ALANYA MEHMET AKİF ERSOY ORTAOKULU AYLIK DERGİSİ NİSAN 2021 SAYI 4 MEDYAKİF UÇLUOSC2AU3LKNEVBİGESAEAYMNREANMLİIK
\"Küçük hanımlar, küçük beyler! S zler hep n z geleceğ n b r gülü, yıldızı ve kbal ışığısınız. Memleket asıl ışığa boğacak olan s zs n z. Kend n z n ne kadar öneml , değerl olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. S zlerden çok şey bekl yoruz.\" Mustafa Kemal ATATÜRK İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Bastığın yerler \"toprak!\" d yerek geçme, tanı! Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Düşün altındak b nlerce kefens z yatanı. O ben m m llet m n yıldızıdır, parlayacak; Sen şehîd oğlusun, nc tme, yazıktır atanı; O ben md r, o ben m m llet m nd r ancak. Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı. Çatma, kurban olayım çehren ey nazlı h lâl! K m bu cennet vatanın uğruna olmaz k fedâ? Kahraman ırkıma b r gül… ne bu ş ddet bu celâl? Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ! Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Hakkıdır, Hakk’a tapan, m llet m n st klâl. Etmes n tek vatanımdan ben dünyâda cüdâ. Ben ezelden ber d r hür yaşadım, hür yaşarım. Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emel : Hang çılgın bana z nc r vuracakmış? Şaşarım! Değmes n ma’bed m n göğsüne nâ-mahrem el ! Kükrem ş sel g b y m; bend m ç ğner, aşarım; Bu ezanlar-k şehâdetler dîn n temel Yırtarım dağları, eng nlere sığmam, taşarım. Ebedî yurdumun üstünde ben m nlemel Garb’ın âfâkını sarmışsa çel k zırhlı duvar; O zaman vecd le b n secde eder –varsa- taşım; Ben m man dolu göğsüm g b serhadd m var. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım, Ulusun, korkma! Nasıl böyle b r îmânı boğar, Fışkırır rûh- mücerred g b yerden na’şım; \"Meden yet!\" ded ğ n tek d ş kalmış canavar? O zaman yükselerek Arş’a değer, belk başım. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Dalgalan sen de şafaklar g b ey şanlı h lâl; S per et gövden , dursun bu hayâsızca akın. Olsun artık dökülen kanlarımın heps helâl. Doğacaktır sana va’dett ğ günler Hakk’ın… Ebed yen sana yok, ırkıma yok zm hlâl: K m b l r, belk yarın… belk yarından da yakın. Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürr yet; Hakkıdır, Hakk’a tapan m llet m n st klâl! MEHMET AKİF ERSOY
İÇİNDEKİLER BİZDEN HABERLER.............................................................................................2 DİJİTAL DÜNYA....................................................................................................6 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI.............................7 FİZİK VE MATEMATİK ARASINDAKİ KÖPRÜ FEZA GÜRSEY.................12 GEZEGENİMİZİN DAİMİ YOLDAŞI AY..........................................................15 BU CANLILARI DAHA ÖNCE GÖRDÜNÜZ MÜ?........................................18 NE HAYVAN, NE BİTKİ...ESRARENGİZ CANLILAR MANTARLAR..........19 ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI KANSER...................................................................22 KİTAPLARDAN SAHALARA UZANAN BİR SPOR QUIDDITCH...............26 BİR AVUÇ DÜNYA: AZERBAYCAN................................................................30 EDEBİYATA İZ BIRAKANLAR:ORHAN VELİ KANIK...................................33 KALEMİMDEN DÖKÜLENLER.........................................................................38 AYIN EN ÇOK SATAN KİTAPLARI..................................................................42 RENKLERİN SU İLE DANSI EBRU SANATI...................................................43 BİRLİKTE ÇALALIM, SÖYLEYELİM................................................................45 \"TÜRKİYE'NİN KALBİ\" ANKARA.....................................................................47 REHBERLİK: TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI........................................................52 GÜLDÜREN ÇİZGİLER.......................................................................................55 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?......................................................................56 MERAK ETTİKLERİNİZ......................................................................................57 ZIPIR SORULAR..................................................................................................58 SİZDEN GELENLER............................................................................................59
BİZDEN HABERLER OKULUMUZDA 8 MART KUTLAMASI 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla okulumuzda yapılan kutlamada okulumuzda görev yapan bayan öğretmenler ve personel ç n pasta kes lerek ç çek hed ye ed ld . GELECEĞİMİZ ÇEVRE Fen B l mler Öğretmen m z Adalet GÖK TEKİN ve 8 öğrenc m z Geleceğ m z Çevre eTw nn ng Projes ne başladı. Projede öğrenc ler n doğayı tanıma, yaşatma, sevme ve doğal kaynakları koruma konusunda, b l nçlend rme ve farkındalık yaratıp, srafı önlemek amaçlanıyor. 2
12 MART COŞKUSU 12 Mart İst klal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Ak f Ersoy'u Anma Günü okulumuz öğretmen ve öğrenc ler n n hazırladığı b r programla kutlandı. Alanya Kültür Merkez 'nde gerçekleşt r len program büyük beğen topladı. BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR HAZIRLANAN VİDEOLARLA KUTLANDI Okulumuzda bel rl gün ve haftalar hazırlanan v deolarla kutlandı. 18 Mart Çanakkale Zafer Fatma Duygu USLU ve Burcu HACIEFENDİOĞLU, Yaşlılar Haftası Burcu BANGI, Kütüphaneler Haftası Haf ze KARYAĞDI öğretmenler m z tarafından hazırlanan v deolarla unutulmadı. Öğretmenler m z n hazırladığı v deolar büyük beğen topladı. 3
HOŞGELDİN BAHAR Baharın gel ş n ve doğanın uyanışını s mgeleyen 21 Mart Nevruz Bayramı öğretmenler m z n katıldığı b r etk nl kle kutlandı. Öğretmen m z Nurbak BİLİCİ ve okul dares tarafından düzenlenen organ zasyonda öğretmenler m z dem r dövüp yakılan nevruz ateş n n üzer nden atladılar. Eğlencel yarışmaların yapıldığı etk nl k mangal z yafet yle sona erd . eTWİNNİNG DÜNYA SU GÜNÜ ETKİNLİKLERİ eTw nn ng projes kapsamında 22 Mart Dünya Su Günü etk nl kler yapıldı. Etk nl k kapsamında 19 Mart Cuma günü Su Ayak İz Web narı gerçekleşt r ld . Fen B l mler Öğretmen F l z ÖZKAN'ın konuk olarak katıldığı web narın moderatörlüğünü Adalet GÖK TEKİN yaptı. 4
DOĞAYA CAN, BİZE NEFES 5 Orman Haftası etk nl kler kapsamında öğretmenler m z Toslak Mahalles 'nde ağaçlandırma çalışması yaparak doğaya can b ze nefes olacak f danları d kt ler. GENÇ MÜHENDİSLER İŞ BAŞINDA Okulumuz 8. sınıf öğrenc ler Teknoloj ve Tasarım ders nde eğlencel b r etk nl k gerçekleşt rd ler. Teknoloj ve Tasarım Öğretmenler N hat BATMAZ ve Görkem Özgür CANVERDİ 8. sınıf öğrenc ler nden ger dönüşüm malzemeler kullanarak uzağa g den b r arabayı kısa sürede, az mal yetle yapmalarını sted ler. Öğrenc ler n mühend sl k becer ler n kavramaları amacıyla yapılan etk nl kte öğrenc ler, farklı malzemeler kullanarak farklı tasarımlara mza attı.
OLDUKÇA DÜŞÜK VE YÜKSEK SICAKLIKLARA DAYANABİLEN SÜPER ELASTİK ALAŞIM GELİŞTİRİLDİ Japonya’ dak araştırmacılar süper elast k malzemeler n dayanıklılık l m tler üzer nde çalışırken, oldukça düşük ve yüksek sıcaklıklara dayanab len dem r bazlı b r alaşım gel şt rerek bu konuda kayda değer b r atılım gerçekleşt rd ler. Bu yen süper elast k dem r alaşımın, şekl bozulup deforme olsa da esk hal ne dönmes , depreme dayanıklı b naların yapımı ve uzay çalışmaları ç n umut ver yor. Süper elast k alaşım (SEA), deforme olduktan sonra or j nal şekl n alab lmes sebeb le süprem elast k malzeme sınıfına g r yor. Bu malzemeler d ğer malzemelerden ayıran şey dayanıklı olmaları ve gözlükten önlüğe, tıbb malzemelerden d ş hek ml ğ uygulamalarına kadar her şeyde kullanılab l yor olması fakat mevcut haller yle bel rl b r l m te sah pler. Yen malzemen n çer ğ nde dem r, alüm nyum, n kel ve krom bulunuyor. Bu yen süper elast k alaşımın alt dayanım sıcaklığı -263°C ve üst dayanım sıcaklığı 200°C. Bu malzemen n heyecan yaratan başka b r potans yel gece gündüz sıcaklık farklarının çok yüksek olduğu, Mars ve Ay g b -170°C ve 120°C g b extrem sıcaklıklara sah p yerler keş f ç n gel şt r lecek uzay araçları ç n kullanılab lecek olması. Araştırma ek b n yöneten ek p SEA ‘ nın kullanımı bununla sınırlı olmadığını, b naların ve köprüler n kolonlarında kullanarak depreme karşı daha fazla d renç sağlanab leceğ n bel rtt ler. 6
BİR ZAMANLAR 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI Türk m llet n n gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz fades olarak en öneml yer şgâl eden 23 N san Ulusal Egemenl k ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındak tems lc l kler m zde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeş tl etk nl klerle kutlanarak m llî b rl ğ m z n kenetlenm ş fades n tems l etmekted r. 23 N san 1920, Türk m llet n n rades n tems l eden B r nc Büyük M llet Mecl s 'n n açıldığı ve Türk halkının egemenl ğ n lân ett ğ tar ht r. Bu bayram, TBMM'n n açılışının b r nc yılında kutlanmaya başlanan 23 N san M llî Bayramı ve 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul ed len, sonra 1935'te 23 N san M llî Bayramı'yla b rleşt r len Hâk m yet- M ll ye Bayramı le H maye- Etfal Cem yet 'n n (günümüzde Çocuk Es rgeme Kurumu) 1927'de lan ett ğ ve lk Atatürk'ün h mayes nde düzenlenen 23 N san Çocuk Bayramı'nın kend l ğ nden b rleşmes yle oluşmuştur. 1980 yılında bu bayrama resmî olarak \"23 N san Ulusal Egemenl k ve Çocuk Bayramı\" adı ver lm şt r. Hâk m yet- M ll ye Bayramı (önceler 1 Kasım, sonra 23 N san), TBMM'n n açılışının egemenl ğ pad şahtan alıp halka vermes n kutlamak amacını taşırken, Çocuk Bayramı savaş sırasında yet m ve öksüz kalan yoksul çocukların b r bahar şenl ğ ortamında sev nd rmek amacını taşımaktaydı. 7
Türk ye Radyo Telev zyon Kurumu, UNESCO'nun 1979'u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 N san Çocuk Şenl ğ 'n başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır. Günümüzde bayrama b rçok ülkeden çocuklar katılmakta, çeş tl göster ler hazırlanmakta, okullarda törenler ve çeş tl etk nl kler düzenlenmekted r. Ayrıca 1933'te Atatürk'le başlayan çocukları makama kabul etme geleneğ günümüzde çocukların kısa sürel ğ ne devlet kurumlarının başındak memurların yer ne geçmes şekl nde devam etmekted r. TBMM'NİN AÇILMASI Mustafa Kemal Atatürk önceden ber Mecl s- Mebusanın İstanbul'da değ l, Anadolu'da toplanmasını stemekteyd . İşgal altındak İstanbul'da mecl s n tehl kede olduğunu savunuyordu. Atatürk'ün bu düşünces ne karşın Heyet- Tems l ye'n n yaptığı toplantılarda mecl s n İstanbul'da toplanması f kr ağır bastı. Mecl s- Mebusan üyeler n bel rlemek ç n Al Rıza Paşa hükûmet dönem nde seç mler yapıldı. Anadolu ve Rumel Müdâfaa- Hukuk Cem yet üyeler seç mlerde başarılı oldu. Heyet- Tems l ye, seç len m lletvek ller n n Mecl s- Mebusanda \"Müdafaa- Hukuk\" adında b r grup oluşturmasını stemekteyd . Buna karşın Mecl s- Mebusanda böyle b r grup kurulamadı. Ancak heyet, yen den açılan Osmanlı Mebusan Mecl s ’ne üye olarak İstanbul'a g decek olan mebuslarla görüşmeler yapmıştı. Heyet- Tems l ye, hazırladıkları M sak-ı M ll ’n n Mebusan Mecl s ’nde kabul ed lmes n sağladı. 8
Heyet- Tems l ye'n n başkanı olan Mustafa Kemal Atatürk, kend s n n Mecl s- Mebusanın başkanı seç lmes n ve Anadolu'da süren hareket n yasal olarak tanınmasını st yordu. Ancak 18 Mart 1920'de İng l z şgal kuvvetler Mecl s- Mebusandak Heyet Tems l ye m lletvek ller n tutukladı ve sürgüne gönderd . Bu tutuklamalardan sonra 18 Mart 1920'de Mecl s- Mebusan kapandı. Mustafa Kemal Atatürk, bunun üzer ne Heyet- Tems l ye'y tems len mecl s Ankara'da toplanmaya çağırdı ve 21 N san 1920 tar h nde yayınladığı b r b ld r le mecl s n 23 N san 1920 tar h nde toplanacağını duyurdu. 23 N san Cuma günü Hacı Bayram Cam 'nde kılınan Cuma namazının ardından dualar le mecl s açıldı. Anadolu ve Rumel Müdafaa- Hukuk Cem yet ve Mecl s- Mebusan üyeler nden oluşan 324 m lletvek l le kurulan mecl s, zorluklar neden yle 115 m lletvek l le açıldı. Mustafa Kemal Paşa, seç mle lg l yayınladığı lk tebl ğde \"Mecl s- Müess san/ Kurucular Mecl s \" öner s nde bulundu, farklı f k rlerden sonra se aynı gün gerçekleşen toplantıda mecl s adının \"Türk ye Büyük M llet Mecl s \" olmasına karar ver ld . 9
23 N san 1920 tar h nde, parlamento gelenekler ne göre, en yaşlı üye olan S nop M lletvek l Şer f Bey, Başkanlık kürsüsüne çıktı ve konuşma yaparak Mecl s' n lk toplantısını açtı. \"Bu Yüksek Mecl s n en yaşlı üyes sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla m llet m z n ç ve dış tam bağımsızlık ç nde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklen p, kend kend s n yönetmeye başladığını bütün dünyaya lan ederek, Büyük M llet Mecl s 'n açıyorum.\" Bu açılış konuşmasında, m llî egemenl ğe dayalı yen Türk parlamentosunun adı da \"Büyük M llet Mecl s \" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe ben msend . Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekl yle ve lk kez 8 Şubat 1921 tar hl Bakanlar Kurulu Kararnames nde de yazılı olarak, \"Türk ye Büyük M llet Mecl s \" (TBMM) adı kalıcılık kazandı. TBMM, 24 N san 1920 tar h nde yaptığı k nc toplantısında Mustafa Kemal Atatürk'ü mecl s başkanlığına seçt . Mustafa Kemal Atatürk, kend öncülüğünde kurulan TBMM'n n başkanlığını Cumhurbaşkanı seç ld ğ gün olan 29 Ek m 1923 tar h ne kadar sürdürdü. 10
TBMM DÖNEMİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN BAŞLICA FAALİYETLER Hıyanet- Vatan ye Kanunu kabul ed ld . İst klâl Mahkemeler kuruldu. İsyanlar bastırıldı. Batı Anadolu'da düzenl ordu kuruldu. Doğu, Batı ve Güney cepheler ndek zaferlerle Anadolu şgalden kurtuldu. 1921 Anayasası le İst klâl Marşı kabul ed ld . Saltanat kaldırıldı. Mudanya Ateşkes Antlaşması mzalandı. Lozan görüşmeler ne başladı. 11
BİLİME YÖN VERENLER FİZİK VE MATEMATİK ARASINDAKİ KÖPRÜ FEZA GÜRSEY Feza Gürsey, 7 N san 1921'de İstanbul'da k myager Remz ye H sar ve asker doktor Reş t Gürsey' n çocuğu olarak dünyaya geld . Türk ye Cumhur yet 'n n kuruluşuyla b rl kte anne ve babasının eğ t m amaçlı Fransa'ya gönder lmes sebeb yle lkokula Par s'te başladı. B r süre sonra a les yle b rl kte Türk ye'ye dönen Feza Gürsey, Galatasaray L ses 'ndek eğ t m n 1940 yılında b r nc l kle tamamladı ve aynı yıl g rd ğ İstanbul Ün vers tes Fen Fakültes Matemat k- F z k Bölümü'nden 1944 yılında mezun oldu. M ll Eğ t m Bakanlığının yaptığı sınavı kazanarak İng ltere'ye g den Gürsey, burada Imper al College’da doktora yapmaya başladı. Gürsey, burada \"Kuatern yonların Alan Denklemler ne Uygulamaları\" başlıklı tez n 1950 yılında b t rmes n n ardından doktora sonrası çalışmalarda bulundu. 1951 yılında Cah t Arf'ın teşv k yle Türk ye'ye döndü. 1957 yılında, Feza Bey Atom Enerj s Kom syonu’nun bursu le ABD’de Brookhaven Ulusal Laboratuarı’na g tt . 1961 yılına kadar burada araştırmalar yaptı. Bu yıllarda f z k alanına yönelerek tüm dünyada ses get ren makaleler kaleme aldı. Gürsey, 1961'de Türk ye'ye döndü ve yen kurulan Orta Doğu Tekn k Ün vers tes (ODTÜ) Teor k F z k Bölümü’nde profesör olarak çalışmaya başladı. ODTÜ'de 1968-1969 yıllarında Teor k F z k Bölümü Başkanlığı görev n üstlend . 12
Burada, kuantum elektrod nam ğ konularında çalışmalara başlayan Gürsey, 1974 yılına kadar ODTÜ’de ve Yale Ün vers tes ’nde dönüşümlü olarak öğret m üyel ğ görev n sürdürdü. Yale Ün vers tes nde 1974'te kürsü başkanı olan Gürsey, 1977'de J. W llard G bbs f z k profesörü unvanını aldı ve 1990 yılına kadar çalışmalarını burada devam ett rd . Gürsey, Haz ran 1981’de College de France’ta konuk profesör, Haz ran 1986’da Academ a d L nce ’de (Roma) konuk profesör olarak da görev yaptı. Çalışmalarıyla hem Türk ye hem de dünya çapında b l m dünyasında adından söz ett ren Gürsey, TÜBİTAK B l m Ödülü (1969), J.R. Oppenhe mer Ödülü (1977), E nste n Madalyası (1979), College de France Madalyası (1981), İstanbul ün vers tes Onur Doktorası (1981), A.C.Morr son Ödülü, (1981), İtalya Commentadore N şanı (1984), W gner Madalyası (1986), Türk- Amer kan B l mc ler ve Mühend sler Derneğ Seçk n B l mc Ödülü (1989) Galatasaray Eğ t m Vakfı Madalyası (1991) g b b rçok ödüle layık görüldü. Gürsey ayrıca Nobel F z k Ödülü'ne 2 kez aday göster ld . B l me olduğu kadar sanata da lg duyan Gürsey, gençl k yıllarında ş rler yazdı. Res m sanatıyla da lg lenen Gürsey, edeb yatla ç çe b r yaşam sürdü. Gürsey, b l m n sanattan ayrı sayısal b r olgu olarak algılanmasının çok yanlış b r yargı olduğunu savundu. Gürsey, nsanların kafasında oluşan \"b l m nsanlarının sosyall kten, sanatsallıktan, duygulardan uzak olduğu\" düşünces n yıktı. Yakalandığı kanser hastalığı sonrasında 1990 yılında emekl ye ayrılan Gürsey, 13 N san 1992’de Yale Hastanes ’ndek tüm çabalara rağmen hayata gözler n yumdu. 13
Gürsey, maddenin temel partikülleri alanında önemli adımlar atarken, bunun matematiğine inerek anlaşılmasını kolaylaştırdı. Gürsey, evrende var olduğu söylenen simetri üzerinde yoğunlaştı. SU6 simetrisinin altında ne olduğu anlamak için çalıştı Yayın sayısı 120'yi aşan Gürsey'in her bir ve ulaştığı bulgular önemli makalesi teorik fizik teorilerin temelini attı. alanında yankı uyandırdı. Boğaziçi Üniversitesi'nde adını Grup teorisi hakkında alan Feza Gürsey Arşivi ve aynı yazdığı ders notları, üniversitedede çocuklara bilimi Rusya’da standart ders sevdirmek amacıyla kurulan kitabı olarak kullanıldı. Feza Gürsey Yaz Okulu bulunurken, TÜBİTAK’ta Feza Gürsey Konferans Salonu yer alıyor. Ankara'da Feza Gürsey Bilim Merkezi'nde öğrenciler eğlenceli bir ortamda bilimin temel prensiplerini öğrenme imkanı buluyor. Galatasaray Üniversitesi’nde de her yıl bilim dalında Feza Gürsey Ödülleri veriliyor. 14
GEZEGENİMİZİN DAİMİ YOLDAŞI: AY Ay b z m da m yoldaşımız ve Dünya’nın tek kalıcı doğal uydusu. Yaklaşık 3.475 k lometre çapa sah p olması onu cüce gezegen Pluto ‘dan daha büyük yapıyor. Ay’ın gezegen m zden 4 kat daha küçük ve daha düşük yoğunluğa sah p olması, yüzey ndek yerçek m n n de Dünya’ya göre 0.17 kat olmasını sağlıyor. Ay kel mes n n köken h kayes ne olursa olsun, kad m d llerden ber farklı farklı s mlerle nsanlık tar h boyunca b zlerle b rl kteyd . Uydumuz ç n Lat nce kel me Luna ‘dır. ‘’Ay’’ kel mes de yazılı olarak lk defa Orhun yazıtlarında kullanılmıştır (735). Pek Ay nasıl oluştu? Hep m z n aklına takılan bu sorunun cevabı ç n aslında farklı teor ler var. Önde gelen teor lerden b r s Güneş s stem n n oluşumundan 95 m lyon yıl önce, yan günümüzden 4.5 m lyar yıl önce oluştuğu yönünde. Astronomların h potez ne göre, Erken Dünya (Dünyanın gençl ğ d yeb leceğ m z lk 1 m lyarlık yıl) o zamanlar The a adı ver len Mars gövdes büyüklüğünde b r c sme vurdu. Kaza, dünyamızı büyük ölçüde er tt ve büyük ht malle de atmosfer ve ayın materyaller n oluşturdu. Bazı astronomlar da, The a Dünyamızı buharlaştırdıktan sonra proto Dünya’nın s nest (synest a) olarak adlandırılan er m ş b r kaya lokmasına (onlara göre donut) dönüştürdüğü h potez n önerd ler. Uzay lokması yen den soğutulurken, dış kenarlarındak maddeler küçük “aycıklara” oluşur ve sonunda b rleşerek ayı oluşturur. 15
Ay, gökyüzündek güneşten sonra en parlak görünen k nc nesned r. Işığını güneşten kazanır, bu da yüzey nden gelen ışığı Dünya’ya doğru yansıtır. Gezegen m zden ortalama 384.400 km uzaklıktak yörüngede hareket etmekted r. NASA’ya göre, bu uzaklık ayın sürekl aynı yüzünü görmem z ve yerçek m kuvvetler n n gelg t olarak Dünya’ya k l tled ğ yeterl b r uzaklık. Ay yüzey (ağırlık olarak) kabaca43% oks jen, 20% s l kon,19% magnezyum,10% dem r, 3% kals yum, 3% alüm nyum, 0,42% krom, 0,18% t tanyum ve 0,12% manganezd r. Ayın kabuğunun ortalama uzunluğu 70 km (Dünya yer kabuğu ortalama 33 km) ve kayalık mantosunun 1.330 km kalınlığında olduğu düşünülmekted r. Ay çoğunlukla dem r ve magnezyum yönünden zeng n kayalardan oluşur. Son derece nce b r gaz atmosfer , cm3 başına sadece 100 molekül çeren ayı örtmekted r. Buna karşılık, Dünya’nın den z sev yes ndek atmosfer , cm3 başına yaklaşık m lyar m lyar kat daha fazla moleküle sah pt r. Tüm ay gazlarının toplam kütles yaklaşık 25.000 k logramdır (yüklü b r damperl kamyon le yaklaşık aynı ağırlıkta). Ayın atmosfer n n argon-40, helyum-4, oks jen, metan, azot, karbon monoks t, karbon d oks t, sodyum, potasyum, radon, polonyum ve hatta çok küçük m ktarda su çerd ğ b l nmekted r. 16
Uzay Çağı’nın başlaması ve nsanların üzer ne ayak bastığı Dünya’nın yanı başındak tek gezegen olmasıyla neden yle nsanların keş f yapmak ç n büyük hedef hal ne gelm şt r. NASA’nın tar h Apollo programı lk olarak 1969’da ay yüzey ne astronotların nmes ve uzay arayışını kazanmasıyla başladı. Apollo görev sırasında b rçok alet yüzeye yerleşt r lm şt r ve yararlı ver ler elde etmem z sağlamıştır. Dahası Apollo astronotları 382 kg ay kayalığı da get rm şt r. Ayrıca Japon, Ç n, Rus ve H nt uzay kuruluşları ayın yörünges ne uzay araçlarını yerleşt r rken, Rus ve Ç n sondaları da yüzeye yerleşt r ld . Son zamanlarda, hem H nd stan hem de İsra l toprakları ayın yüzey ne nmeye çalıştı, ancak k s de başarısızlıkla sonuçlandı. Apollo 11 uçuşu le Ne l Armstrong ve Buzz Aldr n 20 Temmuz 1969 günü saat 20:18'de (EEZ) Ay yüzey ne n ş yapan lk nsanlar oldu. AY TUTULMASI NEDİR? Ay, kend yörünges nde dolanırken, k m zaman Dünya'nın gölges ne g rer. Buna Ay tutulması den r. Ay tutulması, dolunay zamanında ve Ay'ın düğüm noktalarına yakın olması durumunda meydana gel r. Ay'ın, Dünya'nın gölges ne g rmes le Güneş'ten aldığı parlaklığı kaybetmes net ces nde görülür. 17
BU CANLILARI DAHA ÖNCE GÖRDÜNÜZ MÜ? DODO Soyu tükenmiş hayvanlardandır ve kocaman gagaları ile bilinirler. Yaklaşık 1 metre boyları ve 20 kilogram ağırlıkları bulunur. Ayrıca uçamayan bir kuş türüdür. OPABİNİA Tarih öncesi hayvanlardandır ve Kambriyen döneminin ortalarında yaşadığı düşünülmektedir. Fosillerine göre 5 gözü vardır. Burnu ise hortum gibidir ve ucu yengeç kıskacına benzer. YAKALI KERTENKELE İnce vücutlu, uzun kuyruklu ve 90 santimetre boyundadırlar. Boyunlarının etrafındaki yaka ise en belirgin özellikleridir. Bu yaka, heyecanlandıkları zaman 20 santimetre kadar açılır. 18
DOĞA VE BİZ NE HAYVAN, NE BİTKİ... ESRARENGİZ CANLILAR MANTARLAR Tar h boyunca b tk ler a les n n b r üyes olarak b l nen mantarların artık k m yönler yle b tk lere, k m yönler yle de hayvanlara benzed ğ b l n yor. Bu nedenle mantarlar doğada ne hayvanlar ne de b tk ler sınıfında yer alıyor. Onlar aslında başlı başına b r başka alem tems l ed yor. 1950’den bu yana mantarlar ne hayvanlar ne de b tk ler alem nde yer alıyor. Mantarlar, b tk ler ve hayvanlar âlem nden farklı olarak Fung âlem nde yer alan canlılardır. Genell kle neden oldukları hastalıklar ya da zeh rlenme olayları le gündeme gelmeler ne rağmen, aslında doğada ve nsan yaşamında sayısız yararları ve kullanım alanları olan canlılardır. Doğada 1 m lyonun üzer nde mantar türü olduğu tahm n ed l yor. Ancak ne var k bugüne kadar bunların sadece 180 b n türünün adı konulab lm ş durumda. Türk ye doğası barındırdığı mantar çeş tl l ğ yle d kkat çek yor. Özell kle şapkalı mantarlar olarak da b l nen makro mantarlar b l m nsanlarıyla b rl kte halkın da lg alanında. Şapkalı mantar türler n n bazılarının yen leb l r olması lg n n temel neden . Ülkem zde yen leb l r mantarların yanı sıra çok zeh rl mantar türler de var. Üstel k bunlar aynı yaşam alanını paylaşıyor. Ülkem zde 12 b n tür mantar bulunuyor. 19
Doğa mantarları; yen leb l r, yen lmeyen ve zeh rl olarak gruplandırılmaktadır. Türk ye'de yaklaşık 300 c varında yen leb l r özell kte doğa mantar türü bulunmaktadır. Bunlar; kuzugöbeğ mantarı (Morchella türler ), ayı mantarı (Boletus edul s), sığırd l mantarı (Hydnum repandum), domalan mantarı (Tuber sp.), keme mantarı (Terfez a sp.), kanlıca mantarı (Lactar us del c osus), Yumurta mantarı (Cantharellus c bar us), Sezar veya mparator mantarı (Aman ta caesarea)'dır. Günümüze kadar Türk ye'de tesp t ed lm ş 100 c varında zeh rl mantar türü bulunmakta, ancak bunlardan yaklaşık 10 tanes ölümcül zeh rl etk gösteren mantarlar sınıfına g rmekted r. Zeh rl mantarlar genell kle 1- 2 günde nsanları öldürmüyor. Mantar zeh rlenmes nden dolayı ölümler genell kle 5 la 7 gün arasında gerçekleş yor. Hatta yend kten 3 ay sonra ve 6 yıl sonra böbrek yetmezl ğ nden öldüren mantarlar var. Mantar zeh rlenmes nden korunmanın tek yolu doğadan toplanan ve y b l nmeyen mantarları yememek. Zeh rl mantarları yalnızca mantarb l mc ler (m kologlar) ayırt edeb l r. Zeh rl ve yen leb len mantarları b rb r nden ayırt etmek bazen çok zor olduğundan doğa mantarları sadece uzmanlar tarafından toplanmalıdır. Doğa mantarı toplamanın key fl olduğu kadar tehl kel b r uğraş olduğu unutulmamalıdır. Kültür mantarı tüket m ne önem ver lmel d r. 20
KÜLTÜR MANTARI Son zamanlarda g derek popülar tes n artıran kültür mantarı, kolayca büyüyen ve çok zahmete g rmeden yet şt reb leceğ n z b r b tk . Dünyanın b rçok yer nde görülen bu b tk , düşük kalor s ve yüksek bes n değerler yle öne çıkıyor. Kültür mantarı yet şt r c l ğ , kültür mantarı kompostu den len özel b r karışımın çer s nde yapılır. Evde kültür mantarı yet şt rmek daha prat k ve kolaydır. Ev n zde kültür mantarı yet şt rmek ç n ht yacınız olan lk malzeme, mantar kompostudur. Mantar kompostunu evde kend n z hazırlayab leceğ n z g b hazır olarak satın alab l r, sürec fazlasıyla hızlandırab l r ve kolaylaştırab l rs n z. Hazır olarak alacağınız kompostlar kuluçka dönem n tamamlamış halded r. Kompostunuzun ç nde yer aldığı del kl kap ya da poşet nem oranı %70 – 80 olan karanlık b r odaya alarak her gün bu del klere fıs fıs le su takv yes yapın. Yaklaşık 20 gün sonra kabın / poşet n ağzını açarak günde 8 saat ışık görmes n ve havalanmasını sağlayın. Y ne her gün fıs fıs yardımı le toprağın neml kalmasını sağlayın. Mantarlarınızın yavaş yavaş oluşmaya başladığını göreceks n z. Eğer kend n z yapıyorsanız yalnızca mantar kompostunun ver ml hale gelmes 30 gün sürer. Kompost oluşumundan sonra 18-20 gün arası kuluçka süres bulunan kültür mantarı, bu sürec n ardından yaklaşık 15 gün sonra hasat ç n uygun noktaya gel r. Yet şen mantarlarınızı topladıktan sonra aynı şlemlere devam ederek aynı komposttan tekrar tekrar ürün alab l rs n z. 21
SAĞLIKLI YAŞAM ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI KANSER Kelime anlamı olarak kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü urlara denir. Genel anlamda ise kanser vücudumuzun çeşitli bölgelerindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalması ile oluşan 100'den fazla hastalık grubudur. Çok çeşitli kanser tipleri olmasına rağmen, hepsi anormal hücrelerin kontrol dışı çoğalması ile başlar. Tedavi edilmez ise ciddi rahatsızlıklara, hatta ölüme dahi neden olabilir. Kanser (cancer) terimi, tıbbın babası olarak bilinen Hippocrates (MÖ 460-370) tarafından oluşturulmuştur. NORMAL BİR HÜCRE NASIL KANSERE DÖNÜŞÜR? Bütün kanser tipleri vücudun temel yaşam ünitesi olan hücrelerimizden gelişirler. Kanseri anlamak için normal hücrelerin nasıl kansere dönüştüğünü bilmek faydalı olacaktır. Vücudumuzdaki sağlıklı hücreler bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ancak, kas ve sinir hücrelerinde bu özellik bulunmaz. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Yaşamın ilk yıllarında hücreler daha hızlı bölünürken, erişkin yaşlarda bu hız yavaşlar. Fakat hücrelerin bu yetenekleri sınırlıdır, sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre ne kadar bölüneceğini bilir ve gerektiğinde ölmesini de bilir. Buna apoptosis yani hücrenin programlı ölümü denir. 22
Normalde vücudun sağlıklı ve düzgün çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim vardır. Bazen buna rağmen süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Fazla hücrelerin kütleleri bir büyüklük veya tümör oluştururlar. KANSER BELİRTİLERİ NELERDİR? Kanserin belirtilerini bilmek hastalığın erken teşhisi açısından önemlidir, ancak bu belirtilerin birine veya daha fazlasına sahip olmak kişinin kanser olduğu anlamına da gelmez. Açıklanamayan kilo kaybı: Birçok kanserin; özellikle mide, pankreas, yemek borusu (ösefagus) kanseri ve akciğer kanseri gibi; ilk belirtisi açıklanamayan kilo kaybıdır. Biyolojik Risk Faktörleri: Biyolojik Risk Faktörleri; yaş, cinsiyet ve ırk gibi fiziksel özelliklerdir. Fiziksel ve biyolojik özelliklerin, kanser için risk faktörü olup olmayacağı, kanserin tipine bağlıdır. Belli tip kanserler için risk oluşturabilecek biyolojik ve fiziksel özellikler şunlar olabilir. Cinsiyet: Bazı kanser türleri cinsiyetle ilişkilidir. Örneğin prostat bezi sadece erkeklerde olduğu için, prostat kanseri erkeklerde görülür. Meme kanseri hem kadın hem de erkeklerde görülebilir, ancak kadınların meme kanserine yakalanma riski daha yüksektir. Yaş: Pek çok kanser türü yaşlılarda ortaya çıkar. 50 yaşın üstündeki kişilerde kanser görülme riski daha yüksektir. Irk: Bazı ırklarda belli tip kanserler saha sık görülmektedir. Örneğin Amerikalı zencilerde prostat kanseri daha sık görülür. Cilt: Sarışınlarda cilt kanseri daha sık görülmektedir. 23
Çevresel Risk Faktörleri: Yaşadığınız ya da çalıştığınız çevre koşulları kanser gelişimi için risk faktörü olabilir. Ev ya da iş yerinde bulunan bazı maddeler, kanser riskini artırır. Asbest, radon, hava kirliliği, UV radyasyon, sigaraya maruz kalma çevresel risk faktörlerindendir. Genetik Risk Faktörleri: Genetik Risk Faktörleri, aileden kalıtımsal olarak geçen genlerle ilişkilidir. KANSERİN NEDENLERİ Kanserin sebebi kesin olarak bilinmemektedir. Kanser hastalığı için iki grup risk faktörü vardır. Bunlar değiştirilebilir faktörler ve değiştirilemeyen faktörlerdir. Değiştirilemeyen faktörler yaş, cinsiyet ve aile öyküsüdür. Değiştirilebilir faktörler ise çevresel etkenlerdir. Bunlar: 1.Sigara ve alkol kullanımı, 2.Radyasyona maruz kalma, 3.Bazı virüsler, 4.Kötü beslenme alışkanlığı, 5.Gıdalardaki katkı maddeleri, 6.Uzun süre güneş ışığına maruz kalma, 7.Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma, 8.Bazı kimyasal maddeler (katran, benzin, boya maddeleri, asbest v.b.), 9.Hava kirliliği, Bu risk faktörlerinden biri veya daha fazlasına maruz kalmak bu kişide kesin kanser gelişeceğini göstermez, ama kansere yakalanma ihtimalini arttırır. Bazı insanlar birçok risk faktörü bulundurmasına rağmen yaşamı boyunca hiç kansere yakalanmazken, kanser tanısı konulan bazı hastalarda ise hiçbir risk faktörüne rastlanmayabilir. 24
UNUTMAYIN! KANSER İHMALE GELMEZ! BAZEN, BİR GÜN, ÇOK ŞEY DEĞİŞTİRİR. ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR. 25
SIRADIŞI SPORLAR KİTAPLARDAN SAHALARA UZANAN BİR SPOR QUIDDITCH Qu dd tch adlı oyunu Harry Potter ser s f lmler n zleyenler y b l r. İng l z yazar J.K. Rowl ng tarafından yazılan Harry Potter k taplarında ve k taptan uyarlanan f lmlerde, büyücüler n süpürge üstünde, uçarak oynadığı kurgusal b r spordur. Amacı Quaffle denen topu üç çember n b r nden geç rmek ve cev z büyüklüğünde olan Altın Sn tch denen kanatlı topu yakalayarak maçı b t rmek olan bu sporda her takımda yed oyuncu bulunur. ABD'de ün vers telerde başlayan b r akımla bu kurgu gerçek oldu. İlk kez 2005'te Vermont Eyalet 'nde Harry Potter'dan es nlenen b r grup öğrenc n n kend aralarında eğlenmek ç n başlattığı Qu dd tch, bugün dünya çapında 700'den fazla takımla oynanıyor ve g tt kçe popülerleş yor. Oyun, uçan süpürge sopaları ve büyülü toplar g b s h rl öğeler çeren kurgusal oyundan ayırmak ç n bazen muggle qu dd tch olarak da anılır. (Harry Potter evren nde “muggle\" büyü gücü olmayan k ş lere den r.) Türk ye'de bu spor lk defa 2014 yılının mart ayında ODTÜ Qu dd tch Topluluğu tarafından oynandı. Ardından bu topluluğun önderl ğ nde Qu dd tch Derneğ kuruldu. Bugün ODTÜ, Boğaz ç , İTÜ, B lkent, Hacettepe, Uludağ, Işık, B lg , Gaz ve Dokuz Eylül Ün vers teler ’n n qu dd tch takımları var. 26
QUIDDITCH NASIL OYNANIR? Qu dd tch' n en güzel kısmı karma olarak oynanması yan kadınlar ve erkekler d ye ayrılmadan b r takımda k c ns yette bulunab l yor .Takımlar saha çer s nde en fazla dört aynı c ns yetten oyuncu bulundurab l yor. Her takımın farklı uzunluklardan oluşan üç çember var ve sporun amacı Quaffle olarak s mlend r len topu bu çemberlerden geç rerek sayı elde etmek. Her sayı 10 puan. Qu dd tch, karma c ns yetl 7’şer k ş l k k takım arasında oynanır. Oyuncular, oyunda oldukları süre boyunca bacaklarının arasında süpürge tutmak zorundadırlar ve süpürgeden düşmeler veya bludger le vurulmaları durumunda, oyuna devam edeb lmek ç n çemberler ne dokunup süpürgeler ne tekrar b nmek zorundadırlar. TOP ÇEŞİTLERİ Quaffle: Saha çer s nde 1 tane Quaffle vardır. Quaffle, sayı atmaya yarar ve rak p çemberlerden geç r ld ğ nde takıma 10 sayı kazandırır. Bludger: Oyun sırasında sahada 3 tane Bludger bulunur. Atılan bludgerlar rak be değd ğ nde, rak pler n “süpürgeden düşürmüş” sayılır ve vurulan oyuncuyu çember ne ger dönmek zorunda bırakır. Vurulan oyuncu çember ne ger dönmeden oyuna dah l olamaz. 27
Sn tch: 'Ya altın reng olan top vardı uçuyordu falan han , onu nasıl yapıyorsunuz?' ded ğ n z duyar g b y z. İşte o top tekn k olarak b r top değ l de, 'sn tch koşucusu' veya 'sn tch hakem ' olarak adlandırılan, sapsarı g y nm ş b r nsanın bel ne tutturulmuş b r çorabın ç ndek ten s topu oluyor...Sn tch oyuna 17. dak kada dah l olur ve 30 puan değer nded r. Yakalandığında eş tl k durumu söz konusu olmazsa maç b ter. POZİSYONLAR Tutucu (Keeper): Her takımda 1 keeper bulunur ve maç sırasında yeş l renkl kafa bandı takarlar. Quaffle oyuncusu olan tutucuların en öneml görev takımının çemberler n sayı yemekten kurtarmaktır. Hücum esnasında se sayı atmaya çalışırlar. Kovalayıcı (Chaser): Her takımda 3 tane kovalayıcı bulunur ve kovalayıcılar maç sırasında beyaz kafa bandı takarlar. Kovalayıcılar da tutucular g b quaffle oyuncularıdır ve amaçları hücum esnasında sayı atab lmek ve savunma sırasında karşı takımın quaffle oyuncularını engellemeye çalışmaktır. 28
Vurucu (Beater): Her takımda 2 vurucu bulunur ve vurucular bludger oyuncusudur. Maç esnasında s yah renk kafa bandı takarlar. Vurucular eller ndek bludger'lar le rak p takım oyuncularını vurarak çemberler ne ger dönmeler n sağlarlar. Oyundak en kr t k poz syonun vurucu poz syonu olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz, vurucu stratej s çoğu zaman takımların kader n bel rleyen en öneml faktördür. Arayıcı (Seeker): Arayıcılar oyuna 18’ nc dak kada yan sn tch koşucusundan 1 dak ka sonra dah l olurlar ve maç esnasında sarı renk kafa bandı takarlar. Arayıcıların amacı rak p arayıcının Sn tch’ yakalamasını engellemek, b r yandan da yakalamaya çalışmaktır. 29
BİR AVUÇ DÜ NYA AZERBAYCAN Azerbaycan, ya da resmî adıyla Azerbaycan Cumhuriyeti Batı Asya ile Doğu Avrupa'nın kesişim noktası olan Kafkasya'da yer alan bir ülkedir. Güney Kafkasya'nın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olan Azerbaycan'ın doğusunda Hazar Denizi, kuzeyinde Rusya, kuzeybatısında Gürcistan, batısında Ermenistan ve güneyinde İran ile komşudur. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 1918 yılında kurulmuştur. Ancak iki yıl sonra 26 Nisan 1920'de Kızıl Ordu sınırı geçerek Azerbaycan'a girmiş, 28 Nisan 1920'de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş ve ardından Sovyetler Birliği topraklarına katılmıştır. Ülkenin tekrar bağımsızlığını kazanması 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması ile gerçekleşmiştir. Başkenti ve en büyük şehri Bakü'dür. Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası'na göre resmi dil Azerice' dir. Günümüzde Rusça ikinci dil işlevi görmektedir. Bununla birlikte Rusça ve İngilizce eğitim ve iletişimde ikinci ya da üçüncü dil olarak önemli rol oynamaktadır. Ülkede anadil olarak konuşulan çok sayıda diğer diller de vardır. Avarca, Buduhça, Gürcüce, Ermenice, Cuhuri, Hınalıkca, Krızca, Lezgice, Rutulca, Talışça, Tatça, Tsahurca, ve Udince diğer etnik gruplar tarafından konuşulmaktadır. 30
Azerbaycan'ın para birimi Manat'tır(AZN). Dünyanın 5. değerli para birimidir. Azerbaycan ismi Farsçada \"Azar Payegan\" yani \"Ateş Muhafızları\" anlamına gelmektedir. Çevresinin dağlar ve yüksek içAdikveizAğlariiekmizeryrlderibemırçyarbdelüyaeaoşkcnyiğksadccraeniaaunrkkn,şidk'kıyedHleiüknmaasakz9iiısrmlşad'ıeumırlükyneDnaaarddyneaksaenğabadilslizhaaıreniirkniprıkdirdttla.i1iebrm.1nvire tepelerle çevrili olmasına rağmen Azerbaycan'ın büyük bir kısmı ovadır ve topraklarının en verimli yerleri arasında Kura ve Aras ırmaklarının karıştığı deltadır. Azerbaycan'ın en uzun ırmağı 1.364 km Hazar Denizi'ne dökülen Kura Nehri'dir. En büyük doğal gölü 67,0 km2 ile Sarısu Gölü'dür. QzPym3meeuAeatunDBtekmxvatgilyüarflabeuaieedşcnv,kpğmtabılakBliaıeğnebnii,aşlriaruevıQiednihnelygy,aeoemeoeeDOmğmdnkmliamoşrbottulölteda,uğmeirnrkeDra.s.DaealleiŞAobd,m,omrvauziŞŞdğrlğehai.eueemarölZnkzkPb,mzueieeaisLetlHymruafyaelbatltcveidivefunkğaıaleel,vrlyieankacnaPaçrlr,eagsdeğditriıeşlai,,ıı,ninntı Ülkenin milli hayvanı olan bazılarıdır. Karabağ atı, bir dağ-bozkır yarış atıdır ve endemiktir. Azerbaycan sınırları içinde yaşayan 106 çeşit memeli, 97 çeşit balık, 10 amfibik tür ve 52 çeşit sürüngen tespit edilmiştir. 31
AZERBAYCAN'IN TARİHİ VE TURİSTİK YERLERİ Alev Kuleleri, Bakü Kız Kalesi, Bakü Şirvanşahlar Sarayı, Bakü Bibi-Heybet Camii, Bakü Azerbaycan Halı Müzesi / Letif Kerimov Halı Müzesi, Bakü Bakü Bulvarı, Bakü Yanar Dağ, Bakü Ateşgah – Ateş Tapınağı, Bakü Çamur Volkanları, Bakü ve Abşeron Yarımadası Devlet Bayrağı Meydanı, Bakü Azerbaycan Ulusal Güzel Sanatlar Merkezi, Bakü Bakü Televizyon Kulesi, Bakü Targovi Caddesi, Bakü Azerbaycan Edebiyatı Müzesi, Bakü Minyatür Kitap Müzesi, Bakü Kobustan Milli Parkı, Kobustan Şeki Hanları Sarayı, Şeki Han Bağı, Gence Cuma Camii Kompleksi, Gence Şişe Ev, Gence Nizami Gencevi’nin Anıt Mezarı, Gence Haydar Aliyev Park Kompleksi, Gence Göygöl Milli Parkı, Göygöl Haçmaz Kebele (Qabala) 32
EDEBİYATA İZ BIRAKANLAR GARİP AKIMININ YILDIZ ŞAİRİ: ORHAN VELİ KANIK Klarnet ustası Mehmet Veli Kanık ile Fatma Nigar Hanım'ın ilk çocukları olarak 13 Nisan 1914'te İstanbul Beykoz'da dünyaya gelen Kanık, çocukluk yıllarını İstanbul'da geçirdi. Şair, eğitim hayatına 1921'de Aka- retler'deki Anafartalar İlkokulu'nun ana sınıfında başladı ve sonra Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına geçti. Babasının Cumhurbaşkanlığı Bando Şefliği'ne tayini nedeniyle 1925'te ailesiyle birlikte Ankara'ya taşınan Orhan Veli, burada Gazi İlkokulu'na yazıldı ve bu yaşlarda edebiyata ilgi duymaya başladı. Kanık'ın bu ilgisini fark eden öğretmeni Sedat Bey'in sürekli yazmaya teşvik ettiği Kanık'ın o yıl- larda kaleme aldığı \"Çocuk Dünyası\" adlı ilk öyküsü, bir dergide yayımlandı. \"Anneme\" adlı ilk şiiri ise Balıkesir'de çıkan \"Gençler Yolu\" dergisinin, 15 Mayıs 1929 tarihli 6'ncı sayısında yer alan Kanık, orta öğrenimini 1932'de yatılı olarak okuduğu Ankara Gazi Lisesi'nde tamamladı. Gençlik yıllarında Ankara Erkek Lisesi'nin yayın organı \"Sesimiz\" dergisinde de çalışmaları yayımlanan Kanık'ın, lise yıllarında şair Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat ile arkadaş olması edebiyat hayatının başlangıcı oldu. Aynı tarzda şiirler yazan Kanık, Anday ve Rifat'ın bu tarzlarının \"garip\" bulunması üzerine, ortaya koydukları yeni şiir anlayışlarına \"Garip\" adını verdiler. Bu süreçte öğretmenleri arasında yer alan ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar'ın desteğini alan grup, yeni tarzlarını \"Garip\" başlığı altındaki bir bildiri ile \"Varlık\" dergisinin 1 Aralık 1939 tarihli 154'üncü sayısında açıkladı. 33
Grubun 1941'de okuyucuyla buluşturdukları \"Garip\" adlı şiir kitabında Orhan Veli'nin 24, Oktay Rıfat'ın 21, Melih Cevdet Anday'ın ise 16 şiiri yer aldı. İlk şiirlerinde Mehmet Ali Sel imzasını kullanan ve aşk, özlem, çocukluk anıları gibi temaları ele alan Kanık, 1933'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne kaydoldu. Buradaki öğrenimini yarıda bırakan usta şair, 1935'te bir süre yardımcı öğretmenlik, 1936-1941'de PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri Reisliği Milletlerarası Nizamlar Bürosu'nda memurluk yaptı. Orhan Veli, 1942'de başladığı vatani görevini tamamladı ve terhisinin ardından 1944'te Ankara'ya döndü. Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda memur olarak kısa bir süre görev alan ve bu görevi sırasında \"MEB Dünya Edebiyatlarından Tercümeler\" serisinde Fransızcadan çeviriler yapan Kanık, 1947'de memurluktan istifa etti. Kanık, sonraki yıllarda ge- çimini yazarlık ve çevirmenlik yaparak sağlayarak \"İnsan\", \"Ses\", \"Gençlik\", \"Küllük\", \"İnkılapçı Gençlik\", \"Demet\", \"İşte ve Aile\" gibi dönemin popüler kültür sanat dergilerinde manzume ve düz yazılar kaleme aldı.Mehmet Ali Aybar'ın çıkardığı \"Hür\" ve \"Zincirli Hürriyet\" gazetelerinde yarı siyasal değinme- ler ve eleştiriler de kaleme alan Kanık, 1948'de bir süre \"Ulus\" gazetesinde, \"Yolcu Notları\" başlığı altında makaleler kaleme aldı, 1949'da Ankara'da \"Yaprak\" dergisini, vefatına kadar 28 sayı boyunca çıkardı. Orhan Veli Kanık, geçirdiği beyin kanaması sebebiyle 14 Kasım 1950'de Cerrahpaşa Hastanesi'nde vefat etti ve Aşiyan Mezarlığı'na defnedildi. 34
ESERLERİ Türk edebiyatı tarihinde yenilikçi fikirlerin ilk savunucularından biri kabul edilen Kanık, şiirin ölçü, uyak gibi kalıplardan ve kurallardan bağımsızlaşarak yazılabileceğini savundu. Kanık, bu düşüncesini, \"Şiir kafiyeli de kafiyesiz de vezinli de vezinsiz de bol resimli, hiç resimsiz de bağırarak da fısıldayarak da yazılabilir. Yeter ki yazılacak şey olsun.\" sözleriyle ifade etti. Yazı ve şiirlerinde hicivsel bir üslupla mizah ögelerinden yararlanan, daha basit ve yalın olan halk dili kullanmayı benimseyen Kanık, şiirlerinde özellikle İstanbul'a ve denize olan hayranlığını dile getirdi. Şiir kitapları: Garip (1941), Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949), Bütün Şiirleri (1951) Hikâye: Hoşgör Köftecisi Hikâye/Şiir: Nasreddin Hoca Hikâyeleri (1949) Yazılar: Nesir Yazıları, Edebiyat Dünyamız, Bütün Yazıları Mektuplar: Yalnız Seni Arıyorum Çeviri: Bir Kapı Ya Açık Durmalı Ya Kapalı- Alfred de Musset, Barbarine- Alfred de Musset , Scapin'in Dolapları- Molière, Versailles Tûluatı- Molière, Sicilyalı Yahut Resimli Muhabbet- Molière, Tartuffe- Molière, Üç Hikâye- Nikolay Gogol, Turcaret- Alain Rene Lesage, Fransız Şiir Antolojisi, La Fontaine'in Masalları- La Fontaine, Hamlet- William Shakespeare, Venedik Taciri- William Shakespeare, Saygılı Yosma- Jean-Paul Sartre, Batıdan Şiirler, Bütün Çeviri Şiirleri 35
Orhan Veli, dünya edebiyatının önemli eserlerini yaptığı çevirilerle dilimize kazandırmanın yanı sıra, kaleme aldığı şiirleriyle edebiyatımıza iz bırakan önemli isimlerden biri. İşte Orhan Veli'nin şiirlerinden birkaçı... İSTANBUL'U DİNLİYORUM İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Yavaş yavaş sallanıyor Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Yapraklar ağaçlarda; Dinmiş lodosların uğultusu içinde Uzaklarda, çok uzaklarda, İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Bir yosma geçiyor kaldırımdan; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Kuşlar geçiyor, derken; Bir şey düşüyor elinden yere; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Bir gül olmalı; Ağlar çekiliyor dalyanlarda; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Alnın sıcak mı, değil mi, bilmiyorum; Serin serin Kapalıçarşı Dudakların ıslak mı, değil mi, bilmiyorum; Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Güvercin dolu avlular Kalbinin vuruşundan anlıyorum; Çekiç sesleri geliyor doklardan İstanbul'u dinliyorum. Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Gemiler geçer rüyalarımda, Allı pullu gemiler, damların üzerinden; Ben zavallı, Ben yıllardır denize hasret. 36
DEĞİL GÜN OLUR Bilmem ki nasıl anlatsam; Gün olur, alır başımı giderim, Nasıl, nasıl, size derdimi! Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Bir dert ki yürekler acısı, Şu ada senin, bu ada benim, Bir dert ki düşman başına. Yelkovan kuşlarının peşi sıra. Dünyalar vardır, düşünemezsiniz; Gönül yarası desem… Değil! Çiçekler gürültüyle açar; Gürültüyle çıkar duman topraktan. Ekmek parası desem… Değil! Hele martılar, hele martılar, Her bir tüylerinde ayrı telaş!… Bir dert ki… Gün olur, başıma kadar mavi; Dayanılır şey değil. Gün olur başıma kadar güneş; Gün olur, deli gibi… ANLATAMIYORUM BEDAVA Ağlasam sesimi duyar mısınız, Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Dere tepe bedava; Gözyaşlarıma, ellerinizle? Yağmur çamur bedava; Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Otomobillerin dışı, Bu derde düşmeden önce. Sinemaların kapısı, Bir yer var, biliyorum; Camekanlar bedava; Her şeyi söylemek mümkün; Peynir ekmek değil ama Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Acı su bedava; Anlatamıyorum. Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yaşıyoruz, bedava. 37
KALEMİMDEN DÖKÜLENLER HAYATA BAKIŞ AÇIMIZ Yıllar önce yörüklerin yaylaya göç güzergahı üzerinde bulunan bir köy okulunda birkaç yıl öğretmenlik yaptım. Bu köyün yaşlılarından ve benim de ev sahibim olan Niyazi Amca, yörüklere ve bu köye dair güzel bir yaşanmış hikaye anlatmıştı. Yörükler, ılıman kış ikliminin hüküm sürdüğü Akdeniz sahil şeridinde kışı geçirir, sıcaklar başlayıp otlaklar azalınca mayıs ayında dağlardaki karlar erimeye başlamasıyla koyun, keçi sürülerini önlerine katar Toros Dağları’nın yaylalarına göç ederler. Beş altı ay yaylada kaldıktan sonra dağları kar doldurur ve yörükler ekim- kasım ayında tekrar kışlık otlaklarına dönerler. Bu gelenek yüz yıllardır devam eder. İşte benim öğretmen olarak görev yaptığım köy de tam bu göç yolu üzerinde. Yörükler sürüleri ile yaylaya göç ederken mayıs ayında, yayladan sahile-ki buna yörükler Seel” der☺- giderken kasım ayında köyümüz sınırlarında konaklarlar. Evvel zamanda Niyazi amca küçük bir çocukken, Niyazi amcanın dedesi öküzlerle tarlasını sürmüş. Ekim ayında buğdayları tarlasına serpmiş, güzel yağmurlar da yağınca ay sonunda ekinler çok güzel çıkmış. Niyazi amcanın dedesi ekinlere gözü gibi bakmış. Kasım ayının ilk haftalarında bir yörük kafilesi tarlaya yakın bir yerde konaklamış. 38
Gece çobanın uyumasıyla tüm koyun sürüsü ekin tarlasına girmiş ve sabaha kadar tüm ekinleri yemiş. Sabah gün ağarırken tarlasına gelen Niyazi amcanın dedesi çobanın yerinde, tüm sürünün de tarlasında uyuduğunu görmüş. ekinleri koyunlar tarafından talan edilen Niyazi amcanın dedesi, çobanın sorumsuzluğu karşısında öfkeden deliye dönmüş. Niyazi amca bundan sonrasını şöyle anlatıyor: “Dedem koyunları bırakmadı. Zararının ödenmesini istedi. Çalı çırpı ile tarlanın açık yerlerini kapattı. Yörük koyunlarını alıp gitmek istedi ancak üç gün köy meydanında tantana eksik olmadı. Sonunda köyün muhtarı ve ileri gelenleri dedemi ikna etti. Dedem zararına karşılık 15 koyun aldı ve yörük sürüleri yoluna devam etti. Dedem ekinlerine çok üzüldü. Diğer tarlalar yemyeşil ama kendi tarlası kup kuru…O yıl çetin bir kışın ardından martta bahar geldi. Enteresan bir şekilde dedemin koyunlar tarafından yenmiş olan ekinleri diplerinden tekrar filiz vermeye başladı. Ama ne filiz… Koyunların üç gün boyunca bıraktıkları gübreler sayesinde bir kökten 3-4 filiz... Dedemin tarlasındaki ekinler mayıs ayı geldiğinde komşu tarlalardan nerdeyse dört kat verimliydi! Derken yörük sürüleri bu yıl tekrar gelmeye başladı. Bizim bahçeye giren sürü sahibi çekinerek o yıl uzak bir köşede konaklamıştı. Dedem çobanın geldiğini duyunca kendisine verilen 15 koyunu ve yavrularını önüne katıp konak yerine vardı. Koyunları ve kuzuları çobana verip ‘Kasım ayında tekrar tarlasında koyunlarını konaklatmasını, bunun karşılığında kendisine incir ve üzüm kurusu verebileceğini.’ söyledi. O günden sonra bizim köyden geçen yörükler kasım ayında ekinliklerimizde konaklar, koyunları ekinlerimizi profesyonelce budar, gübreler bizler de koyunların sahibi yörüklere bunun karşılığında incir ve üzüm kurusu veririz. Niyazı amcanın anlattığı bu hikaye beni çok etkiledi. O genç yaşımda olaylara, durumlara daha analitik yaklaşmama vesile oldu. 39
Hayatımızın merkezine oturan bir problem ilk etapta bizi altüst edebilir. İşte o ilk an çok önemli. Kriz ânı… Krizi yönetebilmek, hele ki zamana yaya bilmek… Bu, yaşanmışlıklarla tecrübe edilebilecek bir yetenek. Bazen de minicik bir problem, duruma bakış açımıza göre hayatımızı altüst edebiliyor. Ya problem dediğimiz şey aslında bizim bakış açımız ise? Aslında problem diye bir şey yok da bizim olaylara yaklaşımımız yanlış ise? Belki bakış açımızı değiştirsek bu durum fırsat olarak görünecek. Fen bilimleri öğretmeni olarak derslerde üzerinde durduğum, insan vücudunda bu durum ile ilgili enteresan bir işleyiş var: “Kaslardan Laktik Asit Salgılanması”. Şöyle ki günlük hayat serüvenimizin bir bölümünde sağlıklı yaşam için spor yapıyoruz diyelim. Mesela koşu… Rutinin dışına çıkıp o gün aşırı spor yapıp eve geldikten birkaç saat sonra eklem ve kaslarımız şiddetle ağrır, kasılır. Bu durum genel bakış açısına göre bir problemdir. Günlük hayat işleyişimizi etkiler. Biz ağrıya odaklanır, ağrıdan şikâyet ederiz. Oysa burada ağrı bizim tarafımızda olandır. Çünkü o ağrılar bizim aşırı spor yaparken zorladığımız kaslarımızın kendisini toparlayabilmesi için, vücudumuzun dinlenmesine zaman tanır. Düşünsenize aşırı spordan yıpranmış kaslarınızın hiç ağrımadığını, hareketinizin sınırlanmadığını☹! Doğada muazzam bir sistem var. Çok karmaşık bir sistem olsa da doğanın görünen yüzü gayet sadedir. Hangimize sorsalar basitçe anlatırız. Su buharlaşır, soğuk havaya çarpar yoğuşur, yağmur olur. Tohum toprağa düşer yağmur suyunu alır fidan olur. Fidanımız yaprak açar yeşerir; kökünden suyu, yaprağından ışığı alır şipşak fotosentez ile besin ve oksijen üretir. Ürettiği besin ve oksijen ile ağaç çiçek açar, çeşitli rastlantısal yollarla çiçekteki polenler dişicik tepesine konar, tozlanma sonucu meyve olur… Anlatırken özet geçip ne kadar basitleştirilebiliyoruz değil mi? 40
Oysa “Suyun döngüsü, Tohumun yapısı-çimlenmesi, Foto sentez, Tozlaşma-Meyve oluşumu…” Bunların her biri çok karmaşık işleyişi olan olaylar. Her birisi için ciltlerce kitap yazılabilir. Peki neden kısa özet geçiyoruz? Belki de özet geçmek bizi rahatlatıyor. Anlamadığımızdan, bilmediğimizden değil. Okullardaki derslerde bunları ayrıntılı şekilde öğreniyoruz ancak rutin hayatta sorulunca çarpıcı birkaç kelimeyle durumu izah ediyoruz. Biliyoruz ki ayrıntılara girsek amaçtan sapacak, asıl anlatmak istediklerimizden kopacağız. Beynimizin olayları basitleştiren, sadeleştiren bu çalışma sistemi, bize ayrıntılarda kaybolmamamızın gerekliliğini ispatlıyor. Günlük hayatımızda meydana gelen olaylara karşı tutumumuz da tepkisel değil , daha aklı selim, geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmiş olmalıdır. Hayatta her şeyin bizler için olduğuna inanırım. Yokluk olmasa varlığın, zorluk olmasa kolayın anlamı olmazdı. Niyazi amcada olduğu gibi bizlere çok zor gelen olaylar hayatımızı hatta başkalarının hayatını olumlu yönde etkileyebilir. Yaşanmışlıklarımızın birçok yönünün olduğunu her zaman zihnimizin bir köşesinde tutmalıyız. Yaşadığımız bir olayın birçok yönü olduğunu, bizim baktığımız tarafın dışında da farklı bakılabilecek iyi kötü tarafların olduğunu ve “Hayat üstüme geliyor.” dediğimizde bakış açımızı değiştirme vaktinin geldiğini unutmamalıyız. Hayatın kendi işleyişi muazzam karmaşıklıkta olabilir. Bu kargaşanın bize ne kadarı lazımsa biz o kadar içine girmeli, hayatımızı kolaylaştırmalıyız. Bilal ŞAHİN Fen Bilimleri Öğretmeni 41
AYIN EN ÇOK SATAN KİTAPLARI 1- VAR MISIN?- DOĞAN CÜCELOĞLU 2- GİTMELİ MİYİM KALMALI MIYIM- HAKAN MENGÜÇ 3- SEYİR- PİRAYE 4- BEN KAZANMADAN BİTMEZ-BİRCAN YILDIRIM 5- KİTAPLARI KURTARAN KEDİ- SOSUKE NATSUKAWA 6- KADINLAR SICAK ERKEKLER SOĞUK SEVER- ESRA EZMECİ 7- SON OSMANLILAR- MURAT BARDAKÇI 8- ŞEKER PORTAKALI- JOSE MAURO DE VASCONCELOS 9- PES ETME MUCİZELER YOLDA- KİNSUN 10- CAMDAKİ KIZ- GÜLSEREN BUDAYICIOĞLU 42
RRİeİeÇNÇNİKİKNNLLDEDEERERNİNİNN RENKLERİN SU İLE DANSI EBRU SANATI Ebru, k treyle yoğunlaştırılmış su üstünde, özel hazırlanmış boyalarla oluşturulan desenler n kâğıt üzer ne geç r lmes yoluyla yapılan b r süsleme sanatıdır. Fırça ve boyaları özeld r. Orta Asya Sanatı ve kâğıt bezeme sanatlarının en müh mler nden b r olan Ebru sanatının hang tar hten ber b l nd ğ n kes nl kle söylemek bugün ç n mkansızdır. Böyle b r belge günümüze ulaşmamıştır. Ebru sanatının ne zaman ve hang ülkede ortaya çıktığı b l nmemekle beraber bu sanatın doğu ülkeler ne özgü b r süsleme sanatı olduğu düşünülmekted r. Bazı İran kaynaklarında H nd stan'da ortaya çıktığı yazılıdır. Bazı kaynaklara göre de Türk stan'dak Buhara kent nde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılar'a geçm şt r. Esk tar hl k tap c ltler nde b le yan kâğıdı (kapak le k tabı b rb r ne bağlayan kağıt) olarak ebruyu görmektey z. Y ne esk b r murakkanın ç ndek yazı kıtalarının etrafında pervazlara yapıştırılmış ebru kağıtlarına da rastlamamız mümkündür Ancak, bu eserler n yazıldıkları tar h b l nse b le, b z m ç n ebruya da r b r belge sayılmaz. Böyle esk yazmalar b r kaç defa tam r görüp yen lenm şt r. Tar h en esk olan ebru kâğıdı 962. H.(1554) yılına a t b r Mal k- Deylemî yazısıdır. Yazı haf f ebru üzer ne yazıldığı ç n yazı tar h nden ebru kağıdının tar h öğren lm şt r. Batıda ebru \"Türk Kağıdı\" ya da \"mermer kâğıdı\" olarak adlandırılmaktadır. 43
EBRU NASIL YAPILIR? Ebru, geven otunun özsuyundan elde ed len k tre veya den z kadayıfı b tk s (keraj n) le kıvamı arttırılmış suyun üzer ne, ç ne öd katılarak suyun d b ne çökmeyecek hale get r len boyaların serp lmes ve su yüzey nde meydana gelen şek ller n olduğu g b ya da b z adı ver len metal uçlu b r aletle müdahale ed lerek b r kağıda geç r lmes yoluyla yapılır. EBRU MALZEMELERİ EBRU ÇEŞİTLERİ Kâğıt Su Battal ebru Öd Gelg t ebru K tre Bülbül yuvası Şal ebrusu Den z kadayıfı Taraklı ebru At kılı ve gül dalı Hat p ebrusu Ç çek ebrusu Tar h m zde b l nen meşhur ebrucular; Hat b Mehmet Efend , Şeyh Sadık Efend , Hezarfen Edhem Efend , Mustafa Düzgünman ve Necmedd n Okyay’dır. 44
BİRLİKTE ÇALALIM,SÖYLEYELİM BU GALA DAŞLI GALA Kaynak K ş : Sab r M rzaev Yöre: Azerbaycan Dağlara çen düşende Bu gala daşlı gala Galb me gam düşende Cıngıllı daşlı gala Ruhum bedenden oynar Korkaram yar gelmeye Yadıma sen düşende Gözler m yaşlı gala Bu gala daşlı gala Bulağ başı buz olar Cıngıllı daşlı gala Üstü dolu gız olar Korkaram yar gelmeye Eğ l desmalın götür Gözler m yaşlı gala Ben götürsem söz olar Kızıl gül olmayaydı Bu gala daşlı gala Sararıp solmayaydı Cıngıllı daşlı gala B r ayrılık b r ölüm Korkaram yar gelmeye Heç b r olmayaydı Gözler m yaşlı gala Türküde geçen bazı kel meler n d l m zdek anlamları se şöyle; çen: s s cıngıl: çakıl gala: kale bulağ: lkbahar desmal: mend l 45
BU GALA DAŞLI GALA SOLFEJ Mİ Mİ Mİ Mİ RE Mİ RE DO FA FA FA Mİ RE RE Mİ FA FA FA FA RE RE RE RE Mİ RE DO Mİ Mİ Mİ RE RE DO DO RE Mİ Mİ Mİ Mİ DO DO DO Mİ RE Mİ RE DO Mİ Mİ Mİ RE RE DO DO RE Sİ Sİ DO DO# RE DO# Sİ Sİ DO Sİ RE DO RE DO Sİ RE RE DO Sİ DO Sİ LA Sİ LA SOL# LA Sİ DO RE Mİ RE DO DO DO DO Mİ RE Mİ RE DO Mİ Mİ Mİ RE RE DO DO RE Sİ Sİ DO DO# RE DO# Sİ Sİ DO Sİ RE DO RE DO Sİ RE RE DO Sİ DO Sİ LA Sİ LA SOL GİTAR AKOR Em C Am Dağlara çam düşende, bülbüle gam düşende Em Ruhum bedenden oynar, yadıma sen düşende Em B Bu gala daşlı gala, cıngıllı daşlı gala ) A D Em Korkarım yar gelmeye, gözler m yaşlı gala TEKRAR A Em C Am Kızıl gül olmayaydı, sararıp solmayaydı Em B r ayrılık b r ölüm, h çb r olmayaydı TEKRAR A x 2 46
BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM \"TÜRKİYE'NİN KALBİ\" ANKARA Ankara, Türk ye'n n başkent ve en kalabalık k nc l d r.Batı Karaden z Bölges 'nde kalan kuzey kes mler har ç, büyük bölümü İç Anadolu Bölges 'nde yer alır. Yüz ölçümü olarak ülkem z n üçüncü büyük l d r. Ankara l , doğuda Kırıkkale, kuzeydoğuda Çankırı, kuzeybatıda Bolu, batıda Esk şeh r, güneyde Konya, güneydoğuda Kırşeh r ve Aksaray le komşudur. Ankypa, Ancyra, Angora, Engürü, Ankara... Tar h boyunca pek çok farklı adla anılan Ankara; H t tler, Fr gler, L dyalılar, Galatlar, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar g b b rçok esk meden yet n yaşamış olduğu çok esk b r yerleş m yer d r. Başkent lan ed lmes n n ardından (13 Ek m 1923) şeh r hızla gel şm ş ve Türk ye'n n k nc en kalabalık l olmuştur. Ovalık b r alanda kurulan l n en yüksek noktası 2015 m yüksekl ğ ndek Elmadağ, en gen ş ovası Polatlı Ovası, en büyük gölü Tuz Gölü, en uzun akarsuyu Sakarya Nehr 'd r. İl genel nde 14 doğal göl, 136 sulama gölet ve 11 baraj bulunmaktadır. 47
İl n gen ş araz s nde yer yer kl m farklılıkları görülür. Güneyde, İç Anadolu kl m n n bel rg n özell kler olan step kl m , kuzeyde se, Karaden z kl m n n ılıman ve yağışlı haller görüleb l r. Kara kl m n n hüküm sürdüğü bu bölgede kış sıcaklıkları düşük, yaz se sıcak geçer. Ankara’nın kl m şartları ve topograf k yapısı neden yle, lde b tk örtüsü olarak bozkır ve orman bulunur. Bozkır bölgelerde ağaç hemen h ç bulunmaz, b r tek akarsu kıyılarında ğde, söğüt ve kavak ağaçları bulunur. TARIM: Ankara l HAYVANCILIK: Ankara rakım genel nde toprakların ve mera özell kler açısından, %60’ı tarım alanı olarak küçükbaş hayvancılığa daha kullanılır. En öneml tarla elver şl d r. İlde koyun (ak ve ürünler buğday, arpa ve karaman c ns ) ve sığır şeker pancarıdır. D ğer beslen r. Tavuk yet şt r c l ğ öneml ürünler kavun, de öneml boyuttadır. karpuz, domates, havuç, Dünya’da Ankara keç s armut, elma, v şne ve olarak da b l nen T ft k keç s , üzümdür. b r sarı d ğer mav göz reng ne sah p olan Ankara ked s ve uzun yumuşak tüyler yle ünlü Ankara tavşanı kent n semboller nden. 48
Search