hayatsağlık Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi ağustos 2013 sayı 9 .Dört aylık dergi HayatSağlık bu kez engellilik konusunu ele alıyor. Günümüzde engellilere yönelik üretilen Ağustos 2013 Sayı 9 kamusal politikalar ve engelli bireylerin ne derece toplumsal yaşamın içerisine etkin bir Sahibi biçimde dâhil olabildiği, ülkelerin en önemli Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı gelişmişlik göstergelerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak mesele sadece bundan ibaret adına değil, zira engellilik sadece fiziksel ya da zihinsel Ahmet Özdemir bir hal değil, aynı zamanda toplumsal olarak da inşa edilen bir olgu. ‘Normal’ bireylerden Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ‘engelli’ bireylere doğru kurulan bir hiyerarşi Ahmet Özdinç çoğu zaman hem engelli bireylere yönelik kavrayışları hem de engellilerin kendilerini Editör toplumsal olarak konumlandırmalarını M. İnanç Özekmekçi doğrudan etkiliyor. Bu durum da kaçınılmaz olarak, hiyerarşide üstte yer alanın altta yer alana Yayın Kurulu lütfu ekseninde ilerleyen bir söylem biçimini Ali İhsan Taşçı doğurarak var olan sorunları aşmak yerine Altay Ünaltay onların yeniden üretilmesine neden oluyor. Bülent Özaltay Bu sayımızda meselenin çok boyutluluğuna Enes Karabulut paralel bir biçimde engellilik haliyle ilişkili farklı Eyüp Süzgün konuları sizlerle paylaşmak istedik. Hakan Ertin M. Alpertunga Kara İyi okumalar dileğiyle.. Murat D. Çekin Tasarım Uygulama Ahmet Yumbul Baskı - Cilt Pınarbaş matbaacılık ltd. şti. 0212 544 5877 İletişim Hasekisultan mahallesi Küçükmühendis sokağı 7 Fatih İstanbul 0212 588 2545 . 0533 668 0911 Faks. 0212 632 8579 [email protected] ISSN 1309-6001 Dergide yeralan yazılardan yazarları mesuldür. © Yayın hakları yayıncıya aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
içindekiler 04 08 Haberler İnsan Doğasının Sınırları: Hayvan Bilinci Üzerinden Bir Tartışma 14 Neslihan Şakzucu Doğal Üremeye Biyoteknolojik Müdahale: 20 Yardımcı Üreme Teknikleri ve Eleştirileri Halil Aziz Velioğlu Psikiyatrik Hastalıkları Yeniden Değerlendirmek 24 Ezgi Vural İnsan Genom Projesi Üzerine 28 Ebru Bektaş Türkiye’de Yaşayan Engelli 34 Bireylerin Bakım Desteği İhtiyaçları Üzerine Bir Değerlendirme Mavi Kapak Bir Sosyal Politika Zeliha Tören Olabilir mi? 44 Erdal Bayraktar Çocuklarda Dil ve Konuşma Bozuklukları Gökçe Baykal Altunkaya
48 içindekiler Engellilik ve İslam: 52 Teolojik Bakış Açıları Nasyonal Sosyalizmin Engelliler Mohammed Ghaly Politikası Üzerine Werner F. Kümmel 60 66 Genç Bir Doktorun Tahrir Defteri: Kamu Kuruluşlarında Özürlülük Ötekilerin Cinsel Pratikleri Abdullah Ömer Şeker Arzu Beşiri 70 74 Engelli Bireylerin Karar Alma Engellilerde Bireysel ve Grup Eğitimleri Süreçlerine Etkin Katılımı Ne Zaman, Ne Amaçla Alınmalıdır? Hasan Kaya Ahu Sağlam 76 Lokman Ayva ile ‘Türkiye’de Engellilik Üzerine’ söyleşi
haberler İnsan genlerinin patentlenmesine iptal kararı Genetik alanında özellikle son yıl- buluşların ya da daha sınırlı olarak ele ni artıran iki gene (BRCA 1 ve BRCA larda önemli ölçüde gelişmeler alırsak genlerin patentlenmesi öteden 2) ve bu genleri tespit için geliştirdiği kaydedildiği bir gerçek ve söz konusu beri etik ve hukuk zemininde tartış- laboratuvar testine dair patent almış gelişmeler sadece tıp alanıyla sınırlı da malara neden oluyor. Bu durumu ‘ya- olan Myriad Genetics’e karşı Mole- değil. Bu süreçte tarım, hayvancılık, şamın patentlenmesi’ olarak niteleyen küler Patoloji Derneği (Association kriminalistik gibi farklı alanlarda kay- ve kabul edilemez bulanlar yıllardır for Molecular Pathology) dava açmış da değer birçok yenilik hayata geçti. mücadele veriyorlar. ve söz konusu patentlerin iptalini ta- Bu gelişmelerin araştırma-gelişme için lep etmişti. Amerikan Sivil Özgürlük- yapılan yatırımlara çok şey borçlu ol- Geçtiğimiz Haziran ayında Birleşik ler Birliği (American Civil Liberties duğuna şüphe yok ve patent yasaları Devletler Yüksek Mahkemesi (Supre- Union) gibi çok sayıda sivil toplum da ar-ge yatırımlarını, faaliyetlerini me Court of the United States), aldığı kuruluşu tarafından da desteklenen destekleyen önemi bir unsur. Buna bir kararla genlerin patentlentmesi ko- bu talep Yüksek Mahkeme’nin aldığı mukabil genel olarak biyoteknolojik nusuna yeni bir boyut kazandırdı. kararla kabul görmüş oldu. Mahke- Meme ve yumurtalık kanseri riski- Kuş gribi virüsü ‘H7N9’ insandan insana bulaştı Geçtiğimiz bahar aylarından bu görüşmesinden altı gün sonra hasta- yana Çin yeni bir kuş gribi virü- landığı kaydediliyor. İnsandan insan sü ile (H7N9) mücadele ediyor. Dün- bulaşmanın tek kanıtı iki kişinin yakın ya Sağlık Örgütü, 20 Temmuz itibariy- teması değil. Baba ve kızında tespit le Çin’de 133 vakada H7N9 virüsünün edilen virüslerin genetik olarak özdeş- tespit edildiğini, 43’ünün hayatını kay- likleri ve kadının kuşlarla temasının bettiğini açıklamıştı. bulunmaması, araştırmacılara göre hastalığın babadan kızına geçmiş olma British Medical Journal’da yayın- ihtimalinin yüksek olduğuna işaret lanan bir makalede (BMJ 2013; 347: ediyor. f4752) yeni kuş gribi virüsü H7N9’un insandan insana bulaştığı, 32 yaşındaki Her iki hasta ile teması olan 43 kişi bir kadının hasta olan babasına bakar- üzerinde yapılan tahlillerde ise virüsün ken virüsten etkilendiği ve her iki has- izine rastlanmaması nedeniyle H7N9 tanın da yaşamını yitirdiği açıklandı. virüsünün bu aşamada çok bulaşıcı Bu vakaya kadar, H7N9’un insandan olmadığı düşünülüyor. Dolayısıyla insana bulaştığıyla ilgili bir bilgi yoktu. salgından bahsetmenin söz konusu Araştırmalar virüsün sadece hastalı- olmadığı, ancak ihtiyatın elden bıra- ğa yakalanmış hayvanlarla doğrudan kılmaması gerektiği de vurgulanıyor. temas sonrasında bulaştığını gösteri- yordu. Hastalanmadan birkaç hafta Hakan Yıldırım önce tavuk pazarına giden babasının aksine, genç kadının canlı hayvanlarla bir temasının olmadığı, babasıyla son 6 hayatsağlık
haberler me, Myriad Genetics’in BRCA 1 ve tarafından üretilen cDNA (comple- % 20’sinin patentlenmiş olduğu iddia BRCA 2 genlerine ilişkin patentlerini mentary DNA) icat sayılacağı için ediliyor. Bu iptal kararının genetik iptal etti. Oybirliği ile alınan kararın patentinin geçerli olduğuna hükmetti. alanındaki bilimsel çalışmaları sekte- gerekçesinde, doğal DNA parçalarını Kısaca karar şu anlama geliyor: ‘My- ye uğratacağı, yatırımları ve aktarılan bulmanın, ayrıştırmanın, lokasyonları- riad Genetics’in sentetik DNA’sı pa- fonları azaltacağı söyleniyor olsa da, nı, işlevlerini tespit etmenin bir ‘doğa tentlenebilir, ama ayrıştırılmış, doğal henüz böyle bir şeyden bahsetmek kanunu’nu bulmaktan, diğer bir ifade DNA üzerine kurduğu patent iddiası mümkün değil. Bu kararın tıp, ilaç ve ile keşiften başka bir şey olmadığı, bu- ise geçersiz.’ biyoteknoloji sektörlerini ne ölçüde nun ‘icat’ olarak değerlendirilemeye- etkileyeceğini zaman gösterecek. ceği, dolayısı ile bu durumun Ameri- Bundan sonra ne olacağı merak kan Patent Kanunu’nun 101. Maddesi konusu, zira Amerikan Patent Dairesi Ali Aydın kapsamına girmediği ifade ediliyor. yıllardır insan (hatta diğer canlıların) Ancak Mahkeme aynı zamanda şirket genleri ile ilgili patent veriyor ve kaba bir tahminle insan genlerinin yaklaşık Her üç kadından biri şiddet mağduru Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dün- Rapora göre, kadınlar sıklıkla en Verilere göre güneydoğu Asya yaklaşık ya genelinde her üç kadından bi- yakınlarının şiddetine maruz kalıyor- % 38 gibi bir oranla şiddetin en sık ya- rinin ev içi şiddet mağduru olduğunu lar. Şiddet eş ya da partner tarafından şandığı bölge. açıkladı. DSÖ Aile Kadın ve Çocuk geliyorsa, benzer sorunların yaşanma Sağlığı Bölümü direktörü Bustreo ‘şok olasılığı iki kat artıyor. Cinayete kur- Kadına karşı şiddete yönelik hoş- edici’ bir istatistiğin söz konusu oldu- ban giden kadınların % 38’i eşleri ya görüye son verilmesi çağrısı içeren ğunu ifade ediyor. Esas endişe verici da partnerleri tarafından öldürülmüş. rapor, şiddet ve istismarı önlemek, olan husus ise kadına karşı şiddetin mağdurları korumak için çalışılması yaygınlığı. Genel Sekreter Chan, ka- Araştırma 81 ülkede yürütülmüş önerisinde de bulunuyor. dına karşı şiddetin bir epidemiden söz ve sonuçlar bölgesel olarak açıklanmış. edilebilecek ölçüde küresel bir sağlık Hakan Yıldırım sorunu olduğunun altını çiziyor. Örgütün raporunda suistimale uğrayan kadınların farklı sağlık sorun- larıyla karşılaştıkları, kırıklar ve harici yaralanmaların yanı sıra cinsel yolla bulaşan hastalıklara maruz kaldıkları, şiddet mağduru kadınlarda depresyon, alkol bağımlılığı gibi sorunların iki kat fazla görüldüğü, ayrıca istenmeyen ge- belik ve buna bağlı kürtaj sorunlarının azımsanmayacak düzeyde olduğu be- lirtiliyor. hayatsağlık 7
haberler Markasız paketler sigarayı bıraktırıyor mu? Markasız paket uygulamasını baş- belirtirken, bu oranlar markalı paket- la % 18 ve % 16 düzeyinde kalmış. Her latan ilk ülke olan Avustralya’da lerdeki sigaraları kullananlarda sırasıy- gün sigarayı bırakmayı düşündüğünü yapılan bir çalışmanın sonuçlarına söyleyenlerin oranı da markasız paket- göre, üzerinde marka ve logo bulunma- leri kullananlarda % 37 iken, diğerle- yan paketleri kullanan tiryakiler alışıl- rinde % 22 olarak gözlenmiş. dık paketleri kullananlara kıyasla daha fazla sigarayı bırakma eğilimi gösteri- Bu sonuçlar, sigaraların markasız yorlar (BMJ Open2013; 3: e003175 - ve büyük uyarıların yer aldığı paket- doi:10.1136/bmjopen-2013-003175). lerde satılmasının sigara içmenin ca- zibesini azalttığı ve tiryakileri sigara- Araştırma Victoria eyaletinde 536 yı bırakmaya yönlendirdiği şeklinde sigara tiryakisi üzerinde yapılmış. Ça- değerlendiriliyor. Ancak sigarayı bı- lışmaya katılanların % 72,3’ü markasız rakma eğiliminde olanların markasız paketlerdeki sigaraları, % 27,7’si ise paketleri tercih etmiş olmaları da ih- markalı paketleri tercih eden tiryaki- timal dâhilinde. Bu sonuçların farklı lerden oluşmuş. Markasız paketleri çalışmalarla desteklenmesi halinde kullananların % 31’i kullandıkları si- markasız paket uygulamasının yaygın- garanın tadının bir yıl öncesine göre laşabileceği de belirtiliyor. daha kötü olduğunu, % 26’sı da bir yıl öncesine göre daha az keyif aldıklarını Ayşe Eğir Sigara yasağı erken doğum oranını düşürüyor Gebelerin sigara içmesinin bebe- dan önceki gebelikler erken doğum larını belirtiyorlar. Uzun vadede siga- ğin gelişimini olumsuz etkilediği olarak değerlendirilmiş. Çalışmanın ranın zararlarından ne kadar korun- ve gebelik süresini kısalttığı bilinmek- sonucunda yasağın uygulanmaya baş- duğumuzu ileride yapılacak çalışmalar tedir. Pasif içiciliğin dahi bebeğin do- landığı tarihten itibaren erken doğum gösterecektir. ğum ağırlığını azalttığını kanıtlayan oranlarında bir düşüş saptanmış. Hal- çalışmalar bulunmaktadır. Bunların ka açık yerlerde, işyerlerinde, restoran- Sultan Gözde Yıldızhan sonucunda ortaya çıkabilen erken larda ve yemek servis edilen barlarda doğum ve düşük doğum ağırlığı gibi uygulanmaya konulan sigara yasağı sorunlar, bebeğin sağlığı için olumsuz ile erken doğum oranlarındaki düşüş sonuçlar doğurabilmektedir. arasında anlamlı bir ilişkinin mevcut olduğu bildiriliyor. Bu düşüşün sigara Belçika Leuven Üniversitesi Halk yasağı öncesi gözlemlenmediğinin ve Sağlığı Ana Bilim Dalı’nca yapılan bir bu düşüşe sebep olabilecek diğer ne- araştırmada sigara yasağının toplum denlerin dışlandığının da altı çiziliyor. sağlığı üzerindeki etkileri irdelenmiş (BMJ 2013; 346: f441). Çalışmada Araştırmacılar bu bilgiler ışığında, yasağın uygulanmaya başlandığı ta- topluma açık yerlerde uygulanan siga- rihten itibaren oluşan gebelikler takip ra yasağının toplum sağlığını daha ya- edilmiş ve 606 807 doğum incelenerek şamın ilk senelerinden itibaren olumlu yapılan çalışmada 37. gebelik haftasın- bir şekilde etkilediği sonucuna vardık- 8 hayatsağlık
haberler Yararlı etki için sadece ‘omega 3’ mü yoksa balık mı? Balık tüketimi kalbi koruyucu bes- leceği tartışmasını gündeme taşımıştır. etkinin balık tüketimi sonucunda daha lenme şekillerinin birincil öğesi British Medical Journal’da yayınla- fazla olduğu gözlenmiş. Bu farkın balı- olarak görülür. Özellikle yağlı balıkla- ğın içinde bulunan diğer yararlı mad- rın haftada en az iki kere tüketilmesi nan bir çalışma bu tartışmalara cevap delerden kaynaklandığı düşünülüyor. gerektiği söylenmektedir. Bu tip dü- oluşturabilecek bulgular içeriyor. Ça- zenli balık tüketiminin aritmi, endotel lışmada farklı bölgelerden, kalp rahat- Hande Kizir disfonksiyonu ve inflamasyonu gibi sızlığı olan ve olmayan, sadece balık kalp rahatsızlıkları riskini azalttığı ve veya sadece ‘omega 3’ içerikli besin kandaki trigliserid seviyesini düşürdü- takviyeleri kullanan insanlar değerlen- ğü belirlenmiştir. dirmeye alınmış ve bu insanların kalp rahatsızlıklarına yakalanma olasılıkla- Günümüzde ise çoğu insan balık rı sayısal verilerle incelenmiş. On beş tüketimini azaltarak daha çok ‘omega farklı ülkeden 800 000 katılımcının 3’ içerikli besin takviyelerine yönel- yer aldığı çalışmada ulaşılan bulgula- mektedir. Bu durum, ‘omega 3’ü balık rın, sadece ‘omega 3’ içerikli besin tak- dışından karşılamanın kalbi koruyucu viyeleri almanın kalp hastalıklarına ya- etkisinin ne kadar olduğu ve bu etkinin kalanma riskini azaltmada sınırlı etkisi balık tüketilmeden ne kadar sağlanabi- olduğunu gösterdiği belirtiliyor. Bu Sahte ilaçla mücadele Geçtiğimiz aylarda yürütülen, 23 lu bölge, zira ülkeden ülkeye farklılık geçtiğimiz aylarda bu hususla müca- Afrika ülkesini kapsayan geniş göstermekle birlikte Afrika’da sahte dele amacıyla dünya genelinde yürü- kapsamlı bir operasyonda yaklaşık 550 ilaç oranı % 30 ila 70 arasında değişi- tülen bir operasyonla, ilaç satışı yapan milyon kutu sahte ilaç ele geçirildi. Ele yor. yaklaşık 3 500 internet sitesi kapatıldı. geçirilen ilaçların insan sağlığı için Ülkemizde de, bu operasyon çerçeve- tehlikeli, hatta öldürücü olabileceğini İnternet üzerinden yapılan ilaç sa- sinde Sağlık Bakanlığı’nın, Telekomü- belirten Dünya Gümrük Örgütünün tışları da, sahte ilaç meselesinin bir baş- nikasyon İletişim Başkanlığı ile ortak bildirdiğine göre, toplam değeri yak- ka sacayağı. Dünya Sağlık Örgütü’ne yürüttüğü çalışma sonucunda sahte laşık 206 milyon Euro’ya ulaşan sahte göre internette illegal sitelerden satın ilaç satan 475 internet sitesine erişim ilaçların önemli bir kısmını antibiyo- alınan ilaçların % 50’si sahte ve her yıl durduruldu. tikler, ağrı kesiciler, diyabet ve yüksek bir milyondan fazla insan, sahte ilaç tansiyon ilaçları ile gıda takviyeleri sebebiyle hayatını kaybediyor. Yine Ali Erdem oluşturuyor. Sahte ilaçların ağırlıklı olarak Asya ve Orta Doğu kaynaklı ol- duğu tespit edilmiş. Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri- ne göre dünya ilaç pazarının yaklaşık % 6 ila 15 kadarını sahte ilaçlar teşkil ediyor ve Afrika bu hususta en sorun- hayatsağlık 9
İnsan Doğasının Sınırları: Hayvan Bilinci Üzerinden Bir Tartışma Neslihan Şakzucu “Hayvanın hafızası vardır, ama hiçbir hatırası yoktur.” Heymann Steinthal İnsan nedir sorusu din, felsefe ve günümüzde mına değinmekte fayda var. Bilinç kavramı farklı bilimin üzerinde belki de en çok düşündüğü anlamlara işaret etmekle birlikte, terim olarak iki ve tartıştığı meselelerin başında gelir. Kimi dinler başlık halinde incelenebilir: yaratık bilinci ve du- insanı, Tanrı’nın bir parçası olarak kutsallaştırır- rum bilinci. ken, bazı felsefi akımlar cisimsiz zihinler olarak değerlendirmektedir. Bilim ise insanları içgüdü- Yaratık bilinci, bir kişinin veya canlı varlığın lerine göre hareket eden, özgür iradeden yoksun duyumsal girdileri alma ve uyanık/farkında olma DNA sahibi organizmalara indirger.1 Birbiri ile halidir. Canlının çevresi ile zihinsel iletişim kur- bu kadar çelişen değerlendirmelere konu olan masını engelleyen uyku, koma, anestezi veya ‘insanın doğası’ nedir, insana ait olan, onu insan hipnoz altında olma gibi bir durumda bulunma- yapan nedir? dığını belirtir. Durum bilinci ise insanlar ve diğer canlıların algılama, düşünme gibi zihinsel du- İnsan doğası kavramı adeta bir çember çizer rumlarını içerecek şekilde kullanılır. Durum bi- insanın etrafına; insana özgü olanlar, onun için linci erişilebilir bilinç ve fenomenal bilinç olmak doğal olanlar ve çemberin dışında kalanlar. Zihin üzere ikiye ayrılır. Erişilebilir bilinç akıl yürütme, veya bilinç tarih boyunca bu çemberin merkezin- eylemlere rehberlik etme ve konuşmada kullanı- de yer alarak, insanı diğer canlılardan farklı kılan lırken, daha öznel bir karakter taşıyan fenomenal en temel unsur olmuştur. Yunan filozof Platon ve bilinç deneyim olarak tanımlanır. Filozof Joseph Fransız filozof Descartes bilincin insanları hay- Levin’e göre fiziksel olan beyin ile bilinçli dene- vanlardan ayırt ettiğini söyler.2 Ancak günümüz- yimler arasında metafiziksel bir gedik vardır. Bu de bu kavramlar giderek diğer canlı türlerine de nedenle fiziksel dünya hakkında bilinen hiç bir özellikle hayvanlara atfedilmeye başlanmıştır. Zi- şey fenomenal bilinci açıklayamaz. hin kavramının insan doğasına özgülüğünü yitir- diği ve evrimsel sürecin bir parçası olduğu iddia Birçok araştırmacıya göre bilinç de biyolojik edilmektedir. yapıya benzer şekilde evrimsel devamlılık gös- terir. Avustralyalı bilim adamı Derek Denton3 Hayvan bilincine geçmeden önce meselenin hayvanlar âleminde farklı düzeylerde bilincin daha anlaşılır kılınması için kısaca bilinç kavra- olabileceğini dile getirir. Bilişsel etolojinin ku- 10 hayatsağlık
rucularından Donald Griffin de bilincin uyuma tir. Etolojinin ünlü hayvanlarından gri papağan olanak sağlayan esnek davranışlar sağlamak üzere Alex’e ise dilsel yetenek atfedilmektedir. Çünkü evrimleştiğini öne sürmüştür. Bu varsayıma göre, Alex yüz farklı nesnenin ismini bilmekte ve sayı bir türde uyuma olanak sağlayan esnek davranış- sayabilmektedir. ların görülmesi bilincin varlığının kanıtıdır. Bu konuda araştırmalarını yürüten başka bir bilim Hayvan bilinci konusunda, bilincin hayvan- adamı David B. Edelman ise iki tür bilinçten söz larda var olduğunu destekleyenler ve bu görüşe eder: birincil duysal bilinç ve yüksek bilinç. karşı çıkanlar olmak üzere iki tür görüş bulun- maktadır.7 Bilincin var olduğuna dair sunulan ar- Birincil duyusal bilinç birbirinden tamamen gümanlar benzerlik, çıkarsama ve yorumlamadır. farklı duyuların girdilerinin birleştirildiği ve bir Bu argümanlardan ilki olan benzerlik argümanı- bütün haline getirildiği sahne olarak tanımla- na göre, nörolojik benzerlikler bilinç deneyimi- nıyor. Algılama ve hafızaya alma bu bilinç saye- ni açıklamada önemli bir yere sahiptir. Çünkü sinde gerçekleşiyor. Hayvanlarda bu bilincin var memelilerin beyin anatomisi benzer bir temel olması deneme yanılma yolu ile öğrenme, düşün- üzerine oturur. Aynı zamanda beynin işleyişi ba- me, esnek davranabilme gibi zihin belirtilerine kımından da benzerlikler bulunmaktadır. Farma- açıklık getiriyor. kolojide ilaçların etkililiğinin ve yan etkilerinin hayvanlar üzerinde incelenmesi, hayvan beynin- Sadece insana özgü olduğu iddia edilen yük- de oluşturulan hasarların insanlardakine benzer sek bilinç ise ‘farkında olduğunun farkında ol- sonuçlar vermesi bu argümanı desteklemektedir. mak’ şeklinde tanımlanıyor. Geçmiş hakkında Nörolojik benzerliklerin yanı sıra, deney ortam- düşünerek yeni düzenlemeler yapıp gelecek için larında ve günlük yaşantıda gözlemlenen davra- formüller üretebilmeyi gerektiriyor. Hayvanlarsa nış bakımından benzerlikler de bulunmaktadır. yaşamlarını dışarıdan bir gözlemci gibi değerlen- Hayvanlar işlerini kolaylaştırmak için alet kulla- dirip davranış değişikliğine gitmiyor. Örneğin nabilir, oyun oynayabilir hatta bir hayvan diğer son zamanlarda kilo aldığını düşünen ve bu yüz- bir hayvandan yiyecek saklamak için strateji ge- den yiyecek kısıtlamasına giden bir kuşu düşün- liştirebilir.5 İkinci argüman olan çıkarsama ya da mek bile komik bir düşünceden ibaret kalıyor. anlamlandırma ise hayvanların gözlemlenebilir özellikleri ile bilinç arasında köprü kurmaya ça- Modern felsefede zihin bilinçle eş anlamlı lışır. Davranış mekanizmalarını bilincin varlığı olarak kullanılır. ‘Zihin’ farkındalık, algılama, düşünce, hafıza, dikkat, duygular ve hisler gibi mental fenomenleri kapsar.4 Hayvanlarda yapılan bilinç çalışmaları zihin tanımındaki parçalar üze- rinden yürütülür, yani deney ve gözlem sonuçla- rına göre hayvanlar duygulanabilir, öğrenebilir, düşünebilir, kendilerinin ve çevrelerinin farkın- dadırlar.5 Hatta kendi içlerinde bağlılıkları, kor- kuları, yasları ve gömme ritüelleri vardır. Gözlem sonuçlarına göre hayvanlar yalnızca bilinçli değil aynı zamanda kültürlü canlılardır.6 Yani sonradan öğrendikleri davranışları yaşam biçimi haline ge- tirebilirler. Bununla birlikte bazı hayvanlara eği- timle yeni nitelikler kazandırılabilir. Eğitim alan bazı hayvanlar sayı sayabilir, sorulan sorulara işaret ederek veya butona dokunarak doğru ya- nıtlar verebilir. Örneğin eğitilen Goril Koko adlı bir hayvan beş yüz sözcükten oluşan işaret dilini öğrenebilmiş ve çevresi ile iletişim kurabilmiş- hayatsağlık 11
lehine çıkarsamalarda bulunarak açıklamaya çalı- bilinçsizce davranışlarının benzediği savı üzerine şır. Bu yaklaşıma göre bilinci biyolojik düzeylere kuruludur. Bu argümana göre hayvanlar bilgi- indirmenin en iyi yolu davranış mekanizmalarını ye sahiptir ancak bilinç yoksunudur. Bilgi zihne bilinçlilik ile açıklamaktır. Hayvanlarda bilinç ihtiyaç duymadan tüm canlılarda bulunur. Süreç konusunu, hayvan davranışlarını zihinsel ve duy- olarak yaşamak bir biliş sürecidir ve tüm organiz- gusal bağlamda açıklamaya çalışan bilişsel eto- malarda geçerlidir. John Gray’e göre farkındalığın loji bu yaklaşımı benimsemiştir. Örneğin zihni epey gelişmiş olduğu canlılarda bile algı ve dü- oluşturan algılama, öğrenme, duygulanma gibi şünce bilinç olmaksızın devam eder. Bu insanlar parçaların hayvanlarda varlığının gösterilmesi için de böyledir. Bilinçli algı duyularımızla bil- sonucu hayvanların bilinçli olduğu çıkarımı ya- diklerimizin yalnızca bir kesitidir. İnsanlar gün- pılmaktadır. Üçüncü argüman olan yorumlama lük işlerinin birçoğunu bilinçsiz farkındalıkla yü- ise hayvan davranışlarının algılayış biçimine göre rütür. Örneğin araba kullanmak veya enstrüman yorumlanabileceğini öne sürer. Hayvanat bahçe- çalarken bilince ihtiyaç duyulmaz. Yaşamın çok sindeki bir kaplanın sıkıldığı veya oltaya takılan az bir bölümünde bilince ihtiyaç duyulur. Ancak bir balığın acı çektiği gibi yorumları içerir. bu görüşteki analojiyi ortaya koymak için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.9 Hayvanlarda bilinç varlığına karşıt görüş- ler ise üç ana argüman üzerinden yürütülür: Karşı argümanlardan biri de bilinç çalışma- farklılık, benzerlik ve bilinç çalışmalarındaki larındaki yöntemler üzerinedir. Günümüz tek- yöntemler. Birinci argüman olan farklılık, 17.yy nolojisinde beynin elektriksel aktivitesi ölçüle- Fransız düşünürü Descartes’ın hayvanları salt bilmekte, yapılan davranışlar sırasında aktifleşen makine olarak değerlendirdiği görüşe dayanır.2 bölgeler görüntülenebilmektedir. Özel işlevler Hayvanlar iletişim kurarlar ancak anlaşmak için için farklı bölgelerin sorumlu olduğu görülmüş veya kendilerini ifade etmek için dil kullanmaz- ancak bilinçle korele bir yapı henüz keşfedilme- lar. Bu görüş dil ile bilinçlilik arasında kesin bir miştir. Öznel zihinsel durumlar maddesel biyolo- ilişki kurar.8 Dil bilimci Noam Chomsky’e göre jik süreçler sonucu ortaya çıkmış oldukları halde, hayvanlarda iletişim, yapısal özellikleri ve edi- diğer olgulardan daha değişik ve maddi olmayan nilme biçimi açısından köklü bir biçimde insan bir düzene sahip gibi görünürler.10 Bilincin ince- konuşmasından farklıdır. İnsan dili eğitimle değil lenebilirliğinin günümüz için imkânsız gözük- izleyerek öğrenilir. Bu bakış açısı ile hayvanların mesi hayvanlarda bilinç iddiaları için sorun teşkil eğitim ile konuşma yeteneğini kazanması onların etmektedir. Hayvanlarda bilincin var olduğunu doğalarına ait bir durum değildir. Uzun süredir destekleyen çalışmalarda, bilincin fiziksel bir insanlarla aynı yaşam alanını paylaşan kedi, kö- olgu olmamasının ihmal edilmesi tartışma ko- pek gibi evcil hayvanların günümüzde konuşma nularından biridir. Amerikalı bir felsefe ve hu- yetisinin olmaması bu duruma örnek olarak ve- kuk profesörü olan Thomas Nagel 1974 yılında rilebilir. Amerikalı filozof John Searle’ün de bu yayımladığı ‘Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?’ adlı konudaki görüşleri Chomsky ile paralellik göste- makalesinde bu konuya değinmiştir.11 Nagel’ e rir. Searle insanlar ve hayvanlar arasında olduğu göre bilinç fiziksel bir olgu değil, zihinsel bir ol- iddia edilen en belirgin farkın ‘dil’ olduğunu ifade gudur ve yapısal olarak farklı bir canlıda zihinsel eder. İnsanın dile sahip olması onun düşünmesi- olguyu açıklamak ya da bilmek için insanların ni mümkün kılarken, hayvanda dilin olmaması kapasiteleri yeterli değildir. Çünkü insan dış dün- düşünmeyi imkânsız hale getirmektedir. Bu gö- yayı sadece kendi algılarının izin verdiği ölçüde rüş dil ile bilinçlilik arasında kesin ilişki kurmak- yorumlayabilir. Bu olguyu açıklamak ancak de- la birlikte, konuşma yeteneğine doğuştan sahip neyim analiz edilebilirse mümkün olacaktır; eğer olmayan insanlarda bilincin durumunu tartışılır bu analiz için bir yöntem geliştirilemezse bilinci konuma getirmektedir.8 İkinci argüman olan açıklamak adına yapılan tüm çalışmalar da eksik benzerlik, hayvanların davranışları ile insanların kalacaktır. Günümüzde zihinsel olgunun fiziksel 12 hayatsağlık
yapısını açıklayacak bir kavramımız henüz yoktur; Sonuç: dolayısı ile daha basit organizmalarda bilinçli de- İnsan doğası konusu tarihte birçok kez tartı- neyimin varlığını kanıtlamak mümkün değildir. şılmış olmakla birlikte biyoteknolojik gelişmeler ve genetik devrimi ile günümüzün önemli bir Deneyim probleminden sonra ikinci bir so- sorunu haline gelmiştir. Zihin veya bilinç uzun run, hayvanların dünyayı nasıl algıladıkları ko- yıllar boyunca insan doğasının demirbaşlarından nusudur. Alman biyolog Jakob von Uexküll, bu sayılmış, onu hayvandan ayıran temel fark olarak konu ile ilgili ‘Umwelt (çevre)’ teorisini geliştir- zikredilmiştir. Ancak hayvanlarda bilincin varlı- miştir. Uexküll’e göre hayvan bir öznenin çevre- ğının incelenmeye başlanması ile bilinç, insana sindeki şeylerle kurduğu ilişki, insanın dünya ile özgülüğünü yitirerek evrimin doğal sürecinin bir kurduğu ilişki ile aynı zaman ve mekânda gerçek- sonucu olarak gösterilmişir. İndirgemeci mater- leşmez. Umwelt, çevrenin duyularla algılanan bir yalist bilimin gözlemlenebilir olguları açıklama- yönü değil, türe özgü nesnel bir dünyadır. Uex- da en yetersiz kaldığı alan bilinçtir.15 Hayvanlar- küll teorisini açıklamak için memelilerden uzak da bilincin varlığının kabulü ile insan doğasının bir canlıyı, bir keneyi kullanmıştır. Yaptığı çalış- sınırlarından çıkan bilinç de biyolojik düzeylere maya göre kenenin dünyasında sadece üç şey an- indirgenebilecektir. lam ifade eder: tüm memelilerin terinde bulunan Hayvanlarda var olduğu öne sürülen bilinç bütirik asit kokusu, 37 derecelik ısı ve memelile- ‘uyanık/farkında olma’ ve büyük oranda ‘zihin’ re has tüylü ve kan damarlarına sahip deri. Yani tanımı üzerinden yürütülür. Zihin tanımı daha hayvan bir nesne ile aslında o nesne olarak ilişki çok algılama, zekâ gibi olguları içerir ve bilişsel kurmaz. Kene kan emerken onun kan olduğunu etoloji deneylerini genellikle bu olguların ince- bilmemektedir. Nitekim sonraki deneylerde aynı lenmesi üzerine oturtur. Hayvanlarda bilinç var- sıcaklıkta başka bir sıvı verildiğinde kenenin ce- lığına dair destekleyen ve karşı çıkan görüşler bu- vabı değişmemektedir.12 Çevre yani ‘Umwelt’ lunmaktadır. Bilincin var olduğunu destekleyen onun için ihtiyaç duyduğu şeylerden ibarettir. görüşler benzerlik, çıkarsama ve yorumlama üze- Uexküll’ün yaklaşımı, hayvanın dünya ile ilişki- rinden argümanlarını sürdürürken karşı çıkanlar sini ‘tutulma’ olarak yorumlayan Heidegger ile farklılık, benzerlik ve bilinç çalışmalarındaki yön- benzerlik gösterir. Tutulma, hayvanın herhangi temsel problemleri esas alır. bir uyaranla ilişkisini belirleyen kendine has var olma halidir. Hayvan kendi dürtüsü tarafından tutulmuş, içe alınmış haldedir. Dünyayı algıla- yamaz, yani dünya yoksunudur. Heidegger bir dünyaya asla açılamayan tutulmanın net bir ör- neği olarak laboratuarda arının önüne balla dolu bir kâsenin konması deneyinden söz etmektedir. Buna göre balı emmeye başladıktan sonra arının karnı kesilirse, arı açık karnından akan balı gör- mekle birlikte sakin sakin yemeye devam eder. Arı bala tutulmuş, yeme dürtüsü tarafından içe alınmıştır.13 Hayvan o kadar çok kendi dürtüsü tarafından içe alınmıştır ki bir başkasına yönele- mez ve dünyayı algılayamaz, bir nevi ilişkisizlik halindedir. Heidegger’e göre hayvanlar sadece var olurlar ve çevrelerinde karşılaştıkları canlıla- ra tepki gösterirler. İnsanlar ise içinde yaşadıkları dünyaya biçim verenlerdir.14 hayatsağlık 13
Sonuç olarak bilincin hâlâ gizemini koruması 3. Rothschild M. Thinking about animal conscious- ve deneyimin analiz edilememesi hayvan bilin- ness. Journal of Natural History 1993; 27: 509-12. cinin incelenmesi önündeki en büyük engeldir. Hayvanlarda zekâ, duygu, öğrenme gibi olguları 4. Rakova M. Philosophy of Mind A-Z. Edinburgh: açıklarken yeme dürtüsünün kullanılması Heide- Edinburgh University Press, 2006, s.130. gger ve Uexküll’ün savlarını destekler niteliktedir. Hayvanların bilinçli olarak nitelendirilen davra- 5. Bekoff M. Düşünen Hayvanlar. İstanbul: Kitap nışları Edelman’ın birincil duysal bilinç tanımına Yayınevi, 2002. uymaktadır. İnsana ait olan, doğasında bulunan bilinç ise ‘farkında olduğunun farkında olma’yı 6. Fukuyama F. İnsan Ötesi Geleceğimiz (Biyotek- gerektirir. Bilinç kavramı insana özgü olmasa noloji Devriminin Sonuçları). Ankara: ODTÜ bile ‘hayvan bilinci’ ahlâki seçimleri, duyguları, Yayıncılık, 2003. sanatı ya da dini oluşturmayı sağlayacak biçimde dili, aklı ve bilgiyi birleştirmez.16 Ayrıca hayvan- 7. Allen C. ‘Animal Consciousness’. The Stanford larda ilerleme kavramının olmaması da bilinç Encyclopedia of Philosophy (Winter 2011 Edi- konusundaki soru işaretlerini destekler. İnsanlık tion). Edward N. Zalta (ed.) http://plato.stan- sürekli değişim, gelişim ve yaşadığı dünya ile et- ford.edu/ entries/consciousness-animal/ (Eri- kileşim halinde iken hayvan bu olgulara oldukça şim: 30.07.2013) kayıtsızdır. Gözlemlediğimiz üzere hayvanlar ata- larından farklı bir yaşam sürmeye çalışmaz. Kuş- 8. Searle JR. Bilinç ve Dil. İstanbul: Litera Yayınları, lar hala yuvalarını çalı ile yapmaktadır… 2005, s.104. Kaynakça 9. Gray J. a.g.e, s.61. 1. Best S. Hayvanları Umursamak: Etoloji ve Sol 10. Fukuyama F. a.g.e, s. 206. Hümanizmin Kullanışsızlığı. http://www.ani- malliberationfront.com/ALFront/Actions-Tur- 11. Hofstadter DR, Dennett DC. Aklın G’özü: Benlik key/Turkish-Best-MindingAnimals.htm (Erişim: ve Ruh Üzerine Hayaller ve Düşünceler. İstanbul: 30.07.2013) Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2005, s.362. 2. Gray J. Saman Köpekler - İnsanlar ve Diğer Hay- 12. Demir M. Biyosemiyotik Projesi: Doğanın İçinde vanlar Üzerine Düşünceler. İstanbul: Yapı Kredi Kültürü Konumlandırma Girişimi. HayatSağlık Yayınları, 2008, s.61. 2011; (4): 24-37. 13. Agamben G. Açıklık. İstanbul: Yapı Kredi Yayın- ları, 2009, s. 56. 14. Agamben G. a.g.e, s. 53. 15. Fukuyama F. a.g.e, s. 205. 16. Fukuyama F. a.g.e, s. 211. 14 hayatsağlık
Kızılelma Cad. Nevbahar Mah. Topçu Emin Bey Çıkmazı Sk. No.30 Fatih - İstanbul
Doğal Üremeye Biyoteknolojik Müdahale: Yardımcı Üreme Teknikleri ve Eleştirileri Halil Aziz Velioğlu İnsanlık var olduğundan beri keşifler, icatlar, değişiklikler yapılabileceği ortaya konmuştur. teknolojik ilerlemeler ve yenilikçi değişimler Yapılan bütün bu müdahalelerin canlının yapı var olagelmiştir. İnsan yaşamı sürdüğü müddet- taşına, özüne etki etmesi nedeniyle, değişime uğ- çe de var olmaya devam edecektir. Modern dö- rayan bu yapının da kavramsal olarak dönüşerek nemde teknolojinin en hızlı değişim gösterdiği farklı kategoride ele alınmasına neden olabileceği alanlardan biri de biyoteknoloji ve genetiktir. Bi- düşünülebilir. yoteknolojik gelişmeler, baş döndürücü hızının takip edilemeyişi bir yana, sonuçları ve etkileri Cinsellik üzerinden gen aktarımıyla işleyen bakımından insanlığı hazırlıksız yakalamaktadır. insan üremesi, biyoteknolojik bir gelişme olan Yaşam biçimimize yön veren bu gelişmelerle ge- yardımcı üreme tekniklerinin etkisiyle geniş an- lecek on yılda, geçmiş bin yılda olduğundan daha lamda bir medikalizasyona uğramıştır. Günümü- fazla bir değişim görüleceğe benzemektedir.1 Bi- ze dek insan türüne ait her üye, bir kadın ve er- yoteknolojideki gelişmeler diğer teknolojilere keğin cinsel birleşmesinin ürünüydü. Ancak çok oranla çözümü daha zor problemlerin ortaya da uzak olmayan bir gelecekte yalnızca tek bir çıkmasına neden olmaktadır. Çünkü modern genetik ataya sahip olan çocuklar doğabilir. Yakın genetik verilerden kaynak alan biyotıp, insanlığa zamana kadar hayal bile edilemeyecek olan, an- gelecekte sağlık ve uzun yaşam vaatlerinde bu- cak üreme sürecine müdahale etme yeteneğinin lunurken, aile, soyun devamı, çocuklar, üreme kazanılması ile birlikte anneden ve babadan ge- gibi konulardaki kimi ahlâki kavramların anlamı len genetik materyalin birleşmesi geleneği orta- konusunda belirsizlik yaratmakta ve bunların dan kalkabilir.3 yeniden farklı bir şekilde ele alınmasına neden olmaktadır.2 Yeni üreme biçimlerinin uygulanmaya baş- lanması insan doğasına dair ahlâki ve biyoetik Biyoteknoloji ve genetik bilimindeki iler- tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Biyo- lemelerle, artık bakteri hücresinden gelişmiş teknolojik uygulamaların insan evrimini hızlan- memeli bir organizmaya kadar neredeyse tüm dırdığı ve kaçınılmaz olana yaklaştırdığına dair canlılar üzerinde kolayca genotipik ve fenotipik görüşlere karşıt olarak, bu uygulamaların insan doğasına cephe alıp bu yapıyı dönüştürdüğünü 16 hayatsağlık
savunan görüşler de vardır. Bu yazıda, biyotek- bireyler oluşturur. Eşeyli üremede ise, iki canlı nolojinin bir ağ gibi sardığı yaşamımızda, insan organizmanın genetik verilerini bir şekilde birleş- doğasının mihenk taşlarından biri olan üremenin tirerek, genetik olarak kendilerinden tamamen nasıl etkilendiğinden bahsedilecektir. Bu etkile- farklı yeni bir canlı oluşturması söz konusudur. şimin sonucunda, ‘üreme’ kavramına biyotekno- lojik eklentilerin girdiğine ve üremenin algısal bir Eşeyli üreyen canlılarda tür-içi yararlı genetik dönüşüm yaşadığına değinilecektir. Çalışma dört verilerin gelecek nesillere aktarılmasını sağla- ana bölümden müteşekkildir. Birinci bölümü yan etmenlerin tümüne birden ‘cinsellik’ denir. üremenin yaşamsal işlevi ve cinselliğin üreme ile Cinsellik ile farklı bireylerin sahip olduğu gene- ilişkilendirilmesi oluştururken, ikinci bölümde tik malzeme yeni bir birleşim oluşturur.5 Ancak biyoteknoloji devriminden önce üremenin insan biyoteknolojik müdahale süreçlerinin tanımda yaşamındaki algısal yeri, üremeye dair tarihsel sözü edilen etmenlere dâhil olmadığı göz önünde kaynakların ışığında analiz edilecektir. Üçüncü bulundurulmalıdır. bölümde biyoteknolojik ve genetik gelişmelerin üreme sürecine etkisi, yeni üreme teknolojileri İnsanın üremesinde cinselliğin sağlanabilme- ile onlara getirilen itirazlar üzerinden tartışıla- si için ‘cinsel birleşme’ ilk basamağı oluşturur. caktır. Sonuç bölümünde ise, biyoteknolojik ve Cinsel birleşme sonrasında erkeğin milyonlarca genetik gelişmelerin ardından üreme algısında sperminden yalnızca biri yumurtayı döller ve meydana gelen dönüşüme ve bunun olası netice- döllenen yumurta art arda bölünüp embriyoyu lerine değinilecektir. oluşturur. Bundan sonra embriyo, doğuma kadar gelişimini rahimde sürdürür. Üremenin nasıl bir yaşamsal nitelik taşıdığı- nı görmek için öncelikle ‘canlı’ tanımına ve can- Üreme üzerine ilk ciddi araştırmalar on ye- lıların ortak özelliklerine bakmak gerekir. Canlı, dinci yüzyılda başlamıştır. Bu dönemde ‘yumur- tanım gereği kendi kendine organize olabilen ve tacılar’ ve ‘spermciler’ diye adlandırılan iki bakış bu organize olabilme yetenekleri sayesinde ken- açısı ortaya çıkmıştır. Bu bakış açılarına göre disinin devamını sağlayabilen bir sistemdir. Can- yeni organizmanın oluşumu için hem yumurta lılar hücre ya da hücrelerden oluşma, solunum hem de sperm gerekli olsa da, katkıları eşit de- ile boşaltım yapma, hareket edebilme, büyüyüp ğildir. Yumurtacılar, spermin görevinin yalnızca gelişme, uyarana tepki verme ve üreme gibi or- yumurtayı uyandırmak olduğunu savunuyordu. tak özelliklere sahiptirler. Bu özellikler canlılık Böylece uyandırılan yumurta gelişerek yeni bir vasfının taşınması için şarttır. Tanımda da gördü- canlı oluşturacaktı. Spermciler ise spermin, olu- ğümüz gibi, bir atadan ya da atalardan meydana şacak canlının bir minyatürü olduğunu düşünü- gelen tüm canlı formları, sonraki kuşaklara atalık yapmak için üremek zorundadırlar. Söz konu- su formlar ancak üreme sayesinde bir süreklilik içinde varlıklarını devam ettirebilirler. Herhangi bir türün bireyinin üreyebilmesi için o birey bü- yümeli, gelişmeli, olgunlaşmalı ve bunlar için de beslenmelidir. Bütün bunlar göz önüne alındı- ğında, sanki diğer yaşamsal faaliyetlerin üremeyi sağlayabilmek için tasarlandığı sonucuna varıla- bilir.4 Üreme, canlılardaki işleyiş biçimine göre eşeysiz ve eşeyli olmak üzere ikiye ayrılır. Eşeysiz üremede canlı, gamet oluşturmaksızın kendisiyle tıpatıp aynı genetik özelliklere sahip birey ya da hayatsağlık 17
yordu. Yumurtanın görevi spermcilere göre bu cuğun cinsiyetini, hatta niteliklerini belirlemek minyatüre sadece vasat ve besin sağlamaktı. Yu- amacıyla yapılan girişimler kadim tıp gelenekle- murtacılar ve spermciler arasındaki tartışma on rinin yabancısı değildi. Bu denli girişimlerin mo- dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar devam etti. Bu dern tıp paradigması çerçevesindeki tezahürleri yıllarda yapılan araştırmalarla, embriyo hücresi- olarak görebileceğimiz doğum kontrol hapları ve nin oluşması için yumurtanın ve spermin katkıla- prezervatifler son yüzyılda yaygın olarak kullanıl- rının eşit düzeyde olduğu sonucuna varıldı. An- mıştır. Ancak burada üremeyi önlemek adına bir cak bütün bu çalışmalara rağmen kalıtım olgusu müdahale gerçekleşse de, işlevsel ve yapısal bir ayrıntılarıyla anlaşılmadan üreme tam manasıyla dönüşüm söz konusu değildir. Üremede işlevsel bilenemeyecekti. Yirminci yüzyılın başlarında ise ve yapısal dönüşüm, ancak biyoteknoloji devri- genetik biliminin ortaya çıkışıyla üremeye bakış miyle birlikte ortaya çıkan yeni üreme teknikleri daha farklı bir hâl aldı. Buna göre, kalıtsal mater- sayesinde mümkün hale gelmiştir. yal eşey hücresinde bulunan kromozomlar saye- sinde taşınıyordu. Üreme mekanizmasının üs- Günümüzde kullanılmakta olan yardımcı tündeki sırrın çözülmesinin son basamağı, James üreme tekniklerini genel olarak inseminasyon Watson ve Francis Crick’in 1953’te DNA’nın çift (erkekten alınan sperm hücrelerinin yıkanarak rahim içine aktarılması / aşılama), gamet in- sarmal yapısını keşfetmesi ve sonrasında genetik trafallopyan transfer (GIFT / kadından alınan kodun çözülmesi ile gerçekleşti. Ayrıca Watson yumurtaların sperm hücreleri ile birlikte fallop ve Crick DNA’nın kendisini nasıl eşlediğini, yani tüpüne aktarılması), in vitro fertilizasyon (IVF / genetik bilginin hücreden hücreye nasıl aktarıl- yumurtaların laboratuar ortamında sperm hücre- dığını ortaya çıkardı. Bu bilgi aynı zamanda “ge- leri ile birleştirilerek döllenmesi) ve mikroenjek- netik veri bir kuşaktan diğerine nasıl aktarılır?” siyon/intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu (ICSI sorusuna da cevap veriyordu.6 / sperm hücresinin ince pipet yardımı ile yumur- ta içine enjekte edilerek döllenmenin sağlanma- Çözülen bu sır, üreme süreçlerine çeşitli mü- sı) olarak tasnif edebiliriz. İlk başta kısır çiftlerin dahalelerin yapılabildiği yeni bir dönemi de bera- sorunlarının çözümü için kullanılan bu teknikler berinde getirdi. Üremenin manipüle edilmesine zaman içerisinde gamet donörlüğü ile taşıyıcı olanak sağlayan bu müdahalelere koşut olarak, anneliğin de uygulamaya dâhil olmasıyla konuyu üreme algısında köklü değişimler yaşandı. Aslın- farklı bir boyuta taşımış ve söz konusu uygulama- da üremeye müdahil olmak için tarihi süreçte pek lar ahlaki, sosyolojik, dini, hukuki, tıbbi açılardan çok uygulama yapılmıştır. Doğurganlığı olumlu eleştiri ve itirazlara neden olmuştur. ya da olumsuz anlamda etkilemek, doğacak ço- Üreme teknolojilerinin doğal olmayışına en yaygın itirazlardan biri, bu yöntemlerle cinsel birleşme ve gebe kalma süreçlerinin birbirinden ayrıldığı görüşüne dayanır. Bu eleştiriyi yönel- tenlere göre cinsel birleşme olmadan gebe kal- ma, üremenin hem doğasına hem de doğallığına aykırıdır ve herhangi bir hastalık durumunda vücuda yapılan biyolojik bir müdahaleden fark- lı, ahlâki bir meseledir. Ayrıca, insanlarda doğal üreme yönteminin, sosyal ve kültürel önem taşı- yan heteroseksüel bir cinsel birleşmeyi gerektir- diğine de vurgu yapan bu görüşe göre, söz konu- su teknolojiler homoseksüeller gibi yaşam tarzı üreyebilmesi için mümkün olmayan kişilere de ebeveyn olma yolunu açacaktır. Böylece, genetik 18 hayatsağlık
bağlar ebeveynlerden sadece birine indirgenecek lışmalar yapmak Musevi inancının etik ve ahlaki ve bireyler arasındaki biyolojik bağlara dayanan yasalarına ters düşmez. Ayrıca Musevilere gelen geleneksel akrabalık ilişkileri ortadan kalkacak- en önemli emir doğrultusunda ortodoks Muse- tır.7 vilerin çoğunluğunun gamet bağışına ve taşıyıcı anneliğe bakış açısı olumlu yöndedir.10 Evli çiftlerin eşey hücreleriyle gerçekleştiri- len uygulamaların dışındakiler Hıristiyanlıkta ve Yardımcı üreme tekniklerine getirilen başka İslamiyet’te sorunlu olarak telakki edilmektedir. bir eleştiri de üremenin ticari metaya dönüştü- Çocuk sahibi olunamaması durumunda tıbbi rülmesidir. Spermler ile yumurtaların satılması yardım almak, sperm, yumurta ve rahim evli çifte veya para karşılığında taşıyıcı annelik yapılma- ait olmak üzere yardımcı üreme tekniklerinden sı üremeyi ticarileştirmektedir. Örneğin taşıcı yararlanmak İslâm hukuku açısından meşru gö- anneliğin yasal olduğu ülkelerde ‘kiralık rahim rülmüştür. Ancak çocuk sahibi olmak için başka ilanları’ basında sıkça yer almaktadır.11 Taşıcı an- bir kadının yumurta veya rahmini kullanmak şek- neler çoğunlukla sosyoekonomik olarak düşük linde gerçekleşen taşıyıcı annelik İslam fıkhınca sınıflardan gelirler, bu nedenle taşıyıcı annenin onaylanmaz.8 Ayrıca bu teknolojilerin doğacak sömürülmesi olasılığı ortaya çıkabilir. İnsanın çocuğa her hangi bir zarar verme riski söz ko- üremesi gibi hassas ve özel bir konuda genlerin nusu ise İslam hukuku buna izin vermez.9 İslam fıkhına göre embriyo dondurularak saklanabilir. pazarlanmasını sağlayacak sektörlerin bulunma- Ancak bu embriyo başka bir kişiye verilemeyece- sı, yeni üreme tekniklerinden faydalanılan mer- ği gibi eğer bu arada eşler boşanır ise imha edilir kezlerde ticari kaygıların ön plana çıkmasına ve ve transfer yapılamaz. İslam fıkhı genlerin karış- bu konudaki hassasiyetlerin göz ardı edilmesine masının önlenmesini ve genlerin saflığının sağ- neden olabilir. Bu durum da insan onurunun ze- lanmasını ön planda tutar. Her çocuğun bilinen delenebileceği bir ortam yaratabilir.12 bir annesi ve babası olmalıdır yani çocuğun ne- sebi sahih olmalıdır. Katoliklik, Ortodoksluk ve Laboratuar ortamında oluşturulan embriyo- Protestanlık gibi üç ana Hıristiyanlık öğretisinde lar insan vücuduna transfer edilmediğinde daha de genetik madde hibe etmek yasaktır. Genetik sonra kullanılmak üzere dondurularak saklan- maddelerin hibe edilmesi durumunda evliliğin maktadır. Bu embriyoların ahlaki ve hukuki sta- kutsallığının ve çocuğun haklarına saygının or- tüsü net değildir ve rahatlıkla itlaf edilmektedir- tadan kalkacağı düşünülür. Özellikle Katolik gö- ler. rüş, eşler arasında olsa bile cinsel ilişkiyi ortadan kaldıracak bir suni döllenmeyi onaylamaz. Orto- Seçilmiş kalıtımsal bir niteliği geliştirmek ve doks Hıristiyan görüşte gametler eşlerden alın- insanların bilinçli biçimde istenen türde nesiller dığı sürece yardımcı üreme tekniklerinin uygu- üretmek üzere yetiştirilmesi şeklinde tanımlanan lanmasına izin verilmiştir. Ancak yabancı gamet pozitif öjenik, üreme tekniklerine ihtiyatla yakla- kullanımı, kiralık annelik ve klonlama kesinlikle yasaktır.10 Musevilikte Tevrat’a göre en önemli kural “Gebe kal ve doğur” emridir. Dolayısıyla yardım- cı üreme teknikleri ile çocuk sahibi olunması ya- saklanmaz aksine teşvik edilir. Eğer normal yollar ile çocuk sahibi olunamıyorsa bu tekniklere baş- vurmak mecburidir. İmplantasyon öncesi gene- tik tanı, diğer bebeklerin yaşamını korumak için çoğul gebeliklerin azaltılması ve yaşamı daha iyi hale getirmek için embriyo üzerine bilimsel ça- hayatsağlık 19
şılmasının nedenlerinden biridir.13 Kusursuz be- kendi genetik soy devamlılığını sağlayabilmesi bek hayalini gerçekleştirmek için güçlü, sağlıklı, için kadınların konfor ve güvenliğinin göz ardı zeki kimselerin spermlerini ya da yumurtalarını edilmesidir. Ayrıca doğal üreme yollarının ge- tercih etmek, bebeğin cinsiyetini seçmek için belik sürecinde sadece kadının tekelinde olan ve bir takım girişimlerde bulunmak ve implantas- onu ayrıcalıklı kılan bazı nitelikleri vardır. Cinsel yon öncesi genetik tanı yöntemlerini kullanmak birleşmenin tıbbileştirilmesi çoğu zaman doğum öjeniye kapı aralayacaktır. Ayrıca bağışçıya ait ve hamileliğin de tıbbileştirilmesine neden olur yumurtaların ya da spermlerin birden fazla kul- ve bu ayrıcalığı kadından alarak kadını küçük dü- lanılması durumunda bağışçı doğal olarak birçok şürür.14 kişinin biyolojik ebeveyni olacak bu da söz gelimi birbirinden habersiz kardeşlerin evlenmesi gibi Toparlayacak olursak, mevcut yardımcı üre- çeşitli olumsuzluklara yol açabilecektir. me teknolojisi uygulamalarıyla geleneksel aile yapısı ciddi anlamda menfi yönde etkilenmiştir. Yeni üreme teknikleriyle dünyaya gelen ço- Kullanılmayan embriyoların rahatlıkla itlaf edile- cukların psikolojik sorun yaşama olasılığının bilmeleri ve deneysel amaçlı kullanılma talepleri, daha yüksek olacağı düşünülerek de bu teknik- insan hayatının başlangıcı olarak görebileceğimiz lere itiraz edilir. Bu görüşe göre, örneğin sperm embriyonun nesneleştirildiğini ifade etmekte- bağışıyla çocuğun sadece anneye sahip olması dir. Sperm ve yumurta hücrelerinin satılabilir söz konusu ise, çocuğun babalı büyüme hakkı an- olması ve kiralık rahim uygulamaları ile üreme nenin insiyatifiyle ciddi şekilde ihlal edilir. Diğer süreci ticaretin nesnesi haline gelmiştir. İnsan taraftan çocuğun cinsel kimlik kazanımı bir baba klonlanması henüz yasaktır ve bilindiği kadarıyla figürü ile desteklenecekken bu engellenir. Ayrıca insanlarda denenmemiştir. İnsan klonlamak tek- toplumun ve çevrenin bu çocuğa olumsuz bakış nik ve yasal olarak mümkün olursa insan üremesi açısı da muhtemeldir.12 eşeysiz üremeye evrilebilir. Bu yöntemde dahi bir rahme yani kadın bedenine ihtiyaç vardır. Ancak Üreme teknolojilerine karşı feministlerden suni rahim talepleri ve çalışmaları sonuç verirse, de çeşitli eleştiriler gelmiştir. Feministler ilk başta üreme gebelik sürecinden tamamen kopacaktır. “her kadının doğurgan veya anne olması gerekir” Tıpkı Aldous Huxley’in disütopyasında15 oldu- şeklindeki algıya karşı çıkarlar. Onlara göre bu ğu gibi döllenme ve embriyonun gelişim süreci teknolojiler çocuk sahibi olmanın bir gereklilik tamamen laboratuar ortamında gerçekleşecek ve olduğu algısını yaratarak bütün kadınlara zarar böylece üremenin medikalizasyonu tamamlana- vermektedir. Kısırlık sorunu erkekten kaynaklan- caktır. dığı durumlarda dahi yardımcı üreme teknikleri- nin kadın bedeni üzerinden yürümesi, erkeklerin Üreme, hiç kuşkusuz insan doğasının en te- 20 hayatsağlık
mel unsurlarından biridir ve bu nedenle tartışma- 4. Dawkins R. Gen Bencildir. Ankara: Tübitak Ya- sız her insan teki üreme hakkına sahiptir. Üreme yınları, 1995, s.19. olmaksızın bir tür olarak ‘insan’ tasavvurundan söz etmek mümkün görünmemektedir. Çünkü 5. Jolly A. Lucy’nin Mirası - İnsanın Evriminde Cin- insan yaşamı sınırlıdır ve gelecekte, yeryüzünde- sellik ve Zekâ. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2004, ki insan neslinin devamı sağlanacaksa bu devam- s.37. lılık üremeye mahkûm kalacaktır. Geçmişteki bir bireyin günümüzdeki kalıcılığı, kendi genlerini 6. Cobb M. Üreme: Cinsellik, Yaşam ve Büyümenin cinsellik üzerinden aktarımla taşıyan başka bir Gizemlerini Çözen 17. Yüzyıl Bilim İnsanları. İs- bireyle olur. Eğer ölüme çare bulunmamış ise, bu tanbul: Everest Yayınları, 2009, s.274-311. durumun sekteye uğraması, yani üremenin işlevi- ni yitirmesi insanlığın sonu demektir. 7. Jackson E. Regulating Reproduction: Law, Tech- nology and Autonomy. Oxford: Hart Publishing, İnsan ırkı belki de var olduğu andan itibaren 2001, s.169-73. üreyememek gibi bir problemle karşılaşmış ve bu problemi çözmek için devamlı arayış içerisin- 8. Görgüllü Ü. Taşıyıcı Annelik – Fıkhî Bir Bakış. de olmuştur. Öyle ki soyunu devam ettirememe İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi 2010; (15): korkusu, değişik batıl inançları devreye sokarak 197-208. ya da çeşitli ilaçlar kullanarak gebe kalma, eşini değiştirme, çok eşlilik ve özellikle son dönemde 9. Alaro AA. Assisted Reproduction Technology üreme teknolojilerini kullanma şeklinde kendini (ART): The Islamic Law Perspective. İçinde: Is- göstermiştir. Dolayısıyla yeni üreme teknikleri lam and Bioethics (eds. B Arda, V Rispler-Cha- de çocuk sahibi olamama durumunda toplumun im). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 2011, tercih edebileceği seçeneklerden olacaktır. An- s.95-108. cak mevcut ve muhtemel uygulamaların sorun- suz olmadığı ortadır; söz konusu uygulamaların 10. Rizk BRMB, Silber SJ, Serour GI, Abou Abdallah üremenin geleneksel ve tarihsel tanımını dönüş- M. Religious Perspectives of Ethical Issues in In- türdüğü ya da dönüştüreceği aşikârdır. İşte o za- fertility and Art. İçinde: Infertility and Assisted man insan doğasına ait kavramlardan biri köklü Reproduction (eds: BRMB Rizk, JA Garcia-Velas- bir değişim geçirecek ve bunun sonucunda da in- co, RJ Carlos, HN Sallam). Cambridge: Cambrid- san mahiyetinin yeniden ele alınması söz konusu ge University Press, 2008, s. 728-46. olacaktır. 11. Büken NÖ. Üremeye Yardımcı Tedavi (ÜYT) Kaynakça Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı. Tedavi Mer- kezleri Hakkında Yönetmelik ile ilgili Bazı Çıka- 1. Rifkin J. Biyoteknoloji Yüzyılı. İstanbul: Evrim Ya- rımlar. http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/ yınevi, 1998, s.21. Turkce/Aylikyazi.php (Erişim: 12.12 2012) 2. Fukuyama F. İnsan Ötesi Geleceğimiz – Biyotek- 12. Yıldız C, Kartal DB, Tiryaki B. Yardımcı Üreme noloji Devriminin Sonuçları. Ankara: ODTÜ Ya- Teknikleri Raporu. www.hastahaklari.net/Files/ yıncılık, 2003, s.XIII. yardimci_ureme_teknikleri_raporu.doc (Erişim: 12.12.2012) 3. Winston R. İnsan İçgüdüsü. İstanbul: Say Yayınla- rı, 2010, s.118-9. 13. Fukuyama F. a.g.e, s.106. 14. Jackson E. a.g.e, s.174-8. 15. Huxley A. Cesur Yeni Dünya. İstanbul: İthaki Ya- yınları, 2000. hayatsağlık 21
Psikiyatrik Hastalıkları Yeniden Değerlendirmek Ezgi Vural Hastalıkları tanımlamak için tanı kriterlerine geçirilmesi ve beyin görüntüleme yöntemlerinin ihtiyaç vardır. Bu kriterler hekimin hasta- gelişmesiyle, var olan tartışmalar alevlenmiştir. sındaki şikâyetlerin hangi hastalığa işaret ettiğini belirlemesine, hastada başka hangi semptomlar Günümüzde kullanılan DSM ve ICD (In- olabileceğini düşünmesine, uygun bir tedavi seç- ternational Classification of Diseases) psikiyat- mesine olanak sunar ve hastalığın oluşturduğu rik bozuklukları, bu bozuklukların tarif edildiği veya oluşturabileceği sekelleri öngörmesine yar- semptom ve bulgular yardımıyla sınıflamaktadır. dımcı olur. Sağlık çalışanları arasında ve hekim- Diğer bir ifadeyle, tanı kriterleri hekimlerin has- hasta arasında ortak bir dil oluşturulmasını sağ- talar üzerindeki gözlemlerine, hastaların şikâyet- layan yine tanı kriterleridir. Ayrıca, klinik araştır- lerine, hastalığın ilerleyişine, yani fenomenoloji- malara dâhil edilecek hastalar da tanı kriterlerine ye göre belirlenmiştir. Psikiyatri hastalarının ken- uyumlulukları doğrultusunda belirlenmektedir. di durumlarının iç yüzünü kavramakta yetersiz Bu bağlamda fiziksel muayene bulguları yanı sıra kalabilmesi, utanç, paranoya veya madde bağım- laboratuar ve görüntüleme teknikleri gibi nesnel lığı dürtüleriyle yanlış bilgi verebiliyor olması kriterler önem arz ederler. hekimin elde ettiği bilgilerin doğruluğuna gölge düşürmektedir. Hastaların verdiği bilgiler ışığın- Bu hususta psikiyatri disiplini diğer disiplin- da oldukça katı bir sınıflandırma yapılmıştır. Hâl- lerden ayrışır, zira psikiyatrik hastalıkları tanım- buki insan gibi karmaşık biyolojik sistemlerden lamak için kullanılan laboratuvar testleri, görün- elde edilen verilerin bir araya getirilip uniform tüleme teknikleri yok denecek kadar azdır. Bu, bir sınıflama ortaya konulması neredeyse ola- hekimlerin ortak bir grup tanı kriteri belirlemesi- naksızdır, çünkü hâlâ tam olarak çözülememiş bu ni zorlaştırmaktadır. Bu yüzdendir ki psikiyatrik sistemden elde edilen verilerin bir kısmı yapılan hastalıklar tasnif edilmeye başladığından bu yana sınıflandırmayı bozacak nitelikte olmaktadır. Bir yapılan sınıflandırmalar şüphe uyandırmakta, hastada birden fazla hastalık birlikte görülebil- eleştirirlere maruz kalmaktadır. Son zamanlarda mektedir. Hangisinin birincil hangisinin diğerine DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Men- bağlı olarak ortaya çıktığı yahut komorbiditelerin tal Disorders) tanı kılavuzunun yeniden gözden hastalık riskini mi arttırdığı, ona sebep mi olduğu 22 hayatsağlık
ya da onların kendi başlarına birer hastalık mı ol- Hagmann P, et duğu gibi sorunlar da gündemdedir. Bu koşullar al. Mapping the altında katı tanı kriterleri dışında kalan hastalara Structural Core of kesin tanı konamamakta, onlar “Not Otherwise Human Cerebral Specified/NOS)” olarak ayrı bir gruba alınmak- Cortex. PLoS Biol tadır. Bu koşullar altında hastaların ihtiyaç duy- 2008; 6(7): e159. dukları tedaviyi alamamaları da söz konusudur. Sözü edilen bağlantılar akson yolaklarını be- Hastalıkların tanınmasındaki altın standart lirlemeyi hedefleyen ilk çalışmalardan bu yana etiyoloji ya da patofizyolojinin belirlenmesidir. traktografi ve fonksiyonel MR (fMR) görüntü- Ne var ki, psikiyatrik hastalıkların patolojilerinin, leme yöntemleriyle belirlenmeye çalışılmıştır. etiyolojilerinin anlaşılması için gerekli olan tek- Günümüzde noninvazif olması, yaşayan bireylere noloji oldukça sınırlıdır. İnsan sinir sistemindeki uygulanabiliyor olması, aynı anda beynin tümü- ağları ortaya koyan ‘İnsan Konnektom Projesi’ nün görüntülenebiliyor olması sebebiyle fMR (Human Connectome Project) ile bu konuda görüntüleme daha çok tercih edilmektedir. fMR sahip olunan bilgilerin arttığı ve yeni imkânların görüntüleme yöntemiyle birkaç beyin merkezin- sağlandığı iddia edilmektedir. deki kan oksijen seviyesindeki (blood oxygen le- vel-dependent/BOLD) değişimler ölçülmektedir. İnsan beyni milyarlarca hücreden oluşmakta- Kandaki oksijen dalgalanmaları değerlendirilerek dır. Beyinde belirli işlevleri yapmaya özelleşmiş hangi bölgelerin birlikte fonksiyon gösterdiği tes- merkezler mevcuttur. Bu merkezler arasındaki pit edilmektedir. Dinlenim halinde, intrinsek ola- iletişim yine sinir hücreleriyle sağlanmaktadır. rak organize olmuş spontan dalgalanmalar göste- Bu sayede metabolizmanın içinden ve dışından ren sinyaller tespit edilmekte ve bunlar dinlenim gelen uyarılara uygun cevaplar oluşturulabilmek- hali bağlantısı (resting-state-connectivity) olarak tedir. Psikiyatrik hastalıkların, beyindeki özelleş- nitelendirilmektedir. Bilişsel bir işlev yerine ge- miş hücre kümelerindeki bozukluklar sebebiyle tiriliyorken ölçüm yapıldığında sistem bazlı ağın oluşabileceği gibi aradaki bağlantılara hasar ve- dinamik sinyalleri elde edilmektedir. Tespit edilen ren olaylar sonucu da ortaya çıkabileceği belirtil- bağlantı işlevin yerine getirilmesi için gerekli olan mektedir. Hatta, yapılan çalışmalar sinir ağı kay- öğeleri birbirine bağlar niteliktedir ve yerine getiri- naklı hastalıkların beyindeki lokal merkezlerin len fonksiyona özeldir. hasarından doğan hastalıklardan daha sık görül- düğünü göstermektedir. Aksonal bağlantılar bireyler arasında minör farklılıklar göstermektedir ki bunlar bireyin ge- İnsan Konnektom Projesi, insan beynindeki bağlantıları haritalandırmayı ve bunları analiz et- meyi hedeflemektedir. Bu yolla beynin nasıl çalış- tığına ışık tutulması ve davranışların nasıl şekillen- diğinin öğrenilmesi amaçlanmaktadır. Beyinde bir fonksiyonu yapmak için özelleşmiş nöron grupla- rının ve bunlar arasında bağlantıyı sağlayan nöron uzantıları - akson yolakları mevcuttur. (Beyindeki bağlantılardan söz ederken hem birebir nöronlar arasındaki sinaptik bağlantılar (mikro bağlantı- lar) hem de nöron grupları arasındaki bağlantılar (makro bağlantılar) kastedilmektedir) İnsan Kon- nektom Projesi çerçevesinde her ikisine yönelik çalışmalar yapılmış ve yapılıyor olsa da beynin çalışma şemasını ortaya çıkaracak olan makro bağ- lantı konsepti daha ön plana çıkmıştır. hayatsağlık 23
netik özelliklerine, davranışlarına ve nörodejene- korteks (VMPFC) bağlantısına sebep olmakta ratif olaylara işaret eder niteliktedir. Dolayısıyla ve genler beyindeki yolaklar üzerine etki etmek- insan beynindeki bağlantıların belirlenmesi olası tedir. veya söz konusu psikiyatrik hastalıkları belir- lemeye yardımcı olması mümkündür. Yapılan Bu konudaki bir başka örnek monoaminleri çalışmalar bu önermeyi destekler niteliktedir. katabolize eden monoamin oksidaz A (MAOA) Lateral frontal, dorsal singulat ve dorsal pariye- enzimi ve seratonin transporter (5HTT) mo- tal korteksler arasındaki bağlantı yönetici bilinç lekülüdür. Bu iki maddenin psikiyatrik hasta- (executive cognition) için oldukça önemlidir. İş- lıklarla ilişkisi uzun yıllardan beri biline gelmiş leyen bellek (working memory), çatışma tespiti ve araştırılmıştır. Hem enzimin hem de taşıyıcı (conflict detection), hedefe yönelik dikkat fonk- molekülün genlerindeki değişimler seratoninin siyonları yerine getirilirken bahsi geçen korteks- katabolizmasını azaltmaktadır. Erken gelişim ler arasındaki bağlantıların aktivitesi sıkça tespit evrelerinde MAOA kodlayan gende görülen var- edilmektedir. Lateral frontal-dorsal singulat-dor- yasyonlar, küçük yaşta kötü muameleye maruz sal pariyetal bağlantısındaki atipik haller yönetici kalmakla korele olarak antisosyal davranışların, bilinçte hasarı göstermektedir. Bu hasar şizofre- majör depresyonun oluşmasına yol açmaktadır. ni, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, 5HTT kodlayan genlerdeki varyasyonların sıklığı majör depresyon ve madde bağımlılığında tespit ise günlük yaşamdaki stresle birlikte artmakta- edilen semptomlara sebep olmaktadır. dır. Bunun sonuncunda duygudurum ve endişe bozukluğu, depresyon riski artmaktadır. Sonuç 2012 yılında Cell dergisinde yayınladıkları olarak, iki farklı molekülün genlerindeki deği- makaleleriyle Buckholtz ve Meyer-Lindenberg şimler aynı yolağı, kotikolimbik devreyi etkileye- konnektom çalışmasından elde edilen bilgileri rek depresyon başta olmak üzere bazı psikiyatrik bir adım öteye taşımıştır. Araştırmacılara göre hastalıklara temel oluşturmaktadır. pleotrofik risk genleri psikiyatrik hastalıklara eğilim oluşturmaktadır, çünkü beyindeki ağlara, Genetik faktörlerin yanında çevresel faktörler bağlantılara zarar vermekte ve bilişi ağ-spesifik de psikiyatrik hastalıkların ortaya çıkmasında rol olarak değiştirmektedir. Pleotrofik risk genleri oynamaktadır. Henüz çevresel faktörlerin tam ve bunların insanın ruh haline olan etkilerini şu olarak nasıl bir etkiye sahip olduğu çözülememiş örneklerle açıklamak mümkündür: olsa da çevrenin genetik bilginin penetransını değiştirdiği ve/veya genetik potansiyelin çevre- Katokol-O-Metiltransferaz (COMT) beyin- nin etkisini potansiyalize ettiğine dair hipotezler deki dopamini yıkmakla görevli bir enzimdir. vardır. Bugüne kadar yapılan çalışmalar kronik COMT’un beyindeki yüksek seviyeleri dopa- psikososyal stresin frontopariyetal devreyi boz- minde düşüşe yol açmaktadır. Bu durum psiko- duğu, intrauterin kokaine maruz kalmanın “de- lojik hastalıklarla orta derecede, bilişsel fonksi- fault mode network” bağlantısını olumsuz etki- yonlar yerine getirilirken işleyen prefrontal kor- lediği, düşük sosyoekonomik durumun davranış teks fonksiyonlarıyla yüksek derecede ilintilidir. paternlerini düzenleyen kortikolimbik ve fron- COMT’un beyin ortamında uzun süre kalama- tostriyal devreleri kötü yönde etkilediği verileri dan yıkılması dopamin seviyesinde yükselmeyi elde edilmiştir. beraberinde getirmektedir. Bir öncekinin tersi olan bu hal ise madde bağımlılığı, duygudurum Psikiyatrik hastalıklar söz konusu olduğunda bozukluğu ile orta seviyede, kortikolimbik fonk- komorbideteler ve varyasyonlar oldukça yaygın- siyonlarla yüksek seviyede ilişkilidir. Dolayısıyla dır. Psikiyatrik hastalıkları sadece fenomenoloji- COMT enzimini kodlayan genin yüksek mik- ye dayanarak sınıflandırmak hem teşhis hem de tarda eksprese edilmesi frontopariyetal bağlan- tedavi için istenilen sonuçların elde edilmesini tının anormal işlemesine, az eksprese edilmesi zorlaştırmaktadır. Tüm bu verilere dayanarak ise abartılı amigdala-ventral mediyal prefrontal Buckholtz ve Meyer-Lindenberg psikiyatrik hastalıkların yeniden sınıflandırılması için “or- 24 hayatsağlık
tak semptom, ortak devre” (common symptom, Buna mukabil, önünde daha pek çok engel common circuit) fikrini ortaya atmışlardır. Araş- ve bilinmez olmasına rağmen Buckholtz ve Me- tırmacılar, hastalık kriterleri belirlenirken semp- yer-Lindenberg’in önerilerinin psikiyatri üzerine tomların baz alınması yerine etkilenen yolakların yapılan çalışmalar için bir ilham kaynağı ve baş- baz alınması gerektiğini savunmaktadırlar. Bu langıç noktası olabileceği söylenebilir. modelin ana ilkesi, psikiyatrik hastalık risk fak- törlerinin beyindeki bağlantıları değiştirdiğidir Kaynakça ki bu değişiklikler semptom spesifik, ama hali hazırda belirlenmiş hastalıklara spesifik değildir. 1. Behrens TE, Sporns O. Human connectomics. Dolayısıyla, fenomenolojiye değil ampirik ka- Curr Opin Neurobiol 2012; 22(1): 144-53. nıtlara dayanan yeni bir sistem kurulabilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Söz gelimi, beş 2. Buckholtz JW, Meyer-Lindenberg A. Psychopat- ana sendrom spektrumu oluşturulabilir: içsel- hology and the Human Connectome: Toward a leştirilmiş (aşırı endişe, depresyon, fobi, obsesif Transdiagnostic Model of Risk For Mental Illness. kompulsif bozukluk), dışsallaştırılmış (madde Neuron 2012; 74: 990-1004. bağımlılığı, antisosyal davranışlar, dürtüsellik), düşünce bozuklukları (paranoya, şizofreni, psi- 3. Çamsarı UM. Nöropsikiyatride Yeni Perspektifler. koz) somatoform (somatoform bozukluklar) New/Yeni Symposium Journal 2013; 51(2): 67-9. ve antagonizm (paranoid Parkinson hastaları). Bu sınıflandırma sayesinde hastalıklardan değil 4. Hagmann P, Cammoun L, Gigandet X, et al. Map- semptomlardan ve etkilenen yolaklardan bahse- ping the Structural Core of Human Cerebral Cor- dilecektir. tex. PLoS Biol 2008; 6(7): e159. Buckholtz ve Meyer-Lindenberg’in bu fik- 5. Hyman SE. The diagnosis of mental disorders: ri gelecek vaat etmekle birlikte pek çok eksiği the problem of reification. Annu Rev Clin Psychol de mevcuttur. İlk olarak beyindeki bağlantıları 2010; 6: 155-79. belirlemek için kullanılan fMR görüntüleme yöntemiyle ilgili kafalarda soru işaretleri vardır. 6. Kotov R, Ruggero CJ, Krueger RF, Watson D, fMR beyindeki kan oksijen seviyelerindeki dal- Yuan Q, Zimmerman M. New dimensions in the galanmaları istatistiksel olarak karşılaştırarak quantitative classification of mental illness. Arch olası bağlantıları göstermektedir. Yani, beynin Gen Psychiatry 2011; 68: 1003-11. damarlanması yapılan ölçümleri mutlak suretle etkilemektedir. Bunun yanı sıra, beyindeki nöron 7. Sejnowski T. Well-connected Brains. American kümelerinin hemen hemen tamamı birbirleriyle Scientists 2012; 100: 170-1. http://papers.cnl. yüksek düzeyde ilişkidedir. İki grup arasındaki salk.edu/PDFs/Well-connected%20Brains%20 ilişkiyi izole değerlendirmek diğer bölgelerin bu 2012-4298.pdf (Erişim: 30.04.2013) ilişki üzerindeki önemli etkilerini göz ardı etme- ye sebep olabilir. Neyse ki, bu sorun beyindeki 8. Sirgiovanni E. Dialogues in Philosophy, Mental her nöron grubunun ötekilerle ilişkisini göstere- and Neuro Sciences. Dial Phil Ment Neuro Sci bilen graifksel yaklaşımla çözülebilecek gibi gö- 2009; 2(2): 45-49 rünmektedir. 9. Van Essen DC, Ugurbil K. The future of the hu- Ayrıca unutulmamalıdır ki beyin insan yaşa- man connectome. Neuroimage 2012; 62(2): mıyla birlikte gelişen ve değişen bir yapıdır. İler- 1299-310. leyen yaş, maruz kalınan çevre, olaylar, deneyim- ler beyindeki bağlantıları değiştirmektedir. Bir insanda tespit edilmiş bir devre bile zaman içinde değişime uğrayabilecektir. hayatsağlık 25
İnsan Genom Projesi Üzerine Ebru Bektaş Kalıtımın ilk yasaları, 1865’te bezelyeleri kar- ya, Japonya gibi toplam 18 ülkenin destek verdiği şılıklı olarak aşılayarak türeten ve sekiz yıllık İnsan Genom Projesi ile, insanın gen haritasının bir deney sonucunda bitkilerin üst kuşaktan yeni yani genetik şifresinin çözülmesi amaçlanmıştır. kuşağa özelliklerini aktardığını keşfeden Gregor Mendel tarafından ortaya konmuştur. Bugün ise Kolay gibi görülse de, bu genlerin dizilimi- bilim dünyasında bu kavram ‘gen’ olarak adlan- ni çıkarmak son derece güçtür. Çünkü genleri dırılmakta ve Mendel’in deneyi genetik biliminin oluşturan DNA sarmalları kendi içinde, her biri temelini oluşturmaktadır. dört değişik bazın (adenin, timin, guanin, sito- zin) farklı dizilimlerine (nükleotid dizisi) basan Son 50 yılda özellikle İngiliz bilim adamı segmentlerden ya da dilimlerden oluşmaktadır. James Watson ve Amerikalı meslektaşı Francis ‘Genom’ da denilen gen havuzunu oluşturan Crick’in DNA’nın çifte heliks yapısını keşfetme- yaklaşık 80 000 genden hangisinin, hangi kromo- siyle genetik bilimi hızlı bir yükselişe geçmiştir. zomun neresinde bulunduğunu, işlevinin ne ol- Zamanla DNA üzerinde çeşitli genler tanımlan- duğunu belirlemek için ise 30 milyar kadar DNA mışsa da bu genlerin işlevleri konusunda yeterli segment bağlantısının teker teker belirlenmesi veri elde edilememiştir. Yapılan çalışmalar doğ- gerekmektedir. rultusunda, bilim adamları tarafından genlerin büyük bir çoğunluğunun işe yaramadığı düşü- İnsanın göz renginden ten rengine kadar tüm nülmüşse de 1990 yılında başlayan İnsan Genom vücut yapısındaki çeşitli fiziksel özelliklerin yanı Proje’sinin sonuçlarına göre her genin kendine sıra zeka derecesini, şeker hastası ya da kanser özgü bir işlevi bulunmakta ve birçok hastalığın olmaya yatkınlığını bile belirleyen bu genler, ki- temelinde de genler yer almaktadır. şinin hayati fonksiyonlarında görev alan prote- inlerin salınmasını da sağlamaktadır. Kuşaktan İnsan Genom Projesi (Human Genome kuşağa aktarılma riski taşıyan ve çoğunun kesin Project) tedavisi bulunmayan genetik hastalıklar, insanın genlerinde meydana gelen mutasyonlar (kalıcı İlk kez 1990 yılının Ekim ayında uluslararası olumsuz değişiklikler) ile ortaya çıkmaktadır. iş birliği temeline dayalı olarak başlayan ve başta Çıkarılan gen haritası sayesinde ise mutasyonlar ABD olmak üzere Fransa, İngiltere, İsrail, Alman- 26 hayatsağlık
tespit edilebilmekte ve birçok hastalığın tanısının elde ettiği kâr oranları ve yaptığı genetik çalışma- konulabileceği, aynı zamanda elde edilen bilgiler lar doğrultusunda, hem ticari hem de bilimsel bir ışığında bu hastalıkların erken teşhis ve tedavi- misyona sahip olan Celera şirketi, kuruluşundan sinin de mümkün olabileceği de düşünülmek- bu yana birçok farklı firma ile iş birliği yapmış- tedir. Aynı zamanda bu proje kapsamında gen tır. Ancak kâr oranlarının düşmesinin ardından haritasının çıkarılması ile kişiye özel ilaç üretimi hastalıklarla ilişkili 300 genin patentini alarak de gündeme gelebilecek; elde edilen bulgular, bunların lisanslarının satılması amacıyla, ilaç farmakogenetiğin hızlı gelişimine ve ilaç endüs- firmaları ve araştırma enstitüleri ile sözleşmeler trisinde önemli strateji değişimlerine kaynak ola- imzalamıştır. bilecektir. Celera şirketi, 2000 yılında haziran ayında Tüm bunların yanı sıra gen haritası biyoarke- insan genomunun ilk taslağını tamamlandığı- oloji, antropoloji, evrim süreci ve tarihi göçlerin nı duyurdu. Bu projeyi takiben Çin, Avrupa ve anlaşılmasında da önemli olabilir. Bu sayede in- Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bilim adamla- sanların ne zaman ve nereden göç ettiği, kimlerle rının ortaklaşa başlattıkları 1000 Genom Proje- akraba olduğu öğrenilebileceği umulmaktadır. si (1000 Genomes Project Consortium, 2010) kapsamında dört farklı toplumdan 185 bireyin Bu beklentiler doğrultusunda İnsan Genom genom dizileri belirlendi. Projesi’nin bu kadar uzun süre devam etmesi ve yüksek maliyetler gerektirmesi ‘acaba çalışmalar Bu çalışmaların sonucunda, boşa mı?’ sorusunu akıllara getirmektedir. Baş- I. İnsanların DNA dizileri arasında milyonlar- langıçta teknolojik imkanlar yeterli olmadığı için ca farklılık bulunduğu ve bu farklılıkların birçok çalışmalar zor şartlarda yürütülmüşse de bugün hastalıkla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkili ol- gelişen teknoloji ile kısa zamanda veri toplaya- duğu bağımsız çalışmalarla gösterildi. bilmek mümkündür. Bir insanın gen haritasının II. X ve Y kromozomlarındaki tekrarlanan çıkarılması için gereken maliyet, 2001’de 100 diziler üzerinde çalışmalarda, erkek/kadın mu- milyon dolar iken 2011’de 10 bin dolar, bugün tasyon oranının 2/1 olduğu saptandı. Bu oranın ise ortalama 5 bin dolar kadardır. Proje çalışanları tüm maliyetin bin dolara düşürülmesini hedefle- diklerini ifade etmektedirler. Bu durum ise yakın zamanda bir insanın gen haritasının, kan testi so- nuçları gibi kolay bir şekilde elde edilebileceğini düşündürmektedir. Bu alanda çalışanlar tıp eğitiminin yeniden yapılanması gerektiğini savunmaya başlamışlar- dır. Genetik çalışmalar sonucu varılması bekle- nen yerde hastalıkların önlenmesi ve tedavisinin mümkün olabileceği beklentisi, tıp eğitiminde biyolojinin ağırlığının daha fazla olması gerektiği iddiasını getirmiştir. 1998’de insan genomu dizinlemesi yapmak amacıyla Applera Corporation ve Dr J. Craig Venter tarafından kurulan Celera şirketi, ilaç firmalarının, akademisyenlerin ve biyoteknoloji alıcılarının araştırmalarında, kendi bulgularının kullanılabilmesi ve elde edilen verilere erken eri- şimin sağlanabilmesi için bir veritabanı kurmuş- tur. 2000 yılında halka açılan hisse senetleri ile hayatsağlık 27
nedeni ise erkek cinsiyet hücrelerinin gelişimin- lanılan hastalıkların araştırılması için yeni testle- de yeni mutasyonlara olanak sağlayabilecek daha rin geliştirilmesinde kullanılabilecektir. fazla sayıda hücre bölünmesinin gerçekleşmesi, sperm ve yumurta hücrelerinde farklı DNA tamir Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve mekanizmalarının bulunması olabilir. Genetik Bölümü araştırmacılarının önderliğinde yürütülen ve tüm genom dizileme ve biyoenfor- III. İnsan genomunda, bakterilerdekine ben- matik analizlerini içeren araştırmanın bu aşaması zer 200’den fazla gen bulundu. Önemli fizyolojik Türkiye’de en az dört kuşak yaşamış olan on yedi işlevlerde rol alan ve genom çalışmaları bitirilmiş bireyin tüm genom dizilenmesini içermekte- omurgasızlarda bulunmayan bu genlerin tespit dir. Proje verileri Türkiye’de yaşayan bireylerde edilmesi, yatay geçiş olabileceğini düşündürmek- yaygın olan genetik hastalıklar (örn., Boğazi- tedir. çi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde çalışılmakta olan Behçet hastalığı IV. Proje çerçevesinde 1,4 milyon tek nükleo- ve ALS, CMT, Parkinson gibi nörodejeneratif tid değişikliği (single nucleotide polymorphism hastalıklar) ile ilişkili genetik değişikliklerin be- – SNP) tespit edildi. Bu SNP kataloğu ise hasta- lirlenmesi için önemli bir kaynak oluşturacaktır. lıkların tanımlanması ve insan tarihinin incelen- mesinde temel olabilir. Olası Sorunlar Genetik araştırmalarda ve bilginin kullanı- V. İnsan genomları arasındaki çeşitlilik gözler mında hastanın rızası, mahremiyet ve güvenilir- önüne serilerek, genetik açıdan insanların % 99,9 lik dikkat edilmesi gereken hususlar olarak bilin- oranında aynı yapıya sahip oldukları saptandı. mektedir. Önümüzdeki yılların altın madeni ola- Geri kalan % 0,1’lik oran ise insanın bazı özel- rak görülen gen bilimi ile ilgili yapılan çalışmalar liklerini ve bazı hastalıkların moleküler temelini sonucu elde edilen keşifler, genler üzerinde pa- oluşturmaktadır. tent hakkı sorunun doğmasına neden olmuştur. 1995’te ABD’de, insanların gen yapılarının bilin- VI. Bazı genetik değişikliklerin (mutasyonla- mesiyle meydana gelecek hastalıkların önceden rın) sadece belirli ailelere veya belirli coğrafyalara tespit edilmesinin insanlar arasında ayrımların özgün olduğu gözlendi. doğmasına neden olabileceği gerekçesiyle Ore- gon Genetik Mahremiyet Yasası düzenlenmiş, bu Bu proje ile biyolojinin genetik alanındaki ay- yasa ile genetik bilgilerin sahipliği ve tıbbi bilgi- rıntıları üzerinde çok az bilgiye sahipken kısa bir lerin güvenliği sağlanmaya çalışılmıştır. 1997’de süre içinde genlerin yapıları hakkında inanılmaz UNESCO, insan genomu ve insan haklarına dair bir bilgi birikimine sahip olunmuştur. Tıp kap- evrensel bildirisinde, tabii haldeki insan genomu- samında hemen hemen bütün uzmanlık alanları nun maddi kazanca sevk etmemesi gerektiğini hastalıkların genetik nedenlerini belirlemede bu ifade etmiştir. Ancak kanser, Alzheimer, diyabet gelişmelerden yararlanmışlardır. Genler hakkın- gibi hastalıkların genetik mekanizmaları tama- da sahip olunan bu bilgi artışının ise ister istemez men çözülüp gen kontrolüyle önlenebildikleri ya tıp uygulamalarına ve biyomedikal araştırmaları- da tedavi edildikleri gün geldiğinde, bu konuda na yeni bir yön vereceği açıktır. kapıları tutan şirket ve ülkelerin diğerlerine göre daha ileride olacağı kesindir. Patent korumasının, Türkiye Genom Projesi bir yandan karlı uygulamalar geliştirmeye yöne- Bazı hastalıklar ile ilişkili olan genomik fark- lik hırslı araştırmaları teşvik ettiği düşünülse de, lılıkların Türkiye içindeki rastlanma sıklığı, Tür- diğer yandan bir taklit yönetimi olarak yeni icat- kiye dışına göre daha fazla olması beklenir. Böyle ların ve gelişmelerin önünü kapattığı da muhte- durumlarda Batı Avrupa temelli genomik testler meldir. bu alelleri içermediği için yeterli olmayabilir. Aynı zamanda gen haritası ile ilgili bilimsel Türkiye coğrafyasında genetik çeşitliliğin yapısı, bir devrim olarak nitelendirilebilecek bu geliş- derecesi ve diğer toplumlarla olan benzerlik ve farklılıkların belirlenmesi amacıyla 2010 yılında başlatılan Boğaziçi Üniversitesi Türkiye Genom Araştırması’nın sonuçları Türkiye’de sıklıkla rast- 28 hayatsağlık
melerin toplumlarda sosyal, etik ve yasal sorun- alanlarında insan hakları ve eşitlik ilkeleri doğrul- lara yol açabileceği de göz ardı edilmemelidir. tusunda etik ve yasal standartların oluşturulması, Çünkü gen haritalarının belirlenmesiyle birlik- insan ve toplumun ise her zaman bilimin önünde te gen eklenmesi veya çıkarılması sonucu insan tutulması gerektiğini düşündürür niteliktedir. yapısının istenildiği gibi değiştirilmesi mümkün olabilmektedir. Gen teknolojisindeki bu geliş- Kaynakça meler teorik olarak herkesin kopyalanabileceğini 1. Balkız Ö. Genom Projesinde Yeni Adımlar. Bilim gündeme getirmiştir. İnsan klonlamanın yaygın biçimde kabul edilen yararlarının başında insan ve Teknik 2001; (400) Ek (İnsan Genomu): 13. hayatını kurtarmak olsa da, birçok hasta insanın 2. Çırakoğlu B. Genom Ne Söylüyor? Bilim ve Tek- klonlarının sadece belirli bir işlev (örneğin, or- ganlarının alınması) için para karşılığında dünya- nik 2001; (400) Ek (İnsan Genomu): 2-4. ya getirilebileceği tehlikesi de unutulmamalıdır. 3. Ertin H. Gen Teknolojileri ve Tıpta Patent Soru- Ayrıca klonlama ile bir yandan hayvan ve bitki üretimi geleneksel yapıdan çıkarılarak bu alanda nu. HayatSağlık 2010; (2): 24-7. çalışan şirketlerin büyük bir tekel oluşturup dün- 4. Gül C. Klonlama ve Kök Hücre Çalışmaları Karşı- yada ekonomik dengesizliklere yol açabilecekle- ri düşünülürken, diğer yandan gen havuzunun sında İnsan Onurunun Korunması Hakkı. e-aka- daralmasına yol açabileceği, böylece toplum- demi, Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık lardaki genetik çeşitliliğin ortadan kalkabilece- İnternet Dergisi 2010; Sayı: 101. http://www.e- ği ve toplumların ortama uyum sağlamalarının akademi.org/makaleler/cgul-1.htm (Erişim: engelleneceği endişeleri de ortaya çıkmaktadır. 30.04.2013) Dünya Sağlık Örgütü (WHO) insanın klonlanma- 5. Gürdilek R. İnsan Genom Projesi. Bilim ve Tek- sını etik olarak kabul edilemez bulmaktadır. Ayrıca nik 1999; (375): 52. 1992’de ‘İnsan Üremesini Araştırma, Geliştirme 6. http://turkiyegenomprojesi.boun.edu.tr/Basin- ve Deneme Özel Programı’ (HRP) Bilimsel Ku- bildirisi.htmml (Erişim: 30.04.2013) rulu da klonlama gibi insanlarda deneyler yoluyla 7. http://turkiyegenomprojesi.boun.edu.tr/resear- sıra dışı biçimler üretmeyi engelleme ihtiyacına ch.html (Erişim: 30.04.2013) dair evrensel bir uzlaşma olduğunu vurgulamıştır. 8. h t t p : / / w w w. g e n b i l i m . c o m / / c o n t e n t / view/2355/32/ Bilimsel ve teknik gelişmelerin yararlı olup ol- 9. http://www.genetikbilimi.com/genbilim/ge- madığını, teknoloji ve bilimin kimler tarafından nom.htm ve hangi amaçlarla kullandığının belirleyeceği 10. https://www.celera.com/celera/history (Erişim: söylenebilir. Hükümetler ya da kamu kuruluşla- 30.04.2013) rı dinsel ve ahlaksal etkenler nedeniyle, insanın 11. Peltonen L, McKusick VA. Dissecting Human Di- geliştirilerek daha mükemmel bir insan yaratıl- sease in the Post-Genomic Era. Science 2001; 29: ması gibi ırkçılığı destekleyen projelere mesafeli 1224-9. dursalar da özel kuruluşlar projenin potansiyelini 12. Ulutin T. İnsan Genom Projesi. http://www.thd. gizlemek gereksinimi duymamaktadırlar. Bazı org.tr/doc/kurs_pdf/turgutulutin.pdf (Erişim: ahlak bilimcilere göre, araştırmacılar ve doktor- 02.04.2013) lar kendilerini bu genetik bilgileri açıklamaya mecbur hissedebilmektedirler. Mutasyonlu bu hastaların açığa çıkması ise onların toplumdan soyutlanmalarına ve birçok sosyal alanda kısıt- lanmalarına sebep olabilir. Bilimde gerçekleşen tüm bu gelişmeler göz önüne alındığında biyoloji, tıp ve biyoteknoloji hayatsağlık 29
Türkiye’de Yaşayan Engelli Bireylerin Bakım Desteği İhtiyaçları Üzerine Bir Değerlendirme Zeliha Tören Artan yaşlı nüfusu ve yaşlılığa paralel gelişen re verilmektedir. sakatlık durumu ya da doğuştan veya son- 30.7.2006 tarih ve 26244 sayılı Resmi radan oluşan sakatlıklar sonucu bazı kişilerin ba- kım ihtiyacı duyması toplumsal bir gerçekliktir. Gazete’de yayımlanan “Bakıma Muhtaç Özürlü- Yapılan araştırmalar sonucu Türkiye’deki engelli lerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Be- nüfusun toplam nüfus içindeki oranının % 12,29 lirlenmesine İlişkin Yönetmelik”in 2 yürürlüğe olduğu tespit edilmiştir.1 Bu orana göre kesin girmesiyle birlikte evde engelli yakınına bakan ve olmamakla birlikte ülkemizde on milyona yakın yönetmelikte belirlenen gelir şartı, özür oranı ve engelli bireyin var olduğu ve bu kişilerin büyük muhtaçlık kriterlerine uyan kişiler maaş hakkın- bir bölümünün günlük ihtiyaçlarını gidermede dan faydalanabilmişlerdir. Yönetmeliğin yalnızca çeşitli oranlarda desteğe ihtiyaç duyduğu bilin- muayyen kriterlere uyan kişileri kapsamı altına mektedir. Var olan bu ihtiyaca karşılık vermek alması nedeniyle yıllardır bakım hizmeti alan/ amacıyla hemen her ülke kendi sosyal, kültürel veren ama belirlenen kriterlere uymayan kişiler ve ekonomik karakterine paralel çeşitli bakım mağdur edilmektedir. hizmeti stratejileri geliştirmiştir. Türkiye’de de bakım desteğine ihtiyaç duyan engelli bireyler, Sorun oluşturan maddelerden ilki, evde ba- yapılan düzenlemeler doğrultusunda evde bakım kım maaşının bir yoksul yardımı niteliğinde ol- veya kurum bakımı hizmetlerinden yararlana- masıdır. “Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve bilmektedir. Teorik olarak, her ne kadar engelli Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine iliş- bireyler hem evde bakım hem de kurum bakımı kin Yönetmelik”in 2. maddesine göre “her ne ad hizmetlerinden yararlanma hakkına sahip gibi altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı esas görünse de yasaların zihniyeti bireyleri evde ba- alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla kım hizmeti almalarına yönlendirmektedir. Bu- yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine dü- nun yanında evde bakım hizmetlerinden yarar- şen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari lanma hakkı da yalnızca yönetmelikte belirlenen ücret tutarının 2/3’ünden daha az olan bakıma gelir, bakıma muhtaçlık vb. kriterlere uyan kişile- muhtaç özürlüleri, bu özürlülere verilecek bakım hizmetlerini, hizmetlerin ücretlendirilmesini ve üc- retlerin ödenmesini kapsar.” 2 Bu maddeden de an- 30 hayatsağlık
laşılacağı üzere evde bakım maaşı, engelli bireyin bağımsızlığı bir işi kendi başına veya yardım al- toplam geliri kendi de dâhil olmak üzere bakmak- madan yapabilme yeteneğinden çok kendi hayat- la yükümlü olduğu kişi sayısına bölündüğünde, ları hakkında karar verebilme yetisine ve seçtiği elde edilen miktarın her kişi için asgari ücretin kişiden yardım alma hakkına sahip olma olarak 2/3’ünü geçmediği durumda verilmektedir. Yani, değerlendirmektedir.3 bu maddeyle birlikte evde bakım hizmeti veren kişilerin emeği değersiz kılınmakta ve evde ba- Diğer bir yandan engelli bireyin pasifize edil- kım maaşı alma hakkı yoksulluk şartıyla tikelleş- diği koruyucu aile veya yakın bakımının yanında tirilmektedir. Bu kriter anayasadaki sosyal devlet yeterli ve kaliteli bakım hizmetinin verilmediği ilkesiyle bağdaşmamaktadır. durumlar da gerçekleşmektedir. Sosyal kontrol mekanizmalarının oldukça zayıf olduğu evlerde İkinci olarak, sadece ‘ağır özürlü’ olarak de- engelli bireyin bakım kalitesi ve yeterlilik oranı ğerlendirilen kişiler bu hizmetten yararlanabil- dışında şiddet ve istismara maruz kalma olasılık- mektedirler. Aynı yönetmeliğin 4. maddesinin ları da ayrı bir muammadır. Ayrıca bakım hizmeti 1. fıkrasının c bendinde de belirtildiği üzere bu veren kişilerin psikolojik ve fiziksel iyilik halleri hizmetten yararlanmak isteyen kişilerin “özürlü- de bakım hizmetinin kalitesini birinci dereceden lük sınıflandırmasına göre ağır özürlü olduğu bel- etkilemektedir. Bakım hizmeti verecek belirli bir gelendirilenlerden; günlük hayatın alışılmış, tekrar yaşın üzerinde olan pek çok kişide görülen çeşitli eden gereklerini önemli ölçüde yerine getirememesi fıtıklar, kronik hastalıklar ve yaşanan tükenmişlik nedeniyle hayatını başkasının yardımı ve bakımı sendromu da hem bakım hizmeti alan hem de ba- olmadan devam ettiremeyecek derecede düşkün ol- kım hizmetini veren bireylerin hayatını olumsuz duğu” 2 belirlenmelidir. Yani bakım maaşı alabil- yönde etkilemektedir. mek için bireyin ‘yeterince muhtaç’ olduğunun ispatlanması zorunluluğu vardır. 2006 yılından Bunun dışında ‘Türkiye’de özürlü birey olma: sonra ICF sınıflandırılma sistemine geçilmesiyle Temel sosyolojik özellikleri ve sorunları üzerine birlikte özür oranları düşürülmüştür ve pek çok yapılan araştırma’ başlıklı çalışmanın sonuçlarına engelli bireyin bu sistemden yaralanması zorlaş- göre engelli bireylerin gelecek düşünceleri ara- tırılmıştır. sında “yaşlılıkla birlikte engelin artması ve birileri- ne daha çok muhtaç olmak” ve “kendilerine bakım Evde bakımın bir diğer olumsuz yönü, evde veren kişileri kaybetmek ve yalnız kalmak” 4 gibi bakım hizmeti alan engelli bireylerin eve kapa- endişeler de yer almaktadır. Buradan hareketle tılarak izole bir şekilde yaşamalarına sebebiyet engelli bireylerin evde bakım hizmeti almaktan verebilmesi ve bireyin özerkliğini kaybetmesi- ne neden olabilmesidir. Genel olarak günümüz toplumunun paternalist (korumacı) aile yapısı içerisinde kendi kararlarını alabilen, yetenek- lerinin ve varoluşunun farkında olan bireylerin yetişmesi çok da kolay gözükmemektedir. Engelli çocuklarının veya yakınlarının bakımını üstle- nen kişiler, bakım desteğine ihtiyaç duyan bu kişilerin ihtiyaçlarını bütünüyle gidermeleri veya asiste etmeleri sonucu engelli bireylerin hayatla- rı hakkında karar verebilecekleri yanılsamasına sahip olabilmektedir. Bu nedenle engelli kişiler bağımsızlıklarını bir yönüyle kaybetmektedirler. Profesyoneller her ne kadar bağımsızlık kavramı- nı fiziksel aktivitelerle sınırlı bir çerçeve içersinde tanımlama eğiliminde olsalar da engelli bireyler hayatsağlık 31
memnun oldukları durumlarda bile yaşlılık za- mektedir. Hem toplum tarafından bağımlı olarak manlarında veya kendilerine bakım desteği veren görülen hem de bağımlı olduklarına inandırılan kişileri kaybetmeleri durumunda alternatif güç- engelli bireyler iktidar tarafından uygun görülen lendirici ve özgürleştirici çözümlerin bulunması bakım hizmeti sistemini kabul etmek zorunda bı- amacıyla da bakım sisteminin çeşitlendirilmesi rakılmışlardır. gerekmektedir. Türkiye’de de bakım sistemi neo-liberal piya- Peki Tüm Bu Olumsuzluklara Rağmen Po- sa ile uyumlu ve yine bu piyasanın mağdur ettiği, litikaların Zihniyeti Neden Değiştirilmiyor? en çok ihtiyacı olduğu düşünülen sakat bireyle- ri kapsar niteliktedir. Hâlihazırdaki kentsel yapı Kapitalizmin sosyal, ekonomik ve siyasal ve konutların tüm bireyler için erişilebilir hale alanlara yansıyan derin eşitsizliğinden etkilenen getirilmesi ağırlıklı olarak maliyet gerektirmesi gruplardan biri de engellilerdir… Engelliliğe nedeniyle tercih edilmemektedir. Öte yandan yüklenen ‘işe yaramaz’ ‘özürlü’ gibi anlamlarla engelli bireylerin özgürce yaşayabilecekleri ba- bireylerin yaşadığı ya da yaşaması muhtemel so- ğımsız yaşam merkezi vb. kurumların açılması runlarının yegâne nedenin bireylerin yeti yitimi, da, çalıştırılacak personel istihdamı, merkezlerin işlev ve yapı farklılıklarının olduğu yanılsaması engelli bireylerin hareketliliğine katkı sağlayacak yaratılmaktadır. Diğer yandan, içinde yaşadığı- teknolojiyle donatılması gibi nedenlerden dolayı mız kent ve binalar sakat bireylerin hareketliliğini bir külfet olarak görülmektedir. engelleyecek şekilde tasarlanmıştır. Bozuk yollar, asansörsüz alt ve üst geçitler, dar kapılar vb. dış- Bunun yerine yoksulluk, bakıma muhtaçlık layıcı yapılar engelli bireyleri öteki olarak ayır- ve gelir şartı gibi kriterlere bağlı olarak en çok maktadır. Yani mevut çevre tasarımı ve binalar ihtiyacı olduğu düşünülen kişilerin ağırlıklı ola- aslında azınlığı dışlayan emperyalist bir kültürü rak evlerde yakınları tarafından bakım hizmeti yansıtmakta ve engelli bireylerin engeli olmayan almasını teşvik eden bir sistem uygulanmaktadır. bireylere göre kendilerini daha değersiz hissedip 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı kanunla uysallaşmalarına neden olmaktadır.5 birlikte engelli bireylerin bakım ihtiyaçlarının ku- rum ve evde bakım modelleriyle sunulabileceği, Bu aşamadan sonra zaten dil ve kültür aracılı- fakat öncelikli olarak evde bakım hizmeti sunu- ğıyla değersizleştirilen ve bağımsız yaşama şansı- munun esas olduğu belirtilmiştir. Bu kanun aynı na sahip engelli bireyler dahi bağımlı hale gelebil- 32 hayatsağlık
zamanda belirli şartlara uyan ve evde bakım hiz- Ayrıca engelli bireylerin sosyal hareketliliğini met alan/veren kişilere evde bakım maaşı alma sınırlayan çevresel engeller de sorgulanmalıdır. hakkı tanımıştır. Türkiye’de genel olarak, kentsel yapı ve konutla- rın yeti yitimi olan bireylerin bireysel olarak ha- Engelli bireylerin bakım ihtiyaçlarının karşı- reket etmelerini engelleyecek şekilde tasarlandığı lanması amacıyla evde bakım sisteminin teşvik görülmektedir. Yolların, kaldırımların yaya geçit- edilmesinin en önemli nedeni devlet bütçesine lerinin, ulaşım araçlarının, bina, konut vb. gün- ‘yük’ olabilecek alternatif bakım sistemlerinin ge- lük hayattaki hareket alanları engelli bireylerin tireceği maliyetten deyim yerindeyse kurtulmuş özgürlüklerini kısıtlamakta ve özerkliklerini teh- olmaktır. Böylelikle kalan bütçe sistemin deva- dit etmektedir. Oysa engelli bireyler ne duyarsız mını sağlamak amacıyla kullanılabilmektedir. Bu çevre tasarımın pasif kurbanlarıdır ne de ev ya- nedenle politikaların zihniyeti değiştirilmemek- şamlarını kolaylaştırmak için başkalarına bağımlı tedir. olmak zorundadır.7 Aslında Ne Olmalı? Bu nedenle hem kamusal alanın ve toplu ta- Engelli bireylerin bakım ihtiyacını karşılamak şıma araçlarının erişilebilir kılınması, konutların amacıyla bakım hizmetleri var olan evde bakım engelli bireylerin özgürce hareket edebilecekleri ve kurum bakımı modelleriyle sunuluyor olsa güvenli alanlar olarak tasarlanması/düzenlen- da yasa ve yönetmelik evde bakım hizmeti al- mesi gerekmektedir. Çevresel faktörlerin uygun mayı teşvik etmektedir. Engelli bireylerlere hak, olmasına rağmen günlük ihtiyaçları konusunda özgürlük ve özerkliklerinin korunduğu bir hayat destek ihtiyacı duyan engelli bireyler için ise ki- sunmak amacıyla evde bakım hizmeti sistemi re- şisel asistan sağlanmalıdır. vize edilmeli ve evde bakım hizmeti almayı tercih etmeyen bireyler için alternatif bakım modelleri Diğer bir çözüm önerisi şu an Türkiye’de ol- geliştirilmelidir. mayan fakat dünyanın çeşitli yerlerinde örnekleri Bunun için öncelikle politikaların temelini olan bağımsız yaşam merkezlerinin açılmasıdır. oluşturan aile temelli zihniyetten bireyin tercihi- ni dikkate alan hak temelli zihniyete geçilmelidir. İkinci olarak, engelli bireyin bağımlılığının yal- nızca onun yeti yitimi, yapı ve işlev farklılıkların- dan kaynaklandığını iddia eden medikal model anlayışından kurtulmak gerekmektedir. Üçüncü olarak ise engelli bireylerin özgürleşme sürecinin temelini oluşturan ‘biz olmadan bizim için hiçbir şey’ 6 ilkesiyle hareket edilmelidir. Yani engelli bi- reylerin de kendileri için yapılacak sosyal politi- kalarda karar alma mekanizmalarına katıldıkları ve bireyin tercih hakkı ve refahını temel alan hak temelli bir zihniyetle bakım sistemi revize edil- melidir. Öncelikle engelli bireyleri bakıma muhtaç yaftasıyla yaftalamadan, bağımsız bir şekilde ya- şayabilecekleri yaşam alanları oluşturulmalıdır. Bunun için bakım nosyonu yeniden sorgulanma- lı ve günlük destek ihtiyacı olan engelli bireylerin daha özgür, kendi kararlarını alabilen, ekonomik ve sosyal kaynaklara erişebilen, kendi hayatları- nın öznesi olan kişiler olmaları sağlanmalıdır. hayatsağlık 33
Bağımsız yaşam merkezleri her ne kadar yapısı evde bakım maaşının miktarının yükseltilmesi ve gereği kurumsal bir nitelik taşıyor olsa da oluş- muayyen tarihlerde düzenli bir şekilde hesaplara turulmak istenen, kurumların genel-geçer tahak- yatırılması gerekmektedir. küm atmosferinden uzak, engelli bireylerin kendi kararlarını alabildikleri, hareket özgürlüğü olan, Sonuç Yerine: erişilebilir mekânların inşa edilmesidir. İnsanlık tarihinin başından beri engelli bi- reyler toplumsal hayatın hemen her alanından Ayrıca, evde bakım hizmeti almak isteyen dışlanmış, ‘sapkın’ ve ‘işe yaramaz’ oldukları ge- engelli bireyler için evde bakım sistemi hâliha- rekçesiyle toplumunda ‘hijyen’ oluşturma ama- zırdaki eksiklik ve yanlışlıklarından arındırılarak cıyla kurumlara kapatılmış, öjenik kaygılarla yeniden yapılandırılmalıdır. Bunun için önce- sterilizasyona maruz kalmış, hatta yaşama hakları likle bakım ihtiyacı duyan engelli bireyler, adeta bile ellerinden alınmıştır. Özellikle 20. yüzyılda ‘yeterince muhtaç’ olduklarını belgeleyen rapor- insan hakları kavramının gelişmesi ve sonrasında larla ‘işe yaramaz’ kişiler olarak yaftalanmamalı engelli hareketinin oluşumuyla birlikte engelli ve bakım desteğine ihtiyaç duyan tüm engelli bireyler pek çok alanda çeşitli haklar elde etmiş- bireylerin hiçbir şey yapamayan ‘yetersiz kişiler’ lerdir. Günlük hayatta yeme, içme, tuvalet, banyo oldukları algısı değişmelidir. Bunun yerine en- vb. ihtiyaçlarını karşılama konusunda desteğe gelli bireylerin çeşitli oranlarda bakım desteğine ihtiyaç duyanlar için bakım kavramının anlamı yeniden düşünülmüş, pasifize edici bakım an- ihtiyaç duydukları gerçeği kabul edilerek, bakım layışı yerine bireyi güçlendirici destek anlayışı ihtiyacı olan kişilerin kendi tercih ettikleri bir kişi öne çıkmıştır. Dünyanın pek çok yerinde engelli tarafından bakım desteği almaları sağlanmalı- bireylerin bağımsız yaşama hakkı desteklenerek, dır. Evde bakım maaşı almak için yoksulluk şartı bu yönde sosyal politikalar oluşturulmuştur. aranmamalı ve maaş yoksul yardımı niteliğinden Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Türkiye arındırılmalıdır. Aksi halde, bakım emeği verecek bu gelişmeleri takip etme konusunda yetersiz olan kişiler için aranan bu şart bakım hizmeti ve- kalmıştır. Engelli bireyler uzun yıllarca yakınla- ren kişinin emeğini görünmez kılarak değersiz- rı tarafından enformel nitelikte bakım hizmeti leşmesine sebep olmaktadır. Bakım emeği veren almışlar ya da yetersiz sayıdaki kurum hizmetle- her birey emeğinin karşılığını almalıdır. Ayrıca rinden faydalanmaya çalışmışlardır. 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı kanunla engelli bi- reylerin bakım ihtiyaçları evde bakım ve kurum bakım hizmeti alma şekilleriyle tanımlanmış, ancak bireylerin tercih hakkı çok fazla dikkate alınmamıştır. Bireyler, yönetmelikle belirlenen şartlara göre ve yine yönetmeliğin izin verdiği şekilde bakım desteği alabilmişlerdir. Dünyada engelli bireylerle ilgili güçlendirici bakım desteği hizmetleri gelişirken Türkiye’de var olan sistemin en kısa zamanda eksikliklerinden arındırılarak revize edilmesi gerekmektedir. Bugün, engelli bireyler toplumsal yaşama tam ve eşit katılımlarının sağlandığı bir hayat istiyor- lar. Edilgen hale getirildikleri bakım politikaları yerine kendi hayatlarının özneleri olmalarını sağ- layan güçlendirici bakım politikalarının hayata geçirildiği bir toplumda özerk bireyler olarak ya- şamak istiyorlar. 34 hayatsağlık
Kaynakça 5. Young I. Justice and Politics of Difference. New York: Princeton University Press, 1990. Aktaran 1. DİE ve ÖZİDA. Türkiye Özürlüler Araştırması Imrie R, Kumar M. Focusing on Disability and 2002. Ankara: DİE Matbaası, 2004. http://ku- Access in the Built Environment. Disability & So- tuphane.tuik.gov.tr/pdf/0014899.pdf (Erişim ciety 1998; 13: 357-374. 19.06.2013). 6. Charlton JI. Nothing about us without us: Disabi- 2. Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım lity oppression and empowerment. Berkeley, CA: Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönet- University of California Press, 1998: 3. melik. Resmi Gazete, 30.07.2006, Sayı: 26244. 7. Allan C. On the “Physiological Dope” Problema- 3. Reindal SM. Independence, Dependence, Inter- tic in Housing and Illness Research: towards a cri- dependence: Some reflections on the subject and tical realism of home and health. Housing, Theory personal autonomy. Disability & Society 1999; and Society 2000; 17: 49–67. Aktaran Imrie R. 14: 353-67. Disability, Embodiment and the Meaning of the Home. Housing Studies 2000; 19: 745-763. 4. Burcu E. Türkiye’de Özürlü Birey Olma Temel Sosy- olojik Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2007: 240. hayatsağlık 35
Mavi Kapak Bir Sosyal Politika Olabilir mi? Erdal Bayraktar Sosyal politika, çoğu iktisatçı için günümüz da verilenler genelde mevcut durumu sürdürüle- koşullarında mevcut anlamının dışında kul- bilir kılmayı ya da bireysel çözümleri getiriyordu. lanılan bir kavramdır. Kullanılan anlamlar söy- Kapsamlı bir sosyal hak mücadelesi ve kapsamlı leyenin politik dünya görüşü ile birebir ilişkilidir sosyal politikalar, yerini mevcut eşitsizliklerin ve kavramı kullanan kişinin dünyayı hangi politik özüne dokunmadan yapılan müdahalelere bırak- düzlemden açıkladığı, sosyal politikanın içeriğine mıştı. yönelik farklı varsayımları da beraberinde getirir. Tam olarak nedir peki bu sosyal politika? Ne ifade Bu durum birçok sosyal politika uygulaması- eder? Kimin ödevi, kimin sorumluluğu? Kim kar- nı etkilediği gibi toplumun dezavantajlı grupları şılar bunu? Belki de en önemlisi, kimin ihtiyacı? için de devletin yeni çözüm algısını ortaya çı- kartmıştı. Artık sürecin belirleyicisi hak temelli Sosyal politika bir toplumsal tatmin mi yoksa talepler değil, ‘fayda-maliyet analizi’ idi. Maliye- bir kamusal politika mı sorusuna verilecek cevap ti yüksek olan sosyal haklar devletin geliştirdiği sosyal politikanın içeriğini ve hitap ettiği kesi- çözüm önerileri ve daha çok da sivil toplumun mi de gösterecektir. Toplumsal talep ve ihtiyaç- ‘duyarlılık-farkındalık’ uygulamaları eşliğinde lar ötesinde bir sosyal politika kurgulamak her sunuluyordu. Bu sürecin en somut örneklerinin ne kadar mantık dışı görünse de mevcut devlet verilebileceği gruplardan biri ise ‘engelliler’ idi. aklına çok da uzak bir kurgu değildir. Özellikle 1980’ler sonrasında tüm dünyanın içerisine gir- Engellilerin sosyal hakları, kapsamlı bir sosyal diği dönem, sosyal hakların kısıtlandığı, sosyal politika uygulaması sonucu değil, bölük pörçük politikaların sekteye uğradığı bir dönem olarak gerçekleştirilen çalışmalar ile karşılanmaya çalı- yeni üretim biçiminin bir çıktısı şeklinde tezahür şıyordu. Tabii bunları ne kadar sosyal hak olarak etmiştir. Artık devir sosyal alanın kısıtlandığı bir görürseniz.. Engelliler için gerçekleştirilen uygu- devirdi. Bu işi kolaylaştırmanın biricik unsuru lamaların çoğunluğunda ise durum mevcut ihlal- olan baskı ise 12 Eylül döneminde sağlanmıştı. leri sürdürebilir kılmayı, yapısal sorunların üzeri- Şimdi hak talep etme dönemi yerine verilenler ne gitmemeyi ve gerekli yasal düzenlemelerde bu ile müteşekkir olma dönemi başlamıştı ki burada dezavantajlı grubun konumunu güçlendirmeme- yi beraberinde getiriyordu. 36 hayatsağlık
Sosyal politika unsurunun engellilere yönelik sosyalist denilse de -zorla çalışma kamplarının uygulamalarından hareketle son yıllarda bir vic- olduğu bir ülke için çok havalı bir tanımlama- bü- dan meselesine dönüşmüş olan ‘Mavi Kapak’ uy- rokratik ve baskıcı bir yönetimle yönetilen, ama gulaması bu çalışma kapsamında ele alınacaktır. mevcut ideolojik söylemleri ile batı için başka Asıl amaç, mavi kapak uygulamasının bir sosyal bir durumu ifade eden Sovyetler Birliği sistemin politika olarak görülüp görülemeyeceğini irde- içerisinde farklı bir örnek olarak çoktan yer edin- lemek ve bu uygulamaların etkilerini kısaca ele mişti. Sosyal hak talepleri, ilk başta devletlerin almak olacaktır. Son olarak da kapsamlı bir sos- mecburiyeti gibi sunulsa da, savaşın yıkımları yal politika için, özellikle de engelliler açısından sonrasında halkların sistemle uyumlu hale ge- çözüm önerileri değerlendirilecektir. tirilmesi için bir yandan da sisteme getirisi olan sosyal politikaları gündeme taşıdı. Değerlendirmeye geçmeden önce engelli, sakat ve özürlü kelimelerinden neden engelli ke- Savaş döneminde oluşan yıkım sonrasında limesini kullandığımı açıklamakta fayda var. Ön- başta Avrupa’nın yeniden yapılandırılması dâhil celikle bu belirtilen kelimeler her ne kadar aynı pek çok uygulama, kitlesel üretimi ve kitlesel tü- anlamda birbirinin yerine kullanılsa da sözcük ketimi gözeterek toplumun ‘refah toplumu’ bo- anlamları olarak birbirlerinden farklı durumları yutuna erişmesini sağlayacak cinstendi. Mevcut belirtmektedirler. Özürlü kelimesi, özürlülüğü sermaye birikiminin arttırılması yolundaki en nesnelleştiren ve onu ana unsur yapan bir kelime önemli uygulamalardan biri, mevcut emekçile- olarak karşımıza çıkmaktadır. Engelli kelimesi rin tüketim güçlerini arttırmaktan geçiyordu ki ise, bunun yaratılan bir zorluk olduğunu, en- bu durum fabrika toplumunun inşası ve işçi sını- gellilik durumunun çözülebilir niteliğini ortaya fının belli bir sosyal refaha erişmeleri ile birebir koymaktadır. Bu niteliği açıklama noktasında ise ilişkiliydi. değerlendirmesini yapacağım sosyal hak ve sos- yal politika kavramları yerinde olacaktır. Engelli Türkiye açısından baktığımızda da durum pek kelimesi, yaratılmış ve ortaya çıkmış zorlukların farklı değildi. Savaş sonrası dönemde çok parti- tamamen olmasa da kısmen ortadan kaldırılabilir li sisteme geçiş ve özellikle 1954 yılından sonra nitelikte olduğunu ifade etmesi açısından çalış- Kamu İktisadi Teşebbüsleri’nin (KİT) güçlerinin manın genelinde tercih edilmiş kelimedir. arttırılması ve yeni KİT’lerin kurulması yoluyla kamu sektörü ekonomi içerisinde ciddi bir konu- Sosyal politikada ruh değişimi ma erişmiştir. Her ne kadar 1930’lardan itibaren 1980 öncesi dönemin değerlendirmesine uygulanan devletçilik politikası da bu kapsamda uzun uzadıya girmenin bir anlamı yok. Ancak, bu değerlendirilebilmeye açık olsa da sosyal politi- dönemin karakteristik özelliklerinden bahsetme- kalar doğrultusunda savaş sonrası dönem dış ve nin, sosyal politikanın Türkiye özelinde tarihsel iç faktörlerle de bağlantılı olacak daha büyük bir gelişimini açıklamanın, ana konuya giriş için ya- önem teşkil etmektedir. rarlı olacağını düşünüyorum. 2. Dünya Savaşı sonrasında mevcut kon- Yine savaş sonrası dönemde devlet tarafından jonktürde ciddi bir değişme oldu. Her ne ka- işçileri koruyucu kurumsal ve hukuki düzenleme- dar başlangıcı bu dönemi kapsamasa da 1929 ler gündeme gelmiş, ilk kez bir sosyal sigorta ko- Bunalımı’ndan alınan dersler batılı kapitalist ül- luna -İş Kazalarıyla Meslek Hastalıkları ve Analık kelerin gündemlerinde sosyal politikayı önemli Sigortası Kanunu- işlerlik kazandırılmıştır. 1945 bir noktaya getirdi. Bu durum bir yandan devle- yılında Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu yürür- tin bu uygulamalardaki gücünü arttırırken diğer lüğe konulmuş, 1951 yılında ise bir yönetmelikle yandan da kitleselleşen işçi sınıfının hak taleple- asgari ücret belirlenmiştir. rini gözetir bir durumu meydana getirdi. Sadece bu da değil, batılı kapitalist ülkelerin karşıların- Yine aynı dönemde, Türkiye bazı antlaşma da ciddi bir tehdit bulunuyordu. Her ne kadar ve belgelerin yükümlülüklerini de üstlenmiştir. Bunların başlıcaları Birleşmiş Milletler Anaya- sası, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa hayatsağlık 37
İnsan Hakları Sözleşmesi, Uluslararası Çalışma durum karşısında hak talepleri ve örgütlülük as- Örgütü üyeliğidir. Keza 1946 yılında değişen Ce- ker eliyle bıçak gibi kesilmiştir. Artık sosyal poli- miyetler Kanunu ile sendikalar için hukuki ortam tikada ve sosyal haklarda ana belirleyicinin ekse- oluşturulmuş ve 1947 yılı Türkiye’deki sendika- ni piyasa olmuştur. Üretim süreçlerinin yeniden cılık açısından önemli bir yıl olmuştur. düzenlenmesi ve örgütlü emeği bölme harekâtı başlamış, mevcut taleplerin önünü kısıtlayacak 1950’li yıllarda yeni istihdam alanlarının geli- yasal ve yapısal düzenlemeler 1982 Anayasası ile şimi, büyük kentlere göç, vb. gibi durumlar başta işlerlik kazanmıştır. sosyal hayata, çalışma koşullarına, kadın haklarına ve bazı ekonomik haklara ilişkin taleplere de yeni Örgütlülüğün başta üretim süreçlerinde kı- bir boyut getirmiştir. İşgücünün yapısında yaşa- sıtlanması, enformel sektörlerin ve kayıtdışı nan bu değişme, 1960’lı yılların başlangıcı ile be- ekonominin artışı, finansallaşma gibi durumlar raber yeni bir boyut ve hız kazanmıştır. 27 Mayıs sadece toplumsal yapılanmayı değil, toplumsal Darbesi sonrasında yapılan 1961 Anayasası ironik yapılanmanın taleplerini dile getiriş kanallarını olarak insan hak ve özgürlükleri ilkesine yer ve- da etkilemiştir. Sosyal politikalar, piyasayı pusula rerek 2. maddesinde ve içeriğinde sosyal haklara olarak belirleyip, fayda-maliyet değerlendirmele- ilişkin pek çok referans barındırmıştır. Bu kapsam- ri üzerinden toplumsal sorunlara farklı ve aslın- da; çalışma hakkı, zorla çalıştırma yasağı, kadın ve da günün konjonktürüne uygun çözümler -daha çocukların çalıştırılması, dinlenme hakkı, ücrette doğrusu ötelemeler- getirmiştir. adalet sağlanması, sosyal güvenlik, sağlık, konut, öğretim hakkı, tarım ve çiftçinin korunması ile 1980 sonrası ekonomik alanda yaşanan de- ilgili düzenlemeler ve sendika, toplu sözleşme ve ğişim sosyal hayata da çeşitli etkiler yapmıştır. grev hakkı anayasal güvence kazanmıştır. Sendika- Bunlardan en önemlileri aile kavramı ve tarımsal lılaşma süreci de işçiler dışında tüm çalışanları da ekonominin yerini kentlerdeki ekonomiye bırak- kapsayacak ölçüde genişletilmiştir. ması olarak görülebilir. Aile kavramı bir sosyal dayanışma ağı olarak işlevini yitirmiş ve kentle 1960-1980 arası dönemdeki ekonomik ve uyumlu çekirdek aileler eski geniş aile tipine na- sosyal hayat gündelik yaşamı ve sosyal politi- zaran daha küçük çaplı yapılar olarak yaygınlık kaya yönelik talepleri de kökünden etkilemişti. kazanmıştır. Bununla beraber kentlere yoğunla- Gelinen noktada özellikle sol siyasetin güçlü bir şan göçler ile sadece toplumsal yapı değişmemiş, konum yakalaması ve hak talebi ile mücadele ekonominin enformel yapısı da desteklenir bir edenlerin bu mücadelelerinde güçlü bir kimliğe niteliğe sahip olmuştur. Sosyal yapıda ve sosyal sahip olmaları mevcut sosyal politika taleplerine politikalarda oluşan tüm bu değişim sosyal hak de itici bir unsur oluşturmuştur. Her ne kadar bu taleplerine de yansımıştır elbette. talepler örgütlü ve güçlü bir sesle dile getirilse de mevcut devlet kapasitesi bu talepleri karşılamak- 1986 yılında yürürlüğe giren ‘Sosyal Yardım- tan uzak bir durumda kalmıştır. Çoğu ihtiyaç, laşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ ile yoksulluk çeşitli kanallarla giderilmeye çalışılmış, en basit mücadelesi artık bir vicdan meselesi haline geti- örnekle gecekondulaşmanın arttığı bu dönemde rilmeye çalışılmış, bu kapsamda yapılan uygula- devlet yeterli düzenlemelerden uzak bir şekilde malar sorunun temelini değil, etkilerini hedef alır sadece bazı temel ihtiyaçları karşılayarak sorun- nitelikte olmuştur. Aynı durum sosyal haklar için ları ötelemeye çalışmıştır. Tüm bu durum ise de geçerlilik kazanmış ve dezavantajlı grupların mevcut taleplerini dile getiren örgütlü kitleler ihtiyaçları hak temelli değil, günü kurtarma sınır- karşısında devletin elini zorlaştırmıştır; ta ki 12 larında kamıştır. Eylül’e kadar.. 2000’li yıllara gelirken, özellikle de 2001 krizi 24 Ocak kararları ile neo-liberal politikaları ile beraber devletin ekonomik yapısı küresel eko- benimseyen devlet, bunu ancak ‘12 Eylül Dar- nomi ile uyumlu hale getirilmiş, sosyal politikalar besi’ ile uygulayabilecek konuma gelmiştir ki bu da bu düzenlemelerden nasibini almıştır. En ba- sit tabiriyle sosyal politikalar, talep edilen sosyal 38 hayatsağlık
hakları karşılayan niteliklerinden uzak bir şekilde, verlik görünümünde bir sadaka zihniyetini doğur- mevcut durumu sürdürülebilir kılmayı hedefle- muştur. Sadaka zihniyeti ise eski toplumların sada- mekte ve sosyal harcamaların yeniden yapılandı- ka kültüründen farklı olarak, vicdanlara referans rılmasıyla yoksulluğu ve yoksunluğu yönetmeyi vermekle beraber buna dayanmamakta, temelde amaçlamaktadır. Ülkenin bir başarısı olarak su- piyasa koşullarının özüne dokunmadan sosyal so- nulan faiz dışı fazla ise sosyal harcamalara bakış runları ötelemeyi hedeflemektedir. Burada, bugün açısından devletin takındığı tutumu göstermek uygulanan sadaka zihniyeti eskinin sadaka kültü- üzere son derece önemlidir. Faiz dışı fazla vererek ründen bu noktada ayrılır. Bize ya da kültürümüze harcama alanlarında yapılan kısıntı, sosyal harca- öz bir durum değildir. Küresel bürokrasinin temel ma alanlarını kapsamakta yani toplumsal hakları bir aracı olarak devletlerin sosyal politikalar üret- kapsamakta, dolayısıyla dezavantajlı gruplar için me yerine bu maliyetlerden kaçarak yardıma da- yapılabilecek yapısal çözümlerden, bunların mali- yalı, kısmî iyileştirmeler sağlayan ve sosyal haklar yetlerinden kaçınılmasını hedeflemektedir. yerine sosyal yardımı esas alan politikalar üretme- sini, kullanmasını sağlamaktadır. Diğer bir ölçekte ise 1980 sonrası süreçte kamu hizmetlerindeki fiyatlandırma durumunun ortaya Türkiye’nin sosyal politika uygulamaları kap- çıkarttığı yoksullaşma dalgası görülmektedir. Bu samında ele aldığım bu tarihsel açıklama elbette dalga, toplumun geneline dağıtılmış gibi gözükse pek çok eksik ve kısıtı içerisinde barındırıyor. de özellikle kamu hizmetlerine ihtiyaç duyan kitle- Yine de bu açıklama mavi kapak kampanyaları ile leri piyasa ile karşılaştırdığı için alt ve orta sınıfları ilgili bakış açısını anlatma noktasında yardımcı yoksullaştıran bir eğilim göstermiştir. olacaktır. Günümüze geldiğimiz süreçte arkaya dönüp baktığımızda görülen şudur; devletlerin Tüm bu yaşanan dönüşümün içerisinde barın- sosyal politika uygulamalarında dünya konjonk- dırdığı ‘yoksulluğu yönetilebilir kılmak’ hikâyesi türünün yapısal durumu ve mevcut ekonomi- de tam da burada ‘bir zihniyeti yaygınlaştırma’ gö- politik ana belirleyici olmuştur. Bu belirleyicilik revini üstlenmiştir. Sosyal hak ve talepler, hayırse- hayatsağlık 39
üretim süreçlerinin örgütlenişinden de bağım- farklı unsurları, sınıfları, cinsiyetleri ve daha pek sız değildir. 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan çok farklılığı barındıran karmakarışık bir kitledir. ‘refah2 sürecinde sosyal hak talepleri ve sosyal Doğal olarak sosyal hak talepleri de bu durumla harcamalar sermaye birikimi ile paralel olarak bir doğru orantılı olarak çeşit çeşit ve pek çok farklı- artış içerisine girse de 1970’lerden itibaren siste- lığa sahip talepler olarak ortaya çıkmaktadır. min girdiği kriz üretim süreçlerinin yeniden ör- gütlenmesini ve buna yönelik bir sosyal politika Sosyal hak talepleri, bir üst başlıkta da açık- anlayışını da beraberinde getirmiştir. Artık sosyal landığı gibi sosyal politikalar yoluyla ve diğer yol- politikalar ve sosyal harcamalar maliyet eksenin- larla karşılanmak zorunda olan ve bu kapsamda den bakıldığında sermaye birikimini çok kısıtla- asıl sorumluluğun devlete verildiği taleplerdir. yan engeller olarak görülmüş ve üretim süreçleri- Bireysel uygulamaların dışında, sosyal harca- nin yeniden yapılandırılmasıyla sosyal politikalar malar yoluyla karşılanan bu taleplerin yapısı da da yeniden organize edilmiştir. Bundan sonra sosyaldir. Yani mevcut durumun çıktısı olan bir sosyal politikaların belirleyicisi sosyal hak ta- olumsuzluğu bazı ufak çalışmalarla ertelemek lepleri değil, vicdanlar olmuş ve bu vicdanlar ise yerine, sorunu doğuran yapıyı hedef almalı, bu piyasayı pusula belleyerek mevcut durumun te- yapının hak ihlali doğurmayacak şekilde yeniden meline değil, mevcut durumun sürdürülebilirli- düzenlenmesini öngörmelidir. Oysa günümüz ğine yönelik düzenlemeleri gündeme getirmiştir. sosyal politika anlayışı daha farklıdır. 2000’li yıllarda da durum farklı değildir. Sosyal politikanın bir yoksulluk ve yoksunluk yönetimi Günümüzde sosyal politika olarak ortaya ko- haline getirilmesi, sosyal hakların karşısındaki yulan düzenlemeler, sosyal harcamalardan elini en büyük ihlallerden biri olarak konumunu ko- mümkün olduğunca çekmiş bir devletin, mevcut ruyor. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak uygulanan sorunu öteleyerek ya da sivil toplum, özel sektör bazı politika ve kampanyalar ise temel sorunların gibi sektörlere bırakarak ya da daha genel anla- özüne dokunmaktan öte mevcut sorunları birey mıyla bir vicdan meselesi yaparak mevcut yok- ölçeğinde iyileştirmeye çalışmakta -yeterli değil sullukları ve yoksunlukları yönetilebilir kılmayı elbette- ve vicdan üzerinden çözüm önerileri ge- hedeflemektedir. Bu yönetilebilir kılma süreç- tirmektedir. Bu durumda ise dezavantajlı gruplar lerinde sürecin ana belirleyicisi piyasa koşulları en doğal hakları karşısında mahcup ve muhtaç olmakta ve katılımcılık gibi en temel unsurlar kişiler kimliğine sokulmaya çalışılmakta, deza- sadece ortaya çıkan projenin başvuru metninde vantajlı grupların hakları basit pratiklere indir- kalmış sıradan ifadeler olarak yer almaktadır. genmektedir. Toplum pek çok farklı dezavantajlı grupları Tüm bu açıklamalar için incelenecek olan ör- bünyesinde barındırır. Dezavantajlı grupların nek ‘Mavi Kapak Kampanyası’dır. Sosyal politika temel özellikleri, mevcut durumlarının toplum ve bir sosyal hak talebinin ötesinde bu kampan- içerisinde kendilerine zorluk çıkartan, kendile- yanın politik kimliği ne yana düşmektedir soru- rini dışlayan ve sosyal hayata katılımlarını kısıt- suna cevap aranacaktır. Gerçekten de kapsamlı layan nitelikleriyle belirlenebilir. Örneğin bir bir sosyal talebin çözümü için tekerlekli sandalye toplumda dezavantajlı gruplar çeşitli azınlıklar, yeterli mi? eşcinseller olabileceği gibi pekâlâ kadınlar, engel- liler, gençler, çocuklar, yaşlılar gibi gruplar da bu Mavi kapak sosyal politika aracı olabilir dezavantajlı gruplar arasında yer almaktadırlar. mi? Bu çizgiler çok net değildir, dolayısıyla bir genç hem azınlık, hem kadın, hem eşcinsel ve hem de Sosyal politikalar, sosyal hak taleplerinin bir engelli olabilir. Bu durumda ise yaşayacağı hak çıktısı olarak sunulan politika taleplerini de kap- ihlalleri ve dezavantaj boyutu kapsam olarak ge- samaktadır. Sosyal hak taleplerinin belirleyicisi nişler. Tüm bu sorunların çözümü de, bütüncül ise sosyal olandır, yani kısaca toplumdur. Top- ve farklı grupların bakış açıları ile bu grupların lum elbette homojen bir kitle değil, içerisinde belirleyeceği ölçütler ve talepler doğrultusunda 40 hayatsağlık
bir sosyal politika anlayışı gerçekleştirerek müm- karşılamaktadır. Gerekli bilgi Sağlık Bakanlığı kün olabilir. Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde yer al- maktadır. Şimdi ortaya çıkan durum daha detay- Dezavantajlı gruplara yönelik sosyal politi- lıca ele alınabilir. ka uygulamaları ise bu geçerlilikten uzak; ama mevcut sosyal politika anlayışına çok yakındır. Uzunca bir süredir gerek televizyon kanalla- Mesele sorunun çözülmesinin ötesinde sorunun rından, gerek sivil toplum örgütlerinden, gerek bir hak talebi düzleminden çıkartılarak vicdani de okullardan Mavi Kapak Kampanyası’na yöne- bir meseleye indirgenmesidir. Geliştirilen uy- lik ciddi bir ilgi ve katılım olmaktadır. Bu ilgi ve gulamalar da bu vicdani boyutu ön plana çıkar- katılım sunuş noktasında sürekli olarak iki temel tarak mevcut eşitsizlikleri devam ettirir nitelikte vurguyu ön plana çıkartmaktadır: ‘yardımsever- olmaktadır. lik’ ve ‘dramatiklik’. Söz konusu kampanyaların sunuşundan tekerlekli sandalyelerin yürüme Mavi Kapak Kampanyası bu noktada devreye engellilere ulaşımına kadar geçen süreç büyük sokulan sosyal politika uygulamalarını incelemek bir dramatik şov eşliğinde sunulmakta ve sürekli açısından son derece yerinde bir örnek olacaktır. olarak engellilere acıma duyguları okşanmakta- Öncelikle şu mavi kapaklar ile ne yapılıyor onu dır. Bu tip süreçler sadece STK’lar ya da televiz- anlatmakta fayda var. yon kanalları yoluyla değil, devlet okullarında yapılan etkinlikler ve kampanyalarla da destek- Mavi Kapak Kampanyası özünde bir tekerlek- lenmektedir. Engellilerin sahip olduğu mevcut li sandalye temin etme süreciyle ilişkilidir. Kam- bir hak, sanki toplumun katılımına ve vicdanına panya uygulayıcılarının verdiği bilgilere göre bırakılmış bir mesele gibi sunulmaktadırBu tip 250 kiloluk bir mavi kapak temini ile bir adet kampanyalar sonucu oluşan algı, toplumdaki en- tekerlekli sandalye alınabilmektedir. Mavi Kapak gellilerin sadece yürüme engelli insanlar olduğu, Kampanyası’nın başlatıcılarından olan Ege Üni- tek ihtiyaçlarının tekerlekli sandalye olduğu ve versitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden Prof. Dr. aslında -çekinmeden söyleyelim- acınarak göze- Nurselen Toygar’ın aktardığı üzere, kampanya tilmesi gereken bireyler olduğu izlenimini do- 2013 yılı itibariyle son bulmuş bulunmaktadır. ğurmaktadır. Söz konusu acıma duygusu toplum Çeşitli örnekleri devam etse de projeyi başlatan içerisindeki gruplar için de bir hiyerarşiyi örmeyi kurum olarak Ege Üniversitesi Diş Hekimliği sağlamaktadır. Buna göre lütfedilen bir yardım ve Fakültesi’nin verileri son derece önemlidir. Pro- destekler, devletin sorumluluklarını algı düzeyin- jenin koordinatörü olan Toygar’ın aktardığı üze- de de olsa geri plana atmakta, sorgulatmamakta re proje kapsamında toplanan 400 ton kapak ile ve toplumsal olarak ortak bir engelli algısı oluş- 1600 tekerlekli sandalye dağıtılmıştır. turmaktadır. Tüm bu algı belirleme sürecinde ise veren el karşısında mahcup ve minnettar olması Toplanan kapaklara göre ise alınabilen sandal- gereken engelliler bulunmaktadır. yenin türü değişmektedir. Örneğin 2,5 ton kapa- ğa karşılık piyasa değeri 2 400 lira olan akülü san- Kampanya yarattığı algının da ötesinde bazı dalyeler alınabilirken, 250 kilograma karşılık ise engelli sivil toplum örgütlerince de rant kapısı manuel sandalyeler alınabilmektedir. Kampanya- olma noktasında eleştirilmektedir. İzmir Engel- lar kapsamındaki dağılım nasıl oldu bir bilgimiz liler İnisiyatifi üyeleri 23 Ocak 2013 tarihli yap- yok. Yalnız, kampanyanın tek bir elden yürütül- tıkları açıklamalarında, kampanyanın amacını mediği ve farklı kurumların da kendi kampanya- aştığını ve maddi-manevi bir rant kapısı halini larını örgütlediği düşünülürse engellilerin büyük aldığını belirtmişlerdir. bir çoğunluğu için söz konusu olan materyaller manuel tekerlekli sandalyeler olmuştur. Bunların Konu ile ilgili olarak 4 Ocak 2013 tarihli Sol piyasa fiyatları ise 200-600 TL arasındadır. Haber sitesinde yayınlanan içerikte, akrabaları engelli olan Cumhur Yalçın’ın açıklamaları son Söz konusu tekerlekli sandalyeler karşısında derece önemlidir. Yalçın bu açıklamalarında uy- ise devletin durumu bellidir. Devlet belirli ölçü- ler ve standartlar doğrultusunda bu sandalyeleri hayatsağlık 41
gulanan bu vicdan politikasının maliyetlerini ma- için vicdani duyarlılıklara seslenmiş ve kendi yü- saya yatırmış ve mavi kapağın gerçek maliyeti ile kümlülüğünü toplumun vicdanına bırakmıştır. mevcut çıktısını karşılaştırmıştır. Geri dönüşüm Tekerlekli sandalye sağlamak devletin bir göre- sektörü ile kampanyanın ilişkisi ve bu ilişkinin vidir; ama tek görevi değildir. Algı düzeyini bu toplum vicdanı üzerinden nasıl hareket ettiğini boyutta ele almak ve devleti yapabildikleri ölçü- görmek, devletin yeni dönemdeki sosyal politika sünde yeterli olarak nitelendirmek pek çok hak anlayışını okumak açısından son derece önemli- ihlalinin de sebebi olmaktadır. Yaratılan algının dir. Kampanya kapsamında yürütülen faaliyetin bir diğer çıktısı da minnet duygusu içersinde ol- geri dönüşüm sektörü için yarattığı kâr aşağıdaki maları gerektiğinin engellilere her şekilde hisset- gibi ifade edilmiştir: tirilmesidir. Böylece engellilerin hak taleplerinin pasifleştirilerek mevcut sorunların çözülmemek “Hesabımızı 1 adet tekerlekli sandalye üzerin- üzere ötelenerek yönetilmesidir. İşte mavi kapa- den yapalım. 1 Adet tekerlekli sandalye = 5 Ton ka- ğın altında yatan sosyal politika anlayışı tam ola- pak = 5000 Kg = 5.000.000 gr. Yani ortalama 10 rak da budur. gramdan 50,000 kapak. Mavi Kapak Kampanyası’nın sorunlu bir 1 işçi 1 günde kaç tane şişenin kapağını çıkara- diğer boyutu, tüm yarattığı durumun da ötesin- bilir? Kapatma şeklimizden dolayı içinde zaten bir de vicdana seslenen bir kampanya olduğu için sürü hava basıncı birikmiş 500 şişeyi açabilir desek. yeterli denetimlerin çok dışında, pek çok farklı Bu işçinin bir geri dönüşüm tesisinde 100 gün çalış- kesimce örgütlenebilen bir kampanya niteliği ka- ması demektir. zanmasıdır. 2860 Sayılı Yardım Toplama Kanunu kapsamındaki standartları gözetmeden toplanan Peki, 100 gün ne demek. Brüt 886 TL asgari kapakların akıbetleri bir şekilde toplanış şekliyle ücret demek, 190 TL işveren katkısı demek, günde benzer şekilde toplayanın vicdanına göre belir- 3TL maliyetle 90 TL tabldot yemek demek. Şuana lendiğini göstermektedir. Ne kadar kapak top- kadar 1166 TL yaptı. 1 işçi çalıştırmanın bunun dı- landı? Bilinmiyor. Ne kadar tekerlekli sandalye şında da bir sürü gideri var. Peki, devletin vatanda- temin edildi? Bilinmiyor. şına vermesi gereken 1 tekerlekli sandalye ne kadar? O’da 220 TL. Yaratılan rantın ve denetimsizliğin bir örneği 4 Temmuz 2013 tarihinde yapılan bir haberde Tabi ki bu iş sadece 100 günlük bir iş değildir. görülmektedir. Mavi Kapak Rantı başlığıyla ya- Ömürlüktür… Çünkü her gün deli gibi plastik tüke- yınlanan habere göre Türkiye Sakatlar Derneği tiyoruz. Her gün yüz binlerce plastik şişenin kapağı İstanbul Şubesi Başkanı Kemal Yüksel’in ifadele- açılıyor bu ülkede. riyle yapılan yardımların büyük bir kısmının geri dönüşüm ticareti yapan kişilerin cebine girdiği Yani şimdi biz kapak toplayarak ne yaptık? anlaşılmaktadır. Yüksel’in ifadeleriyle kampanya Yardımseverlik duygularımızla oynayan birilerinin kapsamında 14 milyon lirayı bulan mavi kapak cebine 946 lira koyduk. Bir düşünün bu yolla kaç dönüşümü sağlanmış; ancak bunların sadece kişinin işsiz kalmasına neden olduk?” yüzde 10’u engellilere tekerlekli sandalye olarak dönmüştür. İşin sosyal politika anlaşılmazlığının İnanılmaz bir kâr! İnanılmaz bir maliyet kay- da ötesinde yüzde 90’lık bir kayıp söz konusu- bı! Bir taşla iki kuş vurabilen bir yaklaşım. Hem dur. Vicdan cüzdanına sokulan eller bu rantı nasıl sosyal politika adı altında vicdani uygulamalar ile paylaştı? Cevap yok. toplumsal bir algı yaratılıyor hem de inanılmaz bir kârlılık ile geri dönüşüm sektörü canlandırı- Engellilerin karşı karşıya olduğu durumlar lıyor. karşısında cevap niteliğinde sunulan bu kampan- ya sadece yarattığı rant ile değil sosyal haklara Yapılan uygulama, algı düzeyinde devleti ak- ilişkin durumun da üstünü örter niteliktedir. İki layan ve sosyal politika gerekliliklerini görmez- temel kapsamdan bu durum açıklanabilir. Birin- den gelen bir uygulama olarak hayata geçmiştir. Engellilere uygun sosyal politikalar ve yapısal düzenlemeler yapması gereken devlet, kaldırım- larda ilerleyemeyecek olan tekerlekli sandalyeler 42 hayatsağlık
cisi ‘engellilik durumu’dur. Engelliliğin mevcut tanımlarından hareketle Mavi Kapak Kampanyası ile uygulanmak is- doğal olarak engelliliğin tek bir engellilik türüne indirgenmediği, aksine farklı engellilik türlerine tenen durum en basit tabiriyle yürüme engelli ve derecelerine vurgu yapıldığı görülebilir. Farklı bireylere tekerlekli sandalye temin etmek olarak engellilik türleri ise Türkiye özelinde yaygın ola- açıklanabilir. Oysa engellilik durumu sadece te- rak; kerlekli sandalyeye indirgenebilecek bir engeli • Ortopedik Engellilik kapsamamaktadır. Çeşitli kurumların ve 5378 • Görme Engelliliği Sayılı Yasanın engellilik tanımlarını değerlendir- • İşitme ve Konuşma Engelliliği mek bu noktada önemli olacaktır. • Zihinsel Engellilik • Otistik Engellilik Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kabul • Süreğen Hastalıklar ettiği Sakat Kişilerin Hakları Bildirgesi’nde en- gelli tanımı şöyle yapılmaktadır: olarak görülebilir. Hal böyle olunca tekerlekli sandalyeye yönelik bir uygulamanın engellilere “Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşan- yönelik eksik vicdanı tekrarlamaktan öte engel- tısında kendi kendisine yapması gereken işleri, be- lilerin sadece bir bölümünü kapsadığı ifade edi- densel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya lebilir. da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar”. İkinci durum ise, Mavi Kapak Kampanyası’nın mevcut ülke gerçekliklerinin özüne dokunmadan 5378 Sayılı Özürlüler (Engelliler) Kanunu’na hareket etmesi şeklinde açıklanabilir. göre ise engelli tanımı aşağıdaki gibidir: Vicdanlara seslenen ve kişisel tatmini amaç- “Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle layan bu kampanyanın en önemli sorunlarından bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yete- biri, gerek bürokratlara gerek de kampanyaya neklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle katılan vatandaşlara yaşattığı tatmin konusu- toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gerek- dur. Evet, mavi kapakları toplamışlardır ve olay sinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bitmiştir. Engelliler artık müteşekkir olmalı ve bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hiz- teşekkür etmelidirler. Oysa çok açık ki toplanan metlerine ihtiyaç duyan kişi “özürlü” olarak tanım- mavi kapaklarla alınan tekerlekli sandalyeler ile lanmaktadır.” kent içerisindeki en basit noktalarda bile engelli- lerin ulaşımı imkânsıza yakın durumdadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan en- gelli tanımı ise getirdiği sınıflandırmayla ele alı- Türkiye Engelli Araştırması’na göre Türkiye nabilir niteliktedir: nüfusunun % 12,29’u engellidir. Araştırmanın • Noksanlık (Impairment): “Sağlık bakımından aynı nüfus içerisinde belirtilen diğer bulguları ise mevcut eşitsizlikler karşısında geliştirilen Mavi ‘noksanlık’ psikolojik, anatomik veya fiziksel Kapak Kampanyası’nın göremediği noktaları yapı ve fonksiyonlardaki bir noksanlığı veya işaret ediyor. Örneğin engellilerin % 84,2’sinin dengesizliği ifade eder.” eğitimi ilkokul düzeyinde. Okuma yazma bilme- • Özürlülük (Disability): “Sağlık alanında ‘sa- yenlerin oranı genel nüfus içerisinde % 13 iken, katlık’ bir noksanlık sonucu meydana gelen ve bu oran engelli nüfusu içerisinde % 36 civarın- normal sayılabilecek bir insana oranla bir işi da seyrediyor. Genel olarak engelli bireylerin % yapabilme yeteneğinin kaybedilmesi ve kısıtlan- 68’inin yaşadıkları çevrede engellerine yönelik ması durumunu ifade eder.” bir düzenleme yok. Engellilerin % 55,7’si sağlık • Maluliyet (Handicap): “Sağlık alanında ‘ma- hizmetlerinden yararlanırken, sadece % 12,27’si luliyet’ bir noksanlık veya sakatlık sonucunda, eğitim, % 5,9’u rehabilitasyon ve bakım hizmet- belirli bir kişide meydana gelen ve o kişinin yaş, lerinden yararlanabiliyor. İşgücüne katılamayan cinsiyet, sosyal ve kültürel durumuna göre nor- engellilerin oranı ise yaklaşık % 78 civarındadır. mal sayılabilecek faaliyette bulunma yeteneğini önleyen ve sınırlayan dezavantajlı bir durumu ifade eder.” hayatsağlık 43
Bütün bu veriler göstermektedir ki mevcut maçı yapan genç kadın sayısı pek fazla değil- en- uygulanan sosyal politikalar yetersizdir. Mavi gellilerin taleplerini tekerlekli sandalyeye indir- Kapak Kampanyası ve benzeri türden kampan- gemek de, hele ki devletin mevcut yükümlülüğü yaların vicdanlara seslenen içeriği ile sağlamaya olan bir duruma rağmen engellilerin ihtiyaçlarını çalıştıkları durum ise engellileri algısal düzeyde gözetmeden sadaka zihniyeti ile mevcut eşitsizli- aşağılamakta, onları muhtaç göstermekte, devle- ği yönetilebilir kılmak, geleceğe yönelik pek çok tin mevcut yükümlülüklerini göz ardı etmekte, toplumsal sorunu ortaya çıkartma potansiyeline yapısal sorunları es geçmekte, çeşitli odaklar için sahiptir. rant kapısı yaratmakta ve sosyal hakları hiçe say- maktadır. Engellilerin toplum içerisinde oluşturdukları büyük paya rağmen görünürlük anlamında aynı Dezavantajlı grupların ihtiyaç ve haklarının orana sahip olmamalarının sorumlusu yine ye- daha iyi durumdaki insanların vicdanlarına ve tersiz sosyal politika uygulamalarıdır. Herhangi kapasitelerine bıraktığı bir toplum, toplumsal bir engellinin, kentlerde ve sosyal hayatta daha ilişkilerin yönetimi açısından yanlış bir konum- fazla görünememesinin, eğitim, sağlık gibi temel dadır. Bununla beraber sosyal politika olgusu vic- hizmetlere erişememesinin tek bir açıklaması danı değil, sosyal hakları temel alır. Vatandaşların vardır. Engellilerin kent hakları karşısında uygu- sosyal haklarının karşılanması görevi ise sosyal lanan hak ihlalleri mavi kapaklarla alınabilecek politikalar aracılığı ile devlete aittir. Böyle bir tekerlekli sandalyelerin menzilinden çok öte- durumun vicdani değerler içerisinde dramatize dedir. Herhangi bir yapısal çözüm önermeden, edilerek çözülmesi doğru olmayacağı gibi, fayda- herhangi bir yasal düzenleme ya da hak temelli maliyet ekseninde piyasa talepleri temel alınarak başka düzenlemeler hayata geçirilmeden, sorunu çözülmesi de doğru olmaz. Vatandaşların sosyal böyle komik bir şov malzemesi haline getirmek, hakları karşısında devletin tek bir görevi vardır engellilerin sosyal politika kapsamında değerlen- ki o da hizmet ve hak sağlayıcı konumudur. Aksi dirmeden uzak tutulduğunun en açık kanıtıdır. bir durum toplumsal eşitsizlikleri arttıracağı gibi süregelen hak ihlalleri ile de herhangi bir çözüm Engellilerin, toplumun diğer kesimlerince olmadan mevcut eşitsizliklerin sürdürülebilir kı- acınmaya ihtiyaçları yoktur. Engellilerin tek ihti- lınmasını sağlar. yaç duydukları şey, kendi haklarının kendilerine sağlanmasıdır. Bunun dışında yapılacak herhangi Ne yapmalı? bir düzenleme ya da yardım kampanyası ile ne Şu çok açık ki devletlerin toplumun hak ve engellilerin sosyal hayatın içerisine dâhil olmala- talepleri karşısında kullanabilecekleri yegâne rı sağlanabilir ne de sosyal politikanın araçlarının araç sosyal politikalardır. Sosyal politikaların toplumun bu dezavantajlı kesimi için uygulandı- en önemli özelliği, toplum bireylerini yapabilir ğı söylenebilir. kılmasından ileri gelmektedir. Özlük haklarının bilinci ile hak taleplerini dile getiren bireyler Kaynakça sadece ve sadece yaşadıkları ülkenin vatandaşı olmalarından dolayı bu hakları minnet duygusu 1. Mavi kapak kampanyası sona erdi. http://www. beslemeden elde etme olanağı yakalamalıdırlar. ensonhaber.com/mavi-kapak-kampanyasi-sona- Sosyal politikaların ve sosyal hakların sunu- erdi-2013-01-04.html (Erişim: 30.07.2013) munda öne çıkan unsursa, bu politikaların belir- lenme süreçlerinde kimlerin belirleyici olduğu ve 2. Engelliler Mavi Kapak Kampanyasına Karşı. dezavantajlı grupların taleplerini ne kadar yansıt- http://www.inegolhaber.com.tr/engelliler-mavi- tığı ile çok yakından ilgilidir. Sosyal politikalar kapak-kampanyasina-karsi-44699h.html (Erişim: tek bir kalıba indirgenemez. Gençler için bir be- 22.07.2013). lediyenin halı saha tesisi yapması nasıl ki gençlere spor alanı kazandırmak demek değilse -halı saha 3. ‘Mavi kapak’ kampanyasının ardındaki gerçekler: ‘Çöp ekonomisi’ne kâr transferi. http://haber.sol. org.tr/ekonomi/mavi-kapak-kampanyasinin-ar- dindaki-gercekler-cop-ekonomisine-kar-transfe- 44 hayatsağlık
ri-haberi-65578 (Erişim: 22.07.2013) 8. Öztürk, M. Türkiye’de Engelli Gerçeği. İstanbul: MÜSİAD Cep Kitapları, 2011. 4. Mavi Kapak Rantı. http://myhaber.org/h/mavi- kapak-ranti.html (Erişim: 29.07.2013) 9. Eşit Haklar için İzleme Derneği. Türkiye’de En- gellilere Yönelik Ayrımcılık ve Hak İhlalleri 2011 5. Koca C. Engelsiz Şehir Planlaması Bilgilendirme İzleme Raporu. Ankara: EŞHİD Yayınları, 2012. Raporu. İstanbul: Dünya Engelliler Vakfı, 2010. 6. Nüfusun yüzde 12,29’u engelli. http://www.hur- riyet.com.tr/yasasinhayat/10497792.asp (Erişim: 20.07.2013) 7. Türkiye Özürlüler Araştırması Temel Gösterge- leri. http://www.eyh.gov.tr/tr/8245/Turkiye- Ozurluler-Arastirmasi-Temel-Gostergeleri (Eri- şim: 25.07.2013) hayatsağlık 45
Çocuklarda Dil ve Konuşma Bozuklukları Gökçe Baykal Altunkaya Bireyin duygularını, düşüncelerini, bilgi ve cüklerini çıkarıp, en geç 2-3 yaşlarında düzgün becerilerini başkalarıyla paylaşabilmesi ve bir şekilde konuşmaya başlar. Ancak bu durum anlatabilmesi iletişim yolu ile olur. İletişim, in- bazen böyle olmayabilir ve çocuklar zamanında sanların bir arada yaşamasının ve sosyal bir varlık konuşmaya başlayamayabilirler. Ya da konuşma- olmasının gereğidir. Bireylerin birbirleriyle iliş- ya başlasalar bile sesleri telaffuz etme veya doğru kilerinin niteliği ve gücü iletişim yeterliği ve ile- sıraya dizmeyle ilgili sorunlar yaşayabilirler. Bu tişim kurmadaki başarısı ile doğrudan ilişkilidir. sorunlar çocukların çevreleriyle düzgün iletişim kurmalarını engellemekte ve onları sosyal birer Dil ve konuşma ise iletişimin birer parçası birey olmaktan alıkoymaktadır. olarak karşımıza çıkar. Dil, anlamları ifade etmek için toplumlarca paylaşılan, rastgele seçilmiş, İletişimde sıkıntı yaşayan çocuklar başkala- ama gelenekselleşmiş, kullanımları kurallara bağ- rını anlayamama ve kendilerini ifade edememe lı olan semboller sistemidir. Konuşma ise sözel nedeniyle toplumda uyumsuz davranışlar sergi- dildeki sesbirimlerini konuşma organlarını kulla- leyebilirler. Sosyal çevreden uzaklaşmalarına ve narak işitilebilir hale getirme işidir. kabullerine engel olabilecek çeşitli davranış so- runları (hırçınlık, kendine veya başkasına zarar Çocuğun iletişimi doğumla birlikte başlar. verme vb) gösterebilirler. Dil, davranışlarımızı İlk dönemlerde çocuk ağlayarak çevresiyle ileti- düzenlemenin, özellikle okuryazarlık olmak üze- şim kurar. Çocuğun ağlamaya başlaması ve ağ- re pek çok bilişsel ve akademik becerileri edin- lamayı iletişim için kullanması bile bir çeşit dil menin bir yoludur. Eğitilmemiş bir dil ve konuş- becerisidir. Ağlama, kısa zamanda farklı seslere ma sorunu, okul çağındaki çocuğun okuma ve dönüşür ve zamanla işittikleri sesleri algılamaya yazma becerisini edinememesine ve gerektiğin- ve yorumlamaya başlarlar. Böylece çocuklar dil ce sosyalleşememesine de yol açar. Akranları ile becerilerini doğdukları andan itibaren kazan- aynı hız ve yeterlilikte sözlü veya yazılı dili edi- maya başlamış olurlar. Ancak bazı çocuklarda dil nemeyen çocuklar, dili edinme sürecinin farklı edinimi çeşitli nedenlere bağlı olarak ‘normal’ ka- seviyelerinde güçlükler yaşayabilirler. Bu durum, bul edilen zamandan daha uzun sürebilmektedir. okul sürecinde normal şekilde iletişim kurmala- Pek çok çocuk bir yaş civarında ilk anlamlı söz- 46 hayatsağlık
rını engelleyebilir. Kimi zaman bu yetersizlikler anlaşılır konuşma örüntüleri gerçekleştiremez. tüm yaşamlarını etkileyebilir. Örneğin, çocuk /s/ sesini sözcük başında kul- lanmayı öğrenememiştir. Sesbilgisi ile sesletim Bu açıdan bakıldığında dil ve konuşma so- (artikülasyon) yakından ilişkilidir. Çocuklarda runlarına erken dönemde müdahale edilmesi sesbilgisel gelişim, sesletim becerileri henüz ol- çok önemlidir. Ancak müdahaleden önce dil ve gunlaşmayan çocukların konuşmalarını basitleş- konuşma bozukluklarını iyi tanımlamak, sorunu tirmelerine yarayan bilgileri sağlar. Kendisini hiç dikkatlice ayırt etmek müdahale açısından önem tanımayan bir kişi tarafından iki yaş çocuğunun taşır. konuşma anlaşılırlığının % 50, üç yaş çocuğunun % 75-80 ve dört yaş çocuğunun % 100 olması Dil Bozuklukları beklenir. Eğer bu yüzdelerin haricinde bir anla- Amerikan Konuşma, Dil ve İşitme şılırlık sorunu ortaya çıkarsa çocuklarda ses ve/ Derneği’nin (American Speech-Language-Hea- veya sesletim sorunlarının varlığından söz edile- ring Association) tanımına göre dil bozukluğu, bilir. bir çocuğun başkalarının söylediklerini anlamak- ta (alıcı dil) veya duygularını, düşüncelerini ye- Sözdizimsel (sentaktik) ve biçimbilgisel (morfo- terli düzeyde sözel olarak aktarmakta (ifade edici lojik) bozukluklar: Dilin bu bileşenlerinde soru- dil) güçlük yaşamasıdır. nu olan çocuklar dildeki özellikle bağımlı biçim- Dil bozuklukları şu başlıklar altında incelene- birimleri, yani takıları öğrenmekte, kullanmakta bilir: ve anlamakta zorluk çekerler. Cümleleri genel- Sesbilgisel (fonolojik) bozukluklar: Sesbilgi- likle kısa ve takılar açısından eksik ve hatalıdır. si bir dildeki ses sistemi ile ilgili kurallardır. Bir Çoğu zaman işittikleri uzun cümleleri anlamakta dildeki seslerin yapısı, dağılımı ve sıralanmaları- zorlanırlar. nı içerir. Dildeki sesleri oluşturma, algılama ve/ veya kullanmada zorlukları olan bir çocukta fo- Anlam (semantik) bozuklukları: Anlam bo- nolojik bozukluk olduğu söylenebilir. Fonolojik zukluğu gösteren çocukların sözcük dağarcığı bozukluğu olan çocuklar yaşıtlarına göre dildeki kısıtlıdır. Konuşurken sözcük hataları yaparlar sesleri geç öğrenirler ve ses dağarcıkları kısıtlıdır. veya sözcük bulma/hatırlama zorlukları yaşarlar. Bazı sesleri hiç kullanmadıkları gibi bazı kullan- Konuşmalarında belirgin sözcükler yerine ‘şey’ dıklarını da hatalı olarak kullanırlar. Çocuk kolay ‘o’ gibi belirgin olmayan ifadelere sık rastlanır. hayatsağlık 47
Kullanım bozuklukları (pragmatik bozukluk- veya tamamlanmaya ara vermeler şeklinde or- lar): Kullanım bozuklukları dili sosyal gereklere taya çıkabilir. Kekemelikte konuşmadaki ritim ve amaca uygun olarak kullanamama, söylemin bozukluğunun yanı sıra kaslardaki aşırı kasılma, temel kurallarına uyamama olarak ortaya çıkar. yüzde, ellerde ve ayaklarda tikler görülebilir. Ke- Bu tip bozukluğu olan çocuklarda sosyal beceri- kemeliğin başlangıç yaşı genellikle 2-7 arasında ler ve anlatım becerileri de zayıf olabilir. olup, bu dönemde tekrarlar, duraklamalar ve ses uzatmalarıyla kendini gösterir. Düşünce hızının Konuşma Bozuklukları konuşma hızını geçtiği bu dönemde duraklama, Konuşma bozukluğu, bir çocuğun konuşma sözcük ve hece tekrarları pek çok çocuğun nor- seslerini doğru veya akıcı bir şekilde üretmekte mal olarak gösterdiği davranışlardır ve bunlar dil zorluk yaşama durumudur. gelişimiyle birlikte kendiliğinden ortadan kalkar. Konuşma bozuklukları da birkaç başlık altın- Eğer bu davranışlar normal ölçüleri aşar veya ni- da toplanır: telik olarak farklılık gösterirlerse kekemelik tanısı Sesletim (artikülasyon) bozuklukları: Konuş- konabilir. Kekemelik tanısı almış çocuklar, ken- ma organlarının yapı ve hareketlerinin kısıtlan- diliğinden veya uygun müdahalelerle bu sorunu masıyla dildeki seslerin üretiminin doğruluğu- aşmaktadırlar. nun ve hızının etkilenmesi nedeni ile oluşur. Artikülasyon bozuklukları, yapısal bozukluklar Gecikmiş Konuşma: Çocuğun konuşması (dudak, burun ve boğazın yapısal anomalileri ve yaşından beklenenden çok geri ya da konuşma yarıklıkları), sinir-kas uyumsuzlukları (motor ko- gelişimi açısından çok daha yavaşsa, o çocuğun nuşma bozuklukları) veya nörolojik hasarlardan konuşması gecikmiş konuşma olarak adlandırılır. kaynaklanan bozukluklar olabileceği gibi bir ne- Sözcük sayısı az olabilir, cümle kurmada zorla- dene bağlı olmaksızın da görülebilmektedir. nabilir. Daha çok jest ve işaretlerle kendini ifade Artikülasyon bozukluklarına: etmeye çalışır. Nedenleri arasında zor doğum, • /k/ ve /t/ seslerinin yer değiş- bozuk beden sağlığı, alt ve üst solunum yolları ra- tirmesi: /köpek/ yerine /töpek/ gibi, hatsızlığı, iç salgı bezlerinin yetersizliği, dil, gırt- • /r/ /y/ /l/ /ç/ sesleri yerine başka sesler koyma, lak kası iltihabı, uygun olmayan çevresel koşullar • /k/ ve /g/ sesleri yerine /t/ ve /d/ seslerini (uyaranların az olması, anne-babanın tutum ha- kullanma örnek verilebilir. taları gibi) ve duygusal bozukluklar (otizmde de Akıcılık Bozuklukları: Konuşmanın akışında, geç konuşma görülmektedir) sayılmaktadır. ritminde veya akıcılığında bir bozukluk olması durumudur. Konuşmada akıcılık bozuklukları, Dil gelişiminde gecikme gösteren 2-3 yaşlar kekemelik ve hızlı-bozuk konuşma olarak iki baş- arasındaki çocuklar 4-5 yaşına kadar yaş grubuna lıkta incelenir. benzer dil becerileri göstermektedirler. Hem ifa- Hızlı-bozuk konuşma, aşırı ölçüde hızlı, dü- de edici hem alıcı dilde gerilik gösteren geç konu- zensiz, sıklıkla konuyla ilgisiz sözcük veya ifa- şan çocuklar ise anaokulu döneminde (3-4 yaş) deler içeren bir konuşma bozukluğudur. Hızlı- özgün dil bozukluğu tanısı almaktadırlar. bozuk konuşmada konuşmanın normal akışında aşırı derecede kırılmalar görülür ve buna aşırı Anaokulu dönemlerinde ifade edici dil gerili- hızlı konuşma, düzgün olmayan tempo, yanlış/ ği gözlenen çocukların kalıcı dil bozukluğu gös- eksik sesletme ve söyleyeceğinden emin olama- terecekleri ve/veya sınırlı dil becerileri ve aka- ma da eşlik edebilir. demik olarak öğrenme güçlükleri yaşayacakları Kekemelik ise konuşmanın gerek akıcılık ge- düşünülmektedir. rekse zamanlama yönünden bozulmasıdır. Bu bozukluk ses ve hece yinelemeleri, sesleri uzat- Dil gelişiminde gecikme gösteren çocukların ma, sözcüklerin parçalanması, tek heceli sözcük bir kısmı ileride yaşıtlarını yakalayabilmekte, bel- yinelemeleri ve konuşma sırasında tamamlanan li bir kısmı ise okul yıllarında okuma yazma başta olmak üzere, akademik becerilerine de yansıyan sorunlar yaşayabilmektedirler. İleriki yıllarda ye- tişkinlikte de dil sorunları yaşamakta ve usta bir 48 hayatsağlık
dil kullanıcısı olamamaktadırlar. lar, işitme engelinin doğru ve erken tanılanması İşitme Engeline Bağlı Dil ve Konuşma Bo- sonucu oluşturulacak müdahale programlarıyla sağlanan desteklerle bir miktar da olsa aşılabil- zuklukları mektedir. Diğer koşulların da varlığı halinde, konuşma- Çocuklarda Dil ve Konuşma Bozuklukla- nın öğrenilmesinde en önemli etmen işitmedir. rının Görülme Sıklığı İşitme henüz bebek anne karnındayken, 20. hafta civarında başlar. Böylece doğumdan önce başla- Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri dikkate yarak, akustik bilgiler aracılığıyla işitsel merkez alındığında, engel grupları içersinde en yüksek uyarılmakta ve işitsel beyin yolları organize ol- oranı dil ve konuşma güçlüğü yaşayan çocuklar maktadır. Akustik bilgiler çocuğun çevresinde oluşturmaktadır. Dünyada dil ve konuşma bo- konuşulan dile ait konuşma seslerini ayırt ederek zukluklarının okul çağı çocuklarında görülme fonetik dağarcığının oluşmasında, bununla bağ- sıklığının kaba bir tahminle % 5 olduğu saptan- lantılı olarak da yeni sözcükler öğrenerek dilin mıştır. Bu oranın çoğunlukla ses bozukluklarını gelişmesinde kritik bir öneme sahiptir. Dil ve (% 3) ve kekemeliği (% 1) içerdiği bilinir. konuşma gelişiminin düzgün bir şekilde ilerleye- bilmesi sağlıklı bir işitmenin varlığını gerektirir. Başbakanlık Özürlüler İdaresi ve Devlet İs- İşitme kayıpları çocuğun dil ve konuşma gelişi- tatistik Enstitüsü’nün birlikte yürüttükleri araş- minde gecikmelere ve yetersizliklere neden ola- tırmada ise ülkemizde engelli çocuk oranının % cağından erken tanılanması çok önemlidir. İşit- 12,29 olduğu ifade edilmektedir. Dil-konuşma me kaybı olan bireylerde karşılaşılabilecek dil ve bozukluğu olan ve yaşları 0–18 yaş arasında olan konuşma sorunları, işitme kaybının ortaya çıkış çocukların oranı % 0,89’dir. zamanına, türüne, tanılanma zamanına, derece- sine, çocuğun işitme cihazı veya koklear implant Dil ve konuşma bozuklukları bireyleri sosyal kullanmasına, işitme cihazı ve/veya koklear imp- ve akademik ortamlardan uzaklaştırdığı için bu lant kullanma yaşına, aldığı eğitim türüne vb. pek sorunlara zamanında müdahale edilmesi gerek- çok faktöre bağlı olarak farklılaşacaktır. lidir. Çocuklarda rastlanan dil ve konuşma bo- zuklukları, çoğu aileler tarafından normal kabul İşitme kaybının türü, derecesi, tanılanma yaşı edilip zamanla geçeceği varsayılırken, zamanı vb. şeklinde belirtilen faktörleri de göz önünde geldiğinde beklendiği gibi sonlanmazsa çeşitli bulundurarak değerlendirilen bir çocuğun ilk sorunlar yaratabilir. Böylece dildeki veya konuş- sözcük evresinde tipik gelişim gösteren yaşıtları- madaki gecikmeler bozukluk haline dönüşebilir na göre gecikme gözleneceği belirtilebilir. Tipik ve akademik alanda güçlükler yaratabilir. Bunun gelişim gösteren çocukların 1-1,5 yaş civarında için de bu bozuklukların erken dönemde ve en sözcük dağarcıklarında yaklaşık 50 sözcük bu- düzgün şekilde tanılanması çok önemlidir. Bu lunurken, işitme engelli çocukların bu yaş dö- açıdan ülkemizde son dönemlerde artan dil ve neminde tek sözcük düzeyine geçemedikleri, konuşma programları ve destek eğitimler saye- önemli bir kısmının da hiçbir şekilde sözlü dil sinde bu sorunu yaşayan çocuklara gerekli eğitim kullanmadığı belirtilmektedir. Bununla birlikte sağlanmaya çalışılmakta ve onların sosyal ve aka- bazı çocukların ilk sözcük düzeyinde tipik geli- demik hayatlarını başarılı bir şekilde yürütmele- şim gösteren yaşıtlarıyla benzer bir tablo çizer- rine yardımcı olunmaktadır. ken sözcük dağarcığının genişlemesi noktasında artan bir şekilde yaşıtlarının gerisine düştükleri belirtilmektedir. İşitme engelli çocuklar genel olarak kısa ve basit cümleleri kullanmayı tercih etmekte ve bu tür cümleleri daha kolay anlayabil- mektedirler. Ayrıca bu çocuklar akranlarına göre sınırlı sözcük dağarcığına sahiptirler. Tüm bun- hayatsağlık 49
Engellilik ve İslam: Teolojik Bakış Açıları Mohammed Ghaly Allah Rahim olduğuna göre neden engellilik de de acı, ıstırap ve kötülüğü izah etmek ya da ge- denen bir hal var? O’nun her şey üzerinde rekçelendirmek için geliştirilen akli argümanlarla mutlak bir takdiri varsa neden engelliler var? En- sınırlandırılmıştır. Dar anlamıyla ta‘lîl, Yunanca gelli olmak Allah’ın gazabının ve cezalandırması- tanrı anlamına gelen theos ve adalet anlamına nın doğrudan bir işaretini mi gösterir? İslam’da gelen dikē kelimelerinin Gottfried Leibniz (ö. bu türden soruları ele almak genellikle vazifeleri 1716) tarafından bir araya getirilmesiyle türeti- bu olan Müslüman âlimlere düşer ve bunların len theodicy (teodise) terimine yakındır.3 verdikleri cevaplar hali hazırda üzerinde çalışıl- mamış, kalem dahi oynatılmamış İslamî kaynak- Ta’lil açısındna bakıldığında, İslam ilahiyatın- larda kayıtlıdır. Bu kaynaklarda; acının, ıstırap da üç temel akımdan söz edilebilir: teodise kar- çekmenin, hastalıkların vs. varlığı Allah’ın mer- şıtları, teodise taraftarları ve orta yolcular. hamet, adalet, her şeye gücü yetmek gibi karakte- 1. Teodise Karşıtları / Teodise Taraftarları ristik özellikleri ışığında ele alınır. Bu cevapların sistematik olarak ele alınması bu çalışmanın ana İslamî literatürde ilk eğilimi savunanlar, te- eksenini oluşturacak. odiseyi inkâr ya da reddedenler (nufât al-ta‘lîl) olarak bilinirken ikinci eğilimi savunanlar ‘Adalet Bu konu hakkında Müslüman ilahiyatçılarca ve Tevhit Taraftarları’ (ahl al-‘adl wa al-tawhîd) verilen cevapların tasnif edilmesinde büyük bir (Mutezile – ç.n.) olarak adlandırılırlar.4 Teodise rol oynayan anahtar sözcüklerden biri, nedensel- karşıtlarının hareket noktası her şeye kadir ve lik ya da nedenleri araştırıp nedenler ve sonuçlar ‘sorgulanamaz’ olan Allah’ın herhangi bir fikrî arasında mantıksal illiyet kurma anlamına gelen bulanıklığa yer vermeyecek şekilde olumlanması- ta’lîldir.1 Ta‘lîlin ilahiyat alanında kullanımı, ister dır. Buna göre Allah herhangi bir eylemi, o eylem iyi isterse kötü olarak gözüksün Allah’ın eyledik- doğru ve iyi olduğu için buyurmuş değildir; eyle- lerinin arkasında yatan ilahi hikmet ve amaçları mi doğru ve iyi yapan şey zaten O’nun tarafından insanî perspektif içinde araştırmaya denk gelir.2 buyrulmuş olmasıdır.5 Böylelikle Kadir-i Mutlak Bu çalışmanın başlığı çerçevesinde ele alınacak olan Allah kendi mülkünde dilediğince tasarrufta olan tartışmalar, özelde engellilik halini ve genel- bulunduğu için engelli doğmuş olma ya da daha sonradan engelli olma hali, başka akli gerekçelen- 50 hayatsağlık
Search