Uzaklaşmak istiyorum bu şehirden. — Sen bilirsin. Ben her zaman yanındayım bunu bilmiş ol. — Biliyorum. Perde kapanıyor. Oyunun ikinci perdesi… annemin benim bu dünyadaki yegane varlığımın dizleri dibindeyim. Ancak onun ya- nında mutlu, onun yanında huzurluyum. — Çok yanlışlar yaptım anne biliyorum. Seni hep üzdüm, sözlerini dinlemedim. Pişmanım anne çok pişmanım. Gözlerimden akan yaşlar kan oluyor bana. — Kızım, ne yaparsan yap sen benim evladımsın. Ağlama ar- tık kurbanın olayım. — Affet beni anne, affına çok ihtiyacım var. — Ben affettim kızım. İstanbul’a gideceğim anne. Biraz uzak- laşmış olurum buralardan. Kafamı dinlerim. Gitmeden hakkını bana helal et. — Helal olsun kızım. Sağlıcakla git, gel. Oyunun üçüncü perdesi… — İstanbul için bilet istiyorum. — Tabi saat 10’a var. — Tamam alıyorum. — Buyurun. 101
Otobüs garajına vardığımda artık gidiş biletimi almıştım. İnsanlar sevdiklerini uğurluyordu. Ağlayanlar, gülenler… Bir de şu ayrılıklar olmasaydı. — Seni akşam evinden alırım. — Yok ben kendim gelirim. Siz buraya gelin beni uğurlama- ya. Ama hepinizi bekliyorum ona göre. — Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule gi- den bir gemi kalkar bu limandan. Son perde… olay yeri inceleme: saat 12.30 Civarında ….. Mahallesi ……..Apartmanı 1 nolu daire yapılan ihbar ile zorla girilerek açılmış. Evin salon giriş kısmındaki kalorifer borusuna mavi bir baş örtüsü ile asılı halde 20- 25 yaş civarlarında üzerinde kırmızı kazak, altında basma etek, ve kot pantolon bulunan hafif buğday tenli, 1. 50 Boy, 40 kilo civarlarında bir bayana ait ceset bulunmuştur. Evin yatak odasında bir bavul ve içerisine konulmuş elbiseler, mutfak tarafında ise masa üzerinde bir yazılı bir kağıt ve kalem bulunmuştur. Mektupta…………… Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı. 102
TECRIT Bomboş caddenin ileri tarafında rüzgârın esintisiyle olacak birkaç kağıt parçası havalanıyor, takatini kaybedince tekrar kağıt asfalttın soğuk yüzüne kendini bırakıyordu. Birbiri ardına sıralan- mış dükkânlar kepenklerini yüzlerine kapamışlar, evlerin soğuk yüzü beyaz perdeyle yamanmaya çalışılmıştı. Sokak kedileri boş sokaklarda kendilerine sığınacak ev arıyor, arada çöp kovarlarının içerisinde günlük nafakasını çıkarmaya çalışıyordu. Şehrin her bir yanında direkleri üzerine asılmış kocaman hoparlörler biraz sonra başlayacak tehlikenin sinyallerini veriyordu. İnsanlar korkudan ev- lerinin içerisine gömülmüş, başlarına bir şey gelmemesi için nefes- lerini dahi yavaş yavaş alıyorlardı. Bir anda bütün şehri kaplayan insanın kılcal damarlarına ka- dar suret eden bir ses dalgası etrafı bütün dehşetiyle kuşatıverdi: — Sevgili vatandaşlarımız güvenliğiniz için lütfen evleriniz- den dışarı çıkmayın! Bu uyarı sesi üç defa aynı ses tonundan tekrar etti. Sonra ikinci bir ses dalgası duyulmaya başladı şehrin ıssız sokaklarında: 103
— Temel ihtiyaçlarınız için her evden bir kişi dışarı çık- sın. Dışarı çıkan kişi ihtiyacı olanları aldıktan sonra tekrar evine dönsün! Bu ses dalgası da bütün evleri, dükkânları, sokakları, caddeleri üç defa gezdikten sonra noktalandı. Biraz sonra apartman kapılarından hayaletleri andıran beyaz kıyafetler içerisinde insanlar çıkmaya başladı. Ellerinde eldiven, yüzlerinde maske, kafasında bone, ayaklarında galoş, üzerlerinde yine beyaz bir kıyafet olan bu garip görünüşlü insanlar kapılara dizilerek beklemeye başladılar. Hiç kimse birbiriyle konuşmuyor, herkes kafası önünde gelecek olanı beklemeyi kendine görev sayı- yordu. Caddenin ilerisinden birden büyükçe bir arabanın sesi işi- tilir oldu. Bu hoparlörden sonra şehirde yaşam belirtisi olan ikinci sesti. Araba apartman önünde bekleyen kişilerin önünde durdu- ğunda içerisinden aynı apartmandakiler gibi beyaz giyimli insan- lar çıkıverdi. Adamlar sanki bir şeyden korkuyormuşçasına hızlıca arabadaki malzemeleri adamlar verdiler. Sonrada hızlı bir şekilde diğer apartmana geçtiler. Apartmanda oturanlar malzemeleri aldıktan sonra etraflarına bak- madan hızlıca apartmanın içerisine girdiler. Arabadakiler her apartmanın önüne geldiklerinde mal- zemeleri veriyor, oradan hızla diğerine geçiyordu. Bu koşturmaca uzun bir zaman boş olan sokaklara bir canlılık izlenimi katmıştı. Saatler sonra tekrar hoparlörlerden bir uzun sinyalden sonra bir ses duyuldu: 104
— Sevgili vatandaşlarımız, güvenliğiniz için lütfen evleriniz- den dışarı çıkmayın! Aynı ses üç defa tekrar etme geleneğini sürdürdü. Akşamın kızıllığı kendini göstermeye başladığında sokak- ların kasvetli havası devam ediyordu. Gecenin karanlığını örten so- kak fenerleri sadece kaldırımlara ışık vuruyor, korkudan etrafı fazla aydınlatmamaya gayret ediyordu. Ara sokaklardan karanlığı beyazlaştıran bir cisim caddeye doğru yaklaşıyordu. Biraz daha yaklaşınca bunun bir adam olduğu anlaşıldı. Arkasına, önüne, sağına, soluna bakarak yavaş yavaş ilerli- yor, korkusundan bir elini göğsüne iliştiriyordu. Caddenin karşısı- na geçtiğinde birden olduğu yerde donakaldı. Arkasına baktığında tepedeki kameranın kendisini gördüğünü fark etti. Kaçmakla kaç- mamak arasında tereddüt yaşayınca olduğu yerde kalıverdi. O anda caddenin öte başından bir araç hızla yaklaşarak adamı tıpkı bir çöp gibi arabanın arkasına tıktı. Sonra da rüzgarını peşine takarak gözden kayboldu. Ardından yine anons duyulmaya başlandı: — Sevgili vatandaşlarımız, güvenliğiniz için lütfen evleriniz- den dışarı çıkmayın! 105
106
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106