Haziran 2021 E-Dergi
İÇİNDEKİLER 1-Gaziemir İlçe Milli Eğitim Müdürümüz MAVİ MÜREKKEP Ali Musa BİNA REMZİ DOĞAN ORTAOKULU 2-Okul Müdürümüz Fikri SERTEL ADINA SAHİP VE SORUMLUSU 3-4-Gaziemir’in Tarihi 5-7-Sarnıç’ı Tanıyalım FİKRİ SERTEL 8-9-Remzi Doğan Ortaokulu Tarihçesi OKUL MÜDÜRÜ 10-11-Bilinçli Teknoloji Kullanımı Ve Ailelere EDİTÖRLER Öneriler 12-16-Bizim Şairlerimiz ve Yazarlarımız Cemile YALÇIN DAĞTEKİN Sabri ŞEN 17-Altın Oran, Cahit Arf Duygu ERENAY 18-19-Cahit Arf Hayatı, Resfebe Oyunu Semra MUTLU 20-İngilizce Köşemiz Havva DEĞİRMENCİ 21-22-e-Twinning 23-27-Fen Bilimleri Köşemiz YAYIN KURULU 28-30-Resim Köşemiz 31-Bunları Biliyormusunuz? Fikri SERTEL 32-33-Spor Köşemiz Duygu ERENAY 34-36-Koronavirüs ve İslam’da Temizlik 37-38-Teknoloji ve Tasarım Çalışmalarımız GRAFİK VE TASARIM 39-45-Teknoloji ve Tasarım Dersi Mimari Eser Maketlerimiz Sabri ŞEN 46-Kıssadan Hisse (Mimar Sinan’ın İnceliği) Şenay BOSTAN 47-49-Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması 50-Su Kaşifi Projesi YAYIM TARİHİ 51-Sözlü Tarih Projesi 52-Uzaktaki Yakınlarımız (Anılarla ve Röportajlarla Haziran 2021 89 Göçü) 53-54-İzcilerimiz HABERLEŞME 55-Satranç Kulübü 56-Kelime Avı e-posta: [email protected] 57-59-Öğrencilerimizden Resimler web: http://remzidoganortaokulu.meb.k12.tr 60-Lise Tanıtım Gezilerimiz facebook: 61-62-Türkçemiz https://www.facebook.com/remzi.dogan.oo/ 63-65-Gezilerimiz 66-69-Geri Dönüşüm twitter: @ROrtaokulu 70-73-Nesli Tükenmiş ve Tükenme Tehlikesi Olan instagram: @remzi_dogan_ortaokulu Canlılar 74-Uzaktan Eğitim Sürecinde Hazırladığımız Videolarımız Yazıların içeriğinden yazarlar sorumludur. Yazılarda özüne uygun değişiklikler yapılabilir. Gaziemir Kaymakamlığı’nın 13.07.2021 tarih ve 28194715 sayılı “OLUR”’u ile 2569 sayılı Tebliğiler Dergisi’nde yayımlanan M. E. B. Talim Terbiye Kurulu’nun 21. 12. 2004 ve 159 sayılı kararı uyarınca İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre yayımlanmıştır.
Ülkemizde okul, öğrenci, veli üçgeninin uyumlu çalışması eğitimde kaliteyi arttıran en önemli etkendir. Uyumlu çalışmanın temelinde iletişimin sağlam olması yatar. Yeni öğretim yılı öncesinde çocuklarımızın daha sağlıklı ve mutlu bir eğitim ortamında bulunmaları için bizler de başarılı bir eğitim işleyişine önem veriyoruz. Hepimiz geleceğimizin umudu, yaşama sevincimiz çocuklarımızın iyiliğini istiyoruz. Evlatlarımızı daha iyi anlamak, onlara destek olmak, eğitimin ortamlarını sizlere daha iyi ifade edebilmek adına bu tür çalışmalarımıza desteğimizi sürdüreceğiz. Gelişen Türkiye’nin donanımlı, sağduyulu, teknolojiyi kullanan ve aynı zamanda kendi değerlerinin farkında bireylerini yetiştirme noktasında özverili eğitimcilerimizin ve örnek öğrencilerimizin sesi olmak bizlere gurur ve coşku veriyor. İlçemiz Remzi Doğan Ortaokulunun bu gurur ve coşku ile hazırladığı, gelecek nesillerin sesi olan böyle güzel bir çalışmada emeği geçen idarecilerimizi, öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi tebrik eder, başarılı çalışmalarının devamını dilerim. Birbirine saygılı bireyler olmak için öncelikle birbirini anlayan bireyler olmalıyız. Gelecek, bugün ne yaptığımıza göre şekillenir. Aydınlık yarınlara giden yolda attığımız her adımın bizi daha da ileriye götürmesi umuduyla. Ali Musa BİNA Gaziemir İlçe Milli Eğitim Müdürü 1
Değerli meslektaşlarım, kıymetli velilerimiz ve sevgili öğrencilerimiz, Remzi Doğan Ortaokulumuzun ilk e-dergisi olan “Mavi Mürekkep”i sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Eğitim öğretime başladığı günden beri \"Teknoloji gelişmenin vazgeçilmez unsurudur.” ilkesini benimseyen okulumuz, büyük bir hızla gelişen dünyaya ayak uyduruyor. Eğitim süreçlerinin farklı bir boyuta geçtiği, internet teknolojilerinin hayatımızın en büyük parçalarından olduğu günümüzde biz eğitimcilerin görevi de öğrencilerimize ve velilerimize her alanda seslenmektir. Yaşadığımız pandemi süreci okulun sadece dört duvardan ibaret olmadığını gösterdi bizlere. Canlı ders uygulamaları, sosyal medya siteleri yani internet, eğitimin vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu sebeple öğretmen ve öğrencilerimizin çalışmalarının sergilendiği,öğrencilerimizin ilgi duyabilecekleri içeriklerin olduğu bir e-derginin, onlara her alanda rehberlik etmek adına önemli olduğunu düşündük. İdareci, öğretmen ve öğrencilerimizle Atatürk ilke ve inkılâplarını esas alıyoruz. Toplumun geleceğinin bizim geleceğimiz olduğuna ve bir takım anlayışı ile başarıya ulaşacağımıza inanıyoruz. Yüksek hedeflerle mücadele etmenin çok çalışmaktan geçtiğini biliyoruz. Yönetimde ve eğitimde kaliteyi ön planda tutuyoruz. Herkesin kendini geliştirmesine ve ifade etmesine imkan tanımayı hedefliyoruz. Bizler yani idareci ve öğretmenler, öğrencilerimize hem akademik hem sosyal alanda kendilerini geliştirebilecekleri fırsatlar sunmaya gayret ediyoruz. Bilimin ışığında, günümüz şartlarının gerektirdiği gibi teknolojinin hızında, her zaman yanınızda olmaya devam edeceğiz. Remzi Doğan Ortaokulu olarak geleceğimizin teminatı çocuklarımızı, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, içinde vatan ve millet sevgisi olan ahlaki değerlere sahip, teknolojik gelişmeleri takip edip yeni teknolojiler üreten bireyler olarak yetiştirmek amacıyla yola çıktık. İnanıyoruz ki biz kurum olarak öğrencilerimize akılcı ve onurlu bir kimlik kazandırıyoruz. Yol göstericimiz olan bu misyonumuz doğrultusunda hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek vizyonumuzu yerine getirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu amacımıza uygun olarak yayımlanan e-dergimiz “Mavi Mürekkep”in hazırlanmasında emeği geçen öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür ederim. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. Fikri SERTEL Okul Müdürü 2
GAZİEMİR’İN TARİHİ XIV. yüzyılın başlarında Seydiköy, Aydınoğulları Beyliği zamanında “Gazi Umur Bey” tarafından, “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi”nin vakıfları arasında yer almış olup XV. ve XVI. yüzyıllarda demografik ve ekonomik açıdan büyük bir köy konumuna yükselmiştir. Civardaki diğer yerleşmelere göre sahip olduğu bu büyüklük onu, XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra nahiye merkezi konumuna getirmiştir. İşgal yıllarında tamamıyla tahrip edilmiş olmasından dolayı bir ara merkezin Cumaovası’na taşınmasına rağmen ismi değişmemiş, mübadil göçmenlerin iskanıyla yeniden imar ve inşa edilerek idari merkez olma özelliğini devam ettirmiştir. XIX. asrın sonlarında Aydın tren yolu ve Gaziemir adıyla anılan bir istasyonun inşa edilmiş olması özellikle yerleşme bakımından etkileyici bir faktör olmuştur. 1926 yılında belediye olan Gaziemir özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısında, Cumhuriyet Döneminin hakim kıldığı modern şehircilik anlayışı doğrultusunda yaşanan hızlı gelişmelerle birlikte, İzmir’in önemli metropolleri arasına girmiştir. 1970’lerden itibaren yoğunluk kazanan sanayi ve ticaret merkezi haline gelmesi bunda önemli rol oynamıştır. Yakın zamanda devreye konulan otoyol ağı ve havalimanının da etkisiyle, ilçe hudutları dahilinde kurulmuş Ege Serbest Bölgesi ise bu gelişmeyi olgunlaştırmıştır. 3
Gaziemir, tarihi Seydiköy’ün üzerinde gelişmiştir. XIV. yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan dönemde ve halen halk arasında gayr-ı resmi kullanımı devam eden “Seydiköy” yanında bugün resmen kullanımda olan “Gaziemir” isminin kaynağı Aydınoğulları Beyliği’nin en renkli simasını oluşturan “Gazi Umur Bey” tarafından, “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi” ne verilmiş olmasıdır. Günümüzde Seydiköy’ün yerini almış olan Gaziemir adı,burayı “Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi”ne vakfetmiş olan ve babası Mehmet Bey’in eski Türk devlet geleneği ve idare anlayışı doğrultusunda kendisine verdiği İzmir’de ikamet ederek hayatını savaşlarla geçirmiş olan Aydınoğlu Gazi Umur Bey’e izafeten verilmiş olan bir isimdir. Gaziemir ismi “Gazi Umur”un zaman içerisinde uğramış olduğu değişim sonucunda yaygınlaşan bir isimdir. Gaziemir Belediyesi 1926 yılında belde belediyesi olarak kurulmuş olup 1980 yılına kadar belde belediyesi olarak hizmet vermiştir.1980-1992 yılları arasında Konak İlçe Belediyesi sınırlarına dahil edilmiştir. 1992 yılından itibaren Gaziemir İlçe Belediyesi olarak hizmet vermektedir. 4
SARNIÇ'I TANIYALIM Sarnıç Beldesi, İzmir ili Gaziemir ilçesine bağlı bir belde olup İzmir'e 17 km., Gaziemir'e 6 km. uzaklıktadır. Doğusunda bulunan ormanlık saha ferah bir hava vermektedir. Batısında İzmir-Aydın Karayolu ve buna paralel İzmir-Aydın Demiryolu geçmektedir. Güney batısında Adnan Menderes Hava Limanı bulunmaktadır. Kuzeyi Hava Teknik Okullar arazisi ile çevrili, güneyi de ormanlık sahadır. Bitki Örtüsü Doğu ve güneyinde çam ormanları ve maki alanlar bulunmaktadır. Tarlalara tütün ve ayçiçeği ekilmektedir. Ayrıca tarlalarda zeytin, incir ve ceviz gibi ağaçlar bulunmaktadır. Evlerin çoğunluğu bahçeli olduğundan çeşitli meyve ağaçları vardır. İklimi Beldemizde Akdeniz iklimi hâkimdir.Çevresi açık olduğundan rüzgârdan etkilenmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçmektedir. Son yıllarda beldemizde yağışlar az olduğundan yeraltı sularında azalma görülmektedir. 5
Nüfusu 2000 yılı genel nüfus sayımında 17.930 kişi olarak tespit edilmiştir. Ancak 1989 yılında Bulgaristan'dan zorunlu göç nedeniyle nüfus olağanüstü artmıştır. Elde kesin veriler olmamakla beraber nüfusun 23.000'i geçtiği ifade edilmektedir. Ayrıca yurt içinden de göçler sürmektedir. Tarihçemiz Kutsal Melezos Çayı şimdiki adıyla Melez Çayı Sarnıç sınırları içinden doğarak İzmir Körfezi’ne dolayısıyla Ege Denizi’ne kavuşmuştur. Melez Çayı üzerindeki bu köprü, İ.Ö. 850 yılında yapılmıştır. Sarnıç'tan doğan Melez Çayı'nın diğer önemi de İzmir'in kuruluşuyla ilgilidir. \"İskender bir gün Pagos'ta şimdiki Kadifekale'de avlanırken yorgun düşmüş, bu yorgunluğun etkisiyle uzandığı bir ağacın dibinde uyuyakalmış. Rüyasında İzmirlilerin çok sevdiği dönemin ikiz tanrıçası Nemesis, İskender'e İzmir'i orada kurmasını söylemiş. 6
Klaros, (Apollon Tapınağı Bilicisi), İskender'in düşünü yorumlamış: \"Kutsal Melez Çayı kıyısındaki Pagos'ta kurulacak kentte oturanlar üç dört kat daha mutlu olacaklar.\" demiş. Melez Çayı’nın dolayısıyla Sarnıç'ın eski çağlardaki tarihsel özelliğini bu şekilde açıkladıktan sonra, yakın tarihten günümüz Sarnıç'ın evrimini açıklayalım: Sarnıç'ta 1950 yıllarında Hanımın Çiftliği olarak bilinen yer vardı. Bu çiftliğin sahibi Mediha SARNIÇ'tı. Köye ilk yerleşim 1951 yılındadır. Bu yıllarda Bulgaristan'dan gelen göçmenler yerleştirilmiş ve köy kurulmuştur. Daha sonraları yurt içinden özellikle Burdur, Afyon illerinden göç edenler de olmuştur. Böylece köy daha da büyümüştür.1989 yılından sonra Bulgaristan'dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlar yoğun olarak köye yerleşmişler ve köy çok büyümüştür. Bu nedenle muhtarlıkla idare güç duruma gelmiştir. Bunun üzerine 1992 Mayıs ayında belediyeye dönüşmek üzere referandum yapılmış ve büyük çoğunlukla kabul edilmiştir. Bu arada yetkili mercilerden Belde Belediyesi oluru çıkmıştır. 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde belediye başkanlığı seçimi yapılarak \"Belde Belediyesi\" statüsüne kavuşulmuştur. 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde Sarnıç, Belediye .statüsünden çıkarılarak Gaziemir Belediyesine bağlı bir mahalle durumuna getirilmiştir 7
REMZİ DOĞAN ORTAOKULU TARİHÇESİ 1992 yılında iş adamı Remzi Doğan'ın bağışladığı 3500 metrekare arsa üzerine 9 derslikli ilkokul inşaatına başlanmış ve 1993-1994 öğretim yılında öğretime açılmıştır. 1997–1998 eğitim-öğretim yılında kesintisiz 8 yıllık eğitimin kabul edilmesi ile okulumuz ilköğretim okuluna dönüştürülmüştür.Öğrenci mevcudunun artması nedeniyle okulumuza ek bina ihtiyacı doğmuş ve 1998 yılında inşaatına başlanan 13 derslikli yeni bina 1999–2000 eğitim-öğretim yılında hizmete girmiştir. 2012 Yılında kabul edilen 4+4+4 Eğitim sistemi ile okulumuz Remzi Doğan İlkokulu ve Remzi Doğan Ortaokulu olarak iki ayrı kuruma ayrılmıştır. Okul bahçesi ortasına duvar çekilerek A blok İlkokul, B blok ortaokul kısmına tahsis edilmiştir.13 Temmuz 2012 tarihinden itibaren okulumuz Remzi Doğan Ortaokulu adını almıştır. 8
2011-2012 Eğitim Öğretim yılında Okul Aile Birliği tarafından yapımına başlanan spor salonu 12/11/2013 tarihinde törenle açılmıştır. 01/07/2019 tarihinden itibaren Okul Müdürü olarak Fikri SERTEL atanmıştır. Okulumuz öğrencilerinin büyük bir bölümü 1989 yılından itibaren Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulmuş olan ailelerimizin çocuklarından oluşmaktadır. Bunun yanı sıra Anadolu’muzun farklı yerlerinden göçle semtimize gelen öğrencilerimiz sosyal yapımızı olumlu yönde etkilerken okulumuzun kültürel zenginliğini artırmaktadırlar.Okul,öğrenci ve veli işbirliğinin samimi duygular ve anlayış çerçevesinde devam ettiği kurumumuzda bilgiyi üreten,öz güven ve öz saygısı yüksek öğrenciler yetiştirmek temel hedefimizdir. 2020/2021 Eğitim Öğretim yılında yapılan tahkikat neticesinde yıkılması Bakanlığımızca ve Valiliğimizce uygun görülen okulumuzun 09/11/2020 tarihinden itibaren eğitim öğretime Sarnıç Şehit Uzman Çavuş Egemen Yıldız Ortaokulu Binasında devam etmesi kararına bağlı olarak Eğitim ve Öğretim faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. Geçmiş Yıllarda Görev Yapan Okul Müdürlerimiz Sıra Adı – Soyadı Görev Yılları 1 FİKRİ SERTEL (Müdür V.) 2012-2013 2 ÖZLEM SÜMERKAN 2013-2014 3 ALİ AY 2014-2019 4 FİKRİ SERTEL 2019- 9
BİLİNÇLİ TEKNOLOJİ KULLANIMI VE AİLELERE ÖNERİLER Teknoloji, bilimsel bilginin endüstride ya da günlük yaşamımızda pratik amaçlar veya uygulamalar için kullanılmasıdır. Bilinçli teknoloji kullanımı ise, teknolojinin yaşamı kolaylaştırmak amacıyla gerektiğince kullanılması ve hayatın diğer bölümlerini (aile ilişkileri, çalışma, sosyal ilişkiler, oyun, uyku, yemek vb.) olumsuz etkilememesi olarak tanımlanabilir. Özellikle içinde bulunduğumuz pandemi döneminde teknoloji kullanımının artması, bilinçli teknoloji kullanımının önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Bu sayımızda teknoloji kullanımı zorunlu ise ve zorunluluk çocukları, ergen ve yetişkinleri bağımlılığa sürüklüyorsa, bilinçli teknoloji kullanıcısı nasıl olunur, teknolojinin faydaları ve zararları nelerdir, bağımlılığı nasıl önleriz konuları üzerinde durulacaktır. Olumlu kullanım nedir? Teknolojiyi kişisel gelişim için kullanma, yeni bilgiler edinme ve fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak bize zarar verecek unsurlardan uzak durmaktır. Olumlu Kullanımın Faydaları Nelerdir? Öğrencilerin akademik başarılarının arttırılmasında, ilgi ve yeteneklerinin geliştirilmesinde büyük rol oynar. Milyarlarca bilgiye ulaşmanın zaman, enerji ve para bakımından az maliyetli olması bireylere yeni şeyler üretme yollarını açar ve yaratıcılıklarını geliştirir. Kötüye Kullanım Nedir? Teknoloji ve internetin; denetimsiz, sınırsız ve amaçsız kullanılması, gündelik yaşamı ve sorunlulukları aksatacak şekilde kullanılması, uygunsuz içeriklere maruz kalınması, fiziksel, sosyal, zihinsel ve psikolojik gelişimi olumsuz etkilemesi olarak ifade edilebilir. Teknoloji Bağımlılığı Nedir? İnternetin ve teknolojik cihazların kullanımı ile ilgili olarak aşırı kullanım, kullanma isteğini doyuramama, aşırı kullanımın günlük aktivitelere engel olması, sosyal ilişkilere zarar vermesi, kullanımı azaltma ya da durdurmada problem yaşama, kullanımın mümkün olmadığı durumlarda gergin ve sinirli olma durumu olarak tanımlanabilir. Çocuklar Ekran Başında Ne Kadar Süre Geçirmeli? Türkiye Pedagoji Derneği, bir gün içinde tablet, telefon ve televizyon dahil olmak üzere çocukların ekran başında geçirmeleri gereken azami süreleri şöyle belirlemiştir; 0-3 yaş; Ekrandan olabildiğince uzak tutulmalıdır. 3-6 yaş; günlük toplam süre en fazla 30 dk.dır 6-9 yaş; Günlük toplam süre en fazla 50 dk.dır 10
9-12 yaş; Günlük toplam süre en fazla 90 dk.dır 12 yaş ve üzeri; Günlük toplam süre 120 dk.yı geçmemelidir. Teknoloji Bağımlılığının Belirtileri Nelerdir? Yalnızca birkaç dakika diyerek saatler geçirmek, Uzun süre bilgisayar kullanmaktan dolayı fiziksel sorunlardan şikayet etmek, İnternete girmek için yemek öğünlerinden, derslerden ya da randevularından ödün vermek, Bilgisayarınızdan uzak kaldığınız zaman gergin, sinirli ve boşluktaymış gibi hissetmek, Gece geç saatlere kadar bilgisayar başında kalmak. Bağımlılıktan Kurtulmak için Ailelere Öneriler Çocuğunuzla birlikte televizyon, tablet, bilgisayar vb. kullanımının kurallarını belirlemek ve bu kurallara öncelikli olarak ailenin uymasına özen göstermek ve model olmak, Teknolojinin ailece birlikte geçirilen zamanların ya da oyun saatlerinin yerini almasına izin vermemek ve televizyon, tablet, bilgisayar vb. olmadan çocuğunuzla birlikte yapabileceğiniz eğlenceli etkinlikler belirlemek, Çocuklarına internette vakit geçirme konusunda katı kısıtlamalar ve cezalar vermek yerine onlarla karşılıklı konuşmak ve ikna yolunu seçmek, yavaş yavaş ama kararlı olarak azaltması konusunda destek olmak, Çocuğunuzu ekranla baş başa uzun süre ve denetimsiz bırakmamak, Sosyal ağlarda tanımadıkları kişilerle arkadaşlık yapmamaları konusunda onları uyarmak ve arkadaş listelerini belirli aralıklarla kontrol etmek, Teknolojinin yararları ve zararları hakkında çocuğunuzla konuşmak, Bilgisayar, tablet vb. kullanımını disiplin-ödül haline getirmemek, Günlük ya da haftalık internet kullanımı çizelgeleri oluşturup, uyulmasını sağlamak, Çocuğun yapmayı isteyip de fırsat bulamadığı faaliyetleri bir deftere yazmasını sağlamak, internet kullanmak için yoğun istek duyduğunda yazdıklarından birini yapmasını istemek, Gerekirse psikolojik danışmandan ya da bir uzmandan yardım almak. Çocuklarınız iyi birer bilgisayar kullanıcısı olsun ya da olmasın, onların her zaman sizin sınırlamalarınıza, deneyimlerinize ve değerlendirmelerinize ihtiyaçları vardır. Remzi Doğan Ortaokulu Rehberlik Servisi 11
VAROLUŞ NEDENİM Ahmet bir gün okuldan çıkmıştı ve evine doğru yürüyordu. Öğretmeni onlara “İnsanın varoluş amacı nedir?” konulu bir kompozisyon yazma görevi vermişti. Ahmet çok düşündü. Kendini çaresiz hissediyordu. Çünkü bugüne kadar bu soruyu kendine sormamıştı. Öylece dolaşırken bir anda kendini sahilde buldu. Kumların üzerine oturdu ve dalgaları izlemeye koyuldu. Büyük dalgalar sanki düşünceleriyle yarışıyor gibiydi. Yanına bir balina geldi. Gözlerini ovuşturdu, baktı. Evet, oradaydı bir balina. Çok düşünmenin sonu bu hayal görüyorum, dedi kendi kendine. Bir süre bakıştılar. Balina Ahmet’e adeta ‘’Bana bin’’ diyordu. Balina Ahmet’e bir miktar su sıçratarak harekete geçmesi için cesaret vermeye çalışır gibiydi. Ahmet ayağa kalktı ve yavaşça balinaya yaklaştı. Elini uzattı ve dokundu. Sıcacık bir ses tonuyla “Merhaba. Senin burada ne işin var? Acaba buraya nasıl geldin?” Balina çevik ama nazik bir hareketle Ahmet’i üstüne attı. ‘’Sen bir sorunun yanıtını merak ediyorsun. Onun cevabını ben biliyorum. Hazır mısın öğrenmeye?’’ dedi. Yavaş yavaş derinliklere inerken çok acı veren manzaralar karşısında Ahmet kendini suçlu hissetmeye başladı. Bu manzaranın sorumlusu biz insanoğluyuz. Birkaç metre sonra su bulanıklaştı ve görüş açısı daraldı. Artık utanç duyuyordu. Bir canlı türü başka bir canlı türünün yaşam alanına nasıl böyle bir şey yapabilirdi. Ahmet el fenerini yaktı. Etraf çöp kaynıyordu. Lağım, kimyasal atıklar, plastik şişeler, ayakkabı bile vardı. Ayrıca deniz salyaları geliyoruz bekleyin der gibiydi. Tam o anda Ahmet’in üstüne bir balık gelmeye başladı. Ahmet bir anda ne yapacağını şaşırdı. Öylece kalakaldı. Balığın yüzüne çarpmasıyla irkildi ve yataktan düştü. Benim ve tüm insanların yaşam amacı önce doğaya ve canlılara sahip çıkmak. Onu korumak. Doğa bilge insan gibidir. Önce bekler sen anla diye. Eğer anlamazsan yaşayacağın felaketler getirir aklını başına. Tabi geç kalmadıysan. Küresel ısınma, orman yangınları, deniz kirliliği derken el birliği ile Dünya’yı mahvettik. Şimdi harekete geçme zamanı. Biz gençler doğadan aldığımız her şeyi geri vereceğiz. Bilinçli adımlarla insanlığı bu yanlışından döndüreceğiz. Nedim Başar ERDOĞAN 6/D 12
SES OLAYLARI Büyük ünlü uyumu olarak buradayım. Bütünüyle uyarım kuralıma. Hammurabi gibi uyumsuzum sanma! Türkçede adım gibi büyüktür yerim, Unutma beni, sınavda karşılaşırız sonra! Özellikle dar ünlüler, Beni hiç sevmezler. Eh! Çünkü ünlü düşmesiyim ben. Korkuyor işte zavallıcıklar, Yerlerini kaybetmekten. Ben ünlü daralmasıyım, “yor” eklerinin en sevdiği ses olayıyım. Onları e/a ile biten fiillere bağlarım. Olur e/a’ya elveda; ı,i,u,ü’ye merhaba! Güp-e-gündüz ünlü türetiyorum. Az-ı-cık yerin var deme, Bir-i-ciğim Türkçede. Gururlu hissediyorum bu nedenle. Sadece iki sözcükteyim, “ben” ve “sen” sözcüklerine Yönelme eki getiririm. “bene/sene” değil “bana/sana” artık, Ünlü değişmesine uğradı kökleri. Sonu KeTÇaP ile bitiyor, Ünlü ile başlayan bir ek geliyorsa kelimeye, KeTÇaP yumuşuyor demektir. Ünsüz yumuşamasını unutan, Ses olaylarını bilmiyor anlaşılan. FıSTıKÇı ŞaHaP ile biten sözcüğe, Getir “c,d,g” yumuşak ünsüzleriyle başlayan ekleri. Sertleşir “c,d,g”, benzer FıSTıKÇı ŞaHaP ünsüzlerine, Denir bu olaya ünsüz benzeşmesi. Sonu “-k” ile biten bazı sözcüklere, “-cık/-cik” getirdiğimiz zaman, Düşer sondaki “-k” ünsüzü, Sıcacık bir ünsüz düşmesi doğar hayatımıza. Tek heceli yabancı kökenlilere ünlü gelince olur ünsüz türemesi. Bir de “et-, ol-” ile kullanılan tek hecelilerde, Görürüz yine kendisini. Aman yanlış kullanmayın, Hakkını arar ünsüz türemesi! Kısacası ünsüz türemesinin sırrı, Tek hecelilerden vazgeçememesi. Sadece konuşmaya yansıyan ulama, Görülür birçok sözcükte. İki ünlünün arasındadır kaynaştırma harfleri, İstersen kaynaştırma istersen kaynaşma de! Beyza ÇALIŞKAN 5/B 13
İKİ YARIM KÖY Annem o zamanlar yedi yaşındaymış. Okula başladığı seneymiş. Annemin köyünde herkes çiftçilik yaparmış. Mevsimine göre ürünler tarlaya ekilir, hasat zamanı tüm köylü tarlalara koşarmış.Köy öyle çok büyük, çok gelişmiş değilmiş. Bir okul, bir sağlık ocağı varmış sadece. Bir gün köyde çok büyük bir kavga çıkmış. Tarlaya ekilecek ürünler hakkında tartışmaya başlamış köylüler. Köyün yarısı buğday ekmek istiyormuş diğer yarısı da mısır. Çok basit gibi görünen bu anlaşmazlık kısa sürede o kadar büyümüş ki köylüler birbirine düşman olmuş çıkmışlar. Hatta köyün tam ortasına uzun ve geniş bir çukur kazmışlar. Çukurun bir tarafında mısır ekmek isteyenler diğer tarafında buğday ekmek isteyenler kalmış. Bir tarafında koca koca tarlalar diğer tarafında okul ve sağlık ocağı kalmış. Birkaç yıl hiçbir sorun çıkmamış köyde. Herkes mutlu gibi görünüyormuş. Ancak öyle değilmiş. Ekecek tarlası olmayan köy açlıkla karşı karşıya kalmış. Hayvanlarının otlayacağı otlaklar hep diğer taraftaymış. Sağlık ocağı olmayan köy de bir o kadar kötü durumdaymış. Onlar da hastalıklarla mücadele ediyormuş. Doktor olmadığı için her gün birisi ölüyormuş. İki yarım köyün yaşlıları bakmışlar çare yok, buluşmuşlar çukurun iki ucunda. Yıllardır devam eden küslüğün kimseye faydasının olmadığına karar vermişler. Çukuru yeniden toprakla doldurmuşlar. O günden sonra da köyde oyun oynayan çocuklar bile kavga etmemiş. Ne zaman abimle tartışsak annem bize bu hikayeyi hatırlatır. Savaşmanın kimseye yararının olmadığını, birlikte yaşamanın ,barış içinde olmanın çok faydasını gördüğünü anlatır. Eda YILDIZ 5/B VERDİĞİM SÖZÜN MÜCADELESİ Ali 6. sınıfa gidiyordu. Üç yaşında yüzmeyi öğrenmişti ve o zamandan beri dedesi gibi bir yüzücü olmak istiyordu. Dedesi çok sayıda yarışmaya katılmış, madalyalar kazanmıştı. Fakat ailesi onun bu sporla ilgilenmesini istemiyordu. Ali’nin dedesi zehirli bir balığın onu ısırması nedeniyle hayatını kaybetmişti. Dedesi zehirlenip öldüğünde Ali sekiz yaşında olmasına rağmen yüzmeyi bırakmamıştı. Çünkü dedesine onun kadar iyi bir yüzücü olacağına dair söz vermişti. Ailesinin onu korumaya çalıştığının farkındaydı. Ama dedesine verdiği sözü tutmak zorundaydı. Bir gün arkadaşlarıyla konuşurken Fatih, bir yüzme yarışması olacağını ve kazananın uluslararası yarışmaya gideceğini söyledi. Bu Ali'nin şu ana dek eline geçmiş en iyi fırsattı. Ailesini ikna etmekte kararlıydı. Sınıf öğretmeni ve arkadaşlarıyla bir plan yaptılar. Öğretmen, Ali’nin anne ve babasına bir veli toplantısı olduğu ve bunun için tüm velilerin mahalledeki spor salonuna toplanacağını söyledi. Ali’nin ailesi spor salonuna gittikten sonra Ali havuzun başında göründü. Üstünde mayosu vardı. Birden suya atladı, o kadar iyi yüzüyordu ki salondan çıt çıkmıyordu. Havuzdan çıktığında herkes alkışlamaya başladı. Ali ailesine, dedesine verdiği sözü ve yarışmayı anlattı. Çok dikkatli olacağını söyledi. Bu kadar iyi yüzdüğünü gören ailesi bu isteğini kabul etti. Ali ilk defa bu kadar mutlu olmuştu. Bir ay sonra Ali yarışmaya katıldı. Yüzüşüyle herkesi büyüledi. Uluslararası yarışmaya gönderildi. Bundan sonraki yıllarda da büyük başarılara imza attı. Onu en çok mutlu edense yıllar önce yüzücü olan dedesini adının o her kazandığında anons edilmesiydi… Ali Özgür! Gülay DEREKÖY 6/A 14
TUZ GÖLÜ, TUZ ÇÖLÜ DEĞİL Tuz Gölü adı üstünde tuzlu bir göldür ve %32.9 tuz oranına sahiptir. Doğal güzelliğiyle turistlerin ve yerlilerin dikkatini çeker. Ama ne yazık ki bu göle her yıl 200 bin ton kadar kirli atık bırakılıyor. Tuz Gölü’nü inceleyen bilim insanları, doğal dengesinin gitgide bozulduğunu ve yakın gelecekte işlevini yitirmesinin söz konusu olabileceğini söylüyor. Peki biz Tuz Gölü’nü bu durumdan kurtaramaz mıyız? Elbette kurtarabiliriz. Eğer doğru şeyleri yaparsak. Öncelikle küresel ısınmanın önüne geçmeliyiz.Arıtma tesisi sayılarını artırmalıyız.İnsanları su tasarrufu ve suyun önemi hakkında bilinçlendirmeliyiz. Fabrikaların bacalarına filtre takmalıyız. Fabrikalardan da bahsetmişken, fabrikalar atıklarını nereye atıyor biliyor musunuz? Sulara atıyorlar ve suların kirlenmesine sebep oluyorlar. Bunlar uygulandı diyelim, peki biz evlerimizden nasıl bu kirlenmeyi önleriz? Biz de evlerimizde suların kirlenmesini önlemek için kızartma yağlarını lavaboya dökmek yerine gidip ilgili yerlere teslim edebiliriz. Deterjan gibi kimyasalları sulara karıştırmamalıyız. Çöplerimizi sulara ve su kenarlarına atmamalıyız. Suyu ihtiyacımız olmadığı zamanlarda kapatarak su kullanımını azaltabiliriz. Günlük hayatımızda kullandığımız sudan biraz kısabilirsek hem aile bütçesine hem de Tuz Gölü ve diğer su kaynaklarına faydamız olur. Unutmayalım ki bunlar sadece Tuz Gölü için değil, her türlü su kaynağı için geçerli. Bu anlattığım küçük ama etkisi büyük olan tedbirleri uygulayıp çevremize de yayarsak hem Tuz Gölü’nü Tuz Çölü olmaktan kurtarabiliriz, hem de diğer su kaynaklarını… Zeynep İclal KIR 6-A HAYALLERİM VAR BENİM Hayallerim var benim, Vatan ve Atatürk sevgisi ile büyümek. Tüm dünyaya vatanımı anlatmak, Atamın gösterdiği yoldan emin adımlarla yürümek. Hayallerim var benim, İyi bir insan olup dünyadan kötülükleri silmek. Çocuklarla parklarda kucaklaşmak, Onlara vatan sevgisini, Atatürk sevgisini anlatmak. Hayallerim var benim, İyi bir eğitim alıp pilot olmak. Bulutların arasında uçup, Dünya üzerinde gururla Türk Bayrağımı dalgalandırmak. Mertefe SAYLAN 6/C 15
KÜLTÜREL ZENGİLİĞİMİZ Ülkemiz köklü bir geçmişe sahiptir. Türk kültürü çeşitli değerlere ev sahipliği yapar. Her konuda kültürümüz öne çıkar. Yüzyıllar önce oluşmuş eserler hala korunuyor. Kültürümüz tarihi eserlerden ibaret değildir, örnek verecek olursak misafir ağırlamayı sevme, misafire ikramda bulunma onu rahat ettirebilme isteği bize atalarımızdan kalmıştır. Yemeklerimiz, geleneksel kıyafetlerimiz, milli sporlarımız, milli oyunlarımız yöresel danslarımız bunların hepsi bizim kültürel öğelerimizdendir. Mesela yemeklerimizden kebap, çiğ köfte, künefe gibi. Geleneksel kıyafetlerimizden şalvar, kuşak vb. Milli sporlarımızdan okçuluk, güreş, cirit bunlardan bazılarıdır. Milli oyunlarımızdan çelik çomak, beş taş vb. Yöresel danslarımızdan zeybek, kolbastı, horon, halay örnek verilebilir. Bütün bunlar bizim kültürümüzün zenginlikleridir. Bu kültür zenginliği Türkiye’yi dünyada eşsiz bir ülke yapmaktadır. Bize düşen görev ise bu zenginliğe sahip çıkmak ve kültürümüzü daha da yüceltmektir. Öykü GÜNEŞ ÇOCUĞUN İSTEĞİ Ben daha on bir yaşında bir çocuğum. Özgürlüğümü istiyorum sizden, Gözyaşı olmayan, hüzün olmayan. Sadece gülümseyen insanlar istiyorum. Hastalık olmasın dilimizde, Maske olmasın yüzümüzde. Geleceğe korkusuz bakan, özgürce konuşan, Sadece gülümseyen insanlar istiyorum. Şimdi güçlü olma vakti, Hastalıklara direnme, yakınlarımızı koruma vakti. Herkes güçlü dursun, mutlu olsun artık, Sadece gülümseyen insanlar istiyorum. Mertefe SAYLAN 6/C 16
ALTIN ORAN Altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. İlk olarak kimler tarafından keşfedildiği bilinmese de Mısırlıların ve Yunanlıların bu konu üzerinde yapmış oldukları bazı çalışmalar olduğu görülmektedir. Öklid, milattan önce 300′lü yıllarda yazdığı “elementler” adlı tezinde “ekstrem ve önemli oranda bölmek” olarak altın oranı ifade etmiştir. Mısırlıların Keops Piramidi’nde, Leonardo da Vinci’nin “İlahi Oran” adlı çalışmada sunduğu resimlerde kullanıldığı bilinen \"altın oran\" , “Fibonacci Sayıları” olarak da bilinmektedir. Orta Çağ’ın en ünlü matematikçisi olan İtalyan kökenli Leonardo Fibonacci, birbiri arasında ardışık ilişki ve olağanüstü bir oran bulunduğunu iddia ettiği sayıları keşfetmiş ya da diğer bir görüşe göre de Hint-Arap medeniyetinden öğrenmiş ve Avrupa'ya taşımıştır. Evrendeki muhteşem düzenle birebir örtüşen bu sayıları keşfetmesi nedeniyle, altın orana da adının ilk iki harfi olan “Fi” (Φ) sayısı denilmiştir. Bir yapı ya da sanat eserinin altın orana yakınlığı, onun aynı zamanda estetik olarak güzelliğinin bir ölçüsü olarak kabul görmüştür. İnsan vücudundaki altın oran Altın oranın insan vücudundaki oranların çoğunun merkezinde olması gerekiyordu. Bunlar, kusursuz yüzün şeklini ve ayrıca göbek deliği yüksekliğinin vücut yüksekliğine oranını içerir. Gerçekten de kusursuz insan yüzünün hemen hemen her oranının altın oranla bir bağlantısı olduğu iddia edilmektedir. Altın orana doğada da sıkça rastlanıyor. Örneğin bazı bitkilerin yaprak ve çiçeklerinde... Bilim insanları bu şeklin, bitkilerin güneş ışığını en iyi şekilde almasını sağladığını düşünüyor. Bu oran aynı zamanda kozalaklarda, ağaç dallarında, deniz kabuklarında, galaksilerde, kasırgalarda, parmaklarımızda ve DNA'nın yapısında net bir biçimde görülebiliyor. Aynı zamanda yerden göbek deliğimize kadar olan uzunluğun göbek deliğimizden kafamızın üstüne kadar olan uzunluğa oranı da altın oranı veriyor. Üstelik vücudunda altın oranı barındıran tek canlı bizler değiliz: Yunuslar, denizyıldızları, deniz kestaneleri, karıncalar ve bal arıları da vücutlarında altın oranı barındıran canlılardandır. Cahit Arf 1910 yılında Selanik'te doğan Arf, 26 Aralık 1997 yılında Bebek'te yaşamını yitirmiştir. Yüksek öğrenimini Fransa'nın Ecole Normale Superieurede tamamladı. Bir süreliğine Galatasaray Lisesinde matematik öğretmeni olarak çalıştı. Ardından İstanbul Üniversitesinde doçent adayı unvanıyla bulundu. Doktora yapmak için Almanya'ya gitti ve 1938 yılında doktorasını Göttingen Üniversitesinde tamamladı. Türkiye'ye dönüp İstanbul Üniversitesinde önce profesörlüğe, daha sonra Ordinaryus profesörlüğe erişti. Burada 1962 yılında bulundu, ardından Robert Kolejinde matematik dersleri verdi. Sonrasında ABD'ye gitti. Kaliforniya Üniversitesinde konuk öğretim üyesi görevinde bulundu. 1967 yılında Türkiye'ye döndükten sonra, ABD'den birçok teklif alsa da o Ortadoğu Teknik Üniversitesinde göreve başladı. 1980 yılında emekli oldu. 17
Cahit Arf Hayatı Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu önemli bilim insanlarından olan Cahit Arf, çok sayıda bilimsel çalışmaya imzasını atmıştır. 1943 yılında İnönü ödülünü, 1974 yılında TÜBİTAK bilim ödülünü kazandı. 1980 yılında emekliye ayrıldıktan sonra bile TÜBİTAK'ın geliştirilmesinde önemli çalışmalar yapmıştır. Bundan dolayı Gebze Araştırma Merkezinde emeklilikten sonra görev yaptı. 1983 ile 1989 yıllarında Türk Matematik Derneği başkanlığı görevini yürüttü. 1997 yılında bir süredir çektiği kalp rahatsızlığı dolayısıyla vefat etti. Cahit Arf Buluşları Cebir konusunda yaptığı çalışmalarla dünyada tanınan önemli bilim insanları arasına girmiştir. Özellikle Sentetik Geometri problemlerinin pergel ve cetvel yardımıyla çözülebileceği konusunda çalışmaları önemlidir. Cisimlerin kuadratik formları sınıflandırılmasında ortaya gelen değişmezler, Arf halkaları, Arf değişmezi olarak literatürde yer bulmuştur. RESFEBE OYUNU Kelime veya kelime gruplarının; harf, sayı ve resimlerle temsil edilmesiyle oluşturulan oyunlara Resfebe deniyor. Hemen hemen hepimizin okul yıllarından hatırladığı resfebe, resim ve alfabe kelimelerinden türetilmiştir. RESFEBE'nin Faydaları ; Harfler, sayılar, renkler gibi kavramlara farklı açılardan bakmayı sağlar. Planlı hareket etmeyi öğretir, planlı hareket etmenin önemini kavratır. Doğru ve çabuk düşünebilmeyi ve karar verebilmeyi geliştirir. Kendini ve yeteneklerini daha iyi tanımasını sağlar. Belirli bir konuya odaklanma alışkanlığı kazandırır. Merak duygusunu geliştirerek araştırmalar yapmaya yönlendirir. Olaylara şüpheci yaklaşımı öğreterek ezberci zihniyetten uzaklaşmayı sağlar. RESFEBE kelime, harf, sayı ve resimlerin harmanlanarak hazırlandığı ve üst düzey düşünmenin yanı sıra öğrencilere farklı bakış açısı kazandırdığı için oldukça önemlidir. Şimdi sizlere RESFEBE hazırlanırken bazı çok kullanılan ipuçlarından söz edeceğiz. RESFEBE hazırlarken çocuğun yaş düzeyine uygun bütün kanallar kullanılabilir. Bunlardan bazıları; Harf ve sayılar kullanılabilir. (1= Bir, 2= iki. Örnek: 12m=BİRİKİM) 18
Bazı kelimeler için görseller ters çevrilebilir. (Örneğin: Ve hecesi için, «EV» görseli ters çevrilebilir.) İnsan vücudunun bölümleri kullanılabilir. («KOL» hecesi için «İNSAN KOLU» görseli.) Matematik sembolleri kullanılabilir. (Örnek; ∏=«Pİ» hecesi , - : Eksi, +: Artı gibi.) Heceler görseller bölünerek oluşturulabilir. (Sanat kelimesi , Saat görseli ikiye bölünerek ortasına «N» harfi yazılarak elde edilebilir.) Müzik ile ilgili görseller kullanılabilir. (Örneğin, «DO» hecesini oluşturmak için bir nota dizeğindeki «do» notası kullanılabilir.) Hecelerin renklerinden, konumlarından, duruşlarından faydalanılabilir. (örneğin «Okyanus» kelimesi için, ok işareti ve yan yazılmış «US» hecesi kullanılabilir. ) Bazı görsellerden harf eksiltme ya da toplama yapabiliriz. (Örnek: «BAL» yazmak için, balık görselinden «-» işareti kullanılarak «IK» hecesi çıkarabiliriz.) Bazı bilgisayar simgeleri kullanabiliriz. (@ = et, &=ve gibi.) Bazı hecelerin içine farklı heceler yazılarak yeni bir kelime türetilebilir. (Örnek: «KON» hecesinin içine «Sİ» heceleri eklenerek Sİ’li KON kast edilerek «SİLİKON» yazılabilir.) Öznel olmaması şartıyla tüm evrensel kurallarla birçok «RESFEBE» örneği oluşturulabilir. Hadi sen de bir tane Resfebe yap? RESFEBE Resfebe ; kelime veya kelime gruplarının, harf, sayı ve resimlerle temsil edilmesiyle oluşturulan zeka geliştirici bir oyundur. \"C1=Cebir\" bilmecesi bunun en temel örneğidir. 1- CEVAP: BACANAK 2- CEVAP : ÇIKARIM 3- CEVAP: PİRE 4- CEVAP: SARIMSAK 19
Remzi Doğan Ortaokulundaki öğrencilerin dil becerileri ve istekleri üst seviyelerde. Özellikle etkinlik yapmak isteyen öğrenciler çok. Çevre olarak da aileler yabancı dili önemsiyor, çaba gösteriyorlar ve bu çocuklara da yansıyor. Biz öğretmenler de derslerde mümkün oldukça etkinlikler yapmaya ve onları konuşturmaya çalışıyoruz. Pandemi dolayısı ile okula gelmemiş olsalar da onlar uzaktan online olarak da konuşma etkinliği yaptılar ve sundular. Bir örneği de burada. Bu tür etkinliklerin konuşma ve dil becerisini ilerletmede katkısı çok yüksek. Bunun dışında mümkün oldukça derslerde kelime etkinlik ve oyunlarla da online dersler eğlenceli hale getirilmeye çalışıldı. Remzi Doğan Ortaokulunda İngilizce dersleri çok eğlenceli geçiyor. Biz İngilizce öğretmenleri Murat ERTAÇ, Mine DOLMA, Gülşah UÇAR UYGUN, Gönül ÜZÜMOVALI ve Tarkan ÇATALTEPE derslerden keyif alıyoruz. Find the answers (Cevapları bulunuz) 1. Which one is taller? A giraffe or a Zabra? 2. What is the most crowded country? 3. What’s the hottest planet? 4. What’s the largest planet? 5. Which planet is closer to the Earth? A) Mars B) Saturn 6. What’s the biggest animal over the world? 7. Who is the tallest man in the world in Guinness World Records book? 8. Who is the fastest man in the World? 20
eTwinning Avrupa’daki okullar için oluşturulmuş bir topluluktur. eTwinning, iletişim kurmak, işbirliği yapmak, projeler geliştirmek, paylaşmak; kısacası Avrupa’daki en heyecan verici öğrenme topluluğunu hissetmek ve bu topluluğun bir parçası olmak için, Avrupa ülkelerindeki katılımcı okullardan birinde çalışan personele (öğretmenler, müdürler, kütüphaneciler v.b.) yönelik bir platform sunmaktadır. Merkezi Destek Servisi, Avrupa'daki okullar, öğretmenler ve öğrenciler için eğitimi geliştiren 33 Avrupa Eğitim Bakanlığının uluslararası iş birliğinden oluşan European Schoolnet tarafından yönetilmektedir. eTwinning’in öğrencilere sağladığı faydalar şu şekilde özetlenebilir; » Başka ülkelerden akranları ile iletişim kurarak, farklı kültürleri tanıma. » Yabancı dilde iletişim kurabilme, yaparak yaşayarak öğrenme. » Web teknolojilerinin eğitim amacıyla da kullanabileceğini fark etme ve Web 2.00 araçlarını etkin kullanabilme. » Projede yer aldığı için derslere daha etkin katılma. » Eleştirel düşünme becerilerinin, problem çözme becerilerinin gelişimi. » Ders motivasyonunun artması ve proje bazlı grup çalışma yetilerinin kazanılması. Remzi Doğan Ortaokulu ,okul idaresinin desteği ve İngilizce Öğretmenimiz Murat ERTAÇ koordinatörlüğünde 5 ve 6. sınıfların katılımıyla iki farklı eTwinning Projesi’ne katıldı. Bunlardan biri “ChristmasCard Exchange Around Europe” isimli projemizdir. Öğrencilerimiz Fransa , İspanya , Hırvatistan , Almanya , Polonya, Makedonya ve Romanya olmak üzere yedi 21
farklı ülkedeki on iki okulun öğrencileri ile fikir ve kültür alışverişi yaparak ülkeler arası bilgi paylaşımında bulunmuşlardır. Öğrencilerimizin hazırlamış oldukları yeni yıl kartları , bu yedi ülkedeki diğer öğrencilerle paylaşılmak amacıyla posta yoluyla gönderilmiştir. Ayrıca diğer ülkelerdeki öğrencilerin de hazırlamış oldukları yeni yıl kartları bize ulaştırılmak üzere gönderimi yapılmıştır. Diğer eTwinning projemiz ise “ChristmasWishes” isimli projemizdir. Bu projede de Bulgaristan , Portekiz , İspanya , İtalya , Yunanistan , Polonya , Romanya , Slovakya , Hırvatistan ve Danimarka olmak üzere on ülke ,kırk bir farklı okul ile fikir ve kültür alışverişi yaparak ülkeler arası bilgi paylaşımında bulunmuşlardır. Öğrencilerimizin hazırlamış oldukları yeni yıl dilekleri , bu on ülkedeki diğer öğrencilerle paylaşılmak amacıyla posta yoluyla gönderilmiştir. Ayrıca diğer ülkelerdeki öğrencilerin de hazırlamış oldukları yeni yıl dilekleri bize ulaştırılmak üzere gönderimi yapılmıştır. Farklı alan ve konular üzerine yurtdışı projelerimizin devamı olacaktır. 22
GÖVDENİN SUYU İLETİMİ HORMONLARIN GÖREVLERİ 23
ISININ AKIŞI Sıcak maddeden soğuk maddeye doğru ısı akışı gerçekleşir. Virüs Nedir? Virüsler kendi kendini çoğaltabilen, en basit organizmalar olarak bilinmektedir. Sadece genetik yapısını taşıyan DNA veya RNA denilen molekülleri çevreleyen bir protein tabakasından ibarettir. Bazı virüslerde örneğin yeni koronavirüste olduğu gibi zarf adı verilen, onu çevreleyen bir yağ tabakası bulunmaktadır. Bu kadar basit bir organizmanın kendi kendine dışarıda çoğalma yeteneği yoktur. 24
Virüsler zorunlu hücre içi parazitidirler; konak adı verilen, kendilerinin özgün bir şekilde seçtiği hücrenin içerisine girdikleri zaman çoğalma yetenekleri olan mikroorganizmalardır. Bu durumu bilgisayar virüslerine benzetebiliriz. Bilgisayar virüsleri de çok küçük bir programdır; tek başına bir bilgisayarı işletip, çalıştıramaz. Mutlaka kendini çoğaltabilmek için bilgisayar programı içerisine girip oradaki işletim sistemini kullanarak kendisinin kopyalarını başka bilgisayarlara göndermeyi hedefler.Bilgisayar programı nasıl kendini çoğaltıp yayılıyorsa, bu programlara virüs benzetmesi doğadakine benzer bir örnektir. Virüsler, çok özgül hücreleri seçerler; örneğin yeni koronavirüs, solunum yolu mukozalarını sevdiği için damlacık yoluyla insandan insana bulaşma özelliğindedir. Virüsün, solunum yolu mukozalarına girdiği zaman çoğalıp dokulara zarar vermesi belirli bir süre aldığı için bu süreye kuluçka dönemi denilmektedir. Coronavirus Nedir? Yeni Coronavirus Nedir? (Covid-19) İlk olarak Çin'in Wuhan bölgesinde, 2019 yılı Aralık ayının başında görülüp, bu bölgedeki yetkililer tarafından tanımlandığı için gayri resmi Wuhan koronavirüsü adıyla da bilinen yeni koronavirüs solunum yolu enfeksiyonuna neden olan ve insandan insana geçebilen bulaşıcı bir virüstür. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından virüsün resmi adı SARS-CoV-2 (Şiddetli Akut Solunum Sendromu-Koronavirus-2) olarak belirlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü virüsün neden olduğu hastalığı tanımlamak için COVID-19 terimini kullanmaktadır.30 Ocak 2020'de CoViD-19, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir sağlık acil durumu ilan edilmiştir. 11 Mart 2020 tarihinde ise virüs pandemi, yani küresel salgın hastalık olarak ilan edilmiştir Yeni koronavirüs hem hayvanları, hem de insanları etkileyebilen koronavirüs ailesinin bir türüdür. Geçmişe bakıldığında koronavirüs ailesinden bazı farklı virüslerin, MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu) ve SARS (Şiddetli Akut Solunum Sendromu) gibi şiddetli görülen solunum hastalıklarına sebep olduğu görülmektedir. 25
Koronavirüsler, elektron mikroskobuyla bakıldığından yuvarlak ve üzerinde çıkıntıları olan bir taca benzetildiği için, Latincede taç anlamına gelen koronadan kelimesiyle adlandırılmışlardır Corona Virüsü (Koronavirüs) Belirtileri Nelerdir? Belirtisiz olgular olabileceği bildirilmekle birlikte, bunların oranı bilinmemektedir. En çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve nefes darlığıdır. Şiddetli olgularda zatürree, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilmektedir. Fakat bazı hastalarda aşağıdaki semptomlar da gözlemlenmektedir; Nefes darlığı, Balgamlı öksürük, Boğaz ağrısı, Kas ve eklem ağrıları, Mide bulantısı veya kusma, İştahsızlık, Burun akıntısı, Baş ağrısı, Ağır solunum yetmezliği, Böbrek yetmezliği Koronavirüs belirtileri kişinin bağışıklık sistemi ve yaşına bağlı olarak da değişiklik gösterebilir. Fakat elde edilen verilere göre kuluçka süresinin, genellikle hastanın enfekte olmasından sonraki 2 ila 14 gün içerisinde gerçekleştiği yönündedir.Fakat, yapılan gözlemlerde, enfekte kişilerin pek çoğunun 3 ila 10 gün arasında enfeksiyon belirtilerinin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Corona Virüsü (Koronavirüs) Nasıl Bulaşır? Hasta bireylerin öksürmeleri, aksırmaları ile ortama saçılan damlacıkların solunması ile bulaşır. Hastaların solunum parçacıkları ile kirlenmiş yüzeylere dokunulduktan sonra ellerin yıkanmadan yüz, göz, burun veya ağza götürülmesi ile de virüs alınabilir. Kirli ellerle göz, burun veya ağza temas etmek risklidir. Hastalıktan En Çok Etkilenen Kişiler: - 60 yaş üstü olanlar - Ciddi kronik tıbbi rahatsızlıkları olan insanlar -Kalp hastalığı- Hipertansiyon hastalığı olanlar - Diyabet hastaları - Kronik Solunum yolu hastalığı olanlar - Kanser gibi hastalığı olanlar - Sağlık çalışanları 26
Coronavirus (Koronavirüs) Korunma Yolları Nelerdir? -El temizliğine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanılmalıdır. Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir. - Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir. - Hasta insanlarla temastan kaçınılmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı). - Hastaların yoğun olarak bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli, sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla temas en aza indirilmelidir. - Öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağız tek kullanımlık kağıt mendil ile örtülmeli, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içi kullanılmalı, mümkünse kalabalık yerlere girilmemeli, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burun kapatılmalı, tıbbi maske kullanılmalıdır. - Çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınılmalıdır. İyi pişmiş yiyecekler tercih edilmelidir. - Çiftlikler, canlı hayvan pazarları ve hayvanların kesilebileceği alanlar gibi genel enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardan kaçınılmalıdır. - Seyahat sonrası 14 gün içinde herhangi bir solunum yolu semptomu olursa maske takılarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı, doktora seyahat öyküsü hakkında bilgi verilmelidir. 27
SİRAÇ YÜKLENDİ BEGÜM ÖZTÜRK EZGİ ÇELİK EZGİ ÇELİK MUHAMMED EFE ERASLAN TUĞBA ACAR 7-A 28
KUZEY SABIR 7-A ENES UTKU KARABULUT 7-A ADA MELİSA YONGA 7-D BERK ÇALIŞKAN 7A 29
BERKE VATANSEVER 7/A GÖZDE KASAP 8/D SERRA ALİOĞLU 7/A MELİSA YILDIZ 7-A SARP EREN 8-C SİNEM YILDIZ 8-A SERRA ALİOĞLU 7-A 30
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ? 2) Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır. 1) Albert Einstein dokuz yaşına kadar düzgün konuşamamıştı. 3) Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı 4) Bir insan yaşamı boyunca iki yüzme havuzunu görmek mümkündür. dolduracak kadar tükürük salgılar. 5) Atların insanlardan on sekiz tane fazla kemiği 6) Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar. vardır. 7) Baykuş mavi rengi görebilen tek kuştur. 8) 18 Şubat 1979 tarihinde Sahra Çölü’ne kar yağmıştı. 9) Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla 10) Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir şeker vardır. topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer. 31
32
33
Koronavirüs ve İslam'da Temizlik Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde, Hz. Peygamber'in hadislerinde ve örnek hayatında temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde durulmuştur. İslâm kültüründe genel anlamdaki temizlik ile ibadet amaçlı temizlik birbirini tamamlamış ve birlikte bir anlam ifade etmiştir. Hz. Peygamber'in hadislerinde ve örnek hayatında temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durulmuş, genel anlamda temizlik ve ibadet amaçlı temizlikle ilgili birtakım ilke ve ölçüler getirilmiş ve temizlik bazı ibadetler için ön şart sayılmıştır.İslâm bilginleri temizliği maddî temizlik, hükmî temizlik ve mânevî temizlik şeklinde üç safhalı bir faaliyet olarak görmüşlerdir. Maddi temizlik:Beden, elbise ve çevre temizliği şeklindedir. Maddî temizlik, genelde ibadete hazırlık ve ön şart olarak, kimi durumda ibadet olarak değerlendirilmiştir. Hükmi temizlik:Abdest ve gusül, hükmî temizlik kademesindedir. Manevi temizlik:Kişinin uzuvlarını gıybet, yalan, haram yemek, mala hıyanet etmek gibi günahlardan, kalbini haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan, hatta benlik ve bilincini Allah'ın gayrısından temizlemesidir. Temizlik Müslümanların en önemli özelliğidir. Müslüman ülkeleri ziyaret eden Avrupalı seyyahların en çok dikkatini çeken temizlik konusu olmuştur. İslâm’ın iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’in temizliğe çok önem vermesi ve temizliği İslâm’ın temel prensiplerinden saymasındandır. Hz. Peygamber’in bir hadis-i şeriflerinde,“Temizlik imanın yarısıdır.” Hz. Peygamber’e inen ilk ayetlerde, \"Ey bürünüp sarınan (Resülüm)! Kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini büyük tanı. Elbiselerini tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et.\" buyrulmuştur. Hz. Muhammed (s.a.v) için suyu tasarruflu kullanma ve temizliğini koruma iki önemli konuydu. Suyun sürdürülebilir kullanımına ilişkin olarak su kaynaklarının etrafındaki haram bölgelerin oluşturulduğunu ibretle görürüz. Hadislerde akarsuların, denizlerin kirletilmemesi ve temiz tutulması konusunda da pek çok uyarılarda bulunan Peygamber Efendimiz, su yollarına, meyveli ağaç altlarına, gelip geçilen yollara ve insanların gölgelendikleri yerlere abdest bozulmaması, hayvan ağıllarının kuyulardan belli bir mesafede uzak tutulması istenmektedir. 34
Koronavirüs ardından uzmanlar sıklıkla ellerin yıkanması/dezenfekte edilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Hatta bunun için bazı görevli kişiler ve insanları buna zorlamaktadır. Halbuki İslam'da her namaz öncesi abdest ile maddi ve manevi olarak temizlenilmektedir. Gerek yemek öncesi ve sonrası gerekse tuvalet sonrasında yapılan temizlik İslam kültürünün en belirgin özelliği olmuştur. İslamın temizlik noktasında dünyaya rol model olmuştur. İslam dini, Müslümanların sağlıklı ve güvenli bir toplum oluşturması için başta beden, elbise ve çevre temizliğini dini mükellefiyet kapsamında ele almıştır. Dünya Korona virüsü olarak ortaya çıkan bir musibet ile karşı karşıya kalmıştır. Kur'an, \"Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız\" ayeti temizliğin ne kadar önemli olduğunu da gözlerimizin önüne sermektedir. Hz. Peygamber’ in (s.a.s.) sözleri arasında da temizlikle ilgili pek çok beyanlarını görebiliriz. İslâm dini, temizliği imanın (kemal) şartlarından biri kılmıştır. İbadetlerin kabul edilmesinin ilk şartı, maddî ve mânevî temizlik olduğu gibi, imanda kemalin şartı da temizliktir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadîsinde ‘Temizlik imanın yarısıdır.’ buyurmaktadır. İslâmın temizlik hususundaki emir ve hükümlerini araştıran bir kimse, bunların arkasında sıhhî yönden büyük faydaların olduğunu görecektir. Meselâ istincâ: İslâm, istincâda sağ elin kullanılmasını yasaklamıştır. Çünkü sağ el ile yemek yenir. Böylece sağ elin pisliklere teması önlenir ve mikroplara karşı hijyenik durum sağlanmaktadır. Bir günde her namaz için abdestin emredilmesi ve abdest uzuvlarının tekrar tekrar yıkanmasının istenmesi, insan vücudunun açıkta kalan ve mikroplarla en çok kirlenen yerlerinin temizlenmesine vesile olur. Mikrobiyoloji uzmanları, insanın açıkta olan cildinin 1 cm2 sinde 5 milyon kadar mikrobun bulunduğunu ispat etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) her Müslümanın haftada bir defa başını ve vücudunu yıkaması onun üzerinde bir haktır (Buhari, cum a 12; Müslim, cum a 9) buyurmuştur. Doktorların verdiği bilgilere göre ağızda korkunç sayıda çeşitli mikrop, bakteri, virüs ve asalak vardır. Bunların çeşitleri 100 ‘e yaklaşmaktadır. Bir lokmanın 1.mm2 sindeki mikropların sayısı ise milyonlarla ifade edilmektedir. Bu mikroplar, dişlerin üzerinde ve aralarında birikmiş yemek artıklarıyla beslenmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır: Misvak kullanın, çünkü misvak, hem ağzı temizler, hem de Rabbin rızâsını kazandırır. (İbnMâce, tahâret 7); Mübârek zeytin ağacından yapılan misvak ne güzeldir. Misvakla 35
hem ağız temiz olur, hem de dişler sararmaktan korunur. Zeytin ağacından yapılan misvak, benim ve benden önceki peygamberlerin misvağıdır. (Heysemî, MecmeuzZevaid, 2: 100); Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir; hayâ(utanma duygusu), güzel koku kullanma, nikâh(evlenme) ve misvak kullanma (Tirmizi, nikâh 1) denmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), insanların görünüş ve elbise itibariyle en güzel olanıydı. Arkadaşlarını, elbise temizliğine dikkat etmeleri için teşvik ederdi. Bir gün, üzerinde kirli elbise bulunan bir adam gördü ve: Bu adam elbisesini yıkayacak bir şey bulamıyor mu? (EbûDâvûd, libas14) dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.), bu sözüyle Müslümanları, bu adamın giydiği şekilde kirli elbise giymemeye davet ediyordu. Rabbimiz de Kur’an’ı Kerim’de ‘’Elbiseni tertemiz tut.’’ (Müddessir / 4) buyurarak, elbisenin de temiz tutulması gerektiğini bizlere bildirmiştir. Günümüzde Müzik Terapisi Artan sayı da birey zihinsel sorunlar yaşamaktadı r. Sosyal hayat karmaşı klaştı kça, zihinsel sorunlar da farklı laşmaktadı r. Tedavi protokolleri de bu çerçevede yeni boyutlar kazanmaktadı r. Müzik terapisi, günümüzde birçok hastalı ğı n tedavi sürecinde hastaları n psikolojik durumları nı n iyileştirilmesinde kullanı lmaktadı r.Ucuz ve yan etkisi olmayan bir yöntem olmakla birlikte, hastaları n fiziksel, psikolojik, sosyal, duygusal ve manevi olarak iyileşmesinde olumlu etkisi vardı r. Müzik, dinleyen bireyde hem fizyolojik hem de psikolojik cevaplara neden olduğu için eşsiz bir uyarandı r. Ortodoks tı bbı nı n gelişimi ile unutulan ve binlerce yı ldı r kullanı lmı ş olan müzikle tedavi, Batı tı bbı tarafı ndan yeniden fark edilmeye başlanmı ştı r. Artı k, müzik ve müzikoterapinin nörobilimi çalı şı lmaktadı r. Müzik terapisi; müziği ve onun fiziksel, duygusal, mental, sosyal, estetik ve spiritüel olmak üzere tüm yüzlerini, kişinin sağlı ğı nı düzeltmek veya geliştirmek için kullanan, eğitimli bir müzik terapisti ile hasta ilişkisine dayanan, yardı mcı bir sağlı k uzmanlı ğı dı r. Müzik terapisti, temelde hastanı n sağlı ğı nı n düzelmesine kognitif fonksiyonlar, motor beceriler, duygusal ve affektif gelişim, davranı ş ve sosyal yetenekler ve yaşam kalitesi gibi çeşitli alanlarda müzik deneyimlerini (doğaçlama, şarkı söyleme, şarkı yazma, müziği dinleme ve tartı şma, müzikle hareket etme) kullanarak tedavi yöntem ve hedeflerine ulaşarak yardı mcı olur. Müzik terapi, fizyolojik fonksiyonlara daha holistik yaklaşı r. Yani, ritm, melodi, tı nı , dinamikler, harmoni ve formdan oluşan altı unsurla, sistemi düzenlemek, daha doğru bilgiyi alı p işlemesini sağlamak için beden ve ruha yönelir. Literatürdeki pek çok nitelik ve niceliksel araştı rmalarla hem bir sanat, hem de bir bilim olarak kabul edilmektedir. Uygulama, birebir kişiyle veya grup ile birlikte, aktif katı lı mcı veya pasif dinleyici şeklinde, doğaçlama veya belli bir müzik üzerinden yapı labilir. Müziğin, gelecekte, tedavide hak ettiği ölçüde daha yaygı n kullanı lması dileğiyle.. Doç. Dr. Oğuzhan ZAHMACIOĞLU Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı 36
ÖNCE HAYAL ETTİK SONRA ÇİZDİK VE YAPTIK HAYAL ETTİKLERİMİZ ÇİZDİKLERİMİZ VE YAPTIKLARIMIZ TİNKERCAD, FLOOR PLAN CREATOR, ROOM PLANNER(Desing your room) PRORRAMLARINI VE MİNECRAFT OYUNUNU KULLANARAK YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMALARDAN ÖRNEKLER 7. SINIF 7A Serra ALİOĞLU 7B ARDA RODOPLU 7A İrem DİLSİZOĞLU 7A İrem DİLSİZOĞLU(İç Mekan ) 7C GÖRKEM AŞÇI 37
7C NİSANUR KAYA 7B Burak HACISALİM (İç Mekan) 7C EGE DİLLİ 7C ELA GÜRAY(İç Mekan) 7A EGE DİNDAR 7D MUHAMMET EFE ERASLAN(İç Mekan) 7A NEHİR ÇELİK 7A NEHİR ÇELİK 38
7A BENGÜSU KOCA 7A SİRAÇ YÜKLENDİ 7A SERRA ALİOĞLU 7A CANER VATANSEVER 7B ARDA RODOPLU 7C MELİS ŞEN 39
7C ECE-EZGİ YAYLI 7C GÜNEŞ ÇAMDERELİ 7C BUSE MUTLU 7C ECEM MUTLU 7C EFSA AKAR 7D MUHAMMET EFE ERASLAN 40
7D EZGİ ÇELİK 7D BARTU AÇIKYOL 7D BERK ÇETİN 7D BEGÜM ÖZTÜRK 7C ÖMER ÖZGÜR 7B BURAK HACISALİM 41
8A ZEYNEP MUTLU 8A ILGIM ZENGİN 8A ELA ÖZGÜR 8B YUŞA YUSUF GÜLER 8B ENİS SARP 8B MELEK KILINÇ 42
8B DENİZ LAMBANT 8B MELEK HACIOĞLU 8B BETÜL CİRİT 8B NAZLI MUTLU 8B GAMZE MOLLAOĞLU 8C MISRA CİN 43
8C ZİYA GÜNGÖR 8C SARP EREN 8C ÖZGE HATİPOĞLU 8C NİLAY BAYRAKTAR 8C TUANA DOĞRU 8D TÜLAY GÜLER 44
8D KAAN SEVİNÇ 8D ARDA KURTULAN 8D EMİR VATANSEVER 8D DAMLA ÇANAKKALE 8D İREM ÖZGÜR 8A KAAN ÖZTÜRK 45
KISSADAN HİSSE MİMAR SİNAN’IN İNCELİĞİ \"Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Camii'nin 1990'lı yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı TV'de şöyle anlatmıştı: “Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taslarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu.” Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini öğrenmiştik fakat taş kemer inşası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş yavaş sokup yapım teknikleri ile ilgili notlar alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık. Kalıbı söktük. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kağıt vardı. Şişeyi açıp kağıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu: \" Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum. \" Koca Sinan mektubuna böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu’nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşasını anlatıyordu. Bu mektup bir insanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kağıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusuydu. 46
SAĞLIKLI NESİL SAĞLIKLI GELECEK YARIŞMASI Millî Eğitim Bakanlığı, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Yeşilay Cemiyeti arasında 24.11.2016 tarihinde imzalanan protokol doğrultusunda “Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması” her yıl Millî Eğitim Bakanlığına bağlı ilk, orta ve lise kademelerinde örgün eğitim veren okullarda gerçekleştirilmektedir. Bu yarışma ile çocuk ve gençlerin zararlı alışkanlıklara karşı bilinçli bir şekilde yetişmelerine destek vermek; sigara, alkol, uyuşturucu, kumar ve teknoloji bağımlılığının olumsuz ve yıkıcı etkilerini kavramalarını sağlayıp, teknolojinin doğru kullanımının önemini vurgulamak ve daha güvenli, daha sağlıklı bir hayat sürmelerine katkıda bulunarak yeni neslin bağımlılıklara karşı farkındalıklarını arttırmak amaçlanmaktadır. Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yarışması’na okulumuz 5/A şubesinden İpek Mutlu isimli öğrencimiz ile iştirak etmiş bulunmaktayız. Öğrencimiz aşağıda yer alan eseriyle Edebi Eser Kategorisinde Birinci olmuştur. Kendisini tebrik eder başarılarının devamını dileriz. 47
YEŞİL RENGİN BÜYÜSÜ Bir nisan ayıydı. Güneş her zamanki gibi bütün parlaklığıyla doğmuş odamın içini aydınlatıyordu. Hemen yatağımdan kalktım. Elimi yüzümü yıkadım. Kahvaltı etmek için mutfağa koştum. Annem ile babam kendi aralarında konuşuyor,akşam için plan yapıyorlardı.Merakla sordum: -Nereye gidiyoruz anneciğim? dedim. Annem elindeki telefonundan gözünü ayırmaksızın bana cevap verdi: -Akşama arkadaşımızın evine ziyarete ve akşam yemeğine gideceğiz. Senin yaşlarında bir de oğulları var. Birlikte vakit geçirir,eğlenirsiniz, dedi. Buna çok sevinmiştim. Hem yeni bir ortama girecek,hem de yeni arkadaşlıklar kuracaktım. Akşamın olmasını iple çektim.Zamanın geçmesi için kendime oyalanacak bir şeyler aradım.İlginç bilgileri araştırmayı ve yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyordum. Bu yüzden bir süre evdeki dergileri inceledim. Yeni yeni bilgiler edindim. Bulmacalar çözdüm. Bu sayede zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Sonunda akşam olmuştu. Annem, babam ve ben arabaya bindik. Beş dakika sonra gideceğimiz yere ulaştık. Bu kadarcık yol için neden arabayı kullanmıştık, hala anlamış değilim. Pekala yürüyüş yapıp gidebilirdik ama, her neyse… Kapıya geldik, zili çaldık. “Misafiriniz geldi, kapıyı açar mısınız? “şeklinde bir zil sesiyle karşılaştık. Teknoloji ne kadar da ilerlemişti.Kapıyı açtılar ve içeri girdik. İçerisi oldukça kalabalıktı. Bizden başka iki aile daha vardı. Sanırım oldukça kalabalık ve eğlenceli bir gece olacaktı. Annem beni oradaki diğer çocuklar ile tanıştırdı. Ama hiç birisi doğru düzgün başını kaldırıp bana bakmadı bile. Şaşırmıştım doğrusu. Bir köşede küçük bir kız çocuğu elinde tableti ile oyun oynuyordu. Başka bir köşede ise iki erkek çocuğu ellerindeki telefon ekranına o kadar odaklanmışlardı ki benim gelmiş olduğumu bile umursamadılar. Ben ise şaşkın bir şekilde yanlarına oturdum. Neydi bu kadar ilgilerini çeken, neden hiç kimse birbiriyle konuşmuyordu? Merakla sordum: -Merhaba arkadaşlar ne yapıyorsunuz? Çocuklardan biri cevap verdi: -Oyun oynuyoruz. -Ne oyunu oynuyorsunuz, diye tekrar sordum: -İstediğin her oyunu oynayabilirsin.Çeşit çeşit oyunlar var. Çok eğlenceli, sen de oynamak ister misin, şeklinde bir yanıt aldım. Ben ise onlara farklı bir öneride bulundum: -Birbirimizle vakit geçirecek,birbirimizi tanıyabilecek oyunlar oynamaya ne dersiniz? diye sordum. Fakat yüz ifadelerinden de anladığım kadarıyla benim önerimi pek beğenmemişlerdi. Bu yüzden ben de onlara dahil olmaya karar verdim. Hemen annemin yanına gidip telefonunu bana vermesini istedim. Hiç soru sormadan verdi.Sanırım o da onu engellememem için sorgusuz sualsiz telefonunu bana vermişti. Hemen arkadaşlarımın yanına geri döndüm. Oynadıkları oyunu bana da gösterdiler. Hepimiz küçücük bir ekrana hapsolmuş gibi hiç sohbetsiz geceyi bitirecektik sanırım. Bir süre sonra yanımıza tabaklara hazırlanmış bir şekilde yiyecekler getirdiler. Akşam yemeği dediğimiz bu muydu? Akşam yemekleri hep birlikte sofrada yenmez miydi? Bu düşünceler beynimde yer ederken bize getirilen yiyecekleri yemeye başladık. Hamburger, asitli içecek ve birkaç atıştırmalık daha. Menü bunlardan oluşuyordu. Çocuklar ise yemeklerini yerken dahi gözlerini ekrandan ayıramıyordu. Benim için değişik bir gece olmuştu. Bu şekilde hayal etmemiştim. Eve döndüğümüzde neredeyse saat gece yarısı olmuştu. Hemen yatağıma yatıp uyudum. Sabah uyandığımda dün gece oynadığım oyunlar aklıma geldi. Bir kez daha oynasam ne olacak ki dedim. Bilgisayarımı açtım ve oynamaya başladım. Zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım akşam olmuştu bile. Bugünlük böyle oldu yarın bu kadar fazla oynamam dedim kendi kendime. Ama söylediğim gibi olmadı. Her geçen gün kendimi daha fazla oyunun başında ve bilgisayarın başında buluyordum. Zamanımın çoğunu bu şekilde geçiriyordum. Davranışlarım değişmiş, çevreye olan ilgim azalmıştı. En sevdiğim şey olan dergileri bile karıştırmıyor, kendimi o küçücük ekrana ait ve onunla mutlu hissediyordum. Ani parlamalarım ve agresif davranışlarım da bütün bu olumsuz değişimlere dahildi. Ben ise bunun yanlış bir şey olduğunun farkında bile değildim. Annem ve 48
Search