Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Müfteri Tetikçi iftiralarının hesabını mahkemede vereceksin.

Müfteri Tetikçi iftiralarının hesabını mahkemede vereceksin.

Published by mg, 2021-03-24 08:43:05

Description: Müfteri Tetikçi iftiralarının hesabını mahkemede vereceksin.

Search

Read the Text Version

1

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA ŞİKAYET EDEN : İbrahim Melih GÖKÇEK VEKİLİ : Av. Zeynep ARISAN DİŞÇİ ŞÜPHELİ : Murat AĞIREL SUÇ : TCK 267, 271, 125 (İftira, Suç Uydurma, Hakaret) KONU : Şüphelinin yazdığı “parsel parsel” adlı kitapta müvekkilim hakkında haksız, mesnetsiz, hayal ürünü, algı oluşturmaya çalışan iftira ve hakaret dolu ifadeler sebebiyle, hakkında gerekli tahkikatın yapılarak dava açılması talebimizdir. AÇIKLAMALAR Şikâyet olunan Murat Ağırel, Kırmızı Kedi yayınevinden Şubat 2021 de “Parsel Parsel” isimli bir kitap yayınlamıştır. Adı geçen ve şikayetimizin konusunu oluşturan bu kitapta, şüpheli; Açık kaynaklardan derlediği bir takım olayları ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın teftiş kurulu başkanlığı başta olmak üzere diğer bazı birimlerinden kendisine hukuka ve devlet geleneğine aykırı olarak verilen birtakım bilgi ve belgeleri çarpıtarak, gerçekleri ve bazı belgeleri gizleyerek ve görmezden gelerek, sırf müvekkilim ve mensubu bulunduğu parti hakkında olumsuz bir algı oluşturmaya çalışmış ve ÇAMUR AT, TUTMAZSA İZİ KALIR mantığı ile hareket ederek, yer zaman ve kişiler, ilgili ilgisiz bir biçimde bir araya getirilerek 23 sene dokunulmazlığı olmadan, Ankara’da neredeyse bütün partilere mensup seçmenlerden aldığı destekle 5 kez halkın teveccühüne mazhar olarak seçim kazanmış müvekkilimin kişilik haklarına açık ve ağır bir şekilde saldırıda bulunmuştur. Müvekkilim aşağıda madde madde izah da edeceğimiz üzere, 23 seneden fazla bir süre belediye başkanlığı yapmıştır. Bunun uzun bir süresinde mensubu bulunduğu parti iktidarda dahi değildir. Özellikle muhalefet partisinden belediye başkanlığı yaptığı dönemde, iktidarı elinde bulunduran güçler defalarca belediyeyi teftiş etmiş ve kitapta hiç bahsedilmediği üzere bu teftişlerden alnının akı ile çıkmıştır. 2

Kitap bir bütün olarak incelendiğinde, ağırlıklı olarak müvekkilimin, yasalarda tanımlanan belediye başkanlığı görevi kapsamındaki görev ve yetkilerini kullanmasından mütevellit iş ve işlemlerini ifa ederken farklı saiklerle hareket ettiği iftirasının atıldığı ve böylece büyük bir algı operasyonu ile müvekkilimin kişilik haklarına saldırıldığı görülecektir. Şüpheli kitabının giriş kısmında; “çok karmaşık ve girift bir örümcek ağı gibi ilişkiler içinden, sizi sıkmadan, kolay ve sade bir dille belgeli ve kanıtlı olanları yazdım. GERÇEK AMA BELGELEYEMEDİĞİM KONULAR VE OLAYLAR ise dediğim gibi ansiklopedi olur” ibaresini kullanarak, asıl maksadını açıkça ortaya koymuştur. Hemen bu aşamada, ŞÜPHELİNİN ELİNDE MEVCUT OLDUĞUNU İDDİA ETTİĞİ TÜM BELGELERİ Sayın Başsavcılığınıza ibraz etmesini aksi halde makamınızca bu belgelerin kendisinden ibrazının talep edilmesini istemekteyiz. Aşağıda izah edeceğimiz gibi, kitaptaki iddialar tamamen; çarpıtılmış olaylara, mesnetsiz iddialara, henüz sonuçlanmamış veya müvekkilimin lehine sonuçlandığı halde gizlenmiş soruşturmalara ve yukarıda da arz ettiğimiz gibi ilgili ilgisiz kişi-yer-tarih-olayları çarpıtarak ve asılsız bir şekilde bağ kurmaya çalışarak yapılmış algılara ve açık yalanlara dayanmaktadır. Yine şüpheli kitabının giriş kısmında; ‘’Okudukça göreceksiniz ki Melih Gökçek ve oğullarının yargılanmaması anormal bir durumdur. Hakkında bu kadar çok suç duyurusu, şikâyet ve yasalara aykırı iş, işlem olan bir kişinin en azından savcılar tarafından çağrılıp ifadesinin alınması lazım. Bir tweet için sıradan yurttaşın peşine düşen yargı, konu Melih Gökçek olunca ’’görevi ihmal’’ den öte bir kayırmacılık içinde…Bir el veya birileri yıllardır Gökçekleri açık şekilde koruyor.’’ diyerek bir yandan yargıyı, görevini yapmamakla itham ederek töhmet altında bırakmış, diğer yandan da müvekkilimin 23 senelik belediye başkanlığı döneminde göreviyle ilgili yürüttüğü iş ve işlemlerle ilgili hiçbir soruşturma geçirmediği algısını vermeye çalışmıştır. 3

Halbuki İdare’nin her türlü iş ve işleminin yargısal denetime tabi oluşunu düzenleyen Anayasanın 125. Maddesi karşısında, bilfiil kesintisiz 23,5 sene Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten müvekkilimin, gerek başkanlık yaptığı büyükşehir belediye meclisinin tasarruflarına ilişkin olarak, gerekse yasalarda tanımlanan diğer bir çok iş ve işlemine karşı idari davalar açılmış, sonuçta her türlü tasarrufu idari yargı organlarınca hukuka uygunluk denetimi yapılmak suretiyle yargısal süreçlerden geçmiştir. Yine bugüne kadar yapılan şikayetler doğrultusunda müvekkilim hakkında idari anlamda ve cezai anlamda da yürütülen soruşturmalar olmuş, müvekkilim her konuyla ilgili açık yüreklilikle gidip ifadesini vermiştir. Cumhuriyet Başsavcılığının titiz şekilde yürüttüğü bu soruşturmalar neticesinde de da birçok kez kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar verilmiş, açılan davalarda ise hukuksal süreçler işlemiştir. Örnek olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2009/77152 Soruşturma 2009/22718 İddianame ve 2008/115312 Soruşturma 2009/17624 İddianame numaralı dosyaları müvekkilim hakkında açılan davalardan ikisidir. Bu davalareda müvekkilim Ankara 6. Asliye Ceza ve Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılanmış ve beraat etmiştir. (EK 1: İddianame ve mahkeme karar suretleri) Kaldı ki şüphelinin kitabında sıklıkla zikrettiği Ankara Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulunun yürüttüğü ve rapora bağlayıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu konularla ilgili olarak da soruşturmaların halen devam ettiği, hukukçularca bilindiği üzere soruşturmanın yapısı itibariyle maddi gerçeğe ulaşmak adına uzun ve meşakkatli bir süreç olduğu, bu anlamda henüz olgunlaşmamış bazı soruşturmalarda henüz müvekkilimin ifadesine başvurulmamış olması hususundan şüphelinin iddia ettiği gibi müvekkilimin kayırıldığı anlamı çıkmayacağı aşikardır. Burada esas sorgulanması gereken ve yargı yoluna da ayrıca başvuracağımız husus, soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunu oluşturan şüpheli ve ona bilgi belge sağlayan bazı kamu görevlilerinin fiilleridir. 4

Bu açıklamamız ışığında da görüleceği üzere şüphelinin gerçekleri maksatlı şekilde veyahut hukuk bilgisi eksikliğinden kaynaklı, görmemekte ısrar ederek, kitabı kaleme alırken müvekkilim hakkında ‘’nerden tutsam, nerden yakalasam’’ mantığı güttüğü ve müvekkilimi bir şekilde alaşağı ederek itibarsızlaştırma motivasyonuyla hareket ettiği açıktır. Yine şüpheli kitabın giriş kısmında ’’Ama salt bu satırları yazdım diye biliyorum ki ben yargılanacağım’’ diyerek, aslında; müvekkilim hakkında yazdıklarının mesnetsiz ve ispata muhtaç olduğunu, bir iftira kampanyasına hizmet edeceğini, kitaptaki ifadelerin müvekkilimin salt kişilik değerlerine saldırı niteliği taşıyacağını ve hakaret/iftira suçuna vücut vereceğini, bu nedenle yazdıkları nedeniyle hukuki ve cezai anlamda mahkum olacağını bildiğini ve ulaşmak istediği amaç pahasına bunu göze aldığını açık ve seçik şekilde ortaya koymaktadır. Son olarak şüpheli giriş kısmının son bölümünde; ‘’Şunu bilin ki birazdan okuyacağınız sayfalarda her bir satırın belgesi binlerce sayfa şeklinde bende var’’ diyerek kitapta anlattığı olay örgüsünün ve kurguların havada kalacağının, okuyucunun aklına ve mantığına oturmayacağının bilinciyle ve endişesiyle hareket ederek, kitapta sunmadığı ve irdelemediği ne ile ilgili olduğu neye dayanak olduğu belirsiz binlerce sayfa belgeden bahsederek, tabiri caizse boş atıp dolu tutmaya çalışmış, bu şekilde anlattıklarının inandırıcı olmasını sağlamaya çalışmıştır. Şüpheli Murat Ağırel, Libya’da bulunan MİT teşkilatı mensuplarının kişisel verilerini yayınladığı gerekçesiyle aylarca tutuklu kalmış ve neticede 4 yıl 7 ay 8 gün hapis cezası almıştır. Bu süreçte kendisine gerek PKK/HDP cenahından, gerekse FETÖ mensupları tarafından ciddi manada destek verilmiştir. Müvekkilimin, Gezi olaylarında, 17-25 Aralık kumpasında ve 15 Temmuz Hain darbe girişiminde, aldığı pozisyon ve gösterdiği direnişten ötürü kimlerin hedefinde olduğu ve kimlerin kendisine düşmanlık ettiği hususları aşikardır. Kitaptaki itibar suikasti ve haysiyet cellatlığı gözönüne alındığında esas motivasyonun kaynağı da açıkça ortaya çıkmaktadır. 5

İFTİRALAR 1-CIA VE İNGİLİZ AJANLIĞI İMASI Şüpheli Murat Ağırel, kitabın 20. Sayfasında, AÜ SBF’de Aydın Yalçın önderliğinde Hür Düşünce kulübü kurulduğunu ve bu kulübün kurucusu Aydın Yalçın’ın 1959-1971 yılları arasında CİA Türkiye İstasyon Şefliği yapan Ruzi Nazarın yakın dostu olduğunu ve yine bu kulübün ilk yönetim kurulunda müvekkilimin de yer aldığından bahsetmiştir. Hemen alt paragrafta ise müvekkilimin çalıştığı Bayrak gazetesi hakkında Yaşar Okuyan’ın İngiliz istihbaratı destekli Mücadele Birliğinin gazetesi olduğunu açıkladığını yazmıştır. Şüpheli burada müvekkilimi ve içlerinde Türk Siyaseti ve Bürokrasisinde önemli görevler alıp, ülkemize hizmet eden ve milli kişilikler oldukları hususunda tereddüt bulunmayan Hasan Celal Güzel, Mehmet Keçeciler, Abdülkadir Aksu, Veysel Atasoy, Atilla Koç ve Murat Karayalçın’ın isimlerini zikredek, yabancı istihbarat örgütleri ile sanki ilişki içerisindeler gibi bir imaj vermeye çalışmıştır. Müvekkilim gençlik yıllarından günümüze kadar hiçbir yabancı istihbarat örgütü ile irtibatta olmamış, vatan ve bayrak sevdalısı ve yukarıda arz ettiğimiz gibi milli hassasiyeti üst seviyede olan bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıdır. Burada müvekkilimin kişilik hakları saldırıya uğramıştır. 2-GENELEV PATRONU İLE İŞ İLİŞKİSİ İFTİRASI Şüpheli, kitabın 23. Sayfasında namus ve ahlak sahibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği iğrenç bir başlık altında müvekkilim ile hiçbir ilgisi olmayan bir davadan ve olaydan bahsetmiştir. Haberin başlığında müvekkilimin genelev patronu ile iş ilişkisi içinde olduğunu söyleyen Murat Ağırel, alttaki yazıda bir bürokrat ile genelev patronu arasındaki rüşvet ilişkisini anlatmış ve kullanılan paraların müvekkilimden alındığına ilişkin alçakça bir iftirayı kitabına yazmaktan çekinmemiştir. Müvekkilimin hayatı boyunca hiç tanımadığı biriyle iş ilişkisi içinde olduğu iddiası tamamen büyük bir yalan olup, şüpheli kelime oyunlarıyla mugalata yaparak müvekkilimin kişilik haklarını ağır bir şekilde ihlal etmiştir. 6

Olayın aslı, bürokratının kendisinden rüşvet istediğinden yakınan bir kişiden dolayı emniyete haber verilerek, seri numarası alınan paralarla Musa Toprak’a operasyon yapılmasından başka bir şey değildir. Bunu GENELEV PATRONUYLA GİRDİĞİ İŞ İLİŞKİSİ şeklinde sunmak haysiyet cellatlığından başka bir şey değildir. 3-ÇOCUK ESİRGEME KURUMUNDAN YURTDIŞINA SATILAN ÇOCUKLAR İFTİRASI SHÇEK Yurtlarından 29 çocuğun bir şebeke tarafından yurtdışına satıldığı iddiası ise müvekkilimin Genel müdürlüğü öncesine ait bir olay olup, şüpheli kitabın bütününde yaptığı gibi sanki müvekkilim döneminde olan bir olay gibi hadiseyi kitabına taşımış ve “bu işten de ceza almadan kurtuldu” diyerek algı operasyonuna bu satırlarda da devam etmiştir. Müvekkilim döneminde yurtdışına bir çocuk dahi evlatlık verilmemiştir. Bu hususlarda SHÇEK kayıtları getirildiğinde gerçek ortaya çıkacaktır. SHÇEK henüz dernek statüsünde iken yurtdışına evlatlık verilen çocuklar olduğunu bizzat müvekkilim ortaya çıkarmış ve bu konuda derhal soruşturma açmıştır. Ayrıca dönemin Saray Çocuk yuvası müdürü Tekin Gökçek ve Atatürk Çocuk Yuvası müdürü Abdülmuttalip Sabioğlu dinlendiği takdirde de olayın ne zaman vuku bulduğu ve müvekkilimin talimatlarının ne doğrultuda olduğu ve kitapta yazılan bu hususun tamamen yalan olduğu ortaya çıkacaktır. Şüpheli, müvekkilimin bu işten de ceza almadan kurtulduğunu iddia etmiştir. O halde Müvekkilim hakkında bu konuda bir tahkikat yapılıp ceza almadan kurtulduğunun belgesinin şüpheliden istenmesini talep ediyoruz. 4-UĞUR DÜNDARA ŞANTAJ PLANI İFTİRASI Kitabın 48. Sayfasında yine müvekkilim ile alakası olmayan bir olay ve bu olay neticesinde düzenlenen bir iddianameye yer verilmiş, müvekkilimin bu soruşturmadan da kurtulduğu yazılarak yine müvekkilime atf-ı cürümde bulunulmuş ve o dönem görev yapan yargı mensupları da töhmet altında bırakılmıştır. 7

5-İHALEYE FESAT KARIŞTIRMAKTAN MAHKÛM OLDUĞU İFTİRASI Şüpheli Murat Ağırel, kitabının 61. Sayfasının en alt paragrafında; “Ancak Başbakanlık Teftiş Kuruluna uğramadan yargıya intikal eden bir ihaleye fesat karıştırma işlemi nedeniyle Melih Gökçek ve vekili Cengiz ocakçı, 1998’de 5 ay 25 gün hapse mahkûm oldu” ibarelerini kullanmıştır. Yazarın anlattığı olaya şu açıdan bakmamız zarureti vardır. Hazreti İsa Oğlu Hazreti Musa’yı kurban edecekken, kılıcı boynuna vurmuş fakat kılıç kesmemiş, bu esnada yerden bir boğa fışkırmış ve Hazreti İsa onu kesmiş, böylece kurban ibadeti de başlamıştır. Şimdi neresinden düzelteceğiz. Hazreti İsa değil Hazreti İbrahim, oğlu Musa değil İsmail, kılıç değil bıçak, yerden fışkırmamış gökten inmiş, boğa değil koç… Müvekkilim Melih Gökçek, hiçbir imzası olmayan ve haberinin olması imkanı dahi bulunmayan küçük bir dükkan kiralamasına ilişkin yargı kararlarını yerine getirmediği iddiasıyla 28 Şubat Sürecinin kudretli(!!!) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu tarafından açılan bir dava sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinde yargılanmıştır. Açılan dava, yazarın kendinden emin bir şekilde (müvekkilimi karalamak maksadıyla) söylediği gibi İHALEYE FESATTAN DEĞİL TCKm. 228 MEMURİYET VAZİFESİNİ YERİNE GETİRMEME sebebiyledir. Yargılamada, kiralamanın encümen tarafından yapıldığı, işlemlerin Genel Sekreter ve ilgili bürokratlar tarafından sürdürüldüğü, başkanlık makamı onayının da Belediye başkanvekili Cengiz Ocakçı tarafından yapıldığı ve yargılamada tanık olarak dinlenen Hukuk Müşaviri Sefa Altıoğlu “bu tip işlemlerin tamamı hukuk müşavirliğine gelir ve tamamlanır, belediye başkanının haberi dahi olmaz. Bahse konu işlemi de bizzat takip ettim ve Melih Gökçek’in olaydan bilgisi yoktur” sözleriyle müvekkilimin hiçbir şekilde haberinin olmasının mümkün olmadığı ortaya çıkmasına rağmen Yargıtay 4. ceza dairesi, 04/04/2002 tarihinde 2001/15 E ve 2002/9 sayılı ilamı ile müvekkilim ve Başkanvekili Cengiz Ocakçı’yı “MAHKEME KARARINI UYGULAMAYARAK MEMURİYET VAZİFESİNİ YERİNE GETİRMEME SEBEBİYLE neticeden 5 Ay 25 Gün hapis Cezasıyla cezalandırmış ve bu cezayı paraya çevirip ertelemiştir. Bu kararın tarihi ise şüphelinin yazdığı gibi 1998 değil, 2002 yılıdır. Bu karar ise Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından 2009/18 D.İş sayılı ilamı ile ORTADAN KALDIRILMIŞTIR. (EK 2 karar sureti) 8

Kitaptaki bu paragraf çok basit bir tarih ve ceza kanunu maddesi hatası gibi görünse de işin aslı farklıdır. Zira şüphelinin ilgili ilgisiz olayların arkasından yazdığı bu yalan, eski tarihlerde olan olaylar ile ilgisi olmayan bir mahkumiyete bağ kurulması algısını oluşturma çabasından başka birşey değildir. Şayet şüphelinin elinde 1998 yılına ait İHALEYE FESAT SUÇLAMASINDAN dolayı verilmiş bir mahkûmiyet kararı var ise ibraz etmesini talep ediyoruz. Ayrıca yazıldığı gibi müvekkilim İhaleye Fesat Karıştırmaktan bir ceza almış olsa idi, hem belediye başkanlığı sona erer hem de bir sonraki seçimlere katılma yeterliliğini kaybetmiş olurdu. 6-ÖN TAHSİS İFTİRASI Şüpheli Kitabın tamamında yaptığı üzere 70. Sayfa ve devamında da tamamen hukuka ve usule uygun yapılan belediye işlemlerini, müvekkilim ve dönemin Sayıştay Başkanı-Genel Sekreteri isimlerini de zikrederek töhmet altında bırakmaya çalışmıştır. Yıllarca ülkemize özveri ile hizmet eden sayıştay mensuplarının ve müvekkilimin böyle bir ithama maruz bırakılması da şüphelinin suç kastı ile hareket ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. 7-EMİN ÇÖLAŞANIN YOLUNU KESTİLER YALANI Şüpheli, kitabın 73. Sayfasında “1996 yılı eylül ayı içerisinde bir gün Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan, arkadaşı Murat Karayalçın’ın evinden çıkarken GAZETECİ KILIĞINDAKİ kişilerce yolu kesilir. Olmadık sorular sorulur” … kameramanlardan biri Melih Gökçek’in belediyede çalıştırdığı aylıklı adamlarındandır” ibarelerini kullanmıştır. Kendisi de bir gazetede yazarlık yapan şüpheli, kendi görüşünden olmayan meslektaşlarına “GAZETECİ KILIĞINDA”, “AYLIKLI ADAM” ibarelerini kullanarak, basın hürriyetine ve mesleğine ne kadar saygılı (!!!) olduğunu ve işine gelmeyen hususlarda ne kadar çifte standart sahibi olabileceğini açıkça ortaya koymuştur. 9

Olayda yol kesme ve şüphelinin kitabında zikrettiği “TAM BİR TEHDİT ORTAMI”ndan eser yoktur. İhlas Haber Ajansı muhabiri ile birlikte olayda yer alan Eray Koç, Belediye Muhabirleri Derneği Başkanlığı yapmış ve halihazırda da bu görevine devam etmekte olan 30 yıldan fazla bir süredir gazetecilik, kameramanlık, muhabirlik yapmış onurlu bir basın mensubudur. Kendisine “gazeteci kılığına girmiş ve aylıklı adam” şeklinde bir hitabı kesinlikle hak etmemektedir. Olay günü siyasetçi Murat Karayalçın’ın evinde o dönemde meşhur bir gazeteci ve bir yüksek yargı mensubunun bir arada olması bir haber niteliği taşıyan olaydır. Nitekim İhlas Haber Ajansı da olayı haber haline getirmiştir. Nedense kendi görüşlerinden olmayan insanların ilişkilerini pervasızca ifşa etmekten çekinmeyen bu güruh, söz konusu kendi fikirdaşları olunca olayı “ARKADAŞ ZİYARETİ” olarak nitelendirmektedirler. Bu konu ile ilgili olarak Emin Çölaşan ve eşi şikayetçi olmuş, Eray Koç ve İhlas Haber Ajansı Ankara temsilcisi Hakkı Aldoğan(MERHUM), yargılandıkları davadan beraat etmişlerdir. Ayrıca 74. Sayfada müvekkilimin bir hastaneye televizyon muhabiri kılığında girdiği yalanı da mevcuttur. Müvekkilim hiçbir zaman böyle bir şey yapmamıştır. Murat Ağırel varsa elinde belgesini sunmalıdır. Şüphelinin kılık kelimesini böyle pervasızca kullanması karşısında kendisinin ne kılığında görev yaptığı suali akıllara gelmektedir. 8-ALFAGAS VE TARİKAT İFTİRALARI Şüpheli, 74. Sayfa ve devamında algı operasyonuna devam etmiş ve müvekkilimi Nakşibendi Tarikatına yakın bazı şirketlere ihaleler vermekle itham etmiştir. Ön ödemeli elektronik sayaç uygulaması, bahsi geçen yıllarda ülkemize bir yenilik olarak gelmiş ve birçok ilde benzer uygulamaya geçilmiştir. 1994 ve devamı yıllarda müvekkilim bir muhalefet partisi belediye başkanıdır. Dolayısıyla devletin tüm teftiş, inceleme ve denetim yapan kurumlarının muhalif bir belediye başkanını kayırdığını düşünmek, tamamen mantık dışıdır. Ki bu hususlara ilişkin olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmalar neticesinde iki dava açılmıştır. Ankara 9. Ankara 22. Asliye Ceza Mahkemeleri yaptıkları yargılamalar sonucunda; Belediye Bürokratları ve Adı geçen firma yetkilileri hakkında HERHANGİ BİR KAMU ZARARI VE KÖTÜYE KULLANMA oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı vermiştir. (EK3 mahkeme kararları) 10

Müvekkilim hakkında ise Nuh Mete Yüksel tarafından yapılan tahkikatta “Böylece Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile emanet komisyonu tarafından verilen ihaleler arasında irtibat kurulamamış ve Melih Gökçek’in Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturma ve Müzayedeye Fesat Karıştırma Suçlarını işlediği hakkında kamu davası açmaya yeterli delil elde edilememiştir” denilerek takipsizlik kararı verilmiştir. (EK 4 Ankara DGM C. Başsavcılığı Takipsizlik kararı sureti) Yasal mevzuata uygun olarak yapılan ve denetimden geçmiş ve yine açılan davalarda da beraat kararları verilmiş ihaleler hakkında, kafalarda istifham uyandıracak şekilde yorumlar yapan şüpheli, adı geçen firmaları ve müvekkilimi hedef alarak algı operasyonuna devam etmiştir. Şüpheli, dosya savcısı Nuh Mete Yükselin kitabından bir alıntı yaparak, Müvekkilim hakkında bu hususlarda yürütülen ve takipsizlik kararı ile neticelenmiş bir soruşturmada adalet müsteşarı (merhum) Arif Yüksel tarafından müvekkilimin serbest bıraktırıldığını iddia etmektedir. Yapılan alıntıda da savcı Nuh Mete Yüksel, Arif Yüksel’in kendisini başkaca soruşturmalarda etkilemeye çalıştığını, ancak onu hiçbir şekilde dinlemeyip, bildiği gibi hareket ettiğini ifade etmiştir. Bir dosyada, müsteşarın sözünü dinleyip, diğer bir dosyada dinlemediğini beyan etmesi de büyük bir çelişkidir. Böyle bir olay asla vuku bulmamıştır. Şayet Nuh Mete Yüksel böyle bir talimatla hareket etti ise suç işlemiş olacaktır. Ortada gerçekten böyle bir çelişki mevcutken, objektif habercilik ilkesi hiçe sayılmış ve Türk Yargısı haksız bir şekilde itham edilmiş ve bu suretle de müvekkilim hakkında olumsuz algı yapılmaya devam edilmiştir. Yine kitabın 76. Sayfasında müvekkilimin gözaltına alınırken, kapıyı açınca polisleri görüp bayıldığı gibi saçma bir olaya yer verilmiştir. Müvekkilim bahsi geçen olayda kapıyı kendisi açmamıştır. Eşi Sn. Nevin Gökçek tarafından kapı açılmış ve müvekkilime polislerin geldiği bilgisi verilmiştir. Müvekkilim de üstünü giyinmiş ve polislerle birlikte emniyete gitmiştir. Bu hususta kitapta müvekkilimin iddiaları yalanlamadığı doğru değildir. Müvekkilim defaatle bu iddianın saçma ve yalan olduğunu kamuoyu önünde dile getirmiştir. Murat Ağırelin bu konuda elinde belge varsa celbini talep ediyoruz. 11

9-KURULDUKTAN 21 GÜN SONRA İHALE ALAN ŞİRKET İDDİASI Şüpheli, kitabının 79. Sayfasında kurulduktan 21 gün sonra ihale alan şirket başlığıyla yazdığı bölümde “şirketin Gökçek ile bağlantısı neydi” suali ile sanki müvekkilim ile şirket arasında bir bağ bulunduğu imajı vermeye çalışmıştır. Şirketin 1995 ve 1996 yılı gelirlerinin önemli bir bölümünün belediyeden alınan işler oluştuğunu söyleyen şüpheli, bu şirketin sadece Ankara Belediyesinden değil, başka yerlerden de ihale aldığını kendi ifade etmiştir. Öncelikle hiçbir mevzuat hükmü, bir şirketin ihaleye girebilmesi için kaç gün önceden kurulmasına ilişkin bir kural koymamıştır. Müvekkilim ile Cengiz Hasmer ve Mahmut Salmanın ortaklığını veya maddi ilişkisini, ihalelerdeki yolsuzluk belgelerini Murat Ağırel tarafından ortaya konulmasını ve elinde varsa dosyaya celbini talep ediyoruz. Yine 82 sayfada “zaten… Soruşturma sonucunda yeterli delil toplanması halinde Melih Gökçeke Cürüm işlemek için çete kurmak ve ihaleye fesat karıştırmak suçundan toplam 4,5 yıla kadar hapis istemiyle Ankara DGMde dava açılması planlanıyordu. Gökçekin mahkum olması durumunda ise Belediye başkanlığı düşecekti” denilmiştir. Bu konuda yargıya intikal etmiş bir iddia yoktur. Bu iddia şüpheli Murat Ağırel tarafından uydurulmuş olup, Müvekkilim ile ilgili Cürüm işlemek için çete kurmak iddiasının belgesinin celbini talep ediyoruz. 10- 5 TRİLYONLUK KREDİ İFTİRASI Şüpheli, kitabın 84. Sayfasında müvekkilimin 5 trilyon TL kredi kullandığı ve Kanal A ya para aktardığını ifade edilmiştir. Müvekkilimin veya Ankara Belediyesinin 5 trilyon kredi aldığı ve Kanal A ya para aktardığı iddiası tamamen hayal mahsulü saçma bir iddia olup, şüpheliden bu husustaki belgelerin celbini talep ediyoruz. 12

11-İLK PARSEL VERİLİYOR İFTİRASI Şüpheli, kitabın 87 sayfasında Fetö ile iltisaklı, Türkiye sağlık ve tedavi vakfına HAZİNE TARAFINDAN Ankara’da bulunan 253.618 metrekare arazinin kiralandığını ve vakfın da burayı Fatih Üniversitesine tahsis ettiğini yazmıştır. Akabinde üniversitenin 15 temmuz darbe girişiminden 8 gün sonra kapatıldığı ve kurucular hakkında yakalama kararı çıkarıldığı ve Hasan T nin bu kapsamda yakalandığı yazılmıştır. Sonrasında aynen şu ibareye yer verilmiştir “ÜNİVERSİTEYİ KURAN YAKALANDI AMA KURULMASI İÇİN ARAZİ VEREN GÖKÇEK’E Bİ ŞEY OLMAMIŞTI.” Arazinin kiralandığı tarihte ANASOL-D hükümeti iktidarda olup, açıkça MÜLKİYETİN Maliye Bakanlığı’na bağlı Hazineye ait olduğunu yazıp, ardından “araziyi veren Gökçek’e bi şey olmadı” demek, ahlaksızca bir iftira ve ters algı operasyonudur. Araziyi tahsis eden müvekkilim veya belediye değil, ANASOL hükümeti Maliye Bakanlığıdır. Sırf bu başlık ve başlık altındaki ifadeler dahi, şüphelinin niyetinin gazetecilik değil, tetikçilik yapma olduğunu kesin ve net bir biçimde ortaya koymuştur. 12-MELİH GÖKÇEK’İN KURDUĞU YAPI SAÇMALIĞI Şüpheli, kitabın 88. Sayfa ve devamında; müvekkilimin Belediye Başkanı seçildikten sonra bütün amacının sağın liderliğine soyunmak olduğu ve bu amacını gerçekleştirmek için, Muradiye Vakfı ve Kızılcahamam Çamlıdere Vakfı (ESYAV) özelinde bir yapı kurduğu isnadında bulunmuştur. Türk siyasetinde sağın liderliğine oynayan bir kişinin ülke genelinde daha etkin ve büyük oluşumlarla hareket etmesi gerektiği gözardı edilmeyecek bir husustur. Kızılcahamam ve Çamlıdere vakfıyla Türk sağının liderliğine oynama iddiası, algı üretmeye çalışan bir aklın hezeyanıdır. Şüpheli burada, Ankara da önemli bir kısım işadamları ile belediye bürokratlarının isimlerini bir araya getirerek bir illegal yapı görüntüsü vermeye çalışmıştır. Bugün için elbette ki Ankara Büyükşehir Belediyesine iş yapan birçok firma ve işadamı ve ayrıca belediyede çalışan bürokrat vardır. Tüm bunları alt alta sıralayıp, bir araya getirip, mevcut belediye başkanının bir yapı kurduğu isnadında bulunmak, sağlıklı bir aklın ürünü olabilir mi? 13

Yine devamla, “Melih Gökçek’in 40 yıllık arkadaşı Hasan Hüseyin Ceylan’ın “boş arazisine depo yapacağım diyerek ANFA ya kiralattığı ve Ceylan’a kira ödendiği ortaya çıktı” şeklinde bir ithamda bulunulmuştur. Bu hususta belediyenin yaptığı bir suç duyurusunu kitabına alan şüpheli Murat Ağırel, nedense Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA İLİŞKİN KARARINI görmezden gelmiş ve “Başsavcılık cezalandırılmalarını istedi” yalanına başvurmuştur. Başsavcılığın cezalandırma istemi iddianame ile olur, takipsizlik kararı ile değil!!!(EK-5 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2019/86542 soruşturma, 2021/12759 karar nolu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar) Kitabın 92 sayfasında SOS Vakfına değinen şüpheli, buradaki kurucuları isimlerini zikrederek, işte Melih Gökçek’in kurduğu yapı buydu demektedir. Vakıf Ankara da yoksul ailelere yardım maksatlı kurulmuş olup, vakfın isminin ihalelerle anılarak vakfın itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı aşikardır. Araştırmacı gazetecilik yaptığını iddia eden Murat Ağırel, SOS Vakfının uzun yıllardır fedakarca Ankara’nın yoksul, yardıma ve bakıma muhtaç, yetim ve kimsesizlerine sayısız kere el uzattığını, sahada yapacağı basit bir araştırmayla öğrenebilecekken, bu insanlara karşı haysiyet cellatlığına soyunmasının ardındaki kastı yargının takdirine bırakıyoruz. Yine Şüpheli kitabın 93. Sayfasında “buraya kadar anlattıklarım, son 4-5 yılda harcanan 100-150 trilyonun bir bölümüydü” şeklinde anlamakta gerçekten güçlük çektiğimiz ve SOS vakfı ile 100-150 trilyonluk harcamayı nasıl bir araya getirdiğini, bu rakama nasıl ulaştığını, hangi bütçeden, nereye harcandığını ortaya koymayarak, rakam-kurum-isimler karmaşası ile ALGI OPERASYONU yapmıştır. Bu 100-150 trilyona ilişkin elindeki belgelerin dosyaya celbini talep ediyoruz. 14

13-FİTNE OLUŞTURMA ÇABASI Şüpheli, kitabın 98 sayfasında yine kaynak göstermeden, tamamen siyasi dedikodularla, müvekkile bir kısım isnatlarda bulunmuştur. Bütün ömrünü Milliyetçi-Muhafazakar siyasete adayan ve dava şuurunu öncelikli ilkesi haline getiren müvekkilin geçmişi bu iftiralara en kuvvetli cevaptır. 28 Şubat sürecinin muhafazakar siyaset üzerindeki baskılarını iliklerine kadar yaşamış müvekkilin, vesayetçilerin kurdukları tuzaklara düşmediği Ak Parti kuruluşu ve devamındaki süreçte görülmüştür. Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında canı pahasına en güçlü şekilde durduğunun açık kanıtlar,ı Gezi Olaylarındaki ve 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde vermiş olduğu mücadelelerle ortadadır. Yazar ve zihniyetindekileri asıl rahatsız eden ve kendilerini bu asılsız iftiralara sevk eden de müvekkilin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın yanındaki, mücadele dolu bu kararlı duruşudur. Müvekkilin dava şuuru ile aktif siyaset yapması, korkusuz ve cesur hareketlerini bir liderlik mücadelesi olarak görmek, elbette dava şuuru ile davranmayanların ulaşacağı bir sonuçtur. 14-GÖKÇEK’İN BU İŞTEN ÇIKARI-KOMİSYONU NE, BİLİNMİYOR İFTİRASI Şüpheli, kitabının 102 ve devamı sayfalarında yine Muradiye vakfı ile birlikte Korkutata ve Kalfaoğlu ailelerinden bahsetmektedir. Bu ailelerin sahibi bulunduğu firmaların almış olduğu ihaleler ile ilgili olarak, DEVR-İ SABIK yaratma çabası ile ve tamamen siyasi Saiklerle hazırlanan belediye teftiş kurulu raporlarından alıntılar yapılmıştır. Müvekkilimin görevde olmadığı 3 sene zarfında hakkında sayısız raporlar düzenlenmiş, savcılığa onlarca dosya gönderilmiştir. Bu hususlara ilişkin olarak verilmiş bir mahkûmiyet kararı veya açılmış bir dava olmadığı gibi, yapılan tahkikatların bir kısmında takipsizlik kararı verilmiştir. Fakat şüpheli tüm bunlar ortada yokmuşçasına, masumiyet karinesini açıkça ihlal ederek 107. Sayfada müvekkilime “bu işten çıkarı-komisyonu ne” diyerek açıkça suç isnadında bulunmuş ve iftira atmıştır. Ayrıca şüpheli, çıktığı TV programlarında ısrarla fetönün siyasi ayağının başı Melih Gökçek’tir iddiasında bulunurken, kitabın 110. Sayfasında “Demem o ki Melih Gökçek’e Muradiye Vakfından geliyorum, 15

Erenköy cemaatindenim deyiverin, sonra arkanıza yaslanın. Gelsin ihaleler gelsin milyonlar” diyerek çok büyük bir çelişkiye de düşmüştür. Fetönün suigeneris yapısı gözönüne alındığında, kendisinden başka hiçbir oluşuma hayat hakkı tanımayan, heryerde tam hâkim olmak isteyen bir yapı karşımıza çıkmaktadır. Şüphelinin müvekkilime yönelttiği hem fetöcü hem de fetönün her daim karşısında yer almış Muradiye Vakfı-Erenköy Cemaatı ile irtibatlı gibi göstermek, algıyı oluşturmakta sınır tanınmadığının göstergesidir. Bu da aynı zamanda bir fetö taktiğidir. 15-BÜTÜN YÜKÜ HAZİNEYE YÜKLEDİ İFTİRASI Şüpheli, kitabının 132. Sayfasında “Gökçek bunları yaparken önünü arkasını düşünmüyordu. Savruk politikalarının ardından hazine alarm veriyordu. O dönem ki verilere göre Ankara Belediyesi yönetimi 1996- 2003 yılları arasında Hazineye, Hazine Garantisi nedeniyle 1,5 milyar dolara yakın bir yük getirdi” demektedir. Burada asıl sorulması gereken husus, borcun hangi dönemde hazine tarafından ödendiği değil, hangi döneme ait olduğudur. Şüpheli aslında adı geçen borcun Murat Karayalçın zamanında yurtdışından alınan borçlar olduğunu bilmektedir. Ancak kelime oyunu yaparak, tarihlerle oynayarak, hazine garantisi verildiği için ödendiği tarihi kitabına almış ve fakat borçlanma tarihinden bahsetmeyerek, sanki müvekkilim zamanında borçlanma yapılmış gibi bir algı operasyonu yapmıştır. Bahse konu borcun ödemesi halen Mansur Yavaş döneminde de devam etmektedir. Bu mantıkla Mansur Yavaş’ın hazineye bu gün itibariyle yük getirdiğini söyleyebilmek mümkün müdür? 16- MOSSADÇI İSİM NEDEN GELDİ İFTİRASI Şüpheli, kitabının 136. Sayfasında İsrail Gizli Servisi MOSSAD’da görev yapan David Kimche isimli bir şahıstan bahsetmekte ve müvekkilim ile irtibat kurmaya çalışmaktadır. 2009 yılı Mahalli seçimler propaganda sürecinde gündeme gelen bu husus ile alakalı olarak müvekkilim gerekli açıklamayı yapmış ve iddia sahipleri hakkında yasal yollara da müracaat etmişti. Peki olayın aslı neydi? 16

MOSSAD ajanı olarak lanse edilen kişi, 1999 depreminde gerçekleşen ve ülkemize büyük acılar yaşatan Marmara Depremi sonrasında, arama kurtarma faaliyetlerine katılan İsrailli Ekibin başında olan Albay Yitzak Ashkenazi ‘dır. Adı geçen komutan Ankaraya geldiğinde başta Afet İşleri olmak üzere çeşitli kurumlara ziyaretler gerçekleştirmiştir. Deprem bölgesinde Ankara Büyükşehir Belediyesinin herkesçe takdir gören çalışmalarını bizzat görmüş olması ve bundan etkilenmiş olması sebebiyle Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında randevu alarak müvekkilim Melih Gökçek ile de görüşmüştür. Basına açık yapılan görüşmede müvekkilime plaket vermiş ve fotoğraf çektirmiştir. Böyle bir hadiseyi sırf zihin bulanıklığı oluşturmak maksadıyla kitabına “MOSSADÇI İSİM NEDEN GELDİ” şeklinde taşıyan şüphelinin niyetinin ne olduğu açıkça ortadadır. 17-100 MİLYON LİRALIK RANT İFTİRASI Şüpheli, 138. Sayfada Cumhuriyet Gazetesinden Murat Kışlalı’nın bir haberini tarih yer isim belirtmeden kitabına taşımış ve “Gökçek önceki planda 218 olan konut sayısını 550 ye çıkarmıştı. Ortaya çıkan rantın 100 milyon lira olduğu iddia edildi. Belediyecilik anlayışı buydu. Peki kafa yapısı?” şeklinde ibareler kullanmıştır. Burada şuna değinmekte fayda var. 5216 sayılı yasada imar planı yapma ve görevi belediye meclisine aittir. Belediye başkanının imar planı yapma veya sunulan imar planı teklifini reddetme yetkisi yoktur. Belediye Başkanı sunulan teklifleri belediye meclisine havale etmekle yükümlü olup, gelen teklifleri reddetmesi veya havale etmemesi suçtur. Belediye meclisinde ise belediye başkanının bir oy hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla “Gökçek konut sayısını artırdı veya azalttı” şeklinde bir ibare kullanmak şüphelinin kötü niyetini ortaya koymaktadır. 17

Şüpheli “belediyecilik anlayışı buydu. Peki kafa yapısı?” Şeklinde bir ifade kullanarak, asıl rahatsız olduğu ve düşmanlık gütmesinin temel sebebini ortaya koymaktadır. Bizce de Murat Ağırel ve arkasındaki aklın bu iftiralarla dolu kitap ve yayınlar yapmasının temel sebebi; müvekkilim Melih Gökçek’in KAFA YAPISIDIR. Çünkü 40 yılı aşkın siyasi mücadelesinde müvekkil, Vatan-Millet-Bayrak-Devlet çizgisinde milli politikalardan hiçbir zaman taviz vermemiş, 28 Şubat sürecinde siyasete müdahaleye en aktif direnen kişilerden olmuştur. Küreselcilerin kaos planı olan Gezi Olaylarına karşı sokakta, medyada ve kamuoyu önünde dik durmuş ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’a en güçlü desteği veren kişi olmuştur. 15 Temmuz Hain Darbe Teşebbüsünde fetöcü hainlerin kışlalardan çıkmasına mâni olmak için Başkanı bulunduğu Ankara Belediyesinin bütün imkanlarını seferber etmiş, çok erken saatlerde gerek televizyona bağlanarak, gerekse Twitter dan vatandaşlarımızı sokağa davet etmiş ve demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmaları konusunda canhıraşane bir mücadele vermiştir. Dolayısıyla Melih Gökçek kafası, Murat Ağırel ve arkasındaki güçleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da rahatsız etmeye devam edecektir. 18-BU KADAR SORUŞTURMA NEREYE GİTTİ Şüpheli, kitabının 139. Sayfasında aslında bu kitabı neden yazdığını açıkça ortaya koymaktadır. Burada şüphelinin kastı tam olarak belli olmuştur. Müvekkilim hakkında yazdığı ve yukarıda madde madde anlattığımız ve aşağıdaki satırlarımızda da devam edeceğimiz yalan, dolan, algı operasyonundaki kasıt, Türk Ceza Kanunu 267. Maddesinde vücut bulan “YETKİLİ MAKAMLARA İHBAR YA DA ŞİKAYETTE BULUNARAK YA DA BASIN VE YAYIN YOLU İLE İŞLEMEDİĞİNİ BİLDİĞİ HALDE, HAKKINDA SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA BAŞLATILMASINI YA DA İDARİ BİR YAPTIRIM UYGULANMASINI SAĞLAMAK İÇİN, BİR KİMSEYE HUKUKA AYKIRI BİR FİİL İSNAT” olarak tarif edilen iftira suçuna uymaktadır. Kitabın bütün sayfalarında müvekkilimin soruşturma geçirmediğini, mahkemeye verilmediğini, kayırıldığını söyleyen müfteri yazar, kitabın bu kısmında aynen şöyle demektedir: 18

“Bu sözleri ve yaptıkları yüzünden adliyeleri, müfettişleri en çok meşgul eden isimdi. Bakın Gökçek ile ilgili tuhaf bir rakam daha var… İçişleri bakanlığı mülkiye müfettişleri, Sanayi Ticaret Başkanlığı müfettişleri, Maliye Bakanlığı, Sayıştay Başkanlığı ve en çok da Ankara Valiliği tarafından olmak üzere toplam 79 soruşturma geçirdi. Bu soruşturma dosyalarından bazıları fezleke niteliği taşımakla birlikte, iddialara göre sayısı beşbinlere ulaşan şikayet dilekçeleri ile tarihin en çok mahkemeye verilen belediye başkanı ünvanına da sahip. Ama bu kitapta sık sık vurgulanacak bir noktayı söylemekte yarar var. Yargı neden harekete geçmiyor” Müvekkilin uzun süren Belediye Başkanlığı sürecin de, çoğu ideolojik sebeplere dayanan şikayetler nedeniyle hakkın da verilen takipsizlik kararları, Teftiş Kurulu incelemeleri, Sayıştay denetimleri ve aleyhine açılan davalar mevcuttur. Sayısal ve ifade karmaşasına boğulan iftiralara dair, şüphelinin elinde ki belgeleri ibraz etmesini talep etmekteyiz. 19

19-SU AKAR YOLUNU BULUR BAŞLIĞI ALTINDAKİ YALAN VE İFTİRALAR Şüpheli, kitabının 144 ve devamı sayfalarında içme suyu paketleme ve satışı alanında faaliyet gösterme kararı alan Belka A.Ş. nin almış olduğu şirketler üzerinden yalan ve iftira içerikli beyanlarla Belka A.Ş. nin 223 milyon TL zarara uğratıldığından bahsetmiştir. Öncelikle beş ayrı şirket satın alınmış ve yine AFM şirketi üzerinden menkul gayrimenkul ve hizmet satın alma görüntüsü ile Belka A.Ş zarara uğratılmış diyerek açıkça iftira suçunu işlemiştir. Yine suç isnad ederek “fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden kişiler……. Her seferinde daha profesyonel ve daha ustaca bir düzen ile Belka şirketini dolandırma operasyonunu gerçekleştirmişler” demiş ve böylece TCK m.267 deki iftira suçunu işlemiştir. Şüphelinin yaptığı gibi laf kalabalığına girip zihinleri bulandırmamak adına olayı şöyle özetleyebiliriz. Belka A.Ş tarafından satın alınan şirketlerin piyasa değerlerinin belirlenmesinde konu ile ilgili en yetkili merci olan Ankara Ticaret Odasından bilirkişi raporları alınmıştır. Bilirkişi raporlarında sözkonusu şirketlerin ve şirketlere ait taşınmazların tespit edilen değerleri üzerinden de, satıcı tarafla pazarlık yapılarak daha düşük bedellerle alımlar gerçekleşmiştir. Seğmen Su A.Ş. için ATO bilirkişi raporunda 8.500.000 TL piyasa değeri belirlenmişken, yapılan pazarlık sonucu 8.040.000 TL karşılığı alım gerçekleşmiştir. Bağiçi Su A.Ş. için ATO bilirkişi raporunda 10.500.000 Tl değer belirlenmişken, pazarlık sonucu 9.500.000 TL karşılığı alım yapılmıştır. Beynam Orman Su Ltd. Şti. için ATO bilirkişi raporunda 3.500.000 TL değer belirlenmişken, pazarlık sonucu 2.750.000 TL karşılığında alım gerçekleşmiştir. Ayyudum Su firması için ATO bilirkişi raporunda 4.000.000 TL piyasa değeri belirlenmişken 3.040.000 TL bedelle alım gerçekleşmiştir. Filiz Memba Su firması için ATO tarafından %60 hissesi aynı yöntemle 1.500.000 Karşılığında satın alınmıştır. 20

Toplamda ortaya çıkan alım bedeli 24.830.000 TLdir. Şüpheli, algı oluşturmaya devam ederek, Belka A.Ş. nin 80.000.000 TL, kur hesabı ile de 223.000.000 TL zarara uğratıldığı iftirasında bulunmuştur. Rakamlar şaşmaz bir şekilde şüphelinin yalan söylediğini ortaya koymaktadır. Şüpheli, 151. Sayfada “SOYGUN SADECE SİLAHLA OLMAZ. ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN SORUŞTURMASINA GÖRE BU PARA TAMAMEN HAVADAN VERİLMİŞ” şeklinde bir ifade kullanarak, orada görev yapan kişilere ağır bir hakarette bulunmuş ve ayrıca iftira suçunu işlemiştir. Ayrıca yine şüpheli “DOSYANIN SÜMENALTI EDİLECEĞİ BİLİNSE DE ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYOR” diyerek, Belediyenin Teftiş Kurulundan aldığı bilgilerin ve ona dayanarak yazdıklarının yalan ve iftira olduğunu bildiği için şimdiden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını kül halinde töhmet altında bırakmaya çalışmıştır. Şüpheli burada kastının ne olduğunu açıklamak zorundadır. İftiralarım kabul edilir ve dava açılırsa iyi, yok hakkaniyet doğrultusunda işlem tesis edilip, iftiracı olduğum ortaya çıkarsa “dosya sümenaltı edildi” deyip kaçmak yok. Herkes yaptığının karşılığını Türk Yargısı huzurunda vermelidir. 21

20-AĞAÇLARLA İLGİLİ İFTİRA Şüpheli kitabının 142. Sayfasında, “576 milyonluk dev soruşturma” başlığı altında algı operasyonuna devam etmektedir. İddia ettiği olay, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19. Maddesi hükmü kapsamında AÇIK İHALE USULÜNE göre yapılmıştır. İhale yetkilisi tarafından görevlendirilen ihale komisyonu, verilen 3 adet teklif üzerinden değerlendirmeler yapmış, en düşük teklifi veren ANFA Ltd. Şti ile 20.01.2016 tarihinde sözleşme imzalanarak işe başlanılmıştır. Yani iddia edildiği gibi, bir firmaya ihale verilmemiş, açık ihale yolu ile kırımla işi alan firmayla sözleşme imzalanmıştır. Bu hususta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu neticesinde 4483 sayılı kanun kapsamında, Ankara Valiliğinden soruşturma izni istenmiş ve valilik tarafından dosya, mülkiye müfettişlerine tevdi edilmiştir. Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan raporda ise; “Hizmet alımı ihaleleri uygulama yönetmeliği 8. Maddesinde yaklaşık maliyetin belirlenmesinde idareye takdir hakkı verildiği, piyasadan teklif almak suretiyle yaklaşık maliyetin tespit edilebileceğinin belirtildiği, yaklaşık maliyetin gizli olduğu ve ihaleye katılan firmalar tarafından bilinmesinin mümkün olmadığı gibi yaklaşık maliyeti belirlenmesi için fiyat teklifi veren firmaların verdikleri fiyatlar konusunda herhangi bir sorumluluğun bulunmadığı, ihaleye esas olan yaklaşık maliyetin belirlenmesi için yapılan piyasa fiyat araştırması ile araştırma yapmak üzere yapılan piyasa fiyat araştırmasının farklı sonuçları olduğu da göz önüne alındığında yaklaşık maliyetin tespitinde ihaleye fesat karıştırıldığı, kamu zararına sebebiyet verildiği şeklindeki iddiaların sübuta ermediği, 2015/157124 ihale kayıt numaralı ihale için yaklaşık maliyet tespitinde bulunan komisyon üyelerinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı” denilerek, soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Hali hazırda mevcut büyükşehir belediye yönetiminin iş ve işlemleri de aynı usulde devam etmektedir. 22

Şüpheli, yine yukarıda arz ettiğimiz gibi bu başlık altında da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nı ve savcıları töhmet altında bırakmaya çalışarak “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Bulunuldu ancak bu da diğerleri gibi sumen altı edildi. Yargıda derin bir Gökçek sessizliği vardı.” İfadesini kullanmıştır. Oysa Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2017/172886 numaralı dosyası ile soruşturma devam etmekte ve arz ettiğimiz gibi 4483 sayılı kanun prosedürü işletilmektedir. 21- HELİKOPTER İFTİRASI Şüpheli, kitabın 154. Sayfası ve devamında diğer iftiralarında olduğu gibi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının şimdiki yönetiminin siyaset ve propaganda amacıyla yaptıkları suç duyuruları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca incelenmektedir. Helikopter kiralamasına ilişkin suçlama da bu kapsamda yapılmış suç duyurularından biridir. Kısaca cevap vermek gerekirse, helikopter kiralaması bu sektörde saat/kullanım hesabına göre yapılmaktadır. Yani helikopterin bizatihi kendisi değil, uçuş saati kiralanmaktadır. İhtiyaca binaen firma, uçuş talebini karşılayacaktır. Tüm uçuş taleplerinin aynı zamana denk gelmesi durumunda da yüklenici tüm talepleri karşılayacak bir şekilde hareket etmek zorunda kalacaktır. Her ne kadar ASKİ Belediye’ye Bağlı Kuruluşu ise de ayrı bir tüzel kişiliği vardır ve alımlarını kiralamalarını kendi ihtiyaçları doğrultusunda yapmaktadır. Yani ortada bir helikopterin iki kez kiralanması gibi bir durum sözkonusu değildir. Şüpheli, kitabının 160. Sayfası ve devamında 187. Sayfaya kadar bir çok isimden ve şirketten bahsetmiş, belediyenin yasal prosedürler takip edilerek yapılan iş ve işlemlerini, sanki bir suç organizasyonu kapsamında yapılan fiillermiş gibi bir algı oluşturmaya çalışmıştır. Burada ismi geçen kişiler muhakkak ki kendi yasal haklarını kullanacaklardır. Şüpheli İFTİRADA SINIR TANIMAYACAĞIM DERKEN çok fahiş hatalar da yapmıştır. Bunların en çarpıcı olanlarından biri 179. Sayfada yer alan ve ismi geçen iş adamlarından biri olan Namık Tanık hakkında iftira üretirken 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in kardeşi Hacı Ali Demirel’e ait olan ve 2002 yılında TOBB’na satılan ve Ankara’nın en eski eğitim kurumlarından biri olan YÜKSELİŞ KOLEJİNİ Fetö’ ye ait olarak göstermesidir. 23

22- OBSERVER ARAÇLAR NEREDE İFTİRASI Şüpheli kitabın 194 sayfasında, Muhalefet Milletvekilleri ile FETÖ nün gerçekleştirdiği ŞİKE operasyonundan alıntılar yaparak müvekkilin ortam dinlemesi yapan observer araç kullandığı iftirasın da bulunmuştur. Akla ziyan beyanlarını var olduğunu ettiği belgeler ile ispata davet ediyoruz. Bu konu da Yurt Gazetesinin 30.09.2013 tarihli sayısında Müvekkil aleyhine haber yapılmış, Müvekkilin şikayeti üzerine muhabirler Hakan GÜLSEVEN ve Merdan YANARDAĞ ın hakaret suçundan mahkumiyetlerine karar verilmiştir. (EK-6: İstanbul 2.Asliye Ceza Mahkemesi Kararı) 23- FETÖ İFTİRASI Şüpheli, kitabın 188. Ve devamı sayfalarında ve katıldığı TV programlarında müvekkilimi Fetö nün siyasi ayağının başı olarak nitelendirmiş ve müvekkilime Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi iftirasını en ağır şekilde işlemiştir. Özellikle belirtmek isteriz ki, son yıllarda Fetönün 15 Temmuz hain girişimine karşı direnen kişilerin, Fetö ve tetikçileri tarafından itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Fetönün siyasi ayağı suçlaması, hain darbe teşebbüsüne muhatap olan Ak Partinin içinde değil, özellikle 17/25 Aralık süreci ve sonrasında örgütün TV kanallarına, gazetesine ve bankasına giderek destek olan, kapatılan dershanelerin öğretmenlerine iş bulmayı, 2014 seçimlerinde seçim vaadi olarak kullanan parti ve o partilerin mensuplarında aranmalıdır. 17/25 Aralık Yargı Darbesi devamında MGK başta olmak üzere devletin yetkili karar organları bu ihanet şebekesini terör örgütü olarak tanımlamıştır. Müvekkilim bu süreçle eş zamanlı olarak, FETÖ mensuplarıyla ve örgütle yoğun bir mücadele içerisine girmiş, iltisakı olduğunu düşündüğü hiçbir bürokratı görevde tutmamıştır. 2014 yerel seçimlerinde fetö müvekkil aleyhine yoğun bir kampanya başlatmış ve seçimi kaybetmesi için yoğun çaba sarfetmiştir. Müvekkilimin 40 yılı aşan siyasi hayatına bakıldığında zaman içerisinde, devlet ve millet düşmanlarının husumetinden her zaman pay aldığı görülecektir. Yaşadığımız tecrübe kitap, gazete gibi yayın organları aracılığıyla hain ellerin kalemlerinden iftira mürekkebinin döküldüğünü, ziyadesiyle farklı zaman ve olaylarda bize göstermiştir. 24

Gezi olaylarına övgüler dizen şüphelinin kendisini Kemalist kimlik ile (Özellikle kendisi Atatürkçü değil Kemalistim demektedir) tarif ederek, gizleme gayreti, maskesinin altında gizlediği yüzü ve beslendiği kaynağı görmemize engel değildir. Şüpheli, Tv ekranlarında geçmişte fetöcü polis ve savcıların yaptığı tarzdan tanıdığımız şemada, bir kısım belediye bürokratları, iş adamları ve en tepede de müvekkili koyarak, “işte bu fetönün siyasi ayağı” diyerek iftirada bulunmuştur. Akla ziyan bir durumdur ki şemada adı geçen bazı bürokratlar halen Ankara Büyükşehir Belediyesinde göreve devam ederken, bazı işadamları da Ankara Belediyesinden ihale alarak, iş yapmaya devam etmektedir. Şemada ismi bulunan bürokratlar arasında bulunan iki kişi hakkında (Kâmil Kılıç ve Hasan Uçar) fetö irtibatı, iltisakı ve üyeliği şüphesi ile 2014 yılında müvekkil tarafından görevden alma işlemi yapılmıştır... Ancak müfteri yazar, katıldığı tv programlarında bu kişilerin, 15 Temmuz darbe girişimine kadar görevde tutulduklarını ve haklarında atamalar gerçekleştirildiğini söylemekten geri durmamıştır. Şemada adı geçenlerden Asım Balcı, halihazırda Altındağ Belediye başkanı, Ömer Bircan Altındağ Belediye başkan yardımcısı, Ahmet Recep Tekcan Gaziantep Büyükşehir Belediyesinde daire başkanı, Ömer Öksüz ise memuriyet vazifesinden emekli olmuştur. Bu kişiler hakkında hiçbir şekilde Fetö soruşturması olmadığı halde, şüpheli bu kişileri FETÖ nün Ankara Belediye ayağı olarak göstermiştir. Şemada FETÖ cü olarak ismi geçen Ramazan Kabasakal ise halihazırda, Ankara Büyükşehir Belediyesinde Daire Başkanı olarak görev yapmaktadır. Şüpheli, kitabın 192. Sayfasında Ankarada bir 5. Kat toplantısından bahsetmekte ve müvekkilim ve oğlu hakkında “babası ve kendisi Samanyolu Kolejinde gizli bölümün olduğu 5. Kata hiç gittiler mi” ibaresini kullanmıştır. Ne müvekkilim ne de oğlu böyle bir yere gitmemişlerdir. Şüpheli böyle iftira dolu bir suali sorarken yine hep bahsettiğimiz ALGI OPERASYONUNA devam etmektedir. Devamında müvekkilimin oğlu Osman Gökçek in, Fetö elemanı Enes Kanter in abisi olduğu iftirasını atmıştır. Yine müvekkilimin oğlunun Samanyolu Mezunlar Derneği yöneticisi olup olmadığı sorusunu sormuştur. Bu iki iddia da tamamen yalan olup, müvekkilimin oğlu Osman Gökçek, katıldığı bir tv programında Enes Kanteri asla tanımadığını ve öyle bir derneğe üye olmadığını söylemiş ve iddiaları kesin bir dille yalanlamıştır. 25

Hatta Dernekler Masasından aldığı bir belgeyi de ekranlarda göstermiştir. Peki iftira dolu sualler sorarak gerçeklere ulaşmak mümkün ise, şüpheliye iki sual soruyoruz 1-Şüpheli İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinden ceza aldığı, MİT mensuplarını deşifre ettiği olayda talimatı FETÖden mi aldı? 2- Bu denli iftira dolu kitabı FETÖ talimatı ile mi yazdı? 24-DEVAM EDEN BİR KISIM İFTİRALAR Şüpheli, Fetöcü savcıyı nasıl zengin etti başlığında İncek te bir arazinin fetöcü polis, hakim ve savcıya tahsis edildiğini yazmıştır. Böyle bir tahsis asla olmamıştır. Şüpheli bu tahsisin belgesini ve polislerin savcıların hakimlerin ismini sunmak zorundadır. Aksi takdirde müfteri olduğu ortaya çıkacaktır. Devamında belediyeye ait araziyi otopark alanından çıkarıp, Akın İpek in şirketine İHALEDE USULSÜZLÜK YAPARAK verdiğini iddia etmiştir. Hangi ihale olduğunu ve ne gibi bir usulsüzlük yapıldığının belgesini ortaya koymasını talep ediyoruz. Müvekkilimin eşi Nevin Gökçek’in isminin Fetö ile iltisaklı bir okula verildiğini ve 15 Temmuzdan sonra değiştirildiğini iddia etmektedir. Oysa 17-25 Aralık sonrasında 2014 yılında müvekkilimin eşi bizzat ihtarname çekerek adı geçen okuldan isminin kaldırılmasını talep etmiş ve bu talebi olumlu karşılanmıştır. 15 Temmuzdan iki sene önce…(EK-7: Ankara 16 Noterliği 03.09.2014 tarih ve 21635 yevmiye nolu ihtarname sureti) Şüpheli, kitabının 197-198 sayfalarında Şadan Sakınan isimli firari savcıyı müvekkilimin zengin ettiğini söylemiştir. Buna dayanak olarak da bir belediye meclisi kararını numarasıyla birlikte ortaya koymuştur. Öncelikle yukarıda arz ettiğimiz üzere Belediye Meclisi kararlarında müvekkilimin bir oyu vardır ve müvekkilim gelen plan tekliflerini meclise havale etmek ile mükelleftir. Bu hususu bir an için yok sayacak olursak bile, ONBİNLERCE METREKARELİK BİR ALANA YAPILAN PLAN DEĞİŞİKLİĞİNİN, O DÖNEM GÖREV YAPAN BİR SAVCIYA AİT 500 METREKARELİK YER İÇİN YAPILDIĞINI HAYAL ETMEK BİLE İNSANIN ZEKASIYLA ALAY ETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. 26

Ankara ili Etimesgut ilçesinde 500 metrekarelik bir yerin kitapta yazdığı üzere “MİLYONLARCA LİRALIK DEĞERİ OLAN” bir arsa olarak görülmesi de şüphelinin algı oluşturma gayretinin sınır tanımadığını göstermektedir. Peki bu saçmalıklar kitaba neden yazılmıştır? Hemen alt satırlarda bu sorunun cevabı yine kocaman bir yalan olarak karşımıza gelmektedir. Şüpheli “Gökçek hakkında yapılan onlarca suç duyurusu, usulsüzlük dosyası bir şekilde Şadan Sakınanın önüne geliyor. Savcı Sakınan o kadar rahat ki, gelen dosyaların tamamını soruşturmaya yer yoktur kararı vererek reddediyor” ibaresini kullanmıştır. Kitabının bazı yerlerinde müvekkilimin hiç soruşturulmadığını, bazı yerlerinde de en çok soruşturma yapılan belediye başkanı olduğu çelişkisini yaşayan şüpheli, burada da çok büyük bir yalana imza atmıştır. Müvekkilim hakkında çok sayıda suç duyurusu yapılmıştır. Bu soruşturmaların hepsinin veya çok büyük bir kısmının Şadan Sakınan a gittiği ve ONLARCA SUÇ DUYURUSUNU ŞADAN SAKINANIN KAPATTIĞI İSE (şüpheli katıldığı Halk Tv deki bir programda 100 ün üzerinde ibaresini kullanmıştır) çok büyük bir yalandır. Bizim haricen yaptığımız araştırmada 2009-2014 yılları arasında toplamda 71 adet takipsizlik ve işleme konulmama kararı verildiği, bunlardan adı geçen firari savcının verdiği karar sayısının 6 olduğudur. Bunlardan bir tanesi takipsizlik kararı olup, diğer beş tanesi de 4483 sayılı kanun kapsamında ilgili makamca verilen ‘işleme konulmama’ kararıdır. Şüphelinin ‘Yargıda bir el Gökçekleri koruyor’ iftirasının apaçık bir yalan olduğuna örnek ise bahse konu dönemde verilen 4 kararın Savcılıktan istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisinden 2011 yılında Kayseri dördüncü sıra Milletvekili adayı gösterilen Türker TOK a ait olduğu gerçeğidir. Bu husus Başsavcılığınızca yapılacak çok basit bir araştırmada ortaya çıkacaktır. 27

Şüpheli kitabın bundan sonraki kısmında İŞTE VERDİĞİ PARSELLER başlığı altında “menfaat sağlanan FETÖ ile iltisakı bulunan şirketlerin ise firari örgüt mensubu Rahmi Bıyık’ın kurduğu Doğukan imar, Hisar proje, Pusula imar, Asyatek şirketleri olduğu anlaşıldı” diyerek adı geçen şirketlerin FETÖcü Rahmi Bıyıka ait olduğu iftirasını atmıştır. İlgili şirketlerin Ticaret Sicil Kayıtları dosyaya celp edildiğinde hisar, pusula imar ve asyatek isimli firmaların sahiplerinin rahmi bıyık olmadığı ve sahiplerinin FETÖ ile ilişkisi olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu firmalar halihazırda Ankarada imar planlaması faaliyetlerine devam etmektedirler ve Ankara Büyükşehir Belediyesinden de yeni dönemde geçen plan teklifleri mevcuttur. Şüpheli devam eden paragraflarda da pervasızca “gökçekin adamı rahmi bıyıka ait pusula imar inşaat adına Erdal Türk’ün sunduğu plan teklifi” tabirini kullanmıştır. Erdal Türk yıllardır Ankarada şehir Plancısı olarak çalışan ve Rahmi Bıyık ile de FETÖ ile de alakası olmayan bir kişi olup, Pusula İmar isimli firmanın da sahibidir. Şüpheli bu firmanın Rahmi Bıyık’a ait olduğuna dair belge sunmadığı takdirde (ki sunması mümkün değildir) yalancı ve müfteri olarak anılacaktır. Şüpheli, 17-25 Aralık’tan sonra Samanyolu TV ye aktarılan paralar başlığında da Belediye tarafından Bugün TV Kanaltürk Samanyolu Haber ve Samanyolu Tv ye para aktarıldığı iftirasını dillendirmiştir. İşin Aslı şudur: Ankaparkın tanıtımı maksadıyla reklam verilmesi için bir ihale yapılmış ve ihaleyi alan firma yayın platformundaki bütün kanallara reyting oranına göre reklamları dağıtmıştır. İhale tarihi itibariyle reyting oranı yüksek olan Kanal D, Show TV gibi kanallar yüksek meblağlı reklam bedeli alırken, az reytingi olan kanallar oranlarına göre daha düşük bedeller almışlardır. Burada belirtmek gerekir ki, bahse konu tarihte reklam veren tüm kamu kurum ve kuruluşları da aynı usullere göre reklam ödeneklerini kullanmışlardır. Adı geçen kanallar da henüz platformdan çıkarılmamış oldukları için, reklam almışlardır. İhale tarihi itibariyle RTÜK’ten yayınına izin verilen TV kanalları ile reyting oranları istenildiğinde haklılığımız ortaya çıkacaktır. Ancak şüpheli murat Ağırel, diğer kanallardan hiç bahsetmeyerek, sadece FETÖ iltisaklı veya örgüte ait kanallara reklam verildiğini iddia ederek, müvekkilim üzerinde algı oluşturmaya çalışmıştır. 28

SÜREÇ ŞÖYLEDİR A-)Tema park ve hayvanat bahçesinin tanıtımına ilişkin Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanlığının 21.10.2013 gün ve 4410 sayılı yazısı, Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisinin 21.10.2013 tarihli toplantısında kabul edilmiştir. Yani o tarihte bırakın 15 Temmuz’u 17-25 Aralık olayı dahi yaşanmamıştır. B-)Tanıtımlar için en az 40 kanalda yayınlanacağı şartnameye konulmuştur. C-) Bahse konu ihale 09.01.2014 tarihinde yapılmış ve PC İletişim A.Ş.’ ye 6.003.000 TL bedel ile verilmiştir. İlgili firma reyting esaslarına göre bu reklamları TÜRKSAT listesinde o gün mevcut 50 adet televizyon kuruluşlarına dağıtmıştır. Bunların içinde SAMANYOLU TV 240 BİN, KANALTÜRK’E 81 BİN, BUGÜN TV YE 18 BİN,STV HABER 36 BİN TL ödendiği toplamda FETÖ’nün yayın organlarına 375 BİN TL KDV hariç ödeme yapılmıştır. Bu 4 televizyon kanalına ödenen miktar, toplam ödenen miktar ihale bedelinin %6 sı dır. BU NASIL KAYNAK AKTARMADIR Kİ, TOPLAM İHALE BEDELİNİN TOPU TOPU %6 SI BU KANALLARA GİTMİŞTİR. Oysa sadece KANAL D ye 1.014.720 TL, STAR TV ye 1.232.000 TL ödeme yapılmıştır. Müfteri yazar algı oluşturma çabası ile kötü niyetli hareket etmiş ve sanki sadece adı geçen dört kanala reklam verilmiş gibi bir iftirada bulunmuştur. Bu hususta Ankara Büyükşehir Belediyesinin de müvekkil aleyhine haksız bir şikâyeti mevcut olup, müfteri yazar bu ifadeleri ile müvekkil aleyhine soruşturma başlatılarak ceza davası açılmasını murad etmektedir. Ankara Belediyesinin yapmış olduğu şikâyet ile müfteri yazarın neredeyse kelime kelime aynı olması, yazarın nereden beslendiğini göstermektedir. Müvekkilimin FETÖ suçlamasına ilişkin kendi ağzından hazırladığı bir metni buraya eklemek istiyoruz. 29

-Darbe teşebbüsünü duyar duymaz derhal tweet atmak istedim. Ancak o sırada twitter kapalıydı. O tarihte Başbakanlık Müsteşarlığı görevinde bulunan Sayın FUAT OKTAY beni arayarak twitterı erişime kapattığını söyledi. Bende “Sayın Müsteşarım şu anda twitter a en çok bizim ihtiyacımız var, halkı sokağa davet edeceğiz lütfen twitter erişimini serbest bırakınız” dedim. 3 dakika içerisinde Sayın Müsteşar erişimi serbest bıraktı. İlk tweeti’mi saat 23.07’de “şu anda paralel yapı son şans olarak DARBE TEŞEBBÜSÜNDE bulunuyor” diyerek attım. Saat 23.15 de “Bütün Türkiye Sokağa, Paraleli Tükürükle Boğmaya” tweeti attım. Bu Tweet 733.906 kişi tarafından görüntülendi. Darbe saatlerinde attığım değişik tweetler ektedir. -15.07.2016 tarihinde saat 23.30 dan itibaren 16.07.2016 tarihinde saat 07.15’e kadar toplam 18 TV kanalına çıkıp konuşma yaptım.15 Temmuz da çıktığım televizyonlar ektedir.Yaptığım TV konuşmalarının görüntü ve deşifreleri ilişiktedir. -Darbe gecesi ALBAY ORHAN YIKILKAN el yazısıyla zırhlı muhabere aracı (ZMA) ile 4 kişinin gözaltına alınması için kendi özel defterinde not yakalanmıştır. 4 kişinin sıralamasında 3. Kişi Melih GÖKÇEK’tir. Orhan YIKILKAN ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. -Gazeteci Sebahattin ÖZKİBAR FETÖ’nün vur emri verdiği 50 ismi yayınlamıştır. Bu 50 kişilik listede Melih GÖKÇEK 6. Sıradadır. Yakalandığım anda infaz edilecektim. -İlk andan itibaren binlerce belediye aracını Ankara’nın 4 bir tarafına seferber ettim.15-16 Temmuz da Ankara’nın 4 bir tarafına seferber ettiğim araçların ve personelin bazı fotoğraflarını sunuyorum. -15 Temmuz’da görevlendirdiğim araçların Ankara’nın 4 bir tarafındaki faaliyetinin bir videosunu sunuyorum. (EK.10) dilenirse bu videolardan onlarca savcılığa ibraz edebilirim. Zaten youtube ya girilecek olursa onlarcasını görmek mümkündür. (youtube linkleri) -Oğlum Osman GÖKÇEK Beyaz TV’nin Koordinatörüdür.15 Temmuz gecesi Recep Tayyip Erdoğan CNN’e çıkmasından önce televizyonlara canlı olarak çıkan tek kişidir. Beyaz TV’de 16 dakikalık konuşma yapmıştır. (https://youtu.be/hWGsbvfxh3U) 4 buçuk dakikalık konuşma 30

metni. 15 Temmuz gecesi TRT’yi FETÖCÜLERDEN kurtaran öncü grup Osman Gökçek ve arkadaşlarıdır. video da çıkan ses Osman Gökçeğe aittir. -MELİH GÖKÇEK VE OĞLU OSMAN GÖKÇEK’İN 15 TEMMUZ GECESİ VE 16 TEMMUZ SABAHI FETÖYE KARŞI YAPMIŞ OLDUKLARI MÜCADELE GÖKÇEK AİLESİNİN TORUNLARINA EMANET EDECEĞİ GURURUDUR. -Özellikle Osman GÖKÇEK ve arkadaşlarına Sayın Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Ankara Arena da yaptığı konuşmada teşekkürü bunun en güzel ispatıdır. -Tarık ÇALIŞKAN, Ankara Barosu Başkanlığı, Halkın Kurtuluş Partisi, Atilla Kart ile 10 arkadaşının (toplam 14 kişinin) ihbarlarıyla 2015/47372 sayıyla açılan FETÖ ile ilgili tarafıma yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. -TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından FETÖ ile ilgili olarak şahsıma yapılan suçlamalarla ilgili şikayetlerden dolayı İç İşleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerince açılan 06.07.2015 tarihli görev emri, soruşturma izni verilmemesi tarzında neticelenmiştir. -TMMOB Mimarlar Odası, Tezcan KARAKUŞ CANDAN ve 4 arkadaşı tarafından (toplam 6 kişi) FETÖ ile MELİH GÖKÇEK ve 14 arkadaşı hakkında FETÖ ile ilgili suçlamalar dolayısıyla yapılan 24.03.2015 tarihli şikâyet soruşturma izni verilmemesine ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine dair karara bağlı olarak dosyanın işlemden kaldırılmasına 24.06.2016 tarihinde karar verilmiştir. -Dolayısıyla beni ideolojik olarak FETÖ’cülükle suçlayanların 2 kez savcılıkça 1 kez de İçişleri Bakanlığında elleri boş kalmıştır. 31

SONUÇ OLARAK; Her cümlesi iftira ve müvekkilimin kişilik haklarına saldırı olan bu kitabın dilekçemizde değinmediğimiz ancak şikâyetimiz kapsamında değerlendirilmesini istediğimiz diğer kısımlarına ismi geçen kişilerce de şikâyet yoluna gidilecektir. Şüpheli, bahse konu kitabı ve devamında çıkmış olduğu TV programlarında, müvekkilim aleyhine adeta bir kara propagandaya girişmiştir. Kitabın başında elinde binlerce belge olduğunu ifade eden şüphelinin bahsettiği evrak ve belgeleri savcılığınıza ibraz/teslim etmesini talep etmekteyiz. Müvekkilimi çıkmış olduğu TV programlarında FETÖNÜN SİYASİ AYAĞININ BAŞI olarak açık açık nitelendirerek SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ YÖNETİCİSİ OLDUĞU İFTİRASINI ATMIŞTIR. Şüpheli sistematik bir şekilde Müvekkilime yönelik kara propaganda yapmış, Parsel Parsel isimli kitabı ve Halk Tv programında ki beyanları ile Müvekkilim aleyhinde toplum nezdinde yanlış bir imaj oluşturmaya kalkışmıştır. Beyan olunan nedenlerle şüpheli hakkında hakaret, iftira ve suç uydurma suçlarından kamu davası açılarak cezalandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.22.03.2021 Müşteki Melih GÖKÇEK vek. Av. Zeynep ARISAN DİŞÇİ 32


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook