Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi aralık 2012 sayı 8 .Dört aylık dergi ‘Tok, açın halinden anlamaz.’ İnsanın bencil doğasına ilişkin bu tespitin kadimliğine rağmen, Aralık 2012 Sayı 8 günümüz dünyasının geldiği noktadaki ‘gerçek- lik’ hem daha acımasız hem de daha görünür Sahibi halde. Ülkeler, bölgeler, kitleler halinde aç olan Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı biçarelerin akıbeti doymak bilmezlerin insafına kalmış. İşin aslı, tokların da artık neyle doyduğu, adına doğallıktan uzak gıdalarının sağlıklı olup Ahmet Özdemir olmadığı müphem. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Dergimiz sekizinci sayısında ‘beslenme-gıda’ Ahmet Özdinç konusunu ele alıyor. Ekolojik tarımdan, gıda güvenliğine; gıda hakkından, GDO’lara geniş Editör bir yelpazede sizlerleyiz. Uzaktan ‘tok’ gelen ses- Bülent Özaltay lerin tiz feryatlarına bir farkındalık yaratabilme ümidiyle. Yayın Kurulu Ali İhsan Taşçı Altay Ünaltay Enes Karabulut Eyüp Süzgün Hakan Ertin M. Alpertunga Kara M. İnanç Özekmekçi Murat D. Çekin Tasarım Uygulama Ahmet Yumbul Baskı - Cilt Pınarbaş matbaacılık ltd. şti. 0212 544 5877 İletişim Hasekisultan mahallesi Küçükmühendis sokağı 7 Fatih İstanbul 0212 588 2545 . 0533 668 0911 Faks. 0212 632 8579 [email protected] ISSN 1309-6001 Dergide yeralan yazılardan yazarları mesuldür. © Yayın hakları yayıncıya aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
içindekiler 04 08 Haberler Hayalet ve onursal yazarlık Zehra Betül Bıyık 10 12 ‘Abur cubur’ vergisi Sultan Gözde Yıldızhan Zaman algısının nörobiyolojik temelleri 18 Taha Hanoğlu Globalleşen dünyada ortaya çıkan 26 sağlık sorunlarının çözümünde Tek Sağlık konsepti İnsan sağlığı ve bitkiler Adnan Serpen Ayşegül Güvenç
32 içindekiler İnsan hakları çerçevesinde 36 gıda hakkı Arzu Beşiri Ekolojik tarım Leyla Ünlübay 40 50 GDO’ların AB düzeyindeki zahmetli hikayesi Endüstriyel tarımın en yaygın yalanı İlknur Gül Erdal Bayraktar 60 64 Organik besinler Her gün doğuyor ya güneş bekleneni karşılıyor mu? Defne Koryürek Sultan Gözde Yıldızhan 68 Kemal Özer ile ‘gıda güvenliği’ üzerine söyleşi
haberler Avrupa’da ilk gen tedavisi onaylandı British Medical Journal’da 23 Tem- lenme şekillerini değiştirerek başa çık- geçiren vakalarda kullanılacağını taah- muz 2012 tarihinde yayınlanan maya çalışanlar yalnızca katı yağ diyet- hüt etmesini istedi ve ardından iki ko- habere göre, Avrupa İlaç Dairesi (Eu- lerinin zorluklarıyla karşılaşmıyorlar, mite de olumlu yönde oy kullandı ve ropean Medicine Agency) ‘alipoge- aynı zamanda sıkça hastaneye yatma- ilacın uygulamasına izin verildi. ne tiparvovec’e (Glybera müstahzar larını gerektiren tehlikeli pankreatit ismiyle) Avrupa Birliği’nde satış izni atakları da geçirebiliyorlar. Üretici firma, ilaç kullanılacak her verdi. Lipoprotein lipaz enzim eksik- vakayla ilgili verileri kuruma gönder- liği tedavisinde kullanılan ve henüz Glybera’nın tescil süreci oldukça mek zorunda. Bunun yanında ilacın Amerika’da ruhsat almamış olan ilaç çalkantılı geçmişti. İlk olarak Kasım maliyeti ayrı bir sıkıntı nedeni, zira bu alanda Avrupa’da ilk olma özelliği- 2009’da kurumun Beşeri Tıbbi Ürün- Glybera gelmiş geçmiş en pahalı ilaç ni taşıyor. Adı geçen enzimin eksikliği ler Komitesi (Committee for Medici- olarak nitelendiriliyor. milyonda bir ila iki kişide görülen ge- nal Products for Human Use) ve İleri netik bir hastalık. Yeni ilaç bir adeno- Tedaviler Komitesi (Committee for Gen tedavisi ilaçlarıyla ilgili bun- virüs aracılığıyla vücuttaki kas hücre- Advanced Therapies) tarafından ila- dan sonra gelmesi beklenen gelişme lerine lipoprotein lipaz enzim geninin cın uygulanması iptal edilmişti. Ocak ise daha sık görülen bir hastalığı hedef çalışan kopyalarının taşınması meka- 2011’de yapılan tekrar gözden geçir- alan Birleşik Krallık Kistik Fibrozis nizmasıyla etki ediyor. menin ardından Beşeri Tıbbi Ürünler Gen Tedavisi Birliği’nden (UK Cys- Komitesi kararını değiştirmese de, İle- tic Fibrosis Gene Therapy Consor- Kistik fibrozis tedavisi ile ilgili çalış- ri Tedaviler Komitesi’nin üyeleri fikir- tium) bekleniyor. Birlik üyelerinden malar yapan Oxford Üniversitesi’nden lerini değiştirdiler. Beşeri Tıbbi Ürün- Gill, üzerinde çalışılan ilaca ilişkin Deborah Gill “Bu, gen terapisiyle ler Komitesi’nden Tomas Salmonson, araştırmaların 2014 yılında bitmesi- uğraşan herkes için harika bir haber, Gylbera’nın yarar-zarar dengesi açısın- nin beklediğini, eğer her şey yolunda çünkü ilaç hem tüm alana bir canlılık dan karar vermede asıl zorluğu ilgili giderse önümüzdeki on yıl içerisinde kazandırıyor, hem de yatırımcıların il- verilerdeki muallak noktaların ve li- ilacın patent için hazır olacağını söylü- gisini çekiyor. Gen terapisinde ilaç ge- poprotein lipaz eksikliğinin çok nadir yor. Genetik terapi üzerine çalışanlar liştirmeyle uğraşan birçok bilim insanı görülen bir hastalık olmasının oluştur- Glybera’yı motive edici bir unsur ola- var. Ancak doğrudan pazara giren bir duğunu söylüyor. Ancak Avrupa Ko- rak görüyorlar. ilaç, büyük bir adım..” diyor. misyonu, kurumdan bu ilacın sadece ağır seyreden ve sık pankreatit atakları İlknur Karagöz Lipoprotein lipaz eksiliği ile bes- Sağlıkta dönüşümde yeni adım: e-reçete 2002 yılından beri süregelen sağlık- cağı düşünülüyor. Bunun yanı sıra ar- bilgileri, kullanması gereken ilaçların ta dönüşüm projesi kapsamında şiv yükünün, eczacının kırtasiye mas- müstahzar isimlerini, ilacın kullanım yeni bir adım olan e-reçete, 1 Tem- raflarının ve eczacılardan SGK tarafın- süresini ve varsa rapor bilgilerini kayıt muz 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. dan yapılan ödemelerdeki kesintilerin edebilecek. Hasta doktorun vermiş ol- Bu uygulama ile reçetelerin elektronik azaltılması da hedefleniyor. duğu e- reçete veya hasta takip numa- ortama aktarılmasını sağlayarak gerek- rası ile eczaneye başvuracak. Uygun siz ve yanlış ilaç kullanımının, ilaçların Yeni uygulama sayesinde, doktor görüldüğü takdirde doktor tarafından yanlış okunmasına bağlı hataların ve ‘medula sistemi’ ile e-reçeteyi ecza- hastaya bilgilendirme amaçlı reçete sahte reçete yazımının ortadan kalka- neye doğrudan gönderebilecek. He- verebilecek fakat bu reçetenin herhan- kim medula sistemine hasta ile ilgili 6 hayatsağlık
haberler Bilimsel başarıyı öngörmek Akademik dünyaya adım atan bi- maktadır. Aynı zamanda tutarlılığı ve Bilim adamının yeteneğinin ve po- lim adamlarının çoğu gelecekte- güvenilirliğinin de tartışmalı olduğu tansiyelinin bu tür matematiksel ifade- ki konumlarını korumak, başarılarını öne sürülmektedir. Bu nedenle araştır- lerle ölçülemeyeceğini öne süren bazı devam ettirmek ve ilerletmek gibi ko- macılar, verilerine, makalelerine, alın- bilim adamları söz konusu çalışmaya nularda endişe duyarlar. Bu endişeleri tılanma sayılarına, fon sağlanma bilgi- tepkililer. Ancak istatiksel verilere, göz önünde bulunduran araştırmacılar lerine ulaşamadıkları bilim adamlarını sistemli bir analize dayandıklarını söy- da bilim adamlarının gelecekteki başa- elemiş ve en sonunda 3085 nörobilim- leyen Acuna ve arkadaşları, geleceğin rılarını öngörmek üzere metodolojik cinin, meyve sineği üzerine çalışan 57 rastgele oluşmadığını, yukarıdaki de- çalışmalar yapmış, formüller üretmeye bilim adamının ve evrim konusunda ğişkenlere doğrudan veya dolaylı bağlı çalışmışlardır. çalışan 151 araştırmacının özgeçmiş- olarak şekillendiğini göstermek niye- lerini inceleyerek belirli parametreler tinde olduklarını belirtiyorlar. Bilim adamlarının başarılarını ölç- ulaşmışlar. Yayınlanan ilk makaleden mek için Jorge Hirsch, ‘h-index’ olarak itibaren geçen süre (yıl), kaç farklı Bilim camiasındaki hemen herke- adlandırdığı bir formül geliştirmiştir alanda yayın yapıldığı, belirli süreli ya- sin aklında olan ve endişe duyduğu ve bu formül yazılan makale sayısı ve yınlarda yayınlanan makale sayısı gibi bu konu üzerine çalışan üç araştırma- yazılan makalelerin aldığı atıf gibi iki parametrelerin de gelecekteki bilimsel cının makalesi bir süre daha konuşu- parametreye dayanmaktadır. Eylül başarıya etkili olduğu sonucuna var- lacak gibi duruyor. Nature’ın kıdemli ayında Nature dergisinde yayınla- mış ve bunları da ‘h-index’ formülüne yazarı olan Kording ve nöroekonomi nan bir makalede (Nature 2012; 489: eklemişler. Belirli süreli yayınlar olarak konusunda birlikte çalıştığı Acuna 201-2), Hirsch’in formülüne çeşitli da Nature, Science, Nature Neuroscien- ile Nature, Science ve Proceeding of parametreler eklenmesiyle elde edilen ce, Proceeding of the National Academy the National Academy yayınlarının yeni bir formül önerilmiştir. Yayınla- ve Neurons’u göstermişler. Söz konusu hakemlerinden olan Allesina’nın bir- nan makaleye göre, bilim adamlarının makalenin yazarları ‘h-index’in verdiği likte yaptıkları bu çalışma, özellikle başarısını ölçmek için formüle edilmiş sonuçlara kıyasla, formülün bu üç pa- belirttikleri beş süreli yayınla ilişkileri olan ‘h-index’ yöntemi, sadece maka- rametrenin de eklenmiş halinin verdi- açısından ve formüllerinin büyük aka- le sayısına ve makalelere ne kadar atıf ği sonuçların daha güvenilir, geleceği demik verilerin toplanıp yayınlandığı yapıldığına bağlı olduğu için daha çok kestirme konusunda daha başarılı ol- Scopus, PubMed gibi ortamları öne geçmişe odaklıdır ve gelecekteki başa- duğu sonucuna ulaşmışlar. çıkarması açısından da tartışılacak. rı durumuna yeteri kadar ışık tutama- Zeynep Lübeyna Bilici gi bir resmi değeri olmayacak. Ayrıca yirmi altıdan yediye iniyor. Bununla lerinin mobil uygulama çerçevesinde bu uygulama ile hastanın TC kimlik birlikte faturalar da elektronik ortama düzenlemiş oldukları reçeteler, yurt- numarasının sisteme girilmesi önceki aktarılacak ve eczacının reçete girdik- dışı sigortalılarına ait reçeteler manuel uygulamada reçete arkasına alınan im- ten sonra çıktı almasına da son veri- olarak girilmeye devam edilecek. zanın yerini alacak ve bu eski uygula- lecek. Elektrik kesintisi veya medula maya da son verilecek. provizyon sistemi ya da hekimin kul- Dünyada sayılı ülkede uygulanan landığı sistemin bozuk olması duru- bu sistem ile devlet suistimallerin önü- Projenin bir diğer avantajı da ec- munda ve majistral ilaç içeren reçete- ne geçebilmeyi amaçlıyor. Ayrıca bu zacıların iş yoğunluğunun azaltılıyor ler, TSK reçeteleri, işyeri hekimlerinin sistemle doktorların hastalarını daha olması. Bu proje ile eczacının sistem düzenleyeceği reçeteler, aile hekim- rahat takip etmeleri mümkün olacak. üzerinde girmesi gereken bilgi sayısı Furkan İsmail hayatsağlık 7
haberler 2012 tıp ve fizyoloji Nobel ödülü kök hücre çalışmalarına Fizyoloji ve Tıp dalında No- mek için gereken bütün temel genetik nüştürülebildiğini, bu kök hücrelerin bel ödülü bu yıl İngiltere’den bilgileri içerdiğini kanıtlamıştı. Bu tek- sonradan yeniden gelişerek özel hüc- John Gurdon ve Japonya’dan Shinya nik daha sonra klonlanan ilk hayvan reler olabildiklerini kanıtlamıştı. Yamanaka’ya verildi. olan koyun Dolly’nin dünyaya getiril- mesinin de yolunu açmıştı. Yamanaka’nın ve benzer çalışma- Yapılan açıklamada, adı geçen bi- ların tekniğiyle elde edilen hücreler lim adamlarının “erişkin organizmanın Shinya Yamanaka farklı bir yöntem ‘indüklenmiş pluripotent hücre’ (iPS- tamamen farklılaşmış hücrelerinin ye- deneyerek, genetik bilgiyi yumurtaya induced pluripotent cell) olarak adlan- niden programlanarak vücuttaki her- koymak yerine genetik bilgiyi yeniden dırılıyor. Kas, kalp ve sinir dokusunu hangi bir dokuya ait hücreye dönüşe- programlamış ve farelerin belli organ- etkileyen hücre kayıplı çeşitli hasta- bilme yeteneğine (pluripotent) sahip larından alınan hücrelerin, dört gen lıkların tedavisinde, hastanın kendi kılınabilir olduğunu gösteren çalışma- eklenmek suretiyle kök hücrelere dö- farklılaşmış hücrelerinden dönüştürü- ları” nedeniyle ödüle layık görüldükle- lüp kaybolan hücrelerin yerini alması ri belirtildi. Bu çalışmalar, hücre fark- beklentisiyle nakledilen hücrelerin lılaşmasının tek yönlü ve geri dönüşü doku reddinden muaf olması iPS’leri olmayan bir süreç olduğu görüşünü önemli kılıyor. ortadan kaldırmaları açısından önem taşıyorlar. Nobel komitesi bu tekniklerin, in- san derisinden alınan hücrelerin kök John Gurdon 1962 yılında bir kur- hücrelere dönüştürülmesi yoluyla tıp- bağanın bağırsak hücrelerinden aldığı ta yeni bir devrim yaratacağı umudunu genetik bilgiyi kurbağa yumurtasına da dile getiriyor. yerleştirerek normal bir kurbağa yav- rusu üretmeyi başarmış ve bağırsaktan Mehmet Yılmaz alınan hücrenin yeni bir kurbağa üret- Babalığın fizyolojik etkileri Yüksek seviyede testosteron hor- Yapılan bir çalışmada da yüksek tamamen farklı odalarda yatan babala- monunun erkeklerde davranış testosteron seviyesine sahip erkeklerin rın testosteron seviyeleri ölçülmüş ve değişikliklerine sebep olduğu bilinir. ağlayan çocuklara karşı daha az şefkatli davranışları değerlendirilmiş. Bu değişikliler agresif davranışlar, sos- olduğu ya da onlara, düşük testosteron yal baskınlığın peşinde olmayı arttıran seviyesine sahip erkeklere göre daha az Çalışma Filipinler’in Metro Cebu kişilik özellikleri, dışadönük olma, ilgi gösterdikleri bulunmuştur. şehrinden 21-25 yaş arasında biyolojik yarışmalarda kazanma ve heyecan ara- baba olan 362 erkek ile gerçekleştiril- ma duygusu olarak sıralanabilir. Hatta Bu bağlamda 2012’nin Eylül Ayın- miş. Yapılan çalışmada birçok faktör yüksek testosteron seviyesi risk alma, da Plos One adlı dergide babalığın ele alınmış. Bunlar arasında ailelerin uyuşturucu ve alkol bağımlılığı gibi fizyolojik etkileri ile ilişkili bir makale sosyoekonomik durumları ile çocuğa sağlık durumunu tehdit eden davra- yayınlandı. babanın gösterdiği ebeveyn ilgisi ve nışlarda bulunmayla bağlantılı olduğu testosteron seviyesinin ölçülmesi için da iddia edilmektedir. Makaleye konu olan çalışmada, uygulanan tükürük testi gibi değerlen- çocukları ile beraber aynı yatakta, on- dirmeler bulunuyor. larla aynı odada fakat farklı yatakta ve 8 hayatsağlık
haberler Bilgisayarlı tomografinin düşük dozda kullanılabilirliği Bazı avantajları nedeniyle bilgisa- New England Journal of şük doz BT uygulanan hasta grubunda yarlı tomografi (BT) diğer görün- Medicine’de yayınlanan bir çalış- gereksiz apendektomilerin oranı % 3,5 tüleme yöntemlerinden önce tercih manın sonuçlarına göre (NEJM olarak belirlenirken standart doz BT edilir hale geldi. Bazı merkezlerde akut 2012;366(17): 1596-605) şüpheli uygulanan hasta grubunda gereksiz apandisit vakalarının teşhisinde BT apandisit vakalarının teşhisi amacıyla apendektomilerin oranı % 3,2 olarak öncelikli olarak kullanılmakta. Verilere standart doz (521mGy) ve düşük doz bulunmuş. göre BT’nin şüpheli apandisit vakala- (116mGy) BT uygulanan iki farklı rında kullanımının artmasıyla apandi- grupta yapılan gereksiz apendektomi Çalışmada uygulanan radyasyon sit perforasyonlarında artış olmaksızın oranları arasında anlamlı bir fark bu- dozunun kansere sebep olabilirli- yapılan gereksiz apendektomilerin lunamamış. Yaşları 15 ile 44 arasında ği ya da düşük dozda radyasyonun azalması arasında paralellik mevcut. değişen 891 hastanın yer aldığı çalış- standart dozdaki radyasyonun yerine Ancak, çocuk ve genç erişkinlerin mada katılımcılar, acil servisten akut kullanılmasıyla karsinogenez riskinin yüksek oranda BT dozuna maruz kal- apandisit şüphesiyle sevk edilip BT azalabileceği tartışmalı bir konu. An- ması karsinogenez riskinde artışa se- incelemesi istenen hastalar arasından cak yapılan çalışma gösteriyor ki bazı bep olabileceğinden bu durum önemli seçilmiş. Katılımcılardan rastgele se- sınırlamalarına rağmen düşük doz BT, endişelere de neden oluyor. İdeal BT çilen 444 hastaya düşük dozda, geri ilk aşamada standart doz BT’nin yeri- dozuna ilişkin önerilmiş herhangi bir kalan 447 hastaya standart dozda BT ne kullanılabilir. Ayrıca, üriner sistem resmi kılavuz da mevcut değil, buna uygulanmış. Düşük doz BT uygulanan taşlarının ya da kolon divertiküllerinin mukabil bazı araştırma sonuçlarına hasta grubundaki 172 hastaya yapı- teşhisinde de kullanılan BT radyasyon göre kullanılan radyasyon dozunun % lan apendektomilerin 166’sı, standart dozunun anlamlı miktarda düşürül- 50-80 oranında düşürülmesi apandisit doz BT uygulanan hasta grubundaki mesinin mümkün olabileceği de belir- teşhislerinde önemli bir engel teşkil 186 hastaya yapılan apendektomilerin tiliyor. etmiyor. 180’i patolojik olarak onaylanmış. Dü- Zehra Betül Bıyık Sosyoekonomik durum ve babanın mişler. Örnek vermeden yarım saat olarak % 19 daha düşük bulunmuş. çocuğuna gösterdiği ilgi, anket ya da öncesine kadar dişlerin fırçalanma- Düşük testosteron seviyesine sahip ba- evde yapılan yüz yüze görüşmeler ile ması, alkollü ya da kafeinli içkiler tü- baların çocuklarının ihtiyaçlarına karşı gerçekleştirilmiş. Çalışmada ebeveyn ketilmemesi, egzersiz yapılmaması vb. daha duyarlı oldukları tespit edilmiş. ilgisi olarak değerlendirilen davranış- unsurlara dikkat edilmiş. Aynı şekilde lar çocuğu besleme, okula götürme, sabah kalkar kalkmaz babaların yine Emre Şefik Çağlar çocukla oynama, çocuğa banyo yaptır- tükürük örneklerini vermeleri isten- ma, bir şeyler okuma olarak kabul edil- miş. Daha sonra bu tüpler mülakat miş. Bu değerler çerçevesinde yapılan ekiplerince toplanıp Northwestern mülakatlarda bir hafta boyunca ba- Üniversitesi’nin laboratuarlarına tes- banın bu aktivitelere ne kadar zaman tosteron seviyelerinin ölçümü için harcadığı sorulmuş. gönderilmiş. Tükürük testi ise ilk mülakatın ar- Elde edilen veriler doğrultusunda dından o gece başlatılmış ve babalar çocukları ile beraber yatan babaların mülakat ekiplerince verilen tüplere testosteron seviyesi, çocukları ile farklı yatmadan önce tükürük örneği ver- odalarda yatan babalardan ortalama hayatsağlık 9
güncel tartışmalar Hayalet ve onursal yazarlık Her gün yüzlerce bilimsel dergide bir çok Makalede yazar olarak yer alabilmenin önem- makale yayınlanıyor. Okuduğumuz bu ma- li unsurlarından biri, makalenin yazılması aşa- kaleler gerçekten araştırmayı yapan kişiler tara- masında yer almış olmak ya da tamamlanmış fından mı yazılıyor? Ya da çalışmanın altında adı makaleyi inceledikten sonra gerekli görüldüğü geçen kişiler gerçekten bu çalışmada yer aldılar takdirde içerikle ilgili değişiklikler yapıp, maka- mı? lenin son haline onay vermek olmasına rağmen hayalet yazarların adı makalenin altında yer almı- Hayalet ve onursal yazarlık, dolayısıyla bi- yor. Hayalet ve onursal yazarlığa karşı alınan ön- limsel makalelere duyulan güvensizlik akademik lemler ICMJE kriterlerinden ibaret de değil. Bu çevrelerin süregelen önemli bir sorunu. Geçtiği- kriterlere ek olarak biyomedikal dergilerin birço- miz yıl yayınlanan bir araştırma sonucunda (BMJ ğu yayınlayacakları makalede adı geçen yazarla- 2011; 343: d6128), 2008 yılında yüksek impakt rın, çalışmaya olan katkılarının rapor edilmesini faktörlü altı biyomedikal dergide (Annals of In- şart koşuyor. Bütün bu kriterlere rağmen hayalet ternal Medicine, JAMA, Lancet, Nature Medicine, yazarlık sorunun sürmesi bazı soruları akla geti- New England Journal of Medicine, PLoS Medicine) riyor. Acaba bu yazarların emeği, makalede yazar yayınlanan makalelerin hayalet yazar, onursal ya- olarak anılabilecekleri kadar değerli görülmüyor zar ya da her ikisini birden % 21 oranında içerdiği mu? Yoksa aradaki ticari anlaşmalar hayalet ya- tespit edildi. 1996 yılında yapılan benzer bir ça- zarların emeğinin önüne mi geçiyor? Ya da haya- lışmada bu oran % 29,2 olarak bulunmuştu. let yazarlar, isimlerini saklamaya ihtiyaç duyma- larını gerektirecek etik dışı ilişki ve işlevlere mi Hayalet yazar, çalışmanın makale olarak yazıl- sahipler? ması aşamasında önemli katkılarda bulunmasına rağmen makalede yazar olarak adı geçmeyen kişi Okuduğumuz makaleler bir yerlerde birileri olarak tanımlanıyor. Onursal yazar ise, çalışma- tarafından yazılıyor ve bu yazarların araştırmayı nın sorumluluğunu üstlenebilecek kadar çalış- yapan bilim adamlarıyla ilişkisi nedir bilinmiyor. maya katkıda bulunmamasına ve yazarlık kriter- Bu bilinmezlik, bilimsel yayınlara duyduğumuz lerini yerine getirmemesine rağmen, makalede güvenin temelini oluşturan şeffaflığı yok ediyor. yazar olarak anılan kişiyi ifade ediyor. Bu bulanıklığın arkasında kalan hayalet yazar- ların, bir araştırmanın sonuçlarını ya da zayıf ve Araştırmanın temellerinin dayandığı Inter- güçlü noktalarını her zaman tüm açıklığıyla yaz- national Committee of Medical Journal Editors mayabilecekleri hususu endişelere neden oluyor. (ICMJE) ilkeleri, 1980’li yıllarda güvenilir ve Arka planda kalan hayalet yazarların, makaleleri, sorumlu yazarlık için belirlenmişti. Düzenli ola- çalışmayı yapan araştırmacıların ya da ilaç firma- rak güncellenen bu ilkeler bugüne kadar 600’den larının yazılmasını istedikleri gibi bir sonla yaza- fazla biyomedikal dergi tarafından benimsenmiş bilmelerinin mümkün olduğu da dile getiriliyor. durumda. Bu durumun, bazen elde edilen istenmeyen so- nuçların örtbas edilebilmesine imkân sağladığı ICMJE ilkeleri her yazarın, makalede bildi- da ortada. rilen çalışmanın içeriğinin ya da önemli bir kıs- mının sorumluluğunu üstlenebilecek kadar ça- Aslında hayalet yazarların çoğunun bilimsel lışmada yer almış olmasını şart koşuyor. Ayrıca bir geçmişe sahip akademisyenler olduğu bilini- yazarlık kriterlerine uymayan ancak çalışmaya yor. Onları bilim dünyasından koparıp hayalet teknik destek sağlama, çalışmanın sonuçlarını yazarlığa sürükleyen bir sürü faktörden söz edi- toplama ve analiz etme, çalışmanın taslağının ha- liyor. Kimi akademik hayatta yaptığı sıkıcı işten zırlanmasında yardım etme gibi katkılarda bulu- kurtulmak için, kimi maddi çıkarları için, kimi de nan kişilerin onaylanmış bir bölümde belirtilme- sini gerekli görüyor. 10 hayatsağlık
güncel tartışmalar akademisyenlikte yaptıklarından pek farkı olma- onursal yazarların sorumlu tutulabilmeleri de söz dığını düşünerek bu işin içine sürükleniyor. konusu. Yapılan araştırmalara herhangi bir katkısı ol- Yapılan araştırmanın sonuçları hayalet ve sun olmasın, makalede yazar olarak anılan onur- onursal yazarlığın engellenmesi konusundaki sal yazarlar, bilimsel çalışmaların şeffaflığını bu- çabaların arttırılması gerektiğini gösteriyor. Ça- lanıklaştıran bir diğer etken. Onursal yazarlıkta lışmada yazar olarak yer almayan kişilerin, hangi asıl sorun, onursal yazarların bilim literatürüne noktada ve ne tür katkılarda bulunduğunun ayrı- yaptıkları katkıların yanlış değerlendirilmesi ve ca bildirilmesi, bunun makalenin bir parçası ola- aslında yazmadıkları makaleler üzerinden puan rak yayınlanması etkili bir yaklaşım olabilir. toplamaları. Toplanan bu puanlar, çalışmaların niteliğinden ziyade yapılan yayın sayısını değer- 2008 yılına kadar geçen 12 yıllık süreçte haya- lendirilen terfi ve görevlendirme komitelerinin let ve onursal yazar oranı her ne kadar bir düşüş kararlarını yanlış yönde etkileyebilir. Dahası, (% 29,2’den % 21’e) göstermiş olsa da, bu oran makalenin bildirebileceği yanlış bir sonuçtan, bilimsel araştırma ve yayınlarının bütünlüğü açı- çalışmaya katkıda bulunmamış olmasına rağmen sından hâlâ önemli bir tehdit olarak duruyor. Zehra Betül Bıyık hayatsağlık 11
güncel tartışmalar ‘Abur cubur’ vergisi Hastalıklardan korunmak ve sağlıklı yaşamak sında bir ilişki bulunamamıştır. Fakat birçok eya- için en önemli adımın doğru beslenme ve lette uygulanan bu vergilerin % 1-8 gibi küçük düzenli spor olduğunun bilincindeyiz. Buna rağ- oranlarda olmasının, halk sağlığı üzerinde bir etki men birçoğumuz, özellikle gençler vücudumuza görülmesi için yetersiz olabileceği düşünülmek- olumsuz etkileri olan besinleri tüketmeye devam tedir. İrlanda’da 1980’lerde yapılan bir araştırma- ediyor. Üstelik bu besinler organik ve sağlıklı be- ya göre içeceklere yapılan % 10 fiyat artışına kar- sinlere oranla daha ucuz ve kolay ulaşılabilir du- şılık tüketimde % 11 düşüş gözlemlenmiş fakat rumda. Bu nedenle son yıllarda bazı hükümetle- bu düşüşün sağlığa olan etkisi incelenmemiştir. rin gıda sektörüne müdahale ettiğini görüyoruz. Bu çalışmaların sistematik analizlerine göre, gıda fiyatı ve toplum sağlığı arasındaki ilişkiye dair ka- 2011 yılında Danimarka ‘yağ vergisi’ (fat tax), nıtlar zayıf kalmaktadır. Küçük fiyat farklarında Macaristan ise ‘abur cubur vergisi’ni (junk food obezite sıklığında anlamlı bir değişim gözlemlen- tax) gündeme getirdi. 2012 yılında ise Fransa mezken büyük fiyat farklarının değişim yaratabi- ‘tatlandırılmış içecekler’ üzerinde vergi uygula- leceği düşünülmektedir. Gözlemler, genç, fakir masını başlattı. İrlanda ve Birleşik Krallık (BK) ve obezite riski olan toplumlarda daha başarılı gibi kimi ülkeler de benzer vergileri uygulamaya sonuçlara ulaşılabildiğine işaret etmektedir. koymayı düşündüklerini belirttiler. Son yıllarda Avrupa’da yaşanan bu girişimlerden önce de dün- Randomize kontrollü çalışmalara göre, sağ- yanın diğer bölgelerinde benzeri vergiler bulun- lıksız gıda ürünlerinin vergilendirilmesi ile bu maktaydı. ürünlerin tüketiminde anlamlı değişiklikler ola- bilecektir. Örneğin, şekerle tatlandırılmış içecek- Bu vergiler hazır gıda seçiminde fiyatın lerde uygulanacak % 35 oranındaki verginin % 26 önemli bir etken olduğu gerçeğine dayanmakta- tüketim düşüşüne sebep olması beklenmektedir. dır. Ekonomi teorisine göre ürünün fiyatı ne ka- Fakat çalışma bölgesi dışındaki bölgelerde den- dar artarsa o ürünün tüketimi orantılı bir şekilde geleme davranışı gelişerek o bölgelerde tüketi- düşecektir. Dolayısıyla ‘sağlıksız’ olduğu kabul min artması da mümkündür. edilen yiyeceklerin vergilendirilme yoluyla fiyat- larının arttırılması, tüketimini azaltacaktır. Ancak Obezite ve diyabet ile olan yakın ilişkisi se- gıda ürünlerindeki vergilendirmenin, diğer ürün- bebiyle, şekerle tatlandırılmış içecekler üzerin- lerdeki gibi bir sonuç vermeyebileceği de öne sü- de özellikle durulmuştur. ABD’deki çalışmalara rülmektedir. Nitekim gıda tüketiminin fiyat deği- göre, şekerli içeceklerdeki % 20 vergi oranına şikliğine duyarlılığının diğer tüketim ürünlerinin karşılık günlük enerji alımında kişi başı 29-209 duyarlılığına göre daha düşük olduğu gözlemlen- kj arasında değişen bir azalma olmaktadır. Bu miştir. Bir gıdanın fiyatı arttıkça, tüketilen bazı azalma ile kilo kaybı hesaplandığında, söz konu- ürünlerin tüketimi azalırken diğer ürünlerin tü- su vergi artışıyla ABD’de obezite sıklığında düşüş ketimi artabilmektedir. Fiyat değişikliğine ceva- olmalıdır. ben değişen tüketim oranı ‘Fiyat esneklik değeri’ (Price elasticity value) olarak tanımlanmakta ve Vergilendirme oranlarına karşılık oluşacak % 1’lik fiyat değişikliğine karşılık gelen tüketim değişimlerin, toplumların yeme-içme alışkanlık- oranını göstermektedir. Bütün bu etkilerin den- larına göre farklılık gösterebileceği belirtilmekte- gesi, sağlıkla ilişkili gıda vergilerinin sağlığa genel dir. Buna göre aynı vergi oranının BK’daki etkisi etkisini belirleyecektir. 12-29 kj’dir. BK’daki düşüşün azlığı, toplumun daha az şekerle tatlandırılmış içecek tüketmesi ile ABD’de 2006 ve 2009 yıllarında tatlandırıl- açıklanabilir. Bu vergilendirmeler toplumun obe- mış içeceklerdeki vergilendirme sonrası yapılan zite riskine sahip bireylerinde büyük değişimler gözlemler sonucunda vergi ve obezite sıklığı ara- yaratabilecek iken toplumun tamamı göz önüne 12 hayatsağlık
güncel tartışmalar alındığında vergilendirmenin etkisinin olduğun- cek kazanımlar düşünüldüğünde şekerle tatlandı- dan daha az görünebileceği göz ardı edilmeme- rılmış içeceklere yapılacak % 37 - 75 arası vergi lidir. oranının kabul edilebilir olduğu hesaplanmıştır. Küçük miktarlarla başlanarak yapılacak vergi- Tatlandırılmış içeceklerdeki oranlar daha net lendirmenin, halkın tepkisini hafifleteceği düşü- bir şekilde gözlemlenebilirken, diğer gıdalarda- nülmektedir. Ayrıca, vergilerin etkili olması için ki vergilendirmede sonuçları daha karmaşıktır. gerekli alt sınırın % 20 olduğu belirtilmektedir. Tatlandırılmış içeceklere kıyasla gıda tüketimi Buna mukabil, yiyecek endüstrisi de, bu vergile- daha az esnek olduğundan vergilendirmeye de rin faydasız ve haksız olduğunu ve iş kayıplarına daha az duyarlıdır. Vergilendirilmiş yiyeceklerin yola açarak endüstriyi zarara uğratacağını savun- yerine geçen vergisiz veya daha ucuz yiyecekler- maktadır. le besin alım miktarındaki düşüş azalmaktadır. Yine de toplumun daha sağlıklı gıdalara yönlen- Vergilerin en iyi nasıl uygulanabileceği de dirilmesi sonucu sağlıkta önemli kazanımlar elde hâlâ net olarak belirlenememiştir. Vergilerin çiğ edilebilir. BK’daki çalışmalara göre sağlıksız gıda içeriklere ya da son ürüne göre mi veya tüm tat- ürünlerine uygulanan % 17,5 oranındaki verginin landırılmış içeceklere ya da sadece şekerle tat- yaygınlaşması yeni iskemik kalp hastalıklarının landırılmış içeceklere mi uygulanacağı konusu görülmesini % 1-3 oranında azaltmaktadır. Bu da muğlâktır. bir yılda 900-2700 kişinin ölmesinin engellen- mesi anlamına gelmektedir. Toplanan vergilerin beslenmeyle ilişkili hastalıkların tedavisi ve sağlıklı yiyecekleri des- Vergilendirme konusunda bazı hususlara dik- teklemek amacıyla ya da yiyecek endüstrisinde kat çekilmektedir. Bazı çalışmalara göre doymuş reformu sağlamak için kullanılması gerektiği sa- yağ gibi tek bir besin maddesinin vergilendiril- vunulmaktadır. Üstelik bu şekilde sağlıkta kaza- mesi tuz ve lif benzeri diğer besin maddelerinin nımların artması da sağlanabilecektir. tüketimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Sağlığa genel etkinin olumlu olması ancak besin Söz konusu vergilendirmelerle ilgili bazı iti- maddelerindeki değişikliğin dengeli olması ile razlar da bulunmaktadır. Vergilerin etkili ola- sağlanabilir, aksi halde olumsuz sonuçlar doğa- bileceği kabul edilmekle birlikte, sağlıksız bes- bilir. Yine de besin maddeleri üzerinden yapılan lenmedeki tek faktörün fiyat olmadığına dikkat vergilendirme hazır gıdalara yönelik vergilerden çekilmektedir. Hazır yemeklerin kolay ulaşılabilir daha etkili görünmektedir. Dikkat edilmesi gere- ve hazırlanabilir olmasının önemli bir tercih edil- ken bir diğer nokta, dengeleme davranışları geliş- me sebebi olduğu vurgulanmakta; besinlerin içe- tirilmesi riskidir. Bu modelleme çalışmalarında riği ve kolay tarifler hakkında bilgilendirildikleri enerji tüketiminin azaltılması veya enerji alımı- takdirde insanların sağlıklı yiyecekleri evde ken- nın arttırılması göz önüne alınmamıştır. dileri pişirebilecekleri belirtilmektedir. Bu vergi- lerin yeterli faydayı sağlamayacağını düşünenlere Sosyoekonomik durumun bu vergilerin et- göre ise çözüm tüketiciye yönelik bir vergilen- kisini değiştirebileceği öne sürülmektedir. Eko- dirmeden ziyade üreticiyi daha sağlıklı besinler nomik durumu düşük olan tüketiciler daha az üretmeye teşvik etmekten geçmektedir. Ayrıca sağlıklı yiyecek tüketmektedir ve beslenmeyle sağlıksız yiyeceklerin satımının bütün olarak ya- ilişkili hastalıkların sıklığı bu grupta daha sık göz- saklanması gerektiğini savunan radikal kesimler lemlenmektedir. Bu yüzden beslenme değişikliği de bulunmaktadır. sonucu oluşacak etki daha büyük olacaktır. Ayrı- ca bu grup fiyat değişikliklerine de daha hassas Sultan Gözde Yıldızhan olduğundan daha büyük beslenme değişiklikleri- nin gözleneceği düşünülmektedir. Bu vergilerin ne kadar kabul edilebilir olduğu da tartışmalıdır. Amerika’da sağlıktan elde edile- hayatsağlık 13
Zaman Algısının Nörobiyolojik Temelleri Taha Hanoğlu Günlük yaşantımız ve dış dünya algımız za- lir. Arka arkaya gerçekleştiğini düşündüğümüz mansız bir dünya tahayyül etmemizi im- olaylar aslında birbirleriyle ilişkisiz olabilirler. kânsız kılar. Acaba bu durum zamanın dış dünya Herhangi bir olay bir diğerinin nedeni olmak içerisinde bir gerçeklik olmasından mı kaynakla- zorunda değildir. Bu durumda zamanın akışı ge- nır, yoksa Kantçı bir söyleyişle zaman zihnimizin rekliliğini kaybeder. Tüm olayların aynı anda ger- apriori kategorilerinden biri midir? çekleştiği bir eş zamanlılık hali de tahayyül edile- bilir. Daha doğru ifadeyle, hayat bu bakış açısıyla Yaşamımızı olayların ardışık bir sıra takip etti- da değerlendirilebilir. Kadim mistik geleneklerin ği ve bir nedensellik çerçevesinde ve doğrusal bir insanın farkına varmasını sağladıkları şeylerden zaman içerisinde geliştiği tezi çerçevesinde kura- biri de bu ihtimaldir. Hayatımızı düzenlememizi rız. Modern hayatın sürdürülebilmesi bu tarz bir sağlayan bu ardışık zaman kabulü bu kadar kar- ön kabulü zorunlu kılmaktadır, çünkü her gün maşık bir toplum hayatının sürdürülebilmesi için yüzlerce insanın doğru zamanda doğru yerde çok işlevsel olsa dahi kesin, tek ve doğanın ya da bulunabilmeleri ancak bu tarz bir organizasyon insana ait mekanizmaların gerektirdiği mutlak bir sonucu mümkündür. Ancak bu durum insanın gerçeklik midir? doğasında olan ya da içerisine yerleştirilmiş bir zaman aygıtının ortaya çıkardığı bir zorunluluk Doğrusal zaman algısı günün her saatinde eşit mudur? Başka bir zaman algılama biçimi imkân- derecede geçerliliğini korumaz. Örneğin, sabah sız mıdır? Ya da bu zaman algısı doğanın bir zo- saat 10.00 ile 10.15 arasındaki fark bir öğrencinin runluluğu mudur? derse kabul edilmesine ya da tüm dersi kaçırma- sına neden olabilecekken, gece yarısı 03.30 ile Kısa bir süre düşünüldüğünde saat sisteminin 03.45 arasındaki fark birçok insan için göz ardı doğal bir zorunluluktan çok yaygın bir kabul ol- edilebilecek derecede küçüktür. Doğrusal zaman duğu fark edilebilir, zira zamanı çok farklı biçim- akışının zayıfladığı örneklerden bir tanesi de rü- lerde bölmek mümkündür. Nitekim yüzyıllar bo- yalardır. Rüya esnasında nedensellikle ve zama- yunca pek çok topluluk zamanı ölçmek için farklı nın doğrusal akışıyla bağlarımız zayıflar. Olaylar birimler kullanmıştır. Bu noktadan yola çıkarak tek başlarına zamansız ve nedensiz havada uçu- daha geniş bir zaman algısı eleştirisine varılabi- 14 hayatsağlık
şuyorlarmış gibidir. da bir ritme uyabilirler. Geçen on yıllar boyunca Martin Heidegger’in St. Augustine’den alın- bunu açıklayan en iyi model bir ritim yapan-akü- mülatör saat modelinin türevleri olmuştur. Lakin tıladığı “Ruhum ben senin üzerinde zamanı öl- bu görüşe karşı çıkan ve süre algısının basit bir çerim, kendimi ölçerim, tıpkı zamanı ölçtüğüm ritim yapan saatle açıklanamayacağını söyleyen gibi” sözü, Batı felsefe geleneğinde bulunan ‘za- modeller de vardır. Bununla birlikte beyinde man ben(self)’in bir yapılanmasıdır’ düşüncesini hangi bölgelerin süre işlemlemesinde rol oyna- vurgular. Zaman (t) ve ‘ben’in fonksiyonu f ola- dığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Yine de rak tanımlanabilir. Burada ‘ben’ zamanı algılayan serebellum, sağ posterior parietal korkteks, sağ ve tüm mümkün fizyolojik özelliklere sahip olan prefrontal korteks ve aynı zamanda fronto-stria- şeyi temsil eder. tal döngüler bu mekanizmayla ilişkili görünmek- tedir. Bütün bu örnekler değerlendirildiğinde za- man algısı araştırılırken günlük yaşamda kul- Ancak çalışma alanını genel ibarelerle özetle- lanmaya alışık olduğumuz, ‘ben’den bağımsız, mek gerekirse; çok fazla birbiriyle çelişen kanıt doğrusal zaman akışını algılamamızı sağlayan bir ve birbirine zıt kavramsallaştırmalar bulunmak- aygıt aramanın beyinde bir karşılığı var mıdır? tadır. Bu nedenle, zaman algısı hakkındaki daha baskın bilişsel modeller ve bunlarla bağlantılı ara- İnsanda zamanın temsili olan özelleşmiş nö- lıksal zamanın ortaya çıkmasını açıklayan nöral rofizyolojik mekanizmalar bugüne değin doyu- modeller incelenecektir. rucu bir biçimde tanımlanamamıştır. Yine de mevcut nörobiyolojik bulgular ve yaklaşımlar, Bilişsel modeller zaman tahminiyle ilgili iki beyinde zaman algısının nasıl ve nerde işlendiği temel perspektife ayrılırlar: Retrospektif ve pros- sorusu çerçevesinde değerlendirildiğinde, aşağı- pektif zaman tahmini. Prospektif zaman tahmini daki temel noktalar göze çarpmaktadır: modelleri zaman birimlerini oluşturan içsel bir • Bir olayın gerçekleştiği zaman aralığının ge- saat mekanizmasının varlığını öngörür. Ayrıca bu modellerin bir türevi de dikkat-geçidi mode- nişliğine bağlı olarak beynin farklı bölgeleri lidir. Bu modelde zamanla ilgili birimler sadece ve farklı nöronal süreçler işleme dâhil olur. zaman üzerine dikkat yoğunlaştırıldığında ortaya • Çeşitli bilişsel işlemler aslen zaman saptama çıkarlar. İçsel saatin dışında çalışma belleği, uzun sisteminin bir parçası olmamalarına rağmen dönemli bellek, dikkat ve karar verme gibi bir- zaman algısını etkileyebilirler. çok bilişsel işlem de prospektif zaman algısının • Ben (self) ve bedenin beyinde nasıl gerçek- konusudur. Retrospektif zaman tahmininde ise leştiği hakkındaki kavramsallaştırma ve yine bunun duygularla ilişkilendirilmesi konu- sunda son zamanlarda birçok gelişme söz ko- nusudur ve zaman algısının bu bağlamda ele alınması yeni ve heyecan verici bir gelişmedir. • Bedene ait bilgilerin ve duygu durumu ile iliş- kili olan insular korteksin nöral işlemlerinin sürenin kodlanmasıyla da ilişkili olabileceği ciddi biçimde önem kazanmıştır. Konuya genel olarak bakıldığında, fizyolojik araştırmalar göstermiştir ki, dikkat, çalışma bel- leği ve hatta uzun dönemli bellek gibi bilişsel me- kanizmalar zaman hakkındaki yargımızı belirler, fizyolojik faktörler kesinlikle sürenin işlenmesini etkilerler. Yine de bu süreçlerin dışında zamana özel mekanizmalar da bulunmaktadır. İnsanlar özellikle birkaç saniyeye kadar olan kısa aralıklar- hayatsağlık 15
süre geçmiş bir zaman aralığında kaydedilmiştir gözlenmiştir. Bu konu hakkında beyincikte daha ve sonradan değerlendirilmektedir. önce bahsedilenlerle çakışmayan birbirinden farklı geciktirme özelliklerine sahip nöral devre- Pür prospektif süre yargısı, adının aksine bir lerin süreyi kodlayabileceği tahmin edilmektedir. gözlemcinin dâhil olduğu sadece saniyelerden birkaç dakikaya değişen sınırlı ve göreceli ola- Son olarak sağ posterior inferior pariyetal kor- rak kısa zamanlı bir aralıkta mümkündür. Gerek teksin süre bilgisini temsil edildiği şekliyle zaman insan, gerekse hayvanlarda yapılan prospektif algısına entegre etme ve süre algısı ile eylemlerin zaman araştırmaları dopamin sistemi tarafından zamanı arasında bir arayüz olarak iş yaptığı ön- modüle edilen frontal korteks (SMA), caudat- görülmektedir. ‘Repetetive transcranial magnetic putamen, pallidum ve talamus arasında cereyan situmulation’ (rTMS) tekniği seçici olarak görsel eden sürekli döngülerden oluşan fronto-striatal ve işitsel modalitelere uygulandığında buralarda- döngülerin süre algısı için kritik olduğu hipote- ki süre tahmini bozulmuştur, ancak sağ posterior zini ortaya çıkarmıştır. Örnek olarak frontal lob- inferior pariyetal kortekse uygulandığında hem larında yapısal hasar olan veya travma sonucu te- görsel hem de işitsel süre tahmininde bozulma mel olarak frontal lobları hasar gören hastalarda görülmüştür. Burge ve arkadaşlarının çalışmasına zaman aralıklarıyla ilgili bozulmuş tahminler gö- göre sağ posterior inferior pariyetal korteks, bu rülmüştür. Sağlıklı gönüllülerde yapılan nörogö- tarz farklı modaliteye spesifik zaman belirleme rüntüleme çalışmalarında da süre tahmini ve sağ süreçlerinin birleştiği yer olarak görünmektedir. frontal korteks, striatal bölgeler arasında bağlantı saptanmıştır. Bunlara ek olarak hem hayvan hem Zaman belirleme ile ilgili birincil hedef böl- de insan çalışmaları dopaminerjik agonistlerin gelerin hangileri olduğunu nörogörüntüleme (örneğin methamphetamin) ve antagonistlerin çalışmalarıyla saptama çalışmalarıyla ilgili bir (örneğin haloperidol) etkilerine göre zaman güçlük de, zaman algısı görevlerinin beyindeki algısını hızlandırmak ve yavaşlatmak şeklinde birçok bölgeyi aktif hale getirmesidir. Bu çalış- etkilediklerini göstermiştir. Kokain ve methamp- malarda aktif olarak görünen bölgelerin çoğu di- hethamin bağımlılarında, prospektif zaman algı rekt olarak zaman belirleme mekanizmasıyla de- mekanizması olan dopamin bağımlı fronto-stria- ğil, ancak karar alma, çalışma belleği, dikkat gibi tal bölgelerde hasar ortaya çıkar. Buradan anlaşıl- karmaşık zamanlama sistemlerini temsil eden maktadır ki, beyinin striatal ve frontal bölgelerin- bilişsel işlevlerde görevlidirler. Beyin hasarı olan deki dopamin transmisyonu düzgün bir zaman hastalarla ilgili iki kafa karıştırıcı noktadan söz algısının oluşturulabilmesi için gereklidir. edilebilir. İlki bazı çalışmalarda hastalar ve sağlık- lı gurup arasında beklendiğinin aksine zaman al- Yukarda bahsedilenlerin aksine bazı nörogö- gısıyla ilgili bir fark bulunmadığının belirtilmesi, rüntüleme çalışmalarında denekler yapacakları yani negatif çalışmaların varlığı, ikincisi ise hasta hareketin süresi veya zamanı hakkında tahmin- ve kontrol gurubu arasında zaman algısıyla ilgili de bulundukları esnada sağ prefrontal kortekste istatiksel bir fark bulunsa dahi bu farkın dramatik (dorsolateral ve ventrolateral bölgeler) çekirdek düzeyde olmamasıdır. bir aktivite olduğu gösterilmiştir. Bu ve bazı farklı çalışmalarda bazal ganglionların zaman tahmini Beyindeki içsel bir saati temsil eden meka- sırasında aktif olmadıkları öne sürülmüştür. Bu- nizmaların yerinin tespit edilememesiyle ilişkili radan sağ prefrontal korteksteki dopamin modü- soruna karşı önerilen bir çözüm, her bölgedeki lasyonunun zamanı saptamanın anahtar merkezi nöral topluluğun dağınık nöral şebekeler halin- olduğu sonucu çıkarılabilir. de süreyi kodladığı hipotezidir. Oysa eğer içsel saat özelliklerini ayrı nöral birimler oluştursaydı, Bununla birlikte serebellum süre algısı içinde çok farklı bölge ve modaliteden beyin bölgeleri aynı şekilde önemli bir bölge olarak görünmek- işlemin türüne bağlı olarak algı oluşumuna katkı tedir. Serebellumlarında hasar bulunan hastalar- yapabilirdi. Bu şebeke tipi ya da duruma bağımlı da hareketlerinin zamanlamalarında bozulmalar zaman algı modelleri beyinde bir zaman siste- 16 hayatsağlık
mini açıklamaktan çok, sinir sisteminin zamana Görünüşe göre farklı bir zaman skalasında göre değişimini açıklar (tıpkı kısa zamanlı sinaps bir algı mekanizması mevcut ve birbirini izleyen plastisitesi gibi). Zamansal süreçlerin birkaç fark- farklı olayları tek bir birimde veya ‘gestalt’de bir- lı özelleşmiş zamansal işlemlemenin birincil rol leştiriyor. Farklı olayları sadece birbirlerinden oynadığı ayrı nöral döngüler içerisine gömülmüş bağımsız olarak algılamıyoruz, bilakis otoma- olması oldukça akla yakındır. tik olarak onları yaklaşık 2-3 saniyelik sürelerle birbirlerine bağlı olarak algılıyoruz. Mesela, bir Özet olarak zamanın nasıl oluştuğuna dair metronomu dinlediğimizde tren gibi dizilmiş birbiriyle bağdaşmayan kavramsallaştırmalar vuruş sesleri duymayız; onları 1-2-3, 1-2-3 gibi mevcuttur. Dahası hangi beyin bölgeleri veya guruplar halinde algılarız. Bu zamansal entegras- sistemlerinin zaman algısıyla ilgili olduğu veya yon mekanizmasının süresi öznel olarak yaklaşık olmadığı üzerinde bile bir fikir birliği yoktur. Şu 2-3 saniyedir. Bundan daha uzun zaman aralıkla- ana kadarki durumda varılabilecek önemli bir so- rının varlığını hesaba katacak olursak daha farklı nuç ise, içsel bir saate bağlı olmayan, hareketlere uzunluktaki sürelerin işlenmesi için daha farklı dair süre tahmini yapılmasında farklı mekaniz- mekanizmaların olduğu düşüncesi oldukça akla maların işlev gördüğüdür. İşlenen zaman dilimi- yakındır. Mesela, saatlik zaman aralıklarının algı nin genişliği ile bağlantılı olarak farklı mekaniz- mekanizması uyku uyanıklık gibi görünürken, maların zaman algısında görev aldığı önermesi, dakika ve saniyeler vücut ısısyla bağlantılı görün- neden zaman algısı sırasında bu kadar çok bölge- mektedir. nin aktif olduğunu açıklayabilecek bir yaklaşım sağlayabilir. Psikofarmakolojik bir madde olan ‘psilocy- bin’ iki saniye üzerindeki sürelerde bir etkiye sa- Dikkat ve çalışma belleği gibi mekanizmalar hiptir. Serebelluma yapılan rTMS milisaniye, sağ sadece zamanla ilişkili değillerdir, uzunluğu yüz dorsolateral frontal kortekse yapılan rTMS ise milisaniyelerle değişebilen hem uzun hem de sadece saniye bazında etkili olur. Buna rağmen kısa dönemli dopaminle uyarılan mekanizmalar- henüz beyin bölgeleriyle süre mekanizmaları ara- dır. İki ayrı nöral zaman sistemi önerilmektedir. sında tam bir korelasyon keşfedilememiştir. İlki yaklaşık bir saniyeye kadar olan kısa süreli otomatik zamanlama sistemidir ve beyindeki Sürenin, beynin neresinde ve nasıl işlendiği- (SMA, bazal ganglionlar, serebellum) döngü- ni özetleyecek olursak, ilk olarak içsel bir saatten lerden meydana gelir. İkincisi ise bilişsel olarak bağımsız olarak zaman algımızı oluşturan, farklı kontrol edilen, bir üst ikincil zaman aralıklarını modalitelerden gelen bilgileri birleştirerek bir- bağdaştıran, esas olarak sağ prefrontal ve parietal birine entegre eden bir takım bilişsel sistemler korteks bölgelerinde bulunan sistemdir. mevcudiyetinden söz edebiliriz. Dahası beyinde bütün zamansal algımızın temel olarak dayandığı Algı ve motor hareketlerin ayrı pencerelerde bir nokta yoktur. İkinci olarak ise büyük ihtimal- veya işlemleme dönemlerinde gerçekleştiği fikri le süre uzunluklarıyla bağlantılı olarak beyinde yeni değildir. Bu zamansal entegresyon birimleri zamanın işlenmesinde farklı mekanizmalar çalış- tek bir tecrübede, bir ‘snap shot’da veya şimdiki maktadır. zamanda birbirine kaynaşırlar. Örneğin, farklı modalitelerdeki kısa süreli olayların algılanması Deneysel bulguların kavramsallaştırılması sadece farklı olayların 20-60 ms aralıklı gerçek- zaman algısının nöral teorisinin öznel duyular ve leşmesiyle mümkündür. Eğer olaylar daha kısa beden durumları içerisinden nöral bir teori ge- bir süre ile birbirinden ayrılıyorlarsa kişi hangisi- liştirilmesine yol açmıştır. Duygu durumlarıyla nin önce gerçekleştiğini kestiremez. Yaklaşık 250 ilişkili beyinde belirli alanlarla bağlantılı özel nö- ms’lik zamansal entegrasyon mekanizmaları da rofizyolojik süreçler süre mekanizmalarının inşa insanlar tarafından sürdürülebilen en kısa ritim edilmesinde de müdahil olabilir. tutma süresi olması bakımından önemli görün- mektedir. Alternatif olarak son zamanlarda ortaya atılan bir diğer görüş, bir işi gerçekleştirirken harcadı- hayatsağlık 17
ğımız emeğin süre duygusunu oluşturmamızda ye değin duygular ve fizyolojik durumlar, aynı etkili olduğu yönündedir. Bir olayın gerektirdiği dikkat ve çalışma belleği gibi içsel saatin birer zihinsel emeği zaman algısının bir belirleyicisi ayarlayıcısı olarak görüldüler. Peki ya eğer duygu olarak tanımlamak, bir işin yapılmasındaki kolay- değişiklikleri ve beden temsilleri zaman belirle- lık ya da zorluğun öznel hissini belirten akıcılık yicisinin kendisi olarak çalışıyorlarsa? Duygular tabiriyle karşılanabilir. Bu görüşe göre zaman ve fizyolojik durum zaman algısında bu kadar deneyimi bir saat işlemine dayanmaz, fakat bir önemli ise teorilerimizde daha merkezi bir ko- zaman aralığındaki duygusal ve bilişsel tepkiler- numda yer almaları gerekebilir. den ortaya çıkan bir epifenomendir. Bu durumda dolu bir zaman dilimi (bir işle iştigal edilirken) Primatların insular korteksleri beyinde limbik ve boş bir zaman dilimi (hiç bir şey yapmazken) sisteme gömülü vaziyette yer alır ve bu durumdan farklı süre algısına insanı itebilir. Mesela doktor dolayı da beden temsillerinin ana giriş yeri olarak odasında muayene için beklemek sıkıntı verici kabul edilir. Duyguların farkına varabilme kapa- uzun bir zaman deneyimine neden olabilir. sitesi büyük olasılıkla anatomik organizasyon ve bilginin insulada ileriye doğru entegre edilmesiy- Zaman sabit oranlı bir akış takip etmez. Al- le oluşturulur. Posteriordan anteriora doğru tem- gılanan zaman fiziksel zamanla aynı değildir, sillerin insan insular korteksinde ilerlemesi vücut yani zamanın öznel akışı ve tahmini oldukça durumları ve otonomik cevapların motivasyonel değişkendir. Zaman yargısıyla ilgili bu durum ve bilişsel durumlarla ardışık entegrasyonunun kalıtılmış olarak duygusaldır, fakat bu durum on temelini oluşturur. Beyinde kat ettiği yol boyun- yıllardır araştırmalarda yok sayılmıştır. Sadece ca bu entegrasyon somutlaşır. oldukça yakın zamanda duygu durumu ve algı- lanan zaman arasında bir bağlantı olduğuna dair Zaman algısı ve fizyolojik olaylar arasında di- bir takım deliller bulunmuştur ve bunlar bedenin rek bir bağlantı Craig tarafından öne sürülmüş- üzerine inşa edilmiş bir bilinç yaklaşımıyla ol- tür. Craig’e göre zaman tecrübemiz, duygu du- dukça ilişkili görünmektedir. rumları ve fizyolojik durumlarla ilişkilidir, çünkü hepsi aynı nöral sistemden menşe alırlar, yani Özetle zamana daha fazla dikkat yöneltmek insular korteks ve introseptif sistem. Ona göre, (bekleme durumlarında olduğu gibi) ya da fiz- insula vücutla zamansal işlemlemenin entegras- yolojik aktivitenin artması (stres altında olmak yonunda zamanda bir dizi duygusal an oluşturur. gibi) zaman tahminlerimizin milisaniye, saniye Süre algısı ancak bundan sonra bu birbirini izle- ve dakika bazında uzamasına neden olur. Bunun- yen kendinin farkına varma anlarının vücut kay- la beraber paradoksal olarak zamanın daha hızlı naklı bilgi ile şekillendirilmesinden ortaya çıkar. geçtiğini düşünmemizi sağlayan duygusal du- rumlar da mevcuttur ki bunların dikkati zaman- Burada eski içsel saat yaklaşımına geri döner- dan uzaklaştırdığı varsayılmıştır. Dikkatin tam sek, vücut ritimleriyle zaman algısının ilişkilen- olarak hangi mekanizmayla zaman algısını etkile- dirmek için birçok başarısız deneme yapılmıştır. diğini saptayabilmek oldukça güçtür. Örnek ola- Kalp atışı ve zaman algısını (bazı çalışmalarda ise rak impulsif hasta guruplarında zamanın yaklaşık soluk ritmini) farklı zaman aralıklarında, egzersiz olarak bir dakikalık abartılması, fizyolojik uyarıl- öncesi ve sonrasında zaman algısıyla bağlantılan- mayla açıklanabileceği gibi zamana olan dikkatin dırmaya çalışan araştırmalar ya başarısız olun- yoğunlaştırılmasıyla da açıklanabilir. muş ya da zayıf ve yorumlanması zor bağlantılar bulunabilmiştir. Kalp ve solunum ritimlerinin Duygularımızın zaman algısına etkisi ge- zaman algısındaki görevleriyle ilgili olarak belki nellikle klasik zaman algısı modeli üzerinden klasik zaman algı teorilerine göre bu ritimlerin düşünülür. Son zamanlarda hızlanan zaman ve tek başlarına içsel saat olarak görev yapmadıkla- duygu arasındaki korelasyonu araştıran ampirik rı, tüm fizyolojik durumun bir ritim yapıcı olarak çalışmalar tamamen yeni bir psikolojik ve nöral hareket ederek beyinde içsel saati ortaya çıkardı- zaman algısı modelini ortaya çıkarabilir. Şimdi- ğı savunulabilir. 18 hayatsağlık
İnsular korteks vücut durumlarını anatomik yapılanması olduğunu öne sürer. İç zaman ya da çerçevede duygu ve zaman algısını oluşturabil- ‘süre’ esas olarak ben’in farkındalığından ayrış- mek için entegre eder. Daha açık bir şekilde ifade tırılamazdır. Ben’in deneyimi sürekli birleşik ve edecek olursak, kişinin kendinin ve duygu du- sürekli dönüşen bir varlıktır. Bu nedenle ‘ben’ rumunun daha yüksek bir farkındalığına sahip deneyimimiz sadece zaman içerisinde bir varlık olması, zamanı daha yavaş akıyormuş gibi hisset- olarak mümkündür. Zaman ‘ben’in bir özelliğidir mesine yol açar. Ackerman ve arkadaşları fMRI ya da farklı şekilde dile getirecek olursak, ‘ben’ ile sol anterior insula iletim hızında 6 hz kadar ar- birbirini takip eden anlardan oluşan süre olarak tış gözlemleyerek insula ve zaman algısı arasında tanımlayabileceğimiz zaman üzerindeki uzanı- açık bir bağlantı kurmayı başarmışlardır. Tersine mıyla var olur. Bu düşünceyi en iyi vurgulayan sağ anterior insulada ise sinyal ileti hızında 2 hz filozof Henry Bergson’dur. Onun görüşüne göre kadar bir düşme gözlemlemişlerdir. Bu ve başka fenomenal self süre duyumunu oluşturur. Nö- bulgular insulanın ses ve müzikte ritim algısının robiyolojik terimlerle bu durumu izah edecek esas birleşeni olduğu fikrini akıllara getirmiştir. olursak, vücuttan gelen sinyallerle öznel hisleri Bunlara ek olarak farklı zamanlama görevlerinde ve kendinin farkında olan bir ‘materyal ben’ (ma- de insulanın rolü, nörogörüntüleme yöntemle- terial me) oluştururuz. rince tekrar tekrar gösterilmiştir. Ancak yakın zamanda bir olaya bağlı fMRI çalışmasında pos- Öyle görünüyor ki nörobiyolojinin yakın za- terior insulanın, zaman oluşturma sırasında ikiye manlarda ulaştığı nokta hem psikolojinin hem de katlanan zamanlar şeklinde aktivite gösterdiğine felsefenin iç gözlemle söylediği, ‘ben’den, hatta dair kanıtlar bulunmuştur. bedenden bağımsız, mutlak bir zaman algısı ya da sayacının beyinde var olmadığı yönündedir. Zamanın yeniden üretilmesi işi verildiğinde bilateral posterior insuladan alınan olaya ilişkin Kaynakça fMRI kayıtlarında, nöral aktivasyonun ürettiği zaman, aktivite eğrisi, deneğe 9 ve 18 saniyelik 1. Wittmann M. The inner experience of time. Philos ton aralıklarıyla verildiğinde doğrusal olarak art- Trans R Soc Lond Biol Sci 2009; 364: 1955-67. tığı kaydedilmiştir. 2. Damasio A. Self Comes to Mind: Constructing Dorsal posteriro insulanın işleviyle bu bulgu- the Conscious Brain. New York: Pantheon Books, ları bağdaştıracak olursak, içerden gelen veriler 2010. eşliğinde bu akümülatör tarzı aktivitenin süre algısı temsillerini ortaya çıkardığı söylenebilir. 3. Karmarkar UR, Buonomano DV. Timing in the Böylece zamanın akışı ve vücudun zaman algısı absence of clocks. Neuron 2007; 53: 427-38. dorsal insulada örtüşür. Çift saniyeli aralıkların işlenmesi sırasında gözlemlenen bu akümüla- 4. Dhamala M, Assisi CG, Jirsa VK et all. Multisen- tör aktivitesi böyle bir potansiyel mekanizmayı sory integration for timing engages different brain mümkün kılar. Ayrıca bu bulgular ritim yapıcı- networks. Neuroimage 2007; 34: 764-73. akümülatör zaman modelleriyle de uyumludur. Bütün bunlar göz önüne alındığında zaman algı- 5. Coull JT. Neural substrates of mounting temporal mızı, posterior insulada işlenen vücut sinyalleri- expectation. PLoS Biol 2009; 7(8): e1000166. nin sayı ve frekansının bir zaman boylamı içeri- sinde oluşturduğunu söylemek oldukça makul- 6. Eagleman DM, Tse PU, Buonomano D et all. dür. Farklı zaman aralıklarını işleyen mekanizma- Time and the brain: how subjective time relates to ları bulmak ileriki araştırmaların hedefi olacaktır. neural time. J Neurosci 2005; 25: 10369-71. Vücut farkındalığımızın zaman algımızla iliş- 7. Carvalho FM, Kriegeskorte N. The arrow of time: kili olabileceği argümanına burada değinmekte how does the brain represent natural temporal fayda var. Batı felsefe geleneği zamanı, ‘ben’in bir structure? J Neurosci 2008; 28: 7933-5. 8. Ornstein R. Yeni Bir Psikoloji. İstanbul: İnsan Ya- yınları, 2003. 9. Zakay D, Block RA. Prospective and retrospective duration judgments: an executive-control perspe- ctive. Acta Neurobiol Exp 2004; 64: 319-28. hayatsağlık 19
Globalleşen Dünyada Ortaya Çıkan Sağlık Sorunlarının Çözümünde ‘Tek Sağlık’ Konsepti Adnan Serpen James Watt’ın 1776 yılında buhar motorunu kimi çalışmaların insan organizmasının sağlığı- bulması ile tüm dünyada tarımdan sanayiye, na kavuşturulmasında önemli role sahip olması ulaşımdan sağlığa kadar birçok alanda devrim böyle bir konseptin oluşmasını zorunlu kılmıştır. niteliğinde gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler günümüz dünyasında durmak bilmeyen bir hız- Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve küresel bir teh- la devam etmekte ve dünyamızın ekosisteminde dit olarak karşımıza çıkan kuş gribi ve domuz gri- köklü ve önemli değişikliklere de neden olmak- bi ile mücadele buna bir örnek oluşturmaktadır. tadır. Ekosistem sağlığının bozulması ile birlikte, Bu iki olgudan kaynaklanan tehlike henüz geçmiş ekosistem içinde yaşayan insan ve hayvan sağlı- değildir. Bu alanda yapılan bilimsel araştırmalar, ğının da bozulması insanlık için büyük bir tehdit tehlikenin devam etmekte olduğunu ortaya koy- oluşturmaktadır. Bu tehdidin ortadan kaldırılma- maktadır. Ortaya çıkan sorunlar sadece bulaşıcı sına yönelik çözüm arayışı, insan ve veteriner he- hastalıklarla da sınırlı değildir. Küresel ekonomik kimliği mesleklerini bir birine yaklaştırarak ‘Tek politikalar sonunda dünyanın çeşitli bölgelerinde Sağlık Konsepti’ (One Health Concept) altında yaşanan sosyolojik ve demografik değişiklikler birleşmesini sağlamıştır. ‘Tek Sağlık’ konsepti toplumların yaşamlarında büyük değişikliklere veya anlayışı, insan ve veteriner halk sağlığı hiz- neden olmakta ve bunun sonucunda beslenme- met alanlarının birleştirilerek yerel ve global ola- den su kaynaklarının kullanımına kadar yaşanan rak yaşanan ekosistem sağlığı sorunlarının insan birçok sorunun insan ve hayvan sağlığına olum- ve hayvan sağlığı üzerinde yarattığı sorunları bir- suz şekilde yansıması karşımıza küresel bir sorun likte ortak hareket ederek çözmeyi veya önleme- olarak çıkmaktadır. Bu sorunların çözümü için yi hedeflemektedir. Çünkü insan organizmasına tıp biliminin iki farklı disiplini olan insan ve ve- en yakın canlının hayvan organizması olması, teriner tıbbına büyük görevler düşmektedir. Bu birçok benzerliklerin bulunması, ekosistem üze- iki farklı disiplinin, yaşanan küresel sorunlara an- rinde yaşanan sorunların hayvan organizmasını cak ‘Tek Sağlık Konsepti’ altında birleşerek çare etkilemesi ve hayvan organizmasının sağlığına bulması mümkündür. Geçtiğimiz yıllarda Ame- kavuşturulması için veteriner tıbbında yapılan rikan Veteriner Tıp Birliği (American Veterinary Medical Association - AVMA) ve Amerikan 20 hayatsağlık
Tabipler Birliği’nin (American Medical Associa- ilgilenmişlerdir. Sağaltımları ve kullanılan ilaçlar tion - AMA) başlattıkları ve birçok bilim insanı konusunda insan-hayvan arasında temelde ayrı- tarafından desteklenen işbirliği ‘Tek Sağlık’ ola- calık gözetmeksizin davranılmış, böylece veteri- rak deklare edilmiştir. Dünyamızda bugün insan, ner hekimlik doğmuştur.2,3 hayvan ve ekosistem alanında yaşanan sorunlara, her iki mesleğin kendi alanlarına çekilerek çare Denilebilir ki hekimlik mesleği insanlık tari- bulmaları mümkün değildir. hi boyunca insan hekimliği ve hayvan hekimliği olmak üzere iki alanda gelişmiştir. Bugünlere Türkiye açısından baktığımızda, ‘Tek Sağlık gelirken insan ve hayvan hekimlikleri çok uzun Konsepti’ altında oluşturulacak bir sağlık siste- bir süre bir arada yoğrulmuştur.4 Bu iki mesleğin minin, hatta bu sağlık sisteminin ihtiyaç duydu- geçmişten gelen ve tarihin derinliklerine kadar ğu insan gücünün yetiştirilebilmesi için sağlık uzanan bu ilişkiyi, bugünün dünyasında ortaya alanında ortak eğitim anlayışının hayata geçiril- çıkan sağlık sorunlarının çözümü için ortaya atı- mesi, sağlık sorunlarının çözümü için kaçınılmaz lan ve kabul gören ‘Tek Sağlık’ kavramının temel- görülmektedir. ‘Tek Sağlık’ anlayışının niçin ge- lerini oluşturan önemli bir kanıt olarak değerlen- rekli olduğunu anlayabilmek için insan ve hayvan dirmemiz mümkündür. sağlığı alanında geçmişten günümüze kadar yaşa- nan gelişmelere, ‘Tek Sağlığın’ temelini oluşturan Avrupa ve ABD’de sanayileşme ile birlikte ‘Halk Sağlığı’ (HS - Public Health) ve ‘Veteriner kentsel alanlarda ve kamu sağlık sorunlarındaki Halk Sağlığı’ (VHS - Veterinary Public Health) artışa bağlı olarak HS sorunlarının yaşanmağa kavramlarının nasıl ve niçin ortaya çıktığına, kü- başlanması, bunun yanı sıra dünya ticaretinde ve resel piyasa ekonomisinin dünya üzerindeki ül- seyahatinde yaşanan gelişmeler ile birlikte insan kelerde nelere mâl olduğuna bakmamız gerekir. ve hayvan sağlığının korunabilmesi için hastalık- lar ve nedenleri üzerinde durulmağa başlanmış- Halk Sağlığı / Veteriner Halk Sağlığı tır.5,6 Sanayi devrimi, insan sağlığını etkileyen Hekimlik mesleği ile HS biliminin geçmişi sosyal etmenlerin açıkça gözlenebilir hale gelme- çok eski yıllara dayanır. Hekimliğin yeryüzünde sini sağlamıştır. Bu dönemde büyük kentler ku- ne zaman insan var olmuşsa o zaman başladığına rulmuş, üreticiler fabrikalarda bir araya gelmeye inanılır.1 İnsan-hayvan ilişkisi de tarihin en eski başlamış, ortak yaşam alanları ortaya çıkmış ve dönemlerinden beri sürüp gelmektedir. Mağara buna bağlı olarak sağlığı etkileyen pek çok sos- insanının çizdiği hayvan resimleri, onların av- yal etmen doğrudan gözlenebilir hale gelmiştir. lanış, yakalanış ve toplu yaşayışlarını gösteren Aynı zamanda kötü çalışma ve yaşam koşulları- figürler, bu ilişkinin çok ince gözlemlere dayan- nın sadece bundan doğrudan etkilenen kişileri dığını göstermektedir.2 Aynı şekilde veteriner değil, toplumun genelini kapsayan risklere yol hekimliğin geçmişinin de dünyada veteriner he- açtığı görülmüştür. Yeni kurulan sanayi kent- kimliği eğitiminin resmen başladığı 1762 yılın- lerinde işçilerin yaşam ve çalışma koşulları ol- dan çok öncesine uzandığı ve insanlık tarihinin dukça kötüydü. Uzun çalışma saatleri, kalabalık en eski mesleklerinden biri olduğu kabul edilir. barınma koşulları, düşük gelir düzeyi ve hemen Çünkü insanların hayvanları evcilleştirerek çeşitli hiç bir alt yapıya sahip olmayan kent ortamları, ürünlerinden yararlanma yolunu seçtiği, böylece o dönemin karakteristikleri arasında bulunmak- hayvanın sosyal ve ekonomik bir değere ulaştığı taydı. Beslenme yetersizlikleri ile uzun ve zorlu bilinmektedir.2,3 Yine yazılı kaynaklar öncesine çalışma koşulları, bitkin düşen bedenleri her tür- ait mağara dönemi kalıntılarında, bu dönemde lü hastalığa karşı savunmasız bırakmaktaydı. İş hayvanların beslenmelerine ve hastalıklarının kazaları ve meslek hastalıkları yaygındı. Kadınlar sağaltılmasına ilişkin birçok resim ve kabartma ve çocuklar gibi duyarlı grupların riskli çalışma saptanmıştır.3 Evcilleştirme ile hayvanların ürün- koşullarından korunmasına yönelik hemen hiç lerinden ve gücünden yararlanmaya başlayan bir önlem alınmamaktaydı. Evsel atıklar çoğu kez insanlar, çoğu zaman onların hastalıklarıyla da gelişi güzel bir şekilde caddelere boşalmaktaydı. hayatsağlık 21
Rudolf L. K. Virchow Evlere kadar uzanan sağlıklı su ve kanalizasyon kitabın başlığındaki ifade, HS kavramının yeni sistemleri yoktu. Verem ve tifüs gibi korku saçan yeni şekillenmeğe başladığı bir sırada gündeme hastalıklar yoksul işçi mahallelerinin en sık ziya- gelmesi ve veteriner biliminin HS ile ilişkisini so- retçileri arasındaydılar.7 mut olarak ortaya koyması açısından önemlidir.8 Billings, insanların hayvan hastalıklarından koru- Bu dönemde, söz konusu sağlık sorunlarının nabilmesi için veteriner hekimliği mesleğinin HS giderilebilmesi amacıyla tıp çevrelerinde hasta- alanındaki önemini, ortaya koyduğu ciddi bilim- lıkların önlenmesine ve insanların sağlıklı kılın- sel kanıtlarla amansız bir şekilde savunur. Daha masına yönelik bir mekanizmanın geliştirilmesi o yıllarda hastalıklı inek kadar ineğin sütünün de için yoğun ve radikal tartışmalar yaşanmıştır. çok önemli bir hastalık kaynağı olduğuna dikkat Alman hekim Salomon Neumann 1847 yılında çekerek veteriner hekimliğinin HS alanındaki yayınladığı kitabında, “Tıp bilimi aslında sosyal vizyonunu ortaya koyar. Salmonella’yı ilk defa bir bilimdir” şeklinde bir ifade kullanarak hekim- 1885 yılında identifiye eden Daniel Salmon da liğin sosyal yönüne işaret etmiştir. Daha sonra veteriner hekimliğinin HS alanındaki önemini Avrupa’da bir çok hekim tarafından sosyal hijyen, dile getirenler arasındadır.9 sosyal patoloji, kamu hijyeni (hygiene publique), yasal hekimlik, sağlık polisi hizmetleri sistemi ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra çok hızlı bir deği- sosyal hekimlik terimleri eş anlamda kullanılmış- şime uğrayan Avrupa’da sosyal hekimlik terimi- tır. nin daha sık kullanıldığı, tıp fakültelerinde hijyen derslerine ek olarak ‘sosyal hekimlik’ dersleri de Sosyal hekimlik (médicine sociale) terimini okutulduğu görülür. Bu konuda ilk adımı Hol- ilk kez Fransız ortopedist Jules René Guérin 1848 landa atar ve onu Fransa izler. Benzer konular yılında kullanmıştır. Yine aynı yıl Alman patolog Almanya, İtalya ve İsviçre’de ‘Sosyal Hijyen’, İn- Prof. Dr. Rudolf L. K. Virchow, ‘Hekimlikte Re- giltere ve ABD’de ‘Halk Sağlığı’ adıyla tıp fakülte- form’ (Die Medizinische Reform) adındaki haf- lerinin eğitim programlarına alınmış olur.5 talık politik tıp dergisinde, sosyal hekimlik (so- ziale medizin) teriminden söz etmiştir. İngiliz ve ABD’de tıp fakültelerinde ‘Halk Sağlığı’ adıy- Amerikalılar tartışmaların sürdüğü bu dönemde la derslerin okutulmasına karar verildiği dönem- sosyal tıp terimini hiç ağızlarına almazlar, sosyal de Kıta’ya dışarıdan gelen göçmenler, kendileri hijyen terimini de cinsel hastalıklardan korunma- ve beraberlerinde getirdikleri evcil hayvanlar ya yönelik önlemleri belirten bir bilim dalı olarak vasıtasıyla bazı hastalıkları da Amerika’ya taşırlar. Taşınan bu hastalıkların insan ve hayvan sağlığı benimserler. Avrupalılar üzerinde birçok olumsuz etkisi olur.10 Bu sorun- ‘sosyal hijyen’ ya da ‘sosyal lar zamanın ABD kongresinde insan hekimleri hekimlik’ olarak adlan- ve veteriner hekimler tarafından tartışılır ve çö- dırdıkları bilime ilk defa züm aranır. İnsan ve hayvanlar arasında bulaşıcı ‘Halk Sağlığı’ (Public He- hastalıkların yayılmasını önleyebilmek için her alth) adını verirler.5 iki meslek grubu arasında her alanda iş birliği yapılmasına karar verilir.8 Bu iş birliği eğitim ala- Bu dönemde, 1884 nına da yansır. Zamanın Amerikan tıp okulları- yılında New York’ta ve- nın halk sağlığı bölümlerinde veteriner hekimler teriner hekim Frank MPH (Master of Public Health) düzeyinde HS Billings’in ‘Hayvan Has- eğitimi almaya başlarlar.10,11 Kanada’da veteriner talıklarının Halk Sağlığıyla hekimler için ilk HS eğitimi 1938 yılında müfre- İlişkisi ve Halk Sağlığının dat programına alınır.12 Korunması’ (The Relation of Animal Diseases to The Bugün ABD’de Halk Sağlığı Okulları’nda sa- Public Health and The- dece tıp kökenli hekimler için değil, aynı zaman- ir Prevention) adlı kitabı da hekimlerin dışında hukukçular, diş hekimleri, yayınlanır. Söz konusu 22 hayatsağlık
veteriner hekimler, sosyologlar, hemşireler ve iş Amerikalı veteriner hekimler, mesleklerinin dünyasında yöneticilik yapan kişiler için MPH ve veterinerlik biliminin HS ile olan bağını ve düzeyinde HS eğitimi verilmektedir. Bu eğitim katkılarını daha belirgin bir şekilde ortaya koya- kombinasyonunda her mesleğin kendi alanla- bilmek amacıyla ‘Veteriner Halk Sağlığı’ (Veteri- rına yönelik mesleki müfredat yer alır.11 Yıllar nary Public Health) terimini kullanırlar. Nitekim önce ABD’de tıp okulları ve kolejleri tarafından 1945 yılında eyalet ilişkileri üst düzey yetkilisi kurulan Halk Sağlığı Okulları’nda yüksek lisans Joseph Mountin ve asistanı Joseph Dean, savaş sı- düzeyinde HS eğitimi görmüş veteriner hekim rasında askeriyede ve Halk Sağlığı Servisleri’nde halk sağlıkçıların ne gibi görevler yapacağına iliş- (HSS) görev yapan veteriner hekimlerin başarılı kin çalışmalar, bir veteriner hekim olan ve aynı çalışmalarını dikkate alarak savaş sonrası dönem- zamanda yüksek lisans düzeyinde HS eğitimi de veteriner hekimlerin rolünün ne olacağı so- almış olan James Harlan Steele’in başkanlığında rusunun cevabını arar. Bunun sonucunda 1945 ve yine kendisi gibi eğitim almış dört veteriner yılında VHS bölümü, HSS’nin eyalet ilişkileri halk sağlıkçıdan oluşan Amerikan Veteriner Halk bünyesinde kurulur. Bununla birlikte o dönem- Sağlığı Kurulu (AVHSK) tarafından saptanmış lerde organize olan AVHSK, VHS’nı “..hastalık- ve uygulamaya konmuştur. Benzer komite aynı ların önlenmesi, yaşamın korunması ve insanlığın yıllarda Kanada’da da oluşturulmuştur. verimliliği ile refahı adına veteriner tıp bilimin den etkilenen ve onu etkileyen tüm toplumsal olayları Geçmişten bugüne uzanan HS eğitiminde- kapsamaktadır” şeklinde ilk defa tanımlar. Daha ki interdisipliner kombinasyon, bugünün sağlık sonra bu tanım 1948 yılında kurulan Dünya Sağ- sorunlarının çözümü için günümüz dünyasında lık Örgütü’nün (DSÖ), 11-16 Aralık 1950 ta- kabul gören ‘Tek Sağlık’ konseptinin temellerini rihlerinde İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılan oluşturmuştur. ‘Joint WHO/FAO Expert Group on Zoonoses’ toplantısında kabul edilir.8,14,15 DSÖ bünyesinde ABD’de halk sağlığı alanında MPH eğitimi al- VHS departmanının oluşturulması için veteriner mış veteriner halk sağlıkçılarının görevleri13: hekim Prof. Dr. Martin M. Kaplan görevlendirilir ve departman kurulur. 1955 yılında VHS’nın Av- • Gıda güvenliği ve korunması rupa bölümü kurulur.8,15 • Hayvansal gıda kontrolü • Yeni hastalıklardan / zoonozlardan korunma 1999 yılında İtalya‘nın Teramo kentinde dü- zenlenen ‘Future Trends in Veterinary Public ve kontrol Health’ (Veteriner Halk Sağlığı’nın Gelecekteki • İnsan sağlığı programları Trendleri) konulu bir seminerde ve ayrıca DSÖ • Çevre, yaban hayat sağlığı, evcil hayvan tarafından düzenlenen toplantılarda VHS kon- septi “..veteriner tıp biliminin insanın mantıksal, sağlığı, insan ilişkisi fiziksel ve sosyal yapısına olan katkıların tümü” • İmmünizasyon programları olarak tanımlanmıştır.16 • Çevre / ekosistem sağlığı VHS, bütüncül veterinerlik hizmetlerini içe- • Toksikolojik kontaminantlar, yaban ren, insan tıbbı ile iç içe ortak çalışan ve HS için- hayat sağlığı de veteriner biliminin katkılarının farkındalığını ortaya koyabilmek için kullanılan bir kavramdır. • Acil durumlarda ilk yardım (insan ve hayvan) Çünkü VHS faaliyetleri, doğrudan bireye yönelik • Biyolojik ve tarımsal terörizm hizmet götüren diğer HS faaliyetleriyle birlikte • Salgın hastalık araştırmaları çalışmak zorundadır. VHS’nın faaliyet alanı sade- • Sağlığın geliştirilmesi ce veteriner hekimleri kapsamaz, aynı zamanda • Zarar, hasar tespiti ve önlenmesi insan hekimlerini, hemşireleri, mikrobiyologları, • Meslek sağlığı programları hayvan kaynaklı hastalıkların tedavi ve korun- • İlaç etkileşimi ve güvenliği • Araştırma ve hayvan araştırmaları • Ulusal ve global sağlık • Diğer alanlara yönelik görevler hayatsağlık 23
masına katkıda bulunan herkesi içine alır. VHS, mesi adına, insan ve veteriner tıbbının birleştiril- HS’nın analiz ve tasarımını içine alan, hayvanlar- mesi konusunda çalışmalara başlayarak veteriner la ilgili olmayan alanlara da katkıda bulunur.16,17 hekimlerin, insan tıbbı ile ilgilenen diğer mes- lektaşlarıyla ortaklaşa çalışma yolları konusunda Neden Tek Sağlık? öneride bulunmak için on iki kişiden oluşan bir ‘Tek Tıp’, ‘Tek Sağlık’ kavramı yeni değildir. çalışma grubu oluşturarak çalışmalarına başlamış- İlk defa 19. yüzyılda, insan sağlığının hayvan sağ- tır. Aynı şekilde AMA, AVMA ile diyaloğun geliş- lığı ile ilgisini “Ben sadece şunu bilirim ki, veteri- tirilmesi, tıp okulları ile veteriner biliminin ara- ner tıbbı ile insan tıbbı arasında bir ayrım yoktur, sındaki bağın güçlendirilmesi, gözlemleme süre- almamalıdır da zaten, bir alanda elde edilen dene- cinde birlikteliğin desteklenmesi ve tür bariyerleri yim diğer alanın gelişmesini destekleyecektir” şek- arasında teşhis, ilaç ve aşı gelişiminin desteklen- lindeki sözleriyle tüm dünyaya duyuran Alman mesi adına düzenlenen ‘Tek Sağlık Girişimi’ (One hekim ve devlet adamı Prof. Dr. Rudolf L. K. Health Initiative) şeklinde bir önerge ile veteriner Virchow’un ve öğrencisi Kanadalı hekim Willi- birliğinin hazırladığı proje konusunda kendilerini am Osler’in “Veteriner tıbbı ile insan tıbbı birbirini destekleyeceklerini bildirirler. Önerge, Haziran tamamlamaktadır ve bu konsept Tek Tıp Konsepti 2007’de Washington DC’deki toplantıda kabul olarak algılanmalıdır” şeklindeki açıklamalarıy- edilir. ‘Tek Sağlık Konsepti’nin onaylanmasına, la tıp dünyasında yerini almıştır. Daha sonra bu Amerikan Tropikal Tıp ve Hijyen Birliği (Ame- kavramdan uzaklaşılmışsa da, California Üni- rican Society of Tropical Medical and Hygiene), versitesi Veteriner Koleji’nde görev yapan Prof. AVMA, AMA ve 300’den fazla ünlü bilim insanı, Dr. Vet. Hekim Calvin W. Schwabe 1964 yılında hekim, veteriner hekim, nobel ödülüne sahip ki- yayınladığı ‘Veterinary Medicine and Human şiler, hükümet liderleri ve ulusal bilim akademisi Health’ adlı eserinde insan ve veteriner hekimli- üyeleri katılmış ve start verilmiştir.4 ği mesleklerinin önemine değinmiş, aynı eserin 1984 tarihli baskısında ‘One Medicine’ (Tek Tıp) ‘Tek Sağlık Konsepti’in faaliyet alanları4,19-21: terimini kullanarak önerisini somutlaştırmıştır. Schwabe’nin bu çağrısını birçok kuruluş dikkate • Biyomedikal araştırmalar almış ve harekete geçmiştir.4,18 • Biyoterörizm AVMA, 2006 yılı içerisinde HS’nın iyileştiril- • Besin güvenliği ve koruma • Global besin ve su üretim sistemleri TEK SAĞLIK • Enfeksiyöz hastalıklar Sağlıklı Hayvan, Sağlıklı Toplum • Mikrobiyoloji eğitimi • Antimikrobiyal dirençlilik Evcil Hayvan Sağlığı • İklim değişikliğinin etkileri • Halk sağlığı (Ulusal/uluslararası) İnsan Yaban Hayatı • Çevre sağlığı ve çevrenin korunması Sağlığı ve Ekosistem • Bulaşıcı hastalıkların ekolojisi Sağlığı • Veteriner ve profesyonel çevre sağlığı ve orga- Veterinerlik Biliminde İnterdisipliner Araştırmalar nizasyonları • Yaban hayatın korunması ve desteklenmesi • Karşılaştırmalı tıp • Koruyucu hekimlik DSÖ eski başkanlarından Gro Brundtland küreselleşme ile ortaya çıkan sağlık sorunlarına dikkat çekebilmek için “Küreselleşmeyle birlik- te, tüm insanlığı, tek bir mikrobiyal denizin suları sardı” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Doğal 24 hayatsağlık
çevre üzerinde, son zamanlarda küresel iklim de- nı geliştirdiğini ve yoksul ülkelerin kişi başı gelir ğişiklikleriyle örneklerini gördüğümüz, şimdiye ve sağlık konusundaki durumlarını gelişmiş ül- dek görülmemiş insan etkisi, küreselleşmenin kelerin değerlerine yaklaştırdığını iddia etseler sağlıkla ilişkili önemli bir boyutunu oluşturur. de bu modeli benimseyen ülkelerde ekonominin Küresel piyasaların işleyişinden doğan çevresel ve sağlığın durumu çoğu kez hayal kırıklığı ya- tehlikelerin, sağlığın sosyal belirleyicileri üzerin- ratmıştır. II. Dünya Savaşı ile birlikte genel ola- de önemli ve karmaşık etkileri söz konusudur. rak küreselleşme ve özel olarak serbest ticaret, Son çeyrek yüzyıl boyunca, beş ana etkenin eko- ülkeler arasında olduğu kadar yerel ekonomileri nomik eğilimleri etkilediği söylenebilir: de belirgin olarak etkilemiştir. Birçok durumda 1. Soğuk savaşın sona ermesi, küreselleşme, pazarlanabilir kaynaklar ve eko- 2. Demokratik kurumların yaygınlaşması, lojik hizmetler açısından toplam talebi arttırır- 3. Güdümlü ekonomilere piyasa reformlarının ken, eş zamanlı olarak küresel mal zincirlerinde egemen aktörlerin ve yerel elitlerin bütün böl- getirilmesi, gesel ekonomide kayıp ve kazançlar üzerindeki 4. Doğum oranlarında düşme, paralelinde iş gü- kontrolünü kolaylaştıran politika ve kurumları güçlendirmiştir.22 Bu durum ekosistem sağlığını cünün büyümesi, yerelden globale doğru olumsuz yönde etkileye- 5. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşma- rek, küresel ısınmayı tetikleyerek, beraberinde iklim değişikliğini getirmesi, bunun sonucunda sı ve biyomedikal devrim. ekosistem sağlığının bozulması, insan ve hayvan Son çeyrek yüzyıl aynı zamanda yerel libe- sağlığını doğrudan etkilemesine bağlı olarak her ralleşme, özelleştirme, ticari ve finansal libe- iki canlı topluluğunda ciddi sağlık sorunları orta- ralleşmenin altını çizen bir ekonomik modelin ya çıkarmıştır. Bunun sonucunda sürdürülebilir yaygınlaşmasına tanıklık etmiştir. Bu modelin taraftarları bu önlemlerin rant peşinde koşmayı azalttığını, rekabeti arttırdığını, ihracat fırsatları- • Yeni bulaşıcı hastalıklarda değişim, • Gıda Koruma, • Arazi Kullanımı, Tek Sağlık • Biyoterörizm, • Gıda Güvenliği, • Boş, çorak alanların yönetimi, bileşenlerinden, • Teşhise yönelik izleme çalışmaları, • Gıda ve Sağlık • Çevre Kalitesi, hayvan sağlığı ve • Zoonozlar • Ekosistem Sağlığı, ekosistem sağlığının • İnsan Hayvan İlişkisi, Ekosistem halk sağlığı ve dünya • Karşılaştırmalı Tıp Programı • Toplum Hekimliği, gıda üretim sistemleri Besin (Gıda) • Koruyucu Hekimlik, arasındaki ilişki, Halk Sağlığı Üretim Sistemleri • Yaban Hayat Yönetimi ve kesiştikleri noktalar ve çıkması muhtemel Hayvan Sağlığı Hastalıklar, sorunlar. • Biyoçeşitlilik, • Kronik Hastalıklar, • Tarımsal Terörizm, • Beslenme, • Obezite, • Çevre Sağlığı, • Karşılaştırmalı Birleşik Toksikoloji, • Su Kalitesi, • Yeni Hastalık Faktörleri, • Yenilenebilir Gıda-Hayvan • Sağlıklı Gıda Geliştirilmesi, • Gıda Hekimliği, Üretim Teknikleri • Sürdürülebilir Gıda - Hayvan Üretim Tekn. • Doğanın Korunması, • Hayvansal Gıda Kirleticileri, GMOs, • Gıda Biyomühendisliği, • Antimikrobiyal direnç, • Küresel Gıda Üretim Teknikleri, • Hayvan Refahı ve Huzuru hayatsağlık 25
bir yaşam tehlikeye girmiştir. Bu bağlamda, insan paylaşımıdır. İdeal bir HS güvenliğine ulaşmak, ve veteriner hekimliği mesleklerinin HS alanında ancak insan ve hayvan arasındaki ilişki üzerine ortak işbirliği ve ‘Tek Sağlık’ kavramı önem ka- güçlü bir bağlantı kurmayı gerektirir. Bunun için zanmaktadır. yaban hayat ve evcil hayvanlar, insan ve çevre sağlığı için sarf etmemiz gereken çabanın ‘Tek Nüfus hareketleriyle 2005-2030 yılları ara- Sağlık’ temelinde olması gerekmektedir. HS ka- sında dünyanın kent nüfusunun iki milyardan litesini yükseltebilmek için bir zincirin halkaları daha fazla artacağı tahmin edilmekte, 2000 yı- şeklinde birbirine bağlanmış hayvan, insan ve lında dünya nüfusunun % 47’si kentlerde ya- ekosistem ilişkisine yönelik hastalık araştırması, şarken, bu oranın gelecekte % 60’a yükseleceği koruması ve kontrolü ağını oluşturan ‘Tek Sağ- tahmin edilmektedir.22 Hâlihazırda dünya nüfus lık Konsepti’, sağlıklı hayvan ve insan topluluğu artışında gelişmekte olan ülkelerin payının % açısından gittikçe önemi artan bir farkındalıktır. 90 olduğu bildirilmektedir. Artan dünya nüfusu Unutmayalım ki evreni ve hayvan sağlığını koru- başta beslenme olmak üzere birçok sorunu bera- maya çalışmak suretiyle insan sağlığını, insan sağ- berinde getirmektedir. 2006 yılında 6 milyarlık lığını korumaya çalışmakla tüm evreni ve hayvan dünya nüfusunu beslenmesi için ihtiyaç duyulan sağlığını korumuş olacağız. hayvansal proteinin üretilmesi için 21 milyarı aşkın hayvan yetiştirilirken, 2020 yılında mev- Kaynakça cut üretimin % 50 artacağı tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletler’e göre endüstrileşmiş ülkeler 1. Bertan M, Güler Ç (ed). Halk Sağlığı Temel Bilgi- tarafından önemsenmeyen nüfus artışının he- ler. Ankara: Güneş Kitabevi, 1997. men hemen tamamı kentsel yapıyı hazırlamak için yeterli kaynağı olmayan ülkelerde meydana 2. 2. Dinçer F. Veteriner Hekimlik ve Halk Sağlığı gelmektedir. Tehlikeli endüstrilerin her geçen (Dünyada ve Türkiye’de). Gıda Bilimi ve Tekno- gün artması, bunun sonucunda adeta endüstriyel lojisi Dergisi 1980; C.3, S.1-2. ‘kirlilik cennetlerinin’ oluşması, bu endüstrilerin düşük gelirli ülkelere, özellikle de ihracat işleme 3. Özgür A. Veteriner Hekim Terimi Üzerine Tarih- bölgelerine kanalize edilmesi, düşük gelirli ül- sel Bir Araştırma. A.Ü. Veteriner Fakültesi Dergisi keleri tehlikeli endüstrilerin atıklarının yok edil- 1997; (44): 1-8. mesi açından daha cazip hale getirmiştir. Fakat bu durum, söz konusu ülkelerin yüksek çevre ve 4. Temizyürek A. Veteriner Hekimler ve Beşeri He- sağlık maliyetiyle karşı karşıya kalmalarına neden kimler Tek Sağlık Konseptine Geri Dönüyor. Ve- olmaktadır. Tarihsel olarak, daha zengin toplu- teriner Hekimler Derneği Dergisi 2007; 78(4): lukların talepleri artarken, yoksulların ekosistem 16-23. hizmetlerine erişimlerinde ise ters orantı söz ko- nusudur. Özellikle, ihracat gelirlerini arttırma yö- 5. Dirican R, Bilgel N (ed.). Halk Sağlığı (Toplum nündeki baskılar karşısında, hükümetleri ihracatı Hekimliği). II. Baskı. Bursa: U.Ü. Basımevi, 1993. arttırma uğruna sosyal ve çevresel sonuçlarının ne olduğunu bilmeden ve önem vermeden en- 6. Schuman LM. The First National Institute on Ve- düstriyel tarıma destek vermeleri, ekosistem sağ- terinary Public Health Practice. Am J Public He- lığını bozacak şekilde çevresel hasarı arttırmakta alth 1959; 49(2): 213-24. ve güdülemektedir.22 7. Akgün D. Kâr için değil toplum için tıp: Sosyal tıp İnsan sağlığı ve refahında yaşanan artışa rağ- deneyleri. Bilim ve Gelecek 2008; (56). www.bi- men küresel anlamda sağlık sorunları ciddi bo- limvegelecek.com.tr/?goster=513. yutlara ulaşarak dünya sağlığı güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir. Küresel anlamda dünya sağ- 8. Temizyürek A (çev). Veteriner Halk Sağlığı Kitap- lığı güvenliği, ülkeler arasında bir sorumluluk lığı (A Bookshelf on Veterinary Public Health). www.izmir-vho.org. 9. Steele JH. Veterinary public health: past success, new opportunities. Prev Vet Med 2008; 86: 224- 43. 10. Steele JH. History of veterinary public health in the United States of America. Rev sci tech Off int 26 hayatsağlık
Epiz 1991; 10: 951-83. makaleler/21YYdaVHS.pdf. 11. Rosenstock L, Helsing K, Rimer BK. Public He- 17. Report of a WHO Study Group. Future Trends in alth Education in the United States: Then and Veterinary Public Health. Geneva: WHO Techni- Now. Public Health Reviews 2011; 33; 39-65. cal Report Series 907, 2002. 12. Worton H. Veterinary Public Health. Can J Comp 18. Schwabe CW. Veterinary Medicine and Human Med Vet Sci 1952; 16(11): 394-8. Health. Third Edition. Baltimore: Williams &Wil- kins, 1984. 13. Pappaioanou M. Roles and Educational Opportu- nities for Veterinarians Working in Public Health. 19. Serpen A, Temizyürek A. Dünyadaki Son Geliş- USPHS Scientific and Training Symposium, June meler Işığında Tek Tıp Tek Sağlık Konsepti. www. 10, 2008. abveteriner.org/dosyalar/TekTIP.pdf. 14. WHO. Joint WHO/FAO Expert Group on Zoo- 20. One Health: A New Professinal Imperative. One noses, Report on the First Session, 11-16 Decem- Health Initiative Task Force: Final Report, July ber 1950. Geneva: WHO Technical Report Series 15, 2008. No:40, 1950. 21. Kahn LH. One Health: A Concept for the 21 15. Temizyürek A (çev). Veteriner Halk Sağlığı (En- Century. USDA’s 85th Agricultural Outlook Fo- cyclopedia of Public Health Information about rum, February 27, 2009. www.usda.gov/oce/fo- Veterinary Public Health). www.izmir-vho.org. rum/2009_Speeches/Presentations/Kahn.pdf. 16. Serpen A. Veteriner halk sağlığının 21. yy’daki 22. Labonté R, Schrecker T, Packer C, Runnels V faaliyet alanları ve gelecekte ilgilendirebi- (ed). Küreselleşme ve Sağlık. (Çev. Kayı İ, Yasin lecek yeni akımlar. www. izmir-vho.org/ Y) İstanbul: İnsev Yayınları, 2011. hayatsağlık 27
İnsan Sağlığı ve Bitkiler Ayşegül Güvenç Giriş ağıza daha sonra ise yazılı kaynaklar aracılığıyla Dünya Sağlık Örgütü sağlığı: “tam bir fi- günümüze kadar gelmiştir. M.Ö. 3000 yıllarında ziksel, akli ve toplumsal esenlik durumudur; sa- yazıldığı tahmin edilen, Sümer ve Asur tabletleri dece hastalığın ve maluliyetin yok olması değildir” ilk yazılı kayıtlardandır. Ninova kitaplığında sak- şeklinde tanımlamaktadır. İnsan için en değerli lanmış olan 300 000 kadar tabletten bir bölümü kavram olan sağlığın sürdürülebilmesi ve/veya tedavi, ilaçlar ve droglar ile ilgilidir. Bu kayıtlara yeniden kazanılabilmesi için birçok araştırma göre, ilaçların önemli bir bölümü bitkisel droglar yapılmakta ve sonuçları toplumla paylaşılmakta- ile hazırlanmaktadır. İlaç şekli olarak dekoksiyon, dır. Bu araştırmalar yapılırken temel iki ilaç kay- maserasyon, lapa, merhem, süppozituvar ve şu- nağından birisi olan tıbbi bitkiler, en eski ve son rup gibi şekillere rastlanmaktadır. Sıvağ olarak zamanlarda üzerinde en çok durulanıdır. bira, şarap ve tereyağı gibi maddelerin kullanıl- dığı kayıtlıdır. Bugünkü bilgilerimize göre, Me- Botanikçiler arasında genel bir fikir birliği zopotamya uygarlığı döneminde bilinen bitkisel olmamasına rağmen, dünyada yaklaşık 300 000- drogların miktarı 250 civarındaydı. 320 000 bitki türünün yaşadığı tahmin edilmek- tedir. İlaç olarak geliştirilen kimyasal biyoaktif bi- Son yıllarda ilaç geliştirme çalışmaları içe- leşiklerin önemli bir kaynağı, dünyada çok sayıda risinde lokal ve geleneksel bilgiler büyük önem bulunan bu bitki türleridir. Bu ilaçların birçoğu, kazanmaya başlamıştır. Bu geleneksel bilgiler, bitki türlerinden tarihsel ve geleneksel kullanım- biyolojik aktif bileşiklere ulaşmak için bilim in- larına bağlı olarak elde edilmektedir.1 sanlarına yol göstermektedir. Sağlık alanında kullanılan birçok ilaç, yerel kültürlerin bitkileri Binlerce yıl önce insanlar, tabiatı tanımaya kullanımının bilimsel olarak açıklanması sonu- başladıktan sonra bitkileri de tanımışlar ve on- cu, günümüzde daha yaygın olarak kullanılır hale ları gıda olarak tüketmenin yanında tedavi edici gelmiştir.2-4 Çin (Geleneksel Çin Tıbbı), Hint olarak da değerlendirmeye başlamışlardır. Bu bil- (Ayurveda) ve Japon (Kampo) geleneksel tıbbı giler halkın geleneksel bilgi birikimi olarak günü- hakkında yazılı pek çok kaynak mevcuttur.5-8 Ge- müze kadar ulaşmıştır. Geleneksel bilgiler yazılı leneksel kullanım yanında gelişen teknoloji ve kaynaklardan daha eskidir ve bu bilgiler ağızdan 28 hayatsağlık
yoğun olarak gerçekleştirilen bilimsel çalışmalar, Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Kanser Catharanthus roseus L. bitkilerin kimyasal yapılarına ilişkin birçok bilin- Enstitüsü’nün (ABD-UKE) az sayıda bitki ör- meyeni açıklığa kavuşturmuş ve bu kimyasalların neği ile 1956 yılında başlattığı tarama çalışma- biyolojik etkilerinin varlığını doğrulamıştır. ları giderek artmış ve 1974 yılında 78 882 bitki ekstresi; 2000’li yılların başlarında ise 35 000 Farmasötik alanda ve tıp dünyasında birçok bitki türünden hazırlanan 114 000 ekstre, AUKE bitkisel ilaç ve bitki türevi ilaç dünyanın çeşitli tarafından farelerde çeşitli tümör tiplerine karşı bölgelerinde yaşayan insanlar tarafından halen denenmiştir. 1962’de in vitro tarama yöntemleri kullanılmaktadır. Günümüzdeki kullanım şekli geliştirilmiş ve ilk defa 9 KB sisteminde çalışılmış bazı bitkiler için paralellik gösterse de bazıla- daha sonra iki lösemi hücresinde P388 ve L1210 rı için farklı kullanım şekillerinden söz etmek çalışılmıştır. Bu tarama çalışmaları sırasında mümkündür. Aynı zamanda etkisi rastlantısal Taxus brevifolia Nuttall’dan elde edilen taxol ve olarak belirlenmiş ve günümüzde yaygın kulla- Camptotheca acuminata Decne.’dan elde edilen nılan bitki kökenli ilaç etkin maddeleri de vardır. camptothecin iki önemli keşif olarak ilaç sanayi- Örneğin, Söğüt ağacı kabuklarının (Salicis cor- ne girmiştir.1,4,10 tex) ağrı kesici olarak çok uzun yıllardır kullanıl- dığı kayıtlıdır. Ana bileşeni olan salisin, aspirinin Daha sonraki tarama çalışmalarında tümör geliştirilmesindeki lider (öncü) moleküldür. İlaç sistemleri arttırılmış ve daha çok bitki ekstresi endüstrisi için ilgi çekici ve zengin bir kaynak olan sistematik olarak taranmıştır. 1970 ve 1990’ların bitkilerin biyolojik etkilerinin belirlenebilmesi sunduğu teknolojik avantajlar, çok kısa zamanda, için biyoaktivite taramaları önemlidir. Bu tarama çok sayıda bitkinin çalışılmasına olanak sağlamış- çalışmaları, geleneksel kullanıma bağlı olarak ya- tır. Illicium anisatum L.’dan üretilen yarı-sentetik pılabileceği gibi (ki bu tip bitki seçimi zaman ve Tamiflu’nun etkin maddesi anti-viral etkili osel- ekonomik açıdan kazanç sağlar) rastlantısal ola- tamivir, bu çalışmaların önemli sonuçlarından- rak da seçilen bitkilerle de gerçekleştirilebilir Bu dır.1,12,13 tarama çalışmaları sonucunda, Madagaskar’da şeker hastalığı tedavisinde kullanılan, Catharant- hus roseus L. bitkisinin toprak üstü kısımlarından izole edilen vinkristin ve vinblastin isimli alkalo- itler günümüzde kanser kemoterapisinde kulla- nılmaktadır.1,3,9-11 Önemli keşifler Özellikle son 50 yıldır, bitkilerden elde edi- len biyoaktif moleküllerin keşfinde çok büyük artış olduğunu görmek mümkündür. Bitkiler üzerinde yoğunlaşan çalışmalar ilaç elde edilme- sinde yararlanılabilecek sınırsız biyoaktif kimya- sal bileşiğin varlığını göstermiştir. Bitki tarama ve lider molekül tanımlama ça- lışmaları, analitik çalışmaların, kimyasal veri bankalarının ve çok sayıda enformatik moleküler tasarım çalışmalarının gelişmesine paralel olarak hız kazanmıştır. Günümüzdeki teknolojik geliş- meler, doğal kaynaklı ürün elde etme çalışmala- rının sadece geleneksel kullanıma bağlı kalmayıp çok sayıdaki bitki tarama çalışmalarıyla destek- lenmektedir.1 hayatsağlık 29
İn vitro çalışmaların önemi Tarama çalışmalarında ilk materyal, meta- Optimum aktivite, kabul edilebilir terapö- nol veya etanol ile hazırlanan kuru ekstrelerdir. tik indeks ve daha az yan etkiye sahip yeni ilaç Bu ekstreler yüzlerce kimyasal bileşik taşıyan adaylarının keşfedilmesinde tıbbi bitkilerin akti- kompleks kimyasal karışımlardır. İn vitro tarama vitelerinin sistematik olarak taranması önemli bir çalışmalarıyla düşük konsantrasyondaki madde- konudur. Bitki ekstrelerinin biyoaktivitelerinin leri bile kısa sürede çalışmak ve çeşitli kimyasal taranmasında in vivo ve in vitro tarama yöntem- yöntemler kullanarak aktif bileşiklere ulaşmak leri kullanılmaktadır.11 İn vitro biyolojik aktivite mümkün olmaktadır.1 yöntemleri son yıllarda, hayvan kullanımının etik ve ticari problemleri nedeniyle, büyük önem ka- Bitki kaynaklarının korunması zanmıştır. Bu yöntemler, özellikle tıbbi bitki eks- Bitkiler, yeni ilaç adaylarının bulunmasında trelerinin ve etkin maddelerinin biyolojik aktivite içerdikleri olağanüstü farklı kimyasal gruplara tarama çalışmalarında, hayvan kullanımı gerek- sahip olmalarına rağmen, bitki türlerinin yaklaşık tirmediği için ilk tercih aşamasını oluşturmakta 1/8’inin soyunun tükenme tehlikesiyle karşı kar- ve in vivo deneylerin yerini almaktadır.14 Ayrıca, şıya olduğunu unutmamak gerekir.11 Bunun çar- yüksek kapasiteli, düşük maliyetli ve hızlı sonuç pıcı örneği ‘kemo-ağaç’ olarak da bilinen Taxus verebilme özellikleri nedeniyle genellikle biyoak- brevifolia’dır. 11 Kasım 2011 tarihli Hürriyet Ga- tivite çalışmalarının ilk basamağını oluşturmak- zetesi haberine göre, Dünya Doğa ve Doğal Kay- tadır. Bu sistemler in vivo deney modellerinde nakları Koruma Birliği (IUCN), kabuğundan alı- denenebilecek bitki ekstrelerinin ve hedef mo- nan özü ile ‘Taxol’ adlı kemoterapi ilacı üretilen leküllerin seçiminde önemli rol oynamaktadır.11 porsuk ağacının aşırı kesim nedeniyle neredeyse yok olmak üzere olduğunu bildirmiştir. Anavata- Illicium anisatum L. nı Himalayalar olan ağacın ticaretinin sıkı dene- 30 hayatsağlık tim altına alınması istendiği, haberin önemli ay- rıntısıdır. Bitki koruma konusuna dikkat çekmesi açısından önemli bir haberdir, ancak zaten çok az etkin madde (% 0,01) içeren ağaç kabukları, etkin madde eldesi için kullanılmamaktadır. Son yıllarda tercih edilen yol, in vitro hücre kültürü tekniği ile kimyasal bileşiğin elde edilmesidir.15-17 Ayrıca bitkinin anavatanı Himalayalar değil Ku- zey Amerika’dır. Bu örnekte de görüldüğü gibi, dünyanın or- tak mirası olan bitkiler üzerinde yoğunlaşan ‘tıb- bi amaçlı kullanım’ doğadan karşılanamayacak kadar fazladır. Bu nedenle ilaç olarak kullanılacak veya ilaç etkin maddesi elde edilecek tıbbi bitki- lerin kültürden elde edilmesi ile hem doğa tahri- bi önlenmiş, hem de elde edilecek drogun kalite
güvenliği sağlanmış olacaktır.18 Aynı zamanda, Yasal düzenlemeler bitkiler üzerinde yapılan çalışmalar, biyolojik Ülkemiz florasının ilaç endüstrisinde değer- kaynakların korunması kapsamındadır. Biyoçe- lendirilme olanağı bulması hem bilim insanları şitliliğin korunmasını, biyoçeşitliliği oluşturan hem de ilaç sanayi açısından önemlidir. Ancak kaynakların sürdürülebilir kullanımını, genetik ülkemizde henüz standardize edilmiş tıbbi bitki kaynaklardan elde edilen faydaların eşit ve adil sağlayan herhangi bir kuruluş bulunmamakta- paylaşımını, ilgili teknolojilerin kullanımı ve ge- dır. Sağlık Bakanlığı tarafından tıbbi bitkilerin rekli fonların sağlanmasını amaçlayan Uluslara- ruhsatlandırılması ve denetlenmesi konularında rası anlaşmalardan birisi ‘Rio Anlaşması’dır. Aynı son yıllarda artan düzenlemelerle, ülkemizde tıb- zamanda, yerel halk ve yöresel bilgilerin korun- bi bitki tüketiminin insan sağlığı açısından çok ması ve çalışmalar sonucunda elde edilecek po- önemli olduğu resmi olarak da kabullenilmekte tansiyel faydaların paylaşılması bu anlaşmanın ve sahiplenilmektedir. temel konularındandır.4 Ülkemizde halen tıbbi bitkiler aktar ve benze- ri faaliyet yürüten kişiler tarafından sağlanmakta- Türkiye’nin sunduğu olanaklar dır. Bu durumu denetim altına almak için T.C. Anadolu toprakları, birçok bitki türünün ilk Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, 1985 yılında, defa kültüre alındığı zengin bitki çeşitliliğine 5777 sayılı bir genelge hazırlamıştır. Bu genelge sahip olan bir coğrafya olması açısından önem- ile drog satışı ile uğraşan aktarlara bir düzenleme lidir. P.H. Davis’in editörlüğünde 1965-1985 getirilmesi amaçlanmıştır. Genelge kapsamında yılları arasında 9 cilt olarak hazırlanan ve yine bitkisel ilaç satan aktar, baharatçı gibi dükkânla- Davis, Mill ve Tan tarafından 1988 yılında I. ek rın denetlenmesi öngörülmüştür. Genelgede ay- cilt ve Türk botanikçiler tarafından 2000 yılında rıca, bu gibi yerlerde satılması mahzurlu ve teh- yayımlanan II. ek cildi ile birlikte 11 cilte ulaşan likeli olan maddeler ve droglar da belirtilmiştir. ‘Türkiye ve Doğu Ege Adaları Florası’na (Flora of T.C. Sağlık Bakanlığı’nca hazırlanan ve Res- Turkey and The East Aegean Islands) göre, Tür- mi Gazete’de 06.10.2010 tarih ve 27721 sayı ile kiye 174 familyaya ait 1251 cins ve 12 000’den yayınlanarak yürürlüğe giren “Geleneksel bitki- fazla tür ve türaltı taksonu (alt tür ve varyete) ile sel tıbbi ürünler yönetmeliği”, ülkemizde bitkisel oldukça zengin bir floraya sahiptir.19-21 Bu takson- tıbbi ürünleri kullanacak kişilerin sağlığı ve gü- ların 234’ü yabancı kaynaklı ve kültür bitkisidir. venliği düşünülerek, bu tip ürünlerin ruhsatlan- Geriye kalan diğer türler ise yurdumuzda doğal dırılması, etkinlik, güvenlilik ve kalitesi ile ilgili yayılış gösteren bitkilerdir.22,23 Ayrıca yapılan uyulması gerekli olan usul ve esasların belirlen- çalışmalarla ülkemiz florasına yeni taksonlar ila- mesini amaçlamıştır. Bu yönetmelik yürürlüğe ve edilmekte ve bu sayı günden güne artmakta- girdikten sonra, bitkisel ilaç kapsamında değer- dır.24,25 lendirilen preparatların, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayınlanmamış bir çalışmaya göre, ülkemizde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından sadece eczacılık fakülteleri tarafından tıbbi bitki- ruhsatlandırılması mümkün olmuştur. Artık ül- ler üzerinde yaklaşık 2500 çalışma yapılmıştır. Bu kemiz piyasasında Sağlık Bakanlığı tarafından çalışmaları şu başlıklar altında toplamak müm- ruhsatlandırılmış bitkisel preparatlara ulaşmak kündür: mümkün olacaktır. 1. Yapı aydınlatmaya yönelik fitokimyasal çalış- Tıbbi bitkisel ürünlerin eczanelerde eczacı- malar, lar tarafından satılması için; 24.12.1953 tarihli 2. Sabit yağ ve uçucu yağ analizleri, ve 6197 sayılı ‘Eczacılar ve eczaneler hakkındaki 3. Biyolojik aktivite tarama çalışmaları (ekstre- kanun’un değiştirilmesi için verilen “Eczacılar ve ler ve aktif bileşikler), eczaneler hakkında kanun ile uyuşturucu mad- 4. Etnobotanik çalışmalar, delerin murakabesi hakkında kanunda değişiklik 5. Bitki yapısını tanımlamak üzere morfolojik ve yapılmasına dair kanun teklifi” 17 Mayıs 2012 anatomik çalışmalar hayatsağlık 31
günü Bakanlar Kurulu’nda görüşülerek yürürlü- üzere farmasötik bir dozaj formuna getirilmişse, ğe girmiştir. Böylece 6 Haziran 1993 tarihli Ba- bu tip bir ürünün Sağlık Bakanlığı tarafından kanlar Kurulunun, 21724 sayı ve 10 Ekim 1993 ruhsatlandırılması gerekliliği, 27721 sayılı yönet- tarihli resmi gazetete yayınlanan kararı ile kabul melik ile bir kez daha gündeme gelmiştir. edilmiş olan Avrupa Farmakopesi’nde yer alan homeopatik ürünler de (6197 sayılı Kanunun 28 Ancak ülkemizde halen farmasötik kalitede inci maddesinde yapılan değişikliğe göre) ecza- Avrupa Farmakopesi standartlarına uygun drog nelerde satılabilecektir. Avrupa Farmakopesi’nin ve bitkisel toz, ekstre, tentür ve uçucu yağ sağla- amacı, toplum sağlığını iyileştirmek için ilaç ka- yacak ve bu tip ürünlere farmasötik kalitede ol- litesi ile ilgili konularda, sağlık meslek mensup- duğunu belirtir bir sertifika verecek kurum veya larının ve ilgili diğer kişilerin uygulayacağı ortak kuruluşun olmaması önemli bir açıktır. standartları belirlemek, yani ilaç tüketicisini ko- rumaktır. Avrupa Farmakopesi’nin 7. baskısında Kaynakça 141 bitkisel drog, 18 hücresiz drog, 31 uçucu yağ ve 45 toz, tentür ve ekstre olmak üzere 235 bitki- 1. Miller JS. The discovery of medicines from plants: sel drog monografı yer almaktadır.26 a current biologycal perspective. Economic Bo- tany 2011; 65: 396-407. Sonuç Bir maddeyi ilaç olarak değerlendirebilmek 2. Prance GT. Ethnobotany and the search for new için o maddenin uygun dozunun belirlenmesi ve drugs. Ciba Foundation Symposium 185. Chic- uygun farmasötik formülasyonun hazırlanması hester: John Willey, 1994. gerekir. Aynı şart tıbbi bitkiler için de geçerlidir. Bu nedenle, bitkiler üzerinde yapılan çalışmalar- 3. Heinrich M, Barnes J, Gibbons S, Williamson EM. da tek bir etkin maddeye ulaşılması amaçlanmak- Fundementals of Pharmacognosy and Phytothe- tadır. Bu, moleküler formülün belirlenmesi ve vü- rapy. Edinburgh: Churchill Livingstone, 2004. cuda verilecek dozun ayarlanabilmesi açısından önemlidir (morfin, taksol, vinkristin örneğinde 4. Heinrich M, Bremner P. Ethnobotany and eth- olduğu gibi). Ancak, bitki yapısında biyolojik nopharmacy - their role for anti-cancer drug deve- etkiden sorumlu olan tek bir molekül yanında lopment. Curr Drug Targets 2006; 7: 239-45. biyolojik etkinin ortaya çıkması ve desteklenme- sinde önemli etki gösteren çeşitli kimyasal mad- 5. Steiner RP (ed). Folk medicine: The art and the de ve madde grupları da vardır. Yüzlerce farklı science. Washington DC: American Chemical So- kimyasal madde taşıyan bitki ekstrelerinin, etki ciety, 1986. göstermesinde genellikle bu etkin madde grup- larının birbirleriyle etkileşmeleri önemlidir. Bit- 6. Saraç E. Ayurveda, Sağlıklı ve Uzun Yaşamanın kisel bir ekstreyi ilaç olarak adlandırabilmemiz Sırları, 14. Baskı. İstanbul: Doğan Kitap, 2004. için, hazırlanmış olan ürünün, etkili, güvenli, stabilitesi yüksek ve kullanımı kolay ilaç formü- 7. Tosun A. Kampo Tıbbı. Fitomed Türkiye 2009; lasyonları şeklinde hastaya sunulması önemlidir. (12): 40-4. Bunun için, bitkisel preparatlarda da standardi- zasyon temel koşuldur. 8. Güvenç A, Olgun A. Geleneksel Japon tıp sistemi Türkiye tıbbi bitkilerin yetiştiriciliği, ilaç sa- olan kampo’nun modern Japon tıbbındaki yeri ve nayi ve Sağlık Bakanlığı işbirliği ile standardize Türkiye için dersler. HayatSağlık 2011; (4), 38-47. edilmiş ham drog, standardize ekstre, saflaştırıl- mış etkin ve yardımcı madde üretiminde dünya- 9. Bruneton J. Pharmacognosy, Phytochemistry, da söz sahibi olabilecek bir ülkedir. Bu kapsam- Medicinal Plants. 2nd edition. Paris: Intercept Ltd, da, bitkisel bir ürün, insan sağlığında kullanılmak 1999. 10. Mills S, Bone K. Principles and practice of phy- totherapy: Modern herbal medicine. Edinburgh: Churchill Livingstone, 2005. 11. Erdoğan-Orhan İ. Tıbbi bitkilerde in vitro biyo- lojik aktivite tarama teknikleri. 19. Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı (BİHAT 2010). Mer- sin 27-30 Ekim 2010. Bildiri kitabı. (Ed. Kökdil G). Mersin Üniversitesi Yayınları No: 28, Eczacı- lık Fakültesi Yayınları No: 1, 2011: 143-50. 32 hayatsağlık
12. Wang GW, Hu WT, Huang BK, Qin, LP. Illicium 19. Davis PH. Flora of Turkey and The East Aegean verum: a review on its botany, traditional use, che- Islands, Vol. 1-9. Edinburgh: Edinburgh Univer- mistry and pharmacology. Journal of Ethnophar- sity Press, 1965-1985. macology 2011; 136: 10-20. 20. Davis PH, Mill RR, Tan K. Flora of Turkey and 13. Ghosh S, Chisti Y, Banerjee UC. Production of shi- The East Aegean Islands, Vol. 10. Edinburgh: kimic acid. Biotechnol Adv 2012. Doi:10.1016/j. Edinburgh University Press, 1988. biotechadv.2012.03.001. 21. Güner A, Özhatay N, Ekim T, Başer KHC. Flora 14. Houghton, PJ, Hylands PJ, Mensah AY et all. Invit- of Turkey and The East Aegean Islands, Volume ro tests and ethnopharmacological investigations: 11. Edinburgh: Edinburgh University Press, 2000. Wound healing as an example. J Ethnopharmcol 2005; 100: 100-7. 22. Ekim T, Koyuncu M, Erik S, İlarslan R. Türkiye’nin Tehlike Altındaki Nadir ve Endemik Bitkileri. An- 15. Erdemoğlu N, Şener B. Taksol kaynakları. FABAD kara: Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Yayınla- J Pharm Sci 2000; 25, 67-74. rı, 1989. 16. Fornalé S, Esposti DD, Navia-Osorio A, Cusido 23. Erik S, Tarıkahya B. Türkiye Florası Üzerine. Ke- RM, Palazon J, Pinol MT, Bagni N. Taxol trans- bikeç 2004; 17: 139-63. port in Taxus baccata cell suspension cultures. Plant Physiology and Biochemistry 2002; 40: 81- 24. Özhatay NF, Kültür Ş, Aslan S. Check-list of addi- 8. tional taxa to the supplement flora of Turkey IV. Turk J Bot 2009; 33: 191-226. 17. Naill MC, Kolewe ME, Roberts SC. Paclitaxel uptake and transport in Taxus cell suspension cul- 25. Özhatay NF, Kültür Ş, Gürdal MB. Check-list of tures. Biochemical Engineering Journal 2012; 63: additional taxa to the supplement flora of Turkey 50-6. V. Turk J Bot 2011; 35: 589-624. 18. Güvenç A. Türkiye’de kültürü yapılan tıbbi bit- 26. European Pharmacopoeia 2011. 7th Edition. Publ- kilerin bitkisel drog olarak değerlendirilmesi. 19. lished in accordance with the convention on the Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı (BİHAT elaboration of a European Pharmacopoeia (Euro- 2010). Mersin 27-30 Ekim 2010. Bildiri kitabı. pean Treaty series No. 50). Edqm European Dire- (Ed. Kökdil G). Mersin Üniversitesi Yayınları No: torate fort he Quality of Medicines & HealthCare. 28, Eczacılık Fakültesi Yayınları No: 1, 2011:.151- Council of Europe, Strasbourg. 79. hayatsağlık 33
İnsan Hakları Çerçevesinde Gıda Hakkı Arzu Beşiri Gıda, insan bedeninin hayatiyetini sürdüre- değiştirilmesi veya ona doğasında bulunmayan bilmesi için doğal yollarla alınması, tüke- bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla tilmesi zorunlu olan, vücut yapısına ve sindirime elde edilen canlı organizmanın ne kadar sağlıklı müsait her türlü yiyecek olarak tanımlanabilir. olduğu sorusuna verilen cevabın ikna edici olma- Gıdayı ilaçtan yahut özel durumlarda kullanılan masıdır. Sağlıklı beslenmenin sadece fiziki değil konsantre mamullerden ayıran temel özellik, aynı zamanda hukuki yönü olduğunu hesaba kat- onun doğumdan ölüme kadar tüketilme zorun- tığımızda GDO’lu gıdalar konusunun önemi bir luluğudur. kat daha artmaktadır. Zira beslenme hilafsız bir ‘hak’tır. İnsan hayatındaki yerini düşündüğümüzde, insanın hayat kalitesiyle tükettiği gıdalar arasında Beslenme hakkı, herkesin, yeterli, güvenli, pozitif korelasyon olduğunu görürüz. Taze, te- sağlıklı gıdaya kolayca ve sürdürülebilir şekilde miz, doğal gıdalar insan metabolizmasının işleyi- ulaşma hakkını kapsar. Çağımızda sağlık ile bes- şinde aksaklık çıkarmaz ve böylelikle hastalıklara lenme hakkı iç içe geçmiştir. Beslenme, sosyal geçit vermezken bunun aksine, doğallığından bir hak olan sağlık hakkıyla doğrudan ilişkilidir.2 uzaklaştırılan gıdalar metabolizma üzerinde yıkı- Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlık hakkı hasta cı etki bırakır. Endüstri toplumu öncesinde üre- olmama hakkını kapsamaktadır. Tüm insan hak- tim şekillerinin basitliği birçok gıda maddesinin larının evrensel, ayrılmaz, birbirine bağlı ve birbi- doğal ortamında üretilmesini gerektiriyordu. Sa- riyle ilişkili olduğunu düşündüğümüz zaman, bu nayi Devrimi’nin akabinde insanların köylerden bağlam içinde GDO’lu gıdaların yaşam hakkına şehirlere doğru başlayan göçü, şehirlerin nüfusu- yönelik bir tehdit olduğunu ve bu suretle bir ba- nu arttırmış, bu da şehirlerin gıda ihtiyacını karşı- kıma yaşam hakkını ihlal ettiğini savunmamız hiç lamak için başkaca yollara başvurma gerekliliğini de yanlış olmayacaktır. beraberinde getirmiştir. Bugün görülen temel problemlerden birisi, bazı gıdaların Genetik Ya- Beslenme hakkı uluslararası insan hakları pısı Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) oluşu- belgelerine ilk kez 1924 yılındaki Çocuk Hakları dur.1 Bunun sebebi, bir canlının gen diziliminin Bildirgesi ile girmiştir. Bildirgede aç çocukların beslenmesi gerektiği belirtilmiştir. 1959 tarihli 34 hayatsağlık
Çocuk Hakları Bildirgesi’nin 4. ilkesinde ise, sağ- tirilmesini ve kullanımını sağlayacak bir yolla tarım lıklı büyüme için gerekli olan beslenme, barınma sistemlerini ilerleterek veya reform yaparak, üretme, dinlenme ve oyun olanakları birlikte değerlen- üretilenleri saklama ve dağıtma yöntemlerini geliş- dirilmiştir. İnsan haklarının gelişiminde bir baş- tirmek; langıç addedilen 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ise beslenme hakkı hem bire- b) Yeryüzündeki besin kaynaklarının ihtiyaçla- yin kendisi için hem de ailesi için isteyebileceği ra göre eşit dağıtılmasını sağlamak için, gıda ihraç bir hak olarak belirtilmiştir. Yaşam standardı hak- eden ve gıda ithal eden ülkelerin sorunlarını dikkate kı ve sosyal güvenlik hakkı başlığı altındaki 25. almak.” 3 maddenin 1. fıkrasında: “Herkes kendisinin ve ai- lesinin sağlığı ve iyiliği için beslenme, giyinme, konut, Görüldüğü gibi sözleşmenin bu maddesi be- tıbbi bakım ve gerekli sosyal hizmetlerden yararlan- sinlerin üretimi aşamasında dikkat edilmesi gere- mayı da içeren yeterli bir yaşam standardı hakkına ken hususlara tam bir açıklık getirmemesi sebe- ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık duru- biyle tam bir koruma sağlayamıyor. (a) bendinde mu veya kendi iradesi dışında geçim vasıtalarından tarım sistemlerini geliştirerek üretme, saklama yoksun kaldığı diğer haller için bir güvenceye sahip ve dağıtımdan, (b) bendinde ise eşit dağıtımdan olma hakkına sahiptir.” ifadesine yer verilmiştir. 2 bahsediliyor. Uluslararası insan hakları hukuku beslen- 1974 BM Açlık ve Sefaletin Ortadan Kaldırıl- me, yani gıda hakkını da kapsamakta ve bu hak masına dair Evrensel Bildirisi’nde, 1986 Kalkın- Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik, Sosyal ve ma Hakkı Bildirgesi’nde, 1989 Çocuk Haklarına Kültürel Haklar Sözleşmesinin 11. maddesinin 2. Dair Sözleşme’de, 1990 Çocukların Yaşatılma- fıkrasının a ve b bentlerinde yer almaktadır. Sözü ları, Korunmaları ve Geliştirilmelerine Yöne- geçen bentlerde şu ifadelere yer verilmektedir: lik Dünya Bildirgesi ve Eylem Planı’nda, gıda hakkına ilişkin hükümler bulunmaktadır. 1992 “a) Teknik ve bilimsel bilgiyi tam olarak kulla- yılında gerçekleştirilen Uluslararası Beslenme narak, beslenme prensipleri ile ilgili bilgileri duyu- Konferansı ve 1996 yılında gerçekleştirilen Dün- rarak ve doğal kaynakların etkili bir biçimde geliş- ya Besin Zirvesi’nde, gıda hakkı ile ilgili karar- lar alınmıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım hayatsağlık 35
Teşkilatı (FAO) konseyi tarafından 2001 yılında si için aktif bir müdahalede bulunması gerekir. Gıda ve Tarım Bitki Üretim Kaynakları Uluslara- Engel olmaması bu sorumluluğun ifa edildiğini rası Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu anlaşma gıda göstermez. Kişilere ve en önemlisi devletlere dü- hakkının uygulanabilmesi için atılması gereken şen görev gıda maddelerinin içinde yer alan katkı somut adımları belirlemekte, yol haritası çıkart- maddelerinin oluşturacağı tehlikeler ile mücade- maktadır. Fakat nelerden sakınılması gerektiği le etmektir. Kısacası devletler pozitif yükümlü- belirtilmemektedir. Üye ülkelere açlık ve yoksul- lüklerinden olan önleme yükümlülüğünü yerine lukla mücadelede tavsiyelerde bulunulmaktadır. getirmelidir. İnsan sağlığını ve hayatını riske so- GDO ve zararlarını tam anlamıyla göz önüne kacak bütün tehlikelerin bir an evvel önüne geçil- alarak anlaşmalar hazırlanmamıştır. Yine gıda melidir ki sağlıklı beslenme hakkı korunsun. hakkı Amerika İnsan Hakları Bildirgesi ile Afrika İnsan Hakları Belgesinde de yer bulmuştur. Buna Sonuç olarak denilebilir ki, sağlıklı beslenme karşın beslenme hakkının uluslararası belgeler- hakkı, dolayısıyla yaşam hakkı garanti altına alın- de olması gereken şekilde yer aldığını söylemek malı ki, diğer haklar da vücut bulabilsin. mümkün değildir. 2 Kaynakça Greenpeace’in ülkemizde yaptığı araştırma- ya göre, halkımızın % 82 gibi çok büyük bir ço- 1. Beşiri A. GDO’lu Gıdalar ve Bağımlılık İlişkisi. ğunluğu, GDO’nun ne olduğunu iyi biliyor ve Yeşilay Dergisi 2011; (932): 12-3. % 83’ü bir üründe GDO olduğunu bilirsem ye- mem diyor.4 Hal böyleyken GDO’lu ürünlerin 2. Güzeloğlu T. Küresel Gıda Krizi ve Beslenme. sözleşmelerle kısıtlanmamasının makul bir izahı TBB Dergisi 2009; (80): 299-314. bulunmuyor. Bu durum ancak ucuz maliyetler ve yüksek kârlarla iş yapan sermayenin baskısı ile 3. http://www.belgenet.com/arsiv/bm/bmekohak. açıklanabilir ki, bu da toplumun genel menfaati- html nin öncelikler sıralamasında aşağı sıralara düştü- ğünü göstermesi açısından manidardır. 4. htt p : / / w w w.g reen p eace.o rg / t u r ke y / t r / campaigns/tarim-ve-gdo/halk-gdoyu- Devletin beslenme hakkını sağlayabilme- yemiyor/?utm_source=SilverpopMailing&utm_ medium=email&utm_campaign=Yemezler%20 Brands%202%20Marka%20Devils%20and%20 Yemezler%20Angels%20(1)&utm_content= 36 hayatsağlık
Ekolojik Tarım Leyla Ünlübay Organik veya biyolojik tarım olarak da ifade IFOAM’ın (International Federation of Orga- edilen ekolojik tarım, kanunlar, yönetme- nic Agriculture Movements) belirlediği ekolo- likler ve özel standartlarla tanımlanmış kontrol, jik tarım ilkeleri kayıt, belgelemeye (sertifika vb.) dayanan, tohu- • Ekolojik tarım, yekpare bir birlik içinde olan mundan tüketiciye ulaşana kadar izlenebilirlik te- meli üzerine kurulmuş bir tarım sistemidir. Eko- toprağın, bitkilerin, hayvanların, insanoğlu- sistemin, toprağın, suyun korunması, ekosistemi nun ve yerkürenin sağlığını korumalı, ileriye oluşturan tüm öğelerin (insan ve diğer tüm can- taşımalıdır. lıların) bugün ve gelecekteki sağlığı ve refahının • Ekolojik tarım, canlı ekolojik sistemleri ve sağlanması amaçları ile hazırlanan yönetmelikler döngüleri temel almalı, onlarla birlikte çalış- ve özel standartlar çerçevesinde insan sağlığına malı, onları kendine model almalı ve onların ve ekosisteme zarar getirecek hiçbir kimyasal gir- devamlılığına katkıda bulunmalıdır. di, katkı, işlem ve yöntem kullanılmadan yapılan • Ekolojik tarım, ortak çevreyi ve yaşamsal ola- bir tarım metodu olarak da tanımlanabilir. naklar açısından hakkaniyeti gözeten ilişkiler üzerine kurulmalıdır. Ekolojik Tarım bir sistem/metod olmanın • Ekolojik tarım, gerek mevcut gerekse gelecek ötesinde yukarıda belirtilen amaçları hedef alan kuşakların ve çevrelerinin sağlığı ile esenliği- bir felsefenin, kültürün tarım sektörüne, üretim, ni korumak üzere, sorumlu, önlemini baştan tüketim sürecine yansımasıdır. Ekolojik tarım alan bir yaklaşımla yönetilmelidir. sadece sağlık değil, geleceğimiz, gelecek kuşaklar ve yerküre adına yaptığımız bir tercih, onlara kar- uyumludur, doğa dostudur. Ancak bugün içinde şı sorumluluğumuzdur. bulunduğumuz, sorumlusu olduğumuz yaşam tarzını, kültürünü sürdürmek ve kentlerde sağ- Yüzyıllarca kendine yeterli kırsal toplumlarca lıklı ürünü tüketme hakkı olan milyonlarca insan sürdürülen geleneksel üretim ve kullanım dön- söz konusu olduğunda bu talebi öküz ve karasa- güleri, geleneksel tarım, bize test edilmiş/dene- ban ile veya kişisel güven ilişkileri ile sağlamak yimlenmiş, geçerliliklerini yitirmeyen sağlam mümkün değildir. Ekolojik tarım yukarıda sayı- çözümler, sağlıklı ürünler sunar ve ekosistem ile 38 hayatsağlık
lan ilkeleri gözeterek mevcut durum çerçevesin- aynı zamanda ekolojik tarımın ve onun etrafında de bir yanda biçerdöver kullanırken bir yanda da oluşan kırsal yaşam modellerinin geliştirilmesi ve genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO) kar- sürdürülebilir kılınmasını da sağlayacaktır. şı mücadele verir. Ekolojik tarım, uygun teknolo- jilerin uyarlanması ve genetik mühendisliği gibi Ekolojik tarımın ilkeleri sonuçları öngörülemez teknolojilerin reddedil- Aşağıdaki ilkeler ekolojik tarımın içinden mesi yoluyla önemli tehlikelerin önüne geçmeyi yeşerdiği ve geliştiği köklerdir. Bunlar, ekolojik hedefler. tarımın dünyaya yapabileceği katkıları, her türlü tarım faaliyetini küresel ölçekte ileriye taşıyacak Ekolojik tarım, bu ilkelerin gözetimini kişi- bir anlayışı ifade ederler. sel güvenin ötesine de taşımak, tüm dünya için Tarım, insanoğlunun en temel, hayati faali- güvenilir ve sürdürülebilir bir sistem sunmak zo- yetlerindendir, çünkü hepimizin her gün beslen- rundadır. Bu sistem, bütününde (tohum, üretim, mesi gerekir. Tarım tarihi, kültürel ve toplumsal pazarlama, iletişim, nakliye, paketleme, temel değerleri bünyesinde barındırır. Söz konusu ilke- yaşamsal haklar, tüm canlıların refahı vs) yukarı- ler, insanların besinlerini ve ihtiyaç duyduğu eş- daki ilkelere sadık kalarak tüm insanlık için kabul yaları üretmek, hazır hale getirmek ve dağıtmak edilebilir, geçerli bir sistem olmalıdır. Bu sebeple üzere toprağa, suya, bitkilere ve hayvanlara nasıl “kendi için / bireysel üretim”, “kişisel güven üze- yaklaştığını, bunları hangi yollarla kullandığını rinden üretim ve pazarlama” değil tüm aşamala- kapsayarak, tarımda en geniş şekilde uygulanır. rında bu ilkelerin gözetimi ve güvenilirlik adına Bu ilkeler insanoğlunun canlıların yaşadığı çevre- bir izlenebilirlik sistemi sunmayı hedefler. lerle nasıl etkileşime girdiğiyle, karşılıklı ilişkiler kurduğuyla ve gelecek kuşakların yazgısını nasıl Bu sistem ve izlenmesi konusunda oluşturu- şekillendirdiğiyle yakından ilgilidir. lan kanun, yönetmelikler ve özel standartlar bu Ekolojik tarımın ilkeleri organik harekete, ba- konularda yetkilendirilmiş kontrol ve sertifika rındırdığı tüm çeşitliliği gözeterek katkıda bulun- kuruluşlarınca ve tarım bakanlığı teşkilatınca mayı, bunu ileriye taşımayı hedefler. IFOAM’ın tohumdan aşamasından tüketiciye ulaşıncaya fikirlerinin, programlarının ve standartlarının dek izlenir ve belgelendirilir. Ekolojik tarım faa- geliştirilmesine rehberlik ederler. Dahası, küresel liyetinde (fide üretim, nakliye, pazarlama, işleme ölçekte uygulanabilmelerine olanak sağlayacak vs) her bir müteşebbis bu sisteme uymak ve ilgili bir anlayışla sunulmaktadırlar. mercilerden gerekli belgeleri (organik tarım mü- teşebbis sertifikası vs) almak zorundadır. Ekolojik tarım, Buğday Derneği’nin “Ekolojik Çiftliklerde Tarım Turizmi ve Gönüllü Bilgi, Tec- rübe Takası” (TATUTA) projesi ve bu çerçevede ekolojik ve geleneksel tarım yapan çiftlikler ve iş- letmeler arasında kurulan ve geliştirilmeye çalışı- lan ağ açısından son derece büyük öneme sahip- tir. Onlara etrafında kümelenebilecekleri ortak ilkeler, standartlar, amaç, model ve sistem sunar. Ürünlerinin değer / pazar bulmasını sağlar. Ekolojik tarımın ilkelerinin yaşatılması ve gözetilmesi de ancak bu ilkeleri yaşatacak, pay- laşacak bireyler, çiftlikler, işletmeler, kırsal mo- deller ve bunlar arasında oluşturulacak birlik ve ağ ile mümkün olacaktır. Bu bilgi, tohum, işgücü, kültür, üretim-kullanım model ve yöntemlerinin takas ağı bir yanda bu ilkeleri yaşatıp gözetirken hayatsağlık 39
Ekolojik tarım ‘Sağlık İlkesi’, ‘Ekoloji İlkesi’, ğı olumsuz etkileyen suni gübre, kimyasal ilaçlar ‘Hakkaniyet İlkesi’ ve ‘Özen Gösterme İlkesi’ ve yemler gibi girdilerin kullanımına karşı çıkar. üzerine kurulur. Eylemlerimize yol gösterecek ahlaki ilkeler olarak tasarlanan bu ilkeler bir bü- Ekoloji ilkesi tün olarak kullanılmalıdır. “Ekolojik tarım, canlı ekolojik sistemleri ve dön- güleri temel almalı, onlarla birlikte çalışmalı, onları Sağlık ilkesi kendine model almalı ve onların devamlılığına kat- “Ekolojik tarım, yekpare bir birlik içinde olan kıda bulunmalıdır.” toprağın, bitkilerin, hayvanların, insanoğlunun ve Bu ilkeye göre ekolojik tarımın kökleri canlı- yerkürenin sağlığını korumalı, ileriye taşımalıdır.” ların ekolojik sistemlerinden güç alır. Üretimin Bu ilke, bireyler ile toplulukların sağlığının ekolojik süreçlere ve geri dönüşüme dayanması ekosistemlerin sağlığından ayrı tutulamayaca- gerektiğini ortaya koyar. Besleme ve esenlik özel ğına işaret eder. Sağlıklı topraklar, hayvanlar ile üretim ortamlarının ekolojisi ile sağlanır. Örne- insanların sağlığını destekleyen sağlıklı ürünler ğin, bitkisel ürün söz konusu olduğunda bu, zen- verecektir. gin topraktır; hayvanlar söz konusu olduğunda Sağlık, canlı sistemlerinin bütünselliği, birli- bu çiftliğin ekosistemidir; balıklar ve deniz can- ğidir. Bu sadece hastalıklardan arınmak demek lıları için, su ortamlarıdır. değildir; fiziksel, zihinsel, toplumsal ve ekolojik Ekolojik tarım, kırsal ve yaban hasat sistem- esenliğin korunmasını da kapsar. Bağışıklık, es- lerine, doğadaki döngülere ve ekolojik dengele- neklik (yeni durumlara uyum) ve kendini yenile- re uyum sağlamalıdır. Bu döngüler evrenseldir, me sağlığın temel özellikleridir. fakat her bölgede kendine özgü şekilde işlerler. Tarımsal üretim, işleme, dağıtım veya tüke- Organik uygulamalar yerel koşullara, ekolojiye, tim sırasında ekolojik tarımın rolü, topraktaki kültüre ve dokuya uyarlanmalıdır. Çevrenin nite- en küçük canlıdan insanoğluna ekosistemlerin liğini koruyarak geliştirmek ve kaynakları muha- ve organizmaların sağlığını korumak ve ileriye faza etmek üzere, malzemelerin ve enerji kaynak- taşımaktır. Ekolojik tarım sağlığı kollayacak ve larının tekrar kullanımı, geri dönüşümü ve etkin esenliğe katkıda bulunacak yüksek kalitede, bes- kullanımı yoluyla, girdi tüketimi olabildiğince leyici gıda üretimini amaçlar. Bu çerçevede, sağlı- düşük seviyede tutulmalıdır. Foto: Buğday Derneği 40 hayatsağlık
Ekolojik tarım, çiftlik sistemlerinin tasarlan- Foto: Buğday Derneği ması, habitatların kurulması, ayrıca genetik ve tarımsal çeşitliliğin muhafazası yoluyla ekolojik riske atılmamalıdır. Dolayısıyla yeni teknolojiler dengeye ulaşmalıdır. Organik ürünleri üretenler, çok dikkatli bir şekilde irdelenerek ve mevcut işleyenler, alıp satanlar ya da tüketenler, kırsal yöntemler de elden geçirilerek değerlendirilme- alanlar, iklim, habitat, biyolojik çeşitlilik, hava ve lidir. Ekosistemlere ve tarıma ilişkin anlayışların su da dahil olmak üzere ortak çevreyi korumak ve yetersizliği düşünülerek, adımlar büyük bir özen yararlandırmak durumundadır. ile atılmalıdır. Hakkaniyet ilkesi Bu ilke, ekolojik tarımda uygulamaya, geliş- “Ekolojik tarım, ortak çevreyi ve yaşamsal tirmeye ve teknolojiye ilişkin seçimlerde baştan olanaklar açısından hakkaniyeti gözeten ilişkiler önlem almanın ve sorumluluğun temel prensip üzerine kurulmalıdır.” olarak görülmesi gerektiğini vurgular. Ekolojik Hakkaniyet, gerek insanlar arasında gerekse tarımın sağlıklı, güvenli ve ekolojiye uygun şekil- onların diğer canlılarla ilişkilerinde, ortaklaşa de gerçekleşmesini sağlamak için bilim gereklidir, kullandığımız dünyanın eşitlik, saygı ve adaletle ancak tek başına bilimsel veri yeterli değildir. Pra- idaresiyle sağlanır. tik deneyimler, zamanla oluşmuş bilgelik ve gele- Bu ilke, ekolojik tarımla uğraşanların insan neksel, yerel bilgiler çoğu zaman test edilmiş, ge- ilişkilerini her seviyede; çiftçiler, işçiler, uygu- çerliliklerini yitirmeyen sağlam çözümler sunar. layıcılar, dağıtımcılar, tacirler ve tüketiciler de Ekolojik tarım, uygun teknolojilerin uyarlanması dahil bütün taraflarda hakkaniyeti sağlayacak bir ve genetik mühendisliği gibi sonuçları öngörüle- tarzda hayata geçirmek durumunda olduklarının mez teknolojilerin reddedilmesi yoluyla önemli altını çizer. Ekolojik tarım herkese iyi bir hayat tehlikelerin önüne geçmelidir. Alınacak kararlar, kalitesi sunabilmeli, gıda güvencesine ve yoksul- şeffaf ve katılımcı süreçlerin kullanılmasıyla, tüm luğun azaltılmasına katkıda bulunmalıdır. Bu ilke tarafların değerlerini ve gereksinimlerini hesaba ile kaliteli gıdalar ve diğer ürünlerin yeterli mik- katabilmelidir. tarlarda üretilebilmesi hedeflenmektedir. Bu ilke, hayvanlara onların fizyolojileriyle, doğal davranışlarıyla ve esenlikleriyle ahenk için- deki koşulların ve olanakların sunulması gerekti- ğini ısrarla vurgular. Üretim ve tüketim için kullanılan doğal kay- naklar, toplumsal ve ekolojik adaleti sağlayacak şekilde ve gelecek kuşaklar gözetilerek işletil- melidir. Hakkaniyet, şeffaflık içinde adil üretim, dağıtım ve ticari sistemleri ile gerçek çevresel ve toplumsal maliyetlerin hesaba katılmasını gerek- tirir. Özen gösterme ilkesi “Ekolojik tarım, gerek mevcut gerekse gele- cek kuşakların ve çevrelerinin sağlığı ile esenliği- ni korumak üzere, sorumlu, önlemini baştan alan bir yaklaşımla yönetilmelidir.” Ekolojik tarım iç, dış talep ve koşullara cevap veren canlı, dinamik bir sistemdir. Ekolojik tarım uygulayıcıları verimliliği ve üretkenliği arttırabi- lir, fakat bunu gerçekleştirirken sağlık ve esenlik hayatsağlık 41
GDO’ların AB Düzeyindeki Zahmetli Hikayesi İlknur Gül Giriş ‘Frankenstein’ iken; üreticilerine göre bu ürünler II. Dünya Savaşı sonrası hızla artan dünya Yeşil Devrim’in insanlığa bir hediyesidir. nüfusunun beslenme gereksinimlerinin karşılan- masında ‘Yeşil Devrim’ olarak adlandırılan geliş- Bu çalışmanın hazırlanmasındaki amaç, ko- melerin önemli etkisi olmuştur. Bu devrim saye- nunun tüm yönleriyle ayrıntılı olarak incelen- sinde tarımsal üretim belirgin bir biçimde artmış, mesinden ziyade tartışılmaya başlandığı dönem- ancak bu artış tarım ilaçları ve kimyasal gübrele- lerden günümüze değin Avrupa Birliği’nin (AB) rin yanı sıra aşırı su kullanılmasıyla sağlanmıştır. bu konudaki yaklaşımını ve yasal uygulamalarını 1970’lere gelindiğinde, zamanında kurtarıcı ola- incelemektir. Bununla birlikte çalışmada ilk ola- rak görülen ve “gıda miktarını artırmazsak dünya rak GDO olgusuna ilişkin kavramsal bir çerçeve aç kalacak”, “açlığı sona erdireceğiz” gibi slogan- çizilerek konunun daha iyi anlaşılması hususun- larla sunulan ‘Yeşil Devrim’in hem çevreyi kirlet- da önemli ayrıntılar verilecektir. tiği hem de hatalı kullanılan tarım ilaçlarının ve kimyasal gübrelerin insan sağlığına zarar verdiği I. GDO olgusuna kavramsal yaklaşım ortaya çıkmıştır.1 Biyoteknoloji, yıllardan beri uygulanan, gele- neksel yöntemleri de kapsayan geniş anlamlı bir Yeşil Devrim ile başlayan bu değişim 1990’lı kavram olup önceleri tıp, tarım ve hayvancılık yıllarda daha da hızlanmıştır. Dünyanın bazı böl- gibi alanlarda kullanılmış, sonraki gelişmelerle gelerinin açlık tehdidiyle karşı karşıya kalması bunlara çevre ve endüstri sektörlerinin eklenme- küresel düzeyde hararetli tartışmaların yaşan- siyle yaygın bir uygulama alanına sahip olmuştur. masına neden olmuş ve açlığa çözüm olarak bu Dolayısıyla bilimsel çalışmalarda ve çeşitli belge- kez modern biyoteknoloji kullanılarak üretilen lerde birbirinden farklı gibi gözüken çok sayıda ‘Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’ (GDO) tanıma rastlamak gayet doğaldır. Bu tanımlar in- piyasaya sürülmeye başlanmıştır. Konunun bu celendiğinde, ‘biyolojik sistemlerin kullanılması- denli önem kazanması tüm insanların yaşamını nın’ hepsinde odak noktayı oluşturduğu görüle- ve çevreyi doğrudan ilgilendirmesi nedeniyledir. bilir. Bu bağlamda biyoteknoloji, canlı organiz- Çevrecilere göre GDO’lu ürünlerin hepsi birer malar ve bunların bileşenleri temelinde istenilen özelliklerde (verimlilik, dayanıklılık gibi) mal ve 42 hayatsağlık
hizmet üretebilmek amacına yönelik teknikleri GDO üretimi yapan ilk 10 ülkenin her biri 1 mil- içeren bir kavramdır. Ve bu tekniklerin geliştiril- yon hektardan fazla alanda GDO’lu ürün yetiştir- mesindeki en son nokta modern biyoteknoloji mektedir ve 2011 yılında, 2010 yılına nazaran 1,3 kavramının kökeni olan ‘genetik mühendisliği- milyon ilave üreticinin katılımı ile toplam 16,7 nin’ devreye girmesi ve ‘genetik yapıyı değiştir- milyon üretici GDO’lu ürün üretiminde bulun- me’ tekniğinin geliştirilmesidir.2 maktadır.6 Genetik mühendisliği, bir organizmanın ni- GDO’ların potansiyel fayda ve riskleri teliklerinin özellikle DNA gibi genetik dokusu- Genetik mühendisliğini destekleyenler (özel nu etkileyerek dönüştüren bir bilim dalı olarak endüstri üyeleri, gıda teknolojisi uzmanları, gıda tanımlanmaktadır. Çeşitli şekillerde DNA’nın işleyicileri, distribütörler, perakendeciler, düzen- dönüştürülmesi ve bir organizmadan diğerine leme ajansları, gıda uzmanları, bilim insanları, aktarılması (Rekombinant DNA Teknolojisi) bazı tüketiciler ve çiftçiler) genetik mühendisliği ile herhangi bir organizmanın özelliklerini bir teknolojisinin son yıllarda çok kolaylaştırıldığı- bitki, bakteri, virüs veya hayvanda görmek olası- nı ve bu teknolojiyle, dünya nüfusunun giderek dır.3 Böylece genetik mühendisliği teknolojisinin artması sonucu gerekli olan gıda ve ilacın büyük olanakları kullanılarak canlı türleri arasında gen boyutta üretilebileceğini ve bu teknolojinin, hız- aktarımı yapılabilmekte ve bu sayede daha faz- lı büyüyen, hastalık, hava ve böceklere dirençli, la miktarda ve kalitede ürün verebilen, marjinal herbisitlere dayanıklı bitkisel ürünlerin yanı sıra koşullara ve zararlılara karşı dayanıklı, gen mü- daha lezzetli, daha güvenli, daha verimli, daha hendisliği ürünü organizmalar geliştirilebilmek- besleyici, uzun ömürlü ve sağlık açısından daha tedir. Örneğin zehir salgılayan bir bakteriden faydalı bitkisel ve hayvansal ürünlerin, endüstri- gen transfer edilerek mısırın böcek öldüren zehir yel ve farmakolojik üretime katkı sağlayacak or- üretmesi sağlanabilmektedir. ganizmaların elde edilmesi gibi potansiyel fayda- lara sahip olacağını düşünmektedirler.4 Bu yöntem kullanılarak üretilen organizmalar GDO teknolojisinin faydalarıyla ilgili olarak literatürde genetiği değiştirilmiş organizmalar konuşmanın çok erken olmasıyla birlikte po- (GDO), genetiği değiştirilmiş ürünler (GD), tansiyel risklerinin varsayım olduğunu düşünen genetik olarak modifiye edilmiş organizmalar GDO destekleyicilerine göre GDO’ların potan- (GMO), genetik olarak modifiye edilmiş ürün- siyel faydaları aşağıda sıralanmıştır3: ler (GM), gen aktarımlı organizmalar, transgenik • Meyve ve sebzelerin raf ömrünün ve organo- organizmalar, bio-mühendislik organizmaları leptik (duyusal) kalitelerinin artması gibi çok sayıda isme sahiptir. Bu organizmalara • Besin kalitesi ve sağlığa yönelik faydaların art- aktarılan genler ise transgen olarak tanımlanmak- ması tadır.4 İlk transgenik ürün Amerika’da yetiştirilen • GDO’lar aracılığıyla protein kalitesinin ve uzun raf ömürlü ‘Flavr Savr™’ adlı domatestir.5 karbonhidrat içeriğinin arttırılması • Et, süt ve hayvansal üretimin miktar ve kalite- Transgenik ürünlerin ekim sahası ilk GDO’lu sinin iyileştirmesi ürünün yetiştirilmeye başlandığı 1996 yılından • Ürün verimini arttırması beri sürekli olarak genişlemektedir. ISAAA (In- • Yenilebilir aşı ve ilaç üretimi ternational Service for the Acquisition of Ag- • Çevresel faydalar (hastalıklar, yabani ot, haşe- ri-Biotechnology Applications) verilerine göre, re, herbisitler, virüslere karşı biyolojik savun- 1996 yılında GDO’lu ürün ekim alanı 1,7 milyon ma; çevre kirliliğine yol açan kimyasalların hektardan 2011 sonu itibariyle 160 milyon hek- daha az kullanımına imkân sağlama vb.) tara ulaşmış, başka bir ifadeyle 94 kat artmıştır. • GDO’lu ürünlerin organ nakli ve hastalıkla- Bu artış sadece sanayileşmiş ülkelerde değil, ge- rın tedavisi üzerindeki faydası lişmekte olan ülkelerde de görülmektedir. 2011 • GDO’lu ürünlerin bio-faktörler ve hammad- yılı itibariyle GDO’lu üretim yapan 29 ülkenin 19’u gelişmekte olan; 10’u ise gelişmiş ülkedir. hayatsağlık 43
de olarak endüstride kullanımı ni ve etkili bir biyogüvenlik sisteminin uygulan- GDO’lu ürünlerin kullanımının yaygınlaş- masını gerekli kılmaktadır.10 Küresel ölçekteki ması ile birlikte çeşitli gruplar bu ürünlerin çevre, olası riskleri dikkate alma çerçevesinde hazırla- ekosistem ve insan sağlığı üzerinde zararı olduğu nan temel metin, ‘1992 Rio- Çevre ve Kalkınma yönünde görüşler ileri sürmüştür. Bu grupların Konferansı’nda kabul edilen ‘Birleşmiş Milletler bir kısmı bitki ve hayvanlardaki genetik mü- Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ ve özellikle buna hendisliğinin her şekline tamamen karşı olup, ek olarak hazırlanan ‘Cartagena Biyogüvenlik GDO’ların yasaklanması konusunda oldukça ke- Protokolü’dür. Bu protokol, GDO’ların araştırıl- sin hükümlere sahiptirler. Diğer bir kısmı ise bu ması aşamasından, çevreye salım ve transit geçiş ürünlerin insan ve çevre sağlığına olası olumsuz aşamasına kadar çevre ve insan sağlığına gelebi- etkileri nedeniyle, üretim ve ticaretinin sıkı bir lecek risklerin önlenebilmesine kadar geniş bir şekilde denetlenmesi gerektiğini ifade etmekte- kapsama sahip etkili bir hukuki belgedir. İnsan dirler. Bu alanda gerçekleştirilen bazı deneysel sağlığı üzerindeki riskleri de dikkate alarak, biyo- çalışmalar da GDO’lu ürünlerin kullanımı ile lojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kul- doğal çevrede olumsuz etkiler olabileceğini ka- lanımı üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilecek nıtlamaktadır.7 tüm GDO’ların sınır ötesi hareketi, transit geçişi, Bu çalışmalardan elde edilen bulgular ışığın- ele alınışı ve kullanılmasını kapsamaktadır. İnsan da GDO karşıtlarına göre GDO’lu ürünlerin po- kullanımına yönelik GDO’lu eczacılık ürünleri, tansiyel zararları aşağıda sıralanmıştır3,8: eğer başka bir uluslararası sözleşme veya düzen- • Besin kalitesindeki değişiklik lemede yer alıyor ise, protokol kapsamı dışında • Antibiyotik direnci tutulmuştur. Bu protokolde gıda güvenliği ko- • Alerjik reaksiyonlar ve toksik etkiler nusu yer almamıştır ve işlenmiş gıda ürünleri de • Çevresel kaygılar (Yabani bitkilere istenme- protokol kapsamı dışında bırakılmıştır.11 yen gen kaçışları, yeni virüs ve türlerin ortaya çıkışı vb.) ‘Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nde • GDO’lu gıdalardaki patentleme nedeniyle GDO’ların yönetimine ilişkin yaklaşıma, ‘Biyo- tohuma sınırlı erişim çeşitlilik Sözleşmesi’nin ‘İhtiyat İlkesi’ yön ver- • Ürünlerin genetik çeşitliliğindeki tehdit mektedir. Bir yandan GDO’ların risklerine ilişkin • Dini, kültürel ve etnik kaygılar bulguların artması, diğer yandan bu ürünlerin • GDO’lu ürünlerin etiketlenmesindeki eksik- zararsızlığının henüz kesin olarak kanıtlanmamış liğe ilişkin kaygılar olması, biyogüvenlik düzenlemeleri yapılırken • Organik tarım yapan çiftçilerin ve hayvan ihtiyat ilkesinin benimsenmesini kaçınılmaz hale hakları savunucularının kaygıları getirmiştir.10 ‘İhtiyatlı Olma’ ilkesinin uygulan- • Bilinmeyen korkular masındaki sıkı yöntemlerden birisi, olumsuz et- Ekosistemin yapısı ve karmaşıklığı dikkate kiler olmadığını ispatlama yükünün üreticilere alındığında GDO’ların doğal çevre ve insan sağ- bırakılmasıdır. Ancak, hem bu yükümlülüğün lığı üzerinde yol açabileceği olumsuz etkilerin mutlak bir şekilde yorumlanmayarak “kabul edi- gerçek boyutlarıyla gözlenebilmesi mümkün de- lemez risklerin var olup olmadığının gösterme- ğildir. Bu nedenle, GDO’ların ileride ortaya çıka- nin yeterli olacağı” şeklindeki algılamaların uygu- bilecek potansiyel etkilerinin daha fazla olacağı lamada ağır basması hem de adı geçen belgedeki söylenebilir.9 bazı eksiklik, istisna ve gevşek ölçütlerin ‘ihtiyat GDO’ların biyogüvenliği ilkesi’nin konunun önemine uygun şekilde uy- GDO’ların üretim ve ticaretinin, doğal çev- gulanmasını engellediği söylenebilir. Bununla reye ve insan sağlığına vereceği zararlar, bu orga- birlikte GDO’ların sınır aşan taşımının kontrolü nizmanın üretimi, doğaya salımı ve kullanımının için ‘önceden bildirilmiş onay usulü’ benimsen- biyogüvenlik düzenlemeleri ile kontrol edilmesi- miş olup, ihracatçı, karşı tarafın ‘açık yazılı onayı- nı’ almadıkça ürününü ihraç edemeyecektir. Bu 44 hayatsağlık
onayın alınabilmesi için risk değerlendirmesinin dayalı, 15 yaşın üstündeki katılımcılarla, yüz yapılması söz konusudur. Ancak bu koşul, gıda ya yüze görüşülerek yapılmış araştırmalardır) yolu da yem olarak doğrudan kullanımlar için değil, ile tüketicilerin biyoteknolojik ürün ve uygula- sadece GDO’nun çevreye bırakılması bakımın- malara yönelik görüşlerini ortaya koymaktadır. dan geçerlidir.2 Böylelikle tüketicilerin korunmasına yönelik olarak biyoteknolojik ürün ve uygulamalar konu- II. Avrupa Birliği’nde GDO’lar sunda ticaretin düzenlenmesi, izinler, etiketleme, GDO’larla ilgili olarak farklı ülkelerde farklı izlenebilirlik ve hukuki düzenlemeleri kapsayan yaklaşımlar bulunmaktadır. Örneğin ABD’deki çalışmalar yaparak, tüketicilerin bilgilendirilmesi GDO uygulamaları ile AB’deki uygulamalar bir- ve eğitilmesine yönelik faaliyetlerini sürdürmek- birinden oldukça farklıdır. Hatta bazen AB’ye üye tedir.11 ülkeler bile kendi aralarında anlaşmazlığa düş- mektedirler. Bir genelleme yapılırsa günümüzde 1996’da yapılan ilk Eurobarometre anketi- hem çeşitli ülkelerdeki hem de küresel düzeydeki nin sonuçlarına göre, kanaat sahibi tüketicilere uygulamalarda iki ana yaklaşımın olduğu söyle- GDO’lu gıdaları kabul edip etmeyecekleri so- nebilir. Bu yaklaşımların ilkinde ihtiyatlı bir po- rulduğunda, tüm AB çapındaki tüketicilerin % litikadan; ikincisinde ise GDO’nun ticaretinden 61’i bu gıdaları kabul edeceklerini belirtmişlerdi. yana bir tavır sergilenmektedir. Bu oran, İngiltere’de % 67’ye çıkıyordu. Oysaki AB ile ABD arasındaki çekişmenin kökenin- 1999’da, GDO’lu gıdaların kabul yüzdesi, AB ge- de de bu yaklaşım farklılığı vardır ve AB’de ihtiyat nelinde % 49’a, İngiltere’de ise % 47’ye kadar ge- ilkesi yaklaşımı, ABD’de ise bilimsel temelli risk riledi. Bu düşüşün sebeplerinden biri Pusztai va- politikası etkilidir. AB yaklaşımı ‘masum olduğu kasıydı. Ağustos 1998’de, Aberdeen-İskoçya’daki kanıtlanana kadar suçlu’, ABD yaklaşımı ise ‘suç- Rowett Enstitüsü’nde çalışan Dr. Arpad Pusztai, lu olduğu kanıtlanana dek masum’ şeklinde ifade yaptığı deney sonucunda, test ettiği GD patatesin edilebilir. sıçanlar için zararlı olduğunu rapor etti. Bu araş- Farklılığın arkasındaki nedenler arasında, tırma, Britanya Kraliyet Akademisi, diğer bilim Avrupa’da çevrecilerin ve kamuoyunun konu adamları ve enstitüler tarafından yetersiz bulun- hakkında çok hassas olması, çoğu Avrupalının masına rağmen Dr. Pusztai bulgularını televiz- tarım ve çevreyi bir bütün olarak algılaması ve yonda açıkladığı için kamuoyunun ve medyanın kırsal alan çeşitliliğinin korunmasını istedikleri dikkatlerini üzerine çekmiş ve GDO’lu gıdalar sayılabilir. Bununla birlikte AB düzeyindeki bu konusunda halk arasında bir güvensizlik yarat- hassasiyet bütün üye ülkelerde aynı düzeyde de- mıştır.5 ğildir. Örneğin İngiltere en esnek politika uygula- yan ülkelerin başında gelirken; Avusturya ile İtal- 2006’da yapılan son Eurobarometre anketi- ya en sıkı yaklaşımı benimseyen ülkelerdendir.2 nin sonuçlarına göre ise katılımcıların büyük bir AB pazarına giren ilk GDO’lu ürün, Mayıs çoğunluğu GDO’lu gıdanın teşvik edilmemesi 1996’da ithaline izin verilen herbisit dirençli bir gerektiğini düşünmektedirler. GDO’lu gıda AB soya çeşididir ve bu ürüne izin sadece gıda ve üyesi 25 ülkede % 27 gibi düşük bir oranda des- yem üretiminde kullanılması için verilmiştir. An- teklenmekte ve yararsız, ahlaken kabul edilemez, cak bu ürünü taşıyan ilk gemi Hamburg limanına toplum için bir risk olarak görülmektedir. Çek yanaştığında, Greenpeace örgütüne mensup gös- Cumhuriyeti (% 46) Portekiz (% 38), Malta (% tericiler “Gıdalarımızda genli soya istemiyoruz!” 36), İspanya (% 34), İtalya (% 34), İrlanda (% şeklinde propaganda yaparak ürünlerin gideceği 29) ve Litvanya’da (% 23) destekleyenler, karşı bitkisel yağ fabrikasının yolunu kesmişlerdi.5 çıkanlardan sayıca fazladır. Tarımsal biyotekno- AB düzenli olarak Eurobarometre araştırma- loji açısından, yeni mahsul ve ürünlerin tüketici ları (Eurobarometre araştırmaları AB’ye ülkele- yararları görülmedikçe, Avrupalıların bu konu- rinin tümünü kapsayan, tesadüfî örneklemeye daki kaygılarının devam edeceği düşünülmekte- dir.12 hayatsağlık 45
GDO konusunda AB mevzuatı belirlemektedir.14 GDO konusunun karmaşıklığı ve yeni bir Avrupa mevzuatının temel prensibi, risk de- alan olması dikkate alındığında, AB makamların- ca GDO’lar ve GD gıdalar ile ilgili olarak tutarlı ğerlendirmesinin vakalar bazında münferit ola- bir yasal düzenleme altyapısı oluşturulmasının rak yapılmasıdır. 2001/18/EC sayılı Direktif, uzun ve güç bir süreci kapsaması gayet doğaldır. çevresel risk değerlendirmesinin nasıl yapılacağı GDO’lara ilişkin düzenlemelerin çerçevesi 1990 hususunu düzenlemektedir. Direktife göre her yılında GDO’ların kapalı kullanımı hakkındaki bir GDO bağımsız ele alınacaktır. GDO’ların pi- yönetmelikler ve GDO’ların pazara sunulmasına yasaya sürülmesi kademeli bir süreç olup GDO ilişkin tanım ve prosedürlerin yayınlanmasıyla öncelikle laboratuar ortamında geliştirilir ve son- başlamıştır.13 ra küçük çaplı alan denemeleri yapılır. Bu aşama- GDO’lar hakkındaki AB düzenlemeleri, ko- dan sonra çevreye büyük çaplı serbest bırakma nunun değişik yönlerini ele alan bir dizi direktif ve mümkündür.14 yönetmelikten meydana gelmektedir. 98/81/EC sayılı Direktifle değiştirilmiş 90/219/EEC sayılı Yukarıda da değinildiği üzere bu Direktif Direktif, GDO’ların kapalı kullanımı; 90/220/ ayrıca GDO’ya izin verilmesini, diğer bir de- EEC sayılı Direktifin yerine geçen 2001/18/ yişle tarımda GDO ekimini ve GDO’nun pi- EC sayılı Direktif, alan denemelerini, çevreye ve yasaya girişini de düzenlemektedir. Buna göre pazara serbest bırakma, yaşayabilir GDO’ların GDO’nun ekimi amacıyla yapılan başvuru üye ithali ve işlenmesi ile hayvan yemi uygulamala- devlet tarafından alınmakta ve üye devletin yet- rını; (EC) 258/97 sayılı Yeni Gıda Yönetmeliği, kili makamları risk değerlendirmesini yürüt- GDO’lar dahil olmak üzere yeni gıdaların pazara mektedir. Değerlendirmenin sonucu ise Avrupa sürülmesi; (EC) 1829/2003 sayılı Yönetmelik, Komisyonu’na iletilmekte ve sonrasında bütün GD gıda ve yemler; (EC) 1830/2003 sayılı Yö- üye devletlere bildirilmektedir. Bu prosedürün netmelik, GDO’ların etiketlenmesi ve izsürüle- iki önemli özelliği daha vardır: İlki “kamuoyuna bilirliği; (EC) 1946/2003 sayılı Yönetmelik ise, danışma prosedürü”, ikincisi ise bazı üye devletle- GDO’ların sınır aşırı dolaşımı ile ilgili kuralları rin itiraz etmesi durumunda başvurulan ve uzun süren bir usul olan “topluluk prosedürü”dür. Hiç- bir ülke, AB tarafından onaylanan bir GDO’nun Onay (izin) İşlemleri (EC 1829/30) Efsa’ya dosya başvurusu EFSA 6 ay + gerektiğinde süre uzatma AB’de Avrupa Komisyonu 3 ay (30 gün danışma süresi dahil) Onay Prosedürü Tanımlanmamış Gıda Zinciri ve Hayvan Sağlığı Daimi Komitesi Bakanlar Konseyi 3 ay Onay/Red Komisyon Tarafından Kabul Edilmesi 46 hayatsağlık
kullanımından kaçınmak amacıyla serbest dolaşı- izlenebilirlik açısından son derece önemlidir.17 mına engel koyamaz veya yasaklayamaz. Bununla İzlenebilirlik, tedarik zinciri boyunca GDO’dan birlikte mevzuatta Fransa ve diğer çeşitli ülkeler üretilen veya GDO içeren ürünlerin tespit edil- tarafından tarım alanında kullanılan bir korunma mesidir. İzlenebilirlik sayesinde GDO’dan üreti- kaydı da bulunmaktadır. Bu kayda göre ülkeler, len veya GDO içeren ürünlerin kontrolü ve eti- topluluk prosedürü ile onaylanmış GDO’lu bir ketlenmesi sağlanır, çevre ve insan sağlığı üzerin- ürünün ekimine itiraz etmek için özel gerekçeleri deki potansiyel etkileri denetlenir, beklenmedik var ise ekimden çekilebilmektedirler.15 bir risk saptanması durumunda geri çekilmesini sağlanır. Tedarik zinciri içindeki işletmecilerin Bununla birlikte 2003 yılındaki çıkarılan sorumluluğu ise GDO’lu ürünleri tanımlamak ve (EC) 1829/2003 ve (EC) 1830/2003 sayılı Yö- bu bilgileri tedarik zincirindeki bir sonraki işlet- netmeliklerle gıda ve yem üzerinde aşağıdaki meciye aktarmaktır. Böylelikle, GDO’lu ürünün tabloda belirtildiği şekilde onay prosedüründe menşei ve varış ülkesi kademe kademe izlenmek- değişiklikler yapılmıştır. tedir. İzlenebilirlik kayıtları beş yıl süreyle sakla- malıdır.18 Yönetmeliklere göre, herhangi bir gıda veya yem pazara sunulmadan önce başvuru doğru- (EC) 1830/2003 sayılı Yönetmelik sadece dan doğruya EFSA’ya (European Food Safety GD gıda ve yemlerin izlenebilirliğini değil aynı Authority) yapılmalıdır. EFSA yapacağı bilimsel zamanda etiketlenmesine dair kuralları da belir- risk değerlendirmesi sonucundaki fikrini en geç lemektedir. Bu düzenlemeyle GDO’dan üretilen 6 ay içinde belirtir. Bu sürenin bitiminde orta- veya GDO içeren ürünlerin etiketlenmesi zorun- ya çıkan fikir Avrupa Komisyonu’na iletilir. Bu luluğu getirilmiştir. aşamada, karar teklifinin hazırlanması Avrupa Komisyonu’nun görevidir. Komisyon EFSA’nın Avrupa Parlamentosu, tüketiciler ve çevreci bilimsel tavsiyelerini de dikkate alarak bir izin grupların daha düşük bir eşik değer talep etme- taslağı hazırlar. Komisyonun önerisi, üye ülkele- lerine rağmen, GD gıda ve yem düzenlemesi için rin temsilcilerinden oluşan ‘Gıda Zinciri ve Hay- % 0,9 GDO içeriğini eşik değer olarak belirlemiş- van Sağlığı Daimi Komitesi’ içindeki üye ülkele- tir. Bu eşik değerin altındaki GD gıda ve yem, rin nitelikli çoğunluğunca onaylanmalıdır. Eğer etiketlemeden muaftır. Bu durum, işletmecinin Komite olumlu fikir verirse, Komisyon kararı GD materyallerin tesadüfî veya teknik açıdan benimser. Eğer karar olumsuzsa veya Komite’nin kaçınılmaz mevcudiyetini göz önünde tutarak çoğunluğunca Komisyon kararı reddedilirse tas- GD materyal mevcudiyetini önlemek için uygun lak bu kez Bakanlar Konseyi’ne sunulur. Eğer tedbirler aldığını belirtmesi şartıyladır.19 GDO Konsey üç ay içinde harekete geçmez veya Ko- ile beslenen hayvanlardan elde edilen fakat GDO misyonun önerisini reddeder veya nitelikli ço- olmayan et, süt ürünleri ve yumurta gibi hayvan- ğunluk sağlayamazsa Komisyon kararı benimse- sal ürünler de etiketlenmez. AB mevzuatında nir.16 Bununla birlikte bir GDO ile ilgili olumlu negatif etiketlemeye ilişkin hiçbir hüküm yok- karar verilip kullanıma girdiği halde o GDO baş- tur. Bu nedenle, hiçbir gıda “bu GDO değildir” ka amaç için kullanılmak istenirse yeniden baş- biçiminde etiketlenemez.15 Bununla birlikte GD vuru yapılmalıdır. Eğer reddedilen bir başvuru ürünlerin etiketlemesi bağlamında belirlenen söz konusu ise yeni bir bilimsel gelişme olmadan, eşik değerler ve şartlar, GD ürünlerin izlenebilir- yeni bir bilimsel dayanak temin edilmeden aynı liği için de geçerlidir. Dolayısıyla, GD materyal GDO ile ilgili olarak yeni başvuru yapılamaz. An- mevcudiyeti, etiketleme bağlamında öngörülen cak bilimsel bir gelişme sağlandığı takdirde baş- % 0,9’luk eşiği geçmediği takdirde izlenebilirlikle vuru belli bir süre sonunda tekrarlanabilir.17 ilgili herhangi bir spesifik şart yoktur.13 AB tarafından onaylanmış her bir GDO ayı- AB’nin günümüzdeki durumu rıcı kimlik koduna sahiptir ve kayıt altında tutul- Konuya ilişkin AB’deki son gelişmelere ba- maktadır. GDO’lu ürünlerin kayıt altına alınması kılacak olunursa üye ülkeler arasında farklılıklar hayatsağlık 47
olduğu görülmektedir. İspanya’da GD ürünler rilmiş Ürünlerin Güvenliğine ve Yararlılığına ekilmekle birlikte, diğer birçok AB ülkesi, özel- Dair İddiaların Kanıt Temelli İncelemesi” baş- likle de çevresel açılardan, GD ürünlerin yerel lıklı rapor Michael Antoniou, Claire Robinson olarak yetiştirilmesine karşı daha muhalif bir tu- ve John Fagan tarafından yayımlandı. 123 sayfa tum sergilemektedir. Bir genelleme yapıldığında uzunluğunda olan rapor, çoğu hakemli bilimsel birçok üye ülkede GD ürünlerin yerel olarak ye- literatürden olmak üzere 600’ü aşkın alıntı içer- tiştirilmesine karşı olan direncin devam edeceği mektedir. Araştırmalar sonucunda GD ürünle- söylenebilir. GD ürünleri yetiştirmek isteyen rin, yemleme deneylerinde laboratuar hayvanları çiftçilere getirilecek şartlar üye ülkelerin sorum- üzerinde ve ekildiklerinde çevre üzerinde zararlı luluğunda bulunduğundan, yerel ekimlerin en- etkilerinin olduğu, GD ürünlerin pestisit kullanı- gellenmesi teknik olarak mümkündür. Şu anda mını arttırdığı ve üretimi arttırmakta ise başarısız AB’nin 27 üyesinden sadece 8’inde GDO üreti- olduğu görülmüştür. Raporun sonucu dünyanın mi yapılmakta olup, GD ürünlerin % 90’ı İspan- gıda ihtiyacını karşılamak için daha güvenli ve et- ya ve Portekiz’de üretilmektedir. Diğer 6 üretici kili alternatifler olduğudur.23 ülke ise Romanya, İsveç, Slovakya, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Almanya’dır.20 Temmuz 2012’de ise Avrupa Komisyonu’nun bilim başdanışmanı Anne Glover, GD ürünlerin AB’nin mevcut duruşundaki farklı yaklaşım- geleneksel tarım ürünlerinden daha riskli olma- lar örneklerle açıklanabilir. Fransa’da 2009’da dığını söyleyerek, GD ürünleri yasaklayan ülkele- kurulan Biyoteknoloji Yüksek Kurulu ülkede sa- ri de eleştirmiştir. Glover konuşmasında, “İnsan tılacak bir ürünün “Genetiği Değiştirilmiş Orga- sağlığı, hayvan sağlığı ya da çevre sağlığıyla ilgili nizma İçermez” ibaresi taşıyabilmesi için, ihtiva hiçbir doğrulanmış olumsuz etki yok, bu ciddi ettiği üzerinde oynanmış DNA oranının % 0,1’i bir kanıt. GDO’lu gıda yemenin, geleneksel ta- geçmemesi koşulunu getirmiş ve beş sene içeri- rım ürünlerini yemekten daha riskli olmadığını sinde eşiği % 0,1’in altına düşürmeyi hedefledi- söyleyebilirim” demiş ve “ihtiyat ilkesinin” artık ğini açıklamıştır. geçerliliğini kaybettiğini belirtmiştir.24 Fransa’da GD ürünlerle ilgili yürütülen bir İngiltere Çevre Gıda ve Köyişleri araştırmanın sonuçları AB’nde tartışmalara yol Bakanlığı’nın özel bir ajansı olan Merkezi Bi- açmıştır. Fransa’da yayınlanan “Hepimiz Kobay lim Laboratuarı Bilim Direktörü Profesör Tony mıyız?” adlı belgesel iki yıldır GD mısırla besle- Hardy ise düşüncelerini “AB tehdit içerdiği için nen farelerde tümör oluşumunun yanı sıra bazı değil, politik nedenlerden dolayı GDO’dan uzak organlarda hasar meydana geldiğine işaret et- duruyor. Bu sonuca önyargılı kamuoyunun mektedir. Uluslararası ‘Food and Chemical Toxi- baskısı neden oluyor. Bazı ülkelerde tüketiciler cology Dergisi’nde yayımlanan araştırmada, GD GDO’ların faydalarını göremiyorlar” şeklinde besinle beslenen erkek farelerin % 50’sinin ve dişi ifade ederken, Avrupa Komisyonu’nun ekim, tü- farelerin % 70’nin genç yaşta öldüğünü belirtilir- ketim gibi tüm GDO süreci için yasal çerçeveyi ken, kontrol grubunda bulunan erkek farelerin çizdiğini belirtmiştir. Hardy, GDO’ların olumsuz sadece % 30’unun ve dişilerin % 20’sinin daha sonuçlarının gelecekte ortaya çıkma olasılığı bu- erken öldüğü ifade edilmektedir.21 lunduğunu, ancak şu ana kadar insan sağlığı ya da çevre üzerinde risk yaratan kanıtlanmış bir etkiye Avusturya kaynaklı bir başka çalışmada, GD rastlanmadığını söyleyerek “Elimizdeki bilimsel mısırla beslenen farelerde, anında ortaya çıkan kanıtlara güvenmeliyiz. Sonuçlar GDO’ların en etki yavruların normalden düşük ağırlıklı olarak az klasik yollarla üretilen gıdalar kadar güvenli doğması şeklinde belirtilirken, bu farelerin 3. ve olduğunu gösteriyor. Ama hiçbir şey kesin değil” 4. nesillerinin tamamen kısır olduğu da görül- diyen Hardy, GDO’nun Avrupa gıda otoriteleri müştür.22 tarafından yoğun incelemelerden geçirildiğine de dikkat çekmiştir. Hardy’e göre “Her GDO Haziran 2012’de ‘Earth Open Source’da “GDO Mitleri ve Gerçekler, Genetiği Değişti- 48 hayatsağlık
risk değerlendirmesine giremiyor. Ancak ince- sanların beslenmesi ancak GD ürünler sayesin- lenebilir olanlardan elde edilen sonuçlara göre, de mümkün olacaktır”. Oysaki Gıda ve Tarım GDO’nun çevre ve insan sağlığı üzerinde tehdit Örgütü’nün (FAO) 2002 yılında yayınladığı ra- olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmuyor”.25 porda dünyadaki açlığın tarımsal üretimin yeter- sizliğinden değil, üretilen ürünlerin adil paylaşıl- Konuya ilişkin son olarak GD ürünlerin mamasından kaynaklandığı ifade edilerek, yerkü- WikiLeaks belgelerinde de karşımıza çıktığı- renin ‘kuzey’ ve ‘güney’ olmak üzere iki parçaya nı söyleyebiliriz. İngiliz Guardian gazetesinde ayrılması durumunda, Kuzey’de 1 milyon 300 yer alan konuya ilişkin 2007 yılı tarihli belgeye bin ‘obez’, Güney’de ise 1 milyar aç’ insan oldu- göre, ABD’nin Paris Büyükelçiliği, Fransa’nın ğu belirtilmiştir. Benzer şekilde eski bir Syngen- Monsanto şirketinin GD mısırını yasaklama gi- ta (GDO üreten şirket) çalışanı Steven Smith, rişiminde bulunması üzerine merkeze geçtiği Haziran 2003’teki ölümünden önce şunları söy- notta Paris dahil bu adımı atan diğer AB ülkele- lüyordu: “Size GDO’nun dünyayı besleyeceğini rini cezalandırma tavsiyesinde bulunmuş, ayrıca söyleyenlere öyle olmadığını söyleyin. Dünyayı ABD Büyükelçiliği Washington’a, GD ürünlerin beslemek siyasi ve ekonomik niyet ister, sadece kullanımını teşvik etmeyen her AB ülkesine karşı üretim ve dağıtım değil.” ticaret savaşı başlatılmasını da önermiştir. Bu çer- çevede ABD Büyükelçisi Craig Stapleton, AB’ye GDO üretimi ve dağıtımı ülkelerin kendi karşı ticaret alanında bir hedef misilleme listesi vereceği bir karardır. Çalışmada incelenen 27 uygulanmasını da tavsiye etmiştir.26 üyeli bir topluluk olan AB’deki her bir üye ülke GDO’ya ilişkin kararını hem ulusal, hem de AB ABD’de geniş kesimlerce kabul gören GD mevzuatlarına uygun şekilde vermektedirler. Her ürünler, Avrupa’da hassas bir konudur. Daha ön- iki mevzuat birbirini tamamlamakta olup, ulu- cede belirtildiği üzere Eurobarometre ve diğer sal mevzuatlar GDO’ların kapalı kullanımını ya anketler, AB’de GDO’lu ürünlere karşı güvensiz- da küçük deneysel ölçekli çevreye serbest bırak- liğin yüksek olduğunu göstermektedir. Çevre ve maları kapsamaktadır. Ancak durum pazarlama tüketici örgütleri, GDO ürün ve tohumların sa- aşamasına gelindiğinde, Avrupa tek pazar olduğu tışının kısıtlanması için kampanyalar yürütmek- için konu kendiliğinden AB mevzuatı kapsamına tedirler. Bu nedenle de GDO’nun arkasındaki girmektedir. şirket Monsanto, Fransa’da böceklere dayanıklı mısır satma planlarını rafa kaldırmış; Ocak 2012 GDO’lara ilişkin ortak AB mevzuatı, bugün itibariyle Alman BASF firması da Avrupa’daki AB içerisinde halen büyük tartışmalara neden GDO araştırmalarını askıya alacağını ve araştır- olmaktadır. Bu tartışmalar sonucunda AB, üye ma kolunu ABD’ye taşıyacağını açıklamıştır.27 ülkelerin, özellikle vatandaşların baskılarıyla, GDO’lara ilişkin her geçen gün daha fazla kısıt- Sonuç lamalara giden ve bu kısıtlamalar sebebiyle diğer Temel besinimiz olan gıdaların denetim ve gelişmiş ülkelerden tepkiler alan bir birlik halini boyunduruk altına alınmasını amaçlayan GDO almaktadır. aslında doğada var olmayan bir canlıdır ve bir canlı türünün doğal hayatta sahip olmadığı bir Bu bağlamda Lizbon Antlaşması’na kısaca de- özelliğin bir başka canlıdan gen aracılığıyla akta- ğinmek de yerinde olacaktır. Bu antlaşma AB’yi rılmasıyla elde edilir. Canlının bütünlüğünü boz- vatandaşlar açısından daha demokratik hale geti- manın ne gibi sonuçlar doğuracağı ise hâlâ tam rebilmek için, farklı üye devletlerdeki AB vatan- olarak öngörülememiştir. Peki, neden dünyayı, daşlarına 1 milyon imza toplayarak yasa önerisin- canlıları ve antroposentrik bir yaklaşımla söyle- de bulunma hakkı tanımaktadır. Bu sivil inisiyatif yecek olursak insanlığı tehdit eden böyle tehlikeli hakkı ilk kez GD ürünler için 6 Ekim 2010’da bir deneyin parçasıyız? kullanılmıştır. 1 milyon imza GD ürünlere karşı Yukarıdaki soruya verilen cevap hep aynı yasa teklifi sunması için Avrupa Komisyonu Baş- aslında: “GDO açlığa çaredir, gelecekteki in- kanı José Manuel Barroso’ya teslim edilmiş, bu hayatsağlık 49
sırada yapılan açıklamada da GDO konusunda Biyoteknolojik Uygulama ve Ürünlere Yönelik AB vatandaşlarının tepkilerinin göz ardı edilme- Tüketici Politikaları. 6. Ankara Biyoteknoloji mesi istenmiştir. Günleri: Biyoteknoloji, Biyogüvenlik ve Sosyo- Ekonomik Yaklaşımlar. Ankara: Ankara Üniversi- Kaynakça tesi Biyoteknoloji Enstitüsü, 2007: 201-22. 1. Meseri R. Beslenme ve Genetiği Değiştirilmiş 12. Gaskell G, Allansdottir A, Allum N ve ark. Eu- Organizmalar (GDO). TAF Preventive Medicine ropeans and Biotechnology in 2005: Patter- Bulletin 2008; 7: 455-60. ns and Trends. Eurobarometer 64.3. http:// ec.europa.eu/research/press/2006/pdf/pr1906_ 2. Turgut N. Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organiz- eb_64_3_final_report-may2006_en.pdf. (Eri- malar Hakkındaki Tartışmanın Boyutları. İz 2006; şim: 05.09.2012) (2): 27-32. 13. Feys M. Avrupa Birliği’nde Yeni İzsürülebilirlik ve 3. Uzogara SG. The Impact of Genetic Modification Etiketleme Kurallarınınn Uygulanması. İçinde: of Human Foods in the 21st Century: A Review. GDO Gerçeği: Genetiği Değiştirilmiş Organiz- Biotechnology Advances 2000; 18: 179-206. malar: Modern Biyoteknoloji, Genetiği Değiştiril- miş Organizmalar ve Gıda Güvenliği Konferansı 4. Çelik V, Turgut-Balık D. Genetiği Değiştirilmiş Notları, (Ed. Çetiner S, Önal S) İstanbul: Comart Organizmalar (GDO). Erciyes Üniversitesi Fen Kurumsal İletişim, 2004: 69-84. Bilimleri Enstitüsü Dergisi 2007; 23(1-2): 13-23. 14. Renckens S. Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu 5. Schauzu M. Avrupa Genetiği Değiştirilmiş Gıda EFSA ve AB’de GDO’ların Bilimsel Risk Değer- Bitkileri Güvenlik Değerlendirme Ağı’nın Hedef lendirmesi. İçinde: GDO Gerçeği: Genetiği De- ve Sonuçları-ENTRANSFOOD Projesi. İçinde: ğiştirilmiş Organizmalar: Modern Biyoteknoloji, GDO Gerçeği: Genetiği Değiştirilmiş Organiz- Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Gıda Gü- malar: Modern Biyoteknoloji, Genetiği Değiştiril- venliği Konferansı Notları, (Ed. Çetiner S, Önal S) miş Organizmalar ve Gıda Güvenliği Konferansı İstanbul: Comart Kurumsal İletişim, 2004: 48-68. Notları, (Ed. Çetiner S, Önal S) İstanbul: Comart Kurumsal İletişim, 2004: 107-28. 15. De Borchgrave R. Avrupa Birliğinde GDO Mev- zuatı. İçinde: GDO Gerçeği: Genetiği Değiştiril- 6. James C. Global Status of Commercialized Bio- miş Organizmalar: Modern Biyoteknoloji, Gene- tech/GM Crops: 2011. http://www.isaaa.org/ tiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Gıda Güvenliği resources/publications/briefs/43/highlights/de- Konferansı Notları, (Ed. Çetiner S, Önal S) İstan- fault.asp. (Erişim: 08.09.2012) bul: Comart Kurumsal İletişim, 2004: 59-74. 7. Ünal, A. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve 16. Bildirici Z. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Biyogüvenlik Yasa Tasarısı. http://www.ekopo- (GDO) ve Avrupa Birliği Uygulamaları. http:// litik.org/images/cust_files/090731172140.pdf. blog.bluzz.net/wp-content/uploads/2008/02/ (Erişim: 10.08.2012) avrupa-birligi-ve-gdo.pdf. (Erişim: 15.09.2012) 8. Wieczorek A. Use of Biotechnology in Agricul- 17. Pakdil N. Ulusal Biyogüvenlik Kanunu Tasarısı ve ture–Benefits and Risks. Cooperative Extension Türkiye Açısından Önemi. İçinde: GDO Gerçeği: Service. Biotechnology 2003; 3: 1-6. Gıda Sanayisinde Biyoteknoloji Ulusal Biyogü- venlik Yasası Tasarısı Çalıştayı Notları, (Ed. Artık 9. Özdemir O. Gen Kaynaklarının Sürdürülebilirliği N, Mert İ, Mola AO). Ankara: Comart Kurumsal Açısından GDO’ların Sosyo-Ekonomik Etkileri. İletişim, 2010: 53-8. 6. Ankara Biyoteknoloji Günleri: Biyoteknoloji, Biyogüvenlik ve Sosyo-Ekonomik Yaklaşımlar. 18. http://ec.europa.eu/food/food/biotechnology/ Ankara: Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Ensti- gmo_traceability_en.htm. (Erişim:15.09.2012) tüsü, 2007: 121-34. 19. Tsioumani E. Genetically Modified Organisms 10. Özdemir O. Genetik Olarak Değiştirilmiş Orga- in the EU: Public Attitudes and Regulatory De- nizmaların Tarımsal Üretimde Kullanımı, Yöneti- velopments. Review of European Community & mi ve Avrupa Birliğine Uyumlaştırılması. Ankara International Environmental Law 2004; 13(3): Avrupa Çalışmaları Dergisi 2004; 3(2): 37-47. 279-88. 11. Akman SB, Özgen Ö. Avrupa Birliği ve Türkiye’de 50 hayatsağlık
Search