Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore ÜÇÜ BİR ARADA KİTAP

ÜÇÜ BİR ARADA KİTAP

Published by hasayaz.ilkortaokulu06, 2022-01-19 16:28:45

Description: ÜÇÜ BİR ARADA KİTAP

Search

Read the Text Version

ÜÇÜ BİR ARADA HASAYAZ KİTAPLIĞI-1 “ÜÇÜ BİR ARADA” “ENGELSİZ KİTAP” KALECİK HASAYAZ İLK/ORTAOKULU PARA İLE SATILAMAZ-ARMAĞANDIR Bu kitapta yer alan yazıların her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir. Bu kitap Kalecik Belediyesi’nin destekleriyle bastırılmıştır. ANKARA OCAK 2022 Hasayaz Ortaokulu Sayfa 3

Sayfa 4 ÜÇÜ BİR ARADA HASAYAZ İLK/ORTAOKULU OCAK 2022 “ÜÇÜ BİR ARADA” KİTABIN SAHİBİ (Hasayaz İlk ve Ortaokulu Adına) Mehmet Emin ÇAVUŞOĞLU (Okul Müdürü) EDİTÖR Mustafa UZUN (Müdür Yardımcısı) İLETİŞİM http://hasayazortaokulu.meb.k12.tr Tel: (0312) 857 10 04 Adres: Hasayaz Mah.No:132 Kalecik/ANKARA Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA İçindekiler ÖNSÖZ ............................................................................................... 6 TAKDİM ............................................................................................ 7 BİR TELEFON ................................................................................... 8 SESSİZ ORMAN.............................................................................. 13 ZAMANIN CİLVESİ ....................................................................... 17 NEFES KESİCİ BİR MACERA....................................................... 21 ÖNSÖZ OLMADAN........................................................................ 23 MUTLU KİMDİR?........................................................................... 25 GÜZEL DOĞAM ............................................................................. 27 ORMANDA MİNİK KOALA .......................................................... 28 KALECİK’İN SOKAKLARI ......................................................... 32 TERK EDEN .................................................................................... 35 HIRSIZ HIRSIZLIK YAPAMAZ OLMALI.................................... 37 UYANIŞ ........................................................................................... 42 VATAN SEVGİSİ ............................................................................ 43 FARKINDA MISINIZ? .................................................................... 44 GANİ BEY ....................................................................................... 48 ONCA YOLU YÜRÜDÜK .............................................................. 53 GÜZEL ATLAR ÜLKESİNE YOLCULUK.................................... 58 BENİM RÜYAM.............................................................................. 61 ÇOCUK KALMAYA DAİR ............................................................ 63 KÖROĞLU ....................................................................................... 66 SIRADIŞI BİR MACERA ................................................................ 68 Hasayaz Ortaokulu Sayfa 5

ÜÇÜ BİR ARADA ÖNSÖZ Bu kitap içimizde var olan anlama ve anlatma potansiyelinin ortaya çıkmasına ve geliştirmeye çalıştığımız yazma becerisi konusunda yardımcı olacaktır. Sevgili okur, elinde tuttuğun bu kitabın içinde yaşanmış hayatlar ve hayaller var. İlk sayfayı çevirip de gözlerin satırlarla buluştuğu zaman kahramanlar yeniden nefes almaya başlayacak. Hikayeleri, şiirleri, anıları okumaya başladığın anda sen de kahramanlar arasında yerini alacak, seni bekleyen sürprizlerle karşılaşacaksın. Bazen bir düşün içine girecek bazen de gerçeklerle baş başa kalacaksın. Gözlerin sayfalar arasında gezinirken birbirinden farklı anılara ve umutlara şahit olup heyecanlanacak, gülümseyecek ve duygulanacaksın. Bu çalışmanın gerçekleşmesinde emeği geçen, Kalecik Kaymakamı Sayın Uhut Emre KOYUNCU’ya Kalecik Belediye Başkanı Sayın Av. Dr. Duhan KALKAN’a Kalecik Milli Eğitim Müdürü Sayın Cüneyt İLBARS’a Çevirmen İşaret Dili Uzmanı Murat TEKİN’e Seslendiren Sultan UZOĞLU’na Bu kitap için ilham kaynağı olan Türkçe Öğretmeni Soner GARİP’e Projenin her aşamasında desteğini esirgemeyen Okul Müdürümüz Mehmet Emin ÇAVUŞOĞLU’na Ve son olarak bu projenin ortaya çıkmasına önayak olup, değerli tecrübelerini bizlerle paylaşan Sayın Mustafa UZUN Hocamıza Teşekkür Ederiz ANKARA, 2021 Fatma KURUN Sayfa 6 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA TAKDİM İşini aşkla yapan yorulmazmış. Bizler teneffüslerde öğretmeler odasında otururken, koridorda koşuşturan öğrencilerin ayak seslerinden kim olduğunu tanıyanlarız. Kurduğumuz her hayalin ortasında, kıyısında köşesinde illa öğrencilerimiz gösterir kendini. Kimi kapıdan kimi pencereden uzanır. Bu kez kırık sıralardan, uzak yollardan, eksik malzemelerden bahsetmeyelim dedik. Uzak bir köy okulunun, minik bedenlerinin büyük hayallerine ortak olun istedik. Mustafa UZUN Müdür Yardımcısı Hasayaz Ortaokulu Sayfa 7

ÜÇÜ BİR ARADA BİR TELEFON Haftanın ikinci günü, ofisteki işinin yorgunluğunu üzerinden atmak isteyen Seda, iş yerine yakın bir kafeye gitti. Kafede bir masa bulup oturdu ve kahve ile kurabiye sipariş etti. Siparişleri geldiği sırada kafeye birkaç erkek müşteri geldi. İçlerinden birisi ona, ‘oturduğu masadan kalkmasını çünkü o masaya kendilerinin oturmak istediğini’ söyledi. Seda kalkmayınca da kavga etmeye başladılar. Sayfa 8 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Sonunda Seda dayanamayıp kafeyi terk etti. O, hem yorgundu hem de üzgün. Oysa sadece biraz dinlenmek istemişti. Ofise geri döndü. Amacı işlerini çabucak bitirip eve erken dönmekti. Öyle de yaptı. Seda eve gidince biraz televizyon izledi. Yemeğini yedi. Telefonunun alarmını kurup yan tarafta bulunan sehpaya koydu ve tatlı bir uykuya dalmak için yatağına uzandı. Gece üç civarında derin bir uykudan telefonunun sesiyle uyandı. Bilmediği bir numara onu arıyordu. Başta açmadı. Ancak tekrar tekrar arayınca sonunda vazgeçti ve telefonu açtı. Telefondaki kişi korkutucu bir sesle bağırıp duruyordu. Ona, ‘öğleden sonra saat üç buçukta mahallede bulunan parkın yakınındaki bir büfeye gitmesini’ söyledi ve telefonu kapattı. Seda çok korkmuştu. Gün doğana kadar gözüne uyku girmedi. Saat sekiz olunca hazırlanıp evden çıktı ve ofisin yolunu tuttu. Yolda giderken kendini sanki takip ediliyormuş gibi hissediyordu. Bu yüzden de sık sıkarkasına dönüp bakıyordu. Yolda giderken aklında başına gelenleri ofis arkadaşlarına anlatmak vardı. Ancak bundan vazgeçti. Çünkü daha onu dün arayan kişinin onu ne için parka gelmesini istediğini bilmiyordu. Seda bir süre sonra ofise vardı. Endişeli bir şekilde masasına Hasayaz Ortaokulu Sayfa 9

ÜÇÜ BİR ARADA oturdu. Arkadaşları Seda’nın bu endişeli halinden şüphelenmişlerdi. Ancak fazla belli etmediler. Saat birde yemeğini yerken korkudan titriyordu. Saat üç civarında ne yapacağını bilmiyordu. Zaman su gibi akıp geçmişti ona göre. Saat üçü yirmi beş geçe merakından çatlamak üzere dayanamayıp parka doğru gitmeye başladı. Arkadaşları Seda’nın bu hareketinden de şüphelenmiş olacak ki onu takip etmeye başladılar. Seda sık sık dönüp arkasına baksa bile gözü arkadaşlarını görmüyordu. Parka vardığında büfeye doğru ilerlemeye başladı. Çok endişeli ve telaşlı bir haldeydi. Arkadaşları da en az Seda kadar endişe ile onu izliyorlardı. Büfenin kenarında birileri kavga ediyordu. Seda ve arkadaşları da istemeden de olsa kavganın içine girmişlerdi. O sırada iki kişi Seda’ya yaklaştılar ve onu bayıltıp duran bir arabaya atarak oradan uzaklaştılar. Arkadaşları Seda’nın peşinden koşamadılar, çünkü onlar oldukları yerde donakalmışlardı. Seda ayılınca olayların ancak farkına varabildi. Kaçırılmıştı. Bulunduğu odada bir yatak, gardırop (içinde de birkaç giysi), masa ve sandalye, minik bir buzdolabı (içinde biraz yiyecek ile beraber), mikrodalga fırın ve bir halı bulunuyordu. Bir kişinin yaşaması için tasarlanmıştı aslında. Ancak Seda bunları hiç düşünmüyordu. O sadece bu kaçırılma işinin gece onu arayan numarayla ilgili olduğunu düşünüyordu. Sayfa 10 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Birkaç Saat Sonra… Seda bu ortama az da olsa alışmıştı. Onu rahatsız edenkimse yoktu. Ancak telefonunun çekmemesine oldukça üzülmüştü. Odada hiç pencere olmadığı için her an akşammış gibi geliyordu ona. Çok endişeliydi. Onu neden o odaya hapsettiklerini, onu neden kaçırdıklarını,onu neden gece üçte arayıp korkutucu bir sesle parkın yakınındaki büfeye gitmesini istediklerini bilmiyordu vebu soruların cevaplarını arıyordu. Arada bir insanların sesini de duyuyordu. Aslında insanların sesini duyması çok da ıssız bir yerde olmadığını gösteriyordu ve bu sebeple kendini daha iyi hissediyordu. Akşamüstü Sedayemeğini yerken, odanın kilitli kapısı açıldı ve içeriye birkaç adam girdi. Seda çok şaşırmıştı çünkü içlerinde iş gezisi için yurt dışına giden nişanlısı Onur’da vardı. Hep bir ağızdan ‘’İYİKİ DOĞDUN SEDA!’’ diye bağırdılar. Seda yaşadığı olaylara kendini o kadar vermişti ki; o günün doğum günü olduğunu bile unutmuştu. Onur, Seda’ya‘doğum günün kutlu olsun’ derken Seda nişanlısının elinde duran pastanın mumlarını üflüyordu. Her şeyaçıklığa kavuşmuştu. Aslında kafedeki kavgadan, gece yapılan aramalara kadar hepsi Onur’un planıydı. Bilinmeyen numara da nişanlısının arkadaşına aitti. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 11

ÜÇÜ BİR ARADA Şimdi bu olayın üzerinden yıllar geçti. Seda ve Onur evlendiler. Hala bu olayı hatırlayıp sık sık gülerler. Ebrar YILDIRIM 7/A Sayfa 12 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA SESSİZ ORMAN Her hafta sonu olduğu gibi Berkay, arkadaşlarıyla dışarıdaydı. Berkay’ın arkadaşlarından Gürbüz ‘’Hadi arkadaşlar futbol oynayalım.’’ dedi. Herkesin bu teklife memnuniyetle yaklaşması üzerine hemen gruplandırma yaparak oyuna başladılar. Oyunun ortasında top yantaraftaki ormana kaçtı. Berkay ve arkadaşları topu almaya gittiler. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 13

ÜÇÜ BİR ARADA Orman onlara her zaman korkutucu geliyordu. Hatta çocuklar bu ormanda bir gizem olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle topu ararken çok korkuyorlardı. Ormana iyice yaklaşınca Ahmet ‘’Bence topu almadan buradan gidelim.’’ dedi. Ama çocuklar top çok pahalı ve imzalı olduğu için almaya karar verdiler. Ormanda uzun ağaçlar vardı. Ağaçların büyüklüğü yüzünden her yer gölgeydi. Çocuklar önlerini göremiyorlardı. Bu nedenle orman gözlerinde gittikçe korkunçlaşıyordu. Çocuklar ormanda güzel bir kuş gördüler. Kuşun yanına gittiklerinde kuş aniden toz oldu. Arkalarına döndüklerinde kocaman bir örümcek gördüler. Örümcek siyah tüylü, uzun bacaklı, kırmızı gözlüydü. Çocuklar örümceği görünce çok korktular. Hepsi birden çığlık attılar. Ormanda nereye gitseler aynı görüntü vardı. Örümcek giderek onlara yaklaşıyordu. Çocuklar örümcekten kaçarken kırık dökük bir kulübe gördüler. Hemen oraya girip saklandılar. Kulübenin içi karanlık ve tozluydu. Çocuklar yanlarında bir ışık kaynağı olmadığı için kırık tahtaların arasından geçen ışıklarla önlerini görmeye çalışıyorlardı. Zar zor önlerini görüyorlardı. Kulübenin içerisinde dolap, ranza, ocak, masa ve buzdolabı vardı. Çocuklar bir ses duydular. Duydukları ses gittikçe kuvvetleniyordu. Bu sesler bir ayaksesleriydi. Çocuklar çok korkuyorlardı. 4 kişi dolaba, 3 kişi ise ranzaya saklanmışlardı. Çocuklar dolabın aralığından görmeye Sayfa 14 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA çalışıyorlardı. Bir şey belirdi karşılarında. Kocaman insan gibi ama insan olmadığı belli olan bir yaratıktı bu. Bu siyah tenli olan devasa bir şey! Çocuklar çok korktular. Bu şeyin ikide beyazbir gözü var. Gölge gibi bir şeydi bu. Ne tipi belliydi bunun ne de ne olduğu. aralığından görmeye çalışıyorlardı. Bir şey belirdi karşılarında. Kocaman insan gibi ama insan olmadığı belli olan bir yaratıktı bu. Bu siyah tenli olan devasa bir şey! Çocuklar çok korktular. Bu şeyin ikide beyazbir gözü var. Gölge gibi bir şeydi bu. Ne tipi belliydi bunun ne de ne olduğu. Çocuklardan biri dayanamayıp bir çığlık attı. Bu çığlık sonucunda herkes kaçıştı. Ama nereye baksalar hep o gölgenin onları izlediğini görüyorlardı. Birdenkarşılarında bir ışık belirdi. Çocuklar başka çareleri olmadığı için ışığın içinden geçmeye karar verdiler. Işığa değer değmez karanlık bir şehirde buldular kendilerini. Bu şehir onların geldiği şehirdi. Oynadıkları park, onun yanında okulları, onun karşısında market, onun arkasında evler ve diğerleri bu şehirdeydi. Çocuklar ‘’Kurtulduk!’’ diye sevinirken o şehirde hiçbir canlının olmadığını fark ettiler. Çocuklar bu sefer ‘’Kaybolduk!’’ diye üzülmeye başladılar. 1-2 saat sonra o beyaz ışık yeniden belirdi. Çocuklar hemen beyaz ışığa yöneldiler. Işığın yanına geldiklerinde ışıktan geçmeden önce biraz düşündüler. ‘’Ya bizi canavarın yanına gönderirse!’’, ‘’Ya ailelerimizi bir daha göremezsek!’’ gibi. En sonunda çocuklar beyaz ışıktan geçince ortadan kayboldular. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 15

ÜÇÜ BİR ARADA Onlardan bir daha ne haber alındıne de çocuklar evlerine geri döndüler. Oda birden hayır sesleriyle inledi. Berkay yatağından sıçrayarak kalktı. Meğer hepsi bir rüyaymış. Berkay keyifli bir pazar kahvaltıdan sonra yine arkadaşlarıyla oynamak için dışarı çıktı. Berkay’ın arkadaşlarından Gürbüz ‘’Hadi arkadaşlar futbol oynayalım.’’ dedi. Herkesin bu teklife memnuniyetle yaklaşması üzerine hemen gruplandırma yaparak oyuna başladılar. Oyunun ortasında top yan taraftaki ormana kaçtı. Fakat bu sefer Berkay arkadaşlarına hemen rüyasını anlattı ve hepsi korkarak topu almaktan vazgeçti. Çaresiz oyuna top olmadan devam ettiler. Ali Eray UZUN 8/A Sayfa 16 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA ZAMANIN CİLVESİ İnsanoğlu bir kuru yaprak misali savrulur durur ömür girdabında, hayat dalgalarında. Kâh orada, kâh burada.. Rüzgâra bağlı kat edeceğimiz yolun planı. Ne yöne eser, hangi yöne savurur ve ne şiddette yapar bunu bilinmez. Bildiğimiz tek şey; her şeye rağmen yaşamın sürdüğü, ömür şafağından birer birer günlerin tükendiği gerçeğidir. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 17

ÜÇÜ BİR ARADA Doğumla başlıyoruz savrulmaya, gençlikle devam ediyoruz. Dur durak bilmek yok, ihtiyarlıkla sürüyor bu gidişat. Şöyle dönüp bir bakınca geçmişe neler neler geçirmiş, neler neler yaşamışız. Dolmuşuz, eksisiyle artısıyla yani hayatın bize verdiği kadarıyla. Yolunda ya da değil kaderimiz bu deyip itiraz etmiyor, isyan bayrağını kaldırmıyoruz. Yetiniyoruz bir anlamda, şükredercesine. Düşünüyorum da zaman nasıl da değiştiriyor bizi. Hani şair diyor ya “hangi resmime baksam ben değilim” diye. Aynen o hesap. Tanıyamıyoruz kendimizi. Sanki bir yabancıya bakıyor, anlamaya çalışıyor gibi. Belki de kabullenemediğimizden olsa gerek. Ya da nasıl söyleyeyim, kıskançlık mı desem. Tabi biraz korku ve çokça çekinerek. Eee ne de olsa tahammülü kalmıyor insanın ecele doğru gelince. Hani kum saatini ters çevirince kum taneleri dolar ya bir yarım küreden diğerine doğru hafifçe, aynen onun gibi. Tahammül kumumuz gün geçtikçe, zaman ilerledikçe dökülüyor diğer küreye. Boşalıyor tahammül küremiz. Kalmıyoruz hiç. Zaman nasıl da dönüştürüyor bizi, dolunay görünce kurt adama dönüşen insan misali. Tüysüz yanaklar nasıl oluyor da gün geçip, devran dönünce kıl yumağı haline dönüşüyor. Veya sırma sırma saçlar nasıl oluyor da bir gün teker teker dökülüyor, gözden akan yaş misali. Ya o güçlü kollar, yorulma nedir bilmez ayaklar Sayfa 18 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA nasıl oluyor da bir gün kalkamaz hale geliyor, esiri haline dönüştürüyor bizi. Zaman nasıl da hasret duygusunu alevlendiriyor öyle. Gençliğe hasret, yaşananlara hasret, güzel günlere hasret. İlk aşklar, ilk heyecanlar, işte ilk gün, ilk çocuğa, ilk toruna ve yaşanmış ve geride kalmış tüm ilklere, tekrar tekrar yaşanmak istenenlere hasret. Bir daha asla yaşanamayacak o güzel ilklere, heyecanlara. Bir daha asla yaşanamayacak olanlara. Zaman nasılda pişman ediyor bizi. Ah o keşkeler olmasa. Hani o insanın içini bir kurt misali kemiren keşkeler. Bizi hayattan bezdirmiş, kölesi durumuna getirmiş o mendebur kötü, hain keşkeler. Yaşanmaması gerekirken yaşanmış, olmaması gerekirken olmuş, daha güzel olması gerekirken eksik kalmış, yanlış arkadaşlıklar, yanlış duygular, yanlış işler… Bir daha asla fayda vermeyecekler. Zaman nasılda mutlu ediyor bizi. İyi ki dedirtiyor. Dünyaya bir kez daha gelsem yine aynısını yaparım dememize vesile oluyor. Şükrettiriyor. Huzurla dolduruyor bizi. Tüm yaşanan olumsuzluklara inat kocaman bir artı sunuyor bize. Joker hakkı verircesine.. Hayatımızı anlamlandırıyor, boşa geçmemiş bir ömür sürdüğümüz hissi uyandırıyor bizde. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 19

ÜÇÜ BİR ARADA İşte böyle, hayat bu… Kimisini mutlu ediyor, kimisini pişman, kimisini hasretle yakıyor ama herkesi muhakkak dönüştürüyor, değiştiriyor. Kafasına nasıl eserse, ne de olsa kontrol onun elinde. Yol haritamızı o çiziyor. Savuruyor bizi öyle köşeden köşeye. Tutamıyoruz onu bırakmıyor bizi. Çok sevdi sanırım herkesi. Baksana her an her dakika her saat bizimle. Birlikte geçiriyoruz şafağımızı. Kimisine ilaç oluyor, kimisine düşman. Zaman hala geçiyor şu an bin bir türlü cilveyle. Farkında mıyız acaba? Soner GARİP Türkçe Öğretmeni Sayfa 20 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA NEFES KESİCİ BİR MACERA Yusuf kalktığında okula geç kaldığını fark etti. Hemen elini ve yüzünü yıkamak için lavaboya koştu. Daha sonrakıyafetlerini hızla giydi. Telaşlı bir şekilde kahvaltısını yaptı. Kapıya doğru yöneldi ve ayakkabılarını giydi. Koşmaya başladı. Daha sonra koşarak okula gidemeyeceğini anladı. Oradan geçen bir arabaya doğruelini uzattı. Araba durdu. İçindeki adam kirli sakallı, gür saçlı biriydi. Yusuf önce korkmuştu ama okula yetişmesi gerekiyordu. Bu nedenle arabaya bindi. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 21

ÜÇÜ BİR ARADA Yolda giderken adama yaşadıklarını anlattı. Adam Yusuf‘a tam zamanında denk geldiğini söyledi. Yusuf da adama bir kez daha teşekkür etti. Bir süre sonra araba okul yolundan başka bir yere doğru gitmeye doğru başladı. Yusuf çok korktu. Adama bakarak “Sen nereyegidiyorsun?” dedi. Biraz önce okul yolunu geçtik. Adam bir anda arabanın bütün kapılarını kilitledi. Yusuf o anda bir çığlık attı. Bunun üzerine adam Yusuf’a bağırınca Yusuf daha çok korktu. Adam arabayı ıssız bir ormana gelince durdurdu. Yusuf korkuyordu. Kalbi adeta yerinden fırlayacak gibiydi. Tam o sırada bir ses duydu: -Yusuf oğlum kalk hadi okula geç kalacaksın! Yusuf deliksiz bir uykudan uyandı ve derin bir nefes aldı. Çünkü bu bir rüyaydı ama çok gerçekçiydi. Yusuf rüya olduğunu anlayınca çok sevindi. Annesine rüyasında neler gördüğünü anlattı. Annesi bile korkmuştu. Yusuf rüyada bile olsa artık okula geç kalmayacağına ve tanımadığı insanların arabalarına binmeyeceğine dair kendine söz verdi. Nisa Nur ÇINAR 6/A Sayfa 22 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA ÖNSÖZ OLMADAN... Bu yazıyı okuyorsan, an elinde olan tek gerçek şeydir. Haydi an’a yoğunlaşarak değerli zihnini halen olan enerjini geçmiş ve geleceğe çok fazla harcama. Şu anda verdiğin kararlar sonraki tecrübelerini belirleyecek. Şu an yaşadığın hayatı geçmişte verdiğin ya da vermediğin kararlar belirlemedi mi yoksa? Serencamla bakıp arıncam; karıncama daldım deryada uykuya, uyanırım son bir şiir daha ders’en: DÜŞÜNCE SİZ Herkes bilir bir işe başlanır mı hiç besmelesiz Kıssadan hissede denir bunu yapana yokta var densiz Bir gaf ile olursa insan takılır belki bilmeze düşünce siz Mahvolur orda yoktur dirlik varı gayri geçimsiz Şeki şayet yersiz edilirse laf güzaf olurdu sessiz Kim ne eder bil kendine değilse hiçbir şey gereksiz Hasayaz Ortaokulu Sayfa 23

ÜÇÜ BİR ARADA Önsöz olmadan... Tevafukun timsali bu yazıyı ya da içindeki şiirleri okumaya karar vermen; çaresiz değilken çare siz kararı vermen mi, ola ki varsa yarana merhemdir arkadaş: Hatta hadd-ı zatında hatra değilse şu an okuduğun cümleye kadar dahi -ne hikmetse- sonsözü de okuyacak, okumuş olman... Tercih edersin ya da etmezsin, bilmiyorum hayat senin hayatın, suyun üstüne yazı yazmaktaki ebru yahut tezhip; hattı sahrasında yahut başyapıt sanatında ortasına yayı gerdirip de çekti: o”kum’adıysa”n bir daha diyerekten, zahra oku... Sayfalarda olayısıyla olgu tam da bu yüzden, sınav için değil insan için eğitim: Çünkü insan için hayat değil, hayatı için insan kalmayı öğrenmek... Doğrusu mutlak değil, hakikati görüp yanlışlanıncaya değin muğlak ben bilmem (zikri) demek. Peki bir şeyleri kim yâda değiştirebilir mi “simyacı” deyivermen... Bildiğim bir şey var, o da henüz hiçbir şey bilmediğim benim. Evet sen olmalı bilmiyorum, O yüzden biz olabiliri yazdım: Oysa yol da yolcu da serden, serden geçmezden ise vesselam yazgı da zakirden! Önsöz olmadan... Edep ya Hû! Aklında kalsın ey insan: Hiçbir şey boşuna ve tesadüf değildir! Uhut Emre KOYUNCU Kalecik Kaymakam Sayfa 24 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA MUTLU KİMDİR? Mutlu, özsaygısı ve öz sevgisi olandır. Peki, bunlar nasıl olur? İçin ve dışın çatışmaması ile. Çünkü eğer birlenirsek saygımız da sevgimizde artar. Bir olmanın yolu ise her an izlendiğimizin farkında olarak yaşamaktır. Yahut kendimizi izlemektir. Bu noktada bilinçli yaşamak başlar. Hedeflere akabinde de bunlar için yapılacaklara odaklanırız. Bu farkındalık pek tabii anı daha bilinçli ve tedbirli Hasayaz Ortaokulu Sayfa 25

ÜÇÜ BİR ARADA yaşamaya iter insanı. İşte tam da bu noktada bir tür yanlış kabul olan ‘Anı Yaşama’ kabulü biter. Neden? Çünkü bizlere sadece anı yaşamak yakışmaz ve sadece o ana odaklanmak kişiyi umutlarından ve yapacaklarından uzaklaştırır. Sadece o anda kalmak aklı, fikri, iradesi olan kişiye yaraşmaz. Anı Yaşama algısı ile efkâr dağıtmak isteği beyhude bir istektir. Kökeni fikir olan efkârı dağıtmak bizi irademizi kullanmaktan yoksun kılar. Bize verilen kıymettir akıl. Evet geçmiş kaygısı, gelecek endişesi içinde boğulan insanlara başta psikologlar ve birçok bilirkişi kişiyi anı yaşamaya çağırabilir. Daha etkili tavsiye şu olabilir, kişinin Yaratıcısına verdiği sözü hatırlaması şu anda bazı hedeflerini gerçekleştirmek için çalışması, gelecekte de başımıza geldiğinde artık vasıfsız kalacağımız ölümü hatırlamaktır. Anı yaşa hevesi ile elini yıkarken sadece elini yıkamayı hayal et ve düşün öngörüsü kişiyi küçümsemektir. Biz hem elimizi yüzümüzü yıkayıp hem de o an gülümseyebilir hem de hedeflerimize odaklanabiliriz. Biz akıllı ve iradeli yaratıldık. O halde elimiz işte kalbimiz misalin ‘aşkta’ olabilir. Çünkü meziyet sahibi insanlarız. Kullanmak zorundayız. Var olalım… Dilara ŞENER Sınıf Öğretmeni Sayfa 26 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA GÜZEL DOĞAM İsmail Arda AL Baktığımızda dışarı, 3/A Görürüz çiçeği böceği. Ey güzel doğa, Sayfa 27 Sen hep neşelendir bizleri, Her parçan faydalı biz insanlara, Kıymetini bilmeyi öğretti ailem bana. Bak doğa kucak açmış sana. Sen de sarıl doğaya. Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA ORMANDA MİNİK KOALA Bir varmış bir yokmuş. Büyük bir ormanda minik bir koala yaşarmış. Minik Koala o kadar şirin, o kadar tombikmiş ki bütün arkadaşları onu çok severmiş. Minikkoalanın en sevdiği şey yemek yemekmiş. Bütün gün ağaçların arasında bir daldan bir dala gezinir durur bu arada da ne bulursa yermiş. Sayfa 28 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Günlerden bir gün minik koala ormanda yine gezmeye çıkmış. Her zamanki gibi ellerinde meyveler varmış. Daldan dala gezerken ormandaki küçük gölün kenarına gelmiş. İçinden: “Bu güzel manzarada bir muz yiyeyim.” deyip elindeki muzlardan birini ağzına atmış. Ooohh! Koalanın keyfine diyecek yokmuş. Minik koala oturduğu ağaç dalından etrafı seyrediyormuş. Birden biraz ilerisinde sincap ailesinin piknik yaptığını görmüş. Hemen ne yediklerine dikkat etmiş. Sincaplar fındık ve ceviz yiyorlarmış. Koalacık taze ceviz yapraklarının mis gibi kokusunu duyar gibi olmuş. “Mmmm! ne kadar da güzel kokuyor. Tadı kim bilir ne kadar güzeldir” diyerek ağaçtan inmiş. Ceviz kokusu koalayı kendine çekiyormuş. Büyülenmiş gibi konun peşinden yürümeye başlamış. Sincapların biraz ilerisinde durmuş. Onları seyretmeye başlamış. Aslında biraz ileride ceviz ağaçları varmış. Koala oraya gidip istediği kadar yiyebilirmiş ama sincapları seyretmek ona daha güzel geliyormuş. Bir süre sonra yavru sincaplardan biri koalayı görmüş. Yemek yerken seyredilmekten çok rahatsız olmuş. Usulca annesine“Anneciğim arkamda bir koala var. İştahla bizi seyrediyor. Galiba çok acıkmış.” demiş. Bu sırada dayanamayan koala sincaplara seslenmiş “Ceviz yapraklarından bana da verir misiniz?” Hasayaz Ortaokulu Sayfa 29

ÜÇÜ BİR ARADA Sincap ailesi koalayı elinde bir kucak dolusu yiyecekle görünce çok şaşırmış. Yavru sincaplardan biri hayretle gözlerini kocaman açıp “Etrafta bir sürü ceviz ağacı var. Niye onlardan toplamıyorsun ki?” diye sormuş. Anne sincap yavrusunu susturup koalaya gülümsemiş ve “Al bakalım.” Diyerek biraz ceviz yaprağı vermiş. Koala elleri dolu olduğu için ağzıyla yaprakları kapmış ve koşa koşa yuvasına gitmiş. Yuvasına vardığında annesi “Aaa, demek ceviz yaprağı topladın yavrum, afiyet olsun sana.” demiş. Koala “Hayır, anne. Ben toplamadım. Ormanda piknik yapan sincap ailesinden istedim.” diye cevap verince annesi şaşırmış ve “Başkasından mı istedin?” demiş. Küçük koala “Evet, yavru sincap da tıpkı senin gibi şaşırdı. Nedenini anlayamadım.” diyerek göl kenarında neler yaptığını bir bir anlatmış. Annesi yaptığı davranışın çok ayıp olduğunu söylemiş. Ona canın çekse bile sana ikram edilmeyen bir şeyi istememesi gerektiğini söylemiş. Koala yaptığı hatayı anlamış. Çok pişman olmuş. Birden iştahı kaçmış. Ellerinde yiyecekler varmış. Aynanın karşısına geçince “Bu halde ne kadar çirkin görünüyormuşum meğer” diye düşünmeye başlamış. Biriben yemek yerken beni izlese ne kadar rahatsız olurum, ben düşünmeden çok yanlış davranmışım diye düşünerek hemen ellerindeki yiyecekleri bırakmış.Koalacık yemek konusunda kendisine birtakım sözler vermiş. Bundan sonra yemesi gerektiği kadar yiyecekmiş. Dışarıda başkalarının canının çekeceğişeyler yemeyecekmiş. Başkaları yemek yerken onları seyretmeyecekmiş ve en Sayfa 30 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA önemlisi kendisine teklif edilmeyen bir şeyi istemeyecekmiş. Koala aldığı bu karardan sonra daha mutlu yaşamış. Elanur ÇINAR 8/A Hasayaz Ortaokulu Sayfa 31

ÜÇÜ BİR ARADA KALECİK’İN SOKAKLARI Sırtını asırlara dayamış bir kentin Arnavut kaldırımlı sokaklarında, belki bir futbol topunun belki de seyyar bir dönme dolabın peşinde koştuğumuz rutin bir günün en taze dakikalarıydı. Zamana meydan okuyan cumbalı evlerin ve mahalleli oluşumuzu bizlere her defasında yeniden hatırlatan dar sokakların ortasına, sabahın erken saatlerinde bir bir dökülüyorduk. Hafta sonu olmuştu. Siyah okul önlükleri yerini kısa şort ve kirlenmesi kaçınılmaz tişörtlere bırakıyordu. Her tatil gününde Sayfa 32 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA olduğu gibi okul teneffüslerinde yarım bıraktığımız oyunlar için bir araya gelmiş, terimizi hangi oyunun heyecanıyla atacağımıza karar veriyorduk. Küçücük bedenlerimizin sırayla devleştiği oyunlarda misketlerimiz sokak taşlarının arasına sıkışıyor, kaleyi şaşıran futbol topumuz her defasında yaşlı komşumuzun penceresini gidip buluyordu. Küçük sokakların en ücra köşelerindeki gizemli saklambaçlarımızın sessizliği, yakar topların gürültüsüyle bozuluyordu. Oyunlarımız sokaklara sığmıyor, Arnavut kaldırımlardan tarihi Kalecik Kalesi’ne koşarak uzanıyorduk. Selçuklu Devleti’nin hâkimiyetinden, Bizans tekfurunun ayak izlerinden habersiz dik yokuşu tırmanıyor, aynı heyecanla yeniden sokağımıza dönüyorduk. Zamanın nasıl aktığına anlam veremediğimiz tam o anda, acıktığımızı hissediyor; mahallenin koca yürekli ninesinin ekmeklerimize sürdüğü üzüm pekmezi ile yeniden heyecanlanıyorduk. Yaz günlerinin vazgeçilmez hasadı Kalecik karası üzümlerimiz, birlikte doymanın ve bir ekmeği paylaşmanın dersini veriyordu. Yaklaşan kış için yapılan temizliklerden arta kalan yastık yünleri, annelerimizin kapı önünde oturduğu minderlere vücut oluyordu. Duvar kenarlarında yeri değişmeyen minderler, saatler süren sohbetlere ev sahipliği yapar; sırtların yaslandığı duvarlar, kulak verdiği her şeyi sır gibi saklardı. Toprağı çakıl taşlarıyla bezeli dar sokaklar, birbirine kenetlenmiş; birkaç mahalle uzunluğunda sıralanan müstakil evlerin kulak misafiri olurdu. Her şeye şahitlik eden dar sokaklar, bir komşuların balkon sohbetlerine bir de bizim bisikletten düşüşlerimize susar kalırdı. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 33

ÜÇÜ BİR ARADA Oyunumuzu bölmemek için sokağın kenarından hızlıca geçen mahalle hocası, az sonra evlere dağılacağımızı biliyormuş gibi bir selam çakar ve tebessümle giderdi. Çok geçmeden minareden yükselen ezan sesini duyar; topun gidişini durdurur, yüksek çıkan seslerimizi hızlıca kısardık. Akşam ezanı okunur; annelerimizin mahalle sohbetleri biter, bizim oyunlarımız yerini sokak lambalarına bırakırdı. Tadına doyulmayan sokak maceralarımız yerini sımsıcak aile sohbetine devrederken, akşam yemeğindeki yerimizi alırdık. İleride coğrafi işaretli bir ürün olacağını bilmediğimiz Kalecik ekmeğini annemizin lezzetli ellerinden yer, gecenin sonunda yorgun düşen başımızı babaannemizin dizine koyar ve gözlerimizi yumardık. Günlerden bir gün yeni bir sabahın aydınlığı \"le karşılaştığımızda, gözlerimizi yeni bir Kalecik’e açmıştık. Tarih aynı dokusunu koruyor, sokaklarında çocuklar yine koşturuyor, üzüm pekmezi aynı güzellikle kokmaya devam ediyordu. 21. Yüzyılın ikinci çeyreğine girmiş, dimdik duran Kalecik Kalesi’nin yokuşunu bu kez Şehrül-Emin olarak çıkıyorduk. Sokaklarına aşık olduğumuz Kalecik; bu kez kendini kollarımıza bırakmış, şefkat ve hizmet bekliyordu. Zaman geçti, oyunlar değişti ama Kalecik sevdamız hiç bitmedi… Av.Dr.Duhan KALKAN Kalecik Belediye Başkanı Sayfa 34 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA TERK EDEN Sayfa 35 Ne garip şey şu zaman… Yaranmaz bir çocuk misali duramaz yerinde Her ruh hali farklıdır, Çalışma zamanı, dinlenme zamanı, bekleme zamanı. Bu çocuğunda yorulduğu, tükendiği olur… İşte o vakit teslim vaktidir. Evet gariptir. Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA O zaman boşadır her şey, Yeryüzünden, gökyüzünden, güneşten, aydan vazgeçersin. Zamanın dolmuştur artık, Akrep de yelkovan da terk etmiştir seni. Mevsimler susmuştur, gündüzler karanlık olmuştur. Çocukluğum bile neşesini yitirir, Oyuncakların yerinde yeller eser, Kurak bir toprağa döner. Bütün yeşillerin yerini karalar almıştır Koca bir ömürdür yitip giden. Ardından el sallamaya bile vakit bulamazsın. Selim BAYRAKTAR Sınıf Öğretmeni Sayfa 36 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA HIRSIZ HIRSIZLIK YAPAMAZ OLMALI Delikanlı on beş yaşındayken hırsızlığa alıştırılmıştı. Önce küçük ve basit şeyleri araklamaya başladı. Hırsızlık becerisini keşfettiğinde de kademe kademe büyük ve pahalı nesnelere yöneldi. Geldiği son kademe, lüks otomobillerin yerinden yürütülmesiydi. İşi iyi de gidiyordu hani. Ama yakalandı ve cezaevine konuldu. Nasıl bir hikmet oluştuysa oluştu delikanlı cezaevinden çıkıp faaliyetine devam etti. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 37

ÜÇÜ BİR ARADA Gözüne yeni lüks bir arabayı kestirdi delikanlı. Çaktırmadan içinin kontrolünü yaptı delikanlı. Kontak anahtarının yerinde olduğunu görünce de kapısını açıp direksiyona kuruldu. Vatandaş otomobilini yerinde göremeyince küfürleri ardı ardına savurmaya başladı. Çalanın sülalesine kadar yürüdü. Geçmişinin son noktasından hiddet yüklü olarak çıktı. İşe yaramış mıydı? Yoo! Karakola yürüyüp durumunu bildirdi. “Otomobilim yerinde yok götürmüşler komiserim!” dedi. Komiser adamı dinleyip: “Sakin olun beyefendi “dedi. Merak etmeyin en kısa zamanda otomobilinizi bulup size teslim ederiz. Vatandaş biraz olsun rahatlamıştı. En değerli varlığından mahrum bırakılmış bir canlı gibi boynunu büküp, karakoldan ayrıldı. Polis gerekeni yapıyordu. Otomobilinin çalındığı yerin yakınındaki işyerinin güvenlik kayıtlarını incelemiş, dosya araştırması sonunda varılması gereken hedefe ulaşmıştı. Yapılan bir baskınla ele geçirildi hırsız delikanlı. Adliye hâkim huzuruna çıkarıldığında, hapishaneden bırakıldığı üç ay içinde, yedi ayrı suçtan da arandığı anlaşılmış oldu. Hâkim cezayı kesti sonra suçlu delikanlıya dönüp: “Diyeceğin bir şey var mı delikanlı? diye sordu. Delikanlı “Var Sayın Hâkim Bey!” diye cevap verdi. “Hiç pişman değilim. Gördüğüm bu tip otoları fırsatını buldukça çalmaya devam edeceğim.” Hakim “Nee!” diyerek öne eğdi kendini. Ne dediğinin farkında mısın sen bakayım? Ne demektir devlet karşısında aynı suçu işleyeceğini ilan etmek? Delikanlı boynunu hafifçe sola eğip “ Kızmayın Sayın Hâkim Bey. Sayfa 38 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Devlete karşı gelmeyi kastetmedim ben” dedi. Sadece yürüyen mevcut mevzuatta hırsızlık yapamayacağım duruma getirilemiyorum hepsi o kadar. Hâkim, onun bu sözlerine çok sinirlendi. Umursamaz tavırlarına tahammül edemiyordu. Görevlilere “Çabuk götürün onu buradan” diye emir verdi. Çocuk hâkimin kızmasından hiç etkilenmemiş olacaktı ki umursamaz tavrını devam ettirerek, görevlilerin kolunda salondan dışarı çıktı. Adım adım hapishaneye doğru ilerlemeye başladılar. Hapishanenin kapısına yaklaştıkça içine bir ürperti geldi sanki bu sefer ki farklıydı, korktuğunu oraya gitmek istemediğini fark etti. İçine bir sıkıntı düşmüştü. İçerisinin nasıl bir yer olduğunu biliyordu, daha önce defalarca yaşamıştı burada ama korkusunun nedenini kendisi bile çözemiyordu. Gardiyan kapıyı açtı ve sert bir şekilde onu içeriye itti. Yüzünden ve onu itişinden de belliydi. Kalbi artık taşlaşmıştı burada delikanlı gözlerini odanın içinde gezdiriyordu. Boş bir yatak bulma umuduyla. Pencerenin altındaki yatak boştu. Belli ki soğuk olur diye kimse oraya yatmak istememişti. Ama o yatağının pencere kenarında olmasına sevinmişti. Çünkü gece olunca yıldızlarla baş başa kalıp onlarla sohbet edebilecekti. Yatağına yerleşmeye koyuldu, eşyalarını yerleştirdiği sırada sırtında bir el hissetti. Arkasına döndü, sıcak ve güleç bir yüz onu karşılıyordu. O anda onunla güzel bir dostluk kurabileceğini hissetmişti. Konuşup tanıştılar. Birbirlerine hayat hikâyelerini anlattılar. İkisi de birbirlerinin aynalarıydı sanki. Ayrı Hasayaz Ortaokulu Sayfa 39

ÜÇÜ BİR ARADA mekânlarda aynı hayatı yaşamışlardı. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmişti ikisi de. Zorlu koşullar -acı da olsa -bu duruma getirmişti onları. Günler aylar geçti. Tahliye olma zamanı gelmişti. Kaderleri o kadar benziyordu ki ikisi de aynı gün çıktı hapisten. Kendilerini hapishanenin dışın atınca yeniden doğmuş gibi hissettiler kendilerini. Ama gidecek hiçbir yerleri yoktu. Ama en azından artık iki kişiydiler, daha güçlüydüler. Bir şeyler yapmalıydılar, iş bulup çalışmalıydılar çünkü ikisi de artık hırsızlık yapmak o kara deliğe bir daha girmek istemiyorlardı. Deniz kenarına doğru yürümeye başladılar. Saatlerce yürüdüler, düşündüler. İkisi de daldıkları düşüncelerden yorulduklarını bile çok geç fark etmişlerdi. Gözleri boş bir bank aramaya koyuldu. Az ötede bir yer bulup denize karşı oturdular. Konuştular ve kalıp iş aramaya koyuldular. Belki de aynı yere girip çalışabileceklerdi. Böylece hem birbirlerinden ayrılmamış hem de para kazanmış olurlardı. Sokak sokak dolaşıp saatlerce iş aradılar. Hava kararmaya başlamıştı. Yorgun düşmüş olsalar da vazgeçmeye niyetleri yoktu. Sonunda bir pizzacının önünde durdular. Cam duvarın önünde bir iş ilanı asılıydı. “Kurye aranıyor”. İşte bu tam onlara göreydi. Araba sürmeyi zaten küçüklükten beri çok seviyorlardı. Motosiklet tam arabanın yerini tutmasa da benziyordu sonuçta. Hem motosiklet sürüp hem de para kazanacaklardı hayatlarına devam etmek için hapishaneye girmek zorunda kalmayacaklardı artık. İçeri girip patronla konuştular ve işe alındılar mutluluktan havaya uçabilirlerdi. Birbirlerine sıcak bir tebessümle başardık der gibi baktılar. Günler geçmeye devam ediyordu. İşlerinden ve Sayfa 40 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA hayatlarından çok memnundular. Kendilerine bir ev tutmuşlardı. Sıcak bir yuvaları vardı ve artık hırsızlık yapmıyorlardı. Mehmet Emin ÇAVUŞOĞLU Okul Müdürü Hasayaz Ortaokulu Sayfa 41

ÜÇÜ BİR ARADA UYANIŞ Güneşin ilk ışıklarıyla uyanıverir gün, Saçaklardaki buzların göç etme zamanı. Her bir ağaç yeni bir elbise giyer bugün, Çiçek kokulu, bahar kokulu, saf kolalı. Kuşlar derenin şırıltısıyla düete başlar, Her yeni günde yeni bir melodi, yeni bir ahenk. Taşların elbisesi bile bahara döner Çiçek kokulu, bahar kokulu, saf kolalı. Kocaman bir sevinç yeşerir kalbinin her dalına. Su verir, ekmek verir, can verir. Sana, doğaya, hayata. Dolaptan dışarı atar kendini yazlık elbisen. Çiçek kokulu, bahar kokulu, saf kolalı. Hamdi AKYÜREK İngilizce Öğretmeni Sayfa 42 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA VATAN SEVGİSİ Fatma YILDIRIM 4/A Vatan sevgisi denince, Akla gelir bayrak. Sayfa 43 Tarihin eseri, Atamın emaneti, Nice yılların temeli. Sevgilidir, saygılıdır, Erdemler ülkesidir, Vatan sevgisi, Gönüldendir. İlelebet yaşayacak ülkem, Sevgili bayrağım, İlelebet yaşayacak. Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA FARKINDA MISINIZ? Sizce doğaya gerektiği değeri veriyor muyuz? Bence hayır. Peki, hiç önem vermeyi denediniz mi? Örneğin bir çöpü ulu orta bir yere atmak yerine çöpe atmayı veya yakınımızda çöp kovası yoksa bulana kadarelinizde tutmayı düşündünüz mü? Aslında çok basit amadoğru olan budur. Sayfa 44 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA Çöplerin doğaya düzensiz bırakılması bizlere doğrudan zararlar getirmektedir. Yere attığımız çöpler yerdeki birçok fotosentez yapan bitkileri öldürüyor ve bunun sonucunda atmosferdeki oksijen oranı düşüyor. Buradan solunacak havamızın azaldığı sanırım anlaşılır. Bunların yanı sıra bir de muhteşem fabrikalarımız var, bacasında filtreleri olmayan ve 24 saat karbondioksit üretiminde üstüne tanınmayan fabrikalar (!) Aslındafabrika sahipleri bir miktar parayı ceplerinden çıkarıp fabrika bacalarına filtre sistemi kurdursalar atmosferimizdeki karbondioksit oranı otomatikman azalacaktır. Sadece bunlarla sınırlı değil bir de dönüşü olmayan yani yenilenemeyen yakıtların kullanımı var. Bunların çevreye doğal olarak bizlere çok zararı bulunuyor. Aslında yenilenemeyen fosil yakıtlar yerine yenilenebilen doğal kaynakları kullanmamız daha faydalı olur. Örneğin; güneş ve rüzgâr enerjisi. Şu anda Ankara’nın kırsal yerleşim yerinde evlerin çatılarında güneş enerjisi bulunan çok sayıda ev var. Ama sizce bunlar yeterli mi? Bence hayır. Bunu ülkemi geneline yaymamız gerekiyor. Hasayaz Ortaokulu Sayfa 45

ÜÇÜ BİR ARADA Bütün bunlar neye mi sebep oluyor? Artık iklimler yavaş yavaş değişiyor. Fark ettiniz mi? Önceden kış mevsiminde kar zamanında yağıp zamanında erirdi ama şimdi kar zamanında yağmıyor hatta bazen kış mevsiminde kar yağdığı bilegörülmüyor. Bence bunun tam olarak sebebi insanlar. Bu sorunlar sadece iklim ile kalmıyor. İklimdeki değişiklik beraberinde pek çok sorunu getiriyor. Busorunların belki de en önemlisi iklim değişikliği ile kutuplardaki buzların erimesi. Buna bağlı olarak kutup bölgelerinde pek çok canlı olumsuz etkileniyor. Neler yapabiliriz? Çevre kirliliğini önlemeye çalışan birçok sivil toplumkuruluşu bulunuyor. Örneğin Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO). ÇEVKO bizim için çöpleri değerlendirip metaller, plastikler, piller,kâğıtlar olarak ayırıp her birinin geri dönüştürülmesi için uğraş veren bir kuruluştur. Bir başka örnek ise herkesin yakından tanıdığı Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA). TEMA ise bizim zarar verdiğimiz bitki ve ağaçların yerine yeni ağaçlar diken ve ülkemizin oksijen kaynaklarının artmasını sağlayan kuruluş yani bizim için Sayfa 46 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA atmosferdeki oksijen oranını artırmakgayretinde. Bunların dışında pek çok kurum, kuruluş ve vakıflar bulunmaktadır. Çöplerimizi doğru ayrıştırır ve geri dönüşümü aktif olarak kullanırsak bunun bize son derece güzel dönüşleri olacaktır. Sadece ben yapsam ne olur ki demeyin inanın doğamızın buna çok ihtiyacı var. Eğer siz bilinçli olursanız çevrenizdeki insanlar da sizden görerek birçok şey öğrenebilir. Doğanın değil ama bizim doğaya çok ihtiyacımız var! Esma BAŞALAN 8/A Hasayaz Ortaokulu Sayfa 47

ÜÇÜ BİR ARADA GANİ BEY …………… Kitaplığından okumak için bir kitap daha çıkardı. Kapağını iyiden iyiye inceledikten sonra, bu kitabı daha önce kitaplığında hiç görmediğini fark etti; öyle ya altmış beş yıllık ömründe oluşturduğu yirmi binin üzerinde kitap bulunan bir kitaplığa sahipti, Gani Bey. Kitaplığını her hafta düzenli bir şekilde temizlikçi kadına temizletmesine rağmen, bu kitabı nasıl olur da hiç görmemişti. Bir türlü anlam veremiyordu. Kitabı okumaya başlamadan önce kitabın, kütüphanesine nasıl girdiğini düşündü bir müddet. Kitabın kapağı, gri zemin üzerine bir goncagül ve altın bir ok resmileriyle dizayn edilmişti. Kitap elinde ve derin düşünceler Sayfa 48 Hasayaz Ortaokulu

ÜÇÜ BİR ARADA içerisinde çalışma masasına geçti, sandalyesine oturdu. Temizlik işlerine mütemadiyen çok önem vermesine rağmen, kitaptaki toz birikintisi kitaba sanki: “Tozlu, eski bir tavan arası sandığından çıktım.” dedirtiyordu. Evi, kasvetli ruh halinin yelpazesinden bir parçaydı ama kitaplığına da böylesine bir leke konduramıyordu. Olsa olsa bu, temizlikçi kadının işine önem vermemesine bağlıydı. Zaten uzun süredir başka bir temizlikçi arıyordu ama bu zamanda da herkese güvenilmezdi. Neticede bu kadın uzun yıllardan beri kendisine hizmet ediyordu. Yok yok… bu kadar düzensizliğe de katlanamazdı. Bu düşünceler etrafında gidip gelirken, bir yandan da nasıl olur da kitabı görememişti ki… Geçmiş yaşantısını düşündü, düşündü, düşündü… Hiç unutamadığı bir olay onun çok eskilere gitmesine daima engel olduğu gibi yine engel oldu. Yine onun oltasına takıldı çırpındı, çırpındı, çırpındı… Otuz beş yıl önce Roma’da master eğitimini tamamlamak üzereyken bir doğum günü partisinde tanışmıştı –kendisine otuz yıl yarenlik edecek- Melek Hanımefendiyle. Melek Hanım, babasının vazifesi gereği Roma’da bulunan seçkin bir Türk kızıydı. Tanıştıkları gün, tekrar görüşebilme heyecanı sarmıştı her ikisini. “İlk görüşte aşktı” karşılaşmaları. Günler birbiri ardına dizilirken Gani Bey, ortak bir arkadaşları vasıtasıyla görüşebilmek için Melek Hanım’a haber gönderdi, Melek Hanım bu teklifi hiç düşünmeden kabul etmişti bile. Günler günleri, aylar ayları kovaladı ve bu, her ikisini de büyük bir heyecan Hasayaz Ortaokulu Sayfa 49

ÜÇÜ BİR ARADA ummanında yüzdüren aşk, Gani Beyin ailesiyle paylaşması, ailelerin tanışmaları ve -Gani Beye göre- dillerden düşmeyen bir nikâh merasimine kadar ilerlemişti. Bu kadar erken davranmalarında şüphe yoktur ki ortak zevklerinin, ortak heyecanlarının, ortak mutlulukları paylaşmalarının muazzam bir tesiri olmuştu. Dolu dolu paylaşılan ve hazin bir şekilde noktalanan kocaman bir otuz yıl yaşanmıştı birlikte. Nasıl olduğunu bilmeden kendisini gözyaşları içerisinde usul usul yağan kar tanelerini pencereden izlerken gördü. Birden irkildi, hala temizlikçi kadına olan öfkesi dinmiyordu. Kitaplarının büyük bir kısmı hayatının anlamı olan eşinden; meleğinden ona hatıraydı. Kitaplarının değil tozlu raflarda eskimesi, başka ellerin değmesi bile gücüne gidiyordu. O sebepten hiç kimseye ödünç kitap vermezdi, geri gelmez diye… Bu düşüncesi değil miydi çevredeki insanlardan kendisini soyutlayan? Son beş yıldır akrabalarının ve yakın çevresinin ısrarına rağmen, neredeyse hiç kimseyle konuşmaz, alışveriş dışında dışarıya çıkmaz, gelen misafirlere de o kadar misafirperver(!) davranırdı ki bir gelen bin pişman olurdu. Ama yine de bu kitabın sırrını bir türlü çözemiyordu. Kitabın sayfalarında göz gezdirirken birden son sayfalara doğru, siyah bir kurşun kalemle yazılmış ve silinmeye yüz tutmuş küçük bir not gözüne ilişti. “İspanyol Merdivenleri…” Sayfa 50 Hasayaz Ortaokulu


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook