Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore MSS Güncel 2

MSS Güncel 2

Published by aydogdu13, 2016-03-30 05:13:17

Description: mss guncel 2

Search

Read the Text Version

Yaşlandıkça beynin amiloidi Yenitemizleme becerisi azalıyor diyabetli yaşlılardaYapılan bir araştırmada insan beyninin yaşlandıkca amiloid-beta’yı demanstemizlemesinin daha uzun sürdüğü ortaya çıktı. Bu durumun artan riskiyaşla birlikte hastalık riskinin de artıyor olmasıyla acıklanabileceğibildirildi. Artan yaş ve yavaşlamış amiloid-beta döngüsü arasında“yüksek anlamlılık” gösteren bir korelasyon olduğu belirlendi.Sayfa 12'deŞubat 2016 Sayı 707 Medimagazin'in ücretsiz ekidir.Anksiyete ile Kanada’da yapılmış vefiziksel bozukluk “Diabetes Care” dergisin-arasında bağlantı de yayımlanmış olan birkuruldu çalışmada, yeni diyabet tanısı almış yaşlılarda de-Amerikalı Birleşik Devletleri’nde mans riskinin yüzde 16’yayapılan bir çalışmada araştırmacılar, kadar artabileceği bildi-anksiyete bozukluğu olan hastaların rildi. Araştırma, yaşlılardayeni bir sendrom yaratan bir dizi diyabet tanısı ile demansfiziksel durumdan muzdarip olabile- arasında ilişki bulmak içinceklerini ve bu sendromun, aradaki yapılmış ilk büyük çalışmabağlantıları basit somatik bozuklu- olma özelliği taşıyor.ğa bağlayan doktorlar tarafındangözden kaçırıldığı iddiasını ortaya Sayfa 13'tekoydular.Sayfa 16'da Parkinson beyne yayılabilir Şizofreni, semptomlardan Danimarka’da yapılan bir çalışma ile Parkinson hastalığının çok önce gastrointestinal sistemde başlayıp vagus siniri yoluyla beyne öngörülebilir yayılabildiği teorisini destekleyen bulgular elde edildi. Araş- tırma ile vagus sinirinin bütünlüğü tamamen bozulmuş has- Elde edilen yeni bulgulara taların Parkinson hastalığına yatkınlığının daha düşük olduğu göre, bir serum biyo- bulundu. belirteç testi prodromal şizofreni tanılı bireylerin Sayfa 22'de belirlenmesinde yardımcı olabilecek. Yapılan birAlzheimer’i temizleyen çalışmada, çoğu inflama-molekül bulundu tuar yanıtlarda rol alan 26 biyobelirteçlik bir panelinYapılan bir çalışmada, EPPS adı verilen molekülün Alzheimer iki yıl içerisinde şizofrenihastalığına yol açan plakları farelerin beyninden temizlediği, geliştirecek bireylerin be-öğrenme ve hafızayı güçlendirdiği belirtildi. Ancak, yöntemin lirlenmesinde mükemmelinsanlar üzerindeki etkisi henüz kanıtlanmış değil. öngördürücü performans sergilediği bildirildi.Sayfa 16'da Sayfa 23'te



Haber Makale... 3Lityum veya Valproat Monoterapisine Yetersiz Yanıt Veren Bipolar IHastalarında Uzun Dönem Tedavide Ek Tedavi Olarak AripiprazolünEtkililiği: Çok-Merkezli, Çift-Kör, Randomize ÇalışmaLityum veya valproatla monoterapiye yeterli yanıt vermeyen bipolar I hastalarında ek tedavi olarak aripiprazol kullanılması herhangi birduygudurumuna relaps süresini uzatmıştır. Bu bulgular, uzun dönemli bir remisyona ulaştıktan sonra duygudurum dengeleyici bir ilaca ek tedaviolarak aripiprazol kullanılmasının uzun dönemde faydalı olabileceğini göstermiştir.Efficacy of aripiprazole adjunctive to lithium or valproate in the long-term treatment of patients with bipolar I disorder with an inadequate response to lithium or valproate monotherapy: a multicenter, double-blind, randomized studyRonald Marcus, Arif Khanb, Linda Rollina, Beth Morrisa, Karen Timkoa, William Carsond, Raymond SanchezBipolar Disord 2011: 13: 133–144.Mevcut kılavuzların büyük çoğunluğu, bipolar I ile ilişkili akut mani semptomlarının Young Mani Derecelendirme Ölçeği (YMRS) Montgomery-Asberg Depresyon Derecelendirme Ölçeği (MADRS)tedavisinde ilk seçenek olarak duygu durum düzenleyicileri veya atipik antipsikotik ilemonoterapiyi önermektedir. Ancak şiddetli mani veya karma epizodları olan hastalar- Şekil 1: Başlangıçtan sonlanım noktasına kadar A) YMRS ve B) MADRS değişiklik ortalamaları.da sıklıkla monoterapi yetersiz kaldığından bir antipsikotikle birlikte bir duygudurumdengeleyici ilaç kombinasyonu önerilmektedir. Bazı kılavuzlarda ise kombinasyon A: 16. hafta: PLB’ye karşı p≤0,05; 28. hafta: PLB’ye karşı p≤0,001; 40. hafta: PLB’ye karşı p≤0,001; 52. hafta: PLB’yetedavisi manik epizodlar için ilk seçenek tedavidir. Akut mani durumunda herhangi karşı p≤0,001). B: 52. hafta: PLB’ye karşı p≤0,05.bir monoterapiye tedavi yanıtının nadiren %60’ın üzerine çıktığı düşünülürse, bir PLB: Plasebo, Li: Lityum, Val: Valproat, ARI: Aripiprazol.duygudurum dengeleyici ajanla kombinasyon tedavisinin uzun dönemde yararlarınınve risklerinin araştırılması gerekli hâle gelmiştir. Tablo 1: Stabiziasyon ve randomizasyon fazında, ARI+Li grubunda ≥%5 hastada gözlenen AO’larAripiprazol, bipolar I bozukluğun mani ve karma epizodlarının hem akut tedavisindehem de idame tedavisinde kullanılmaktadır. ARI’nın etkililiğinin, dopamin D2/D3 ve Stabilizasyon fazı (n=292) Randomizasyon fazı (n=166)serotonin 5-HT1A reseptörleri üzerindeki parsiyel agonistik ve serotonin 5-HT2Areseptörleri üzerindeki antagonistik etkilerinin kombinasyonu ile gerçekleştiğine Akatizi 50 Baş ağrısı 18inanılmaktadır. Tremor 43 Uykusuzluk 16Bu çift-kör, randomize, plasebo kontrollü çalışmada, Li veya Val monoterapisineyeterli yanıt vermeyen bipolar I hastalarında, idame tedavide, ek tedavi olarak ARI Bulantı 32 Kilo artışı 11(ARI+Li/Val) kullanılmasının etkililiği ve güvenliliği değerlendirilmiştir. Çalışma üçfazda yürütülmüştür. I. Fazda (2-8 hafta) duygudurum dengeleyiciler terapötik Baş ağrısı 23 Tremor 4plazma düzeylerine ulaşmış (Li 0,6-1,0 mmol/l veya Val 50-125 μg/ml) ve hastalariki hafta süreyle Li veya Val ile monoterapi almışlardır. II. Fazda (13-24 hafta) hasta- Baş dönmesi 27lara Li veya Val tedavisine ek olarak tek-kör, 15 mg/gün (30 mg/gün ve 10 mg/günolabilmiştir) dozda ARI başlanmıştır. Bu durumda remisyona giren ve 12 ardışık hafta Uykusuzluk 26süresince remisyonda kalan hastalar III. Faza geçmişlerdir. Faz III (52 hafta), hasta-ların ARI+duygudurum dengeleyici (ARI+Li/Val) veya plasebo (PLB)+duygudurum Somnolans 23dengeleyici (PLB+Li/Val) gruplarına randomize edildiği, çift-kör, relaps değerlendirmefazıdır. Diyare 22Primer etkililik sonlanımı, remisyondan sonra herhangi bir duygudurum atağına Ekstrapiramidal bozukluklar 20relaps oluşmasına kadar geçen süredir. Ana sekonder etkililik sonlanım noktası,Bipolar Hastalık İçin Klinik Global İzlenim Ölçeği (CGI-BP)’nde hastalık ciddiyeti sko- Kusma 20runda (mani) başlangıçtan (Faz II’nin sonu) sonlanım noktasına (son yapılan gözlemolan 52. hafta) kadar olan değişikliğin ortalamasıdır. Sedasyon 15Hasta karakteristikleri Huzursuzluk 13Çalışmaya toplam 1270 hasta dâhil edilmiştir, 337 hasta (ARI+Li/Val=168, PLB+Li/ Bu çalışma, duygudurum epizodlarının önlenmesi için Li veya Val tedavisine ek birVal=169) III. Faza katılmıştır. III. Faza randomize edilen hastaların, ARI+Li/Val gru- idame tedavisi olarak ARI’nin değerlendirildiği ilk randomize, kontrollü çalışmadır vebunda %61,3’ü, PLB+Li/Val grubundakilerin ise %52,7’si 52 hafta süreli çalışmayı bipolar I hastalarında uzun dönemde bu tedavi stratejisinin kullanımı ile ilgili değerlitamamlamıştır. Çalışmayı tamamlamayanlar için en yaygın nedenler ARI+Li/Val grubu bilgiler sağlamıştır. Li veya Val monoterapisine yeterli yanıt vermeyen ve ek ARIiçin advers olaylar (AO) (%11,3) ve PLB+Li/Val grubu için ise etkililiğin olmamasıdır tedavisiyle 12 hafta süreyle stabilizasyona ulaşan hastalarda, Li veya Val tedavisine(%18,3). ek olarak ARI kullanılmasının uzun dönemde etkili olduğu ve iyi tolere edildiği gös- terilmiştir. Stabilizasyondaki hastalarda ek olarak ARI tedavisine devam edilmesi, ekRandomizasyondan sonra herhangi bir duygu durum atağına relaps için geçen süre, PLB tedavisi ile karşılaştırıldığında, relapsa kadar geçen zamanı arttırmış ve relapsPLB+Li/Val ile karşılaştırıldığında, ARI+Li/Val grubu için istatistiksel olarak anlamlı riskini yaklaşık olarak %46 oranında (HR=0,54) azaltmıştır. Yine klinik etkililiğin çeşitlişekilde daha uzundur (Kaplan-Meiers relaps oranları sırası ile %17’ye karşın %29, göstergeleri olan, CGI-BP Mani Hastalık Şiddeti, YMRS ve MADRS total skorlarıp=0,014; HR=0,54; %95 GA:0.33-0.89). Ana sekonder sonlanım noktasında da, üzerinde de anlamlı iyileşmeler oluşturmuştur. Ek ARI tedavisi manik epizoda relapsARI+Li/Val ile PLB+Li/Val arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark (sırasıyla 0,0’a zamanını anlamlı şekilde geciktirmiştir. Bu durum, ARI tedavisinin bipolar bozukluğunkarşı 0,3; p=0,01) gözlenmiştir. Ana sekonder sonlanım noktası olan Bipolar Has- mani tarafındaki koruyucu rolünün daha uzun süreler boyunca olduğunu destekle-talık İçin Klinik Global İzlenim Ölçeği (CGI-BP)’nde mani hastalık ciddiyeti skorları mektedir. Her ne kadar herhangi bir duyguduruma relaps için geçen süre PLB+Lida ARI+Li/Val ile PLB+Li/Val arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermiştir tedavisine göre, ARI+Li tedavisi ile anlamlı oranda uzasa da, ARI+Val ile PLB+Val(sırasıyla 0,0’a karşı 0,3; p=0,01). Relaps tipine göre analiz edildiğinde, manik atak arasında anlamlı bir fark görülmemiştir. Ancak bu çalışma, iki duygudurum dengele-relapsın Kaplan-Meiers oranları sırası ile ARI+Li/Val tedavisi için %5 ve PLB+Li/Val yicisi arasındaki üstünlük farkını değerlendirmek için tasarlanmamıştır ve istatistikseliçin %15 olmuştur (p=0.013; HR=0.35, %95 GA:0.15-0.83). Depresif epizoda relaps olarak bu değerlendirmeye yönelik bir analiz olmaması bu durumda rol oynamışoranları arasında ise anlamlı bir fark yoktur. ARI+Li/Val tedavisi alanlarda YMRS olabilir.total skoru ve Montgomery-Asberg Depresyon Derecelendirme Ölçeği (MADRS)total skorlarında da daha büyük bir stabilite sağlanmıştır, 52. haftada YMRS total ARI+Li/Val ile uzun dönem tedavi iyi tolere edilmiştir, randomizasyon fazında AO ne-skoru ARI+Li/Val grubu için -0,1 iken, PLB+Li/Val grubunda 2,9 olmuştur (p<0,001). deni ile çalışmayı bırakan hastaların oranı PLB ile benzerdir. Bu çalışma ile ilgili yeniMADRS total skorunda ise bu değerler sırasıyla 1,5 ve 3,5’tir (p=0,02) (Şekil 1). veya beklenmedik bir AO ile karşılaşılmamıştır.Alt grup analizlerine bakıldığında, Li alt grubunda, Li tedavisi alan hastalarda relap- Bu çalışmanın kuvvetli yönlerinden biri, 12 hafta süreyle stabilizasyon sağlanmasısa kadar geçen süre Li monoterapisi ile karşılaştırıldığında ek ARI tedavisi lehinedir koşuludur. Bu koşul randomizasyondan önce hastanın ek ARI tedavisi altında klinik(Kaplan-Meiers risk oranları ARI+Li için %16, PLB+Li için %45; p=0,002; HR=0,33; olarak stabiliteye ulaşmasını sağlamış ve ARI tedavisini tolere eden ve yanıt veren bir%95 GA: 0.16-0.68). Val alt grubunda ise anlamlı bir fark bulunmamıştır. populasyonun oluşmasını sağlamıştır. On iki hafta süreli stabilizasyon dönemi, aynı zamanda klinik uygulamada da semptom stabilitesinin doğrulanması için kullanılanGüvenlilik süredir. Mevcut kılavuzlarda önerildiği gibi akut dönemde kullanılan ilaca iyi yanıt veren hastalar idame döneminde relapstan korunmak için tedavilerine devam ede-Stabilizasyon fazı sırasında tedavi ile ilişkili AO yaşayan hastaların oranı %75,2’dir. ceklerdir.Çalışmaya devam etmemeye yol açan tedavi ile ilişkili AO yaşayan hastaların oranı%12,9’dur ve çalışmaya devam etmemeye yol açan en yaygın AO’lar akatizi (%2,1), Sonuç olarak bu çalışma, Li veya Val monoterapisine yanıt vermeyen bipolar I bo-depresif semptomlar (%1,5), sedasyon (%1,0) ve depresyondur (%1,0) (Tablo 1). zukluğu olan hastalarda, Li veya Val ek olarak ARI kullanılmasının uzun dönem idame tedavisinde etkili olduğunu ve iyi tolere edildiğini göstermiştir. Ayrıca, uzun süreli birRandomizasyon fazında ARI+Li/Val hastalarının %62,9’u, PLB+Li/Val hastalarının ise stabilizasyona ulaştıktan sonra, bir duygudurum dengeleyici tedaviye ek olarak ARI%63,3’ü en az bir tedaviyle ilişkili AO yaşamıştır. ARI+Li/Val grubunda 11, PLB+Li/ tedavisine devam edilmesinin, bir duygudurum atağının tekrarlanma riskini azaltmakVal grubunda sekiz hasta çoğunluğu psikiyatrik bozukluklar olan ciddi AO yaşamıştır. için uzun dönemde yararlı olacağına işaret etmiştir.

4 Dünya Literatürlerinden...Schizophr Res 2011;127(1-3):93-9.Şizofrenide Klozapinin Aripiprazol ile Güçlendirilmesinin Etkisi: Bir Çift-Kör, Plasebo Kontrollü ÇalışmaMuscatello MR, Bruno A, Pandolfo G, Micò U, Scimeca G, Di Nardo F, Santoro V, Spina E, Zoccali RA.ÖzetKlozapine beklenenden daha düşük yanıt veren hastalarda iki veya daha fazla antipsikotik ilacın eş zamanlı reçetelenmesi yaygın bir tedavi stratejisidir; yine de,klozapin artı bir antipsikotik ilaç kombinasyonu tedavisinin etkililik ve tolerabilite bakımından potansiyel avantajlarını gösteren kanıtlar hâlâ çok azdır. Bu 24 haf-talık çift-kör, randomize, plasebo kontrollü klozapine aripiprazol eklenmesi çalışmasında, klozapin almakta olan tedaviye dirençli bir grup şizofreni hastasındaklinik semptomatoloji ve bilişsel fonksiyonlar üzerine aripiprazol ekleme farmakoterapisinin etkisinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Klinik ve nörolojik değer-lendirmeden sonra hastalar randomize olarak, çift-kör bir dizaynda, 15 mg/gün aripiprazol veya plasebo almışlardır. Nihai olarak 31 hastalık bir örnek çalışmayıtamamlamıştır. Elde edilen sonuçlar, stabil klozapin tedavisine eklenen aripiprazolün bir grup tedaviye dirençli şizofreni hastasında pozitif ve genel psikolojiksemptomatoloji üzerine faydalı etkileri olduğunu göstermektedir. Yönetsel bilişsel fonksiyonlarla ilgili olarak, klozapinin aripiprazol güçlendirmesi hiçbir anlamlıetki göstermemiştir. Bulgular aripiprazol güçlendirmesinin iyi tolere edildiğine ve klozapin monoterapisine kısmen yanıt veren hastalarda faydalı olabileceğine dairkanıtlar sunmaktadır; klozapinin aripiprazol ile güçlendirilmesinin terapötik potansiyelini değerlendirmek için daha çok sayıda hastayla daha ileri çift-kör, plasebokontrollü araştırmalar gerekmektedir.Ann Gen Psychiatry 2013;12(1):40.Şizofrenide Klozapin İlişkili Obsesif Kompulsif Semptomlarda Aripiprazol GüçlendirmesiEryılmaz G, Hızlı Sayar G, Ozten E, Gögcegöz Gül I, Karamustafalıoğlu O.ÖzetAmaç: Şizofreni hastaları sıklıkla eşlik eden obsesif kompulsif semtomlar yaşamaktadır. Bu hastalarda, belirgin bir grup klozapin ile tedavi esnasında sekonderobsesif kompulsif semptomlar geliştirmektedir.Yöntem: Bu çalışmada, aripiprazol ile ilave tedavinin şizofrenide obsesif kompulsif semptomları hafifletmesi konusunda test edildiği dört olgu bildirilmiştir.Sonuçlar: Dört hastanın hepsi obsesif kompulsif semptomlarda belirgin iyileşme gösterdiler. Klozapin ve aripiprazol kombinasyonu iyi tolere edildi.Karar: Bu olgu serisi, eşlik eden obsesif kompulsif semptomları olan şizofreni hastalarında klozapine eklenen aripiprazol tedavisinin etkililiğini göstermektedir. Bugözlemleri test etmek ve doğrulamak için daha büyük sayıda örnekler ve kontrollü çalışmalar gerekmektedir.Expert Opin Pharmacother 2012;13(11):1645-52.Akut Bipolar Mani Tedavisi, Mikst Epizodları ve İdame Tedavisinde KetiapinJanicak PG, Rado JT.ÖzetGiriş: Bipolar bozukluk, tedavi ve yönetimi zor olan bir duygudurum değişkenliği ile karakterizedir. Birinci basamak farmakolojik yaklaşımlar, genellikle lityum,antikonvülsan ve antipsikotik tedavilerinden oluşmaktadır. Son 15 yıl içinde, çeşitli ikinci kuşak antipsikotik ilaçların bu bozukluğun çeşitli aşamalarında faydasağladığı gösterilmiştir.Konular: Bu çalışmada, ketiapinin farmakodinamik ve farmakokinetiği incelenmektedir. Ayrıca, ketiapinin güvenirlilik ve tolere edilebilirliğine ilişkin konuların yanısıra, bipolar manik ya da mikst epizodlarda akut ve idame monoterapi veya adjuvan tedavi olarak kullanımına ilişkin kanıtların temelleri de ele alınmaktadır.Uzman Görüşleri: Bipolar bozukluk açısından ketiapin, erişkin ve adölesanlarda akut manik/mikst epizodlarda monoterapi veya adjuvan tedavi olarak ve eriş-kinlerde bipolar I ve II bozuklukları için adjuvan idame tedavisi olarak onaylanan tek ajandır. Bu ajanın antipsikotik özelliklerine ek olarak, geniş çaplı duygudurumdüzenleyici potansiyeli, seçilmiş hastaların tedavisini kolaylaştırmaktadır.

Dünya Literatürlerinden... 5Int Clin Psychopharmacol 2013;28(6):330-8.Majör Depresif Bozukluk ve Buna Bağlı Ağrılı Fiziksel Semptomlar Arasındaki İlişki: Duloksetin Üzerinde Yapılan, Plasebo Kontrollü ve Randomize,Havuzlanmış İki Çalışmadan Alınan Verilerin AnaliziRobinson MJ, Sheehan D, Gaynor PJ, Marangell LB, Tanaka Y, Lipsius S, Ohara F, Namiki C.ÖzetBu çalışmanın amacı, majör depresif bozukluk (MDB) ağrılı fiziksel semptomlar (AFS) ve sonuçları arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Aynı şekilde tasarlanmış ikiadet sekiz haftalık çalışmanın post-hoc analizinde, MDB ile ilişkili AFS tedavisinde, 60 mg/gün dozunda duloksetin (n=523) ve plasebonun (n=532) etkinliği karşı-laştırılmıştır. Montgomery-Asberg Depresyon Derecelendirme Ölçeği (MADDÖ) toplam puanı, Kısa Ağrı Envanteri [Brief Pain Inventory (BPI)] ortalama ağrı skoru,Sheehan Yeti Yitimi Ölçeği (SYYÖ) global fonksiyonel yetersizlik skoru ile sırasıyla depresyon belirtileri, ağrı ve fonksiyon değerlendirmeleri yapılmıştır. MADDÖskorunun 10 ya da altında bulunması remisyon olarak tanımlanmış olup, BPI yanıtı alt grubu başlangıca göre %50 ya da daha büyük bir azalma olması olaraktanımlanmıştır. Path analizleri değişkenler arasındaki ilişkileri değerlendirmiştir. Duloksetin ile tedavi edilen hastalardan bitiş noktasında BPI skorunda %50 veyadaha fazla azalma bulunanlarda remisyon oranlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Path analizi, depresyon semptomlarındaki iyileşme olasılığının %16’sınıntedavinin direkt etkisine, %41’inin ağrıdaki azalmaya ve %43’ünün ise fonksiyonel iyileşmeye bağlı olduğunu göstermiştir. Path analizi ayrıca, fonksiyonel iyileş-menin %51’inin ağrıdaki iyileşmeye %43’ünün ise duygudurumundaki iyileşmeye bağlandığını belirtmiştir. Bu sonuçlar, ağrı ve duygudurumundaki iyileşmeninfonksiyonel gelişime katkıda bulunduğunu ve ağrıdaki azalma ve fonksiyonel iyileşmenin MDB ve AFS bulunan hastalarda duloksetin tedavisi ile depresif semp-tomlardaki remisyon olasılığını artırdığını göstermektedir.Prim Care Companion CNS Disord 2014;16(5).Antidepresanlarla Yapılan Ön Tedavinin Duygudurum Semptomları ve Fonksiyonu Açısından Duloksetinin Etkinliği Üzerindeki Etkisi: Bir ArayaToplanmış (Havuzlanmış) 15 Majör Depresif Bozukluk Çalışmasının AnaliziBarros BR, Schacht A, Happich M, Televantou F, Berggren L, Walker DJ, Dueñas HJ.ÖzetAmaç: Bu “post-hoc” analizde, duloksetin denemelerindeki majör depresif bozukluk (MDB) olan hastalarda, antidepresan verilmeyen ya da daha önceden anti-depresan ilaç kullanımı olan hastalar arasında etkinlik ve işlevlerinde farklılık olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Bu analizde kullanılan veriler, MDB’li erişkin hastaların bulunduğu, çift-kör, plasebo ve/veya aktif kontrollü 15 ayrı duloksetin denemesinden toplanarakhavuzlanmıştır. Bu çalışmaların her biri Mart 2000-Kasım 2009 tarihleri arasında yapılmıştır. Bu veriler dört ayrı ön-tedavi alt grubu kullanılarak analiz edilmiştir: İlkatak hiç tedavi edilmemiş, birden fazla atak hiç tedavi edilmemiş, daha önce sadece serotonin geri alım inhibitörü (SSRI) ile tedavi edilmiş ve daha önce SSRI ha-ricindeki antidepresanlarla tedavi edilmiş. Çalışmadaki ölçütler arasında, 17 maddelik Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ-17) toplam ve somatiksemptom alt ölçek puanları, Montgomery-Asberg Depresyon Derecelendirme Ölçeği (MADDÖ) toplam puanı ve Sheehan Yetiyitimi Ölçeği toplam puanı bulun-maktadır. Yanıt oranları HDDÖ-17 toplam puanı ve remisyon oranları ise HDDÖ-17 ya da MADDÖ toplam puanı baz alınarak ölçülmüştür.Bulgular: Yanıt ve remisyon oranları, dört alt grupta da plasebo ile kıyaslandığında duloksetin için anlamlı oranda daha yüksek bulunmuştur (12 karşılaştırmanın11’inde (p<0,05). İlk atak hastalarında çoklu atak hastalarına göre daha büyük bir yanıt eğilimi ortaya çıkmıştır; her iki grupta genel olarak antidepresanla tedaviedilen gruplardan daha yüksektir. HDDÖ-17 ve somatik semptom skorlarında alt gruplar arasındaki bazı anlamlı etkileşimlerle birlikte (p<0,05; 24 karşılaştırma-nın ikisinde), etkinlik ölçütlerindeki ortalama değişim her bir tedavi öncesi alt grubu içerisinde duloksetin ile plasebodan büyük çoğunlukla anlamlı oranda dahabüyüktür (p<0,05; 16 karşılaştırmanın 13’ünde).Sonuçlar: Duloksetin genel olarak yanıt ve remisyon oranlarında ve etkinlik ölçütlerindeki ortalama değişimde plaseboya üstündü. Yanıt ve remisyon oranları ilkatakta çoklu ataklara ve ilaca dirençli hastalara göre sayısal olarak daha büyüktü. Dört grup arasında etkinlik ölçütlerinde ortalama değişimdeki farklar tutarlı idi.Duloksetin atak sıklığı ve antidepresanlarla ön tedaviden bağımsız olarak benzer bir terapötik etkinlik göstermiştir.Expert Opin Pharmacother 2011;12(10):1643-51.Bipolar Depresyonda Ketiapin MonoterapisiJanicak PG, Rado JT.ÖzetGiriş: Bipolar bozukluklarda depresyon, hipomani veya maniye göre daha yaygın olup, işlev kaybının çoğunluğunun altında yatan sebeptir. Ayrıca, bipolar dep-resyon tedavisi, unipolar majör depresyon tedavisine göre daha karmaşıktır. Son olarak, bipolar depresyonun farmakoterapisine ait kanıtların sayısı, unipolardepresyon ya da hipomani/maniye göre çok daha düşük sayıdadır. Konular: Bu çalışmada, ketiapinin etki mekanizması ve farmakokinetik özellikleri, bipolar depresyon tedavisi olarak kullanımına ait kanıtların temelleri ve güvenirli-lik ve tolere edilebilirliğine ilişkin konular incelenmektedir.Uzman Görüşleri: Bipolar bozukluk açısından ketiapin, hipomani/mani, depresyon için monoterapi olarak veya adjuvan idame tedavisi olarak onaylanan tekajandır. Bu ajanın antipsikotik özelliklerine ek olarak, geniş çaplı duygudurum düzenleyici potansiyeli, bu ajanı tolere edebilen bazı bipolar hastalarda tedaviyebenzersiz bir fayda sağlamakta ve bu tedaviyi kolaylaştırmaktadır.

6 Haber Makale...Doğu Asya’da Duloksetin veya Bir Selektif Serotonin Geri Alımİnhibitörü ile Tedavi Edilen Depresyonlu Hastaların GerçekDünyadaki SonlanımlarıDoğu Asya’da, monoterapi şeklinde altı ay süreyle ≤60 mg duloksetin veya selektif serotonin geri alım inhibitörü (SSRI)ile tedavi edilmiş majör depresyonlu hastaların tedavi sonlanımları karşılaştırıldığında, duloksetin tedavisi alan hastalardaremisyona ulaşma ve tedaviye yanıt oranı daha yüksektir. Aynı zamanda bu hastaların hastalık şiddeti daha düşük ve takipsırasında da yaşam kalitesi düzeyleri daha yüksektir.Real-world outcomes in patients with depression treated with duloxetine or a selective serotonin reuptake inhibitor in East AsiaJihyung Hong, Diego Novick, William Montgomery, Maria Victoria Moneta, Héctor Dueñas, Xiaomei Peng, Josep Maria HaroAsia Pac Psychiatry. 2015 Mar 24.Majör depresif bozukluk (MDD) ciddi disabilite, morbidite ve mortalite oluştu- Şekil 1. Duloksetin ve SSRI tedavi kohortlarında son analize dâhil edilen toplam hasta sayısınaran yaygın bir durumdur. Dünya çapında yaklaşık 350 milyon kişiyi etkilemekte göre A: Remisyon ve B: Yanıt oranları (değerler % olarak verilmiştir).ve hastalık yükü giderek artmaktadır. Hem farmakolojik hem de farmakolojidışı tedavi yaklaşımları bulunmakla birlikte, tedavideki asıl ağırlık antidepresan Duloksetin dâhil SNRI’ların SSRI’lara üstünlüğü literatürde iyi bir şekilde be-ilaçlar üzerindedir. Çeşitli ülkelerde yayınlanmış kılavuzlarda tedavide hem lirlenmemiştir. Bu iki sınıfı karşılaştıran çalışmaların bulguları karmaşıktır, bazıserotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) hem de serotonin noradrenalin geri alım çalışmalar SNRI’ların daha etkili olduğunu düşündürürken, diğerleri iki sınıf ara-inhibitörleri (SNRI) ilk seçenek tedavisi olarak önerilmektedir. Her ne kadar, iki sında klinik ve istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını bildirmiştir. Bu kar-tedavi arasındaki etkililik farkları kesin olmasa da, duloksetin dâhil SNRI’ların maşık bulguların içinde ampirik kanıtlar, duloksetin dâhil SNRI’ların, SSRI’laradepresyonla eş zamanlı olarak ağrı şikâyeti olan hastalarda ek yararlanımlar olan karşılaştırmalı üstünlüğünün, tedavi öyküsünden, semptomların şiddetsağlayabildiği düşünülmektedir. düzeyinden ve depresyonla ilişkili PPS’nin varlığından etkilenebildiğini düşün- dürmüştür. Thase ve ark.nın yaptığı bir çalışmada, orta-şiddetli depresyonuDepresyon ve ağrılı fiziksel semptomlar [painful physical symptoms (PPS)] yay- olan hastalarda duloksetin ve iki SSRI’nın (fluoksetin ve paroksetin) geneldegın komorbiditelerdir. Ağrı ve depresyonun bu birlikteliğinin, klinik sonlanımı, iş- karşılaştırılabilir bir etkililiğe sahip olduğu ve duloksetin tedavisinin istatistiksellevselliği ve yaşam kalitesini (QoL) önemli oranda etkilediği gösterilmiştir. Bu da olarak anlamlı derecede daha yüksek remisyon oranlarına sahip olduğu gös-her iki durumun aynı anda tedavi edilmesinin önemini göstermektedir. Her ne terilmiştir. Benzer sonuçlar Japonya’da başka bir SNRI olan milnacipran ile dekadar ağrı ve depresyon arasındaki bağın altında yatan mekanizma tam olarak elde edilmiştir.bilinmiyorsa da, serotonin ve noradrenalindeki bir dengesizliğin patofizyolojiderol oynadığı düşünülmektedir. Bu durumda, SNRI’ların en azından depresyonla Bu çalışmada, hastaların yaklaşık %45’inde başlangıçta PPS mevcuttur (dulok-birlikte ağrıdan yakınan hastalarda dual etkileri nedeni ile tek bir monoamini setin kohortunda %51; SSRI kohortunda %38). PPS semptomlarının tedavisi,inhibe eden ajanlardan daha fazla etkili olabileceği düşünülmektedir. remisyon ve işlevselliğin iyileşmesi dâhil, optimal sonlanımlara ulaşmada önemli bir rol oynayabilir. Duloksetinin bu tip depresyonla ilişkili ağrı semptomlarınınDuloksetin hidroklorür, serotonin ve noradrenalin geri alımınının potent ve gö- tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir, buna karşılık SSRI’lar için böyle bir kanıtrece olarak dengeli bir inhibitörüdür. Amerika Birleşik Devletleri ve Asya ülke- yoktur. Bu çalışmada da başlangıçta %45 olan PPS oranı, 8. haftada %15’e,leri dâhil dünyanın pek çok ülkesinde majör depresif bozukluk (MDD), yaygın 24. haftada %5’e düşmüştür. Bu ağrı semptomlarındaki iyileşme duloksetininanksiyete bozukluğu, fibromiyalji, diyabetik periferik nöropatik ağrı (DPNA) ve depresyonun sonlanımı ve QoL ile ilgili üstünlüğüne daha fazla katkı sağlamışkronik kas iskelet ağrısı için ruhsatlandırılmıştır. Bu endikasyonlar doğrultusun- olabilir. Başlangıçta PPS semptomları olan hastalarda duloksetinin etkililiğinindaki klinik çalışmalar, duloksetin tedavisinin ağrıyı ve işlev bozukluklarını iyileş- daha fazla olması da bu olasılığı desteklemektedir.tirdiğini ve bu iyileşmenin depresyonun sonlanımlarının iyileşmesine yardımcıolduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak; MDD yönetiminde, Doğu Asya’daki gerçek klinik uygulamada, günlük ≤60 mg duloksetin ile tedavi edilen hastalarda, SSRI ile tedavi edilenÖzellikle Asya’da duloksetine karşı SSRI’larla tedavi edilen hastaların gerçek hastalara göre, remisyon, yanıt, genel şiddet, depresif semptomlar ve QoLdünyadaki sonlanımları ile ilgili bilginin yokluğu dikkate alındığında bu “post- anlamında daha iyi sonlanımlar görülmüştür. Duloksetin tedavisi daha şiddetlihoc” analiz, altı ay süreli bir prospektif gözlem çalışmasının verilerini kullanarak, depresyonu ve depresyonla ilişkili PPS’si olan hastalarda ek avantajlara sahipDoğu Asya’da natüralist bir düzenlemede, altı aya kadar süreyle duloksetinle olabilir.veya bir SSRI ile tedavi edilen MDD hastalarındaki tedavi sonlanımlarını (semp-tom iyileşmesi ve QoL) karşılaştırmayı amaçlamıştır. Çalışmada duloksetininmaksimum kullanım dozu 60 mg/gün’dür. Ayrıca, ağrı ve depresyon arasındakiilişki düşünülerek, başlangıçta PPS’si olan ve olmayan hastalarla da alt grupçalışması yapılarak tedavinin PPS’de bir değişiklik yapıp yapmadığı da incelen-miştir.Son analize dâhil edilen 452 hastanın yarısına (n=227) başlangıçta günlük 60mg veya daha düşük dozda duloksetin, kalan hastalara (n=225) ise bir SSRIantidepresan başlanmıştır. En sık kullanılan SSRI’lar; paroksetin (%29,3),fluoksetin (%23,6), essitalopram (%20,0) ve sertralindir (%12,9). Hastaların he-men hemen yarısının (n=201; %44,6) başlangıçta ağrısı mevcuttur (duloksetinkohortunda %51,1; SSRI kohortunda %37,9; p=0.005).Tedavi kohortlarına göre hastaların başlangıç karakteristikleri genelde benzer-dir.Her iki grupta da zaman içinde daha fazla kişi remisyona girmiş ve tedaviyeyanıt vermişse de, tüm takip dönemi boyunca bu sonlanımlar duloksetin iletedavi edilen grupta tutarlı bir şekilde daha yüksek olmuştur. Remisyon oranıduloksetin tedavisi ile 8. haftadaki %50.7’den, 24. haftada %83.4’e ve tedavi-ye yanıt oranları da 8. haftadaki %62.9’dan, 24. haftadaki %90.4 2e çıkmıştır(Şekil 1a,b). Benzer şekilde duloksetin grubunda hastalığın şiddetinde veQoL’de daha fazla iyileşme gözlenmiştir. Başlangıçta PPS’si olan ve olmayanhastalarda da benzer sonuçlar elde edilmiştir ama başlangıçta PPS’si olanhastalarda sonlanımlar daha iyi olma eğilimindedir, ancak bu fark sadece du-loksetin kohortunda gözlenmiştir. Duloksetinin bu üstünlüğü iki tedavi kohortuarasındaki başlangıç farklılıklarının ayarlanması hâlinde bile devam eder.

0DMRU'HSUHVLI%R]XNOXN 0'%  *HQHO$QNVL\HWH%R]XNOXáX *$%  'L\DEHWLN3HULIHUDO1¸URSDWLN$áUó '31$  )LEURPL\DOML )0  .URQLN.DVΟVNHOHW$áUóVó .$  .URQLN%HO$áUóVó 2VWHRDUWULWH%DáOó.URQLN$áUó.Ζ6$ ž5ž1 %Ο/*Ο6Ο '8/2;;p PJ NDSV¾O  PJ 'XORNVHWLQȇH HġGHáHU  PJ 'XORNVHWLQ KLGURNORU¾U L©HULU 7LFDUL WDNGLP ġHNOL '8/2;;p YH  PJ NDSV¾O  YH DGHWEOLVWHU (QGLNDV\RQODUó'8/2;;p\DġYH¾]HUL\HWLġNLQOHUGHPDMRUGHSUHVLIER]XNOXN 0'% JHQHODQNVL\HWHER]XNOXáX *$% GL\DEHWLNSHULIHUDOQRURSDWLNDáUó '31$ ȴEURPL\DOML )0 NURQLNNDVLVNHOHWDáUóVó .$ NURQLNEHODáUóVóYHRVWHRDUWULWHEDáOóNURQLNDáUóVóRODQKDVWDODUóQWHGDYLVLQGHHQGLNHGLU.XOODQóPġHNOLYHGR]X'8/2;;pRUDONXOODQóPL©LQGLU<HPHNOHUGHQEDáóPVó]RODUDNPJJ¾QGR]XQGD J¾QGHELUNH]RODUDN X\JXODQPDOóGóU.RQWUHQGLNDV\RQODUó¸]HONXOODQóPX\DUóODUóYH¸QOHPOHUL(WNLQPDGGHYH\D\DUGóPFóPDGGHOHUGHQKHUKDQJLELULQHNDUġóDġóUóGX\DUOóOóáóRODQKDVWDODUGDPRQRDPLQRNVLGD] 0$2 LQKLELW¸UOHULLOHHġ]DPDQOóNXOODQóPóNDUDFLáHUKDVWDOóáóVRQXFXNDUDFLáHU\HWPH]OLáLRODQKDVWDODUGDNXOODQóPóKLSHUWDQVLINUL]ROXġWXUPDVóQHGHQL\OHNRQWURODOWóQGDROPD\DQKLSHUWDQVL\RQXRODQKDVWDODUGDGXORNVHWLQOHEDġODQJó©WHGDYLVLNRQWUHQGLNHGLU.RQWURODOWóQGDEXOXQPD\DQGDUD©óOóJORNRPYDNDODUóQGDYHFLGGLE¸EUHN\HWPH]OLáLRODQODUGD NUHDWLQLQNOLUHQVLPOGN NXOODQóOPDPDOóGóU(WNLOHġLPOHUL+HP&<3$KHPGH&<3'GXORNVHWLQPHWDEROL]PDVóQGDQ VRUXPOXGXU  &<3$ LQKLELW¸UOHUL\OH ELUOLNWH NXOODQóOGóáóQGD ȵXYRNVDPLQ VLPHWLGLQ NLQRORQ VLSURȵRNVDVLQ HQRNVDVLQ  GXORNVHWLQ SOD]PD NRQVDQWUDV\RQODUóDUWDELOLU <LQH &<3' LQKLELW¸UOHUL\OH ELUOLNWH NXOODQóOGóáóQGD SOD]PD GXORNVHWLQ NRQVDQWUDV\RQODUó DUWDELOLU *HEHOLN YH ODNWDV\RQ *HEHOLN NDWHJRULVL &ȇGLU (P]LUPH G¸QHPLQGH¸QHULOPHPHNWHGLU ΟVWHQPH\HQ HWNLOHU 'XORNVHWLQ LOH WHGDYL HGLOHQ KDVWDODUGD UDSRU HGLOHQ HQ \D\JóQ J¸U¾OHQ DGYHUV HWNLOHU EXODQWó EDġ DáUóVó Dáó] NXUXOXáX VRPQRODQV YH EDġG¸QPHVLGLU$QFDN\D\JóQDGYHUVUHDNVL\RQODUóQ©RáXQOXáXKDȴIYHRUWDGHUHFHGHROXSWHGDYLQLQEDġODQJóFóQGDJ¸U¾O¾S©RáXQOXNODWHGDYLGHYDPHWWLN©HD]DOóU'R]DġóPóYHWHGDYLVLLQVDQODUGDGXORNVHWLQGR]DġóPó\ODLOJLOLNOLQLNGHQH\LPVóQóUOóGóU6SHVLȴNELUDQWLGRWX\RNWXU'R]DġóPóKDOLQGHX\JXQVHPSWRPDWLNYHGHVWHNOH\LFLWHGDYLEDġODWóOPDOóGóU6DNODPDNRġXOODUór&ȇQLQDOWóQGDNLRGDVóFDNOóáóQGDDPEDODMóQGDVDNOD\óQó]$PEDODMóQQLWHOLáLYHL©HULáLYHNDSV¾OL©HUHQ39&3(39'&$OIRO\REOLVWHULOHDPEDODMODQPóġWóU58+6$76$+Ο%Ο6DQWD)DUPDΟOD©6DQ$Ġ2NPH\GDQó%RUX©L©HáL6RN1RĠLġOLΟ67$1%8/58+6$7180$5$/$5Ζ'8/2;;0*.$36ž/'8/2;;0*.$36ž/Ο/.58+6$77$5Ο+Ο3(5$.(1'(6$7ΖĠ)Ο<$7Ζ .'9'$+Ο/ '8/2;;0*.$36ž/7/'8/2;;0*.$36ž/7/  .ž%ȇž121$<7$5Ο+Ο' DKDJHQLġELOJLL©LQȴUPDPó]DEDġYXUXQX]ZZZVDQWDIDUPDFRPWU

8 Röportaj... Santa Farma İlaç MSS Tanıtım Müdürü Murat ÇelikSizi kısaca tanıyabilir miyiz?Adım Murat Çelik. 1974 yılında Çanakkale’de doğdum. İlköğrenimimi Çanakkale’de, ortaokul ve liseyi İzmir’de tamamladım.Sonrasında İstanbul Üniversitesi Kimya Bölümünden 1997 yılında mezun oldum. Kısa bir iş tecrübesi ve askerlikten sonra1999 yılında Santa Farma’da çalışmaya başladım. On altı yıldır çalışmaya devam ediyorum. İki yıl tıbbi satış mümessilliği,yedi yıl bölge müdürlüğü yaptım. Son yedi yıldır da tanıtım müdürü olarak görevime devam ediyorum. Tanıtım müdürlüğügörevimin son dört yılında da MSS takımının başındayım. Okul hayatına devam etmek için geç değil, dedim ve şu andaBahçeşehir Üniversitesinde İşletme Yüksek Lisansı yapıyorum. Evliyim, Egenaz ve Kuzey adında iki çocuğum var.Santa Farma MSS takımını bize kısaca tanıtabilir misiniz? Bu takımın MSS takımının güç ve başarısını neye bağlıyorsunuz?kısa ve orta vadeli hedefleri nelerdir? Başta tabii ki bizlere güvenen, ilgisini esirgemeyen Psikiyatri ve Nöroloji he-Santa Farma’nın MSS ilgisi çok eski yıllara dayanıyor. Bu camiada olup da kimlerimiz var. Zamanla çok güzel ilişki ve dostluklarımız oluştu. Sektör haya-Desyrel’i bilmeyen yoktur. Desyrel, Santa Farma’nın Psikiyatri’ye ilk adımıdır. tımda ben bu iki branşı ayrı tutuyorum. Her zaman bir araya gelmekten büyükOn altı yıl önce mümessillik yaparken ben bile çalışıyordum. Benden çok keyif alıyoruz. Tabii ki bu dostlukları oluşturmamızda, bugünlere gelmemizdeöncesi de var tabii ki. Desyrel’i geçen sene başka bir firmaya devrettik. en büyük güç kaynağımız, Türkiye’nin her yerinde hizmet veren, hekimlerimiz- le temasımızı sağlayan saha kadromuz, yani bölge müdürlerimiz ve tıbbi satışŞimdi gelelim, Santa Farma MSS takımını günümüze getiren ürünlere. 2007 mümessili arkadaşlarımız. Ürün müdürlerimiz, bölge müdürlerimiz, tıbbi satışyılında Gyrex’in ruhsatını aldık ve ikinci jenerik olarak piyasaya verdik. Bu ne- mümessillerimizle birlikte çalışmaktan büyük keyif alıyoruz, çok çalışıyoruz vedenle Santa Farma MSS’nin temel taşı Gyrex’tir. Sonrasında sırasıyla Secita, hep daha iyiyi hedefliyoruz. İşte, gücümüzün kaynağında bu var. Bu da zatenCogito, Lev-End, Zhedon, Etkinia, Duloxx ve son olarak da Sayfren’i Türk başarıyı getiriyor.tıbbının hizmetine sunduk. Sizce başarı nedir? Takım başarısı için olmazsa olmazlarınız neler?Başlangıçta bu ürünlerimizi diğer branşlardaki ilaçlarımızla birlikte farklı grup-larda çalıştık. Dört yıl önce ise Psikiyatri ve Nöroloji’ye hitap eden ürünlerimizi Başarı, müthiş bir haz duygusu. Bence insanları hayatta tutmak için yemekbir araya topladık ve Santa Farma MSS takımını spesifik bir grup hâline getir- içmek kadar önemli. Bir fikir bulmak, planlamak, gerçekleştirmek, hatta endik. En son Duloxx ve Sayfren’i de çıkarmamızla birlikte tek grup yetmez oldu iyisini gerçekleştirmek. Her zaman felsefem bu olmuştur. Herhangi bir şeyve tıbbi satış mümessili sayımızı artırarak Omega MSS ve Zeta MSS olarak yapıyorsan en iyisini yap. Sıradan olma. İşte başarı, herhangi bir konuda enikiye bölündük. Şu anda Psikiyatri ve Nöroloji branşlarına spesifik olarak ça- iyisini yaptığın zaman hissettiğin hazdır.lışan 80 tıbbi satış mümessili, sekiz bölge müdüründen oluşan iki ayrı takımı-mız var. Başarıdan önce başarma arzusu çok daha önemli bir konu. Benim en önem verdiğim nokta bu. Gerçekten başarma arzusu olan çalışkan insanları birGeldiğimiz noktada ürünlerimizin hemen hemen hepsi kendi molekül pazar- araya getirmeye çalışıyorum. Her şeyden önce başarmak için insanlar isteklilarında ilk üçte ve son yıllarda MSS pazarında en çok büyüyen şirketlerden olmalı. Yaptığı işi sevmeli, tutku duymalı. Devamında ise diğer önemli noktalarbiriyiz. Hatta son yıllarda pazarın iki üç kat üzerinde büyüyoruz. Bu başarı- şunlar; çok çalışmak, odaklanmak, daha iyisini yapmak için kendini zorlamak,mızı önümüzdeki yıllarda da yeni çıkacak ilaçlarımızla birlikte sürdürmek veMSS’de bilinirliği en yüksek firma olmak istiyoruz.

Röportaj... 9fikirler bulmak, en iyi olmak için çaba harcamak, problem çözmek, hizmet etmek, ısrar Yaşam Süremizietmek, sorgulamak. Bu özelliklere sahip kişiler bir araya geldiğinde iyi takımlar ortaya çıkıyor. Nasıl Uzatabiliriz?Neticesinde de başarı geliyor. Prof. Dr. Ahmet Nezih KökSektör yaşantınız boyunca “keşke” ve “iyi ki”leriniz oldu mu? Atatürk Üniversitesi Tıp FakültesiÖnce “iyi ki”den başlayayım. Askerden geldikten sonra tıbbi satış mümessilliği için birçok Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanıbaşvuruda bulundum. Başka bir iş hiç düşünmedim. Beş altı firma ile görüştüm. Bunların [email protected]çinde ilk olumlu sonuçlanan Santa Farma’ydı. Santa Farma’nın eğitimindeyken görüştüğümdiğer firmaların hepsi beni eğitimlerine davet ettiler. Başladığım işi bitirmek en önemli özelli- Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde Adliğim olduğu ve Santa Farma’yı sıcak bulduğum için tabii ki ilgilenmedim. İşte iyi ki bunu yap- Tıp dersi, öğrencilerimize beşinci sınıfta on beşmışım, diyorum şimdi. On altı yıldır Santa Farma’da çalışıyorum ve ailemin bir parçası olduğu günlük bir staj olarak verilmektedir. Bu stajda öğren-için de hâlen ilk günkü istek ve keyifle çalışıyorum. Sanırım keşkem hiç olmadı. cilerimiz, adli tıpla ilgili temel teorik bilgileri öğrenir- ken, özellikle hekimlik yaşamlarında gerekli olacakSizce sağlık sektöründe çalışmanın keyifli tarafları nelerdir? Bizimle güzel bir anınızı klinik adli tıp uygulamaları becerileri de öğretilmeyepaylaşabilir misiniz? çalışılmaktadır.Benim babam da doktor olduğu için sağlık sektörünün içine doğdum diyebilirim. Çocuklu- Her staj başlangıcında staja gelen öğrencilerimizleğum babamın muayenehanesinde oynayarak geçti. Daha sonra Santa Farma’yla yollarımız tanışır, onlarla sohbet ederim. Özellikli olarak han-kesişti. Üniversite birinci sınıftayken gelecekte ne yapacağıma karar vermiştim; ilaç sektörü gi alanda uzman olmak istediklerini öğrenir, çoğuve pazarlama. Bu nedenle sektörle tanışmam hiç zor olmadı. En başından beri de bu sek- zaman da onların adli tıp dalını seçmeleri için tav-törde yer almaktan büyük keyif alıyorum. Benim için en keyif aldığım nokta ne mi? Sahada siyelerde bulunurum. Tanışma amaçlı bu sohbette,birebir temas hâlinde olmak. Yani hekimlerimizle, eczacılarımızla ve saha kadromuzla bir öğrencilerimizin sosyal bilimlerle yakınlıklarını belir-arada zaman geçirmek. lemek üzere bazı sorular da sorarım. Bu soruların içerisinde en çok sevdiklerimden birisi “Bir insanınİlk tanıtım müdürü olduğum yıl Şanlıurfa’ya gitmiştim. Çayla çok aram yoktur. Gün boyunca ya da kendinizin yaşam süresini nasıl uzatabilirsi-tıbbi satış mümessili arkadaşımızla doktor ziyaretleri yaptık. Akşam ise sıra eczanelere gel- niz?” sorusudur. Karşımdaki müstakbel hekimlerinmişti. İlk eczaneye gittik. Eczacı arkadaş “Çay içersiniz değil mi?” diye sordu. Ben de “Su- bu soruya verdikleri tüm cevaplar hemen hemen tıpyunuz varsa sevinirim,” dedim. Mümessil arkadaş, “Murat Bey, eczacımızın bir çayını içeriz kaynaklı olmaktadır. Kimine göre spor yapmalıyız,değil mi?” diye çaktırmadan uyardı. O an içmek zorunda olduğumu anladım. Daha sonraki kimine göre stresten uzak durmalıyız.beş eczanede de aynı durum yaşandı ve hem de çaylar öyle küçük bardakta değil, bizimdağıttığımız kocaman kupalarla geliyordu. Son eczanede artık dayanamadım ve “İçemeye- Oysaki bu sorunun doğru cevabı bana göre; “Çokceğim,” dedim. Ne mi oldu? Eczacı yardımcısına şöyle seslendi; “Getir oğlum abine meyve kitap okumalıyız.” şeklindedir. Öğrencilerim genellik-suyu.” Beş kocaman kupa çayın üzerine bir kocaman kupa da şeftali suyu içmek zorunda le benim bu cevabıma hafif bir gülümsemeyle tepkikalınca, o gün bugündür şeftali suyuna mesafeli yaklaşıyorum. Şaka bir yana, örf ve adetleri- verirler. Bu tebessüm, sıklıkla cevabımın aslında çokmiz önemli, saygılı olmalıyız ama yine de ben İstanbul’a döndüğümde ürün müdürü arkadaş- da kabul görmediğini gösteren müstehzi bir gülüm-lara kupaların boyutunu küçültmelerini söyleyerek ilerisi için ufak da olsa bir tedbir aldım. semedir.Hobileriniz nelerdir? İş dışındaki bir gününüz nasıl geçer? Tıp fakültesi öğrencilerimiz kendi alanları dışında kendilerine göre çok haklı olacak gerekçelerle kitapBu sektörde çalışınca, seyahat etmek, Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinde yemek okumamaktadırlar. Aslında Türk Milleti olarak fazla kitap okumadığımız rakamsal verilerle de ortadadır.yemek ister istemez işinizin bir parçası oluyor. Ancak bu zamanla bende hobi hâlini aldı. Hiç Kaldı ki görsel niteliği ağır basan internet kullanımı da kitap okuma alışkanlığımızı olumsuz etkilemek-görmediğim yerleri görmekten ve yeni tatları denemekten büyük keyif alıyorum. Tatillerde tedir.daha önce gittiğim yerlere gitmem, farklı yerler görmek isterim ve tüm organizasyonları ken- Oysaki okunan her bir romanda okuyucu kendisini roman karakterlerinden biriyle özdeşleştirir. Diğerdim yaparım. Bu bana keyif ve heyecan verir. Aynı şekilde daha önce yemediğim karakterleri de belki tanıdığı başka kişilerle. Roma- nın anlattığı tarih dilimine gider ve o zaman diliminde yemekleri de tatmak benim için önemlidir. Bu iki konuyu yaşarsınız okuyucu olarak. “Rüzgâr Gibi Geçti” adlı romanı okurken 1860 yıllarının Amerikasına gidersi- belki ileride kâğıda, pardon kâğıt kalmadı, dijital ortama niz. Doğumunuz 1860 olur. Ya da “Suç ve Ceza”yı okurken aynı zaman diliminin Rusyasına gidersiniz. dökerim. Büyük üstat Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa”sını okur- ken İstiklal Savaşımızda yaşarsınız. Roman okumak Son zamanlarda cuma akşamlarım ve cumartesi günle- yer ve zaman sınırlarını kaldıran en güzel uğraşıdır. rim okul ile dolu olduğu, hafta içi de iş ve seyahatlerle geçtiği için geriye kalan kısıtlı zamanımı ailemle Tıp etkinlik alanı insanın ileriye dönük yaşam süre- birlikte geçirmeyi tercih ediyorum. Genelde sinin uzatılmasına kısıtlı katkı sağlarken, okumak, arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. En keyif hele roman okumak insanın geçmişine doğru yaşam aldığım anlar, arkadaşlarımızla yemek masa- süresini sınırsız artıran bir uğraşıdır. larında yaptığımız sohbetler. Aslında kendim de yemek Son söz olarak, hatalı bulduğum, ancak çok sık so- yapmayı sevi- rulan bir sorunun cevabıdır “Boş vakitlerimde kitap yorum. Hatta okurum.” cümlesi. bununla ilgili birkaç eğiti- me katıldım. Ama daha sonra yapmak yerine yemek kısmı daha eğlenceli geldi.

10 Röportaj...Prof. Dr. İsmet Kırpınar Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Klinik Psikiyatri Yüksek Lisans Programı KoordinatörüÖz geçmişinizi anlatır mısınız?1954 Erzurum doğumluyum. İnkılap İlkokulu, Horasan Ortaokulu ve Erzurum Lisesinde okuduktan sonra Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinegirdim ve 1979 yılında mezun oldum. Narman Sağlık Ocağında pratisyen doktor olarak görev yaptım. Psikiyatri uzmanlık eğitimimi AtatürkÜniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalında yaparak 1983 yılında uzman oldum. Adana Ruh Sağlığı Hastanesinin mecburi hizmetleatanan ilk doktoruydum. Burada göreve başladıktan bir süre sonra askerlik hizmeti için ayrıldım ve Bandırma Hava Üssünde yaptığım yedeksubay tabiplik görevinden sonra Adana’ya dönerek mecburi hizmetimi tamamladım. 1986-1992 yılları arasında Erzurum Numune Hastanesindepsikiyatri uzmanı olarak çalıştım. 1992 yılında önce psikiyatri doçenti unvanını aldım, daha sonra Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesine öğretimüyesi olarak geçiş yaptım. 1997 yılında profesör oldum. Başhekim yardımcılığı, dekan yardımcılığı ve başhekimlik görevlerinde bulundum. Onyıl süreyle tıp fakültesi etik kurul başkanlığı, üniversite etik kurul üyeliği ile ana bilim dalı başkanlığı yaptım. 2011 yılında bu üniversiteden emekliolarak Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinde göreve başladım. Şu anda Bezmiâlem Vakıf Üniversitesinde Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanlığı ile bir-likte Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinde de klinik psikiyatri yüksek lisans programı koordinatörlüğünü yürütüyorum. İki dönem TürkiyePsikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum. Birçok sivil toplum kuruluşunda yönetici veya üye olarak görev aldım. Evliyim,iki çocuk babasıyım.Tıp mesleğini seçme nedeniniz nedir? Seçtiğiniz için memnun musunuz? çok hırpalandı kuşkusuz. Birkaç (belki daha fazla ama kesinlikle çok değil) kötü örnek bahane edilerek sürekli saldırılar yapıldı ve yapılıyor. Değişen ekonomikLiseyi bitirdiğim dönemde en başarılı, en çok puan alan öğrenciler çoğunlukla ve sosyokültürel koşulların etkisiyle toplumca algılanış tarzımız da değişti.tıp fakültelerini tercih ederlerdi. O zamanlar tıp doktorluğu; herkesin imrendi- Sağlık sisteminin yapısal sorunları ve açmazları hekimlerin sırtına yükleniyor.ği, gıpta ile bakılan, toplum içinde itibar gören ve en önemlisi insana hizmet Son yıllarda sanki hekimlere yönelik tuhaf bir şiddet dalgası gelişti. Bunlara veidealizminin en üst düzeyden aracı kabul edilen saygın bir meslekti. Başarılı, eklenebilecek başka bir sürü olumsuzluğa rağmen bu mesleği seçtiğime hiççalışkan ve idealist bir lise mezunu olarak başka bir mesleği hiç düşünmedim pişman olmadım. İnsanlara, başka hiçbir meslekte mümkün olmayacak kadarbile. Hatta o dönem, sınavları ayrıca yapılan ve sonuçları daha önceden açık- yararlı olduğumu düşünüyorum. Çok para kazanamadım, ama çok dua kazan-lanan ODTÜ Makine Mühendisliğini kazanmama rağmen süresi içinde ön kayıt dım. Evlerim, arabalarım olmadı ama güzel öğrencilerim, dostlarım, kendilerin-bile yaptırmamıştım. Üniversite sınav sonuçları henüz açıklanmamış olmasına den pek çok şey öğrendiğim hastalarım oldu. Birçok insana ve aileye yardımcırağmen tıbba gireceğimden emindim ve başka bir yeri de düşünemezdim. olabildim. Tıp ve özellikle seçtiğim alan, kendimi geliştirmeme ve aşmama katkıBöylece öğrenciliğine başladığım doktorluk mesleğinin şu anda 37. yılındayım. sağladı. Kişiliğim de mesleğime artı bir değer olarak eklenince genellikle saygıÖnceleri o kadar itibar gören mesleğimiz, sonraki yıllarda içeriden ve dışarıdan ve itibar gördüm.

Röportaj... 11Sizce işinizin en zor tarafı nedir?İnsan hayatı ile ilgili mesleklerde çalışan herkesi bekleyen en büyük tehlike,tükenme ve hevesini kaybetme tehlikesidir. Mesleğin maddi ve manevi yönle-rinin bir süre sonra cazip olmaktan çıkması, işin monotonlaşması ve giderekyorulma belirtileri gösterme ile belirli bu durum, özellikle tıp mesleği için çokçaişaret edilen bir zorluktur. Bu yüzden meslektaşlarımın sürekli kendilerini yeni-leyerek geliştirme çabaları içinde olmalarını, uğraş ve ilgi alanları bulmalarını vemeslektaşlarıyla dayanışma yollarını artıracak faaliyetler içinde olmalarını tavsiyeederim.Bir akademisyen nasıl olmalıdır? Nasıl tanımlarsınız?Akademisyenin öncelikli çalışma alanları kuşkusuz bilimsel çalışmalar ve yayın-larıdır. Ancak bunlardan daha önemli özellik olarak, öğrencilerine verdiği eğitimdüzeyini görüyorum. Onlara ayırdığı zaman ve öğretme hevesinin, değerlendir-mede başta gelmesi gereken ölçütler olduğuna inanıyorum. Tıp akademisyen-lerinin öncelikli bir diğer çalışma alanı ise hasta bakım ve tedavi hizmetleridir.Bu alan bizi, diğer akademisyenlere göre farklı ve ayrıcalıklı kılar. Dolayısıyla,ideal bir tıp akademisyeninin bu alanların tümünde gayretli ve başarılı olmasıgerekir. Ülkemiz henüz imkânları çok bol olan bir ülke değildir. Bazı ülkelerdeolduğu gibi sadece bilimsel çalışma ve yayın yapan akademisyenlik kadrolarınınbizim için lüks olduğuna inanıyorum. Sadece fazla sayıda bilimsel yayın yapma-nın iyi akademisyenlik ölçütü olarak kabul edilmesini de hoş karşılamıyorum.Branşınızda kendinize örnek aldığınız biri var mı?Gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından takdir ettiğim, çalışmalarından bilgive örnek aldığım çok sayıda meslektaşım var. Psikiyatri alanında yaptıkları veliderlik özellikleri ile Mazhar Osman ise ülkemiz psikiyatri tarihinde her zamanöykündüğüm kişi olmuştur.Türkiye’deki sağlık ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? hayal ederdim ve bu olmadı maalesef.Şu anda sağlık sisteminde çok hızlı değişimler yaşıyoruz. Aile hekimliği uygu-lamaları henüz sağlıklı bir değerlendirmeye imkân sağlayacak kadar eskimedi. Tıp dışında uğraşlarınız ya da hobileriniz var mı?Hasta bakım hizmetlerinde gerçekten çok önemli adımlar atıldı. Ancak bu hiz- Oldum olası çok okuyan biriyim. Küçük bir çocukken (60’lı yılların başları),metlerin ana paydaşı olan hekimlere yaklaşım açısından ciddi sorunlar devam yaşadığımız yoksul ve uzak ilçede yeterli kitap, dergi olmadığı için yerde bul-ediyor. duğum eski gazeteleri bile okurdum. Şükürler olsun ki okuma alışkanlığım hiç azalmadan devam etti. Son yıllarda yazmaya da başladım. Sosyal ve kül-Yurt dışında mesleki deneyiminiz oldu mu? türel amaçlı derneklerde çalışıyorum. Erzurum’da iken her fırsatta geldiğimYurt dışında çok sayıda kongre, sempozyum gibi toplantılara katıldım. Ancak İstanbul’u içeriden keşfetmeye çalışıyorum.bunlar kısa süreli toplantılardı. Uzun süreli bir mesleki deneyimim olmadı. Hiç keşke dediniz mi? Pişmanlıklarınız oldu mu?Mesleğinizde hedeflediğiniz yere ulaşabildiniz mi? İnsanoğlunun kendini yenilemesi ve gelişmesi için çok gerekli bir şeydir pişmanBazen “Şartlar biraz daha uygun olsaydı” veya “Bir yol gösteren olsaydı”, olmak. Kişisel hayatımda da, mesleki hayatımda da defalarca pişman oldum,dediğim oluyor kuşkusuz. Ama daha sonra “Bugünden farklı ne olurdu?” diye “keşke” dedim. Hâlâ yanlışlar yapıyorum ve hatta bazılarının yanlış olduğunukendi kendime soruyorum. Şükürler olsun ki mesleğimde gelinebilecek noktaya kabullenmek bile istemediğim oluyor. Ama hayatı ve başkalarını olduğu kadar,gelmiş durumdayım. Galiba gençken, dünyaca tanınan bir bilim adamı olmayı kendimi de çokça sorgulayan biri olduğumu söyleyebilirim. Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz? Bir zamanlar (özellikle yöneticilik yaptığım dönemler) gece yarılarına kadar delicesine çalışırken onlara yeterince zaman ayıramadığımı fark etmezdim bile. Eşim de benim gibi idealist bir kuşaktan geldiği için bunu sorun etmedi ve çocuklara yansımasını önledi. Şimdi çocuklarımın biri yurt dışında çalışıyor, diğeri İstanbul’da asistan doktor ve ben hâlâ aynı hızla çalışıyorum. Aslında çocuklarımın da bize ayıracak zamanları azaldı. Ancak hiç olmazsa birbirimizi anlayabiliyoruz ve sosyal iletişim araçları görüşebilmemize her zamankinden fazla imkân sağlıyor. Uzmanlığınızla ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Son yıllarda tıbbın diğer alanlarında olduğu gibi psikiyatri alanında da çok önemli gelişmeler oldu. İnsan psikolojisini ve ortaya çıkan bozuklukları anlama ve tedavi etmede etkili yöntemler hızla uygulamalarımıza katılıyor. Ülkemiz psi- kiyatrisinin de bu gelişmelere ayak uydurabildiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Teşekkürler.

12 Haber...Beynin amiloidi temizleme becerisiyaşla birlikte azalıyorAraştırmacılar, yaşlandıkça insan beyninin amiloid-beta’yı temizlemesinin daha Araştırmacılar, Dr. Bateman ve Washington Üniversitesi Nöroloji Şefi olan Dr.uzun sürdüğünü ve bu durumun, artan yaşla birlikte hastalık riskinin de artıyor David Holtzman’ın geliştirdiği, vücudun amiloid-beta ve diğer proteinleri oluş-olmasıyla açıklanabileceğini bildirdiler. turmasını ve temizlemesini izlemeye olanak sağlayan ve stabil izotop işaretleme kinetikleri (SILK) olarak bilinen bir teknolojiyi kullanmışlardır.Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı, Alzheimer Araş-tırma Merkezinde Ordinaryüs Profesör olan Dr. Randall J. Bateman, Annals of Artan yaş ve yavaşlamış amiloid-beta döngüsü arasında “yüksek anlamlılık”Neurology dergisinde yayımlanan “Age and amyloid effects on human central gösteren bir korelasyon gözlenmiştir. Araştırmacılar, 2,5 kat yani “belirgin”nervous system amyloid-beta kinetics” başlıklı çalışmada, Alzheimer hastalığı bir şekilde, daha uzun olan yarılanma ömrünün “yaşlanma ile ilişkili amiloidoz yatkınlığındaki artışın” bir açıklaması olabileceğini bildirmişlerdir. “Santral sinir için en büyük risk sisteminden amiloid-beta temizlenmesi yavaşladığı için protein agregasyona faktörü olan yaş veya modifikasyona daha yatkın bir hâle gelebilir ve amiloidoz nedeni ile kog- ile bu hastalığa yol nitif bozulma ve Alzheimer hastalığı riski artabilir” şeklinde açıklamada bulun- açtığı düşünülen muşlardır. amiloid-beta pro- teini arasındaki Aynı zamanda, amiloid birikiminin varlığında, amiloid-beta-42 kinetiklerinde “net bağlantının tanım- ve anlamlı” değişiklikler de gözlemlemişlerdir. Amiloid-beta-42’nin temizlenme landığını belirtti. oranlarındaki azalmanın klinik Alzheimer hastalığı semptomları ile ilişkili olduğu- nu bildirmişlerdir.Amiloid plaklar (kırmızı) Dr. Bateman, “Ar- tan yaşla amiloid- Araştırmacılar, amiloid-beta döngüsünde ortaya çıkan yaşla ilişkili yavaşlamanın beta’nın yarılanma oluşum mekanizmasının net olmadığını, ancak temizlemedeki yapısal değişik- ömrü uzamaktadır, liklere, selüler veya proteolitik degradasyondaki azalmaya veya serebrospinal bu bağlantı ile artık sıvı miktarındaki veya kan-beyin bariyeri transportundaki düşmeye bağlı olabi- bir kişinin amiloi- leceğini belirtmişlerdir. doz ve Alzheimer hastalığı riskini Dr. Bateman bir açıklamasında, “Yapılacak ek çalışmalarla, beyindeki yaşlanma öngörmek müm- ile birlikte amiloid-beta atılımının yavaşlamasındaki ilk üç kanalın hangisi oldu- kün olabilecek ve ğunu tanımlamayı umut ediyoruz. Bu durum, yeni tedaviler geliştirmemiz konu- ilerideki çalışmalar- sunda bize yardımcı olabilir” demiştir. da bu test edilebi- lecek” dedi. Los Angeles, California Üniversitesinden Dr. Cyrus Raji, sonuçlarla ilgili olarak yaptığı yorumda, bu çalışmanın, “yaşlandıkça beyinden amiloidin toksik dü-Stabil izotop işaretleme kinetikleri teknolojisi zeylerini temizleme becerisinin yavaşladığını ve bu bulgunun yaşla birlikte artan Alzheimer riskine bir dereceye kadar açıklama getirdiğini” belirtmiştir.Araştırmacılar, santral sinir sisteminde yaş, amiloidoz ve amiloid-beta kinetikleriarasındaki ilişkiyi, yaşları 60-87 arasında olan sporadik Alzheimer hastası 100 Dr. Raji, “Bana göre çalışmanın en kritik bulgusu, hiçbir hafıza kaybı belirtisierkek ve kadında değerlendirmişlerdir. Hastaların 56’sında hafıza problemleri göstermeyen bireylerde amiloid temizleme becerisinde zaman içinde bozulmagibi Alzheimer hastalığının klinik bulguları, 62’sinde de pozitron emisyon to- olduğunu görmekti” demiştir. “Bu kilit bir göstergedir, çünkü alabileceğimizmografisinde amiloid plakları mevcuttur. Çalışma aynı zamanda, amiloid negatif herhangi bir tedavi edici veya önleyici yaklaşım, henüz hafıza kaybı yaşamayanolan daha genç yaştaki (ortalama 48 yıl) 12 kontrol vakasını da içermektedir. ama risk altında olan kişiler için çok yararlı olacaktır.”Epilepsi öz yönetimi içinweb-tabanlı psikososyal girişimDijital eğitim programlarının sağlık okuryazarlığını iyileştirme ve öz yönetimi olmanın epilepsi hastalarının öz yönetim ve öz yetkinliklerini iyileştirdiğini gös-destekleme potansiyeline rağmen etkililiklerinin değerlendirilmesi sınırlıdır. Pati- teren IV. sınıf bir kanıt sunmaktadır. Bu internet bazlı psikososyolojik girişimentsLikeMe, epilepsiye özel bir destek sistemi ve konvülsiyonları, semptomları, epilepsi öz yönetim ve öz yetkinlik skorlarını, özellikle de bilgi yönetimi davra-tedavi ve komorbid durumları izlemek için dijital gereçler sunmaktadır. nışlarını, yükseltmiştir. Bu tip kronik durumlarda, dijital toplulukların potansiyel avantajları; geniş populasyonlar arasında kullanılabilirlik ve bir toplum destekNeurology dergisinde yayımlanan “Patients optimizing epilepsy management ağının kurulabilmesidir.via an online community: The POEM Study” başlıklı prospektif çalışmada, enaz altı hafta süreyle “online” olarak bir PatientsLikeMe topluluğu ile ilişkide ol-manın, epilepsi hastası yaşlıların oluşturduğu tanımlı bir populasyon arasındaöz yönetimi ve öz yetkinliği iyileştirmesini test etmek hedeflenmiş. Araştırma-cılar, girişimden önce ve sonra öz yönetim [epilepsy self-management scale(ESMS)] ve özyetkinlik [epilepsy self-efficacy scale (ESES)] için doldurulmuşsoru formlarını karşılaştırmışlar.Toplam 249 katılımcının 92’si her iki anketi de tamamlamış. Ortalama ESMStotal skoru 139,7’den 142,7’ye (p=0,02), ESES total skoru da 244,2’den254,4’e (p=0,02) yükselmiş. En büyük etki konvülsiyon günlüğü, yan etkilerinizlenmesi ve tedavi uyumu için gereçlerin kullanımını içeren bilgi yönetimi altölçeğindedir (ESMS-bilgi yönetimi total skoru 20,3’ten 22,4’e yükselmiştir;p<0,001). Tedaviye yönelik analizler de benzer sonuçlar vermiştir. Çalışmayıtamamlayanlarda, tamamlamayanlara göre login, forumlara yorum yapma,profil yorumları ve özel mesajlar gönderme olasılıkları daha yüksektir.Bazı sınırlılıklarına rağmen bu çalışma, bir “online” hasta topluluğu ile birlikte

Haber... 13 Yeni diyabet tanısı almış yaşlılarda demans riskiKanada’da yapılmış olan ve Diabetes Care dergisinde yayımlanan “Risk of hastaların demans riski %16 oranında artmış olarak bulunmuştur.Dementia in Seniors With Newly Diagnosed Diabetes: A Population-BasedStudy” başlıklı çalışmada, yeni diyabet tanısı almış yaşlılarda demans riski- İleri analizler, diyabetli hastaların demans risklerinin çok erken dönemdenin %16’ya kadar artabileceği bildirildi. yükseldiğini ve zaman içinde de riskin yüksek kaldığını göstermiştir. Diya- bet demans riskini yılda yaklaşık %1 oranında artırmaktadır. Tanıdan 10 yılAraştırma, yaşlılarda yeni diyabet tanısı ile demans arasında bir ilişki bul- sonra diyabetli hastaların demans riski yaklaşık %30 oranında artmıştır.mak için Kuzey Amerika’da geniş bir toplulukta yapılan ilk büyük çalışmaniteliğini taşımaktadır. Serebrovasküler hastalık öyküsünün varlığı demans riskini iki katına çıkar- maktadır ve bu durumun en kuvvetli gösterge olduğu kanıtlanmıştır. Araş-Çalışmanın yazarı, Ontario Toronto Üniversitesinden Dr. Nisha Nigil Haroon, tırmacılar, bu bulgunun “inmeyi önlemenin önemini vurguladığını” belirtmiş-“Bulgularımız, giderek genişlemekte olan, Alzheimer hastalığı ve vasküler lerdir.demansta, diyabetin bağımsız bir risk olduğu anlayışına katkıda bulunmuş-tur” şeklinde yorum yapmıştır. Periferik vasküler hastalık, kronik böbrek yetmezliği ve hiperglisemi için bir veya daha fazla kez hastaneye gelme öyküsü olan hastalarda da, böyle birHaroon, “Şiddetli hipoglisemi, inme ve vasküler hastalıklar demans riskini öyküsü olmayan hastalarla karşılaştırıldığında demans riskleri artmış bulun-artırdı. Kalp krizleri gibi koroner olaylar, periferik vasküler hastalıklar, hiper- muştur.tansiyon ve kronik böbrek yetmezliği diğer agrave edici faktörlerdir” diyeeklemiştir. Tedaviye maruziyet süresini kontrol eden analizler sadece statinler ve kalsiyum kanal blokerlerinin daha düşük demans riski ile bağlantılı oldu-Giderek artan sayıda araştırma, diyabet ve demans arasındaki bağlantıyı ğunu göstermiştir. İnsülin kullanan hastalarda ise demans riski çok dahadesteklemektedir. Bazı çalışmalar, santral sinir sisteminde insülin sinyali- yüksektir.zasyonundaki anormallikleri işaret etmektedir. Epidemiyolojik çalışmalarda,diyabet ile Alzheimer tipi demans riskinde 1,5 kat, vasküler demans riskin- Dr. Haroon, inme dâhil vasküler olayların önlenmesinin ve şiddetli hipogli-de ise 2,5 kat artış bulunmuştur. Bazı uzmanlar Alzheimer hastalığının Tip semik olaylardan kaçınmanın demansın ortaya çıkışını önlemek veya başla-3 diyabet olarak adlandırılabileceğini öne sürmüşlerdir. ma zamanını geciktirmek için yararlı olabileceğini belirtmiştir. “Sıkı glisemik kontrolün potansiyel yararları, daha fazla ve daha şiddetli hipoglisemiDemans ve diyabet, hipertansiyon, dislipidemi ve obezite gibi kardiyometa- yaşama riskiyle karşılaştırıldığında önemsiz kalabilir” demiştir.bolik risk faktörlerini paylaşıyor gibi görünmektedir. Diğer bir düşünce tarzıda, diyabetin vasküler komplikasyonlarının demans riskini artırdığı yönün- Araştırmacılar, diğer klinik çalışmaların da kan şekerini, kan basıncını vededir. anormal lipid düzeylerini kontrol etmek için kullanılan mevcut ilaçların diya- betli yaşlı hastalarda demans gelişimini engellemediğini düşündürdüğünüAyrıca, diyabetin daha geç yaşlarda başlamasının kognitif fonksiyonlardaki belirtmişlerdir. Bu da bu populasyonda demans riskini düşürmek için dahabozulmayı etkileyip etkilemediği de sonuca bağlanmamış bir sorun olarak etkili tedavilere gereksinim olduğunu düşündürmektedir.durmaktadır. Daha geç yaşlarda diyabet hastası olan kişiler daha uzun süresağlıklı olarak yaşadıkları için yaşamları boyunca demans risk faktörlerinedaha az maruz kalmış olabilirler.Serebrovasküler hastalıkta kuvvetli bir göstergeAraştırmacılar, demans risklerinin değerlendirmesini ve demansın ortayaçıkışının önlenmesini bireyselleştirebilmek için yaşlı bireylerde diyabet insi-dansının bir demans risk faktörü olup olmadığını araştırmak ve aynı zaman-da, diyabetli yaşlı hastalarda daha yüksek demans riskinin öngörülmesinisağlayacak faktörleri tanımlamak üzere bir çalışma düzenlemişlerdir.Çalışma, 66-105 yaşları arasındaki (medyan yaş: 73) yeni diyabet tanısıalmış (n=225.045) ve diyabeti olmayan (n=668.070) gönüllüleri kapsamak-tadır. Araştırmacılar, her yeni diyabet tanısı almış hastayı, diyabeti olmayanüç gönüllü ile eşleştirmiştir.Takip süresi (7,2 yıl) boyunca, 169.114 yeni demans vakası bildirilmiştir.Diyabeti olan gönüllülerde demans insidansı, diyabeti olmayan gönüllüler-le karşılaştırıldığında “bir miktar daha yüksek” bulunmuştur (2,68’e karşı2,62/100 hasta yılı).Başlangıçtaki kardiyovasküler hastalık, kronik böbrek yetmezliği, hipertan-siyon ve diğer risk faktörlerine göre ayarlama yapıldıktan sonra diyabetli



Dünya Literatürlerinden... 15Alzheimers Res Ther. 2013 Jan 21;5(1):6.Donepezil Kullanan Alzheimer Hastalarında Memantin: Kombinasyon Tedavisinin Etkililik ve Güvenirliliği İçin Yeni AnalizlerAtri A, Molinuevo JL, Lemming O, Wirth Y, Pulte I, Wilkinson D.ÖzetGiriş: Memantin ve kolinesteraz inhibitörleri bir arada kullanıldıklarında potansiyel olarak Alzheimer hastalığında ilave faydalar sağlamaktadır. Bu çalışmada, orta-şiddetli Alzheimer hastalarında ve orta-şiddetli Alzheimer hastalığı alt grubunda stabil donepezile eklenen memantin ile kombinasyon tedavisinin etkililik ve güve-nirliliği değerlendirilmiştir.Yöntemler: Stabil kolinesteraz inhibitörüne ilaveten plaseboya karşı memantin 20 mg/gün ile yapılan iki adet 24 haftalık, randomize, çift-kör, plasebo kontrollüaraştırmanın birleşik verilerinin “post-hoc” meta-analizleri yapılmıştır. Mini-Mental Durum Muayenesi (MMSE) skoru <20 olan hastalardan donepezil 10 mg/günalanların tümünün verileri dâhil edilmiştir (n=510). Etkililik biliş, fonksiyon ve global durum ölçekleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Dahası, belirgin klinik kötüleşme(üç ana etkililik alanında eş zamanlı kötüleşme şeklinde tanımlanmış) ve güvenirlilik (tedaviyle ortaya çıkan advers etkiler olarak tanımlanmış) değerlendirilmiştir.Analizler orta şiddetten şiddetli Alzheimer hastalarına kadar (MMSE 5-19; MOD-SEV alt grubu) ve ayrıca orta şiddette Alzheimer hastaları için gerçekleştirilmiştir(MMSE 10-19; MOD alt grubu; n=367).Bulgular: Yirmi dördüncü haftada, MOD-SEV alt grubunda, donepezile ilaveten memantin alan hastalar donepezile ilaveten plasebo alan hastalara göre biliş(p<0,0001), fonksiyon (p=0,02) ve global durum (p=0,010) ölçütlerinde daha iyi başarı göstermiş; sırasıyla standardize ortalama farklar (SDM) 0,36, 0,21 ve 0,23olmuştur (Tüm son gözlemler ileriye taşınmıştır). Biliş ölçütünde donepezile ilaveten memantin alan hastalar donepezile ilaveten plasebo alan hastalardan anlamlıoranda daha iyi performans göstermiştir. Benzer şekilde, MOD alt grubunda, biliş (p=0,008), fonksiyon (p=0,04) ve global durumda (p=0,008), sırasıyla 28, 0,21ve 0,28 SMD ile birlikte anlamlı faydalar gözlenmiştir. Her iki grupta da anlamlı oranda donepezile ilaveten memantin alan daha az sayıda hasta donepezile ilave-ten plasebo alan hastalara göre belirgin klinik kötüleşme göstermiştir (MOD-SEV:%8,7’ye karşı %20,4; p=0,0002; MOD:%5,9’a karşı %15,0; p=0,006). Tedavigrupları arasında advers olay insidansı benzerdir.Sonuçlar: Bu bulgular, orta derece ve orta-şiddetli Alzheimer hastalarında stabil donepezile eklenen kombine memantin tedavisinin bilişsel, fonksiyonel ve globalstatüde 24 haftalık düşüşü azaltmada anlamlı yararları olduğu yönündeki önceki kanıtları destekler ve genişletir niteliktedir. Kombinasyon tedavisi önemli ölçüdeazalmış belirgin klinik kötüleşme oranları oluşturur, iyi bir güvenirlilik ve tolerabiliteye sahiptir ve hem istatistiksel hem de klinik olarak anlamlı etki büyüklüğü üretir.Expert Opin Pharmacother 2014;15(7):913-25.Orta-Şiddetli Düzeydeki Alzheimer Hastalarında Memantinin Etkinlik ve Güvenirliliği: Japonya’dan İki Randomize, Çift-Kör, Plasebo KontrollüAraştırmanın Havuzlanmış Analizlerinin SonuçlarıNakamura Y, Kitamura S, Homma A, Shiosakai K, Matsui D.ÖzetArka Plan: Yaşlı nüfustaki artışla birlikte, Alzheimer hastalığı olan bireyler için etkili tedavi seçenekleri bulunmasına yönelik artan bir baskı bulunmaktadır. BirN-metil-D-aspartat reseptör antagonisti olan memantin, Alzheimer hastalığı tedavisinde dünya genelinde 80’den fazla ülkede kullanılmaktadır, Amerika BirleşikDevletleri ve Avrupa’da yapılan çalışmalar konuşma bozukluklarının iyileştirilmesinde etkili olduğunu göstermiştir; bununla birlikte hâlen memantin ile tedavi edilenJapon hastalarda konuşma bozukluğunda iyileşme görüldüğüne dair hiçbir veri yoktur.Amaç: Orta ila şiddetli Alzheimer hastalığına sahip, ayaktan takip edilen Japon Alzheimer hastalarında, memantinin etkililik ve güvenirliliğini, iki randomize, plase-bo kontrollü, çok-merkezli çalışmanın -Faz II doz ayarlama çalışması ve Faz III çalışması- havuzlanmış analizlerini kullanarak açığa çıkarmaktır.Sonuçlar: Nihai analizler 633 (memantin alan 318 ve plasebo alan 315) hastayı içermiştir. Memantin Şiddetli Azalma Testi (Severe Impairment Battery)-Japonversiyonu, Klinisyen Görüşüne Dayalı Değişim Etkisi artı (Clinician's Interview-Based Impression of Change plus)-Japon versiyonu, Alzheimer Hastalığı Derece-lendirme Skalasında Davranışsal Patoloji (Behavioral Pathology in AD Rating Scale) ve konuşma skorlarında plaseboya göre daha iyi sonuçlar ortaya çıkarmıştır.Toplam advers olay ve advers reaksiyon insidansı gruplar arasında benzerdir.Karar: Japon hastaların bu havuzlanmış analizinde, memantin ile dikkat, praksi, görsel uzlamsal yetenek ve dil dâhil bilişsel bakımdan ve aktivite bozuklukları veagresiflik dâhil davranışsal ve psikolojik semptomlar bakımından plaseboya göre daha iyi sonuçlar elde edilmiştir.J Alzheimers Dis 2014;41(2):615-31.Donepezil, Galantamin, Rivastigmin ve Memantinin Alzheimer Hastalığının Tedavisindeki Etkililik ve Güvenirliliği: Bir Sistematik Gözden Geçirme veMeta-AnalizTan CC, Yu JT, Wang HF, Meng XF, Wang C, Jiang T, Zhu XC, Tan L.ÖzetArka Plan: Hâlen mevcut Alzheimer hastalığı ilaçlarının rolleri tartışmalıdır. Bazı ulusal kodeksler bunların kullanımını yasaklamakta ve sağlık ekonomistleri küçükklinik etkilerin ekonomik olarak dikkate değer olup olmadıklarını sorgulamaktadır.Amaç: Donepezil, galantamin, rivastigmin ve memantinin Alzheimer hastalığı tedavisinde etkililik ve güvenirliliğini değerlendirmektir.Yöntemler: Çift-kör, plasebo-kontrollü, randomize kolinesteraz veya memantin araştırmaları havuzlanmış araştırmaya dâhil edilmiştir.Sonuçlar: Bilişsel etkiler tüm ilaçlar için anlamlı idi; 20 mg günlük memantin araştırmalarında -1,29 puanlık bir ortalama fark [%95 güven aralığı (GA)=-2,30 ile-0,28] ile 32 mg günlük galantamin grubunda -3,20 puan (%95 GA=-3,28 ile -3,12) arasında değişiyordu. Yalnızca memantin Klinik Global İzlenim-Değişim ska-lası üzerine hiçbir etki göstermemiştir. 10 mg günlük donepezil grubundaki -2,72 (%95 GA=-4,92 ile -0,52) ve 24 mg günlük galantamin araştırmasındaki -1,72(%95 GA=-3,12 ile -0,33) dışında hiçbir davranışsal fayda gözlenmemiştir. Yalnızca 5 mg günlük donepezil fonksiyon sonucu üzerine hiçbir etki göstermemiştir.Plasebo ile karşılaştırıldığında, memantin ile değil ama kolinesteraz inhibitörleriyle daha fazla tedaviden ayrılma ve advers olay ortaya çıkmıştır.Karar: Kolinesteraz inhibitörleri ve memantin biliş, fonksiyon, davranış ve global değişikliklerdeki azalmayı yavaşlatabilmektedir.Anahtar Kelimeler: Alzheimer hastalığı; donepezil; etkililik; galantamin; memantin; meta-analiz; rivastigmin; güvenirlilik; sistematik gözden geçirme.

16 Haber...Yeni sendromanksiyete ilefiziksel bozuklukarasındabağlantı kuruyorAnksiyete bozukluğu olan hastalar yeni bir sendrom yaratan bir dizi fiziksel Genel populasyonda yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında, eklem gevşekliğidurumdan muzdarip olabilirler ki, ABD’li araştırmacılar, bu sendromun aradaki prevalansı ve mitral kapak prolapsusu anksiyete bozukluğu olan hastalardabağlantıları basit somatik bozukluğa bağlayan doktorlar tarafından gözden sırasıyla %59,3 ve %32,9; genel populasyonda ise sırasıyla %10-15 ve %2,4kaçırıldığını iddia etmekteler. Journal of Neuropsychiatry and Clinical Neuros- bulunmuştur. Çalışma populasyonunda fibromiyalji ve irritabl barsak sendro-ciences dergisinde yayımlanan “A Novel Anxiety and Affective Spectrum mu prevalansı sırasıyla %80,3 ve %76,3 iken, genel populasyonda bu oranlarDisorder of Mind and Body—The ALPIM (Anxiety-Laxity-Pain-Immune- sırasıyla %2,1-5,7 ve %17 çıkmıştır. Allerjik rinit ve kronik yorgunluk sendromuMood) Syndrome: A Preliminary Report” başlıklı makalede ALPIM sendromu gibi immün durumlarda da benzer farklılıklar görülmüştür. Dahası, çalışmaele alınmış. populasyonunda majör depresif bozukluk prevalansı %92,2 iken, genel popu- lasyonda %16,6; bipolar II ve III bozukluklarının prevalansları sırasıyla %71,1'eALPIM (anxiety, laxity, pain, immune, mood), anksiyete ve en sık rastlanan karşılık %3,9 ve %67,1'e karşılık %0,56 ve taşiflaksi için bu oranlar %92,1’ekomorbiditelerinin (eklem gevşekliği, ağrı bozuklukları, immün bozukluklar ve karşılık %9-57 bulunmuştur.duygudurum bozuklukları) tanım kümesini içeren bir akronimdir. Anksiyetebozukluğu olan hastalarda komorbid tanıların prevalansına bakıldığında genel Bulguların önemine rağmen New York’taki SUNY Downstate Tıp Merkezin-populasyona göre çok daha fazla olduğu görülmüştür. Dahası, bu tanı kümesi den Psikiyatrist Prof. Dr. Jeremy D. Coplan, sendromun tıp camiasında kabuliçindeki hastalıklar arasında çeşitli önemli bağlantılar kurulmuştur. göreceğinden umutlu değil. “Çok ilgi olmasına rağmen bu tip bir makalenin atıf sayısının düşük olacağını biliyorum” şeklinde konuşan Dr. Coplan, “Klinis-Araştırmacılar, ALPIM adı verilen, komorbiditelerin bir spektrum boyunca yenler gerçekten ilgi göstermiyor. Biliyorsunuz, tıp şu anda çok kibirli bir ruhortaya çıktığı bir klinik sendrom formüle etmişlerdir; hastalar bir tanı kümesi hâli içinde. Her şeyi kanıta dayalı olarak düşünüyorlar ve her şeyi test etmekaltında herhangi bir bozukluğu veya birden fazla tanı kümesi altında birden zorundayız” diyor.fazla bozukluğu yaşayabilirler. Örneğin; anksiyete kümesi panik bozukluk,yaygın anksiyete bozukluğu ve sosyal anksiyete bozukluğu; gevşeklik kümesi Dr. Coplan, ALPIM skoru anlaşılana ve kabul edilene kadar hastaların alttaeklem gevşekliği, mitral kapak prolapsusu, skolyoz, çift oynak eklemlilik ve yatan anksiyete bozukluğundan ziyade fiziksel komorbiditelerinin sadece birikolay berelenmeyi içermektedir. Ağrı tanı kümesi fibromiyalji, kronik günlük baş için tedavi edileceğini ifade ediyor. Dr. Coplan, “Anksiyete ve duygudurumağrısı, interstisyel sistit ve prostatiti kapsamaktadır. Astım, hipotiroidizm, kronik bozukluğunu tedavi ettiğimizde, uyku düzene girer, stres düzene girer, sitokinyorgunluk sendromu ve allerjik rinit immün tanı kümesini oluşturmaktadır. Son kaskadı durur... ve yönetmek çok daha kolay hâle gelir” derken, “Doktorlarınolarak, duygudurum tanı kümesi bipolar I, bipolar II ve bipolar III bozuklukları, bu çok katı düşünme şeklini değiştirmeleri için çok uzun bir yolumuz var” diyemajör depresif atakları ve antidepresan ilaç taşiflaksisini kapsamaktadır. ekliyor.Alzheimer’ı temizleyen molekül bulunduBBC’nin haberine göre, “Nature Communications” heimer hastalığının üstesinden gelecek bir yol olduğudergisinde yayımlanan çalışmada, EPPS adı verilen anlamına geldiğini söyledi. Fareler üzerinde uygulananmolekülün Alzheimer hastalığına sebep olan plakları metodun, insanlarda aynı sonucu verip vermeyeceği-farelerin beyninden temizlediği, öğrenme ve hafızayı ne dair kesin bir kanıt bulunmuyor.güçlendirdiği belirtildi. Hâlen etkili bir tedavi yöntemi yokÇalışma kapsamında, bilim insanlarının iki hafta bo-yunca farelerin içtiği suya EPPS molekülü kattıkları ve İlk kez 1906 yılında Alman bilim adamı Alois Alzheimersonraki üç ay boyunca fareleri gözlemledikleri kayde- tarafından tanımlanan ve 65 yaş üstü kişilerde beyindildi. dokularında ağır hasara neden olan Alzheimer için hâlâ etkili bir teşhis ve tedavi yöntemi bulunmuyor.Molekül hafıza ve öğrenmeyi geliştiriyor Hastalığı önlemek ve tedavi bulmak için yapılan araş-Çalışmada, normal su verilen farelerle karşılaştırıldı- tırmaların büyük bir kısmı sonuçsuz kalıyor. Belirtiler,ğında, EPPS molekülü alan farelerin hafıza ve öğren- hastalığın başlangıcından sonraki 10 yıl içinde ortayamede daha iyi performans gösterdiği saptandı. Deney çıktığı için teşhis konulduğunda tedavi için çok geçsonucunda, EPPS molekülü verilen farelerin beyninde kalınmış oluyor.öncesine nazaran çok daha az plak oluştuğu ifadeedildi. Dünyada yaklaşık 50 milyon Alzheimer hastası olduğu, 2050 yılına kadar bu sayının 135 milyona yükseleceğiNöroloji uzmanları, sonuçların, en son evrede bile Alz- tahmin ediliyor.

Aktüel... 17Dr. Çehov’dan öykülerDr. Serra Menekay Öncel Tıp ve sanat tarih boyunca birbiriyle iç içe olmuşlardır. Elbette buna sanatçı hekimlerin ya da hekim sanatçıların katkısı yadsınamaz. Gerçekte hekimlik mesleği de bir sanattır elbette ancak pek çok hekim, hekimlik sanatının yanı sıra edebiyat, plastik sanatların çeşitli dalları, müzik gibi sanat dallarıyla da diğer meslek gruplarından daha fazla uğraşmakta, hatta bazıları sanatçı kişiliklerine kimlik de katmaktadır. Örneğin Anton Çehov hekimliğinden gelen gözlem gücüyle tıp, hastalar, hastalıklar, hekimler üzerine öyküler yazmıştır. Çehov’un edebi kişiliği ve ünü hekimli- ğinin önüne geçmiştir, pek çok kişi Çehov’un hekim olduğunu bile bilmez. Oysaki Çehov tıbbın ona geniş perspektifli bir dünya sunduğunu, eserle- rini belki de bu yüzden zenginleştirebildiğini söylemiştir. Pek çok Çehov hikâyesinde hastalıklar ya da doktorlar önemle tasvir edilir. Öykülerinin tamamına bakıldığında Çehov’un doktorlarının çoğu yoz bir toplumda güçlüklerle dolu bir uğraşı yerine getiren sıradan, tutkulu insanlardır. Ancak istisnalar da yok değildir. Örneğin İoniç isimli öyküde doktor olarak karşımıza paragöz ve muhteris Startsev çıkar. Startsev Çehov’un en iyi ‘kötü’ doktorlarından biridir. Aksidir, hastalarına bağırıp çağırır. Çekirge adlı öyküsünde Dr. Dimov hastalarının birinden kuşpalazı kaptıktan sonra tıp şehidi olur. Düşmanlar isimli öyküde ise Dr. Kirillov, aklı başından gitmiş karısını ölen oğullarının başında bırakarak hastasına bakmaya gider. Çehov’un doktor tiplemelerindeki önemli bir özellik de hastaya sadece ‘hasta’ olarak değil de tümüyle bir insan olarak bakabilmeleridir. Çehov’un karakterleri olan hekimlerin bu özelliği gerçek yaşamında Dr. Çehov’un da bir özelliğidir. Dr. Çehov da has- talarını kesmeden dinleyen ve onları insan olarak her yönüyle anlamaya çalışan bir hekim olarak tarihe geçmiştir.Dr. Emoto’nun müzik dinleyen su kristalleri Dr. Masaru Emoto insan bilincinin su- gece boyunca dinlettiği pozitif sözcükler (iyi, güzel) suyun kristal yapısına düz- yun moleküler yapısı üzerinde etkisi gün şekil verirken negatif sözcüklerin (kötü, çirkin, aptal) ise şekilsiz görünüm olduğunu savunan bir Japon yazar- oluşturduğunu saptadığını belirtmiş, böylece suyun aslında dış tesirlerden dır. Emoto'nun hipotezi yıllar boyunca etkilenebilecek canlı bir varlık olduğunu savunmuştur. Suyun sadece hafızası- gelişim göstermiştir. 1999'dan beri nın ve bilgi taşıyıcı özelliğinin olmadığını aynı zamanda kâinatın dilini ve gerçek Emoto Messages from Water (Sudan sevgi titreşimini de yansıttığını savunmuştur. İnsan davranışlarının belirleyicisi Mesajlar) adlı çalışmasına ait birkaç olan aslında vücudunda bulunan suyun kalitesiyle ilişkili olduğu kanısına var- cilt yayınlamıştır. Bu çalışmalar, su ile yaptığı deneyleri ve deneylerin mıştır. sonucunda suyun oluşturduğu kristal yapısının fotoğrafları içermektedir. Emoto'nun fikirleri \"Ne Biliyoruz Ki?\" adlı belgesel filminde yer almaktadır. Emoto'nun çalışmaları çoğunluk- la sözdebilim olarak nitelendirilip, önemli bir grup bilim insanı tarafından topluma fiziksel olarak doğru bir şe- kilde kanıtlanamayan yanıltıcı iddialar sunduğu için eleştirilse de çalışmalar oldukça sıradışı ve ilgi çekicidir.Dr Emoto değişik çevre şartları, müzik türleri ve sözler gibi değişik dış tesir-lerin etkisiyle suyun kristal yapısında değişimin olup olmayacağını incelemekamacıyla değişik deneyler yapmıştır. Kaynak sularının kristal yapısının, fabrikaatıklarının bulunduğu dere sularıyla karşılaştırıldığında daha düzenli olduğunugörmüştür.Su kristalleri ve müzik üzerine bir çalışma yapan Dr. Emoto, aynı bölgedenaldığı sulara farklı müzik türlerini veya değişik sözleri dinleterek yapılarında-ki değişimi gözlemlemiştir. Dr. Emoto, Beethoven’in pastoral müziği ile sukristallerinin çok güzel şekillendiğini, Bach’ın ‘Air on G String’ parçası ile sukristallerinin nispeten düzgün, Heavy Metal ile tamamen şekilsiz ve dağınıkolduğunu mikroskobik fotoğraflama yöntemiyle tespit etmiştir. Ayrıca suya

18 Dünya Literatürlerinden...Neurol Sci 2013;34(11):2007-13.Erken Dönem Parkinson Hastalığında Rasajilin Etkinliğinin Hızlı BaşlangıcıZambito Marsala S, Vitaliani R, Volpe D, Capozzoli F, Baroni L, Belgrado E, Borsato C, Gioulis M, Marchini C, Antonini A.ÖzetRasajilin, Parkinson hastalığı (PH)nın tedavisinde monoterapi olarak veya levodopa ile birlikte kullanılan bir monoamin oksidaz tip-B inhibitörüdür. Bu natüralisttek-kör çalışmada, göreceli olarak ileri yaştaki erken dönem PH hastalarından oluşan bir kohort grubunda motor semptomlar üzerinde rasajilinin başlangıç et-kisinin hızlılığının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yüz iki ayaktan hasta (55 erkek, medyan yaş 71 yıl) seçilmiştir: Yirmi altı hastaya tedavi uygulanmamış olup,76 hastaya ek tedavi olarak rasajilin uygulanmıştır. Başlangıçta ve bir ve dört hafta sonra, Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği’nin üçüncü bölümü(BPHDÖIII) ve Hoehn-Yahr (HY) ölçeği değerlendirilmiştir. Ortalama UPDRS III toplam puanı (1. haftada -6,7 ve 4. haftada -8,9) ve tekli maddelerin yanı sıra orta-lama HY puanı (1. haftada -0,40 ve 4. haftada -0,67) başlangıca göre anlamlı olarak azalmıştır (p<0,001). Tedavi almayan ve ek tedavi uygulanan hastalarda an-lamlı iyileşmeler görülmüştür: Her iki alt grupta başlangıçtan 4. haftaya kadar UPDRSIII ve HY skorlarındaki ortalama azalmalar sırasıyla -8,8 ve -0,46 ile -9,0 ve-0,74 olarak bulunmuştur. UPDRSIII ve HY skorlarındaki bu başlangıca göre oluşan ortalama azalmalar >71 veya ≤71 yaş grubundaki hastalarda anlamlı farklılıkgöstermemiştir. Rasajilin, tedavinin ilk haftasında başlayan ve 4. haftada daha ileri bir düzeye ulaşan hızlı bir terapötik etki göstermiştir. Hızlı bir etki başlangıcınasahip olması ve doz titrasyonu yapılmaması PH hastalarının tedavisi konusunda önemli noktaları oluşturmaktadır.Int J Neurosci 2013;123(12):859-65.Rasajilin Tedavisinin Parkinson’a Bağlı Tremor Üzerindeki EtkileriLew MF.ÖzetTremor, Parkinson hastalığı (PH)nın sık görülen bir belirtisidir. Parkinson’a bağlı istirahat tremorunun altında yatan patofizyoloji tam olarak anlaşılamamıştır. İsti-rahat tremoru, bradikinezi ve rijidite semptomlarına göre dopaminerjik tedaviye daha az yanıt vermektedir. Bu çalışmada, monoterapi ve yardımcı tedavi olarak1 mg/gün dozundaki oral rasajilinin Parkinson’a bağlı tremor üzerindeki etkileri gözden geçirilmiştir. Ekim 2000-2012 Ekim tarihleri arasında yayınlanan ilgiliİngilizce makaleleri belirlemek amacıyla EMBASE veri tabanında bir literatür taraması yapılmış ve bu tarama “Parkinson hastalığı” ve “klinik çalışma” terimlerikullanılarak daraltılmıştır. Belirlenen 22 yayın arasından, rasajilin monoterapisi ile ilgili iki büyük plasebo kontrollü çalışma (TEMPO ve ADAGIO) ve Levadopayaek tedavi olarak rasajilinin kullanıldığı iki büyük plasebo kontrollü çalışma (PRESTO ve LARGO), Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ)’ninmotor muayenesini kullanarak rasajilinin tremor üzerindeki etkisini spesifik olarak değerlendirmiştir. Bu Faz III çalışmalardan elde edilen prospektif ve “post-hoc”analizler, plasebo ile kıyaslandığında rasajilin monoterapisinin hastalık süresinden bağımsız olarak erken dönem PH kaynaklı tremor semptomlarında anlamlıiyileşme sağladığını göstermektedir. Hâlihazırda optimize dopaminerjik tedavi başlanmış olan, motor dalgalanmaları bulunan levadopa tedavisi altındaki hasta-larda, rasajilin yardımcı tedavisinin eklenmesi tremor semptomlarını önemli ölçüde iyileştirmiştir. Tedavi başlangıcından sonraki 10. hafta gibi erken bir dönemdebu anlamlı iyileşmeler belirgin duruma gelmiştir. Şiddetli tremoru bulunan hastaların oluşturduğu bir alt grupta, mevcut PH tedavi rejimine rasajilin eklenmesi iletremor semptomlarında da iyileşmeler görülmüştür. Bu veriler, monoterapi ya da yardımcı tedavi olarak kullanılan rasajilinin PH bulunan hastalarda tremor şiddeti-ni azaltmada etkili olduğunu göstermektedir.J Alzheimers Dis 2014;41(2):633-40.Alzheimer Hastalığından Etkilenmiş Olan AGEd Hastalarında Kombine Memantin ve Kolinesteraz İnhibitörü Tedavisinin Faydaları HakkındaRetrospektif Çalışma: MEMAGE ÇalışmasıGareri P, Putignano D, Castagna A, Cotroneo AM, De Palo G, Fabbo A, Forgione L, Giacummo A, Lacava R, Marino S, Simone M, Zurlo A1,Putignano S.ÖzetArka Plan: Alzheimer hastalarında kombine memantin ve asetilkolinesteraz inhibitörleri (AChEIs) tedavisi monoterapiden daha yüksek fayda ile ilişkili olabilir.Amaç: Demans için yedi İtalyan ayaktan bakım merkezinde yapılan bu çok-merkezli retrospektif çalışmada, kötüleşen bilişsel fonksiyonları ve davranışsal bozuk-lukları olan Alzheimer hastalarında altı ay süreyle bir AChEI’ya eklenen 20 mg/gün memantinin etkinlik ve güvenirliliği değerlendirilmiştir.Yöntemler: Kombine tedavi başlanan toplam 240 (%61,7’si kadın, %38,3’ü erkek, ortalama yaş 77,9±7,32 yıl) hasta çalışmaya dâhil edilmiştir. Başlangıçta(T0), üçüncü ayda (T1) ve altıncı ayda (T2) algısal fonksiyonlar Mini-Mental Durum Muayenesi (MMSE), fonksiyonel bağımsızlık günlük yaşam aktiviteleri (ADL) veenstrümantal ADL (IADL), davranışsal bozukluklar nöropsikiyatrik envanter (NPI) ile ve eşlik eden hastalıklar kümülatif hastalık derecelendirmesi skalası ile değer-lendirilmiştir.Sonuçlar: MMSE toplam skoru altıncı ayda anlamlı oranda artmıştır (p=0,029; üçüncü aya göre) ve IADL toplam skoru başlangıçtan sonuç noktasına anlamlıdüzeyde azalmıştır (p=0,033). NPI toplam skorunda anlamlı iyileşmeler olmasına rağmen, ortalama ADL’de anlamlı değişiklik olmamıştır. Ortalama MMSE toplamskoru, donepezil + memantin kombinasyonuyla rivastigmin + memantin ile karşılaştırılmasına göre anlamlı oranda artmıştır. Advers olay profili çalışılan ilaçlar veeşlik eden tedavilerin beklenen aralıkları içerisindedir. Toplamda 17 hasta gözlem süresi içerisinde tedaviyi terk etmiştir.Karar: Memantin ve AChEI ile kombine tedavi Alzheimer hastalarında etkilidir; özellikle de algısal bozulmayı yavaşlatmada ve yaşlı Alzheimer hastalarında ajitas-yon ve agresyonun ortaya çıkmasının önlenmesinde.



20 Röportaj... Prof. Dr. Çiğdem Özkara İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Öz geçmişinizi anlatır mısınız? Ankara doğumluyum. Orta ve lise eğitimimi 1977 yılında TED Ankara Kolejinde tamamladım. 1984 yılında Uludağ Üniver- sitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. Bir sene Van’da, bir sene de Giresun, Keşap-Yolağzı’nda mecburi hizmet yaptım. 1987-1991 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroloji Kliniğinde ihtisasımı tamamladıktan sonra, Amerikan Epilepsi Vakfının “Lennox” bursu ile bir yıl Virginia Üniversitesi Kapsamlı Epilepsi Merkezinde araştırma görevlisi olarak çalıştım. 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesine geçtim. Türk Epilepsi Derneğinde uzun yıllar sekreter ve bir dönem başkan olarak çalıştım. Uluslararası Epilepsi Ligi [International League Against Epilepsy (ILAE)]’nin çeşitli komisyonlarında aktif görevler aldım, 2005-2009 yılla- rı arasında ILAE-Avrupa Komisyonu sekreterliğini yürüttüm. Epilepsi konusunda ulusal ve uluslararası çeşitli toplantıların düzenlenmesinde görev aldım, davetli konuşmacı olarak yurt içi ve yurt dışında çeşitli bilimsel toplantılara katılmaktayım. Epilepsi ile ilgili uluslararası dergilerin editör kurulunda çalış- maktayım. Son olarak 2009 yılında ILAE tarafından verilen “Ambassador for Epilepsy” ödülünü kazandım. Hâlen İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Da- lında epilepsi-elektroensefalografi (EEG) ve epilepsi cerrahisi konularında çalışmalarımı sürdürmekteyim.Tıp mesleğini seçme nedeniniz nedir? Seçtiğiniz için memnun musunuz? Yurt dışında mesleki deneyiminiz oldu mu?Tıp mesleğini seçme kararımı lisedeyken vermiştim. Kafamda oluşturduğum Amerika’da önce bir yıl Virginia Üniversitesi Epilepsi Merkezinde, sonra iki ayhümanizmin gerçekleştirilmesine aracı olabilecek, o dönem gençliğinin belirgin UCLA epilepsi merkezinde kaldım. Ayrıca, Avrupa’da çeşitli merkezlerde dahaözelliği olan idealizmin beslediği bir karardı bu. Türkiye’deki mevcut tüm tıp kısa süreli olmak üzere çalışmalarım oldu.fakültelerini yazarak tercihlerimi doldurmuştum. Şimdi tekrar geriye dönsemyine tıp, yine nörobilim derim. Yurt dışında aynı işi yapmak ister miydiniz? Hayır. Kendi ülkemde ve elbette gelişmiş ülkelerde sağlanan koşullarda çalış-Sizce işinizin en zor tarafı nedir? mak isterdim.Genellikle oldukça zor hastaların yollandığı bir referans merkezi olmamızakarşın, teknik, yardımcı personel ve multidisipliner yaklaşım ve fiziki koşulların Yurt içi ve yurt dışı dergilerde yayımlanmış kaç yayınınız var?yetersiz olduğu ortamlarda, hastaların beklentilerine cevap vermeye çalışmak, SCI’ya giren dergilerde yayımlanmış 137, diğerlerinde 40 yayınım var. Atıf sayısıbir yandan tedavi hizmeti verip, bir yandan eğitim ve akademik çalışmaları bin 400 civarında ve H indeksim 18. Ayrıca, biri uluslararası olmak üzere dörtyürütmek gerçekten zaman zaman çok zorlayıcı oluyor. kitap bölümü, çeviri kitap editörlüğü ve diziler hâlinde yayımlanan epilepsi kitapları editörlüğüm var.Bir akademisyen nasıl olmalıdır? Nasıl tanımlarsınız?Akademisyen öncelikle soru soran, araştırıp bunlara cevap arayan, olaylara Türkiye’deki tıbbi yayıncılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda sizcebilimsel şüpheyle ve eleştirel gözle yaklaşıp çözüm için kafa yoran, bilgisini yapılması gerekenler nelerdir?paylaşmayı ve aktarmayı görev bilen, yeniliğe açık, deneyim ve görgüsü arttık- Bu konuda çok önemli aşamalar kaydediliyor. Giderek artan sayıda dergiça bilmediklerinin daha çok farkında olan kişi olmalıdır. SCI’da yer bulmaya başladı. Böylelikle araştırma yazılarının bu dergilere yollan- ması için gerekli motivasyon sağlanmış oluyor. Aksi hâlde yaptığınız bir araş-Branşınızda kendinize örnek aldığınız biri var mı? tırmayı bilim camiasıyla paylaşma şansınızın olmadığı bir dergide yayınlamanızYurt içinde ve yurt dışında beraber çalıştığım bazı bilim insanları özellikle dosya kalınlaştırmaktan başka işe yaramıyor. Bu nedenle basılan dergilerinABD’den Prof. Dr. Fritz E. Dreifuss ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden Prof. Dr. indekslenerek arama motorları aracılığıyla çok sayıda okura ulaştırılmasını enAyşın Dervent’i belirtmek isterim. kritik nokta olarak düşünüyorum.Türkiye’deki sağlık ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz? YÖK Başkanı olsaydınız neleri değiştirirdiniz?Hekiminin beklentilerini geri plana atan, hasta-hekim ilişkilerini satıcı-müşteri Üniversitelerin özerk olması gerektiğine inandığım için YÖK’ün kaldırılmasını,platformunda değerlendiren, akademisyenliği önemsemeyen, hekimlerin mut- bunun yerine eşgüdümlü çalışmayı sağlamak üzere merkeziyetçi olmayan birsuz ve geleceğinden endişeli olmasına yol açan bir sistemin sürdürülmesinin sistemin oluşturulmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Öte yandan,mümkün olamayacağını düşünüyorum. her gün bir yenisi eklenen üniversitelerin eksik ve kifayetsiz kadrolarla, yetersiz

Röportaj... 21donanımla nasıl öğrenciler yetiştirdiklerini, bu durumun ülke geleceğine nasıl düşünüyorum. Şimdi olabildiğince onlarla, eşim, aile büyüklerim ve arkadaş-bir etkisi olacağını endişe ile sorguluyor ve aynı kaygıyı yönetici kadrosundaki larımla daha çok vakit geçirmeye çalışıyorum, belki hâlâ yeterli değil ama artıkkişilerin de duymasını bekliyorum, elbette YÖK başkanının da. Demek ki baş- önceliği daha çok aileme vermeye gayret ediyorum.kan olsaydım kaygı bozukluğu içinde olacaktım:)) Uzmanlığınızla ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?Mesleğinizde hedeflediğiniz yere ulaşabildiniz mi? Nörobilim baş döndürücü bir hızla gelişiyor, görüntülemedeki yenilikler, hüc- re düzeyindeki inceleme tekniklerinin geliştirilmesi gerek tedavi gerekse tanıBenim uzun süredir gerçekleştirmek için artık bir mucize beklediğim “Kapsamlı konusunda ilerlemeler sağlıyor, beynin çalışma prensiplerini daha iyi anlamamızıEpilepsi Merkezi” kurmak gibi bir hayalim var. Kısaca, epilepsili hastalara multi- mümkün kılıyor. Öte yandan hâlâ birçok hastalıkta tüm yeni ilaçlara karşın şifadisipliner bir şekilde yaklaşılabilecek, bilimsel araştırmalardan cerrahi tedavisine anlamında sağaltımın sağlanamayışı, tedavinin palyatif ve semptomatik düzey-kadar bütün aşamalarını kapsayan, hastalara sadece tıbbi değil, sosyal deste- de kalması, daha yapılması gereken çok iş olduğu gerçeğini bizlere gösteriyor.ğin de sağlanabildiği bir merkez. Ama yıllar geçtikçe bu projenin bir ütopyadanöteye geçemeyeceği gerçeğini kabullenmeye başladım. Hedefime bu anlamda Teşekkürler.ne yazık ki ulaştığımı söyleyemeyeceğim.Mesleğinizle ilgili ilginç bir anınızı anlatır mısınız?Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde asistanlığım sırasında psikiyatrirotasyonundayken, ajitasyonla hastaneye yatırılan kırsal kesimden psikotik birhastaya kibarca, ismiyle “... Bey,..” diye hitap edip yatıştırmaya çalıştığımdahastanın “Bana ancak avradım bey diye hitap eder, sen de kim oluyorsun?”diye bağırmasını unutamam.Kendi sağlığınıza yeterli özeni gösterebiliyor musunuz?Hayır, daha doğrusu belli bir sorunum olmadıkça özel bir şey yapmıyorum. Bukonuda fazla hassas olmayı da sevmiyorum.Tıp dışında uğraşlarınız ya da hobileriniz var mı?Seyahat etmek, film izlemek, özellikle felsefe ve edebiyat ağırlıklı okumak.Hiç keşke dediniz mi? Pişmanlıklarınız oldu mu?Çok.Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?İki kızım var, artık büyüdüler, zamanında onlara yeterince vakit ayıramadığımıBeynin etrafında bilgi taşıyanzayıf elektrik alan bulunduAraştırmacılar beynin içinde yer alan bu elektrik alanların, dalga transmisyo- gösteriyordu. Tek muhtemel açıklamanın zayıf elektrik alan varlığında bilgi bilginu sağlayamacağını düşünüyordu. Fakat öyle görünüyor ki, beyin bu alanları aktarımı olabileceğini düşündüler.kullanarak , sinaptik transmisyon, boşluk bağlantıları veya dağılım olmadaniletişim kurabiliyor. Ekip teoriyi test etmek için bilgisayar modelleme ve fare beyninin hipokampü- sündeki aktiviteyi inceledi. Beynin bu bölümü hafıza ve uzaysal konumlama ileDurand ve ekibi bu sonuca ulaşmak için nöral dalgaları kaydederek çok ilgili olarak çalışıyor. Zayıf elektrik alan 2.6 mV/mm, varlığında bir hücre veyayavaş olduklarını keşfetti. Bu da olaya ortak olan başka bir şey olduğunu hücre gruplarının komşu nöronları stimüle edebildiğini keşfetti. Bu da beyinden saniyede 10cm/s hızla sinyallerin yayılabileceğini gösteriyor. Case Western Reserve Ekip bilgisayar modelinden yararlanarak elektrik dalgasını bloke ederek, hücre- Üniversitesi’nden lere arasındaki uzaklığı arttırdığında, dalgaların hızının azaltılabileceğini gözlem- araştırmacılar, ledi. Ayrıca bu teoride zayıf elektrik alanı sayesinde beyin sinyallerinin yayılımını yavaş beyin sağlayabileceğini gösterdi. dalgalarının beynin zayıf elektrik alanı “Bu fenomen için pek çok çalışma olsa da , bugüne kadar bu kimse bu ileti- ile taşınabileceğini şimleri kuramadı. Bu gibi doğrultulmuş alanlar üzerine olan çıkarımlar sayesin- gösterdiler. Bu de hem patolojik, hem nöbetle, hem de kognitif ritimlerle etkileşim sağlanarak gelişme sayesinde beyindeki farklı işlemler regüle edilebilir,” diyor Penn State Üniversitesi’nden hafıza oluşumu Nöral Mühendislik Direktörü Steven J. Schiff. ve epilepsinin anlaşılmasına imkan Araştırma ekibinin açığa çıkardığı bu araştırma, hepsi yaklaşık 1m/s hızla ilerle- sağlayabilir yen uyku halindeyken gerçekleşen teta dalgaları ve epileptik nöbet dalgalarının yayılmasının ardındaki mekanizma olabilir. Araştırmacılar şimdi hangi kısmın epilepsi ve düzenli beyin fonksiyonunda yer aldığını belirlemeye çalışıyor. Eğer bu tespit edilebilirse, bilginin hangi bölgeler- de taşındığı ve gerçekten nerede başladığı açığa çıkabilir. Araştırma The Journal of Neuroscience’de yayınlandı.

22 Haber...Parkinson hastalığı, vagus siniri yoluylabarsaklardan beyne yayılabilirDanimarka’da yapılan ve Annals of Neurology dergisinde yayımlanan “Vago- artırdığını düşündürmektedir” derken, bulguların, gastrointestinal mukozadatomy and subsequent risk of Parkinson's disease” başlıklı epidemiyolojik başlayan ve sonrasında beyne majör giriş yolu olarak vagusu kullanan primerçalışma, Parkinson hastalığının gastrointestinal sistemde başlayıp vagus siniri patolojik prosesle uyum içinde olduğunu belirtmişlerdir.yoluyla beyne yayılabildiği teorisini destekleyen bulgular ortaya koydu. Araştır-macılar, vagus sinirinin bütünlüğü tamamen bozulmuş olan hastaların, Parkin- İngiltere, Barts ve Londra Tıp ve Dişçilik Fakültesinden Nöroloji Profesörü Dr.son hastalığına yatkınlıklarının daha düşük olduğunu buldular. Christopher H. Hawkes, bulguları incelemiş ve “çok ilginç” olarak nitelendir- miştir.Danimarka Aarhus Üniversitesi Klinik Epidemiyoloji Bölümünden ElisabethSvensson, PhD, “Yirmi yıl sonra riskin yarıya indiğini” söylerken, “Bununla Prof. Dr. Hawkes, bulguların “orijinal olarak Braak ve ark.nın önerisi olan,birlikte, vagus sinirinin sadece bir kısmının bütünlüğü bozulmuşsa koruma gastrik mukozada bulunan ve vagal afferent liflerle ilerleyerek vagus ve glos-sağlamaz. Bu durum, hastalık sürecinin beyne ulaşmak ve etki gösterebilmek sofarengeal sinirlerin dorsal motor nükleuslarında Lewy-ile ilişkili patolojiye yoliçin kısmen ya da tamamen sağlam bir vagus sinirine kuvvetle bağlı olduğu açan bir nöropatojenin var olduğu görüşünü desteklediğini ve aynı zamandahipotezine de uymaktadır” diye belirtmiştir. Svensson, bu çalışmanın Parkin- 35 yıldan sonra hâlâ farklı olan kümülatif eğri düşünüldüğünde uzamış prodro-son hastalığının nedenleri açısından “bilmecenin önemli bir parçası” olduğunu mal dönem konseptini de desteklediğini” söylemiştir.söylemiştir. Prof. Dr. Hawkes sözlerini, “Genel olarak bu çalışma, bizim bulaşıcı bir nörot-Parkinson Hastalığında Barsak Beyin İlişkisi ropik ajan konseptini sağlamlaştıran Parkinson hastalığı anlayışımıza önemli bir katkı yapmıştır” diye bitirmiştir.Araştırmacılar, geçmişte peptik ülser için vagotominin yaygın olarak uygulan-dığını belirtmişlerdir. Çok yaygın iki prosedür; her iki vagal trunkusun kesildiği Muhammed Ali 38 yaşından beri parkinsonizm belirtileri gösteriyor.tam trunkal vagotomi ile sadece fundus ile mide gövdesini besleyen dallarınkesildiği süper selektif vagotomidir.Danimarka kayıt verileri kullanılarak, 5.339 trunkal ve 5.870 süperselektifvagotomi yapılmış hastada, sırasıyla 66.711 ve 60.500 kişiye karşılık gelenpopulasyon kontrolleri ile karşılaştırma yapılmış ve Parkinson hastalığı riskiincelenmiştir.Yaşa ve cinsiyete göre ayarlama yapılmasından sonra, iki vagotomi grubu-nun direkt karşılaştırılması, trunkal vagotomi yapılmış hastaların, süperselektifvagotomi yapılmış hastalara göre daha düşük Parkinson hastalığı riski olduğu-nu göstermiştir. Genel populasyon ile karşılaştırıldığında da trunkal vagotomilihastalarda Parkinson hastalığı riski daha düşüktür. Süperselektif vagotomiyapılmış hastalarda ise Parkinson hastalığı riski genel kontrol populasyonu ilebenzerdir.Araştırmacılar, “Bu bulgular intakt vagusun Parkinson hastalığı gelişme riskiniDepresif relapsların önlenmesi:İlaç veya kognitif tedavi? Nüks depresyon öyküsü olan kişilerin tekrarlayan depresif relaps veya nüks riskleri yüksektir. Hâlen önerilen tedavi en az iki yıl süreyle antidepresan kullanılmasıdır. Fakat hastaların çoğu ilaç tedavisine alternatif bir tedavi ile ilgilenmektedir. Olağan tedavi ile karşılaştırıldığında, farkındalık bazlı kognitif tedavi [mindfulness based cognitive therapy (MBCT)]nin relaps veya nüks riskini azalttığı gösterilmiş- tir, fakat henüz, herhangi bir çalışmada iki yıl süreli idame antidepresan tedavi ile karşılaştırılmamıştır. Oxford Üniversitesinden bir araştırmacı grubu, öncesinde üç veya daha fazla majör depresyon atağı bulunan ve hâlen terapötik dozda idame antidepresan kullanan erişkin hastalarda tek-kör, paralel grup, randomize kontrollü bir çalışma gerçekleştirmiştir. Birinci basamakta takip edilen 424 hasta çalışmaya alınmış ve MBCT’ye (idame antidepresan tedavi bırakılmıştır) ya da idame antidepresan tedaviye devam eden gruba randomize edilmiştir. Yirmi dört aylık izlem döneminde, relaps görülme zamanı olan primer sonlanımda ve güvenlilik verisinde gruplar arasında bir fark- lılık gözlenmemiştir. Araştırmacılar, her iki tedaviyi de, relaps veya nüks, rezidüel depresif semptomlar ve yaşam kalitesi anlamında pozitif sonlanımların sağlanması ile ilişkilendirmiştir. Bu sonuçlar, birinci basamak ruh sağlığı tedavisine katılan bütün hastalar için önemlidir, çünkü nüks depresyonu olan kişilerde uzun dönem ilaç kullanımına alternatif bir tedavinin etkililiğini göstermiştir.

Haber... 23Uyku apnesi ve panik bozukluk riskiEpidemiyolojik çalışmalar uyku apnesi tanısı olan hastaların depresif bozukluk göstermektedir. Benzer bölgelerde hasarlanma, panik bozukluğu olan hasta-ve anksiyete bozukluğu gelişimine eğilimli olduğunu belirlemiştir. Geçtiğimiz larda da gösterilmiştir. Yine, hiperkapni panik atağın karbondioksit inhalasyonu10 yılda obstrüktif uyku apnesi çeşitli kardiyovasküler hastalıklar, nörobilişsel ile provoke edilebileceği kanıtına dayalı olarak rol oynayabilir. İlginç şekildedisfonksiyon ve davranış bozuklukları ile ilişkili bulunmuştur. Fakat uyku apnesi panik bozukluğun CPAP tedavisinden sonra azaldığını gösteren çalışmalar daile ardından gelen panik bozukluk arasındaki ilişki henüz net olarak belirlene- vardır.memiştir. Sonuç olarak, uyku apnesi panik bozukluk için bir risk faktörü olabilir. Klinis-Annals of Family Medicine dergisinde yayımlanan “Sleep Apnea and Risk of yenlerin uyku apneli hastalarda komorbid bir durum olarak panik bozuklukPanic Disorder” başlıklı çalışmada Tayvan Ulusal Veri Tabanı kullanılarak uyku konusunda farkındalıkları olmalıdır.apnesi olan hastalar ile yaş, cinsiyet, gelir ve şehirleşme yönünden eşlenmişuyku apnesi olmayan kontrol hastaları 2000-2010 yılları arasında incelenmiş.Çalışmaya alınmadan önce panik bozukluk tanısı olanlar dışlanmış. Birincilsonlanım noktası yeni tanı konulan panik bozukluk olarak belirlenmiş.Çalışmanın güçlü yönleri ulusal olması, topluma dayalı bir çalışma olması veveri tabanının bütün solunumsal ve psikiyatrik uygulamaları kapsaması, bun-ların da yeni tanı konulmuş bütün uyku apnesi ve panik bozukluk olgularınsaptanmasını sağlamasıdır. Ayrıca, çalışmadaki geniş örneklem büyüklüğü ikikohort arasındaki gerçek farklılıkları saptamak için istatistiksel güç sağlamıştır.Verilerin Kaplan-Meier analiziyle uyku apnesi olan hastaların panik bozuklukgelişmesine yatkınlığı olduğunu ortaya konmuş. Multivaryans ayarlamasındasonra uyku apne hastaları arasında panik bozukluk için risk oranı 2,17 bulun-muş (%95 güven aralığında 1,68-2,81; p<0,001). “Uyku apnesi ileride panikbozukluk gelişmesi açısından yüksek risk taşımaktadır” sonucuna varılmıştır.Uyku apnesi ile panik bozukluk arasındaki bağlantı birkaç şekilde açıklanabilir.Sık uykudan uyanma (uyku bölünmesi), boğulma hissiyle uyanma ve gün için-de uyuklama obstrüktif uyku apnesindeki anksiyete mekanizmaları olarak önesürülmüştür. Ayrıca, aralıklı hipoksemi ile sonuçlanan apne/hipopne ataklarıoksidatif strese bağlı santral sinir sistemi zedelenmesini kolaylaştırabilir, bu ne-denle panik bozukluk riskini artırabilir. İşlevsel ve yapısal nörolojik görüntülemeçalışmaları uyku apnesinin zamanla beyin yapısını değiştirdiğini, hipokampusfrontal lob ve anterior singulat kortekste gri maddede azalmaya yol açtığınıSerum biyobelirteçleri şizofreniyisemptomlar ortaya çıkmadanyıllar önce öngördürür Yeni bulgulara göre, bir serum biyobelirteç testi prodromal şizofreni tanılı bi- reylerin belirlenmesine yardımcı olabilir. Translational Psychiatry dergisinde yayımlanan “Development of a blood-based molecular biomarker test for identification of schizophrenia before disease onset” başlıklı makalede çoğu inflamatuar yanıtlarda rol alan 26 biyobelirteçlik bir panelin iki yıl içinde şizofreni geliştirecek bireylerin belirlenmesinde mükemmel öngördürücü performans sergilediği bildirildi. Araştırmacılardan Dr. Sabine Bahn, “Şu anda cesaret verici sonuçlarımız var, bu nedenle pazara bir test çıkarabileceğimiz konusunda umutluyuz ve farklı bir yöntem kullanarak buna ulaşmaya çalışıyoruz” diyor. Dr. Bahn ve ekibi, “Prod- romal şizofreni veya ultra-yüksek riskli sendromun algı, düşünmeyi işleme, dil ve dikkatte rahatsızlıklar ile kendini gösterdiğini ve bu sendromu olan kişilerin %30 kadarında önümüzdeki iki üç yıl içinde şizofreni gelişeceğini” bildiriyorlar. Araştırmacılar, “Şizofreni gelişecek kişilerin belirlenmesi daha erken ve daha etkili bir tedaviyi beraberinde getirecektir” diyorlar. Araştırmacılar, serum biyobelirteçlerinin bu amaçla kullanıp kullanılamayacağını araştırmak için ilk olarak toplam 331 yeni başlangıçlı şizofreni hastası ve kont- rolü kapsayan beş farklı kohortun meta-analizini yapmışlar. “Burada sunulan bi- yobelirteç paneli şizofreninin tanısı ve öngörülmesi için kesin bir yöntem gelişti- rilebilmesine yardımcı olacaktır” diyen araştırmacılar, “Psikiyatrik değerlendirme ile birlikte böyle bir testin kullanılmasıyla şizofreninin de diyabet ve kalp hastalığı gibi diğer biyolojik bozukluklar arasında yer alacağını umuyoruz” diye ekliyorlar.

24 Aktüel... Georg Friedrich Handel ve Onun İnme Hastalığı Dr. Serra Menekay ÖncelBir müzik devi olan Georg Friedrich Handel, kendi çalışmalarının tanıtım vesunum işlerini de kendisi yapan, kısacası menajeri de kendisi olan ilk besteciolarak tarih sayfalarında yer almıştır.Yaşamı ve hastalıkları çeşitli söylentiler ve çelişkilerle dolu olan Handel’inpatografisini yazan çeşitli uzmanlar, onun siklotimi veya mani gibi psikiyatrikbir hastalıktan veya artrit gibi romatolojik bir sorundan muzdarip olduğunudüşünmüşlerdir. Son yıllarda bazı uzmanlar ise Handel’in tekrarlayan palsileriniiskemik inme sekellerine bağlamışlardır.Handel, yaşamının son yıllarında görme kaybından muzdaripti. Bu durumuyaşadığı çağda katarakta bağlanmıştı. Geçirdiği üç operasyon çare olmamıştı.Handel’in palsileri ve görme problemleri göz önüne alındığında en olası ayırıcıtanısının serebrovasküler hastalık olacağını belirtiyor Almanya Mannheim’dekiHeidelberg Üniversitesi Nöroloji Kliniğinden Dr. H. Bäzner ve M. Hennerici.Handel, 1685 yılında Halle an der Saale’de doğdu. Babası 62 yaşında birhekim, annesi 33 yaşında eski bir rahibin kızıydı. Müzik eğitimini Halle veHamburg’da alan Handel’in annesi ve anneannesinde serebrovasküler hastalıkmevcuttu. Annesi 79 yaşında ölen Handel, ölmeden önceki ziyaretinde annesi-nin sağ tarafının ve dilinin felçli olduğunu belirtmiştir. Aynı şekilde anneannesi-nin de inme neticesinde hayatını kaybettiği bilinmektedir.Handel 1706 yılında İtalya’ya gitmiş ve 1710 yılında büyük bir üne kavuşmuşolarak geri dönmüştür. Daha sonra besteci olarak İngiltere’de çalışma teklifialmış ve 1759 yılında ölümüne kadar yaşayacağı Londra’ya taşınmıştır.Handel zeki ve iyi eğitimli biri olarak tanımlanmaktadır. Saksoniyan aksanındaAlmanca konuşup yazmasının dışında, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca dabiliyordu. Oldukça yakışıklı bir genç adam olarak adı aristokrat çevredeki gençhanımlarla ilişkili olarak çok sık anılmıştır. Sir Thomas Hudson tarafından 1749 yılında yapılan portresinde Handel şiş- man biri olarak görülmektedir. O yıllarda ünlü bestecinin çok fazla yiyecek ve içecek tükettiği bilinmektedir. Karakter yapısı olarak Handel kolay sinirlenen, öfkesini kontrol etmekte zor- lanan biri olarak biliniyordu. Özellikle orkestra şefi ve konser müdürü olarak çalıştığı dönemlerde bu kişilik yapısı ile ün yapmıştı. Bazı kayıtlarda, sahne üzerinde bile öfke patlamaları yaşayarak küfür ettiği ve bağırıp çağırdığı be- lirtilmektedir. İtalyan şarkıcı Ms. Cuzzoni’ye, bir keresinde Handel’in “Falsa Immagine” isimli bir aryasını söylemeyi reddedince, Handel’in “Hanımefendi sizin gerçek bir şeytan olduğunuzu gayet iyi biliyorum ama şimdi size kendimin şeytanların şefi Beelzebub olduğumu gösteririm.” dediği ve kadını kucaklayıp pencereden aşağı atmakla tehdit ettiği yazılmıştır.

Aktüel... 25Handel’in uzun süren hastalık dönemleri, o döneme ait pek çok kayıtta yer almak- 1784 yılında Westminster Abbey’dekitadır. Bu kayıtlara göre Handel’in 1737, 1743 ve 1745 yıllarında inme atakları ge- Handel’i anma töreni haberi.çirmiş olması muhtemeldir. Görme problemleri ise 1751 yılından itibaren başlamış-tır. Dr. Bäzner, “Georg Friedrich Handel’s Strokes ” isimli makalesinde Handel’inpalsilerinin ayırıcı tanısında laküner inmenin göz ardı edilmemesine vurgu yapmak-tadır. Bu varsayımını, ünlü bestecinin hastalıklarının fonksiyonel olarak neredeysetam bir iyileşmeyle neticelenmesine ve uzun semptomsuz dönemlerin ardındangelen nüksler ile seyretmesine dayandırmaktadır. Söz konusu makalede, yazar-lar Handel’in hayatını ve patofizyolojik bulguları özetlemiştir. Buna göre Handelsistemik hipertansiyon, sigara, büyük olasılıkla hiperlipidemi gibi risk faktörlerinitaşımaktadır. Ünlü besteci, sağ tarafını tekrarlayan şekilde tutan palsiler, konuşmagüçlüğü, dizartri-beceriksiz el sendromunun bir bileşeni olarak dizartri ve embolikorta serebral arter inmesinin sonucu olarak ortaya çıkan ve çoğunlukla konfüzyonolarak yorumlanmış disfaziden muzdariptir. Yazarlara göre, Handel’de sol hemis-ferde tekrarlayan embolilere yol açan şiddetli karotis arter stenozu bulunması ola-sılığı da yüksektir. Handel’in sol gözünü etkileyen ve görme kaybına neden olandurumun da sol karotis arter stenozu kaynaklı sol retina embolilerinden oluşmuşolması muhtemeldir.Handel, yaşadığı dönemde üne kavuşmuş olan bir sanatçıdır. Günümüzde bes-teleri çalınıp söylenmekte ve adı yaşatılmaktadır. Müzik tarihinin ironilerinden biride Handel’in de Bach’ın da ileriki yaşlarında görme duyusunu yitirmeleri, aynı gözdoktoru (John Taylor) tarafından ameliyat edilmiş olmalarıdır. Bach, bu ameliyattakullanılan kirli araçlar nedeniyle sepsisten ölmüştür. Handel’in ise ameliyatları ba-şarılı sonuçlar vermemiş, sonuçta görme duyusunu tamamen kaybetmiştir. Ancakşimdi geriye baktığımızda, Handel’in görme kaybının gözlerinden kaynaklanmamışolması daha muhtemeldir. Handel 1759 yılında öldüğünde görkemli bir cenazetöreni düzenlenmiştir. Mezarı Westminster Abbey’dedir.Handel, müzik tarihine vokal eserleriyle geçmişse de başta “Su Müziği” olmaküzere çok sayıda orkestra müziği eseri ile çalgı müziğine de büyük katkıları vardır.İngiltere’de yaşamış olan Alman Besteci Handel, İtalyan tarzı ile Fransız usulünübirleştirerek operalarında kendine has bir tarz oluşturmuştur. Handel’in yarattığıbu tarz her ne kadar dönemsel etkiler taşıyorsa da dönemin diğer bestecilerininulaşamadığı bir seviyededir.Atla Gelen Tedavi: Hippoterapi Dr. Serra Menekay ÖncelHippoterapi psikolojik ve somatik rahatsızlıklardakullanılan, atlarla insanları önce duygusal sonra fi-ziksel manada birleştirip tedavi etmeyi amaçlayanbir çesit fizyoterapi yöntemidir. Atın hareketlerinibir tedavi stratejisi olarak kullanmak birincil olaraknöromuskuloskeletal disfonksiyonlu hastalar içinendikedir. Fonksiyonel sonuçlar elde etmek içinhippoterapi, karma bir tedavi programının parçasıolarak kullanılır. Tedaviye dâhil edildiğinde fonksi-yonel limitasyonların, bozulmaların ve engellilerintedavisinde fonksiyonel kazanımlar sağlar.Günümüzde pek çok ülkede Atla Tedavi tıbbi birtedavi şekli olarak kabul edilmekte ve kullanılmak-tadır. Bu tedavi metodu uygulanırken tıp doktorla-rı, psikiyatrist ile psikologlar, fizik tedavi uzmanlarıile fizyoterapistler, meşguliyet tedavisi elemanları,konuşma tedavisi elemanları ve binicilik öğret-menleri yapılacak tedavinin şekline ve hastanındurumuna göre ekip içinde bulunurlar. Hippotera-pinin en belirgin hedefleri; nöromuskuler yanıtlarıiyileştirmek, denge reaksiyonlarını geliştirmek, başve gövde kontrolü, koordinasyon, sosyal yaşam,arkadaşlık ve paylaşımı arttırmaktır. Ükemizde dehippoterapi merkezleri hizmet vermektedir.

26 Aktüel... Dr. Serra Menekay Öncel Nâzım Hikmet ve “Kalbimin Kızıl Saçlı Bacısı” PirayeÜnlü Şair Nâzım Hikmet, “Kalbinin Kızıl Saçlı Bacısı” Piraye ile 1930 yılında ta- ipi boğazıma,nışmıştır. Nâzım ile tanıştığında 24 yaşında olan Piraye’nin başından bir evlilik mavi gözlerimde korkuyu görmek içingeçmiştir. Kendisini bırakıp Paris’e giden kocasından henüz ayrılamamış iki boşuna bakacaklarçocuklu bir kadın olan Piraye, 1932 yılına kadar Nâzım’ın ısrarlı tekliflerini geri Nâzım’a!çevirmiş, ancak sonunda daha fazla dayanamayıp Nâzım ile evlenmiştir. Ben,Yirmi yıllık ilişkilerinde on yıldan az birlikte olabilmişler, geri kalan zamanı alaca karanlığında son sabahımınNâzım hapiste geçirmiştir. Belki de bu yüzden bunca şiire vesile olmuştur bu dostlarımı ve seni göreceğimaşk ve ayrılık acısı. Hapisteyken birbirinden güzel şiirler ve mektuplar yazmıştır ve yalnızNâzım Piraye’ye. Tablolar, sandıklar, kutular, takılar yapmıştır Piraye için. Pira- yarım kalmış bir şarkının acısınıye ise hem çocuklarına hem de Nâzım’a bakmış, hapishaneye kitap, elbise, toprağa götüreceğim...yemek taşımıştır. Kırk yumurta, Nâzım’ın hapisteki durumunu ve Piraye’nin Karım benim!gayretlerini pek güzel özetler: “Çekmediği kalmadı benim yüzümden kadın- İyi yüreklicağızın... Ama ne sağlam kadındır bir bilsen... Hapiste 40 kişiysek bana biryumurta yedirebilmek için etraftan bulup buluşturur 40 yumurta getirir hapis-haneye. Çünkü bilir onlardan ayrı yiyemeyeceğimi... Tembelleştim mi, ‘Hadibakalım, yeter bu kadar tembellik!’ der, kapatır beni odaya... Böyle yazdımŞeyh Bedrettin Destanı’nı...”İdamının istendiğini Piraye’ye yazdığında, Piraye, Nâzım’ı asarlarsa yaşaya-mayacağını yazar. Bunun üzerine en güzel şiirlerinden biri ile yanıt verir Nâzımkarısına: Karıma Mektup Bir tanem! Son mektubunda: “Başım sızlıyor yüreğim sersem!” diyorsun. “Seni asarlarsa seni kaybedersem; diyorsun; “yaşayamam!” Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı. Ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgilim; zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer

Aktüel... 27 altın renkli, sıkıntılarla tek başına mücadele etmekte olan Piraye için büyük bir yıkımdır, ancak gururlu kadındır Piraye ve Nâzım’ın boşanma talebini hemen kabul gözleri baldan tatlı arım eder. Ancak işler Nâzım’ın istediği şekilde gelişmez ve af çıkmaz. Münevver,benim: Nâzım’ın hapisten çıkamayacağını anlayınca bir maceraya atılmaktan vazge- çerek eşine geri döner. Bunun üzerine Nâzım büyük bir pişmanlıkla Piraye’ye ne diye yazdım sana şu mektubu yazar: istendiğini idamımın, “Pirayem, Kızıl Saçlı Bacım benim, daha dava ilk adımında Seni arkadan bıçakladım. Bir damlası benim damarlarımdaki bütün kana bedel kanınla boyandı ellerim. Yeryüzündeki hiçbir insan hiçbir ve bir şalgam gibi kopar- insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır. Bütün bunlara rağ-mıyorlar men gel. Sana ”Gel” diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam ne halt edeyim, öyleyim işte. Fakat gel. Oğlumuz Memet’in başı için gel ve ben kalan kellesini adamın. ömrümde ona layık bir baba olmak fırsatını kazanabileyim. Senin yüzüne nasıl bakabileceğimi bilemiyorum. Seninle karşılaştığım anda ayaklarının Haydi, bunlara boş ver. dibine yıkılacağım belki. Belki de sadece bayrağını kendi eliyle düşmana teslim etmiş bir hainin cesaretiyle yüzüne bakmaya çalışacağım. Belki Bunlar uzak bir ihtimal. de tek kelime söylemeden gözlerimi iskarpinlerine dikip oturacağım. Fakat gel. Hayatım yalnız kendime ait olsaydı gebermeyi çoktan tercih Paran varsa eğer ederdim. Kendi ferdiyetimden, fizyolojimden, kafamın deli hasta tarafın- dan öylesine nefret ediyorum. Fakat yaşamam lazım. Beni affetmek için bana fanila, bir don al, değil, beni oğlumuz, kızımız ve onlar gibi iyi namuslu insanlarımız için yaşatmak için gel ve bir daha da yalnız bırakma. Eteklerinden öperim.” tuttu bacağımın siyatikağrısı Ancak Piraye gelmez, bir daha görüşmez Nâzım’la. Ve unutma ki Hatice Zekiye Pirayende, daima iyi şeyler düşünmeli namı değer “Kalbimin Kızıl Saçlı Bacısı”, sonu hüsranla bir mahpusun karısı. biten büyük bir aşkın kadın kahramanı, unutulmaz şiirlerin,Nâzım’ın hakkındaki davalar, suçsuz yere onu bitirme çabaları artık dayanıl- mektupların ve büyük aşkınmaz olduğunda, Piraye’ye tek çarenin dönemin Genel Kurmay Başkanı Fevzi müsebbibi, sayesinde kalbimi-Çakmak’a yalvarmak olduğu söylenmiş, ancak Piraye, “Nâzım’ın karısı kimse- zin derinlerine işleyen buncaye yalvarmaz!” diyerek bunu yapmamıştır. şiiri okuyabildiğimiz gururlu kadın…Gerçekten de çok gururlu kadındır Piraye. Nâzım’ın sırtından bıçaklayışınıasla affetmeyecektir. Bu şiirlere konu sıra dışı aşkın bitişi de aynı sıra dışılıktagerçekleşecektir.Bursa Cezaevine Nâzım Hikmet’in ziyaretine 1948 yılında dayısının kızı Mü-nevver Berk gelir. Münevver 31 yaşındadır, bir ressamla evlidir ve ondan birkızı vardır. Kırk yedi yaşındaki Nâzım, kendisinden 16 yaş küçük bu kumral,yeşil gözlü kadına sırılsıklam âşık olur. 1948 yılında Nâzım için bir af ümidiortaya çıktığında, Nâzım, Münevver’in eşinden boşanmasını ve birlikte yeni birhayata başlamayı teklif eder. Kendisi de Kasım 1948’de bir zamanlar en güzelaşk şiirlerini yazdığı karısı Piraye’ye ayrılmak istediğini bir mektupla bildirir. Bumektup, hasta çocuğunun bakımıyla, hapisteki eşinin dertleriyle ve ekonomikEpilepsi lütuf olabilir mi?Dr. Serra Menekay ÖncelNapoleon Boneparte Dostoyevski Vincent Van Gogh Vladimir LeninEpilepsi en sık görülen müzmin hastalıklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. bulunduğu, bazıları dahi kabul edilen birçok ünlünün de epileptik olduğunuTarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Eski toplumlar inançlarına göre epilepsiye görürüz. Epilepsi hastalığının tarihe geçmiş bazı önemli kişilerin hayatına olumludeğişik isimler vermişlerdir. Örneğin Eski Mısır’da “Tanrı tarafından gönderilen katkılar yaptığını bile söylemek mümkündür. Örneğin epilepsi Dostoyevski’ninbüyük bir hastalık” olarak isimlendirilmiştir. kahramanlarının yaratılışına, Van Gogh’un resimlerine ve farklı yaratıcılığına, Napoleon’un verdiği kararlara ve Julius Caesar’ın halk üzerindeki etkisine veTarihte bir epilepsi taraması yapıldığında Julius Ceasar, Napoleon Boneparte, toplum tarafından ilahi bir kimliğe kavuşmasına neden olmuştur.Dostoyevski, Sokrates, Vladimir Lenin, Vincent Van Gogh’un da aralarında

28 Aktüel... Kuşadası’nın gün batımlarının vazgeçilmezi, Psili Ammos-Marathokambos Milli Park’tan bakınca 1,5 kilometre ötemizdeki dağların adı, Ege adaları arasında elimizden en son çıkan, Gidip bakınca da keşke çıkmasaymış dediğimiz; Bizim deyimimizle; Sisam, Yunanca adıyla; Samos veya ΣμοςSİSAMDoğu Ege adaları arasında Patmos’un kuzeyinde, Sakız’ın güneyinde, Ku- Yazı: Dr. Serra Menekayşadası sahillerinin karşısında ve Dilek Yarımadası Milli Parkı’ndan sadece 1,6 Fotoğraflar: Vedat Öncelkm’lik bir boğazla ayrılmış bir adadır Sisam. Antik çağlarda bağları ve şaraplarıile ünlü zengin ve güçlü bir şehir devleti olan ada, ünlü filozof ve matematikçi cık sokakları var. Bir arkeoloji müzesi ve bir şarap müzesi bulunuyor şehirde.Pisagor’un da memleketidir. Arkeoloji müzesi Heraion kazılarıyla gün yüzüne çıkarılmış İyonik çağa ait sanat eserlerini ve antik heykelleri sergiliyor. Bunlardan 5,5 m yüksekliğindeki KourosKuşadası’ndan günbatımını seyretmek çok keyiflidir. Güneş denize doğru heykeli Yunanistan’ın en büyük Kouros heykeli olması bakımından kıymetli.alçalır ve usulca girer denizin koynuna. Dikkatle dinlerseniz, sanki “oh” dediğini Vathi’den motosiklet kiralıyoruz. Zira bu adayı bir motosikletin girebildiği herduyarsınız güneş denize kavuşurken. İşte, bu eşsiz manzaranın sol tarafındaki yere girerek gezmek niyetindeyiz. Beş gün için toplam 70 avro ödeyerek 125dik dağlardır Sisam, o manzaranın ayrılmaz parçasıdır. Çocukluğumuzdan cc’lik bir Vespa’ya atlıyoruz. Bu dik dağları çıkar mı acaba, diye tereddüt et-beri uzaktan izlediğimiz bu adayı keşfetmeye gidiyoruz Kuşadası’ndan kalkan medik dersek yalan olur ama doğru dürüst eşyamız yok ve ağır insanlar deği-feribotla. liz. Vathi’nin içinden batıya doğru yöneliyoruz.55 avro ödüyorsunuz gidiş geliş için. Kuş uçumu 5 km’lik bir seyahat için çok İlk durağımız Kedros oluyor. Manzara müthiş,para doğrusu. Yunanistan için almanız gereken vize, pasaport masrafınız ve bu turkuaz denizin bir fotoğrafını çekmeden olmaz.yurt dışı çıkış pulu derken burnumuzun dibindeki bu adayı ziyaretin bütçesibeklenmeyecek şekilde kabarık aslında. Feribot yaklaştıkça adanın sandığınız- Adanın kuzey sahili boyunca ilerlemeyi sürdürüyoruz. Sol yanımızda çamdan çok daha büyük olduğunu fark ediyorsunuz. Aslında 43 km uzunluk, 13 ormanları ile süslü dağlar, sağ yanımızda Ege Denizi. Rüzgâr kuzeyli esiyorkm genişliğiyle 478 km2’lik yüzölçümüne sahip Sisam adası. Oldukça dağlık ve beyaz köpüklü dalgalar deniz kokusunu getiriyor burnumuza. Bazen bircoğrafyasının yanında verimli ve geniş platolar ve ovalar da barındırıyor. Bu viraj alıyoruz ya da bir tepeye tırmanıyoruz, bu kez bir serinlikle birlikte ormanovalardaki bağlar, özellikle muskat üzümü ve şarapları ile ünlü. kokusu alıyoruz. Cırcır böcekleri olanca gayretleri ile öterek bu gezinin müziğini oluşturuyorlar. Alışık olduğumuz Ege coğrafyasındayız ve mutluyuz. Kokari’deFeribot başkent ve adanın en büyük kenti konumundaki Vathi şehrine doğru ilk molamızı veriyoruz.yanaşırken, şehrin büyüklüğü dikkat çekici. Kaç kişi yaşar bu adada, diye me- Kokari plajında ısmarladığımız köy salatasının üzerine bu adanın harika zey-rak ederseniz biz söyleyelim; 34 bin kişi. Bu nüfusu ile Yunan adaları arasında tinyağını boca ediyoruz, işte bu harika bir öğle yemeği. Salatanın yanında köydokuzuncu en kalabalık ada niteliğindedir. Kuzeydoğudaki Vathi şehri yanında, ekmeği de geliyor. Üzerine bizimkine çok benzeyen ama sanki kahvesi azkuzeybatıdaki Karlovassi, güneydoğudaki Pithagorion ve güneybatıdaki Marat- konmuş birer sade kahve içip seyahate devam ediyoruz. Adanın kuzeyindehokampos, adanın en büyük ve en önemli şehirleri. Kokari’den sonra batıya doğru sırasıyla Lemonakia, Tsamadou, Avlakia ve Pla- taniakia plajlarını ziyaret ediyoruz. Ege Denizi tüm güzelliği ile ayaklarımızın al-Samos kelimesinin anlamı ne derseniz; Strabo’ya göre “kıyı boyunca yükse- tında. Sol yanımızdaki dağlar ve orman da çok çekici. Buralarda vaktiniz varsalen” demekmiş. Samos’un iki büyük dağlar grubunun bu anlama katkısı yad- ana yoldan 6 km kadar içeri dağlara doğru girip Manolates’i ziyaret edebilirsi-sınamaz. Batıdaki Kerketeas dağlarının en yüksek noktası 1.434 m, ortadakiAmpelos dağlarının en yüksek noktası ise 1.095 m olarak belirtiliyor. Adadakidağlar Anadolu ile en yakın nokta olan Dilek Yarımadası’nın karşısındaki Mi-kali bölgesinde de mevcut ve oldukça dik. Zaten adaya yaklaştıkça dağlarınsarplığı daha çok dikkatimizi çekiyor. Gümrükten geçip şehre çıkmak, kuyrukbekleme ve sadece tek görevlinin çalışıyor olması yüzünden epey zaman alı-yor. Sabah 09.00’da yola çıkıp alt tarafı 2 km ötemizdeki adaya öğleyin ancakulaşıyoruz. Neyse ki bizim acelemiz yok, bu kez sadece gezmeye geldik vetam beş günümüz var bu adada geçireceğimiz.Vathi’den başlayalım; kıyı boyunca sıralanmış restoranlar, kafeler, oteller ilebir liman şehri Vathi. Bir meydanı ve kıyıdaki kordon boyunun ardında dara-

Aktüel... 29 niz. Dar sokakları, mavi panjurlu beyaz evle- sonunda da pek bir şey çıkmıyor. ri, mor şövalye çiçekleri, tahta sandalyeli köy Batı kıyısı boyunca yol alırken burnumuza kekik ve adaçayı kokuları geliyor. kahvehanesi ve tipik köy meydanı ile Ege’de Öğleden sonramızı muhteşem Limnionas koyunda denize girerek geçirmeyi olduğunuzu bir kez daha hissediyorsunuz. tercih ediyoruz. Su serin, dalga yok, denizin dibi balık kaynıyor. Plajlardaki Aslında buradaki tüm dağ köyleri bu şekilde. şemsiyeler için günlük 5 avro ücret alıyorlar. Sabahtan dolaşıyor ücreti topla- İşin ilginç yanı, neredeyse bütün köyler de yanlar, öğleden sonra gittiğinizde çoğu zaman hiç yanınıza uğrayan olmuyor. dağlarda. Yıllar boyu korsanlara, istilalara, Bizdeki park yeri veya plaj bekçileri gibi değil yani. Hâlbuki malum çok fena bölgede egemen her devletin işgaline maruz krizdeler. kalan ada halkı, kolayca ulaşılabilen kıyı ova- Yeri gelmişken belirtmeliyim, bu kriz mevzusunu çok anlayabildiğimiz de larına değil de, dağların tepesinde ormanla- söylenemez. Hem çok fena krizdeler hem de restoran sahibi “Öğle yemeği rın içine veya saklı vadilere kurmuş köylerini. servisimiz yok, akşama gelin olur mu?” diyebiliyor. Şemsiye parası verelim, Adanın tarihini biraz okuyunca anlayabiliyor diye bakınıyoruz, gelen giden olmuyor. Koca adayı motorla kaç kere tavaf insan bunun mantığını. Dağların ormanlık kı- ediyoruz, ödediğimiz benzin parası 15 avroyu bulmuyor. Yarım kilo eti pişirip sımları çam ağaçlarıyla kaplı, eteklerinde ise önümüze koyuyorlar, 10 avro hesap geliyor. Kim krizde, bu nasıl kriz, diye geniş zeytinlikler ve bağlar var. Yanı sıra incir, soruyor ister istemez insan.narenciye, nar ve keçiboynuzu ağaçlarını görüyoruz. Akşamsefaları ve sardun- Yazın ise ada nüfusunun pek çoğunun turizmden nasiplendiğini görüyoruz.yalar her yerde. Mor şövalyeler evlerden sarkıp dekor oluşturuyor. Louradaki Kış nasıl geçiyor, merak ediyoruz. Ev sahibimiz Dimitri’ye soruyoruz. “Zeytin-ve Piaki üzerinden Karlovasi’ye ulaşıyoruz. Evleri ve sokakları ile klasik bir Ege lerim var, yağ yapıyorum, zeytin yapıyorum. Odun topluyorum, yaza hazırlıkkasabası burası da. Karlovasi, düz ovalık alanları tarıma çok elverişli bir liman yapıyorum. Yağmur varsa bazen akşama kadar hiç evden çıkmıyor yatıyorum,şehri. Balıkçılara göz atıyoruz. Aynı bizim balıkçının vitrini gibi. bol bol uzo ve şarap içiyorum, yazın çok çalışıyorum, kışın tatil yapıyorum kısacası.” diyor. Adanın meşhur ev şaraplarının koladan ve hatta sudan dahaKarlovasi’den güneye dönüyoruz. Kerketeas ve Ampelos dağlarının arasından ucuz olduğunu belirtelim yeri gelmişken. Bağı olanlar şarapçılıkla, narenciyesiMarathokampos üzerinden Ormos’a inip yeniden denizle buluşuyoruz. Artık olan bahçecilikle uğraşıyor. Kuru incir ve badem de adanın gelir getiren tarımGüney sahillerindeyiz. Burada hiç dalga yok, durgun denizin kıyısından batıya ürünleri arasında. Ege’nin iki komşu ülkesi olarak yakın zamanda seçim vardoğru yol alarak Kambos ve Psili Ammos üzerinden Limnionas’a varıyoruz. yine ikimizde de. Dimitri’ye soruyorum, ne düşünüyor Çipras hakkında diyePansiyonumuz burada. İnternetten bulduk, restoranıyla meşhur Galini’de kalı- “Çok destekledim geçen sefer ama bu kez oy kullanmaya bile gitmeyeceğim,yoruz. Basit, lüksten çok uzak ama temiz ve geniş odalarıyla bizim için yeterli. tüm politikacılar aynı, hepsi bencil ve hırsız.” diyor. O bizde seçim olacağındanBu geniş odaların içerisinde mutfak da var. Dilerseniz burada deniz, güneş habersiz, dolayısıyla bize bu konuda soru sormuyor. Aslında bize hiçbir konu-tatili yaparken kendiniz kahvaltınızı ya da bazı öğünlerinizi hazırlayabilirsiniz. da soru sormuyor. Galiba bu, iyi bir ev sahibinin en çok sahip olması gerekenMuhteşem Limnionas plajına yürüyerek üç dört dakika uzaklıktaki yerimiz bir kişilik özelliklerinden biri. Pek rahat hissediyoruz.aile işletmesi ve restoranının neden meşhur olduğunu ilk akşam yemeğimizde Bir sonraki gün güney sahillerini keşfe gidiyoruz. Psili Ammos koyu hem gü-anlıyoruz. Bizim eski kara fırınlardan var bahçede. Yemekler de, ekmek de neybatıda hem güneydoğuda var. Yunanca anlamını merak ediyorum, sözlük-burada pişiyor. Üstelik hepsi birbirinden lezzetli. Yemek konusu açılmışken ten bulamayınca Dimitri’ye soruyorum; “ince kum” demekmiş. Gerçekten deadada midemizin bayram ettiğini belirtmeliyim. Özellikle etler, hem kuzu hem ince bir kumu var bu plajların.oğlak hem de dana etleri çok lezzetli. Hayvanların serbest otlaması bunda Kambos bir diğer tekrarlanıp duran plaj adı, onun da anlamını soruyorum;etkilidir sanırım. Ama çok net olarak ifade etmeliyim ki zaten etleri ile çok “düzlük yer” demekmiş. Adanın güneyindeki Kambos plajları çok keyifli, taver-meşhur olan Teksas ve Brezilya’dan sonra yediğim en lezzetli etler şaşırtıcı nalar da çok manzaralı.şekilde Sisam’daydı. Limonlu dana ve limonlu kuzuyu denemeden gelmeyin Kambos’ta yukarıdan bakıp hayran olduğumuz “Clear Beach”e iniyoruzsakın. Vejeteryanlar üzülmesin, onlar için de pek çok seçenek mevcut, ne de merdivenlerden, neden bu güzel koyda kimse denize girmiyor ki diye sora-olsa Ege’desiniz. Kabak çiçeği dolmasından tutun da türlüye, kuru fasulyeye, rak kendimize. Aşağı inip atıveriyoruz kendimizi suya ve anlıyoruz nedenini.kuru cacık, patlıcan ezme, patlıcan söğürme, mücver, peynir kızartması gibi Foça’ya, Akçay’a, Ayvalık’a, Ören’e soğuk diyerek ne büyük haksızlık etmişizEge’nin tüm lezzetlerine adada erişmeniz mümkün. Deniz mahsulü yiyeceğim bunca yıl. Bu kadar mı soğuk olur ağustos ayında Ege’nin ortasında denizinderseniz, balıkların bir özelliği yok. Bizdekinin aynısı, pişirme tekniklerimiz de suyu! Parmak uçlarımız uyuşuyor bir dakika içinde. Meğer orada bir kaynakaynı, soslarımız da. Ama ahtapot ve karides için aynı şeyi söyleyemeyece- varmış, dağların tatlı suyu buradan denize karışırmış, ondan böyle berrak olanğim. Benim gibi Yunan usulü mangalda ahtapot sevenler yaşadı. Bu ahtapot bu sahile “Clear Beach” derlermiş. Ne bilelim, ama öğreniyoruz böylece.biraz sert olur, kendine has bir lezzeti olur, başka bir şeye benzemez ama Ormos, bu sahildeki bir diğer durağımız. Tipik bir sahil kasabası olanpek güzeldir, diyenlerdenseniz cennettesiniz! Karides güveçleri için aynı şeyi Ormos’ta küçük bir de liman var. Burada hem çok hoş kafeteryalar, tavernalar hem de pansiyon ve butik oteller bulmanız mümkün. söyleyemeyeceğim, evet bu da bizimkinden çok farklı. Ancak içe- Ormos’tan sonraki durağımız Balos Koyu. Bu koya da bayılıyoruz doğrusu. riğindeki yoğun feta peyniri bana Pırıl pırıl taşlı ve berrak denizi ile bize pek sevdiğimiz Karaburun’u hatırlatıyor. göre karideslerin tadını almış Daha ilerideki plajlar arasında Balos kadar güzeline rastlamıyoruz. Zaten yollar götürmüş. Bizimki gibi tereyağın- daralmaya başlıyor, asfalt bitiyor, Peri Koyu’ndan sonra batıya geri dönüyoruz. da kırmızı biberli ve sarımsaklı bir sunumun yanında çok sönük kalı- yor. Güveçteki tüm deniz ürün- lerine feta peyniri karıştırıyorlar, bence olmasaymış iyiymiş. Salatalarımız ve mezelerimiz iseneredeyse tamamen aynı. Çok meşhur “Greek salad”, iri doğranmış çobansalatasının bir büyük dilim beyaz peynir ve bolca zeytinle sunumu. Ekşi sosveya limon kullanmıyorlar, hafif tuz ve bol zeytinyağıyla pek nefis oluyor. Do-mateslerin bol güneşle kavrulan lezzetinden mi, yoksa zeytinyağının rahiyasın-dan mı bilinmez, çok leziz. Yeri gelmişken belirtelim, yılın yüzde 74’ü güneşlibir Akdeniz iklimi var adanın. Kuşadası’na veya İzmir’e göre çok rüzgârlı veserin bulduk biz havayı. Güzel bir akşam yemeğinin üzerine örtünerek yatabil-mek ve yaz ortasında üşümenin tadını çıkarmak ise oldukça keyifliydi.Ertesi gün adanın batı kıyılarını keşfetmek için yola çıkıyoruz. Bu kez, yolboyunca sağ yanımızda sarp dağlar, sol yanımızda uçurum ve deniz şeklindebir manzara ile yol alıyoruz. Adanın batı kıyıları oldukça bakir. Egiani, Plaka,Katsouni ve Isidoros koylarına ulaşım çok zor ve buralarda tesis yok. Batıdayer alan Paleochori isimli köy ise terk edilmiş gibi, kedilerden başka bir şeygörmüyoruz. Batıdaki bu zorlu yolculuktan çıkardığımız ders şu; yol iyi değilse

30 Aktüel...Yol üzerinde Koumeika’da durup köy kahvesinde soluklanıp manzaranın tadını nın doğu tarafına olmuş. O yüzden biraz adanın tarihini de okuyarak hazırlıkçıkarıyoruz. yapıyoruz gezimize.Adanın doğusu bir başka günün konusu. Aslında tarih boyunca yerleşim ada- Antik Çağ’da İyon kültürünün ve lüks yaşantısının merkezlerinden olan ada, özellikle şarapları ve kırmızı çanak çömlekleri ile ünlüymüş. Bu dönemden kalma Tanrıça Hera Tapınağı-Heraion kalıntıları adada Pithagorion’da bulunu- yor. Samos İyonik dönemde Efes ve Miletos gibi 12 İyon şehrinden biriymiş. MÖ VII ve VI. yüzyıllarda Miletos ile olan güç savaşları tarihte önemli yer tutu- yor, meraklısı bilir. Ada ticaret yollarına yakın coğrafi konumu nedeniyle ticaret merkezi hâline gelmiş ve tarih boyunca önemli olmuş. MÖ VI. yüzyılda adayı yöneten meşhur Kral Polikrates, Kastro Dağı’ndaki tü- neli Samos’un antik başkentine su taşımak için inşa ettirmiş. Mühendis Eupa- linos tarafından yapılan tünel onun adını taşıyor. Yaklaşık 1 km uzunluğundaki Eupalinos Tüneli, Antik Çağ mühendisliğini göstermesi ve tarihteki en eski tünellerden biri olması nedeniyle önemli kabul ediliyor. Tünel de antik başkent Pithagorion’da ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Yazık ki biz tüneli ziyaret edemiyoruz, çünkü bakım ve onarım çalışması nedeniyle kapalıymış. Onun ye- rine tünelin yakınındaki bir kiliseye tırmanıp fotoğraf çekiyoruz. İşte Pisagor’un memleketi Antik Çağ’da Sisam’ın başkenti Pithagorion:PithagorionAda yıllar boyunca tarihte bölgede gücü ele geçirenlerin saldırılarına maruz Adanın doğusunda da eşsiz plajlar var. Buralarda pek çok Türk’e rastlıyor-kalmış, çeşitli uluslar tarafından yönetilmiş, bağımsız olmuş, demokrasinin sunuz, restoranlarda ikinci lisan Türkçe oluveriyor. Zira adanın Türkiye’ye enbeşiği ilan edilmiş, oligarşi altında varlığını sürdürmüş. Korsanlardan ve ve- yakın kısmındayız. İlk durağımız Mikali Koyu, koyun karşısındaki dağlar isebadan çok çekmiş. Osmanlı yönetimi altındayken adanın nüfusunun yeniden Dilek Yarımadası.artırılabilmesi için çok çaba harcanmış, yedi yıl vergi affı, destek krediler gibiyardımlarla adaya göç özendirilmiş ve ada nüfusunun XVII. yüzyılda yeniden Buradaki Psili Ammos Plajı da güzel ama oldukça kalabalık. Bu arada yol10 bin kişiye ulaşması sağlanmış. Sisam, Rodos sancağının bir parçası olarak boyunca Yunan askeri ile Türk askerinin karşılıklı beklediği Mikali Boğazı’nı daOsmanlı tarafından uzun süre yönetilmiş. Sonra Ruslar, tekrar Osmanlı, ba- görüyorsunuz. Aramızdaki mesafe sadece 1,6 km burada.ğımsızlık, İtalyanlar, Almanlar derken, en son 1944 yılında Yunanistan’a bağ-lanmış. Dolayısıyla herkesin biraz izini bulmak mümkün adada. Posidonia yollarında yaya Sideras koyunda karaya çıkan Suriyelilerden olarak güneşin altında ço- arta kalan can yelekleriDoğu turumuzdaki en önemli duraklarımızdan biri olan Pithagorion’u etraflı- luk çocuk yürüyen perişanca geziyoruz. Adanın Antik Çağ’da başkentliğini yapmış olan bu şehirde bir hâldeki Suriyeliler ile karşıla-arkeoloji müzesi de var. Adanın doğusuna doğru seyahat ederken dağ yolla- şıyoruz. Bunlar botlarla insanrında içlerinden geçtiğimiz Pirgos ve Koumadarei köyleri tipik dağ köyleri. Bu kaçakçıları vasıtasıyla mıbölge balcılık ve seramik işçiliği ile meşhur. Yol kenarında bulunan atölyelerde buralara geldiler, diye düşü-durabilir, hediyelik eşya alabilir ve Pisagor’un herkese eşit şarap sunabilmek nürken, doğuya bakan minikiçin tasarladığı seramik bardağın sırrını öğrenebilirsiniz. Sonra havaalanının koylardan Sideras Koyu’nabulunduğu Hora şehrine ve Pototaki Plajı’na varıyoruz. Buralar daha turistik girince Suriyelilerin nasılbölgeler, çünkü buraya ulaşım daha kolay. geldiğini anlıyoruz: Biraz daha doğudaki Klima ve Posidonia koylarına ulaşabilmek için hiç üşenmeden yolların tümünü Adanın doğusundaki son durağımız Kerveli Koyu. Burası da harika denizi ve zorluyoruz. Bu plajları da çok beğeniyoruz. Buralar doğası bakımından bizim Dilek Yarımadası Milli güzel restoranlarıyla mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biri. Parkımızın aynısı. Ormanı da plajları da denizi de aynı. Adadaki en son günümüzü plaj ve denize ayırdıktan sonra fabrika ayarlarımıza geri dönmüş olarak turumuzu tamamlıyoruz. Feribota binmek için gümrüğe geldiğimizde yerlerde yatan yüzlerce Suriyeliyi görmek yüreklerimizi burkuyor. Çocuklarına güvenli bir gelecek bulabilmek için bunca rezilliğe katlanan bu insanların Avrupa’ya buradan ulaşmış olmalarına seviniyoruz bir yandan. Bu coğrafyanın onlara tek kucak açanı bizim ülkemiz olmamalı elbette. Çünkü bu Orta Doğu politikasını tek başımıza biz yaratma- dık. Feribotla geri dönerken Güvercinada gün batımında bizi selamlıyor.

Bulmaca... 31 Aşağıdaki bulmacada soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya gizlenmiş olan kelimeleri bulmaya çalışınız...BULMACA AFFEKT FİKSASYON KONVERSİYON PSİKOZ AKATİZİ FOBİ NEGATİVİZM PSÖDODEMANS DELİRİUM FÜG NEOLOJİZM SANRI DİSOSİASYON HİPKONDRİYAZİS OBSESYON SİKLOTİMİK EFORİ İD ÖDİPAL KOMA EGO KATATONİ PARAPRAKSİ TRANS EKOLALİ KONFABULASYON PSİKOSOMATİK UYKU FNEGAT ! V ! ZMBACK FD I E \" Z ! DMAM ! F Ç K C L AU L O I P P S ! KO SOMAT ! K K KLOB S E S YONB L T E GOO M ! ONÖD ! PAL ! F ! Y BMN DZ RADE KOLAL ! Z Z FAV ! MGDOLAR E T\"K ! F ÜP E SVONDE L ! R ! USO J GKR OA F F E KTKU ZÖP NT RAS SYARM#LÜYT E FOR ! T ! ! PARAP RAKS ! P #AOAY ASNTNOFOUM ! RANNTO S ! SMSNÜNF ! KSAS YON Y KAS K L GMU E L J AT L N# OONH ! P KONDR ! YA Z ! S NZ RONS ! KLOT ! M ! KON KV I KONFABULAS YONÜ Medimagazin'in ücretsiz ekidir. Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yönetim Yeri - Haber Merkezi Sayı 707 Dr. İbrahim ERSOY Adres: Türkocağı Caddesi No:30 06520 Balgat/ANKARA [email protected] Tel: + 90 312 286 56 56 pbx Faks: + 90 312 220 04 70 Santa Farma İlaç San. AŞ'nin hekimlerimize bir armağanıdır. Medikal ve Pazarlama Direktörü Basıldığı Yer:Ortadoğu Reklam Tanıtım, Yayıncılık, Turizm, Eğitim, İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ Dr. Deniz AKAGÜNDÜZ AKGÜL Ortadoğu Reklam Tanıtım, Yay. Tur. Eğt. İnş. San. ve Tic. AŞ [email protected] Adres: Türkocağı Caddesi No:30 06520 Balgat/ANKARA Adına Sahibi Dr. Mehmet B. AKGÜL Tel: + 90 312 286 56 56 pbx Faks: + 90 312 220 04 70 Santa Farma MSS Güncel Gazetesi: Basın Meslek İlkeleri'ne uymaya söz vermiştir. Hekim, diş hekimi, eczacı, hemşire ve diğer sağlık personeline abonelik usulü ile gönderilir. Halka açık yerlerde satılmaz. Gazete ve eklerinde yayımlanan yazı, haber, fotoğraf ve karikatürlerin her türlü telif hakkı Ortadoğu Reklam Tanıtım, Ya- yıncılık Turizm, Eğitim, İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez. MSS Güncel gazetesinde yayımlanan reklamlardan reklamı verenler, köşe yazılarından yazarları sorumludur. Köşe yazılarına ücret ödenmez.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook