Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Sıradan Dergi Mayıs 2021

Sıradan Dergi Mayıs 2021

Published by Sıradan Dergi, 2021-05-21 09:04:30

Description: Sıradan Dergi Mayıs 2021

Search

Read the Text Version

Ülkemin süper geri adım atmaz. Engeller ve sabırla kozasını ören kahramanları da -tıpkı bi- bazen sosyal, bazen ekono- ipekböceği gibi. zler gibi- hayatın karşılarına mik, siyasal, ailevi hatta çıkardığı engellerle her -bu ayki kahramanımızın gün mücadele etmek yaşadığı gibi- fiziksel ola- zorundadırlar. İşte onları bilir. Birçoğumuzun hiç bizden ayıran ve bir süper başlamayacağı veya çabu- kahraman yapan özellikleri cak pes edeceği durum- de tam bu noktada ortaya larda onlar mücadelelerini çıkar. Onlar pes etmez ve sürdürürler, tıpkı zarafet ÜLKEMİN SÜPER KAHRAMANLARISelamihoca yazdı... SÜMEYYE BOYACI Sümeyye Boyacı gölgede hikayesi. Doğuştan iki kolu yok ve bir bacağı kalmış süper kahramanlardan diğer bacağından daha kısa. Ama kendi dey- biri değil. Başarıları ve madalyaları sayes- imiyle iki kanadı var: “Yaşama tutkusu ve inde sadece ülkemizde değil dünyada da annesi”. Bu sayededir ki çok küçük yaştan tanınan saygıdeğer bir sporcu. Önemli bir itibaren ayağını kullanmayı öğreniyor ve rol model. Önceki yıl, ünlü oyuncak firması daha okuma yazma bilmezken resim yapma- Mattel “Dünya Kadınlar Günü” onuruna ya başlıyor. Öyle ki henüz beş yaşındayken hazırladığı “Geleceğe Yön Veren Kadın Spor- çizdiği resimlerle ulusal, uluslararası cular” koleksiyonunda dünyanın önemli yarışmalarda ödüller kazanıyor, kişisel ebru kadın sporcularından biri olarak onu da sergileri açıyor. Ebrularının satışından elde bir Barbie bebeğin tasarımında kullandı. ettiği gelirle dikiş makinesi alıyor ve kendi Koleksiyondaki tek engelli sporcu da oydu. çizdiği tasarımlarını kumaşları kesip dik- 2003’te doğan Sümeyye’nin şu ana ka- erek kendi hazırlıyor. Ve unutmayın, tüm darki kısacık hayatı tam bir süper kahraman bunları kimseden yardım almadan ayağı ile 3

yapıyor. Sümeyye aynı zamanda başarılı bir omuzlarıyla dünya kadar ağır bir yükün öğrenci. İlkokula başladığı günden beri der- altında. Kazandığı her başarı, adının ve sleriyle ilgili bir sorun yaşamadan dikkat ve yüzünün gazetelerde, televizyonlarda gayretle öğrenciliğini sürdürüyor. Tüm bun- olduğu her an çok kıymetli. O ve onun lar bile onun birçok insana ilham vermesine gibi engelli sporcularımızın başarılarına yetecekken o bunların üzerine muhteşem ihtiyacımız var. Bugün engelli bireylerini bir sporculuk kariyeri de ekliyor ki bugün toplumun gözünden uzakta tutmak için tanınmış biri olmasını da bu sağlıyor. onları dört duvarın arasına kapatan aileler Sümeyye’nin yüzme kariyeri var bu ülkede. Sokakta, parkta bir engelli beş yaşında başlıyor. Çok doğal olarak bireyle karşılaştığında ona sadece acıyan, başlangıçta korkuyor. Ancak başta hatta ondan korkan, kendi çocuğunu engel- “kanadım” dediği annesi, ardından linin yanından ateşten uzaklaştırırcasına antrenörleri sayesinde önce korkusunu çekip kaçıran insanlar var. Sümeyye yeniyor, ardından kendini bir yıldıza başardıkça, o gencecik enerjisi, pırıl pırıl dönüştürecek süreci inşa etmeye başlıyor. gülüşüyle göründükçe diğerlerinin de Takdir edersiniz ki bu hiç kolay olmuyor. görünür kılınması için ilham olacak ve ce- Elbette, önce çevresindeki önyargılarla saret verecek. Ondan bunu beklemeye, boğuşması gerekiyor. Bu aşamada tüm omuzlarına bir de bu sorumluluğu yüklem- süper kahramanlarımızın yaptığını yapıyor. eye hakkımız var mı? Belki yok. Ama biliyor- Kulağını olumsuz seslere kapatıp hede- uz ki Sümeyye bunu da başaracak. Çünkü o fine odaklanıyor. Çok zorlanıyor, acı çe- bu ülkenin süper kahramanlarından biri… kiyor ama vazgeçmiyor. On iki yaşında ilk profesyonel yarışına çıkıyor. Sonrası dışarıdan bakana bir peri masalı. 2018 Avrupa Parolimpik Yüzme Şampiyonasında Altın madalya, sonra 2019 Dünya Pa- rolimpik Yüzme Şampiyonasında salise- lerle kaçırılan altın madalyanın ardından ikinci olarak kazanılan gümüş madalya, ul- usal ve uluslararası yarışmalarda kazanılan diğer şampiyonluklar, madalyalar… Bugün Sümeyye Boyacı’nın yolculuğu ve mücadele- si devam ediyor. İlk hedef geçen yaz pandemi nedeniyle yapılamayan Tokyo Olimpiyatları. Dışarıdan bakana peri masalı demiştim. Oysa Sümeyye gencecik 4

DOĞAYA DOKUNUŞEmreTİLEVyazdı... Gelecek... odanın içine süzüldü ve haykırdı: Koşarak geldi. Yıkık demir kapıya dokundu minik eller, aralanan kapının çürümeye -PÖÖÖÖÖHHHH yüz tutmuş menteşelerinin sesi yankılandı önce, sonra... Önce bir “AY” sesi sonra, -Kim o? -Kaç kere dedim korkutma diye. Muzip yüzü, çillerle bezeli yanakları, öne -Bak ne buldum! düşen buğdayları kıskandıracak sarılıktaki saçları ve yeşil gözleri ile minik bedenini -Göster bakalım. saklamaya çalışan bir kedi gibi kapının kenarlarına sürünerek daldı odaya. Çocuk yavaşça elini cebine götürdü ve çok dikkatlice çıkardı. Önce kırmızı, sonra -KİM O? kadife doku, sonra onu saran yeşil dal ve nihayetinde ilkbaharın habercisi gözüktü. İlk adımı attı. Gıcırtı. Sade döşenmiş birkaç Gözleri doldu kadının, geçmişin sayfalarını kanepe ve tabure dışarıdan gelen soluk çevirdi. Yıllar önce annesi bahsetmişti, hava ve belli belirsiz güneş ile aydınlandı. adı neydi? Onu okuduğu kitaplarda ve Mutfağa da açılan odanın tahtalarında internette görmüş, hatta üç boyutlu yankılanan ses, kapının menteşelerinden yazıcıdan bir kere babası benzerini çıkan sese karıştı. çıkarmıştı. Kokusu diye sorduğunda babası gülümsemişti. Afacanlık yüzünden vücut bulmuş minik, daha sakin adımlar ile iyice sokularak -Bu ne, dedi minik. 5

Resimler, anılar geldi gözünün önüne müziğin ahengi ile çalmaya başlar ve onun annesinin. Bu tarlaları kaplayarak her yıl yazılmamış yepyeni senfonileri. muhteşem bir görüntü ile insanın ruhunu besleyen, gözlerinde baharın resmi olan Aslında her mevsim kendi sevdasını bitkiydi. Hatırladı. fısıldar, duyabilirsek. -GELİNCİK! İlk insandan bugüne doğanın parçalarından çıkan bu mükemmel ezgileri kıskandığımız Tarihler neredeydi ve zaman denilen için mi, bilgisizliğimiz ve cehaletimizin kaybolmuşluğumuzun iz düşümü neyi iz düşümünden mi, yoksa içimizdeki o gösteriyordu? Yakın, uzak... Bilmiyorum. şeytani yanımız mı bilinmez, bozarız AMA ELİNDEKİNİ ARKADAŞLARINA seslerin güzelliğini. Kırar dalları, söker GÖSTERMEK İÇİN ÇIKAN ÇOCUK, PARK ağaçları, kirletir havayı, böler denizleri DENİLEN BOLCA DEMİRDEN ALETLER ve en önemlisi hoyratça kalbine hançer ARASINA VE MİNİK KUM HAVUZUNA sokarız toprak ananın. HAPSEDİLMİŞ ARKADAŞLARININ YANINA, BETON EVLER ARASINDAN Eskiler bir kış, bir de yaz bilirmiş. Kış’a ASFALTI ADIMLAYARAK KOŞTU. Kasım, yaza Hızır derlermiş. Mayıs ÇEVRESİNDEKİ PLASTİK SÜS AĞAÇLARI 6 ile başlar işte o Hızır’ın gelişi, tüm ARASINDAN... hoyratlığımıza karşın kucak açarak. Toprak ana fısıldar uyanın diyerek her canlıya Bugün... kalkmaları gerektiğini. 186 gün süren bu sevda da ekinler yeşerir, boy verir. İnsan Bir sevgiliyi bekler gibi, bekler doğa rızıklanır, doğa yenilenir. Kelebekler ilkbaharı. Sevginin kanatlandığı, doğanın kozaları terk eder, toprak suya doyar. Ta uyandığı ve insanın alçak dokunuşlarına ki 8 Kasım’da başlayacak, eskilerin Kasım direnen yeryüzünün yeniden tüm gücünü dedikleri Kış’a kadar. 179-180 gün sürecek toplamaya çalıştığı andır ilkbahar. kış için hazırdır tabiat. Doğa kışı da sever. Yazı ve sonbaharı da. Bugün Anadolu topraklarında yakılan Lakin bir sihir vardır ilkbaharda. Cemreler ateşin ve o ateşle aydınlanan yüreklerin düşer suya, havaya, toprak anaya. sıcaklığı merhaba der şenliklerle. Besler Heyecandan kıpırdanır yaramaz çocuklar mitolojinin AB-I HAYAT dediği ölümsüzlük gibi dallar ve onların beslediği çiçekler. suyunu. Bulursa insan bu AB-I HAYAT’ı, Yüzünü güneşe dönerek beslenen tabiat bir kendi içmeden önce insanlığı taşıyan 6

doğayı beslemelidir bu su ile. Çünkü artık anlayış. Denizleri küstüren, balıkları ne bu tabiatı onaracak yıllar gelecek gibi, öldüren, havayı solunmaz hale getiren, ne de beklenen Hızır… her yeşilliği betona gömen, toprağın umut ve hayat değil para ile hesaplandığı İlyas Peygamberin bastığı yerden çıkan süreci başlatan nedir? İçimizdeki hainliğin ve hayat pınarı diye tanımlanan suları kaynağı içimizdeki sevgisizlik mi? Yaşam bile kirletirken hangi yüz ile bakılacak artık pamuk ipliğine bağlı kılıyor insan geleceğin yüzüne. akışını. Kirlenen tabiat her an hesap soruyor. SU SAVAŞLARI İLE ONLARI BAŞ BAŞA BIRAKAN GEÇMİŞ NESİL HESAP İkizdere ağlıyor taş ocakları uğruna feda VEREBİLECEK Mİ YARINLARA. edilen asırlık ağaçlara, kaz dağlarının ciğerlerini hançerlerken altın uğruna. Bastığı yerden su fışkıran ve fışkıran suyla “Bir gram soluk için kaç para?” sorusu tabiatının yeşillenecek hayat bulmasını geliyor aklıma. Denizler farklı ve tehlikeli sağlayan İlyas Peygamber ile Hızır denilen türleri ile yaşanmazlığa dalga bırakırken yeşilliğin buluşmasıyla hayat bulandır HIDIRELLEZ. Biz yaza koşarken, HIDIRELLEZ ile kutlarken yeni buluşmayı, insan doğa kucaklaşması yaşanır. Çıplak ayaklar çimleri yaşarken, deniz kucak açmış barına çağırırken, hava iliklerimizi ısıtırken ve yaz yağmurları yıkarken ruhumuzu, umutlarımız taşınır yarınlara. Bu zor günlerde her gün doğan güneş, kanadını çırpan kelebek, sesiyle ahenk taşıyan kuş ve düşen yağmur tanesinin dansı değil midir umutları tazeleyen? Ve yine bu umutları yine yok eden, parçalayan da biz değil miyiz? Öfke ile kıskançlık mı? Hoyratlık ile merhametsizlik? Hayır... Bu katliam. Seni besleyeni yok eden bir 7

8 insanoğlu hala kendi düşlerinin peşinde. TEKNOLOJİ 4.0 İLE TEST EDİLİRKEN TÜM BUNLARI TEKNOLOJİ 1.0 İLE En güzel evi sen yaptın tam cennet koyun BESLEDİĞİNİ VE TARIM DEVRİMİ İLE ortasına. HAYATTA KALABİLDİĞİNİ NE ÇABUK En güzel sen betonladın asırlık ağaçların UNUTTUN. arasını. En güzel sen yedin içtin ve atıklarını Ürünleri ile her gün evlere akan büyük sunuyorsun Marmara, Ege, Akdeniz, firmalar bize tüketim çılgınlığını Karadeniz’e. pompalarken insan doğaya dönme En güzel hayvanları sen hapsettin ve adına gayretinde. Çünkü son 2 yıl gösterdi HAYVANAT BAHÇESİ dedin. ki hayat tabiat ile var olabilir. Sen bir En güzel toprağı ekensin, hoyratça hep nefes için onlarca cihaza bağlı kalırken ürün isteyerek. göremediğin tek bir canlı yok ediyor tüm En güzel parayı fabrikalardan sen yaptıklarını. Hesap mı soruyor acaba tabiat kazandın, öksüren insanlar elinden. insan kavramından? Ve sen insanoğlu farkında mısın bilmem ama en güzel mezarı kendin için kazdın, Çünkü o tabiat hep aynı ses ile haykırdı, kazıyorsun. beraber çalalım bu müziği. Ve beraber NEDEN?

dinleyelim. “İnsanoğlu duy sesimi tut kadar minnacık ki. Ama verdiği zarar... elimi!” dedi. Biz onun elini bırakalı çok oldu. Ve artık tek başına kalan insanlığın, Bunu anlayan bir nesil geliyor ve onlar bugünü değil yarını ipotekli. bizim yapamadıklarımızı yapacak gibi. Fısıldarlarken, bu muhteşem Bugün tabiat, bize kadar taşınan doğanın “Z” jenerasyonu tüm ondan önceki ahenkli senfonisini gelecek nesillere atalarına inat sahip çıkacak yaşamın taşımada ne kadar hoyrat ve bencil ana unsurlarına. Bizim hatalarımız ile olduğumuzu vuruyor yüzümüze. Deniz beslenmeyecek. Bizim enlerimiz ile değil, salyaları ile kaplarken Marmara’yı, atıklar kendi yaşamsal serüvenlerindeki daha ile kirlenen tabiat haykırıyor sanki küresel iyiyi aramak ile meşgul olacak. Çünkü ısınma ile yeter diyerek. her yıkılış yeni doğuş. İnsan için KASIM olabilir ama bu yeni kuşak için HIZIR Oysa insan topraktır. Doğaya döndükçe diyebilirim. özüne kavuşur. İnsan özünü yakalarken amacını bulur. Sevdasına dokunur. Enerji Sessizliğin sesinde kaybolmayacak ve ile dolar. Peki bunları ararken samimi bizim avazımız çıktığı kadar sustuğumuz olabilir mi? Fikrimce, samimiyetten bu dünyada kendi hayaller tiyatrosunda uzak doğa koruma yasaları değildir bizi tabiata çok özel bir rol verecekler. Çünkü geleceğin öfkesinden ve bize ne bıraktınız biliyorlar ki yıkımın yarattığı bu girdap, sorusunu sormaktan uzaklaştıracak. onları içine çekerse gidilecek başka dünyaları bulmak hiç kolay olmayacak. Sevgi ve merhamettir. YAŞAMA TUTUNMAK ADINA DOĞAYA EL DOĞAYA DOKUNUŞ SAHİP OLMA VEREN TÜM GENÇLİK ÖNÜNDE SAYGI DEĞİLDİR. İÇİNDE MİSAFİR İLE EĞİLİYOR VE KİRLİ DÜNYAYI SİZE OLDUĞUMUZU UNUTMADAN BIRAKAN KUŞAĞIN TEMSİLCİSİ OLARAK ADIMLAMAKTIR. ÖZÜR DİLİYORUM. Modern insan olgusuna geçeli 70 bin yıl Yarın... olmuş. Dünya’nın yaşı yanında minicik Yeterli olabilirse... kalan bu süre bize tabiat ile barışık yaşamanın sinyallerini veriyor. Tüm yaşamsal ilk çıkışlar ve bugüne kadar geçen dönem ile kıyaslanan insan hayatı o 9

DİNİN SİYASİ DÜŞÜNCE ÜZERİNDE ETKİSİ: Gizem KARAAĞAÇ yazdı... BUDİZM ÖRNEĞİ Bu çalışmanın konusu, (MÖ 206-MS 220) girdiği düşünülmektedir. Budizm’in Çin’e girmesinden İmparatorluğu yaklaşık 400 yıl boyunca sonra Çin siyasi ahlakı üzerinde bir yöneten Han Hanedanlığı Dönemi’nde etkisi olup olmadığını incelemektir. İpek Yolu güvenli hale getirilmiş, bunun Bu incelemenin gerekliliği, Konfuçyüs sonucu olarak da Budizm’in Çin’e girişi gibi önemli bir düşünürün Çin siyasi gerçekleşmiştir (Yolaç, 2016, s. 99). hayatına yön vermiş olmasından Ancak bu dönemde Çin, refah seviyesi hareketle, Çin’de yaklaşık 2000 yıllık yüksek, kargaşalardan uzak bir toplum bir geçmişe sahip olan Budizm’in, olduğundan bu yeni inanç sistemi kendine böyle bir gücünün var olup olmadığı pek de yayılma ortamı bulamamıştır. fikrinden doğmuştur. Bu doğrultuda, Zira, koşulsuz şartsız hükümdara itaat Lin Kuan Hua tarafından hazırlanan mottosuyla anabileceğimiz Konfuçyüs “Xuan Zang’ın Seyahatnamesi: Da Tang düşüncesi döneme hakimdir. Ancak bu Xiyu Ji Üzerine Bir Çalışma” başlıklı uzun soluklu yönetimin yıkılmasıyla baş yüksek lisans tezi temelinde Budizm’in gösteren isyanlar sonucunda Budizm Çin’de yayılması değerlendirilecektir. yayılma fırsatı elde etmiştir (Lin, 1988, s. Çalışmanın günümüzdeki siyasi boyutunu 21-22). Han Hanedanlığının yıkılmasından inceleyebilmek için ise Yoshiko Ashiwa sonra başlayan bunalım çağı ile birlikte bu ve Dawid Wank tarafından kaleme alınan dönemde insanlar, geleneksel inançlarının “The Chinese State’s Global Promotion of önemli bir bölümünü oluşturan Konfuçyüs Buddhism” başlıklı araştırma yazısı temel düşüncesinden uzaklaşarak “nihilizm”, alınacaktır. yani hiçbir şey yapmama doktrinini Tarihi kayıtlara göre Budizm’in, Çin’e benimseyen Tao öğretisine ilgi duymaya ilk olarak Han Hanedanlığı Dönemi’nde başlamışlardır (Eberhard, 1947, s. 111). 10

Taoizm ile arasında benzerlikler olduğu doğan felsefi düşünceler ve dinler siyasi bilindiği için Çinliler, Budizm’i Taoizm’in sorunlara çözümler aramıştır. Bundan başka bir varyasyonu olduğunu düşünerek hareketle Taoizm’in Budizm’e göre daha benimsemişlerdir (Lin, 1988, s. 23). fazla siyasetle ilgilendiği de söylenebilir. 3. yy.dan sonra Çin’in siyasi Budizm’in eski Çin’deki siyasete çok fazla hayatında yaşanan gelişmelerle birlikte etki edememesinin altında yatan ekonomik sadece alt tabakadan halk Budizm’i sebepler de bulunmaktadır. Budizm’in hızla benimsemekle kalmamış, buna yönetici yayıldığı dönemde paralel olarak artan sınıf ve soylular da dahil olmuştur. Budist rahip yoğunluğu birtakım ekonomik Fakat hızla yayılmaya başlayan Budizm, problemlere yol açmıştır. Öncelikle Budist engellerle de karşılaşacaktır. Bunun rahipler üretime dair bir şey yapmıyordu, en önemli sebeplerinden birisi Tao hatta halkı “Buda için” para topladıklarına öğretisine bir noktada rakip olmasından inandırarak servetlerine el koyuyorlardı kaynaklanır. Çünkü Çin’de bir dinin (Lin, 1988, ss.26-27). Ancak 7. yy.da Tang ya da bir öğretinin geçerli bir konum Hanedanlığı ile birlikte Budizm hızla kazanabilmesi için hükümdarın onayını yayılmış ve kabul görmüştür. Altın çağını almış olması beklenir (Lin, 1988, s. 25). Tang Dönemi’nde yaşayan Budizm, hiçbir Bu doğrultuda denebilir ki din ve siyaset zaman bu kadar etkili olamasa da yine de birbirinden ayrı düşünülemez, aksine Konfuçyüs ve Tao öğretilerinden sonra birbirini besler. Ancak unutulmaması önemli bir yer edinmiştir (Yolaç, 2016, s. gereken şudur ki; Budizm, bir din 122). olarak Hindistan’da ortaya çıkmış ve Budist rahipler sayesinde Orta Asya’ya Günümüz Xi Jiping yönetimine yayılmıştır. Fakat Taoizm, öncesinde felsefi bir öğreti olarak, sonrasında da bir bakıldığında Çin dış siyasetinde din olarak Çin topraklarında doğmuştur. Çalışmanın yazarı olarak ışık tutulmak Budizm açılımlarının önemli bir payı istenen, geçmişten bu yana kapalı bir ülke olan Çin’de, yabancı bir ülkeden bulunmaktadır. Çin Budizm’inin yumuşak gelen din ile kendi topraklarında doğan din arasındaki bir seçimde Taoizm’in ve keskin (yani devlet kontrollü ve hedefli) tercih edileceği noktasıdır. Dolayısıyla hanedanlık dönemindeki Çin’i göz olarak yansıtılması, nihayetinde Budist önüne aldığımızda Budizm’in siyasi hayata büyük etkiler yaptığını söylemek çoğunluk ülkelerin, Batılı devletlerin yanlış olacaktır. Belirtildiği üzere Çin’de ve Asya’daki rakiplerin Çin’e olan 11

politikalarını etkilemeyi amaçlamaktadır (Ashiwa & Wank, 2020, s. 2). 1949 yılından beri Çin Halk Cumhuriyeti, üyelerinin herhangi bir dine inanmasını yasaklayan ateist bir siyasi parti olan Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından yönetilmektedir. Ancak parti, ülkenin kuruluşundan bu yana beş dinin varlığını kabul etmiştir. Bunlar: Budizm, Hristiyan mezhebi olan Katoliklik, Protestanlık, Taoizm ve İslam’dır (Ashiwa & Wank, 2020, s. 2). Esasında, ÇKP dinin artan önemine dikkat çekmiş ve ulusal çıkarları yönetmek adına Çin Budizm’ini daha yakından tanıtmaya niyetlenmiştir. Özellikle COVİD-19 salgını nedeniyle Çin’in dünya genelindeki olumsuz izlenimlerine karşı Budizm ile karşı koymayı hedeflemiştir (Ashiwa & Wank, 2020, s. 6). Geleneksel olarak Çin siyasetinde dini fikirlere yer verilmiş, ÇKP yönetimi de bu son gelişmeyle bunu desteklemiştir. Bu haliyle, Çin Budizm’inin tanıtımının Çin hakkında küresel alanda yayılan olumsuzluğu silip silemeyeceğini gelecek günlerde görebileceğiz. KAYNAKÇA Ashiwa, Y. & Wank, D. (2020, 11 Kasım). The Chinese State’s Global Promotion of Buddhism. Georgetown University. https://berkleycenter.georgetown.edu/ publications/the-chinese-state-s-global-promotion-of-buddhism Eberhard, W. (1947). Çin Tarihi. Türk Tarih Kurumu Basımevi. Lin, K. H. (1988). Xuan Zang’ın Seyahatnamesi: Da Tang Xiyu Ji Üzerine Bir Çalışma (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yolaç, S. C. (2016). Herkes İçin Çin Tarihi: Siyaset, Kültür ve Medeniyet. Olasılık Yayınları. 12

MARQUIS DE SADE, SADİZM FELSEFESİ VE DİN “Tüm dinlerin iki nedeni cehalet ve korkudur.” Sade, çoğumuzun kafasında kuyuya atılmaktadır. Bu durum, yaşam sahip olduğu ya da olamadığı tarzındaki “ahlaki yanlışlıkları” için bir yerler açısından öteye itilmiş bir figürdür. haklılık payı oluşturmaktan fazlasıyla Günümüzde etimolojik kökeninin direkt uzak olabilir. Fakat gerçekte toplumdaki adına dayandığı “sadizm” ifadesiyle hangi yapıların “ahlaki anlamda yanlış” varlığı gün yüzüne çıkarılmakta ancak bir çerçeveye oturtulduğunu idrak davranışlarının arkasındaki düşüncelerin edebilmemiz için Sade’ın perspektifinden temeli ve zenginliğiyse dibi olmayan bir dünyamızı eleştirebilmemiz gereklidir. 13

Bulunduğu zaman dilimine göre uzun söylevleri üstünden de ilerlemektedir. bir hayata sahip olan Sade 1740 yılında Özellikle Katolik Kilisesinin sahip olduğu Fransa’da doğmuş ve 1814 yılında hayata güçle beraber yapılan yolsuzluklar, gözlerini yummuştur. Burjuva bir ailede haksızlıklar ve eşitsizlikler gün yüzüne dünyaya gelen Marquis’i babası daha Sade çıkarılmamakla birlikte, din olgusunu 4 yaşındayken evi terk eder. Bu durum, ön planda tutan politik figürler de bu otorite figürünün evden kaybolması, haksızlıklar karşısında kendilerini haklı annesiyle beraber geçireceği yıllar çıkartmayı başarmışlardır. Bu durumu içerisinde Sade’ı fazlasıyla etkilemiştir. örneklemek istersek de kadın ve erkek Özellikle küçüklüğünden itibaren ortaya ilişkilerinde problem teşkil eden noktaları koyduğu fiziksel şiddet davranışları bunu incelemek mümkündür. Bir kadının belli etmekte, sonuçlarıysa kendisini evli olduğu erkeğin kölesi ya da malı ve ailesini zor durumlara düşürmüştür. olduğu gerçeğiyle insanlar yaşamlarını Örnek vermek gerekirse 6 yaşındayken sürdürmüş, erkeklerin eşlerine cinsel Fransız Prensine fiziksel şiddet obje olarak yaklaşmasıyla kadınlar cinsel uygulamasından dolayı Fransa’nın kıyı ilişkiye girmek zorunda bırakılmışlardır. kesimlerine, amcasıyla beraber yaşamaya Şu andaki dünyamızda “erdemsiz” olarak gönderilmiştir. Lise yılları da okul nitelendireceğimiz bu eylem, o zamanda içerisinde yanlış davranışlar sergilediği halk arasında yaygın bir kalıp olarak zamanlar olarak geçmiş, ceza olarak da normal bir hale büründürülmüş, din de fiziksel şiddet görmüştür. Bu durumsa bunun bir savunucu haline gelmiştir. Bu Sade’ın fiziksel şiddete dair sahip olduğu durumun patlama noktası ise Fransız takıntıyı arttırmıştır. Devrimi olmuş, insanlar liberalleşme, Bir insanın hayatını sadece sahip demokratikleşme ve eşitlik konularında olduğu karakter değil, çevre ve zaman hızlı atılımlar yapmıştırlar. dilimi de etkilemektedir. Sade’ın yaşamını . sürdürdüğü yılların Fransa’sına bir göz “Yükümlülükleri nedeniyle ahlaksız olan atarsak da kendimizi sadece halkın büyük bir devlette, bireylerin ahlaklı olmasının bir kısmının yoksulluk ve açlıkla mücadele temel önemde olduğu nasıl kanıtlanabilir?” ettiği bir zamanda değil, ayrıca ahlaki . olarak da çöküntüye girmiş bir toplum Sade’ın fikir dünyasının çok büyük düzeniyle karşılaştığımızı söyleyebiliriz. bir kısmı da bahsettiğim bu toplumsal Bu durum sadece toplumun ekonomik olgulardan beslenmiştir. Sade’ın anlamda çektiği zorluktan da öte, dönem liberalleşme, daha kapsamlı adıyla içerisindeki dini ve politik figürlerin özgürleşme, adı altında topladıklarıysa 14

“erdem” olarak nitelendirilenin tam Burada bahsettiğim üzere Sade, üst tersi fiillere sahip olmuştur. Doğanın kesimden gelen figürlerin ikiyüzlü ve Tanrı olduğunu öne sürerek Kilisenin şehvet düşkünü davranışlarını deşer. Yatak ve din öğretisinin karşısında yer almış, Odasında Felsefe’de bakire olan bir kadına ayrıca doğada var olabilecek isteklerin öğretilmek istenen cinsellik üzerinden din, “erdemsiz” ya da “ahlaksız” olarak Tanrı, devlet, ahlak ve şehvet kavramları nitelendirilemeyeceğini savunmuştur. tartışılır. Justine’deyse iki kadın figür Sonuç olarak Sade isteklerimizin ve üstünden Sade Tanrı ve dine olan bağlılığı zevk aldıklarımızın altını çizerek, din ve sahip olunan “erdemi” yerer, şehvet olgusunun öne sürdüğü ikiyüzlülüktense düşkünlüğünü ve “erdemsizliği” ise över. insanın dilediği gibi yaşamasının önemini Sade’ın kendi hayatında ve eserlerinde savunan bir figür haline gelmiştir. Zevk örneklendirdiği şiddet ve cinselliğin kabul doğaldır, güzeldir ve içtendir. Ancak edilebilir bir durum olmadığı psikolojik Sade’ın bulunduğu dönem içerisindeki din sonuçlar açısından anlaşılabilir. İnsanlara öğretisiyse hem ahlaksızlıkları gün yüzüne zarar vermekle beraber cinsel anlamda çıkartmamış hem de bunları toplum uyarılmak ve haz almak sadistik kişilik içerisinde normalleştirmiştir. bozukluğu olarak. Sade da bu anlamda Netice olaraksa Sade kendisini Tanrıya ve SKB’den pay çıkarmış bir insandır Tanrının öğretisine karşı durabileceği bir ve insanlara olan davranışlarından Tanrı Tanımazlık noktasına taşımış, fiziksel ya da uygulamalarından dolayı şiddet ve cinselliğin limitlerini zorlamıştır. yüceltilmemelidir. Simone de Beauvoir’ın Bunlara örnek olarak seks işçilerine da savunduğu üzere Sade “otantik bir etik uyguladığı zehirleme girişimleri, uşakları düşünürüdür ancak bu durum onu etik bir ve çalışanlarını da işin içerisine kattığı figür haline getirmez.” cinsel uygulamalar gösterilebilir. Ayrıca, En sonunda, özetlemek gerekirse de hapishanede ve akıl hastanesinde geçirdiği Sade insanların çoğunluğu tarafından yıllar içerisinde yazdığı ve sonrasında uzun ahlaksızlığın vücut bulmuş hali olarak yıllar boyu yasaklı kalmış olan Sodom’un nitelendirilebilir. Fakat davranışlarının 120 Günü, Yatak Odasında Felsefe, Justine arkasındaki düşüncenin temelini bilmeden isimli kitapları da şiddet ve cinselliğin Sade’ı yargılamak düşünüre verilmesi ilişkisini üst boyutlara taşımıştır. gereken dikkat ve önemi sıfırlamaktadır. Sodom’un 120 Günü aristokrasiden gelen Bu durum da düşünce kronolojisinde 4 erkeğin 120 gün boyunca bir şatoya birçok önemli düşünüre önayak olmuş hapsettikleri insanlara yaptıkları çeşitli (Dostoyevski, Nietzsche) bir insanın cinsel ve fiziksel eziyetleri konu eder. görmezden gelinmesine neden olmaktadır. 15

This Is: JermaineTaylan KIRCI yazdı... Lamarr Cole İnsan ne kadar sosyal bir hayvan olsa da bazılarımız yalnızlıkta kalır, bazılarımız da kendini yalnızlıkta tutmayı tercih eder. Sebebi sayısız ihtimallerden arasından hangisi olursa olsun, yalnız insanların ortak bir noktası vardır ve bu noktayı bütün yalnız insanlarda görürsünüz. Kendilerini uzun uzun anlatırlar. Düşüncelerini ve hislerini karşı tarafa aktarırken yetersiz kalma endişesinden doğan bu durumun sebebi de bu kişilerin kendi kendileriyle geçirdikleri zamanları yoğun bir şekilde öz eleştiriyle geçirmelerinden kaynaklanır. Bir kelimeye bin anlam sığdırmanın endişesini en çok yalnız insanlar hisseder ve onların kurdukları cümlelerin binlerce cümlenin özeti olduğunu anlarsınız. J. Cole’un uzun bir süredir merakla beklediğim albümü “The Off-Season” albümünü dinlerken fark ettiğim ilk şey de işte bu endişe oldu. Bahsettiğim bu endişeyi sadece lirik olarak değil, altyapılarının tercihlerinde, “flow”larında , düet için seçtiği isimlerde 16

ve final olarak ışığa çevirdi. Lebron “mix aşaması”nda James, Lionel Messi da taşıdığını ve Rafael Nadal gibi gösteriyor. Bizlere alanın bayraktarlığını bahşettiği 39 dakika taşıyan bir simgeye 8 saniyenin her dönüştü. salisesinde sanatını Şarkılarında ince ince işlediğini hikaye anlatıcılığı hissettiriyor. Bizlere yanıyla öne çıkan bahşettiği diyorum sanatçının “The Off- çünkü J. Cole, Season” albümü, bu fabrikasyonlaşmış müzik endüstrisinde özelliğinin yanı sıra J. Cole’un dünyayı çizdiği eşsiz tablosunu her seferinde izlediği pencereyi de bize göstermek daha iyi boyalarla boyayarak milyonlarca istiyor. Yazımın başında bahsettiğim insana ilham olmaya devam ediyor. Eğer yalnızlığı müziğiyle yaşayan sanatçının, kendisinin hayranıysanız, her zaman albümde kalemine kalbini koyduğunu sıradaki J. Cole eserinin bir öncekinden görebiliyoruz. Didaktik anlatımını çeşitli zayıf olmayacağını siz de çoktan vokalleriyle renklendirirken melodik biliyorsunuz. 2011 yılında yayımladığı vokal kullanımında da gayet başarılı. başlangıç albümü “Cole World: The Çeşitli flow’larıyla tanıdığımız sanatçının Sideline Story” albümü üzerinden geçen aynı flow’a devam ederken vokal tonunu 10 yıllık süreyi düşündüğümüzde global değiştirmek gibi varyasyonlara gitmesi pandemi, Brexit, kripto ekonomi, Donald Cole’un ne kadar kompleks bir sanatçı Trump’ın ABD başkanlığı, bir karadeliğin olduğunu anlatıyor. Üzerine rap yaptığı ilk fotoğrafının çekilmesi gibi çok fazla konularda kendine olan güvenini bütün beklenmedik olayları atlatsak da (2011’de albümde hissettiren sanatçının bar dünyanın yok olacağını düşündüğümüz bar ‘’delivery’’ üzerine etkileyiciliğini zaman?! Düşününce 2010’lar 30 sene gibi mükemmelleştirmeye çalıştığı gözden gerçekten.) J. Cole içerisinde bulunduğu kaçmıyor. 21 Savage ve Lil Baby ile rap oyununun her zaman elit bir oyuncusu düetler bulunan albümde aynı zamanda olarak kalmayı başardı. Üniversite Bas, 6LACK, James Fauntleroy, Diddy ve eğitimini bitirdikten sonra hep hayalinde Cam’ron’un vokallerine de yer vermesi olan rap müziği icraata dökmeyen Cole, bir kabuk kırılması olarak görülebilir. işlemeye kendini adadığından beri Önceki albümlerinde ve teklilerinde parıltısını gitgide daha da göz aldıran bir geneli itibariyle solo üretimlere giderken 17

(son 3 albümünde hiçbir düete yer geçen belgeselin hayata bakışınızda da vermediğini belirtmek isterim) bu albümde size yeni perspektifler kazandırabileceğini oldukça birbirinden farklı sanatçılarla düşünüyorum. Bir sanatçı olarak kendime birlikte çalışıyor. Düetlerde mükemmel çok fazla dersler çıkardığım bu belgesel bir harmoni yakalayan Cole’un düette eminim ki sizlere de bir şeyler katacaktır. bulunduğu şarkılara yapabileceğim tek Belgesel, Cole’un 21 Savage ile sohbet eleştiri ‘’olmasa da olur’’ olabilir. Düet etmesi ile açılıyor ve yeni albümünün, kısımlarını albümden çıkarsak da albümün 2009’daki “The Warm Up” isimli karışık kıyaklığından bir şey kaybetmeyeceğini kasetini hazırlarken kendisini teşvik eden düşündürten unsur ise Cole’u imtihana aynı dürtülerden doğduğunu, bu dürtünün sokacak bir düetin parçada bulunmaması. kayıtsızlığa bir tepki ve bir sanatçı olarak Cole’u geçmeye çalışan bir düet (mesela kendisini daha da ileriye taşıma arzusu Busta Rhymes, Kendrick Lamar, Schoolboy olduğunu anlatıyor. J. Cole motivasyonunu Q veya Drake) albüme farklı bir enerji aynı tutarken bir şeyi kanıtlamak isteyen katabilirdi. Prodüksiyon kalitesi olarak aç ve genç bir adamdan, kariyerinin şu bize etkileyici bir sunumda bulunan anda geldiği farklı noktayı izah ediyor. albümde özellikle soul, caz ve 95 south Tüylerimi diken diken eden bu anlatıda J. tarzlarındaki örneklerin kullanıldığı Cole, kariyerinin başlangıcını ise şu şekilde kısımlar Cole’un flow’larının epikliğini anlatıyor: pekiştiriyor. Cole kendi prodüksiyonlarında “Gerçek bir karar vermem gerekiyordu: sınırları zorlarken janralar arasında ahengi takılmak, avarelik ve sürekli ilhamın bulduğunu gösteriyor. Sanatçı performansı, gelmesini beklemek benim için doğru içerik, düetler ve prodüksiyon kalitesi olan mı? Acaba şimdiye kadar elde alanlarında benden tam puana yakın bir ettiğim bu yükseklik yeterli mi? - kariyer skor alan albümün kendi adıma 2021 başarısı açısından değil, en iyisi olduğunu yılı içerisinde en çok tekrara alacağım düşündüğüm şarkılarımı yazdığım beceri albümlerden biri olacağını şimdiden seviyesi anlamında. Yaratıcı bir şekilde kestirebiliyorum. taşın suyunu sıktım mı? Ve bu hissi J. Cole’un albümü hazırlama sürecini düşündüğümde, ‘Hayır, henüz değil’ ve düşünce yapısını bizimle paylaştığı “J. dedim.” Cole - Applying Pressure: The Off-Season Documentary” isimli belgeseli sanatçının kendi YouTube kanalında bulunuyor. 12 dakikalık bu kısa belgeseli izlemenizi mutlaka tavsiye ediyorum. Sadece albümü daha iyi kavrayabilmeyi sağlamanın önüne 18

YATIRIMCI MIYIZ Çağatay TAŞKIN yazdı... KUMARBAZ MI? Yatırım, birikimlerin gelir sağlamak amacıyla kalıcı biçimde kullanılması elde ettiğinizi hesaba katarsak, aldığınız demektir. Tüketimden farkı ise kaynak ya evi yaklaşık 16 yılda amorti edeceğiniz da değerin işlem sonunda tükenmemesidir. sonucuna ulaşırız. Yatırım yapacağınız Kumar, herhangi bir olasılığa bel şirket hisselerini belirlerken size her bağlamak ve bu uğurda bahiste bulunmak yıl düzenli temettü (Temettü veya diğer olarak tanımlanır. Ancak, ticari açıdan adıyla kâr payı: bir işletmenin elde ettiği bakıldığında sözlük anlamının ifade dönemlik kâr miktarından nakit ya da ettiğinden çok daha karmaşık bir dinamiğe hisse senedi olarak şirket ortaklarına pay bürünür. Zira borsaya yatırım yapan çoğu vermesidir.) ödemesi, şirket olarak büyüme insan farkında dahi olmaksızın kumar oranlarının artması, defter değerinin makul oynar. Bu yazımda sizlere yatırım alanında olması, AR-GE çalışmaları yürütmesi, risk oranınızı nasıl en düşük seviyeye şirketin patronunun şirkete olan yaklaşımı düşürebileceğini anlatacağım. gibi faktörler sizin hisse seçiminizde etkin rol oynamalıdır. Bu özelliklere uyan Riskin en az olduğu ve en güvenli şirketlere yatırım yaptığınızı varsayarsak yatırım türü uzun vadeli yatırımdır. ev aldığınızda 16 yılda amorti eden Ülkemizde insanlar biriktirdiği parayla paranız, borsada 5 yıl içerisinde kendisini yatırım olarak ev alırlar. Bir eve ortalama katlayıp size ev almaktan çok daha fazla 300 bin Türk lirası ödediğinizi varsayıp bu kazanç getirebilir. Ev almak için nasıl evden de aylık 1.500 Türk lirası kira getirisi günlerce gezip beğendiğiniz evi bulmaya çalışıyorsanız borsada da günlerce araştırıp doğru hisseleri bulmanız gerekir. Uzun vadeli yatırım yaparken en çok dikkat edilmesi gereken etkenler sosyal medya ve arkadaş çevreniz. Bu ikisine dikkat ederek işe başlarsanız risk oranınız direk yarı seviyeye düşecektir. Etrafınızdaki insanlar, sizin algınızı ve soğukkanlılığınızı sorgulayacaklar ve 19

sizi de şüpheye düşüreceklerdir. Bu etmiyor. Piyasalarda yatırım yaparken sebeple olumsuz kişileri etrafınızdan ve belirli bir stratejiniz ve sisteminiz olmazsa sosyal medyanızdan temizleyin. Yatırım para kazanmak hayalden öteye geçemez. yaptığı ülkeyi-borsayı-hisseyi devamlı Kendi karakterinize uygun stratejiler kötüleyenlerden uzak durun çünkü bu belirleyerek hareket etmelisiniz. Örneğin insanlar sizin psikolojinize de zarar her gün işlem yapmadan duramam vereceklerdir. Bir diğer yapılması gereken diyorsanız elinizdeki paranın %3’ünü faktör, her dakika fiyat takibi yapmayı günlük al-sat işlemlerine, %20’sini orta bırakmaktır. Bir şirkete veya projeye vadeli işlemlere geri kalanını da uzun vadeli yatırım yapıyorsanız dakika dakika işlemlere ayırabilirsiniz. Bu belirttiğim onu takip etmenize gerek yok, sadece strateji tamamen bir örnek olmakla birlikte bilanço zamanı açıp durum kontrolü gayet mantıklı bir yatırım strateji olarak yapmak yeterli olacaktır. Sizin gibi uzun karşınıza gelebilir. vadeli ve olumlu, yapıcı yorum yapan arkadaşlarınızla bir grup kurun ve objektif değerlendirmeler yapın. Yatırım yapmanın temeli yukarda yazdığım detaylardan geçiyor. Doğru yatırımcı olabilmek için sağlam bir psikolojiye sahip olmalısınız. Borsa günlük değişkenlere ve güncel olaylara tepki verdiği için psikolojinizin sağlam olması önemlidir. Borsanın güncel Sonuç olarak, strateji, psikoloji ve olaylara bağlı değişkenlik göstermesi, arkadaş çevreniz sizin yatırımınızın temel günlük al-sat işlemleri yapanlar için aslında noktaları olacaktır. Kumar oynar gibi çok tehlikelidir. Bloomberg’in yaptığı bir borsada dolaşmak yerine sabredip misliyle araştırmada borsada süreye bağlı para kazançlar elde edebilirsiniz. Kumarbazların kaybetme olasılıkları hesaplanmış ve uzun değil doğru yatırımcıların kazandığı vadenin risk oranının ne kadar düşük piyasaların devam etmesi dileğiyle… olduğu gözler önüne serilmiş. Günlük işlem yapan bir yatırımcının para kaybetme olasılığı %46 iken, 5 yıllık bir yatırım yapan bir kişinin para kaybetme olasılığı %11 olarak hesaplanmıştır. Kısa vadede heyecan olsun diye borsada işlem yapmak benim için kumarbazlıktan başka bir anlam ifade 20

ŞU AN NEREDE BU “ULUS”LAR “ARASI” İLİŞKİLER? Geçtiğimiz sayımızda Hasan BAŞKURT yazdı... Uluslararası İlişkiler disiplinin çıkış noktasını, temel dinamiklerini olmaktaydı. Bir yanda savaşın kaybedenleri tartışmıştık. Aynı zamanda yaptığımız anlatı II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadarki Almanya, İtalya, Japonya ve diğerleri, süreci kapsıyordu diyebiliriz çünkü iki büyük dünya savaşı sonrası bambaşka öbür yanda ise savaşının kazananları ABD, bir düzenden bahsetmemiz gerekiyor. II. Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte tüm SSCB, İngiltere ve diğerleri… toplumlar artık savaşlardan usanmış, birincisinden çok daha büyük maddi ve manevi yıkımlara uğramış durumdaydı. Savaşın kazanan taraflarının hali bile hem ekonomik hem de toplumsal olarak bitmiş haldeydi. Her şeyden önce dönemin insanları sürekli ölümlerle ve yıkımlarla burun buruna gelmişti. II. Dünya Savaşı’nın bittiği 1945 yılından sonrası için ise yepyeni bir dünya düzeni hakkında konuşmamız gerekiyor. Kendini savaşların sebeplerini bulmaya ve savaşları engellemeye göre disipline etmiş olan Uluslararası İlişkiler, 45’ten sonra yepyeni bir hal aldı. Savaşın bitimiyle birlikte dünya çöküşlere ve o çöküşlerin üzerinden yükselişlere sahne 21 21

Bu dünya savaşı maalesef diğer ekseninden biraz da olsun çıkıp daha geniş dünya savaşına veya diğer herhangi bir coğrafyalara ulaştığı bir dönem oldu. savaşa benzemiyordu. Çok daha acımasız İki kutuplu (ABD-SSCB) Soğuk Savaş ve çok daha ruhsuz bir savaş oldu II. Dünya Dönemi boyunca devletler tarafından Savaşı. İkiye bölünmüş bir Almanya, Uluslararası İlişkiler kavramı sıkça atom bombası atılmış ve yerle bir olmuş telaffuz edilir oldu. 45’te BM’nin kuruluşu, bir Japonya, bütün kentleri virane olmuş 49’da NATO’nun kuruluşu gibi önemli bir İtalya ile karşı karşıyaydık. Öylesine gelişmeler de artık geniş bir ilişkiler ağı garip sonuçları oldu ki bu savaşın, kurulduğunu bizlere gösteriyordu ve bu nereden tutsak oradan elimizde kalır. ağların içerisinde sadece devletler yoktu. Her yazarın her akademisyenin farklı Uluslararası örgütler de önemli aktörler bir anlatısı var bu savaşla ilgili. Kapitalist olarak sürece dâhil olmuşlardı. Ta ki ABD ile Komünist SSCB aynı safta yer 90’ların başına -Soğuk Savaş’ın bitimine- aldı ve faşizm cephesine karşı savaştı. kadar iki kutuplu giden Uluslararası Alman ve İtalyan faşizmleri –yeniden İlişkiler, 90’lardan günümüze kadar kabuk farklı formlarda doğmuş oldukları ise ayrı değiştirerek gelmiştir. bir tartışma konusu- büyük bir yıkıma *Takdir edersiniz ki üzerine belki de uğradı ancak kapitalizm güç kazandı, en yüz binlerce makale, kitap, tez yazılmış ücra köşeye kadar nüfuz etti. Hal böyle disiplini ve tarihini burada kısa özet bir olunca Uluslararası İlişkiler disiplini şekilde anlatmak hayli zor oluyor. Kendi de bu furyadan fazlasıyla etkilendi ve önemli gördüğüm noktaları genel hatlarıyla kendi içerisinde fraksiyonlara ayrıldı. size aktarmaya gayret gösteriyorum. Barışın imkansız olduğunu savunan Soğuk Savaş’ın bitimi, SSCB’nin akademisyenler ile ebedi barışın dağılması gibi önemli olaylar 90’lardan sağlanabileceğini savunan akademisyenler sonraki Uluslararası İlişkiler anlatısını karşı karşıya geldi. Akademik ve teorik yönlendirmiştir diyebiliriz. Görece daha olarak üretimin hayli hızlandığı bu dönem, durağan bir döneme giren disiplini 2000’li disiplinin yükselişe geçtiği ve Avrupa-ABD yıllarda küresel felaketler bekliyordu. 11 Eylül saldırıları, 2003 Irak Savaşı, 2004 22 Madrid saldırıları, 2008 dünya finans krizi, 2011 Suriye Savaşı… Hem ekonomik hem siyasi hem de toplumsal olarak küresel çapta yüzlerce olay sayabiliriz. Darbeler, ekonomik krizler, soykırımlar, terör saldırıları vs. liste böyle uzar gider. Konunun özüne dönecek olursak,

90’ların ortalarından günümüze gelene konumlara sahip olarak devletlerin kadar karşımıza çıkan olaylar bizlere politikalarında söz sahibi olmaya önemli bir büyük resim çizmektedir. Artık başlamıştır. Özellikle günümüzde çok Uluslararası İlişkiler tamamen küresel uluslu şirketler dünya üzerinde önemli bir role bürünmüştür. Afrika’nın en karar alıcılar ya da karar alıcıları ücra köşesindeki olay bile tüm dünyaca yönlendiren kurumlar olmuştur. Bu duyulur ve müdahale edilebilir –sömürge etkenle birlikte Uluslararası İlişkiler devlet döneminden bile daha acımasız- hale tekelinden çıkarak yeni bir rotaya girmiştir. gelmiştir. Her geçen gün ise yeni bir hal almaktadır. Bütün çarkların küresel kapitalizme Beklenmedik bir şekilde yazının bağlanmış olması da Uluslararası İlişkileri sonuna geldik, imkân olsa yazmaya hayli ilgilendirmektedir. Devletlerin güç sayfalar yetmeyecek emin olabilirsiniz. ve formları da dönüşüme uğraşmıştır. Yazmış olduğum şeyler doğruluğu Ekonomik güç her devletin kendi hareket ispatlanabilir şeyler değiller, tamamen alanını çizmeye başlamıştır. Hal böyle kendi anlatımımdır. olunca Uluslararası İlişkilerde devletler ve uluslararası örgütler haricinde –aslında Dünyanın hiçbir yerinde kan dökülmediği, o kadar da yeni değil- bir aktör çok daha barışın hakim olduğu güzel günlere! güçlü bir şekilde belirmiştir: çok uluslu şirketler. Bu çok uluslu şirketler devlet Bu kötü dünyada kendinize iyi bakın. mekanizmasının içerisinde de güçlü 23

YEŞİLÇAM SİNEMASINDA BİLİM KURGU DENEMELERİ Bertuğ SARI yazdı... Bilim Kurgu filmleri görsel efektlerin zorluğu başta olmak bilim kurgu klasiklerinden alınan konular, üzere, devasa boyutlardaki dekorları, bilim kurgu ögeleri içeren seks filmleri sonrasında dijital efektleri ve büyük ve daha niceleri dönemin sinemasında bütçeleriyle Yeşilçam sinemacıları için mevcut. Lafı uzatmadan, o dönem yapılan her zaman bir hayal olmuştur. Ülkemizde bu iyi niyetli denemelere göz atalım. sadece bir grup heveslinin ürettiği bilim kurgu denemeleri genellikle başarısız Not: Listede süper kahraman ve seks filmleri girişimlerdir. Dönemin büyük filmlerinden yoktur! kesilip biçilerek alınan sahneler, büyük Güneşe Doğru Yönetmen: Nazım Hikmet Ran Yıl: 1937 Bu filmi aslında bu listeye almakta kararsızdım çünkü filmle ilgili bilgiler genel hatlarıyla söylentiden ibaret. Film kayıp filmlerimizden biri. Bu sebeple üstüne söylenecek çok fazla söz yok. Mimar Sinan Üniversitesi arşivlerinde olduğu söylentiler arasında. Görünmeyen Adam İstanbul’da Yönetmen: Lütfi Akad Yıl:1955 “Görünmeyen Adam İstanbul’da”, filmi de kopyası da bulunmayan kayıp bir film fakat bu film hakkında daha fazla bilgiye sahibiz. Yönetmen Lütfi Akad, James Whale’in “Görünmeyen Adam” (1933) filminden yola çıkarak temelde melodram kalıplarına uygun bir uyarlama yapıyor ve görüntü yönetmeni Kriton İlyadis’in 24 katkısıyla Türkiye sinemasında ilk kez görsel efekt deneniyor.

Uçan Daireler İstanbul’da Yönetmen: Orhan Erçin Yıl: 1955 “Uçan Daireler İstanbul’da” filmi de kayıp filmlerimizden bir tanesidir. İsmi ve afişi çok iyi bir bilim kurgu örneğinin karşımızda olduğunu düşündürse de film 2000’lerde bulunduğunda aslında böyle olmadığı ortaya çıkmış oldu. Filmde çok fazla dans sahnesi mevcut ve komedi unsurları ön planda. Görünmeyen Adam İstanbul’da filminin yönetmeni Lütfi Akad “Görünmeyen Adam İstanbul’da, yılların tekniği ve özel efektleriyle ilgi çekmiştir ama görünüşe göre Uçan Daireler İstanbul’da özel efektlere değil, mini etekli bir Özcan Tekgül’e güvenmektedir.” demiştir. Çoğu kişi tarafından bilim kurgu filmi olarak değerlendirilmese de ben filmin izlenmesinde fayda olacağı görüşündeyim. Film Youtube’da mevcut. Aydedeye Gidiyoruz Yönetmen: Nuran Şener Yıl: 1964 Türk Ticaret Bankası’nın yapımcılığında ve Şehir Tiyatrosu’nun çocuk oyuncularının katkısıyla Türkiye sinemasında örneği çok az görülen, hem eğitici hem de eğlenceli bir çocuk filmidir. Aya yapılan yolculuk bir çocuğun rüyasında yer aldığı için bu örneği bilim kurgusal bir masal olarak görebiliriz. Filmin afişi dışında, filmle alakalı günümüze kadar gelmiş bir belge yoktur. olacağı görüşündeyim. Film Youtube’da mevcut. 25

Fezada Çarpışanlar Yönetmen: Şinasi Özonuk Yıl:1967 “Baytekin: Fezada Çarpışanlar” bir bilim kurgu şaheseri olmasa da önemli bir denemedir. Flash Gordon çizgi romanlarından ve dizilerinden esinlenilen filmde, uçan daireyi anımsatan uzay gemileri görüyoruz. İyi niyetlerle yola çıkılsa da filmde önemli bir bütçe sorunu var ve çekimler bir yıla yakın süre boyunca duruyor. Çekimler tekrar başlıyor, film bitiyor fakat sonuç hüsran. Film gişede beklediğini bulamamıştır. Bombala Oski Bombala Yönetmen: Çetin İnanç Yıl: 1972 “Bombala Oski Bombala” bu listedeki en ilginç film çünkü Türkiye sinema tarihinin en kısa sürede hazırlanan filmi. Çetin İnanç, “Commando Cody” adlı seriden birçok sahneyi alıyor ve filmin dış çekimlerinin hepsini 24 saatte tamamlıyor. Ardından 72 saat içerisinde montajı tamamlanıyor. 5-6 gün içerisindeyse iş kopyası tamamen hazır hale geliyor. Bu sebeple Çetin İnanç “Jet Rejisör” lakabını alıyor. Ayrıca “Commando Cody”den esinlenen sadece Çetin İnanç değil. George Lucas da “Clone Wars”da ön plana çıkan bir askere Cody adını verdi. Bilim kurgu sinemasında bir numara olmasak da esinlenme konusunda zirveyi zorladığımız kesin. 26

Turist Ömer Uzay Yolunda Yönetmen: Hulki Saner Yıl: 1973 Listedeki eli yüzü düzgün tek film sanırım Turist Ömer Uzay Yolunda, benim de kişisel favorim. Filmin kadrosu orijinal “Star Trek”in seslenme kadrosuyla aynı. Filmde çok az alıntı sahne var. “The Man Trap” bölümü alınmış ve içine Turist Ömer (Sadri Alışık) bırakılmış. Ayrıca, resmi olmayan şekilde gösterilen ilk Star Trek filmidir. Film hala günümüzde keyifle izlenebilir halde. Herkese tavsiyemdir. Youtube’da mevcuttur. Dünyayı Kurtaran Adam Yönetmen: Çetin İnanç Yıl: 1982 Listenin süper starı! Ülkemiz dışında her ne kadar “Turkish Star Wars” olarak bilinse de aslında afişinde yazdığı gibi Galactica’dır. Çetin İnanç bu filmde başka bir rekora imza atıyor ve 17 farklı filmden sahne alıyor. Fakat bazı kilit sahneler “Star Wars”dan alındığı için akıllarda “Turkish Star Wars” olarak kalıyor. Her ne kadar film alay konusu olsa da yurtdışında en çok gösterilen filmimiz yine Dünyayı Kurtaran Adam. 2019 yazında film 2K olarak yeniden düzenlenip Edinburgh, Londra ve Chicago’da gösterime girdiğinde kapalı gişe oynadığını da belirtmekte fayda var. 27

28 Badi Yönetmen: Zafer Par Yıl: 1984 Sırada yine büyük alay konusu olan filmimiz Badi var. Badi bir E.T. uyarlaması. Film çok kötü kopyalara sahip. Bu sebeple izlemesi gerçekten çok zor. Badi’den bahsetmişken Müjdat Gezen’in Homoti’sini analım ama üzerine konuşmayalım. Bu iki deneme de tam bir fiyasko! Listede gördüğümüz üzere yerli Okuma Önerileri: ve milli bir bilim kurgu filminden söz Fantastik Türk Sineması, Kabalcı Yayınları, etmek imkansız gibi. Bunun yanında Giovanni Scognamillo, Metin Demirhan. denemelerimizin hatırı sayılır kısmının Jet Rejisör, İletişim Yayınları, Çetin İnanç şu an izlenebilir kopyaları yok. Peki, Sinematik Yeşilçam İnternet Sitesi Yeşilçam sinemasında bu filmlere daha çok özenilseydi, izlenseydi bu konuda Dinleme: bir şeyler değişir miydi? Şu an önemli Spotify: Radyovesaire, Kilim Burgu Podcast bir bilim kurgu eserimiz olur muydu? Sanmıyorum. Günümüz sinemacılarıyla o günlerdeki sinemacıları ayıran en büyük fark hayal gücü. Evet, o dönemin filmleri özensizdi fakat hayal edip, cesaret gösterip bu filmleri yaptılar. Şu an bu imkanlara rağmen hala “Türkler uzayda” esprisinin arkasına sığınıp bilim kurgu filmi yaptık diyorlar. Durum fazlasıyla umutsuz.

FARKLI PERSPEKTİFLERden yolculuk fİLMLERİ Hülya ÜNGÖR yazdı... Hem yaz kapıya dayanmış havalar güzelleşmişken hem de kapanmadan dolayı hepimizin evlere tıkılıp kaldığı mayıs ayında yolculuk temasını işleyen filmlerden bir derleme oluşturmanın gü- zel olacağını düşündüm. Önümüzdeki aylar ne gösterir, yolculuğa rahatça çıkabileceğimiz güzel günler ne zaman gelir bilemiyorum, ancak farklı yerler görmenin verdiği tatminin her zaman bizlerle olacağına her yolculuğun bizi daha çok biz yapacağına inanıyorum. Tam da bu yüzden zaman zaman keyiften dört köşe olduğumuz, Alice in The Cities: zaman zaman hüzünden dalıp gittiğimiz, kimisinin bir Alman bir gazeteci olan bekleyenine doğru gittiği, kimisinin sırf yanındakiyle Philip’in, işi gereği Almanya’ya vakit geçirmek için çıktığı, kimisinin kendini bulmak dönmesi gerekmektedir. Tıpkı için rotasız dolaştığı, kimisinin de yolculuğun başında ve havaalanında karşılaştığı sonunda bambaşka insanlara dönüştüğü farklı yolculuk kadın ve onun kızı Alice gibi. hikayelerinin bulunduğu film önerilerime başlıyorum. Philip’le arkadaş olan kadın, Philip’ten kızını da Almanya’ya Little Miss Sunshine: götürmesini rica eder ve kend- İçinizi sımsıcak yapacak, en- isinin daha sonra geleceğini erjinizi yükseltecek ilk yolcu- söyler. bu ikilinin önce New luk filmimiz Küçük Gün Işığım. York’tan Almanya’ya ve daha Ailenin küçük kızı Olive’in bir gü- sonra Almanya’daki şehirlere zellik yarışması finaline girmesi uzanan hem arkadaşlık hem gerekiyor. Tüm aile de kısıtlı za- yolculuk hikayesini izliyoruz. manda o yarışma finaline git- Süre: 110 dk mek için bir karavanla seyahate imdb: 8/10 letterboxd: 4.1/5 çıkıyor. Hem yol boyu hem de yol sonunda insanı keyiflendirmekte üstüne olmayan bir film. Süre: 101 dk imdb: 7.8/10 letterboxd: 4/5 29

303: Bir diğer karavanla yolculuk filmi olan 303, farklı amaçlarla yolculuğa çıkan iki üniversiteli gencin karşılaşması üzerine. Hemen hemen tüm avrupayı karavanla dolaşan gençlere odak- lanan filmde, diyaloglar genel olarak kendimizi, ilişkilerimizi, hayatlarımızı sorgulatmaya yönlendiriyor. Süre: 145 dk imdb: 7.5/10 letterboxd: 3.9/4 Pierrot le Fou: Çılgın Pierrot’un yönetmeni olan Godard film hakkında şöyle söylemiştir: ““Bu gerçekte bir film değildir. Sinemada bir den- emedir. Öznesi yaşam,sıfatı ise sinemaskop görüntüler ve ren- kler olan bir deney.” Ayrıca film Pop Art akımının etkilerini taşıdığından renkleri oldukça parlak ve canlı. Filmin konusu ise yaşadığı hayattan sıkılan Ferdinand’ın bir gün evine gelen çocuk bakıcısıyla kaçmasıyla başlar. Beraber sürekli kaçar, sahilleri kasabaları dolaşırlar. Süre: 110 dk imdb: 7.5/10 letterboxd: 4/5 İşe Yarar Bir Şey: Bu kez bir tren yolculuğuna konuk oluyoruz. Avukat olan Ley- la ve yeni mezun hemşire Canan’ın tren garında tanışmasıyla başlayan tren yolculuğu boyunca zaman zaman trenin durduğu bir kasabada zaman zaman trenin yemek vagonunda sohbet et- melerini izliyoruz. İnsanın kalbine dokunan bu nahif filmi özel- likle barış Bıçakçı okumayı seven herkesin seveceğini düşünerek öneriyorum. Zaten kendisi filmin senaristliğini yapmış. Süre: 107 dk imdb: 7.7/10 letterboxd: 4/5 30

Green Book: 2019’da En İyi Film Oscar’ını kazanan Yeşil Rehber, 1962 yılında ünlü piyanist Donald Shirley’in turnesi için bir özel şoför tutmasıyla başlıyor. Şoförün işi kabul etmesinden itibaren başlayan olaylar film boyunca devam ediyor. Yolculuk boyu birbirlerinden oldukça fazla şey öğrenen ikilinin araba yolculuğu izlemesi keyifli bir film çıkartmış ortaya. Süre: 130 dk imdb: 8.2/10 letterboxd: 3.6/5 Into the Wild: Yolculuk denildiğinde belki de akla ilk gelen filmlerden olan Özgürlük Yolu, 1992 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra her şeyini bırakıp Alaska’ya kadar otostop çeken Christopher’ın yolculuğunu konu ediniyor. Aynı zamanda film gerçek bir hi- kayeden esinlenerek çekilmiş. Filmin son durağı olan karavan, çok fazla turist çektiği ve gelen turistlerden iki tanesinin boğulduğu birçoğunun da kurtarılması gerektiğinden olduğu yerden kaldırıldı. Süre: 148 dk imdb: 8.1/10 letterboxd: 3.8/5 Paris, Texas: Yolculuk filmlerinin hem en nahif hem de en kalbe dokunanlarından, bizi sinematografiye ve sevgiye doyuran film Paris, Texas. Dört yıldır kayıp olan Travis, nihayet çölün dışına çıkarak ailesine ve topluma geri döner. Aradığını bulmak için uzun yollar kaydeden Travis’in hikayesini izliyoruz. Dikkat! Kalp kırıklığı, bolca sevgi ve yüzde hüzünle karışık bir gülümseme etkisine sahiptir. Süre: 146 dk imdb: 8.1/10 letterboxd: 4.3/5 31

GÜNEŞ YENİDEN DOĞAR MI? P Hikmet ÖZTÜRK yazdı... hoenix Suns, bu sezon NBA’in yoktu. Takımdaki boşvermişlik ve karakter en büyük sürprizlerinden birine eksikliğini biraz da olsa kapatabilmişlerdi. imza atıyor. Monty Williams yönetiminde Yetenek tavanı yüksek bir takım olsa da, geçen sezon NBA Bubble’ında da etkili tabanı da NBA’in dibine kadar ulaşıyordu. Bu olmayı başaran Suns, çok uzun yıllar sonra takıma Chris Paul gibi bir organizatör, lider başarı hasretini giderebilir gicbi görünüyor. ve hırs makinesi eklendiğindeyse o taban Peki, buna ne sebep oldu? Play-off yapar mı kesinlikle yükselecekti. Booker’la nasıl bir denen takım bir yazda nasıl NBA’in tepes- çift olurlar, Ayton’ı nasıl kullanır, takım ine göz diker hale geldi? Gelin inceleyelim… rotasyonu nasıl belirlenir gibi sorular yük- Play-off’lara giderken artık eşleşmelerini selirken koç ve saha içindeki generali çok tartıştığımız ve kime karşı avantajlı olabilir hırslı bir savunmacı takımla bu hırsı düzgün diye düşündüğümüz Phoenix için zamanı kurgulanmış bir hücumla taçlandırmayı biraz geriye saralım ve sezona damga vu- başardı. Bu tabii ki yalnızca Chris Paul et- ran takaslardan birini inceleyelim. Kasım kisi değil, gelin biraz detaylara inelim… 2020’de takımın kilit oyuncularından ikisi olan Ricky Rubio ve Kelly Oubre Jr.’la birlikte iki genç oyuncu ve bir ilk tur draft hakkını Oklahoma City’ye gön- derip karşılığında Chris Paul ve Abdel Nader’i aldı Suns. Bu takas başta eleştirildi, yapılmasına şaşırıldı çünkü Rubio Suns ile çok iyi bir sezon geçirmiş, diğer parçalar da 36 yaşına girecek bir oyuncu için fazla görülüyordu. Bu büyük takasın yanında takıma katılan Jae Crowder ve Cameron Payne de çok büyük heyecan yaratmamıştı. Monty Williams yönetiminde önceki sezon beklentileri az da olsa aşan takımdan play-off adayı olmasından başka bir beklenti 32

2018 Draftı’nın tartışmalı 1 numarası pivot Deandre Ayton, sonunda savunmada tank gibi olan vücudunu doğru kullanabili- yor, hücumda da doğru kullanıldığında çok rahat oynayıp takımına seviye atlattığını gördük, bunda mental gelişimin büyük faydası olduğu aşikar. Sezon arasını çok iyi değerlendirdiğini söyleyebiliriz. Sonunda NBA’de ne kadar etkili olabileceğini gösteri- yor. Takımın ilk 5 forvetlerinden Jae Crow- der, gelişinden itibaren katkı veren bir isim oldu, oyuncu karakteri ve oyun tarzıyla za- ten katkı veremeyeceği bir takım yok gibi dursa da, Suns’ın büyük eksiği olan akıllı savunmacı ve şutör forvet pozisyonuna doğrudan cevap oldu. Paul ve Booker’la olan uyumu da takımın seviye atlamasında büyük etki sahibi. Takımda kişisel favorim olan diğer forvet Mikal Bridges ise dillere destan bir sezon geçiriyor. Savunma potansiyeli za- ten ligin zirvesinde olsa da lige girdiğinden beri zorlanan Villanova çıkışlı gard-forvet, bu sezon Yılın En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu ödülüne aday olacak kadar etkili bir çıkışa imza attı. Dayanıklılığı, şutunun gelişmesi, savunmada liderliği üstlenmesi, birden fazla pozisyonu aynı anda savunacak kadar zeki bir savunmacı olması ve hücum- da da daha etkili olmasıyla kendiyle bir- likte Phoenix’e de seviye atlattı diyebiliriz. Takımın ana yıldızı Devin Booker ise çok kötü bir sezon başlangıcının ardından çabucak kendini buldu ve skor potansiyelini bir kez daha kanıtladı. İkinci defa All-Star seçilmeyi başaran genç yıldız, clutch zamanındaki liderliği ve oyun kuruculuğu Chris Paul’e 33

devretmesiyle ligin elit skorerleri arasındaki ligin en iyi görev adamlarından biri olduğunu yerini tescil ettirdi ve savunmada da en- gösterdi. Jevon Carter, Kaminsky, Nader, erjisi ve isteğiyle lige girdiğinden beri Saric ve Moore gibi birden fazla pozisyon oy- göstermediği açlığını göstermeye başladı. nayabilen ve sakatlık durumunda takımın se- Gelelim kader değiştiren Chris Paul’e… viyesini düşürmeyen oyunculardan da en iyi Takımın en büyük ihtiyacı olan saf oyun katkıyı almayı başardı koç Monty Williams. kurucu pozisyonunun tanımı olan yıldız, Phoenix Suns harika bir normal sezon şu an 36 yaşında olsa da maç kaçırmadan takımı olsa da şampiyonluk şansları çok az takımını bu zor sezonda NBA liderliğine görünüyor. Özellikle ilk turdan karşılarına aday yaptı. Suns zaten bir karakter değişimi gelme ihtimali olan son şampiyon Lakers, yapıyor ve oyunlarını düzenliyorlardı ancak Clippers, Jazz, Nuggets gibi dev takımlarla bu seviyede bir değişimde en büyük pay uğraşmaları ve bu takımları en fazla 7 Chris Paul’e düşer. Veteran gard, istatis- maçta 4 kez yenmeleri gerekecek. Chris tikleri bir kenara koyup saha içindeki ve Paul’ün play-off tecrübesi çok yüksek olsa dışındaki etkisiyle MVP yarışına kadar gir- da başarılı bir play-off oyuncusu olduğu di. Geçtiğimiz sezon dağılmış Oklahoma’yı söylenemez ne yazık ki. Ayrıca sakatlık ris- Play-off’a sokmasının ardından bu sezon da ki çok yüksek olan bir normal sezonu maç Phoenix Suns’ı NBA liderliğine götürüyor. kaçırmadan tamamlaması ve bu yoğunlukta Rotasyonun kalan kısmından alınan katkı sakatlanmaması da benim için bir soru da eşi benzeri çok az görünecek bir sevi- işareti. Zira takım 3 büyük yıldızından birini yede. Koç Monty Williams’ın kurduğu oyun bile kaybetse çok ağır bir sonuç doğurabilir. düzeninden faydalanan en önemli isim Phoenix’in tabanı çok yükselmiş olsa Cameron Payne oldu, NBA’de yeri olmadığı da hala asıl başarıları ancak tavanlarına düşünülen, fiziksel ve mental yetenekleri ulaşırlarsa gelebilir. Yine de kimse on- gerçekten lig seviyesinin çok altında kalan lardan burada olmalarını beklemiyordu, ve artık bir şaka malzemesi olarak görül- belki de güneş gerçekten yeniden doğar, en oyun kurucu, yeniden doğdu ve aldığı bunun cevabını ancak zaman verebilir… kısıtlı sürede de Suns bench’inin her maça hâkim olmasını sağladı. Sezon içinde büyük sıçrama yapıp sakatlanana kadar da ikinci beşin yıldızı olan Cameron Johnson da po- tansiyelini gösterdi. 2019 Draftı’nda takıma giren 25 yaşındaki oyuncu pozisyonunun gerekliliklerini karşılıyor ve hatta üstüne koyabileceğini gösteriyor. Sezon ortasında takıma katılan Torrey Craig de şimdiye dek 34

Bartu MERT yazdı... TÜRK BOĞAZLARININ HUKUKİ VE COĞRAFİ SINIRLARI Harita 2: Türk Boğazları. Google Haritalar (06.05.2021 tarihinde erişildi.) Son aylarda Montrö ve İstanbul ternatif su yoluna erişimin olmaması Türk kanalı tartışmalarıyla gündem- Boğazlarınıeşsizvevazgeçilmezkılmaktadır. den düşmeyen Türk Boğazları; Çanakkale Dolayısıyla, bu stratejik değerin korunması Boğazı,MarmaraDeniziveİstanbulBoğazı’nı Türkiye Cumhuriyeti’nin milli menfaatleri kapsayan ve konumu itibarıyla Karadeniz yararınadır. Lakin, bu değeri koruyabilmek ve Akdeniz arasındaki geçişi sağlayan tek için boğazlar meselesini doğru bir şekilde su yolu olma özelliğine sahiptir. İki deniz ele almak gerekir. Örneğin, İstanbul arasındaki bağlantıyı başka bir kanalın ya Boğazı’nı Çanakkale Boğazı’ndan ayrı tu- da su yolunun sağlamıyor oluşu boğazların tarak bu meseleye yaklaşmak son derece stratejik önemini arttırmaktadır. Süveyş, yanlış olacaktır çünkü hem coğrafi hem Panama ve Korint aksine herhangi bir al- de hukuki olarak iki boğaz arasında farklı 35

bir rejim uygulaması bulunmamaktadır. komisyona devredilmiş ve boğazlar çevresi silahsızlandırılmıştır. Boğazlardaki Türk Türk Boğazları Akdeniz-Karadeniz hakimiyetine ket vuran bu durum 1936 arasındaki yegâne deniz ticaret güzergahı yılındaki Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile olmasının yanında coğrafi konumu sebebi- giderilmiş hem boğazlar silahlandırılmış yle balıkçılık ve turizm açısından da Türk hem de söz konusu komisyon lağvedilerek su ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır yolu üzerindeki hakimiyet tamamıyla Tür- çünkü Türk Boğazları sadece gemilerin değil kiye Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Bu noktada, su altındaki canlıların da Akdeniz ve Karad- Lozan Anlaşması’nda Türk Boğazlarının eniz arasındaki tek göç yoludur. Öte yandan iki kıyısının da silahsızlandırılmasının binlerce yıllık tarihi ve doğal güzelliği sayes- talep edilmesi boğazları sadece su yolu inde her yıl yerli ve yabancı turistler özel- olarak değil, kıyıdaki kara parçasıyla bir- likle İstanbul Boğazı’nı ziyaret etmektedir. likte bir bütün halinde değerlendirmemiz Buradan hareketle Türk Boğazları coğrafi gerektiğini gösterir. Ek olarak, boğazlardaki açıdan ele alındığında doğal bir su yolu egemenliğimiz Anadolu ve Trakya arasında olması onu kanallardan ayırmaktadır. Aynı toprak bütünlüğümüzü sağlama noktasında şekilde coğrafi konum sadece bizim için da çok büyük önem arz etmektedir. Aksi değil, Karadeniz’e kıyıdaş komşu ülkeler için takdirde, boğazlar üzerinde tam hakimi- de oldukça önemlidir çünkü söz gelimi Rom- yetin sağlanamadığı bir senaryoda Trakya anya veya Gürcistan limanlarına ulaşmak hem ekonomik hem de askeri olarak nef- isteyen bir gemi için Türk Boğazları dışında essiz kalacaktır. Görsel 2’deki gazete alternatif bir rota bulunmamaktadır. Ancak, manşetinden de görüleceği üzere Montrö coğrafi konumdan bahsederken dezavan- Boğazlar Sözleşmesi’nin ardından Türk tajlara da değinmek gerekir. Bu noktada, askerinin bir ayağı Trakya’da iken diğer boğazlarımızda etkili olan kuvvetli akıntılar ayağı Anadolu’dadır. Dolayısıyla, bu ale- ve meteorolojik etmenler boğazlarımızı gori boğazların ehemmiyetini ve askeri dünyanın en tehlikeli su yollarından biri ha- gücün boğazlar üzerindeki hakimiyete et- line getirmektedir. Son olarak, coğrafi ko- kisini göstermesi bakımından değerlidir. numun su altındaki biyoçeşitliliğe ve turizm Günümüzde boğazların hukuki durumu faaliyetlerine de çok önemli katkısı vardır. İstanbul Kanalı’nın mevcut rejime etkisi ve Türkiye’nin ticari gemi geçişlerinden Hukuki olarak Türk boğazlarının du- elde edeceği gelire dayanan Altın-Frank rumu cumhuriyete kadar ikili anlaşmalar hesabı tartışmaları üzerinden yürütül- yoluyla tayin edilmiştir. İstiklal Savaşı’ndan mektedir. Uluslararası hukuk ve Mon- sonra Lozan’da boğazların deneti- trö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, çıkış mi başkanı Türk olan uluslararası bir noktası Marmara Denizi olan bir kanalın 36

Montrö’yü devre dışı bırakamayacağı sonuçlar doğurmuştur. Bu nedenle Türk açık olmasına rağmen dünyadaki hâkim Boğazlarının coğrafi ve hukuki tanımları güçlerin gerek bölgemizde gerek dünyanın birbiriyle örtüşmektedir. Görsel 1’e başka coğrafyalarında uluslararası baktığımızda Türk Boğazlarının Çanakkale hukuk kurallarını çiğnemekte ve/veya bu Boğazı ile başladığı ve İstanbul Boğazı’nın kuralların etrafından dolaşmakta ne ka- Karadeniz’e açılmasıyla bittiği gözükmek- dar mahir olduğu da asla unutulmamalıdır. tedir. Aynı şekilde hukuki bir belge olarak Diğer yandan Montrö Sözleşmesi’nde be- Montrö Sözleşmesi de Boğazları Çanak- lirtilen Altın-Frank hesabının günümüz kale Boğazı, İstanbul Boğazı ve Marmara koşullarına göre revize edilmesi ve Denizi olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla, Türkiye’nin ticari gemi geçişlerinden hak Türk Boğazlarını ele alırken tek bir boğazı ettiği maddi karşılığı alması elzemdir. değerlendiripdiğerkısımlarıihmaletmeksöz konusu olamaz. Türk Boğazları hem hukuki Sonuç olarak, Türk boğazlarının hem de coğrafi olarak Çanakkale Boğazı’nın coğrafi ve hukuki durumu aslında birbirine girişinden İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e geçmiş zincir halkaları gibidir. Coğrafyanın açıldığı yere kadar iki nokta arasında doğurduğu mecburiyetler birtakım hukuki kalan alanı bütünüyle kapsamaktadır. 37 Görsel 2: Cumhuriyet Gazetesi, 21.07.1936 (http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/GAZETE/)

HAZİRAN SAYIMIZDA GÖRÜŞMEK ÜZERE!


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook