilisesi’ni Kapıağası Hüseyin Ağa (Küçük Ayasofya), Edirnekapı’da 2012 NİSAN / DERİN TARİH 101

Usta Kalemler » Ambardan » Nezih Başgelen arşivi Camiye: Önce kilise olan, fetihten sonra tersane ambarı olarak kullanılan Gül Camii’ne ait bir kartpostal. Editör: Max Fruchtermann. olarak tahsis edilmesi de Bayezid devrinin, kül- fatih devrinde hiçbir tür tarihi açısından kayda değer bir özelliğidir. devlet ileri geleninin mevcut kiliselerden birini Nitekim Fenari İsa Camii olan bina bir tekke- cami veya mescit haline nin eki olarak kurulmuştu. Camiye verilen “İsa” getirmeye heveslenmediği adı ise bu tekkenin ilk şeyhine aittir. Koca Mus- dikkat çeker. tafa Paşa Camii de aslında Halvetî tarikatının bir kolu olan ve Sünbül Sinan tarafından kurulan bir ler bulunması bakımından İstanbul’un önemli tarikin merkezidir. Bugün burası, önemli ziyaret tarihi yapılarından sayıldığı için ibadete kapa- yerleri içerisinde kabul edilir. İmrahor Camii ise tılıp Müzeler İdaresi’ne devredilmiştir. Bu mo- önemli bir tekke olarak kalmış, 18. yüzyılda bir zaikler içinde Hz. İsa ile Hz. Meryem’in hayat- yangından ciddi şekilde zarar gördükten sonra larından kesitler dışında, 14. yüzyılda kilisenin ihya edilmiş, 1908-1909 yıllarında çatısı çöktük- tamirini sağlayan Theodoros Metokhites’in Hz. ten sonra bir daha onarılamamıştır. Bugün sade- İsa’ya kilisenin bir modelini sunarken tasvir ce ana duvarları ayakta duran bir harabe halin- edildiği portresi görülür. Bitişiğinde ek bir kanat dedir. vardır ki, burada gayet büyük cennet-cehennem sahneleri dikkat çeker. Bizans kaynaklarında adı sık geçen Khalkopra- teia Meryem Kilisesi, Sirkeci’de Alemdar Yokuşu Kiliseden çevrildikten sonra binaların içinde başında, Zeynep Sultan Camii’nin hemen yanın- ciddi değişikliklere gidilmemiş, yalnız Fenari İsa daydı. Bu kilisede Türk devrine intikal etmiş olan Camii’nde Türk üslubunda önemli ölçüde deği- mihrap kısmından küçük bir parça, II. Bayezid şiklik meydana getirilmiştir. Küçük Ayasofya ile döneminin başlarında Lala Hayreddin adında biri Koca Mustafa Paşa camilerinde ise klasik Türk tarafından mescide çevrilmiştir. Acem Ağa Mes- mimari üslubunda dış cephelerine birer revaklı cidi de denilen bu ibadethane, 1938’de yanında son cemaat yeri eklenmiştir. daha büyük bir cami olduğu için boşaltılıp kire- midine kadar satıldıktan sonra yalnızca duvarla- rı bırakılmıştır; bugün sadece mihrap duvarları ayaktadır. Kariye Camii, içinde mozaik ve fresko resim- 102 DERİN TARİH / 2012 NİSAN

II. Bayezid’e “velî” lakabının verilmesine yol açan, fethedilen toprakların Türkleştirilmesi ve İslâmlaştırılması politikası devrin kültür tarihi açısından kayda değer bir özelliğidir. Bu devirden sonra diğer terk edilmiş veya III. Murad zamanında, Patrikhane vazifesi gö- henüz sağlam olan kiliselerin mescit veya cami ren Pammakaristos Manastırı tahliye ettirilerek haline getirilmeleri, içinde bulundukları mahal- Fethiye Camii olmuş (1591), yanındaki Troullo lelerin Türklerle iskân edilmesine paralel olarak Manastırı Kilisesi de 1596’ya doğru Hırami Ah- ilerlemiştir. Kanunî zamanında Kaptan-ı Derya met Paşa Mescidi adını almıştır. Sinan Paşa tarafından Fener’de mescit haline getirilen Kızılmescit ile Cerrahpaşa’da Hadım İb- Cami yapma süreci nasıl sona erdi? rahim Paşa’nın vakfettiği İsa Kapısı Mescidi, as- lında iki eski küçük kilisedir. Her ikisi de harap 1475’te Fatih tarafından Kırım’ın Kefe şeh- halde olup kaybolmak üzeredir. rinden İstanbul’a getirilen Katolik Ermeniler ile Latinlere bırakılan ikisinin 17. yüzyılın ortasına II. Selim zamanında o vakte kadar tersane am- doğru mescit haline sokulmasıyla Bizans kili- barı olarak kullanılan Cibali’deki önce Theodo- selerinin İslam mabedine çevrilme muamelesi sia, sonra Ayia Euphemia Kilisesi olan bina, Gül sona ermiştir. Karagümrük’te birbirine yakın bu Camii adıyla cami yapılmış olup kubbelidir. An- iki küçük kilise binası, IV. Murad devrinde artık cak 1555’e doğru Melchior Lorichs adındaki Al- etraflarında hemen hiçbir Hıristiyan kalmaması man ressam tarafından meydana getirilen Büyük yüzünden harap hale gelmiştir. Biri Kefeli Camii İstanbul Panoraması’nda Gül Camii çatılı olarak (1626), diğeri de Kemankeş Mustafa Paşa tara- görülmektedir. Bundan çıkardığımız sonuca göre fından vakfedilerek Odalar Camii (1640) adını bina, Bizans devrinden bize üstü açık olarak geç- almıştır. Herhalde vaktiyle büyük bir manastırın mişken, çatı ile kapatılarak bir süre kullanılmış yemekhanesi olan Kefeli Camii halen ayaktadır. ve Alman ressamın panoramasına bu şekliyle girmiş, sonraları henüz klasik mimarinin hâkim Tahminen onunla aynı manastırın parçası olduğu dönemde bugün görülen kubbesi, yan olan Odalar Camii ise Salma Tomruk yangının- duvarları ve sütunları ile Türk üslubunda ihya da yanmış ve bir daha ihya edilememiştir. Küçük edilmiştir. hücreler halinde birtakım odacıklar üstünde bu- lunan garip mimarili bu eser, yakın tarihlere VE KaYıp KİlİSElEr... mamıştır. Buna karşılık bazı kiliseler bir yerinde (demiryolunun hemen zamanla harap olarak toprak altında yanında) pharos (fener) Meryemi İstanbul’da pek az eski kilise, kalmış olup kazılarda kalıntıları Kilisesi’nin kalıntısı da bulunmuştur. hiçbir suretle işe yaramaz durumda ortaya çıkmaktadır. Nitekim İstanbul 6. yüzyılın başlarında Saraçhane’de olduğundan veya çevrelerinde cami Üniversitesi’nin Topkapı Sarayı’nın prenses Juliana anicia tarafından haline getirilmelerini gerektirecek ikinci avlusunda yaptığı bir kazıda yaptırıldığı bilinen Büyük aziz polie- meskûn bir saha bulunmadığından bir kilise altyapısı bulunmuştur. uktos Kilisesi’nin daha Bizans Çağı’nın harabe halinde kalmış ve zamanla fransızlar İstanbul’un işgali sırasın- ortalarında yıkılmış olduğu ve zengin ortadan kaybolmuştur. daki (1918-1923) kazılarında Topkapı mimari işlemeli mermer parçalarının Sarayı’nın bulunduğu tepenin 4. Haçlı Ordusu şövalyeleri tarafından Haliç kıyısında, cibali yakınında Marmara eteğinde, demiryolunun venedik’e taşındığı (1203-1204) an- bulunan ağakapısı’ndaki çok küçük hemen yanında Soteros, ayia Georgi- laşılmıştır. aynı parçaların benzerleri, bir şapel ve Koca Mustafa paşa sem- os kiliseleri ile yol Gösterici Meryem yakın tarihlerde Şehzadebaşı’nda, tinde, ana cadde kenarında bulunan (Hodegetria) Ziyaret Kilisesi’nin atatürk Bulvarı kenarında bulun- ve azizlerden Karpos ve Babilas’ın mermerden yapılmış altıgen ayazma muştur. laleli’de 1950’lere doğru kutsal kalıntılarının korunduğu havuzunu meydana çıkarmışlar- edebiyat fakültesi binası yapılırken kilisenin altyapısı olduğu ileri sürülen dı. Son yıllarda da imparatorluk bulunan Bizans kilisesi ve kalıntıları yuvarlak yapı (Martyrion), ayakta sarayının Marmara sahiline yakın ise ortadan kaldırılmıştır. oldukları halde hiçbir surette kullanıl- 2012 NİSAN / DERİN TARİH 103

Usta Kalemler » Küçük Ayasofya Camii avlusu - © Mustafa Cambaz kadar harabe halde duruyordu. Hatta içinde ve bilhassa altındaki odacıklarda birkaç tabaka ha- 104 DERİN TARİH / 2012 NİSAN » Hirami Ahmet Paşa Camii - © Mustafa Cambaz linde fresko resimlere de rastlanmıştı. Maalesef bu ilgi çekici tarihî eserin harabesi koruma altı- » Küçük Ayasofya Camii - © Mustafa Cambaz na alınmadığı için bütünüyle yok olmuştur. Bizans kiliselerinden adı meçhul bir bina Boğ- dan voyvodalarına tahsis edilmiş, Samatya’da Pe- ribleptos Kilisesi Ermenilerin, Fener’de Moukhli- otissa ile Heybeliada’da Panaghia ve Samatya’da Kyparissio kiliseleri ise Rumların elinde kalmış- tır. Bugün belirgin bir izleri kalmayan, hatta yer- leri bile bilinmeyen diğer birkaç cami ve mesci- din (Arabacı Bayezid, Baruthane, Haydarhane, Etyemez Tekkesi, Hamza Paşa...) asıllarının kilise olduğuna dair kayıtlar varsa da, doğruluğunu kontrol imkânı kalmamıştır. Yalnız Şeyh Murad Mescidi’nin harap halde 1860-1870 yıllarında çe- kilmiş bir fotoğrafı bulunmuştur. Bu fotoğrafa dayanmak suretiyle binanın mimarisi tahminen çizilmiştir. Camiye çevrilen en son Bizans yapısı ise Şühe- da Mescidi’dir. İstanbul camileri hakkındaki ana kaynak olan Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin Hadikatü’l-Cevami’sinde (1780) kiliseden çev- rilmiş olarak gösterilen Şüheda Mescidi’nin, Karagümrük dolaylarında I. Ahmed’in haremi Canfeda Hatun’un infakı Kethuda Kadın Camii yakınında olduğu belirtilir. Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi tarafından IV. Murad döneminde mescide çevrilmiş, Şeyhülislam’ın Padişah’ın ga- zabına uğrayarak idam edilmesi üzerine Şühedâ Mescidi diye anılmıştır. Türklerin fethettikleri topraklarda kalmış olan çeşitli dinî yapılara halk tarafından el ko- nulamadığından “şenlendirme” politikası takip edilmiştir. Sahipsiz bırakılmış bir dinî yapı, ken- diliğinden yıkılıncaya kadar ortada bırakılama- yacağından “şenlendirme” politikası gereği vakıf yapılarak cami ve mescide çevrilmesi uygun gö- rülmüş ve desteklenmiştir. İstanbul’daki Bizans kiliselerinin fetihten son- raki encamını ortaya koyan bu küçük istatistik, eski Türk medeniyetinin, kendinden önceki bir medeniyetin eserlerine karşı tutumunu göster- mesi bakımından düşündürücüdür. semavi Eyice Prof. Dr., Sanat Tarihçisi ve Bizantolog. Cumhur- başkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi.

Bazı Şeylerin Değeri Zor Günlerde Belli Olur! yenisafak.com.tr Yeni Şafak Gazetesi 18 yaşında.Yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hakim olması için tüm gücümüzle çalıştık. Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik. Fırtınalı günlerde sığınılacak bir liman olduk. Bugüne kadar ülkemize yapmış olduğumuz katkıyı bundan sonra da okurlarımızın desteği ile sürdürmeye devam edeceğiz. Her gün Yeni Şafak’la yeni bir umut olacak.

Rota Evliya Çelebi EVLİYA ÇELEBİ’NİN İZİNDE TINGIR MINGIR BİR HİKÂYE Evliya Çelebi’nin Hac Yolu nasıl kitaplaştırıldı? Evliya Çelebi’nin geçtiği yolların adım adım izini sürmekti dileğimiz. Ata bindik ve yola düştük. Bakalım bizimki de onunki kadar renkli bir serüvene dönüşecek miydi? 106 DERİN TARİH / 2012 NİSAN

D erler ki bir kez bisiklet sürmeyi CarolıNE fıNKEl öğrendiniz mi asla unutmazsı- nız. Aynı şey atlar için de ge- [email protected] çerli bence. Çocukken bir atım yolu hakkında bilgi edindik. Onun ziyaret et- vardı. Sonra, çocukluğumla tiği yerlerin adım adım izini sürmeliydik. Hu- dutları genişlemiş şehirler ve modern caddeler birlikte atlara da veda ettim bizi yolumuzdan alıkoyamazdı. Çelebi’ye, İzmit Körfezi’nin güney kıyısındaki Hersek Köyü’nde ansızın. Onu takip eden 40 yıl boyunca yürü- katıldık. 6 hafta sonra ise Simav’a varmıştık. Bu- rası Evliya Çelebi Yolu’nun şimdilik bittiği yerdi. düm, bisiklet sürdüm, araba kullandım ama hiç Atlarımızla İznik, Yenişehir ve Kütahya’nın için- den; Bursa, İnegöl, Afyonkarahisar ve Uşak’ın ya- ata binmedim. Ta ki 2009’da o zevki tekrar ya- kınlarından geçtik. Dağları, ormanları, tarlaları ve düzlükleri aşarak şahane mimarî eserleri ve şayıncaya dek… Evliya Çelebi’nin geçtiği yolları büyük zatların mütevazı türbelerini ziyaret et- tik. Osmanlı hamamlarına ve kaplıcalara gittik. takip ederek ilerleyen gezimizin ikinci gününde Rahvan yarışı ve cirit müsabakaları gibi heyecan verici geleneksel at oyunlarını izledik. Aksine yeniden ata binme şansına eriştim. Tüm Osman- gönlümüz el verir miydi? Evliya Çelebi bu oyun- lara katıldığını ve cirit oynarken birkaç dişini lıların en büyüğü Evliya Çelebi’nin eşliğinde, at kaybettiğini anlatıyordu zira. üstünde yapılan bir yolculuğun sınırsız zevkini Köylere yakın yerlerde kamp kurduk, şehre varınca da otellerin kapısını çaldık. Yolda karşı- ve tahmin edilemez sevincini tüm benliğimde laştığımız kişilerle sohbet ettik, köy kahvehane- lerinde demlenen öykülere kulak verdik. Köyde hissettim. hayatın nasıl olduğunu, onlardan daha iyi kim bilebilirdi? Güler yüzlü köylülerin elleri de dille- Evliya Çelebi, eserlerinde atlarından sevgiyle ri kadar tatlıydı. Bizim için pişirdikleri yemekleri unutmak ne mümkün! Yemeğin lezzetine deği- bahseder. 1671’de Hac yolculuğuna 15 küheylan- şilmez ama biz de onların çocuklarını atlarımıza bindirip köy meydanında gezdirdik. Kamp ateşi la çıkan bu büyük gezginin yanında 3 arkadaşı etrafında hikâyeler dinledik. Yaşadığımız o mut- lu anlar, Evliya Çelebi’nin seyahati boyunca yap- ve 8 hizmetçisi bulunuyordu. Biz ise 6 arkadaş, tığı sohbetlerden izler taşıyordu adeta. Dumanı hâlâ usul usul tüten ve hiç yaşlanmayacak izler… düşmüştük yola. Bakalım yolculuğumuz, onunki Gezimizi bitirmek üzere Evliya Çelebi’nin kadar renkli bir serüvene dönüşecek miydi? memleketi Kütahya’ya döndüğümüzde öğrendik ki UNESCO, doğumunun 400. yılı olan 2011’i Türkiye’nin kırsal kesiminde yaşayanlar bi- Evliya Çelebi yılı ilan etmiş. Ne hoş bir tevafuk! Seyahatimiz artık daha anlamlı, daha unutul- lir, Anadolu’da ata binmek hayatın sunduğu en mazdı. büyük zevklerden biridir. Geniş, sınırsız düzlük- Gezdiğimiz her köşe, iki çift laf ettiğimiz her insan, kulak verdiğimiz her hikaye ve tabii ler uzanır boylu boyunca. Avrupa’da ve Kuzey ki tıngır mıngır atlarımız… Hepsi bir olmuş, İstanbul’a bir kültür şokuyla uğurlamışlardı Amerika’da alışık olduğumuz, ilerlemeyi zor- beni. Fakat yanımda götürdüğüm bir şey daha vardı: Hayatımın stresten uzak en huzurlu döne- laştıran engeller neredeyse hiç yoktur. Hiçbir minin kolay kolay silinmeyecek olan etkisi… kapıyı açmak veya bir çitten atlamak zorunda kalmadan Kütahya’ya kadar tüm yolu at sırtında katedebilirsiniz. Yolculuğumuzda, Kapadokya’dan gelen atları- mızın sahibi, usta binici Ercihan Dilari de bize eşlik ediyordu. Saf kan Arap olmasa da yerli Anadolu atlarının soyundan gelen melez Arap atlarının üstündeydik. Kapadokya atları, Roma- lılar zamanında yaşayan süvari atları olarak ün kazanmışlar. Bu asil atlar her sabah yola çıkmak için ilk günkü kadar istekli, etrafta gördüklerine ve binicinin emirlerine karşı hassas ve her du- rumda sakindiler. Evliya Çelebi’nin silinmeyen izleri » Türkiye’de bir ilk: Türkiye’nin Rehberimiz, elbette Evliya Çelebi’ydi. Yola ilk uzun mesafe çıkmadan önce Seyahatname’sinde yazdığı Hac yürüyüş ve atlı gezi yolu kitabıdır Evliya Çelebi Yolu. 2012 NİSAN / DERİN TARİH 107

Rota » Kitap tanıtım Kitap fikri nasıl doğdu? » BBB arşivi toplantısından » Harita: Evliya Çelebi Yolu. Kolaj: Seda Ertürkoğlu bir kare: İstanbul’a döndüğümüzde seyahatimiz hak- Evliya Çelebi kında bir kitap yazmamız gerektiğini düşündük. » Evliya Çelebi nerelerden geçti: Evliya Çelebi’nin İzmit’ten Yolu kitabının Fakat kırsal kesimlerde atlar artık nadiren kul- Uşak’a yolculuğunun duraklarını gösteren harita. Bursa Büyükşehir lanılıyordu. Evliya Çelebi’nin seyahat güzergâhı Belediyesi hakkındaki bu rehber kitap, binicilerin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli figür- tarafından yürüyüş yapanlar ve bisikletçiler için de bir kıla- lerinden olan Evliya Çelebi’nin geçtiği yolları düzenlenen basın vuz olmalıydı. canlandırarak geçmişi daha iyi anlayabileceğimi- toplantısında ze inanıyoruz. Onun izini takip ederek seyahat Caroline Finkel, 2010 yılında, Evliya Çelebi’nin kat ettiği 600 etmek, bir süreliğine de olsa bambaşka, daha sa- Bursa Büyükşehir kilometrelik yolun yaklaşık yarısını yürüyerek kin bir dünyayı ziyaret etmemize fırsat verecek. Belediye Başkanı gezdik bu kez. Düzlüklere değil de yaya olarak Recep Altepe ile daha heyecan verici olacağını düşündüğümüz Seyahatimizin ana güzergâhını oluşturan Ev- beraber görülüyor. engebeli arazilere düşürdük yolumuzu. İlk sefe- liya Çelebi Yolu, Türkiye’de Turizm Bakanlığı’nın rinde at üstünde geçtiğimiz yolları yürüyerek aş- tanıdığı kültür rotalarından sadece biri. Bu rota- Kitaba dair… mak pek de kolay değildi. Önceki yolculuğumuz lar, şehirde yaşayanların ve turistlerin nadiren Evliya Çelebi Yolu ne de konforluymuş meğer! Şimdi sırt çantaları- gördükleri kır ve taşra yaşamına bir pencere isimli rehber kitap, mızı kendimiz taşımak zorundaydık, hâliyle çok açıyor. Sizi günlük yaşamın stresinden ve kitle modern yolcular çabuk yoruluyorduk. Yönümüzü şaşırıp kaybol- turizminin kaygılarından kurtarıp uzaklara gö- için haritalar, mak da cabası! O zaman da attığımız adımları türüyor. Seyahatimizdeki rehberimiz, 2010 ve fotoğraflar, tarihî takip ederek yavaş yavaş geri dönmek zorunda 2011’de Avustralya ile Amerika başta olmak üze- ve mimarî bilgiler kalıyorduk. Oysa ki atlarımız olsaydı geldiğimiz re dünyanın farklı yerlerinde at üstünde seyahat ve yol güzergâhı yolu dörtnala geri gidebilirdik. Ama Türkiye’nin etmek isteyen turistlere eşlik eden Ercihan Dilari, etrafındaki yerler uzun mesafeli seyahat güzergâhlarında yürüyüş 2012 yılında yeni gezilerin müjdesini veriyor. hakkında notlar içe- yapanların bildiği gibi Evliya Çelebi’nin geçtiği riyor. Ayrıca Evliya yolları yürümenin kendine has bir tadı var. Me- Caroline Finkel Çelebi’nin seyahati şakkatli belki ama at sürmek kadar rahatlatıcı... Dr., Edinburg Üniversitesi Tarih Bölümü’nde öğretim üyesi sırasında yaptığı Üstelik yol boyunca kıyıda köşede kalmış güzel- ve Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı kitabının yazarı. açıklamaların bir likleri keşfedip tadını çıkarmak için size zaman özetini ve bu yer- ve imkan sunuyor. lerin hâlihazırdaki durumları ile karşı- Stresten uzak, Çelebi’ye yakın bir rota laştırılmış halini de sunuyor. Evliya Çelebi tutkusu gerçekten çok güçlü. Aş- tığı yollar kadar engin ve hudutsuz. Orta yaşlı in- sanlar olmamıza rağmen evde oturmayı sıkıcı bu- luyor ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ikinci bir Evliya Çelebi Yolu için planlar yapıyoruz. Böyle bir ikinci yol, Evliya Çelebi’nin 1659’da Bursa’dan Çanakkale’ye, oradan da Boğaz üzerinden Trakya ve ötesine yaptığı seyahati canlandıracak. 108 DERİN TARİH / 2012 NİSAN



Spor Tarihi Galatasaraylı spOrCulardan II. ABDÜLHAMİD’E ZİYARET G alatasaray Lisesi’nden “id- O dönemdeki adıyla Mekteb-i Sultani mancılar” Yıldız Sarayı’nda II. öğrencileri Sultan II. abdülhamid’in Abdülhamid’in huzuruna çıkıp huzurunda spor gösterileri yapıp çeşitli jimnastik ve spor göste- madalyalarıyla objektife poz verdiler. rileri yaptıktan sonra Sultan hocaları bizzat Abdülhamid’in huzuruna çıkmış tarafından “sanayi madalyası” ve ondan birer madalya almış olmalarına rağmen haberde Sultan’ın adının dahi anılmamış olması- ile ödüllendirilmişlerdi. (Sana- dır. Malum, Sultan Abdülhamid, Demokrat Parti yönetiminin getirdiği 1950’lerdeki kısmî rahat- yi madalyası, Abdülhamid döneminde sanat er- lama havasına kadar olumsuzluğun ve saf kötü- lüğün sembolü olarak hatırlanırdı. Buradaki gibi babını teşvik amacıyla çıkarılan altın ve gümüş kısmen olumlu bir icraatından söz etmek gerekti- ğinde ise fail, sessizce geçiştirilirdi. madalyalardır.) Yaklaşık 1890’lı yıllarda, yani he- nüz Galatasaray Spor Kulübü kurulmadan önce çekilmiş olan bu ilginç fotoğraf, 1930’lu yıllarda çıkan Yedigün dergisinden alınmıştır. Daha sonra- ki yıllarda Hürriyet gazetesini kuracak olan Sedat Simavi’nin yayınladığı bu popüler derginin ve bir dönemin yayın zihniyetini göstermesi bakımın- dan çarpıcı olan nokta, Galatasaraylı sporcular ve 110 DERİN TARİH / 2012 NİSAN



Kitap Kritik BİR KISIR DÖNGÜDEYİZ BAY TEKİNALP! \"Osmanlı denen şey, Türk’ü nesiller boyu köleleştiren bir hâkimiyettir…\" 1 920’lerin sonundan 30’ların or- MErYEM İlaYDa aTlaS talarına doğru Kemalizm’i bir dünya görüşü olarak benim- [email protected] seyen, Türkçülük ideolojisine seçilmiş yazılar, titizlikle kondurulmuş dipnot- inanan ve o günlerin “disiplin, lar, atlanmayan ayrıntılar ve konuşan belgeler… Ancak Tekinalp’in günümüzde ve yakın geçmişte terbiye ve şef söylemleri” ile nasıl algılandığı konusuna değindiği ilk cildin son bölümünde Bali’nin alışık olduğumuz, satır ara- barışık bir aktör dikkatimizi çeker: Selanik do- larında hissedilmeyen üslubu yerini suçlayıcı ve kızgın bir tona bırakıyor. Zira ilk iki bölümde “Bı- ğumlu, avukat ve muharrir Munis Tekinalp. Bir rakın belgeler konuşsun!” diyen yazar, bir anda A’lı B’li C’li kategorilerle karşımıza çıkıveriyor. Osmanlı Yahudi’si olarak 1883’te Serez’de doğ- Tekinalp, “bir dönme ideolojisi muş, 1961’de Fransa’nın Nice şehrinde ölmüş olan Kemalizm”in mimarı mı? Tekinalp’in asıl adı Moiz Kohen olup, Cumhuriyet Rıfat Bali’nin temel tezine göre; İslamcılar/ sağcılar, Kemalizm’le olan problemlerini 5816 döneminde Munis Tekinalp adını kullanmıştır. sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkın- daki Kanun” yüzünden açıkça ifade edemedikle- Tekinalp, 1908’de İttihat ve Terakki üyesi, 1909’da ri için Tekinalp’i bir “günah keçisi” olarak hedef seçiyorlar. Bu çerçevede Kemalizm’in bir dönme Hamburg’da Dünya Siyonist Kongresi’nde Selanik ideolojisi olduğuna inanmakta ve bütün bunların mimarı olarak Tekinalp’i görmektedirler. Ayrıca delegesi, Türkleştirme (1928), Kemalizm (1936) ve İslamcı/sağcı kesim Tekinalp’i, Semitizm ve Ya- hudi nefretini açığa vurmak için bir araç olarak Türk Ruhu (1944) kitaplarının yazarıdır. da görmekte. Bu çerçevede Bali’ye göre İslamcı/ sağcı çevreler ırkçı, kendinden başkasını kabul- Tekinalp hakkında 1984 tarihli M. Landau’nun lenmeyen, cahil, gülünç, saçmalık dolu tezler ve yanılsamalar üretiyorlar. Bali elbette bu söyledik- bir kitabı ve Liz Behmoaras’ın 2005 yılında yazdığı lerine emsal teşkil edebilecek örnekleri de sunu- yor. Lakin Bali’nin gösterdiği örnekler üzerinden biyografik bir romanı bulunmaktadır. Bunun dı- bu derece genellemeci bir sağcı/İslamcı kesim analizi yapması adeta bir hesaplaşma. Verilen bir- şında hakkında yazılmış makale ve eserler olduk- kaç örnekle bu kadar homojenleştirici bir okuma yapmak yerinde midir? Mesela sık sık alıntılanan ça sınırlıdır. Ocak ayında Rıfat Bali’nin Libra’dan Mehmet Şevket Eygi bütün İslamcıların temsilcisi midir? Bir Günah Keçisi: Munis Tekinalp isimli 3 ciltlik Bali’nin de belirttiği gibi İslamcıların bir Ke- bir eseri yayınlandı. Bali, Tekinalp’in Kemalizm, malizm karşıtlığı olduğu aşikârdır. Ayrıca yakın tarihte yeşerip de küllenmemiş bir İsrail karşıtlığı Türkleştirme gibi kitaplarından ve bu çerçeve- deki tartışmalardan tanındığının, hâlbuki onun şehircilik, iktisat ve sosyoloji gibi konularda da kayda değer bir birikimi olduğunun altını çizerek bu 3 cildin içinde yazarın hem günlüklerini, hem de çeşitli konulardaki makalelerini yayınlıyor. Ciddi ve titiz bir arşiv çalışmasına dayanan 3. cilt ile Tekinalp’in biri Fransızca, diğeri Osman- lıca olmak üzere iki günlüğünün yayınlandığı 2. cilt bizzat yazarın halet-i ruhiyesine aracısız ulaşma imkânı sağladığı için bugüne kadarki Te- kinalp tartışmalarına da yeni bir boyut getirmesi kaçınılmaz. Metne, Bali’nin titiz, yol gösteren, belgeleyen fakat mesafeli üslubu hâkim. Dikkatle 112 DERİN TARİH / 2012 NİSAN

da bulunmaktadır. Ama İslamcıların birinden salt şekilde Abdurrahman Dilipak, Mehmet Şevket Yahudi olduğu için nefret ettiğini söylemek pek Eygi gibi yazarların aralarında bulunduğu İslami hakkaniyetli olmaz. Peki, İslamcıların Tekinalp kesim için de bir dönem okuması yapmak gere- nefreti, Yahudi olduğu için mi, Kemalist olduğun- kir. Bu insanların tutumları, o güne dek gazı alın- dan mı, yoksa Tekinalp hakikaten sadece öfke ka- mamış bir Kemalizm karşıtlığı ve terörize edilme- nalize edilen bir günah keçisi mi? miş bir Siyonizm aleyhtarlığı olarak okunabilir. Bali eğer “İslamcı kesim böyledir” demek yerine Tekinalp, Yahudilerin intibak meselesinde İslamcı kesimde, özellikle kullandığı gazete ve Emanuel Karasu gibi diğer Yahudilerden farklı internet sitelerinde başka konuların nasıl bir üs- olarak Türkleştirilmeyi savunmuş ve Kemalist lupla tartışıldığını biraz takip etmiş olsa idi, her Yahudi kimliğini oluşturacak bir formülden bah- şeyi Yahudi komplosu diyerek kestirip atmanın setmiştir. Kemalizm kitabında da anlattığı gibi bu kesim için çok yaygın bir tepkisellik olduğunu Tekinalp’e göre bu yeni ideoloji, yeni bir devlet da görecekti. Bu bir tavırdır, tutumdur; beğenilir ve yeni bir Türk’ü yaratmayı amaçlayan, geçmiş- ya da beğenilmez. Ama soğukkanlı bir inceleme ten kopuşu temsil eden bir ideolojidir ve hem kitabında “İslamcılar ve sağcılar bu şekilde nefret Osmanlı’dan Türk’e dönen, hem de Yahudi’yken üretir”, “Anti-semitiktir”, “Cahil cahil saçmalar” Türkleşmesi gerekenler için ortak bir paydadır. türünden tezler çıkarılır mı, bu tartışılır… Atalar ruhuna geri dönüşü simgeleyen ama aynı zamanda laik bir düzen getirmeyi ilan eden Ke- İslamcı saplantıların gerçek sebebi ne? malizm, Tekinalp için yeni bir Yahudi kimliği inşasında hatırı sayılır bir ideolojidir. Tekinalp’in Bali’nin İslamcılarla Türkçüler arasındaki sı- farklı dinden ve ırktan gelen Yahudilerin ve Türk- nırları çok net ayırabildiğinden, İslamcı kesimin lerin ortak bir ülküde ve kimlikte buluşabileceği- fraksiyonlarından ve son 10 yıl içindeki gelişimle- ne inanmasının tek koşulu vardır: Laiklik. İşte bu rinden haberdar olduğuna çok da emin değilim. sebeplerle laik bir sistemin coşkulu savunucula- İslami kesimin yorumlarına “cahil, gülünç ve aşı- rından biri olması İslamcılar tarafından ilk şerh rı” derken, ne hikmetse 30’ların belgeleri arasına düşülecek noktalardan biridir. sızıp böyle yorumlar yapmıyor. Bence İslami kesi- min saplantıları, 30 ve 40’ların saplantılarından Türk’ün laik peygamberi… daha korkunç ve gülünç değildir. Hele ki İslamcı saplantılar insanların göçe zorlanmasına, fakir- Ayrıca Tekinalp’in fikirlerinde Yahudi olduğu leştirilmesine ve itibarsızlaştırılmasına sebep için değil, ama Kemalist olduğu için bir İslamcı olmamıştır. Azınlıkların bu ülkede yaşadıklarını açısından hazzedilmeyecek pek çok nokta da düşünürsek Tehcir, Mübadele, 6-7 Eylül olayları bulunur. Tekinalp’e göre Atatürk, Türk’ün laik ve “Varlık Vergisi” gibi bütün bu meselelerin İs- peygamberidir. Türk kültürü Osmanlıların altın- lamcılarla hiçbir alakası yoktur. Bu tarz bir tar- da bir esaret dönemi geçirmiştir. Şark medeniyeti tışmayı azınlık nefreti üzerinden yürüteceksek, denen şey, Şarkî Roma’dan geçmiştir ve yanlış- mezkûr olayların yarattığı yıkıcı etki karşısında, lıkla İslam medeniyeti denmiştir. Hatta Tekinalp bahsi geçen İslamcı yazarların cehaleti laf-ı güzaf Türklerin Kemalizm’e kadar ahlakî ve entelektüel kalır. Önyargı ve bilgisizlikten öteye gitmeyen açıdan kendilerine ait hiçbir şeylerinin olmadığı- diğer saplantıların Yahudi nefretinden ziyade nı bile iddia eder. Osmanlı denen şey, Türk’ü ne- Tekinalp’in Kemalistliği yüzünden anti-Kemalist siller boyu köleleştiren bir hâkimiyettir… Üstüne reflekslerle ve İsrail karşıtlığı ile çok ilgisi olduğu bir de kitaplarının birine, dozu artırıp “Kahrolsun düşünülebilir. Şeriat” diye bir başlık da ekler. Bu başlık ise İslam- cı yazarlar tarafından nefretle anılır. Aslında tüm Sonuç olarak Bali, ilk cildin son bölümün- bunlar Tekinalp’in otorite sevdası, tepeden inme de özellikle İslamcıların/sağcıların mesela modernleşme arzusu, rejim histerisi ve kraldan “Tekinalp’in Yahudiliğini gizleyen bir dönme çok kralcılığı yani tipik 30’ların yansımasıdır. El- olduğu”, “Sami Kohen’in Moiz Kohen’in akraba- bette fakir bir tarihsel okuma ile bütün bunlar sı olduğu” gibi pek çoğu maddi bilgi hatasını ve üzerinden komplo teorileri üreterek Tekinalp’e yanlış okuma tezlerini ortaya seriyor, yanlışlıyor. yüklenmek, Bali’nin dediği gibi bir günah keçisi Ama keşke bunu diğer bölümlerdeki serinkanlı yaratmaktır. üslubu ile toptancı bir kesim analizine dökmeden yapsaymış! Zaten eklenen belgeler nefreti de ce- Şöyle bir şey var, nasıl ki Tekinalp’i anlamak haleti de aracısız gözler önüne serebiliyor. bir dönem okuması yapmayı gerektirirse, aynı 2012 NİSAN / DERİN TARİH 113

Vitrindekiler ORTAÇAĞ’DA DOĞU’NUN VE BATI’NIN ÇOBAN YOKSA SÜRÜYÜ ÜNİVERSİTE GELENEĞİ KURTLAR KAPAR; HÜKÜMDAR YOKSA… Medrese, mektep, kurumları ve yükseköğretim anlayışının İdeal devlet nasıl üniversite, kolej ve temelinde ne var? Mezhepler arasındaki olmalıdır? ya ideal akademi… yük- ilişkilerin üniversite eğitimine etkileri yönetici? Halk ile seköğretimi ifade nelerdir?\" gibi sorulara cevap arayan bu devlet arasında eden bu terimler çalışma, itinayla yürütülmüş bir araştır- nasıl bir iletişim aklınızı mı karıştı- manın neticesi. alanında son noktayı dili kurulmalıdır? rıyor? aralarında koymasa da ardından gelecek araştırma- Savaşta ve barışta bir fark olduğunu cılara önemli bir kaynak niteliğindeki bu aklıselim bir yöne- seziyor, ancak ifade eser, Bağdat özelinde Selçuklu dönemin- ticinin izleyeceği edemiyor musu- deki okul ve öğrenim hayatına odaklanır. yol nerelerden nuz? Titiz, dikkatli ve geniş bir kapsamda Makdisi’nin en önemli katkısı, Batı’nın geçer, nerelere asla uğramaz? Tüm yazılmış referans kitaplarını okumaktan eğitim kurumlarını, İslam medeniyetinde bunların cevaplarını, Orta Çağ’da Doğu zevk mi alıyorsunuz? O halde Klasik gelişen “medrese” kavramıyla karşılaş- ve İslam geleneğinin resmini çizen, yayınları’ndan çıkan Ortaçağ’da yüksek tırmalı olarak ele alması. Kitap, İslam’ın yöneticilere öğütler veren siyaset- Öğretim adlı kitap tam size göre… İslam eğitim tarihi konusunda yapılmış ente- namelerde bulabiliriz. Bu kitap ise ansiklopedisi’nin 2005 yılındaki 2. baskı- resan ve öğretici etütlerden biri olarak siyasetnamelerdeki siyaset algısının sında “Medrese” maddesini yazan George kütüphanelerde yerini almayı bekliyor. altını çiziyor, bu metinlerdeki yönetim Makdisi’nin İslam medeniyetinin başlıca ve yönetici kavramına dair özenli bir kurumu olan “medrese” hakkındaki en ORTAÇAĞ’DA YÜKSEK ÖĞRETİM: analiz gerçekleştiriyor. Tebaanın idaresi ciddi çalışması okurlarla buluştu. \"Med- İSLAM DÜNYASI VE HIRİSTİYAN BATI ve korunması, hükümdar ve danış- rese nedir? Medrese ve kolej arasındaki George Makdisi manlarının iş ve gönül birliği, savaşta farklar nelerdir? Batı’da gelişen üniversite şiddetin kontrolü bağlamında izlenme- Klasik Yayınları - 2012, 493 sayfa/35 TL si gereken taktik ve stratejiler, siyase- tin kalbi olarak adalet ve bu kalbin GRAVÜRÜN USTASI MELLING VE İSTANBUL… kirlenmesiyle kaçınılmaz hale gelen zulüm… Siyasetnamelerde yer alan 1783 yılında temel örneklerinden biri olan bu başya- tüm bu konuların yunan filozof- İstanbul’a gelip, 17 pıt sadece Osmanlı tarihçileri ve toplum larına ve doğulu âlimlere yıl süren misafir- bilimciler için değil, İstanbulseverler için atıflar ve karşılaştırmalar- liğinde şehrin her de muhteşem bir görsel hazine... la ele alındığı bu kitapla, mütena köşesini bir iktidarın zihniyet ve kuyumcu titizli- İSTANBUL VE BOĞAZ KIYILARINA felsefesine dair ufuk açıcı ğiyle gravürlerine PİTORESK SEYAHAT bir okuma yapmaya hazır yansıtan fransız Antoine Ignace Melling olun! Siyasetnamelerin satır ressam, mimar ve aralarından sızarak ulaşa- seyyah antoine Ignace Melling’in eseri Denizler Kitapevi - 2012, 268 sayfa / 340 TL cağınız dehlizler dönemin 3 yıllık bir çalışmanın ardından Türk- yönetim ve yönetici algısına çeye çevrildi. İstanbul’un (bugün hâlâ dair berrak bir manzarayla varlığını devam ettiren ya da yok olan) buluşturacak sizi. Buyrun, görkemli yapılarını sunmanın yanında, seyreyleyin! “Bayram günü padişah’ın tören yürüyü- şü”, “Türk düğün alayı”, “Tophane’de bir ÇOBAN VE KRAL kahvehanenin iç görünümü” gibi bölüm- H. Bahadır Türk leriyle sosyal hayattan kesitler de tasvir ediliyor. 19. yüzyıl seyahat edebiyatının İletişim Yayınları - 2012, 262 sayfa/18,50 TL çsaotaknlar 1KIZIL PENÇE 2 3BİNYILIN SONU ATATÜRK’ÜN 4 FETİH VE 5 ÖTEKİ TARİH 1  Tarih Mustafa Armağan Abdurrahman İHTİLAL KIYAMET ABDÜLMECİD’DEN Timaş Yayınları Babacan HUKUKU Feridun Emecen İTTİHAT VE 304 sayfa / 13,5 TL Pınar Yayınları, 2012 Taha Akyol Timaş, 2012 1714 sayfa / 75 TL Doğan Kitapçılık,2012 400 sayfa / 16.5 TL TERAKKİ’YE 632 sayfa / 32 TL Ayşe Hür Pro l, 2012 326 sayfa / 17.5 TL 114 DERİN TARİH / 2012 NİSAN

ARKEOLOJİDE OSMANLI, BİR ZAMANLAR “BİR GÜN BÜTÜN BU OSMANLI’DA ARKEOLOJİ EKONOMİ… SALTANATIN HİTAM BULACAĞINI TAHMİN EDEMEZDİM…” yunan ve roma Türkiye’nin en 1891 yılında medeniyetlerinin önemli iktisatçı- yıldız Sarayı’na görkemli yapıtları- larından Bilsay intisap eden nı ortaya çıkarma Kuruç’un titiz Mislimelek gayesiyle kurulan kaleminden Hanım, Sultan II. arkeoloji (Türkçeye 1920’lerin ve abdülhamid’in “eskil olanın bilgisi” 1930’ların dün- güvenini kısa olarak çevrilen ya ve Türkiye sürede kazanır ve ve pek kullanıl- ekonomisini padişahın hazi- mayan), avrupa okumaya var nedarı olur. Sara- medeniyetinin bilimsel köklerini aramak mısınız? Bir yanda ağır toplar İngiltere, yın devlet demek olduğu bu dönemde üzere icat edilmişti. Her yönüyle batılı almanya ve fransa ile başına buyruk ve protokollere kısa sürede alışan genç bir terim olan bu yöntemin Doğu’da ne yeniyetme aBD… Öte yanda yorgun ve hanım, 21 Haziran 1898 tarihinde husu- işi vardı peki? 19. yüzyılın ikinci yarısın- asi iki ülke: Sovyetler Birliği ve Türkiye… si olarak avrupa’dan getirilen bir gelin- da, imparatorluk topraklarında antikite Bu devletlerin 20. yüzyıl başındaki eko- lik giydiği çok hoş bir düğün merasimi arayışına çıkmış avrupalıların tumturaklı nomilerini, para politikalarını, açmazla- eşliğinde Sultan II. abdülhamid’in oğlu çalışmalarının öneminin ve neticelerinin rını, fırsatlarını ve iktisada dair daha pek şehzade abdülkadir efendi ile bizzat farkına varan Osmanlı İmparatorluğu, çok saklı odalarını bir roman tadında padişahın emri üzerine evlendirilir. 1869 yılında duyurduğu bir nizamname birbirini izleyen, dünle bugün arasında Kayınpederinden övgü ve itinayla bah- ile Batı’nın arkeolojik keşiflerinin nes- mekik dokuyan iktisadi öykülerle anla- seden Mislimelek Hanım’ın hatıralarını nesi olmaktan, öznesi olma yönünde tıyor Kuruç. ekonomi dersinin zorlayıcı okurken, yalnızca harem değil, saray önemli bir adım atar. İmparatorluk, artık teorilerinden birkaç adım uzaklaşıp dö- ve çevresindeki siyasal ve sosyal pek arkeolojik kazıları kendisi yürütecek nemin tarihi panoramasına şöyle bir göz çok gerçeğe de tanıklık edeceksiniz. ve bunu kanunlarla da koruyacaktır. gezdiriyor, ülkelerin iktisat pencerelerini Haremden başlayıp Nazi kampındaki SalT Galata’nın açılış sergilerinden aralıyorsunuz birer birer. ve içeri süzü- yıllarını da kapsayan sürgün hayatını olan, edhem eldem, Zeynep Çelik ve lüyorsunuz. Orada, tarihin müstesna yazan prenses, yakın tarihimize ve Zainab Bahrani tarafından kavramsal- malzemesinden, bir iktisatçı duyarlılığı saray hayatına ilişkin yeni konuları da laştırılan ve “Geçmişe Hücum: Osmanlı ve tabi ki hesaplılığıyla yansıtılan kuşa- tartışmalı hale getiriyor. Belirtmekte İmparatorluğu’nda arkeolojinin Öykü- tıcı bir görüntü karşılıyor sizi. Özellikle fayda var, hazırlayanın mahrem olarak sü, 1753-1914” başlığını taşıyan serginin atatürk Türkiye’sinin devletçilik modeli, değerlendirdiği kısımlarda sansüre nihayet aynı ismi taşıyan ve alanında dış borçlar, dünya ekonomisiyle ilişkiler, uğrayan hatıratın önsözü de maalesef uzman 15 ismi bir araya getiren kitabı yabancı sermaye yönetimi, köylüler sathî bir yayınlandı. Kitap bir katalogdan ziyade, ülkesinde kurulan cumhuriyetin sorun- Osmanlı serginin alt yapısının ve entelektüel bi- lara yaklaşımı gibi meselelerine tarihin “inhitat” rikiminin yanında, arkeoloji ve Osmanlı dilinden anlayan, onun kokusunu içine anlatımı tarihi meraklılarını bir potada buluştu- çekmeyi başarabilen bir ekonomistin ile kitabın ran bir takibat niteliğinde. Bu bağlamda gözünden önemini hayli akademik bir kimliğe sahip kitap, bakmak gölgele- eş zamanlı olarak Türkçe ve İngilizce istiyor- mekte… baskısıyla raflardaki yerini aldı. sanız bu fırsat bir daha ele geçmez! GEÇMİŞE HÜCUM MUSTAFA KEMAL DÖNEMİNDE HAREMDEN SÜRGÜNE BİR Derleyen: Zainab Bahrani, EKONOMİ OSMANLI PRENSESİ Bilsay Kuruç Nemika Deryal Marşanoğlu Zeynep Çelik, Edhem Eldem İstanbul Bilgi Üniversitesi - 2011 - 554 sayfa / 45 TL İnkılap Yay - 2012, 267 sayfa / 15 TL SALT Yayınları - 2012, 520 sayfa/80 TL çsaotaknlar 1 KIŞ GÜNLÜĞÜ 2 PRAG 3 SULTAN - BİR 4 OD 5 İSTANBUL 1898 Paul Auster MEZARLIĞI KANUNİ ROMANI İskender Pala KAHVEHANE Can, 2011 Umberto Eco Okay Tiryakioğlu Kapı, 2011 HİKAYELERİ Edebiyat 200 sayfa / 15 TL Doğan, 2011 Timaş Yayınları, 2012 361 sayfa / 17 TL Cyrus Adler, Allan Ramsay 496 sayfa / 28 TL 256 sayfa / 10 TL Maya Kitap, 2012 160 sayfa / 13 TL 2012 NİSAN / DERİN TARİH 115

Vitrindekiler HAREME BİR DE ’KORKUNÇ’ MU, BU PENCEREDEN BAKIN… ’MUHTEŞEM’ Mİ? Osmanlı’ya damat Osmanlı damadı nasıl bir vebalin yükle- 16. yüzyılda olmak ne büyük nicisidir? Bir sultan, damadı kendisi seçe- avrupa’nın doğu- şanstır! ama bilir- bilir miydi? Sultanların nişan ve düğün sunda 2 imparator siniz, davulun sesi törenlerinde hangi gelenekler tatbik vardır: Kanuni uzaktan pek hoş edilirdi? Herkes damat seçilebilir miydi? Sultan Süleyman gelir. Biraz yakla- ya sultan ve damat boşanmak isterlerse? ve Iv. İvan. Tarih şırsak görürüz ki, Modernleşme adımlarıyla değişen eko- birini “muhteşem”, Osmanlı damadı nomik ve sosyal şartlar haremin, sultanın diğerini “korkunç” olmak, birçok şey- ve damadın hayatlarına nasıl yansıdı? diye kaydetmiş. den vazgeçmektir Bu sorulara cevap arayan kitap, haremin Kanuni, II. Selim ve aslında. Devlete hizmet edecek, onun koridorlarına büyüteç tutarak devletin III. Murad ile aynı dönemde hükümdar- şan ve şerefine yakışır bir damat bulun- genel görünümünü yansıtan bir resim lık yapmış olan ilk rus Çarı Iv. İvan hem ması için Osmanlı özel bir “damat seçme çiziyor. Nikâh kayıtları, sultanların gelir- \"muhteşem\" hem de \"korkunç\" olabilir politikası” uygular. Devletin eli, damadın gider özetleri, maaş belgeleri, sultanların miydi? aslında Korkunç İvan’ın lakabı hayatına kalın sınırlar çizer. Damat ise dilinden evlendiriliş hikâyeleri okura ob- şaşı bir çeviriden kaynaklanıyor… Ka- hemen herkesin sahip olduğu pek çok jektif bir değerlendirme zemini sunuyor. zayla oğlunun ölümüne sebep olmuş, hakkı, başı önde devlete teslim eder. tahtını korumak adına binlerce insanın Bu kitap gerçeğe yakından bakmayı HAREMİN SON YÜZYILI: katledilmesini emretmiş olsa da, Isabel göze alıyor ve modernleşmeyle birlikte SULTANLAR VE DAMATLAR de Madariaga’ya göre o bir devlet padişahların, sultanların ve damatların Cevdet Kırpık kurucusuydu ve bu nedenle hem hayatlarındaki radikal değişimleri birinci korkunç, hem de muhteşemdi. Korkunç elden tanıklara başvurarak aktarıyor. Timaş, 2012 - 424 sayfa, 18,50 TL Ivan’ın bu heybetli hikâyesini tarafsız bir dille kaleme alan Madariaga’nın “ÖTEKİ TARİH” BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL! amacı, ülkesi ve halkı üzerinde kalıcı etki bırakmış olan Ivan’ı anlamak. Tam Bu topraklar- yargılardan arınmış, ideo- da bu nedenle, akademik kasvetten da yaşanan lojik zırhları kapı önünde uzak durmaya özen göstermiş, iki ayrı tarih bırakmış bir yaklaşımla arşivden ziyade yayınlan- var. Bir: ele alınıyor kitapta. I. mış kaynaklardan ve tarihî Kodlarıyla Dünya Savaşı’na lise çalışmalardan faydalanmış. oynanan, kitaplarına kaydedilen Kitap, hakkında günü- deforme nedenlerle mi girdik müze ulaşan tasvirlerin edilen, hakikaten? Üniversiteye tümümün hayal ürünü unutturulan olduğu bir hükümdarı ve ezberletilen giden ilk ermeni kadın kim- anlamanın getirdiği tarih. İki: Öteki tarih. Üzerine ideolojik di? Derviş vahdeti hakkında ne zorlukların girda- kaygıların gölgesi düşmemiş, cilalanıp biliyoruz? Kıbrıs’ı kaybettik ama neden? bından başarıyla süslenmemiş, küçümsenip unutturul- arap milliyetçiliğini kim, nasıl kışkırttı? çıkıyor. rus tarihinde maya çalışılmamış bir tarih bu ikincisi. İttihatçılık-Siyonizm ilişkisinin dayanak- saltanatı hakkında ayşe Hür, abdülmecid’le başlayıp ları nelerdir? Bunlar ve daha pek çok var olan kafa karışıklığı İttihat ve Terakki’nin sonuna kadar olan sorunun cevabı, “çantada keklik” tarihin hâlâ devam eden ve dönemin “öteki tarih”ini yeniden okuyor, değil, “öteki tarih”in güzergâhından ge- “Tanrı olmaya çalışan” yeniden yazıyor. ermeni meselesinden çerek okura ulaşıyor. yolunuzu şaşırma- bu hükümdarı merak abdülhamid’in tahttan indirilişine, Ba- mak için, buyurun buradan geçin! edenler için muhte- bıali baskınından Sarıkamış’ın saklanan şem bir fırsat. tarihine, Bediüzzaman Said-i Nursî’den ÖTEKİ TARİH - 1: ABDÜLMECİD’DEN 31 Mart olayına kadar tartışıldıkça kör İTTİHAT TERAKKİ’YE KORKUNÇ İVAN düğüme dönüşen pek çok mesele ön- Ayşe Hür Isabel de Madariaga Profil Yayıncılık, 2012 - 328 sayfa, 17,50 TL İş Bankası Yayınları, 2012 - 554 sayfa, 45 TL 116 DERİN TARİH / 2012 NİSAN



Vitrindekiler 22 YIL SÜREN MÜSTESNA BARIŞ MİLLİ MÜCADELE’NİN İSLAMÎ YERİN ALTINDAN GELEN KOMÜNİSTLİK GÜNLERİ MEDENİYET NEFESİ akdeniz’in iki kı- Milli Mücadele ne M. Nezih yında küskün kom- zaman başladı? Başgelen’in yö- şular: Osmanlı ve İlkokul bilgilerinize netiminde çıkan İspanya… Osmanlı sınamaya kalkma- arkeoloji ve Sanat Devleti ile İspanya yın, zira bu kitap dergisi 138. kez arasındaki ilişkiler sizi utandırabilir! okurlarıyla buluş- denildiğinde ilk Mustafa Kemal tu. Kendi kulva- akla gelen, 1492’de ünlü Nutuk’una rında pek çok yan endülüs’teki İslam “19 Mayıs 1919’da dalı da kapsayan, hâkimiyetinin son Samsun’a çıktım” hakemli olması bulmasıyla sınır dışı edilen Müslüman ifadesiyle başlıyor. Halbuki Milli Mücade- nedeniyle araştırmacılar ile meraklıların ve yahudilerin Osmanlı topraklarına le, imparatorluğun parçalanması ihtima- ellerinden düşürmediği bir dergi. Onur göç etmeleri ve böylece efsaneleşen line karşı daha 1918’de fikren başlamıştı, Kurulu’nda Halet Çambel, Semavi eyice, Osmanlı barışıdır. ancak şurası bir gerçek diyor emel akal. Milli Mücadele’nin Doğan Kuban gibi imzalara yer veren ki, Osmanlı-İspanya ilişkileri 1778’de karanlık taraflarının, özellikle de anado- derginin, uzmanlık alanına göre değişen imzalanan barış antlaşmasına kadar hep lu’daki İslamî Bolşevizm’in peşine düşen danışman ve hakemleri bulunuyor. ihtilaflı olmuştur. 22 yıllık bu istisnai barış akal, belge niteliğindeki hatıratlar ile Oldukça hacimli bir dergi olan arkeo- döneminde kurulan ilişkilerin kaleme dönemin gazetelerinin ayrıntılı bir in- loji ve Sanat’ın tek kusuru, siyah-beyaz alındığı bu çalışmada 3 soruya cevap celemesine girişiyor. Milli Mücadele’nin yayınlanması. Bu da görsellerdeki aranıyor. 1) 1782’de Osmanlı ile İspanya aktörlerinden ali fuat cebesoy, Kâzım detayları fark etmeyi zorlaştırıyor. ancak arasında imzalanan ahidnamenin nedeni Karabekir gibi önde gelen komutanların alanındaki en yetkin hocalar tarafından ve içeriği; 2) İstanbul’da kurulan İspanyol komünizmin yüksek mertebesinden denetlenen dergide akademik kaygıların elçiliğinin çalışmaları ve amacı; 3) 1798 bahsetmeleri, Sovyetlerin gözden ön planda olması, bu türden ayrıntıları yılında fransızların Mısır’ı işgal etmesiyle düştüğü 50’li yıllardaki hatıratlara araştırmacının yeni kaynaklara başvur- başlayan krizde İspanya’nın Osmanlı’ya yansımamış, ancak 20’li ve 30’lı yıllarda ma güdüsünü perçinleyici bir unsur ola- karşı tutumu. Her iki dildeki sınırlı sayıda yapılmış gazete röportajlarında kalmış rak görmeyi mümkün kılıyor. arkeolojik arşiv kaynaklarından faydalanarak olması anlamlıdır. yazara göre, İttihatçılık kazılarda keşfedilen bulguların ayrıntılı yazılan kitap, objektif analizler eşliğinde anadolu’da hâlâ çok güçlüdür ve bura- olarak verildiği derginin elimizdeki sa- meraklısını bekliyor. Kitabın hazırlık aşa- daki İslamî Bolşevizm akımının arkasın- yısında antakya Hilton inşaatı sırasında masında feridun emecen, İdris Bostan da gene onlar vardır. prospektif bir bakış bulunan 850 m²'lik dünyanın en büyük ve Kemal Beydilli gibi usta tarihçilerin açısıyla ortaya konulmuş çalışmada, mozaiğinden tutun, Timurlu sanatında de katkılarının olduğu göz önünde Milli Mücadele sürecinde Mustafa Kemal çininin özelliklerinden Urartu uygarlığın- bulundurulduğunda, Osmanlı’nın ve İttihatçıların ittifakının başlangıcı ve daki 4 tekerlekli arabalara, Batlamyus’un komşularıyla olan ilişkilerinin mantığına sonu, Mustafa Kemal’in önder seçilmesi haritalarından faydalanılarak sunulan dair hayli başarılı bir çalışma karşısında ve 1920’li yıllarda anadolu’da baş göste- roma-Çin ilişkilerinden modern kül- olduğumuz şüphesiz. ren Bolşevizm sempatisinin kökenlerine türde Hekate inanışına kadar geniş bir cevap aranmakta. İnkılap Tarihi alanına yelpazede sunulan konular belli bir ilgiyi değerli bir katkı sunan kitap, hak ediyor. Nutuk’taki kimi karanlık me- selelere de ışık tutuyor. XVIII. YÜZYILDA MUSTAFA KEMAL, İTTİHAT ARKEOLOJİ VE SANAT DERGİSİ OSMANLI-İSPANYA İLİŞKİLERİ www.arkeolojisanat.com Hüseyin Serdar Tabakoğlu TERAKKİ VE BOLŞEVİZM Emel Akal, Dergâh Yayınları, 2012 - 147 sayfa, 9 TL İletişim Yayıncılık, 2012 - 439 sayfa, 25,50 TL 118 DERİN TARİH / 2012 NİSAN



Ajanda / Nisan 01 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 KONFERANS OPERA SERGİ SOHBET ANMA SARAYDAN KIZ ÇOK KATMANLI BİR KAÇIRMA REMBRANDT VE YAVUZ SULTAN DOĞUMUNUN 100. KENTİN ÇAĞDAŞLARI SELİM VE MUKADDES YILINDA İSMÂİL BAHÂ MİMARÎSİ: İSTANBUL Yer Ankara Devlet Opera ve Balesi, “KARANLIKLA IŞIĞIN EMANETLERİ SÜRELSAN Ulus, Ankara BULUŞTUĞU YERDE” Konuşmacı: Prof. Dr. Ahmet Tar h: 11-18-21 Nisan Konuşmacı Dursun Gürlek Konuşmacı Dr. Mehmet Emin Eyüce Yer Sakıp Sabancı Müzesi, Yer Kubbealtı Vakfı, Köprülü Meh- Kakan Yer: TCF İstanbul Ofisi, Cumhuriyet Belmonte adlı bir Emirgân, İstanbul met Paşa Medresesi, Çemberlitaş Yer: Kubbealtı Vakfı, Köprülü Meh- Cd. 17/1 Taksim İspanyol soylusunun Tar h: 10 Haziran'a kadar...Tar h: Tar h: 21 Nisan met Paşa Medresesi, Çemberlitaş Tar h: 11 Nisan sevgilisi Konstanze 11 Nisan Saat 16:00 Tar h: 28 Nisan Saat: 16:30 ve onun hizmetkârı Saat: 16:30 Saat: 16:00 Blonde, Selim Yavuz Sultan Selim’in İstanbul’un gözle Paşa’nın Akdeniz 2012 yılı, Hollanda Mısır’ı fethiyle 13 yıl önce aramızdan görünenin ötesinde kıyılarındaki ile Türkiye arasındaki Osmanlı’ya geçen, ayrılan Klasik Türk asırların döşediği sarayında tutsaktır. diplomatik ilişkilerin Hz. Muhammed Müziği sanatçısı bir mimarisi Belmonte, uşağı 400. yıl dönümü. (s.a.s.) ve bazı din İsmâil Bahâ Sürelsan daha var. Çok Pedrillo ile birlikte Kutlamalar dahilin- büyüklerine ait doğumunun 100. katmanlı, derinlere sevgilisini Paşa’nın de Sabancı Müzesi kıymetli eşyalardan yılında anılıyor. indikçe çeşitlenen, harem bekçisi 10 Haziran’a kadar oluşan kutsal Mühendis renklenen bir Osmin’in elinden harika bir sergiye emanetler paha olmasına rağmen mimari. Bahçeşehir kurtarmak ister ev sahipliği yapıyor. biçilemeyecek biricik bilimsel yayınları, Üniversitesi Mimarlık ve serüven başlar. Rijskmuseum ile değerlerimiz. Hırka-i konferansları Fakültesi dekanı Prof. 1782 yılında, dünyanın önde gelen Saadet, Sancak-ı Şerif, ve eğitimciliği Dr. Ahmet Eyüce bu Mozart’ı kariyerinin özel koleksiyonlarına Nakş-ı Kadem-i Şerif yanında 100’ü katmanlar arasında doruk noktasına ait eserler Türkiye’de (Hz. Muhammed’in aşkın unutulmaz bir geziye çıkarıyor ulaştıran bu operada ilk kez sanatsever- ayak izi olan taş) bestesiyle de Türk bizi. İstanbul’un Osmanlı’ya dair lerle buluşacak. ve daha niceleri… müziğine hizmet gizli panoramasını, çeşitli mizansenler, Türk ve Hollanda Dursun Gürlek’in eden Sürelsan’ı örtülü manzarasını Mozart’ın özgün hükümetlerinin incelikli üslubuyla, genç kuşaklara keşfetmek için harika tarzıyla da birleşince diplomatik sponsorlu- Yavuz dönemi tanıtmak ve eserlerini bir fırsat! Katılmak benzersiz bir tarihi ğunu üstlendiği sergi, referans alınarak yaşatmak amacıyla isteyenlerin yolculuk vaat ediyor. Türkiye’de faaliyet kutsal emanetlerin gerçekleştirilen istanbul@ gösteren önemli bu toprakları programda bir ilim turkishculture.org Hollandalı şirketlerin şereflendiriş serüveni, ve sanat adamının adresine mail desteğiyle gerçekle- işitmediğimiz özgün portresi atmaları gerekiyor. şiyor. Rembrandt’ın özellikleri ve bekliyor bizi. yanı sıra Hollanda bugünümüze resminin en önemli katkıları tarih isimlerinin bulundu- meraklılarını ğu 59 sanatçıya ait bekliyor. Emanete 73 tablo, 19 desen ve sadakat gerek 18 obje olmak üzere diyenler için… toplam 110 eserin görülebileceği bu ser- giyi, ayağınıza kadar gelmişken kaçırma- yın deriz. 120 DERİN TARİH / 2012 NİSAN



Ajanda / Nisan DVD \\ İHSAN KABİL yapım, kısa bir süre sonra 20 yıl geriye gider. Ve Temu- Babasını kaybettikten sonra Temuçin, metruk çin (Cengiz Han), 9 yaşındaki haliyle çıkar karşımıza. bir ibadet yerinde Tengri’ye (Tanrı’ya) dua eder. BOZKIRDA BİR KAĞAN: Moğol geleneklerine göre evlenme çağında olan O esnada, Türklerin varoluş efsanesinin tarihî CENGİZHAN çocuk, babasıyla birlikte bir topluluğa eş seçmeye simgesi Bozkurt beliriverir. Belgesel, bu inanç gider. Bu sırada babasının ölümüne yol açacak imgesinden asla beri durmaz; sonuna dek onu DVD: Cengiz Han-Mongol, 120 dakika gelişmelerle kaderinin ayak izlerini belirginleştirdiği Cengiz kanunlarının kaynağı olarak referans gösterir. Yönetmen: Sergey Bodrov-Arif Aliyev bir patikada bulur kendini. Bundan sonrası tarihin kâh Temuçin’in çocuk yaşta Camuka’yla kan kardeş zorba, kâh merhametli çizgisinin tezahürleri şeklinde olması fakat sonrasında can pahasına karşı karşıya 2007 yapımı Cengiz Han, tarihsel gerçeklerle harman- gelişecektir. gelmeleri filmin kurmacayla karışık boyutunun lanmış, daha çok sinema sanatının kurmacaya dönük temsili olarak öne çıkar. hayali canlandırmalarından biri olarak karşımıza çıkı- yor. Tarihî olguları, sinemanın tılsımlı değneğiyle eğip Ateş Atı, Kızıl Ejder, Kızıl Kaplan olarak bükmekte sakınca görmeyen bir yapım. Rus asıllı isimlendirilen yıllar geçtikçe, basit gibi görünse de yönetmen Sergey Bodrov’u, Çeçen dramı üzerine en destansı, bir o kadar da vahşi biçimde akar zaman. iyi filmlerden biri olan 1996 yapımı Kafka s Mahkûmu Temuçin, devlet kurma güdüsüyle Moğol boylarını ile tanıyoruz. Cengiz Han ise Kazakistan’ın, bölgenin tek sancak altında toplar. Büyük bir devletin efsanevî tarihi üzerine yaptırdığı büyük bütçeli eserlerden biri. hükümdarı olarak tarihe adını yazar böylece. Rus-Kazak-Moğol-Alman ortak yapımı belgesel, Kaynaklarda Cengiz Han-Mongol üçlemesinin Rusya Bilimler Akademisi üyesi üç uzmanın ilki olarak gösterilen belgesel, özgün kamera danışmanlığında kotarılmış. Gerek bütçe planlaması, kullanımı, çarpışma sahnelerinin sıra dışı gerekse akademik temellendirilme bakımından titiz koreografisi, irkiltici ve çarpıcı atmosferiyle Orta ve profesyonel bir ekip çalışmasının ürünü. Senaryo, Asya sinemasının önemli yapımlarından biri olarak Bodrov’la beraber Arif Aliyev tarafından yazılmış. literatürde yerini almıştır. Orta Asya toplumlarının 12 hayvanlı takvimindeki Sizin de arşivinizde yerini alması gereken bir Kara Sıçan yılında (1192), Cengiz’in Han olmadan yapım olduğunu sözlerimize ekleyelim. evvel esir tutulduğu Tangut Krallığı’nda başlayan » Mustafa Cambaz arşivi HİZMET İNTERNET TV TUR REHBERİ SANAL MÜZE GÜNCEL TARİH PROGRAMI TARİHÎ YARIMADA GEZİLERİNİZDE WWW.WGA.HU TARİH ATLASI TELEFONDAN REHBER HİZMETİ 11-19. yüzyıl Avrupa resim ve heykeline dair zengin bir Sunucu Mustafa Armağan-Erkam Tufan Aytav Yayın Günü Perşembe Fatih Camii önündesiniz. Hakkında herhangi bir sanal müze ve veri tabanı olan The Web Gallery of Art Yayın Süres 90’ Yayın Saat 22:15 Kategor s Tarih okuma yapmadan alelacele çıkmışsınız evden. Fatih ile dünyanın sanatı parmaklarınızın ucunda! Romanesk, e-ma l [email protected] Belediyesi sesinizi duymuş ve tarihî yarımadayla Gotik, Rönesans, Barok, Romantik ve Neo-klasik sanata ilgili bilgiye, eserlerin yanındayken ulaşabileceğiniz ait resim ve heykelleri www.wga.hu adresinden Tarih okurunun, içinden geçtiğimiz büyük dönüşüm bir sistem geliştirmiş. Farklı dillerde hazırlanmış bu ziyaret edilebilirsiniz. Üstelik ücretsiz ve zahmetsiz! sürecinde sık sık kendisine yönelttiği “Biz kimiz?” bilgilere ister telefonla, isterseniz internet üzerinden Sanal turlarla istediğiniz döneme ait resim ve heykele sorusuna cevap arayan bir program Tarih Atlası. Adı ulaşabiliyorsunuz. Nasıl mı? Öncelikle eserlerin önünde ulaşmak, koltuğunuza kurulup yapıtı enine boyuna üstünde, tarih coğrafyasında yolunu kaybedenlere yer alan levhayı bulmanız gerekiyor. Sesli Rehber için incelemek mümkün. Eserin ve sanatçının sanatsal ve ayrıntılı bir atlas sunuyor. Mustafa Armağan ve Erkam eserin yanındayken 444 ANIT (444 2648) nolu telefonu tarihi önemine, ait oldukları ülkenin o dönemdeki Tufan Aytav baş başa vererek güncelin içinden tarihin arıyorsunuz. Karşınıza ilk önce dil seçimi geliyor. coğrafi ve siyasi özelliklerine dair bilgiler de saniyeler saklı bahçelerine doğru bir pencere açıyorlar. Oradan Tercihinizi yaptıktan sonra levhada yazılı 3 basamaklı içinde ayağınıza geliyor. Site, posta kartı uygulamasıyla bazen uzakları gözlemliyorlar, bazen de çok yakında kodu girip # tuşuna basıyorsunuz. Şimdi kulaklarınızı sevdiklerinize harika bir tabloyu özel bir mesaj eşliğinde olup gözümüzden kaçıverenlere kulak kesiliyorlar. Tarih dört açın. Eserle ilgili bilgi anlatılmaya başlandı bile! Bu e-posta ile gönderme şansı veriyor. Daha ne olsun! Atlası’nda dolabın dip köşesine itelediğimiz, görmezden yapacağınız görüşme cep telefonu operatörünüzden Hemen gezin görün deriz. geldiğimiz, kimi zaman da sırf canımız öyle istiyor diye aynı operatör dahilindeki bir başka aboneyi arama üzerine basıp geçtiğimiz tarihî mevhumlar ve olaylar, karşılığı kadar ücretlendiriliyor. Ayrıntılı bilgi için objektif ve samimi bir atmosferde ele alınıyor. Kimi www.tarihsesleniyor.com adresini ziyaret edebilirsiniz. zaman zıt fikirler çarpışıyor, kimi zaman da müşterek Bildirmesi bizden, gezip dinlemesi sizden! paydalarda birleşiliyor. Ama ne olursa olsun, tarih hep başköşede oturuyor. Geçmişin pin kodlarını çözmek, tarihimizin kimlik kartını okumak istiyorsanız, perşembe akşamları tvnet’le randevunuz var! 122 DERİN TARİH / 2012 NİSAN

HERKES SUSSA DA BİZ GERÇEKLERİ SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ!

Maziye Bir Nazar tarİh derGİCİlİĞİmİzİn 102 yıllık maCerası Tarih dergiciliğimiz toplumdaki siyasî ve kültürel dönüşümlere paralel olarak yol aldı. E. MElEK CEVaHİroĞlu ÖMÜr [email protected] E skiden tarihi yazmanın zorunlu 1922 yılları arasında Tarih-i Osmani Encümeni olduğu zamanlar vardı. Heredotus, Mecmuası’yla eşzamanlı yayınlandı. Yazılarının Polybus, Sima Qian, Taberi, Neşri, tamamı Ali Emiri Efendi tarafından kaleme alı- Evliya Çelebi ve daha niceleri bu nan derginin kapanmasının ardından 25 yıl bo- zorunluluğu üstlenmişlerdi. Buna yunca göreceli bir boşluk yaşandı. Ta ki, 1941 yılında Maarif Vekâleti tarafından yayınlanan ve mukabil tarihi okumanın da çeşitli akademik mahiyetteki yazıları ile öne çıkan Ta- rih Vesikaları adlı derginin çıkmasına kadar… formları oldu zaman içerisinde ve tarih dergileri Onu 1943-45 yılları arasında yayınlanan Tarihten Sesler izledi ve popüler tarih dergilerinin ilk ör- bu okumanın yaygın ve süreli olmasını sağladı. neği oldu. Bu dergiler okuyucuyu eğittiği gibi eğlendirdi, bir Erken Cumhuriyet Dönemi’nde ortaya çıkan uluslaşma ve sekülerleşme paradigmalarının tarih bilincinin oluşmasına ön ayak oldu, ekse- resmî tarih yazımı üzerinde belirleyici olduğunu biliyoruz. Üstelik irredantist ve militarist algı iki riyetle de tarih okumalarını renklendirdi. Türki- dünya savaşı arasındaki dönemde ırkçı araştırma- ların çoğalmasına zemin hazırlayarak çok sesli ye’deki süreli tarih yayıncılığının başlangıcı olan tarih yazıcılığının oluşmasını engelledi. Ancak bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildi, zira o 1910 yılından günümüze kimi uzun, kimi kısa so- yıllarda birçok ülkede tarih yazımı benzer baskı- lara maruz kaldı. Öte yandan savaş döneminde luklu kalan dergilerin 102 yıllık serüvenini sizin yaşanan maddi zorlukların kroniklerin ve arşiv malzemelerinin incelenip yayınlanmasını zor- için derledik. laştırmasının tarih dergiciliğinde neden olduğu nispi sessizlik, 1950 sonrasında devletin resmî Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası 1910- tarih söylemiyle uyumlu tarih yazımlarını teşvik etmesine kadar sürdü. 1931 yılları arasında neşrolunan akademik bir Bu sessizlik döneminde seçkin tarihçiler, araş- dergi niteliğindeydi. Harcamaları padişah tara- tırmalarını bazı dergilerde (Türk Yurdu, Resimli Şark, Yedigün, Fikir Hareketleri, Mülkiye…) ya- fından karşılanan dergi, Osmanlı tarihini yaza- bilmek için her türlü vasıtayı kullanabilme ve arşivlerde inceleme yapma yetkisine sahipti. Yine de Avrupa kıstaslarından haylice uzak olan dergi özellikle referans ve dipnot konusunda takipçile- rini tatmin etmekten uzak kaldı. Cumhuriyet’in ilanından sonra Belleten ismiyle yayın hayatına devam eden dergi için, Mustafa Kemal’in Fransız- ca “Bülten” kelimesini bir kâğıda yazdığı ve yanı- na Türkçe karşılığı olarak “Belleten” kelimesini yazarak derginin ismini belirlediği anlatılır. Osmanlı Tarih ve Edebiyat Mecmuası 1918 ile İlK TarİH DErGİMİz TarİHTEN SESlEr rESİMlİ TarİH HaYaT TarİH 20. yüzyılın ilk tarih Fahrettin Sertelli’nin MECMuaSı MECMuaSı kurduğu dergi 1950–1956 yıllarında Şevket Rado’nun dergisi olan Tarih-i 1943–1945 yıllarında Server İskit sahipliğinde en Osmanî Encümeni 25 sayı yayınlandı. yönetiminde çıktı. uzun ömürlü tarih dergilerinden biri oldu. Mecmuası 21 yıl boyunca 101 sayı basıldı. 124 DERİN TARİH / 2012 NİSAN

yınlama şansını yakalamışlardır. Daha çok kişisel Dün ve Bugün dergisinde 1950 sonrasında gayretlerle çıkan bu dergiler arasında Mülkiye Türkiye’nin yakın tarihine yönelik olarak yaşa- Dergisi’nin “kitap eleştirisi” bölümü, dergilere nan yaygın sorgulama ve eleştirme furyasından “kitabiyat” bölümünü kazandırdı. Gene bu dö- İstiklal Mahkemeleri de payını almıştır. Bu dö- nemde, özellikle de Halk Evleri tarafından ya- nemde Tarih Sesleniyor isimli dergi 17 Haziran yınlanan dergiler Türkiye’nin hem tarih, hem de 1950’de yayın hayatına başlarken, 1960-1980 dö- kültür hayatına tesir etmiştir. Anadolu Halk Ev- neminde yayınlanan Tarih-Coğrafya Dünyası, 20. leri dergileri 40 sayıyı bulan fasiküller çıkarmış, Yüzyıl Tarihi ve Hürriyet Yayın Grubu’ndan çıkan Konya dergisi kusursuzluğuyla dikkat çekmiştir. Yıllar Boyu Tarih dergileri de zikredilmeye değer. Ankara’da çıkan Ülkü Dergisi Fuat Köprülü’nün müdür olmasıyla altın yıllarını yaşamış, 3 cilt çı- 80’li yıllara gelindiğinde 1984’te Mete kabilen Çorumlular Dergisi ise kâğıt sıkıntısının Tunçay’ın yönetiminde yayına başlayan Tarih ve yaşandığı zamanlarda kareli metot kâğıdına bası- Toplum dergisi, alanında öncü olmayı başarmış larak da olsa okuyucusundan kopmamıştır. bir araştırma dergisi olarak öne çıkar. İlk sayıla- rında Türkiye ve Türk tarihine öncelik verilece- 1950’de yayın hayatına başlayan Resimli Tarih ği belirtilerek özellikle de tarih yayıncılığının Mecmuası, tercüme eserlerden duyulan bıkkınlı- muhafazakâr zümrenin tekelinden çıkarılacağı ğa son verip kendi tarihini kendi gözüyle yazmak iddia edilmiş, bunda da başarı kaydedilmiştir. Ay- gayesindeki kişileri bir araya getirmiş ve 1956’ya rıca yazarların diledikleri dili kullanmakta özgür kadar 84 sayı çıkmıştır. bırakılacakları hassaten vurgulanarak bu husus yayın politikasına dahil edilmiştir. 2003’te ka- Tarih Hazinesi ise 15 Kasım 1950 tarihinde 15 panan dergi, 2005 yılında Tarih ve Toplum-Yeni günde bir yayınlanmak üzere yayın hayatına mer- Yaklaşımlar adıyla ve farklı bir format ve içerikle haba demiştir. Örselenmiş Türk tarihini diriltmek yayın hayatına geri dönmüştür. ve Türklüğün ayrılmaz bir parçası olan İslamlık ile harmanlanmış tarihine ayna tutmaktı amacı. 1987’den itibaren kesintisiz olarak çıkmaya devam eden Türk Dünyası Tarih Kültür dergisi, 1950 Nisan'nında yayına başlayan Tarih Dün- Tarih ve Medeniyet, Albüm ve Popüler Tarih 2007 yası, tek gayesini gizli kalmış hakikatleri Türk ka- yılına kadar yayın hayatına devam eden dergiler muoyuna sunmak şeklinde belirtti. Misyonu tari- arasındadır. Toplumsal Tarih ile Tarih ve Düşünce hi sevdirmek ve anlatmak olan bu dergi, ihtisası dergileri sırasıyla 1994 ve 1999 yıllarında yayın tarih olan kaliteli isimlerin yazılarına yer vererek dünyasına giriş yaptılar. Tarihçi ve sosyologların farklılığını ortaya koydu. buluşma platformu olarak tanımlanan Toplumsal Tarih, akademik çalışmalara ağırlık vererek yayın 1956 yılında haftalık olarak başlayan, Şubat hayatına devam etmektedir. 2008’den itibaren 1965’ten itibaren de aylık olarak yayınlanan Ha- yayınlanmakta olan Yedikıta, NTV Tarih ve Atlas yat Tarih Mecmuası’nın amacı, tarihi halka du- Tarih ise popüler tarih dergileri olarak okuyucu yurmaktı. “Tarih okumak insanın ömrünü geriye ile buluşmaktadırlar. doğru uzatır” mottosuyla, tarih okuma zevkini ve sevgisini aşılamak, ortak bir mazi bilinci oluş- Bugün tarih kitaplar, sempozyumlar, paneller turmak üzere yayınlanan derginin tirajı zaman ve sergiler üzerinden geniş kitlelere aktarılmak- zaman 100 bini aştı. O zamana kadar çıkan popü- tadır. Derin Tarih dergisi ise tarihi anlatmak ve ler tarih dergilerinin en iyi örneğini sunan Hayat sevdirmenin yanında, tarihin mühürlü kapılarını Tarih Mecmuası, karikatür ve tarih bilmecesi bö- yeniden ve derinden aralamanın imkânlarını ara- lümleriyle okuyucuyu farklı ve eğlenceli bir oku- mak üzere okurların karşısındadır! ma modeliyle buluşturdu. TarİH SESlENİYor DÜN ve buGÜN YENİ TarİH DÜNYaSı TarİH HazİNESİ TarİH ve TopluM YEDİKıTa Cemal Kutay Feridun Kandemir Niyazi Ahmet Sahibi İbrahim 1984–2003 2008 yılından tarafındanTarih Ordu’ya ve Eşref Ekicigil Banoğlu Hakkı Konyalı. yıllarında itibaren belge Sesleniyor’un devamı yönetiminde çıkan yönetiminde toplam Sadece 17 sayı Mete Tunçay ağırlıklı bir yayın niteliğinde çıkarılan haftalık siyasî 38 sayı yayınlandı. çıkabildi. önderliğinde aylık politikasıyla tarih dergisi. olarak yayınlandı. çıkmaktadır. haftalık dergi. 2012 NİSAN / DERİN TARİH 125

Çizgisel Tarih » Hasan Aycın 126 DERİN TARİH / 2012 NİSAN



Ödüllü Tarih Bulmacası e-mail:[email protected] SOLDAN SAĞA: 1234567 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1- Resimdeki Türk general 1 bakan kalfaya şehzadenin hitap ve siyasetçisi. 2- Osmanlı şekli - Edebiyatçılar, yazarlar - Kamer - Slovenya’nın internet sarayında beyaz hadımağa- 2 ülke kodu. 14- ’(…) Alayı’ [Tera- larına verilen ad - 22 Ocak vih namazından sonra Hazret-i Peygamber’in türbesinde yapılan 1517’de Kahire yakınla- 3 bir tören] - İngilizcede ’Buz’- “Bo- rında Osmanlı ordusu- zuldu yolcular yollarda kaldı / (…) erkân gitti dillerde kaldı” [Pir nun zaferiyle sonuçlanan 4 Sultan Abdal] - “(…) olsun dillerin meydan savaşı - I. Dünya söyleme yâda / Garip bülbül gibi ah u zar etme” [Âşık Veysel] - “De- Savaşı’nda ABD piyadele- 5 diler ki yârini (…) iller almış / rine verilen ad - “Yaz ba- Kadir Mevlam nasib eyle ölümü” [Karacaoğlan]. 15- Kırım Savaşı/ har ayında bir (...) verdiler 6 nda Osmanlı, Fransa ve İngiltere / Yandım gittim ala karlı ittifakı anısına 1854’te bastırılan madalyanın adı. dağ iken” [Karacaoğlan]. 7 YUKARIDAN AŞAĞIYA 3- Matematikte sabit bir 1- Osmanlılarda yönetim ve as- kerlik görevlerine eleman ye- sayı - Seciye, karakter - Yu- 8 tiştirmek için kurulan sistemin nan mitolojisinde akarsu adı. 2- 15 Mayıs 1954-31 Aralık 1967 tarihlerinde çıkan ilk haf- perilerinden biri - “Muini 9 talık haber-siyaset dergimiz - Yo- zalimin dünyada erbab-ı ruba mitolojisinde kehanet ve fal orişası - ’Prenses (…)’ [Müfid denaettir / Köpektir (…) 10 Ekdal’ın eseri] - Mısır mitoloji- alan sayyad-ı bi-insafa sinde gökyüzü tanrıçası. 3- Gü- ney Afrika Cumhuriyeti internet hizmetten” [N. Kemal]. kodu - Kölelere verilen azat bel- gesi - Malta’nın internet kodu. 114- Sıcaklıkla ilgili, termik 4- Yavaş akan su - Perslerde il yöneticisi, vali. 5- Yılan - 1501- - Efsaneye göre Büyük 12 1736 yıllarında Azerbaycan, İran, Okyanus’ta Avustralya’nın Ermenistan, Irak, Afganistan, 2 katı büyüklüğündeki 13 kıta - ’(…) Akkuş’ [Koçgiri adlı tarihi romanının ya- 14zarı] - Öğretici veya edebî eserde işlenen konu - Su. 5- ’(…) Nesimi’ [14. yüz- 15 yılda yaşamış Hurufi şai- ri] - Yunan mitolojisinde Zeus’un haline acıyıp Türkmenistan ve Türkiye’nin do- çen onbaşı]. 15- “İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni (…) et / Ha böyle Manisa Spil Dağı eteklerinde taş ğusunda varlığını sürdürmüş bir mihnet ile geçsün mi rûzigârum” [Fuzûlî] - 4 Nisan 1949’da Was- haline getirdiği Tantalos’un kızı devlet – Akdeniz’de hapishanesiy- hington Antlaşmasıyla kurulan le ünlü, küçük bir ada. 6- Yapılan savunma örgütü - Ermin, kakım. - ’Bab-ı (…)’ [Osmanlı Devleti’nde iş, fiil - Nikaragua’nın internet 16- Delfi’de Apollon tapınağını kodu - Asma kütüğü. 7- Sanat - yapan ünlü mimar - ’(…) Devri’ Sadrazamlık binasına ya da Os- 1856-1864 yıllarında Katolik azizi [Osmanlı’da 1718-1730 dönemi]. 17- Hinduizm’in tanrılarından manlı hükümetine verilen ad]. Subriana’nın ziyaretine dayandı- biri - “…alın terim / Var evrende; 6- Hazret-i Vahidiyye ve Hazret-i rılan ’Balık Yağmuru Festivali’nin öz, (…) diye ayıramam ki” [A. Mu- hip Dranas]. 18- “Önündeki masa Uluhiyye’den ibaret olup ruh ma- yapıldığı Honduras’ın Yoro benim / Elindeki (…) benim / Ça- nak çömlek kâse benim / Daha kamının son mertebesine verilen bölgesinde bir yerleşim birimi daha nelerim var” [Âşık Garip] - ’(…) Boynakski’ [1890-1919 yıl- - Güzel koku - Şaşkınlık belirtir. tasavvuf tabiri - Mescid-i Aksa’nın 19- Aldatma işi, hile - ’(…) Hanım’ bulunduğu şehir. 7- İsveç’te 21 larında yaşamış Dağıstanlı şair]. [Necati Cumalı’nın eseri] - ana 8- Osmanlı’da Roma’ya verilen öge, temel. 20- Servet-i Fünûn ilin her biri - 20 bin yıl önce yer- ad - “Memleketim, memleketim, dergisi etrafında toplanan sanat- çıların edebî hareketi. leşime açıldığı bilinen ABD eya- memleketim / ne kasketim kaldı leti. 8- Türk mitolojisine göre, Bulmacanın çözümünü kimlik, senin (…) işi /” [Nazım Hikmet]. adres ve telefon bilgileriyle dergi- efsanevi dişi kurdun doğurduğu 9- ’(...) Ağnam’ [Osmanlı’da koyun mize ulaştıranlar arasında çekile- ve keçiden alınan vergi] - Müzikal cek kura ile 5 okurumuza Mustafa 10 erkek çocuktan biri- Tavlada armağan imzalı Kızıl pençe adlı ses dizilerinde mi ile sol arasın- kitabı hediye ediyoruz. bir sayı - İtalya’nın internet ülke daki ses - ’(…) Kavmi’ [Kur’an’da adres: Derin Tarih Dergisi – yeni kodu. 9- “Kıyâmetler koparmak Doğan Mah. Kızılay Sok. No:39 adı geçen eski bir Arap kabilesi]. Bayrampaşa-İstanbul neydi ey bülbül, nedir derdin? 10- 12.-13. yüzyıllarda Avrupa’da e-mail: [email protected] bir dans şarkısı - “Sen ey kutsal çi- / O zümrüd tahta kondun, bir çek, sen de gidip çöllerin / Engin (…) saltanat kurdun” [M. Akif] - Genişlik - ’Yitik Kentin Kırk (…)’ gökleri altında serpilip (…)!” [V. Hugo]. 11- Kedi, köpek yavrusu - [Kozmas Politis’in İzmir’i anlattı- Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan son- ğı kitap]. 10- Mesaj - Tibet öküzü ra Mısır valilerine verilen unvan. 12- Eklem bacaklıların ve kabuk- - ’(…) Mahal’ [Hindistan’ın Agra luların örteneğini oluşturan mad- şehrindeki anıt türbe]. 11- Nazi de - Arapçada ’Ben’. 13- Sahip, malik - Eski Mısır’da başkent. 14- askerî polis örgütü [kısaltma] - Reunion’un internet kodu - Aç karşıtı - ’(... ...) Onbaşı’ [Çanakkale ’(…) Palme’ [1927-86 yıllarında cephesinde çarpışan ve 275 kilo- yaşamış İsveçli siyasetçi ve devlet luk mermiyi sırtlayarak tarihe ge- adamı] - Anadolu’da uygarlıkla- rından biri - Bir soru eki. 12- MÖ 1792-1750 yıllarında hüküm sür- müş, kanunlarıyla ünlü Babil kra- lı - Bir tür omuz atkısı - Yadlama. 13- Hayvanlara vurulan damga - Osmanlı sarayında padişahtan hamile kalan ikbalin hizmetine 128 DERİN TARİH / 2012 NİSAN





:PMDVMVÒB %JZBMPH%FSHJDJMJL\"EÐOB ÑNUJZB[4BIJCJ #BÎMBSLFO .VTUBGB\"MCBZSBL Genç arkadaşım, :BZÐO:¿OFUNFOJ Haydi! Bugünden tezi yok çıkıyoruz yola. .VTUBGB\"SNBÒBO Tarihin en heyecanlı, en şaşırtıcı, hayranlık uyandırıcı, bazen hüzünlü bazen komik :BZÐOB)B[ÐSMBZBO olaylarını, insanlarını; savaşları, barışları, -BDJWFSU:BZÐODÐMÐL buluşları, yarışları beraber keşfedeceğiz. 4BOWF5JD-UEÏUJ Geçmişi iyi tanıyıp anlayabilirsek birlikte yepyeni rotalar belirleyeceğiz kendimize… :B[ÐÑÎMFSJ.ÄEÄSÄ Kimi zaman Kanuni Sultan Süleyman olacak 4F±LJO.VWBGGBL rehberimiz, kimi zaman Piri Reis, bazen de Thomas Edison… (FOFM,PPSEJOBU¿S Gelelim ilk sayımızda neler olduğuna… )ÄNB,BMFOEFS Robot Galat, okuduğu kitaplarda dikkatini çeken bilgileri sana anlatacak. Fakat dikkat &EJU¿SMFS et, henüz çözemediğimiz bir sorun nedeniyle 5BSJI$FUWFMJ zaman zaman devreleri karışıyor ve yanlış (¿LEFOJ[#BUV bilgi veriyor. Bunları tespit etmeni bekliyoruz §±ÄODÄ4JUUJOTFOF senden. Tarihte Bu Ay sayfalarında, acar ,BULÐEB#VMVOBOMBS muhabirimiz geçmişte tam da bu ay neler %VZHV,B±BSBOPÒMV yaşandığını aktaracak. Müzeskop’ta ise Anadolu Medeniyetleri .FUJO¡[EBNBSMBS Müzesini gezme fırsatı yakalayacaksın. .VTUBGB\"GÎJO(ÄSMFS Ayrıca, Çizgi Roman sayfalarında Gül Baba’nın ricasıyla yapılan “Galata Sarayı”nın ÏFGBBUUJO%FOJ[ ilginç hikâyesini okuyacak; Kim Neyi Buldu?, Nereden Nereye Keşifler, Ben ,BQBL3FTNJ Kimim? sayfalarıyla genel kültürünü &SFO%FEFMFSPÒMV geliştireceksin. Biraz eğlenip kendini sınaman için bulmaca sayfaları da hazırladık… 4BOBU:¿OFUNFOJ Şimdilik bizden bu kadar. (ÄOH¿S(FMNJÎHF±NJÎ Geçmişin ışığıyla geleceği aydınlatmak da artık senin işin! (SBGJL5BTBSÐN ;ÄNSÄEÄ\"OLB ѱ.J[BOQBK 'J5BSJIJ 3FLMBN.ÄEÄSÄ 4FZSÄ4FGFS Adres :FOJEPÒBONBI,Ð[ÐMBZTL /P#BZSBNQBÎBÑTUBOCVM 5FM #BTÐN:FSJ ÑIMBT(B[FUFDJMJL\"Ï :FOJCPTOBÑTUBOCVM  ÑMFUJÎJN HFDNJTJOCVZVTV!HNBJMDPN :BZÐNMBOBOZB[ÐMBSÐOTPSVNMVMVÒVZB[BSMBSÐOBBJUUJS

.FSIBCB\"SLBEBÎMBS UGuklarÐO 4ulUaOÐ 3obot Galat, tarihçi-ya- FaUiI 4ulUaO MeINed zar Mustafa Armağan’ın Ufukların Sultanı adlı kitabını okuyup dikkatini çeken bilgileri not almaya çalışmış. Fakat bunu yaparken her maddede bir bilgiyi yanlış aktarmış. Bu yanlış bilgileri bulup düzeltebilir misin? 'BUJI4VMUBO.FINFUCJS ÄZFMFSJOFH¿OEFSNJÎWFJODF- HÄO)PDB[BEFWF\"MJ5ÃTJ MFNFTPOVDVOEBZBSÐÎNBZÐ BEMÐCJMHJOMFSJOBSBTÐOEB )PDB[BEFLB[BONÐÎ\"ODBL (B[BM¸WFÑCO3ÄÎEBEMÐ 'BUJI CJMJNBEBNMBSÐOÐO CJMHJOMFSJOFTFSMFSJOJ H¿OMÄOÄBMNBLJ±JO LBSÎÐMBÎUÐSÐQEFÒFS- LB[BOBOBWFSNFZJ MFOEJSNFZBSÐÎNBTÐB±NÐÎ WBEFUUJÒJBL±F )PDB[BEFBZEB  ¿EÄMÄIFSJLJTJOFEF 5ÃT¸JTFBZEB±B- CBÒÐÎMBNÐÎ,B[BOBOÐO MÐÎNBTÐOÐCJUJSNJÎ ¿EÄMÄOFEF±PLEFÒFSMJCJS 4VMUBO'BUJI  .FSDFEFTFLMFNJÎ ±BMÐÎNBMBSÐKÄSJ

3FTTBN#FMMJOJ 'BUJIkJO RABdKIüLTGzAIeoRmLBEMlbtIRaoLeÐIGdàátbBIdYiGáUl\"eIiaáLrdYUUlAmaeáPYNtáAibLshÐNiiàrenLáÐr?àá IBUÐSBTÐOÐUBSJIUFLJFO NFÎIVSSFTJNMFSEFOPMBO 3 'BUJIUBCMPTVZMBZBÎBU- UÐ#FMMJOJkOJOBOBWBUBOÐ \"WVTUSBMZBkZEÐ 0TNBOMÐ%FWMFUJkOJOJML CBÎLFOUJÑTUBOCVMkEVS ÑTUBOCVM .BZÐT UBSJIJOEF'BUJI4VMUBO .FINFUWFPSEVTV UBSBGÐOEBOGFUIF- EJMEJ ÑTUBOCVMLVÎBU- NBTÐOEB'BUJI4VMUBO .FINFU HFNJMFSJIBWBEBO V±VSEV 'BUJI4VMUBO.FINFUkJO CBCBTÐ7.VSBUkUÐS 4VMUBO'BUJI 3VNFMJ )JTBSÐkOГBOBLLBMF#PÒB[Ð LÐZÐTÐOBZBQUÐSNÐÎUÐS



Ya[aO ve “i[eO: MusUaGa AGÎiO GÄrler



7

?#FO,JNJN ÏFGBBUUJO%FOJ[5BSJI¡ÒSFUNFOJ &ÒJUJN:ÐMMBSÐN artık benim için tıp alanına yönelme vakti gelmişti. Bir müddet hocalarımdan ders 9 80 yılında aldıktan sonra kendi okuma ve araştırma- İslam dün- larıma başladım. 16-17 yaşlarına geldi- yasının bilim ğimde, edindiğim bilgi ve tecrübelerden merkezi, dolayı doktorlar beni tıp otoriteliğine layık Türkistan’ın gördüler. Umarım onların bu iltifatlarına görkemli şe- layık olmuşumdur. hirlerinden Buhara’da \"SUÐL#FOEF4BSBZMÐZÐN dünyaya geldim. Bilim 4 amani Devleti hükümdarı Nuh b. dünyası beni Mansur’un ağır bir hastalığa yaka- “Avicenna” ve “fi- lanmış olması bana hem şöhret kapıla- lozofların prensi” rını açmış hem de beni tehlikeli bir yola olarak tanımaktadır. Henüz çok küçük sokmuştu. Zira hükümdar sarayları, yaşlarda Kur-an’ı ezberlememden dolayı imkânlarının bolluğu kadar, entrikala- hocalarımın övgü dolu sözlerine mazhar rın da kol gezdiği gizem ve tehlikelerle oldum. Hocalarım tarafından üstün yete- dolu yerlerdi. Hükümdarın tedavisinde nekli küçük dâhi olarak görüldüğüm için gösterdiğim başarı saray hekimliğine ge- bir yandan dinî bilimleri tahsil ediyor, tirilmemi sağladı. Ancak çok geçmeden diğer taraftan da geometri, aritmetik, fel- 1005 yılında Samani Devleti yıkılınca, sefe ve mantık dersleri alıyordum. ben de doğup büyüdüğüm bu şehirden Üstün başarılar gösterdiğimi düşünen hicret etmek zorunda kaldım. hocam Ebu Abdullah Natili, benim ilim- den başka şeylerle meşgul edilmemem l5ÐCCÐO,BOVOVmOV:B[NBL konusunda babama önemli tavsiyelerde bulunmuş. Artık hocalarımdan aldığım # üyük tıp bilgini Hipokrat’ı gölgede temel eğitimi tamamlayıp kendi kendime bıraktığım şeklindeki iltifata inşallah mantık, matematik, geometri ve astronomi layığımdır. Yüzlerce yıl Avrupa üniver- konularında okumalar yapıyor ve bunları sitelerinde ders kitabı olarak okutulmuş çözümlemeye çalışıyordum. olan “El-Kanun Fi’t-Tıb” yani “Tıbbın Ka- nunu” kitabını yazdığımdan dolayı bana 5ÐQ&ÒJUJNJN layık görülen “tüm zamanların en büyük tıp bilgini” övgüsünü bütün İslam dün- Y alnızca zekâm değil, çalışkanlığım yasının bilim insanları adına kabul edi- ve kendime olan güvenim de ba- yorum. Bu kitapta cerrahlık dâhil tıbbın şarılarımda rol oynadı. Din, felsefe ve bütün alanlarından bahsettim. Avrupa- matematik alanlarında iyi bir donanıma lılar benim ölümümden yüzyıl sonra bu sahip olduğuma kanaat getirdikten sonra kitabı Latinceye çevirmişler.

#FOJNLJTJ)B[JO#JS)JL¬ZF şemesini ve gözyaşı kanallarının ne işe ya- radığını açıkladım, gözün anatomisi üze- D aha sonra gittiğim İsfahan’da yeni rine çalışmalar yaptım. Eserim “Kanun”da aksilikler peşimi bırakmadı. Gazneli tarif ettiğim yaraların sarılma biçiminin hükümdarı Mesut’un İsfahan kuşatmasın- hastanelerde uzun yüzyıllar kullanılmasın- da bütün kütüphanem yağmalandı. Baba- dan dolayı mutluluk duydum. sı Mahmut’tan kurtulmuştum ama nafile; Akıl hastalıkları, hafıza bozukluğu, ol- oğlundan kurtulamadım! Kütüphanemin mayan şeyleri hayal etme ve geri zekâlılık yağmalanması beni çok sarsmıştı. Bu dün- gibi hastalıklarla; bunama, taşkınlık ve yanın meşakkati artık bana çok ağır geli- melankoli gibi hastalıkların sebepleri yordu. Bu dünyadaki yolculuğum 57 ya- üzerine de çalışmayı ihmal etmedim. Ay- şımdayken sona erdi. rıca akıl hastalıklarının meşguliyet, şok, telkin, müzik ve ilaçla tedavisini önerdim. 5ÐQ#JMJNJOF,BULÐMBSÐN Sudaki kokuşmaya yol açan “cinnül ma” adını verdiğim garip 5 ıpta sadece teorisyen olarak kalma- dım, uygulamaya dönük tecrübeler PnkdysanAkyntfeaodaüüaüaaıyetnnrnısrkmlnrnastıdiirımeypstdcıiaoeıdsaankokoğilvTnean“llrledrdaaıkıymdiuprnsrşneıüeumhpaıiçmbk.koaFeüibbar-lşkianıaküeonl--eernp-aşar”d-.keLnOATDvOTEYEOeRÐDKNRLAItIááNeTGDREDDcLáyO6ABLIIrIRÝLÝ-REÝüA1DIÐINIbMNYM~7NIÐeALááEDáETDYláBáeÐEGRAOPIr ELàKáááG-L---Iá de edindim. Tedavilerde gösterdiğim başa- rılar ünümü artırdı. Baş ağrısı için “buz te- meşhur hekim- davisi” yöntemini ilk defa kullanmak bana lerini gösteren duvar resminde bana da nasip oldu. Bu yöntem pratik olduğu için sporcuların ağrılı bölgelerine hâlâ uygu- yer açtıkları için ilgililere teşekkür lanıyormuş. Tüberküloz (verem) hastaları ediyorum. için gül şerbeti hazırladım. Nabız ve nabız Sanırım kim olduğumu anladınız, atışları üzerine de çalışmalar yaptım. Na- hadi söyleyin bakalım, sizce ben bız atışlarının cinsiyete, yaşa, mizaca, uyku kimim? hâline, hamileliğe, psikolojik duruma göre değiştiğini hekimler unutmasın diyorum. Şeker hastalığı konusunda da teşhislerde bulundum, şeker hastalığını idrarın tatlılı- ğından tespit ettim! Göz hastalıkları ile ilgilenmeyi de ihmal edemezdim. Göz adalelerinin gerilip gev- &ÒFSIBUÐSMBZBNBEÐZTBOÐ[  LJNPMEVÒVNTBZGBEB ZB[ÐZPS 9

5BSJIUF#6\": 4PTZBM.#FJMUHJOJMF¡S[¡EÒBSNFBUNSMBFSOJ )BWBEJTJ.B[J (Ä[FMÑOTBO.JNBS4JOBO  Onca deprem, sel, yangın gibi afet- .JSBTÐOEB#J[JEF6OVUNBEÐ lere karşın eserleri dimdik ayakta duran Mimar Sinan, Türkiye tanıtım Y üzlerce eserin tasarımcısı, dün- albümlerinde en fazla eseri kullanı- yaca tanınmış Osmanlı mima- lan kişi unvanına da sahip. Mimar- rı ve inşaat mühendisi Koca Mimar lar mimarı Mimar Sinan’ın bize bir Sinan Ağa, 9 Nisan 1588 tarihinde mirası da yeni eserler üretmek için vefat etti. Gerçek adı Sinaneddin ufuk sahibi olmayı öğrenmektir, ne Yusuf olan Mimar Sinan, I. Süleyman, dersin? II. Selim ve III. Murat dönemlerinde mimarbaşı olarak görev yapmıştı. 6[BZB(JEF(FMF.FLJL Mimar Sinan, 92 cami, 52 mescit, %PLVZBOÑML6[BZ.FLJÒJ 55 medrese, 7 darül-kurra (Kur’an $PMVNCJB'ÐSMBUÐMEÐ okuma yeri), 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köp- M avi küremizi dışarıdan rü, 20 kervansaray, 36 saray, gören ilk uzay mekiği 8 mahzen (depo) (Sakın roketlerle karıştır- ve 48 de hamam olmak üzere tam ma, uzay mekikleri uçağa 373 eser vermişti. benzer.) unvanına sahip Gördüğün gibi, belki Columbia, 12 Nisan 1981 de her gün önünden geçtiğin ya da yaz tarihinde başarıyla fırla- tatilinde içinde fotoğ- tıldı. Columbia, bu ilk raf çektirdiğin tarihî görevinde yörüngede eserlerden birinin tasarımcısının Mimar 54 saat kaldı ve dün- Sinan olma ihtimali ya etrafında 37 tur hayli fazla... attı. Columbia’nın 12 Nisan’da başlayan görevi, 14 Nisan’da sona erdi.

.FDMJT\"±ÐMEÐÏFSJG\"NDB (¿[MÄL,VMMBOBOJML1BEJÎBI #BÎLBOMÐÒB4F±JMEJ 4VMUBO4FMJN5BIUB“ÐLUÐ N Oisan’ın 23’ü hepimizin en iyi bilmiyor ama biz biliyoruz; bildiği tarihlerden biridir. Yavuz Sultan Selim 24 Ni- Ne de olsa tam 92 yıl san 1512 tarihinden önce o gün, Türkiye itibaren sekiz yıl bo- Büyük Millet Meclisinin yunca tahtta kalacak. (TBMM) açılması ile Mısır’ı fethedecek modern Türkiye’nin ve bu sayede hilafet temelleri atılmış oldu. Osmanlı’ya geçecek. Meclis, 23 Nisan Yavuz Sultan Selim 1920 tarihinde Hacı hakkında ilginç bir Bayram Camii’nde bilgi de çok kitap oku- kılınan cuma nama- duğu için gözlük kulla- zının ardından du- nan ilk padişah olması. alar ile faaliyete geçti. Acaba astigmat mıydı Anadolu ve Rumeli yoksa hipermetrop Müdafaa-i Hukuk mu? Sanırım saraydaki Cemiyeti ve Meclis-i Mebusan kimse ona “dört göz” üyelerinden oluşan 324 milletvekili diye takılmamıştır. Sonucu pek ile kurulan Meclis, zorluklar sebe- de iyi olmazdı tabii! Yavuz, iyi bir biyle 115 milletvekili ile açılabildi. okur olmanın yanı sıra bir şair, ku- Meclisin açıldığı gün en yaşlı üye yumcu ve sanatkârdı da! Şiirlerini sıfatıyla başkanlık yapan 75 yaşın- çizgili ve küçük kilidi olan özel daki Sinop Milletvekili Şerif (Arkan) bir deftere değil de muhtemelen Bey, TBMM’nin içte ve dışta bağım- parşömenlere yazmış olduğunu sızlığı gerçekleştirmek için çalışaca- tahmin etmek güç değil. Bir pa- ğını söyledi. TBMM’yi o zaman iki dişah olarak yaptığı mücevherleri önemli görev bekliyordu: Meclisin de Kapalıçarşı’da satması bekle- otoritesini güçlendirmek ve yurdu- nemeyeceğine göre, sevdiklerine muzu işgalcilerden kurtarmak… hediye etmesi çok normal. Kısa- O dönem TBMM TV yoktu ama cası on parmağında on bir marifet olsaydı devletimizin kuruluşun- bir sultan olacak Yavuz Selim... daki gelişmeleri izlemek ne güzel Facebook olsaydı hayran sayısını olurdu değil mi kıymetli seyirciler, düşünemiyorum bile! Padişahım affedersiniz okuyucular! çok yaşa!

?,JNNeyi#VMEV \"HοBSÒÄÐZEPBSTFVMFOL)USBJLEMJFCJVMHMJCMJBJLDBBMUÐMNBS LZJBNQBOOFMBZSJÐCWVFMEPVOMBSÐOJDBUMBSÐOÐ Alessandro Volta Elektrik Dinamosu Samuel Morse Elektrikli Telgraf ThEomdisaosnAlva Charles Brush Michael Faraday %LEKTRIKĀ\"ATARYASÄ Elektrik  ,$aFyOWaBk5:Qi#NMuBalÎuSÎYlaayr ÐvOeTlaB4reÐZrÄGvBeEOlBeri Ampulü 9ELĀ$EÂIRMENIĀILEĀ Elektrik Üretimi

.Ä[FT ,01 “Müze rehberiniz”.FUJO¡[EBNBSMBS4PTZBM#JMHJMFS¡ÒSFUNFOJ #57HuOgMMBUhayöiSnçeatgnürüJiırlamutIkzazrlgretreevileümüuLdssrlıeNkikk,nziyayPanezFolügniodaiDirspra,yrraitÐkigBr0nsaıignislenyau8Nrldılezloekes.nÐa3eemtörrBAOunçn0k,sytiOez-auİanlleöÐ1eye,ynrrasrC[yn7oiüeuıedihe.z…nenlJr0lolkSdmlliibbM0elmaeuubNuorrmls.iei…yyalMvLkÄÄeaubuiezltriinr[iedlMir[iyUeundcFyoaranaüeeraicrrtran.zoalapaAırseGsirpdletyaıanuhrkkian1ersrakal,ıt0diaçknalfşoeaortTlrdüaar…kabQaLnicr’yuır.ınkaelt,iabdOŞMmikiM(ıgçigtn.\"şsYrmaeeüemoaüordOrçedz¡sdniizneuaBeheısieo[nntnvlinEiyemnilaalçiohidriPıdyredayjtaögıbeeiMranekknetVTikişenlnıkzeıeiagnsnek6aımrşıieaM?nnrrsdigFsyÇZaımdlıMeüınebSy.raHarnEraeiaYalğürBbey…eniFaiıgzçrSeiy,)nOöleieMePgnghiksÐrrniLaiü(eiAaı’bsslnsönzMeidÄmnaeBinınüolirhOkdSizdeılmıriainÐzÄiimbetllğr!idiümNiakAeAlbazoireKkienÇÄnlörsuiaakaiaz[ydidldeğakFeoiolddosirlrli.iaal.uk’unrn’,ninun FdgMhmaööerürnüykezehklbemıüeidllkrllileöeoyerronlr,erietkvçsmaesuibninlydleeuhoartnzhaele.zuaarın,irptlkueaeanknspemiçlrçaoleırekşr,ribteisa,ösiknoelüırdlmaeyre,lrerde aA1AöüAzlse9kdıBnnrvlaabBydn9koeermyeaiuoio7ehryağumıdllrmlmdlueabups.ıoyrgnlooyeşaımliieeluomrn’dlzdnısbuzldnrüareiiMiı.ia,ğarenğdMzlaNkbiikeia,ennblleuileaeddmeoudn6mdnsiemrdk8ealüeıöiineiteynnynbüzmdağisrıiddyeiamziisüyçyzmüleaeişeilüencltkınüzneAtvlzüenieaeli…zdeabzevnkrd?ablaeriritüaerröii,suaZMrnai?irMMnşpisoimusyetüıahelüeüna’maznalüçkrzzdireniızeieealgsanmneatmsskinü,kiiedgük.nikotoeaşaAzmlapr.zedeybt’Bir,euaasnu!uyryinılneade müzeyi hiçbir üecdkreaebrttiıölnidrısezimnvEiağezrde.sreanmonüuzenla ziyaret Dmv1iygeet1e9ieiösüsrl9b2reeenez6la1rrrleed8rlislrnemyeeeeiyrrıinrnnlni:ıiıniidlldAnçzımtneiesdannidaerçbaAayiyeayuhdkıernelsgiouiutaıybüelgrndlauarnueiraoşrlülMitnlimldtalumggıunee.’eeniü.sddldlMuimeBzeıerk.ndnunüleZıeeisydztyörkaaiae,eennmirğbbtbcciliuihaeieeşrnnrtimmkebialanisMüülıg,zzüieezyeesi

:GXON(U_[TIG1KÀOLRKX MÖ 2270’ler MÖ1500’ler MÖ600’ler MÖ 320’ler 793 .&$’.’-'’&…Ŀ$! -'$‰  /Ŀ +.0/B  )$& '$&…Ŀ$!' -$) Ņ)/$&0))&…Ŀ$! $&$)\"&’)’'- -&0!B( 0)//*+-&'-’)bir *ł0Ņ& )$5L ) $/ .B 05 4/’ Ł)\"$'/ - L)$)*ł0 Ņ1-0+L4’*'Ŀ/’A /*+-&'-’)’5$4- / . ! -Ÿ5 )' //$A ‰’&’+Ņ!-$& .#$'' -$)  etti. &’/.’)’)‰ 1- .$)$ .'’-’'-A \" ($4' *'Ŀ/’&'-’ ŸĿŸ)Ÿ'Ÿ-A 8;@9 8;97 8;7< 1325 1271 1000 -$./*! *'*(B *-/ &$5- ).$ f$)($-'$ Ł)U$ń/0/B -**'*B9; $&$)\"&…Ŀ$! $! Ņ( -$&L44&./’A )-4 )$5$' -$)$ # )\"  Ł.'(Ÿ)4.’)’ 4’'.Ÿ-  &Ņ.4 -$..*)B 05 4 Ņ!-$&.#$'' -$)$ Ņ.4 & Ŀ!   ł$9> 4*'0'0&'-’) Ņ( -$&L4gitti. /0-0) 4’''’&. 4#/$)  & Ŀ! /( &'  ‰’&/’A Ŀ'’A \"˜- 1' )$-$A Ŀ'’A 8;@? 1502 1511 1521 1532 .* (B Ņ( -$\"* .+0$1  $ \"* '5,0 5  *)&$./*- -)) *)&$./*--)$.* Ņ!-$&L)’) (Ÿ- // /’ *'*( 0 ''-BŁ.+)4 *-/ .BŅ5/ & $5--*B -0L&$Ł)& /-!’)) /-!’))0'0)) ’) ŸL4’ '  Ł(+-/*-'0ł0L)0 '  /*+-&'-’).'’) Ł(+-/*-'0ł0L)0) *')’&/).*)- 4 )$$-&’/*'0ł0)0 \" ‰$-$A &*(0/.’)’ ' \" ‰$-$A \" ‰$-$A $)$./)L1-’A )'’'-A

8>>9U>< 8>=?U>8 1522 1521 1519 Ÿ) 4 ’/.’L)’ +/)**&#$/$B  '')L’)\" ($.$  '')B  -$)) -4)**&L0)$&$)$ Ņ10./-'4B )$ $/*-$Ÿ)4)’) $'$+$)' -L   '')BŸ)4L)’)  ')1 Ņ)/-&/$& /-!’)’*'Ŀ)$'& /-!’)&$$'& )$5 Ÿ4Ÿ&( -.’ &4)0.0L)0& Ŀ! //$A \" ($*'0A $-.1Ŀ/ 4*'0'0ł0)Ŀ'’A \" -‰ &' Ŀ/$A ˜'ŸA 8>>=U?7 8>@@U8?7; 8?7;U7= 8?9@U;< 8?;7 **&L0)Ÿ‰Ÿ)Ÿ Ņ' 3) -1*)  -$2 /# - 2$.1  #-' ./0-/B -A1$ $1$)\"./*)  . ! -$1 8>>@L 0(*'/1 Ņ$(  $''$('-&B 05 4 *ł0Ņ10./-'4 ˜(-Ÿ*40) 1$L &$/-%$& ń*)+')Ÿ) 4 Ņ( -$&L)’)/’.’)’ Ņ( -$&& Ŀ!$)  ) #$-' -$)$ .Ÿ-  &Ņ!-$&L&$ ˜'Ÿ(ŸA & Ŀ! ‰’&/’'-A 1 /Ŀ-.’)’ -Ŀ/’-('-’)Ŀ'’A ‰’&/’'-A -Ŀ/’-(4\"$//$A 1912 ,ayOak: 8@:; 1911 1909 8?@:U@< * -/'*)*// $''$(ń  1 /$. 1 ('-’Ÿ) 4 *'Ņ(0). )1  * -/ -4 -4 $)\".' 4 ń-/*)/$.! -$' @9: 0/0L)0'Ŀ/’'-B &$$Ÿ) 4 0/0L) 1  &$$ 05 4 Ņ!-$&L&$ ( /- '$& -$)'$ł '’'-A !&/˜)ŸĿ4*'0) 4&.)$'&$).)'- 0/0L)0'Ŀ) $'&$).)'- \"**0 1  *)\"* )1 -$' -A *'0'-A ) #$-' -$)$& Ŀ! //$A *'0'-A NeredeO 1960 1961 1969 2003 Nereye ,0 .$-1 *)'.# ńL'$&*5(*)*/ Ņ( -$&'’ń055Ņ'-$) Ł).).’5054-’*4\" -U8 ,eÎiGler -$ ./ $.$('$/$.&!$' 87A@8< 0-$\"-$)054 1  $'Ņ-(./-*)\"Ņ4L \"Ÿ) Ŀ.$./ ($)$)’Ŀ’) (L'$&*5()&-&$ ) -$) \"$ )$'&$).)*'0A 4&.)$'&$).)'- 0'Ŀ/’1 \"'&.$' --.’  4*'0'0ł0)Ŀ'’A '’Ŀ’\" -‰ &' Ŀ/$-$' -A *'0'-A

#VMNBDB#VMEVSNBDB 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 1 )B[ÐSMBZBO%VZHV,B±BSBOPÒMV5BSJI±J 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 40-%\"/4\"Ó\" :6,\"3*%\"/\"Ï\"Ó* 1. Mesnevi’nin yazarı. / Yıldırım unvanlı Osmanlı padişahı. 1. İstiklal Marşımızın şairi. 2. Yunan filozof, Platon. / Ateşten Gömlek romanının yazarı, Halide 2. Zeybek. / Ünlü Osmanlı mimarı. / Sırtın altına rastlayan bölge. Edip… 3. Vali kelimesinin ünsüzleri. / Kötü, fena. / Ünlü Osmanlı divan 3. Helyumun simgesi. / Şaşma bildiren ünlem. / Bir göl. / şairi. / Söz. Radyumun simgesi. 4. Yanardağ püskürtür. / Su Kasidesi ile meşhur divan şairi. / Gökalp 4. Kısaca metre. / Bir harf. / İngilizcede erkek. / Berilyumun simgesi. soyadlı ünlü sosyoloğumuz. / Geri verme. 5. Bir elementin bütün özelliklerini taşıyan en küçük parçası. / Bir 5. Üzüntü. / Ünlü bir İslam âlimi. / İlkel benlik. nehir. /Çap’ın simgesi. / Merhem, ilaç. 6. Timur Devleti’nin kurucusu. / Çapın simgesi olan harf. / Bir 6. Bir ağırlık ölçüsü. / Gümüşün simgesi. / Nikel’in simgesi. / Acı erkek ismi. duyulduğunda söylenen bir söz. / Bir nota. 7. Lahza. / Farsçada kadın. / Ünlü İtalyan gezgin Marco… 7. Lahza. / Bir meyve. / Şefkatli, anne gibi davranan./Almanca bir ünlem. 8. Padişah I. Süleyman’ın unvanı. / Duman lekesi. / İplik. 8. 16. yüzyılda çizdiği Dünya haritası ile tanınan Osmanlı denizcisi. 9. Bir erkek ismi. / Utanma. / Kükürdün simgesi. / Bir kadın ismi. 9. Osmanlı Devleti’nin ilk Kaptan-ı Deryası. / Askerî bir rütbe. 10. Batı’da Alberuni olarak tanınan ünlü bilim adamı. / İlave. / Ud 10. Dört tarafı suyla çevrili kara parçası. / Dilsiz. / Bolu iline bağlı çalan kimse. bir ilçe. 11. Medinetü’l-Fazıla adlı eserin yazarı ünlü Müslüman filozof. / 11. Sene. / Kırmızı, acı biber. / Kendini beğenme. Neonun simgesi. 12. Hane. / Erzurum yöresinde ey. / Bir peygamber. 12. Rubidyumun simgesi. / Alfabedeki son harfin okunuşu. / 13. Sivas iline bağlı bir ilçe. / Ünlü sosyolog ve tarihçi, İbni…/ Seyahatname’nin yazarı, Evliya… Ağabey. 13. İlk Osmanlı halifesi. / Batı’da Avicenna olarak tanınan ünlü 14. Karar verme gücü ile ilgili. / Düşünce. / Bir nehir. filozof ve tıpçı. 15. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e verdiği nasihat ile 14. Hadise. / Bir peygamber. / Batı’da Rhazesı olarak tanınan hekim tanınan Şeyh… / Su. ve filozof. 15. Sultan II. Mehmet’in unvanı. / Alfabenin 28. harfinin okunuşu. / Elemekten emir. $FWBQMBS 4BZGB İbni Sina. 4BZGB 1. Mercedes Katır, 2. Avustralya Venedik, 3. İstanbul Bursa, 2453 1453, 5. havadan uçurdu karadan yürüttü, 6. V. II., 7. Çanakkale İstanbul. 4BZGB İtalyan fizikçi Alessandro Volta- Elektrik Bataryası, Michael Faraday - Elektrik Dinamosu, Samuel Morse - Elektrik Telgrafı, Thomas Alva Edison - Elektrik Ampulü, Charles Brush - Yel Değirmeni ile Elektrik Üretimi.  :B[ÐMBSÐOÐ[ÐH¿OEFSJO ZBZÐNMBZBMÐN HFDNJTJOCVZVTV!HNBJMDPN

23 Nisan Yeniden Tüm Çocukların Bayramı Olsun! Bu başlığı okuyan Beyzanur, babasının yüzüne anlamsız bir bakış fırlattı. - Nasıl yani? 23 Nisan zaten tüm çocukların bayramı değil mi? Masada oturan babası güldü. Başını salladı. - Bak yavrum, dedi, ben babamdan dinledim, sonra o zamanın gazetelerin- den de okudum. 23 Nisan’ın çocuk bayramı yapılması, Ulusal Egemenlik Bay- ramı olmasından sonra gerçekleşmiş. Yani önce bayram yapılmış ama çocuk bayramı değilmiş adı. Ulusal Egemenlik, yani o zamanki deyişle Hakimiyet-i Milliye Bayramı’ymış. Çocuk Esirgeme Kurumu yetkilileri bakmışlar ki öksüz ve yetim çocuklar sokaklarda sersefil, hele şehit evlatlarının durumu büsbütün perişan. Bunun üzerine bir etkinlik düzenleyelim de toplumun ilgisini bu ço- cukların sorunlarına çekelim demişler. Böylece okullarda etkinlikler düzenle- mişler, bakıma muhtaç çocukları yılda bir defa olsun güzelce giydirip şehirde gezdirmişler. Böylece bu çocukların sorunla- rına halkın ilgi göstermesini ve onlara yardım etmesini sağ- lamışlar. Yani ilk çocuk bayramı kutlamaları, şehit yetimleri ile annesiz babasız çocukların sorunlarını gündeme getirmek İlk çocuk bayra- için düzenlenmişti. mı kutlamaları şehit yetimleri Babası bunları anlatırken Beyzanur’un gözünde kendi 23 ile annesiz ba- Nisan kutlamaları canlandı. Birkaç ay öncesinden başlanan basız çocukların hazırlıklar, kostümler, oyunlar, eğlenceler, danslar… Meğer sorunlarını gün- bu bayram, yetimlerin, evi barkı olmayan, sokaklarda yatıp deme getirmek kalkan fakir çocukların eğlenmesi içinmiş! Peki o çocuklar nerdeydi şimdi? Hatırlar gibi oldu. Bir köprülü kavşaktan için düzen- geçerken arabalarının camına elindeki kâğıt mendil paketini lenmişti. uzatan kara yüzlü yaşıtlarını düşündü. Üstleri başları nasıl da perişandı! Oysa kendisi… Bunları aklından geçirirken babası, dalgınlaşan Beyzanur’un yanağını sıka- rak sözlerini tamamladı: - İşte o çocukların sorunlarını çözmek için girişilen etkinlikler, zamanla Ulu- sal Egemenlik Bayramı’na eklenmiş ve böylece Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ortaya çıkmış. Biz bugün bu bayramı coşkuyla kutluyoruz ama şunu unutuyoruz: Bu bayram, çocukların sorunlarını çözme bayramı olarak başlamış- tı. Sonra salt oyun ve eğlenceye dönüştü. Oysa bugün de tinercilerden tut da okul çağında çalışan çocuklarımız yok mu? 23 Nisan’ları, halkın dikkatini onla- rın sorunlarına çekmek için vesile kılsak iyi olmaz mı? Bir yetimin, bir şehit ev- ladının derdine derman olmaya çalışsak 23 Nisan daha anlamlı hâle gelmez mi? Beyzanur etkilenmişti babasının sözlerinden. Gözünün önüne yine o arabanın penceresinden kâğıt mendili uzatıp bir lira almak için çırpınan kara yüzlü kız geldi. Gözleri buğulandı. Babasına, - 23 Nisan’ı keşke dedemlerin zamanındaki gibi kutlasak, diyebildi.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook